ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

245
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU (ULUSLARARASI KAMU HUKUKU) ANABİLİM DALI EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞI Yüksek Lisans Tezi Hande DAĞISTANLI Ankara – 2006

Upload: nguyennguyet

Post on 31-Jan-2017

237 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU (ULUSLARARASI KAMU HUKUKU)

ANABİLİM DALI

EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞI

Yüksek Lisans Tezi

Hande DAĞISTANLI

Ankara – 2006

Page 2: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

II

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU (ULUSLARARASI KAMU HUKUKU)

ANABİLİM DALI

EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞI

Yüksek Lisans Tezi

Hande DAĞISTANLI

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Serap AKİPEK

Ankara – 2006

Page 3: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

I

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER .............................................................................................. I

KISALTMALAR ............................................................................................ V

GİRİŞ ........................................................................................................... 1

Birinci Bölüm

ULUSLARARASI HUKUKTA KITA SAHANLIĞI

I. GENEL OLARAK KITA SAHANLIĞI KAVRAMI...................................... 5

II. HUKUKİ AÇIDAN KITA SAHANLIĞININ TARİHSEL GELİŞİMİ ............ 8

A. GENEL OLARAK................................................................................ 8

B. TRUMAN BİLDİRİSİ ........................................................................... 12

C. LATİN AMERİKA DEVLETLERİ VE DİĞER DEVLETLERİN KITA

SAHANLIĞI İLE İLGİLİ İDDİALARI .................................................... 14

D. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HUKUK KOMİSYONU’NUN

ÇALIŞMALARI .................................................................................... 18

E. 1958 CENEVRE KITA SAHANLIĞI SÖZLEŞMESİ VE

SONRASINDA GÖRÜLEN DAVALAR.............................................. 21

1. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi...................................... 21

2. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi Sonrası

Görülen Davalar ............................................................................. 26

a. Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları ....................................... 26

b. İngiltere-Fransa Kıta Sahanlığı Davası ..................................... 30

c. Tunus-Libya Kıta Sahanlığı Davası ........................................... 36

F. 1982 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ VE

SONRASINDA GÖRÜLEN DAVALAR............................................... 39

Page 4: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

II

1. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi........................ 39

2.1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi Sonrası

Görülen Davalar.............................................................................. 46

a. Maine Körfezi Davası ................................................................ 46

b. Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası ......................................... 52

c. Saint Pierre ve Miquelon Adaları Davası................................... 61

d. Greenland – Jan Mayen Davası ............................................... 63

e. Eritre-Yemen Davası................................................................. 65

G. KITA SAHANLIĞININ SINIRLANDIRILMASI...................................... 75

H. KITA SAHANLIĞININ HUKUKSAL REJİMİ ....................................... 78

İkinci Bölüm

EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞININ ORTAYA ÇIKIŞI

I. GENEL OLARAK EGE DENİZİ’NİN KONUMU .......................... 82

A. EGE DENİZİ’NİN JEOLOJİK YAPISI .................................... 82

B. EGE DENİZİ’NİN EKONOMİK DEĞERİ ................................ 87

C. EGE ADALARI’NIN DURUMU .............................................. 89

D. BÖLGENİN JEOSTRATEJİK DEĞERİ ............................. 103

1. Ege Denizi ..................................................................... 103

2. Ege Adaları.................................................................... 103

a. Kuzey Ege Denizi’ndeki Adalar................................. 104

b. Güney Ege Denizi’ndeki Adalar ................................ 105

Page 5: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

III

II. EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞININ ORTAYA ÇIKIŞI

VE GELİŞİMİ .......................................................................... 106

A. GENEL OLARAK .............................................................. 106

B. YUNANİSTAN’IN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK

KONSEYİ’NE VE ULUSLARARASI ADALET DİVANI’NA

BAŞVURUSU ...................................................................... 115

C. ULUSLARARASI ADALET DİVANI’NIN KARARI............... 121

D. MART 1987 EGE KITA SAHANLIĞI BUNALIMI ............... 128

E. DAVOS SÜRECİ ................................................................ 133

F. DAVOS SÜRECİ SONRASI TÜRK-YUNAN DİYALOĞU ... 137

Üçüncü Bölüm

EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞININ ESASINA İLİŞKİN

TARAFLARIN GÖRÜŞLERİ

I. YUNANİSTAN’IN EGE KITA SAHANLIĞI

SINIRLANDIRILMASININ ESASINA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ .....150

A. SİYASAL VE ÜLKESEL BÜTÜNLÜK İDDİASI .....................150

B. ADALARIN KITA SAHANLIĞINA SAHİP OLMASI İDDİASI .154

C. TÜRKİYE İLE ADALAR ARASINDA EŞİT UZAKLIK

İLKESİNİN UYGULANMASI İDDİASI ..................................162

Page 6: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

IV

II. TÜRKİYE’NİN EGE KITA SAHANLIĞI SINIRLANDIRILMASININ

ESASINA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ...............................................167

A. ANLAŞMANIN ESAS OLMASI GÖRÜŞÜ ............................167

B. DOĞAL UZANTININ ESAS OLMASI GÖRÜŞÜ...................169

C. HAKÇA İLKELERİN UYGULANMASI ..................................170

D. ADALARIN ÖZEL DURUMLAR OLUŞTURMASI GÖRÜŞÜ 176

E. EGE DENİZİ’NİN YARI-KAPALI DENİZ OLMASI GÖRÜŞÜ 177

F. LOZAN DENGESİ ................................................................180

III. EGE KITA SAHANLIĞI SINIRLANDIRILMASININ ÇÖZÜM

YOLLARINA İLİŞKİN TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’IN

GÖRÜŞLERİ .............................................................................185

SONUÇ…………………………………………………………………190

KAYNAKÇA…………………………………………………………….195

EKLER...........................................................................................212

ÖZET

ABSTRACT

Page 7: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

V

KISALTMALAR

A.B.D. : Amerika Birleşik Devletleri

A.Ü. :Ankara Üniversitesi

AB : Avrupa Birliği

AET : Avrupa Ekonomik Topluluğu

B.M. : Birleşmiş Milletler

B.M.D.H.S. : Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi

bkz. : Bakınız

C : Cilt

çev. : Çeviren

der. :Derleyen

ed. : Editör

FIR : Flight Information Region/Uçuş Bilgi Bölgesi

G.K.R.Y. : Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

GAÖ : Güven Artırıcı Önlemler

GB : Gümrük Birliği

haz. : Hazırlayan

I.C.J. : İnternational Court of Justice

km : Kilometre

Page 8: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

VI

km2 : Kilometre kare

M.T.A. : Maden Tetkik Arama

md. : Madde

NATO : North Atlantic Treaty Organization/Kuzey Atlantik

Antlaşması Örgütü

No : Numara

Nos : Numaralar

para : Paragraf

paras : Paragraflar

PKK : Kürdistan İşçi Partisi

PASOK : Panellino Sosialistiko Kinima / Pan Helenik Sosyalist

Parti

s. : Sayfa

S :Sayı

T.P.A.O. : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı

T.C. : Türkiye Cumhuriyeti

Tüdav : Türk Deniz Araştırmaları Vakfı

U.A.D. : Uluslararası Adalet Divanı

yay.haz. : Yayına hazırlayan

v.s. : Vesaire

Page 9: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

1

GİRİŞ

Türkiye ile Yunanistan iki komşu devlet olmalarına rağmen iki ülke

arasında Ege Denizi’ne ilişkin Ege sorunları olarak adlandırılan birçok sorun

bulunmaktadır. Bu yüzden Türkiye ile Yunanistan arasında birleştirici bir rol

oynaması beklenen Ege Denizi bugün bir sorunlar denizi görünümündedir.

Ege sorunları birbirinden ayrı gibi görünmesine karşın birbirleriyle

ilişkili olup;1 kıta sahanlığının sınırlandırılması, karasularının genişletilmesi,

hava sahası ve FIR (Flight Information Region / Uçuş Bilgi Bölgesi)

sorumlulukları, Ege Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsünün ihlali,

egemenliği devredilmemiş ada adacık ve kayalıklar sorunlarını

kapsamaktadır.2

Bu çalışmanın konusu, 1973 yılında ortaya çıkan ve bugüne kadar

çözülemeyen, zaman zaman Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren

Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığıdır. Türkiye ve Yunanistan, Ege Denizi’ndeki

kıta sahanlığı üzerinde hak sahipliği ve kıta sahanlığının sınırlandırılması

konusunda ihtilaf halindedirler.

Kıta sahanlığı konusunda Yunanistan, Ege Adaları’nın Yunan

ülkesinin ayrılmaz bir parçası olduğu, Yunan egemenliğinde bulunan Ege

Adaları’nı kıta ülkesinden ayırmadan Yunan ülkesinin bir bütün olarak ele

1 Sertaç Hami BAŞEREN, Ege Sorunları, Tüdav Yayınları No: 15, İstanbul, 2003, s. 3. 2 Fuat AKSU, Türk-Yunan İlişkileri, İlişkilerin Yönelimi Etkileyen Faktörler Üzerine Bir İnceleme, A.Ü. Basımevi, Ankara, 2001, s. 59.

Page 10: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

2

alınması gerektiği, adaların da kıta ülkesi ile eşit bir biçimde kıta sahanlığına

sahip olduğu, Türkiye ile adalar arasında eşit uzaklık ilkesinin uygulanması

gerektiği, görüşlerini öne sürmektedir. Aynı konuda Türkiye ise, Ege Kıta

Sahanlığı’nın anlaşma ile sınırlandırılması gerektiği, doğal uzantının esas

olduğu, sınırlandırmada hakça ilkelerin uygulanması gerektiği, adaların özel

durumlar oluşturduğu, Ege Denizi’nin yarı-kapalı deniz olduğu ve bu konuda

Lozan dengesinin korunması gerektiği görüşündedir.

İki ülke, Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığının çözüm yöntemi

konusunda da anlaşmazlık içindedirler. Yunanistan’ın resmî görüşü; Türkiye

ile arasında Ege Denizi’ne ilişkin mevcut tek sorun olarak kabul ettiği kıta

sahanlığı sorununun Uluslararası Adalet Divanı’na (U.A.D.) götürülerek

çözümlenmesidir. Türkiye’nin resmî görüşü ise, Ege Denizi’ne ilişkin tek

sorunun kıta sahanlığının sınırlandırılması olmadığı, birbirleriyle ilişkili başka

sorunların da bulunduğu, sorunların bir bütün olarak ele alınması gerektiği ve

çözümün öncelikle karşılıklı görüşmeler yoluyla bulunması şeklindedir. Öte

yandan Türkiye, U.A.D.’ye gitmeyi de reddetmemektedir. Ancak 1999

Helsinki Zirvesi’nde alınan Karar ile iki ülke arasındaki Ege Denizi’ne ilişkin

sorunlar yeni bir boyut kazanmıştır. Yunanistan Helsinki Zirvesi Kararı’yla iki

ülke arasındaki sorunları, (Yunanistan’a göre sadece kıta sahanlığı) Avrupa

Birliği (AB) platformuna taşıyarak AB sorunu haline getirmiştir. Türkiye AB’ye

girme isteğiyle Helsinki Zirvesi’nde alınan Kararı kabul ederek daha önceden

gitmeye pek yanaşmadığı U.A.D.’ye sorunların diğer barışçı yollarla

çözülememesi halinde gidebileceğini beyan etmiş, üstelik Helsinki Zirvesi

Kararı’yla AB’nin aday ülkeleri üye ülkelerle olan sınır sorunlarını tam üye

Page 11: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

3

olmadan önce çözme şartına tâbi tutmasıyla Türkiye, zaman açısından da

sınırlandırılmıştır.

“Ege Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı” başlıklı bu tezde amaç; Ege Denizi

Kıta Sahanlığı uyuşmazlığına ilişkin Türkiye ve Yunanistan’ın görüşlerini

ortaya koyarak, uluslararası hukuk düzenlemeleri karşısında tarafların

görüşlerinin hukuki geçerliliğini belirlemektir.

Üç bölümden oluşan tezin birinci bölümünde; konunun daha iyi

anlaşılabilmesi için öncelikle jeolojik açıdan kıta sahanlığının tanımı yapılmış,

kıta sahanlığı kavramının tarihsel gelişimi anlatılmış, böylece kıta sahanlığı

ve sınırlandırılmasına ilişkin uluslararası hukukun günümüzde vardığı nokta

ortaya konmak istenmiştir. Bu yapılırken kıta sahanlığı konusunda oluşan

uluslararası hukuku ilk defa kodifiye eden ve hukuki bir kavram olarak kıta

sahanlığının tanımını ilk kez yapan 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi

ve 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (B.M.D.H.S.)

incelenmiş, ayrıca konumuz olan Ege Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı ile

benzerlik taşıdığı düşünülen davalar kronolojik sırayla anlatılmıştır. Daha

sonra kıta sahanlığının sınırlandırılması ve hukuki rejimi üzerinde

durulmuştur.

Tezin ikinci bölümünde; uyuşmazlığa konu olan Ege Denizi’nin

konumu, jeolojik yapısı, ekonomik ve stratejik önemi anlatılırken Ege

Adaları’na ilişkin bilgi de verilmiştir. Daha sonra Türkiye ve Yunanistan için

Page 12: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

4

hayati önemi olan Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığının ortaya çıkışı ve tarihsel

süreç içindeki gelişimi irdelenmiştir.

Tezin üçüncü bölümünde ise; tarafların uyuşmazlığın esasına ve

çözüm yöntemine ilişkin görüşleri ayrıntılı olarak ele alınmaya çalışılmış, ilgili

Sözleşme hükümleri ile uluslararası hakem ve mahkeme kararları

çerçevesinde, tarafların görüşlerinin ve dayanaklarının hukuki geçerliliği

değerlendirilmiştir.

Page 13: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

5

Birinci Bölüm

ULUSLARARASI HUKUKTA KITA SAHANLIĞI

I. GENEL OLARAK KITA SAHANLIĞI KAVRAMI

Kıta sahanlığı, kıyı devletinin kara ülkesinin denizin altında doğal

olarak devam eden deniz yatağı ve onun toprak altına verilen addır.3

Hukuksal anlamda kıta sahanlığı kavramı İkinci Dünya Savaşı

sonrası ortaya çıkmıştır. Söz konusu kavram yer bilimin (jeoloji) belirlediği

öğeler üzerine dayanmaktadır. Bu nedenle, kıta sahanlığını, hukuksal açıdan

ele almadan önce, dünyamızın yer bilim açısından yapısını kısaca tanımak

gerekir.4

Dünya yer bilimsel açıdan iki değişik yer kabuğuna sahip

bulunmaktadır: i. Deniz seviyesinin üstünde kalan kıtalar; ii. Deniz

seviyesinden yaklaşık 5 km derinliği olan büyük okyanus tabanları. Söz

konusu iki büyük oluşum yer kabuğunun yüzünü ve ikisi arasındaki sınırı, kıta

sahanlığının da yer aldığı kıta kenarını (continental margin) teşkil etmektedir.

Jeolojik ve jeofizik incelemeler kıtaları oluşturan yer kabuğu ile okyanusları

oluşturan yer kabuğunun çok belirgin farklılıklarının olduğunu ortaya

3 Hüseyin PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı ve Ege Kıta Sahanlığı Sorunu,” Aziz Köklü’nün Anısına Armağan, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 535, Ankara, (1984), s. 395. 4 Hüseyin PAZARCI, Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, 7. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003, s. 363; Hüseyin PAZARCI, Uluslararası Hukuk, 1. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003, s. 277.

Page 14: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

6

koymaktadır.5 Yer kabuğunu, iç kısımdan ayıran çok belirgin Mohorovicic

yüzeyine kadar dış kabuğun kalınlığı, kıtalar altında ortalama 35 km ve

okyanuslar altında ortalama 6 km’dir. Yer kabuğunun yaklaşık %40’ını

oluşturan kıtasal kabuk daha kalın, fakat hafif granitik malzemeden; kıtasal

kabuğun altında da devam eden, okyanus tabanını oluşturan okyanus

kabuğu ise daha ince, fakat daha ağır bazaltik malzemeden oluşmaktadır.6

Sözü edilen iki kütle arasında geçişi oluşturan kıta kenarları, Atlantik ve Hint

Okyanus’ları çevresinde Pasifik Okyanusu’nu çevreleyen kıta kenarına göre

genellikle daha geniştir. Toplam okyanus yüzeyinin yaklaşık %15’i kıta

kenarının sualtında kalmış kısmını oluşturmaktadır. Kıta kenarı 4 bölümden

meydana gelmektedir. Bunları karadan denize doğru tanımlarsak:7

1. Deniz Seviyesi Üstündeki Kıyı Düzlüğü: Kıta kenarının deniz

yüzeyi ile birleştiği yere kadar uzanan kara bölümüdür.8

2. Yer Bilimsel Anlamda Kıta Sahanlığı9 (Continental Shelf):

Jeolojik anlamda kıta sahanlığı, kıyıdan sonra hemen başlayan sualtı

alanıdır. Yüzeyi kilometre başına ortalama 1.7 metre dalmaktadır. Kıta

sahanlığı ortalama, 135 metre derinliğe kadar inmektedir. Ancak 600 metre

derinliğe kadar inen yerler de vardır. Genişliği ortalama 75 km olup,

5 Cengiz KARAKÖSE, “Ege’deki Deniz Sorunlarında Türk ve Yunan Görüşleri: Jeolojik Açıdan,” Ege’de Deniz Sorunları Semineri, A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 552, Ankara, 1986, s. 53-54. 6 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 364; KARAKÖSE, s. 54. 7 Şekil için bkz. Ek-1. 8 KARAKÖSE, s. 54. 9 Yer bilimsel anlamda kıta sahanlığını, hukuki anlamda kıta sahanlığıyla karıştırmamak gerekir. Jeolojik (yer bilimsel) anlamda kıta sahanlığı, hukuki anlamda kıta sahanlığının bir bölümünü oluşturur. Başka bir deyişle, hukuki anlamda kıta sahanlığı; yer bilimsel anlamda kıta sahanlığı, kıta yamacı ve kıta yükseliminin tümünü içerir. PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 367.

Page 15: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

7

Sibirya’nın kuzeyinde olduğu gibi 700 km’ye kadar da çıkabilmektedir.

Kıtaların aşınması sonucu oluşan kum, çakıl, toprak ve diğer malzemelerin

akarsularla denize getirildiği deltalar; dalgaların kıyıdan aşındırdığı yine kum,

çakıl ve toprak malzeme ile kimyasal ve biyolojik yollarla oluşan kireç

taşlarının meydana getirdiği tortul kayalar, genellikle kıta sahanlığını

kaplamaktadır. Yüz milyonlarca sene süregelen bu olay sonucu, kalınlığı

binlerce metreye ulaşan çökel tabakalar meydana gelmektedir. Kıta

sahanlıklarını örten çökel kayalardan halen dünya petrolünün %20’si

üretilmektedir. Gelişen teknolojiye bağlı olarak üretim miktarı artmaktadır.10

3. Kıta Yamacı ya da Şevi (Continental Slope): Kıta kenarı ile

denizin birdenbire derinleştiği bölgede yer alır. Kıta yamacının ortalama

derinliği 1500-4000 metredir. Genişliği 20-100 km arasındadır. Deniz

tabanının yaklaşık %8.5’ini oluşturur. Dünyadaki toplam alanı 55 milyon

km2’dir.11

4. Kıta Yükselimi ya da Eşiği (Continental Rise): Kıta yamacının

tabanından, okyanus tabanına doğru, çok az eğimli olan kısımda yer alır.

Ortalama eğimi 0.5 derecedir. Genişliği 0-600 km; derinliği ise 4000-5000

metre arasında değişir. Toplam alanı, 25 milyon km2’dir.12 Kıta yükseliminin

de önemli petrol potansiyeline sahip olduğu tahmin edilmektedir. Ege

Denizi’nde olduğu gibi yarı kapalı ve kapalı denizlerde kıta yükselimine pek

10 İbrahim KÂMİL, “Türkiye ile Yunanistan Arasındaki Kıta Sahanlığı Meselesi I,” Batı Trakya’nın Sesi, S: 27 (Şubat 1991), s. 25; KARAKÖSE, s. 54-57. 11 Aslan GÜNDÜZ, The Concept of the Continental Shelf in its Historical Evolution (With Special Emphasis On Entitlement), Marmara Üniversitesi Yayın No: 490, İstanbul, 1990, s. 5-6. 12 GÜNDÜZ, The Concept…, s. 6.

Page 16: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

8

az rastlanmaktadır. Kıta kenarından sonra ise, okyanus tabanı

başlamaktadır.13

Bazı bölgelerde doğal anlamda hiçbir kıta sahanlığı bulunmayabildiği

gibi14 bazen kıta sahanlığı çok dar ya da tam tersine pek geniştir.15 Adaların

çevresinde de kıta sahanlığı olabilir; sığ denizlerde bütün adaların ortak

sahanlığı, kıta ile birlikte bir bütün oluşturabilir. Kıta sahanlığı bazen düz ve

muntazam16; bazen de özellikle dağlık bölgelerde, engebeli olur.17

II. HUKUKİ AÇIDAN KITA SAHANLIĞININ TARİHSEL GELİŞİMİ

A. GENEL OLARAK

İnsanlığın, karalardaki iktisadi imkânların giderek azaldığını görmesi,

yeni kaynak arayışlarını hızlandırmıştır. Denizlerin de karalar gibi birçok

bakımdan zengin olduğunun keşfedilmesi insanoğlunu denizlere yöneltmiştir.

Deniz dibinde inci, mercan, sünger ile çok zengin mineral yataklarının

bulunması, 19’uncu yüzyıldan itibaren deniz dibinde bulunan canlı - cansız

zenginliklere petrol ve doğal gazın da eklenmesiyle, devletlerin deniz ve

deniz dibine olan ilgileri artmıştır.

13 KARAKÖSE, s. 57. 14 Örneğin; And Dağları Kıyıları. 15 Örneğin; Guyana Kıyıları. 16 Örneğin; Fransa ve İngiltere Sahilleri. 17 Melda SUR, Uluslararası Hukukun Esasları, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayını, İzmir, 2000, s. 316.

Page 17: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

9

Gelişen teknolojinin insanoğluna, denizin ulaşılmaz kabul edilen

kesimlerini dahi kontrol altına alarak işletme imkânı sunması, devletlerin

denizler üzerinde hâkimiyet kurma çabalarını artırmıştır.18

Devletlerin tek taraflı iddiaları ve eylemleri ile başlayan denizlerde

hâkimiyet kurma süreci, devletlerin sayısının artması, teknolojinin

gelişmesine paralel olarak deniz alanlarının araştırılması ve işletilmesi

imkânlarının çoğalması ile daha karmaşık bir hale gelmiş ve hukuki

düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmıştır. İlk olarak karasuları

sınırlandırılmasıyla başlayan üç, dört, altı mil ya da top menzili gibi mesafe

ölçüleri ile şekillenerek iki yüzyıla yakın bir süre devam eden tartışmalar daha

sonra kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi kavramları da içine

alarak genişlemiştir.19

Kıta sahanlığı kavramı, tarihsel gelişimi içinde incelendiğinde,

Truman Bildirisi’nden önce de, bazı devletlerin kıta sahanlığı üzerinde hak

iddia ettikleri görülmüştür. Kıta sahanlığı üzerindeki iddialar 1900’lerin

başlarına kadar uzanmaktadır. Portekiz, 9 Kasım 1910 tarihli Kararname ile

kıta sahanlığında 100 kulacı aşmayan derinliklerde, deniz dibini tarayarak

balık avlamanın balıkların hem gıda sahasını, hem de balık yuvalarını yok

etmekte olduğu, böylece yeri doldurulmaz bir servet kaybına sebep olduğu

gerekçesiyle; 100 kulaçtan az derin yerlerde ve sahilden üç milden uzaklıkta

18 Mehmet GÖNLÜBOL, “Konunun Takdimi,” Ege’de Deniz Sorunları Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 552, Ankara, 1986, s. 4. 19 Enver BOZKURT – M.Akif KÜTÜKÇÜ – Yasin POYRAZ, Devletler Hukuku, Gözden Geçirilmiş Üçüncü Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, 2003, s. 115.

Page 18: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

10

bu yöntemle avlanmayı yasaklamıştır.20 Portekiz’in 1910 tarihli Kararnamesi

ile, ilk kez kıta sahanlığı üzerinde balıkçılık düzenlenmeye çalışılmış ve

ulusal yetki, karasularının dışındaki bir alana genişletilmiştir.21

Daha sonraları kıta sahanlığı meselesi balıkçılıkla ilgili olarak, çeşitli

konferanslarda ele alınmaya başlanmıştır. Kıta sahanlığının balık bakımından

en zengin bölge olduğunu saptayan İspanyol oseanograf Odon de Buen,

1916 yılında Madrid’te toplanan İspanya Ulusal Balıkçılık Kongresi’nde

karasularının bütün kıta sahanlığını kapsayacak şekilde genişletilmesi

gerektiğini ileri sürmüştür. 1916 yılında Arjantin’li denizci Segundo R. Storni

de aynı görüşü öne sürmüş; 1927 yılında ise, Lizbon Üniversitesi

profesörlerinden Magelhaes Milletler Cemiyeti’ne verdiği raporda; Arjantin’li

uluslararası hukuk profesörü Suarez, San Paulo Konferansı’nda; hem

balıkların korunması hem de gelişen deniz sanayinin ihtiyaçları açısından

faydalı olacağı gerekçeleriyle karasularının bütün kıta sahanlığı boyunca

genişletilmesi görüşünü benimsemişlerdir.22

İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında Amerika Devletleri Teşkilatı’nın

21 üyesi tarafından yayınlanan, 3 Ekim 1939 tarihli Panama Bildirisi’nde bu

devletler, İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldıkları süre zarfında, kıtanın

20 Kıta Sahanlığı ve Sorunları, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, İstanbul, 1974, s. 5. 21 GÜNDÜZ, The Concept…, s. 16. 22 Edip F. ÇELİK, Milletlerarası Hukuk, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1987, s. 221; D.P.O’CONNELL, The International Law of the Sea, Clarendon Press, Oxford, 1982, s. 469-470; KÂMİL, “Türkiye ile I…,” s. 26.

Page 19: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

11

savunmasını sağlamak amacıyla, genişliği 50-300, yer yer 1200 millik

mesafeye kadar açık denizde, güvenlik bölgeleri ilan etmişlerdir.23

Deniz altı doğal kaynakları bakımından kıta sahanlığını, uluslararası

uygulamanın konusu haline getiren ilk girişim ve ilk uluslararası belge,

İngiltere ile Venezüella arasında 26 Şubat 1942’de imzalanan Paria

Körfezi’nin deniz altı sahaları ile ilgili olan Paria Körfezi Antlaşması’dır.

Paria Körfezi, İngiliz sömürgesi Trinitad ile Venezüella arasında

bulunan ve genişliği 70, uzunluğu 30 mil olan, derinliği ise 200 metreden az

bir kıta sahanlığı teşkil eden ve petrol bölgesi olduğu tahmin edilen bir

körfezdir.24

Paria Körfezi Antlaşması ile; İngiltere ve Venezuella, Paria Körfezi’ni

bölüşmüşler ve böylece kıta sahanlığının işletilmesi iki devlet arasında

paylaşılmıştır. Böylelikle o tarihe kadar sadece, balıkçılık bakımından ele

alınmış olan kıta sahanlığı sorunu deniz altı madenciliği ile ilgili olarak da

ortaya çıkmıştır. Paria Körfezi Antlaşması iki taraflı olması nedeniyle yalnız

bu devletleri bağlamaktadır.25 Paria Körfezi Antlaşması’ndan sonra, kıta

sahanlığı sorununda sadece balıkçılık yönünü düşünen ülkeler dikkatlerini

petrole çevirmişler ve kendi bölgelerinde de bu stratejik hammaddenin var

olabileceği ihtimalini düşünmeye başlamışlardır. Bu sebeple Paria Körfezi 23 Sevin TOLUNER, Milletlerarası Hukuk Dersleri Devletin Yetkisi Yer ve Kişiler Bakımından Çevresi ve Niteliği, Gözden Geçirilmiş Dördüncü Bası’dan Tıpkı Beşinci Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 1996, s. 192. 24 Seha L. MERAY, Devletler Hukukuna Giriş, C: I. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1959, s. 466; Richard YOUNG, “Recent Developments with Respect to the Continental Shelf,” The American Journal of International Law, Volume: 42, No: 4 (October 1948), s. 850. 25 GÜNDÜZ, The Concept…, s. 20.

Page 20: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

12

Antlaşması, kıta sahanlığının işgaline ilişkin olmasına rağmen, diğer

devletlerden tepki görmemiştir.26

B. TRUMAN BİLDİRİSİ

Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.) Başkanı Harry S. Truman, 28

Eylül 1945’te iki bildiri yayınlamıştır. Bu bildirilerden ilki, “kıta sahanlığının yer

altı ve deniz yatağı doğal kaynakları” ile, ikincisi ise, “açık denizin bazı

bölgelerinde sahil balıkçılığı” ile ilgilidir.27 Kıta sahanlığının uygulanan hukuk

kavramı olarak ortaya çıkması, Truman’ın ilk bildirisiyle olmuştur.28

Yeni kaynakların araştırılması, uygun bir biçimde işletilmesi ve

korunması gereği nedeniyle, A.B.D. kıyılarına bitişik olan ve açık deniz

altında yer alan kıta sahanlığını oluşturan deniz yatağı ile onun toprak altı

alanlarının doğal kaynaklarının, A.B.D.’ye ait olup, onun yetki ve kontrolüne

tâbi olduğu hususunun duyurulduğu Bildiri’de, kıta sahanlığında kıyı devletine

inhisari haklar tanınması zorunluluğu bugün de geçerli kalan şu gerekçelere

dayanılarak doğrulanmak istenmiştir.29

- Devletin deniz yatağı ve altındaki doğal kaynakları işletebilmesi

ve bu kaynakların korunması, kıyıdan işbirliği yapılması ve önlem

alınmasını gerektirir;

26 Kıta Sahanlığı ve Sorunları, s. 6; KÂMİL, “Türkiye ile I…,” s. 26. 27 MERAY, s. 467; ÇELİK, s. 222. 28 PAZARCI, Uluslararası…, s. 278; Truman Bildirisi metni için bkz. Aslan GÜNDÜZ, Milletlerarası Hukuk Temel Belgeler Örnek Kararlar, 5. Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 2003, s. 460. 29 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 196.

Page 21: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

13

- Kendini koruma kaygısı, kıyı devletini, kıyıların ötesinde, bu

kaynakların işletilmesi için yapılması gerekli olan faaliyetleri

yakından izlemek zorunda bırakmaktadır;

- Kıta sahanlığı olarak tarif edilen alandaki kaynaklar, çok kez

ülkesindeki damar veya birikintilerin denize doğru bir uzantısını

oluşturur.

- Kıta sahanlığı, sahildar devletin kara ülkesinin bir uzantısıdır ve

bu nedenle doğal olarak ona aittir.30

Bildiri, ayrıca komşu devletlerle kıta sahanlığının sınırlandırılması

gerekiyorsa sınırlandırmanın hakça ilkelere göre yapılacağını

vurgulamaktadır. Bu arada, kıta sahanlığı üzerinde yer alan açık denizin

rejiminde herhangi bir değişiklik olmayacağı da ilan edilmektedir.31

Truman’ın Bildirisi’ne konu olan kıta sahanlığının yüzeyi 760.000 mil

kareden fazladır. Amerikan kıta sahanlığının genişliği Atlantik’te 20-250 mil,

Pasifik’te 150 mil arasındadır.32

Truman Bildirisi’nin sözünü etmediği temel sorunlardan olan, bir kıyı

devletinin kıta sahanlığı alanının nereye kadar uzanacağı konusundaki

açıklama ise, Bildiri’ye ilişkin olarak A.B.D. Hükümeti’nce yapılan basın

30 Sertaç Hami BAŞEREN, “Kıta Sahanlığı: Doğal Uzantı ve Mesafe İlkesi İlişkileri,” Dış Politika Dergisi, C: VI, S: 1 (Nisan 1995), s. 53. 31 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 365; PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 397. 32 MERAY, s. 468.

Page 22: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

14

bildirisinde yer almaktadır. Söz konusu basın bildirisine göre, kıta sahanlığı,

deniz yatağının 100 kulaç (200 metre) derinliğine kadar olan bölgeyi

kapsayabilecektir.33

C. LATİN AMERİKA DEVLETLERİ VE DİĞER DEVLETLERİN

KITA SAHANLIĞI İLE İLGİLİ İDDİALARI

Truman Bildirisi’nin hemen arkasından başlayarak birçok devletin,

kendi kıta sahanlıkları üzerinde, çeşitli haklar ve yetkiler öne sürdükleri

gözlenmektedir.34

Latin Amerika Devletleri iddialarını ya anayasalarında değişikler

yaparak ya da kanunlar, kararnameler ve bildiriler şeklinde tek taraflı

tasarruflarla açıklamışlardır. Hemen hepsi, iddialarına dayanak olarak şu

sebepleri öne sürmüşlerdir:

i. Coğrafi, morfolojik ve jeolojik bakımlardan kıta sahanlığı kıtaya,

dolayısıyla ülkeye bağlıdır;

ii. Kıta sahanlığında zengin doğal kaynaklar bulunmaktadır; bunlar

üzerinde ilgili sahildar devletin hakları vardır;

iii. Açık denizlerdeki balık kaynaklarını korumak, sahildar devlet için

hayati bir önemi haizdir;

33 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 365; PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 397. 34 PAZARCI, Uluslararası…, s. 278.

Page 23: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

15

iv. Diğer devletler de bu şekilde hareket etmektedir ve böylece bir

devletler hukuku kuralı oluşmuş bulunmaktadır;

v. Bu çeşit iddialarda bulunmak ve bu çeşit tedbirler almak devletin

görevlerindendir.35

Meksika, 29 Ekim 1945 tarihli Kararname ile; kıta sahanlığı üzerinde

yetkileri olduğunu ve balıkçılık muhafaza bölgelerinde denetim ve işletme

haklarını kullanacağını ilan etmiştir. Esasen bütün Latin Amerika Devletleri

arasında kıta sahanlığından ne anladığını (200 metre derinlik kıstası) bildiren

de sadece Meksika’dır.

Panama, 1 Mart 1946 tarihli Anayasa ile; kara ülkesindeki

yetkilerinin, kıta sahanlığı ve bunun üzerindeki suları da kapsadığını

belirtmiştir.

Arjantin, 11 Ekim 1946 tarihli Kararname ile; kıta sahanlığı olarak

adlandırılan deniz altı platformunun anakara parçası ile bir bütün halinde

olduğunu ilan etmiştir.

Şili, 23 Haziran 1947 tarihli Başkanlık Bildirisi ile; Peru, 1 Ağustos

1947 tarihli Kararname ile; kıta sahanlıkları üzerinde tam yetkilerini ilan

etmişler; 200 mil genişlik olarak tespit ettikleri sahillerine bitişik açık deniz

parçaları üzerinde de hâkimiyetlerini açıklamışlardır. Böylece karasularını

200 mile kadar genişletmiş olmaktadırlar.

35 MERAY, s. 469.

Page 24: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

16

Guatemala, 30 Ağustos 1949 tarihli Kanun ile; devletin sahillerine

bitişik kıta sahanlığı üzerinde, devredilmez hakkı olduğunu kabul etmiştir.

Kosta Rİka, 7 Kasım 1949 tarihli Kanun ile; derinliği ne olursa olsun,

sahillerinden itibaren 200 mil mesafe dahilindeki suların ve sualtı

zenginliklerinin kendisine ait olduğunu kabul etmiştir.

Honduras, 28 Ocak 1950 tarihli Kararname ile; kıta sahanlığı ve

bunu örten sular üzerinde, devletin egemen olduğunu ilan etmiştir.

Nikaragua, 1950 tarihli Anayasa ile; Ekvador, 1950 tarihli

Kararname ile ve El Salvador, 7 Eylül 1950 tarihli Anayasa değişikliği ile kıta

sahanlıklarını ülkelerine dahil etmişlerdir.

Brezilya, 8 Kasım 1950 tarihli Kararname ile, kıta sahanlığının,

Brezilya ülkesinin devamı niteliğinde olduğunu ilan etmiştir.36

Görüldüğü gibi, Latin Amerika ülkelerinin hemen hemen tamamı,

karasuları üzerinde sahip oldukları hakları açık deniz üzerinde, yani kıta

sahanlığında da devam ettirmek istemişlerdir. Açıkça kıta sahanlığında tam

egemenlik hakkını savunmuşlardır. Bazı devletler ise; kıta sahanlığı ile

birlikte bunu kaplayan suları, bazıları da kıta sahanlığıyla ilgili olsun veya

olmasın kendilerinin belirlediği saha içinde kalan suları egemenlikleri altına

almak arzularını göstermişlerdir.37

36 GÜNDÜZ, The Concept…, s. 28-38; YOUNG, s. 851-854. 37 MERAY, s. 470.

Page 25: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

17

Latin Amerika ülkelerinin aşırı talepleri, diğer birçok devletin de kıta

sahanlığı konusunda haklar ileri sürmelerine sebep olmuştur. Bu

devletlerden; Suudi Arabistan, 28 Mayıs 1949 tarihli Krallık Bildirisi ile, kıta

sahanlığı terimini kullanmadan Basra Körfezi’nin, deniz altı sahalarında

egemenlik iddiasında bulunmuştur. Bahreyn, Katar, Abu Dabi, Kuveyt’de,

Suudi Arabistan ile aynı yönde iddialarda bulunmuşlardır. Filipinler, 1949

tarihli Petrol Kanunu ile kıta sahanlığında bulunacak petrol kaynakları

üzerinde, devlet mülkiyetini kabul etmiştir. Pakistan, 9 Mart 1950 tarihli Bildiri

ile, sahilleri boyunca, 100 kulaç derinliğe kadar açık deniz yatağının, Pakistan

ülkesine dahil olduğunu ilan etmiştir. İsrail, 3 Ağustos 1952 tarihli Bildiri ile

sahillerine bitişik ve karasuları dışındaki deniz altı bölgelerinin, deniz yatağı

ve yer altının da ülkesine dahil olacağını ilan etmiştir. Avusturalya da, 10

Eylül 1953 tarihinde yayınladığı iki Bildiri ile, Avustralya ve Yeni Gine kıta

sahanlıkları üzerinde, egemenliğini ilan etmiştir.

Ayrıca iki devlet, İzlanda ve Güney Kore, sahillerine yakın açık

denizlerde balık avcılığıyla ilgili yetkiler iddia etmişlerdir. İzlanda, kıta

sahanlığının sınırları içinde, balık muhafaza sahaları tesis etmeyi ve bu

sahalar içinde gerekli tedbirleri alma yetkisini, 5 Nisan 1948 tarihli Kıta

Sahanlığındaki Balık Kaynaklarının Bilimsel Korunması Hakkındaki Kanun ile

kabul etmiştir. Güney Kore ise, 18 Ocak 1952 tarihli Bildiri ile, Kore

sahillerine bitişik denizler üzerinde, buradaki doğal kaynakları muhafaza

etmek ve işletme amacıyla, egemenliğini ilan ettiği gibi, Syngman Rhee Hattı

Page 26: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

18

adını verdiği hat içine yabancı balıkçıların girerek, avlanmalarını yasak

etmiştir.38

A.B.D. bu gelişmeler karşısında endişelenerek, gönderdiği çeşitli

notalarda bu uygulamalarla, devlet egemenliğinin karasuları dışında da

kullanılmak istendiğini, bunun uluslararası hukuk prensiplerine aykırı bir

durum oluşturduğunu ve A.B.D.’nin, üç millik karasuları dışındaki egemenlik

hakkı iddialarını kabul etmeyeceğini bildirmiştir.39

D. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HUKUK KOMİSYONU’NUN

ÇALIŞMALARI

Devletlerin kıta sahanlığı konusundaki farklı anlayış ve

uygulamalarının yarattığı sorunlar, kıta sahanlığı konusunda uluslararası

alanda ortak bir anlayış geliştirme ihtiyacını doğurmuş, böylece bu konu ile

ilgili olarak Birleşmiş Milletler (B.M.) bünyesinde bir Hukuk Komisyonu

oluşturulmuştur. Komisyon, kıta sahanlığı üzerinde bilhassa, 1951 ve 1953

toplantılarında durmuştur. Birleşmiş Milletler Hukuk Komisyonu’nun 1951

toplantısında tartışılan tasarının 1’inci maddesinde, kıta sahanlığı şöyle

tanımlanmıştır: “Kıta sahanlığı terimi, kıyılara bitişik, fakat karasuları

bölgesinin dışında, üzerindeki suların derinliğinin, doğal kaynakların

işletilmesine olanak verdiği noktaya kadar uzanan, deniz yatağı ve deniz altı

bölgelerinin toprak altını belirtir.” Tanımlamadan anlaşılacağı üzere

Komisyon, 200 metre derinliği sınır olarak kabul etmemiştir. Ayrıca bu

38 GÜNDÜZ, The Concept…, s. 39-44. 39 United Nations, Laws and Regulations on the Regime of the High Seas, Volume:II, 1951, s. 38.

Page 27: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

19

tanımlama, suların derinliği nedeniyle doğal kaynakların işletilmesine teknik

bakımdan olanak bulunmayan bölgeleri, kıta sahanlığının dışında bırakmıştır.

Komisyon, birinci tasarı hakkında devletlerin görüşlerini aldıktan

sonra ikinci tasarı kaleme alınmıştır.

1953 Tasarısı’nın 1’inci maddesinde ise, kıta sahanlığı teriminden

“sahillere bitişik fakat karasuları bölgesi dışında kalan ve 200 metre derinliğe

kadar uzanan deniz altı bölgelerinin deniz yatağı ve yer altı” anlaşılmaktadır.

Bu maddeye göre; Komisyon, işletilebilme ölçütünü bırakarak, 200 metre

derinliği kabul etmektedir. Çünkü Komisyon, devletlerin değişik sınırlar kabul

etmelerinin güçlükler doğuracağını düşünmüştür.40

1956 yılında, Komisyon, konuyla ilgili maddeyi bir kez daha

değiştirmiştir. Komisyon’un, 1956 tarihinde hazırladığı nihai tasarıda, kıta

sahanlığına ilişkin maddeler, 67-73 arasındaydı. Söz konusu Tasarı’nın

67’nci maddesinde kıta sahanlığı terimi, “sahillere bitişik fakat karasuları

bölgesinin dışında kalan ve 200 metreye (100 kulaç) kadar derinliği olan,

deniz altı bölgelerinin deniz yatağı ile toprak altını veya bu derinlikten sonra,

üstündeki sular derinliğinin adı geçen bölgelerin doğal kaynaklarının

işletilmesine olanak veren yeri ifade etmek üzere kullanılır.” şeklinde

40 İlhan LÜTEM, Devletler Hukuku Dersleri, İkinci Kitap, Gözden Geçirilmiş İlaveli İkinci Baskı, Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara, 1960, s. 150-151; ÇELİK, s. 224.

Page 28: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

20

tanımlanmıştır. Böylece Komisyon, “200 metre derinlik ve işletilebilir derinlik”

ölçütleriyle kıta sahanlığını, formüle etmiştir.41

Komisyon’un hazırladığı 1951 ve 1953 tarihli tasarıların 2’nci ve

1956 tarihli tasarının 68’inci maddeleri ile; sahildar devletin, doğal

kaynakların araştırılması ve işletilmesi amacıyla, kıta sahanlığı üzerinde

egemen haklar kullanma yetkisi olduğu belirtilmiş, 1951 ve 1953 tarihli

Tasarılar’ın 3’üncü ve 1956 tarihli Tasarı’nın 69’uncu maddesinde; sahildar

devletin kıta sahanlığı üzerindeki haklarının, ne kıta sahanlığı üstündeki

suların açık deniz rejimine, ne de söz konusu sular üzerindeki hava sahası

rejimine halel getireceği ifade edilmiştir. 1956 tarihli Tasarı’nın 72’nci

maddesinde; kıta sahanlığı sınırlandırılmasında uygulanacak usul

düzenlenmiştir. Sözü edilen maddeye göre; “I. Aynı kıta sahanlığının sahilleri

karşı karşıya bulunan iki veya daha çok devletin ülkesine bitişik olması

halinde kıta sahanlığının sınırı, bu devletler arasında anlaşma ile tespit edilir.

