TÜRKİYE’DE
OTOMOTİVİN
GELECEĞİ GE Türkiye
ANALİZ DOSYASI GE’nin “Sanayide Dijital Gelecek” etkinlik dizisinin
ilk uygulaması otomotiv sektöründe gerçekleşti.
TOBB Türkiye Otomotiv Yan Sanayi Meclisi ve
TAYSAD (Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği)
işbirliğinde Teknopark İstanbul’daki GE Türkiye
İnovasyon Merkezi’nde, sektörün önemli aktörleri
ve fikir önderleri “Otomotivin Geleceği”ni tartışıldı.
100’den fazla katılımıcının gerçekleştiği toplantıda
tartışılan konular, verilen mesajlar, öne çıkan
sorular bu dosyada biraraya getirildi.
“2020’ye kadar dünyada internete bağlı 152 milyon
otomobil yer alacak”
Mart 2017
http://geturkiyeblog.com www.twitter.com/GE_Turkiye https://www.linkedin.com/company/ge-türkiye www.instagram.com/geturkiye
1
GÜNÜN ÖZETİ & BİR SONRAKİ ADIM
Otomotivin Dijital Geleceği toplantısının sonunda, Türkiye’nin en önemli sanayi
sektörlerinden biri olan otomotivde dijital teknolojilerin getirdiği dönüşümü
yakalayabilmek için, aşağıdaki adımların atılması gerektiği ortaya çıkmıştır:
Ne yapmamız lazım?
Dijital sanayi yazılımları, elektrikli ve hibrid araçlar, otonom araçlar gibi otomotiv
dışında geliştirilen teknolojilerin otomotiv sektörünü dönüştürme trendini
yakalayabilmek için, şirketlerimizce açık inovasyon yaklaşımının benimsenerek,
o Yeni ürün ve iş süreci geliştirme süreçlerinde müşteri ve platform sağlayıcısı
şirketlerle yakından çalışmayı sağlayacak çok ortaklı işbirlikleri kururulması,
o Girişim şirketlerine (startup) yönelik mentörlük ve girişim sermayesi yatırım
programları kurulması ve 3D yazıcı teknolojilerinin adapte edilmesi,
Tedarik zincirleri dijitalleşirken, korumacılığın artma eğilimine girmesiyle ana
sanayi kuruluşlarının gittikçe kendi ülkelerine odaklanmaları karşısında, yan
sanayimizin aynı tedarik zincirinde kalabilmek için acilen dijital sanayi yatırımlarına
odaklanması, bu kapsamda;
o Dijital sanayi yatırımlarının sadece otomasyon şeklinde anlaşılmaması,
yatırımların otomotiv üreticilerimizi dijital sanayi platformlarında müşteri ve
tedarikçileriyle beraber çalışabilecekleri bir kapasite elde etmelerini
hedeflemesi,
o Yazılım yatırımlarına eş anlı olarak yalınlaşma, veri analizi ve inovasyon
kapasitesine yönelik kapasite geliştirilmesi,
Kamunun otomotiv sektöründe dijitalleşme alanında geliştireceği platformlar ve
sağlayacağı teşviklerle lider olması, bu kapsamda;
o Otomotiv üreticilerinin iyi işleyen bir ekosistem haline gelebilmesi için hem
şirketler arasında, hem de şirketler ile kamu arasında açık ve dürüst bilgi ve
tecrübe paylaşımı sağlayacak mekanizmalar kurulması,
o Ekonomi Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesindeki
teşviklerin dijitalleşme uygulamalarında denemeleri teşvik edecek, bu
denemelerin sonuçlarının ekosistemle paylaşılmasını sağlayacak şekilde
yeniden tasarlanması,
o Mühendislik eğitiminin belli bir konuyu çok iyi bilmek yerine, multi-disipliner
bir birikime ve günlük hayatı anlayıp yaratıcı düşünebilme yeteneğine sahip
elemanlar yetiştirebilecek bir hale getirilmesi,
En önemlisi, konuşmanın ötesine gidip ufak adımlarla, pilot uygulamalarla da olsa
harekete geçmek, atılan küçük adımların sonuçlarından edinilen tecrübeyle daha
büyük adımlar atmaya derhal başlanması gerekiyor.
2
GE’nin “Sanayide Dijital Gelecek” etkinlik dizisinin ilk uygulaması otomotiv sektöründe
gerçekleşti. TOBB Türkiye Otomotiv Yan Sanayi Meclisi, TAYSAD (Taşıt Araçları Yan
Sanayicileri Derneği) ve General Electric Türkiye işbirliğinde Teknopark İstanbul’daki GE
İnovasyon Merkezi’nde gerçekleşen etkinlikte sektörün aktörleri “Otomotivin Geleceği”ni
tartıştı.
Küresel araştırmalar otomotivde dijitalleşmenin 1,5 trilyon dolarlık bir pazar oluşturacağını
gösteriyor. Peki Uluslararası Motorlu Araç Üreticileri Birliği (OICA) verilerine göre, motorlu
araç üretiminde 2015’i dünya 15’incisi olarak tamamlayan Türkiye bu pastadan nasıl bir
pay alacak? GE, TOBB ve TAYSAD işbirliğinde gerçekleşen etkinlikte akademisyenler,
sanayiciler ve araştırmacılar “Otomotivin Geleceği”ni tartıştı. Ortak varılan sonuç: Ortaya
çıkan potansiyel çok yüksek ancak çok ciddi adımların atılması gerekiyor.
Etkinlik videosunu buradan izleyebilirsiniz.
ÖNE ÇIKANLAR...
Türkiye’de Otomotivin Dijitalleşme Haritası
“Mobilite, bağlantılılık hizmetleri, yeni
iş modelleri sonucunda toplam
otomotiv gelirleri havuzunda yüzde
30; yani 1,5 trilyon dolarlık bir
genişleme olacak.”
