dr. ahmed b. abdurrahman el-kâdî

107

Upload: others

Post on 04-Nov-2021

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Gençler çin
© Cooperative Office for Islamic Propagation in Rabwah, 2017
King Fahd National Library Cataloging-in-Publication Data
AL Gadi, Ahamed
AL Gadi - Riyadh 2017
L.D. no. 1439/977
Mukaddime
üphesiz ki hamd, Allah’adr. O’na hamdeder, O’ndan yardm ve balanma dileriz. Nefislerimizin errinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah’a snrz. Yüce Allah kime hidayet verdiyse onu saptracak yoktur; kimi de saptrdysa ona da hidayet verecek kimse yoktur. ahitlik ederim ki Allah’tan baka hak ilah yoktur; O, birdir ve orta yoktur.
“Ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onlar arndran, onlara Kitab’ ve hikmeti öreten bir peygamber gönderen O’dur. Kukusuz onlar önceden apaçk bir dalalet içindeydiler.” (Cuma, 2)
Yine ahitlik ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, O’nun kulu ve Rasûlüdür. Allah Teâlâ, onu göndererek kullarna büyük bir lütufta bulunmutur:
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’n âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini arndran, kendilerine Kitap ve hikmeti öreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulunmutur. Hâlbuki daha önce onlar, apaçk bir dalalet içindeydiler.” (Al-i mran, 164)
Allah Teâlâ, insanlar karanlklardan aydnla çkarmak ve apaçk dalaletten kurtarp gönülleri huzura erdiren tam bir hidayete ulatrmak için rasûlü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i hidayet ve hak din ile göndermitir. Hidayet, faydal ilim; hak din ise salih ameldir. yi bir yaam da ite bu iki büyük temel üzerine kurulur.
Allah Teâlâ; inanç, ibadet, muamelat ve ahlak alannda kullarn ihtiyaç duyduu eylerin tamamna yüce kitabnda yer vermitir. Tertemiz sünnet de Kur’ân’da mücmel (ksa ve özlü) olan açklamak, müphem (açk olmayan/kapal) olan tefsir etmek ve umum (genel) olan ayrntl bir ekilde anlatmak üzere gelmitir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“unu iyi bilin ki bana bir Kitap ve onunla beraber bir benzeri daha verildi.” (Ebû Dâvûd)
8
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
slam akidesi, bu dinin direi ve temelidir; onun gücünün ve dier bütün dinlere üstün olmasnn da srrdr. Çünkü bu akide, esiz baz özelliklere sahiptir. Bu özelliklerin bazlar unlardr:
1- Tevhid: Sadece Allah Teâlâ’ya ibadet (kulluk) etmek ve yalnzca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi olmak.
2- Tevkîf: Yani, slam akidesi, kaynak itibaryla ilahîdir. Bu akidede Kur’ân ve hadisin önüne geçilmez ve o, kiisel görülerle ve aklî kyaslarla elde edilmez.
3- Bu akide, Allah Teâlâ’nn insanlar yaratm olduu tertemiz ftrata, eytanlarn onlar saptrmasndan önceki aslî yaratla uygundur.
4- Bu akide, üphelerden ve nefsî arzulardan uzak olan salkl akla uygundur.
5- Kapsamllk: Bu akide; kâinatn, hayatn ve insann bütün yönlerine açklk getirir.
6- Bu akidenin bir ksm, dier ksmn destekler ve onaylar. Dolaysyla da onun unsurlar arasnda çeliki ve uyumsuzluk yoktur.
7- Denge: Bu akide, ifrat ve tefrit arasnda orta bir yoldadr. Farkl görüler arasnda da itidallidir.
Bu esiz özelliklerin salad kazançlar ise unlardr:
1- Kulluun sadece Allah Teâlâ’ya yaplmasn salar. nsanlar yaratlmlara kul köle olmaktan kurtarr.
2- Âlemlerin Rabbinin gönderdii Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi klar, bid’at ve bid’atçilerin boyunduruundan kurtarr.
3- Her eyin idarecisi, hüküm ve hikmet sahibi olan Yaratc ile ba kurmak suretiyle psikolojik rahatlk ve gönül huzuru salar.
4- Düünce tatminini salar, akl istikrara kavuturur, çelikilerden ve hurafelerden uzak kalnmasn salar.
5- Ruh ve bedenin ihtiyaçlarn karlar, inanç ve amel birlikteliini salar.
Öteden beri din âlimleri, akideye büyük önem vermiler, onu öretme konusunda ellerinden gelen gayreti göstermiler, bu alanda muhtasar eserler ve uzun erhler yazmlardr. Bu eserlerin bazlarnda selef-i salihînin
9
itikadn genel hatlaryla açklamlar, bazlarnda belli bir akide meselesini ele almlar, bazlarnda da sapkn bid’at ehline cevap vermilerdir.
Ben de akide meselelerine açklk getirmeye ve onlar daha anlalr klmaya çaltm. Bu meseleleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in mehur “Cibril hadisi”nde yer alan imann alt esasn sralad tertibe uygun bir ekilde ele aldm. Bunu yaparken de sadece iki vahyi, Kur’ân ve Sünnet naslarn, esas aldm. Alt iman esasndan her birini ele alrken içerdikleri alt balklara da yer verdim. Ayrca o konuda hak yoldan sapanlara da deindim ve sözü fazla uzatmadan onlarn görülerine cevap verdim.
Bu eser, ne çok uzun ne de çok ksa olup açk ve sade bir üsluba sahiptir. Ayrca ibareleri anlalr olup konular da belli bir tertibe göre sralanmtr. Bununla da Müslüman fertlerin ondan gerei gibi faydalanabilmeleri ve selef-i salihînin itikadn genel hatlaryla örenebilmeleri amaçlanmtr.
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi adn verdiim bu çalmay, yüce Allah’tan, vech-i kerimine has klmasn ve kullarn da ondan faydalandrmasn niyaz ederim.
Yüce Allah’n salât ve selam, peygamberimiz Muhammed’in, ailesinin ve bütün ashabnn üzerine olsun.
Dr. Ahmed b. Abdurrahman el-Kadî
Kasim Üniversitesi eriat ve Usulu’d-Din Fakültesi Akîde Bölümü
17.02.1427 h. Uneyze
slam akidesinin temeli; Allah’a, meleklerine, kitaplarna, peygamberlerine, ahiret gününe, hayryla ve erriyle kadere iman etmektir. Bu konuda Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Asl iyilik, o kimsenin yaptdr ki; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanr…” (Bakara, 177)
“Peygamber, Rabbi tarafndan kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarna ve peygamberlerine iman ettiler.” (Bakara, 285)
“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdii Kitaba ve daha önce indirdii kitaba iman ediniz. Kim; Allah’, meleklerini, kitaplarn, peygamberlerini ve kyamet gününü inkâr ederse tam manasyla saptm demektir.” (Nisa, 136)
Cebrail aleyhisselam ona: “man nedir?” diye sorduunda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle cevap vermitir:
“(man) Allah’a, meleklerine, kitaplarna, peygamberlerine, ahiret gününe, hayryla ve erriyle kadere iman etmendir.” (Müslim)
13
1- ALLAH’A MAN
Allah’a iman; Allah Teâlâ’nn varlna, her eyin rabbi olduuna, ibadete (kullua) -bakasnn deil- yalnzca O’nun layk olduuna, O’nun bütün mükemmel sfatlara sahip olduuna, her türlü kusur ve eksiklikten de münezzeh olduuna kesin bir ekilde inanmak demektir.
A- Allah’n Varlna man: Allah Teâlâ’nn varl, en büyük ve en açk hakikattir.
“Böyledir. Çünkü Allah, hakkn ta kendisidir. O’nun dnda (müriklerin) dua edip taptklar ise bâtln ta kendisidir. Gerçek u ki Allah, çok yücedir ve pek büyüktür.” (Hac, 62)
Allah Teâlâ’nn varl hakknda üphe etmek, hayret edilecek bir iftira ve anlalmaz bir eydir:
“Peygamberleri dedi ki: ‘Gökleri ve yeri yaratan Allah hakknda m bir üphe var? Hâlbuki O, sizin günahlarnz balamak ve sizi belli bir vakte kadar yaatmak için sizi (hak dine) çaryor.’ Onlar dediler ki: ‘Siz (peygamberler) de bizim gibi birer insandan baka bir ey deilsiniz. Siz, bizi atalarmzn tapm olduu eylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçk bir delil getirin!’” (brahim, 10)
Allah Teâlâ’nn varln inkâr etmek, kibir ve küfürdür:
“(Musa, Firavun’a) öyle dedi: Sen de pekâlâ biliyorsun ki bunlar birer ibret olmak üzere göklerin ve yerin Rabbinden bakas indirmedi. Ey Firavun! Ben, senin kesinlikle helaki hak ettiini düünüyorum!” (sra, 102)
“Mûsâ dedi ki: ‘Eer aklnz kullanacak olursanz (anlarsnz ki Allah) dounun, batnn ve bu ikisi arasndakilerin de Rabbidir.’ Firavun da öyle dedi: ‘Eer benden bakasn ilâh edinirsen, seni mutlaka zindana atlanlardan ederim.’ Mûsâ öyle dedi: ‘Sana apaçk bir ey (delil) getirmi olsam da m?’ Firavun dedi ki: ‘Eer doruyu söyleyenlerdensen, haydi getir bakalm!’ Bunun üzerine Mûsâ, asasn att; bir de ne görsünler, asâ apaçk koca bir ylan (oluverdi)!” (uara, 28-32)
Allah Teâlâ’nn varln gösteren pek çok delil vardr. Bunlarn bazlar unlardr:
14
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
1- Bozulmam ftrat: Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr: “(Rasûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak (her türlü batldan yüz çevirerek) dine, Allah insanlar hangi ftrat üzere yaratm ise ona çevir. Allah’n yaratnda deime yoktur. te dosdoru din budur; fakat insanlarn çou bilmezler.” (Rum, 30)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de öyle buyurmutur:
“Doan her çocuk, ftrat üzere doar. Sonra ana-babas onu; yahudi, hristiyan veya mecusi yapar.” (Buhârî)
nsan, aslî ftrat (yaratl) üzerinde olduu, bu ftratn bozacak herhangi bir eyle karlamad sürece, içinde Allah’n varlna dair bir inanç tar. Allah Teâlâ, kudsî bir hadiste öyle buyuruyor:
“Ben, bütün kullarm hanîf (her türlü bâtl inançtan uzak ve tevhid üzere) yarattm. Ancak eytanlar, onlar dinlerinden saptrdlar.” (Müslim)
2- Salkl akl: Allah Teâlâ öyle buyuruyor: “Acaba onlar, herhangi bir yaratc olmadan m yaratldlar, yoksa kendileri mi yaratcdrlar?” (Tur, 35)
üphelerden ve nefsî arzulardan uzak olan salkl bir akl, yaratlmlarn mutlaka bir yaratcs olmas gerektiine kesin olarak hükmeder. Çünkü varlklarn tesadüfen var olmas mümkün deildir. Ayn ekilde kendi kendilerini var etmeleri de mümkün deildir. Zira yok olan, bir ey var edemez. O halde mutlaka bir yaratc var demektir ki o da Allah Teâlâ’dr.