Böyle bir anlaşmaya varılamadığı takdirde ve özel şartlar başka bir sınır hattı

kabulünü haklı göstermiyorsa, devletlerden her birinin karasularının

genişliğinin ölçüldüğü esas hatlardan bütün noktaları eşit mesafede bulunan

orta hat sınırı teşkil edecektir. II. Aynı kıta sahanlığının hem sınır iki devletin

ülkesine bitişik olması halinde kıta sahanlığının sınırı bu devletler arasında

anlaşma ile tespit edilir. Böyle bir anlaşmaya varılamadığı takdirde ve özel

şartlar başka bir sınır hattı kabulünü haklı göstermiyorsa, sınır iki devletten

her birinin karasularının genişliğini ölçmede başlangıç olarak kabul edilen

41 LÜTEM, Devletler II…, s. 151, ÇELİK, s. 224.

Page 29: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

21

esas hatlardan eşit mesafede bulunma prensibinin uygulanması ile tespit

edilecektir.”42

Komisyon’un, 1950-1956 yılları arasında yaptığı çalışmalar sonucu

73 madde içeren bir antlaşma taslağı ortaya çıkmıştır. Birleşmiş Milletler

Genel Kurulu, Komisyon raporunu 21 Şubat 1957 tarih ve 1105 (XI) sayılı

Kararı ile kabul ederek, bu konuda bir uluslararası konferans toplanmasına

karar vermiştir. Birinci Deniz Hukuku Konferansı olarak anılan Konferans, 24

Şubat 1958- 27 Nisan 1958 tarihleri arasında Cenevre’de toplanmıştır.43

E. 1958 CENEVRE KITA SAHANLIĞI SÖZLEŞMESİ VE

SONRASINDA GÖRÜLEN DAVALAR

1. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi

Cenevre’de yukarıda belirtilen tarihler arasında toplanan Deniz

Hukuku Konferansı, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 13’üncü maddesinin

1’inci fıkrasının a bendine44 göre; devletler hukukunun tedrici gelişmesi ile

tedvinini sağlamak amacıyla toplanan uluslararası konferansların ilkidir.45

Konferans’a Birleşmiş Milletler Örgütü üyesi olan bütün devletler ve Örgüt’e

üye olmayan bazı diğer devletler davet edilmişlerdir. Toplantıya fiilen katılan

42 İlhan LÜTEM, Deniz Hukukunda Gelişmeler Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları No: 137, Ankara, 1959, s. 359-395. 43 PAZARCI, Uluslararası II…, s. 291. 44 Birleşmiş Milletler Antlaşması metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 86-105. 45 Ömer İlhan AKİPEK, Devletler Hukuku Başlangıç Birinci Kitap, İstiklal Matbaası, Ankara, 1963, s. 85; Bazı yazarlar bu alandaki konferansların ilki olarak La Haye Konferansı’nı kabul etmektedir. İlhan LÜTEM, Devletler Hukuku Dersleri, Birinci Kitap, Gözden Geçirilmiş ilaveli İkinci Baskı, Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara, 1959, s. 32.

Page 30: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

22

devletlerin sayısı önce 87 iken, Konferans sırasında Mısır ve Suriye’nin

birleşmesi sonucunda bu rakam 86’ya inmiştir.46

Konferans çalışmalarına, Komisyon’un hazırlamış olduğu 73 madde

içeren antlaşma taslağı temel teşkil etmiştir. Konferans, beş komisyon

halinde çalışmalarına başlamıştır. Birinci Komisyon, karasuları rejimi; İkinci

Komisyon, açık deniz umumi rejimi; Üçüncü Komisyon, açık denizlerde

balıkçılık ve denizin canlı kaynaklarının korunması; Dördüncü Komisyon, kıta

sahanlığı ve Beşinci Komisyon ise, denize çıkışı olmayan devletleri

ilgilendiren sorunlar hakkında çalışmak üzere oluşturulmuştur.47

24 Şubat 1958 – 27 Nisan 1958 tarihleri arasında Cenevre’de

toplanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı sonunda; dört

Sözleşme, bir Protokol48 ve çeşitli konularda dokuz karar49 kabul edilmiştir.

Bu sözleşmelerden; Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi 10 Eylül 1964,

Açık Deniz Sözleşmesi 30 Eylül 1962, Balıkçılık ve Açık Denizin Canlı

Kaynaklarının Korunması Hakkında Sözleşme 20 Mart 1966, Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi 10 Haziran 1964 tarihlerinde yürürlüğe girmiştir.50 Anılan

46 AKİPEK, s. 85; LÜTEM, Devletler I…, s. 32. 47 AKİPEK, s.86; LÜTEM, Devletler I…, s. 31. 48 Uyuşmazlıkların Mecburi Surette Halline Dair İmzalanması İhtiyari Protokol. 49 Dokuz Karar: 1. Açık Denizde Nükleer Tecrübeler, 2. Açık Denizin Radyoaktif Maddelerle Kirletilmesi, 3. Balıkçılık Kaynaklarının Muhafazasına Dair Uluslararası Sözleşmeler, 4. Muhafaza Tedbirlerinde İşbirliği, 5. Denizin Canlı Kaynaklarının Öldürülmesinde İnsani Metotların Kullanılması, 6. Sahil Balıkçılığını İlgilendiren Hususi Durumlar, 7. Tarihi Sular Rejimi, 8. Birleşmiş Milletler İkinci Deniz Hukuku Konferansı’nın Davet Edilmesi, 9. Devletler Hukuku Komisyonu’na Teşekkür. AKİPEK, s. 86. 50 Aydoğan ÖZMAN, “Deniz Hukukunda Yeni Gelişmeler,” Ege’de Deniz Sorunları Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 552, Ankara, 1986, s. 12.

Page 31: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

23

sözleşmeler, deniz hukuku ile ilgili hukuku evrensel planda ilk defa tedvin ve

formüle eden sözleşmelerdir.51

15 maddeden oluşan ve Türkiye’nin taraf olmadığı52 1958 Cenevre

Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nde hukuki bir kavram olarak kıta sahanlığının

tanımı ilk kez yapılmıştır.

Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 1’inci maddesinde kıta sahanlığı; “a.

Kıyıya bitişik, fakat karasuları sahasının dışında 200 metre derinliğe kadar

olan sualtı alanlarının deniz yatağını ve toprak altını veya o derinliğin

ötesinde, üsteki suların derinliğinin zikredilen alanların doğal kaynaklarını

işletmeye imkân tanıdığı yere kadar uzanan yerleri, b. Adaların kıyılarına

bitişik olan benzeri sualtı alanlarının deniz yatağı ve toprak altını ifade etmek

üzere kullanılmıştır.”53 biçiminde tanımlanmıştır.

Sözleşme’ye göre; bir kıyı devletinin kıta sahanlığının dış sınırı,

birbirinden farklı iki ayrı ölçüte göre saptanabilecektir: 1. 200 metre derinlik;

2. 200 metre derinlikten sonra, eğer bu bölge işletmeye olanak verirse,

işletilebilme.54

51 GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 311. 52 GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 338. 53 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 339-341. 54 PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 398; İkinci ölçüt, teknolojik gelişmeler nedeniyle değişebilecek bir ölçüttür. İkinci ölçüt sınırlanmaksızın kabul edilirse, yakın gelecekte, bütün açık denizlerin sualtı alanlarının, orta hatta kadar, devletler arasında paylaştırılması ve devletlerin bu alanlarda inhisari haklar ileri sürmeleri yolu açık olacaktır. Karasularının ötesindeki deniz dibi kaynakları üzerinde bu tür aşırı iddiaların önlenmesi amacıyla doktrinde, ikinci ölçüte sınırlı bir anlam vermek için değişik yorumlar yapılmıştır. Buna göre, Sözleşme’de deniz dibi kaynakları üzerinde inhisari yetkilerin kullanılabileceği alanların sınırsız olması, hiçbir zaman düşünülmediğinden, işletilebilme ölçütünün maddede yer alan diğer deyimlerin ışığı altında yorumlanması gerekir. TOLUNER, Milletlerarası…, s. 198-199.

Page 32: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

24

Söz konusu iki ölçütün birlikte kabulü ile, kıta sahanlığı kavramının

jeolojik anlamından sapılmıştır. Çünkü kıta sahanlığı, jeolojik bakımdan

genellikle 200 metre derinlikte son bulur. Bu çözüm, bir yandan, derinliği

hiçbir yerde 200 metreye ulaşmayan bazı sığ sualtı bölgelerinde kıyı

devletinin haklarının saklı tutulması; öte yandan, geniş bir kıta sahanlığı

bölgesi bulunmayan, deniz dibinin birdenbire büyük derinliklere ulaştığı

kıyılara sahip devletlerle doğal olarak böyle bir bölgeye sahip devletler

arasında eşitlik sağlamak için kabul edilmiştir.55

Sözleşme’nin 1’inci maddesinin b fıkrasında; adaların da ilke olarak

kıta sahanlığına sahip olduğu ve adalara ait kıta sahanlığının saptanmasında

da aynı esaslara başvurulacağı belirtilmiştir.

Sözleşme’nin 2’nci maddesi, kıta sahanlığı kavramı çerçevesinde

kıyı devletinin sahip olduğu haklar ve yetkilerin niteliği konusunda ışık

tutmaktadır. Anılan maddeye göre; bu haklar ve yetkilerin münhasır olarak

kıyı devletine ait olduğu ve kıyı devletinin bunlara sahip olması için herhangi

bir uygulama ya da ilan etmeye gerek olmadığı kabul edilmektedir.56

Sözleşme’nin 3’üncü maddesinde; kıyı devletine kıta sahanlığı

üzerinde tanınan hakların, kıta sahanlığı üzerindeki su alanının ve onun

üstünde yer alan hava sahasının rejimini etkileyemeyeceği, Sözleşme’nin

4’üncü maddesinde; kıyı devletinin kıta sahanlığı üzerinde deniz altı kablo ve

petrol borularının döşenmesini ve bakımını engelleyemeyeceği, ancak kıyı

55 GÜNDÜZ, The Concept…, s. 60; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 197. 56 PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,”s. 398; PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 365-366.

Page 33: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

25

devletinin kıta sahanlığında araştırma yapması ve doğal kaynakların

işletilmesi için makul tedbirleri almak hakkının saklı olduğu düzenlenmiştir.

Sözleşme’nin 5’inci maddesinde; kıta sahanlığında araştırmaların

yapılması, bu araştırmaların denizin biyolojik varlığına zarar vermeyecek

şekilde düzenlenmesi, araştırmaların yapılması için gerekli araç ve tesislerin

kurulması, bakımı, korunması ve tesislerin etrafında kurulacak olan güvenlik

bölgelerinin uluslararası deniz trafiğini aksatmayacak şekilde düzenlenmesi,

kıta sahanlığı üzerinde tamamen bilimsel araştırmalara kıyı devletinin izin

vermesinin zorunlu olduğu ve isterse kendisinin de sözü edilen araştırmalara

katılabileceği düzenlenmiştir.

Sözleşme’nin 6’ncı maddesinde; komşu sahildar devletler arasındaki

kıta sahanlığının sınırlandırılması ve sınırlandırma konusunda çıkabilecek

uyuşmazlıkların nasıl çözümleneceği düzenlenmiştir.

Sözleşme’nin 7’nci maddesi; kıyı devletinin deniz altı tünelleri açma

hakkına, 8-14’üncü maddeleri ise, Sözleşme’ye katılmaya, çekince koymaya,

Sözleşme’nin onaylanmasına, yürürlüğe girmesine ve gözden geçirilmesine

ilişkindir.57

Birinci Deniz Hukuku Konferansı’nda; özellikle karasularının genişliği

ve balıkçılığa ilişkin bazı konularda sorunların çözüme kavuşturulamaması

üzerine, Konferans’ın bizzat kendisi, 27 Nisan 1958 tarihli Kararı ile, yeni bir

konferans toplanmasını önermiştir. B.M. Genel Kurulu 10 Aralık 1958 tarihli

57 ÇELİK, s. 225-227.

Page 34: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

26

Kararı ile, Konferans’ın almış olduğu kararı teyit etmiştir. B.M. İkinci Deniz

Hukuku Konferansı Cenevre’de toplanarak, 16 Mart 1960 - 26 Nisan 1960

tarihleri arasında çalışmalarını yürütmüştür. Konferans herhangi bir antlaşma

metni oluşturmadan dağılmıştır.58

2. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi Sonrası Görülen

Davalar

a. Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları59

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı uyuşmazlığı, Federal Almanya,

Hollanda ve Danimarka arasındadır.60 Uyuşmazlığa konu olan Kuzey Denizi,

doğuda sırasıyla Norveç, Danimarka, Federal Almanya, Hollanda, Belçika ve

Fransa’nın, batıda ise; İngiltere’nin sahildar olduğu kapalı denizi andıran bir

coğrafi konumdadır. Derinliği, - Norveç’in, güney ve güneybatısındaki 200-

650 metre derinlikte ve 80-100 km genişlikteki bölge dışında – hiçbir yerde

200 metreyi aşmamaktadır. Bu nedenle, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşme’nin 1’inci maddesinde belirtilen, 200 metre derinlik ölçütü uyarınca,

sualtı alanının tümü kıta sahanlığıdır. Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı’nın büyük

bir kesimi, iki taraflı anlaşmalarla İngiltere ile Norveç, Danimarka ve Hollanda

arasında orta hat esas olmak suretiyle sınırlandırılmıştır. Kıyıları karşı

karşıya olan Norveç ve Danimarka arasında da böyle bir antlaşma vardır.

Federal Almanya ise, söz konusu antlaşmalara taraf değildir. Hollanda ve

58 AKİPEK, s. 87; PAZARCI, Uluslararası, Hukuk II…, s. 292; PAZARCI, Uluslararası…, s. 251. 59 Kuzey Denizi Bölge Haritası için bkz. Ek-2. 60 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 206.

Page 35: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

27

Danimarka 31 Aralık 1966 tarihli Antlaşma ile, eşit uzaklık ilkesini

uygulayarak, kendileri ile Federal Almanya arasındaki yan sınırı

saptamışlardır. Federal Almanya sözü edilen Antlaşma’ya da taraf değildir ve

bu Antlaşma ile kendisine bırakılan kıta sahanlığı kesiminden daha geniş bir

bölge talep etmektedir.61

Bölgenin kıta sahanlığının yan sınırının saptanmasında, 1958

Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne taraf olan Danimarka ve Hollanda’nın,

Sözleşme’nin 6’ncı maddesinde belirtilen eşit uzaklık ilkesinin uygulanmasını

istemelerine karşılık, Sözleşme’ye taraf olmayan Federal Almanya’nın, bu

isteğe itiraz etmesi üzerine anlaşmazlık çıkmıştır. Üç devletin karşılıklı

anlaşmaları ile uyuşmazlık, 20 Şubat 1967 tarihinde U.A.D.’ye sunulmuştur.62

Taraflar, U.A.D.’den bölgedeki kıta sahanlığının sınırlandırılmasında

uygulanabilecek uluslararası hukuk ilke ve kurallarının saptanmasını

istemişlerdir.63

Söz konusu uyuşmazlıkta Hollanda ve Danimarka, Kuzey Denizi Kıta

Sahanlığı’nın sınırlandırılmasında 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde belirtilen eşit uzaklık ilkesinin, kıta

sahanlığı kavramında mündemiç kabul edilmesinin hukuk mantığı açısından

zorunlu olan bir ilke olduğunu ve dolayısıyla uygulanması gerektiğini; eşit

uzaklık ilkesinin tarafların sınırlandırma konusunda bir anlaşmaya 61 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 206 (dipnot 44). 62 Alex G.Oude ELFERINK, The Law of Maritime Boundary Delimitation: A Case Study of the Russian Federation, Martinus Nijhoff Publishers, 1992. s. 47-48. 63 North Sea Continental Shelf Cases (Federal Republic of Germany and Denmark-Federal Republic of Germany and the Netherlands) Judgements of 20 February 1969, International Court of Justice, Reports of Judgements, Advisory, Opinions and Orders, 1969, para 2. (Bundan sonra I.C.J. Reports 1969 olarak geçecektir.)

Page 36: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

28

varamadıkları, özel durumlar başka bir uygulamayı gerektirmediği hallerde

uyulması ve uygulanması gereken bir uluslararası hukuk kuralı olduğunu ve

Almanya’nın Kuzey Denizi’ne olan kıyısının biçimi, özel bir durum

oluşturmadığından sınırlandırmanın, eşit uzaklık ilkesine göre yapılmasını

engelleyecek bir unsur olmadığını, yapılacak sınırlandırmanın, her devlete

kendi kıyılarına daha yakın olan kıta sahanlığı kesiminin verilmesi sonucunu

doğurması gerektiğini ve bu durumu sağlayan ilkenin ise; eşit uzaklık ilkesi

olduğunu, ayrıca Federal Almanya’nın, eşit uzaklık ilkesine göre yapılacak bir

sınırlandırmayı, eşit uzaklık ilkesinin genel bir uluslararası hukuk kuralı ve örf

âdet hukuku kuralı oluşturmasından ve bağlayıcılık kazanmasından dolayı,

kabul etmek durumunda olduğunu iddia etmişlerdir.64

1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne taraf olmayan Federal

Almanya, Sözleşme’nin 6’ncı maddesini uygulama konusunda ahdî bir

yükümü olmadığını, 6’ncı maddede yer alan eşit uzaklık ilkesinin, örf ve âdet

hukuku kuralı da oluşturmadığını, ayrıca, kıta sahanlığı paylaşımının ilgili

devletler arasında adil ve hakkaniyete uygun olarak yapılması gerektiğini, eşit

uzaklık ilkesinin Almanya’nın, Kuzey Denizi’ndeki kıyılarında olduğu gibi,

girintili bir kıyının her iki yanından uygulandığında, adil ve hakkaniyete uygun

bir sonuç doğurmayacağını,65 eşit uzaklık ilkesinin hakkaniyete aykırı

sonuçlara yol açtığında, uygulanması zorunlu bir ilke olmadığını ileri sürmüş,

64 I.C.J. Reports 1969, paras 13-14. 65 Bu durum kıta sahanlığının dış sınırının girinti oranında içeriye doğru çekilmesi sonucunu doğurur ve her üç devletin Kuzey Denizi’ndeki kıyılarının uzunluğu birbiri karşısında belirli bir oranda olduğu halde; kıta sahanlığındaki payı farklı olmaktadır. Bir başka ifadeyle; eşit uzaklık ilkesinin uygulanması durumunda, Almanya kıyılarının uzunluğu ile orantılı olmayan çok küçük bir kıta sahanlığına sahip olacak buna karşılık, Hollanda ve Danimarka kıyılarının uzunluğuna çok orantısız kıta sahanlığı alanları elde edeceklerdir. TOLUNER, Milletlerarası…, s. 207; ÇELİK, s. 228.

Page 37: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

29

bu görüş kabul edilmese bile Federal Almanya’nın Kuzey Denizi’ndeki

kıyılarının özel durum oluşturması nedeniyle, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde belirtilen özel durumlar ilkesinin dikkate

alınmasını istemiştir.66

Divan, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin Federal

Almanya için bağlayıcı olmadığına, Sözleşme’nin 6’ıncı maddesinde yer alan

eşit uzaklık ilkesinin örf âdet kuralı niteliği kazanmadığına, eşit uzaklık

ilkesinin kıta sahanlığı kavramında mündemiç bir ilke olmadığına, doğal

olarak bir ülkenin kıta sahanlığının büyük bölümünün, o ülkenin kıyılarına

daha yakın olacağına ancak, daha temel olan unsurun, kıta sahanlığının kara

ülkesinin doğal bir uzantısı olması olduğuna, bu nedenle yakınlık vakıasına

değil, coğrafi ve jeolojik verilere bakılması gerektiğine, öte yandan kıta

sahanlığının sınırlandırılmasının, her devlete, diğer bir devletin aynı nitelikteki

haklarına tecavüz etmeden olanaklar ölçüsünde, kara ülkesinin deniz

altındaki doğal uzantısının verilmesini sağlayacak biçimde, hakça ilkeler

uyarınca, anlaşma yoluyla gerçekleştirilmesi gerektiğine, eşit uzaklık ilkesinin

hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açtığında, uygulanması zorunlu olan bir ilke

olmadığına, sınırlandırmada amacın, hakça ilkelerin uygulanması suretiyle

makul olan bir sonuca varılması olduğuna karar vermiştir.67

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’nda, U.A.D.’nin en büyük

katkısı, kıyı devleti ülkesinin denizin altındaki doğal uzantısı olması

olgusunun kıta sahanlığı kavramının temel ilkesi olduğunu bildirmesidir. Bu

66 I.C.J. Reports 1969, paras 14-17. 67 I.C.J. Reports 1969, paras 88-101.

Page 38: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

30

davada, alınan karar kıta sahanlığı sınırlandırması konusunda temel teşkil

etmektedir. Söz konusu dava ile, anlaşma ve özel durumlar bir yana

bırakılırsa, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nde belirtilen eşit

uzaklık orta hat ilkesi geri plana itilerek hakça ilkeler ve doğal uzantı ilkesi ön

plana çıkarılmıştır.68

b. İngiltere-Fransa Kıta Sahanlığı Davası69

Kıta sahanlığı sınırlandırılmasına ilişkin bir başka uyuşmazlıkta,

İngiltere ve Fransa arasındadır. İngiltere ile Fransa, Manş Denizi70 olarak

bilinen bölgedeki kıta sahanlığı ile Fransa kıyılarına çok yakın olan St. Malo

Körfezi’ndeki Kanal Adaları’nın71 (Channel Islands) kıta sahanlığının

sınırlandırılması konusunda uyuşmazlığa düşmüşlerdir.72

Fransa ile İngiltere, söz konusu uyuşmazlığın çözümüne ilişkin

olarak ilk temaslara 1964 yılında başlamışlar, akabinde 1970 yılında

başlayan ve 1974 yılına kadar devam eden görüşmelerden herhangi bir

sonuç alamamışlardır. Bunun üzerine her iki ülkenin Devlet Başkanları, 19

Temmuz 1974 tarihinde Paris’te yaptıkları bir görüşmede, uyuşmazlığı

68 PAZARCI Uluslararası Hukuk II…, s. 366; PAZARCI “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 398-399. 69 Kanal Adaları Bölge Haritası için bkz. Ek-3. 70 Manş Denizi, Fransa ve İngiltere kıyılarını 300 deniz mili boyunca ayıran, genişliği Dover Boğazı’ndan sonra en dar yerinde 18 mil, en geniş yerinde 100 mil olan, derinliği 35-100 metre arasında değişen sığ bir denizdir. TOLUNER, Milletlerarası…, s. 214. 71 Fransa kıyılarında, Normandiya’nın güneyinde 60 deniz mili derinliğindeki St. Malo Körfezi içinde bulunan ve İngiliz egemenliği altında olan Kanal Adaları dört grup ada ve adacıktan oluşmaktadır. Kanal Adaları’nın Fransa kıyısından uzaklığı 6.6-16 deniz mili olmasına karşılık, İngiltere’ye olan uzaklığı en yakın noktada 49 deniz milidir. Toplam yüzölçümü 195 km2, nüfusu 130 bindir. Jon M. VAN DYKE, “The Role of the Islands in Delimiting Maritime Zones the Boundary Between Turkey and Greece,” Foreign Policy, Volume: XIV, Nos: 3-4 (October 1995), s. 68; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 214. 72 VAN DYKE, s. 68.

Page 39: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

31

hakeme götürmeyi kararlaştırmışlar ve 10 Temmuz 1975 tarihinde Paris’te

imzaladıkları Hakemlik Anlaşması ile uyuşmazlığı Hakem Mahkemesi’ne

götürmüşlerdir.73 H. Waldock, A. Gros, H. Briggs, E. Castren, E. Ustor’dan

oluşan Hakem Mahkemesi, 30 Haziran 1977 tarihinde kararını vermiştir.74

Taraflar, Hakemlik Anlaşması’nın 2 (1) maddesiyle Hakem

Mahkemesi’nden, Manş Denizi Kıta Sahanlığı ve Fransa kıyılarına çok yakın

olan St. Malo Körfezi’ndeki Kanal Adaları’nın Kıta Sahanlığı’nın

sınırlandırılması sorununu, uluslararası hukuk kurallarına ve Hakemlik

Anlaşması’nda öngörülen ilkelere göre çözümlemesini istemişlerdir.75

Fransa ve İngiltere, uyuşmazlık konusu olan bölgedeki kıyılarının

aynı kıta sahanlığına bitişik olduğu, Manş Denizi Kıta Sahanlığı’nın, esas

itibariyle sürekli olduğu, kıyılarının karşı karşıya bulunduğu konusunda görüş

birliği içindedirler.76

İngiltere, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 1’inci

maddesinin (b) fıkrası hükmü uyarınca adalara da kıta sahanlığı haklarının

tanınması gereğini ileri sürmüş, sınırlandırmanın eşit uzaklık ilkesine göre

yapılmasını ve eşit uzaklık ilkesi uygulanırken de, orta hattın bir yanda

Fransa kıyıları, öte yanda egemenliği altındaki adaların kıyıları esas alınarak

saptanması gerektiğini iddia etmiştir.

73 E.D.BROWN, Sea-Bed Energy and Minerals: The International Legal Regime, Volume: 1, Martinus Nijhoff Publishers, 1992, s. 89. 74 BROWN, s. 90. 75 BROWN, s. 89; ELFERINK, s. 55. 76 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 213.

Page 40: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

32

Fransa ise, Fransa ülkesi ile Kanal Adaları ve aralarındaki suların

coğrafi ve jeolojik bakımdan bir bütünlük oluşturduğunu, Kanal Adaları’nın,

Fransa kıyısına çok yakın, İngiltere kıyılarına ise uzak olduğunu, bir başka

deyişle, bu adaların, “orta hattın yanlış tarafında bulunan adalar“ olduğunu,

eşit uzaklık ilkesinin İngiltere’nin istediği biçimde uygulanmasının, Fransa’nın

aleyhine olarak İngiltere’ye verilecek kıta sahanlığı kesiminin, adaların

büyüklüğü ve kıyı uzunluğuyla orantısız olacak bir biçimde genişlemesine

neden olacağını, Fransa’nın kıta sahanlığının ulaştırma açısından önemli

olan bu bölgede ikiye bölünmesine ve dolayısıyla Manş Denizi’nin ortasına

doğrudan çıkışın engellenmesine yol açacağını, askerî ve ekonomik hayati

çıkarlarına aykırı olan böyle bir çözümün, devletlerin eşitliği ilkesine olduğu

gibi bir devlete verilecek kıta sahanlığı alanı ile, kıyı uzunluğu arasında makul

bir oranın sağlanması ilkesine de aykırı olacağını ileri sürerek, İngiliz

egemenliği altındaki adalar çevresinde 6 deniz mili genişlikte (3 mil genişlikte

karasularına ek olarak 3 mil genişlikte kıta sahanlığı alanı) bir cep bölge

bırakılarak, orta hattın bir yanda Fransa kıyısı öte yanda İngiltere’nin anakara

ülkesi esas alınarak saptanmasını istemiştir.77

Fransa ile İngiltere arasındaki uyuşmazlığın çözümünde

uygulanması gereken ilkeler sorunu, taraflar arasında tartışma konusu

olmuştur. Fransa ve İngiltere, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne

taraftırlar. Ancak Fransa Sözleşme’ye katılırken 6’ncı maddeye özel durumlar

ile ilgili çekince koymuş, İngiltere ise, bu çekincenin kendi açısından kabul

edilmediğini açıklayarak itiraz etmiştir. Fransa 6’ncı maddeye koymuş olduğu

77 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 215.

Page 41: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

33

çekincenin, İngiltere tarafından kabul edilmemesinden ötürü, 1958 Cenevre

Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin, iki devlet arasında yürürlükte olmadığını öne

sürmüştür.78

Hakem Mahkemesi, uyuşmazlık konusu olan bölgeyi, Manş Denizi

ve Atlantik Sektörü olmak üzere ikiye ayırarak her iki bölge için farklı

değerlendirmelerde bulunmuştur.

Hakem Mahkemesi, uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken

ilkeler sorununa ilişkin olarak, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin,

İngiltere ve Fransa açısından yürürlükte olduğunu, ancak Fransa’nın tüm

Kanal Adaları’nı da çevreleyen Granville Körfezi’nde, özel durumların

bulunduğuna dair Sözleşme’nin 6’ncı maddesine yönelik çekincesinin

İngiltere tarafından kabul edilmemesini de dikkate alarak, Kanal Adaları

Bölgesi’nde kıta sahanlığı sınırlandırmasının uluslararası örf ve âdet hukuku

kurallarının uygulanmasıyla gerçekleştirilmesine, Atlantik Sektörü’nde ise,

Fransa’nın çekincesinin Sözleşme’nin 6’ncı maddesinin uygulanabilirliğini

etkilemeyeceğine karar vermiştir.79

1977 tarihli Kararı’nda80 Hakem Mahkemesi, İngiltere ile Fransa’nın

anakara ülkelerinin Manş Denizi’ndeki kıyılarının aşağı yukarı birbirine eşit

olduğunu, karşı karşıya bulunduğunu, adaların bulunmaması durumunda bu

kıyılardan ölçülecek olan eşit uzaklıktaki orta hattın kıta sahanlığının, iki

78 Faraj Abdullah AHNISH, The International Law of Maritime Boundaries and Practice of States in the Mediterranean Sea, Clarendon Press, Oxford, 1993, s. 63; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 210 (dipnot 49); BROWN, s. 91. 79 ELFERINK, s. 55 (dipnot 60); BROWN, s. 91. 80 Kanal Adaları Kıta Sahanlığı Sınırlandırılması Haritası için bkz. Ek-4.

Page 42: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

34

devlet arasında aşağı yukarı eşit olarak paylaştırılması sonucunu

doğuracağını, anakara ülkelerindeki kıyılarının birbirine eşit olmaları

nedeniyle iki devlet arasında bulunan coğrafi koşullar dengesinin adaların

özel coğrafi konumundan ötürü bozulduğunu, kıta sahanlığının

sınırlandırılmasında adalara tam etki tanımanın bu adaların bulunmaması

durumunda Fransa’ya ait olacak kıta sahanlığının esaslı bir biçimde azalması

sonucunu doğuracağını saptamıştır. Mahkeme mevcut durumun ilk bakışta

hakkaniyete aykırılık yarattığı ve hakkaniyete aykırılığı bir ölçüde giderecek

bir sınırlandırma metodunun uygulanmasının gerekli olduğu yargısına

varmıştır.

Mahkemenin görüşüne göre; doğal uzantı ilkesi, bir devlete ait

adaların, bunların bulunmaması halinde bir başka devlete ait olacak kıta

sahanlığında yer almaları durumunda ne mutlaktır ne de bir kenara itilebilir.

Kıta sahanlığının jeolojik bakımdan her iki devlet ülkesinin doğal uzantısı

sayılabileceği durumlarda, bir bölgenin devletlerden hangisine ait olduğu, kıta

sahanlığını hukuki bir kavram olarak oluşturan hukuk kuralları uygulanarak

saptanır. Böyle durumlarda doğal uzantının etkisi, yalnız belirli coğrafi ve

diğer koşullara değil ve fakat aynı zamanda hukuk ve hakkaniyet

düşüncelerine bağlıdır.81 Bu görüşten hareketle Mahkeme, Fransa kıyıları

yakınındaki İngiliz egemenliği altındaki adaların Manş Denizi’ne bakan

yüzlerinde 12 mil genişlikte bir cep bölge bırakılarak,82 Manş Denizi

81 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 215-216. 82 Divan, cep bölgenin 6 mil genişlikte saptanmasını öngören Fransız iddiasını adaların büyüklüğü ve önemiyle bağdaşmaz bulmuş ve Fransa’ya bırakılacak kıta sahanlığının adalar çevresinde mevcut olan balıkçılık bölgesine tecavüz etmemesi gereğine işaret ederek, cep bölgenin 12 mil genişlikte olmasını kararlaştırmıştır. TOLUNER, Milletlerarası…, s. 217.

Page 43: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

35

bölgesinde kıta sahanlığı sınırının iki devletin anakara ülkelerinin kıyıları esas

alınarak saptanacak eşit uzaklıktaki orta hat olmasına karar vermiştir.83

Fransa ile İngiltere arasında uyuşmazlık konusu olan Atlantik

Sektörü’nde Hakem Mahkemesi, sınırlandırmanın 1958 Cenevre Kıta

Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesine göre yapılması gerektiğini,

bölgedeki coğrafi konumun 6’ncı maddede belirtilen özel durumlar

istisnasının kapsamına girdiğini84 kabul etmiş, ancak uygulamada böyle

durumlarda eşit uzaklık ilkesinin tamamen reddedilmesi yerine, eşit uzaklık

ilkesi uyarınca saptanacak orta hatta bazı değişikliklerin yapılması yoluna

gidildiğini belirten Mahkeme, Atlantik Sektörü’ndeki sınırlandırmada adalara

yarım etki tanınması yargısına varmıştır.85

83 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 217. 84 Fransa ile İngiltere arasında uyuşmazlık konusu olan Atlantik Sektörü’nde İngiltere anakara ülkesinin Atlantik’e uzanan bölümünde İngiltere egemenliğine tâbi 48 adadan oluşan Scilly Adaları ve Fransa’nın Atlantik’e uzanan kıyılarında ise Fransa egemenliğine tâbi Ushant Adaları vardır. Scilly Adaları’nın İngiltere kıyılarına uzaklığı 21-31 deniz mili, Ushant Adaları’nın Fransa kıyılarına uzaklığı 10-14.1 deniz milidir. Bu adaların ait oldukları devletler kıyılarına uzaklıkları arasındaki 10 deniz mili kadar olan fark, eşit uzaklık ilkesine göre sınırlandırma yapılması durumunda, İngiltere’ye verilecek kıta sahanlığı kesiminin, Fransa’ya kalacak olan kesimden 4.000 mil kare daha fazla olması sonucunu doğurur. TOLUNER, Milletlerarası…, s. 220 (dipnot 66). 85 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 220 (dipnot 66).

Page 44: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

36

c. Tunus-Libya Kıta Sahanlığı Davası86

Tunus ile Libya, aralarındaki kıta sahanlığının sınırlandırılmasına

ilişkin uyuşmazlığı, 10 Haziran 1977 tarihli Özel Anlaşma (tahkimname) ile

U.A.D.’ye götürmüşlerdir. Taraflar, söz konusu Tahkimname’nin 1’inci

maddesi ile U.A.D.’den sınırlandırma işleminde uygulanabilecek uluslararası

hukuk ilke ve kurallarını belirlemesini, hakça ilkeler ve bölgenin kendine özgü

koşulları ile B.M. Üçüncü Deniz Hukuk Konferansı’nda kabul edilen eğilimleri

göz önünde bulundurarak karar vermesini istemişlerdir. Ayrıca

Tahkimname’nin 2’nci maddesi ile taraflar, U.A.D.’den, iki ülke uzmanlarının

sınırlandırılacak alanları zorluk çekmeden sınırlandırmalarını sağlamak

amacıyla somut olayda söz konusu ilke ve kuralların pratik uygulanmasının

nasıl gerçekleşebileceğini sormuşlardır.87 Sınırlandırılacak alan, tarafların

Pelagian Block deyimiyle adlandırdıkları jeomorfolojik birimin bir kısmı olup

Hammamet Körfezi’nin güneyinde kalan Tunus kara ülkesinin doğusunu ve

Tunus’un güneydoğusu ile Libya’nın kuzeyinde bulunan Jeffara Sahrası’nı da

kapsamaktadır.88

Tunus – Libya Kıta Sahanlığı Davası’nda, Tunus ile Libya89

sınırlandırmanın, her devlete, bir başka devletin aynı nitelikteki haklarına

tecavüz etmeden, kara ülkesinin deniz altındaki doğal uzantısının verilmesini

sağlayacak biçimde gerçekleştirilmesi ve bunu gerçekleştiren

86 Tunus-Libya Bölge Haritası için bkz. Ek- 5. 87 Hüseyin PAZARCI, “Uluslararası Adalet Divanı’nın Tunus-Libya Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığına İlişkin 24 Şubat 1982 Tarihli Kararı,” Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, S: 2 (1982), s. 43; BROWN, s. 139; ELFERINK, s. 65. 88 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 212 (dipnot 50); BROWN, s. 146. 89 Her iki ülkede, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne taraf değildir.

Page 45: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

37

sınırlandırmanın hakça ilkelere de uygun olacağı konusunda anlaşmışlar,

doğal uzantının saptanmasında esas alınması gereken ölçütler konusunda

ise anlaşamamışlardır.

Libya, sınırlandırılacak alanın Kuzey Afrika’nın kuzey yönünde doğal

uzantısı olduğunu, doğal uzantının yönü saptanırken esas alınması gereken

kara biriminin herhangi bir kıyının “arızi veya tesadüfi” yönü olmayıp kıta

karası olduğunu, deniz yatağının değil, doğal uzantının yönünün saptanması

gerektiğini iddia etmiştir.

Tunus’a göre ise; sınırlandırılması söz konusu olan alandaki doğal

uzantının yönü batı–doğudur. Sınırlandırılacak alan jeolojik bakımdan Tunus

kara ülkesinin doğu kesiminin bir uzantısıdır. Doğal uzantının yönü, kıta

karası değil, her devletin kara ülkesi esas alınarak saptanmalıdır.90

Divan, 24 Şubat 1982 tarihli Kararı’nda;91 tarafların bölgenin

jeomorfolojik özelliklerine dayalı iddialarını, sınırın yönünü etkilemesi

muhtemel ilgili koşullar olarak değil, bölgede ayrı doğal uzantıların varlığını

doğrulayıp doğrulamadıklarını saptamak için değerlendirdiğini, her iki devletin

kıta sahanlığı haklarının, ortak bir doğal uzantıdan kaynaklandığını, bölgede

önemli sayılabilecek tek olgu olan Tripolitan Furrow olarak adlandırılan deniz

altı vadisinin sınırlandırılacak alanın dışında kaldığını, 92 hukuk açısından bu

90 Case Concerning the Continental Shelf (Tunisia/ Libya Arab Jamahiriya) Judgement of 24 February 1982, International Court of Justice, Reports of Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1982, paras 15-16. (Bundan sonra I.C.J. Reports 1982 olarak geçecektir.) 91 Tunus-Libya Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Haritası için bkz. Ek-6. 92 I.C.J. Reports 1982, para 66.

Page 46: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

38

iki devlete ait olacak kıta sahanlığının “tek başına veya esas itibariyle” jeolojik

verilere dayanılarak saptanamayacağını, Mahkeme’nin görevinin jeolojiden,

uluslararası hukukun uygulanması için gerekli olduğu ölçüde yararlanmak

olduğunu,93 ülkeleri jeolojik bakımdan aynı kıta sahanlığına bitişik komşu

devletler arasındaki sınırlandırmada, doğal uzantı ilkesinin kendiliğinden bir

çözüm getirmediğini, böyle durumlarda hakça ilkelerin önem kazandığını, kıta

sahanlığı haklarının kaynağının kara ülkesindeki egemenlik olduğunu, coğrafi

verilerin, kıyı ile buna bitişik kıta sahanlığı arasındaki coğrafi ilişkinin büyük

önem taşıdığını, sualtı alanlarının denize doğru veya komşu devletler

arasında sınırlandırılmasında başlıca hareket noktasının kıyılar olduğunu,94

egemenliğine tâbi olduğu devlet kıyılarının hemen yakınında bulunan ve kıyı

ile sıkı bir bağlantısı olan büyük, meskûn, ekonomik hayatı bulunan adaların

kıyının genel istikameti saptanırken ihmal edilebileceğini veya tam etki

tanınmayabileceğini95 belirtmiştir.

Tunus ile Libya arasındaki uyuşmazlıkta sorun yaratan adalar Tunus

kıyılarının yakınındaki Tunus egemenliğine tâbi olan adalardır, söz konusu

adaların kıyının genel istikameti saptanırken önem taşıyıp taşımadıkları

tartışma konusu olmuştur. Tunus, kıyılarının yakınında olan egemenliğine

tâbi adaların Tunus kıyısının bir parçası olarak değerlendirilmesini istemiştir.

Sözü edilen adalar; Tunus kıyılarında yüzölçümü 690 km2 olan Jerba Adası

ile Tunus kıyısının 11 mil ötesinde bulunan yüzölçümü 180 km2 olan

Kerkennah Adaları’dır.

93 I.C.J. Reports 1982, paras 60-61. 94 I.C.J. Reports 1982, paras 73-74. 95 I.C.J. Reports 1982, paras 79, 128-129.

Page 47: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

39

Divan, Jerba Adası’nın bulunduğu bölgede Jerba Adası’nın

varlığından doğacak etkilere üstün değer taşıyan başka düşüncelerin mevcut

olduğu gerekçesiyle ve ayrıca kıyıya yakın bir konumda olmayan olguların

kıyının genel istikameti saptanırken ihmal edilmesinin uygun görülebileceği

gerekçesiyle Jerba Adası’nı göz önünde tutmamış, büyüklüğü ve konumu

nedeniyle önemli bulduğu Kerkennah Adaları’na ise, sınırlandırmayla ilgili

devletlerarası uygulamada kıyının yakınındaki adalara yarım etki tanındığını

gösteren örnekler bulunduğunu belirterek yarım etki tanımıştır.96

Sonuç olarak Divan’ın Tunus-Libya Kıta Sahanlığı Davası’nda

vardığı yargının pozitif hukuka katkıları açısından bir değerlendirmesi

yapıldığında, gerek Divan’ın 1969 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’ndaki

Kararı’na göre, gerek bu alandaki pozitif hukuku oluşturan öteki verilere göre

önemli hiçbir değişiklik göze çarpmamaktadır.97

F. 1982 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ

VE SONRASINDA GÖRÜLEN DAVALAR

1. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi

Birinci ve İkinci Deniz Hukuku Konferansları’nda, üzerinde

uzlaşmaya varılamayan konuların varlığı yanında; özellikle 1960’lardan

sonra, uluslararası ortamdaki yapısal ve teknolojik gelişmeler, denizlere

ilişkin konuların yeniden ele alınması sürecini hızlandırmıştır. Gerçekten o

96 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 221 (dipnot 69). 97 PAZARCI, “Uluslararası Adalet Divanı’nın..,”s. 45.

Page 48: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

40

yıllarda, bağımsız birer üye olarak uluslararası topluma yeni katılan devletler

“kendileri dışında ve kendilerinden önce oluşturulan kuralları kabul etmeme”

tezini, yoğun bir şekilde işlemeye başlamışlar ve bunun sonucunda

“uluslararası yeni ekonomik düzen”in ilk ilkeleri de kabul görmeye

başlamıştır. Diğer taraftan, teknolojideki gelişmeler ve bütün insanlığın

birtakım yeni kaynaklara olan ihtiyacı, dikkatlerin münhasıran hiçbir devlete

ait olmayan, dolayısıyla da bütün “insanlığın ortak malı” olarak kabul

edilebilecek “denizler”e yönelmesine neden olmuştur.98 Şöyle ki; teknolojik

gelişmeler yalnız sığ denizleri değil, daha derin denizleri de işletilebilir

duruma getirmiş, sığ denizlerde sadece petrol aramak, araştırmak ve

çıkarmak mümkünken, daha derin denizlerde çok pahalı ve zengin katı

madenlerin bol miktarda bulunduğu ve bunların çıkarılmasının o kadar da zor

olmadığı anlaşılmıştır.99 Ayrıca imzalandıktan bir süre sonra, gerekli sayıda

devlet tarafından onaylanarak, onaylayan devletler arasında yürürlüğe giren

1958 Cenevre Sözleşmeleri’nin değiştirilmeden uygulamada kalacağı ümit

edilirken, bahse konu Sözleşmeler, imzalayan devletler arasında bile

uyuşmazlıkların çıkmasını önleyememiş, bu sebeple, Cenevre Sözleşmeleri

hükümlerinin güncelleştirilmesi kaçınılmaz olmuştur.100

Böylece, yukarıda belirtilen gerekçelerle 1960’lı yılların ikinci yarısı,

teknolojik gelişmelere de bağlı olarak deniz hukuku konusundaki çalışmaların

yeniden başladığı yılları oluşturmaktadır. B.M. Genel Kurulu, Malta delegesi

A.Pardo’nun önerisi üzerine 18 Aralık 1967 tarihinde, geçici olarak görev 98 Aydoğan ÖZMAN (çev.), Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, İstanbul Deniz Ticareti Odası Yayını No: 5, İstanbul, 1984, sunuş bölümü. 99 GÖNLÜBOL, “Konunun…,” s. 7. 100 ÖZMAN, “Deniz Hukukunda…,”s. 12.

Page 49: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

41

yapmak üzere, “Ulusal Yetki Alanı Dışında Kalan Deniz Yatağı ve Okyanus

Tabanının Barışçı Amaçlarla Kullanılması Özel Komitesi”ni kurmuştur. Genel

Kurul, 21 Aralık 1968 tarihli Kararı ile, bu Komite’yi sürekli kılmıştır. Anılan

Komite’nin çalışmaları sonucunda B.M. Genel Kurulu, 17 Aralık 1970’te,

Deniz Yatağı ve Okyanus Tabanını Yöneten İlkeler Bildirisi’ni kabul etmiştir.

