dr. yusuf suiçmez - wordpress.com...537 kullanılır, nitekim "rum" kelimesi tanrı...
TRANSCRIPT
536
Kaşgarlı Mahmud’a Göre Türk Kimliğinin Ortaya Çıkışı
*Dr. Yusuf Suiçmez
Bu çalışma, İslamiyet sonrası Türk milliyetçiliğinin ilk büyük siması kabul edilen
Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugat-it-Türk isimli eserinde bulunan bilgiler ışığında, Türk
kimliğinin ortaya çıkışı ile ilgili görüşlerini, farklı bakış açıları ile karşılaştırmalı olarak
incelemeyi amaçlamaktadır.
Kaşgarlı, Türk boylarını zikrederken: "Türkler aslında yirmi boydur. Bunların hepsi-
Tanrı kutsal kılası- Yalavaç Nuh oğlu Yafes oğlu "Türk"e dek ulanır. Bunlar –Tanrı kutsal
kılası-Yalvaç İbrahim oğlu İshak, İshak oğlu Iysu, Iysu oğlu "Rum"u andırır. Bunlardan her bir
boyun birçok oymakları vardır ki sayısını ancak Ulu Tanrı bilir" demektedir1. Kaşgarlı'nın bu
açıklamasına baktığımızda, Türk kimliğini Nuh Tufanı inancı çerçevesinde şekillenen bir soy
ağacına dayandırmış olduğunu görürüz. Bu yüzden, “Türk” kelimesinin Nuh oğlu Türk ile
çocuklarının adı olduğunu, bir hadise dayanarak da bu adın onlara Tanrı tarafından verildiğini
ileri sürmüştür. Kuran ayetlerine dayanarak da, şahıs ismi olan “Türk” kelimesinin, zamanla bir
topluluğun adına dönüştüğünü ispatlamaya çalışmıştır. Kaşgarlı'nın bu konu ile ilgili
açıklaması şöyledir: "Türk: Tanrı yarlığayası Nuh'un oğlunun adıdır. Bu Tanrının, Nuh oğlu
Türk'ün oğullarına verdiği bir addır. Nitekim Tanrının: “ هل أتى على اإلنسان حين من الدهر لم يكن شيئا
İnsanın üzerinden, anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? 2), sözündeki= مذكوراا
insan kelimesi "Adem" anlamına gelmiştir; burada yalnız bir tek kişiyi bildirir. ( لقذد للقاذا اإلنسذان
,Biz insanı en güzel biçimde yarattık3) ayetinde bulunan "insan" kelimesi =فذ أحسذن تقذريم
çokluğu, yığını bildiren bir isimdir. Çünkü müfretten bir şey çıkarmak doğru olmaz, burada da
öyledir. Türk sözü, Nuh'un oğlunun adı olduğunda bir tek kişiyi bildirir, oğullarının adı
olduğunda, "beşer" kelimesi gibi çokluk ve yığın bildirir. Bu kelime, müfret ve cemi yerinde
* Yakın Doğu Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi, Lefkoşa, KKTC.
1 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, Kültür Bakanlığı Yayınları (Tıpkıbasım), Ankara, 1990; (Besim Atalay çevirisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1985, I, 28.
2 İnsan süresi 76/1.
3 Tin süresi 95/4.
537
kullanılır, nitekim "Rum" kelimesi Tanrı yarlığayası İshak'ın oğlu Iysu, Iysu'nun oğlu Rum'un
adıdır; oğulları da bu adla anılmıştır, Türk kelimesi de böyledir.4”
Kaşgarlı, zikrettiğimiz ilk açıklamasında görüldüğü üzere Türk’ün, Nuh oğlu Yafes'in
oğlu, ikinci açıklamasında ise Nuh'un oğlu olduğunu söyleyerek bir önceki açıklamasıyla
çelişkiye düşmüştür5. İslam âlimleri arasında genel kabul gören görüşe göre "Türk" adı, Nuh'un
oğlu olan Yafes'in oğlunun adıdır. Bu görüş Şeçere-i Terakime Oğuz-namesi'nde de aynen
geçmektedir6. Şunu belirtmek gerekir ki, Tevrat’ta zikredilen Nuh’un oğulları ve de Nuh oğlu
Yafes’in oğulları arasında bu isimde kimse bulunmamaktadır. Ancak bu durum, Kaşgarlı'nın
ileri sürdüğü görüşü yanlış kılmak için yeterli bir kanıt değildir. Çünkü Tevrat'ta bu konu ile
ilgili verilen bilgilerin de güvenilirliği tartışma konusudur. Bu sebepten dolayı olsa gerek ki bu
ayrıntılar Kuran'da konu edinilmemiştir. Bir başka iddiaya göre ise Tevrat'ta bahsedilen
Togarmalar (Togharma) Türklerin atasıdır7. Togarma ise, Nuh'un oğlu Yafet'ten doğan
Gomer'ın en büyük oğlunun adıdır8. Togarmalar, üstün askeri nitelikleri ile tanınan bir topluluk
oldukları için Türklere benzetilmiş olmalılar9. The Imperial Dictonary'de, Tükmenler
(Turkomans) Gomer'in soyundan gelen Türkler olarak zikredildiler. Gomer'in soyundan
gelenlerin, Asya tarihinde çok etkili olmaları sebebiyle10 de Türklere yakın bir topluluk olarak
değerlendirilmiş olmaları muhtemeldir. Ancak Togarmalar, Ermenilerin ataları; başka bir
rivayete göre ise Ermeni topraklarını işgal eden bir topluluk olarak da zikredilmişlerdir.
Kaşgarlı'nın zikrettiği Nuh oğlu Yafes oğlu Türk görüşü, Hz. Peygamberden nakledilen
bazı hadislerden esinlenerek oluşturulmuş olmalıdır. Zira Hz Peygamber'den nakledilen bir
rivayete göre, Nuh'un üç oğlu olmuş ve bu oğullarının her birinden farklı insan soyları
türemiştir. Nuh'un bu oğullarından birisinin adı Sam'dır ve onun soyundan Araplar, İranlılar ve
Rumlar geldiler. Diğer oğlunun ismi ise Yafes'tir ve onun soyundan ise Türkler, Sekalibeler,
4 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (Tıpkıbasım, s. 176, 177; (Besim Atalay çevirisi), I, 350-352.
5 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (tıpkıbasım), s. 20; (Besim Atalay çevirisi), I, 28.
6 Aça, Mustafa, Oğuznamecilik Geleneği ve Andalıp OĞUZNAMESİ, IQ Kültü Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 145.
7 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli, Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007, s. 43.
8 Bkz. Kitab-i Mukaddes, Genesis: 10:1, 2, 3. Smitht, William, Smith's Bible Dictionary, The John C. Wiston Company, Torondo, p. 221, 705.
9 Bkz. Smitht, William, Smith's Bible Dictionary, p. 705.
10 Mellink, M. J., `Gomer`, Encyclopedia Judaica, Keter Publishing House Ltd. Jerusalem, 1971, XII, 767.
538
Yecüc ile Mecücler (Çinliler) geldi. Üçüncü oğlunun adı ise Ham'dır ve onun soyundan ise
Kıbtıler, Sudanlılar ve Berberiler geldiler. Aslında Said b. Museyyeb'e ait olan bu yorum, daha
sonraları Hz. Peygambere nispet edilmiş olabileceğine işaret edilmiş olmasına rağmen11, merfu
ve güçlü senedlerle olmasa da daha farklı ravilerden de buna benzer hadisler nakledilmiştir12.