“2020’ye kadar dünya
yollarında internete bağlı
152 milyon otomobil yer
alacak”
“Tüm firmaların teknoloji
firmalarıyla yolları kesişti. Eski ve
yeni firmalar arasında ya ortaklıklar
olacak ya da eski firma piyasadan
silinecek”
“Otomotivdeki yedi küresel mega trende
Türkiye tamamen uyuyor.”
“TÜBİTAK’ın Ocak ayında
güncellediği ‘Yeni Sanayi Devrimi:
Akıllı Üretim Sistemleri Teknoloji
Yol Haritası’nda öngörülen dijital
dönüşüme otomotiv sektörü
hazır”
“Dördüncü Sanayi Devrimi uygulamalarını alıp kendi bünyesine entegre etmeyen veya o ürünleri kendi tüketicisne ulaştıramayan yok olur. Yapılması gerekenler kültüre, operasyon sistemine, yalın üretime, temel teknolojik altyapıya yatırım.”
3
Küresel sanayi trendleri söz konusu olduğunda önümüze çıkan tablo gün geçtikçe
netleşiyor: GE’nin araştırması1 endüstriyel internet pazarının önümüzdeki 20 yılda küresel
ekonomiye katkısının 15 trilyon dolara ulaşabileceğini gösteriyor. McKinsey’in raporuna2
göreyse benzer şekilde dijital dönüşüm ve Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) ürettiği ekonomik
değer 2025’e kadar yıllık 3,9 ila 11,1 trilyon dolar arasında olacak. Rapor, bu büyük
pastadan pay almanın önündeki engelleri aşmak için gerekli üç noktayı şöyle vurguluyor:
“Firmalar, teknoloji tedarikçilerine bağlı ve birlikte çalışabilen sistem ve komponentler
sunmaları için baskı yapmalı; güvenlik ve gizlilik kaygılarını gidermeli ve en önemlisi de IoT
verilerinin sağlayabileceği operasyonel ve stratejik faydaları maksimize etmek için gerekli
organizasyonel değişimleri yapmalılar.”
Bütün bu ihtiyaçlara cevap vermenin yolu Dördüncü Sanayi Devrimi’ne geçişten, gerekli
değişimleri uygulamaktan geçiyor. Otomotiv sektörü de bu büyük dijitalleşme sürecinin
etkisini hisseden alanların başında geliyor. Akıllı uygulamalar, komponentler, elektrikli
araçlar, otomasyon dahil pek çok farklı gelişme bir araya getirildiğinde neredeyse bütün
sektörlerle ilişkiye giren yeni bir otomotiv sektörü karşımıza çıkıyor. Zaten araştırmalar da
bu dönüşümü destekliyor. McKinsey tarafından gerçekleştirilen bir diğer araştırma
sanayideki bu sürecin otomotive etkisini gösteriyor. Buna göre mobilite, bağlantılılık
hizmetleri, yeni iş modelleri sonucunda toplam otomotiv gelirleri havuzunda yüzde 30;
yani 1,5 trilyon dolarlık bir genişleme olacak. Bu gelir otomotiv sisteminin her bir noktasına
etki edecek. Geleneksel araç satış yöntemleri, servisler, ek hizmetler A’dan Z’ye
yenilenecek.
Dördüncü Sanayi Devrimi’nin etkisi bu kadar belirginleşmişken bu dijital dönüşümün
küresel anlamda öncülüğünü yapan GE, tecrübesini ve know-how’ını “Sanayide Dijital
Gelecek’ etkinlik dizisi ile farklı sektörlerle arasında köprüler kurarak aktarmayı amaçlıyor.
GE’nin bu anlamdaki ilk uygulaması otomotiv sektöründe gerçekleşti. TOBB Türkiye
Otomotiv Yan Sanayi Meclisi, TAYSAD (Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği) ve General
Electric Türkiye işbirliğinde 11 Ocak günü gerçekleşen etkinlikte, sektörün aktörleri
“Otomotivin Geleceği”ni tartıştı. Teknopark İstanbul’da yer alan GE İstanbul İnovasyon
Merkezi’ndeki etkinlikte otomotiv firmalarından derneklere, startup’lardan
akademisyenlere konunun farklı alanlarından pek çok uzman bir araya geldi. Amaç bu,
dönüşümün Türkiye’de hızlı bir şekilde başlaması ve zorluklara çözüm önerilerinin
geliştirilmesiydi.
Türkiye halihazırda otomotivde dijitalleşme yolunda kurumsal anlamda başlangıç
adımlarını atmış durumda. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan TOBB Türkiye Otomotiv
Yan Sanayi Meclisi Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu da bu çerçevede Bilim, Sanayi ve
1 https://www.ge.com/docs/chapters/Industrial_Internet.pdf 2 http://www.mckinsey.com/business-functions/digital-mckinsey/our-insights/the-internet-of-things-the-value-of-
digitizing-the-physical-world
Otomotiv Sektörü Dijital Dönüşüme Hazır mı?
4
Teknoloji Bakanlığı tarafından koordine edilen Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu’ndan
bahsetti. Dudaroğlu, bu platformda TOBB, TİM, TÜSİAD, MÜSİAD, YASED ve TTGV gibi iş
dünyasının ve sanayinin en üst kuruluşlarının yer aldığını belirtti. TÜBİTAK’ın Ocak ayında
güncellediği “Yeni Sanayi Devrimi: Akıllı Üretim Sistemleri Teknoloji Yol Haritası”nı3
hatırlatan Dudaroğlu, bu dönüşüme otomotiv sektörünün hazır olduğunu vurguladı.
