dünya ekonomik forumu

36
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ DÜNYA EKONOMİK FORUMU YILLIK TOPLANTI RAPORU DIŞ İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ

Upload: eyyup-yildirim

Post on 12-Mar-2016

226 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

2008 Zirvesi

TRANSCRIPT

Page 1: Dünya Ekonomik Forumu

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

DÜNYA EKONOMİK FORUMU YILLIK

TOPLANTI RAPORU

DIŞ İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜİNSAN KAYNAKLARI VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI

1 ŞUBAT 2008, İstanbul

Page 2: Dünya Ekonomik Forumu

İçindekilerA. GİRİŞ...............................................................................................................................4

1. Tarihçe............................................................................................................................4

2. Davos..............................................................................................................................5

3. Patronlar Kulübü.............................................................................................................5

B. OCAK 2008:.....................................................................................................................6

1. 'Küresel Riskler 2008' Raporu.........................................................................................6

2. İşbirliğine Dayalı Yenilikçilik............................................................................................8

3. Katılımcılar......................................................................................................................9

1. Temalar...........................................................................................................................9

Su kaynaklarının azalması..................................................................................................9

Yaratıcı kapitalizm..............................................................................................................9

Barış ve istikrarı ararken;.................................................................................................10

İran’a sorular, bölgesel endişeler.....................................................................................11

Gelişim partnerliği gerektirir............................................................................................11

ASEAN boy gösteriyor – Davos’a en yüksek katılım.........................................................11

Benjamin Zander, World Economic Chorus.....................................................................11

Davos WorkSpace............................................................................................................11

2. Jp Morgan: Fed İndirime Devam Eder...........................................................................11

3. Körfez Sermayesi Yatırım Peşinde.................................................................................12

Roubini: ABD’deki resesyon uzun sürecek.......................................................................13

Al Gore, Bono Ve Sosyal Duyarlılık.......................................................................................13

C. TÜRKİYE AÇISINDAN DAVOS VE TÜRK GECESİ...............................................................15

1. Panel: "Türkiye"Nin Güçlükleri"....................................................................................15

2. Türkiye İçin Kritik Dört Eksen........................................................................................17

3. Doğuş, Doğan, Koç Ve Sabancı’dan Gala Soıree............................................................18

4. Derviş: Kriz Derinleşmez, Türkiye Etkilenmez...............................................................19

5. Bono, Türk Halkından 301 Zaferi Bekliyor.....................................................................19

Page 3: Dünya Ekonomik Forumu

LB: Enflasyon ve cari açığınız sorun..................................................................................20

D. YEREL YÖNETİMLER......................................................................................................20

1. Slimcity.........................................................................................................................20

1.1. SlimCity: Partnerlik ve Aksiyon..............................................................................20

1.2. Slimcity – Şehirleşme Yönetimi.............................................................................22

2. Kentsel Donusum: Kentler Ve Sürdürülebilir Büyüme: Nasıl?.......................................23

E. Sonuç Ve Değerlendirme..................................................................................................24

1) Küresel borsa krizi Davos'a fazla yansımadı..........................................................25

2) Bono'nun 'Kırmızı Ürünleri'...................................................................................25

3) Küreselleşme karşıtları işbaşında!.........................................................................26

4) Kapanış gecesinin ev sahibi Türkiye......................................................................26

5) Yeni Bir İşbirlikçi Yenilikçilik Türü..........................................................................26

A. GİRİŞ

Page 4: Dünya Ekonomik Forumu

1. Tarihçe

Haziran 1971’de Avrupa Komisyonu ve Avrupa Ticaret ve Sanayi Birliklerinin liderliğinde önde

gelen iş adamları buluşmuştur. Davos’taki buluşmaya Prof. Dr. Klaus Schwab Başkanlık etmiştir.

Dünyanın en büyük 1000 şirketinin katkılarıyla kuruldu. Bu 1000 şirket aynı zamanda vakfın (şimdiki

Forum) üyelerini de oluşturdu. Sermaye çevrelerinin yanı sıra politik ve akademik çevrelerin de

katıldığı yıllık Forum toplantıları İsviçre'nin Davos kentinde yapılıyor.

Bu buluşma sonucunda Geneva’da kar amaçlı olmayan Avrupa Yönetim Forumu’nu kurmuş

ve Avrupa’nın önde gelen işadamlarını her yılın haziran ayında düzenlenen toplantılara davet

etmiştir. Başlangıçta Avrupa şirketlerinin ABD yönetim uygulamalarını kullanarak onların seviyesine

nasıl gelineceğini konusuna odaklandı. “Paydaş” yönetimi yaklaşımını geliştirerek yönetişimin de

temellerini attı.

Arap-İsrail Savaşı ve Dolar-Altın Parite sisteminin çökmesi ile birlikte Forum, odağını ekonomi

ve sosyal politikalar olarak genişletti ve 1974’te politika liderleri de foruma davet edildi. İki yıl

sonrasında bir üyelik sistemi geliştirdi. Buna göre dünyanın en büyük 1000 şirketi foruma üye

olabilmekteydi. Forum Çin’le ortaklık kuran ilk kar amaçlı olmayan sivil bir girişimdi, ekonomik

kalkınma komisyonları kurularak Çin’de reform politikaları cesaretlendirildi. !979’da organizasyon

bilgi ağı da olarak genişledi.

1987’de zaten küresel bir konumda olan forum ismini de değiştirerek “Dünya Ekonomik

Forumu” oldu. Vizyonunu önemli uluslar arası sorunları çözmek için bir platform da olmak olarak

genişleten kurum bu çerçevede birçok sorunun barışçıl yollardan çözülmesine de zemin

oluşturmuştur. Bu kapsamda Davos inisiyatifi girişimiyle çözülen krizler ve uluslar arası gelişmelerden

oluşan kilometre taşları şunlardır:

1988: Türkiye ve Yunanistan, savaşın eşiğinden döndü: Davos Deklarasyonu, forumun

yıllık toplantısında imzalandı.

1989’da iki düşman ülke olan Kuzey ve Güney Kore’nin liderleri bakan düzeyindeki ilk

toplantılarını Davos’ta yaptılar.

Doğu ve Batı Alman liderleri de iki Almanya’nın birleşmesini Davos’ta tartıştılar.

1992 yılında Güney Afrika’nın devlet başkanı ile hapisten yeni çıkan Mandela ilk defa

burada bir arada görüldü.

1994 yılında Filistin lideri Arafat ile İsrail Dışişleri Bakanı Peres, Gazze ve Eriha ile ilgili

anlaşmanın taslağını burada hazırladılar.

DEF, bağımsız uluslararası bir kuruluş olarak, çalışmalarını küresel ve bölgesel olmak üzere iki

ayrı düzeyde planlıyor, politikalarını da bu düzeylerde üretiyor. İsviçre Federal Devleti'nin denetimi

Page 5: Dünya Ekonomik Forumu

altında çalışmalarını sürdüren DEF, tarafsız, kâr amacı olmayan, politika veya yandaşlıkla bağı

bulunmayan bir kuruluş.

DEF, Davos'taki toplantısının yanı sıra, her yıl belli ülkelerde bölge toplantıları düzenliyor.

DYH'nin girişimleriyle DEF yıllık programına Türkiye bölge toplantısı da eklendi, 2006’da DEF

Türkiye'de önemli bir toplantı gerçekleştirdi.

2. Davos

Normalde küçücük bir kasabadır. İki caddenin bulunduğu ve birkaç bin kişinin yaşadığı bir yer.

Topu topu 10 civarında ticari taksi faaliyet gösterir. Ancak her yılın ocak ayının sonunda Davos bir

anda binlerce kişinin ve yüzlerce limuzinin sokaklarını doldurduğu bir yer haline gelir. Film

yıldızlarından banka sahiplerine, şirket CEO’larından akademisyenlere kadar binlerce kişi Dünya

Ekonomik Forumu adı altında, her yılın Ocak ayında İsviçre’nin bu kayak merkezinde toplanırlar.

Tam 36 yıldır düzenli olarak yapılan bu toplantılar, neredeyse Cannes Film Festivali kadar

medyatik bir olay haline geldi. Global ekonominin sorunlarının tartışılmasının da ötesinde, ülkelerin

ve şirketlerin kendilerini pazarladıkları bir mekân oldu Davos. Ötesine geçti, globalleşmenin ömrünü

kısaltabilecek politik sorunların çözümüne ev sahipliği yaptı.

3. Patronlar Kulübü

Davos, patronlar kulübü olarak adlandırılmaya başlandı. Bunda haklılık payı yok değil, çünkü

binlerce dolar ödeyerek Davos toplantılarına katılma hakkı elde edenlerin neredeyse tamamı

dünyanın önde gelen ve ciroları milyar doları aşan şirketlerin temsilcileri... Daha doğrusu tepe

yöneticileri ya da sahipleri. Hal böyle olunca tabii Davos bir anda patronlar kulübü ünvanını

kazanıverdi. Toplantılara katılanların birbirleriyle yaptıkları temaslar, yeni yatırımlara imkan tanıyor.

Birçok yatırımın temeli Davos’taki buluşmalarda atılmıştır.