Bir rivayete göre Nuh, Yafes ve soyunun yönetici olmaları için dua etmiştir13. Türklerin
Yafes'in oğlu olan Türk'ün soyundan geldiği görüşü, İslam tarihçileri arasında yaygın olarak
kabul görmüştür. Hoca Sadeddin Efendi dâhil14 bütün Osmanlı vakanüvislerinin de bu görüşü
benimsedikleri ifade edilmiştir15. Ahmet Cevdet de Nuh peygamberi zikrettikten sonra, Türk
kabilelerinin babasının Nuh oğlu Yafes olduğunu belirtmiştir16. Ancak Türklerin Yafes'in
hangi oğlunun soyundan geldiği konusunda ayrılığa düşülmüştür. Bir iddiaya göre Türkler,
Yafes'in oğlu olan Tiyras ( تيذر)'in soyundandır ve farklı bir rivayete göre Farslılar da Tiyras'ın
soyundan gelirler17. Yakubi’ye göre ise Türkler, Yafes’in oğlu olan Maş’ın soyundan gelirler18.
Bu farklı görüşler, milli kimliklerin önem kazanmasıyla birlikte, farklı kriterler ele
alınarak farklı toplumların milli tarihlerinin inşası hareketlerinin doğması neticesinde ortaya
çıkmış olmalıdır. Bu inşa hareketlerinin bir neticesi olarak da Nuh ve çocukları zamanla tarihi
kişiliklerinden soyutlanarak, sembolik şahsiyetlere (tiplere) dönüştürülmüştür. Yafes'in Türkçe
adının Olcay Han olduğunun ifade edilmiş olması19 ve farklı bir rivayette sahrada oturan Türk
kavimlerinin isimlerinin Nuh Peygamberin oğlu olan Abulca Han (Yafes)'ın oğlu Dip Yuquy
Han’ın dört oğluna dayandırılması bu görüşümüzü desteklemektedir20. Türk soy ağaçları
genellikle Nuh'a, bazen de Hz. Adem'e kadar dayandırıldığı olmuştur. Ancak sosyal ve siyasi
11 İbn Kesir, el-Bidāye ve’n-Nihāye, I-XVI, Dārur’r-Reşid, Haleb, I, 104.
12 Bkz. et-Taberi, Tarihu't-Taberi, Dāru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrūt, 1411/1991, I, 124, 125, 127.
13 Bkz. et-Taberi, Tarihu't-Taberi, I, 126.
14 Hoca Sadeddin Efendi, Tacu’t-Tevarih, I, IV, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1992, I, 27.
15 Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, Boyut Kitapları, İstanbul, 2008, S.23.
16 Cevdet, Ahmet, Kısas-ı Enbiya, Hazırlayan: Mahir İz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1985, s. 4, 6.
17 Bkz. et-Taberi, Tarihu't-Taberi, I, 127; Kitab-i Mukaddes, Genesis 1:2.
18 el-Yakubi, Tarihu’l-Yakubi, Darus’s-sadr, Beyrut, 1992, I, 15, 16.
19 Kaplan, Mehmet, Tip Tahlilleri, Dergah Yayınları, İstanbul, 2001, s. 19.
20 Baykara, Tuncer, "Türklüğün En Eski Zamanları", Türkler (Ansiklopedisi), Editörler, H. Celal Güzel, Kemal, Çicek, Salim Koca, Ankara, 2002, I, 277, 278.
539
şartlara göre bazı isimlerde ve soy ağacındaki yerlerinde değişiklik olmuştur21. Bu rivayetler,
Yahudi, Hıristiyan ve İslami kaynaklarda yaygın olan Nuh kültürünün, tarih inşa hareketlerinin
birçoğuna kaynaklılık teşkil ettiğini göstermektedir. Nitekim Nuh, Yahudi dini ve kültürünün
babası olarak gösterilmeye çalışılmıştır22. Bu durum, Nuh Tufanı'nın daha önceki
medeniyetlere ait olduğu; Yahudilerin bunu alarak kendi sosyal ve siyasi şartlarına uygun
olarak yeniden kurguladıklarını göstermektedir. Çünkü Nuh Tufanı'nı gerçek olarak kabul
etmemiz durumunda bile Nuh, tüm insanlığın hem soy hem de kültürel ortak atası olur. Bu
ortak tufan kültürünün daha sonraları birçok farklı topluluğun kendi soy ağaçlarını
oluşturmalarına kaynaklık teşkil etmiş olması da bu görüşümüz desteklemektedir. Ancak
politik ve sosyal şartlar, Nuh'un hem kendi kimliği hem de çocuklarının adları konusunda
ihtilafların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu tartışmalar daha sonra Nuh'un yaşayan bir kişi mi
yoksa sonradan oluşturulan sembolik bir şahsiyet (tip) mi olduğu sorununu gündeme getirdi.
Benim şahsi kanaatim, gerçek bir şahıs olan Nuh'un daha sonraları tarihi bir şahsiyete
dönüştürülerek, tarih inşa hareketlerinde bir tip olarak kullanıldığıdır. Aslında "Nuh ve onun
soyundan gelen insanlar" kurgusu, Nuh'un gemisinde sadece üç oğlu ile hanımlarının
bulunduğu görüşüne dayanmaktadır. Bu kurgu, soyun babadan geldiği esasına dayanan bir
kurgudur ve bu kurguda, Nuh'un gelinlerinin soyu önemsenmemiştir. Hâlbuki bazı kaynaklarda
gemide Nuh ve ailesi ile birlikte başka insanların da bulundukları kaydedilmiştir23. Bir görüşe
göre gemide bulunan insanların sayısı 7 başka bir görüşe göre ise 80'dir24. Bu bilgileri doğru
kabul etmemiz durumunda, Nuh’un soyunun dışında kalan insanların da var olduğunu kabul
etmek zorunda kalırız. Ancak, burada Nuh'un tarihi gerçekliliği ve şahsiyetinden öteye onun
sosyal ve siyasi misyonunun öne çıktığını kabul etmek gerekir. Bu misyon, insanlığın soy
birliğini kurma misyonu olarak özetlenebilir.
Kaşgarlı'nın açıklamalarına baktığımızda, "Türk" kelimesini şahıs ismi olarak oğluna
verenin Nuh olduğunu; ancak bu ismi bir milletin adı olarak tayin edenin Allah olduğunu
görürüz. Kaşgarlı'nın Türk kimliğinin ortaya çıkışı ile ilgili verdiği bilgileri mecazi anlamda
değil de gerçek anlamında değerlendirmek istersek, o zaman Nuh'un bu ismi koyarken,
kelimenin anlamı ile çocuğun karakteri ya da geleceği ile ilgili bir düşünceyi kafasından
21 Bkz. Aça, Mustafa, Oğuznamecilik Geleneği ve Andalıp OĞUZNAMESİ, s. 144-147.
22 Bkz. Johnson, Paul, Yahudi Tarihi, Çeviren: Filiz Orman, Pozitif Yayınları, İstanbul, s. 19.
23 Farklı görüşler için bkz. et-Taberi, Tefsiru't-Taberi, I-XXX, Dāru’l-Ma’rife, Beyrūt, 1412/1992, XII, 25, 26.
24 Bkz. et-Taberi, Tarihu't-Taberi, I, 116-120.
540
geçirip geçirmediği sorusunun cevabını bulmamız gerekecektir. Bu da ancak Nuh'un
konuştuğu lisanda ve yaşadığı kültürün içerisinde bu kelimenin ne anlama geldiğini tespit
etmekle mümkündür. Kaşgarlı’nın “Türk” kelimesine yüklediği anlamlar bize bir fikir
verebilse de bu anlamların Nuh döneminden kalma olduğunu söylemek oldukça güçtür. Hatta
zikrettiğimiz ihtilaflar sebebiyle “Türk” isminin Nuh dönemine ait bir isim olup olmadığı da
kesin değildir. Kaşgarlı, "Türk" kelimesinin anlamının vakit olduğunu söyler25. “Vakit”
kelimesi genellikle “olgunluk” olarak yorumlanmıştır. Türk kelimesinin bu anlamını dikkate
almamız durumunda, Türk toplumunun erken dönemlerde olgunluğa ulaşmış bir millet olması
sebebiyle bu adın kendilerine verilmiş olması muhtemeldir. Kaşgarlı döneminde “olgunluk”
olarak anlam kazanan “Türk” kelimesi, gelişen yeni sosyal ve siyasi şartlara bağlı olarak
zaman içerisinde değişime uğramıştır26.