Raporda Türkiye sanayisinin dijital olgunluk seviyesinin 2.0 ile 3.0 arasında olduğu
görülürken otomotiv yan sanayii ise olgunluk seviyesi en yüksek üç sektörden birisi olarak
öne çıkıyor. Ancak Dudaroğlu’nun belirttiği gibi; dijital dönüşüm konusunda otomotiv
sektörü öne çıksa da yeterli değil, çalışmaların hızlandırılması gerekiyor.
Otomotivde dijital dönüşüm çalışmaların küresel motiflere göre nasıl hızlandırılacağı ise
etkinliğin ilk panelinin konusuydu. GE Dijital Türkiye Genel Müdürü Uygar Doyuran
moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Okan Üniversitesi’nden Prof. Orhan Alankuş ve
Ford Otosan İnönü Fabrikası Müdürü Sabri Çimen konuşmacı olarak yer aldı.
Doyuran dijitalleşmenin genel bir çerçevesini çizerken çarpıcı bir veriyi hatırlattı. Buna
göre 2020’ye kadar dünya yollarında internete bağlı 152 milyon otomobil yer alacak4.
Dolayısıyla otomotivde dijitalleşme çok yakın bir tarihte kaçınılmaz bir şekilde dünyanın
dört bir tarafında kendini gösterecek. Peki bu dijitalleşmeyi şekillendiren faktörler neler?
Otomotivde Ar-Ge konusunda Türkiye’deki en yetkin isimlerden Prof. Dr. Alankuş, bu
soruya üretimi etkileyen mega trendleri sıralayarak yanıt verdi:
3 http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/akilli_uretim_sistemleri_tyh_v2-03ocak2017.pdf 4 http://news.ihsmarkit.com/press-release/country-industry-forecasting/big-data-drivers-seat-connected-car-
technological-advance
Üretimi Etkileyen 7 Mega Trend
5
1. Genç nüfus, yeni pazarlar açıyor ve çalışan profilinde değişiklikler ortaya
çıkartıyor
2. Bireyselleşme kişisel ürünlerin ortaya çıkmasına ve çalışma sistematiğinde
değişikliklere sebep oluyor.
3. Teknolojik kırılmalar, bilgi bazlı ürünleri ortaya çıkarıyor.
4. Şehirleşme oranlarındaki artışın şekillendirdiği mega şehirlerde üretim ve yeni
ürünler yapma sistemlrei oluşturuyor.
5. Küreselleşme, küresel üretim, rekabetin küresel ölçekte yaşanmasını ön
plana çıkartıyor. Şehirleşme oranlarındaki artışın şekillendirdiği mega
şehirlerde üretim yapma, yeni ürünler yapma sistemleri oluşuyor.
6. Sürdürülebilirlik son derece önemli şekilde enerji verimliliğini, yenilenebilir
enerjiyi, çevresel ve sosyal verimliliği işin içine katıyor.
7. Ekonomi ve finans noktasında türbülans hayatımızın bir parçasına
dönüşüyor, akıllı ar-ge’yi dikkatli yapmak ve katma değer optimizasyonu
önem kazanıyor.
Alankuş’un bir diğer vurgusu değer ve üretim zincirlerinin optimizasyonu ve entegrasyonu
üzerine oldu. Avrupa’da üretim sisteminin müşteri odaklı ürünlere yöneldiğini belirtirken
rekabetçilik ve sürdürülebilir eğitimin önemini hatırlattı. Bu rekabetin sonunda da yeni iş
modellerinin ortaya çıktığını hatırlatan Alankuş, insan aklının daha iyi kullanılmasının
gerektiğini vurguladı. Alankuş bu dönüşümün otomotivde de özellikle akıllı araç
konusunda kendisini gösterdiğini
kaydetti. Buna göre esnek ve
modüler bir sisteme ihtiyaç olacak,
komponent sayısı azalacak, esnek
üretim hatlarına ihtiyaç olacak,
değişen teknolojilere adapte
olmak gerekecek. Çevreci üretim
ile araçlarda Nesnelerin
İnternetinin varlığı, birlikte yeni
önem arz edecek.
Bu yeni sisteme geçiş içinse yapılması gerekenler küresel esnek lojistik sistemlerinin
kurulması, ürün ve üretim değer zincirlerinin entegre olması, akıllı ve çevreci araçlar için
yeni üretim modelleri, Tier 0.5 gibi yeni tedarikçi sistemlerinin ön plana çıkarılması, insan
odaklı akıllı otomasyona ağırlık verilmesi ve otomasyonun sınırlandırılmaması.
Önemli Olan Değer ve Üretim Zincirlerinin Entegrasyonu
6
“En Büyük Düşman Arka Koltuktaki iPad’li 7 Yaşındaki Çocuk”
Bu dönüşümün somut yansımalarına ağırlık veren Sabri Çimen ise içinde bulunduğumuz
süreci en yalın haliyle teknoloji ve müşterinin değişmesi ve bu değişimin birbirini etkilemesi
şeklinde özetledi.
Teknolojinin etkisini açıklarken tarih boyunca dünyanın önünde giden medeniyetlerin
ulaşım, iletişim ve üretim teknolojilerinde lider olanlar arasından çıktığını hatırlattı. Müşteri
konusundaysa Bloomberg’in bir haberine yaptığı atıfla durumu özetliyor Çimen.
“Haberde bir SUV’un arka koltuğunda elinde iPad’iyle oturan yedi yaşında bir çocuğun
tasviri yapılıyor ve deniyor ki dünyanın dev orijinal ürün üreticilerinin (Original Equipment
Manufacturer –OEM) en çok korktuğu düşman işte bu: Yedi yaşında bir çocuk. Çünkü
müşteri o, hem gelecek o, hem de elindeki alet nedeniyle hem de ailesine etkisi açısından
müşteri o.”