Aslında Davos’u daha doğrusu Dünya Ekonomik Forumu’nu küreselleşmenin önünü açmak

için sorunlarının tartışıldığı bir platform olarak görmek daha doğru olur. Diğer bir deyişle kapitalizmin

sorunlarına çözüm aranan bir forum... Her yıl bu yönde oluşturulan bir ana tema etrafında onlarca

toplantı yapılmaktadır.

B. OCAK 2008:

1. 'Küresel Riskler 2008' Raporu

Dünya ekonomik forumu, zirve öncesi konu tartışılacak konuları içeren raporunu 10 Ocak

2008’de açıklamıştı. Raporda, 'bu yıl küresel riskleri yönetmek zor olacak. Siyasi ve ekonomik

belirsizlikler küresel tartışmanın odak noktası olacak gibi görünüyor. Ekonomik cephede 2007'nin

Page 6: Dünya Ekonomik Forumu

likidite krizi reel ekonomi üzerinde etkide bulunurken, sıra dışı küresel büyüme dönemi baskı altına

girebilir' denildi. Raporda 'kimi Orta ve Doğu Avrupa ekonomilerinde büyük cari işlem açıkları 2008'de

giderek sürdürülemez olabilir, Birleşik Krallık'ın herkesçe bilinen finans sektörü, onu kırılgan

kılmaktadır' ifadesi yer aldı. Davos'ta tartışma platformu oluşturacak raporda, Türkiye'den 'nükleer

rönesans' bölümünde söz edildi.

Sistematik finansal risk:

Finansal piyasalarda riskin yeniden fiyatlandırılması, aralarında Global Risk Network'un da

bulunduğu kimi gözlemciler tarafından 2007'nin başlangıcında fark edilmişti. Ancak 2007-2008

sistematik finansal krizinin ölçeği ve doğası finansal piyasaların halihazırdaki modelindeki

kırılganlıklara göre, temel soruları daha çok yükseltmiştir. Risklerde çeşitlilik 'iyi zamanlarda' istikrarı

güçlendirmiş olabilir ancak sistematik finansal risk akut bir biçimde varlığını sürdürmektedir. Gelecek

yıla bakıldığında ABD'de bir durgunluk olasıdır ve ekonomistler Asya'daki tüketim öncülüğünde bir

büyümenin küresel ekonomiyi sürükleyip sürükleyemeyeceği konusunda bölünmüşlerdir. Kimi orta

ve doğu Avrupa ekonomilerinde büyük cari işlem açıkları 2008'de giderek sürdürülemez olabilir,

Birleşik Krallık'ın herkesçe bilinen finans sektörü, onu kırılgan kılmaktadır.

Finansal piyasalarda yirmi yıl boyunca gerçekleşen değişiklikler, risklerin tek tek firmalar ve

piyasalar arasında geçişinde daha büyük fırsatlar oluşturmanın yanında, etkin risk yönetimini daha

kritik konuma getirip, risk sahipliğinde desantralizasyona yol açmıştır. Normal piyasa şartlarında

finansal sistem, riskleri dağıtma ve üstlenme kapasitesini iyileştirmiş ve daha istikrarlı hale gelmiş

durumdadır. Fakat Rapor, 2007'de görülen türden sorunların etkisini azaltmak için, gerginlik testi

(stress testing), likidite yönetimi, risk değerlendirmesi ve 'küresel risk sahipliğinin parçalara ayrılması'

olarak tanımlanan şeyin engellenmesi için kamu ve özel sektör işbirliğinin artırılması çağrısında

bulunmaktadır.

Gıda güvenliği:

2007'de birçok temel yiyecek maddesi fiyatı rekor yüksekliğe ulaşmış ve küresel gıda

rezervleri, dünya gıda arzını uluslar arası bir kriz ya da doğal felaket karşısında kırılgan hale getirerek

25 yıldaki en düşük orana düşmüştür. 2007'deki kimi siyasi istikrarsızlıkların temelinde gıda sorunu

vardır. Gelecek onyılda gıda güvenliğini tehlikeye sokan nüfus artışı, hayat tarzı değişiklikleri,

bitkilerden biyoyakıt üretme ve iklim değişikliği gibi etkenlerin, dünyayı gıda fiyatlarında uzun

dönemli bir ters yönlü harekette konumlandırma, küresel eşitlikte bir dizi karmaşık zorluğa yol açarak

keskinleşme olasılığı vardır.

Page 7: Dünya Ekonomik Forumu

Tedarik zincirlerindeki kırılganlıklar:

Teknoloji, küresel lojistikteki gelişmeler ve beraberinde ticaret engellerinin kaldırılması

uluslar ve bölgeler arası ticarette son yirmi yılda tarihi bir genişleme yaratmıştır. Bu gelişmeler

genelde küresel refah ve verimlilik artışlarına yol açmıştır. Bununla birlikte tedarik zincirleri için aşırı

iyimserlik riskin toplanması ve kesilme gibi kırılganlıkların artırabilir. Ayrıca bu sık olarak tam

anlaşılmamaktadır. Her ne kadar tedarik zincirleri riski birçok taraf arasında paylaştırsa da riskin

toplanmasına da yol açabilir.

Dış tedarikçilere bağlı olan tüm şirket ve hükümetler tedarik zincirlerinde kesintilerle

karşılaşabilirler; bu alanda özel sektör ve kamu sektörü arasında tedarik zinciri risk yönetiminde

uluslar arası bir yaklaşımla birlikte, yeni bir kültür oluşturmak; daha geniş bir risk azaltmasına doğru

atılacak ilk adımlar arasındadır

Enerji

Enerji kaynaklarının kullanılabilirliği küresel ekonomi için anahtar konumundadır, ancak emin,

güvenli ve sürdürülebilir arzı sera gazlarının azaltılmamasına yönelik taahhütlerle paralel şekilde

gerçekleştirmek gün geçtikçe sorun oluşturmaktadır. 2030'da petrol talebinin şimdikinin yüzde 37

üzerinde olacağı tahminiyle birlikte Rapor, gelecek onyılda enerji fiyatlarında bir düşüşü sınırlı

kapsamda görmektedir. Bu petrol ve gaz üreticileri için iyi haber olabilir ancak risk ve ödülleri

meydana getirenler arasında, her düzeyde daha iyi bir diyalogla ele alınması gereken doğal bir

uyumsuzluk yaratır.

Raporun sonuç bölümü

"Bu yıl küresel riskleri yönetmek zor olacak. Siyasi ve ekonomik belirsizlikler küresel

tartışmanın odak noktası olacak gibi görünüyor. Ekonomik cephede 2007'nin likidite krizi reel

ekonomi üzerinde etkide bulunurken, sıra dışı bir küresel büyüme dönemi, baskı altına girebilir. Siyasi

cephede ise bazı büyük ülkelerdeki hükümet değişiklikleri ve Orta Doğu'daki belirsizlik hakim olacak.

Küresel risk konuları üzerindeki liderlik giderek artan değerli bir 'm' haline gelecek."

Küresel riskleri anlama ve yönetmeye ilişkin bazı ilerlemelerin görüldüğü, İsrail-Filistin

çatışmasına barışçı bir çözüm bulma fırsatlarının 2008'de, 2000'lerde yaşanan denemelerden daha

güçlü bir şekilde gerçekleşeceği, büyük yükselen ekonomilerin, küresel riskleri yönetmede liderlik

rolü için giderek artan bir şekilde istek duyacağı kaydedilen Sonuç bölümüne şöyle devam edildi:

"Yeni finansal ürünler, riski çeşitlendirme ve soğurma anlamında finansal piyasaların

potansiyelini artırabilir. Risk yönetimi, yönetimin ve hem iş hem de hükümet etme stratejisinin ana

unsuru haline gelmiştir. Küresel enerji ekonomisinde reform ihtiyacının farkına varılması yeni bir

aşama oluşturmuştur."

Page 8: Dünya Ekonomik Forumu

Risklerin sorumluluğu

Raporda tartışılan birçok küresel riskin "sahipliği" sorusunun yanıtsız kaldığı belirtilirken

küresel risklerde sorumluluğun parçalanmasının ve parçalanmış birimlerin karmaşıklığının küresel

risklerin sürdürülebilir ve adil bir şekilde yönetimini büyük ölçüde zorlaştırdığı kaydedildi.

Türkiye nükleer enerji bahsinde

Raporda, Türkiye'den nükleer enerji bölümünde söz edilirken, "Planlanan ya da inşa

halinde olan (toplamı 300'ün üzerinde) nükleer enerji tesisinin birçoğu halen, işleyen bir nükleer

sanayi bulunan ülkelerde yer almaktadır: Avrupa, ABD, Çin, Hindistan ve Rusya. Fakat artan sayıda

nükleer teknolojisi olmayan ülke de nükleer enerji seçeneğini keşfetmektedir: Diğer ülkeler arasında

Türkiye, Vietnam ve Mısır…" denildi.

