Download - Sosyal öğrenme kuramları
Sosyal öğrenme kuramı nedir?• Sosyal öğrenme kuramı; öğrenmenin yalnızca ilk elden,
yaşantılarımız yoluyla değil, başkalarının yaşantıları aracılığıyla da(dolaylı yaşantı) gerçekleşebileceği görüşü üzerine odaklanmaktadır. Başta Bandura olmak üzere sosyal öğrenme kuramcıları insan öğrenmelerinin büyük kısmının klasik ve edimsel koşullanma yoluyla kazanıldığı fikrine karşı çıkarlar. Aslında insan bir davranışı, bu davranışı hiç sergilemeden ya da sergileyip pekiştirilmeden gözlem yoluyla öğrenebilir.
• Öğrenmenin oluşum süreci olarak farklı psikolojik yaklaşımlar vardır, bazı yaklaşımlarda bireyin öğrenme esnasında aktif katılımı ve öğrenme sürecini kontrol etme gücü öne çıkarken bazılarında ise bireyin sadece çevrenin kontrolünde uyarıcılara istenilen tepkide bulunması daha ağır basar. • Sosyal öğrenme yaklaşımı birden fazla kuramın ortak
noktalarının birleşimi gibidir.(bilişsel ve davranışsal kuramlar) • Sosyal öğrenme, başkalarını seyrederek çevreden öğrenme
olarak tanımlanabilir.
• Örneğin çim biçme makinesinin nasıl çalıştırılacağı ya da odunun nasıl kesileceği gibi şeyler modeli izleyerek öğrenilebilir. Ya da arılarla ilgili hiçbir kötü yaşantısı olmayan dört yaşında bir çocuk kendisinden üç yaş büyük abisinin arılardan korktuğuna tanık olduğu için arılardan korkmayı öğrenebilir.
• Gözlem yoluyla öğrenme ya da dolaylı öğrenme olarak anlatılan bu durum, taklit yoluyla öğrenmeyle sınırlı değildir. Taklit yoluyla öğrenme, gözlem yoluyla öğrenmenin sadece bir parçasıdır. Çünkü insanlar başkalarının yaşantılarından elde ettikleri bilgilere dayanarak bu davranışları taklit etmemeyi de öğrenebilirler.•Modelin davranışı olumsuz bir durumla sonuçlanırsa
gözlemci o davranışı yapmaktan kaçınacaktır.
• Örneğin bir öğrenci arkadaşının derste konuştuğu için öğretmen tarafından cezalandırıldığına tanık olduğunda, bu davranışı yapmaması gerektiğini öğrenecektir. Böyle bir durumda taklit söz konusu değildir ancak bu durum gözlem yoluyla öğrenme olarak kabul edilir.
Sosyal öğrenme kuramının gelişimi• İnsanların birbirinden öğrenmesi hususuna ilk dikkat çeken
John Dewey olmuştur. Dewey’e göre birey sosyal etkileşimi sonucunda düşüncelerini ve deneyimlerini paylaşarak zaman içinde kendine has belleğini oluşturur.• Sosyal öğrenme kuramı ile ilgili bir başka kuramcı ise rus
psikolog Lev Vygotsky’dir. Vygotsky “potansiyel gelişim alanı” kavramını kullanarak öğrenmenin sosyal ortamda öğrenenin ilgisi dahilinde ve öğretenlerin rehberliğinde gerçekleştiğini savunur.
• İnsanlar topluluk içindeki iletişimlerini etkili bir biçimde gerçekleştirirken kavramlar,semboller,işaretler,numaralar ve kelimeler kullanırlar ve bütün bunlara “psikolojik araç” denir. Dil, insanın en üst sistem olarak kullandığı psikolojik araçtır. Vygotsky özellikle bilişsel gelişim ve dil gelişimiyle ilgilenmiştir.
• Dış denetim odaklı insanlar ise, pekiştirmenin dışsal güçlere bağlı olduğunu düşünerek sahip oldukları yetenekleri ve davranışlarıyla çok az şeyi değiştirebileceklerine inanırlar. Bu yüzden kendi durumlarını değiştirmek ya da iyileştirmek için çaba göstermezler.• İç denetim odaklı insanların hayatta daha başarılı olduğu
görüldüğünden, eğitimde bireysel gelişimin amaçlarından biri de iç denetim odaklı insanlar yetiştirmektir.