Kaşgarlı’nın açıklamalarından da anlaşılacağı gibi Türklere bu ismi veren Allah’tır.
Kaşgarlı’nın delil olarak kullandığı hadise baktığımızda, bu adlandırmanın gerekçesinin, bu
topluluğa yüklenmiş olan misyonla bağlantılı olduğu görülür. O zaman, Türk kelimesi, ırk
esasına dayanan bir milleti ifade etmekten çok, bir misyon etrafında toplanan bir topluluğu
ifade ediyor olmalıdır. Kaşgarlı, Tük isminin onlara Allah tarafından verildiği ve ilahi bir görev
için seçildiklerini ispatlamak için şöyle bir kudsi hadis nakleder: “ Yüce Allah buyuruyor ki:
Benim Türk ismini verdiğim ve doğuda iskan ettirdiğim bir kavmim vardır. Herhangi bir kavmi
cezalandırmak istersem onları üzerlerine salarım”27. Kaşgarlı'nın ispatlamaya çalıştığı bu
misyon ile Cahiz'ın zikrettiği, Türk misyonunu birebir örtüşmektedir. Çünkü Cahız da Türk
misyonunu: İslamiyet'i koruyan seçme bir ordu, halifeler için sığınak ve müdafaa kuvveti
olarak açıklamıştır28.
Kaşgarlı'nın delil olarak kullandığı bu hadis, hadis ilmi açısından sahih (güvenilir) kabul
edilmeyen rivayetlerdendir. Belirtildiği gibi bu rivayetleri Kaşgarlı Mahmut’un uydurmuş
olması ihtimali zayıf gözükmektedir; zira kendisi bunları başkalarından işittiğini açıkça beyan
etmiş ve de rivayetlerin sahih olmaması ihtimaline cevap olarak, aklın bu rivayetlerin içeriğini
25 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (Besim Atalay çevirisi), I, 353.
26 Baykara, Tuncer, Türklüğün Eski Zamanları, I. 283.
27 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (tıpkıbasım), s. 177; (Besim Atalay çevirisi), I, 350-352.
28 Caferoğlu, Ahmet, Kaşgarlı Mahmut, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1970, s. 6; Kitapçı, Zekeriya, Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler, Yedi Kubbe Yayınları, Konya, 2004, s. 137.
541
doğruladığını ileri sürmüştür29. Hadis âlimleri tarafından uydurma olarak değerlendirilmiş
rivayetlerden birisinde, Allah’ın hem gökyüzünde hem de yeryüzünde ordularının
bulunduğunu; gökteki ordusunun melekler, yeryüzündeki ordusunun ise Horasan ehlinin
olduğu belirtilmektedir30. Cahız'a göre Horasan Türklerinin kökeni Hz. İbrahim'in soyuna
dayanmaktadır ve Horasanlılarla Türkler aynı millettir31. Bu bölgesinin Türk yurdu olması
sebebiyle, bu rivayet, daha sonra yorumlanarak "Horasan" kelimesinin yerine "Türk"
kelimesinin konulmasıyla Kaşgarlı'nın zikrettiği yeni forma sokulmuş olması muhtemeldir. Bu
uygulama günümüz hadis âlimleri tarafından "formülasyon" olarak tanımlanmaktadır32. Hadis
âlimleri arasında, belli millet ve dilleri yücelten veya yeren birçok uydurma rivayetlerin
biliniyor olması, bu görüşümüzü desteklemektedir. Dolayısıyla bu rivayetlerin de bu tür
uydurma rivayetlere karşı Türk kimliğini ve kültürünü korumak için bir tepki olarak formüle
edilmiş olması güçlü bir ihtimal olarak gözükmektedir. Burada gözden kaçırılmaması gereken
husus, toplumların kimlikleri inşa edilirken, aynı zamanda devletlerinin de siyasi misyonlarının
inşa edildiği ve buna bağlı olarak toplumların siyasi bilincinin yeniden oluşturulduğudur.
Bundan dolayı Kaşgarlı, kendi dönemine göre Türk kimliğini inşa ederken, aynı zamanda Türk
siyasi tarihinin geleceğini de belirlemeye çalışmıştır. Nitekim bu inşa hareketi, netice olarak
Türk milletini İslamiyet'in öncü kuvveti ve hilafetin sahibi kılmıştır.
İleri sürülen bir görüşe "Türk" adı İslam kaynaklarına Göktürklerin ve Türk soyundan
gelen diğer toplulukların VIII-X yüzyıllarda İslam dünyasında kendilerine hissettirecek kadar
etkili olmasıyla girmeye başlamıştır33. Roux'un da ifade ettiği gibi Tukiuları (Türk kelimesinin
Çin kaynaklarındaki yazılışı) tanıyan Müslümanlar, zamanla onlarla aynı dili konuşan tüm
kavimleri "Türk" olarak isimlendirmişlerdi34. Bu görüş kısmen doğru olmakla beraber, içerdiği
genelleme itibarı ile kabul edilebilir değildir. Çünkü Türk toplumu, İslam öncesinde Arap
29 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (Besim Atalay Çevirisi), Mukaddime, I, XVII, XVIII.
30 Bkz. Ebu’l-Hasan ‘Alî b. Muhammed b. ‘Arrāk el-Kinānî, Tenzîhu’ş-Şerî‘ati’l-Merfūa ‘ani’l-Ahbāri’ş’Şenî‘ati’l-
Mevżū‘a, I, II, thk. ‘Abdulvahhāb ‘Abdullatîf ve ‘Abdullāh Muhammed es-Sıddîk, Dāru’l-Kutubi’l-’İlmiyye, Beyr t,
1401/1981, II, 47.
31 Ebu Osman Amr b. Bahr el-Cahiz, Hilafet Ordusunun Menkibeleri ve Türkler'in Faziletleri, Çev. Ramazan Şasen, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Seri: III-Sayı: A.21, Ankara, 1988, s. 42.
32 Geniş bilgi için bakınız, Suiçmez Yusuf, ???????
33 Kafesoğlu, İbrahim, "Tarihte "Türk" Adı", Türkler (Ansiklopedisi), Editörler, H. Celal Güzel, Kemal, Çicek, Salim Koca, Ankara, 2002, I, 309.
34 Ruux, P. Jean, Türklerin Tarihi, Çevirenler: Prof. Dr. Aykut Kazancıgil ve Lale Arslan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2007, s. 92.
542
şiirine konu olacak kadar yaygın olarak tanınıyordu35. el-Mesudi, insanlığın ortak atası olarak
Nuh'u zikrettikten sonra, Türk soyunu Çinlilerle ortak bir soy olarak zikredip, yaşadığı dönem
olan 332 yıllarında Türklerin en güçlü devlete ve coğrafyaya sahip olduklarını belirtir36. Bu
açıklama da Türk kültürünün el-Mesudi döneminde İslam coğrafyası üzerinde ne kadar çok
etkili olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla böyle güçlü bir toplumun, o dönemde isimlerinin
Araplar arasında yayılmasının köklü bir geçmişi olması gerekmektedir. Bu geçmiş, Hz.