2. İşbirliğine Dayalı Yenilikçilik

Davos'a gelenler, ilk olarak Dünya Ekonomik Forumu'nun mütevazı sloganı ile karşılaştılar:

"Dünyayı daha iyi bir yer yapmaya kendimizi adadık"

Bu yılın yıllık toplantı teması “işbirliğine dayalı yenilikçilik” , endüstriler ve bölgeler üzerinden

müşteri ve rakiplerle ortaklık yapmakta örnek uygulamaların yürütücüsü olan iş dünyasının liderleri

tarafından tartışıldı. Carlos Ghosn, Renault SAS, CEO’su ve Başkanı $3000’lık otomobil örneğini

kulland: “İki tarafın bir araya gelmesi ve bilgi paylaşımı olmadan bu aravayı üretemezdik.

Hindistandaki ortağımız bizden daha tutumlu fakat başarmak için bizim teknolojimizie ihtiyaç

duyuyor.”

3. Katılımcılar

Davos bu yıl da kalabalık bir katılımcı topluluğunu ağırladı. Toplantılara 88 ülkeden 27’si

devlet başkanı ve hükümet lideri olmak üzere 2 bin 500’ü aşkın kişi katıldı. Katılımcıların yüzde 60’ını

iş dünyası temsilcileri oluşturuyor. Oscar ödüllü oyuncu Emma Thompson, Nobel ödüllü yazar Orhan

Pamuk ve Yazar Paulo Coelho Davos’ta sanat dünyasını temsil edecek isimler. U2 grubunun solisti

Bono ile Genesis’in eski solisti Peter Gabriel de forumun ses getirecek katılımcıları arasında yer aldı.

Türk iş dünyası da CEO bazında rekor katılım gösteriyor. Toplantılarda 22 Türk CEO yer aldı.

Dünya ve Türk basını tarafından ilgiyle izlenecek olan toplantıya, WEF üyesi Türk şirketleri ve Davos

2008'in Türk katılımcıları arasında şu isimler yer alıyor:

Ali Koç, Bülent Bulgurlu, Güler Sabancı, Suzan Sabancı Dinçer, Ferit F. Şahenk, Mehmet Ali

Yalçındağ, Vuslat Doğan Sabancı, Hanzade Doğan Boyner, Yılmaz Argüden, Hüsnü Özyeğin, Ahmet M.

Ören, Feyhan Kalpakoğlu, Cüneyd Zapsu, Paul Doany, Aziz G. Zapsu, Erdal Karamercan, Zafer Kurtul,

Ergun Özen, Murat Ülker, Tuncay Özilhan, Süreyya Ciliv ve Agah Uğur.

Page 9: Dünya Ekonomik Forumu

Davos'taki çeşitli oturumlara hükümeti temsilen, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Enerji Bakanı

Hilmi Güler ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek de katılıyor. Türk özel sektörünü temsilen; Ferit F.

Şahenk, Suzan Sabancı Dinçer, Hüsnü Özyeğin, Hanzade Doğan Boyner ve Aziz Zapsu, çeşitli forum

panellerinde konuşmacı olarak yer alacaklar.

4. Konuşulanlar

4.1. Su kaynaklarının azalması

Yıllık toplantının katılımcılarına 2008 yılının acil çözüm bekleyen önceliği olarak su

kaynaklarının azalması anlatıldı. Ban Ki-moon, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri özel sektörü överek

“sorunun değil çözümün parçası” olduklarını dile getirdi ancak dünyanın, suyun tükendiği gerçeğini

bilmesi ve kendini buna hazırlaması gerektiğini söyledi.

4.2. Yaratıcı kapitalizm

Microsoft Başkanı Bill Gates, günde 1 dolardan az gelire sahip 1 milyar yoksul insana yardım

etmek için yeni bir kavram ortaya attı: Yaratıcı kapitalizm.

Dünyanın en zengin insanlarından biri olan Gates, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda

yaptığı açıklamada "Kapitalizmin zengin insanlara olduğu kadar yoksul insanlara da hizmet etmesinin

bir yolunu bulmalıyız. Ben bunu ’Yaratıcı Kapitalizm’ olarak adlandırıyorum" diye konuştu.

Kapitalizmin temel ilkelerini gözardı etmediğini belirten Gates, piyasa güçlerinin, teknoloji ve

sağlıktaki gelişmelerle geride kalanların ihtiyaçlarına da cevap vermesi için daha iyi kullanılması

gerektiğini söyledi.

4.3. 'Yoksullar zarar görüyor'

Derviş ise Gates'in insancıl kapitalizm önerisine, kapitalizmin sermayenin hakimiyeti anlamına

geldiğini gerekçe gösterek karşı çıktı. "Sermayenin hakimiyetini bir toplum modeli olarak hiçbir

zaman kabul edemem" diyen Derviş serbest piyasa ekonomisini desteklediğini, bununla birlikte,

denetleyici kamu otoritesinin önemli rol oynaması gerektiğini kaydetti ve ekonomik krizden

zenginlerin değil yoksulların zarar gördüğünü söyledi. Derviş, "Bugün ABD krize girerse büyüklerin

yaşamları etkilenmeyecek dar gelirli Amerikalı'nın yaşamı etkilenecek" dedi.

4.4. Barış ve istikrarı ararken;

Açılışta konuşan Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ise, bölgelerinde terörizmin

yayılabileceği uyarısında bulundu. Karzai, yaptığı konuşmada, "Afganistan'da Taliban rejimi

devrildikten 6 yıl sonra, terörizmin bölgede hala yükselmekte olduğunu ve her gün yeni cepheler

açmakta olduğunu" anlattı. BM ve Afgan hükümeti, yaklaşık 2,5 milyon Afganın gıda sıkıntısıyla karşı

karşıya bulunduğunu açıklayarak, bağışçı ülkelerden 81 milyon dolar yardım istedi. Afganistan'da

Page 10: Dünya Ekonomik Forumu

durumla ilgili kaçamak ve yanıltıcı yanıtlar veren Karzai, buna karşın kendi misyonunu tanımlarken

dürüst davrandı. Karzai gazetecilere demecinde şunu dedi:

"ABD yönetimi Afganistan'a yardım etti ve eğer bu nedenle bize kukla denecekse, ABD'ye

şükran duyduğumuz için bana kukla denecekse, bırakın da kukla göbek adım olsun. Gerçek şu ki ABD

olmaksızın Afganistan komşularının, El Kaide'nin ve teröristlerin işgali altında, çok yoksul ve sefil bir

ülke olurdu."

Zirvede ilgi çeken isimlerden biri de Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref oldu. Eski

Başbakan Benazir Butto'nun uğradığı suikastın ardından ülkede derinleşen siyasi krize değinen

Müşerref, Şubat ayında yapılması öngörülen seçimlerin özgür, adil ve şeffaf olacağını söyledi.

Hükümetinin, güçlü bir ekonomik büyüme sağlamaya ve terörizmle mücadeleye devem etmeyi

planladığını belirten Müşerref, "bunun, Avrupa sokaklarında bile etkisinin görüleceğini" ifade etti.

Karzai gibi işgalcileri suçlamaktansa komşusunu suçlamayı tercih eden ve ABD işgaline toz

kondurmayan Müşerref, buna karşın ABD birliklerinin Pakistan'a konuşlandırılmasına karşı olduğunu

vurguladı.

İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, İran karşıtı söylemlerine Davos'ta da devam etti. İran'ın

"küresel bir tehdit" olduğunu söyleyen Livni "Ancak siz İran'ı durdurabilirsiniz. Fark yaratabilirsiniz"

diyerek katılımcıları motive etmeye çalıştı. Patronlardan İran'daki yatırımlarını çekmelerini ve İran'ı

izole etmelerini isteyen Livni, "Bu salonda büyük bir güç var. Servetin önemi yalnızca sosyal

etkileşimin arttırılmasında değil, siyaset yapmada da öne çıkar" dedi.

4.5. İran’a sorular, bölgesel endişeler

Manouchehr Mottaki, İran Dış İşleri Bakanı, katılımcıları İran’ın Uluslararası Atom Ajansı ile

mevcut müzakere pozisyonları hakkında bilgilendirdi. Uluslararası yaptırımlara ve teftişlere karşı

tutumu ve söyledikleri uluslararası toplumun enerji güvenliği, nükleer kullanımının sınırlandırılması

ve bölgesel istikrar bağlamında İran’la nasıl uğraşılacağı hakkında fikir verdi.

4.6. Gelişim partnerliği gerektirir

İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Milenyum Kalkınma Hedeflerinin kamu ve özel sektör

partnerliği olmadan gerçekleşemeyeceğini söyledi. Toplantıda Brown, kalkınma gelişiminin negatif

görünümünü dile getirdi fakat özel sektörün spesifik projelere yapmış olduğu yatırımı takdir ettiğini

söyledi.

4.7. ASEAN boy gösteriyor – Davos’a en yüksek katılım

Güneydoğu Asya ülkelerinin 20’yi aşkın büyük şirketleri, bu toplantıda bölgenin geniş

fırsatlarına ve potansiyeline odaklanan tarihi bir anlaşma imzaladılar. Doğu Asya, ASEAN artı Çin,

Page 11: Dünya Ekonomik Forumu

Japonya ve Güney Kore, 2 milyarı aşkın nüfus, 3 Trilyon $ döviz rezervini elinde tutmakta ve dünya

üretiminin dörtte birini üreten dev bir güçtür.