Söz konusu Bildiri, devletlerin ulusal yetki alanı dışında kalan deniz yatağını

“insanlığın ortak mirası” kabul etmiştir. Genel Kurul, aynı tarihli bir başka

kararı ile de, deniz yatağı dahil bütün deniz sorunlarını incelemek üzere

1973’te bir deniz hukuku konferansı toplanmasını kararlaştırmıştır. Bu arada,

1973 yılına kadar, Deniz Yatağı Komitesi’nin çalışmaları sürmüştür.101

B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı olarak anılan Konferans

çalışmalarına, ilk toplantısı usule ilişkin olmak üzere 3 Aralık 1973’te New

York’ta başlamıştır. Esasa ilişkin çalışmaları 20 Haziran 1974’te

Venezüella’nın başkenti Caracas’ta başlayan Konferans, çeşitli aralıklarla,

kimi yıl bir ve kimi yıl da iki dönem olmak üzere, toplam 11 dönem çalışarak

16 toplantı sonunda 10 Aralık 1982 tarihinde B.M.D.H.S.’nin imzalanmasıyla

sona ermiştir.102 B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı’nda önceden

hazırlanmış bir antlaşma taslağından hareket edilmemiş ve Konferans,

antlaşma metnini bizzat hazırlamıştır. Sözleşme metni, 130 olumlu, 17

çekimser ve 4 karşı oy103 almıştır.104 Sözleşme’ye Konferans’ta karşı oy

101 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 292. 102 Namık YOLGA, “Ege’deki Başlıca Deniz Sorunları,” Ege’de Deniz Sorunları Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 552, Ankara, 1986, s. 31; KÂMİL, “Türkiye ile I…,” s. 29. 103 Türkiye, A.B.D., Venezuella, İsrail. 104 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 293; ÖZMAN, “Deniz Hukukunda…,” s. 17; ÖZMAN, Birleşmiş Milletler…, sunuş bölümü.

Page 50: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

42

veren Türkiye daha sonra Sözleşme’yi imzalama yoluna da gitmemiştir.

Yürürlüğe girebilmesi için en az altmış devletin onaylamasından sonra bir yıl

geçmesi gereken B.M.D.H.S. 16 Kasım 1994 tarihinde yürürlüğe girmiş

bulunmaktadır.105 26 Ağustos 2005 tarihi itibariyle Sözleşme’yi onaylayan

devlet sayısı 149’dur.106

1982 B.M.D.H.S. XVII Kısım altında toplanan 320 maddeden

oluşmakta ve ayrıca Sözleşme’nin ayrılmaz parçası olarak IX Ek’i

bulunmaktadır.107

1982 tarihli B.M.D.H.S. deniz hukukuyla ilgili bütün konuları

düzenleyen ve şimdiye kadar yapılmış en ayrıntılı Sözleşme’dir. 1958

Sözleşmeleri’nde yer alan birçok hüküm, 1982 B.M.D.H.S.’de de muhafaza

edilmiş olmakla beraber, bazı kurumlar değiştirilmiş, bazı kurumlar ise,

(uluslararası deniz yatağı, münhasır ekonomik bölge, arkeolojik bitişik bölge,

takımada devleti v.s.) ilk defa 1982 B.M.D.H.S. ile ihdas edilmiştir.108

Sözleşme’nin, VI. Kısmında 76-85 maddeleri109 arasında düzenlenen

kıta sahanlığı konusunda, kıta sahanlığının genişliği sorunu, Konferans

gündeminin en tartışmalı konuları arasında yer almış olup, coğrafi ve jeolojik

verilerle ekonomik gereksinmeleri uzlaştırıcı bir çözüm üzerinde anlaşmaya

varılması güç olmuştur. Karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan

itibaren 200 mil genişliğindeki deniz alanları, kıta sahanlığı haklarını da

105 Pazarcı, Uluslararası Hukuk II.., s. 293. 106 Bkz. http://www.un.org/Depts/los/status. 107 ÖZMAN, “Deniz Hukukunda…,” s. 16. 108 GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 354. 109 1982 B.M.D.H.S. metni için bkz. ÖZMAN, Birleşmiş Milletler…, s. 20-147.

Page 51: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

43

içeren bir kavram olarak kabul edilmiş olan münhasır ekonomik bölge sınırları

içine girdiğinden, bu konudaki tartışmalar esas itibariyle 200 mil ötesinde kıta

sahanlığı haklarının talep edilip edilemeyeceği veya hangi koşullar altında ve

nereye kadar talep edilebileceği noktalarında yoğunlaşmıştır. Yapılan

tartışmalar sonucunda, kabul edilmiş olan ve 76’ncı maddede düzenlenmiş

bulunan kıta sahanlığı tanımı, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin

1’inci maddesinde olduğu gibi kıta sahanlığının coğrafi ve jeolojik anlamından

esaslı bir biçimde ayrılan bir tanımdır.110

Sözleşme’nin 76’ncı maddesinin111 1’inci fıkrasında, kıta sahanlığı

“kıyı devletinin kara ülkesinin doğal uzantısı boyunca karasularının ötesinde

kıta kenarının dış sınırına kadar uzanan veya kıta kenarının dış sınırının 200

mile kadar uzanmadığı yerlerde, karasularının ölçülmeye başlandığı esas

hatlardan itibaren 200 mile kadar uzanan sualtı alanlarının, deniz yatağı ve

toprak altını kapsar.” biçiminde tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere 76’ncı

madde; kıta sahanlığının tarifini değiştirmiş, kıta sahanlığının bir devlet

ülkesinin doğal uzantısı olduğunu belirttikten sonra, ilke olarak, kıta kenarının

uç noktasına kadar devam edeceğini kabul etmiştir. Böylelikle, kıta sahanlığı

kavramı, hukuksal bakımdan, yer bilimsel anlamdaki kıta sahanlığı, kıta

yamacı ve kıta yükseliminin tümünü içermektedir. Yine Sözleşme’nin 76’ncı

maddesine göre, kıta kenarının 200 milden dar olduğu kıyılarda, karasuların

ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren 200 mil genişlikteki deniz

alanlarının deniz yatağı ve toprak altı da kıta sahanlığıdır. Diğer bir deyişle;

110 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 200. 111 Kıta Sahanlığı Kesiti için bkz. Ek- 7.

Page 52: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

44

kıta kenarının uç noktası karasularının ölçülmesinde esas alınan çizgiden

başlayarak ölçüldüğünde, 200 milin berisinde kalıyorsa, bir kıyı devletinin kıta

sahanlığının ilke olarak, 200 mile kadar uzanacağı kabul edilmektedir. Bu ise,

hukuksal anlamda kıta sahanlığı kavramının, kıta kenarının yeterli genişlikte

olmadığı durumlarda, okyanus tabanının bir bölümünü de içerebileceğini

göstermektedir.112

Kıta uzantısının karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan

itibaren 200 milden fazla bir genişlikte olduğu durumlarda, kıta uzantısı

üzerindeki kıta sahanlığı talepleri sınırsız değildir. Sözleşme’nin 76’ncı

maddesinin 5’inci fıkrasına göre; bu durumda, kıta sahanlığı karasularının

ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 350 deniz milini aşamayacak ya

da 2500 metre izobattan itibaren 100 deniz milini geçemeyecektir.113

Sözleşme’nin 76’ncı maddesinin 8’inci fıkrasında ise, kıta

sahanlığının karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlardan

itibaren 200 deniz milinin ötesine uzandığı durumlarda, sahildar devlete

Sözleşme’nin II. Ek’inde kurulması öngörülen ve kıta sahanlığının dış

sınırının tespitine ilişkin konularda tavsiyelerde bulunma yetkisiyle donatılan

Kıta Sahanlığı Sınır Komisyonu’na kıta sahanlığının dış sınırı hakkında, bilgi

verme yükümü getirilmiştir. Kıyı devletinin adı geçen Komisyon’un

tavsiyesine uygun olarak saptayacağı sınır kesin ve bağlayıcı olacaktır. Aynı

maddenin 9’uncu fıkrasında da kıta sahanlığının dış sınırıyla ilgili teknik

112 PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 399-400; PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 366-367. 113 SUR, s. 318; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 201.

Page 53: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

45

bilgilerin ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne iletileceği ve Genel

Sekreter tarafından duyurulacağı belirtilmiştir.114

Sözleşme’nin sonraki maddelerinde, kıta sahanlığı üzerinde kıyı

devletinin ve üçüncü devletlerin hak ve yetkileri ile kıta sahanlığı üzerindeki

suların ve suların üzerindeki hava sahasının hukuksal rejimi düzenlenmiş

olup, söz konusu düzenleme daha önce incelenen 1958 Cenevre Kıta

Sahanlığı Sözleşmesi hükümleriyle benzerlik göstermektedir.

Sözleşme’nin 82’nci maddesinin 4’üncü fıkrasında ise, 200 milden

fazla kıta sahanlığı alanına sahip olan kıyı devletlerinin, bu alanlardan elde

edecekleri canlı olmayan kaynaklardan bir kısmını nakden veya aynen,

gelişmekte olan devletlerin ve bunlardan da özellikle denize kıyısı

bulunmayan en az gelişmişlerin çıkarlarını ve gereksinmelerini göz önünde

bulundurarak, hakkaniyete uygun kriterler uyarınca dağıtılması için,

Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi’ne vermek yükümü altında oldukları

belirtilmiştir. Aynı maddenin 2’nci fıkrasında; söz konusu yükümün her üretim

biriminde üretime geçtikten beş yıl sonra başlayacağı, başlangıçta yıllık

olarak o birimdeki üretimin ya hacminin veya değerinin %1 oranında olacağı,

bu oranın onikinci yıla kadar her yıl %1 artacağı, onikinci yıldan sonra ise %7

oranında kalacağı ifade edilmiştir. Yine aynı maddenin 3’üncü fıkrasında; kıta

sahanlığından üretilen kaynakları ithal eden az gelişmiş devletlerin ödemede

bulunma yükümünün bulunmadığı bildirilmiştir.115

114 BOZKURT-KÜÇÜK-POYRAZ, Devletler…, s. 145. 115 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 202.

Page 54: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

46

Sözleşme’nin 83’üncü maddesinde de kıyıları karşı karşıya veya yan

yana olan devletler arasında kıta sahanlığının sınırlandırılması konusu

düzenlenmiştir.

2.1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi Sonrası

Görülen Davalar

a. Maine Körfezi Davası116

1982 tarihli B.M.D.H.S.’nin kabul edilmesinden sonra, U.A.D.’nin

önüne getirilen ilk dava Kanada ile A.B.D. arasındaki Maine Körfezi

bölgesinde deniz sınırının saptanması davasıdır. Maine Körfezi Davası,

Maine Körfezi bölgesinde tarafların kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik

bölge sınırını aynı hatla saptama talebini değerlendiren ilk dava olması

nedeniyle önem taşır.117

A.B.D. ile Kanada, 29 Mart 1979 tarihli Tahkimname ile Divan’dan

Maine Körfezi bölgesinde kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeyi

kapsayan tek bir sınır belirlemesini, sınırlandırmanın aralarında

uygulanabilecek uluslararası hukuk ilkeleri ve kuralları uyarınca

gerçekleştirilmesini talep etmişlerdir.

Taraflar, Maine Körfezi Kıta Sahanlığı’nın jeolojik ve jeomorfolojik

bakımdan sürekli olduğunu kabul ederek, sınırlandırmanın hakkaniyete

116 Maine Körfezi Bölge Haritası için bkz. Ek-8. 117 ELFERINK, s. 73; BROWN, s. 226.

Page 55: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

47

uygun olarak ve doğal uzantı ilkesi de dikkate alınarak yapılmasını

istemişlerdir.118

Uyuşmazlık konusu olan Maine Körfezi, bir uzun yanı Atlantik

Okyanusu’na açılan, diğer uzun yanı tamamen A.B.D. kıyılarından oluşan,

kısa kuzey yanı Kanada kıyıları ve kısa güney yanı yine A.B.D. kıyılarından

oluşan bir dikdörtgen görünümündedir. A.B.D. ile Kanada’nın kara sınırı,

kuzeyde dikdörtgenin uzun yanı ile kısa yanının kesiştiği noktada bir dik açı

oluşturmaktadır. Bu noktadan sonra Kanada ülkesine dahil Nova Scotia

Yarımadası Körfez içine doğru güney doğrultusunda uzanmaktadır.

Kanada, kara sınırıyla kıyının kesiştiği noktada iki devletin coğrafi

konumunun yan yana olduğu anlayışından hareketle yan sınırın eşit uzaklık

ilkesi uygulanarak saptanmasını ve bu yan sınırın – biraz ileride Nova Scotia

ile dikdörtgenin güney kısa yanı ki, A.B.D. kıyısından oluşur, arasındaki ilişki

kıyıların karşı karşıya olduğu bir coğrafi konuma dönüştüğü halde – bir yanda

dikdörtgenin uzun yanındaki A.B.D. kıyısı öte yanda Nova Scotia esas

alınmak suretiyle eşit uzaklıkta olan hatla Körfez’in içine uzatılmasını talep

etmiştir.119

Maine Körfezi Davası’nda120 U.A.D, her iki ülke de 1958 Cenevre

Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne taraf olmakla birlikte, Kanada’nın, deniz

alanları üzerinde hak kaynağının coğrafi bitişiklik vakıası olduğu

varsayımından hareketle, tek sınırın eşit uzaklık ilkesi uyarınca saptanması

118 ELFERINK, s. 73; BROWN, s. 227. 119 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 237. 120 Maine Körfezi Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Haritası için bkz. Ek-9.

Page 56: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

48

yolundaki iddiasını, yakınlık ve bunu gerçekleştiren bir ilke olan eşit uzaklık

ilkesinin, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nde ve karasuları ile

bitişik bölgenin sınırlandırılmasında da öngörülmüş olmasının söz konusu

ilkenin, münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasında da uygulanmasını

haklı göstermeyeceği bir alanın sınırlandırılmasında, uygun olacak kriter veya

metotların diğerinin sınırlandırılmasında uygun olmayabileceği, gerekçesiyle

reddetmiştir.121

Ayrıca Divan, Kanada’nın kıyı devletinin deniz alanları üzerindeki

haklarının kaynağını oluşturan coğrafi bitişiklik (geographical adjacency)

kavramına ve bunun bir sonucu olarak eşit uzaklık ilkesine dayandırdığı

iddialarını reddederken, 1969 tarihli yargıya da atıf yaparak, eşit uzaklık

ilkesinin hukuken bağlayıcı olan bir örf ve âdet hukuku kuralından

kaynaklanan bir norm olmadığını, eşit uzaklık ilkesinin, örf ve âdet

hukukunda öncelikle veya tercihen uygulanması gereken bir metot olarak da

kabul edilmediğini,122 eşit uzaklık metodunun da, gerçekte hakkaniyete uygun

bir kriterden, iç içe geçen bölgelerin taraflar arasında eşit olarak bölünmesi

gibi hakkaniyete uygun bir sonucu gerçekleştirmesinden kaynaklandığına ve

bu nedenle her zaman böyle bir bölünmeyi hakkaniyete aykırı kılacak özel

durumlar istisnasıyla birlikte uygulanabilir olduğuna dikkat çekmiştir.123

121 Case Concerning Delimitation of the Maritime Boundary in the Gulf of Maine Area (Canada/United States of America) Judgement of 12 October 1984, International Court of Justice, Reports of Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1984, para 120. (Bundan sonra I.C.J Reports 1984 olarak geçecektir.); TOLUNER, Milletlerarası…, s. 230. 122 I.C.J. Reports 1984, para 107; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 235. 123 I.C.J. Reports 1984, para 115; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 235.

Page 57: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

49

U.A.D. 12 Ekim 1984 tarihli Kararı’nda, oransallık kavramı üzerinde

durmuş, tarafların, sınırlandırılması söz konusu olan alandaki kıyı uzunlukları

arasındaki farklılığın, özel durum oluşturduğunu vurgulamıştır. (A.B.D.’nin

kıyı uzunluğu 284 mil, Kanada’nın kıyı uzunluğu ise, 206 mildir.) Ancak

Divan’a göre; tarafların kıyı uzunlukları, başlı başına bir sınırlandırma kriteri

değil, hakkaniyete uygun bir sınırlandırma yapabilmek için göz önünde

tutulacak bir husustur.124

Maine Körfezi Davası’nda Divan, kıyı uzantılarının iç içe geçtiği

alanların eşit olarak bölünmesi ilkesini, hareket noktası olarak seçmiştir.

Ancak coğrafi durumların çeşitliliği ve farklılığı nedeniyle bu kriterin belirli bir

olayda hakkaniyete uygun sonuçlara yol açabilmesi için, bazen yardımcı

kriterlere başvurularak yumuşatılması veya düzeltilmesinin gerekli

olabileceğini vurgulayan Divan, olayın özellikleri karşısında başvurulması

gereken yardımcı kriterleri; tarafların sınırlandırılması söz konusu olan

alandaki kıyı uzunlukları arasındaki ihmal edilemez farka bir ağırlık

tanınması, normun bir kıyının denize olan uzantısının kesilmesi sonucunu

doğuracak biçimde uygulanmaması veya bu tür bir etkinin kısmen giderilmesi

gereği kıyıların ötesinde bir ada veya bir grup küçük adaların bulunması gibi

bir coğrafi olguya normun uygulanması, tam etki tanınmasını veya hiçbir etki

tanınmaması sonucunu doğuruyorsa, sınırlı da olsa bir etki tanınması

biçiminde sıralamıştır.125

124 I.C.J. Reports 1984, para 185; ELFERINK, s.81. 125 I.C.J. Reports 1984, paras 195-196; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 238.

Page 58: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

50

Anılan esaslardan hareketle Divan, olayda kıyılar arasındaki ilişkinin

yan yana olduğu noktaya kadar olan kesimde sınırın, deniz alanlarını eşit

olarak paylaştıracak geometrik bir metot (eşit uzaklık ilkesi değil) uygulanarak

saptanmasına karar vermiş; bu noktadan sonra gerçek coğrafi ilişkinin

kıyıların karşı karşıya olduğu bir durum olduğunu kabul etmekle birlikte,

sınırın karşılıklı kıyılardan çizilecek bir orta hat olması şeklindeki Kanada

iddiasının, olayın özellikleri ışığında hakkaniyete aykırı sonuçlara neden

olacağı gerekçesiyle aynen kabul edilemeyeceği sonucuna varmıştır. Divan’a

göre, böyle düzeltilmemiş bir orta hat, Körfez’in batı yakası bütünüyle

A.B.D.’ye ait olduğu halde, bunun orta hattın yönü üzerinde hiçbir etkisinin

olmaması, Kanada’nın iki devlet arasındaki kara sınırı A.B.D. kıyılarının

ortasından geçmişcesine hak kazanması sonucunu doğuracaktır. İki devletin

kıyı uzunlukları arasındaki önemli farklılığın göz ardı edilemeyeceğini

belirterek Divan, çizilecek orta hatta kıyılar arasındaki 1.38’e 1 oranını

yansıtacak bir düzeltme yapılmasına karar vermiştir.126

Divan, kıyı uzunlukları arasındaki oranı göz önüne alarak orta hatta

bazı düzeltmeler yapılmasına karar verildikten sonra, A.B.D.’nin eşit

uzaklıktaki orta hattın kendi kıyılarının denize doğru uzantısını kesme

sonucunu doğurması nedeniyle uygun bir yöntem olmadığı yolundaki

iddiasını, kıyı uzunlukları arasındaki oran göz önünde tutularak orta hatta

126 I.C.J. Reports 1984, paras 217-218; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 238.

Page 59: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

51

yapılan düzeltmeden sonra, bir başka kritere dayanılarak düzeltmenin

tekrarlanamayacağı gerekçesiyle, gereksiz bulmuştur.127

Maine Körfezi Davası’nda, sınırlandırmada adalar sorunu iki açıdan

ele alınmıştır. Birincisi; uyuşmazlık konusu alanların eşit olarak bölünmesini

sağlayacak bir geometrik metodun uygulanması sırasında kıyı yakınındaki

adaların esas alınıp alınamayacağı, ikincisi; sınırlandırılacak alanda bulunan

adalara tanınacak deniz alanlarının kapsamı sorunudur. Birinci sorunla ilgili

olarak Divan, belirli bir bölgenin eşit olarak bölünmesini sağlayacak olan hat

saptanırken, bazen karadan oldukça uzaktaki küçük adaların, meskûn

olmayan kaya ve cezir yüksekliklerinin dikkate alınmasının sakıncalara neden

olduğuna işaret etmiş, ancak bu coğrafi olgulardan herhangi birinin bir ölçüde

önemli olması durumunda bunlara hakkaniyet uyarınca sınırlı bir düzeltici etki

tanınabileceğini belirtmiştir.128 Maine Körfezi Davası’nda adalarla ilgili ikinci

soruna, Nova Scotia açıklarında Kanada egemenliğinde bulunan, iki buçuk

mil uzunluğunda, 50 feet deniz üstünde, yıl boyunca meskûn, Körfez’in

girişinden 9 mil içeride olan Seal Adası ile çevresindeki ada ve adacıklara

sınırlandırmada tanınacak etki nedeniyle değinilmiştir.129 Divan, söz konusu

adaların büyüklükleri ve coğrafi konumları nedeniyle ihmal edilemeyeceklerini

kabul etmekle birlikte, iki ülke arasındaki sınırlandırmada bu adalara tam etki

tanınmasını aşırı bularak yarım etki tanınmasına karar vermiştir. Sonuç

olarak, A.B.D. ile Kanada’nın, Körfez’deki kıyı uzunluklarının birbiri

karşısındaki oranı; 1.38’e 1 iken, Seal Adaları’na yarım etki tanınması

127 I.C.J. Reports 1984, para 220. 128 I.C.J. Reports 1984, paras 201-202; AHNISH, s. 144. 129 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 239.

Page 60: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

52

suretiyle orta hatta yapılan değişiklikle A.B.D. ve Kanada’nın sahip oldukları

deniz alanlarının oranı; 1.32’ye 1 şeklinde, gerçekleşmiştir.130

b. Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası131

Libya-Malta Kıta Sahanlığı Davası, Divan’ın ilk kez bir ada

devletine132 tanınacak deniz alanları konusunda bir karar vermek durumunda

kalması nedeniyle özellik taşır. Daha önceki davalarda, hep sınırlandırılacak

alanda anakara ülkesi yanında ada ülkesinin bulunması söz konusuydu.

Ayrıca Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası, bağımsız bir ada devletine

tanınacak kıta sahanlığı kesiminin, – tarafların kıyı uzunlukları arasındaki

önemli fark, (Libya 192 mil, Malta 24 mil) kıyılar arasındaki geniş mesafe, eşit

uzaklık metodunun uygulanmasında seçilecek esas noktalar, (Malta kıyısında

meskûn olmayan Filfa Adacığı esas nokta olarak kabul edilmemiştir) genel

coğrafi çerçeve (general geographical context) olarak ifade edilen – ilgili

koşullar göz önünde tutularak açıkça kısıtlandığı bir dava olması nedeniyle

de büyük önem taşır.133 Daha da önemlisi, kıta sahanlığının temelini

ilgilendiren ve yerleşmiş olan ilkelerde önemli değişiklikler yapmıştır.134

Libya ve Malta, ülkelerine bitişik kıta sahanlığı alanlarının

sınırlandırılması konusunda uyuşmazlığa düşmüşler ve aralarında yaptıkları

Özel Anlaşma (tahkimname) ile, uyuşmazlığı U.A.D.’ye götürmeyi 130 VAN DYKE, s. 70; ELFERINK, s. 82; AHNISH, s. 145. 131 Libya – Malta Bölge Haritası için bkz. Ek-10. 132 Davanın taraflarından olan Malta, bir ada devleti olup; dört meskûn ada ve bir de meskûn olmayan Filfa Adacığı’ndan oluşmaktadır. Meskûn olan adalardan; Malta 246 km2, Gozo 66 km2, Cominotto 1/10 km2, Comino 2.7 km2’dir. Aslan GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Hukukunda Yeni Gelişmeler (Libya – Malta Davası),” Hukuk Araştırmaları, C:I, S: 3 (1986), s. 6. 133 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 240. 134 GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…, “ s. 5.

Page 61: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

53

kararlaştırmışlardır. Sözü edilen Tahkimname’nin 1’inci maddesiyle taraflar,

U.A.D.’den ülkelerine bitişik kıta sahanlığı alanlarının sınırlandırılmasında

uygulanabilecek uluslararası hukuk ilke ve kuralları ile söz konusu ilke ve

kuralların davada kendileri tarafından ne şekilde uygulanacağını belirlemesini

istemişlerdir.135

Taraflar, uyuşmazlığa örf ve âdet hukuku kurallarının uygulanması

konusunda görüş birliği içindedirler. Şöyle ki; Malta, 1958 tarihli Cenevre Kıta

Sahanlığı Sözleşmesi’ne taraftır, Libya ise, taraf değildir. Dolayısıyla, adı

geçen Sözleşme’nin 6’ncı maddesinde yer alan sınırlandırmaya ilişkin

hükümler, Libya ile Malta arasındaki kıta sahanlığı uyuşmazlığına

uygulanamaz. Her iki tarafta 1982 B.M.D.H.S.’yi imzalamış, fakat söz konusu

Sözleşme dava esnasında henüz yürürlüğe girmemiştir. Böylelikle 1982

B.M.D.H.S. de uyuşmazlığa uygulanamaz. Ayrıca Tahkimname, uygulanacak

maddi hukukla ilgili hiçbir kayıt taşımamaktadır.136

Malta, 1982 tarihli B.M.D.H.S.’nin 76’ncı maddesinde 200 mil

genişliğe kadar olan sualtı alanlarında kıta sahanlığı haklarının tanınmış

olduğuna değinerek, bu ölçütün kabul edilmesinden sonra, doğal uzantı

kavramının jeolojik verilere göre değil, kıyıdan itibaren belirli bir mesafeye

göre tanımlanması gerektiğini; jeolojik ve jeomorfolojik verilerin 200 milin

ötesindeki sualtı alanlarının sınırlandırılmasında esas alınabileceğini

belirterek, sınırlandırmanın eşit uzaklık ilkesi uygulanarak yapılmasını ileri

sürmüştür.

135 AHNISH, s. 324; ELFERINK, s. 90. 136 GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…,” s. 7.

Page 62: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

54

Libya, 1982 B.M.D.H.S.’nin henüz yürürlüğe girmediğine, taraflar

arasında bağlayıcılık kazanmadığına işaret etmiştir.137 Ayrıca Libya, bir

devletin kara ülkesinin sualtındaki uzantısı nasıl jeolojik bir vakıa ise, jeolojik

ve jeomorfolojik yönleriyle doğal uzantının da kıta sahanlığı üzerinde hak

talep etmenin hukuksal temelini oluşturduğunu, sınırlandırmanın doğal uzantı

ilkesi uyarınca yapılması gerektiğini, eğer iki ülkeye bitişik kıta sahanlığı

alanlarının ara yerinde bir kesinti varsa, sınırlandırmanın kesintinin

doğrultusunu takip etmesi gerektiğini ve Libya ile Malta’nın ülkelerine bitişik

kıta sahanlığı alanları arasında böyle bir kesinti bölgesi (Rift Zone)138

bulunduğunu, iki ülkenin kıta sahanlığının çakışmadığını, her birinin doğal

uzantısının söz konusu kesinti bölgesinde bittiğini, dolayısıyla kesinti

bölgesinin tarafların sahip olduğu kıta sahanlığı alanlarının sınırını

oluşturduğunu ileri sürmektedir.139

Libya, yukarıdaki iddialarına ek olarak; kıyının gerisindeki kara

kütlesinin, kıta sahanlığı haklarının maddi temelini oluşturduğu, daha büyük

kara kütlesi olan devletin, daha geniş bir kıta sahanlığı olması gerektiği

gerekçesiyle; sınırlandırmada dikkate alınmasını ve iki ülke kıyılarının

uzunluğu ile devletlere verilecek kıta sahanlığı alanları arasında makul bir

137 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 231. 138 Libya kendi ülkesinin doğal uzantısının, Rift Zone dediği ve Malta Adaları’na daha yakın olan bir yere kadar uzandığını ileri sürmüştür. Bu bölgede bir dizi derin çukur (trough) vardır. Derin çukurlar; kuzeybatı, güneydoğu istikametinde olup. 1000 metre derinliğe kadar varırlar. Sözü geçen çukurlar Akdeniz Uluslararası Batimetrik Haritası’nda, Libya Çukuru (Libyan Trough), Pantelleria Çukuru ve Linosa Çukuru diye tanımlanmıştır. Çukurların doğusunda uzanan daha az derin Malta Kanalı ve Medina Kanalı vardır. Libya’ya göre, iki ülkenin kıta sahanlığı alanları arasındaki sınır bu bölge boyunca olmalıdır. Bahse konu bölge iki tektonik plaka arasında çok belirgin bir kesinti oluşturacak kadar önemli bir jeolojik unsur oluşturmaktadır. I.C.J.Reports 1985, paras 35, 38; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…,” s. 12. 139 Case Concerning the Continental Shelf (Libyan Arab Jamahiriya/Malta) Judgement of 3 June 1985, International Court of Justice, Reports of Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1985, para 37. (Bundan sonra I.C.J. Reports 1985 olarak geçecektir.)

Page 63: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

55

oranın bulunması gerektiğini belirtmiştir.140 Malta, Libya’nın kıyıların uzunluğu

ve oransallık iddialarına karşılık, eşit uzaklık ilkesini desteklemek için

devletlerin egemen eşitliği ilkesine başvurmuştur.141 Malta, sınırlandırmada

ada devletlerine tanınacak kıta sahanlığı alanlarıyla anakara ülkesi yanında

yer alan adalara tanınacak hakların aynı olamayacağını; ikinci durumda

büyüklük, coğrafi konum, nüfus veya ekonomik nedenlerle, adalara sınırlı bir

etki tanınabilirse de, ada devletlerinin deniz alanları saptanırken tanınacak

alanların bu gibi nedenlerle kısıtlanamayacağını; devletlerin egemen eşitliği

ilkesinin karşılıklı kıyılardan çizilecek orta hatta kıyı uzunlukları veya orantı

faktörüne başvurularak düzeltme yapılmamasını gerektirdiğini ileri

sürmüştür.142 Malta kıta sahanlığının sınırlandırılmasında, eşit uzaklık

ilkesinin uygulanmasını savunurken, iddiasını desteklemek için ekonomik

faktörlere ve güvenlikle ilgili gerekçelere de dayanmıştır.

Divan, 3 Haziran 1985 tarihli Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası

Kararı’nda;143 her ne kadar dava kıta sahanlığının sınırlandırılmasıyla ilgili

olsa da, münhasır ekonomik bölgenin esasını teşkil eden kuralların inceleme

dışı bırakılamayacağını belirtmiştir. Modern hukukta kıta sahanlığı ile

münhasır ekonomik bölge kavramlarının birbirlerine bağlanmış olduğuna,

münhasır ekonomik bölge ilan eden bir devletin, böylelikle kıta sahanlığı

hakları da kazanacağı hususuna işaret eden Divan, bu noktadan hareketle

140 I.C.J.Reports 1985, para 49. 141 I.C.J. Reports 1985, para 54. Malta’ya göre, madem ki devletler eşittir ve eşit şekilde egemendir; her devletin egemenliğinin yarattığı deniz sahaları, devletlerden birinin kıyısı diğerininkinden uzun olsa bile, aynı hukuki değere sahip olmalıdır. GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…,” s. 19. 142 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 246. 143 Libya – Malta Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Haritası için bkz. Ek-11.

Page 64: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

56

kıta sahanlığı sınırlandırılırken, bir devletin hukuken talep edebileceği

münhasır ekonomik bölge alanının azami sınırının göz önünde tutulması

gerektiğini, her iki kavrama ortak bir unsur olan kıyıdan uzaklık unsurunun

daha büyük önem kazandığını belirtmiştir. Divan’a göre, hak kaynağı olarak

mesafeyi esas alan münhasır ekonomik bölge kavramı, örf ve âdet

hukukunun bir parçası olup Libya tarafından da tanınmıştır. Kıta sahanlığı

olmaksızın, münhasır ekonomik bölge olamayacağına göre, mesafe

ölçütünün münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasında olduğu gibi, kıta

sahanlığının sınırlandırılmasında da uygulanması gerekir. Aynı husus, 1982

B.M.D.H.S.’nin 76’ncı maddesinin 1’inci fıkrası hükümlerinde bağımsız olarak

da vardır. Ancak Divan, söz konusu durumun doğal uzantı ölçütünün yerine,

mesafe ölçütünün yerleştiği anlamına gelmediğini, kıta kenarının kıyıdan

itibaren 200 mile kadar ulaşmadığı durumlarda fiziki kaynağına rağmen,

devamlı şekilde karmaşık ve hukuki bir kavram haline gelen doğal

uzantının,deniz yatağı ve toprak altının jeolojik yapısı ne olursa olsun,

kıyıdan belli bir mesafeye göre belirlenebileceğini, doğal uzantı ve mesafe

kavramlarının bu sebeple birbirinin karşıtı değil, birbirini tamamlayan

kavramlar olduğunu ve ikisi de kıta sahanlığının hukuksal tanımının esaslı

unsurları olarak görülse de sınırlandırmada doğal uzantı esasının işlevinin

200 milin ötesindeki sualtı alanlarının sınırlandırılması durumuna

hasredildiğini belirtmiştir.144

144 I.C.J. Reports 1985, para 34.

Page 65: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

57

Divan, Libya’nın kesinti bölgesinin, iki ülkenin kıta sahanlığı arasında

doğal bir sınır oluşturduğu iddiasını reddederek, hukukta meydana gelen

gelişmeler sonucunda her devlet deniz yatağı ve toprak altının jeolojik

özellikleri ne olursa olsun, kıyıdan itibaren 200 mile kadar uzanan kıta

sahanlığını talep etme hakkına sahip olduğu için, 200 millik mesafe içinde ne

hak kaynağının doğrulanmasında ne de sınırlandırmanın

gerçekleştirilmesinde jeolojik ve jeomorfolojik faktörleri dikkate alacağını,

Libya ve Malta arasındaki mesafenin 400 milden az olduğunu ve bundan

ötürü herhangi bir jeofizik yapının her iki kıyıdan 200 mil ötede yer almasının

imkânsız olduğunu belirterek, kesinti bölgesinin bir doğal sınırmış gibi Malta

kıta sahanlığının, güneye doğru uzantısını kesen veya Libya’nınkini kuzeye

doğru genişleten bir temel kesinti oluşturmayacağı sonucuna varmıştır.145

1982 tarihli B.M.D.H.S.’nin, kıyıdan itibaren belli bir mesafenin hak

kaynağı olduğunu belirten maddelerinden hareketle, jeolojik anlamda doğal

uzantı esasının sınırlandırmada işlevini reddeden Divan, hak kaynağı olarak

mesafe ölçütünün kabul edilmesiyle eşit uzaklık metodunun, özellikle

karşılıklı kıyılarda gerçekleştirilecek bir sınırlandırmada öncelik kazandığı

yolundaki Malta iddiasını; kıyı devletinin deniz yatağı ve toprak altının fiziksel

özellikleri ne olursa olsun, kıyıdan mesafe nedeniyle kıta sahanlığı hakları

kazanabilmesinin, kıyıların karşı karşıya olduğu bir durumda dahi eşit uzaklık

metodunun tek uygun sınırlandırma metodu olmasına ve hatta müsaade

edilmiş tek hareket noktası sayılmasına yol açmayacağı, ilgili koşullar altında

145 I.C.J. Reports 1985, paras 39-41; BAŞEREN, “Kıta…,”s. 62; TOLUNER, Milletlerarası…, 233.

Page 66: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

58

hakça ilkelerin uygulanmasının daha başlangıçta, bir başka metot veya

metotlar birleşiminin kabulünü gerekli kılabileceği gerekçesiyle

reddetmiştir.146 Uluslararası uygulamanın, sınırlandırma metodu olarak eşit

uzaklık ilkesine veya diğer herhangi bir metoda başvurulmasını, hatta

başlangıçta başvurulmasını gerekli kılan bir kuralın varlığını doğrulamadığı

sonucuna varan Divan, söz konusu ilkeye dayandırılarak gerçekleştirilen

sınırlandırmaların sayısal çokluğunun eşit uzaklık metodunun pek çok

durumda hakkaniyete uygun bir sonucu gerçekleştirdiğini göstermekten

başka bir değer taşımadığını belirtmiştir.147 Yargısal içtihadın kıta

sahanlığının hakkaniyete uygun bir sonucu gerçekleştirmek için hakça ilkeler

uygulanmak suretiyle sınırlandırılması gereği üzerinde birleştiğine işaret eden

Divan, hakça ilkeleri sınırlandırmanın temel normu olarak nitelendirmiştir.

Divan, daha sonra mesafe ölçütüne dayalı bir ilke olan eşit uzaklık

ilkesinin karşılıklı kıyılar arasındaki sınırlandırmada genellikle hakkaniyete

uygun bir sonuca ulaştırdığı hususuna değinerek, iki devlet kıyıları arasında

geçici olarak böyle bir hat saptanmasını uygun bulmuştur. Eşit uzaklıktaki

orta hattın saptanmasında Filfa Adacığı’nın esas alınmamasını, bu hattın

hakkaniyete uygunluğu açısından gerekli bulan Divan, tarafların kıyı

uzunlukları arasındaki büyük farkın, (Libya 192 mil, Malta 24 mil) orta hattın

146 I.C.J. Reports, 1985, para 43; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 236. 147 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 236.

Page 67: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

59

Libya’ya daha geniş bir alanın verilmesini sağlayacak biçimde düzeltilmesini

haklı kıldığı sonucuna varmıştır.148

Bu noktada, sınırlandırmanın gerçekleştirileceği genel coğrafi

çerçeve kavramı devreye girmiştir. Divan’a göre sorunu, yalnız iki devlete ait

kıta sahanlığının sınırlandırılması sorunu olarak görmek doğru olmaz. Olayda

söz konusu olan Orta Akdeniz’in kuzey ve güney kıyılarının bir bölümünün

sınırlandırılmasıdır. Genel coğrafi çerçeve içinde Malta Adaları, kuzeydeki

kıyının güneyinde çok sınırlı bir kıyı kesimini oluşturan küçük bir olgu (minor

feature) olarak yer alır. Bölgenin genel coğrafyası açısından Malta Adaları’nın

güneye doğru olan konumu, ilgili durum olarak göz önünde tutulması gereken

bir olgudur. Divan birinci olarak, genel coğrafi çerçeve içinde Malta’nın yarı -

kapalı bir denizde oldukça küçük bir olgu oluşunu ikinci olarak, tarafların kıyı

uzunlukları arasındaki büyük farkı göz önünde bulundurarak geçici orta hatta

sınırın Malta kıyılarının daha yakınından geçmesini sağlayacak biçimde bazı

düzeltmeler yapılması ve düzeltmenin ortamın özellikleri içinde orta hattın

olduğu gibi kuzeye kaydırılması biçiminde gerçekleştirilmesi gerektiğine karar

vermiş, orta hattın ne ölçüde kuzeye kaydırılacağını kararlaştırırken de

Divan, Malta Adaları İtalya’ya ait olsaydı; bu adaya ne kadar az olursa olsun

bir etki tanınacağı için, sınırın daha da güneyden geçeceğini, o halde

bağımsız bir devlet olan Malta, İtalya’ya ait bir ülke olduğunda bulunabileceği

148 I.C.J Reports 1985, para 68; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 242-243; Divan’a göre, kıyıları karşı karşıya olan devletler arasındaki sınırlandırmalarda, eşit uzaklık ilkesinin birinci safhada kullanılması, daha sonra başka araçlarla hakkaniyete uygun bir sonuç elde etmek üzere düzeltilmesi uygundur. Bu şekilde çizilen orta hat geçicidir. Eşit uzaklık metodu sınırlandırmalarda uygulanacak tek metot değildir. Diğer metotlar gibi, bu metot da kullanıldığında hakkaniyete uygun bir sonuca götürmelidir. GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…,” s. 20.

Page 68: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

60

konumdan daha kötü bir durumda olamayacağına göre, Malta–Libya

arasındaki sınırın, Sicilya–Libya arasındaki orta hattın güneyinden

geçmesinin zorunlu olduğunu düşünmüştür. Böylece, orta hattın “aşağı

yukarı orta konumunu yitirmeksizin veya güvenlik gibi faktörlerin göz önünde

tutulmasını gerektirecek kadar bir kıyının yakınından geçirilmeksizin” ne

ölçüde kuzeye kaydırılacağını kararlaştırırken de kıyılar arasındaki mesafe

unsurunu devreye sokmuştur. Divan, olayda hakkaniyete uygun sonuca

ulaşılmasını sağlamak için önemli bir düzeltme yapılması olanağının

bulunduğuna değinerek, Malta – Libya orta hattının 18’ kuzeye kaydırılması

ve sınırın 340 30’ kuzey noktasından geçirilmesi durumunda böyle bir

sonucun gerçekleştirilmiş olacağına karar vermiştir.149

Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası’nda Divan, ayrıca karşılıklı

kıyılardan saptanacak eşit uzaklıktaki orta hat esası uyarınca, Malta’ya ait

olacak alanın ancak dörtte birinin, bu hatta yaptığı düzeltme sonucunda

Malta’nın kıta sahanlığı alanı olduğuna hükmetmiştir.150 Malta’nın, kıta

sahanlığı sınırlandırmasında dikkate alınması gereken faktörler arasında

belirttiği, ekonomik faktörlerle ilgili olarak Divan; sınırlandırmanın iki tarafın

ekonomik durumu ile etkilenmesinin kabul edilemeyeceğini, daha az zengin

olan ülkeye bağlı kıta sahanlığının o ülkenin ekonomik yetersizliklerini

gidermek üzere artırılamayacağını, bu gibi gerekçelerin; hem hakkın esası,

hem de sınırlandırma bakımından tamamen ilgisiz olduğunu belirtmiştir.151

149 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 243-244; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı..,” s. 20. 150 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 240. 151 I.C.J. Reports 1985, para 50; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…,” s. 20.

Page 69: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

61

Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası’nda Malta’nın, güvenlik ve

savunma çıkarlarının hakkaniyete uygun biçimde gözetilmesi için, her devlete

kıyıları çevresindeki alanları kontrol etme olanağını sağlayan eşit uzaklık

metodunun uygulanması gerektiği yönündeki iddiasını Divan tamamen

reddetmemiştir. Truman Bildirisi’ne atıf yapan Divan, güvenlik gerekçesinin

kıta sahanlığı kavramıyla ilgisiz olmadığına değinmiş, ayrıca kıta sahanlığı

kavramının kıyı devletinin söz konusu alanı askerî bakımdan kullanma

hakkına izin verip vermediği konusunun taraflarca ortaya atılmadığını

belirttikten sonra, saptanan sınırın, bir güvenlik sorunu doğuracak kadar

tarafların herhangi birisinin kıyılarının yakınından geçirilmediği gerekçesiyle

tartışmalı olan bu konuyu aydınlatmamıştır.152

c. Saint Pierre ve Miquelon Adaları Davası 153

Uyuşmazlığa konu olan Saint Pierre ve Miquelon Adaları,154

Fransa’ya ait fakat Kanada’nın kıyılarına çok yakın küçük adalardır. Toplam

olarak 237 km2 alana sahiptirler.155 Kanada ve Fransa’nın 12 mil genişliğinde

karasuları uygulaması mevcuttur. Kanada ve Fransa; Kanada sahili ile adalar

arasında deniz alanının sınırlandırılması konusunda 1972 yılında

anlaşmışlardır. Taraflar, 1989 tarihli Hakemlik Anlaşması ile 1972 yılında

152 I.C.J. Reports 1985, para 51; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…,” s. 19-20; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 247. 153 Saint Pierre ve Miquelon Adaları Bölge Haritası için bkz. Ek-12. 154 Miquelon’un alanı 210 km2’dir. Kanada’nın New Foundland anakarasının 27 mil güneyinde yer alır. Miquelon’un hemen güneyinde Longlade Adası bulunmaktadır. Longlade Adası’nın güneyinde ise, Saint Pierre Adası vardır. Saint Pierre Adası Kanada’nın Burin Yarımadası’nın 10 mil güneybatısındadır. Alanı 27 km2’dir. Aslan GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Konusunda Yeni Gelişmeler: Grönland – Jan Mayen ve Saint Pierre ve Miquelon Davaları,” Hukuk Araştırmaları, C:10, S: 1-3 (1996), s. 593. 155 ELFERINK, s. 98.

Page 70: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

62

belirlenen deniz sınırının iki tarafında, açık denize doğru giden bölgede, kıta

sahanlığı ve balıkçılık bölgelerini de içeren geri kalan kısmının sınırlarının

çizilmesi için Hakem Mahkemesi’ne başvurmuşlardır.156

Kanada ile Kanada kıyıları açığındaki denizaşırı Fransız adaları St.

Pierre ve Miquelon arasındaki uyuşmazlıkta; Fransa, adaların da kendi kıta

sahanlığı alanlarının olması gerektiğini ve sınırlandırmanın, Kanada sahili ile

adalar arasında eşit uzaklık ilkesi uyarınca yapılmasının uygun olacağını

iddia etmiş, Kanada ise; adaların, bölgenin durumu yönünden özel durum

teşkil ettiğini, söz konusu adalar fiziki açıdan Kanada kıta sahanlığı alanı

üzerinde olduğundan bunların, kendi kıta sahanlıklarının olamayacağını ve

Fransa’nın sözü edilen adalar etrafında sadece 12 millik bir karasuları

alanına sahip olabileceğini ileri sürmüştür.157

Hakem Mahkemesi, 10 Haziran 1992 tarihli Kararı’nda158 iki görüşü

de kabul etmemiştir. Hakem Mahkemesi, Saint Pierre ve Miquelon Adaları’na

batıya bakan cephede 24 millik deniz alanı öngörmüş, güneybatıda kalan

alanı 12 millik deniz alanıyla sınırlandırmış ve adaların açık denize bakan

tarafında 10.5 millik bir koridor oluşturmuştur. Ayrıca Mahkeme, güneyde

156 ELFERINK, s. 98; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Konusunda…,” s. 594. 157 Jonathan I.CHARNEY, “Progress in International Maritime Boundary Delimitation Law,” The American Journal of International Law, Volume: 88, No: 2 (April 1994), s. 230; ELFERINK, s. 99. 158 Saint Pierre ve Miquelon Adaları Sınırlandırma Haritası için bkz. Ek-13.