Peygamberin hadislerine konu olacak kadar köklü idi37. Hatta Kaşgarlı'ya göre Türkler'den
Kuran'da bahsedilecek kadar yaygın olarak bilinen bir millet idiler. Çünkü Kaşgarlı’ya göre
Kuran’da zikri geçen Zü’l-Karneyn, Büyük İskender’dir ve Kuran’da onunla birlikte zikredilen
kavim Türklerdir. Bundan dolayı, eserinde Zü’l-Karneyn hakkında oldukça geniş bilgi
vermiştir. Ayrıca Türklere benzedikleri için Türkmenlere, “Türkmen” isminin de, Zü’l-karneyn
tarafından verildiğini iddia etmiştir38. Hâlbuki Türkmenler de kendilerini Nuh ve Oğuz soyuna
mensup olarak kabul ederler39. Bu açıklamayı kabul etmemiz durumunda, "Türk" isminin
Büyük İskender (ö. m.ö 323) tarafından da bilindiğini; dolayısıyla tarihin çok eski
zamanlarında da bu ismin belli özelliklere sahip topluluklar için kullanıldığını kabul etmemiz
gerekecektir. Tarih-i Oğuzan ve Türkan'a göre de Oğuz'un ilk ceddi Nuh'un oğlu Yafes'dir.
Osmanlıların da soy ağaçlarını 15 göbek sonra Oğuz'a bağladıkları belirtilmiştir40. Bu bilgiler
ışığında "Türk" isminin İslam coğrafyasında, İslamiyet öncesine dayanan çok köklü bir
geçmişinin olduğu söylenebilir.
Kaşgarlı kendi yaşadığı dönemdeki konjonktüre uygun olarak, Türk dilinin de
öğrenilmesi gerektiğini yine bir hadise dayanarak kanıtlamaya çalışmıştır. Kaşgarlı, bu
görüşünün kaynağı olarak da Hz. Peygamberden nakledilen bir hadisi delil olarak göstermiştir.
Kaşgalı'nın delil olarak kullandığı bu rivayette, ahiri zamanda Oğuz Türklerinin ortaya
çıkacağı ve Türkler için uzun süren bir iktidarın olacağı ifade edilmektedir41. Hadis
kaynaklarında aynı lafızlarla olmasa da Kandura oğullarının kıyamete yakın bir dönemde
35 Kitapcı, Zekeriyya, Hz. Peygamber'in Hadislerinde Tükler, Yedikubbe Yayınları, Konya, 2004, s. 71-84.
36 el-Mesudi, Murucu'z-Zeheb, I-IV, es-Saade, Mısır, 1964, I, 131, 132.
37 Bu konu ile ilgili geniş bilgi için bkz. Kitapcı, Zekeriyya, Hz. Peygamber'in Hadislerinde Tükler.
38 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (Besim) III, 515.
39 Sağır, Adem, Tüklerin Kimliği ve Ruhname, Yüksek lisans tezi (Sakarya Üniversitesi, 2006), s. 71.
40 Baykara, Tuncer, Türklüğün Eski Zamanları, I. 282; Sakin, Orhan, Osmanlı’da Etnik Yapı, Ekim Yayınları, İstanbul, 2008, s. 43, 44.
41 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (Besim Atalay Çevirisi), I, 4.
543
yeryüzüne hükmedeceklerinin ifade edildiği bir rivayet bulunmaktadır42. Önceki rivayette de
olduğu gibi Kaşgarlı'nın bu rivayeti de oluşan yeni tarihi şartlara göre yorumlayarak formüle
etmiş olması muhtemeldir. Zira genel kabule göre Kandura oğulları Türk soyundan gelen bir
kavimdir. Dede Korkut Destanı'nda Kandura'nın Oğuz soyundan gelen bir Türk yiğidinin adı
olarak geçmiş olması43, bu genel kanaati doğrulamaktadır.
Daha önce de belirttiğimiz üzere Kaşgarlı'nın Türk tarihi inşa ederken dayandığı Nuh
Tufanı rivayetinin bir kurgu mu yoksa geçmişte vuku bulmuş bir olay mı olduğu tartışma
konusudur. Nuh Tufanı'na ait ilk yazılı belgelerin Akaçta olduğu ve bu hikâyenin aslının
Sümerlilere ait olduğu ileri sürülmüştür44. Gılgamış Destanı olarak şöhret bulmuş olduğu iddia
edilen bu destanın, Tevrat'tan daha önce yazıya geçtiği belirtilmiştir45. Doğal olarak farklı
kültürlerde nakledilen Nuh hikâyelerinde olayların kahramanlarının da isimleri değişmiştir.
Sümer mitolojisine göre bu olayın kahramanı Ziusudra’dır46. Bu kişi Asur kaynaklarında
Utnapiştim olarak geçer47. Yunan mitolojisine göre bu olayın kahramanları Deukalion
(Deucalion) ile eşi Pyrra'dır48.
Nuh Tufanı'na benzer söylencelerin çok farklı tarihlerde yaşamış toplumların
kültürlerinde bulunmasından dolayı, bunların tümünü tek zamana ve olaya bağlamak gerçekçi
bir yaklaşım olmaz. Çünkü bu tür büyük su baskınları tufan olarak nitelenecek büyüklükte
olmasa da, eskiden olduğu gibi bugün de hala her sene yaşanmaktadır. İletişim ve coğrafi
kesiflerin henüz gelişmediği dönemlerde bu tür olayların global bir tufanmış gibi algılanarak
çok farklı kültürlerde benzer ya da farklı şekillerde nakledilmiş olmaları mümkündür. Nitekim
bu olay, bilimsel kanıtlara dayanılarak da açıklanmaya çalışılmıştır49. Dolayısıyla böyle bir
42 Bkz. Ebu Davud, Sünen, I-IV, Kitabu'l-Melahim 31/10, Daru'l-Hadis, Hıms, 1973, IV, 487, 488, rak: 4306.
43 Bkz. Kitab-ı Dedem Korkut, Çeviren ve yayına hazırlayan, H. Achmed Schmiede, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara, 2000, s. 106, 107.
44 Ryan, William and Pitman, Walter, Nuh Tufanı, Çev. Dursun Bayrak, Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2003, s. 31-33.
45 Ryan, William and Pitman, Walter, Nuh Tufanı, s. 57; Kramer, N., Kramer, Tarih Sümer'de Başlar, Çev. Hamide Koyukan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 187.
46 Kramer, N., Kramer, Tarih Sümer'de Başlar, s. 190; Roaf, Michael, Mesopotamia and The Ancient Near East, Checkmark Boks, Printed in Spain by Grafo, S. A., Bilbao, 2004, p. 84.
47 Kılıç, Muharrem, Gizlenen Türk Tarihi Hazreti Muhammed, Toplumsal Çözüm Yayınları, İstanbul, 2007, s. 65.
48 Rosenberg, Donna, Dünya Mitolojisi, Grup çevirisi, İmge Kitabevi, Ankara, 2006, s. 58-61; Grimal, Pierre, Mitoloji Sözlüğü, Çev. Sevgi Tamgüç, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1997, s. 150, 151.
49 Oldroyd, David, insan Düşüncesinde Yerküre, TUBİTAK, Popüler Bilim Kitapları, Çev. Ülkün Tansel, Ankara, 2003, s. 23, 24.
544
tufanın oluşması doğanın akışını ifade eden sünnetullah açısından imkân dışı değildir. Ancak
Kuran'daki ayetler, bu tufanın tüm dünyayı değil de Nuh kavminin yaşadığı coğrafyayı
kapsadığını ima etmektedir. Dolayısıyla tek bir tufan olayı yerine birçok tufan olayının farklı
dönemlerde ortaya çıkmış olması ve bunların farklı kültürlerde değişik şekillerde nakledilmiş
olması, daha mantıklı gözükmektedir. Ancak bu tufanın kapsadığı coğrafyanın sınırları
konusunda gerek İslam âlimleri, gerekse diğer semavi din âlimleri arasında bir uzlaşı
sağlanamamıştır50.
