düşmese miydi,
TRANSCRIPT
Kırmızı bir not düşebilirdim, eğer yeşili beklerken gözlerim, şehrinde bu kadar yağmur kızıllığına rastlamasaydı. Yalnız kalmayı becerme sakın, Özleminle kalabilirdim, gözetmezdim mutluluğu bu kadar gözlerin mutluluğu katlamasaydı. Uzun bir sokaktı aşk; geçmesi keyifli, düşmesi acıklı, kalması prangalı.. Olmazdı işte, kalbim aşk diye kalbine adım atmasaydı.. Becereme sakın kırmızı bir not düşmeyi, yeşili beklerken gözlerin şehrimde, yağmur kızıllığı ne yapsaydı.. Uzun bir sokaktan geçtim, geçmesi, düşmesi, kalması güzel.. geçmese miydi, düşmese miydi, kalmasa mıydı..?
bi’ amerikanlık var, bunu inkar etmek zor. Ama her amerikan tok mu uyur? Her işçi aç mıdır mesela? Babam bi işçiydi. Parası olmadan önce.
Arkadaşlarımın babası Onlar da işçiydi. Ama komik duruma düşmek demek değil ki, Başı dik direnir, Her eli önünde bitişikliğinden muzdarip yoksul. Hayat yani sevgilim, saçların kadar karmaşık; Onları çözme sakın, Anlarsan kırılırsın.. ** bizim karadenizde dokuz yaşına kadar büyük adamsındır, onsekize gelene kadar canın çıkar. Yirmisinde bir genç en fazla cahildir. kırkında başlarsın anca, Dokuzunda bir cahile adam demeye.
Uzun bir müddet ahmet kaya şarkılarını sakladık, Sonra dinlemediğimiz müziklerle popüler olmak. Dinlediklerimiz pazarlayamıyordu bizi çünkü, Hiç faişesi olmamıştı onların. Şerefli piçlere Orospu hanımefendiler kavalyelik edemezdi, Yorgun demokrat. Bir taşranın aşkını taşımaktan yorulmazdı bu şarkılar, Biraz da o ağlardı. Sokakta bi adam ölmüştü, cebinde yokluğunun belası.. ..Üzerinde bir not: Hoşçakal gözüm..
Benim saçlarım şekillenmezdi, Güneşte parlayıp, yağmurda kalakalmazdı. Siyah desen değildi, başka desen değildi. Neydi bilemedik. Ama onun öylemiydi. Saçı ayrı siyahtı, muhabbeti ayrı beyaz. Gökyüzü ayrı maviydi, Rakımız ayrı beyaz. Kekik ayrı kokardı, haydari ayrı beyaz. Şu rakıyı bir kere ayrı gayrı içemedik. Içmesi ayrı dertti, Uçması ayrı beyaz..
Bu yılın ilk kasımı Aşk bi başk.. abi başka. Dost bi başka. Kasımda aşk, Bi aşka yol açabilir, Bi başka. Aşk diyorum aşk. Kasımda bi başka. *dinlen de öyle geç-‐
Eskiden, sevgililere şiirler yazardı şairler, Ya ben şair değilim, Yada onlar eski sevgililer. Eskiden, eskirdi sevgililer ama paslanmazdı, Kalemim oksit, Ya biz yeni sevgiliyiz ya eski sevgililer. Eskiden diye bir şey yok artık, Yenisini hissemediler yüreklerinde, Yüreğinde eski sevgi’li’ler. ** Mayıs'ı hatırlar gibiyim; seni hatırladığımda yazdıklarım hala ajandamda saklı. Sen gittin gideli kaç insana daha seni seviyorum dedim bilinmez. Ama ben, "sana aşık olmak istiyorum" demiştim.. Bilemedin..
sen yalnızlığımsın sen, şiir, sen benim yıkılmayışımın 3 sene kaçak gezmiş hükümlüsüsün. bilemiyorum seni, ne kadar okusamda çıkartamıyorum yüzünü. sırf güzel güldüğüm günleri hatırlasın diye, evden çalıp kaçırdığım albümün içindeki muzip gülümseyişimsin, sevgiliye verdiğim. Onda kalan en özlenesi şeysin sen, ve her gece uyurken saçıma gözyaşlarını silen, ve sen şiir, maki bir ormanda içten bir of çekip özlediğim karadenizsin..
hep farklı olmamalı hayat. eğer yeterince dost, müzik ve kadeh varsa rutini bozmanın manası yok.. ** telefonda ismini buldum, ara tuşuna bastım. .. .. birde gülerek telefonu kapattığımı hatırlıyorum. çok aşıktım, sanki Turgut Uyar göğe bakıyordu..