Artık Üreticilerin Motivasyonu da Değişti
Çimen’in bir diğer vurgusu ise telefonlarla başlayan “akıllanma” sürecindeki yaygınlığın
araçlar üzerindeki etkisine dairdi. Araçlara “tekerlekli bilgisayar” çerçevesinden
bakıldığında sadece iletişim değil, ulaşım ve üretim teknolojilerindeki devrimin de göze
çarptığını belirten Çimen, bu üç unsurun yeni bir devrimi işaret ettiğine dikkat çekti: “Bu
devrimin arka planında artık üreticilerin de motivasyonu değişti. Amaç araçlara yazılım ya
da donanım satmak değil artık, amaç müşteriyle ilgili her türlü ölçülebilir verinin ele
geçirilmesine ve bunların pazarlama faaliyetlerinde kullanılmasına dönüştü”.
Veriye dair bu dönüşümün bir diğer etkisiyse alanı her ne olursa olsun tüm firmaların
teknoloji firmalarıyla yollarının kesişmesi oldu. “Bir çip firması bileziğe çip yerleştirip kişinin
sağlık bilgilerini cep telefonuna yönlendirerek, bir bijuteri firmasının karşısına rakip olarak
çıkabilir” diyen Çimen, “eski ve yeni firmalar arasında ya ortaklıklar olacak ya da eski firma
piyasadan silinecek” şeklinde uyarıda bulundu: “Otomotivde dijitalleşmenin dışında
kalırsak hem endüstri hem de ülke olarak geriye gideceğimiz kesin.”
Bu dönüşüm sürecinde Türkiye’nin konumunu, uyumunu, atılan ve atılması gereken
adımları nereye oturtmak gerekiyor? Öncelikle Alankuş saydığı yedi küresel mega trende
Türkiye’nin de tamamen uyduğunu belirtiyor ve özel sektörün bu değişimleri yakından
takip etmesi ve gerekli önlemleri alması gerektiğine vurgu yapıyor. Kuşkusuz bu süreçte
işbirliklerinin benzersiz bir önemi var. Alankuş da işbirliklerini iki kategoride açıklıyor: “Birisi
daha uzun vadeli araştırmalara yönelik rekabet öncesi işbirliği; diğeri ise birbirlerinin
bilgi birikimlerini tamamlayarak daha yenilikçi bir ürün geliştirmeye yönelik çok
Türkiye Bu Küresel Dönüşümün Neresinde?
7
ortaklı işbirliği.” Firmaların doğru modeli kurgulaması gerektiğini belirtirken Türkiye’de
genelde gizlilik endişelerinin işbirliğini engellediği yorumunu yapıyor.
Bu küresel dönüşüm ortamında Türkiye hem endüstrinin tamamındaki hem de özellikle
otomotiv alanındaki dönüşüm fırsatlarına açık olmak zorunda. Otomotivin Türkiye
ekonomisindeki özel konumunu rakamlar da kanıtlıyor. Uludağ Otomotiv Endüstrisi
İhracatçıları Birliği’nin (OİB) son açıklamasına göre5, Türkiye otomotiv sektörünün 2016 yılı
ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 13 artış gösterdi ve 23,9 milyar dolara ulaştı. Toplam
ihracattan aldığı pay ise yüzde 17 olarak açıklandı. Dahası bu süreç sektördeki istikrarın
da sonucu, zira rakamlar otomotiv endüstrisinin üst üste 11’inci kez ihracat alanında
şampiyonluğa ulaştığını gösteriyor.
Mevcut duruma yönelik değerlendirmesinde “Türkiye otomotiv sektörü özellikle küresel
OEM’lerin ortak olduğu şirketlerin ihracata dayalı üretimi ile önemli bir boyuta ulaştı” diyen
Alankuş, “Bu şirketler belirli alanlarda küresel çapta Ar-Ge sorumluluğunu almalılar ve
üretimde dijitalleşme ve nesnelerin interneti teknolojisi ile üretim verimliliğini artırmalılar”
diyor. Otomotiv üretiminin kalıcı olmasının yolunun da “Ar-Ge ve tedarikçiler ile birlikte
etkin, yenilikçi, katma değer sağlayan ürünler ve üretim metotlarından” geçtiğini
kaydediyor.
Sabri Çimen ise şu an Türkiye’nin kritik bir eşikte durduğunu kaydediyor. Sektörün
dönüşüme hazır olduğunu belirten Çimen, “Herkes en azından jargonu biliyor. Ortak dili
konuşuyoruz, tanımlarda, kavramlarda anlaştık” diyor; “Ancak eşik tam da burada devreye
giriyor zira konuşmanın ötesine gidip atölyede uygulamayı yapmazsak bir anlamı yok.
Konuştuklarımız hangi problemi çözer, ben nerede sıçrama yaparım sorularını
sormamamız gerekiyor.”
Küresel koşullar da kuşkusuz bu çerçevede atılacak adımları çok etkileyecek. Farplas
CEO’su Ömer Burhanoğlu, ana sanayilerin istihdam açısından ülkelerine kapanmasına
yönelik beklenen akımın dünyanın birçok yerine yayılaibleceğini savundu. Bunun
sonucunda bu bölgelerden Türkiye’ye yatırım gelmesinin söz konusu olmadığını ancak
Asya’dan yatırım alınabileceğini belirtti. Burhanoğlu’na göre bu durum Türkiye’nin işini
zorlaştıracak. 1,5 trilyon dolarlık yeni araç pazarının Türkiye’de yeşermesi için ülkenin
daha hazır olması ve yeni iş alanlarına ortam sağlanması gerektiğini belirtiyor
Burhanoğlu. Bu koşullar Türk otomotiv sektörünün artı ve eksilerini de doğrudan etkiliyor.
5 http://www.trthaber.com/haber/ekonomi/otomotiv-endustrisi-11-yildir-ihracat-sampiyonu-292676.html
Otomotiv Sektörü Nerede?