Cahiliyye döneminde Araplarn hatiplerinden olan Kus b. Saide el-yadî, Allah Teâlâ’nn varlna akl delil getirerek öyle demitir: “Deve pislii, deveyi gösterir; ayak izi de yürüyeni gösterir. Peki, u burçlarla dolu gökyüzü ve derin vadilerle yarlm yeryüzü, her eyden haberdar olan bir yaratcy göstermiyor mu?”
3- Yaanm somut tecrübeler: Allah Teâlâ, peygamberi Nuh aleyhisselam hakknda öyle buyuruyor:
“Bunun üzerine o, Rabbine, ‘Ben yenik dütüm, bana yardm et!’ diyerek yalvard. Biz de derhal nehir gibi devaml akan bir su ile göün kaplarn açtk. Yeryüzünde kaynaklar fkrttk. (Her iki) su, takdir edilmi bir iin
15
olmas için birlemiti. Nuh’u da tahtalardan yaplm, çivilerle çaklm gemiye bindirdik. (Kavmi tarafndan) inkâr edilmi olan (Nuh’a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akp gidiyordu.” (Kamer, 10-14)
“Bunun üzerine Musa’ya: ‘Asân ile denize vur!’ diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarld (ve denizin) her bir parças koca bir da gibi oldu. Ötekilerini (Firavun ve askerlerini) de oraya yaklatrdk (da Musa ve beraberindekilerin peinden onlar da bu denizde açlan yollara girdiler) Musa ve beraberinde bulunanlarn hepsini kurtardk. Sonra ötekilerini suda boduk. üphesiz bunda bir ibret vardr; ama çoklar iman etmi deillerdir.” (uara, 63-67)
Allah Teâlâ, peygamberi sa aleyhisselam hakknda da öyle buyurmaktadr:
“O, srail oullarna bir elçi olacak (ve onlara öyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir ku sureti yapar, ona üflerim ve Allah’n izniyle o, ku oluverir. Yine Allah’n izniyle körü ve alacaly iyiletirir, ölüleri diriltirim. Ayrca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiinizi size haber veririm. Eer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardr.” (Âl-i mran, 49)
Bir baka ayette de Allah Teâlâ, genele seslenerek öyle buyurmaktadr:
“(O taptnz sahte ilahlar m hayrl,) yoksa kendisine dua eden darda kalma karlk veren ve (bandaki) sknty gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri klan m? Allah’la beraber baka bir ilah m var! Ne kadar da kt düünüyorsunuz!” (Neml, 62)
Netice olarak peygamberlerin mucizeleri, dua edenlerin dualarnn kabulü ve darda kalmlara yardmn yetimesi, pek çok insann tank olduu ve tecrübe ettii hususlar olup hepsi, peygamberleri gönderen, dua edenlerin duasna karlk veren ve darda kalmlara yardm eden bir zatn varlna kesin olarak delalet etmektedir.
4- Dosdoru din: Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr: “Hâlâ Kur’an üzerinde gerei gibi düünmeyecekler mi? Eer o, Allah’tan bakasnn katndan gelmi olsayd onda birçok tutarszlk bulurlard.” (Nisa, 82)
“Ey insanlar! üphesiz ki size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçk bir nur indirdik.” (Nisa, 174)
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öüt, kalplere bir ifa, mü’minler için bir hidayet ve rahmet gelmitir.” (Yunus, 57)
Kur’ân- Kerim’de bulunan gaybla ilgili gerçeklemi haberler, doru akide, adil hükümler ve yüce ahlakî deerler, Kur’ân’n Allah katndan geldiine delildir. O halde Kur’ân’n ve bu dosdoru dinin, Allah’n dnda herhangi bir varla ait olmas mümkün deildir.
Bütün bu deliller dolaysyla Allah’n varln gerçek manada hiç kimse inkâr etmemitir. Sadece baz inkârc gruplar, -kalpleriyle deil- srf dilleriyle Allah’n varln kabul etmediklerini dillendirmilerdir. Saylar az olan bu gruplarn bazlar unlardr:
1- Dehrîler: Bunlar öyle derler: “Dediler ki: ‘Hayat, ancak bu dünyada yaadmzdr. Ölürüz ve yaarz. Bizi ancak zaman yok eder.” Bu hususta onlarn hiçbir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.” (Casiye, 24)
Bu grup, dünyann kendi kendine hareket ettiini, onun hem ezelî hem de ebedî olduunu iddia ederler ve öyle derler: “Diiler dourur, toprak yutar. Bizi ancak zaman yok eder.” Böylece onlar, mahlûkatn bir yaratcs olmadn savunurlar. Allah Teâlâ, onlara öyle cevap vermitir: “Bu hususta onlarn hiçbir bilgisi yoktur.” (Casiye, 24) Yani ne akla, ne nakle, ne duyulara ne de ftrata dayal bir bilgileri vardr. Aksine söyledikleri, srf zanna ve tahmine dayal eylerdir. “Onlar, sadece zanna göre hüküm veriyorlar.” (Casiye, 24)
2- Natüralistler/Tabiatçlar: Bunlar öyle derler: “Dünya, tabiatn yaratmasyla meydana gelmitir.” Yani bitkiler, hayvanlar, cansz varlklar vb. gibi her eyi yaratan, bizzat kendileri ve sahip olduklar özelliklerdir. Bunlara söylenecek söz gayet açktr: Bir varln, ayn anda hem yaratc hem de yaratlm olmas mümkün deildir. Nitekim Allah Teâlâ da öyle buyurmutur:
“Acaba onlar, herhangi bir yaratc olmadan m yaratldlar yoksa kendileri mi yaratcdrlar?” (Tur, 35)
Onlarn, yaratc olduunu söyledikleri tabiat; kör, sar, dilsiz, duyular ve duygular olmayan birtakm cansz varlklardan olumaktadr. O zaman bu tabiat; hayat sahibi, iiten, gören, konuan, hisseden, duyu ve duygulara sahip
17
varlklar nasl yaratabilir ki?! Zira bir eye sahip olmayan, bakalarna veremez!
3- Tesadüfçüler: Bunlar öyle derler:
“Kâinat, srf tesadüf eseri meydana gelmitir.” Yani atomlarn ve parçalarn bir araya gelmesi, tesadüfen hayatn var olmasna ve çeitli varlklarn ortaya çkmasna yol açmtr. Bunlar, önceden planlanm ve bir hikmete binaen yaplm eyler deildir.
Bu iddiay bir an için düünmek bile onun ne kadar çürük ve tutarsz olduunu ortaya koymaya yeterlidir. Zira mahlûkatn sahip olduu hassas tasarm ve muhteem düzen ile onlarn sabit kanunlar ve salam bir denge içinde yaamlarn sürdürmeleri, tesadüf iddiasn imkânsz klmaktadr. Nitekim Allah Teâlâ da öyle buyurmutur:
“(Bu,) her eyi sapasalam ve mükemmel yapan Allah’n sanatdr.” (Neml, 88)
“Allah, yedi kat göü ve yerden de bir o kadarn yaratandr. Ferman, bunlar arasndan inip durmaktadr ki böylece Allah’n her eye kadir olduunu ve her eyi ilmiyle kuattn bilesiniz.” (Talak, 12)
4- Materyalistler/Maddeciler: Bunlar öyle derler:
“Yaratc yoktur; hayat maddeden ibarettir.” Yani var olan her e y, maddeden ibarettir, olup biten her ey sadece maddî sebeplerle açklanabilir, dolaysyla da tabiat üstü bir güç yoktur.
5- Tarih boyunca ortaya çkm istisnaî ahslar:
Örnein Firavun. Zira o, Musa aleyhisselam’a öyle demitir:
“Âlemlerin Rabbi dediin de nedir?” (uara, 23)
Yine Nemrut da bunlardan biridir. Nitekim Allah Teâlâ, onun hakknda öyle buyurmaktadr:
“Allah, kendisine mülk (hükümdarlk ve zenginlik) verdii için mararak Rabbi hakknda brahim ile tartmaya gireni (Nemrut’u) görmedin mi! Hani brahim: ‘Rabbim, hayat veren ve öldürendir.’ demiti. O da ‘Ben de hayat verir ve öldürürüm.’ demiti. brahim, ‘Allah, günei doudan getirmektedir; haydi sen de onu batdan getir bakalm:’ dedi. Bunun üzerine kâfir, app kald. Allah, zalim kimseleri hidayete erdirmez.” (Bakara, 258)
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
Bütün bu saylan grup ve fertler, kendi kendileriyle çelimekte ve ftratlarna ters dümektedirler. Nitekim Allah Teâlâ, bu gerçei ifade ederek öyle buyurmaktadr:
“Kendileri de içlerinden bu mucizelere kesin olarak inandklar halde, srf zulüm ve kibirlerinden ötürü onlar inkâr ettiler. Bozguncularn sonunun nasl olduuna bir bak!” (Neml, 14)
Bu yüzden onlarn tutarl bir delili olmad gibi geride izleri de kalmamtr.