Yahudi ve Hristiyan kaynaklarına göre Nuh (Noah) Adem'in soyundan gelen onuncu
kuşaktandır51. Bundan dolayı Sümer söylencesinin, bu tufan rivayetlerinin kaynağı olarak
gösterilmesi doğru değildir. Ayrıca Sümerlere ait olarak zikredilen tufan öyküsü tüm insanlığın
yok edilmesi ile alakalı değildir. Bu durum Gılgamış destanında rahatlıkla görülebilmektedir.
Tufandan kurtulan ve de bu olayı Gılgamış’a anlatan Utanapiştim’dir. Gılgamış ise
Utanapiştim gibi ölümlü birisidir52; dolayısıyla burada tek bir insanın çocukları ile birlikte
hayatta kalması gibi bir durum söz konusu değildir. Bu ve buna benzer farklılıklar her iki
rivayetin de aynı olduğu görüşünü zayıflatmaktadır. Bu tufanın m.ö 300-2000 arasında
Mezopotamya'da gerçekleştiği ve zikrettiğimiz her üç tufan rivayetine de kaynaklılık teşkil
ettiği ileri sürülmüştür53. Bir başka görüşe göre ise İ.Ö. 5150'de gerçekleşmiştir54. Afetçiler
olarak nitelenen bazı bilim adamları; Nuh Tufanı'nı esas alarak dünyanın yaşının 6000
olduğunu iddia ettiler55. Bu görüş Kutsal Kitap'ın İngilizce tercümelerinde 200 yıl boyunca
zikredilmiş bir görüştür56. Bu görüşün fikir babası ise James Ussher (1581-1656)'dir. Bu
tarihlendirme ile Sümerlere ait tufan tarihlendirmelerinin birbirine yakın olması dikkat
çekicidir. Bu tarihlendirmeyi doğru kabul etmemiz durumunda, Türk kimliğinin de bu
tarihlerde ortaya çıktığını kabul etmek zorunda kalırız. Gılgamış Destanı'ndaki "Fakat henüz
gökten krallık inmemişti" ifadesine dayanılarak, bu tufanın Sümer devleti kurulmadan önce
50 Bkz. Smitht, William, Smith's Bible Dictionary, p. 453.
51 Smitht, William, Smith's Bible Dictionary, p. 452.
52 Bu mitle ilgili geniş bilgi için bkz. Rosenberg, Donna, Dünya Mitolojisi, s. 313-3213.
53 Rosenberg, Donna, Dünya Mitolojisi, s. 53.
54 Ryan, William and Pitman, Walter, Nuh Tufanı, s. 33.
55 Gould, J. Stephen, Darvin ve Sonrası, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Çeviren: Ceyhan Temürcü, Ankara, 2005, s. 154.
56 Helman, Hal, Büyük Çekişmeler, Çev. Füsün Baltok, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Abkara, 2003, s. 120
545
gerçekleştiği ileri sürülmüştür57. Bu yorumu kabul etmemiz durumunda ise tufan öyküsünün
tarihi ve de Türk kimliğinin ortaya çıkış tarihi çok daha eskilere gidecektir.
Türklerin soy ağacının belirlenmesi yanı sıra, Türk kimliğinin ortaya çıktığı tarih ve
coğrafyanın tespiti de Nuh Tufanı'nın gerçekleştiği tarih ve coğrafyaya bağlı olarak
değişecektir. Nuh Tufanı'ndan kurtulan insanların gemilerinin nerede karaya oturduğu
meselesine verilecek yanıt ise Kaşgarlı'ya göre Türk kimliğinin doğduğu coğrafyayı
belirleyeceği için ayrı bir önem arz etmektedir. Kuran'da zikredildiğine göre tufan sonrasında
Nuh'un gemisi, Cudi dağının üzerine oturmuştu58. Bu gün Cudi dağı yakınlarında bulunan
Çizre’nin, Hz. Nuh ve oğulları tarafından kurulduğuna inanılır. Sümer tabletlerinde yer alan
söylenceye göre ise tufan sonrası geminin oturduğu dağın adı "Nisir" dağıdır59. Tevrat'ta ise bu
geminin oturduğu dağın adı "Ararat " olarak zikredilmiştir60. Ararat dağı, Türkiye sınırları
içinde bulunan Ağrı dağı olarak kabul edilir. Kuran'daki bilgiyi esas almamız durumunda,
tufan sonrası Nuh ve oğullarının ilk yerleşim bölgesinin Doğu Anadolu olduğunu kabul etmek
gerekir. Bu durumda Türk kimliğinin isim atası olan Türk'ün de ilk yerleşim yeri Doğu
Anadolu olur. Kaşgarlı'nın bu görüşünü doğru kabul etmemiz durumunda, ilk Türk göçünün;
millet olarak olmasa bile aile ve kabile göçü olarak Doğu Anadolu'dan Orta Asya'ya ve diğer
farklı coğrafyalara doğru gerçekleşmiş olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Yine İslami
kaynaklara göre Orta Asya'ya göcen Yafes oğlu Türk'ün çocukları Orta Asya'da yaşayan Türk
ve Çin toplumlarının da atalarıdır. Ancak Yafes oğlu Türk'ün soyundan gelen tüm nesillerin
göç ettiğini düşünmek makul gözükmemektedir. Dolayısıyla Türk soyundan gelen insanların
bir kısmının Anadolu ve Ortadoğu bölgelerinde kalarak, bu bölgelerdeki Türk kültürünün inşa
edilmesini sağladıklarını kabul etmek daha makul gözükmektedir. Bundan dolayı Anadolu ve
Ortadoğu'daki Türk varlığını tamamen Orta Asya'dan gelen göç hareketlerine bağlamak,
Kaşgarlı'nın zikrettiği Türk tarihi görüşüyle uyuşmamaktadır.
İslam kültürü içerisinde Türk soyunun dayandırıldığı bir diğer önemli şahsiyet ise Hz.
İbrahim'dir. Bu iddiaya göre Türk ismi, İbrahim’in bir cariyesinden doğan bir çocuğunun
57 Kılıç, Muharrem, Gizlenen Türk Tarihi Hazreti Muhammed, Toplumsal Çözüm Yayınları, İstanbul, 2007, s. 70.
58 Hud Süresi 11/44.
59 Çığ, İlmiye, Muazzez, Kur‛an, İncil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökenleri, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007, s. 49.
60 Bkz. Kitab-i Mukaddes, Genesis 8:4
546
adıdır61. Nuh'un kimliği sorun olduğu gibi İbrahim'in de kimliği sorun olmuştur. Bu bağlamda
bazı Yahudi ve Hıristiyan bilginleri, Tevrat ve diğer dini kitaplarda anlatılan olay ve
şahsiyetlerin birer örnek olarak algılanarak, mecazi bir dille yorumlanması gerektiğini ileri
sürmüşlerdir62. Bazı Yahudilerin kurguladığı bir inşa hareketine göre Hz. İbrahim, Yahudiliğin
kurucu atası ve Nuh Tufanı rivayetinin Kenan diyarına ilk nakilcisidir63. Türkleri, Hz.
İbrahim'in cariyesinden türeyen bir kavim olarak göstermeye çalışmak, Türk milletinin özgür
bir millet değil de köle soyundan gelen bir millet olduğunu göstermeyi amaçlamış olabilir.
Bazı batılı âlimlerin, Arapları da İbrahim'in cariyesinin soyundan göstermeye çalışarak,
Arapların, İbrahim'in mirasında haklarının olmadığını ileri sürmüş olmaları64 bu kuşkuya
düşmemize neden oldu. Ancak iyimser bir yorum yaparsak, Hz. İbrahim'in Türk soyundan
gelen bir kadınla evlenerek farklı bir Türk boyunun ortaya çıkmasını sağladığını söyleyebiliriz.