Küresel Koşulların Türkiye’ye Etkisi
8
Burhanoğlu Türkiye’nin artılarını; mükemmel yan sanayii, coğrafi pozisyonu, yetişmiş
eleman potansiyeli, nüfus ve dolayısıyla iç piyasa, otomotivin Türkiye’nin lokomotif sektörü
olması şeklinde sıralıyor. Sonuncunun altı çizilmeli, zira bu durum kamunun da özel
sektörün de otomotive farklı bir gözle bakmasını sağlıyor. Ekonomi Bakanlığı verilerine
göre6 motorlu araç üretim kapasitesi 2015 yılı itibarıyla 1 milyon 758 bin adede ulaşmıştı.
2016 yılındaki toplam üretimse7 1 milyon 486 bin adet olarak gerçekleşti.
Burhanoğlu’nun da katılımcısı olduğu “Türk Otomotiv Endüstrisi Daha İleriye Gidebilir
mi?” başlıklı bölümün moderatörlüğünü üstelenen TOBB Sektörler ve Girişimcilik Daire
Başkanı Ozan Acar hem Dördüncü Sanayi Devrimi genelinde hem de otomotivde
dijitalleşme çerçevesinde hazırlanan organizasyonel şemaların altını çizdi. Yukarıda
bahsettiğimiz Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu’nun önemini vurgulayan Acar,
sanayide ileri üretim teknikleri, dijital teknolojiler, açık inovasyon, altyapı, eğitim ve
standardizasyon gibi çalışma gruplarının hazırlandığını, bunlarda hem teknolojinin
yayılımının nasıl artırılabileceği hem de Türkiye’nin kendi teknolojisini nasıl geliştirebileceği
konularında kamuya öneriler sunacaklarını kaydetti. Öte yandan otomotiv özelinde de
TOBB bünyesinde üç ayrı sektör meclisinin (Otomotiv sanayi meclisi, otomotiv yan sanayi
meclisi, otomotiv ticaret meclisi) olduğunu ve bunlarla hem ana sanayi, hem yan sanayi
hem de dağıtım tarafına odaklandıklarını belirtti. Türkiye’deki büyük oyuncuların da üye
olduğu bu meclislerde mevzuatlar hazırlanırken kamuya özel sektörün görüşlerini
aktardıklarını kaydeden Acar, ayrıca Ekonomi Bakanlığı’nın teşvik mekanizmalarının
şirketler tarafından kullanılmasında TOBB olarak destek sağladıklarını da kaydetti.
6 http://www.ekonomi.gov.tr/portal/content/conn/UCM/uuid/dDocName:EK-226376 7 http://osd.org.tr/Sites/1/upload/files/2016-12_OSD_RAPOR_SB_1-2203.pdf
Kamu-Özel Sektör İlişkisi Hazır mı?
9
Burhanoğlu ise konuşmasında
devletin bu alanda ciddi teşvikler
sunduğunu belirtti ve yakın
zamanda ilan edilen Küresel
Tedarik Zinciri Yetkinlik Projesi’ni
hatırlattı. Bu teşvik ile proje başına
iki yıl boyunca yüzde 50 oranında
ve 1 milyon dolara kadar destek
sunuluyor.
Sabri Çimen içinde bulunduğumuz çağa dair bu ciddi uyarıyı yapıyor. Yapılması
gerekenleriyse kültüre, operasyon sistemine, yalın üretime, temel teknolojik altyapıya
yatırım olarak özetliyor. “Tesisler ya da üretim teknolojileri yalınlaştırılmadan dijitalleşme
yapılırsa çok verimsiz bir teknolojiyle karşılaşılabilir” diyen Çimen, “Önce bir operasyon
sistemi olmalı, yalın olmalı, eksikler giderilmeli, ancak ondan sonra dijitalleşmeli” şeklinde
bir yol haritası çiziyor ve yalın üretimin hazmedilmediği noktalarda elde edilecek sonucun
ancak verimsizliğin teknolojileşmesine neden olabileceğini belirtiyor.
Çimen’in bir diğer tavsiyesiyse, şirketlerin ekosistemle bağlantı kurması yönünde.
Şirketlerin etkinliklere katılımı, startup’larla tanışması, büyük teknoloji firmaları ile ilişkisi
olması gerekiyor diyen Çimen, bu sayede şirketlerin bir şeye ihtiyaçları olduğunda ya da
çözümsüzlük anında kimi arayacağını bilebileceğini kaydediyor.
Çimen’in yanında hem etkinlikteki konuşmalarında hem de sonrasındaki birebir
görüşmelerimizde farklı katılımcılar uzmanlıklarına göre farklı önerilerde bulunup farklı
noktaların altını çizdi. Örneğin, Ozan Acar önlerinde iki ihtiyacın durduğunu kaydediyor.
Hem özel sektörün bu dönüşüme farkındalığının artırılması gerektiğinden hem de özel
sektörle kamu arasında bilgi akışkanlığını sağlayacak mekanizmalara ihtiyaçtan
bahseden Acar, Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu ve bu gibi etkinliklerle söz konusu
ihtiyaçların giderilmeye çalışıldığını söyledi.