• Günümüzde sosyal öğrenme kuramı denildiğinde Albert Bandura akla gelmektedir.• Bandura’nın 1960’ların başında öğrenmeye getirdiği yaklaşım
sosyal-davranışçılıktır. Bandura’nın sistemi davranışçı olmasının yanı sıra bilişsel özellikler de taşıyordu.• Sosyal öğrenme kuramı, bilişsel öğrenme kuramı ile analitik
davranışçı kuram birleştirilerek ortaya konulan bir çeşit orta yol kuramıdır. Uyarıcı ve tepki arasında aracı bir mekanizma vardır ve bu mekanizma kişinin bilişsel süreçleridir.
• Düşünme süreçlerinin(inançlar,beklentiler ve yorumlar) dışa ait pekiştirme tarifeleri üzerinde etkili olduğu düşünülür.• Bandura öğrenme için pekiştirmenin zorunlu olmadığını ileri
sürmüş ve öğrenme ve performans arasında ayrım yapmıştır.• İnsanlar gözlem yoluyla birçok yeni davranış ya da beceri
öğrenebilirler ancak bu davranışları sergilemeye güdüleninceye kadar performansa dönüştürmezler. Bu nedenle pekiştirme öğrenme için değil, öğrenilen davranışların performans olarak sergilenmesi için gereklidir.
• Albert Bandura 1969 yılında davranış değiştirmenin ilkelerini yazdığında sosyal öğrenme kuramının öğrenme olgusu ile ilgili temel kavramlara açıklık getirmiştir:• Davranış değişikliği kişinin davranış ile ödül arasındaki ilişkiyi
anlamasıyla meydana gelen değişikliktir. Bandura’ya göre davranışı değiştiren pekiştirme tarifesi değil,kişinin bu tarifenin ne olduğuna dair düşünce ve değerlendirmesidir.
• Örneğin, bir üniversite öğrencisi aynı evde kaldığı arkadaşını yemek yaparken defalarca izleme fırsatını bulduğu için bu yemeğin nasıl yapılacağını öğrenir ancak bu yemeği yapmak için güdülenmediği sürece öğrendiğini performans olarak sergileyemeyecektir.
• Sosyal öğrenme kuramı davranışçı yaklaşıma üç temel eleştiri getirmiştir bunlar:
Davranışçı yaklaşım doğal ortamda olanları temsil edemez.Davranışçı yaklaşım yeni tepkileri dikkate almaz.Davranışçı yaklaşım sadece uyarıcıya verilen tepkiyi dikkate
alırken gelecekteki tepkileri dikkate almaz.
• Sosyal öğrenme kuramı yukarıdaki eleştiriler ışığında üç önemli farkındalığı ortaya koymuştur. Bunlar:
1) Davranış öğrenilebilir fakat hemen gösterilmeyebilir.2) Öğrenme her zaman pekiştirece bağlı değildir.3) İnsan uyarıcıya karşı tepki veren basit bir organizma
değildir.
Sosyal Öğrenme Kuramının Temel Kavramları
• Sosyal öğrenme kuramında öğrenme ortamında olan kişi yani öğrenen gözlemci, öğrenilecek olan ise model olarak isimlendirilebilir. Gözlemci başkalarının davranışlarını gözleyip bu davranışları tekrar etme ya da yapmama eğiliminde olacağından da etkinliği doğrudan kendisi yapmayıp dolaylı yoldan etkilenecektir. Bu nedenle Sosyal öğrenme kuramında öğrenmeyi sağlayan dolaylı yaşantılar bulunmaktadır.
Dolaylı Pekiştireç (Vicarious Punishment) • Bireyin başka insanların davranışlarının ödüllendirildiğini veya
cezalandırıldığını gözlemlemesi sonucu, bireyde o davranışların dolaylı olarak gözlemlenir. • Dolaylı pekiştirmede pekiştireç öğrenene değil davranışı yapana yani
modele verilmektedir.• Modelin yapmış olduğu davranışlarda ödüllendirilmesi, gözlemleyenin o
davranışı taklit etmesini güçlendirecektir.• Örneğin, çok çalışan insanların olimpiyatlarda altın madalya kazandığını
görmek, gözlemleyen üzerinde fiziksel antrenman yapmayı teşvik edecek ve davranışı pekiştirecektir.• Örnek: Sınıfta öğretmenin istendik davranışı yapan bireyi övmesi sonucunda
bunu gözlemleyen diğer öğrencilerinde istendik davranışı yapmasıdır.