4.8. Benjamin Zander, Dünya Ekonomik Korosu

Bir şirketi yönetmek bir orkestrayı yönetmeye gerçekten çok benzeyebilir. Tam da bu

yaklaşımla işbirliğine dayalı yenilikçiliği müzik açısından anlatan Benjamin Zander katılımcılara şunu

gösterdi; ritim, ahenk, ve harmoni iş dünyasında da önemlidir.

4.9. Jp Morgan: Fed İndirime Devam Eder

Dünya Ekonomik Forumu’nun yapıldığı Davos’ta CNBC-e’nin sorularını yanıtlayan JP Morgan

Chase Başkan Yardımcısı William Daley, Fed’in 22 Ocak’taki 75 baz puanlık faiz indirimi sonrası

piyasadaki dalgalanmanın sona ermesine ilişkin beklentinin yanlış olduğunu belirtti.

Daley, “Fed’in attığı adım akıllıcaydı, hızlıcaydı. Yeni faiz indirimleri olacaktır. Faiz indiriminin

mali piyasalardaki dalgalanmayı sona erdireceğini düşünmek yanlış olur. Faiz indirimi piyasadaki

dalgalanmayı durdurmaz. Dalgalanma, olması gereken bir şey.”

Önümüzdeki dönemde dolarda iyileşme görüleceğini öngören Daley, “Dolara ilişkin,

önümüzdeki dönemde bir iyileşme başlayacak. Eğer ihracata odaklı bir pazarsanız bundan ciddi olarak

etkilenirsiniz. Eğer yerel pazarınız güçlü ise küresel yavaşlamanın etkisi düşük olacaktır. Kuruluşların

bilançoları da önümüzdeki dönemde daha sağlıklı olacaktır. Birçoğu sermaye bulmak zorunda

kaldılar” dedi.

Daley, gelişmekte olan ekonomilerde merkez bankalarını ve şirketlerini güçlendirmeleri

gerektiğini belirtti.

4.10. Körfez Sermayesi Yatırım Peşinde

Kuveyt Ulusal Bankası CEO’su İbrahim Dabdoub, Körfez ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi

sayesinde Türkiye’ye Körfez ülkelerinden gelecek doğrudan sermaye yatırımlarının büyük miktarlarda

olacağını belirtti.

Dabdoub, “Türkiye şu anda en iyi konumda olan ülkelerden biri, Körfez bölgesine yakınlığı

avantaj. Siyasi istikrar ve makul düzeyde büyüyen bir ekonomisi var. Ortadoğu bölgesinde böyle çok

fazla ülke yok. Körfez bölgesinden doğrudan yatırımı çekecek böyle bir ülke daha yok. Türkiye Körfez

bölgesi ile ilişkilerini daha da geliştirirse o zaman Türkiye çok fayda görecek” diye konuştu.

Page 12: Dünya Ekonomik Forumu

Türkiye’de bankacılık sektörüne ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Dabdoub şunları

söyledi: “Türkiye bankacılık sektörü bu bölgede en iyilerden biri. Garanti, İş Bankası ve Akbank

oldukça iyi. Sektör, Türkiye ekonomisinin gelişimine çok büyük katkı sağlayacak.”

Dabdoub, yüzde 40 hisse satın alım işlemlerini tamamladıkları Turkish Bank ile Türkiye’de

ticari bankacılık alanında şubeleşme yolu ile genişleyeceklerini de sözlerine ekledi.

4.11. Roubini: ABD’deki resesyon uzun sürecek

New York Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nouriel Roubini, ABD’de resesyonun çoktan başladığını

ve bunu tüm dünyayı etkisi altına alacağını kaydetti.

“ABD’deki resesyon çok acı verici ve uzun sürecek. Tüm dünyayı etkisi altına alacak olan bu

resesyon, global ekonomik büyüme hızının şiddetli bir şekilde yavaşlamasına neden olacak. Avrupa,

Doğu Avrupa, Çin, Asya ve gelişmekte olan pazarlar bunu çok acılı geçirecek. Global bir resesyon

olmasını beklemiyorum ama global ekonomik büyüme hızında çok belirgin bir yavaşlama olacak.”

ABD Merkez Bankası’nın resesyon korkusuyla çöken piyasaları kurtarmak için 0.75 puanlık

faiz indirimine gitmesini çok az ve geç atılmış bir adım olarak yorumlayan Roubini, Fed’in faiz

indirimine geçmiş resesyonlarda olduğu gibi agresif bir şekilde devam edeceğini ancak trenin kaçtığını

söyledi.

Roubini, Türkiye dahil tüm gelişmekte olan piyasalar için çok daha riskli bir dönemin geldiğine

dikkat çekti: “Gelişmekte olan ekonomiler uyguladıkları iyi politikalar ve iyi şansları sayesinde iyi bir

dönem geçirdiler. Ama ABD resesyonu ve büyüme hızının düşmesi özellikle finansal ve mali yönden

hassas olanlar için riskli bir dönem olacak. Türkiye birçok ekonomik reform gerçekleştirmiş bir ülke.

Ancak bu durum Türkiye için de zor geçecek. Bir kriz değil ama son birkaç yıldan daha zor bir zaman

olacak. Türkiye özelleştirmeye devam edecek, biraz yavaşlatabilirler ama bu Türkiye için pozitif bir

görünüm oluşturacak.”

Doların değer kaybetmeye devam edeceğini de belirten Roubini, Avrupa Merkez Bankası’nın

faiz indiriminin ve bazı Avrupa ülkelerinin resesyona girecek olmasının paritenin limitini

belirleyeceğini kaydetti.

4.12. Al Gore, Bono Ve Sosyal Duyarlılık

Küresel ısınmayla mücadele çabaları nedeniyle bu yıl Nobel Barış Ödülü’ne de layık görülen Al

Gore, Davos’ta da sorunun aciliyetine dikkat çekti. Al Gore, “Küresel ısınma, hükümetlerarası iklim

değişikliği panelindeki kötümser görüşte olanların yaptığı uyarılardan bile daha hızlı ilerliyor. Bütün

insanlık medeniyetini riske atıyoruz” dedi.

Yoksulluğa ve küresel ısınmaya karşı ortak çözümlerin tartışıldığı bu oturumda Al Gore’a eşlik

eden katılımcı ise, yoksulluğun önüne geçilmesi için yürüttüğü kampanyalar nedeniyle Nobel Barış

Ödülü adayları arasında yer alan U-2 grubunun solisti Bono’ydu.

Page 13: Dünya Ekonomik Forumu

Bono, “Yardımların yoksullukla mücadelede ne kadar etkili olduğunu kanıtladık. Ama

sanayileşmiş ülkeler tahhahütlerini yerine getirme konusunda o kadar iyi değiller. Milenyum kalkınma

hedefleri gibi G-8’in 2005’teki vaadleri de yerine getirilmeyecek gibi gözüküyor. Ve bu bir skandal”

dedi.

Al Gore ile Bono durumu şöyle izah ediyorlar: "İklim değişikliğinden en fazla etkilenen yoksul

ülkeler. Seller, kuraklık nedeniyle Afrika’da milyonlarca kişi tarım yapamaz durumda. Isının birkaç

derece artması demek yoksul çiftçinin aç kalması demek."

Hem Bono, hem Al Gore’a göre gelişmiş ülkeler hem iklim, hem yoksulluğu birlikte çözebilir.

Güçlerini birleştirmek de seslerinin daha yüksek çıkmasını sağlayacak. "Bir elin nesi var? İki elin sesi

var" durumu açıkçası.

Bono insan ilişkilerinde ve özellikle politikacıları ikna etmekte son derece başarılı. Merkel’den

yardım vaadi almış. Sarkozy ise biraz yan çizip şöyle demiş: "Fransızların hayatlarını kolaylaştırmak

vaadinde bulundum. Şimdi bu işe yoğunlaştım. Ama zamanı gelince yardım edeceğim."

İngiliz liderlerin desteğini arkasına alan Amerikan seçimleri öncesi de tüm adayları teker teker

ziyaret etmiş.

Başkanlık seçimi dönüm noktası

Bono’ya bakarsanız, ABD’deki başkanlık seçimi dünyada bir dönüm noktası. Yoksulluk, iklim,

fanatik ideolojiler gibi konularda dünya kasım ayından sonra bir dönüm noktasına girecekmiş. "Dünya

facialardan sonra yeniden şekilleniyor, tasarlanıyor. Birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra öyle

oldu. Şimdi dünyanın yeniden tasarlanacağı bir dönemdeyiz" diyor rock şarkıcısı.

Al Gore bu konuda biraz farklı düşünüyor. "ABD’de başkan kim seçilirse seçilsin ancak

kamuoyu bilinçlendiği, harekete geçilmesini istediği takdirde başarılı olur." Amerika ve Amerikalıları

Bono’dan doğal olarak daha iyi bilen Al Gore tabandan gelen harekete inanıyor.