B- Allah’n Rubûbiyyetine man Rubûbiyyete iman; Rabbin, yani yaratcnn, her eyin sahibinin ve idarecisinin sadece Allah Teâlâ olduuna kesin olarak inanmaktr. Rab; her eyin efendisi, sahibi, idarecisi ve bütün varlklar nimetleriyle rzklandrp kemale erdiren kimse demektir. Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Firavun: ‘Rabbiniz de kimmi ey Musa?’ dedi. O da ‘Bizim Rabbimiz, her eye hilkatini (kendine has varlk ve özelliini) veren, sonra da (yaratl gayelerine uygun) yolu gösterendir.’ dedi.” (Taha, 49-50)
Rubûbiyyet, üç esas üzerine kuruludur:
1- Yaratma: Allah Teâlâ her eyin yaratcsdr; O’nun dndaki her ey ise yaratlmtr. Bu konuda O öyle buyurmaktadr:
“Allah, her eyin yaratcsdr. Her eyin tasarruf yetkisi de O’nun elindedir.” (Zümer, 62)
“Her eyi yaratan ve her eyin varln bir ölçüye göre belirleyen O’dur.” (Furkan, 2)
Yüce Allah’n dnda herhangi bir varla nisbet edilen “yaratma;” ekil verme, oluturma ve düzene koyma anlamnda kstl ve nisbî bir “yaratma” olup yoktan var etme anlamnda deildir. u ayette olduu gibi:
“Yaratanlarn (ekil verip düzene koyanlarn) en iyisi olan Allah, ne yücedir!” (Müminun, 14)
2- Mülkiyet: Allah Teâlâ her eyin sahibidir; O’nun dndaki her ey ise sahiplidir. Bu konuda O, öyle buyurmaktadr:
19
“Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranl yalnzca Allah’a aittir? Sizin için Allah’tan baka ne bir dost ne de bir yardmc vardr.” (Bakara, 107)
“Göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranl Allah’a aittir. Allah’n her eye gücü yeter.” (Âl-i mran, 189)
“(Rasûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’m! Sen, mülkü dilediine verirsin ve mülkü dilediinden de geri alrsn.” (Âl-i mran, 26)
“O’nun mülkiyette hiçbir orta yoktur” (sra, 111)
“te (bütün bunlar yapan) Rabbiniz Allah’tr. Mülk, O’nundur. O’nu brakp da kendilerine dua edip taptklarnz ise bir çekirdek zarna bile sahip deillerdir.” (Fatr, 13)
Yüce Allah’n dnda herhangi bir varla nisbet edilen “mülkiyet,” nisbî bir mülkiyet olup snrl ve geçicidir. u ayetlerde ifade edilen mülkiyetler gibi:
“Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hâkim kimseler olarak mülkiyet ve hükümranlk size aittir…” (afir, 29)
“Ya da sahibi olduunuz (cariyeler)…” (Nisa, 4)
Her eyin gerçek sahibi ise Allah Teâlâ’dr:
“Yeryüzüne de, onun üzerindekilere de vâris olacak olanlar Biziz (her ey gider, Biz kalrz) ve ölümden sonra hepsi, diriltilip Bizim huzurumuza getirileceklerdir.” (Meryem, 40)
3- Emir ve idare:
dare ve emrin tamam Allah’a aittir; O’nun dndaki her varlk ise emir ve idare altndadr. Bu konuda O, öyle buyurmaktadr:
“De ki: ‘Bütün emir ve idare, Allah’ndr.’” (Âl-i mran, 154)
“Bilesiniz ki yaratmak da, emretmek de O’na mahsustur.” (A’raf, 54)
“Hâlbuki i bitirilmitir. Bütün emir ve hükümler, yalnzca Allah’a döner.” (Bakara, 210)
Allah Teâlâ, Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem’e hitaben de “Emir ve idareden sana ait hiçbir ey yoktur (Hepsi, Allah’a aittir).” (Al-i mran, 128) buyurmutur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in durumu buysa,
Allah’a man
dierlerinin durumu nasl olur?!
“Önünde de, sonunda da emir, Allah’ndr.” (Rum, 4)
Mahlûkat üzerinde emir ve idare sahibi, yalnzca Allah Teâlâ’dr. O’nun dnda herhangi bir varla nisbet edilen emir ve idare ise kstl ve nisbî olup Allah’n dilemesine (meietine) baldr. Eer Allah, dilerse ona izin verir, dilerse engel olur. u ayette ifade edilen emir gibi:
“Fakat onlar, Firavun’un emrine uydular. Oysa Firavun’un emri doru deildi.” (Hud, 97)
Allah Teâlâ’nn emri ikiye ayrlr: Kevnî (kâinatla ilgili) emir ve er’î (eriatla ilgili) emir. Kevnî emri mutlaka yerine gelir. Bu emir, dileme (meiet) ile e anlamldr. Bu konuda Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Bir eyi dilediinde O’nun emri, sadece ‘Ol!’ demektir, hemen oluverir.” (Yasin, 82)
er’î emir ise yüce Allah’n, kullara, onlar imtihan etmek amacyla yönelttii emirlerdir. Bu nedenle de bu emirler, bazen yerine gelir, bazen gelmez. Ayrca bu tür emirler, Allah’n yaplmasn istedii, raz olduu emirlerdir ve Allah’n umumî dilemesine (meietine) dâhildir. Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“O (Kur’ân) herkes için bir öüttür. Sizden doru yolda gitmeyi dileyenler için de. Ama bu i, sizin dilemenizle deil, ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’n dilemesiyle tamam olur.” (Tekvir, 27-29)
Allah Teâlâ’nn rubûbiyyetine ait dier bütün sfatlar da kaynan bu üç esastan, yani yaratma, mülkiyet, emir ve idare esaslarndan alr. Mesela rzklandrma, hayat verme, öldürme, yamur yadrma, bitkilerin yeermesi, rüzgârlarn yönlendirilmesi, gemilerin yürütülmesi, gece ve gündüzün birbirini takip etmesi, diilerin hamile kalmas ve dourmas, salk, hastalk, izzet, zillet vb. gibi…
Allah Teâlâ’nn rubûbiyyetine iman, ftratlara yerletirilmi olup akllar da onu net bir ekilde kavrar. Ayn ekilde o, kâinatta ahit olunan somut bir gerçektir. Bu konuda ayet ve hadislerde de pek çok delil yer almaktadr. Kur’ân’da bu konuya iaret eden baz ayetler öyledir:
21
“üphesiz göklerin ve yerin yaratlmasnda, gece ile gündüzün birbiri ardnca gelmesinde, insanlara fayda veren eylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’n gökten indirip de ölü haldeki topra canlandrd suda, yeryüzünde her çeit canly yaymasnda, rüzgârlar ve yer ile gök arasnda emre hazr bekleyen bulutlar yönlendirmesinde düünen bir toplum için (Allah’n varln ve birliini ispatlayan) birçok delil vardr.” (Bakara, 164)
“Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsn. Ölüden diriyi çkarr, diriden de ölüyü çkarrsn. Dilediine de hesapsz rzk verirsin.” (Âl-i mran, 27)
“üphesiz ki Allah, tohumu ve çekirdei çatlatandr, ölüden diriyi çkaran, diriden de ölüyü çkarandr. te Allah budur. O halde (haktan) nasl dönersiniz! O, sabah aydnlatandr. O, geceyi dinlenme zaman, güne ve ay (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü klmtr. te bu, azîz olan (ve her eyi) pek iyi bilen Allah’n takdiridir. O, kara ve denizin karanlklarnda kendileri ile yol bulasnz diye sizin için yldzlar yaratandr. Gerçekten Biz, bilen bir toplum için âyetleri geni geni açkladk.
O, sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yaratandr. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacanz yer vardr. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrntl bir ekilde açkladk. O, gökten su indirendir. te Biz, her çeit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinde üst üste binmi taneler bitireceimiz bir yeillik; hurmann tomurcuundan sarkan salkmlar; üzüm balar; bir ksm birbirine benzeyen, bir ksm da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlat zaman her birinin meyvesine bakn! Kukusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardr.” (En’âm, 95-99)
“Görmekte olduunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Ar’a istivâ eden, günei ve ay emrine boyun ediren Allah’tr. (Bunlarn) her biri muayyen bir vakte kadar akp gitmektedir. O, Rabbinize kavuacanza kesin olarak inanmanz için her ii düzenleyip âyetleri açklamaktadr. Yeri döeyen, onda oturakl dalar ve rmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. üphesiz bütün bunlarda düünen bir toplum için ibretler vardr. Yeryüzünde birbirine komu ktalar, üzüm balar, ekinler, bir kökten ve çeitli köklerden dallanm hurma aaçlar vardr. Bunlarn hepsi, ayn su ile sulanr. (Böyle iken) yemilerinde
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
onlarn bir ksmn bir ksmna üstün klarz. te bunlarda akllarn kullanan bir toplum için ibretler vardr.” (Ra’d, 2-4)
“Allah, gökleri ve yeri hak (bir gaye) ile yaratt. O, (müriklerin) kotuklar ortaklardan münezzehtir. O, insan bir damla sudan yaratt. Fakat bakarsn ki (insan) Rabbine apaçk bir hasm oluvermitir. Hayvanlar da O yaratt. Onlarda sizi stacak (yün, kl, tüy vb.) eyler ve birçok faydalar vardr. Onlardan bir ksmn (etlerini ve ürünlerini) de yersiniz. Sizin için onlarda ayrca akamleyin getirirken, sabahleyin salverirken bir güzellik (bir zevk) vardr. Bu hayvanlar, sizin arlklarnz, ancak güçlüklere katlanarak varabileceiniz memleketlere tarlar. üphesiz Rabbiniz; çok efkatli, pek merhametlidir.
Atlar, katrlar ve eekleri, binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yaratt). Allah, u anda bilemeyeceiniz daha nice (nakil vastalar) yaratr. Yolun dorusu Allah’ndr. Yolun erisi de vardr. Allah, dileseydi hepinizi doru yola iletirdi. Gökten suyu indiren O’dur. Onda hem size içecek vardr, hem de hayvanlarnz otlatacanz bitkiler onunla biter. (Allah) bu su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve dier meyvelerin hepsinden bitirir. te bunlarda düünen bir toplum için büyük bir ibret vardr. O, geceyi, gündüzü, günei ve ay sizin hizmetinize verdi. Yldzlar da Allah’n emri ile hareket ederler. üphesiz ki bunlarda akln kullananlar için pek çok deliller vardr.
Yeryüzünde sizin için yaratt rengârenk varlklarda da öüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardr. çinden taze et (balk) yemeniz ve taknacanz süs (eyalar) çkarmanz için denizi emrinize veren O’dur. Gemilerin denizde (sular) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) O’nun lütfunu aramanz ve nimetlerine ükretmeniz içindir. Sizi sarsmamas için yeryüzünde salam dalar, rmaklar ve yolunuzu bulmanz için de yollar yaratt. Daha nice alâmetler (yaratt). Onlar, yldzlarla da yollarn bulurlar. O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (sahte ilahlar) gibi olur mu? Hâlâ düünmüyor musunuz? Allah’n nimetini saymaya kalksanz, sayamazsnz. Hakikaten Allah, çok balayan, pek esirgeyendir.” (Nahl, 3-18)
“Andolsun ki Biz insan, çamurdan (süzülüp çkarlm) bir özden yarattk. Sonra onu salam bir karargâhta nutfe haline getirdik. Sonra nutfeyi alaka (alanm yumurta) yaptk. Peinden, alakay, bir parçack et haline soktuk; bu bir parçack eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri de etle
23
kapladk. Sonra onu baka bir yaratla insan haline getirdik. ekil ve suret verenlerin en iyisi olan Allah, pek yücedir. Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardndan elbet öleceksiniz. Sonra da üphesiz sizler, kyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.