Dolaylı Ceza(Vicarious Punishment)• Modelin yapmış olduğu davranış sonunda almış olduğu cezanın
gözlemlenmesi, gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır veya ortadan kaldırır. • Dolaylı pekiştireçte olduğu gibi ceza öğrenene değil davranışı yapana yani
modele verilmektedir.• Örneğin arkadaşının trafik kurallarına uymadığından dolayı bir yıl ehliyetine
el konulmasını gözlemleyen birinin aynı hataları yapmamaya özen gös termesi gibi. Bununla birlikte bireyler korkularından dolayı davranışı gösteremiyorlarsa, korkunun ortadan kalktığı veya azaldığı durumlarda istenmeyen davranışı yapma eğilimi göstermektedirler. • Örneğin, öğrencilerin öğretmeninin göremeyeceği bir durumda sigara içmesi
veya diğer arkadaşlarına karşı saldırgan davranması gibi.
Dolaylı Duygusallık (Vicarious Emotional Arousal)• Modelin duygusal tepkilerinin model alan tarafından da gösterilmeye
başlanmasıdır.• Gözleyen kendi yaşamasa da modelin davranışları nedeniyle korku ve
kaygı hissedebiliriz. Model alınan kişinin korktuklarından korkma, onun sevdiklerini sevme eğiliminde oluruz. Bu durum aynı şekilde korkuların giderilmesinde de geçerlidir.• Birçok insan doğrudan zarar görmedikleri halde ölüden, periden, fareden,
köpekten, yılandan, öğretmenden, sınavdan, uçaktan korkmaktadırlar.• Örnek: Fare gördüğü zaman çığlık atan annesini gören kız çocuğu, annesini
taklit eder ve farenin korkulacak bir yaratık olduğu sonucuna ulaşır.
Bandura’nın Deneyi• Denekler, köpeklerden korkan okul öncesi çocuklardı. Köpeklerden
korkmayan bir çocuk model olarak kullanıldı. Sekiz seans süresince çocuklar, model olan çocuğun köpekle temas etmesini seyrettiler. Model, önce köpeği kapalı bir yerdeyken okşuyordu. Son seansta köpeğin kapalı bulunduğu yere girerek hayvana sarılıyor, yemek yediriyor ve onunla oynuyordu. Daha sonra denek olan çocukların köpeğe nasıl davrandıkları gözlendi. Çocukların çoğu önce çekingen davrandılar ama sonra rahatça köpeğe yaklaştılar ve temas ettiler.
Dolaylı Güdülenme• Modelin davranış sonuçlarının model alanda aynı davranışı yapma isteği
uyandırmasıdır.• Gözlenen davranış sonucunda model hoşa giden bir sonuçla karşılaşır ise,
gözleyen kişi bu davranışı yapmaya istek duyar. Modelin başarısı gözleyenin o davranışı yapması için onu tetikler ve harekete geçirir.• Örnek: Sınıfta ödül kazanan bir öğrenciyi gören ve kendi düzeyinin de ödül
kazanmaya uygun olduğunu gören birey harekete geçer. Sınıfında burs kazanan ve kendi düzeyinin de bu bursu kazanmaya uygun olduğunu gören öğrenci, bursu kazanmak için harekete geçebilir.• Örnek: Aynı evde kalan iki arkadaştan birisinin KPS sınavına çok çalışması
sonucunda diğer kişinin de arkadaşını izleyip sınavdan başarılı olup atanmak için çalışmaya istekli olmasıdır.
Modellerden Öğrenme• Sosyal öğrenme kuramının en önemli öğesi modeldir.
İnsanların bir davranışı öğrenebilmeleri için, o davranışın başkaları (model) tarafından nasıl yapıldığını görmeleri gerekmektedir. Model ile gözlemleyenin karakter benzerlikleri veya özellikleri davranışın taklit edilmesi oranını arttırır.
Yeni bilişsel beceri ve davranışlar öğrenebilir.Öğrenilenleri söndürür veya güçlendirir. Modelin yapmış
olduğu davranışlar ve sonuçları neyin yapılıp neyin yapılamayacağını öğretir.
Model gözlemlenerek sosyal güç ve motivasyon sağlanabilir.Model gözlenerek çevrenin ve nesnenin nasıl kullanılacağı
öğrenilebilir.Model gözlenerek duygusal tepkileri nasıl ortaya konulacağı
öğrenilebilir.
Model ile gözlemleyenin karakter benzerlikleri ve özellikleri davranışın taklit edilmesi oranını arttırır. Model ile gözlemleyen arasında bazı temel özellikler bulunmalıdır.