Page 71: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

63

deniz yönündeki sektörde, 10.5 mil genişliğinde ve 200 mil uzunluğunda bir

koridor oluşturulmasına karar vermiştir.159

d. Greenland – Jan Mayen Davası160

Greenland – Jan Mayen Davası, Danimarka egemenliğinde bulunan

Greenland ile Norveç egemenliğinde bulunan Jan Mayen arasındaki deniz

alanlarının sınırlandırılmasına ilişkindir. Uyuşmazlığa konu olan adalardan

Greenland, çok büyük bir adadır, Jan Mayen Adası ise, üzerinde yerleşim

olmayan küçük bir ada olup, Greenland ile arasındaki mesafe 250 mil

kadardır.161 Jan Mayen ve Greenland Adaları arasındaki uyuşmazlık; 1988

yılında U.A.D. Statüsü’nün 36’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına dayanan

Danimarka’nın tek taraflı başvurusu ile Divan’a götürülmüştür. Böylece

Greenland – Jan Mayen Davası, Özel Anlaşma (tahkimname) olmaksızın

Divan’a sunulan ilk dava olması nedeniyle özellik taşır.162

Danimarka Divan’dan; Greenland Adası’nın doğu kıyılarından

başlamak üzere 200 mil genişlikte bir balıkçılık ve kıta sahanlığı alanının

Greenland’a ait olduğunu beyan etmesini, bunu saptayacak tek bir hattın

çizilmesine hükmetmesini istemiştir. Norveç ise, Divan’dan; Greenland ile Jan

Mayen arasındaki kıta sahanlığını ve balıkçılık bölgesini bir orta hat çizmek

suretiyle ayrı ayrı belirlemesini talep etmiş, ayrıca Jan Mayen Adası’nın da

159 CHARNEY, s. 230; ELFERINK, s. 101-102; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Konusunda…,” s. 598. 160 Greenland – Jan Mayen Bölge Haritası için bkz. Ek-14. 161 CHARNEY, s. 230; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Hukukunda…,” s. 582-583. 162 ELFERINK, s. 104; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Hukukunda…,” s. 584; Ayrıca, U.A.D. Statüsü md. 36/2 için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası …, s. 142.

Page 72: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

64

prensip olarak Greenland Adası kadar kıta sahanlığı ve balıkçılık bölgesine

sahip olduğunu iddia etmiştir.163

Divan, Jan Mayen ile Greenland Adaları arasındaki kıta sahanlığı ve

balıkçılık bölgelerinin sınırlandırılmasına ilişkin uyuşmazlıkta,164 önce geçici

bir orta hat çizmiş, sonra da geçici orta hattın düzeltilmesini gerektiren

unsurların olup olmadığını araştırmıştır. Divan’a göre; hakkaniyete uygun bir

sonuca ulaşabilmek için, göz önünde bulundurulması gereken unsurlardan

ilki; Greenland’ın ilgili kıyıları ile Jan Mayen’in ilgili kıyılarının uzunlukları

arasındaki büyük farktır ki, aradaki oran yaklaşık 9’a 1’dir. Bu oransızlık orta

hattın düzeltilmesini gerektirecektir. İkinci unsur ise; tarafların ilgili kıyılarının

uzunluğu ile, taraflara verilen alanların kapsamı arasında makul bir oranın

sağlanmasıdır. Bir başka unsur; devletin sahilinin önündeki ve denizin

altındaki uzantısının kesilmemesidir. Sınırlandırmada dikkate alınacak diğer

unsurlar ise; sınırlandırma bölgesinde bulunan ekonomik kaynaklar, güvenlik

ile ilgili çekinceler ve uzun kıyıların açığındaki küçük adalara tam etki

verilmemesidir.

Divan, yaptığı değerlendirmeler sonucunda; Greenland ve Jan Mayen

arasındaki sınırın ne orta hatta göre, ne de Danimarka’nın dediği şekilde

Greenland kıyılarından itibaren 200 mil mesafede çizileceğini belirtmiş,

İngiltere-Fransa ve Libya-Malta Kıta Sahanlığı Davaları’nda olduğu gibi, orta

hatta bir takım düzeltmelere giderek, 14 Haziran 1993 tarihli Kararı’yla;

163 ELFERINK, s. 104-105; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Hukukunda…,” s. 584-585. 164 Greenland – Jan Mayen Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Haritası için bkz. Ek-15.

Page 73: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

65

Danimarka’nın önerdiği 200 mil hattı ile, Norveç’in önerdiği orta hat arasında

bir sınıra hükmetmiştir.165

e. Eritre-Yemen Davası166

Kızıldeniz’in batı yakasında, Afrika kıtasında yer alan Eritre ve

Kızıldeniz’in doğu yakasında, Arap Yarımadası’nda yer alan Yemen,

Kızıldeniz’in güneyinde Bab el - Mandep’in hemen kuzeyinde karşılıklı

sahillere sahip olan iki devlettir. Eritre - Yemen arasındaki uyuşmazlık

konusu, eski Osmanlı toprağı olan bazı Kızıldeniz Adaları üzerindeki

egemenlik uyuşmazlığı ve aralarındaki deniz sınırlandırması sorunudur.167

Her iki devlet, 21 Mayıs 1996 tarihinde yaptıkları “İlkelere İlişkin

Anlaşma”168 ile söz konusu egemenlik uyuşmazlığını ve deniz sınırlandırması

sorununu hakemlik yolu ile çözmeye karar vermişlerdir. Nitekim taraflar 3

Ekim 1996 tarihinde yapmış oldukları Hakemlik Anlaşması169 ile bir Hakem

Mahkemesi kurulmasına karar vermişler ve söz konusu Anlaşma ile, Hakem

Mahkemesi’nden, ilk aşamada, aralarında egemenlik uyuşmazlığı yaşanan

bazı adalar üzerinde kimin egemen olduğunu, ikinci aşamada ise,

aralarındaki deniz sınırını, bir başka ifade ile, aralarındaki karasuları, kıta

165 ELFERINK, s. 106-111; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı Hukukunda…,” s. 587-592; CHARNEY, s, 248-249. 166 Eritre – Yemen Bölge Haritası için bkz. Ek- 16. 167 Sertaç Hami BAŞEREN, “Eritre/Yemen Kararı’nın Ege Kıta Sahanlığı Sınırlandırmasına Tesirleri,” Ege Kıta Sahanlığı ve İlişkili Sorunlar Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Aslan GÜNDÜZ – Hüseyin ÖZTÜRK (ed.), Tüdav Yayınları No: 12, İstanbul, 2002, s. 81. 168 İlkelere İlişkin Anlaşma (Agreement on Principles), metni için bkz. http://www.pca-cpa.org/ER-Yagreeprinc.htm. 169 Hakemlik Anlaşması, (Arbitration Agreement), metni için bkz. http://www.pca-cpa.org/ER-Yarbgree.htm.

Page 74: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

66

sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırını belirlemesini istemişlerdir.170

Mahkeme, egemenlik uyuşmazlığına ilişkin ilk aşamaya yönelik kararını 9

Ekim 1998’de, bizim burada inceleyecek olduğumuz, deniz

sınırlandırılmasına ilişkin ikinci aşama kararını ise, 17 Aralık 1999’da

vermiştir. 171

Eritre-Yemen Davasında, deniz sınırlarının çizilmesi için

oluşturdukları Hakem Mahkemesi önünde tarafların her ikisi de taleplerini;

eşit uzaklık ilkesine dayandırmış olmalarına rağmen, eşit uzaklık metodunu

uygulamak için farklı noktaları esas almalarından dolayı ortaya çıkardıkları

sınır çizgileri de birbirinden farklı olmuştur.172 Taraflar, Mahkeme’den deniz

alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin sorunu, B.M.D.H.S. ve ilgili diğer

faktörleri göz önünde bulundurarak çözmesini istemişlerdir.173

Sorun Hakem Mahkemesi’ne götürüldüğünde, mevcut ulusal

düzenlemesine göre, Yemen karasuları 12 mildir. 24 mil genişliğinde bir

bitişik bölgesi, 200 mil münhasır ekonomik bölgesi vardır. Kıta sahanlığı 200

mil ya da kıta kenarının dış sınırına kadar uzanmaktadır. Eritre’nin ulusal

170 Tarafların isteği üzerine Mahkeme, davayı iki safha olarak görmüştür. Birinci safhada (Phase I) aidiyeti taraflar arasında tartışmalı olan bazı adaların üzerinde kimin egemen olduğuna karar verilmiştir. İkinci safhada (Phase II) ise, taraflar arasındaki deniz sınırlarının çizilmesi hükme bağlanmıştır. 3 Ekim 1996 tarihli Hakemlik Anlaşması md. 2 için bkz. http://www.pca-cpa.org/ER-Yarbgree.htm. 171 BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 82. 172 Dolunay ÖZBEK, “Ege Kıta Sahanlığı Sınırlandırmasında Eşit Uzaklık ve Hakkaniyet İlkelerinin Yeri,” Ege Kıta Sahanlığı ve İlişkili Sorunlar Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Aslan GÜNDÜZ – Hüseyin ÖZTÜRK (ed.), Tüdav Yayınları No: 12, İstanbul, 2002, s. 50; BAŞEREN, “Eritre-Yemen…,” s. 89. 173 Bkz. İlkelere ilişkin Anlaşma (Agreement on Principles), md. 3/2 para 2.

Page 75: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

67

düzenlemesinde ise, yalnızca karasularının genişliğinin 12 mil olduğu

belirtilmiştir. 174

Davada Yemen, eşit uzaklık ilkesine dayalı tek deniz sınırı

çizilmesini istemiştir. Yemen’in çizilmesini istediği orta hat kendi anakara

ülkesinin sahillerinin ve adalarının esas noktalarını dikkate almış, bazı Eritre

Adaları’nın esas noktalarının etkisini ise hesaba katmamıştır. Yemen, sınırı

belirleyebilmek için sınırlandırma alanını “Kuzey”, “Güney” ve “Merkez” olmak

üzere üç alt bölgeye ayırmıştır. Kuzey Bölgesi’nde, her iki tarafın esas

noktaları dikkate alınmamıştır. Yemen, Dahlak Adaları’nın Eritre anakarasının

sahilinin bir parçası olduğunu ve eşit uzaklık çizgisinin saptanmasında

dikkate alınması gerektiğini kabul ederek, Jabal al Tayr ve Zubayr grubuna

dahil kendi adalarının da aynı şekilde dikkate alınması gerektiğini iddia

etmiştir. Bunun, taraflardan her biri ilgili anakaraların sahillerinden aynı

uzaklıkta bulunan aynı kıyısal görüntüler ortaya çıkaran mukayese edilebilir

büyüklükte adalara sahip olduğu için, her iki tarafın adalarının esas

noktalarının dengeli olarak ele alındığına işaret edeceğini ileri sürmüştür.

Yemen, kendi egemenliği altındaki Haniş Adalar Grubuna Merkez

Bölgesi’nde tam etki tanırken, Güneybatı Kayalığı ve Haycock Adaları’nın

sadece seyr-ü sefere ilişkin bir risk unsuru olduğunu iddia etmiştir. Yemen’e

göre, sözü edilen yerler sınırlandırmada rol oynamaya elverişli değildir.

Güney Bölgesi’nde Yemen’in iddiası, Assab Körfezi’ni Eritre iç suları olarak

kabul eden Fatuma, Derchos ve Ras Mukwar Adaları’na tam etki tanıyan

daha basit bir eşit uzaklık çizgisine dönüşmüştür. Yemen’in ileri sürdüğü 174 United Nations, The Law of the Sea-National Legislation on the Territorial Sea: The Right of Innocent Passage and the Contiguous Zone, 1995, s. 419-422.

Page 76: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

68

çizgi, bazı Eritre Adaları’nı hesaba katmadığı gibi Eritre sahilinde en yüksek

su hattını, Yemen sahilinde ise, en düşük su hattını esas hat olarak almıştır.

Ayrıca Yemen özellikle, güvenlik üzerinde de durmuş ve eşit uzaklık

temelinde çizilecek sınırın hakkaniyete dayalı bir çözümü sağlaması için bu

hususun göz önünde bulundurulmasını istemiştir. Yemen’e göre, güvenlik,

hakların tedricî ihlalinin önlenmesinden daha ilgi çekici hiçbir şey akla

getirmemektedir. Güvenlik sorunu ya da hakların tedricî ihlalinin önlenmesi

en çok Haniş Grubu Adaları ile Eritre sahilleri arasında dar deniz alanlarında

ortaya çıkmaktadır.175

Eritre’ye göre ise, kuzeydeki kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik

bölge sınırlandırmasında eşit uzaklık çizgisinin belirlenmesinde Yemen’in

Kızıldeniz’in ortasında açık denizdeki küçük adacıkları Jabal al – Tayr ve

Zubayr grubu dikkate alınmamalıdır. Buna karşılık Eritre, merkezde

Güneybatı Kayalıkları ve Haycock’lar ile Zuqar Haniş grubu adalar arasında

karasuları sınırlandırması ele alındığı için, bunların (kendi egemenliğindeki

Güneybatı Kayalıkları ve Haycock’ların) dikkate alınması gerektiğini ileri

sürmüştür Yemen’in Haycock’lar ile Güneybatı Kayalıkları’nın çember içine

alınması önerisinin kabul edilmesi halinde her iki seyr-ü sefer kanalının

Yemen karasuları içinde kalacağını öne sürerek buna şiddetle karşı çıkmıştır.

175 The Arbitration Between Yemen and Eritrea, Second Phase: The Maritime Delimitation, the Award of 17 December 1999 of the Arbitration Court Established by Yemen and Eritrea, paras 12-21; Karar metni için bkz. http://www.pca-cpa.org/Er-YEMain.htm. (Bundan sonra, Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II, 1999 olarak geçecektir.)

Page 77: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

69

Ayrıca Eritre iddialarında geleneksel balıkçılık rejimine değinerek,

tarihî orta hat üzerinde durmuştur. Tarihî orta hat, bazı Eritre Adaları’na tam

etki tanıyan, fakat Yemen’in Kızıldeniz’in ortasındaki açık deniz adalarını

dikkate almayan anakaraların sahilleri arasında bir eşit uzaklık çizgisidir. Öte

yandan Eritre, Kızıldeniz’in ortasındaki açık deniz adalarını dikkate almayan

eşit uzaklık çizgisine dayalı sınırın, petrol imtiyazları tarafından da

desteklendiğini iddia etmiştir. Yemen ise, petrol anlaşmalarına ilişkin

haritaların hatalar içerdiğini ileri sürmüştür.176

Eritre-Yemen Kararı’nın deniz sınırlandırmasına ilişkin ikinci

aşamasında Hakem Mahkemesi, tarafların isteği üzerine, eşit uzaklık-özel

durumlar ilkesinin deniz alanları sınırlandırması için uygulanmasını uygun

görmüştür.

Mahkeme sınırın, karşılıklı anakara kıyıları arasındaki orta hat

olduğunu açıkça belirtmiş,177 böylece; karasuları, münhasır ekonomik bölge

ve kıta sahanlığı için çok amaçlı tek bir deniz sınırı çizmiştir.

Mahkemeye göre; orta hat ya da eşit uzaklık çizgisi, B.M.D.H.S.’nin

74 ve 83’üncü maddelerine göre sahilleri karşılıklı devletler arasında deniz

alanlarının sınırlandırmasında hakkaniyete uygun bir deniz sınırı

oluşturacaktır. Geçici orta hat çizildikten sonra, hakkaniyete uygun olup

olmadığı oransallık ilkesine göre kontrol edilmiştir. Söz konusu orta hat, esas

176 BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 90. 177 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II, 1999, para 132.

Page 78: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

70

hatlar, adalar, uluslararası seyr-ü sefer yolları ve üçüncü devletlerin

çıkarlarından etkilenmiştir.178

Hakem Mahkemesi, Eritre ve Yemen’in “uluslararası barış ve

güvenliğin olduğu kadar dünyanın özellikle duyarlı olan bu bölgesinde seyr-ü

sefer serbestisinin korunması açısından uluslararası topluma karşı

sorumluluğunun bilincinde olduğunu” vurgulayan Hakemlik Anlaşması’nın

girişinde işaret edilen seyr-ü sefere ilişkin hususlara dikkat çekmiştir.179 Zaten

Eritre-Yemen Davası, deniz sınırı çizilirken seyr-ü sefer unsurunu, dikkate

alan tek karardır. Bunun nedeni de, sınırlandırma bölgesinin dünyanın en

önemli uluslararası su yollarından birisi üzerinde olması ve deniz ulaşımı

konusunda taşıdığı önemdir. Başka bir önemli uluslararası su yolu oluşturan

Ege Denizi sınırlandırmasının da benzer şekilde seyr-ü sefer faktöründen

etkileneceğini düşünmek gerekli görünmektedir.180

Öyle ki Eritre, Yemen’in “Haycock’ları ve Güneybatı Kayalıkları’nı

çember içine alma” isteğine, böyle bir talebin Haycock’lar ile Güneybatı

Kayalıkları arasından geçen batı seyr-ü sefer kanalını Yemen karasularına

sokacağı gerekçesiyle itiraz etmiştir. Zuqar’ın doğusundaki doğu seyr-ü sefer

kanalı da Yemen karasuları içinde bulunduğu için, Mahkeme’nin Yemen’in

önerisini kabul etmesi, her iki seyr-ü sefer kanalının da Yemen karasularına

sokulması anlamına gelecekti.181 Hakem Mahkemesi en önemli uluslararası

178 BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 91-92. 179 BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 93. 180 BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 102. 181 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II, 1999, para 26.

Page 79: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

71

deniz yollarından birisinin yanında buna uygun düşmeyen çemberler

yaratmak istemediği için Eritre’nin görüşünü esas almıştır.182

Eritre-Yemen Kararı’nın deniz sınırlandırmasına ilişkin ikinci

aşamasında Hakem Mahkemesi, çizilecek deniz sınırı üzerindeki etkileri

açısından iki ülkenin egemenliği altında olan Kızıldeniz Adaları’nı da

değerlendirmiştir. Hakem Mahkemesi’nin adalara ilişkin değerlendirmesi,

adaların coğrafi pozisyonlarına göre değişiklik göstermektedir.

Mahkeme, Eritre ve Yemen’in kendi egemenlikleri altında bulunan ve

anakaralarının sahillerine yakın olan sırasıyla, Dahlak ve Kamaran Adaları’na

tam etki tanımıştır. Dahlak Adaları’nın en büyüğü, büyük kısmı itibariyle Eritre

sahillerinden itibaren 24 milin içinde yer almakta ve üzerinde kayda değer bir

yerleşik nüfus bulunmaktadır. Dahlak Adalar grubunda söz konusu büyük

adadan başka daha pek çok küçük ada, adacık ve kayalık bulunmaktadır.

Sözü edilen ada, adacık ve kayalıkların büyük bir kısmı da sahilden itibaren

24 milin oldukça dışına uzanmaktadır. Mahkeme, Dahlak’ların sahilin genel

oluşumunun “bütünleyici bir parçası”nı oluşturan adaların tipik örneği

olduğunu, söyleyerek Dahlak Adaları’na tam etki tanımaya karar vermiştir.183

Mahkeme, Eritre sahillerindeki Assab Körfezi’nin ağzındaki adaları da sahilin

genel oluşumunun bütünleyici bir parçası olarak görüp orta hattın

belirlenmesinde, en dıştaki adaların esas alınması gerektiğini söyleyerek

bunlara da tam etki tanımıştır.184 Yemen sahillerindeki Kamaran Adası’na ve

182 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II, 1999, para 125. 183 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II, 1999, para 139. 184 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II, 1999, para 163.

Page 80: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

72

Tiqfash, Kutama ve Uqban Adaları da dahil Kamaran Adası’nın kuzeyindeki

adalara da aynı gerekçelerle tam etki tanımıştır. 185

Dahlak Adaları’nın en dışta olanı, Eritre sahilinden itibaren 40 mil

açıkta bulunmaktadır. Kutama Adası’nın Yemen sahillerine en yakın noktası

ise 41 km uzaklıktadır. Devletlerin uygulamalarında bu kadar uzakta bulunan

adaların sahilin genel oluşumunun bütünleyici bir parçası olarak görüldüğünü

söylemek mümkün değildir. Mahkeme kararında; Dahlak ve Kamaran

Adaları’na, sahil oluşumunun bütünleyici bir parçası olarak görüldükleri için

tam etki tanınmış, fakat sahillerden uzak Kızıldeniz’in ortasındaki açık deniz

adaları Jabal al-Tayr ve Zubayr Adaları’na Yemen anakarasının bir parçasını

oluşturmadıkları için etki tanınmamıştır.186

Hakem Mahkemesi, Eritre-Yemen Kararı’nda, tarihî hakların

dayandırıldığı geleneksel balıkçılık rejimlerinin sınırlandırmada ilgisini

reddetmiştir. Hakem Mahkemesi bu hususta karar verirken bir taraftan

bölgedeki İslami hukuki kavramları diğer taraftan da geleneksel balıkçılık

rejiminin özelliklerini göz önünde tutmuştur. İslami hukuk kavramlarına göre

bütün insanlar her iki yakada balık kaynaklarına serbestçe ulaşarak

beslenme ihtiyaçlarını karşılamak ve fazlasını satmak için doğal balık

avlama hakkına sahiptir. Mahkeme Jabal al-Tayr, Zubayr ve Zuqar-Haniş

grubu üzerinde Yemen'e verdiği egemenliğin bölgesel İslami hukuk

kavramlarına saygılı olduğunu onları içerdiğini ve onlara tâbi olduğunu

bildirmiştir. Ayrıca balıkçılık rejimi deniz sınırlandırmasından ayrı tutulması

185 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II, 1999, paras 150-151. 186 BAŞEREN, “Eritre/Yemen..,” s. 97.

Page 81: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

73

için nedenler içermektedir. Söz konusu geleneksel balıkçılık rejimleri

dalyanları kullanmayı ve ilgili limanlara girip balık satmayı kapsamaktadır.

Belirtilen faaliyetler tarafların karasuları içinde ve dışında sürdürülmektedir.

Mahkemeye göre bu nedenle yapılacak sınırlandırmaya bağlı değildirler.

Kısaca, asıl menfaat, tarihî haklar oluşturan balıkçılık kaynaklarına serbest

ulaşım olduğu için geleneksel balıkçılık rejimleri deniz sınırlandırmasından

ayrılabilir.187 Öte yandan Mahkeme, sınırın çizilmesinde petrol anlaşmalarına

da belirleyici bir rol vermemiştir.188

Hakem Mahkemesi Eritre–Yemen uyuşmazlığının deniz

sınırlandırmasına ilişkin ikinci aşamasını karara bağlarken, iki ülke

arasındaki sınırın hem kuzey ucunda hem de güney ucunda üçüncü

devletler ile karşılaşmıştır. Sınırın kuzey ucuyla ilgili olarak Suudi

Arabistan, 31 Ağustos 1997'de Hakem Mahkemesi’nin Kalemi’ne Yemen

ile sınırının sorunlu olduğunu ve Mahkeme’nin kararını Jabal al–Tayr

Adası'nın en kuzey noktasındaki enlemden daha kuzeye uzanmayan

sahalarla sınırlandırmasını bildirmiştir. Eritre, Suudi Arabistan'ın ihtarına

itiraz etmemiş, buna karşılık Yemen, kuzey sektörünün sonu olan 16° 00'

00" kuzey enlemine kadar sınırlandırma yapılmasını istemiştir.189 Sınırın

güney ucu ile ilgili sorun doğuran husus Perim Adası'nın, sınır güzergâhına

muhtemel etkisidir. Bahse konu bölgede Cibuti'nin bazı hakları söz konusu

olabilecektir.190 Konuya ilişkin olarak Hakem Mahkemesi, Hakemlik

Anlaşması çerçevesinde iki taraf arasında deniz sınırına karar verme 187 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II 1999, paras 71-74. 188 BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 95. 189 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II 1999, para 44. 190 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II 1999, para 46.

Page 82: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

74

yetkisine sahip olduğuna, iki taraftan biri i le komşu devletler arasında

herhangi bir sınırı kararlaştırmak yetkisi olmadığına, bu nedenle sınırın

her iki ucunu başka taleplerin inceleneceği alanlara geçmekten

kaçınacak şekilde sona erdirmek gerektiğine191 karar vermiştir.

Eritre-Yemen Kararı’nda, tarafların sahillerinin uzunluğu ile

taraflara verilen kıta sahanlıkları arasında oran olmasını öngören

“oransallık ilkesi”192 hakkaniyetin ölçüsü olarak kullanılmıştır. Taraflar

arasında oransallık ilkesinin fonksiyonu ile ilgili bir uyuşmazlık yoktur.

Fakat ilgili sahillerin uzunluğunun nasıl ölçüleceği ciddi bir uyuşmazlık

konusu oluşturmuştur. Yemen, ilgili alanları hemen hemen eşit olarak

bölen çizginin ilgili sahillerin uzunluğu arasındaki oranı doğru olarak

yansıttığını ileri sürmüştür. Buna karşılık Eritre ise, anakaraların sahilleri

arasındaki kendi tarihî orta hattının 3’e 2 oranında kendi lehine bir alan

ortaya çıkaracağını iddia etmektedir. Eritre’ye göre, bu sahiller

arasındaki oranı tam olarak yansıtmaktadır. Eritre, ayrıca sınırlandırma

sonucunda ortaya çıkan alanların hesaplanmasında Dahlak Adaları ve

191 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II 1999, para 136. 192 Hemen hemen deniz sınırlandırmasına ilişkin bütün kararlarda başvurulan bu ilke, içtihat hukukuna ilk girişinden bu yana değişerek gelişmiş, hem uygulandığı uyuşmazlıkların coğrafi koşulları hem de ilkenin fonksiyonu itibariyle yeni kapsamlar kazanmıştır. Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davası’nda sahilleri bitişik devletler arasındaki sınırlandırmada eşit uzaklık çizgisinin yol açtığı hakkaniyetsizlikleri düzeltmek için kullanılan oransallık ilkesine daha sonra karşılıklı sahiller arasındaki sınırlandırmaların yapıldığı Libya – Malta, ve Greenland-Jan Mayen Davaları’nda da başvurulmuştur. Oransallık ilkesi, Tunus-Libya Davası’nda öngörülen sınırlandırma çizgisinin hakkaniyetinin ölçülmesi için kullanılmıştır. Böyle bir yaklaşımı Libya–Malta ve St. Pierre–Miquelon Davaları’nda da gözlemlemek mümkündür. Maine Körfezi, Libya-Malta ve Greenland–Jan Mayen Davaları’nda çizilen geçici eşit uzaklık çizgisi ardından oransallık esasında değiştirilmiştir. BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 100.

Page 83: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

75

Assab dahil sahillerdeki limanlarda bulunan iç suların dikkate

alınmamasını istemiştir.193

Sorun, Eritre sahilinin uzunluğu belirlenirken kuzeye doğru ne

kadarının dikkate alınacağı hususunda ortaya çıkmaktadır. Eritre oransallığın

hesaplanmasında Yemen tarafından uyuşmazlık sahasının kuzey sektörünün

belirlenmesinde dikkate alınan 160 kuzey enlemine kadar tüm anakarasının

sahillerinin dikkate alınmasını istemektedir. Mahkeme, Kızıldeniz kuzeye

doğru yaklaşık 450'lik bir açı ile uzandığı için 160 enleminin hakkaniyetin

ölçüsüne uygunluğundan şüphe etmiştir. Mahkeme, Eritre sahillerinin ilgili

kısmının, bu sahilin genel istikametinin Yemen kara sınırının kuzeyde sona

erdiği noktadan Yemen sahilinin genel istikametine çizilen dikme ile kesiştiği

noktada sona erdiğini kabul etmiştir. Mahkeme, Yemen sahilinin uzunluğunu

belirlemek için, güneyde sona erdiği noktayı da benzer şekilde belirlemiştir.

Mahkeme Yemen ve Eritre'nin sahil uzunluklarının ve deniz alanlarının

yüzölçümlerinin oranlarını sırasıyla, 1:1.3 ve 1:1.09 tespit etmiş ve söz

konusu oranlar karşılaştırılarak çizilen deniz sınırının oransızlığa yol

açmadığını hükme bağlamıştır.194

G. KITA SAHANLIĞININ SINIRLANDIRILMASI

1958 tarihli Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı

maddesinde, kıyıları karşılıklı olan veya yan yana olan devletlere ait kıta

sahanlığı sınırlarının saptanması usulü, ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir.

193 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II 1999, paras, 42-43. 194 Eritrea-Yemen Arbitration, Phase II 1999, paras, 167-168; BAŞEREN, “Eritre/Yemen…,” s. 101.

Page 84: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

76

Söz konusu madde; kıyıları karşı karşıya veya yan yana olan devletler

arasında kıta sahanlığının sınırlarının saptanmasını düzenleyen hükümleri

ayrı ayrı belirlemesine karşın, her iki sınır için de sonuçta öngördüğü kural

aynıdır. Bu hüküm uyarınca; iki veya daha çok devletlerin ülkeleri aynı kıta

sahanlığına bitişik ise, bunların ülkeleri ister karşı karşıya ister yan yana

olsun, her iki durumda da kıta sahanlığının sınırı, kural olarak tarafların

anlaşmasıyla saptanacaktır. Kıta sahanlığı sınırının saptanmasında bir

anlaşmaya varılamazsa ve özel durumlar farklı bir sınırın saptanmasını haklı

kılmıyorsa, ülkeleri karşı karşıya olan devletler arasında kıta sahanlığının

sınırı, her noktası, her bir devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye

başlandığı esas hattın en yakın noktalarına, eşit uzaklıkta bulunan orta hattır.

Ülkeleri yan yana olan iki devlet arasında kıta sahanlığının sınırı ise; her

devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hattın en yakın

noktalarından itibaren eşit uzaklık ilkesinin uygulanması ile belirlenir.195

Sözleşme’nin sınırlandırmaya ilişkin hükümlerinde öne çıkan önemli

husus, tarafların kıta sahanlığının sınırını öncelikle anlaşma ile belirlemeleri

gerektiğidir. Sınırlandırmada eşit uzaklık ilkesinin uygulanması, özel

durumlar nedeniyle bir başka sınırın saptanmasının haklı görülmediği

durumlarda söz konusu olur. Özel durumlar başka bir sınırın saptanmasını

haklı kılıyorsa, 6’ncı madde düzeni uyarınca eşit uzaklık ilkesi uygulanmaz.

Yani sınırlandırılması söz konusu olan alanlarda özel durumların bulunması

195 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 370; PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 400-401; Ayrıca md. 6 metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 340.

Page 85: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

77

sınırlandırmada eşit uzaklık ilkesinin uygulanmasını durdurur.196 Özel

durumların bulunması halinde sınırlandırmanın hangi ilkeler uyarınca

gerçekleştirileceği de maddede açıkça belirtilmemiştir. 6’ncı maddeyle ilgili

hazırlık çalışmaları özel durumlarda, hakkaniyete uygun bir sınırlandırmanın

gerçekleştirilmesinin düşünüldüğünü doğrulayacak niteliktedir. Sözleşme’de

maddede sözü edilen özel durumlar tarif edilmemiştir. Bununla beraber,

uygulamada kıyının özel biçimi, kıyıların uzunluğu arasında belirgin farklar

olması, sınırlandırılacak alanda adaların ve özellikle yabancı devlet kıyılarına

yakın adaların bulunması özel durumlar olarak mütalaa edilmektedir.197

1982 B.M.D.H.S.’nin 83’üncü maddesinde; kıyıları karşı karşıya veya

yan yana olan devletler arasında kıta sahanlığının sınırlandırılmasının

hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyla, Uluslararası Adalet Divanı

Statüsü’nün 38’inci maddesinde belirtilen uluslararası hukuka göre anlaşma

ile gerçekleştirileceği hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin birinci

paragrafında öngörülen anlaşma akdedilinceye kadar, ilgili devletlerin anlayış

ve işbirliği ruhu içinde, pratik çözüm getiren geçici düzenlemelere

girişecekleri ve bu geçiş süreci içerisinde nihai anlaşmanın akdini tehlikeye

düşürmemek veya engellememek için ellerinden gelen gayreti gösterecekleri

belirtilmiştir. Maddenin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, burada

196 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 204. 197 Sevin TOLUNER, Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları, Beta Yayınları, İstanbul, 2000, s. 28; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 205.

Page 86: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

78

sınırlandırmada uygulanması gereken ilkelerden çok gerçekleştirilmesi

istenen sonuca ağırlık verilmiştir.198

Ayrıca 1982 B.M.D.H.S.’nin 311’inci maddesinde taraf devletler

arasında bu Sözleşme hükümlerinin, 1958 tarihli Cenevre Deniz Hukuku

Sözleşmeleri hükümlerine üstün değer taşıyacağı açıkça hükme

bağlanmıştır.199

H. KITA SAHANLIĞININ HUKUKSAL REJİMİ

Hem 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi (md. 2), hem de 1982

tarihli B.M.D.H.S. (md. 77) kıta sahanlığı üzerinde kıyı devletinin egemen

haklara sahip olduğunu belirtmektedir. Devletin kıta sahanlığı üzerindeki

egemen haklarının doğumu, söz konusu hakların talep edilmesi, kullanılması

veya kıta sahanlığının işgal edilmesi koşuluna bağlı değildir.200 Bir başka

deyişle; kıyı devletinin sözü edilen haklara sahip olması için herhangi bir

biçimde kıta sahanlığı alanında bizzat bir takım eylemlerde bulunmasına ya

da bu alan üzerindeki, söz konusu haklarını ilan etmesine gerek yoktur.

Nitekim U.A.D. 20 Şubat 1969 tarihli Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları

Kararı’nda, kıyı devletinin haklarının kıta sahanlığı üzerinde fiilen (ipso facto)

ve başlangıçtan beri (ab inito) var olduğunu teyit etmiştir.201 Gerek 1958

Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi (md. 2/2) gerek 1982 tarihli B.M.D.H.S.

198 Md. 83 metni için bkz. ÖZMAN, Birleşmiş Milletler…, s. 41. 199 Gökhan Y.DURAN, “Milletlerarası Hukukta Deniz Alanlarının Sınırlandırılmasında Adaların Etkileri: Ege Adalarının Değerlendirilmesi,” Silahlı Kuvvetler Dergisi, S: 361(Temmuz 1999), s.46;TOLUNER, Milletlerarası…, s. 227. 200 Mehmet KOCAOĞLU, Uluslararası İlişkiler, Kara Harp Okulu Basımevi, Ankara, 1993, s. 142. 201 PAZARCI, Uluslararası…, s. 279; PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 367.

Page 87: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

79

(md. 77/2) uyarınca; kıta sahanlığı üzerindeki haklar, münhasır olarak kıyı

devletine aittir. Başka bir deyişle, bir devlete ait kıta sahanlığı üzerindeki

haklar yalnızca bu devletin yararlanacağı ya da onun açık izniyle

yararlanılacak haklardır.

Kıyı devletinin kıta sahanlığı üzerindeki hakları yalnızca doğal

kaynaklardan yararlanılması amacına yöneliktir. Kıyı devleti kıta sahanlığı

alanı üzerinde yalnızca doğal kaynakların araştırılması ve ekonomik

işletilmesi konusunda haklara sahiptir. (1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi md. 2/1, B.M.D.H.S. md. 77/1).

Kıyı devletinin üzerinde hakkı olduğu doğal kaynaklar, iki gruba

ayrılabilir: i) Madenler ve öteki cansız kaynaklar; ii) Deniz yatağı ve toprak

altı ile sürekli fiziksel dokunma durumunda bulunan canlılar. Kıyı devletinin

üzerinde hak sahibi olduğu canlı kaynaklar ya süngerler, midyeler, mercanlar

gibi tam olarak tabana yerleşik bir biçimde bulunan sabit deniz ürünlerinden,

ya yengeçler, ıstakozlar, salyangozlar gibi tabana sürekli fiziksel dokunma

içinde hareket eden sürüngenlerden, ya da deniz tarakları, deniz kestaneleri

gibi deniz yatağının toprak altına yerleşen canlılardan oluşmaktadır. Canlı

kaynaklara, ayrıca deniz yosunları ve öteki deniz bitkileri gibi deniz tabanına

yerleşik bulunan bitkileri de eklemek gerekir. Madenler ve öteki cansız

kaynaklara gelince, bunlar gerek deniz yatağı üzerinde çökelti tabakası içinde

bulunan maden yumrularını, gerek toprak altında bulunan her türlü madeni ve

hidrokarbürleri içerir. Daha önce değinildiği gibi; 200 milden daha fazla kıta

sahanlığı alanına sahip olan kıyı devletlerinin, sözü edilen alanlardan elde

Page 88: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

80

edeceği madenler ve hidrokarbürler üzerinden uluslararası deniz tabanını

düzenlemek ve işletilmesini denetlemekle görevlendirilen Uluslararası Deniz

Yatağı Otoritesi’ne kimi koşullarda bir tür vergi ödemesi öngörülmüştür.

(B.M.D.H.S. md. 82). 202

Kıyı devletine kıta sahanlığı üzerinde tanınan hakların kullanımı kıta

sahanlığı üstünde bulunan su alanının ve onun üstünde yer alan hava

sahasının rejimini hiçbir biçimde değiştirmeyecektir. Başka bir deyişle, kıta

sahanlığı üstündeki su alanı açık deniz oluşturuyorsa, açık deniz rejimi, bütün

koşulları ile geçerliliğini koruyacaktır. (1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi md. 3; B.M.D.H.S. md. 78/1). Eğer, kıta sahanlığı üstünde, kıyı

devletine ait bir münhasır ekonomik bölge yer alıyorsa, o zaman da münhasır

ekonomik bölge kavramı çerçevesinde söz konusu su alanı üzerinde geçerli

olan rejim, geçerliliğini koruyacaktır. Oysa adı geçen her iki rejim

çerçevesinde de üçüncü devletlerin sözü edilen su alanından gemicilik

bakımından tam yararlanma özgürlükleri vardır. Aynı alanın açık deniz

oluşturması durumunda, üçüncü devletlerin balıkçılık gibi başka hakları ve

özgürlükleri söz konusu olur. Kıta sahanlığı devleti, kıta sahanlığı üzerinde

haklarını kullanırken üçüncü devletlerin haklarına ve özgürlüklerine hiçbir

zarar vermemekle yükümlüdür. (1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi,

md. 5/1; B.M.D.H.S. md. 78/2). Öte yandan üçüncü devletler bir devletin kıta

sahanlığı üzerine, kıyı devletinin kimi bakımlardan isteklerini de göz önünde

202 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 368; PAZARCI, Uluslararası…, s. 279-280; PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 404-405.

Page 89: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

81

tutarak, kablolar ve petrol ya da gaz taşıyan borular yerleştirme hakkına

sahiptir. (1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi md. 4;B.M.D.H.S.md. 79).

Kıyı devletinin, yukarıda sayılan haklarını kullanırken kıta sahanlığı

üzerinde yapay adalar, çeşitli nitelikte tesisler ve araç-gereçler yerleştirmek

ya da yerleştirilmesine izin vermek yetkisi vardır. (1958 Cenevre Kıta

Sahanlığı Sözleşmesi md. 5; B.M.D.H.S. md. 80). Bunların kıta sahanlığına

yerleştirilmesi durumunda tesisler üzerinde kıta sahanlığı devletinin, yönetsel

ve yargısal yetkileri geçerlidir. Kıta sahanlığı devleti, bunların çevresinde en

çok 500 metreye kadar varabilecek güvenlik kordonu kurma yetkisine

sahiptir. Öte yandan kıta sahanlığı devleti tesislerin varlığını tehlike işaretleri

koymak suretiyle belirtmek zorundadır.203 Bununla birlikte kıta sahanlığında

ve münhasır ekonomik bölgede bilimsel araştırma yapma, kıyı devletinin

iznine bağlıdır. (1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi md. 5/8;

B.M.D.H.S. Kısım XIII).

203 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 368-369; PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 404-405; PAZARCI, Uluslararası…, s. 280.

Page 90: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

82

İkinci Bölüm

EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞININ ORTAYA ÇIKIŞI

I. GENEL OLARAK EGE DENİZİ’NİN204 KONUMU

A. EGE DENİZİ’NİN JEOLOJİK YAPISI

Ege Denizi205 Balkan Yarımadası’nın doğu kısmı ile Anadolu

arasında yer alır.206 Ege Denizi, güneyde Girit ve Rodos Adası, doğuda

Türkiye’nin batı kıyıları, kuzeyde ve batıda Yunanistan anakarasıyla çevrili,

Akdeniz Havzası’nda yer alan yarı-kapalı bir denizdir.207

Kabaca bir dikdörtgeni andıran Ege Denizi, 35 – 41 derece kuzey

enlemleri ile 23-27/28 derece doğu boylamları arasında yer alır. Kuzeyden

güneye doğru yaklaşık 660 km boyunca uzanır. Genişliği kuzeyde 270,

ortada 150, güneyde ise, 400 km kadardır. Bu sınırlar içinde Ege Denizi,

yaklaşık 214.000 km2’lik bir alan kaplar.208

204 Ege Denizi Haritası için bkz. Ek- 17. 205 Ege adının, oğlunu yitirdiğini sanarak kendini kayalıklardan denize atan mitolojideki Attika Kralı Aigeus’un adından geldiği söylenmektedir. Ege Denizi ve Ege Adaları, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul,1995, s. 2; Sırrı ERİNÇ-Talip YÜCEL, Ege Denizi Türkiye ile Komşu Ege Adaları, İkinci Baskı, A.Ü. Basımevi, Ankara, 1988, s.7. 206 ERİNÇ-YÜCEL, s. 3. 207 AHNISH, s. 356. 208 Osman KASAP, “Ege’de Türk-Yunan Anlaşmazlığı ve İkizce (Kardak) Krizi,” Türk Dünyası Tarihi Dergisi, S: III (Mart 1996), s. 43; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 1; ERİNÇ- YÜCEL, s. 7; BAŞEREN, Ege…,s.5; Ege Denizi’nin alanı ve sınırları hakkında makale ve kitaplarda değişik rakamlar belirtilmektedir. Yılmaz USLUER, “Ege Denizi’nde Türk – Yunan Sorunları,” M5 Savunma ve Silah Sistemleri Dergisi, S: 12 (Mart 1985), s. 32; Türk-Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1985, s. 9; Ege Sorunu Bibliyografyası, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Dökümantasyon Daire Başkanlığı Yayın No: 20, Ankara, 1997, s. IX; Yılmaz TEZCAN, Türk – Yunan İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 1994, s. 2; AHNISH, s. 356.

Page 91: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

83

Ege Denizi, Çanakkale Boğazı yoluyla Marmara Denizi’ne, Marmara

Denizi’nden de İstanbul Boğazı ile Karadeniz’e bağlanır.209 Akdeniz’in kuzeye

doğru bir parçasını oluşturan Ege Denizi, Akdeniz’den bir eşik üzerinde

içbükey bir yay biçiminde dizilen adalarla ayrılır. Bu yayı oluşturan adalar,

batıda Mora (Peloponnisos) Yarımadası yakınındaki Çuha (Kitira)’dan

başlayarak, Sikliye (Antikitira), Girit (Kriti), Çoban Adası (Kasos, Kaşot),

Kerpe (Karpatos) ve Rodos (Rhodes, Rhodos) Adaları’dır.210

Kıyıları çok girintili çıkıntılı olan Ege Denizi’nin, başka denizlere

benzemeyen başlıca özelliği, bazıları kaya parçalarından oluşan, bazıları

yüzlerce kilometre karelik yer tutan birçok adanın, deniz yüzeyine serpilmiş

olması, muhtelif boyda koyların, körfezlerin, boğazların, yarımadaların

mevcudiyeti, deniz dibinin çeşitli derinlikte düzlükler, çanaklar, oluklar, sırtlar,

gedikler ve tepelik alanlardan meydana gelmesi şeklinde kendini gösteren bir

“parçalanmışlık, karmaşıklık ve iç içe geçmişlik” olarak ifade edilebilir.211

Yunanistan’a ait çok sayıda ada ve adacığın Türkiye anakarasının

çok yakınında bulunması ve bu adaların Anadolu’yu, kuzeyden güneye bir

dizi halinde kapatması; ayrıca çok sayıda ada, adacık ve kayalığın,

209 Ege Sorunu Bibliyografyası, s. IX; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 1; ERİNÇ – YÜCEL, s. 7. 210 BAŞEREN, Ege…, s. 5; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 1. 211 ERİNÇ – YÜCEL, s. 6.