Şunu belirtmek gerekir ki, 1800'lü yıllarda pozitif bilimlerin gelişmesi sonucu dini
kaynaklardaki bilgiler daha ağır bir şekilde sorgulanmaya başlanmış ve bu sorgulamaların bir
sonucu olarak dini kaynaklardaki bilgilerin güvenilirliği gitgide zayıflamıştır. Bu durumun
etkilerini Türk kimliğinin yeniden inşası çalışmalarında da görebiliriz. Nitekim bu akımın
etkisinde kalınarak, bilimsel metotlarla seküler bir Türk tarihinin yeniden inşasına çalışılmıştır.
Bu yeni tarih inşası çalışmaları, Türk kimliğinin Dünya siyasetindeki rolünün de yeniden
tanımlanmasını gerekli kıldı. Çöken Osmanlı'nın yanan külleri arasından yeniden doğan
Türkiye Cumhuriyeti aydınları, yenidünya düzeni içerisinde yeni bir kimlik tanımlaması ortaya
koymak zorunda kaldılar. Ancak yenidünya düzeni içerisinde yarışan ideolojiler ve siyasi
akımların her biri, kendi siyasi ve ideolojik bakış açısına göre farklı bir tanımlamaya gitmesi,
Türk kimliğinin tarihi kökenleri ile ilgili oldukça farklı; hatta kimlik bunalımına yol açacak
kadar çelişkili fikirlerin ileri sürülmesine yol açmaktadır.
Türk tarihinin yeniden inşası çalışmalarını: Dil, antropoloji ve arkeolojik kazılara
dayanan çalışmalar olarak sınıflandırabiliriz. Bunların içerisinden arkeolojik bulgulara
dayanılarak Türk kimliği ve tarihinin inşası en fazla kabul görenidir. Bu yaygın kabul gören
61 Bu konu ile ilgili hadis ve yorumları için bkz. Kitapcı, Zekeriya, Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler, s. 125-139.
62 Johson, Paul, Yahudi Tarihi, Çev. Filiz Orman, Pozitif Yayınları, İstanbul, s. 14.
63 Johnson, Paul, Yahudi Tarihi, s. 16. Ayrıca bkz. Ryan, William and Pitman, Walter, Nuh Tufanı, 33.
64 Bu konuyla ilgili geniş bilgi için bizim "The roots of Islamophobia in Sacred Books and Ancient Traditions” başlıklı çalışmamıza bakınız. Bu çalışmamız "INTERNATIONAL CONFERENCE ON ISLAMOPHOBIA, İstanbul, 2007" sempozyumunda sunulmuştur.
547
anlayışa ger göre "Türk" adı ilk olarak Orhon Yazıtlarında "Türük65" olarak geçmiştir ve bu
kelimenin devletine bağlı halk, teba, güçlü, kuvvetli ulus anlamını geldiği ileri sürülmüştür66.
Bu açıklamada görüldüğü üzere, "Türk" kelimesi şahıs adı olmaktan çıkarılmış ve bir devlet
adına dönüştürülmüştür. Jean-Paul Roux, "Türk" kelimesin kavim ya da soy değil, siyasal
örgütlenmeyi ifade ettiğini belirterek buna işaret etmiştir67. Bu yeni inşa hareketine uygun
olarak "Türk" kelimesinin anlamı da devletin yeni yapısına uygun olarak yeniden
tanımlanmaya çalışılmıştır. Ortaya çıkan ihtilaflara bağlı olarak da Göktürklerden önceki Türk
toplumlarının Türklüğünün tartışmalı olduğu ileri sürülmüştür68. Ancak Çin yıllıklarında
Türklerin ilk zikredildiği tarihin m.ö 2356 olduğu ve Hiung-Nung adıyla kayıtlara geçtikleri;
Tu-kiu ve Türk olarak anılmalarının 6. yüzyılda ortaya çıktığı69 da ifade edilmiş olmasına
rağmen, hangi Çin işaretinin Türk sözünün kaynağı olduğu meselesinin hala ilmi mesele olarak
kaldığı belirtilmiştir70. MS. 585 yılında Çin İmparatoru’nun Göktürk Kağanı İşbara’ya yazdığı
mektupta “Büyük Türk Kağanı” diye hitap ettiği, İşbara Kağan’ın ise Çin İmparatoruna verdiği
cevabında “Türk Devleti’nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti” ifadesinin
bulunduğu belirtilmiştir71. Çincede "r" harfinin olmadığının belirtilmiş olması72, bu mektupta
kullanılan kelimenin, bugün kullandığımız tek heceli "Türk" kelimesi ile aynı olmamasını
gerekli kılmaktadır.
Ön Türklerin Orta Asya'da yaşadıkları tezi, bazı efsanelerle de desteklenmeye
çalışılmıştır. Nakledilen bir efsaneye göre Hun ülkesinin kuzey bölgelerinde oturan onsekiz
kardeşten en büyüğü, kurtla yaşanmış enses bir ilişki neticesinde kurttan doğmuştur. Bu büyük
kardeşin neslinden gelen bir çocuğun adı Kırgız, bir diğerinin adı ise Türk'tü ve Göktürkler,
65 Tekin, Talat, Orhon Yazıtları, 2. baskı, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2006, s. 20; Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, 13. bsk. İstanbul, 1989, s. 77.
66 Bkz. Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, s. 44.
67 Ruux, P. Jean, Türklerin Tarihi, s. 92.
68 Türkan, R. Oğuz, "Türk Tarih Tezleri", Türkler (Ansiklopedisi), Editörler, H. Celal Güzel, Kemal, Çicek, Salim Koca, Ankara, 2002, I, 413.
69 Czaplicka, A, M, `Turks`, Encyclopedia of Religion and Ethics, Edıted by James Hastings, T&T. Clark, Edinburgh, 1976, XII, 476.
70 Taneri, Aydın, Türk Devlet Geleneği, MEB, İstanbul, 1993, s. 27.
71 Taneri, Aydın, Türk Devlet Geleneği, MEB, İstanbul, 1993, s. 29.
72 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, s. 44.
548
Türk'ün on karısından türemişlerdi73. Göktürk devletini kuran Aşina ailesi de Türk'ün küçük
karısının soyundan geliyor gösterilmiştir74. Şunu belirtmek gerek ki, Orhon kitabeleri tek
başına Türk kimliğinin doğduğu coğrafyayı belirlemek için yeterli değildir. Çünkü Orhon
yazıtlarında kullanılan yazının, İranlılar aracılığı ile Aramlılar'dan alınmış bir alfabeyle
yazıldığı belirtilmiştir75. Aramlılar'ın yaşadığı bölge Suriye ve civarı olması sebebiyle, Orhon
Yazıtları üzerinde Çin etkisinden çok Ortadoğu ve Anadolu etkisinin de olduğunu kabul etmek
gerekir. Bu durum eskiden olduğu gibi Türkiye Türkçesi için de hala geçerlidir.
Türk kimliğinin farklı bir inşası çalışması da İran kültürü içerisinde görülmektedir. Bazı
İran tarihçileri, İran tarihinde çok önemli bir yer tutan Feridun'un Nuh olduğunu ileri
sürmüşlerdir. Nuh'un yeryüzünü üç oğluna pay etmesi ile Feridun'un yeryüzünü üç oğluna pay
etmesinden76. hareket edilerek böyle bir iddiada bulunulmuş olması muhtemeldir İran
kaynaklarına göre Feridun'un üç çocuğundan birisinin ismi Tur'dur ve bazılarına göre Türk
isminin kökeni buna dayanmaktadır. Firdevsi'nin belirttiğine göre Tur (Turc)'a babası
tarafından Turan ülkesi verilerek Türkler ile Çinlilerin kralı olarak ilan edildi77. Tur, burada
Feridun'un (Thraetaona) oğlu olarak zikredilir78. "Tur" isminin, İran dilinde "cesur" ve "yiğit"
anlamlarına geldiği belirtilmiştir79. Firdevsi'nin zikrettiğine göre ise Feridun'un babasının ismi
Abdin idi. Onun babasının soyu ise Yiğit Tahmurs'a dayanıyordu80. Kaşgarlı'nın, "alp"
kelimesinin anlamının "yiğit" olduğunu belirttikten sonra "alp er tonga" terkibini "Hakan
Afrasyap" olarak çevirmiş olması81, bu ismin bir unvan olarak kullanılmış olması ihtimalini
çağrıştırmaktadır. Kaşgarlı, eserinin başka bir yerinde Arasiyab oğullarını, kralların soyu
73 Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1993, I. 27; Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2006, s. 112.