* Yaş: Model alınan kişinin yaşı gözleyene ne kadar yakınsa model alma davranışı o kadar artacaktır.
* Cinsiyet: Gözlemci kendi cinsinden kişilerin davranışlarını daha çok model alır.
* Karakter: İçinde bulunduğu grup içerisinde büyük bir güce sahip, karar verme ve uygulama açısından baskın karakterlerin davranışlarının model alınması daha yüksektir.
* Benzerlik: Gözleyen kendisine benzeyen ortak noktaya sahip olduğunu düşündüğü kişilerin davranışlarını daha çok model alır. Özellikle yakın arkadaş gruplarında bireylerin birbirinden nasıl etkilendiği ve giyim, konuşma, yürüyüş vb. gibi davranışların birbirine ne kadar çok benzediğine dikkat edin.
* Statü: Model almayı etkileyen bir diğer özellikte modelin sahip olduğu statüdür. Eğer model toplumda yüksek bir statüye sahipse, bu modelin davranışlarının model alınması daha yüksek bir ihtimaldir.
Modelin Statüsü ile Gözleyen Arasındaki Etkileşim Durumu
MODELİN STATÜSÜ GÖZLEMLENEN SONUÇ
TAKLİT EDİLME DURUMU ÖRNEK
YüksekSonuç bilinmiyor Yüksek Reklamlarda
kullanılan ünlüler
EşitOlumlu Yüksek Sınıftaki başarılı
öğrenciler
EşitOlumsuz Taklit edilmez Sınıfta ceza alan
öğrenciler
DüşükOlumlu veya yok denecek kadar az
Yok denecek kadar az
Küçük kardeşini izleyen büyük kardeş
Davranış Özelliği• İnsan basit davranışları karmaşık
davranışlardan daha çok model alır. • Bir başka açıdan ise, çocuklar
düşmanca ve saldırgan davranışları taklit etmeye daha meyillidirler.
Model Alınan Davranışın Sonuçlarının Öğrenmeye Etkisi • Öğrencilerin yapmış olduğu istenmeyen davranış, öğretmen tarafından
onaylanmadığı veya kabul edilemez olduğuna dair tepki olmalıdır. Cezasız kalan her istenmeyen davranış diğer öğrencilerinde aynı istenmeyen davranışı gösterme cesaretini arttırabilir. Fakat istenmeyen davranışa karşı verilen tepki veya ceza bir başka istenmeyen davranışa model oluşturacak şekilde olmamalıdır.• Örneğin; arkadaşına fiziksel güç kullanan öğrenciye fiziksel ceza verilmesi, insanlara
karşı fiziksel güç kullanılabileceğine ilişkin model oluşturur.• Ancak olumsuz davranışların, eğer başkasına zarar verici nitelikte değilse,
görmezden gelinmesi ve olumlu davranışların pekiştirilmesi daha tercih edilen bir yoldur.Sürekli olumsuz davranışlar üzerinde duran ve ceza veren bir öğretmen, sınıf atmosferinin bozulmasına ve olumsuz davranışların pekiştirerek tekrarlanmasına neden olabilir.
Olumsuz Model Davranışın Gözlemleyene Etkisi
Modelin İstenmeyen Davranışı Sonucu Gözlemleyene Etkisi
Cezalandırma
• Toplumda kabul edilemezlik • Taklit edilmeyi azaltma
Aşırı ceza
• Kişilik problemlerine yol açma • Cezayı problem çözme aracı olarak görme
Cezasız kalma
• Toplumsal kabul edilebilirlik • Sönmenin azalması• İşlevsellik değerinin artması• Taklit edilme olasılığının artması
Gözlem Yaparak Öğrenme 1) Dolaylı etki yoluyla başkalarının davranışlarının sonunda onların alacakları ödül veya cezanın gözlemleyenin aynı davranışı yapma veya yapmama kararına etkisi.Örneğin; bir sınıfta istendik davranışta bulunan bir öğrencinin öğretmen tarafından övülmesi, ödüllendirilmesi dolayısıyla diğer öğrencilerin bu öğrenciyi model almaları.2) Model alınan kişinin yaptığı davranışta ödül veya ceza olmamasına rağmen gözlemleyenin modelin davranışını taklit etmesi.Gözlem yapan kişinin modelin yaptıklarını öğrenme isteği veya öğrendiklerini daha iyi yapabilmesi durumunda özellikle modelin yüksek statüye sahip olması durumunda modelin davranışından etkilenir.