Andolsun ki Biz, sizin üstünüzde yedi yol (gök) yarattk. Biz, yaratmaktan habersiz deiliz. Gökten uygun bir ölçüde yamur indirip onu yeryüzünde durdurduk. Bizim onu yok etmeye de elbet gücümüz yeter. Böylece onun (yamurun) sayesinde sizin yararnza hurma bahçeleri ve üzüm balar meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardr ve siz, onlardan yersiniz. Tûr-i Sînâ’da da yetien bir aaç daha meydana getirdik ki bu aaç, hem ya hem de yiyenlerin ekmeine katk edecekleri (zeytin) verir. Hayvanlarda da sizin için elbette ibretler vardr. Onlarn karnlarndakinden (sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardr; etlerinden de yersiniz. Ayrca onlarn üzerinde ve gemilerde tanrsnz.” (Mü’minûn, 12-22)
“Görmez misin ki Allah, birtakm bulutlar (çkarp) sürüyor; sonra onlar bir araya getirip üst üste yyor. te görüyorsun ki bunlarn arasndan yamur çkyor. O, gökten, oradaki dalardan (dalar büyüklüünde bulutlardan) dolu indirir. Artk onu dilediine isabet ettirir; dilediinden de uzak tutar. (Bu bulutlarn) imeinin parlts, neredeyse gözleri alr! Allah, gece ile gündüzü evirip çeviriyor. üphesiz bunda basiret sahipleri için mutlaka bir ibret vardr. Allah, her canly sudan yaratt. te bunlardan kimi karn üstünde sürünür, kimi iki aya üstünde yürür, kimi de dört aya üstünde yürür... Allah dilediini yaratr; üphesiz Allah her eye kadirdir.” (Nur, 43-45)
“Rabbinin gölgeyi nasl uzattn görmedin mi? Eer dileseydi, onu elbet hareketsiz klard. Sonra Biz günei, ona delil kldk. Sonra onu (uzayan gölgeyi) yava yava kendimize çektik (ksalttk). Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat klan, gündüzü de dalp çalma (zaman) yapan, O’dur. Rüzgârlar rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O’dur. Biz, ölü topraa can vermek, yarattmz nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik. Andolsun bunu, insanlarn öüt almalar için, aralarnda çeitli ekillerde anlatmzdr; ama insanlarn çou ille nankörlük edip diretmitir.
(Rasûlüm!) ayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarc (peygamber) gönderirdik. (Fakat evrensel uyarclk görevini sana verdik) O halde,
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
kâfirlere boyun eme ve bununla (Kur’an ile) onlara kar olanca gücünle büyük bir mücadele ver! Birinin suyu tatl ve susuzluu giderici, dierininki tuzlu ve ac iki denizi salveren ve aralarna bir engel, almaz bir snr koyan O’dur. Sudan (meniden) bir insan yaratp ona nesep ve shriyet (kan ve evlilik bandan doan akrabalar) veren O’dur. Rabbinin her eye gücü yeter.” (Furkan, 45-54)
“Öyleyse siz, akama ulatnzda (akam ve yats vaktinde) sabaha kavutuunuzda, gündüzün son ksmnda (ikindide) ve öle vaktine eritiinizde Allah’ tesbih edin (namaz kln) ki göklerde ve yerde hamd, O’na mahsustur. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çkaryor; yeryüzünü ölümünün ardndan O canlandryor. te siz de (kabirlerinizden) böyle çkarlacaksnz. Sizi topraktan yaratmas, O’nun (varlnn) delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yaylan insanlar oluverdiniz. Kaynamanz için size kendi cinsinizden eler yaratp aranzda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlnn) delillerindendir. Dorusu bunda, iyi düünen bir kavim için ibretler vardr.
O’nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratmas, lisanlarnzn ve renklerinizin farkl farkl olmasdr. üphesiz bunda bilenler için (alnacak) dersler vardr. Gece olsun gündüz olsun, uyumanz ve (çalp) Allah’n lütfundan (nasibinizi) aramanz da O’nun (varlnn) delillerindendir. Gerçekten bunda iiten bir kavim için ibretler vardr. Yine O’nun delillerindendir ki size korku ve ümit vermek üzere imei gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardndan yeryüzünü onunla diriltiyor. Dorusu bunda akln kullanan bir kavim için (alnacak) dersler vardr.
Göün ve yerin, O’nun buyruu ile ayakta durmas da O’nun (varlnn) delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çard m hemen (kabirlerinizden) çkverirsiniz. Göklerde ve yerde olanlar, hep O’nundur. Hepsi, O’na boyun emitir. lkin mahlûkat yaratp (ölümden) sonra da bu (yaratmay) tekrarlayacak olan O’dur ki bu, O’nun için pek kolaydr. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sfat O’nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Rum, 17-27)
“Rahman (çok merhametli olan Allah); Kur’an’ öretti, insan yaratt ve ona kendini ifade etmeyi öretti. Güne ve ay, bir hesaba göre (hareket etmekte)dir. Bitkiler ve aaçlar, secde ederler. Göü Allah yükseltti ve mîzan/dengeyi O koydu. Sakn bu dengeyi bozmayn. Ölçüyü adaletle
25
tutun ve eksik tartmayn. Allah, yeri canllar için yaratmtr. Orada meyveler ve salkml hurma aaçlar vardr. Yaprakl daneler ve ho kokulu bitkiler vardr. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
Allah, insan, pimi çamura benzeyen bir balçktan yaratt. Cinleri ise öz ateten yaratt. O halde, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? O, iki dounun ve iki batnn Rabbidir. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? ki denizi birbirine kavumak üzere salvermitir. Aralarnda bir engel vardr, birbirine geçip karmazlar. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? ki (denizden) de inci ve mercan çkar. imdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? Denizde yüce dalar gibi yükselen gemiler de O’nundur. Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?” (Rahman, 1-25)
“Biz, yeryüzünü bir döek, dalar da birer kazk yapmadk m? Sizi çifter çifter yarattk. Uykunuzu bir dinlenme kldk. Geceyi bir örtü yaptk. Gündüzü de çalp kazanma zaman kldk. Üstünüzde yedi kat salam göü bina ettik. (Orada) alev alev yanan bir kandil yarattk. Skan bulutlardan arl arl akan sular indirdik. Size daneler ve bitkiler yetitirmek için… Ve aaçlar (birbirine) sarma dola bahçeler…” (Nebe, 6-16)
“Sizi yaratmak m daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak m? Ki onu Allah bina etti; onu yükseltti ve düzene koydu. Gecesini karartt ve gündüzünü aartt. Ondan sonra da yerküreyi döedi; yerden suyunu ve otlan çkard. Dalar salam bir ekilde yerletirdi. Hem sizin hem de hayvanlarnzn faydalanmas için…” (Naziat, 27-33)
“nsan, yiyeceine bir baksn (sofrasna hangi aamalardan sonra geliyor)! Yamurlar yadrdk, sonra topra göz göz yardk. Bu suretle orada ekinler bitirdik, Üzümler, yoncalar, zeytinlikler, hurmalklar, iri ve sk aaçl bahçeler, meyveler ve çayrlar bitirdik. Hem sizin hem de hayvanlarnzn faydalanmas için.” (Abese, 24-32)
nsanlarn büyük çounluu, Allah’n rubûbiyyetine -genel olarak- inanmakta ve O’nun; yaratc, her eyin sahibi ve idarecisi olduunu kabul etmektedirler. Hatta cahiliyye dönemindeki mürik Araplar bile bunu kabul etmekteydiler. Nitekim Allah Teâlâ, Kur’ân’n birçok yerinde onlarn bu kabul edilerine yer vermitir. Bununla ilgili baz ayetler öyledir:
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“(Rasûlüm!) de ki: ‘Eer biliyorsanz (söyleyin bakalm), bu dünya ve içerisinde bulunanlar kime aittir?’ ‘Allah’a aittir.’ diyecekler. Sen de ‘Öyle ise siz hiç düünüp tanmaz msnz!’ de. ‘Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Ar’n Rabbi kimdir?’ diye sor. ‘(Bunlar da) Allah’ndr.’ diyecekler. Sen de ‘O halde siz, Allah’tan korkmaz msnz!’ de. ‘Eer biliyorsanz (söyleyin), her eyin mülkiyeti ve yönetimi kendisinin elinde olan, kendisi her eyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç da olmayan) kimdir?’ diye sor. ‘(Bunlarn hepsi) Allah’ndr.’ diyecekler. Sen de ‘Öyle ise nasl olup da büyüye kaplyorsunuz?’ de.” (Mu’minun, 84-89)
“Andolsun ki o (müriklere): ‘Gökleri ve yeri kim yaratt?’ diye sorsan; ‘Onlar üphesiz güçlü olan ve her eyi bilen Allah yaratt.’ derler.” (Zuhruf, 9)
Rubûbiyyete iman konusunda sadece birkaç grup, ksmen hak yoldan sapm ve Allah’a, rubûbiyyetinde ortak komulardr. Bu gruplardan en önemlileri unlardr:
1- Mecusi Düalistler ile Maniheistler: Bu iki grup da öyle demektedir: “Kâinatn iki yaratcs vardr: yilikleri yaratan k tanrs ve kötülükleri yaratan karanlk tanrs.” Her iki grup da k tanrsnn, karanlk tanrsndan iyi olduu konusunda hemfikirdirler. Ancak karanlk tanrsnn ezelî mi olduu, yoksa sonradan m var olduu konusunda farkl görülere sahiptirler.
2- Hristiyanlar: Teslis inancna sahip olan Hristiyanlar, tek olan ilahn üç unsurdan olutuunu iddia etmektedirler: Baba, oul ve Ruhu’l-kudüs.
3- Baz mürik Araplar: lahlarnn fayda ve zarar verdiine ve kâinatta tasarrufta bulunduuna inanan baz mürik Araplar, bu gruba girmektedir.
4- Kaderi inkâr eden Kaderiyye: Bu gruptakiler öyle derler: Kul, kendi fiillerini, Allah’tan bamsz olarak, bizzat (kendi) yaratr.
Allah Teâlâ’nn yaratmada, mülkiyette ve idarede tek Rab olduu noktasnda birleen ftrat, akl, duyular ve eriat, bütün bu sapkn görüleri reddetmektedir. Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Allah, evlât edinmemitir; O’nunla beraber hiçbir ilah da yoktur. Aksi takdirde her ilah, kendi yarattn yanna alr ve mutlaka onlardan biri, dierine galip gelirdi. Allah, o (müriklerin) yaktrdklar eylerden münezzehtir.” (Mu’minun, 91)
27
“Eer yerde ve gökte Allah’tan baka ilahlar bulunsayd, yer de, gök de (bunlarn nizam) kesinlikle bozulup gitmiti.” (Enbiya, 22)
Gerçek ilah, mutlaka yaratc olmal ve her istediini yapabilmelidir. ayet birisi ilahlkta ona ortak olursa o da yaratr ve dilediini yapar. Bu durumda da ortaya iki ihtimal çkar:
a- Ya her ilah, kendi yarattklarn yanna alr ve bamsz bir hakimiyet kurar ki kainatta hakim olan nizam ve düzen, bu ihtimale imkan tanmamaktadr.
b- Ya da iki ilah arasnda bir mücadele ve üstünlük sava olur. öyle ki biri, bir cismi hareket ettirmek isterken dieri tam tersini ister. Biri, bir varl yaatmak isterken dieri, öldürmek ister…
Bu durumda da ortaya üç ihtimal çkmaktadr:
Ya her ikisinin de istedii olur, ya yalnz birinin istedii olur, ya da hiçbirinin istedii olmaz. Birinci ve üçüncü ihtimallerin olmas imkânszdr; çünkü bunlar, birbirine zt eylerdir. ki zt eyin ayn anda var olmas da yok olmas da mümkün deildir; mutlaka ikisinden birinin var olmas gerekir. O halde geriye ikinci ihtimal kalmaktadr. Bu ihtimale göre de istei gerçekleen, kudret sahibi gerçek ilahtr; dieri ise ilah olamaz. O halde demek ki rab da, yaratc da, her eyin sahibi ve idarecisi de tektir.