74 , Bahaeddin, Ögel, Türk Mitolojisi, I, 28.
75 Borckelmann, Carl, İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, Çev. Prof. Dr. Neşet Çağatay, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1992, s. 135.
76 Bkz. Firdevsi, Şehname, Çeviren: Necati Lugal, MEB, Ankara, 1967, I, 185.
77 Firdevsi, Şehname, I, 186.
78 Firdevsi, Şehname, I, 121.
79 Minorsky,V, "Turan", İslam Ansiklopedisi, MEB, XII (II), 107.
80 Firdevsi, Şehname, I, 120.
81 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk,(Besim Atalay çevirisi, I, 41. Yusuf Has Hacib de bu görüştedir. Bkz. Banarlı, N. Sami, Türk Edebiyatı Tarihi, I-II, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1987, I, 14.
549
anlamında kullanmış olması da bunu desteklemektedir82. Efrasiyab oğullarının bir mağaradan
doğmuş kralın, kurt tarafından beslenen bir prensin neslinden geldikleri iddia edilmiştir83.
Ancak Efrasiyab'ın soyu: Türk oğlu Rüstem oğlu Feşenc oğlu Efrasiyab olarak da
zikredilmiştir84.
Selçuklu sülalesinin Afrasiyap'tan türediğine dair bir rivayet de mevcut olup, bunu
kendileri de benimsediği ifade edilmiştir. Ayrıca Kâşgar'da ilk Müslüman Türk sülâlesi olan
Kara-Hanlar'ın da Afrâsiyâb neslinden geldiği ifade edilmiştir85. Bu bilgiler ışığında Türk
kültürünün eski İran coğrafyasında da köklü bir geçmişinin olduğunu söyleyebiliriz.
Eski Yunan kaynaklarında da Türk varlığının izlerini görebilmekteyiz. J. V. Hammer'in
zikrettiğine göre Herodotos'un doğu kavimleri arasında zikrettiği Targidalar ve "İskit"
topraklarında oturan "Tyrka=yurkaeler" Türklerin atasıdır86. Targitaos, Zeus'un oğullarındandır
ve Skythler'in atası olup o da üç oğula sahip olmuştur87. Scythianslarla Türkler arasında kimlik
birliği olmasa da tarihi bir bağ olduğu belirtilmiştir88. Kaşgarlı Mahmud'un çağında Bizans
kaynaklarında, kuzeyden Avrupa'ya gelen güneyden de Anadolu'nun içlerine kadar yayılan
Türkler için "Türk" adını kullandıkları89 ve de coğrafî bir ad olarak da ilk defa "Türk"
kelimesinin yine Bizans kaynaklarında kullanıldığı belirtilmiştir90. Kaşgarlı'nın "Tük" adının
menşeini zikrederken, "Rum" kelimesini kullanması, Türk-Rum ilişkilerine bir gönderme
olarak değerlendirilebilir. Nitekim İslamî kaynaklarda Türk-Rum soy birliğini kuran bazı
rivayetlerde Rum da Yafes’in neslinden gösterilmiştir91. Kaşgarlı'nın kurgusuna baktığımızda,
82 Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, (Besim Atalay çevirisi) I, 413, 414; (Seçkin Erdi ve Serap Tuğba Yurteser çevirisi), Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2005, s. 546.
83 Taneri, Aydın, Türk Devlet Geleneği, 1993, s. 31.
84 İbnu'l-Esir, el-Kamilu Fi't-Tarih, I, 54 (http://www.alwarraq.com adresindeki nüsha kullanılmıştır). Firedevsi,
Efrasiyab'ın İran'a gelişi ve hayatıyla ilgili oldukça geniş bilgi vermiştir. Bkz. Firdevsi, Şehname, I, 503, 516, 541.
85 İslam Ansiklopedisi, "Efrasiyab", Mecdud Mansuroğlu, MEB, İstanbul, 1977, IV, 192, 193.
86 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, s. 43.
87 Herodotos, Tarih, çev. Müntekim Ökmen, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2006, s. 285; Horodotus, The Histories, Penguin Boks, R and R Clark Ltd. Edinburg, 1965, p. 243.
88 Czaplicka, M. A, `Turks`, Encyclopedia of Religion and Ethics, XII, 478.
89 Taneri, Aydın, Türk Devlet Geleneği, MEB, İstanbul, 1993, s. 31.
90 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, s. 45.
91 Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, I, 104.
550
Türkleri Rumlardan daha köklü bir geçmişe sahip olarak gösterdiğini görürüz. Burada da
görüldüğü gibi üç oğul hikâyesi, farklı kültürde de bulunmaktadır. Bu benzerlikten dolayı, üç
oğul hikâyesinin, insanların beyaz, siyah ve sarı ırklarını temsil eden bir kurgu olarak
düşünülmüş olması muhtemeldir. Nitekim Yafes soyunun beyaz ırk olduğu ifade edilmiştir92.
Eski Hint kaynaklarında tesadüf edilen Turukhalar veya Thrakların da Türk olduğu
belirtilmiştir93. Bu bilgiler Hint coğrafyasında da Türk varlığının köklü bir geçmişi olduğunu
göstermektedir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki: Kaşgarlı'nın da belirttiği üzere "Türk" ismi ilk olarak
Yafes'in oğlunun adı olarak ortaya çıkarak daha sonraları bir soy ve kabile adına dönüşmüş ve
en sonunda belli bir misyon etrafında birleşen bir milletin adı haline gelmiştir. Kaşgarlı'nın
İslami kaynaklardaki bilgilere dayanarak oluşturduğu Nuh oğlu Yafes oğlu Türk soy ağacına
göre Türklerin isim atası olan Türk, Tufan sonrasında Anadolu topraklarında yaşamaya
başlamış, onun neslinden gelenler ise çoğalarak Ortadoğu, Orta Asya'ya ve Hindistan'a doğru
çoğalarak göç edip, farklı Türk boyları ve devletlerini kurdular. Kaşgarlı, bu inşa tarzıyla, Türk
kimliğini insanlık tarihinin merkezine koyarak zikredilen bu farklı coğrafyalarda çok eskilere
dayanan bir geçmişleri olduğu; dolayısıyla yaşadıkları bu coğrafyalarda işgalci değil; aksine
aslî unsur oldukları anlayışını geliştirmeye çalışmış olmalıdır. Kaşgarlı'nın bu görüşü Attila
İlhan'ın "Osmanlı-Selçuklu" sentezi94 ve Gibbon'un ileri sürdüğü "Yerli Rum nüfusunun din
değiştirerek, yeni bir ırkın doğduğu"95 teziyle kısmen örtüşmekle birlikte, Anadolu'daki eski
Türk varlığını Nuh dönemine kadar taşıyarak farklı coğrafyalara yayması yönüyle
ayrışmaktadır. Bu özelliği sebebiyle, Kaşgarlı'nın bu inşa hareketinin kendine özgün, derin bir
analizi içeren güçlü bir inşa hareketi olduğunu söyleyebiliriz. Kaşgarlı, Türk soy şeceresini
Nuh'a dayandırarak Türk kimliğini inşa ederken, aynı zamanda Türk tarihinin insanlık tarihi
kadar eski olduğunu ve de Türklerin insanlık ailesinin bir üyesi olduklarını vurgulamak
istemiştir. Türklerin ahir zamana kadar hükümranlıklarının devam edeceğinden dolayı
dillerinin öğrenilmesi gerektiği görüşüyle de Türk milletinin en eski milletlerden olmakla
beraber, kıyamete kadar da varlığını sürdüreceğini vurgulamak istemiştir.