• Bobo Doll (Hacıyatmaz) Deneye 3 ve 6 yaş arasında çocuklar alınmıştır. Toplam 36 erkek ve 36 kızdan oluşmaktadır. 3 gruba ayrılmıştır. 12 şer grup olarak yapılmıştır. 1. 12 erkek ve 12 kız kontrol grubu2. 12 erkek ve 12 kız agresif grup3. 12 erkek ve 12 kız sevgi grubuAgresif gruba hacıyatmaza sert davranan kadın ve erkekler izlettirilmiştir. Hacı yatmaza vuran sert sözler söyleyen ve çekiçle vuran erkek ve kadınları agresif grup içinde bulunan çocuklar izlemiştir.Sevgi grubuna hacıyatmaza güzel davranan sevgi gösteren erkek ve kadınlar izlettirilmiştirKontrol grubuna hiç bir şey izlettirilmemiştir. Kız ve Erkek çocuklar izledikleri şeyleri model olarak almış ve hacıyatmaza ona göre davranmışlardır. Agresif şeyler izleyenler aynı şekilde davranmış, sevgi grubu da sevgi ve güzel davranışlar sergilemişlerdir. Kız çocuklar Kadınların hareketlerini taklit ederken Erkek çocuklar da Adamların hareketi rol model olarak almışlardır. Kontrol grubu ise agresif gruba göre çok daha az agresif davranış sergilemiştir.
SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ DAYANDIĞI TEMEL İLKELER1) KARŞILIKLI BELİRLEYİCİLİK (RECIPROCAL DETERMINISM)2) SEMBOLLEŞTİRME KAPASİTESİ (SYMBOLIZING CAPABILITY)3) ÖNGÖRÜ KAPASİTESİ (FORETHOUGHT CAPABILITY)4) DOLAYLI ÖĞRENME KAPASİTESİ (VICARIOUS CAPABILITY)5) ÖZ DÜZENLEME KAPASİTESİ (SELF REGULATORY CAPABILITY)6) ÖZ YARGILAMA KAPASİTESİ (SELF-REFLECTIVE CAPABILITY)
1.KARŞILIKLI BELİRLEYİCİLİK (RECIPROCAL DETERMINISM)Öğrenmeyi; birey, çevre ve davranış olarak üç temel faktör birlikte oluşturur. Birey, davranış, çevre birbirlerini etkileyerek bireyin bir sonraki davranışını belirlese bile her zaman bütün olaylarda her biri aynı etkiye sahip değildir. Örneğin; çok gürültülü bir çevre, davranışı her şeyden daha çok etkileyebilir. Birey çalışmaya çok istekli olsa bile gürültü çalışmasını engelleyebilir. Sonuç olarak bireyin gelecek davranışları çevre, davranış ve bireysel özellikleri tarafından belirlenir.
BİREY
DAVRANIŞ ÇEVRE
2.SEMBOLLEŞTİRME KAPASİTESİ(SYMBOLIZING CAPABILITY) 1/2
• Bandura’ya göre insanlar dünyada gördüklerini zihinlerinde sembolleştirirler. Semboller insanların zihninde dünyadaki gördüklerinin temsilcileridir. İnsanoğlu, düşünme ve dili kullanma gücüne sahip olduğundan geçmişi kafasında taşıyabilmekte, geleceği ise test edebilmektedir.
2.SEMBOLLEŞTİRME KAPASİTESİ(SYMBOLIZING CAPABILITY) 2/2• Aynı şeyler geçmiş için olduğu kadar gelecek için de
geçerlidir. Henüz meydana gelmemiş olaylar da zihinde temsil edilir. Gelecekteki muhtemel davranışlar, zihinde sembolik olarak yapılır, merak edilir ve test edilirler. Geçmiş ve geleceğin sembolü yada bilişsel temsilcisi düşünceler, sonraki davranışları etkileyen yada onlara neden olan materyallerdir.
3.ÖNGÖRÜ KAPASİTESİ (FORETHOUGHT CAPABILITY)• İnsanlar geçmişte yaşadıklarını,
düşünce ve sembollerle zihinlerinde kodlayarak ileriye dönük planlar yapma gücüne sahiptirler. İnsanlar beklentilerini karşılama durumunu dikkate alarak hedefler oluştururlar ve gelecekle ilgili planlar yaparlar. Gelecekte başkalarından göreceği olası davranışlara nasıl davranması gerektiği ile ilgili ön hazırlık yaparlar. Kısacası düşünce davranıştan önce gelir.