C- Allah’n Ulûhiyyetine man: Ulûhiyyete iman; gerçek ilahn sadece Allah Teâlâ olduuna ve ibadete de yalnzca O’nun layk olduuna kesin olarak inanmaktr. “lah;” mabud, yani kendisine ibadet edilen, kalplerin sevgi ve saygyla boyun edii kimse demektir. “badet” de tam bir sevgi ve sayg ile boyun eip itaat etmek, kulluk yapmak demektir ki bu da yalnzca tek gerçek ilaha yaplr.
Ulûhiyyete iman konusunda; en büyük ahit olan Allah, kendisiyle en büyük ahitliin yapld kitapta (Kur’ân’da), en büyük ahitlii yapm ve öyle buyurmutur:
“Allah’tan baka hak ilah bulunmadna bizzat Allah ahitlik etmektedir. Bütün melekler, hak ve adaletten ayrlmayan ilim adamlar da bu gerçee, ahittirler. (Evet) Aziz ve Hakîm (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibi) Allah’tan baka hak ilah yoktur.” (Âl-i mran, 18)
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“lâhnz, tek bir ilahtr. O’ndan baka hak ilâh yoktur. O, Rahmân’dr, Rahîm’dir.” (Bakara, 163)
Allah Teâlâ, bütün insanlar ve cinleri yalnzca kendisine ibadet etmeleri için yaratmtr. Ancak Allah’n; onlara da, ibadetlerine de hiçbir ihtiyac yoktur. Bu konuda Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Ben, cinleri ve insanlar, ancak bana ibadet etsinler diye yarattm. Ben, onlardan rzk istemiyorum; Beni doyurmalarn da istemiyorum.” (Zariyat, 56-57)
Allah Teâlâ, bütün rasûllerini, insanlar bu imann gereini yerine getirmeye davet etmek için göndermitir. Onlar da insanlar, irki terk edip yalnzca Allah’a ibadet etmeye davet etmilerdir. Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Andolsun ki Biz, ‘Allah’a ibadet edin ve Tâut’tan saknn.’ diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.” (Nahl, 36)
Bütün rasûller, davet etmeye önce u sözle balamlardr:
“Ey halkm! Allah’a ibadet edin! Sizin O’ndan baka hak ilahnz yoktur.” (Araf, 85)
“Senden önce hiçbir rasûl göndermedik ki ona: ‘Benden baka hak ilâh yoktur; o halde bana kulluk edin.’ diye vahyetmi olmayalm.” (Enbiya, 25)
Ulûhiyyete gerçek manada iman, bütün ibadet türlerinin yalnzca Allah Teâlâ’ya yaplmasn gerekli klar. Her kim, ibadet türlerinden herhangi birini Allah’tan bakasna yaparsa kâfir ve mürik olur.
badetler çeitli snflara ayrlr:
1- Kalbî ibadetler: Örnein sevgi: “nsanlardan bazlar, Allah’tan bakasn Allah’a denk tutarlar da onlar Allah’ sever gibi severler. man edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarnkinden) çok daha fazladr.” (Bakara, 165)
Korku:
“eytan, ancak kendi dostlarn korkutur. u halde eer iman etmi kimseler iseniz onlardan korkmayn, Benden korkun.” (Âl-i mran, 175)
29
Ümit:
“De ki: Ben, yalnzca sizin gibi bir beerim. u var ki bana, lâh’nzn, sadece bir lâh olduu vahyolunuyor. Artk her kim, Rabbine kavumay ümit ediyorsa, salih ameller yapsn ve Rabbine ibadette hiçbir eyi ortak komasn.” (Kehf, 110)
Tevekkül:
“Eer mümin iseniz yalnzca Allah’a tevekkül edin.” (Maide, 23)
2- Sözlü ibadetler: Örnein dua:
“Hiç üphesiz mescidler, Allah’ndr. O halde Allah ile birlikte hiç kimseye dua (ve kulluk) etmeyin.” (Cin, 18)
Snma:
Yardm dileme:
“Yalnzca Sana ibadet eder ve yalnzca Senden yardm dileriz.” (Fatiha, 4)
“Hani siz, Rabbinizden yardm istiyordunuz… O da duanz kabul buyurmutu.” (Enfal, 9)
3- Bedenî ibadetler: Örnein namaz ve kurban:
“De ki: üphesiz benim namazm, kurbanm, hayatm ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am, 162)
“O halde Rabbin için namaz kl ve kurban kes.” (Kevser, 2)
4- Malî ibadetler: Örnein zekât, sadaka, vasiyet, vakf ve hibe gibi ibadet yönü olan harcamalar:
“Bedevîlerden öylesi de vardr ki Allah’a ve ahiret gününe iman eder, (hayr için) yapt harcamay Allah katnda yaknla ve Peygamber’in dualarn almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o (harcadklar mal, Allah katnda) onlar için bir yaknlktr. Allah, onlar rahmetine dâhil edecektir. üphesiz Allah çok balayc ve pek merhametlidir.” (Tevbe, 99)
Allah’a man
Yemek yedirmek:
“Onlar, kendi canlar çekmesine ramen yemei; yoksula, yetime ve esire yedirirler ve ‘Biz, sizi Allah rzas için doyuruyoruz; sizden ne bir karlk ne de bir teekkür bekliyoruz.’ derler.” (nsan, 8-9)
Allah Teâlâ’nn ulûhiyyetine iman etmek, O’nun rubûbiyyetine iman etmenin gerei olup zorunlu bir sonucudur. Allah Teâlâ’nn; yaratc, her eyin sahibi ve idarecisi olduunu kabul eden kimsenin O’nun ulûhiyyetini de kabul etmesi ve yalnzca O’na ibadet etmesi gerekir. Nitekim Allah Teâlâ, Kur’ân’n birçok yerinde müriklere, rubûbiyyeti kabullerini delil getirmekte ve onlar bu ekilde susturmaktadr:
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet/kulluk edin ki böylece korunmu (Allah’n azabndan kendinizi kurtarm) olursunuz. O Rab ki yeri sizin için bir döek, göü de bir tavan yapt. Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeitli ürünler çkard. O halde bunlar bile bile Allah’a irk komayn.” (Bakara, 21-22)
“(Rasûlüm!) De ki: ‘Size gökten ve yerden kim rzk veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hâkim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çkaryor, diriden ölüyü kim çkaryor? (Her türlü) ii kim idare ediyor?’ O (mürikler,) ‘Allah’ diyecekler. De ki: Öyle ise (O’na kar gelmekten) saknmyor musunuz? te O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tr. Artk haktan (ayrldktan) sonra sapklktan baka ne kalr? O halde (bunlar bile bile sapkla) nasl döndürülüyorsunuz?” (Yunus, 31-32)
“(Rasûlüm!) De ki: Hamdolsun Allah’a, selam olsun seçkin kld kullarna. Allah m daha hayrl, yoksa O’na kotuklar ortaklar m? (Onlar m hayrl,) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? Ki o suyla, bir aacn bile bitirmeye gücünüzün yetmedii güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah’la beraber bir ilah m var! Dorusu onlar, sapklkta srar eden bir topluluktur. (O sahte ilahlar m hayrl,) yoksa yeryüzünü oturmaya elverili klan, aralarndan (yerin altndan ve üstünden) nehirler aktan, yeryüzü için sabit dalar yaratan, iki deniz arasna (birbirlerine karmamasn salayan) bir engel koyan m? Allah’la beraber bir ilah m var! Dorusu onlarn çou (hakikatleri) bilmiyorlar. (O sahte ilahlar m hayrl,) yoksa darda kalana (kendisine) yalvard zaman karlk veren ve (bandaki) sknty gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri klan m? Allah’la beraber bir ilah m var! Ne kadar da kt düünüyorsunuz. (Onlar
31
m hayrl,) yoksa karann ve denizin karanlklar içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yamurun) önünde rüzgârlar müjdeci olarak gönderen mi? Allah’la beraber bir ilah m var! Allah, onlarn kotuklar ortaklardan çok yücedir, münezzehtir. (O sahte ilahlar m hayrl,) yoksa ilk batan yaratan, sonra yaratmay tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rzklandran m? Allah’la beraber bir ilah m var! De ki: Eer doru söylüyorsanz; delilinizi getirin görelim!” (Neml, 59-64)
te Allah Teâlâ, müriklerin rubûbiyyeti kabul etmelerini, ulûhiyyeti de kabul etmeleri gerektiine bu ekilde delil getirmitir. Ayn ekilde Allah Teâlâ, müriklerin sahte ilahlarnn ilahln reddederken de onlarn, rubûbiyyet sfatlarndan hiçbirine sahip olmadklarn belirtmitir.
Nitekim O öyle buyurmaktadr:
“Kendileri yaratld halde hiçbir eyi yaratamayan varlklar (Allah’a) ortak m kouyorlar? Hâlbuki (o sahte ilahlarn) ne onlara tapanlara bir yardm olur ne de kendi kendilerine bir yardmlar dokunur. (Ey mürikler!) Onlar doru yola çarsanz size uyamazlar; onlara dua etseniz de, susup etmeseniz de sizin için birdir (size cevap veremezler). (Ey mürikler!) Allah’ brakp da dua ettikleriniz, sizler gibi kullardr. (Onlarn ilahl hakkndaki iddianzda) doru iseniz, onlara dua edin de size cevap versinler bakalm! Onlarn yürüyecekleri ayaklar m var, yoksa tutacaklar elleri mi var veya görecekleri gözleri mi var yahut iitecekleri kulaklar m var (neleri var)? De ki: ‘Ortak kotuklarnz çarn, sonra bana (istediiniz) tuza kurun ve bana göz bile açtrmayn!’ üphesiz ki benim dostum ve yardmcm, Kitab’ indiren Allah’tr. O, bütün salih kullarn görüp gözetir. Allah’n dnda dua edip taptklarnzn ise ne size yardma güçleri yeter ne de kendilerine yardmlar dokunur. Onlar doru yola çarm olsanz iitmezler. Ve onlar sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.” (Araf, 191-198)
“(Mürikler) Allah’ brakp da hiçbir ey yaratamayan, aksine kendileri yaratlm olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çkarmaya güçleri yetmeyen ilahlar edindiler.” (Furkan, 3)
“(Müriklere) de ki: Allah’tan baka ilah saydnz eyleri çarn! Onlar, ne göklerde ne de yerde zerre arlnca bir eye sahiptirler. Onlarn buralarda hiçbir ortakl yoktur, Allah’n onlardan bir yardmcs da yoktur.