Biliyorsunuz bir süre önce ABD gibi Kyoto Anlaşması’nı imzalamakta direnen Avustralya

nihayet imzayı attı. Meğer bunda Gore’un da parmağı varmış. "Avustralya’da sivil toplum kuruluşu,

politikacı, akademisyen 300 kişiyi eğitimden geçirdik. Kyoto’nun imzalanması hareketinin çekirdeğini

oluşturdular. Başbakan Howard’ın seçimleri kaybetmesinde rol oynadılar. Yeni başbakan göreve gelir

gelmez Kyoto’yu imzaladı."

Peki Bono ve Al Gore nasıl tanışıp güçlerini birleştirme kararı almışlar. Bono anlatıyor. "Günün

birinde Dublin’deki evime damladı. Hemen etraftaki kağıtları gösterip geri dönüşümü bilip

bilmediğimi sordu. Beş dakika sonra sıkı çevreci kesilmiştim."

Page 14: Dünya Ekonomik Forumu

C. TÜRKİYE AÇISINDAN DAVOS VE TÜRK GECESİ

1. Panel: "Türkiye"nin Güçlükleri"

Panele Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Doğan Medya Grubu üst düzey yöneticisi Hanzade Doğan

Boyner, Akbank Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Suzan Sabancı Dinçer konuşmacı olarak

katıldı.

Babacan, Türkiye'nin komşuları ile istikrarlı, dostane bir ilişki içinde olmak istediğini,

Yunanistan ile ilişkilerin her yıl daha ileri gittiğini, 49 yıl sonra ilk kez Yunanistan Başbakanı Kostas

Karamanlis'in Türkiye'yi ziyaret ettiğini, iki ülke arasında yeni bir dönemin açıldığını belirtti. Dışişleri

Bakanı Babacan, Türkiye'nin Yunanistan ile ilişkilerini tümüyle normalleştirmeyi istediklerini söyledi.

Irak'ta istikrarın sağlanmasını istediklerini, İsrail ile Filistin arasında yaşanan sorunların

çözümüne yardımcı olmak istediklerini ifade eden Babacan, Türkiye'nin 2008 yılında Afrika'da 10 yeni

büyükelçilik açmayı planladıklarını, 2008 yılında aktif bir dış politika izleyeceklerini bildirdi.

Dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi olan Türkiye'nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10

ekonomisinden birisini olmayı planladığını kaydeden Babacan, Rusya'nın Türkiye'nin önemli bir

komşusu olduğunu, Rusya'nın Türkiye açısından ikinci büyük ekonomik partneri olduğunu anlattı.

Babacan, Türkiye'nin her yıl Rusya'dan önemli oranda doğalgaz aldığını, soğuk savaş

sonrasında Rusya ile ilişkilerin geliştiğini söyledi.

Hanzade Doğan Boyner: "Türkiye güvenli enerji koridoru"

Doğan Medya Grubu üst düzey yöneticisi Hanzade Doğan Boyner de Türkiye'nin enerji

kaynaklarını çeşitlendirdiğini ifade ederek, Türkiye'nin konum itibarı ile güvenli bir enerji koridoru

oluşturduğunu söyledi.

Türkiye'nin şeffaf bir enerji politikası olduğuna dikkat çeken Boyner, bu çerçevede Türkiye'de

yürütülen reform çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Boyner, Türkiye'de doğalgaz ve elektrik dağıtımının özelleştirme sürecinde olduğunu bildirdi.

Avrupa'nın doğalgaz ihtiyacının yüzde 30'nun Ukrayna üzerinden Rusya tarafından

sağlandığını bildiren Boyner, Avrupa ülkelerinin enerji kaynak koridorlarının çeşitlendirmesinin önemi

üzerinde durdu ve bu çerçevede, Türkiye'nin enerji kaynaklarına sahip komşuları nedeniyle bir enerji

köprüsü olduğunu söyledi.

Suzan Sabancı Dinçer: "Türkiye'nin agresif bir ekonomik ajandası var"

Akbank Murahhas Azası Suzan Sabancı Dinçer ise yaptığı konuşmada, Türkiye'nin

sürdürülebilir bir ekonomik büyüme içinde olduğunu, agresif bir ekonomik ajandasının olduğunu

söyledi.

Türkiye'nin genç bir nüfusa sahip olduğunu, eğitim ve vergi reformunun önemi üzerinde

duran Dinçer, eğitim ve sosyal güvenlik reformun hızlandırılmasını istedi.

Page 15: Dünya Ekonomik Forumu

Sınır ötesi operasyon:

Dışişleri Bakanı Babacan, Kuzey Irak'ta terör yuvalarına karşı yapılan hava harekatına ilişkin

bir soru üzerine PKK'nın bir terör örgütü olduğunu, Avrupa Birliği, ABD ve NATO ile birçok ülkenin bir

terör örgütü olarak gördüğünü hatırlatarak, kuzey Irak'ta teröristlerin kamplarına karşı yapılan hava

harekatlarında ABD ile ortak askeri ve istihbarat çalışması içinde olduklarını söyledi.

Yapılan operasyonların Irak yönetimine, bölge halkına karşı olmadığını teröristlere karşı

olduğunu ifade eden Babacan, tüm baskılara yönelik kuzey Irak'a ambargo uygulanmadığını, günlük 4

bin kamyonun Irak'a giriş çıkış yaptığın söyledi.

301'inci madde:

Babacan, bir soru üzerine TCK'nın 301'inci maddesinin değiştirileceğini, gazeteci Hrant Dink'in

öldürülmesinin trajik ve kötü bir olay olduğunu ifade etti.

Ermenistan ile ilişkiler:

Ermenistan ile ilişkilere de değinen Bakan Babacan, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla

ilgili olarak da tarihin siyasetçiler tarafından yazılamayacağını söyledi.

İddiaların araştırılması için ortak bir komisyon kurulması önerisinde bulunduklarını, ancak

Ermenistan'ın buna yanıt vermediğini ifade eden Babacan, bu iddiaların bilimsel çerçevede

araştırılması gerektiğini dile getirdi.

Dağlık Karabağ'ın Ermenistan işgali altında olduğunu, bunun sona ermesi için BM kararının

bulunduğunu hatırlatan Babacan, Türkiye'de yaşaşan Ermenilerin dışında bu ülkeden Türkiye'ye gelen

70 bin Ermeni'nin bulunduğunu dile getirdi.

Türk toplumunun Ermenilere karşı bir ön yargısının bulunmadığını, Ermenistan'da yapılacak

seçimlerden sonra oluşacak yeni hükümetin tavrına göre tutumlarını belirleyeceklerini dile getirdi.

Türkiye'de birçok kanunun değiştiğini, aynı zamanda mantalitenin de değişmeye başladığını

kaydeden Babacan, bir gazetecinin Türkiye'de "Askeri müdahale olur mu?" şeklindeki sorusuna, "Türk

ordusunun ABD'den sonra NATO içinde 2'nci büyük ordusu olduğunu" hatırlattı.

Türkiye'nin, yapılan reformlar ile ekonomik ve siyasi anlamda daha açık bir ülke haline

geldiğini anlatan Bakan Babacan, dünyada "adının önünde demokratik yazan bir çok ülke olduğunu,

ancak öyle olmadığını" ifade ederek, Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük konularında AB ve Kopenhag

kriterlerini baz aldığını söyledi.

Açık bir topluma sahip olan Türkiye'nin kapanmasının söz konusu olmadığını dile getiren

Babacan, "Bütün ilkokullarda internet var. Bu kadar açık bir toplumu kapatmaya kalkarsanız güçlükle

karşılaşırsınız"dedi.

Page 16: Dünya Ekonomik Forumu

Ali Babacan bir başka soru üzerine de aşırılıkların hiçbir şekilde tolöre edilemeyeceğini

belirterek, "(İslam eşittir radikalizm) gibi bir düşünce yanlıştır" diye konuştu.

Ali Babacan yabancı basın ile bir araya geldi

Dışişleri Bakanı Babacan, yabancı basın temsilcileriyle yaptığı özel toplantıda da Türkiye'ye

yönelik soruları da yanıtladı.

Terör örgütü PKK ile mücadele, Irak'ın kuzeyindeki terör yuvalarına yapılan operasyonlarla

ilgili soruyu yanıtlarken Bakan Babacan, iddia edildiği gibi sivillere yönelik bir operasyonun asla söz

konusu olamayacağını dile getirdi.

Kerkük'teki gelişmeleri de değerlendiren Babacan, Kerkük'ün Irak'ın küçük bir modeli

olduğunu, çok etnikli ve kültürlü bir yapının burada bulunduğunu dile getirdi.

İran'ın nükleer güce sahip olmasıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de Babacan, Türkiye'nin

İran'ın bu gücü askeri amaçlarla kullanmasına karşı olduğu görüşünü yineledi.

İran'ın izole edilmesinin de yanlış olduğunu, bu tür davranışların İran'ı içerde birleştireceğini,

reformcuların gücünü zayıflatacağını ve bölgeye daha fazla etkide bulunacağını anlatan Babacan,

ortaya çıkan sorunun diplomasi ve diyalog ile çözümlenmesini istediklerini kaydetti.