4.DOLAYLI ÖĞRENME KAPASİTESİ (VICARIOUS CAPABILITY)
• İnsanlar başkalarının davranışlarını ve o davranışların sonuçlarını gözlemleyerek öğrenirler. Elbette insanlar kendi yaptığı davranış ve sonuçlarından da öğrenirler fakat bu durum insanın öğrenme kapasitesini sınırlar. Başkalarının deneyimlerinden öğrenilmesi insanların öğrenme kapasitesini ve hızını yükseltir.
5.ÖZ DÜZENLEME KAPASİTESİ (SELF REGULATORY CAPABILITY)
• Sosyal öğrenme kuramının temel ilkelerinden biri de bireyin kendini biçimlendirme potansiyeli olduğunu kabul etmesidir. Çünkü insanlar kendi hayatlarını kontrol etme ve düzenleme gücüne sahiptirler. Beslenme, çalışma durum ve şekilleri, dinlenme eğlenme biçimleri gibi kişisel işlerde insanlar kendi yaşantılarını başkalarına göre değil kendilerine göre ayarlayabilirler. Ayrıca insanlar bir faaliyet veya iş için kendilerine göre standartlar ve motivasyon oluşturarak çalışırlar. Yani insanların yaptıkları işlerdeki sorumluluk kendilerine aittir
6.ÖZ YARGILAMA KAPASİTESİ (SELF-REFLECTIVE CAPABILITY)
• Sosyal öğrenme kuramının son ve en önemli ilkesidir. İnsanlar kendileri hakkında düşünür ve düşündüklerini açıklayabilir. Bireyler kendi fikirlerini ve düşüncelerini uyguladıktan sonra sonuçları değerlendirir ve kendisini yargılayabilir. İnsanın kendinin farkında olması ve kapasitesi ile yapacağı iş arasında değerlendirme yapması, bireyin öğrenme sürecinde önemli bir durumdur.
ÖZ YETERLİK• Sosyal öğrenme kuramının temel kavramı olup kişinin kendinin farkında olmasıdır.
Bireyin gelecekte karşılaşacağı güçlüklerle nasıl başarılı olabileceğine ilişkin kendisi hakkındaki inancıdır. Örneğin; sınava girme, topluluk önünde konuşma. Kısaca kişinin kendini bilmesi olarak da tanımlanabilir.Öz-yeterliği Yüksek Olan Bireylerin Özellikleri
Öz-yeterliği Düşük Olan Bireylerin Özellikleri
Karmaşık olaylarla baş edebilmek Olaylarla baş edememekProblemlerin üstesinden gelmek Umutsuzluk ve mutsuzlukÇalışmalarda sabırlı olmak Problemlerle karşılaştıklarında kendilerini
yetersiz bulmakBaşarmak için kendilerine güvenmek İlk denemelerinde başarısızlık olursa
tekrar denemekten kaçınmakOkulda, meslek hayatında daha başarılı olmak
Kendi gayretlerinin sonucunu pek değiştiremeyeceğine inanmak
Öz yeterlik yargıları dört temel kaynaktan elde edilen bilgilerden etkilenmektedir. Bunlar;1. Yaşantı: Bireyin doğrudan kendi yaptığı başarılı yada başarısız
etkinlikler sonucunda elde ettiği bilgilerdir. 2. Dolaylı Yaşantılar: Bireyin kendine benzer başka kişilerin başarılı
yada başarısız etkinlikleri, bireyin aynı etkinlikleri kendinin de başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin yargısını güçlendirir.
3. Sözel İkna: Bireyin başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin teşvikler, nasihatler, öğütler değişik ölçülerde öz-yeterlik yargısını etkiler.
4. Psikolojik Durum: Bireyin belli görevi başarma yada başarısız olma beklentisi öz-yeterlik yargısını etkiler.
Davranışta öz-yeterliğin rolü : Kişinin bir davranışı yapabileceğine dair kendine olan inancı ve yaptığı davranışın sonucunun başarılı olabilmesi ile ilgili beklentileri kişinin davranışı yapmasında etkilidir. Yapılacak davranışın sonucu önemli fakat kişinin bu davranışı yapabilirliği hakkında kendine inanması daha da önemlidir.Öz-yeterliğin etkisi : Kişinin öz-yeterliği iki şekilde ortaya çıkar: 1.Birey göstereceği davranışın kendi kapasitesinin üzerinde olduğuna inanırsa o davranışı yapmak istemez. 2.Kişi göstereceği davranışı yapabileceğine inanırsa o davranışı yapma eğilimi artar.Kısacası öz-yeterlik , kişinin yapacağı davranış ile kendi kapasitesinin örtüşüp örtüşmediğinin kişinin kendisi tarafından fark edilmesidir.