Allah’a man
Allah’n huzurunda, kendisinin izin verdii kimselerden bakasnn efâati fayda vermez. Nihayet onlarn yüreklerinden korku giderilince, ‘Rabbiniz ne buyurdu?’ derler. Onlar da ‘Hak olan buyurdu.’ derler. O, yücedir, büyüktür.” (Sebe, 22-23)
te bu nedenle Allah’a ibadette irk (ortak) komak, çok büyük bir günahtr, hatta büyük günahlarn en büyüüdür. Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Lokman, oluna öüt vererek ‘Yavrucuum! Allah’a ortak koma! Dorusu irk, büyük bir zulümdür.’ demiti.” (Lokman, 13)
Buhârî ve Müslim’in ortalaa rivayet ettikleri bir hadiste de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sahabîlere, “Size büyük günahlarn en büyüklerini haber vereyim mi?” diye sormu; onlar, “Evet, ey Allah’n Rasûlü!” deyince de öyle buyurmutur: “Allah’a irk komak…”
Dier bir hadiste geçtii üzere Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, “En büyük günah hangisidir?” diye sorulmu, o da öyle buyurmutur:
“Seni Allah yaratt halde O’na ortak komandr.” (Buhârî, Müslim)
Allah Teâlâ, çok ar ve büyük bir suç olan irk hakknda hem dünyada hem de ahirette geçerli olacak baz hükümler belirlemitir. Bunlardan bazlar öyledir:
1- irk koan, -bu hal üzere ölürse- balanmaz:
“Allah, kendisine ortak koulmasn asla balamaz; onun dndaki (günahlar) ise diledii kimse için balar. Allah’a ortak koan kimse, büyük bir günah (ile) iftira etmi olur.” (Nisa, 48)
2- irk koan, -bu hal üzere ölürse- cennete giremez ve ebediyen cehennemde kalr:
“Gerçek u ki her kim Allah’a ortak koarsa muhakkak Allah, ona cenneti haram klar; artk onun yeri atetir ve zalimler için yardmclar yoktur.” (Maide, 72)
3- irk koann bütün amelleri boa gider:
“(Rasûlüm!) üphesiz sana da, senden önceki peygamberlere de öyle vahyolunmutur: Allah’a ortak koarsan, amellerin mutlaka boa gider ve hüsrana urayanlardan olursun!” (Zümer, 65)
33
4- irk koan, Müslümanlara salanan can ve mal güvenliinden yoksun kalr:
“Haram aylar çknca mürikleri bulduunuz yerde öldürün; onlar yakalayn, onlar hapsedin ve onlar her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eer tevbe eder, namaz dosdoru klar ve zekât da verirlerse artk yollarn serbest brakn. üphesiz Allah, çok balayc ve pek merhametlidir.” (Tevbe, 5)
Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de öyle buyurmutur:
“Ben; insanlar, ‘Allah’tan baka hak ilâh yoktur.’ deyinceye kadar onlarla savamakla emrolundum. Bunu söyledikleri takdirde, -slâm’n gerektirdii haklar hariç- kanlarn ve mallarn koruma altna alm olurlar.” (Buhârî, Müslim)
Ulûhiyyete iman konusunda birçok grup haktan sapmtr. Bu gruplarn bazlar unlardr:
1- Putlara tapanlar: Bunlar, eytann yoldan çkarmasyla aaç, ta, insan, cin, melek, yldz, hayvan vb. çeitli varlklara tapanlardr.
2- Türbe ve kabirleri kutsayanlar: Bunlar, kabir ve türbelerde yatanlara dua edip onlardan istekte bulunan, onlara adak adayp kurbanlar kesen, onlardan bir fayda salamalarn ya da bir zarar def etmelerini isteyenlerdir.
3- Büyücüler ve kâhinler: Bunlar, kendilerine haber getirmeleri, yanlarna gelmeleri ve istediklerini yapmalar için cinlere taparlar.
badette irk komann sonu çok tehlikeli olduu için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem irke götüren sebeplere kar uyarm ve irke giden yollar kapatmtr. Bu konudaki baz örnekler unlardr:
1- Salih insanlar hakknda arya kaçma yasa: Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Arlktan saknn. Çünkü sizden önceki ümmetleri arlk helak etmitir.” (Ahmed, Tirmizî, bn Mâce)
“‘Hristiyanlarn Meryem olu sa’y övmede arya kaçtklar gibi siz de beni övmede arya kaçmayn. Zira ben, yalnzca bir kulum. O nedenle (benim hakkmda) Allah’n kulu ve rasûlüdür.’ deyin.” (Buhârî)
Allah’a man
Yasak olan tevessül (arac koyma), salih kullar hakknda arya kaçma ekillerinden biridir. Bu tür tevessül de ikiye ayrlr:
a- Dinden çkaran irk tevessülü: Bu, Allah’ brakp salih kullara dua ederek onlarn, ihtiyaçlar gidermelerini ve skntlar kaldrmalarn istemektir.
b- Bid’at tevessül: Bu, Allah’a, O’nun meru klmad bir ekilde tevessülde bulunmaktr. Salih kullarn zatlar, makamlar, haklar, yüzü suyu hürmetleri vb. ile tevessülde bulunmak gibi…
Meru olan tevessül ise Allah’a iman ile, O’nun isimlerinden veya sfatlarndan biri ile, önceden yaplm salih bir amel ile ya da salih bir kuldan dua istemek suretiyle yaplr. Nitekim Ömer radyallahu anh, yamur duasnda öyle demitir: “Ey Allah’m! Biz, kuraklk zamanlarnda Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile (onun duasyla) Sana tevessülde bulunurduk, Sen de bize yamur yadrrdn. imdi de Sana, onun amcas ile (onun duasyla) tevessül ediyoruz; bize yamur ver.” (Buhârî)
2- Kabirleri kutsama yasa: Bunun baz ekilleri unlardr:
a- Kabirleri mescid edinmek: Bu konuda Âie radyallahu anha’nn öyle dedii rivayet edilmitir: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ölüm hastalna yakalandnda örtüsünü yüzüne çekiyor, bunalnca da açyordu. Bu (skntl) haldeyken öyle buyurdu: ‘Allah’n laneti, yahûdî ve hristiyanlarn üzerine olsun. Zira onlar, peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler.’ (Âie:) Bu sözüyle o, ümmetini yahudi ve hristiyanlarn yaptklarna kar uyaryordu. Bu (endie) olmasayd Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kabri, (evinin dnda) açk bir alanda yaplrd. Ancak o, kabrinin mescid edinilmesinden endie etti.” (Buhârî, Müslim)
Dier bir hadiste de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Dikkat edin! Sizden önceki ümmetler, peygamberlerinin ve salih kimselerin kabirlerini mescid edinirlerdi. Sakn kabirleri mescid edinmeyin! Size bunu yasaklyorum.” (Müslim)
Kabirlerin mescid edinilmesi demek, kabrin yannda namaz klmak demektir, isterse o kabrin üzerine mescid ina edilmemi olsun. Zira “mescid,” secde edilen yer demektir.
35
b- Kabirlerin üzerine bina yapmak, kabre topran dnda bir ey ilave etmek, kabri kireç, alç vb. ile svamak: Ebu’l-Heyyac el-Esedî rahimehullah öyle demitir: Ali b. Ebu Talib radyallahu anh bana öyle dedi: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in beni göndermi olduu bir göreve ben de seni göndereyim mi? Gördüün bütün heykelleri yk ve yüksek yaplm bütün kabirleri de düzle.” (Müslim)
Cabir b. Abdullah radyallahu anh da öyle rivayet etmitir: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem kabirlerin kireçle svanmasn, üzerlerine oturulmasn ve üstlerine bina yaplmasn yasaklad.” (Müslim)
Bu yasaa, kabirlerin süslenmesi ve üzerlerine kubbe yaplmas da dâhildir.
c- Kabir ziyareti için yolculua çkmak: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in u hadisi, bunu da içine almaktadr:
“Sadece u üç mescide yolculuk yaplr: Mescid-i Haram, benim bu mescidim (Mescid-i Nebevî) ve Mescid-i Aksa.” (Buhârî, Müslim)
d- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrini bayram yeri edinmek: Bu konuda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Kabrimi, bayram yerine çevirmeyin.” (Ebû Dâvûd)
Bayram, gidilmesi âdet haline gelmi olan yer ve kutlanmas âdet halini alm zaman dilimi demektir.
3- Müriklere ve ehl-i kitaba benzeme yasa: Bunlara inançlarnda, ibadetlerinde ve onlara has olan âdet ve geleneklerinde benzemek yasaktr. Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Müriklere muhalefet (aykr hareket) edin.” (Buhârî, Müslim)
“Mecusilere muhalefet edin.” (Müslim)
“Yahudilere muhalefet edin.” (Ebû Dâvûd)
4- Resim yasa: Âie radyallahu anha’dan öyle rivayet edilmitir: Ümmü Seleme radyallahu anha, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e Habeistan’da gördüü bir kiliseden ve içinde bulunan resimlerden söz etti. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurdu:
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“Onlar, içlerinden salih bir zat öldüü zaman onun kabrinin üzerine bir mescid/mabed ina ederler ve içine de ite o resimleri yaparlard. Onlar, Allah katnda mahlûkatn en kötüleridir.” (Buhârî, Müslim)
5- irk içeren sözler söyleme yasa: Baz örnekleri unlardr:
a- Allah’tan bakas adna yemin etmek: Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Kim, Allah’tan bakas adna yemin ederse kâfir ya da mürik olur.” (Tirmizî)
b- Allah’n meietine/dilemesine bakalarn ortak etmek: Bir adam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, “Allah ve sen dilersen…” demi; bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de öyle buyurmutur: ‘Beni Allah’a ortak m tutuyorsun?! (Öyle söyleme bilakis): “Yalnzca Allah dilerse…” de!’” (Ahmed)
c- Kainatla ilgili bir olay, Allah’tan bakasna nisbet etmek: Nitekim Allah Teâlâ, bir kudsî hadiste öyle buyurmaktadr:
“Falan yldzn hareketi sayesinde yamura kavutuk, diyenlere gelince; onlar, Beni inkar etmiler, yldza iman etmilerdir.” (Buhârî, Müslim)
6- irk içeren amelleri ileme yasa: Bu tür amellerin baz örnekleri unlardr:
a- Musibetlere kar korunmak ya da baa gelen musibeti gidermek amacyla boyna ya da kola ip, halka vb. eyler takmak: mran b. Husayn radyallahu anh öyle rivayet etmektedir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, adamn birinin kolunda bakr bir halka gördü ve ona, “Nedir bu?” diye sordu. Adam da “Vâhine (kolu zayflatan bir hastalktan korunmak) için taktm.” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurdu:
“Çkar onu. Zira o, senin ancak zayfln artrr. ayet o üzerindeyken ölecek olursan ebediyen iflah olmazsn.” (Ahmed, bn Hibban)
b- Nazardan korunmak için muska, nazarlk, deniz kabuu, gerdanlk vb. eyler takmak: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda öyle buyurmutur:
“Kim, temime (nazara kar koruyucu muska) takarsa Allah derdine deva
37
vermesin. Kim vedea (deniz kabuundan yaplan bir tür nazarlk) takarsa Allah, ona rahatlk vermesin.” (Ahmed, bn Hibban, Hâkim)
“Kim, temime takarsa irk komu olur.” (Ahmed, Hâkim)
“Hiçbir devenin boynunda (nazara kar koruyucu olarak taklan) yay ipi (kiri) veya bir gerdanlk kalmasn, hepsi kesilsin.” (Buhârî, Müslim)
c- irk içeren rukyeler, koruyucu muskalar ve “tivele:” Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“(irk içeren) rukyeler, koruyucu muskalar ve “tivele,” irktir.” (Ebû Dâvûd)
“Tivele,” cahiliye döneminde insanlarn yapt ve kadn kocasna sevdirdiini iddia ettikleri bir tür sihirdir.