Burhanoğlu ise listenin başına kültürü yazıyor ve teşvikler, farkındalık projelerine rağmen
sınırlı sonuçlar elde etmenin arkasında kültür eksikliğinin bulunduğunu vurguluyor. Diğer
önerileriyse şöyle sıralanabilir:
- Yeni teknolojilere istihdam hazırlayabilecek bir eğitim reformu
- Teşvik düzenlemelerinin startup, yazılım, mobilite araç paylaşımı, bağlantılılık
konularına odaklanması
- İş dünyasının yeni iş modellerine imkân sağlayacak oluşumlar yapması
Türkiye’nin Yapılacaklar Listesi
10
- Hem girişimcilik hem açık inovasyon hem kitle fonlamasından yararlanmak
“Türk Otomotiv Endüstrisi Daha İleriye Gidebilir mi?” başlıklı bölümün Burhanoğlu ile
birlikte bir diğer katılımcısı McKinsey Partneri Mehmet Başer ise önemli bir konuya dikkat
çekti ve sektörün önündeki dijital dönüşüm fırsatlarını sıraladı. Bu fırsatları ürün
geliştirme, üretim, tedarik zinciri ve satış aktivitesi altbaşlıklarıyla özetleyen Başer, ürün
geliştirme aşamasındaki en önemli iki ihtiyacı prototip üretmek ve bilgi paylaşımı olarak
belirtti. Üretim noktasındaysa hem hızı artırdığı hem de hatayı azalttığı için robot
teknolojisini öne çıkarttı ve buna kaliteyi artırıp arıza oluşmadan bakım imkânı sunduğu
için Büyük Veri kullanımını ekledi.
Tedarik zincirindeyse sıfır stokla çalışmanın yaygın bir durum olduğunu belirten Başer,
bunu engellemek için Büyük Veri kullanarak pazardaki talebi kestirmenin mümkün
olduğunu, tahmini doğrulaştıran uygulamaların öne çıkacağını kaydetti. Son olarak satış
ve sonrası aşamasında da satın alma kararında günümüzde halen bayi ziyaretinin birinci
sırada olduğunu ancak arkasından web sitesi konfigürasyonu, Facebook’ta söylenenler ile
bloglarda yazılanların geldiğinin altını çizdi ve konunun bu tarafında atılacak çok adım
olduğunu belirtti.
Bu dönüşümün ihtiyaç duyduğu yeni mühendis modeli ise sektörün önemli bir ihtiyaç ve
arayışını temsil ediyor. Doğrudan akademi tarafında yer aldığı için bu konudaki önerileri
daha vurgulu bir anlam taşıyan Alankuş geleceğin otomotiv mühendisleri için şu kriter
listesini sunuyor: “Dijital endüstri, akıllı ve çevreci araçlar konularında bilgili; ürün ve üretim
değer zincirine, modern sanal tasarım ve üretim simülasyon metotlarına hakim; esnek ve
sürekli öğrenebilen; kendini geliştirebilen; karmaşık problem çözme tekniklerine hakim;
deney tasarlayabilen, kurabilen ve sonuçları analiz edebilen bir yetkinliğe, yenilikçi ve
girişimci bir yapıya sahip olmalı.”
Sabri Çimen ise listenin başına “kalıplanmamış olmayı” yazıyor. “Kurumsal bilgi beceri
benim için önemli değil, hatta uzak olması daha önemli” diyen Çimen, “günlük hayattaki
teknolojilere hakim, sosyal medyanın aktif kullanıcısı, inovasyon konusuna hakim,
kendilerini geliştiren bir mühendis tarifi” yapıyor. Bu tarife ayrıca öğrenmeyi bilmesi,
makale ve kitap okuması, merak ve özgüven sahibi olmasını da ekliyor. “Mühendisler buna
uyum sağlamaya hazır mı” sorusuna ise firmalar, “Uyum sağlamayan düşünsün, benim
ihtiyacım olan bunlar” diyor.
Rekabetçi Olmak
Değişen koşullara ayak uydurabilmenin formülü kuşkusuz rekabetçi olmaktan geçiyor.
Alankuş’a göre bu uğurda en önemli iki şart değişen koşulları iyi anlamak ve yenilikçi
Nokta Atışı Dijital Dönüşüm Fırsatları
Dönüşen Otomotiv için Dönüşen Mühendisler
11
olmak. “Yenilikçilik yalnız ürünlerde değil tüm değer zincirinin içindeki süreçlerde yapılmalı.
Bunun için de doğru bir liderlik olmalı; ayrıca doğru ve etkin bir teknoloji ve inovasyon
yönetim sistemine ihtiyaç var.”
Doğru Liderlik
Strateji danışmanlığı üzerinde 1987 yılında kurulan StratejiCO’nun CEO’su Selim Oktar,
ABD ordusunun Soğuk Savaş sonrası dünyayı tanımlamak için ürettiği VUCA kavramını
tekrar hatırlattı. “Mahşerin Dört Atlısı” olarak adlandırdığı maddelerse; her şeyin her an
değişebilmesi (volatility), hiçbir şeyin uzun vadede öngörülememesi (uncertainty), bir yerde
bir şey olduğunda her tarafı etkileyen karmaşık yapılar (complexity) ve içinde yaşadığımız
muğlak ortam (ambiguity).
Bu koşulların sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada hissedildiğini belirten Oktar,
demografik değişikliklerin, ortalama yaş süresinin çok uzamasının, küreselleşmenin,
Bitcoin gibi para birimlerinde oluşacak değişimlerin, jeopolitikanın, teknoloji sonucunda
işsiz kalacak insanların bir dünya gerçeği olduğunu kaydetti. “Bu dönüşümde gerekli ve
önemli olan VUCA döneminin nasıl yönetileceği” diyen Oktar bu dönem için yeni bir liderlik
tanımı yaptı. Bu yeni liderliği dönüştürücü liderlik olarak tanımlayan Oktar şu özellikleri öne
çıkardı:
- Ezber bozucudur, eski deneyimleri çöpe atar
- İnandırıcı bir hikâyesi vardır
- Yaratıcı yıkım alanlarına yönelir
- Deneme-yanılma yöntemiyle inovasyona inanır
- Tam angaje bir ekosistem oluşturur
12
- Güvenilirdir ve umutları boşa çıkarmaz
“Fakat bir yandan da günümüzde
kolektif çalışmalar, işbirliği öne plana
çıkartılırken liderliğe ne derece ihtiyaç
var?” sorusuna ise Oktar; “Türbülans
dönemlerinde insanın doğasında bu
var. Şu anda yaşadığımız VUCA
döneminde insanlar mutlaka umut
bağlayacakları bir lider arıyorlar”
şeklinde cevapladı. “Ancak bunu
sadece tek bir kişi olarak düşünmeyin” diyen Oktar, katılımcı liderlik, takım, içeride çeşitli
seviyelerde liderlik olabilir diyor ve ekliyor: “Sonuç olarak lider dediğimiz kişi insanlara
nüfuz eden, onları inandıran, bu hikâyeleri anlatan ve sonuçta onları peşine takan kişidir.”