2. Türkiye’nin Dört Güçlüğü

2006 Kasım ayında İstanbul’da yapılan bölgesel Dünya Ekonomik Forumu toplantısında da

olduğu gibi bu yıl Davos’ta Türkiye’ye ilişkin dört ana eksen öne çıkıyor. Bu noktaların herbiri aslında

birer risk ama bu riskler iyi idare edilebilir ve onların dediği gibi “uygun aksiyonlar alınırsa” Türkiye

daha güvenli, müreffeh ve daha güçlü bir ülke haline gelebilir.

Bu noktaların ilki jeopolitik rol. Artık neredeyse herkesin ezberlediği gibi NATO üyesi Türkiye,

istikrarsızlık dolu bir bölgede istikrar modeli olarak görülüyor. Yabancılar Türkiye’nin bu konumuyla

bölgesel sorunların çözümünde daha aktif bir rol oynayabileceğini düşünüyorlar. Bu durumun bizi çok

memnun ettiğini de söyleyemeyiz çünkü çoğu zaman Batılılar tarafından kendi çıkarları için bataklığa

itilmekte olduğumuz duygusunu yaratıyor bizde. Onların jeopolitik rol olarak nitelendirdiği ve Türkiye

tarafından fırsata dönüştürülebileceğini söyledikleri bu özellik, bizim için mayınlı tarlada yolunu

bulmak gibi bir şey. Üstelik ekonomik olarak da bazı maliyetlere katlanmak zorunda bırakıldığımızı

unutmayalım. Ama jeopolitik konum, Türkiye’yi Batı için önemli kılan bir özellik. Son zamanlarda boru

hatlarıyla öne çıkan enerji özelliği, Türkiye’nin önemini daha da artırıyor.

İkinci eksen, AB müzakere süreci. Bundan sonra Türkiye’ye ilişkin yapılacak her türlü

değerlendirme ve alınacak her kararda, bu nokta hesaba katılmak zorunda. Zaten birçok alanda 2005

öncesi ve sonrası ayrımını görüyoruz. Örneğin özelleştirme gelirleri... AB’den müzakerelerin

başlaması için yeşil ışık yandığı 2004 Aralık’tan bu yana yapılan özelleştirmelerin tutarı, önceki 18

yılda yapılanın iki katını aştı. Bu farkı yaratan en önemli etken, AB hikayesi ve müzakere sürecinin

Page 17: Dünya Ekonomik Forumu

başlamış olması. Türkiye, bu özelliğiyle gelişmekte olan piyasalar kategorisindeki diğer ülkelerden

kendini ayrıştırmaya başladı.

Üçüncü eksen rekabet. Bunca gelişmeye karşın Türkiye’nin uluslararası pazarlarda rekabet

gücü anlamında zorlandığı pek çok nokta var. Bu başlık altında son yedi yılda gerçekleştirilen

reformlardan geri adım atılmaması, makroekonomik istikrarının korunması, yatırım ortamının

iyileştirilmesi, şeffaflık, verimlilik gibi konular öne çıkıyor.

Tartışmalara yön verecek son eksen ise kültürlerarası diyalog. Ne Batılıyız ne de Doğulu.

Halkının çoğu müslüman ama laik bir ülkeyiz. Diğer İslam ülkelerinden bu anlamda farklıyız. Batı bizi

istemese dahi resmi olarak yönümüzü Batı’ya döndük. Bu özelliklerimizle dünyada kültürlerarası

diyalog denildiğinde akla gelecek ve rol verilebilecek ülkelerden biriyiz.

3. Derviş: Kriz Derinleşmez, Türkiye Etkilenmez

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş, küresel krizin

yönetilebilir olması durumunda Türkiye’nin fazla etkilenmeyeceğini söyledi; “Kriz derinleşirse Türkiye

de etkilenir ama bu olasılık güçlü değil” dedi.

Derviş, ABD’nin resesyona yakın bir durama geleceğini ve büyümenin sıfıra yakın olacağını

kaydeden Derviş, “New York’taki denetim hatası bütün dünyaya mal oluyor. Avrupa’da çok

yavaşlama olmazsa Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler sayesinde büyümeye devam ederiz. Bu

Türkiye için de yararlı bir senaryo. Eğer ABD resesyona girerse ve gelişmiş ülkelerde büyüme sıfıra

yaklaşırsa Çin ve Hindistan gibi ülkeler bunu telafi edemeyebilir” dedi.

Son dönemde en zengin ülkelerdeki yatırımların daha riskli hale geldiğine dikkat çeken Derviş,

“ABD bonosu almak daha riskli hale geldi. Riskten kaçanlar Türkiye gibi ülkelere gelebilir. Dünyanın

başka yerindeki bunalımlar Türkiye’ye yarayabilir” dedi.

Şu anda ABD’de yaşanan durumu Türkiye’deki 2001 krizine benzeten Derviş, krize sadece faiz

düşüşü ile müdahale etmenin yetersiz olacağını vurguladı.

4. Bono, Türk Halkından 301 Zaferi Bekliyor

Yoksul ülkelerin borçlarının silinmesi ve AIDS’le mücadele konularında dünya liderlerinden

bizzat söz alan Bono’nun ilgi alanına giren küresel sorunlar bunlarla da sınırlı değil. Oturum

sonrasında soruları yanıtlayan ünlü şarkıcı, ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’den beklentileri

olduğunu gizlemedi. Bono, şunları söyledi:

“Müzik Türkiye’de yaşamın önemli bir parçası. Hayatın neşesi... Türkiye’den çok ilginç grup ve

sanatçılar çıkıyor. Ben Türk halkının, ifade özgürlüğünü kısıtlamaya çalışan otoritelere karşı zafer elde

edeceğine kesinlikle inanıyorum. Çünkü ifade özgürlüğünün olmaması ekonomiye, kültüre, müziğe,

Page 18: Dünya Ekonomik Forumu

filmlere zarar veriyor. Ama ben, Türk halkının bu konuda başarılı olacağına eminim. Çünkü tanıdığım

Türkler bunu başarabilecek insanlar. Hiçbir politikanın onları engelleyeceğine inanmıyorum.”

LB: Enflasyon ve cari açığınız sorun

Yatırım bankası Lehman Brothers’ın CEO’su Thomas Russo, Türkiye’de sürdürülebilir

büyümenin olumlu göründüğünü ancak enflasyon ve cari açık sorunu olduğunu söyledi. Russo,

Türkiye’de önümüzdeki dönemde yıllık yüzde 5 civarında büyüme öngördüklerini ve geleceğin

Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede olacağını söyledi.

Dünya ekonomisine ilişkin tespitlerde de bulunan Russo, ABD’de bu yıl yüzde 1-2 büyüme

öngördüğünü, önlem paketini yeterli bulmadığını ifade etti. Russo, “Vergi indirimleri yararlı olur ama

daha odaklı mali politikalara ihtiyaç var. Konut piyasası çok önemli bir piyasa, 23 trilyon dolarlık bir

piyasa. Konutun önemi çok büyük, güven ortamını da etkilemiş olursunuz” dedi.

Mevcut durumun yüksek riskli konut kredisinin ötesinde olduğunu belirten Russo, “Bilançolar

1 ay öncesine kadar daha güçlü. Pek çok kuruluş bazı sıkıntılardan geçiyor ancak subprime dışında

güçlenmeye çalışıyorlar” diye konuştu. Russo, Fed’den ay sonunda 50 baz puan indirim beklediğini

kaydetti.

1. Doğuş, Doğan, Koç ve Sabancı’dan Gala Soıree: Türkiye Davos’a

Damgasını Vurdu

Davos, bu özelliklerimizin ve sunduğumuz fırsatların dünyaya hatırlatıldığı bir platform olacak.

Ve bu platformda bu yıl öncekilerden farklı olarak bir de Doğuş, Doğan, Koç ve Sabancı grupları

tarafından bir Gala Soiree düzenlenecek. Bu yıl toplantıların son günü düzenlenecek olan bu gece

Davos’un en önemli organizasyonlarından biri. İş dünyasının önde gelen isimleri, devlet adamları,

düşünce liderleri ve birçok CEO Türkiye’nin ev sahipliğini yapacağı bu geceye katılacak, Türkiye’yi

konuşacak. Son birkaç yıl içinde Çin, Hindistan ve Rusya benzer gecelere ev sahipliği yapmışlardı.

Faydasını da fazlasıyla görmüşlerdi. Bu yıl ise Türkiye ve Fransa’nın gecesi olacak ve Türkiye’nin sahip

olduğu siyasi ve ekonomik gücü olduğu kadar kültürel zenginliğini de dünyaya anlatma fırsatı

bulacağız. Önemli olan Davos’ta doğru mesajla ortaya çıkmak.

sanatçı

Demet Tuncay, Kenan Doğulu, Burhan Öcal

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı

Hilmi Güler, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab

ile Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk

Page 19: Dünya Ekonomik Forumu

D. YEREL YÖNETİMLER

1. Slimcity

1.1. SlimCity: Partnerlik ve Aksiyon

SlimCity, şehirlerle özel sektörün işbirliği ve dünya çapında bilgi alışverişi yapabileceği ve

böylece harekete geçmek için küresel kaynaklardan faydalanan risksiz ve dinamik bir ortamdır.