• Öz yeterliğin gelişmesinde bireyin üç boyuttaki yaklaşımı belirleyici olur :• 1. Yeterlik Beklentisi: Bireyin yapılacak işi kolay, zor, çok zor olarak algılaması
ve başarıp başaramayacağına ilişkin değerlendirmesi(ön kestirim) • 2. Genelleme: Bireyin öğrendiği bir davranışı benzer durumlarda transfer
edebilmesi ve uygun durumlarda kullanabilmesi. • 3. Güçlendirme: Bireyin bir davranışı yapabileceğine güçlü bir şekilde
inanması. • Öğrencilerin öz yeterlik algısını güçlendirmek için öğretmenlerin, öğrencilerin
bireysel ihtiyaçlarına uygun öğretim yapmaları, çok çeşitli etkinliklere yer vermeleri, işbirliğine dayalı öğretim yaklaşımları kullanmaları, öğrencileri birbirleriyle karşılaştırmamaları gerekmektedir.
GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME SÜREÇLERİ•Gözlem yoluyla öğrenme dört temel süreci içerir,
bunlar: Dikkat, hatırda tutma, davranışı meydana getirme ve güdülenmedir.
Dikkat: Gözlem yoluyla öğrenmenin gerçekleşebilmesi için gözlemcinin, model aldığı etkinliklere dikkat edip, bunları doğru bir biçimde algılaması gerekir.
•Örneğin pizza ustası olan babasının işyerinde ona yardımcı olan Emre’nin pizza yapmayı öğrenebilmesi için babasının pizza hazırlarken yaptıklarını tüm ayrıntılarıyla dikkatle izlemesi gerekir.
Gözlemcinin dikkatini etkileyen bazı faktörler vardır, bunlar:Gözlemcinin duyu organlarının yeterliliğiGözlemcinin ihtiyaçları,beklentileri,amaçlarıGeçmişte aldığı pekiştireçlerModel alınan davranışın sonuçlarıModel alınan davranışların açıklığı ve çarpıcılığıModelin yaşı,cinsiyeti,statüsü,ünü,çekiciliği vb özellikleridir.
• Hatırda tutma: Gözlenen bilgilerin sembolleştirilerek kodlanması ve bellekte saklamak amacıyla zihinsel olarak tekrar edilmesi sürecidir. Dikkat edilip doğru şekilde algılanan davranışların daha sonra davranışa dönüştürülebilmesi için ileride hatırlanması gerekir.• Örneğin pizzanın nasıl yapıldığını dikkatle izleyen Emre’nin
kendi pizza hazırlama işine girişmeden önce pizza hazırlamanın aşamalarını zihnine yerleştirmesi gerekir. Tek başına tezgahın başına geçtiğinde zihninde babasının yaptığı işlemleri doğru bir biçimde doğru sırayla canlandırabilmesi için bu davranışları sembolleştirmiş ve uzun süreli belleğine kodlamış olması gerekir.
• Davranışı meydana getirme(uygulama/yeniden üretme): Dikkat edilip doğru bir biçimde algılandıktan sonra bellekte
saklanan bilgilerin performansa dönüştürülmesi sürecidir. Bu süreçte gözlemcinin sergilediği davranışla modelin davranışı arasında farklılık olması düzeltme etkinliklerini başlatır. Düzeltme süreci gözlemcinin davranışı model davranışa benzeyinceye kadar sürer. Bu aşamada dönüt vermek davranışın düzenlenmesine yardımcı olur.
Örneğin Emre’nin babasından izleyerek öğrendiklerini kullanarak pizza yapmaya çalışması davranışı meydana getirme sürecidir.