Bu yeni ekonominin, dijital dönüşümün temelinde işte o deneme-yanılma kültürü ve bu
kültürün yılmaz uygulayıcıları, yani startup’lar bulunuyor. Kimi yerde halledilmiş sorunlar,
kimi yerde hâlâ çözüm bekleyen çıkmazlara dönüşüyor. Örneğin, startup ile geleneksel
firmalar arasında sağlıklı bir ilişki kurmak nesiller arasında bir çatışmaya bile
dönüşebiliyor. Bu sorunu aşma noktasında Türkiye’deki en uzman isimlerden Burhanoğlu,
bu iki aktörün aynı dili konuşamaması şeklinde gözlenen yaygın soruna şu cevabı veriyor:
“Startup’lar şirketlerle aynı dili konuşuyorsa, aynı teknolojiden bahsediyorsa zaten startup
olamazlar. Dolayısıyla öyle bir şey söyleyecek ki zaten size farklı gelecek. Ben bunu normal
karşılıyorum.”
Şirketlerin “startup’ları sektöre uygun hale getirmesi ve birbirleriyle bağlantıya geçirmesi”
gerektiğini kaydeden Burhanoğlu, kendi yöntemini şöyle özetliyor: “Kendi konumunuzdaki
girişimleri değerlendiriyoruz ve onlara nasıl finansal imkân artı akıl ve tecrübe koyabiliriz,
müşteri sağlayabiliriz, bulunduğumuz sektöre nasıl sokabiliriz konularını inceliyoruz.”
Firma içi girişim olarak Comodif’i desteklediklerini belirten Burhanoğlu yatırım yaptıkları
diğer pek çok startup arasında, Uber tipi çalışmak isteyen daha küçük ölçekli firmaların
altyapı yatırımlarını yapan yurt dışındaki bir startup’ı, elektrikli araçların şarj istasyonlarını
geliştirmekte olan bir firmayı örnek gösteriyor.
İşin startup tarafındaysa pratik kaygılar öne çıkıyor. Otomotiv Telematik ve data analitiği
konularında çalışan Comodif’in kurucusu Gökşen Atalay mevcut ekosistemde üzerine
çalışılması en önemli nokta olarak “iki tarafın da kazanacağı, haklarının korunacağı, iki
tarafın da para kazanabileceği iş modelinin kurgulanması”nı gösteriyor. Ayrıca şirketlerin,
daha ilk aşamada dahi startup’ların kapasitelerini aşan beklentilere sahip olduklarını
Startup’ların Etkisi
13
belirtiyor. Atalay ortak dil konusundaysa endüstrinin içinde inkübe edildikleri için böyle bir
sıkıntı yaşamadıklarını ancak genel anlamda startup’ların da endüstri diline yaklaşmak
için çaba göstermelerini öneriyor.
F+ Ventures’tan Hasan Seyhan ise Türkiye’yi küresel çerçeveye oturtarak eksiklikleri
vurguluyor. Büyük şirketlerin dünya genelinde oluşturduğu corporate venture yapılarının
çoğunlukla başarı getirmediğini ve şirketlerin bu işi girişimcilikten gelen insanlara
devrettiğini belirtiyor.
“Türkiye’de bu hâlâ gelişmiş
değil. Türkiye girişim sermayesi
ekosistemine baktığımızda hâlâ
parmakla sayılabilecek melek
yatırımcı grupları -ki çok küçük
derecede- yatırım yapıyor.”
Dahası VC fonlarının yaklaşık 10
senelik para oluşturduğunu, ilk
beş sene yatırım, ikinci beş sene
çıktıları toplama şeklinde genel
bir planlama yaptığını belirten Seyhan, “Türkiye’de yaklaşık sekiz sene önce ilk yatırım
sürecine girdik ve planlama olmadığı için hiçbir çıktı alınamadı. Şimdi yeni bir yatırım
dönemi başlıyor. Artık bu sefer çok daha doğru işler yapılıyor” diyor. Bu iyi tablonun
karşısındaysa eğitim eksikliğinin oluşturduğu ciddi problemlerin altını çiziyor.
GE’nin düzenlediği bu özel etkinliğin
son aşaması teknolojinin otomotivde
geldiği nokta açısından etkileyici bir
sunuma sahne oldu. Atölye Labs’tan
Engin Ayaz ve Batuhan Esirger “3D
Yazıcı ve Otomotivin Geleceği”
başlığında önemli bilgiler paylaştı. Peki
bu teknoloji Türkiye’de hangi alanlarda
kullanılabilir? sorusuna Ayaz, “En
önemli kullanım alanı, yedek parça sektörü olacaktır diye düşünüyorum. Oto sanayi diye
tanımladığımız alanların bu teknoloji ile dönüşmesi ve yerel bir inovasyon ağı yaratması
özgün bir çıktı olacaktır” şeklinde yanıt verirken Esirger klasik araba parçalarının replika
üretimlerine yönelik de bir eğilim olacağını –bu yönde devamlı bir müşterisi olduğunu
kaydederek- ekliyor.
3D Teknolojisi
14
Esirger bir sonraki aşamanın da “3D printed araba ve de IKEA mantıklı, al-birleştir kit
arabalara yönelik startup’lar” şeklinde gerçekleşeceğini kaydediyor. Yan sanayinin
Türkiye’deki en önemli isimlerinden Ömer Burhanoğlu da benzer bir vurguda bulunarak
yüksek hacimli olmayan bütün imalatların 3D yazıcılarla yapılabileceğini belirtiyor.