Şehirler anahtardır –IEA’nın tahminine göre OECD ülkelerinde enerji tüketiminin ve CO₂

emisyonunun % 45’ini şehirler yapmaktadır. Kaynakların ve emisyonların yoğunluğu, dünya

nüfusunun kentlere doru çekiminin devam etmesiyle artmaya devam etmektedir. Buna paralel

olarak, dünya genelinde lider şehirler rutin olarak ifade etmektedir ki yerel politikalar, merkezi

politikalara göre daha etkili olma potansiyeline sahiptir çünkü, merkezi politikalar önemli olarak

kalırken, şehirler sağlam sonuçlara ulaşabilmek için bağımsız hareket edebilmektedir.

Kimler var – Lider Belediye Başkanları ve Yenilikçi CEO’lar

Dünya Ekonomi Forumu tarafından Dünya Bankası BM Habitat ve Uluslar arası Enerji Ajansı

iişbirliği ile başlatılan SlimCity inisiyatifi deneyimli şehrin kamu sektörü temsilcileri ile özel sektör ve

akademik çevrelerini bir araya getirmektedir.

Bilgi alışverişi – harekete geçme zemini

SlimCity’nin temel etkinlikleri şehirlerin karşılaştığı spesifik alanlarda uygulanan çözümlere

odaklanan aksiyona yönelik toplantılardır.

Ayrıca örnek uygulamacılarla diyaloga girilerek statik bilgi yerine kişilerle iletişim kurulacaktır.

Şehir Konuları Araştırması: problem örnekleri ve and şehir kümeleme

Daha güçlü bir odağa sahip kentler ve özel sektör partnerlikleri için:

• Sürdürülebilir kalkınma

• Kaynak etkinliği

• Taşıma ve

• Altyapı

Konularında yıllık konu araştırması yürütülecektir.

Yapılan araştırmalara binaen ortak konularla ilgilenen kentler kümelenecektir.

Kent metrik – öz-ölçüm için araç seti

Şehirlerin verilerinin standartlaşması için Dünya Bankası’nın Şehir Gösterge Programı’nı

desteklemektedir. Buna paralel olarak SlimCity, enerji ve kaynak verimliliği ölçümü için otonom

ölçüm araçları geliştirmek için çalışmaktadır.

Page 20: Dünya Ekonomik Forumu

1.2. Slimcity – Şehirleşme Yönetimi

• Alan L. Boeckmann • Naoki Inose • Ken Livingstone • James E. Rogers

Oturum Başkanı • Vikram Chandra

26 Ocak Cumartesi

• Büyük şehirler pek çok büyük sorunla karşı karşıyadır, örneğin karbon emisyonu, atık

yönetimi, enerji verimliliği ve trafik.

• Temiz ve enerjiden tasarruf eden pek çok teknoloji bugün mevcuttur. Bunlar maliyet

açısından da verimlidir fakat piyasaya adapte edilmeleri ve düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

• Belediyeler genellikle enerji verimliliği ve çevresel problemler konularında ulusal

kamu kurumlarından daha esnek ve dinamiklerdir. Mesela Tokyo, 2020’ye kadar karbon emisyonu

%25 düşürmek için şehirdeki en büyük ticari kuruluşların enerji tüketimini kontrol etmektedir. Ulusal

hükümetler ise genellikle bu süreci engellemektedirler. Yerel hükümetlerde ve yöneticilerde daha

fazla yetki verilirse daha da fazlası başarılabilir.

• Geçtiğimiz birkaç yüzyıl ulus devletlerin dönemi olmuştur. Bazı uzmanlar 21. yüzyılın

şehir devletleri döneminin başlangıcı olarak kabul edileceğine inanmaktadırlar.

• Belediye yönetimleri en iyi uygulamalar hakkında daha fazla bilgi alış verişinde

bulunmalıdırlar. Bunun için bir yöntem uluslararası düzeyde şehirler arasında belediye çalışanlarının

geçici olarak değişimi programları olabilir.

Bilg

i pay

laşım

ı

Page 21: Dünya Ekonomik Forumu

• Dünyanın en büyük şehirleri, Londra, New York ve Tokyo dahil olmak üzere, ortak

problemleri tanımlamak için bir araya geldiler. Geçtiğimiz günlerde toplu alım güçlerini kullanarak

pazarı iki katına çıkaracak ve önemli ölçüde fiyatları düşürecek bir şekilde enerji verimi için retrofit

binalar alanında bir pazarlık yaptılar.

• Özellikle enerji sektöründeki şirketler en iyi uygulamaları ve yapı alanındaki bilgi

birikimlerini yayarak ve uygun oranlarda uzun dönemli krediler sağlayarak bu sürece katkıda

bulunabilirler. Enerji şirketleri enerji tasarrufundan kar sağlayabilecek yollar bulmaktalar ve pazarı

büyütmek için istekliler.

• Felaketle sonuçlanabilecek iklim değişikliği ile savaşmak için karbon emisyonunu

düşürmek daha düşük hayat kalitesi olarak algılanmamalıdır. Örneğin kişiler toplu taşımayı kullanarak

ve evlerini yalıtarak tasarruf edebilir ve hayat kalitelerini artırabilirler.

• Beş yüzyıl önce İspanyollar yazın serin kalacak binalar tasarlayabiliyorlardı. Bugün

yeni yapılan evler de ısınma ve soğutma enerji ihtiyacını düşürecek şekilde tasarlanmalıdırlar.

• Otomobil kullanımı toplu taşımanın çoğaltılması ile düşürülmelidir. Dolmuşlar

otomobil kullanımının artması için azaltılmışlardır. Fakat aslında bunlar kent ulaşımı için ucuz bir

alternatif olarak görülmelidirler. Güvenli, temiz, rahat ve verimli otobüs sistemleri diğer bir iyi

alternatiftir. Londra’da olduğu gibi yoğun alanlarda taşıt sürmek için ücret uygulaması insanların

kişisel otomobillerini kullanmamalarını teşvik edecektir. Belediye yöneticileri kişisel taşıtlarını

kullanmayarak ve toplu taşımayı kullanarak ya da yürüyerek örnek olmalıdırlar.

2. Kentsel Donusum: Kentler Ve Sürdürülebilir Büyüme: Nasıl?

• Vilasrao Deshmukh • Mohamed Baker Ghalibaf • Anne-Marie Idrac • Ken Livingstone •

William McDonough • Toshiko Mori • Gavin Newsom • Enrique Peña Nieto • David Simon • Björn

Stigson

Oturum Başkanı: Richard Samans

25 Ocak Cuma

Dünya nüfusunun yarısının kent merkezlerinde yaşadığı düşünüldüğünde, kentler

oluşturdukları çöp dağları ve harcadıkları büyük miktarda enerji ile ve yaydıkları tehlikeli miktarda

karbon miktarı ile gezegenin sürdürebilirliğine en büyük çevresel tehlike olarak görülebilirler. Eğer

şehirleşme yolundaki bu eğilim devam ederse kentler yaşanamaz yerler haline gelecektir.

Page 22: Dünya Ekonomik Forumu

Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone ise bu konuda farklı bir görüş savunmaktadır: “Neyi

başaramadığımızı düşünmek kolay, fakat küçük değişikliklerle yaşam kalitemizi azaltmadan kolayca

bu problemi çözebiliriz.”

Bu oturumundaki bazı ana görüşler şunlardır:

• Sürdürülebilirliğin bazıları kendi arasında çelişen birçok tanımı vardır. Birincisi, acil ve

hemen çözülmesi gereken bir konu olarak karbon emisyon seviyesi ve diğer çevresel konuların varlığı;

İkinci olarak, pratik ekonomik bir gereklilik olarak sürdürülebilirlik; şehirdeki iş imkânlarının

korunması ihtiyacını da içermektedir. Üçüncüsü, sürdürülebilirlilik aynı zamanda güvenlik, dinlenme

ve eğlenme alanları, etkili bir ulaşım sistemi ve estetik boyutlarını kapsayan yaşanabilirlilik nosyonuna

da işaret etmektedir. Dördüncü ve son olarak da toplumun kentsel planlamaya katılımı ve demokratik

hakların ve sorumlulukların kullanımı da kentin sürdürülebilir olup olmadığı konusunda önemlidir.

• Politik tartışmanın acil olarak kentleşme konusuna çekilmesi gerekmektedir. Bu pek

çok yolla sağlanabilir. İlk olarak, kentsel dönüşüm politikalarının basitleştirilmesi ya da rasyonalize

edilmesi gereklidir. Şu anda onaylama sistemi kötü bir şekilde yapılandırılmıştır. Az sayıda katılımcı

sürdürülebilirlilik girişimlerini “bencillik ya da dar görüşlülük” gibi pek çok sebeplerle

engelleyebilmektedirler. İkinci olarak yerel sürdürülebilirlilik meseleleri ulusal gündemle çok

yakından ilgili olmalıdır, sorumluluk açık kriterlere bağlı olmalıdır. Üçüncü olarak özel sektörün bu

alandaki önemli rolü daha iyi tanımlanmalıdır. Özellikle kamu sektörüyle yapılan işbirliklerini

geliştirmek bağlamında.