•Güdülenme: İnsanlar yeni davranışları(ya da becerileri) model olarak öğrenebilirler ancak bu davranışları yapmaya güdülenmezlerse performans olarak sergilemezler. Güdülenme, model alınan ve öğrenilen davranışın hem ilk kez ortaya konmasında hem de tekrar edilmesinde önemli bir olgudur. Örneğin babasının Emre’nin hazırladığı pizzayı beğenmesi ve onu övmesi(doğrudan pekiştirme) veya Emre’nin kendi hazırladığı pizzayı beğenmesi ve bunu başarmaktan zevk alması(içsel pekiştirme) ya da lezzetli pizza yapan kişilerin övgü aldığına tanık olması(dolaylı pekiştirme) Emre’nin ilerleyen günlerde sık sık pizza hazırlama davranışını sergilemesine yol açar.
SOSYAL EĞİTİM KURAMININ EĞİTİMDE UYGULANMASI
1)Uygun Model Kullanmak• Öğretmenler öğrencilerin hangi davranışı model almalarını istiyorsa o
davranışa doğru yönlendirmelidir.• Yeni davranışların kazanılmasında öğretmenin uygun model olması önemli
bir faktördür. Bandura’ya göre gözlemleyerek yeni bir şeyler öğrenmek direkt pekiştireç yoluyla öğrenmekten daha etkilidir.• Öğretmenin çalışma planı, standardı, ilkeleri ve öğrenciye karşı olumlu
tutumu iyi bir model olmasına olumlu katkı sağlar.• Öğretmenin görevi, öğrencilerinin beklenti ve amaçlarını tanıyarak onların
istendik davranışlara dikkat etmelerini ve model almalarını sağlamaya çalışmak olmalıdır.
2)Öz-yeterliğin Geliştirilmesi• Bireyin yapmış olduğu işlerde başarılı olması, kişinin gelecekte benzer faaliyetlerde
yine başarılı olacağı duygusunu geliştirir ve bu duygu öz-yeterliliğin temelini oluşturur.• Başaramama korkusu yaşayan öğrencilere öğretmenin yapacağı rehberlik iki yoldan
olabilir :• 1)Yapılacak faaliyet alt birimlere bölünüp öğrenciye belli aşamalar halinde verilerek
başarma duygusu geliştirilir.• 2)Öğrenciye diğer bir öğrenci veya öğretmen tarafından destek verilerek faaliyet
tamamlatılır ve başarma duygusu geliştirilir.• Bütün öğrencilerden aynı zamanda, aynı performans istenildiğinde bireysel farklılık
dikkate alınmamış olur. Bu nedenle son yıllarda ‘’işbirliğine dayalı öğrenme’’ yaklaşımı tercih edilmektedir.• Öğrencilerin başarısız olduğunu gösteren öğretmenler, kendi öğretmenlik bilgi ve
becerisini sorgulayarak , kendi öğretmenliğiyle ilgili öz-yeterlilik inançlarını geliştirmeye çalışmalıdırlar.
3)Öğrencilerin Duygularını Dikkate Almak • Sosyal öğrenme kuramı insanların sadece nasıl beceri ve yeterlik
kazandıkları ile ilgili değil ; birbirine tutum, değer ve fikirleri nasıl yaydıklarını anlamamızla ilgili geniş bir görüş açısı sunmaktadır.• Sosyal öğrenme kuramı insanlardan birbirlerine bazı şeylerin
geçmemesi gerektiğini de öğretmektedir.Örneğin sınıfta arkadaşlarına saldıran, bağıran bir öğrenciye karşı geleneksel yaklaşıma göre aynı şekilde fiziksel ceza ile cezalandırmak demek, öğrenciye fizik üstünlüğü kullanmanın başka bir örneğini göstermek demektir.Öğrenciye fiziksel ceza yerine umursamama, gruptan ayırarak tek başına oturtma veya faaliyetlerden uzak tutma gibi cezalar daha etkili olabilir.
4)Sosyal Öğrenmenin Sınıf Ortamında Uygulanışı• Öğretmen aşağıdaki davranışları
geliştirmeyi hedef alabilir:Bilişsel ve devinsel becerilerOrtak duyguGörgü kurallarıDuygusal tepkilerBaşkalarına karşı davranma şekli
• Öğretmen model olarak kimi/neyi kullanacağına karar verir:
ÖğretmenDiğer öğrencilerToplumdaki insanlarKahramanlar, film yıldızları,
başarılı sporcular vs.
• Öğrenilmesini istediği davranışı nasıl sunacağını belirler:
Dikkat çekmekHatırlamaya yardım etmekYapmasına yardımcı olmakGüdülemek
• Öğrencilerin davranışı göstermesini ve sürdürmesini belirler:
Olumlu davranışı ödüllendirmekİstenilmeyen davranışı
cezalandırmak ya da görmezden gelmek