Bir oda düşün Bedensel, fizyolojik yoksun. Aşkın İDEOLOJİK direniyor. Bir gün dijital ses dalgalarına Gerek kalmadan, ANALOG sevicem seni..
Hayatın ilk asimile olduğu, Yıllara denk geliyordum. Fazla ağırdı başlarda her şey; Aşk illeti ile sonraları tanıştım. Büyümek, çalışmak derken ülkelere dair fikirlerimiz oluştu. Anladık ki, avuçlarımızı yerede çevirsek boştu. Az ağladım, ama ağladım. Çünkü gülünce anlayamazdı kimse Neşet’in sevdasını ve değil miydi ülkemde sevmek; Kimseler duymadan yar oy..
Büyük karmaşık bi akşam Bir sürü pişmanlık, onları bastıran hazlar Hatta değdimiıslandığına, bunu bilemeyişin. Gittikçe hüzne boğulup cevap veremeyişin Nedenleri sorgulamak Hastalıklar çekmek Uzun uzadıya öksürük nöbetleri Kahretsin, günah mı, sevap mı bu aşk. Bilmiyorum nefesim, bilemiyorum Telefon sinyalleri mi, özlem mi öldüren Bilemiyorum.. ** Zor şeydir, öpmek elini beline kadar götürmek zordur. Çünkü aşk sadakattir. Ona , onun bedeniyle bile ihanet edemezsin. Her zaman kötüdür,faişeye fail olacaktır sevda. Ve onu yaşayamayacak 2000’li yıllarda çocuklar..
Bilir misin vedalaşmamak nedir? Elvedaya muhtaç bir hüzün yaşarsın.. -‐-‐ Uzun mesafelerde kaybetmeyecektim seni, elimden çekip koparamayacaktı bu sefer dogmatik hurafeler örneğin; Çünkü beni yaratmışlığında gizliydim ya da yarına çıkma ümidi. Sabaha uyanmaktan, sabahlamaktan kalbim yanlış atar oldu, güneşi gördüğümde mutsuz, o olmadığında mutsuz, sen olmadığında katıksızdım. Sabahları geç uyanmak istiyor, geç uyandığımda ise geçiştiriyordum gecikmelerimi. Sevdiğim insanları unutmuş, sevdiklerim tarafından unutulmuş ama hatırlamakta güçlük çekmekten güçlenmiştim.
Kendi kendime topluma mal olamıyordum. Birey kalamıyordum bazı zamanlar, bazı zamanlar da bir ben bir ay kalıyorduk. Babamız bir ay kira veremese bir an önce aç kalmaya başlayacak çocuklardık. Ama seviyordum. Babamla hiç tartışmamıştım örneğin, hiç boynundan silkeleyip tokat yememiştim, boynuna sarılmışlıklarım farklıydı ama, sarılıp ağlamaları yaşamadım hiç bir sevgiliyle, gülmekten vakit bulamazdık, gülünecek halimize kahkaha atardık hep. Ağlamarımız farklıydı ama. Büyüyor muyduk, yoksa ukalalıkmıydı bu yaptığımız babamında dediği gibi biz daha bir şey bilmiyor muyduk, yoksa diğerlerinden farklı, anlatamıyor muyduk doğruları bir türlü. Ülkeden kaçmak yoktu içimizde ama ülkemize karşıydık, krallara, idamlara karşıydık. Sırf
yetişemiyor diye itfaiye araçları o sokaklara; kül olan ağlamalara, yanan ayrılıklara ve tekerrürü imkanzızlaştıran alevlere karşıydık. Sivasta, sınırda, şehirde yaftalanıyorduk; bağırışımızın, yumruğumuzun, yaralanışımızın adıydı bölücülük, oysa ki biz bizi öldürenle bile oturup çay içmenin, çaydanlığı sobanın üstünden alırken parmaklarımızın yanışının hasretiyle, kısılana kadar sesimiz, bağırıyorduk. İyi çocuklarız, büyüyünce utanacak bir şey yok dostum. Hayalperestlik de değil yapılanlar. Bugüne kadar sırf kabul etsinler diye beni aralarına, saçma buldum gece ağlamalarını, gözlerim kırmızı bir şekilde. Şimdi ne saçmalıklarını bana yıkanları düşünüyorum, ne de
bastığım tuşlardan saçmalık çıktığına inananları. Hayatımın yeni rengine bir bildiridir en argosundan, beklemek zor değil; geç olsun, zor olsun, ağlamaklı olsun ama öyle bir olsun ki vay be diyeyim; ne gelmek o öyle: Ahenkle Gel Ulan!! -‐-‐
Başlık: KEŞKE pazarlama paragrafı! Paragraf: Bir plak almaya gidin örneğin, nerede bu meret diye araştırın. Belki, onu aynı sizin aradığınız gibi arayan birisini göreceksiniz; belki tam da orada, beklediğiniz kişiyi bulacaksınız. Hiç bu açıdan düşündünüz mü?! Eğer amacınız sevgilinizle şiir kitapları yazmaksa yazmaya başlayın, belki sizi orada bir yerlerde elinde kalemle bekliyordur. Belki birini bulup başlamak yerine, yalnızlığınızı sırt çantanızın en büyük gözüne tıkıştırıp herkesten önce yola çıkmalısınız. Size REDDEDİLEMEYECEĞİNİZ bir teklif..