• Belediye Başkanları sürdürülebilirlilik tartışmalarında giderek lider rolünü

almaktadırlar. Düzenleme yapma yetkileri ve alım güçleriyle kendi görüşlerini sadece kendi

kurumlarında değil aynı zamanda şehirlerinde iş yapan özel sektör kuruluşlarına da önerebilmekte ve

bazen de kabul ettirebilmektedirler. Londra’da özel taşıtlara bağımlılıktan toplu taşımaya geçmek için

yaşanan politik değişim başarılı oldu denebilir. Özel taşıt trafiği %5 azaldı. Bu başarı şehre giriş için

ücret ödeme politikasının uygulanması ile sağlandı. San Francisco tüm atık maddelerin geri

dönüşümü konusunda yaklaşık %70’lik bir oran sağladı. Bu bağlamda 786 belediye başkanının karbon

emisyonunun %20 azaltılmasına yönelik ‘Yerel Kyoto Protokolü’nü imzalaması önemlidir.

• Kamu politikalarının ötesinde, çeşitli kaynaklardan yayılan birçok önemli kavram

vardır. Mimarlar ‘yeşil’ girişimler istemektedirler. Mesela; bir bütün olarak tasarlanan sürdürülebilir

Page 23: Dünya Ekonomik Forumu

yaşam alanları üzerinde çalışılmaktadır. Bazı mimarlar 2050’ye kadar güneş, rüzgâr ve dalga

güçlerinin kullanımı ile az enerji tüketmekle kalmayıp enerji açısından dışarıya bağımlı olmayan

yapılar üzerinde çalışmaktadırlar. Ek olarak, aktivistler ve düşünce kuruluşları kentsel planlama

nosyonu üzerinde yeni fikirler gelişmektedirler.

E. Sonuç Ve Değerlendirme

22 Ocak Salı günü başlaşan Davos'daki Dünya Ekonomik Forumu, yıllardan beri siyaset ve

ekonomiye yön verenlerin buluşma yeri

38'inci Dünya Ekonomik Forumu'nda beş gün boyunca küresel sorunlar masaya yatırıldı,

çözüm önerileri görüşüldü. Davos'un kapanış gecesine ise Türkiye ev sahipliği yaptı.

Doğal güzellikleriyle ünlü İsviçre'nin Davos kasabası, dünyanın önde gelen kayak

merkezlerinden biri olarak biliniyorKayak tutkunlarının gözde merkezlerinden İsviçre'nin Davos

kasabasının beş gün boyunca ev sahipliği yaptığı geleneksel toplantılar, Pazar günü sona erdi. 'Dünya

Ekonomik Forumu' adı altında bu yıl 38'inci kez düzenlenen bir dizi konferans ve oturumda,

dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmelere yön veren 2500 kadar katılımcı, gündemdeki sorunları

masaya yatırarak çözüm önerileri üzerinde tartıştı. Davos'a gelen siyaset ve ekonomi dünyasının ön

gelen isimlerinin öncelikli amacı yeni ilişkiler kurmak, ticari ortaklıkları geliştirmek ya da fikir

alışverişinde bulunmaktır. Hal böyle olunca Davos'daki kongre merkezinde bu yıl da düzinelerce

kartvizitin el değiştirdiğine şahit olundu. Ciddi konuların ele alındığı toplantıların ardından akşamları

düzenlenen parti ve kokteyllerde ise katılımcılar neşeli saatler geçirme fırsatını buldu.

1) Küresel borsa krizi Davos'a fazla yansımadı

Amerikan ipotek piyasasındaki krizin artçı sarsıntıları geçen hafta dünya borsalarını tarihi bir

krize sürüklemiştiDünya Ekonomik Forumu'nun stratejik ortaklarından, finansal danışmanlık ve

denetim hizmetleri kuruluşu PricewaterhouseCoopers yönetim kurulu başkanı Samuel DiPiazza,

önceki hafta etkili olan küresel borsa krizi nedeniyle oluşan olumsuz havanın Davos'a pek

yansımadığını, geleceğe umutla bakmamak için ortada bir neden bulunmadığını söyledi: DiPiazza,

“Mükemmel bir haftasonuydu. Aslında mali piyasalardaki kriz nedeniyle burada karamsar bir havanın

hakim olacağını düşünmüştüm. Ama hiç de beklediğim gibi olmadı. Elbette bazı endişeler dile getirildi

ancak genel olarak çok olumlu bir havanın hakim olması, ilerisi için beni hayli cesaretlendirdi."

şeklinde konuştu.

Küresel borsa krizini yanısıra Fransa'daki banka skandalı da Davos kulislerinde en çok

üzerinde durulan konulardan biriydi. Fransa'nın ikinci büyük bankası Societe Generale'i 2007 ve 2008

yıllarında Avrupa borsa endekslerinin vadeli işlemlerinde yetkisini aşarak alım-satım yapan bir

Page 24: Dünya Ekonomik Forumu

çalışanının 4.9 milyar Euro'luk zarara uğratması bile Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde'ın Davos

buluşmasına moralli gitmesini engelleyemedi. "Hafta boyunca Davos'ta değildim. Ancak yine de

buradaki toplantıların hayli verimli olduğunu ve gündemdeki konulara ilişkin doğru saptamaların

yapıldığını düşünüyorum" diyen Lagarde, "bu yıl, geçen yıllara oranla daha az gösteriş hakimdi. Bence

böyle olması daha iyi. Hiç kuşku yok ki Davos, önemli konuların görüşülmesi için en uygun atmosferin

oluştuğu yer" değerlendirmesinde bulundu.

2) Bono'nun 'Kırmızı Ürünleri'

Müzik grubu U2'nun solisti Bono, ilginç giyim ve konuşma tarzıyla Davos'un en renkli

simalarından biriydiBildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: Müzik grubu

U2'nun solisti Bono, ilginç giyim ve konuşma tarzıyla Davos'un en renkli simalarından biriydiDavos'tan

memnun ayrılanlardan biri de U2 müzik grubunun solisti Bono'ydu. Son yıllarda, başta Afrika olmak

üzere dünyadaki çeşitli sosyal sorunları gündeme getirmesiyle dikkatleri üzerine çeken Bono, Dünya

Ekonomik Forumu kapsamında Nobel Barış Ödülü sahibi, eski Amerikan Başkan Yardımcısı Al Gore ile

iklim koruma ve yoksulluk gibi konuları münazara etti.

Bono, memnuniyetini “Burada pek çok şey elde edebiliyoruz. Bu yıl da yine 'Kırmızı Ürünler

Kampanyası' kapsamında Dell ve Microsoft'la yeni anlaşmalar yaptık. Böylece milyonlarca dolar

kazanma fırsatına kavuşacağız. Ve bundan dolayı da büyük gurur duyuyoruz" sözleriyle dile getirdi.

Bono'nun sözünü ettiği "Kırmızı Ürünler" ibaresini taşıyan mal ve hizmetlerden elde edilen

gelirlerin bir bölümü Afrika'da yoksulluk ve AIDS'le mücadele için kullanılıyor. Bu inisyatifi, birkaç yıl

önce bizzat Bono başlatmıştı. Motorola, American Express, Gio Armani ve Apple gibi pek çok dev

marka "Product Red" logusunu taşıyor.

3) Küreselleşme karşıtları işbaşında!

Bu arada Bir gurup küreselleşme karşıtı, toplantıların yapıldığı ve yoğun güvenlik önlemlerinin

alındığı kongre merkezinin dışında çeşitli sloganlar atarak, bir basın bildirisi okudular. Duvarlara asılı

foruma yönelik pankartları da yırtan göstericiler, ''kan'' simgeleyen kırmızı boyalarla duvarları

boyadılar. Göstericilere güvenlik güçleri müdahale etmezken, grup daha sonra dağıldı.

4) Kapanış gecesinin ev sahibi Türkiye

Dünya Ekonomik Forumu Toplantısının kapanışındaki gala gecesine ise Türkiye ev sahipliği

yaptı. Gecede, sanatçılar Demet Tuncay, Kenan Doğulu, Burhan Öcal sahne alırken, samazenler de

gösteri yaptı. Etkinliğe Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Enerji ve Tabii

Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve Dünya Ekonomik Forumu

Başkanı Klaus Schwab'ın yanısıra Türk ve yabancı iş adamları katıldı.

Page 25: Dünya Ekonomik Forumu

5) Yeni Bir İşbirlikçi Yenilikçilik Türü

2008 Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantısı, iş dünyası, kamu ve sivil toplum liderlerinin

özellikle çatışma, terör, iklim değişikliği ve su kaynaklarının korunması gibi problemleri vurgulayarak

küreselleşmenin karşılaştığı zorlukları işaret eden işbirliğine dayalı ve yenilikçi liderlik çağrısı ile sona

erdi.

"Küreselleşme insanların nasıl fundamental bir şekilde işbirliği yapması yönünde değişimi

zorlamaktadır,” diyen Tony Blair kapanış oturumunda “daha güçlü ve daha da güçlü işbirlikçi politik

liderliğe ihtiyacınız var” dedi.