Page 92: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

84

egemenliklerinin tartışmalı olması Ege Denizi’ni, dünyadaki denizler arasında

özel önemi haiz bir deniz konumuna getirmiştir.212

Ege Denizi, coğrafya açısından Akdeniz’in bir parçası olarak

görülmekle birlikte, jeolojik özellikleriyle, Akdeniz’in diğer kısımlarından

önemli farklılıklar gösterir. Ege Denizi’nin karmaşık bir jeolojik yapısı vardır.

Ege Denizi tabanında, okyanus türü kabuk bulunmamakta veya ancak sınırlı

alanlar kaplamaktadır. Ege Denizi, büyük ölçüde blok faylanmasının egemen

olduğu bir deniz niteliğindedir. Dolayısıyla okyanus türü kabuk ile karasal

kabuk arasında, okyanuslarda görülen kıta yamacı (continental slope) ve

kıta yükselimi (continental rise) gibi tipik morfolojik unsurlar, Ege Denizi’nde

yalın ve belirgin bir şekilde gelişmemiştir. Bunun sonucu olarak da, Ege

Denizi’nin çevresindeki karaların, denizin altındaki doğal sınırlarını, karasal

kabuk ile okyanus türü kabuk arasında yalın bir sınır çizerek belirtmek

olanağı yoktur.213

Ege Denizi’nin tabanı, Akdeniz’in diğer bölümlerinden oldukça farklı

jeomorfolojik karakteriyle, ortalama 350 metre derinlikte bir deniz altı

platosuna benzetilebilir. Bu platonun hakim topoğrafik unsurunu, geniş

alanlar kaplayan ve genellikle derinliği 90-125 metreyi aşmayan, çok hafif

eğimli ve yer yer bazı deniz altı kanyonlarıyla yarılmış şelf (sahanlık) 212 Yılmaz AKLAR, “Türkiye’nin Millî Menfaatleri Önünde Bir Engel: Yunanistan Gerçeği, Sorun Alanları, Politikalar,” Stratejik Analiz, S: 42 (Ekim 2003), s. 25; Ali KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde Ülkesel Sorunların İzlediği Süreç,” Ege Kıta Sahanlığı ve İlişkili Sorunlar Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Aslan GÜNDÜZ – Hüseyin ÖZTÜRK (ed.), Tüdav Yayınları No: 12, İstanbul, 2002, s. 37; Ali KURUMAHMUT – Sertaç Hami BAŞEREN, The Twilight Zones in the Aegean (Un)Forgotten Turkish Islands (Ege’de Gri Bölgeler Unutul(may)an Türk Adaları), Türk Tarih Kurumu Basımevi No: 220, Ankara, 2004, s. 1. 213 İbrahim KÂMİL, “Türkiye ile Yunanistan Arasındaki Kıta Sahanlığı Meselesi II,” Batı Trakya’nın Sesi, S: 28 (Mart 1991), s. 11; KARAKÖSE, s. 53.

Page 93: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

85

düzlükleri meydana getirir. Sahanlık düzlüklerinin muhtelif yerlerinde, deniz

seviyesine yaklaşan bazı kabartılar, sığlıklar ve deniz seviyesi üzerine çıkmış

irili ufaklı birçok ada yükselir. Şelf üzerindeki kabartıların, yaklaşık 10.000 yıl

kadar önce erişilmiş olan bugünkü deniz seviyesinin üstünde kalan

kısımlarına tekabül eden Ege Adaları’nın sayısı pek çoktur.214 Bu çok

sayıdaki adalardan yüzölçümü 100 km2’den büyük olanlar 24 kadar olup,215

daha küçük olanlarla birlikte tüm adaların toplam yüzölçümleri 23.000 km2

civarındadır. Sözü edilen alan ise, Ege’nin tüm deniz alanlarının yaklaşık

dokuzda birine denk düşmektedir.216

Ege’de deniz altı reliyefinin (yüzey şekli) diğer belirgin unsurunu

şelfin (sahanlığın) içine dik yamaçlarla gömülmüş oluk şekilli derin çukurlar

veya kapalı çanaklar meydana getirir. Bunların tabanı ekseriya düzdür veya

hafifçe arızalıdır. Bazılarının tabanında tepelik sahalar veya guyotları (üst

kısımları kesilmiş koniyi andıran deniz altı dağları) andıran münferit kabartılar

vardır. Okyanuslara nazaran küçültülmüş bir ölçekte Ege’nin abisal

derinliklerini meydana getiren çukurların derinliği genellikle 500, çok yerde

1.000 metreyi aşar. En derinleri, Malya Burnu’ndan Rodos’a doğru uzanan

Girit Çukuru’dur. Kerpe batısında maksimum derinlik 2.529 metreyi

bulmaktadır.217

214 ERİNÇ – YÜCEL, s. 9; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 2. 215 Bu adalar; Girit, Eğriboz, Midilli, Gökçeada, Kitira, İkarya, Rodos, Sakız, Sisam, Limni, Naksos, Andros, Taşoz, Kerpe, İstanköy, Skiros, Paros, Tinos, Semadirek, Milos, Kea, Amorgos, Kalimnos, İos. ERİNÇ-YÜCEL, s. 9-10. 216 Ali KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği Tartışmalı Adalar Sorununun Ortaya Çıkışı,” Ege’de Temel Sorun Egemenliği Tartışmalı Adalar, Ali KURUMAHMUT (yay.haz.), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998, s. 1; BAŞEREN, Ege…, s. 7. 217 ERİNÇ – YÜCEL, s. 10; Ege Denizi ve Ege Adaları, s.7.

Page 94: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

86

Ege’nin bu derin çukurlarının belli bir plana göre uzandıkları dikkati

çeker. Kuzeyde, Saros Körfezi’nden başlayarak güneye doğru hafifçe konkav

bir yay çizmek suretiyle Eğriboz yakınlarına kadar tabanı yer yer 1.000

metreyi aşan bir oluk yer alır. Güneydeki Girit Çukuru ise, kuzeye doğru

konkav bir yay halinde, Mora kıyılarından İstanköy güneyine kadar takip

edilebilir. Bu iki abisal çukurlar yayı, orta Ege’de İstanköy ile Kuzey Sporat’lar

arasında uzanan ve yer yer derinliği 500 metreyi aşan kuzeybatı –

güneydoğu doğrultulu çukurlar dizisiyle birbirine bağlanır. Böylece, bütün

Ege’nin tabanı, kuzeyden güneye, “S” harfi biçiminde uzanan abisal218

kısımlarla ikiye bölünmüş olur.219

Ege’yi, tabii olarak ikiye ayıran derin “S” şeklindeki çukurlar dizisi çok

önemli bir zondur. Bu sebeple bazı bilim adamlarınca, daha bundan yıllarca

önce, Asya ve Avrupa’nın deniz altındaki sınırı sayılmıştır. Gerçekten de, bu

abisal zonun, doğu ve batıdaki anakaraların yani Türkiye ve Yunanistan’ın

doğal uzantılarının nerede sona erdiğini belirten bir sınır olmak karakteri çok

açıktır. Ada bakımından fakir olan abisal zon, denizin iki yakasındaki şelf

(sahanlık) alanlarını ve şelfler üzerindeki adaları ikiye ayırır. Abisal zonun

batısında, Kiklat’lar ve Kuzey Sporatlar; doğusunda ise, Anadolu’nun uzantısı

olan şelf üzerinde Doğu Sporatlar, Güney Sporatlar ve Boğaz-önü Adaları

bulunur. Söz konusu abisal zon Ege’nin biyolojik şartlarına da etki eder.

Karadeniz ve Marmara’dan Ege’ye sokulan ve Ege’de esas kütle avı

218 Abis, Yunanca abyssos kelimesinden gelmektedir. Okyanusların çok derin kısmı ve daha özel olarak güneş ışığının erişemediği kesim anlamındadır. Abisal ise, okyanusların çok derin kısımları ile ilgili anlamına gelir. Bkz. Meydan Larousse: Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, C: I, Meydan Yayınevi, İstanbul,1969, s. 43-44. 219 ERİNÇ – YÜCEL, s. 10-11; Ege Denizi’nin Batimetrik Haritası için bkz. Ek-18.

Page 95: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

87

sağlayan pelajik balık sürüleri abisal zona sokulmaz. Onun iki yanındaki şelf

alanlarını takip ederek Ege’nin doğu ve batı kıyıları boyunca göç ederler.

Çünkü abisal zonun hidrolojik özellikleri ve biyolojik şartları, doğu ve

batısındaki sığ şelf alanlarından farklıdır. Abisal zon, besin maddeleri

yönünden fakirdir.220

Sonuç olarak; jeolojik veriler, Ege Denizi’nin tabanının, üzerindeki

adalar ile birlikte derin çukurlar dizisinin yer aldığı abisal zona kadar

Anadolu’nun uzantısı olduğunu göstermektedir.221

B. EGE DENİZİ’NİN EKONOMİK DEĞERİ

Yarı-kapalı bir deniz olan Ege Denizi; Türkiye ve Yunanistan’ın

kıyıdaş olduğu her iki ülkenin bu denizde coğrafi, tarihî, ekonomik, sosyal ve

güvenliğe yönelik hayati çıkarlarının bulunduğu bir denizdir.222

Ege Denizi, Türkiye’nin Karadeniz ve Marmara sahilleriyle, Akdeniz

sahillerini birleştirmektedir. Türk dış ticaretinin yaklaşık %90’ı deniz yoluyla

yapılmaktadır. Ege Denizi, Türkiye’nin Ege, Marmara ve Karadeniz

limanlarına yönelik deniz ticaretinin yaklaşık %75’inin geçtiği bir denizdir.223

Çanakkale Boğazı’ndan üst akıntısıyla gelen ve besin tuzları, oksijen

ve plankton bakımından zengin olan Karadeniz suları, Ege Denizi’nin

kuzeyindeki balık yaşamını olumlu yönde etkiler. Ege’de avlanan balıkların 220 ERİNÇ-YÜCEL, s. 11; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 7-8. 221 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 8. 222 AKLAR, s. 25. 223 KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği…,” s. 22; BAŞEREN, Ege …, s. 2.

Page 96: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

88

tümüne yakını kıta sahanlığı derinliğini aşmayan sulardan elde edilir.

Balıkçılık bakımından fakir olan Ege Denizi’nin güney kıyıları süngercilik

bakımından önemlidir.224

Bilimsel incelemelerin neticelerine göre, kıta sahanlıklarının kara

rezervlerine nazaran daha fazla petrol ihtiva ettiği bilinmektedir.225 Ege’ye

ilişkin araştırmalar, Ege Denizi’nde hidrokarbon226 oluşumu için uygun

koşulların mevcut olduğunu göstermektedir.227 Yunanistan, 1964 yılında

Sakız Adası’nın Türkiye’ye yönelen doğu sularında, petrol bulunduğunu

açıklamıştır ve Taşoz Adası civarında petrol çıkarmaktadır.228

Jeoloji bilginleri kıta sahanlıklarında maden cevherinin de

bulunduğunu belirtmektedir. Ege Denizi’nin tabanında; alüminyumca zengin

killer, yüksek tenörlü manganez yumruları ve radyoaktif elementler içeren

bazı oluşumlar bulunmaktadır.229

224 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 8. 225 USLUER, s. 34. 226 Petrol ve Doğalgaz. 227 BAŞEREN, Ege…, s. 3. 228 USLUER, s. 34; Ege Denizi’nden petrol elde eden tek devlet olan Yunanistan, 1974 yılında Taşoz Adası’nın güneybatısında önemli petrol yatakları keşfetmiştir. 1975 yılında “Prinos Field” olarak isimlendirilen bölgede bulunan petrol rezervinin günde 20.000 varil kapasitede olduğu, 1987 yılında da Prinos üretim kapasitesinin günde 28.000 varili bulduğu belirtilmiştir. AHNISH, s. 359. 229 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 8; USLUER, s. 34.

Page 97: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

89

C. EGE ADALARI’NIN DURUMU

Adaların çokluğu nedeniyle “Adalar Denizi”230 de denen Ege

Denizi’ndeki toplam ada, adacık ve kayalık sayısı hakkında değişik

kaynaklarda farklı rakamlar belirtilmektedir. Bazı kaynaklarda, Ege Denizi’nde

3.000’den fazla ada, adacık ve kayalıkların bulunduğu ifade edilirken,231

Yunanistan’ın hâkimiyeti altında olan ada, adacık sayısı 2.383 olarak

gösterilmektedir.232 Türkiye Cumhuriyeti Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir

Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı’nın yaptığı çalışmalarda bu

sayının 1800 civarında olduğu tespit edilmiştir.233 Türkiye’nin ise, Ege’de

sayısı 60’ı bulan ada ve adacıkları vardır.234

Ege Denizi’ndeki adaları, genel coğrafi konumları, stratejik önemleri,

egemenlik devirlerinin tarihsel boyutları ve Ege Denizi’nin statüsünü tayin

eden uluslararası antlaşmaların düzenleniş biçimleri dikkate alındığında;

Boğaz-önü Adaları, Saruhan Adaları, Oniki Adalar (Güney Sporat veya

Menteşe Adaları), Kuzey Sporat Adaları ve Eğriboz Adası, Kiklat

Adaları,Girit Adası şeklinde gruplandırılabiliriz.

230 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 1; USLUER, s. 32; ERİNÇ – YÜCEL, s. 7. 231 Ege Denizi ve Ege Adaları, s.1; KASAP, s. 43. 232 Baskın ORAN, “Ege’de Türk-Yunan Sorunları,” Mülkiyeliler Birliği Dergisi, C: XI, S: 87 (Haziran 1987), s. 10; BAŞEREN, Ege…, s. 6; USLUER, s. 32. 233 BAŞEREN, Ege…, s. 6; KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği…,” s. 4. 234 Hüseyin PAZARCI, Doğu Ege Adalarının Askerden Arındırılmış Statüsü, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 550, Ankara, s. 4.

Page 98: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

90

Çanakkale Boğazı’na ulaşan deniz yollarını kontrol eden Boğaz –

önü Adaları; Taşoz, Semadirek, Limni,235 Bozbaba, Gökçeada, Bozcaada ve

Tavşan Adaları’dır.236 Boğaz–önü Adaları; Trakya veya Çanakkale Adaları

olarak da isimlendirilirler.237

Doğu Sporat Adaları olarak da bilinen Saruhan Adaları’nın en

önemlileri; Midilli,238 Sakız,239 İpsara, Sisam,240 Nikarya’dır.241

Oniki Adalar dışındaki tüm Doğu Ege Adaları’nın (Boğaz-önü

ve Saruhan Adaları) hangi devlete ait olacağı sorunu, sözü edilen iki

grup ada arasında ayrım yapılmaksızın Lozan Barış Antlaşması’nın

12’nci maddesinde düzenlenmiştir. 12’nci maddeye göre: “İmroz

Adası ile Bozcaada ve Tavşan Adaları dışında, Doğu Akdeniz

Adaları ve özelikle Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve

Nikarya Adaları üzerinde Yunan egemenliği konusunda 17 – 30

235 Çanakkale Boğazı’nın doğal bir uzantısı durumunda olan Limni Adası, Çanakkale Boğazı’ndan 34 mil, Kavala’dan 65 mil, Volos’tan 134 mil, Pire’den 192 mil uzaklıktadır. Limni Adası’nın yüzölçümü 475.61 km2 olup, kıyılarının uzunluğu 259.3 km’dir. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 11. 236 KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde…,” s. 38; KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği…,” s. 4. 237 KASAP, s. 45. 238 Büyüklüğü itibariyle Akdeniz’in yedinci, Yunanistan’ın üçüncü büyük adası olan Midilli’nin yüzölçümü 1.630 km2 olup, Edremit Körfezi’nin doğal uzantısı ve girişi üzerinde bulunmaktadır. Kuzeyde Müslim, doğuda Midilli Kanalı ile Anadolu kıyılarından ayrılmaktadır. Sürüce Burnu’na 9 km, Akçay’a 48 km, Ayvalık’a 22 km, Sarmısaklı Plajı’na 25 km, Dikili’ye 24 km, Çandarlı’ya 31 km, Aliağa’ya 38 km, Foça’ya 40 km, Karaburun Yarımadası’na 32 km, Limni Adası’na 74 km, Kavala’ya 270 km, Selanik ve Pire’ye 360 km mesafededir. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 15. 239 Sakız Adası’nın yüzölçümü 842 km2 olup, kıyılarının uzunluğu 213 km’dir. İzmir Yarımadası’nın doğal bir uzanımı durumunda olan Sakız Adası, Karaburun Yarımadası’ndan kuzeyde 16.2 km, güneyde 3.4 km ve Çeşme Kasabası’ndan 12 km, Midilli Adası’ndan 52.7 km, Pire’den 269 km ve Volos’tan 279 km uzaklıktadır. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 17. 240 Sisam Adası’nın yüzölçümü 476.1 km2 olup, kıyılarının uzunluğu 159.3 km’dir. Kuşadası Körfezi’nin güneybatısında yer alan Sisam Adası, güneyindeki Dilek Yarımadası’nın teşkil ettiği buruna 1.464 metre uzaklıktadır. Vati Limanı’na mesafesi 16 km, Pire Limanı’na 160 mil, Girit Adası’na da 180 mil’dir. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 19. 241 KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği…,” s. 5; KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde…,” s. 38.

Page 99: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

91

Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması’nın 5’inci ve 1–14 Kasım

1913 tarihli Atina Antlaşması’nın 15’inci maddeleri hükümleri

uyarınca alınan ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükûmetine

bildirilen Karar,242 bu Antlaşma’nın İtalya’nın egemenliği altına konulan

ve 15’inci maddede belirtilen adalara ilişkin hükümleri saklı kalmak

üzere, doğrulanmıştır. İşbu Antlaşma’da aykırı bir hüküm bulunmadıkça

242 1911-1912 Trablusgarp Savaşı sırasında İtalya, Oniki Adaları işgal etmiştir. Bunu 1912-1913 Balkan Savaşı sırasında Taşoz, Midilli, Sakız, İpsara, Nikarya, Limni, Semadirek, Gökçeada ve öteki adaların Yunanistan tarafından işgali izlemiştir. İtalya, kendisine Trablusgarp ve Bingazi’nin verilmesi karşılığı, işgal ettiği Oniki Adaları 18 Ekim 1912 Uşi Barış Antlaşması ile terk etmeyi kabul etmesine rağmen, Balkan Savaşı sırasında Oniki Adaları elinde tutmayı sürdürmüştür. Öte yandan, Balkan Savaşı’nın Avrupa’da genel bir savaşa neden olmasını önlemek için 16 Aralık 1912’de Londra’da, Osmanlı İmparatorluğu ve Balkan Devletleri’nin katıldığı bir konferans toplanmıştır. Konferans sonunda 30 Mayıs 1913’te imzalanan Londra Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Girit’in geleceğini, Balkan Devletleri’nin kararına bıraktıktan (md. 4) başka, öteki Ege Adaları’nın geleceğinin saptanmasını da Almanya, Avusturya–Macaristan, İngiltere, Fransa İtalya ve Rusya’dan oluşan Altı Devletin Kararı’na bırakmıştır. (md. 5) Londra Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun uğradığı büyük kayıp, Balkan Devletleri’nin Osmanlı mirası üzerindeki ihtiraslarını kamçılamış; her biri diğerinin daha büyük bir pay aldığı inancına kapılmıştır. 29 Haziran’da Bulgarlar’ın Sırplar’a karşı saldırıya geçmesi ile İkinci Balkan Savaşı başlamıştır. İkinci Balkan Savaşı neticesinde Balkan Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasında ayrı ayrı barış antlaşmaları yapılmıştır. Yunanistan ile imzalanan 14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşması’nın 15’inci maddesinde Londra Antlaşması’nın 5’inci maddesine sadece atıfta bulunulmuş tarafların, Londra Antlaşması hükümlerine, 5’inci madde hükümleri de dahil olmak üzere uyacakları ifade edilmiştir. Bunun üzerine Şubat 1914’te Londra’da toplanan anılan altı Avrupalı devlet yetkilileri, Meis Adası dışında Oniki Adaları herhangi bir karar konusu yapmayıp, üstü kapalı olarak İtalya’ya, Yunanistan’ın işgal ettiği İmroz ve Bozacada dışındaki Doğu Ege Adaları’nı da Yunanistan’ın “kesin hâkimiyetine” bırakma kararı almışlardır. Ancak söz konusu altı Avrupalı devlet yetkilileri, 13 Şubat 1914’te Yunanistan’a ve 14 Şubat 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’na gönderdiği Kararı’nda Yunanistan’a bu yolla bırakılan adalara ilişkin şu koşula yer vermekte ve böylece Ege Adaları’nın silahsızlandırılması konusu da ilk kez bu Karar ile dile getirilmiş olmaktadır. “Altı Devlet, ayrıca, hâkimiyetine sahip olacağı adaların tahkim edilmeyeceği ve bahri ya da askerî amaçla kullanılmayacağı konusunda Altı Devlet’e ve Türkiye’ye, Yunanistan’ca tatmin edici güvenceler verilmesine…” karar vermiştir. Yunanistan, altı devlete gönderdiği 21 Şubat 1914 tarihli cevabında, sözü edilen koşulları kabul ettiğini resmen açıklamıştır. Osmanlı İmparatorluğu ise, Altı Devletin Kararı’na itiraz ederek adalardaki egemenlik uygulamalarını sürdürmeye çalışmış ve Kararı tanımamıştır. PAZARCI, Doğu Ege Adalarının.., s. 2-3; BAŞEREN, Ege…, s. 38-40; KURUMAHMUT – BAŞEREN, The Twilight…, s. 9-12.

Page 100: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

92

Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adalar, Türk

egemenliği altında kalacaktır.” 243

12’inci maddeye göre, Antlaşma’da açıkça sayılan İmroz

(Gökçeada), Bozcaada ve Tavşan Adaları Türkiye’nin egemenliği altında

kalacaktır. Öte yandan 12’nci maddenin genel olarak Asya kıyılarına 3 milden

daha yakın olan adaların, Antlaşma’da aksi öngörülmediyse, Türkiye’nin

egemenliğine bırakılmasını bildirmesi nedeniyle, Türkiye söz konusu bölgede

adı açıkça bildirilmeyen daha başka ada ve adacıklara da sahip olmaktadır.

Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya, Limni, Semadirek Adaları ile Balkan

Savaşı sırasında, Yunanistan tarafından işgal edilip, Lozan Barış Antlaşması

ile Türkiye’ye ya da başka bir devlete verilmeyen, Girit dışındaki, bütün Doğu

Ege Adaları Yunanistan egemenliğine bırakılmıştır. Zira 12’nci madde,

Yunanistan’ın egemenliğine bırakılan Doğu Ege Adaları’nı bildirirken, 1914

Kararı ile, Yunanistan’a bırakılan bütün “Doğu Akdeniz Adaları”ndan söz

etmektedir. 30 Mayıs 1913 Londra Antlaşması, İtalyan ve Balkan Savaşları

sırasında İtalya ve Yunanistan tarafından işgal edilen ve böylece Osmanlı

İmparatorluğu’nun fiilen elinden çıkan Girit Adası dışındaki bütün Ege

Adaları’nın geleceğini Altı Büyük Devletin Kararı’na bıraktığına göre, Balkan

Savaşı sırasında Yunanistan’ca işgal edilmiş bulunan Ege Adaları anılan

hükmün kapsamına girmektedir. Böylece, özellikle Taşoz ve İpsara ile

243 Lozan Barış Antlaşması metni için bkz. Enver BOZKURT, Türkiye’nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, İlaveli 3. Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, 2003, s. 9-50.

Page 101: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

93

bölgede yer alan ve Yunan işgaline uğrayan öteki Ege Adaları ve adacıkları

Yunanistan’ın egemenliğine girmektedir.244

Lozan Barış Antlaşması ile bağlanan devletler, 12’nci maddede Altı

Büyük Devlet Kararı’nı bir bütün olarak onaylamış ve Karar 12’nci maddenin

ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu haliyle Lozan Barış Antlaşması’nın

12’nci maddesi, hem Doğu Ege Adaları üzerindeki hâkimiyeti hem de,

hâkimiyetin koşullarını ve sınırlarını belirlemektedir.

Türkiye’nin, Lozan Barış Antlaşması ile Yunanistan’a devrettiği

adalar, Yunanistan’ın Balkan Savaşı sırasında işgal ettiği ve bu nedenle Altı

Büyük Devlet Kararı’na konu olan adalar olduğu için söz konusu Karar

gereğince, Lozan Barış Antlaşması ile Yunanistan’a devredilen adaların

hepsi silahsızlandırılmış statüye sokulmuştur.245

Diğer taraftan 12’nci madde ile devredilen adaların

silahsızlandırılmış statüleri farklı kapsamlara sahiptir. Doğu Ege Adaları,

Lozan Barış Antlaşması’nın 12’nci maddesi ile Yunanistan’a devredilirken Altı

Büyük Devlet Kararı onanarak oluşturulan silahsızlandırılmış statüleri, Midilli,

Sakız, Sisam ve Nikarya Adaları açısından Lozan Barış Antlaşması’nın

13’üncü maddesinde246 düzenlenmiştir.

244 PAZARCI, Doğu Ege Adalarının…, s. 9-10. 245 BAŞEREN, Ege…, . 77-78. 246 Lozan Barış Antlaşması md. 13 metni için bkz. BOZKURT, Türkiye’nin Uluslararası …, s. 9-50.

Page 102: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

94

13’üncü maddenin 2’nci fıkrasında yer alan ve günümüzde

uygulanan uluslararası hukuk kurallarını teyit etmekten başka askerden

arındırma konusunda hiçbir özelliği olmayan iki komşu devlet askerî

uçaklarının ötekinin ülkesi üzerinde uçmalarını ilke olarak yasaklayan hüküm

dışında, askerden arındırmaya ilişkin iki temel yasağı 13’üncü maddenin

açıkça içerdiği görülmektedir. Birincisi; 1’inci fıkra uyarınca, Midilli, Sakız,

Sisam, Nikarya Adaları’nda hiçbir deniz üssü kurulmaması ve hiçbir tahkimat

yapılmamasıdır. İkincisi ise; 13’üncü maddenin 3’üncü fıkrası uyarınca, sözü

edilen adalardaki askerî kuvvetlerle, güvenlik kuvvetlerinin sayısının

mantıksal bir ölçüyü geçmemesine ilişkindir.247

Boğaz-önü Adaları’ndan Limni ile Semadirek, Lozan Barış

Antlaşması’nın 12’nci maddesinde ismen sayılarak ve 12’nci madde ile

onaylanan Altı Büyük Devlet Kararı’yla silahsızlandırılarak Yunanistan’a

devredilmişlerdir. Altı Büyük Devlet Kararı işgal altındaki adaları Yunanistan’a

verirken, Türkiye’nin güvenliği nedeniyle silahsızlandırmıştır. Aynı neden, Altı

Büyük Devlet Kararı’nı onaylayan Lozan Barış Antlaşması’nın 12’nci

maddesine de yansımıştır. Anılan düzenleme, Türkiye’nin güvenliğini

amaçladığı için, doğal olarak sadece Yunan egemenliğindeki Boğaz-önü

Adaları’nı kapsamaktadır. Bununla beraber, Boğaz-önü Adaları, Altı Büyük

Devlet Kararı ve onu onaylayan Lozan Barış Antlaşması’nın 12’nci maddesi

247 Askerî kuvvetlere ilişkin olarak 13/3 madde hükmü ve Askerî Alt Komisyon Raporu söz konusu adalardaki askerî birliklerin adalar halkından ve normal olarak askere çağırılması gerekenlerden oluşmasını öngörmektedir. Başka bir deyişle; Yunanistan’ın öteki bölgelerinden buraya askerî birlik getirilmesi yasaktır. Yine, ada halkının normal askerlik süresinin ötesinde askerlik görevinde tutulması yasaklanmaktadır. Adalardaki güvenlik kuvvetlerinin sayısının da gerek polis ve gerek jandarma kuvvetleri olarak,bütün Yunanistan’daki güvenlik kuvvetlerinin oranından fazla olmaması gerekmektedir. PAZARCI, Doğu Ege Adalarının…, s. 15; Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz. BAŞEREN, Ege…, s. 80-82.

Page 103: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

95

hükmüyle, silahsızlandırılan diğer adalardan farklı olarak, Lozan Boğazlar

Sözleşmesi’nde boğazlardan geçişin güvenliği gerekçesiyle ayrı bir

silahsızlandırma düzenlemesine daha konu olmuştur. Söz konusu ikinci

silahsızlandırma düzenlemesi, bir taraftan boğazların güvenliği maksadıyla,

Lozan Barış Antlaşması’nın 12’nci maddesi ile getirilen silahsızlandırmayı

teyit ederek kapsamını belirlemiş; diğer taraftan da maksadı itibariyle Yunan

egemenliğindeki Boğaz-önü Adaları’nın yanı sıra Türk egemenliğindeki

Boğaz-önü Adaları’nı da silahsızlandırılmış statüye sokmuştur.248

Bu durum karşısında, Yunan egemenliğindeki Boğaz-önü Adaları’nın

iki ayrı güvenlik gerekçesi (Türkiye’nin ve Boğazlar’dan geçiş serbestisinin

güvenliği) ve iki ayrı sözleşme ile (Lozan Barış Antlaşması md. 12 ve Lozan

Boğazlar Sözleşmesi md. 4) silahsızlandırılmasına karşılık, Türk

egemenliğindeki Boğaz-önü Adaları’nın sadece tek bir nedenle (Boğazlardan

geçiş serbestisinin güvenliği) ve tek bir sözleşmede (Lozan Boğazlar

Sözleşmesi md. 4) silahsızlandırıldığını belirtmek gerekir.249

Boğaz-önü Adaları’nın, Boğazlar’dan geçiş serbestisini temin etmek

maksadıyla silahsızlandırılması, Lozan Barış Antlaşması’nın eki olarak aynı

tarihte yürürlüğe giren Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin 4’üncü madde

hükmüyle, Boğazlar’la birlikte düzenlenmiştir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin

248 BAŞEREN, Ege…, s. 83-84. 249 BAŞEREN, Ege…, s. 85.

Page 104: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

96

4’üncü maddesinde diğer bölgeler250 yanında Semadirek, Limni, İmroz,

Bozacada ve Tavşan Adaları’nın askerlikten arındırılacağı ifade edilmiştir.

Boğaz-önü Adaları’nın Lozan Barış Antlaşması ile içine sokulduğu

silahsızlandırılmış statünün Boğazlar’ın güvenliği maksadıyla teyit edildiği

Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin 4’üncü madde hükmünden sonra aynı

Sözleşme’nin 6’ncı maddesi silahsızlandırılmış statünün kapsamına ilişkin

düzenlemelere yer vermiştir. 6’ncı maddeye göre; askerden arındırılacak

bölge ve adalarda hiçbir kara, hava ya da deniz askerî üssüne ve tahkimata

izin verilmemektedir. Sözü edilen bölge ve adalarda izinli olan tek askerî

amaçlı tesis, her türlü telgraf, telefon ve optik araçlarla yapılacak haberleşme

ve gözetleme tesisleri olmaktadır. Askerî kuvvetlerin anılan bölge ve

adalardaki durumuna gelince, silahlarının türü sınırlandırılmış güvenlik

kuvvetleri dışında, herhangi bir silahlı kuvvetin burada bulunması

yasaklanmaktadır. Adaların karasularından ise, Yunan donanmasının,

denizaltılar da dahil geçmesine izin verilmektedir. Ancak, denizaltılar dışında

sabit ya da hareket eden öteki deniz altı araçlarının bu bölgede bulunması

yasaktır. Ayrıca Yunanistan’ın adaların karasularına hiçbir biçimde kuvvet

yığmaması gerekmektedir. Askerî personelin anılan yerlere giriş-çıkışı

yalnızca buralardan askere alınanların eğitim gereksinimlerini karşılamak

250 Askersizleştirilmesi kararlaştırılan bölgeler genel hatlarıyla İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın kıyı kesimleri, Emir-Ali Adası dışarıda kalmak üzere, bütün Marmara Denizi Adaları ve Ege Adaları’nın hemen karşısında bulunan Anadolu kıyı kesimleridir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi md. 4 metni için bkz. BOZKURT, Türkiye’nin Uluslararası …, s. 56.

Page 105: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

97

üzere serbest bırakılmıştır. Böylece Boğaz-önü Adaları tam olarak askerden

arındırılmış olmaktadır.251

Taraf devletler, silahsızlandırma neticesinde Boğazlar’dan geçiş

serbestisi ve Türkiye’nin askersizleştirilmiş bölgedeki güvenliğinde ortaya

çıkan boşluğu doldurmak için Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin 18’inci maddesi

ile silahsızlandırılmış Boğazlar Bölgesi’nin korunmasını, Milletler Cemiyeti

çerçevesinde Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya’ya vermişlerdir.252

1936 yılına gelindiğinde, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin 18’inci

maddesi ile, silahsızlandırılmış Boğazlar Bölgesi’nin Türkiye’nin askerî

güvenliği için teşkil edeceği haksız tehlikelere karşı tedbirler almayı taahhüt

eden âkit devletlerden Japonya’nın Milletler Cemiyeti’nden ayrılması;

İtalya’nın, Habeşistan’da yayılmacı emellerini hayata aktarmaya başlaması;

İtalya, İngiltere ve Fransa’nın, İtalya’nın Habeşistan üzerindeki yayılmacı

politikası yüzünden ters düşmeleri biçimindeki siyasi gelişmeler Lozan

Boğazlar Sözleşmesi’nin öngördüğü rejimin işlemeyeceğini göstermiştir.

Türkiye, Sözleşme’nin ulusal egemenliğini sınırlayıcı hükümlerinin değişen

siyasi ve askerî durumlar karşısında güvenlik ihtiyacına cevap veremeyecek

hale gelmesi üzerine, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin gerçekleşmesiyle

sonuçlanan girişimlerde bulunmuştur. Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin

251 PAZARCI, Doğu Ege Adalarının…, s. 21; BAŞEREN, Ege…, s. 88; Ayrıca Lozan Boğazlar Sözleşmesi, md. 6 metni için bkz. BOZKURT, Türkiye’nin Uluslararası…, s. 57. 252 BAŞEREN, Ege…, s. 86; Ayrıca Lozan Boğazlar Sözleşmesi md. 18 metni için bkz. BOZKURT, Türkiye’nin Uluslararası…, s. 59.

Page 106: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

98

Başlangıç Kısmı ile sonradan ilave edilen Protokol’ün Boğaz-önü Adaları’nın

silahsızlandırılmış, statüleri bakımından büyük önemi vardır.253

20 Temmuz 1936’da imzalanan Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin

Başlangıç kısmında Taraf Devletler’in “Boğazlar” genel deyimiyle belirtilen

Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı’ndan geçişi ve

gemilerin gidiş – gelişine (ulaşımı), Lozan’da 24 Temmuz 1923 tarihinde

imzalanmış olan Barış Antlaşması’nın 23’üncü254 maddesiyle saptanmış

ilkeyi, Türkiye’nin güvenliği ve Karadeniz’de, kıyıdaş devletlerin güvenliği

çerçevesinde koruyacak biçimde, düzenlemek isteğiyle duygulu olarak; iş bu

Sözleşme’yi, 24 Temmuz 1923’te Lozan’da imzalanmış olan Sözleşme’nin

yerine koymayı kararlaştırdıkları belirtilmiştir.255 Aynı Sözleşme’ye ekli

Protokol, Türkiye’nin bu Sözleşme’nin Başlangıç kesiminde tanımlandığı

biçimde Boğazlar Bölgesi’ni hemen yeniden askerleştirebileceğini hüküm

altına alarak sadece Türkiye’ye Boğazlar Bölgesi’ni silahlandırma yetkisi

vermektedir. Dolayısıyla Montreux Boğazlar Sözleşmesi, Lozan Boğazlar

Sözleşmesi’nin Yunan adalarının silahsızlandırılmasıyla ilgili hükümlerini

yürürlükte bırakmıştır.256

253 BAŞEREN, Ege…, s. 89. 254 Lozan Barış Antlaşması md. 23 metni için bkz. BOZKURT, Türkiye’nin Uluslararası…, s. 14. 255 USLUER, s. 43; PAZARCI, Doğu Ege Adalarının…, s. 84. 256 BAŞEREN, Ege…, s. 90; 20 Temmuz 1936 tarihli Montreux Sözleşmesi’ne Ek Protokol için bkz. PAZARCI, Doğu Ege Adalarının …, s. 85.

Page 107: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

99

Ege Denizi’nin güneydoğusunda yer alan Oniki Adalar,257

günümüzde Yunan egemenliği altında bulunmaktadır. Oniki Adalar, Güney

Sporat Adaları veya Menteşe Adaları olarak da bilinmektedir. Sözü edilen

adaların gerçek sayısı “Dodecanese” isminin ilmî bir değer taşımadığını

kanıtlamaktadır.258 Oniki Adalar sayıları 14 olan adaları ve onlara bitişik

adacıkları içermektedir.

Oniki Adalar şunlardır: Stampalia (Astropolia), Rodos259 (Rhodes,

Rhodos), Kalki (Calki, Khalki), Karpatos (Scarpanto), Kazos (Casos, Casso),

Piskopis (Piscopis, Tilos), Miziros (Misiros, Nysiros), Kalimnos (Calminos,

Kalymnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Simi (Symi, Lymi), İstanköy260

(Cos, Kos) ve Meis (Castellorizo).

Oniki Adalar’ın, Türkiye’nin egemenliğinden kesin çıkışı ve İtalya’nın

egemenliğine bırakılışı, Lozan Barış Antlaşması’nın 15’inci maddesiyle

gerçekleştirilmiştir. Oniki Adalar, İtalya’nın egemenliğine bırakılırken,

herhangi bir özel statü altına konulmamıştır. Ancak Lozan Barış

257 Oniki Adalar’ın eski adı “Dodecanese” olup Yunanca bir isimdir ve iki kelimeden meydana gelmiştir. Dodeca: Oniki, Nese: Adalar anlamına gelmektedir. Türkler, Oniki Adaları hâkimiyetleri altına aldıkları zaman Dodecanese’e Güney Sporatlar ismini vermişlerdir. Muzaffer GÖKMAN, Tarih Boyunca Ege Kavgası, Birinci Baskı, Eğitim-Öğrenci Yayınları No: 4, İstanbul, 1977, s. 43; Mehmet SAKA, Ege Denizi’nde Türk Hakları, İkinci Baskı, Hareket Yayınları No: 61, İstanbul, 1974, s. 27. 258 KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği…, “ s. 5; KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde…,” s. 38. 259 Rodos Adası; Bozburun Yarımadası’na 18 km, Marmaris Limanı’na 43.5 km, Fethiye’ye 77.5 km, İstanköy Adası’na 90 km, Girit Adası’na 145 km, Pire Limanı’na ise, yaklaşık 410 km mesafededir. Ada’nın yüzölçümü 1.404 km2, uzunluğu 75 km, genişliği 25 km ve kıyılarının uzunluğu ise 220 km’dir. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 24. 260 Oniki Adalar’ın, Rodos ve Karpatos Adaları’ndan sonra üçüncü büyük adası olan İstanköy Adası, Bodrum Yarımadası’nın güneyinde ve Gökova Körfezi’nin girişi üzerinde bulunmaktadır. Datça Yarımadası’na 14 km, Bodrum Yarımadası’na 5 km, Bodrum Limanı’na 20 km, Rodos Adası’na 110 km mesafededir. Yüzölçümü 287 km2’dir. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 21.

Page 108: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

100

Antlaşması’nın 16’ncı maddesi ile Oniki Adalar’ın geleceğinin ileride ilgililerce

düzenlenmesi olasılığı kabul edilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 10 Şubat 1947’de İtalya ile

imzalanan ve Türkiye’nin taraf olmadığı261 Paris Barış Antlaşması’nın

14’üncü maddesi, İtalyan egemenliğine giren söz konusu bütün adaların

(14’üncü maddede ismen sayılan Oniki Adalar ile ona bitişik adacıkların)

egemenliğini Yunanistan’a bırakırken, aynı zamanda askerden arındırılmış

bir statüye konulacaklarını öngörmektedir. Askerden arındırılmanın kapsamı

ise, Antlaşma’nın XIII. Eki’nin D maddesinde belirtilmiştir. Maddeden

anlaşılacağı gibi, Oniki Adalar Yunanistan’a bırakılırken, tam bir askerden

arındırma öngörülmüş, buralarda her türlü tesis, istihkâm ve üs kurulması ile

askerî eğitim ve silah üretimi yasaklanmıştır. Oniki Adalar’da yalnızca, sınırlı

sayıda güvenlik kuvvetinin bulunmasına ve eğitimine izin verilmiştir.262

Yunanistan’ın hemen doğusunda yer alan Eğriboz ve Kuzey

Sporat Adaları’na Şeytan Adaları da denilir. Bu adaların en önemlileri;

Skiros263, Skopelos264, Alonisos, Pelagos, Skiatos, Yioura, Piperi ve

Eğriboz265’dur.266

261 ORAN, “Ege’de…,” s. 16. 262 PAZARCI, Doğu Ege Adalarının…, s. 22-25; Lozan Barış Antlaşması’nın ilgili maddeleri için bkz. BOZKURT, Türkiye’nin Uluslararası…, s. 9-50; Paris Barış Antlaşması’nın ilgili maddeleri için bkz. PAZARCI, Doğu Ege Adalarının…, s. 88-89. 263 Grubun en büyük adasıdır. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 13. 264 Grubun ikinci büyük adasıdır. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 13. 265 Yunanistan’ın ikinci büyük adası olan Eğriboz Adası, Doğu Yunanistan’a çok yakın olup, yüzölçümü 3.654 km2 dir. Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 13. 266 KASAP, s. 45.

Page 109: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

101

Mora Yarımadası’nın doğusunda yer alan Kiklat Adaları 220 kadar

adadan oluşur. Tümü 2.550 km2’dir. Kiklat Adaları’nın başlıcaları; Andros,

Tinos, Siros, Mikanos, Naksos,267 Paros, Amorgos, Santorin, Anafi, Milos,

Sifnos, Serifos, Kitnos, Kea, Paligos’tur.268

1829 Edirne Antlaşması ile bağımsızlığını kazanan Yunanistan’ın

hukuksal olarak resmen doğması, Rusya, İngiltere ve Fransa arasında

yapılan 3 Şubat 1830 tarihli Londra Protokolü ile gerçekleşmiştir. Londra

Protokolü anılan üç devletin temsilcileri tarafından 8 Nisan 1830 tarihinde

Osmanlı İmparatorluğu’na bildirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 24 Nisan

1830 tarihli bir nota ile Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etmesi üzerine,

Ege’de konumlanan ve önceden tümü Osmanlı ülkesine ait olan Eğriboz

Adası, Kuzey Sporatlar ve Kiklat takımadalarından oluşan adalar

Yunanistan’a bırakılmıştır.269

Yüzölçümü 8.261 km2 olan Girit Adası, Ege Denizi’nin en büyük

adasıdır. Batısındaki Kitira ve Antikitira Adaları ile doğusundaki Kaşot, Kerpe

ve Rodos Adaları ile birlikte Ege Denizi’ni güneyden kapar.

Bir dikdörtgen şeklinde olan ve uzunluğu 250, en geniş yeri 54, en

dar yeri 13 km olan Girit Adası’nın, kuzeybatı ucu Mora’dan 110, kuzeydoğu

ucu da Anadolu’dan 200, güney ucu ise, Bingazi’den 325 km uzaklıktadır.270

267 Kiklatlar’ın en büyük adasıdır. TEZCAN , s. 9. 268 GÖKMAN, s. 44; KASAP, s. 45; TEZCAN, s. 3. 269 Şükrü Sina GÜREL, Tarihsel Boyut İçinde Türk Yunan İlişkileri (1821-1993), Ümit Yayıncılık, Ankara, 1993, s. 66; PAZARCI, Doğu Ege Adalarının…, s. 1. 270 Türk-Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, s. 12.

Page 110: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

102

Osmanlı İmparatorluğu’ndan 1898’de fiilen ayrılan Girit Adası,

Osmanlı İmparatorluğu 1912-1913 Balkan Savaşı’ndan yenilgiyle çıkınca, 14

Kasım 1913 Atina Antlaşması’yla tamamen Yunanistan’a bırakılmıştır.271

Yukarıda bahsedilen Ege Adaları’ndan; Türkiye kıyılarına yakın olan

ve Anadolu’yu kuzeyden güneye bir dizi halinde kapatan Boğaz-önü,

Saruhan ve Menteşe Adaları’dır. Yunanistan kıyılarına yakın olan adalar ise;

Kuzey Sporatlar, Eğriboz ve Kiklat Adaları’dır. Ege’nin güney sınırını, Girit,

Kitira ve devamındaki adalar oluşturur.272

Kuzeyden güneye bir “S” çizerek Ege Denizi’ni doğal olarak ikiye

bölen abisal zon esas alındığında Ege Adaları’nı; Doğu Ege Adaları ve Batı

Ege Adaları olarak ikiye ayırmak mümkündür. Buna göre, Boğaz-önü,

Saruhan ve Oniki Adalar (Güney Sporat, Menteşe Adaları) Doğu Ege

Adaları’nı, Kuzey Sporat ve Kiklat Adaları ile Eğriboz Adası ise Batı Ege

Adaları’nı oluşturur.273

271 Türk-Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, s. 26. 272 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 11. 273 KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde…,” s. 39; KURUMAHMUT – BAŞEREN, The Twilight…, s.2.