Bu teknolojiye ilginin artırılması konusundaysa Eserger çok çarpıcı bir gözlemini
paylaşıyor: “Konu hakkında en çok bilgili olan kesim ilkokul öğrencileri. Konuşma yaptığım
ilkokul çocuklarından yüzde 80’i 3D yazıcının ne olduğunu bilirken bu oran lisede yüzde
60’ın altına iniyor, branşı mühendislik olmayan üniversite öğrencilerinde ve yetişkinlerde
daha da düşüyor.”
Esirger’in bir diğer gözlemi de basında konuya dair yer alan haberlerin sansasyona yönelik
abartılı ve içi boş haberler olduğu, bunun sonucunda da herkesin konuyu duymakla
beraber tam olarak ne olduğunu bilmediği şeklinde. Bunun çözümü de bir yandan
eğitimde, bir yandan tüketicilerin araştırmaya yönelmesinde yatıyor. Ayaz, bunlara ek
olarak iyi örneklerin daha verimli şekilde paylaşılmasını, makerspace’lerin yayılarak ortak
çalışma alanlarında bu teknolojilerden nelerin çıkabileceğinin gösterilmesini de öneriyor.
Elektrikli ve hibrid araçların yayılması belki de otomotiv sektörünü dönüştürecek en
gelişme. Bu konuda dünyadaki trendleri GE Ventures Lisanslama Başkan Yardımcısı Larry
Davis, Türkiye’deki gelişmeleri ise Derindere Motorlu Araçlar COO’su Özlem Atacan anlattı.
Atacan bu alana yönelik ilginin temeline çevre duyarlığını koyuyor ve kentleşmenin
artması ile kentli nüfusun eğitim seviyesinin yükselmesinin bu duyarlılığa talebi artırdığını
Elektrikli Arabada Neredeyiz?
15
kaydediyor. Bunun yanına enerji kaynaklarında yaşanan sorunlar ve maliyet de eklenince
elektrikli araçlara yönelik ilgi daha iyi anlaşılıyor. “Elektrikli araçlarda dünyada genelde
kullanım ve satın alma vergisi alınmadığını ve kullanım maliyetinin de dizel araçların onda
birinden az olduğunu” hatırlatan Atacan, ana maliyet kalemini bataryaların oluşturduğunu
belirtiyor. Atacan, bir yandan yeni batarya teknolojileri için araştırmaların sürdüğünü ve
bu çerçevede menzil ve performans artırmak amaçlı agresif bir çalışma yürütüldüğünü
kaydediyor.
Türkiye’ye gelince, elektrikli araç konseptinin sadece araç bazında değil sistem olarak
düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Atacan, Türkiye’de 1000’e yakın şarj istasyonu
kurulduğunu ve 500’e yakın elektrikli araç satın alındığını söylüyor.
Önemli Olan Nasıl Devam Edeceğimiz...
Etkinlik boyunca dile getirilen en çarpıcı uyarılardan biri Mehmet Başer’den geldi:
“Türkiye’de çok önemli bir üretim var, rekorlar kırılıyor. Ancak bunun 15 yıl sonra devam
edeceğinin garantisi yok.” Başer bunu garanti altına almak için iki önerisi var: Birincisi,
Büyük Veri analizi ve Dördüncü Sanayi Devrimi kullanımıyla maliyetin cazip hale
getirilmesi. İkinci olarak ise problemleri oluşmadan ortaya çıkararak kaliteyi yüksek
tutmak gerekliliği.
Otomotivde Gelecek etkinliğinin ana fikrini de bu iki konu oluşturdu. Otomotiv sektörünün
farklı alanlardan aktörleri bu zihin açıcı etkinlikte karşılaşılan zorlukları, önerileri, avantaj
ve dezavantajları paylaştı. Ortaya çıkan tablo ise hızlı bir şekilde harekete geçilmesi
gerektiğini gösteriyor.
16
TOBB Otomotivin Geleceği Günü
(GE ve TAYSAD tarafından desteklenmiştir)
GE Türkiye İnovasyon Merkezi
11 Ocak 2017
09:00-09:15 Açılış Konuşması
Dr. Mehmet Dudaroğlu, TOBB Türkiye Otomotiv Yan Sanayi Meclis Başkanı
09:15-10:30 Panel: Otomotiv Üretiminin Geleceği
Prof. Orhan Alankuş, Okan Üniversitesi
Sabri Çimen, Ford Otosan İnönü Fabrikası Müdürü
Moderatör: Uygar Doyuran, GE Digital Türkiye Genel Müdürü
10:30 – 10:40 Belirsiz Gelecekte Otomotiv Sektörü
Selim Oktar, StratejiCO, CEO
10:40-11:20 Sohbet: Türk Otomotiv Endüstrisi Daha İleriye Gidebilir mi?
Ömer Burhanoğlu, Farplas CEO
Mehmet Başer, McKinsey Partneri
Moderatör: Ozan Acar, TOBB Sektörler ve Girişimcilik Daire Başkanı
11:20-11:40 Kahve Arası
11:40-12:20 Panel: Otomotivin Geleceğinde ‘Startup’lar
Kemal Levi, Relimetrics
Goksen Atalay, Comodif
Moderatör: Hasan Seyhan
12:20-13:00 Öğle Yemeği
13:00-13:45 Atölye Çalışması: 3D Yazıcı ve Otomotiv’in Geleceği
Atölye İstanbul
13:45-14:15 Sunum: Elektrikli ve Hibrit Araçların Geleceği
Larry Davis, GE Ventures Licensing Başkan Yardımcısı
Değerlendirme: Önder Yol, Derindere Motorlu Araçlar, CEO