d- irk ilenen yerlerde kurban kesmek: Adamn biri, Buvâne adl bir yerde deve kesmek üzere adakta bulunmutu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Orada kendisine taplan, câhiliyeden kalma putlardan var m?” diye sordu. Oradakiler, ‘Hayr, yok.’ dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Peki, mürikler orada bayramlarndan herhangi birini kutluyor muydu?” diye sordu. Oradakiler yine, ‘Hayr’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, adama, “Adan yerine getir.” dedi. (Ebû Dâvûd)
e- Uursuzlua inanmak: bn Mes’ud radyallahu anh’tan rivayet edildiine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Uursuzlua inanmak, irktir. Uursuzlua inanmak, irktir.” (Ebû Dâvûd, Tirmizî)
D- Allah’n sim ve Sfatlarna man: sim ve sfatlara iman; en güzel isimlerin ve en yüce sfatlarn Allah Teâlâ’ya ait olduuna kesin olarak inanmaktr. Allah’n, Kitabnda, Rasûlünün de hadislerinde bildirdii bütün yüce ve mükemmel sfatlar temsil ve tekyife dümeden kabul etmektir. Yine Allah’n, Kitabnda; Rasûlünün de hadislerinde reddettii kusur, eksiklik ve mahlûkata benzemeyi ifade eden sfatlar da tahrif ve ta’tile sapmadan reddetmektir.
Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“En güzel isimler (el-esmâu’l-husnâ) Allah’ndr. O halde O’na, o en güzel
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
isimlerle dua edin. O’nun isimleri hakknda eri yola sapanlar brakn. Onlar, yapmakta olduklarnn cezasna çarptrlacaklardr.” (Araf, 180)
“O’nun benzeri hiçbir ey yoktur. O; iitendir, görendir.” (ura, 11)
Allah Teâlâ’nn isim ve sfatlar, tevkîfî olup bunlar kabul etme konusunda akl, bamsz olarak hareket edemez. Dolaysyla Allah Teâlâ, ancak kendisinin kendi zatn vasflandrd ya da Rasûlünün O’nu vasflandrd sfatlarla vasflandrlabilir. Bu konuda Kur’ân’n ve sünnetin dna çklamaz. Dolaysyla Allah Teâlâ’nn ve Rasûlünün söz etmedii sfatlar hakknda bize düen, susmak ve onlar mutlak manada kabul etmek ya da reddetmekten geri durmaktr.
Böyle bir sfattan söz eden birine ise onunla ne kastettii sorulur. ayet doru bir mana kastetmise o mana kabul edilirken kulland lafz reddedilir. Eer yanl veya kabul edilemez bir mana kastetmise bu durumda hem o mana hem de kulland lafz reddedilir. Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmutur:
“Hakknda bilgin bulunmayan eyin ardna düme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunlarn hepsi ondan sorumludur.” (sra, 36)
Allah Teâlâ’nn isimleri, güzellikte en yüksek derecededir. Bu isimler, O’nun hem özel isimleri hem de sfatlardr. Allah Teâlâ’nn sfatlar mükemmeldir; onlarda hiçbir kusur ya da eksiklik söz konusu deildir. Nitekim O, öyle buyurmutur:
“Göklerde ve yerde en yüce sfatlar yalnzca Allah’ndr. O, Azîz (izzet ve kudret sahibi) ve Hâkim (hüküm ve hikmet sahibi)dir.” (Rum, 27)
Allah Teâlâ’nn sfatlar, hakiki manalar üzere haktr. Bu nedenle de onlar, tahrife sapmadan açk (zahir) anlamlar üzere kabul etmek gerekir. Ta’til ya da temsile bavurmak, Allah’a, O’nun kendisini adlandrmad isimler yaktrmak veya O’nun isimlerini baka varlklara vermek suretiyle eri yollara sapmak haramdr.
Gerek fiilî dua olan ibadetlerde, gerekse de sözlü olarak yaplan duada Allah’a, O’nun isimleriyle dua edip yalvarmak gerekir. Ayrca bu isimler; ezberlenmeli, manalar örenilmeli, onlarn kâinattaki tecellileri üzerinde düünülmeli ve gereken ekilde amel edilmelidir. Zira bu, ilimlerin en üstünüdür.
Allah Teâlâ’nn sfatlar, O’nunla ilgili olmas yönünden ikiye ayrlr:
39
1- Zatî sfatlar: Bunlar, yüce Allah’n mukaddes zatnda, ezelî ve ebedî olarak bulunan sfatlardr. Örnein hayat, iitme, görme, ilim, kudret, irade, hikmet vb. gibi... Bunlar, Allah’n zatndan ayr olmas düünülemeyen sfatlardr.
2- Fiilî sfatlar: Bunlar, Allah Teâlâ’nn dileme (meiet) ve hikmetine bal olan sfatlardr. Yüce Allah, onlar sonsuz hikmeti gereince diledii zaman ve diledii ekilde yapar. Örnein Kur’ân’da ve sahih hadislerde geçen Ar’a istiva/yükselme, nüzul/inme, sevme, nefret etme, sevinme, gülme, gelme vb. gibi sfatlar...
Bu sfatlardan bazlar, hem zatî hem fiilî sfatlardr. Mesela kelam/ konuma sfat gibi... Zira bu tür sfatlar, sfatn asl itibaryla zatîdir; o sfatn yansmalar ve fertleri itibaryla de fiilîdir. Dier bir ifadeyle bunlar, tür itibaryla kadim/ezelî, fertleri itibaryla de hâdis/sonradan olmadr.
Bu sfatlardan bazlarna da “haberî sfatlar” denir. Bunlar, varl aklla deil yalnzca nakille bilinebilen sfatlardr. Ayet ve sahih hadislerde geçen yüz, iki el, iki göz, ayak vb. sfatlar gibi…
Allah Teâlâ’nn; Kur’ân, sünnet ve icma ile sabit olan baz sfatlar unlardr:
1- Uluv (yücelik) sfat: Bu sfat, üç çeit yücelii içine alr: Kadir/an yücelii, Kahr/hâkimiyet yücelii ve Zat yücelii. Zat yücelii u anlama gelir: Allah Teâlâ, kâinatn üstündedir ve O’nun üstünde hiçbir varlk yoktur. Göklerin üstündeki Ar’a istiva etmitir. Mahlûkatndan ayrdr; yani yaratlmlardan hiçbir ey O’nun içinde olmad gibi O da yaratlmlar içinde deildir. Uluv sfat, zatî sfatlardandr.
2- stiva sfat: Allah Teâlâ, gökleri ve yeri yarattktan sonra Arnn üzerine, hakiki anlamda istiva etmi, yani celal ve azametine yarar ekilde arnn üzerine yükselip yerlemitir. Bu istivas, yaratlmlarn istivasna hiçbir ekilde benzemez. stiva sfat, fiilî sfatlardandr.
3- Kelam sfat: Allah Teâlâ; iitilebilir, seslerden ve harflerden oluan hakiki bir kelamla konuur. Ancak bu konumas, yaratlmlarn konumasna benzemez. Ayrca O, diledii zaman, diledii ekilde ve diledii eyleri konuur; doruyu ve adaleti dile getirir. O’nun kelimeleri bitip tükenmez. Allah Teâlâ, ezelî ve ebedî olarak konuma sfatna sahiptir. Kelam sfat, asl itibaryla zatî, fertleri ve yansmalar itibaryla da fiilî bir sfattr.
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
***
Yüce Allah’n isimleri ve sfatlar konusunda kble ehli müslümanlardan baz gruplar, hak yoldan sapmlardr. Bu gruplarn bazlar unlardr:
1- Temsil ehli: Bunlar, sfatlar kabulde arya kaçp onlar yaratlmlarn sfatlaryla ayn kabul etmiler ve öyle demilerdir: “Ayetlerden anlalan da budur. Çünkü Allah Teâlâ, insanlara, onlarn yaratlmlar içinde bildii ve aina olduu eylerle hitap etmitir.”
Onlarn bu iddialarna birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Allah Teâlâ, apaçk ve muhkem ayetlerde kendi zatnn; einin, benzerinin ve denginin olmadn bildirmi ve öyle buyurmutur:
“O’nun benzeri hiçbir ey yoktur.” (ura, 11)
“O halde bile bile Allah’a eler/ortaklar komayn.” (Bakara, 22)
“O’nun dengi hiçbir ey yoktur.” (hlas, 4)
Allah’n kelamnn; bir ksmnn, dierleriyle çeliki içinde olmas mümkün deildir.
b- Salkl düünen bir akl; kusursuz ve yaratc olan ilahn, kusurlu ve yaratlm olan kul gibi olmasn kabul etmez. Nasl ki yaratcnn zat, yaratlmlarn zatna benzemiyorsa, ayn ekilde sfatlar da onlarn sfatlarna benzemez.
c- Allah Teâlâ, kullarna, asl manasn anladklar lafzlarla hitap etmitir. Ancak lafzlarn mutlak manalarndaki ortaklk, hakikatlerde ve keyfiyetlerde (niteliklerde) de ortak olmay gerektirmez. Zira bizzat yaratlmlar arasnda ortak kullanlan lafzlar bile -mesela iitme, görme ve kudret lafzlar gibi- o varlklarn birebir ayn olmalarn gerektirmezken bu durum, yaratc ile yaratlmlar arasnda böyle bir benzerliin olmasn hiç mi hiç gerektirmez.
41
2- Ta’til ehli: Bunlar da olumsuz sfatlar reddederken ar gidip ayet ve hadislerde sabit olan isim ve sfatlar da reddetmiler ve öyle demilerdir: “Sfatlar kabul etmek, temsili gerektirir. Çünkü bu sfatlar, yaratlmlarn vasflandrld sfatlardandr. Dolaysyla da yaratcnn onlarla vasflandrlmamas gerekir.”