92 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, s. 47.
93 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, s. 43.
94 İlhan, Attilla, Ulusal Kültür Savaşı, Bilgi Yayınları, İstanbul, 1998, s. 56-58.
95 Türkdoğan, Orhan, Etnik Sosyoloji, Timaş Yayınları, İstanbul, 1999.
551
KAYNAKÇA
Aça, Mustafa, Oğuznamecilik Geleneği ve Andalıp OĞUZNAMESİ, IQ Kültü Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003.
Bahaeddin, Ögel, Türk Mitolojisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
Banarlı, N. Sami, Türk Edebiyatı Tarihi, I-II, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1987.
Baykara, Tuncer, "Türklüğün En Eski Zamanları", Türkler (Ansiklopedisi), Editörler, H. Celal Güzel, Kemal,
Çicek, Salim Koca, Ankara, 2002.
Borckelmann, Carl, İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, Çev. Prof. Dr. Neşet Çağatay, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1992.
Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, Boyut Kitapları, İstanbul, 2008.
Caferoğlu, Ahmet, Kaşgarlı Mahmut, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1970.
Cevdet, Ahmet, Kısas-ı Enbiya, Hazırlayan: Mahir İz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1985.
Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2006.
Czaplicka, A, M, `Turks`, Encyclopedia of Religion and Ethics, Edited by James Hastings, T&T. Clark,
Edinburgh, 1976.
Ebu Davud, Sünen, I-IV, Kitabu'l-Melahim 31/10, Daru'l-Hadis, Hıms, 1973.
Ebu Osman Amr b. Bahr el-Cahiz, Hilafet Ordusunun Menkibeleri ve Türkler'in Faziletleri, Çeviren: Ramazan
Şasen, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Seri: III-Sayı: A.21, Ankara, 1988.
Ebu’l-Hasan ‘Alî b. Muhammed b. ‘Arrāk el-Kinānî, Tenzîhu’ş-Şerî‘ati’l-Merfūa ‘ani’l-Ahbāri’ş’Şenî‘ati’l-
Mevżū‘a, I, II, thk. ‘Abdulvahhāb ‘Abdullatîf ve ‘Abdullāh Muhammed es-Sıddîk, Dāru’l-Kutubi’l-’İlmiyye, Beyr t,
1401/1981.
el-Mesudi, Murucu'z-Zeheb, I-IV, es-Saade, Mısır, 1964.
el-Yakubi, Tarihu’l-Yakubi, Darus’s-sadr, Beyrut, 1992.
Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, 13. bsk. İstanbul, 1989.
Firdevsi, Şehname, Çeviren: Necati Lugal, MEB, Ankara, 1967, I, 185.
552
Gould, J. Stephen, Darvin ve Sonrası, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Çeviren: Ceyhan Temürcü, Ankara,
2005.
Helman, Hal, Büyük Çekişmeler, Çev. Füsün Baltok, TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Abkara, 2003.
Herodotos, Tarih, çeviren: Müntekim Ökmen, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2006.
Horodotus, The Histories, Penguin Boks, R and R Clark Ltd. Edinburg, 1965.
Hoca Sadeddin Efendi, Tacu’t-Tevarih, I, IV, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1992.
İbn Kesir, el-Bidāye ve’n-Nihāye, I-XVI, Dārur’r-Reşid, Haleb.
İbnu'l-Esir, el-Kamilu Fi't-Tarih, I, 54 (http://www.alwarraq.com adresindeki nüsha kullanılmıştır).
İlhan, Attilla, Ulusal Kültür Savaşı, Bilgi Yayınları, İstanbul, 1998.
Manasuroğlu , Mecdud, "Efrasiyab", İslam Ansiklopedisi, MEB, İstanbul, 1977.
Minorsky, V., "Turan", İslam Ansiklopedisi, MEB, İstanbul, 1977.
Johnson, Paul, Yahudi Tarihi, Çeviren: Filiz Orman, Pozitif Yayınları, İstanbul.
Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli, Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007.
Kafesoğlu, İbrahim, "Tarihte "Türk" Adı", Türkler (Ansiklopedisi), Editörler, H. Celal Güzel, Kemal, Çicek,
Salim Koca, Ankara, 2002.
Kaplan, Mehmet, Tip Tahlilleri, Dergah Yayınları, İstanbul, 2001.
Kılıç, Muharrem, Gizlenen Türk Tarihi Hazreti Muhammed, Toplumsal Çözüm Yayınları, İstanbul, 2007.
Kitab-ı Dedem Korkut, Çeviren ve yayına hazırlayan, H. Achmed Schmiede, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara, 2000.
Kitapcı, Zekeriyya, Hz. Peygamber'in Hadislerinde Tükler, Yedikubbe Yayınları, Konya, 2004.
Kramer, N., Kramer, Tarih Sümer'de Başlar, Çeviren: Hamide Koyukan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002.
Mahmud el-Kaşgari, Divanü Lugat-it Türk, Kültür Bakanlığı Yayınları (Tıpkıbasım), Ankara, 1990.
- --------------------------, (Besim Atalay çevirisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1985.
553
- --------------------------, (Seçkin Erdi ve Serap Tuğba Yurteser çevirisi), Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2005.
Mellink, M. J., `Gomer`, Encyclopedia Judaica, Keter Publishing House Ltd. Jerusalem, 1971.
Oldroyd, David, insan Düşüncesinde Yerküre, TUBİTAK, Çeviren: Ülkün Tansel, Popüler Bilim Kitapları,
Ankara, 2003.
Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1993.
Roaf, Michael, Mesopotamia and The Ancient Near East, Checkmark Boks, Printed in Spain by Grafo, S. A.,
Bilbao, 2004.
Rosenberg, Donna, Dünya Mitolojisi, Grup çevirisi, İmge Kitabevi, Ankara, 2006, s. 58-61; Grimal, Pierre,
Mitoloji Sözlüğü, Çev. Sevgi Tamgüç, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1997.
Ruux, P. Jean, Türklerin Tarihi, Çevirenler: Prof. Dr. Aykut Kazancıgil ve Lale Arslan, Kabalcı Yayınevi,
İstanbul, 2007.
Ryan, William and Pitman, Walter, Nuh Tufanı, Çev. Dursun Bayrak, Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2003.
Sağır, Adem, Tüklerin Kimliği ve Ruhname, (Basılmamış Yüksek lisans tezi), Sakarya Üniversitesi, 2006.
Sakin, Orhan, Osmanlı’da Etnik Yapı, Ekim Yayınları, İstanbul, 2008.
Smitht, William, Smith's Bible Dictionary, The John C. Wiston Company, Torondo.
Suiçmez, Yusuf, "The roots of Islamophobia in Sacred Books and Ancient Traditions” "INTERNATIONAL
CONFERENCE ON ISLAMOPHOBIA, İstanbul, 2007".
et-Taberi, Tarihu't-Taberi, Dāru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrūt, 1411/1991.
--------------------- Tefsiru't-Taberi, I-XXX, Dāru’l-Ma’rife, Beyrūt, 1412/1992.
Taneri, Aydın, Türk Devlet Geleneği, MEB, İstanbul, 1993.
Tekin, Talat, Orhon Yazıtları, 2. baskı, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2006, s. 20;
Türkan, R. Oğuz, "Türk Tarih Tezleri", Türkler (Ansiklopedisi), Editörler, H. Celal Güzel, Kemal, Çicek, Salim
Koca, Ankara, 2002 .
554
Türkdoğan, Orhan, Etnik Sosyoloji, Timaş Yayınları, İstanbul, 1999.
http://www.cizre.gov.tr/cizre/basliklar.asp?anakategori=TARİH%20/%20ÇOĞRAFYA