Page 111: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

103

D. BÖLGENİN JEOSTRATEJİK DEĞERİ

1. Ege Denizi

Ege Denizi, Türkiye için sadece çok önemli bir deniz yolu olmayıp,

aynı zamanda hava ulaşımı, millî, askerî, siyasi, iktisadi, coğrafi, jeopolitik ve

jeostratejik bakımdan da çok önemlidir.274

Ege Denizi, Türk Boğazları vasıtasıyla Akdeniz ve Karadeniz’in

birleşmesini sağlar. Bu konumu ile; üç kıtanın deniz, hava, kara ulaşım

yollarının birleşme noktasıdır. Bunun sonucudur ki; tarih boyunca birçok

medeniyete ve büyük göç dalgalarına sahne olmuş, barındırdığı adalar ve

çevresindeki kıtalar ile birlikte büyük imparatorluklara hayat sahası

sağlamıştır. Ege Denizi, Cebelitarık Boğazı ve Süveyş Kanalı ile bölge

ülkelerinin açık denizlere inmesini kolaylaştırır. Bu itibarla Akdeniz

stratejisinin kilit bölgesidir.275

2. Ege Adaları

Yunanistan’ın doğusundaki Eğriboz, Andros, Tinos ve Anadolu

kıyılarına yakın bulunan Nikarya ve Sisam Adaları’nın kuzeyindeki Ege

Denizi parçasına Kuzey Ege Denizi, anılan adaların güneyindeki Ege Denizi

parçasına Güney Ege Denizi denir.276

274 YOLGA, s. 36; BAŞEREN, Ege…, s. 3. 275 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 41. 276 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 1; Kuzey Ege Denizi’nin derinliği en çok 1.244 metre, Güney Ege Denizi’nin derinliği 2.550 metredir. Türk Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, s. 10.

Page 112: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

104

a. Kuzey Ege Denizi’ndeki Adalar

Boğaz-önü Adaları; Çanakkale Boğazı’nın savunmasında büyük rol

oynarlar ve Çanakkale Boğazı’na ulaşan deniz yollarını kontrol ederler.277

Boğaz-önü Adaları’ndan Limni, 1915 Çanakkale Savaşları sırasında üs

olarak kullanılmış ve Çanakkale Boğazı için potansiyel bir tehdit bölgesi

olduğunu kanıtlamıştır.278

Semadirek ve Taşoz Adaları, Batı Trakya ve Doğu Makedonya giriş

ve ilerleme istikametlerinin başlangıcı olan Ege kıyısındaki Dedeağaç ve

Kavala Limanları’nın ve Saroz Körfezi’nin karşısında yer almaktadırlar.

Bölgeyi kontrol eden konumları ile önem kazanırlar.279

Saruhan Adaları; Anadolu’nun Ege kıyılarının, büyük bir bölümünü

çevrelemekte olup, Anadolu’ya giriş istikametlerinin karşısında yer

almaktadırlar. Anadolu’nun savunmasında ileri karakol durumundadırlar.

Anadolu’ya yapılacak taarruzda ise, basamak tahtası rolü oynarlar.280

Eğriboz ve Kuzey Sporat Adaları; Yunanistan kıyılarına, Ege

Denizi’nden yapılacak taarruzda birer basamak tahtası teşkil ederler veya

bunun aksine, Yunanistan topraklarının korunmasında, ileri karakol

durumundadırlar.281

277 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 41. 278 KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde…,” s. 38; KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği…,” s. 5. 279 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 42. 280 KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde…,” s. 38; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 42. 281 Türk-Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, s. 11; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 42.

Page 113: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

105

b. Güney Ege Denizi’ndeki Adalar

Güney Ege Denizi’ndeki Adalar; Kiklat Adaları, Oniki Adalar, Girit

Adası ve çevresindeki küçük adalardan oluşur.282

Kiklat Adaları; batmış büyük bir kara parçasının kalıntıları olup,

volkanik görünümleriyle 1.000 metreye kadar yükselen dağlık, çıplak ve

kayalıktırlar. Kiklat Adaları, Oniki Adalar ile birlikte kuzey-güney

istikametindeki bütün deniz yollarının kontrol altında bulunmasını sağlarlar.283

Oniki Adalar; kuzey – güney istikametindeki deniz yollarını kontrol

altında bulundurur. Sözü edilen Adalar, Anadolu’nun savunmasında ileri

karakol, Anadolu’ya yapılacak taarruzda ise, basamak tahtası (üs)

konumundadırlar.284

Girit Adası; stratejik bakımdan Ege’nin güney kilidi sayılır. Ege

Denizi’ne girip çıkan tüm deniz yollarına egemen durumdadır.285

282 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 42. 283 Türk-Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, s. 12; Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 42. 284 KURUMAHMUT, “Ege Denizi’nde…,” s. 38; KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği…,” s. 5. 285 Ege Denizi ve Ege Adaları, s. 43; Türk – Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, s. 12.

Page 114: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

106

II. EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞININ ORTAYA ÇIKIŞI

VE GELİŞİMİ

A. GENEL OLARAK

Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’ne ilişkin

uyuşmazlıkların başında, bugün hâlâ bir çözüme kavuşmamış olan Ege

Denizi Kıta Sahanlığı’nın saptanması sorunu gelmektedir. Türkiye ile

Yunanistan Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığı üzerinde hak sahipliği ve kıta

sahanlığının sınırlandırılması konusunda ihtilaf halindedirler.286

Yunanistan, 1961 yılından itibaren yabancı petrol şirketlerine petrol

arama ruhsatları vererek yaptırdığı sismik araştırmalar sonunda, Ege

Denizi’nin kuzeyinde Yunanistan kara ülkesinin yakınında olan Taşoz

Adası çevresinde petrol bulununca, kendi karasularının dışında da petrol

aranması iznini vermiştir.287 Böylece Yunanistan Ege Denizi Kıta

Sahanlığı’nın neredeyse tamamının kendisine ait olması sonucunu

doğuracak bir uygulama içine girmiştir.288

Türkiye ise, Yunanistan’ın bölgede yoğunlaştırdığı faaliyetlerine

karşılık olarak, 18 Ekim 1973 tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim

Ortaklığı’na (T.P.A.O.) Ege Denizi’nde Türk karasuları dışında ve kıta

sahanlığında bulunan bölgelerle ilgili 27 adet petrol arama ruhsatı

286 Aslan GÜNDÜZ, “Ege Denizi Kıta Sahanlığı Davası ve Bazı Düşünceler,” Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, S: 1 (1986), s. 11. 287 Tülay ÖZÜERMAN, “Ege’de Karasuları ve Kıta Sahanlığı Sorunu,” Düşünceler, S: 2 (Şubat 1988), s. 163. 288 USLUER, s. 39.

Page 115: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

107

vermiştir.289 Anadolu ve Trakya kıyıları yakınında bulunan Semadirek

(Samothrace), Limni (Lemnos), Midilli (Lesbos), Bozbaba (Aya Evstratios),

Sakız (Chios), İpsara (Psara), Antiipsara Adaları’nın 6 mil genişlikteki

karasuları dışında kalan adalar arasındaki alanları kapsayan ruhsat verme

işlemini Yunanistan, sözü edilen alanların 1958 tarihli Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi uyarınca adaların kıta sahanlığına girdiğini ileri sürerek 7 Şubat

1974 tarihli nota ile protesto etmiş ve bu alanlardaki egemen haklarının saklı

olduğunu belirtmiştir. Kıta sahanlığının sınırlandırılması konusunda ise,

Yunanistan, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinin

1’inci fıkrasına göndermede bulunarak, kıyıları karşı karşıya bulunan

devletler arasında yapılacak kıta sahanlığı sınırlandırmasında orta hat

kuralının paylaşımda eşitliği sağlayacak kural olduğunu iddia etmiştir.290

Yunanistan’ın 7 Şubat 1974 tarihli notasına, Türkiye’nin vermiş

olduğu 27 Şubat 1974 tarihli cevabi notada, Türkiye, T.P.A.O.’ya araştırma

ruhsatı vermeden önce uluslararası hukuk kuralları ve yasal koşulların

dikkatle incelendiğini, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi ve Kuzey

Denizi Kıta Sahanlığı Davası’nda U.A.D.’nin vermiş olduğu kararı dikkate

aldığını vurgulayarak, söz konusu hükümlerden hareket edildiğinde; Anadolu

kıyılarının yakınında bulunan Yunan adalarının Türkiye’nin doğal uzantısı

üzerinde yer almalarından dolayı kendilerine özgü kıta sahanlıkları

289 Karar No: 7/7217. Karar 1 Kasım 1973 tarih ve 14699 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Metin için bkz. International Court of Justice, Pleadings, Oral Arguments, Documents Aegean Sea Continental Shelf Case (Greece - Turkey), La Haye, 1980, s. 15. (Bundan sonra I.C.J. Pleadings olarak geçecektir.) 290 7 Şubat 1974 tarihli Yunan notası metni için bkz. International Court of Justice, Application Instituting Proceedings, filed in the Registry of the Court on 10 August 1976, Aegean Sea Continental Shelf (Greece - Turkey), s. 32-34. (Bundan sonra I.C.J. Application 1976 olarak geçecektir.); I.C.J. Pleadings, s. 21-22.

Page 116: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

108

olamayacağını, kıyıları karşılıklı iki devlet arasında kıta sahanlığının

sınırlandırılmasındaki esas kuralın eşit uzaklık kuralı olmadığını, eşit uzaklık

kuralının ancak anlaşmaya varılamıyorsa ve özel durumlar başka bir

sınırlandırmayı haklı göstermiyorsa uygulanabileceğini, U.A.D.’nin vermiş

olduğu kararlar ve 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi hükümlerine

göre adaların sınırlandırmada ikincil bir önemi olduğunu, hem adalar hem de

Ege Denizi’nin bütününün tipik bir özel durum oluşturduğunu belirterek,

sorunun görüşmeler yoluyla çözümlenmesini teklif etmiştir.291

İki devlet arasında gerçekleşen nota değişimlerinden, Türkiye’nin

temelde doğal uzantı ilkesine dayanarak ana ülkeler arasında bir

sınırlandırma yapılması ve belirlenecek çizginin doğusunda kalan adalara

yalnızca karasuları tanınması tezine karşı, Yunanistan’ın da en doğudaki

adaları ile Türkiye ana ülkesi arasında eşit uzaklık ilkesine göre bir

sınırlandırmanın gerçekleştirilmesi tezini ileri sürdüğü açıklık kazanmıştır.

Başka bir deyişle; Yunan tezine göre, Türkiye ile Yunanistan arasında Ege’ye

ilişkin kıta sahanlığı sınırlandırılması özde yalnızca Anadolu ile Türk

kıyılarının tam karşısında yer alan Yunan adaları arasında söz konusu olup,

bu sorun da aslında karasuları sınırlandırılması ile çözümlenmiş

görünmektedir.292

Yunanistan 24 Mayıs 1974 tarihinde Türkiye’ye vermiş olduğu

notasında, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin hükümlerine

291 27 Şubat 1974 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 37-39. 292 PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 406-407.

Page 117: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

109

dayanarak, Türkiye ve Yunanistan arasında yapılacak bir sınırlandırmaya

karşı olmadığını açıklamıştır.293

İki ülke arasındaki nota değişimleri sürerken Türkiye, Ege’deki

kararlılığını göstermek amacıyla, 29 Mayıs 1974 tarihinde Çandarlı araştırma

gemisini uyuşmazlık konusu alanda sismik araştırmalar yapmak üzere

Ege’ye göndermiş, olası bir Yunan saldırısına karşı bu gemiye 32 Türk savaş

gemisi eşlik etmiştir.294

5 Haziran 1974 tarihinde Yunanistan’a verdiği cevabi notada

Türkiye, Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığına çözüm bulunabilmesi için

Yunanistan tarafından belirlenecek bir tarihte yapılacak olan görüşmelere

katılmaya hazır olduğunu bildirmiştir.295

Çandarlı araştırma gemisinin Ege’de altı gün boyunca sismik

araştırmalar sürdürmesi ve araştırmalar sırasında Çandarlı’ya 32 Türk savaş

gemisinin eşlik etmesi iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirmiş,296

Yunanistan, Çandarlı gemisinin Ege Denizi’nde yapmış olduğu sismik

araştırmaların, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinin

2’nci fıkrası ve 5’inci maddesinin 8’inci fıkrasında yer alan hükümlere aykırı

bir girişim olduğunu belirterek, Türkiye’yi 14 Haziran 1974 tarihli notayla

protesto etmiş, Sözleşme’nin 1’inci maddesinin b fıkrası ve 2’nci maddesinin

293 24 Mayıs 1974 tarihli Yunan notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 40; I.C.J. Pleadings, s. 25. 294 Tozun BAHCHELI, Greek – Turkish Relations Since 1955, Westview Press, 1990, s. 131; Yücel ACER, The Aegean Maritime Disputes and International Law, Ashgate, England, 2003, s. 37. 295 5 Haziran 1974 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 41. 296 TEZCAN, s. 74; GÜREL, s. 85.

Page 118: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

110

2’nci fıkrasında yer alan hükümler çerçevesinde, Yunanistan’ın bölgede

münhasır egemenlik hakları bulunduğunu ve Türkiye’nin girişimlerinin Yunan

egemenlik haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.297 Bunun üzerine, Bakanlar

Kurulu, 2 Temmuz 1974 tarihli kararıyla T.P.A.O.’ya yeni araştırma ruhsatları

vererek, petrol arama bölgelerini daha da genişletmiştir.298 Yunanistan’ın 14

Haziran 1974 tarihli notası, Türkiye tarafından verilen 4 Temmuz 1974 tarihli

notayla geri çevrilmiş, 4 Temmuz 1974 tarihli notayla Çandarlı gemisinin

uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde Türk kıta sahanlığı üzerinde

araştırma görevini yerine getirdiği ve bu araştırma çalışmalarını sürdüreceği

belirtilerek Ege Denizi Kıta Sahanlığı sınırlandırması sorununun karşılıklı

anlaşma yoluyla çözümlenmesi önerilmiştir.299

Türkiye ile Yunanistan arasındaki kıta sahanlığına ilişkin nota

değişimleri, kısa bir süre sonra ortaya çıkan Kıbrıs bunalımı nedeniyle ikincil

plana itilmiş,300 22 Ağustos 1974 tarihinde Yunanistan’ın Türkiye’ye yeni bir

nota vererek daha önce verilmiş olan notalardaki Yunan görüşlerinin

korunduğunu bildirmesi ve Türkiye’nin arama bölgesini genişletmesini

protesto etmesiyle yeniden gündeme gelmiştir.301 16 Eylül 1974 tarihli nota ile

Türkiye, Yunanistan’ın notasını geri çevirmiş, sözü edilen nota ile

T.P.A.O.’nun Ege Denizi’nde araştırma yaptığı bölgeleri Türk kıta sahanlığı

297 14 Haziran 1974 tarihli Yunan notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 42-43; I.C.J. Pleadings, s. 26-27. 298 Karar No: 7/8594. Karar ve petrol arama ruhsatnamelerini gösteren harita 18 Temmuz 1974 tarih ve 14949 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Metin için bkz. I.C.J. Pleadings, s. 19. 299 4 Temmuz 1974 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 45. 300 AKSU, s. 71. 301 22 Ağustos 1974 tarihli Yunan notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 46; I.C.J. Pleadings, s. 28.

Page 119: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

111

olarak nitelendirmiş ve bu sebeple, Yunanistan’ın söz konusu bölgeler

üzerindeki iddialarının yasal dayanağının olmadığını belirterek, karşılıklı

kıyılarını iki ülkenin paylaştığı Ege Denizi’nde söz konusu deniz alanlarının

kıta sahanlığı sınırlarının saptanması sorununun her iki tarafça kabul

edilebilir ortak bir çözüme kavuşturulmasının müzakereler yoluyla

sağlanabileceğine olan inancını tekrarlamıştır.302

Yunanistan, 27 Ocak 1975 tarihli notasıyla, Ege Denizi Kıta

Sahanlığı’nın sınırlandırılmasında Türkiye ile arasında görüş ayrılıkları

bulunduğu hususuna değinerek, uygulanacak hukuk ve sorunun esasıyla ilgili

görüş ayrılıklarının U.A.D.’ye götürülmesini ve Divan’a tek taraflı başvurma

hakkı saklı kalmak koşuluyla, Türkiye ve Yunanistan arasında sorunun

Divan’a havalesine dair bir özel anlaşma (tahkimname) yapılmasını

önermiştir.303

Türkiye, 6 Şubat 1975 tarihli cevabi notasında, Türkiye ile

Yunanistan arasındaki sorunların barışçı yollarla ve görüşmelerle

çözümlenmesinden başka bir yol bulunmadığı görüşünde olduğunu

tekrarlamış, Yunanistan Hükümeti’nin karşılıklı olarak kabul edilebilir

hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyla öncelikle görüşmelere

başlamaya rıza göstermesi umudunu taşıdığını, uyuşmazlıkların anlamlı

görüşmeler yoluyla çözümlenmesinin başlıca usul olduğunu belirttikten sonra,

ilke olarak sınırlandırma sorununun birlikte U.A.D.’ye sunulması ve

302 16 Eylül 1974 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 48; I.C.J. Pleadings, s. 29. 303 27 Ocak 1975 tarihli Yunan notası metni için bkz. I.C.J. Pleadings, s. 29-30; I.C.J. Application 1976, s. 30-31.

Page 120: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

112

Mahkeme’ye götürme şartlarının kararlaştırılması için yüksek düzeyde

görüşmelere başlanmasını uygun karşıladığını açıklamıştır.304

Türkiye’nin 6 Şubat 1975 tarihli notasına, Yunanistan’ın vermiş

olduğu 10 Şubat 1975 tarihli notada Yunanistan, Türkiye’nin Ege Kıta

Sahanlığı sorununun birlikte U.A.D.’ye götürülmesini prensip olarak olumlu

karşılamasından memnuniyet duyduğunu belirtmiş, sorunu U.A.D.’ye sunmak

için tahkimname hazırlamak maksadıyla görüşmelerin başlamasını kabul

ettiğini bildirmiştir.305

Ege Denizi Kıta Sahanlığı sınırlandırılması sorununun çözümüne

ilişkin toplantı 17-19 Mayıs 1975 tarihlerinde, Türkiye ile Yunanistan Dışişleri

Bakanları306 ve Heyetleri arasında Roma’da gerçekleşmiştir. Toplantıda

Yunan Heyeti iki ülkenin U.A.D.’ye birlikte başvuruda bulunmasını öngören

bir tahkimname taslağı sunmuş, ancak Türk Heyeti söz konusu taslağı henüz

tartışmaya hazır olmadığını, öncelikle esasa ilişkin anlamlı görüşmeler

yapılması gerektiğini ve bunun henüz denenmediğini belirtmiştir.307 Beklenen

sonucun elde edilmediği toplantı sonunda 19 Mayıs 1975 tarihinde yapılan

ortak açıklamada sorunun Divan’a götürülmesi konusundaki tahkimname

üzerinde ön görüşmeler yapıldığı ve bu amaçla teknik heyetlerin erken bir

tarihte yeniden toplanmalarının kararlaştırıldığı açıklanmıştır. Sözü edilen

toplantıda Türk Heyeti’nin, Ege Denizi Kıta Sahanlığı’nın ortak işletilmesine

304 6 Şubat 1975 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Pleadings, s. 30-31; I.C.J. Application, 1976, s. 50-52. 305 6 Şubat 1975 tarihli Yunan notası metni için bkz. I.C.J. Pleadings, s. 31-32; I.C.J. Application 1976, s. 52. 306 İhsan Sabri Çağlayangil ve Dimitrios Bitsios. 307 AKSU, s. 72.

Page 121: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

113

dair bir önerisinin bulunduğu ve yapılması kararlaştırılan toplantıda

tahkimname hazırlıkları yanında sınırlandırmayla ilgili görüşmelere de devam

edilmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.308

Roma Toplantısı’ndan kısa bir süre sonra, NATO (North Atlantic

Treaty Organization / Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) Zirve Toplantısı

nedeniyle biraraya gelen iki Devlet Başbakanları309 görüşmeler sonrasında

31 Mayıs 1975 tarihli Brüksel Ortak Bildirisi’ni açıklamışlardır. Anılan

Bildiri’de, Türkiye ve Yunanistan Başbakanları’nın, iki devlet arasındaki

sorunları görüşmeler yoluyla barışçı şekilde ve Ege Denizi Kıta Sahanlığı

sorununun ise, La Haye’deki Uluslararası Mahkeme tarafından

çözümlenmesi gerektiği üzerinde karara vardıkları, bu bağlamda, Ege Denizi

Kıta Sahanlığı sorunuyla ilgili uzmanlar toplantısının ve hava sahasına ilişkin

uzmanlar toplantısının tarihlerini öne almayı kararlaştırdıkları açıklanmıştır.310

Brüksel Ortak Bildirisi’nin hukuki niteliği ve içeriği, daha sonra

taraflar arasında tartışma konusu olmuştur. 30 Eylül ile 18 Kasım 1975 tarihli

notalarıyla Türkiye, anlamlı görüşmeler yapılmadan sorunun U.A.D.’ye

götürülmesinde bir fayda bulunmadığını, Roma Toplantısı’nda tahkimname

hazırlıklarına paralel olarak üzerinde anlaşmaya varılmış hakkaniyete uygun

bir sınırlandırmayı gerçekleştirmek amacıyla anlamlı görüşmeler

yapılmasının da kararlaştırılmış olduğunu açıklamış, görüşmeler yoluyla

308 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 249 (dipnot 135). 309 Süleyman Demirel ve Konstantin Karamanlis. 310 Brüksel Ortak Bildirisi metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 57.

Page 122: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

114

çözümlenemeyecek olan belirli hukuki sorunların Divan’a götürülmesi

görüşünde olduğunu belirtmiştir.311

Yunanistan ise, 2 Ekim ve 19 Aralık 1975 tarihli notalarında, Brüksel

Ortak Bildirisi’nde, tarafların sorunun önce Divan’a sunulması konusunda

anlaşmaya varmış olduklarını, tahkimname hazırlıklarıyla ilgili görüşmeler

sırasında sınırlandırmayla ilgili görüş ayrılıklarını giderecek önerilerin ortaya

atılması durumunda bunların da tartışılabileceği görüşünde olduğunu

açıklamıştır.312

31 Ocak – 2 Şubat 1976 ve 19-20 Haziran 1976 tarihlerinde Bern’de

iki devlet arasında yapılan uzmanlar düzeyindeki toplantılardan bir sonuç

çıkmamıştır. Sözü edilen toplantılarda Yunanistan, Yunan anakarasıyla

adalar arasında bir bütünlük olduğunu (ülkesel ve siyasal bütünlüğü

bulunduğunu) adaların da, kendilerine özgü kıta sahanlıklarına sahip

olduğunu ve Yunan kıta sahanlığının Yunan adaları ile Türkiye anakarası

arasındaki orta hatta kadar devam ettiğini, uyuşmazlığın U.A.D.’ye sunularak

çözümlenmesi gerektiğini iddia etmiştir. Görüleceği üzere Yunanistan’ın

iddiaları Türkiye’ye, Yunan adalarının batısında hiçbir şekilde kıta sahanlığı

alanı tanımamaya yöneliktir.

311 30 Eylül ile 18 Kasım 1975 tarihli Türk notaları metinleri için bkz. I.C.J. Pleadings, s. 35-36, 40-42; I.C.J. Application 1976, s. 60-62, 70-74. 312 2 Ekim ve 19 Aralık 1975 tarihli Yunan notaları metinleri için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 75-77.

Page 123: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

115

Buna karşın Türkiye, kıta sahanlığının belirlenmesinde doğal uzantı

tezinin esas alınması gerektiğini, Ege Denizi’nin özellikleri olan yarı - kapalı

bir deniz olduğunu, tüm Ege’nin ve özellikle Türkiye’nin yakınındaki Yunan

adalarının özel durumlar oluşturduğunu, söz konusu Doğu Ege Adaları’nın

Anadolu Yarımadası’nın doğal uzantısı olan Türk kıta sahanlığının üzerinde

yer aldığını, bu adaların Türk kıyılarına çok yakın olduklarını, Yunan

anakarası ile adalar arasındaki uzaklık nedeniyle anılan adaların Yunan

Yarımadası’nın devamı, uzantısı olarak düşünülemeyeceğini, Türkiye’nin

yakınındaki Yunan adalarının kendilerine has kıta sahanlıkları

olamayacağını, Yunanistan’ın iddialarının hakkaniyete aykırı olduğunu, Ege

Denizi kaynaklarının ortak işletilmesini ve sorunun karşılıklı görüşmeler

yoluyla çözümlenmesi gerektiğini belirtmiştir.313

B. YUNANİSTAN’IN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK

KONSEYİ’NE VE ULUSLARARASI ADALET DİVANI’NA BAŞVURUSU

Türkiye’nin M.T.A. Sismik I (Hora) araştırma gemisiyle 6 Ağustos

1976 tarihinden itibaren Ege Denizi’nin açık deniz alanlarında sismik

araştırmalar yapmaya başlaması ile Ege Kıta Sahanlığı sorunu daha gergin

bir ortama girmiştir.314 Yunanistan 7 ve 9 Ağustos 1976 tarihli notaları ile,

Sismik I’in araştırmalar yaptığı açık deniz altında bulunan kıta sahanlığının

kendisine ait olduğunu ileri sürerek Türkiye’yi protesto etmiş, 10 Ağustos

1976 tarihinde ise, Yunanistan konu ile ilgili olarak, bir yandan Birleşmiş

313 BAHCHELI, s. 132; ÖZÜERMAN, s. 164-165. 314 KOCAOĞLU, s. 144.

Page 124: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

116

Milletler Güvenlik Konseyi’ni olağanüstü toplantıya çağırmış, öte yandan da

tek taraflı olarak U.A.D.’ye başvurmuştur.315

Yunanistan’ın Güvenlik Konseyi’ne başvurusu, Türkiye’nin önceki ve

tekrarlanan araştırmalarının Yunan kıta sahanlığı haklarını çiğnediği ve

dolayısıyla uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiği gerekçesine

dayanmaktadır.316

Güvenlik Konseyi’ndeki tartışmalarda Yunanistan, kıta sahanlığının

sınırlandırılması konusunda 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nde

yer alan düzenlemeye dayanan ve karşılıklı görüşmeler sırasında da ileri

sürdüğü iddialarını tekrarlamış ve Türkiye’nin hareketlerini kışkırtıcı, garantör

devlet sıfatıyla Kıbrıs’a yaptığı müdahaleyi de trajedi olarak nitelendirmek

suretiyle Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs trajedisini durdurmak için zamanında

hareket etmediğini, ancak Ege’deki trajedinin önlenebileceğini belirterek,

Güvenlik Konseyi’nden Türkiye’ye kışkırtıcı tutumundan vazgeçmesi için

baskı yapmasını istemiştir.317

Yunanistan’ın iddialarına karşılık olarak Türkiye temsilcisi, M.T.A.

Sismik I’in araştırmalarını Yunan karasuları dışındaki Ege sularında

gerçekleştirdiğine dikkat çekmiş, henüz kıta sahanlığı konusunda bir sınır

tespiti yapılmamış olmasına rağmen hukuka uygun bir şekilde yürütülen

315 PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 408; PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 374. 316 Leo GROSS, “The Dispute Between Greece and Turkey Concerning the Continental Shelf in the Aegean,” American Journal of International Law, Volume: 71, No: 1 (January 1977), s. 34; BAHCHELI, s. 134; ACER, s. 39. 317 BAHCHELI, s. 134-135; AKSU, s. 76.

Page 125: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

117

araştırma faaliyetlerinin Yunanistan’ın deniz ve hava kuvvetleri tarafından

engellendiğini, Türkiye ile Yunanistan arasında üzerinde anlaşmaya varılmış

kıta sahanlığı sınırı olmadığından Yunanistan’ın, Ege’de karasularının

ötesinde egemenlik hakları bulunduğunu iddia edemeyeceğini, ayrıca M.T.A.

Sismik I’in Ege’de araştırmalarda bulunduğu sırada Yunanistan’a ait Nautilus

gemisinin de komşu bölgede benzer araştırmalar yaptığını belirtmiştir.

Türkiye temsilcisi daha sonra Yunanistan’ın Doğu Ege Adaları’nı

silahlandırmak suretiyle 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan ve 10 Şubat 1947

tarihli Paris Barış Antlaşmaları’nı ihlal ettiğini, böylece bölgede barış ve

güvenliği tehlikeye soktuğunu öne sürerek, Güvenlik Konseyi’ni Yunanistan’ın

antlaşma ihlallerini incelemeye davet etmiştir.318

Güvenlik Konseyi 25 Ağustos 1976 tarihli ve 395 (1976) sayılı kararı

ile, her iki ülkeyi de kısmen tatmin edecek şekilde bir yandan taraflara

uyuşmazlıkları konusunda doğrudan görüşmelere tekrar başlamalarını

tavsiye etmiş, öte yandan, sorunu Divan’a götürme olanağı üzerinde tarafları

düşünmeye davet etmiştir.319

Yunanistan U.A.D.’ye tek taraflı olarak sunduğu başvurusunda

Divan’dan iki istekte bulunmuştur. Yunanistan’ın Divan’dan birinci isteği; öze

ilişkin karar verene kadar Türkiye’nin arama ruhsatı verdiği alanlarda veya

davada tartışma konusu yapılan diğer alanlarda bütün araştırma faaliyetlerini 318 GROSS, s. 35; BAHCHELI, s. 135. 319 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 374-375; ACER, s. 39; GROSS, s. 37; AKSU, s. 76; Ayrıca Güvenlik Konseyi’nin 25 Ağustos 1976 tarih ve 395 (1976) sayılı Kararı’nın tam metni için bkz. Hulusi KILIÇ (haz.), Bilateral Agreements, Essential Documents and Declarations Between Turkey and Greece Since the Proclamation of the Turkish Republic, T.C.Dışişleri Bakanlığı Denizcilik – Havacılık Genel Müdür Yardımcılığı, Ankara, 2000, s. 275-276.

Page 126: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

118

durdurmasını ve barışı tehlikeye sokacak davranışlardan kaçınmasını

öngören ihtiyati tedbir kararı vermesidir. Yunanistan’ın Divan’dan ikinci isteği

ise; doğudaki Yunan adaları ile Türkiye arasındaki kıta sahanlığı

sınırlandırmasının hangi kurallara göre yapılacağının, saptanması olmuştur.

Yunanistan’ın uyuşmazlığın özüne ilişkin isteğinden de anlaşılacağı gibi,

Türkiye’nin batısında bulunan adaların Yunanistan’a bakan tarafları ile daha

beride kalan adaların otomatik olarak Yunanistan lehine kıta sahanlığı

doğurdukları varsayımından hareket edilmekte ve böylece bu alan

uyuşmazlık dışı kabul ettirilmeye çalışılmaktadır.320

Yunanistan, koruma önlemi (ihtiyati tedbir) istemine ilişkin talebini,

kıyı devletinin kendi kıta sahanlığında bulunan doğal kaynakların yeri ve

miktarıyla ilgili bilgileri bilme konusundaki inhisarı haklarının Türkiye’nin

yapmış olduğu araştırmalarla ihlal edildiği, Yunanistan’ın rızası olmaksızın

edinilecek ve yayınlanacak bilgilerin ileride vereceği ruhsatların görüşülmesi

sırasında durumuna zarar vereceği ve söz konusu alanlarda hak sahibi

olduğu Mahkeme tarafından sonradan kabul edilse de haklarının tüm olarak

saklı tutulamayacağı, bundan ötürü giderilmesi imkânsız zararın ortaya

çıkmasının kaçınılmaz olduğu ve yapılan araştırma faaliyetlerinin iki ülke

arasındaki dostane ilişkileri tehlikeye sokacağı gerekçelerine

dayandırmıştır.321

320 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 375; PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…”, s. 409. 321 GROSS, s. 40; BAHCHELI, s. 136.

Page 127: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

119

U.A.D., Yunanistan’ın başvurusu karşısında, durumu Türkiye’ye

bildirerek görüşünü isterken, Statüsü’nün 41’inci maddesine322 dayanarak

koruma önlemi (ihtiyati tedbir) konusunda bir karara varma yoluna girmiştir.

Davanın hem yazılı hem sözlü aşamasına katılan Yunanistan Divan’a bir ad

hoc yargıç atamıştır. Buna karşılık Divan’a herhangi bir ad hoc yargıç

atamayan ve 25-27 Ağustos 1976 tarihlerinde yapılan davanın sözlü

aşamasına323 da katılmayan Türkiye, Divan’a yolladığı 25 Ağustos 1976

tarihli mektubuyla324 Divan’ın yetkisiz olduğunu ileri sürmüştür.325

Divan, Yunanistan’ın koruma önlemine ilişkin talebini 11 Eylül 1976

tarihli Kararı ile reddetmiştir. Bu Kararı’nda Divan, tartışma konusu olan

alanlarda girişilecek olan araştırma faaliyetlerinin tarafların haiz olmadıkları

hakların doğumuna veya haiz oldukları hakların yitirilmesine yol

açmayacağını belirttikten sonra, Türkiye tarafından yapılan sismik

araştırmaların deniz yatağı ve toprak altına ve doğal kaynaklara zarar

verebilecek nitelikte olmadığını, geçici olduğunu, deniz yatağında tesis

kurulmasını gerektirmediğini, doğal kaynakların kullanılması ve tahsisi gibi bir

işlemin yapılmadığını dikkate alarak, olayda, Statü’nün 41’inci maddesi

322 Uluslararası Adalet Divanı Statüsü md. 41 metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 144. 323 Davanın sözlü aşamasına ilişkin tutanaklar için bkz. I.C.J.Pleadings, s. 79-147. 324 Mektupta ayrıca, tartışma konusu yapılan araştırma işlemlerinin Yunanistan’ın söz konusu alanlarda haiz olabileceği haklara zarar verecek nitelikte olmadığı ve bu nedenle ihtiyati tedbirlere (koruma önlemleri) gerek bulunmadığı, böyle bir zararın meydana geleceği kabul edilse bile bunun tazmin edilebileceği, Türkiye’nin kuvvet kullanma yoluna başvurmak niyetinde olmadığı, belirtilmiştir. TOLUNER, Milletlerarası…, s. 250 (dipnot 135). 325 PAZARCI, Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 409; PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 375.

Page 128: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

120

anlamında dava konusu olan haklara giderilmesi olanaksız bir zararın

verilmesi tehlikesinin bulunmadığına karar vermiştir.326

11 Eylül 1976’da ihtiyati tedbir istemine ilişkin kararını açıklamasının

ardından Divan, Türkiye ve Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sınırının

saptanmasına ilişkin istem konusunda ise, Türkiye’nin yetkisizliğini ileri

sürmesi üzerine davanın esasını incelemeden önce davaya bakma

konusunda yetkili olup olmadığını saptamak gereğini duymuş ve taraflardan

yetki konusundaki görüşlerine açıklık getirmelerini istemiştir.327

Divan’ın yetki konusuna ilişkin incelemesi devam etmekte iken,

uzmanlar düzeyindeki heyetler 2-11 Kasım 1976 tarihinde Bern’de tekrar

görüşmelere başlamışlar ve 11 Kasım 1976 tarihinde iki ülke arasında kıta

sahanlığının sınırlandırılması görüşmeleri sırasında izlenecek usule ilişkin

ilkeleri saptayan on maddeden oluşan Bern Anlaşması’nı imzalamışlardır.

Bern Anlaşması ile her iki taraf Ege Kıta Sahanlığı’nın sınırlandırılmasında

karşılıklı rızaya dayalı bir anlaşmaya varmak için samimi, ayrıntılı ve iyiniyetle

yürütülecek görüşmeler yapmayı, yapılacak olan görüşmelerin içeriğinden

dolayı gizli tutulmasını kararlaştırmışlardır. Yine Anlaşma’ya göre, iki ülke de

bu konudaki siyasi ve hukuki görüşlerini koruyarak, anlaşmanın ayrıntıları ve

görüşmeler sırasında yapılan önerileri, herhangi bir dış ortamda kullanmama

yükümlülüğüne girmişler, ortaklaşa yapılmasına karar vermedikçe,

görüşmelerin esasına ilişkin olarak basına açıklama yapmamayı ve bilgi

sızdırmamayı kararlaştırmışlardır. Bunun yanı sıra, taraflar Ege Denizi Kıta

326 AKSU, s. 78; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 250 (dipnot 135). 327 AKSU, s. 78.

Page 129: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

121

Sahanlığı sorunuyla ilgili olarak görüşmelere zarar verebilecek

davranışlardan sakınmayı, diğer tarafın itibarını zedeleyebilecek girişim veya

davranışlardan kaçınmayı yükümlenmişlerdir. Ayrıca iki ülke arasında kıta

sahanlığının sınırlandırılması sırasında uygulanabilecek pratik kriter ve temel

ilkelere ulaşabilmek için konuya ilişkin uluslararası hukuk kurallarını ve örf ve

âdet hukukunu araştırmayı kararlaştırmışlar ve bu amaçla ulusal

temsilcilerden oluşturulacak bir karma komisyonun kurulması konusunda

anlaşmışlardır.328

Bern Anlaşması’nı tarafların heyetlerinin ve 1978’de de

Başbakanları’nın Montreux ve Washington’da bir araya gelmeleri izlemiş,

ancak yapılan görüşmelerden somut herhangi bir sonuç alınamamıştır.329

C. ULUSLARARASI ADALET DİVANI’NIN KARARI

Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığına ilişkin iki devlet arasında

görüşmeler sürerken, Divan yetki konusunda yazılı aşamasını bitirmiş,

Türkiye yetkisiz olduğunu ileri sürdüğü Divan’a herhangi bir yazılı görüş

bildirmemiştir. Divan, tarafları 9-17 Ekim 1978 tarihlerinde sözlü aşamaya

çağırmış, Türkiye bu aşamaya da katılmamış ancak 10 Ekim 1978 tarihinde

Yunanistan’ın yetki konusunda ileri sürdüğü görüşlerini çürütmeye yönelik bir

mektubu Divan’a sunmuştur.330

328 AKSU, s. 79; Ayrıca Bern Anlaşması metni için bkz. KILIÇ, s. 277. 329 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 376. 330 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II…, s. 376; PAZARCI, Kıta Sahanlığı Kavramı…, s. 410.

Page 130: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

122

Davanın gerek yazılı gerek sözlü aşamasında Yunanistan, Divan’ın

yargı yetkisini, iki devlet için de yürürlükte bulunduğunu belirttiği 26 Eylül

1928 tarihli Uluslararası Uyuşmazlıkların Barışçı Yollarla Çözümüne Dair

Genel Sened’in331 17’nci maddesine ve iki Devlet Başbakanları’nın 31 Mayıs

1975 tarihinde yayınladıkları Brüksel Ortak Bildirisi’ne dayandırmıştır.332

Genel Sened’in 17’nci maddesinde, tarafların hakları hususunda

anlaşamadıkları bütün ihtilafların, 39’uncu madde uyarınca yapılacak

çekinceler saklı kalmak üzere, Uluslararası Daimî Adalet Divanı’nda333

çözümlenmesi yükümü öngörülmüştür.334

Türkiye, 26 Eylül 1928 tarihli Genel Sened’e 26 Haziran 1934

tarihinde bazı çekinceler öne sürerek katılmıştır. Türkiye’nin öne sürdüğü

çekinceler arasında, uluslararası hukukun bir devletin esası bakımından

ulusal yetki alanına bıraktığı sorunlardan doğabilecek olan uyuşmazlıkların

söz konusu Sened’in kapsamı dışında bırakıldığı hükmü de yer almaktadır.

Yunanistan da, Genel Sened’e 14 Eylül 1931 tarihinde bazı

çekincelerle katılmıştır. Yunanistan’ın tartışma konusu olan çekincesi

şöyledir: “(b) uluslararası hukuk uyarınca devletin münhasıran millî yetkisine

331 Bundan sonra Genel Sened olarak geçecektir. 332 Aegean Sea Continental Shelf Case (Greece-Turkey) Judgement of 19 December 1978, International Court of Justice, Reports of Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1978, paras 1, 12, 33. (Bundan sonra I.C.J. Reports 1978 olarak geçecektir.); TOLUNER, Milletlerarası…, s. 251 (dipnot 135). 333 Uluslararası Daimî Adalet Divanı’nın hukuki varlığı 1946 yılında sona ermesine rağmen, bugünkü Divan’ın Statüsü’nün 37’nci maddesi, yürürlükte bulunan bir antlaşma veya anlaşma bir sorunu Uluslararası Daimî Adalet Divanı’na götürmeyi öngördüğü zaman, Statü’nün tarafları arasında sorunun U.A.D.’ye havale edileceğini belirtmektedir. GÜNDÜZ, “Ege Denizi…,” s. 14; Ayrıca Uluslararası Adalet Divanı Statü md. 37 metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 93. 334 TOLUNER, Milletlerarası…, s. 251 (dipnot 135).

Page 131: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

123

dahil olan sorunlar ve, özellikle, limanları ve ulaşım yolları üzerindeki

egemenlik haklarıyla ilgili olanlar da dahil olmak üzere, Yunanistan’ın ülkesel

statüsüne ilişkin uyuşmazlıklar.”335

Yunanistan, dava konusu olan sorunun (b) çekincesinin kapsamına

girmediğini çeşitli gerekçelere dayanarak doğrulamaya çalışmıştır.

Yunanistan (b) çekincesinin hem “ülkesel statüsü” ile ilgili, hem de aynı

zamanda uluslararası hukuka göre münhasıran devletlerin millî yetkisine

giren sorunlarla ilgili uyuşmazlıkları amaçladığını; kıta sahanlığı sorununun

münhasıran millî yetkiye giren bir sorun olmadığını; bundan dolayı da (b)

çekincesinin bu ihtilafla ilgili olmadığını ileri sürmüştür.

Yunanistan söz konusu gerekçesini, metinde yer alan “ve, özellikle,”

kelimelerinin doğal ve alışılmış olan anlamına dayandırmıştır. Çekince

metninde “ve, özellikle,” kelimeleri “Yunanistan’ın ülkesel statüsüne ilişkin

uyuşmazlıklar” ifadesinden önce gelmektedir. Yunanistan’a göre; “ve,

özellikle,” kelimeleriyle, “Yunanistan’ın ülkesel statüsüne ilişkin

uyuşmazlıklar”ın münhasıran millî yetkiye giren sorunlarla ilgili ihtilaflara ek

olarak ve onlardan ayrı bir ihtilaflar kategorisi yaratmanın düşünülmediği

ortaya konulmuştur. Bu kelimelerin amacı, (b) çekincesinde yer alan

“Yunanistan’ın ülkesel statüsüne ilişkin uyuşmazlıklar”ın “münhasıran millî

yetkisine giren sorunlar ile ilgili ihtilaflar”ın tarifi içine girdiğini göstermektir.

Burada vurgulanmak istenen “ve, özellikle,” kelimelerinden sonra gelen,

335 Yüksel İNAN, Uluslararası Adalet Divanı’nın Yargı Yetkisi, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayını No: 171, Ankara, 1982, s. 83-84; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 251 (dipnot 135).

Page 132: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

124

ülkesel statü ile ilgili ihtilafların daha önce belirtilen ihtilaflar kategorisinin bir

örneğini oluşturmuş olduğudur.336

Yunanistan’ın, dava konusu olan sorunun çekincenin kapsamına

girmediğini doğrulamak yolunda dayandığı bir başka gerekçe de;

Yunanistan’ın, 1928 tarihli Genel Sened’e katıldığı 1931 yılında kıta sahanlığı

kavramı henüz bilinmediği için kıta sahanlığı konusunun Divan’ın yargı yetkisi

dışında tutulmasının düşünülemeyeceği yönündedir.337

Yunanistan, Divan’ın yargı yetkisine ilişkin olarak dayandığı Brüksel

Ortak Bildirisi’nde, “iki Devlet Başbakanları’nın iki devlet arasındaki sorunları

görüşmeler yoluyla barışçı şekilde ve Ege Denizi Kıta Sahanlığı sorununun

ise, La Haye’deki Uluslararası Mahkeme tarafından çözümlenmesi gerektiğini

kararlaştırmışlardır,” cümlesi ile Türkiye ve Yunanistan’ın Ege Denizi ihtilafı

konusunda birlikte ve ayrı ayrı Divan’ın yargı yetkisini kabul ettiklerini öne

sürmüş, Brüksel Ortak Bildirisi’nin Ege ihtilafını Divan’a götürme hususunda

bir anlaşma teşkil ettiğini iddia etmiştir.338

Yunanistan’ın bu iddiaları karşısında Türkiye, Divan’ın yargı yetkisini

baştan beri kabul etmediğinden, Yunanistan’ın görüşlerine karşı görüş

bildirmemiş ve Divan’ın, yetkisi hakkındaki görüşlerini 24 Nisan 1978, 10

Ekim 1978 tarihli mektuplarıyla Divan’a bildirmiştir. Buna göre:

336 GÜNDÜZ, “Ege Denizi…,” s. 17-18; I.C.J. Reports 1978, paras 48-50. 337 I.C.J.Reports 1978, para 77; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 253 (dipnot 135). 338 I.C.J. Reports 1978, paras 94-98; GÜNDÜZ, “Ege Denizi…,” s. 13.