daha önce umursamazdım pek, pek duygulanmazdım akşamları. nereden bilecekti avuç içlerine kondurulacak bir busenin hasreti yakar ömre bedel tüm hayalleri.. ** Kapılmamak gerekir, “Bağlanmayacaksın” der Can üstad; “o olmadan yaşayamam demeyeceksin”; ama ne yapayım aynı adam bir de nasihat ediyor: Sevgisiyle karşında sapasağlam duramayan birine, asla yaslanmayacaksın.. Anlayacağın biraz da adam olacaksın, eğer sapasağlam duruyorsa, kaçmayacaksın..
Göz göze gelinen anların kıymetini bilmeseydim en az senin kadar pişman olurdum; yaptığım her şeyin arkasındayım, kaldığım ve istenmediğim için de gram pişman değilim.. ** varlığın yeterken, yanımda olman.. yazılmış onlarca ayrılık şiirinin canına kastedercesine bakman.. İşte en büyük zenginlik bu..
Annemle kavga edip sana gülümsüyorum. Haddimi aşarcasına, asilik yaparcasına aşığım sana.. -‐-‐ Ve her şeye rağmen kirlenmiş olan aşk kelimesi sende tekrar aklanacak. Sırf bir yüzyıl daha kimse aşktan korkmasın diye ölümüne seveceğim seni.. ** Rakı bile bir zamanlar 7,50 liraymış; insanlar mı değişmeyecek..
Benim sana aşık olmam problem değil, Birleşmiş milletler lozanı yırtar diye korkuyorum, boğazlar bu kadar aşka parsellenemedi.. ** Tut ki aramıza birisi girecek olursa önce beni çıkar hayatından, şerefin kalsın..
Geçen gün milföy hamuru aldık, arasına katık koyduk, onu yedik.. Sonra oturup çay içtik. Hayat diyorum aşktan mantıklı lan.. **
Çok bariton duygular beslemiştik oysa ki, çok güzellerdi. Çok alımlı ve bizi beğenen duygular. Aramıza giren duygular. Hep onlar yüzünden koptuk, koptunuz, koparılmaya devam ettiniz. Sapasağlam yeltenmek istemiyor mu insan.. Cevap yok, ses yok.. Koynumuzda nice duygular beslemişiz, suya atlayınca nice duygulara sarılmışız.. Tedirginlik yok, ihmal yok.. Duygusuz bir surat ifadesinde çokta güzeldin.Ben bir kenara şarkı karalamışlığıma üzülüyorum sadece.
..ve bir anlamı yoktur beklemenin.. Çünkü kaderin yüzünüze ne zaman güleceğini bilemezsiniz. Gerekeni yaptıktan sonra beklemek sadece kanmaktır. Hatta sizi hak edene ve sizin hak ettiğinize karşı kaybettiğiniz zamanın adıdır beklemek.. Hayatın son nüshasını da bu şehrin ana caddelerine adayıp, o köşe bucaktaki kafenin en üst katından hayaller kurmaya devam. Sevmek değil bu, hayal kurulacak birisine ihtiyacım var; o da sensin. ama sensizken daha iyi beceriyorum bu işi..
fazla şekilde kahve tüketmek insanlara zarar verebilir, çünkü fazla uyanık tutar. aşık olmak için bir rüya görmek; ve o rüyaya gerçeklerden çok inanmak gerekir. Kahve içmek insanlara zarar vermez; çünkü rüyayı gerçekleştirmenin en kolay yolu uyanmaktır. kahvenin canı cehenneme seni seviyorum! ** o sırada bir kaç şey düşünüyor olabilirim.. seni seviyorum dedim mi acaba? merak uyandırıcı. çünkü seviyorum aslında.