Bu gruptakiler; yüce Allah’n, sfatlar olmayan mutlak bir varl olduunu söylemilerdir. Ta’til konusunda onlarn en arlar, Batnî Karamita mezhebidir ki bunlar, zdd olan bütün sfatlar reddetmilerdir. Onlardan sonra ise isim ve sfatlar inkâr eden Cehmiyye mezhebi gelir. Daha sonra da isimleri kabul edip bu isimlerin delalet ettii sfatlar inkâr eden Mu’tezile mezhebi gelir.
Onlara birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Allah Teâlâ, birçok apaçk ve muhkem ayette kendisinin sfatlar olduunu bildirmi; ayrca onlar zikrederken bir yandan da temsili reddetmitir. Mesela u ayette olduu gibi:
“O’nun benzeri hiçbir ey yoktur. O, her eyi iiten ve görendir.” (ura, 11)
Allah’n kelamnn; bir ksmnn, dierleriyle çeliki içinde olmas mümkün deildir.
b- Herhangi bir sfatla vasflanmaya elverili olmayan mutlak bir varlk, gerçekte var olmayan, aksine sadece zihinlerde bulunan soyut bir eydir. Dolaysyla da onlarn iddialar, neticede Allah’ inkâra varmaktadr.
c- Belli bir varl, mutlak ve genel lafzlarla vasflandrmak, o vasfn dier bir varlkta da birebir aynyla bulunmasn gerektirmez. Aksine her biri, bu genel vasfa sahip fertlerden biri olmu olur. Çünkü bir sfat, kayt altna alndnda ya da birine izafe edildiinde mütereklik ortadan kalkar ve her varln sfat kendine has olur.
3- Te’vil ehli: Bunlar, sfat naslarnn Allah’a ait hakiki birer sfata delalet etmediine inanp bu naslar yorumlayacaklar baka manalar aramaya koyulanlardr. Bunu da ayet ve hadislere, açk anlamlarndan farkl ve baka anlamlar vermelerine gerekçe olacak -hiçbir geçerli delilleri olmad halde- yaparlar ve bu tahriflerine de te’vil adn verirler.
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
Bunlara birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Hiç üphe yok ki Allah Teâlâ, kendi zatn herkesten daha iyi bilmektedir. Ayrca O’nun sözü, bütün insanlarn sözlerinden daha doru ve daha güzeldir. nsanlar içinde de Rabbini en iyi bilen, en doru sözlü, en fasih konuan ve ümmetinin iyiliini en fazla isteyen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’dir. O halde nasl olur da birileri, -hââ- Allah’n ve Rasûlünün eksiklerini(!) telafi etmeye kalkr ve onlarn sözlerini kafa kartrc ve sapknlk olarak niteler?
b- Kelamda aslolan, onu hakiki anlamna hamletmektir. Bir sözü tevil etmeyi, yani ona açk anlamn brakp mecazî bir mana yüklemeyi gerektirecek geçerli bir delil olmadkça o sözün te’vil edilmesi asla doru olmaz. Sfatlar konusunda da böyle geçerli bir delil bulunmamaktadr.
c- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem insanlara, Rablerinden onlar için indirilen ayetleri açklam ve apaçk bir teblide bulunmutur. Dolaysyla da onun, akide gibi önemli bir konuyu ihmal etmesi veya -tahrifçilerin uydurma manalar vererek açkladklarn iddia ettikleri- bu konuyu açklamam olmas imkânszdr.
4- Techil ehli: Bunlar, Allah Teâlâ’nn kendi zat hakknda bildirdii veya rasûlünün O’nun hakknda haber verdii sfatlarn manalarnn meçhul (bilinmez) olduunu iddia edenlerdir. Onlara göre bu sfatlarn manalarn Allah’tan bakas bilemez. Hiç kimsenin de onlar örenme imkân yoktur. Bunlar, takip ettikleri bu yöntemi, tefvid (sfatlarn manalarn Allah’a havale etmek); kendilerini de mufevvida (sfatlarn manalarn Allah’a havale edenler) diye adlandrrlar.
Bunlara birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Allah’ tanma -ki bu, dinin en önemli konularndandr- kapsnn kapal olmas, mümkün deildir. Ne akl ne de nakil, böyle bir eyi kabul eder.
b- Allah Teâlâ, Kur’ân’ apaçk bir Arapça ile indirmi, kullarna onu anlayp manalar üzerinde düünmelerini emretmi ve hiçbir ayeti de bu emrin dnda tutmamtr. Bu da sfatlarn manalarnn bilinebileceini göstermektedir. Ancak bu sfatlarn keyfiyetlerine ve hakikatlerine gelince; ite onlar, ilmi Allah’a havale edilecek olan gaybî meselelerdendir.
43
c- Sfatlar konusunda böyle bir yöntem izlemek; bu ümmetin selefi olan ilk nesilleri cehaletle itham etmek, onlarn, Kur’ân’dan -zandan öteye geçmeyen eyler hariç- hiçbir ey bilmeyen birer ümmî seviyesinde olduklarn ve onlara göre sfatlarla ilgili ayetlerin birer tlsm ve hiçbir manas olmayan kelime ynlar mesabesinde olduunu iddia etmek demektir.
Allah’a man
45
2- MELEKLERE MAN Meleklere iman, u hususlara kesin olarak inanmak demektir:
1- Melekler; erefli, itaatkâr, Allah’a yakn, O’nun emirlerine amade ve O’ndan korkan kullardr.
Onlarda rubûbiyyet ve ulûhiyyet özelliklerinden hiçbiri yoktur. Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr: “Rahmân (olan Allah, melekleri) evlât edindi, dediler. Hââ! O, bundan münezzehtir. Bilakis melekler, ikrama mazhar olmu erefli kullardr. O’ndan (emir almadan) önce konumazlar; onlar, sadece O’nun emriyle hareket ederler. Allah, onlarn önlerindekini de, arkalarndakini de (yaptklarn da, yapacaklarn da) bilir. Onlar, Allah’n rzasna ulam olanlardan bakasna efaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!” (Enbiya, 26-28) “O (melekler), üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.” (Nahl, 50) “…(O melekler) Allah’n kendilerine buyurduuna kar gelmezler ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.” (Tahrim, 6) “Deerli ve itaatkâr yazc melekler…” (Abese, 16) “O gün Allah, onlarn hepsini toplayacak; sonra meleklere: ‘Bunlar, size mi tapyorlard?’ diyecek. (Melekler de) ‘(Müriklerin iddialarndan) Seni tenzih ederiz. Bizim dostumuz onlar deil, sadece Sensin! Aksine onlar, bize deil, cinlere tapyorlard. Çou onlara inanmt.’ diyecekler.” (Sebe, 40-41)
“Melekler, ‘Yâ Rab! Seni noksan sfatlardan tenzih ederiz, bizim, Senin bize örettiklerinden baka bilgimiz yoktur. üphesiz her eyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan ancak Sensin.’ dediler.” (Bakara, 32)
2- Melekler, nurdan yaratlmlardr, kanatlar vardr, çok büyük ve farkl suretlere sahiptirler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Melekler, nurdan yaratlmtr.” (Müslim)
Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikier, üçer, dörder kanatl elçiler yapan Allah’a hamdolsun. O, yarattklarndan, istediine, diledii kadar fazla özellikler verir. üphesiz Allah, her eye gücü yetendir.” (Fatr, 1)
46
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
Abdullah b. Mes’ud radyallahu anh öyle anlatyor: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Cebrail aleyhisselam’ aslî suretinde gördü. Onun alt yüz kanad vard ve her bir kanad ufku kaplamt. Kanad inci ve yakuttan rengârenk zinetlerle döeliydi.”
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de öyle buyurmutur:
“Ar tayan meleklerden birini anlatmam için bana izin verildi. (Bu meleklerden birinin) kulak yumuayla omuzu arasndaki mesafe, (bir atlnn) yedi yüz yl(da kat edebilecei) yol kadardr.” (Ebû Dâvûd)
Melekler, gerçek birer varlktr; baz ne söylediini bilmezlerin iddia ettii gibi manevî güçlerden ibaret deildirler. Melekler, çok kalabalktr ki onlarn saysn ancak onlar yaratan bilir. Buhârî ve Müslim’in Enes radyallahu anh’tan rivayet ettii Miracla ilgili hadiste öyle geçmektedir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e yedinci gökteki Beyt-i Mamur gösterildi. Her gün orada yetmi bin melek namaz klar. Oradan çkana da bir daha sra gelmez; bu, onun oraya ilk ve son girii olur.”
3- Melekler, saf saf dizilip Allah’ tesbih ederler. Yüce Allah, onlara, kendisini tesbih etmelerini ve emirlerini yerine getirmelerini ilham etmitir.
Ayrca onlara, emirlerini yerine getirme gücünü de vermitir. Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“(Melekler, öyle derler:) Bizim her birimizin belli bir makam vardr. üphesiz bizler, saf saf diziliriz ve Allah’ tesbih ederiz.” (Saffat, 164-166)
“Eer insanlar, büyüklük taslarlarsa (bilsinler ki) Rabbinin yannda bulunan (melekler) hiç usanmadan, gece gündüz O’nu tesbih ederler.” (Fussilet, 38)
“Onlar, bkp usanmakszn gece gündüz (Allah’) tesbih ederler.” (Enbiya, 20)
Hakîm b. Hizam radyallahu anh’tan öyle rivayet edilmitir: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ashabyla beraber olduu bir srada, aniden, “Benim duyduumu siz de duyuyor musunuz?” dedi. Sahabîler, “Biz, bir ey duymuyoruz.” dediler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurdu:
“Ben, göün gcrdama sesini duyuyorum. Onun bu gcrdamas, ayplanacak bir ey deildir. Zira gökte bir karlk hiçbir yer yoktur ki orada
47
mutlaka secde eden ya da kyamda duran bir melek olmasn.” (Taberani; Elbani, Müslim’in artna göre sahih olduunu söylemitir.)
4- Melekler, gözle görülmezler; zira onlar gayb âlemine ait varlklardr.
Dolaysyla da dünya hayatnda onlarn insanlar tarafndan duyu organlaryla alglanmas mümkün deildir. Ancak yüce Allah’n diledii kimseler hariç… Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cebrail aleyhisselam’ Allah’n onu yaratm olduu aslî suretinde görmütür. Ancak melekler, ahiret hayatnda görüleceklerdir. Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmutur:
“Gün gelecek melekleri görecekler ve o gün günahkârlara hiçbir sevinçli haber verilmeyecektir. Melekler, onlara, ‘Size, sevinmek haramdr, haram!’ diyeceklerdir.” (Furkan, 22)
“(Cennette) melekler de her kapdan onlarn yanna varacaklardr.” (Ra’d, 23)
Bununla birlikte Allah Teâl&acir