Page 133: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

125

* 1928 Genel Sened’i339 yürürlükte değildir. Yürürlükte kabul edilse

bile, Yunanistan Genel Sened’e katılırken “ülke statüsü” ile ilgili ihtilafların

Divan’ın yargı yetkisi dışında kalacağı hususunda bir çekince ileri sürmüştür.

Bu çekinceye dayanarak Divan ihtilafı inceleyemeyecektir.

* Brüksel Ortak Bildirisi’ne dayanarak da yetki tesis edilemez. Bir

ortak bildiri bir milletlerarası anlaşma değildir. Eğer böyle olsaydı, en azından

Türkiye tarafından bunun onaylanması gerekirdi.

* İki hükümet arasında esas konu üzerinde görüşmeler başlamadan

Yunanistan Divan’a başvurmuştur. Oysa, anlamlı görüşmeler yoluyla konuya

barışçı bir çözüm getirilmesi düşünülmüştü.

* Güvenlik Konseyi Kararı’nda tarafların sorunlarını esas itibariyle

görüşmeler yoluyla çözümlemelerini istemiştir. Sözü geçen Karar gereğince,

11 Kasım 1976 tarihinde Bern Anlaşması yapılmıştır. Bern Anlaşma’nın 1’inci

maddesi samimi, devamlı ve iyiniyetle yürütülecek görüşmeleri öngörüyordu.

Samimi görüşmeleri yürütmenin zorunlu şartlarını ve sorunların bu

339 1928 tarihli Genel Sened, Birleşmiş Milletler Örgütü kurulduktan sonra bazı değişikliklere uğramıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 28 Nisan 1949 tarihinde Genel Sened’i Birleşmiş Milletler Örgütü ile bağdaşacak bir şekilde değiştirmiş ve değişikliklerin üye devletler tarafından kabul edilmesini 268 (III) sayılı Kararı’yla tavsiye etmiştir. Genel Kurul tarafından değiştirilen Genel Sened, 20 Eylül 1950 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel Kurul’un söz konusu tavsiye kararına uyarak değiştirilen Genel Sened’i onaylayan veya değiştirilen Genel Sened’e katılan devletler Genel Sened’in hükümleriyle bağlıdırlar. Türkiye, 28 Nisan 1949 tarihli Genel Sened’i günümüze kadar onaylamadığı gibi, sözü edilen Genel Sened’e de katılmamıştır. Bu nedenle 1949 tarihli Genel Sened’in hükümleri Türkiye’yi bağlamaz. Ayrıca 1928 tarihli Genel Sened’in yürürlükte olduğu kabul edilse bile Yunanistan öne sürdüğü çekinceler nedeniyle de Divan’a yargı yetkisi tanımamaktadır. İNAN, s. 85.

Page 134: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

126

görüşmelerle çözümlenmesinin gerisindeki amacı böyle bir uluslararası

davanın devamıyla bağdaştırmak zordur.340

Divan, 19 Aralık 1978 tarihli yargısında, Genel Sened’in yürürlüğü

konusunda bir karara varmayı gerekli bulmamış, yetki sorununu,

Yunanistan’ın çekincesinin yorumlanmasıyla çözmeyi uygun görmüştür.341

Divan’a göre, Yunanistan’ın (b) çekincesiyle ilgili yorumu, ülkesel

statü ile ilgili ihtilaflar ve millî yetkiye giren sorunlar ile ilgili ihtilaflar

birbirinden tamamen farklı konular oldukları için kabul edilemez.

Yunanistan’ın yorumunda “ve, özellikle,” kelimelerinin lafzi yorumu esas

alınmıştır. “ve” ve “özellikle” kelimelerinden sonra virgül kullanılmış olması,

ilgili metnin birinci kısmında yer alan konu ile ikinci kısmında yer alan konuyu

birbirinden ayırmaktadır. Yunanistan’ın çekincesinde yer alan konular, Genel

Sened’in 39’uncu maddesinin 2’nci paragrafında yer alan konulardır ki, söz

konusu maddede millî yetkiye giren uyuşmazlıklarla ülkesel statüye ilişkin

uyuşmazlıklar çekince ileri sürülmesine izin verilen ayrı konular olarak

düzenlenmiştir. Öte yandan, Yunanistan’ın Genel Sened’e katılmasından iki

yıl önce 12 Eylül 1929 tarihinde, Uluslararası Daimî Adalet Divanı’nın

Statüsü’nün 36’ncı maddesinin 2’nci paragrafına göre, Divan’ın mecburi

yetkisini kabul eden Yunanistan bildirisinde de, bu aynı uyuşmazlıklar ayrı

konular olarak sıralanmıştır. Bundan başka, ülkesel statüye ilişkin sorunlar

millî yetkiye giren sorunlar içinde değerlendirildiğinde, (b) çekincesiyle

gerçekleştirilmek istenen amaç ortadan kalkar. (b) Çekincesinin yapısı, Genel

340 GÜNDÜZ, “Ege Denizi…,” s. 14; BAHCHELI, s. 136. 341 I.C.J. Reports 1978, paras 36-39.

Page 135: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

127

Sened tarafından bir kategoriye konulmuş olan “Yunanistan’ın ülkesel

statüsüyle ilgili ihtilafları” Genel Sened’in başka bir kategoriye koyduğu “millî

yetkiye giren sorunlarla ilgili ihtilafların” sadece bir örneği olarak görmek

düşüncesiyle bağdaşmaz. Eğer böyle olsaydı “ve, özellikle,” kelimelerinin

yerine “dahil”, dahil kelimesinin yerine de “ve, özellikle” kelimeleri konurdu.

Divan’ın bu yorumuna göre, (b) çekincesi; “Yunanistan’ın ülkesel statüsüyle

ilgili ihtilaflar ve, özellikle, limanlar ve ulaşım yolları üzerindeki egemenlik

hakları ile ilgili ihtilaflar da dahil, uluslararası hukuk uyarınca münhasıran

devletlerin millî yetkisine giren ihtilaflar” biçiminde olurdu. Bu sebeplerle

Yunanistan’ın yorumu doğru değildir.342

Yunanistan’ın dava konusu olan sorunun çekincenin kapsamına

girmediğini doğrulamak için öne sürdüğü 1928 tarihli Genel Sened’e katıldığı

1931 yılında kıta sahanlığı kavramı henüz bilinmediğinden kıta sahanlığı

konusunun Divan’ın yargı yetkisi dışında tutulmasının düşünülemeyeceği

yönündeki gerekçesi hakkında Divan, Genel Sened’de kullanılan deyimlerin

içeriğinin hukukta meydana gelen değişikliklere göre saptanmasının zorunlu

olduğunu, kıta sahanlığı üzerindeki hakların devletin kara ülkesindeki

egemenliğinin bir işlevi olduğunu ve ülkesel rejimin kıta sahanlığı üzerindeki

araştırma ve işletme haklarını da kapsamına aldığını belirttikten sonra, dava

konusu olan uyuşmazlığın Yunanistan’ın çekincesinde yer alan ülkesel

statüye ilişkin bir sorun olduğuna karar vermiştir.343

342 I.C.J.Reports 1978, paras 52-68; GÜNDÜZ, “Ege Denizi…,” s. 18-20. 343 I.C.J. Reports 1978, paras 78-89; GÜNDÜZ, “Ege Denizi…,” s. 21.

Page 136: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

128

Divan, Yunanistan’ın 31 Mayıs 1975 tarihli Brüksel Ortak Bildirisi’ne

dayanan yetki gerekçesine ilişkin olarak; uluslararası hukukta bir ortak

bildirinin bir ihtilafı hakeme veya adli çözüme götürme hususunda bir

anlaşma teşkil etmesini engelleyen herhangi bir kural bulunmadığını

belirttikten sonra, Brüksel Ortak Bildirisi’nin böyle bir anlaşma teşkil edip

etmediği saptanırken göz önünde bulundurulması gereken hususun işlemin

biçimi değil, Bildiri’de ifade edilen işlem veya davranışın niteliği olduğunu, bu

işlem ve davranışın niteliği saptanırken de, Bildiri’de kullanılan ifadeye ve

yapıldığı şartlara bakılması gerektiğini belirtmiştir. Buna göre; Bildiri’nin

yayınlandığı şartlar ve Bildiri’nin hükümleri şartsız bir havalenin

öngörülmediği sonucunu verdiğinden Divan, Brüksel Bildirisi ile yargı

yetkisinin kabul edilmediği yargısına varmıştır.344

Bu nedenlerle Divan, Yunanistan’ın tek taraflı başvurusuyla açılan

Ege Kıta Sahanlığı Davası’nda yargılama yetkisine sahip olmadığına,

Yunanistan ve İspanya’nın olumsuz oylarına karşılık 12 olumlu oyla karar

vermiştir.345

D. MART 1987 EGE KITA SAHANLIĞI BUNALIMI

U.A.D.’nin yetkisizlik kararı ile taraflar arasında Ege Kıta Sahanlığı

sorununu bir çözüme bağlama ümidi yine görüşmelere kalmış

göründüğünden Türk ve Yunan uzmanları arasında Aralık 1978 ve Şubat

1979 tarihlerinde iki görüşme daha yapılmış fakat iki görüşmeden de bir

344 I.C.J. Reports 1978, paras 99-108; GÜNDÜZ, “Ege Denizi…,”s. 22-23. 345 I.C.J. Reports 1978, para 109.

Page 137: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

129

sonuç alınamamıştır.346 1981 seçimlerinde, Yunanistan’da Panellino

Sosialistiko Kinima / Pan-Helenik Sosyalist Parti (PASOK) lideri

Papandreu’nun hükümeti kurması, Yunanistan’ın Türkiye’ye ilişkin dış

politikasında önemli değişimlere yol açmıştır. Gerçekten de, eskisinden farklı

olarak, PASOK döneminde, Türk – Yunan diyaloğunun sürdürülmesi

güçleşmiş ve taraflar karşılıklı olarak sert suçlamalarda bulunmaya

başlamışlardır.

1987 yılında beklenen olmuş, Yunanistan’ın da ortağı bulunduğu

Kuzey Ege Petrol Şirketi’nin Taşoz Adası’nın 10 mil doğusundaki bölgede

petrol arama ve sondaj yapmayı planlamasının ardından, Yunanistan’ın

Kuzey Ege Petrol Şirketi’ni ulusallaştırmak istemesi, ulusal karasuları dışında

petrol arama ve sondaj çalışmalarına gidilmesini yasaklayan 1976 tarihli Bern

Anlaşması’na aykırı bir davranış oluşturmuştur. Türkiye, bu duruma karşı

çıkmış ve Bern Anlaşması’na aykırı düşen davranışlara izin vermeyeceğini

açıklamıştır.347 Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımını açıklayan Dışişleri

Bakanlığı Sözcüsü Yalım Eralp’e göre; “Yunanistan’ın karasularının ötesinde

petrol arama faaliyetlerinde bulunacak olması, iki ülke arasında kıta sahanlığı

konusunda anlaşma yapılana kadar, bu tip davranışlardan kaçınmalarını

öngören 1976 Bern Anlaşması’nın ihlali niteliğindedir. Türkiye, şimdiye kadar

azami hassasiyetle Bern Anlaşması’na uydu, kıta sahanlığı ile ilgili

faaliyetlerden kaçındı. Yunanistan da bu çerçevede hemen ihlalleri

346 PAZARCI, “Kıta Sahanlığı Kavramı…,” s. 411. 347 AKSU, s. 80.

Page 138: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

130

durdurmalıdır. Aksi takdirde Türkiye, Ege’deki haklarını ve çıkarlarını

korumak için gerekli olan her şeyi yapacaktır.”348

Türkiye’nin görüşlerine karşılık, Yunanistan tarafından yapılan

açıklamada; “Yunanistan’ın görüşlerinde herhangi bir değişikliğin olmadığı,

Bern Anlaşması’nın geçerliliğini yitirdiği belirtildikten sonra, Yunan kıta

sahanlığında nerede, nasıl ve ne zaman petrol araştırması veya sondaj

yapılacağına ilişkin kararın sadece Yunanistan tarafından alınabileceği” ifade

edilmiştir.349

Türkiye ve Yunanistan arasında çıkan gerginlik tırmanırken Türkiye,

Yunanistan’ın tartışmalı bölgelerde petrol aramasını önlemek için harekete

geçeceğini açıklamış ve Piri Reis araştırma gemisini Ege Denizi’ne

göndermiştir. Gerginliğin artmasına paralel olarak, her iki ülkede de silahlı

kuvvetler alarma geçirilmiş ve sonunda bunalımın giderilebilmesi için NATO,

Avrupa Ekonomik Topluluğu (A.E.T.) ülkeleri ve A.B.D.’nin yoğun çabası

gerekmiştir. Yunan savaş uçaklarının Ege Denizi’nde araştırma faaliyetlerini

yürüten Piri Reis araştırma gemisini taciz etmesi, iki ülke arasında sert

protesto notalarına konu edilmiştir.350

Konunun kendisi için hayati önem taşıdığını göstermek amacıyla,

Türk Hükümeti Ege’nin uluslararası sularında petrol araması için hemen

T.P.A.O.’ya ruhsatlar çıkarmış, Sismik I araştırma gemisi birkaç saat içinde

348 Ege Bunalımı, Başbakanlık Basın – Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1987, s. 6. 349 Ege Bunalımı, s. 7-8. 350 AKSU, s. 81.

Page 139: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

131

Ege’nin uluslararası sularına gönderilmek üzere harekete hazır hale

getirilmiştir.351 Bu gelişme üzerine Yunanistan Başbakanı Papandreu,

“Yunanistan’a ait olduğunu iddia ettiği kıta sahanlığı içerisinde Sismik I

araştırma gemisinin araştırma yapmasının engelleneceği ve söz ile değil fiil

ile karşılık verileceği uyarısında bulunmuş, Yunan ordusu, eğer komşumuz

bu saldırgan tutumunu sürdürürse, Türklere iyi bir ders verecektir,”

demiştir.352

Papandreu’nun açıklamalarına karşılık Başbakan Turgut Özal da,

“Sismik I’in 28 Mart 1987 tarihinde saat 05.00’de Ege’nin uluslararası

sularında olacağını, geminin faaliyetlerinin engellenmesi halinde aynen

karşılık verileceğini” belirtmiştir.353

Karşılıklı olarak yapılan açıklamalardan sonra, iki ülke arasında

diplomatik girişimler hızlanmış ve NATO Genel Sekreteri Carrigton ve A.B.D.

diplomatik çevrelerinin çabalarıyla iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren bu

bunalım hafifletilmiştir. Bunalımın azaltılmasında Yunanistan’ın, tartışmalı

sularda petrol aramaktan vazgeçtiğini, diplomatik yollardan Türkiye’ye

bildirmesi ve Kuzey Ege Petrol Şirketi’nin “28 Mart tarihine kadar Taşoz

Adası doğusunda petrol çıkarmaya başlayacağına ilişkin planlarını askıya

aldığını” açıklaması etkili olmuştur.354

351 Süha BÖLÜKBAŞI, “Türkiye’nin Yakınındaki Avrupa ile İlişkileri: Türk – Yunan Sorunları,” Avrasya Dosyası, C: IV, S: 1-2 (1998), s. 30-31. 352 Ege Bunalımı, s. 26. 353 Ege Bunalımı, s. 28. 354 Ege Bunalımı, s. 62-63.

Page 140: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

132

Kıta sahanlığı sorununda 1987 Mart’ında ortaya çıkan gerginlik iki

ülke ilişkilerinin yönelimi açısından oldukça önemli noktaları ortaya

çıkarmıştır. Bunlardan ilki; Yunanistan’ın sıklıkla vurgulamakta olduğu Bern

Anlaşması’nın geçersiz olduğuna ilişkin yaklaşım, her iki ülkenin ulusal

karasuları dışında, tartışmalı bölgelerde, petrol arama faaliyetlerine

girişmeyeceklerini açıklamasıyla, yerini Bern Anlaşması’nın geçerli olduğu

yaklaşımına bırakmıştır. Bunalımın ortaya çıkarmış olduğu bir diğer sonuç

ise; Yunanistan’ın, bunalım sırasında A.E.T. ve NATO üyesi devletler ile

A.B.D.’ye karşı suçlayıcı bir yaklaşım içine girmesi ve özellikle Türkiye’nin

ilişkilerinin o dönemde soğuk olduğu Bulgaristan ile yoğun diplomatik iletişim

sergilemesi, Varşova Paktı’nı gelişmelerden haberdar etmiş olmasıdır. Ayrıca

gerginliğin artmasıyla birlikte Yunanistan ülkesinde bulunan Nea Makri

Amerikan üssünü geçici olarak kapatma kararı alarak A.B.D.’nin, iki ülke

arasındaki bunalım sırasındaki tutumuna sert tepki göstermiştir.

Bütün bunların yanı sıra, Mart 1987 Ege Denizi Kıta Sahanlığı’na

ilişkin bunalım, iç politika açısından her iki ülkede de hükümetlere karşı sert

eleştirilerin yapılmasına yol açmış, hükümetler bunalım sırasında ulusal

çıkarları tam olarak koruyamamakla suçlanmışlardır.

Kıta sahanlığı konusunda iki ülkenin de “şimdilik” kaydıyla

uluslararası sularda petrol arama faaliyetlerine girişmeyeceklerini

açıklamalarından sonra, iki ülke arasındaki olası savaş riski geçici olarak

ertelenmiştir. Gerçi gerginlik atlatılmıştır, ancak taraflar arasında sorunun

esasına ilişkin görüş ayrılıklarının yanı sıra sorunun hukuki mi, yoksa siyasi

Page 141: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

133

bir sorun mu olduğuna ilişkin yaklaşım farklılıkları da gündemde varlığını

sürdürmektedir.355

E. DAVOS SÜRECİ

1987 Mart ayındaki bunalım, iki ülke arasındaki ilişkilerin diyalog

süreci içerisinde ele alınmasının zorunlu olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla,

iki ülke arasında bir diyalog sürecine girilmiştir.356 İki ülke başbakanları 357

önce 30-31 Ocak 1988 tarihlerinde Davos’da daha sonra da 3-4 Mart 1988

tarihlerinde Brüksel’de biraraya gelmişlerdir.358 1988 Ocak ayında iki

başbakanın Davos’da başlattıkları süreç, 1950’den bu yana Türk – Yunan

yakınlaşması yolunda atılmış en ciddi ve “gerçekleşebilme olasılığı” en fazla

olanı olarak nitelendirilebilir.359

Davos süreci içerisinde başlayan ikili iletişim ve görüşmeler, taraflar

arasındaki sorunların çözümlenmesine yönelik olmaktan çok, iki ülke

arasındaki güven ve doğrudan iletişimin yeniden kurularak geleceğe yönelik

bir zeminin hazırlanmasını hedeflemektedir.360

Dünya Ekonomik Forumu sırasında 30-31 Ocak 1988 tarihlerinde

biraraya gelen Özal ve Papandreu görüşmelerin sonunda yayınladıkları Ortak

Basın Bildirisi’nde, karşılıklı anlayış ve iyiniyet havası içinde iki tarafı

355 AKSU, s. 82-83. 356 AKSU, s. 189. 357 Turgut Özal ve Andreas Papandreu. 358 TEZCAN, s. 75. 359 Mehmet Ali BİRAND, “Türk-Yunan Sorunları Çözümlenemez,” Türk-Yunan Uyuşmazlığı, Semih VANER (der.), Metris Yayınları, İstanbul, 1990, s. 8. 360 AKSU, s. 83.

Page 142: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

134

ilgilendiren konuları görüştüklerini belirttikten sonra, farklı yaklaşımlar

dolayısıyla iki ülke arasında birikmiş sorunların istismar edilmesine izin

verilmemesini; görüş farklılıklarının kapatılması için zaman, iyiniyet ve çok

çalışmak gerektiğini; 1987 Mart bunalımı gibi bir krizin tekrarlanmaması için

iki tarafın gayretlerini barışçı ve kalıcı ilişkiler kurulması üzerinde

yoğunlaştırmasını; iki toplumun da çeşitli kesimlerinde yerleşmiş katı

tutumların okul kitapları tarafından pekiştirildiğini ve resmî makamların

yaptıkları açıklamaların iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmekten uzak

bulunduğunu, oysa karşılıklı güvenin sağlanmasının gerektiğini; bunun için

de okul kitapları sorunu ele alındığı gibi, resmî makamların açıklamalarının iki

ülke arasındaki ilişkileri engelleyecek ve güveni zedeleyecek nitelikte

olmayacağını vurgulamışlardır.361

Davos görüşmelerinde biri ekonomik, öteki siyasal olmak üzere iki

komite kurulması kararlaştırılmıştır. Siyasal Komite’nin sorun alanlarını

tanımlayarak, görüş farklılıklarını gidermesi ve kalıcı çözümlerin bulunması

olanaklarını araştırması öngörülmüştür. Ortak İşbirliği Komitesi adını alan

Ekonomik Komite ise, ortak teşebbüs, ticaret, turizm, haberleşme, kültürel

değişim gibi alanlarda işbirliği olanaklarının geliştirilmesine çalışacaktır. Söz

konusu komitelerin çalışmalarından sonra kaydedilecek gelişmeler

başbakanlar tarafından gözden geçirilecektir. Komiteler dışında

başbakanların yılda en az bir defa buluşmaları, birbirlerinin ülkelerine

361 Baskın ORAN (ed.), Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, (1980-2001), C: II, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, s. 114; TEZCAN, s. 78; Ayrıca Ortak Basın Bildirisi (Davos 1988) metni için bkz. KILIÇ; s. 309-310.

Page 143: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

135

karşılıklı ziyaretler yapmaları, doğrudan bir telefon hattı kurulması alınan

kararlar arasındadır.362

Davos süreciyle yaratılan yumuşama ortamı içinde ilk olumlu

gelişme Türkiye’den gelmiş ve 5 Şubat 1988 tarihinde Türkiye, Yunan

uyrukluların Türkiye’de bulunan gayrimenkulleri üzerindeki haklarını

donduran 2 Kasım 1964 tarihli gizli Kararname’yi yürürlükten kaldırmıştır.363

Bu gelişmenin hemen ardından Özal ve Papandreu 3-4 Mart 1988

tarihlerinde Brüksel’de biraraya gelmişler ve yapılan görüşmelerden sonra

Davos sürecine uygun bir ortak bildiri yayınlamışlardır. İki ülke arasındaki

yakınlaşmayı geliştirmenin yolları üzerinde mutabakata varan ve Davos

ruhunu zedeleyebilecek bütün davranış ve beyanlardan kaçınmayı

kararlaştıran Bildiri’de aşağıdaki kararlar alınmıştır.

• Millî, askerî tatbikatların yürütülmesi ve askerî uçakların

uçuşlarıyla ilgili sorunlar görüşülecektir.

• Kıbrıs’taki kayıp kişiler komitesinin çalışmaları

canlandırılacaktır.

• Türk hükümeti, 1964 tarihli Kararname’nin yürürlükten

kaldırılmasından sonra, Türk mevzuatına uygun olarak, Yunan

vatandaşlarının haklarının tamamen iadesi amacıyla gerekli

tedbirleri alacaktır.

362 ORAN, Türk…, s. 114-115; BÖLÜKBAŞI, s. 36; TEZCAN, s. 76; Ayrıca Ortak Basın Bildirisi (Davos 1988) metin için bkz. KILIÇ, s. 309-310. 363 ORAN, Türk…, s. 115; TEZCAN, s. 76.

Page 144: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

136

• Bu olumlu gelişmeyi dikkate alarak, Yunanistan, A.E.T.–Türkiye

Ortaklık Konseyi’nin 25 Nisan 1988 tarihinde yapacağı

toplantıdan önce, 1963 tarihli Ankara Antlaşması ile

tamamlayıcı protokole ilişkin uyum protokolünün imzalanmasını

teminen onay verecektir.

• Davos’da kurulan komiteler, 26 Mayıs 1988 tarihinde karşılıklı

olarak Ankara ve Atina’da toplanacaklardır. Ayrıca Yunanistan

Başbakanı’nın daveti üzerine Türk Başbakanı 13-15 Haziran

1988 tarihinde Yunanistan’a resmî bir ziyarette bulunacaktır.364

Başbakan Turgut Özal daha önce kararlaştırıldığı gibi, 13-15 Haziran

1988 tarihlerinde Yunanistan’a resmî ziyarette bulunmuş, söz konusu ziyareti

sırasında çoğunluğu iş adamlarından oluşan 170 kişilik bir heyeti de yanında

götürmüştür. Ticari ve ekonomik ağırlıklı ziyarette, iki ülke arasında

sorunların çözümüne öncülük edecek bir altyapı oluşturmayı amaçlamıştır.365

Ancak Özal’ın, 1988 Haziran ayındaki Yunanistan ziyareti, Türkiye açısından

büyük hayal kırıklığıyla sonuçlanmış, Davos’da kurulan komitelerin

çalışmalarından da somut bir sonuç alınmamıştır.366

Gerçekte Davos süreci, iki ülke arasında bir diyalog kurulmasına

yaramış olmakla birlikte, iki başbakan da Davos’u somut bir politikaya

dönüştürememiştir.367 Bir kez daha liderlerin kişisel istek ve girişimlerinin

yeterli olmadığı, bu isteklerin bir sonuca ulaşabilmesi için siyasal iradenin

bürokratik teknik hazırlıklarla desteklenmesinin zorunluluğu ortaya

364 ORAN, Türk…, s. 115; TEZCAN, s. 76; Ayrıca Ortak Basın Bildirisi (Brüksel 1988) metni için bkz. KILIÇ, s. 311-312. 365 ORAN, Türk…, s. 115. 366 BİRAND, s. 9. 367 BİRAND, s. 9; BÖLÜKBAŞI, s. 37.

Page 145: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

137

çıkmıştır.368 1988 yılı boyunca süren diyalog, bir yandan Papandreu’nun

sağlık problemleri diğer yandan Yunanistan’ın 18 Haziran 1989 tarihindeki

genel seçimler öncesinde gittikçe ağırlaşan bir iç bunalıma girmesi yüzünden

kesintiye uğramıştır. 1989 yılında Yunanistan’da yapılan seçimlerde PASOK

iktidarı kaybetmiş, Mitsotakis’in başbakanlığı döneminde ise, Davos süreci

resmen rafa kaldırılmıştır.369

F. DAVOS SÜRECİ SONRASI TÜRK-YUNAN DİYALOĞU

1996 Ocak ayı sonunda iki ülke arasında ortaya çıkan Kardak

bunalımı Ege sorunlarının tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır. Bir deniz

kazasıyla ortaya çıkan, üzerinde insan yaşamayan Kardak Kayalıkları’nın

statüsü konusu iki ülkeyi bir kez daha savaşın eşiğine getirmiştir. Aslında

gerginlik 1995 yılı içinde başlamıştır. Yunanistan, tarafı olduğu 1982

B.M.D.H.S.’nin 3’üncü maddesine dayanarak 1995 yılında Meclis Kararı

çıkarmış ve karasularını 12 deniz miline genişletme hakkını uygun bir

zamanda ulusal stratejisi çerçevesinde kullanacağını açıklamıştır.Bunun

üzerine Türkiye, 8 Haziran 1995 tarihli Parlamento Kararı’yla Ege ‘deki hak

ve menfaatlerinin gasp edilmesi anlamına gelen böyle bir kararı

tanımayacağını ve bunu bir savaş nedeni sayacağını bildirmiştir.Böyle gergin

bir ortamda Figen Akad isimli bir Türk şilebi Bodrum açıklarındaki Kardak

Kayalıkları’nda (Yunanistan’a göre İmia) 25 Aralık 1995 tarihinde karaya 368 ORAN, Türk.., s. 115. 369 BÖLÜKBAŞI, s. 37; Papandreu’dan Nisan 1990’da hükümeti devralan Mitsotakis Davos’un Atina ile Ankara arasındaki en önemli sorunları gözardı ettiğini yani Kıbrıs ve kıta sahanlığı sorunlarının unutulduğunu iddia etmiş, Kıbrıs konusunda ısrarcı davranan Mitsotakis bir konuşmasında “Türklere Kıbrıs’ta bir çözüm olmadan Türk-Yunan ilişkilerinde gelişme olmayacağı ve Türkiye’nin A.E.T. ile ilişkilerinin düzelmeyeceği anlatılmalıdır” demiştir. Yunan politikacının bu sözleri Davos’a taban tabana zıttır. BÖLÜKBAŞI, s. 38.

Page 146: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

138

oturmuştur. Geminin kaptanı Yunanlılar’ın yaptığı kurtarma teklifini reddettiği

halde ticari bir Yunan kurtarma gemisi Figen Akad’ı kurtarmış, Türk Dışişleri

Bakanlığı 29 Aralık 1995’te bir nota vererek Kardak’ın Türk toprağı olduğu

uyarısını yapmıştır. Bunun üzerine iki ülke arasında nota alışverişi

başlamıştır. Ancak asıl gerginlik iki ülkenin basın – yayın organlarının olayı

sahiplenmesi üzerine ortaya çıkmıştır. Önce Yunan gazetecileri adaya Yunan

bayrağı dikmişler, sonra Türk gazeteciler Yunan bayrağını 28 Ocak 1996’da

indirip Türk bayrağı dikmişlerdir. Bayrak dikme yarışı birkaç gün devam etmiş

ve Yunanistan’ın kayalıkların bir tanesine 29 Ocak’ta asker çıkarmasıyla

sorun devletlerarası bir bunalıma dönüşmüştür. Türkiye’nin de bitişik kayalığa

31 Ocak’ta askerî tim çıkarmasıyla kriz daha da genişler görünse de, yaklaşık

altı saat sonra iki tarafta askerlerini aynı anda çekerek bir savaş ihtimalini

ortadan kaldırmışlardır. Askerlerin çekilmesinde Amerikan diplomasisi ve

özellikle özel temsilci Richard Holbrook önemli rol oynamış, iki taraf da prestij

kaybetmeden sorun dondurulmuştur.370

Kardak sorunu yukarıda belirtilen şekilde dondurulmuş olsa da,

Yunanistan bu konuyu Türkiye’yi uluslararası platformda ve özellikle AB ile

ilgili konularda zorluk çıkarmak için koz olarak kullanmıştır. Bu çerçevede

Yunanistan, Türkiye’nin saldırgan, yayılmacı, gözü Yunan adalarında olan bir

ülke olduğu propagandasına hız vermiş ve Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne (GB)

girmesine ancak AB’den Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (G.K.R.Y.) “Kıbrıs

370 BÖLÜKBAŞI, s. 38-39; AKSU, s. 110-112.

Page 147: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

139

Cumhuriyeti” olarak üyelik başvurusunun görüşülmesi tavizini kopardıktan

sonra onaylamıştır.371

Türkiye, Mart 1999’da terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın

Kenya’daki Yunan Büyükelçiliği’nde yakalanmasından ve böylece

Yunanistan’ın Kürdistan İşçi Partisi (PKK) terör örgütüne destek sağlayan bir

ülke olarak tescil edilmiş olmasından sonra, yine de Yunanistan’ı terör

destekçisi bir devlet olarak ilan etmemiş, yerine iki ülke arasında diyalog

başlatılması kararıyla önemli jest yapmıştır.372 Bu çerçevede 30 Haziran

1999 tarihinde iki ülkenin dışişleri bakanları New York’ta buluşmuş turizm,

ticaret, çevre, kültür, terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı ve bölgesel işbirliği

konularında ikili görüşmeler yapmışlardır.373

1999 yılında Türkiye’de ve Yunanistan’da yaşanan depremler iki

ülke arasında bir yakınlaşma yaratmasına rağmen bu süreç Türkiye ve

371 BÖLÜKBAŞI, s. 39-40. 372 Türk-Yunan ilişkilerinde Öcalan bunalımı ile başlayan süreçte hükümetin izlemiş olduğu dış politikanın işleyiş tarzı konusunda zaman zaman eleştiriler yapılmıştır. Eleştirilerden bir kısmı hükümetin, Yunanistan’ın Öcalan ve PKK terör örgütüne vermiş olduğu desteğin böylesine açığa çıkmış olmasından yeterince yararlanamamasına odaklanırken iki ülke arasında başlatılan diyaloğun da aslında Yunanistan’ın terörü destekleyen ülke imajından kurtulmasını ve uluslararası baskılardan sıyrılmasını sağlayacak önemli bir ödün olduğu ileri sürülmüştür. Yunanistan ile başlatılan diyaloğun, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğe aday ülke statüsünün tanınmış olduğu Aralık 1999 Helsinki Zirvesi’nde Yunanistan’ın veto engelinin aşılmasını kolaylaştırdığı görüşüne karşın, aslında Yunanistan’ın bu durumdan da avantajlı çıktığı söylenmiştir. Nitekim Helsinki Zirvesi’nde alınan kararlar çerçevesinde Türkiye ve Yunanistan arasındaki sınır uyuşmazlıklarının 2004 yılı sonuna kadar B.M. Şartı’na uygun biçimde barışçı yöntemlerle çözülmesi, sorunların çözümlenmesinde başarı sağlanamadığı takdirde U.A.D.’ye gidilmesi karar altına alınarak Türk-Yunan sınır uyuşmazlığı AB platformuna taşınmıştır. AKSU, s. 278-279 373 ACER, s. 55.

Page 148: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

140

Yunanistan arasındaki ana sorunların çözümü konusunda bir ilerleme

sağlayamamıştır.374

10-11 Aralık 1999 tarihleri arasında Finlandiya’nın başkenti

Helsinki’de yapılan AB Konseyi Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin, tam üyelik

için adaylık statüsü oybirliğiyle kabul edilmiştir. Bu karar,Türkiye’nin yıllardan

beri önemli dış politika amaçlarından biri olan AB’ye tam üyelik yönünde

atılmış bir adım olmasının yanında Ege sorunlarının çözümü açısından da

önem taşımaktadır.375 Türkiye’ye adaylık statüsü verilen AB Konseyi Helsinki

Zirvesi’nde 12 Aralık 1999’da açıklanan Helsinki Zirvesi Sonuç Bildirisi’nde,

Ege adı verilmeden Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege sorunlarına ilişkin

bir paragraf yer almış ve böylece Yunanistan ile Türkiye arasındaki sorunlar

AB platformuna taşınmıştır.376

Ege’ye ilişkin Helsinki Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 4’üncü paragrafı “…

AB Konseyi, uyuşmazlıkların B.M. Şartı’na uygun biçimde barışçı çözüm

ilkesini vurgular ve aday ülkelerin mevcut herhangi sınır uyuşmazlıklarını ve

diğer ilgili sorunları çözmek için ellerinden gelen tüm çabayı harcamalarını

ister. Bu gerçekleşmediği takdirde aday ülkeler sorunu makul bir sürede

U.A.D.’ye götürmelidirler. AB Konseyi süregelen sorunlara ilişkin durumu,

özellikle katılım sürecine yansımaları açısından ve bunların U.A.D.

vasıtasıyla çözümünü sağlamayı teşvik için en geç 2004 yılı sonuna kadar

gözden geçirecektir” hükmüne yer vermiştir.

374 ACER, s. 54. 375 ACER, s. 58. 376 Metin AYDOĞAN, “Ege Sorunu, Yunanistan ve AB,” Yeniden Müdafaa-i Hukuk Dergisi, S: 40 (Ocak 2002); s. 35.

Page 149: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

141

Helsinki Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 4’üncü paragrafı, bir aday ülke

olarak Türkiye’nin Yunanistan ile olan sorunları açısından önemli yansımalar

içermektedir. Ege’deki bütün temel sorunlar nitelikleri itibariyle ya sınır

sorunlarıdır ya da sınır sorunları ile ilgili sorunlardır. Paragrafta da “sınır

uyuşmazlıkları ve diğer ilgili sorunlar” ifadeleriyle Ege sorunları

kastedilmektedir. Sözü edilen paragrafta, aday ülke olan Türkiye’nin,

Yunanistan’la olan sınır uyuşmazlıklarını tam üye olabilmek için çözmesi

yönünde bir şart oluşturulduğu anlaşılmaktadır.377

AB’nin 1999 Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin komşularıyla olan sınır

anlaşmazlıklarını 2004 sonuna kadar müzakere yoluyla halletmesi, aksi

takdirde U.A.D.’ye gidilmesi karara bağlanmıştır. Sözü edilen Karar

çerçevesinde iki ülke müzakerelere başlamış, karasuları ve hava sahası

konularında mutabakata varılmasına rağmen, Türkiye’nin Ege’deki adacık ve

kayalıkların aidiyeti konusunun da U.A.D.’ye götürülmesini istemesi üzerine

Yunanistan uzlaşmaktan vazgeçmiş, ancak Aralık ayındaki AB Zirvesi’nde

Ege sorununu Türkiye’nin önüne müzakerelere başlama tarihi verilmesine

engel olarak getirmeyeceğini belirtmiştir.378 Yunanistan’ın bu seçiminin,

Türkiye’nin müzakere tarihi alması halinde kendisinin daha avantajlı bir

konuma geleceği düşüncesinden kaynaklandığı açıktır. Nitekim Yunanistan

Başbakanı Kostas Karamanlis 12 Eylül 2004 tarihinde yaptığı açıklamada da

Helsinki Zirvesi Kararları’nda yer alan Ege konusunu Aralık ayındaki Zirve’de

şart koşmayacaklarını yineleyerek Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin

377 ACER, s. 59. 378 Yunanistan Ege’de Tavır Değiştirdi, Milliyet, 17 Mayıs 2004, s. 18.

Page 150: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

142

başlaması için tarih verilmesinden yana olduğunu açıklamış, Yunanistan’ın

stratejik tercihinin, Türkiye’nin Avrupa perspektifinin desteklenmesi olduğunu

belirtmiştir.379 Yunanistan bu politikasına paralel olarak 17 Aralık 2004 tarihli

Brüksel Zirvesi’nde Türkiye ile katılım müzakerelerinin 3 Ekim 2005’te

başlatılması kararına destek vermiş, Türkiye’nin AB sürecini kesmeyerek,

Ege sorunlarını AB süreci içinde çözmeyi tercih etmiştir.

Türkiye ile 3 Ekim 2005 tarihinde katılım müzakerelerinin

başlatılması kararının verildiği 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi Sonuç

Bildirisi’nin 17-23’üncü maddeleri Türkiye’ye ilişkindir. Brüksel Zirvesi Sonuç

Bildirisi’nin 19’uncu paragrafı, Türkiye’nin, Ankara Antlaşması’nın

uyarlanmasına yönelik Protokol’ü imzalaması istenen on yeni üye devletten

birinin G.K.R.Y.380 olması nedeniyle Kıbrıs ile ilgilidir. 20’nci paragrafı ise,

Yunanistan ile aramızdaki Ege sorunlarına atıfta bulunmaktadır.381

17 Aralık Zirvesi sonucunda açıklanan Bildiri’nin 19 ve 20’nci

paragraflarında şu ifadeler yer almıştır:

Sonuç Bildirisi’nin 19’uncu paragrafı “AB Konseyi, Birliğe on yeni

üye devletin katılmış olduğunu göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin Ankara

Antlaşması’nın uyarlanmasına yönelik Protokol’ü imzalama kararını

memnuniyetle karşıladı.

379 http://www.ntvmsnbc.com/news/286541.asp, 12/09/2004. 380 G.K.R.Y.’nin AB’ye üyeliğini gerçekleştirebilmek için Birliğin genişlemesini veto etme tehdidini sonuna kadar kullanan Yunanistan, bu politikasında da büyük başarı sağlamış, 1 Mayıs 2004 tarihinde tüm Ada’yı temsilen G.K.R.Y. diğer dokuz aday ülkeyle birlikte AB’ye tam üye olarak kabul edilmiştir.Sema SEZER, “Rum-Yunan Veto Şantajları Gölgesinde AB’ye Üyelik Müzakereleri,” Stratejik Analiz, S: 57 (Ocak 2005), s. 59. 381 SEZER, s. 55.

Page 151: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

143

AB Konseyi, bu bağlamda ‘Türk Hükümeti, müzakerelerin fiilen

başlamasından önce ve AB’nin mevcut üyeliğine dair uyarlamalar üzerinde

anlaşmaya varılarak sonuçlandırıldıktan sonra, Ankara Antlaşması’nın

uyarlanmasına ilişkin Protokol’ü imzalamaya hazırdır’ şeklinde Türkiye

tarafından yapılan beyandan memnuniyet duydu” biçimindedir.382 Görüldüğü

üzere Türkiye AB’ye, müzakereler başlamadan önce Türkiye ile AB arasında

tam üyelik hedefiyle bir ortaklık ilişkisi kuran 1963 tarihli Ankara

Antlaşması’nın kapsamını on yeni üyeye genişletecek Protokol’ü

imzalayacağı, sözünü vermiştir.383 Bu beyan Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın

imzasıyla mektup şeklinde bir hükümet açıklaması olarak AB makamlarına

iletilmiştir.384

Söz konusu Protokol’ü 29 Temmuz 2005 tarihinde imzalayan Türkiye

Protokol385 ile beraber bir de Deklarasyon yayınlamıştır. Yayınlanan

Deklarasyon ile Uyum Protokolü’nün imzalanmasının hiçbir şekilde

Protokol’de adı geçen “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin tanınması anlamına

gelmeyeceği kayda geçirilmiştir.386 Bunun üzerine AB 21 Eylül 2005 tarihinde

Karşı Deklarasyon yayınlamıştır.387

382 http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/AnaKonular/Turkiye_AB/2004_Bruksel Zirve Sonuc_ Turkiye. htm 383 Çağrı ERHAN, “AB 17 Aralık’ta Türkiye’ye Ne Dedi?” Cumhuriyet Strateji Eki, S: 16 (Aralık 2004), s. 7. 384 SEZER, s. 156. 385 Türk kamuoyunda Protokol’ün imzalanması, G.K.R.Y.’nin tanınması anlamına gelip gelmeyeceği yönünde, tartışmalara yol açmıştır. 386 http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/GenelGorunum/Genel+Gorunum.htm 387 Karşı Deklarasyon’un içeriği için bkz. http://www.abhaber. com/belgeler/kibris_ deklarasyonu. asp

Page 152: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

144

Sonuç Bildirisi’nin 20’nci paragrafı “AB Konseyi, iyi komşuluk

ilişkilerine koşulsuz bağlılık ihtiyacını vurgulayarak, Türkiye’nin komşularıyla

ilişkilerinde kaydedilen iyileşmeyi ve B.M. Şartı’nda yer alan anlaşmazlıkların

barışçı yollarla çözümlenmesi ilkesine uygun olarak, henüz çözümlenmemiş

sınır anlaşmazlıklarının çözümlenmesine yönelik olarak ilgili üye ülkelerle

çalışmaya devam etmeye hazır olmasını memnuniyetle karşıladı. AB

Konseyi, önceki Sonuçlara, özellikle bu konudaki Helsinki Sonuçları’na uygun

olarak, henüz çözümlenmemiş sorunlara ilişkin durumu gözden geçirdi ve bu

amaca yönelik istikşafi görüşmeleri memnuniyetle karşıladı. Konsey, bununla

irtibatlı olarak, katılım süreci üzerinde yansımaları olan çözülmemiş

anlaşmazlıkların gerektiği takdirde çözüm bulunması amacıyla U.A.D.’ye

getirilmesi gerektiğine dair görüşünü teyit etti. AB Konseyi, uygun gördüğü

şekilde gözden geçirilmek üzere, kaydedilen gelişmelerden haberdar

edilecektir” şeklindedir.388 Görüldüğü üzere Sonuç Bildirisi’nin 20’nci

paragrafında Yunanistan veya Ege Denizi’nden ismen söz edilmemekle

birlikte, kullanılan kavramlardan sözü edilen asıl konunun Ege sorunları

olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki; paragrafta sınır anlaşmazlıklarının çözümü

konusunda yürütülen “istikşafi görüşmelerin” memnuniyet verici olduğu

değerlendirmesi yapılmıştır. “İstikşafi görüşmeler” tabiri Türkiye ve

Yunanistan Dışişleri Bakanlıkları’nın Ege sorunlarını ele alan gizli

görüşmelere verdikleri isimdir. Bununla bağlantılı olarak Konsey son derece

açık ifadelerle “Helsinki Zirvesi” adını da zikretmek suretiyle önceki Zirve

sonuçlarına uygun olarak, “katılım süreci üzerinde yansımaları olan

388 http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/AnaKonular/Turkiye_AB/2004_Bruksel ZirveSonuc_Turkiye.htm

Page 153: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

145

çözümlenmemiş anlaşmazlıkların gerekirse çözüm için U.A.D.’ye

götürülmesi“ gerektiği görüşünü teyit etmiştir.389 Böylelikle AB, Türkiye’nin

tam üye olabilmesi için sınır uyuşmazlıklarını çözme şartını tekrarlamaktadır.

Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis 17 Aralık Zirvesi sonrası yaptığı

açıklamada önceden koydukları bütün hedeflere ulaştıklarını belirterek Zirve

sonucundan duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir.390

Türkiye’nin AB süreci böyle devam ederken 1999 yılında iki ülke

arasında başlatılan diyalog Ocak-Şubat 2000’de aralarında güven artırıcı

önlemler (GAÖ) paketinin de bulunduğu on değişik tali konuda anlaşma

imzalanmasıyla somut hale gelmiş ve Türkiye ile Yunanistan arasında

bugüne kadar ticaret, turizm, çevre, kültür, enerji, ulaşım ve güvenlikle ilgili

konuları kapsayan muhtelif alanlarda 29 anlaşma imzalanmış, iki ülke

arasında yeni iletişim kanalları da kurulmuştur. Bu çerçevede dışişleri

bakanlarının karşılıklı ziyaretleri, Yönlendirme Komitesi Çalışma Grubu

toplantıları, siyasî istişareler, GAÖ görüşmeleri ve Ege’ye ilişkin istikşafi

görüşmeler sürdürülmektedir. İstikşafi görüşmeler Aralık 2004’e kadar Türk-

Yunan sorunlarının diyalog yoluyla çözümlenememesi halinde U.A.D.’ye

başvurulması hususunun gözden geçirilmesini öngören 1999 Helsinki Zirvesi

Kararları ışığında gerçekleştirilmektedir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 16 yıl aradan sonra Mayıs 2004’te

Yunanistan’a ziyarette bulunmuş akabinde Nisan 2005’de dönemin

Yunanistan Dışişleri Bakanı Molyviatis Türkiye’yi ziyaret etmiş, söz konusu

389 ERHAN, s. 8. 390 SEZER, s. 59.

Page 154: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

146

ziyaret iki ülke arasındaki işbirliğinin daha da geliştirilmesi imkânlarının

araştırılmasına olanak sağlamıştır. İki ülke arasındaki GAÖ paketine de

üç yeni madde eklenmesi kararı alınmıştır. Bu kararlar; doğal afetlere

müdahale tatbikatları, askerî kurumlarda verilen lisan eğitimlerine her sene

belirli sayıda askerî personel iştirak etmesi ve askerî okullar arasında ferdi

spor yarışmalarının düzenlenmesi olmuştur. Ayrıca Güney Avrupa Gaz Ringi

Projesi’nin bir parçası olarak İtalya’ya kadar uzatılması ve 2006 yılında

faaliyete geçmesi öngörülen ortak doğal gaz boru hattı inşaası projesinin

temel atma töreni Türkiye ve Yunanistan Başbakanları’nın katılımıyla 3

Temmuz 2005 tarihinde İpsala’da gerçekleştirilmiştir.391

3 Ekim 2005’de Lüksemburg’da alınan Karar’la AB, Türkiye ile tam

üyelik müzakerelerini başlatmış, böylece Türkiye aday ülke statüsünden

katılımcı ülke statüsüne yükselmiştir.392

3 Ekim 2005 tarihinde kabul edilen Müzakere Çerçeve Belgesi’nin

“Müzakerelerin Yürütülmesindeki İlkeler” bölümünde, Türkiye’nin

komşularıyla olan sınır sorunlarını çözme şartı aşağıda belirtilen şekilde

yinelenmiştir.” Türkiye’nin iyi komşuluk ilişkileri konusundaki açık taahhüdü ile

henüz çözümlenmemiş olan tüm sınır anlaşmazlıklarını gerektiğinde

U.A.D.’nin yargı yetkisi de dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler Şartı’nda yer

alan anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözümlenmesi ilkesine uygun olarak

çözüme kavuşturmayı taahhüt etmesi.”393 20 Ekim 2005 tarihinde üyelik

391 http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Genel Gorunum/Genel+Gorunum.htm 392 http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Genel Gorunum/Genel+Gorunum.htm 393 http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/AnaKonular/Turkiye_AB

Page 155: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

147

müzakerelerinin ilk aşamasını oluşturan tarama süreci, bilim ve araştırma

alanında düzenlenen (tanıtıcı tarama) toplantısıyla başlamıştır.394

23 Ocak 2006 tarihinde önceleri basına it dalaşı olarak yansıyan,395

bir Yunan pilotun ölümüyle sonuçlanan Rodos Adası’nın 33 mil güneyinde,

Kerpe Adası’nın 35 mil doğusunda uluslararası hava sahasında meydana

gelen Türk ve Yunan F-16 uçaklarının çarpışması396 ve 30 Mayıs 2006

tarihinde yaşanan mini Kardak krizi397 iki ülke yetkililerinin sağduyulu

yaklaşımlarıyla daha büyük krize dönüşmeden önlenmiştir.

Bu olayların ardından 10 Haziran 2006 tarihinde Yunanistan Dışişleri

Bakanı Dora Bakoyannis 4’üncü Türk – Yunan Medya Konferansı’na katılmak

ve mevkidaşı Abdullah Gül’le görüşmek için İstanbul’a gelmiş, iki Bakan Ege

Denizi’nde ve hava sahasında karşı karşıya gelmeleri ve çatışmaları

önlemeye katkıda bulunabilmek ve yaşanan olaylar sonrası gerilen ilişkileri

yumuşatmak amacıyla aralarında iki tarafın Genelkurmay Başkanları

arasında doğrudan hat tesis edilmesi ve bir yıldan beri gündemde olan

Eskişehir – Larissa hava üsleri arasındaki hattında 1 Temmuz’dan itibaren

394 http://www.ntvmsnbc.com/news/241510.asp 395 İt Dalaşı Kazası, Hürriyet, 24 Mayıs 2006, s. 20. 396 Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği tarafından yapılan yazılı açıklamada; “it dalaşı yaşanmadığı, rutin görevini yapmakta olan Türk F-16 uçağına süratle yaklaşan bir Yunan F-16 uçağının arkadan ve alttan çarptığı belirlenmiştir” ifadelerine yer verilmiştir. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği’nin açıklaması için bkz. http://www. ntvmsnbc. com/news/374399. asp, 25 Mayıs 2006; ayrıca bkz. Hikmet Bila “Dalaşmayın Çarpışın!” Cumhuriyet, 26 Mayıs 2006, s. 3. 397 Yunanistan’ın Kilimli Adası’ndan Kardak Kayalıkları’na gelen iki küçük Yunan balıkçı teknesi ve bir Yunan sahil güvenlik botunun uzun süre beklediğini fark eden Turgut Reis’deki Türk sahil güvenlik ekibi bölgeye gitmiş, Yunanlı balıkçıların bölgeden uzaklaşması uyarısında bulunan Türk sahil güvenlik ile Yunan sahil güvenlik botu yaklaşık yarım saat kayalıklar çevresinde tur atıp, manevra yaparak birbirlerinin arkasına geçmeye çalışmış, daha sonra Yunanistan’a ait iki sahil güvenlik botu ve bir savaş gemisi bölgeye hareket etmiş, Türk ve Yunan sahil güvenlik botlarının kendi karasularına çekilmesi sonucu bölgeye gelmemişlerdir. Haber için bkz. Kardak’ta Mini Gerginlik, Hürriyet, 31 Mayıs 2006, s. 20.

Page 156: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

148

devreye girmesini de içeren 8 maddelik bir mutabakat metni

imzalamışlardır.398 Konferans’ta yaptığı konuşmada Bakoyannis,

Yunanistan’ın AB yolunda Türkiye’ye destek vermek yönünde stratejik bir

karar aldığını yinelemiş, ancak konuşmasının satır aralarında ise Kıbrıs’a

değinen Yunan Bakan Lefkoşa’nın, Avrupa’da bölünmüş tek başkent

olduğunu ifade etmiş ve AB’nin Türkiye’den istediği reformları bütün aday

ülkelerden istediğini belirterek, Fener Rum Patrikhanesi’nin düşman

olmadığını ve AB yolunda Türkiye’nin elinde önemli bir koz olabileceğini

söylemiş, ayrıca Ruhban Okulu’nun açılmasını beklediklerini, okulun

açılmasının azınlıkların dinsel özgürlüklerinin sağlanmasının, AB sürecinde

atılması gereken bir adım olduğunu ifade etmiştir.399

12 Haziran 2006 tarihinde bilim ve araştırma faslında fiili

müzakereler Lüksemburg’da düzenlenen Hükümetler Arası Konferans’ta

gerçekleşmiş, faslın açılıp kapanmasına yönelik G.K.R.Y.’nin itirazları

güçlükle aşılarak, Türkiye’nin gerekli kriterleri yerine getirdiği belirtilmiş ve

bilim araştırma faslı aynı toplantıda kapatılmıştır. Aynı gün Türkiye – AB

arasında gerçekleştirilen 45’inci Ortaklık Konseyi’nin ana gündemini

oluşturan ve AB tarafından hazırlanan Ortak Tutum Belgesi’nde diğer

taleplerin yanında Türkiye’nin tam üye olabilmesi için sınır uyuşmazlıklarını

çözme şartı yinelenmiş, 21 Eylül 2005 tarihli Karşı Deklarasyon’a atıfta

bulunularak, Türkiye’den Ek Protokol’ün tam olarak ve ayrım yapılmaksızın

uygulaması istenmiş, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde müzakere

398 Yunanistan ile 8 Maddelik Çözüm, Milliyet, 11 Haziran 2006, s. 15. 399 http://www.ntvmsnbc.com/news/376323.asp, 10 Haziran 2006.

Page 157: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

149

sürecinin genelinin etkileneceği uyarısı AB tarafından yapılmış, 2006 yılı

sonuna kadar Türk liman ve hava alanlarının Rum gemi ve uçaklarına

açılması istenmiştir.400

Sonuç olarak Yunanistan, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyerek

Türkiye ile olan sorunlarını Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci içinde çözme

politikası çerçevesinde, Türkiye ile ilişkilerinde ılımlı ve uzlaşmacı bir görüntü

sergilemekte, böylece ulusal menfaatlerini daha kolay elde edeceğini

düşünmektedir.

400 Bilindiği gibi, GB’nin bütün AB üyelerine uygulanmasını öngören içeriğiyle limanların G.K.R.Y.’ye de açılması sonucunu doğuracak Ek Protokol Ankara tarafından imzalanmış, ancak henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulmamıştır. Ortak Tutum Belgesi için bkz. http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/AnaKonular/Turkiye_AB

Page 158: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

150

Üçüncü Bölüm

EGE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞININ ESASINA İLİŞKİN

TARAFLARIN GÖRÜŞLERİ401

I. YUNANİSTAN’IN EGE KITA SAHANLIĞI SINIRLANDIRILMASININ

ESASINA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

A. SİYASAL VE ÜLKESEL BÜTÜNLÜK İDDİASI

Yunanistan, siyasal ve ülkesel bütünlük iddiasını ilk kez Türkiye’ye

verdiği 7 Şubat 1974 tarihli notasında ortaya koymuştur. Yunanistan’ın,

Türkiye’ye verdiği 7 Şubat 1974 tarihli notasında yer alan siyasal ve ülkesel

bütünlük iddiasına göre, Türkiye’nin karşısında bulunan adalar Yunan

ülkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Yunan egemenliğinde bulunan söz konusu

adaları kıta ülkesinden ayırmadan, Yunan ülkesini bir bütün olarak ele almak

gerekmektedir.402

B. M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı’nda, takımada ilkelerinin

kabulü yolunda güçlü bir eğilimin ortaya çıkması üzerine403 Yunanistan,

siyasal ve ülkesel bütünlük tezine sözü geçen Konferans’ta hukuki temel

401 Türkiye ile Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sorunu taraflar arasında iki ayrı nitelikte uyuşmazlığın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlardan birincisi, kıta sahanlığının sınırlandırılmasının esasına ilişkin uyuşmazlık; ikincisi ise, bu uyuşmazlığın hangi yollarla çözüme bağlanması gerektiğine ilişkin uyuşmazlıktır. Hüseyin PAZARCI, “Ege’deki Deniz Sorunlarında Türk ve Yunan Görüşleri: Hukuki Açıdan,” Ege’deki Deniz Sorunları Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:552, Ankara, (1986), s. 80; GÜREL, s.71. 402 Theodoros KATSOUFROS, “Ege Denizi’yle İlgili Türk-Yunan Uyuşmazlıkları,” Türk-Yunan Uyuşmazlığı, Semih VANER (der.), Metis Yayınları, İstanbul, (Ocak 1990), s. 92; TEZCAN, s.103; PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s.80. 403 TOLUNER, Milletlerarası Hukuk Açısından…, s.21.

Page 159: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

151

oluşturmaya çalışmıştır. Bu çerçevede, takımada ilkeleri görüşülürken, hem

adalardan hem de kıta ülkesinden oluşan bir devlet olduğunu; söz konusu

adaların birbirine yakınlıkları nedeniyle, esas hatların bunların bir bölümünün

birleştirilerek belirlenmesinin doğru olacağını ileri sürmüş; bir başka deyişle,

Konferans’ın başlarında Yunanistan, ülkesel bütünlüğünü ileri sürerken,

Ege’de takımadalara sahip olduğunu da belirterek, adalar ile kıta ülkesinin

Ege’deki sular da dâhil bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia

etmiştir. Böylece kabul ettirebilirse, Ege’de takımada oluşturan adaların uç

noktalarını birleştirmek suretiyle elde edilecek olan takımada suları rejimi

aracılığıyla adaları ile kıta ülkesini birleştirmeye çalışmıştır. Yine amacını

gerçekleştirmeye yardım etmek üzere Yunanistan Konferans’a, 25 Temmuz

1974 tarihinde bütün takımadaların takımada sularına sahip olmasını da

öngören taslak sunmuştur. 404

Yunanistan siyasal ve ülkesel bütünlük tezine, hukuki temel

oluşturma çabalarını ada kavramına ilişkin görüşmeler sırasında da

sürdürmüştür. Takımadaların her türüne aynı takımada rejiminin

uygulanmasını ileri sürmek suretiyle, siyasal ve ülkesel bütünlük tezini

takımada rejimi ile desteklemeye çalışmıştır. Bu görüş; bütün ülkesi takımada

ve adalardan oluşan gerçek takımada devletleri tarafından, takımada

ilkelerinin kabulünü güçleştireceği kaygısıyla, Türkiye gibi dar ve özellikleri

olan denizlere kıyısı bulunan devletler tarafından, bu denizlerin özellikleri

nedeniyle haksız sonuçlar yaratacağı endişesiyle ve deniz ulaştırmasının

serbest ve kesintisiz olmasında çıkarı bulunan devletler tarafından tepkiyle 404 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s.80-81; BAŞEREN, Ege…, 148-149.

Page 160: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

152

karşılanmıştır. Türkiye’de, takımada ilkelerinin Ege’de uygulanması kabul

edildiğinde ortaya çıkacak durumun vahametine dikkat çekerek takımada

ilkelerinin kıta ülkesi yanında ada ülkesine de sahip olan devletlerin deniz

alanlarının saptanmasında kullanılmasına itiraz etmiştir.405 Ancak B.M.

Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı sırasında Yunanistan tarafından sunulan

taslağın kabul görmemesi, sonradan tanzim edilen Sözleşme metninden de

anlaşılacağı üzere, takımada suları rejiminden “takımada devleti” adı verilen

ve herhangi bir kıta ülkesine sahip olmayıp sadece takımadalar ve adalardan

oluşan devletlerin yararlanabileceğinin kabul görmesi üzerine Yunanistan,

ülkesel bütünlük iddiasını takımada rejiminden söz etmeden ileri sürmeye

başlamıştır.406

Nitekim 31 Ocak - 2 Şubat 1976 tarihlerinde gerçekleştirilen Bern

görüşmelerinde Yunan tarafının tuttuğu gayriresmî tutanak ile 22 Mayıs 1976

tarihli Yunan notasında ve 10 Ağustos 1976 tarihinde U.A.D.’ye tek taraflı

başvurusunda Yunanistan kara ülkesiyle Ege’de bulunan Yunan adalarının

siyasal ve ülkesel bütünlük oluşturduğu, Yunan egemenliğinde bulunan

adaların Yunan ülkesinin ayrılmaz bir parçası olduğu tekrarlanmış, ancak

takımada rejimine ilişkin görüşlerden bahsedilmemiştir.407

405 TOLUNER, Milletlerarası Hukuk Açısından…, s.21; BAŞEREN, Ege…, s.149; ayrıca Yunan önerilerine göre hazırlanmış Ege Denizi’nde takımada rejimi durumunu gösteren harita için bkz.Ek-19. 406 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s.82. 407 Halûk A. KABAALİOĞLU, “Ege Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığında Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar ve Lâhey’de Savunulan Yunan Görüşleri,” Danıştay Dergisi, S:34-35 (1979), s.95; BAŞEREN, Ege…, s.148.

Page 161: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

153

Yunanistan, siyasal ve ülkesel bütünlük iddiasıyla, Türkiye kıyılarına

yakın Doğu Ege Adaları’nın batısında Türkiye’ye kıta sahanlığı bırakmamayı

amaçlamaktadır. Böylece Yunanistan, kıta sahanlığı sınırlandırmasında

ülkesinin Türkiye’ye karşı kıyıları olarak en uçtaki adaların esas alınmasını

sağlamaya çalışmaktadır. Ancak uygulanan uluslararası hukuk Yunan

iddiasını doğrulamaktan uzaktır. Nitekim, 1982 B.M.D.H.S.’nin takımada

devletini tanımlayan 46’ncı maddesi408 Yunanistan’ın takımada rejiminden

yararlanarak adalar ile kıta ülkesini birleştirmesine olanak vermediği gibi

içtihat, ülkesel bütünlük ilkesinden hareketle adaların, kıta ülkeleri ile

koşulsuz eşitlik içinde ele alınmasına karşı çıkmaktadır. Uluslararası yargı ve

hakemlik organları kararları adaların bulunduğu bölgelerdeki

sınırlandırmalarda ilk aşama olarak, ana ülkeler arasında kıta sahanlığı

alanlarını saptadıktan sonra, ikinci aşama olarak da, adalara belirli kıta

sahanlığı alanları tanıma yoluna gitmektedir. Buna örnek olarak; 1977 tarihli

İngiltere-Fransa Kıta Sahanlığı Davası’na ilişkin Hakemlik Kararı

gösterilebilir.409 Başka bir deyişle; uygulanan uluslararası hukuk, kıta

sahanlığı sınırlandırılması bakımından siyasal ve ülkesel bütünlük iddiasına

herhangi bir etki tanımamaktadır.410

408 1982 B.M.D.H.S. md. 46 - Terimlerin anlamı Bu Sözleşme bakımından: a) “Takımada Devleti”, tamamiyle bir veya daha fazla takımadadan oluşan ve başka adaları da içine alabilen bir Devlet demektir. b) “Takımada”, coğrafi, ekonomik ve siyasî bir bütün oluşturacak veya tarihen öyle telakki edilecek kadar birbirleriyle yakından bağlantılı suları ve diğer doğal özellikleri birbirine bağlayan bir adalar grubu ve bölümleri anlamına gelir. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s.370. 409 The Aegean Problem in Turkish Greek Relations, The Turkish Dossier, Inaf, İstanbul, 1991, s.42; TEZCAN, s.103. 410 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 82.

Page 162: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

154

B. ADALARIN KITA SAHANLIĞINA SAHİP OLMASI İDDİASI

Yunanistan’ın Ege’de Türkiye’ye karşı öne sürdüğü ikinci iddiası,

adaların da kıta ülkeleri ile eşit bir biçimde kıta sahanlığına sahip olmalarına

ilişkindir. Yunanistan adaların kıta sahanlığına sahip olması iddiasını,

Türkiye’ye verdiği ilk notası olan 7 Şubat 1974 tarihli notasından başlayarak

sürekli olarak bütün uluslararası forumlarda tekrarlamıştır. Böylece Yunan

temsilcilerinin B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı sırasındaki

konuşmalarından, Yunanistan’ın anılan Konferans’ta önerdiği madde

taslaklarına, 31 Ocak – 2 Şubat 1976 tarihli Bern görüşmelerinden,

Yunanistan’ın 10 Ağustos 1976 tarihli U.A.D.’ye tek taraflı başvurusuna kadar

her yerde adaların kıta sahanlığına sahip olması iddiasına rastlamak

mümkündür.411

Yunanistan’a göre, hem 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nin 1’inci maddesinin b fıkrasında, hem de 1982 tarihli

B.M.D.H.S.’nin 121’inci maddesinin 2’nci fıkrasında, adaların kıta

sahanlığının kıta ülkelerininki gibi tanımlanmış olması, adaların da kıta

sahanlığı konusunda kıta ülkeleri ile eşit haklara sahip olduğunu

göstermektedir. Aslında Yunanistan’ın iddiası iki öğeyi içermektedir. Sözü

edilen iddia ile bir yandan adaların da kıta sahanlıkları olduğu vurgulanırken

öte yandan adaların kıta sahanlığı sınırlandırması sırasında, kıta ülkeleri ile

eşit koşullarda ele alınması gerektiği belirtilmektedir.412

411 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 82 -83; BAŞEREN, Ege..., s. 147. 412 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 83; BAŞEREN, Ege…, s.147.

Page 163: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

155

Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığında temel hukuki sorun, Türkiye

kıyılarının yakınındaki Yunan adalarının, kıta sahanlığının sınırlandırılmasında

dikkate alınıp alınmayacakları, dikkate alınacaklar ise sınırlandırmada, hangi

oranda etkili olacakları sorunudur.

1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi’nin 10’uncu

maddesi adayı “su ile çevrilmiş, suların en çok yükseldiği zaman su üstünde

kalan, doğal olarak oluşmuş bir arazi sahasıdır”413 şeklinde tanımlamaktadır.

Bu tanım, 1982 B.M.D.H.S.’nin 121’inci maddesinin 1’inci fıkrasında da414

aynen yer almaktadır.

Sözleşmelerde yukarıdaki gibi tanımlanan adaların kıta sahanlığı

konusunda ise 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nde, açık ve

uygulanabilir bir rejim saptanamamıştır. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nin 1’inci maddesi “adaların kıyılarına bitişik deniz altı bölgelerini”

de kıta sahanlığına dahil sayarken, sınırlandırmaya ilişkin 6’ıncı madde de

“aynı kıta sahanlığında sahilleri karşı karşıya ya da sınırdaş olan devletlerin

bu sahanlığı anlaşma ile sınırlandıracakları” ve sınırlandırma yapılırken “özel

durumların” göz önüne alınması gerektiği belirtilmiş, ancak özel durumların

kapsamı yeterince açıklanmamıştır. Sınırlandırılacak olan alanda ada ve

adacıkların bulunması, özellikle yabancı devlet kıyılarına yakın adaların

bulunması halinde eşit uzaklık ilkesinin haksız sonuçlara yol açabileceği ve

bu nedenle eşit uzaklık ilkesinin böyle durumlarda uygulanmasının uygun

413 1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi’nin metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 332-338. 414 1982 B.M.D.H.S. md. 121 metni için bkz. ÖZMAN, Birleşmiş Milletler…, s. 54.

Page 164: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

156

olmadığı belirtilmektedir.415 Dolayısıyla 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nde yer alan 6’ncı madde hükmü uyarınca, kıyıdaş ya da

karşılıklı devletlerin ana kıtaları arasında sınırlandırma yapılırken, bölgedeki

adaların durumunun anılan maddede sözü edilen özel durumlar bağlamında

ele alınarak statülerinin ilgili devletlerce anlaşma ile belirlenmesi

gerekmektedir.416

U.A.D. 1969 tarihli Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları Kararı’nda

adaların sınırlandırmayı ne ölçüde etkileyeceğine ilişkin olarak “özel durum”

oluşturan adalara sınırlandırmada kıtalar gibi sahanlık tanınması halinde

bunun haksız sonuçlara yol açacağını ve adalara ana kıtalar gibi kıta

sahanlığı verilmeyeceğini kabul etmiştir.417

Kıta sahanlığı sınırlandırılmasında adaların etkisi üç farklı şekilde

değerlendirilmektedir. Bunlardan ilki, sınırlandırmanın adaların yok farz edilip

anakaralar dikkate alınarak yapılmasıdır. İkincisi, karşılıklı ya da bitişik

devletler arasındaki kıta sahanlığı sınırlandırmasının adalar da dikkate

alınarak yapılmasıdır. Üçüncüsü ise, adaların büyüklükleri, nüfusu, coğrafi

konumları, ekonomik özellikleri, siyasi statüleri ve adaların bağlı oldukları

devletin ana kıtasına uzaklıkları gibi hususlar dikkate alınarak yerine göre

tam veya kısmi etki tanınmasıdır.418

415 TOLUNER, Milletlerarası …, s. 205; DURAN, s.45. 416 Donald E. KARL, “Islands and the Delimitation of the Continental Shelf: A Framework for Analysis,” American Journal of International Law, Volume: 71, No:4 (October 1977), s. 644. 417 I.C.J. Reports 1969, para 57. 418 O’ CONNELL, s. 716; KARL, s. 644.

Page 165: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

157

Kıta sahanlığının komşu devletler arasında sınırlandırılmasında

adaların etkisi konusunun uluslararası yargı organları tarafından ilk olarak

değerlendirilmesi İngiltere-Fransa Kıta Sahanlığı Davası’nda söz konusu

olmuştur.419

Fransa ve İngiltere arasındaki kıta sahanlığının sınırlandırılması

konusundaki 1977 tarihli davada Hakem Mahkemesi Fransa kıyılarına çok

yakın İngiltere kıyılarına çok uzak olan İngiltere egemenliği altındaki Kanal

Adaları’nın (Channel Islands) Manş Denizi’ne bakan yüzlerine 12 mil

genişlikte bir cep bölge bırakarak, bu bölgede kıta sahanlığı sınırının iki

devletin anakara ülkelerinin esas alınarak saptanacak eşit uzaklıktaki orta hat

olmasına karar vermiştir. Aynı davada Hakem Mahkemesi, İngiltere

egemenliğine tâbi Scilly Adaları’na ve Fransa egemenliğine tâbi Ushant

Adaları’na yarım etki tanımıştır.420

1982 tarihli Tunus-Libya Kıta Sahanlığı Davası’nda U.A.D. Tunus’un

egemenliğine tâbi olan Jerba Adası’na bölgedeki unsurların daha önemli

olduğunu belirterek etki tanımazken; kıyıya yakın bulunan Kerkennah

Adaları’na yarım etki tanımıştır.421

1982 tarihli B.M.D.H.S.’nin kabulünden sonraki dönemde U.A.D.

tarafından verilen bazı kararlarda da adalara deniz alanlarının

sınırlandırılmasında yarım etki tanındığı görülmektedir. A.B.D. - Kanada

419 VAN DYKE, s. 68; BAHCHELI, s. 139. 420 Malcolm D. EVANS, Relevant Circumstances and Maritime Boundary Delimitation, Clarendon Press, Oxford, 1989, s.147; ACER, s. 190-191; VAN DYKE, s. 68-69; BAHCHELI, s. 139. 421 EVANS, s. 148; VAN DYKE, s. 69; BAHCHELI, s. 139; ACER, s. 192.

Page 166: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

158

arasındaki deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin 1984 tarihli Maine

Körfezi Davası’nda Divan, Kanada’ya ait olan Seal Adası ile çevresindeki ada

ve adacıklara yarım etki tanımıştır.422

1985 tarihli Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası’nda Divan, Malta bir

ada devleti olmasına karşın, Malta egemenliğindeki meskûn olmayan Filfa

Adacığı’nı sınırlandırmada değerlendirme dışı bırakmıştır.423

Hakem Mahkemesi Eritre – Yemen Davası’nda Dahlak Adaları’na,

Eritre sahillerindeki Assab Körfezi’nin ağzındaki adalara, Yemen sahilindeki

Kamaran Adaları’na, Tiqfash, Kutama ve Uqban Adaları da dahil Kamaran

Adası’nın kuzeyindeki adalara sahilin genel oluşumunun bütünleyici bir

parçası oldukları gerekçesiyle tam etki tanımış, buna karşılık sahillerden

uzak Kızıldeniz’in ortasındaki açık deniz adaları Jabal al - Tayr ile Zubayr

Adaları’na, Yemen anakarasının bir parçasını oluşturmadıkları ve sözü edilen

adalar çorak ve barınmaya elverişli olmadıkları için etki tanımamıştır.424

Adalara yarım etki tanınması görüşü, kıta sahanlığının

sınırlandırılması konusunda devletlerin ikili uygulamalarında da dikkate

alınmıştır. Devletlerin ikili uygulamalarını havi sözleşmelerde hakkaniyete

uygun sonucun gerçekleştirilmesinin amaçlandığı ve orta hat yönteminin

hakkaniyeti gerçekleştirdiği ölçüde uygulandığı, orta hat yönteminin

hakkaniyeti gerçekleştiremediği takdirde başka yöntemlere başvurulduğu ve

adalara hakkaniyetin gerçekleştirilebildiği ölçüde kıta sahanlığı tanındığı

422 EVANS, s. 148; VAN DYKE, s. 70; BAHCHELI, s. 139. ACER, s. 192-193. 423 VAN DYKE, s. 70; BAHCHELI, s. 139. 424 BAŞEREN, “Eritre – Yemen…,” s. 97-98; ACER, s. 194.

Page 167: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

159

görülmektedir. Örneğin; İtalya ile Yugoslavya arasında Adriyatik Denizi’ndeki

Kıta Sahanlığının Sınırlandırılmasına İlişkin Sözleşme’de Yugoslavya’ya ait

olup, onun karasuları dışında kalan Jubuka ve Adriya Adaları’na

sınırlandırmada yarım etki tanınmıştır. Söz konusu adalar, iki ülkenin

anakaraları arasındaki orta hattın Yugoslavya tarafında olmalarına rağmen

İtalya’nın anakarasının kıta sahanlığını etkilememişlerdir. Benzer şekilde İran

ve Suudi Arabistan arasındaki İran Körfezi’ndeki kıta sahanlığının

sınırlandırılmasında Kharg Adası’na yarım etki tanınmıştır. İki ülkenin

anakaraları arasındaki orta hatta yakın olan Suudi Arabistan’a ait Al-Arabiyah

Adası ile İran’a ait Farsi Adaları’na ise sadece karasuyu tanınmış, adı geçen

adalar iki devlet arasındaki kıta sahanlığı sınırını etkilememiştir.425

İngiltere – Fransa Kıta Sahanlığı Davası Kararı’ndan bir yıl sonra

Avustralya ile Papua – Yeni Gine, Avustralya’nın egemenliğinde bulunan ve

bir adalar ülkesi olan Papua – Yeni Gine’nin ana adasının güneyinde yer alan

küçük adaların neden olduğu sorunun çözümü için görüşmeler yapmışlar,

görüşmeler sonucunda her iki ülke de bu adalara tam etki tanınması halinde

hakkaniyete aykırı sonuçların ortaya çıkacağı konusunda görüş birliğine

varmışlar ve bu nedenle sözü edilen küçük adaların sadece balıkçılık

bölgelerine sahip olmaları, ancak kıta sahanlığının sınırlandırılması

konusunda herhangi bir etkilerinin olmamasını kararlaştırmışlardır. Böylece

Avustralya’ya ait adalar Papua-Yeni Gine’nin kıta sahanlığı üzerinde

bırakılmıştır.

425 VAN DYKE, s. 69; BAHCHELI, s. 141.

Page 168: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

160

Yunanistan ile İtalya arasında 1977’de imzalanan ve 1980’de

yürürlüğe giren bir antlaşma ile de iki ülke arasındaki kıta sahanlığı alanları

saptanmıştır. Yunanistan Adriyatik Denizi’ndeki tüm Yunan adalarına tam etki

tanınmasını istemiş, ancak İtalya büyüklüklerini ve kıyıya yakınlıklarını

dikkate alarak Corfu, Keffallinia ve Zakynthos Adaları’na tam etki tanınmasını

kabul etmiş, küçük boyutta olmaları nedeniyle Otranto Kanalı’nda bulunan

Sanos ve Samothrake Adaları’na ve Yunanistan kıyılarına uzak olmaları

nedeniyle Stamfani Adası’na tam etki tanınmasını reddetmiştir. Sonuçta iki

ülke Otranto Kanalı’ndaki adalara 3/4 etki, Stamfani Adası’na da yarım etki

tanınması konusunda anlaşmaya varmışlardır. 426

İncelenen uluslararası hakem ve mahkeme kararları ile devletlerin

ikili uygulamalarından görüldüğü üzere uygulanan uluslararası hukuk

açısından Yunan iddiasını değerlendirirsek, adaların her koşulda kendi

adlarına kıta sahanlığına sahip olabilecekleri görüşü doğru görünmemektedir.

Zira 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 1’inci maddesinin b

fıkrasında ve 1982 B.M.D.H.S.’nin 121’inci maddesinde adalara da kara

ülkeleri için uygulanması öngörülen kuralların uygulanmasının kabulü,

koşullar ne olursa olsun, adaların kıta sahanlığına sahip olacakları ve üstelik

karşılarında yer alan kıta ülkelerine eşit bir biçimde sahip olacakları anlamına

gelmemektedir. Nitekim hiçbir hukuk ya da mantık kuralı kendisinden kat kat

büyük bir kıta ülkesi karşısındaki adalara, aynı boyutlarda kıta sahanlığı

verilmesini doğrulamaya yetmemektedir.427 Bu nedenledir ki U.A.D. 1969

426 BAHCHELI, s. 140-141; VAN DYKE, s. 70-71. 427 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 83.

Page 169: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

161

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’na ilişkin Kararı’nda, kıta sahanlığı

kavramını tanımlayan sözleşme hükümlerinin sınırlandırma sorunlarını

etkilemeyeceğini açıkça bildirmektedir.428 Bu durum, öteki uluslararası yargı

ve hakemlik kararları ve uygulama ile de doğrulanmaktadır. Uluslararası

yargı ve hakemlik kararları, gerek komşu devlet kıta ülkesine yakın bir

konuma sahip olan adaların, gerek –konumu nerede olursa olsun– küçük

boyutlu adaların, karşılarındaki kıta ülkeleri ile aynı ölçüde kıta sahanlığına

sahip olamayacaklarını sürekli olarak kabul etmektedir. Böylece koşullar

elvermediği taktirde, bir başka devletin kıta ülkesine kendi kıta ülkesinden

daha yakın olan adalar ile küçük boyutlu adaların yalnızca karasuları ile

yetinmeleri hukuksal bakımdan uygun görünmektedir. Nitekim B.M.D.H.S.’nin

121’inci maddesinin 3’üncü fıkrası429 “insanın barınmasına imkân vermeyen

veya kendisine ait ekonomik hayatı olmayan kayalıkların kıta sahanlığına

veya münhasır ekonomik bölgeye sahip olamayacağını” öngörürken,

devletler arasında yapılan kimi anlaşmalar öteki devlet kıta ülkesine yakın

adaların karasularıyla yetinmesini kabul etmektedir. Dolayısıyla bu konudaki

Yunan iddiasının hiçbir hukuksal geçerliliği yoktur.430

428 I.C.J. Reports 1969, para 63. 429 Bu istisna dışında, adaların deniz alanlarının, kıta sahanlığı ve ekonomik bölgesinin, kıta ülkesi için öngörülen ilkeler uyarınca saptanacağına 121’inci maddenin 2’nci fıkrasında yer verilmiştir. 121’inci madde hükmünü 1982 B.M.D.H.S.’nin kıta sahanlığı ve ekonomik bölgenin komşu devletler arasında sınırlandırılmasına dair 74 ve 83’üncü maddelerindeki düzenlemeyi dikkate alarak yorumlamak gerekir. Söz konusu düzenleme, Konferans’ta ileri sürülen görüşler ve uluslararası uygulamanın ışığı altında değerlendirildiğinde, bir sınırlandırma durumunda, adaların her halde kıta ülkesine tanınacak aynı haklara haiz olduğu görüşüne dayanak olamaz. Özel durum oluşturan adalara, ana kıtalar gibi kıta sahanlığı tanındığında uluslararası kural olarak ortaya çıkan hakkaniyetin gerçekleşmesi mümkün değildir. TOLUNER, Milletlerarası…, s. 225; DURAN, s. 45. 430 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 83-84; TEZCAN, s.106; EVANS, s. 141-142.

Page 170: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

162

Yunanistan söz konusu iddiası ile siyasal ve ülkesel bütünlük

iddiasına dayanarak Ege’yi tümüyle bir Yunan ülkesi durumuna getirmesinin

olanaksızlığı karşısında adalara karasularının dışında olabildiğince geniş kıta

sahanlığı alanları sağlayarak bu hedefine ulaşmayı amaçlamaktadır.431

C. TÜRKİYE İLE ADALAR ARASINDA EŞİT UZAKLIK İLKESİNİN

UYGULANMASI İDDİASI

Yunanistan’ın Ege’de Türkiye’ye karşı başvurduğu üçüncü iddiası

ise, Türkiye ile adaların Türkiye kıyılarına en yakın bulunanları arasında kıta

sahanlığı sınırlandırılmasının eşit uzaklık ilkesine göre yapılması gerektiğine

ilişkindir.432 Yunanistan söz konusu iddiasına, 7 Şubat 1974 tarihli notasından

başlayarak birçok belgede yer vermektedir. Nitekim, Yunanistan bu iddiasını,

B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı sırasındaki görüşmelerde, Türkiye’ye

verdiği diğer notalarında ve U.A.D.’ye yaptığı tek taraflı başvurusunda da

tekrarlamaktadır.433

Yunanistan, Türkiye ile adalar arasında eşit uzaklık ilkesinin

uygulanması iddiasını uluslararası örf ve âdet hukuku kuralı niteliğini de

kazandığını söylediği 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı

maddesine dayandırmaktadır. Adı geçen maddeye göre, kıta sahanlığı

sınırlandırmasının anlaşma ile gerçekleştirilmesi öngörüldükten sonra,

anlaşma yapılamaması durumunda, “eğer özel durumlar başka türlü bir

sınırlandırmayı gerektirmiyorsa, eşit uzaklık ilkesinin uygulanacağı” kabul

431 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 84; TEZCAN, s.106. 432 KATSOUFROS, s. 93. 433 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 84.

Page 171: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

163

edilmektedir. Böylece, Yunan iddiasının iki öğeyi içerdiği görülmektedir.

Bunlardan birincisi, anlaşma yapılamamışsa, kıta sahanlığı

sınırlandırılmasında genel ilke olan eşit uzaklık ilkesinin uygulanması; ikincisi

ise, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınırlandırmanın Türkiye’ye en yakın

bulunan adalar ile Türkiye kıyıları arasında eşit uzaklık ilkesine göre

yapılmasıdır.434 Görüldüğü üzere Yunanistan, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesindeki düzenlemeyi kıta sahanlığı

sınırlandırılmasında anlaşmanın yapılamadığı durumlarda eşit uzaklık

uygulamasının genel kuralı yani ilkeyi, özel durumların kural dışılığı

oluşturduğu biçiminde yorumlamaktadır.435

Yunanistan’ın iddiaları her türlü dayanaktan yoksundur. 1958

Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinin Türkiye’ye karşı ileri

sürülmesi anılan Sözleşme’ye, Türkiye taraf olmadığı için hukuken

olanaksızdır. Ayrıca 6’ncı maddede yer alan eşit uzaklık ilkesinin örf ve âdet

hukuku kuralı niteliği de kazanmadığı yargı kararlarıyla belirtilmiştir.436

Nitekim U.A.D. 1969 tarihli Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’na

ilişkin Kararı’nda, eşit uzaklık ilkesinin her durumda uygulanması zorunlu bir

ilke olmadığını, eşit uzaklık ilkesinin bir uluslararası örf ve âdet hukuku kuralı

niteliği kazanmadığını, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı

maddesindeki düzenlemenin eşit uzaklığa bir öncelik tanımadığını, 6’ncı

maddede eşit uzaklık - özel durumlar unsurlarından oluşan tek bir ilkenin

434 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 84; BAŞEREN, Ege…, s. 150. 435 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 85. 436 TOLUNER, Milletlerarası …, s. 256; PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 85.

Page 172: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

164

öngörüldüğünü, sınırlandırmada amacın hakkaniyete uygun bir çözüme

ulaşmak olduğunu belirtmiştir.437

İngiltere ile Fransa arasındaki deniz alanlarının sınırlandırılmasına

ilişkin 1977 tarihli Hakem Mahkemesi Kararı’nda da, 1958 Cenevre Kıta

Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde yer alan eşit uzaklık ilkesinin

sadece Sözleşme’ye ilişkin olarak uygulanması zorunlu bir kural olduğu,

ancak örf ve âdet hukuku açısından böyle bir etkiye sahip olmadığı

belirtilmiştir.438

1982 tarihli Tunus-Libya Kıta Sahanlığı Davası’na ilişkin yargısında

da U.A.D. eşit uzaklığın hukuken uygulanması zorunlu bir ilke olmadığı gibi

eşit uzaklık ilkesinin diğer sınırlandırma metotları arasında bir önceliğe de

sahip olmadığını vurgulamış, eşit uzaklığın ancak hakkaniyete uygun bir

çözüme imkân sağladığı taktirde uygulanabileceğini, aksi taktirde diğer

metotların uygulanması gerektiğini bildirmiştir.439

Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığında 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesi hükmünün uygulanması kabul edilse dahi,

Yunanistan’ın bu maddeyi yorumlamak suretiyle gerçekleştirmek istediği

sonuca varılması olanaksızdır. Çünkü daha önce ayrıntılı olarak açıklandığı

gibi eşit uzaklık ilkesi 6’ncı maddedeki tek ilke değildir. Anılan Sözleşme’nin

6’ncı maddesinde kıta sahanlığı sınırlandırılmasında tarafların anlaşmasına

öncelik tanınmıştır. Taraflar arasında kıta sahanlığı sınırlandırılması

437 ELFERINK, s. 55; BROWN, s. 84-87. 438 ELFERINK, s. 55; BROWN, s. 104. 439 BROWN, s. 161.

Page 173: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

165

konusunda bir anlaşma yoksa ve özel durumlar bir başka çözümün kabulünü

haklı kılmıyorsa, ancak o zaman sınırlandırmada eşit uzaklık ilkesinin

uygulanması zorunlu olur. Yani 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin

6’ncı maddesinde eşit uzaklık-özel durumlar unsurlarından oluşan tek bir ilke

öngörülmüştür. Maddede yer alan “özel durumlar” unsurunun işlevi

hakkaniyete uygun bir sınırlandırmanın gerçekleşmesini sağlamaktır.

Yabancı devlet kıyılarının yakınında bulunan adalar, öteden beri, eşit uzaklık

ilkesinin uygulanmasını durduran ve hakkaniyete uygun bir sınırlandırmanın

gerçekleştirilmesini gerekli kılan özel durumlar olarak değerlendirilmiştir. Ege

Denizi’ndeki durumun, özel bir durum olduğu kuşku götürmeyecek kadar

açıktır. Ege Denizi’ndeki Yunan adalarının, Yunanistan’ın esas kara ülkesine

uzak olmalarına karşın Anadolu kıyısının çok yakınında olmaları ve Anadolu

kıyısında bir dizi olarak sıralanmış olmaları, bu konumun, yeryüzünün bir

başka bölgesinde benzerine kolayca rastlanamayacak olan özel bir coğrafi

konum olarak değerlendirilmesini gerekli kılan özelliklerdir.440

Sınırlandırmada eşit uzaklık ilkesinin Anadolu kıyısı ile adalar esas

alınmak suretiyle uygulanması, Anadolu’nun Ege Denizi’ne bakan yüzünün,

adaların Ege Denizi’ne bakan yüzlerinin toplamından daha fazla olmasına

rağmen kıta sahanlığından hiç pay alamaması gibi hakkaniyete tamamen

ters düşen bir durumun ortaya çıkmasına yol açar. Ayrıca Ege Denizi’nde

özel durum sayılabilecek tek özellik yanlış tarafta yer alan Yunan adaları

değildir. Yeryüzünde hakkaniyete uygun bir çözümü ve bunu gerçekleştirecek

440 TOLUNER, Milletlerarası …, s.256-257.

Page 174: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

166

çeşitli metot ve ilkelerin uygulanmasını gerektiren bu özelliklere sahip bir

başka deniz bulmak güçtür.441

Yunanistan, B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı’nda, eşit uzaklık

ilkesinin uygulanmasında adaların da esas alınmasını açıkça öngören

öneriler sunmuş, fakat etkin olamamıştır. Zira 1982 B.M.D.H.S.’nin kıta

sahanlığı ve ekonomik bölgenin sınırlandırılmasına ilişkin 74 ile 83’üncü

maddelerinde eşit uzaklık ilkesi kabul edilmediği gibi eşit uzaklık ilkesinden

hiç bahsedilmemiştir. Kıta sahanlığının sınırlandırılmasına ilişkin 83’üncü

maddede sınırlandırmaya ilişkin ilkelerden çok gerçekleşmesi istenen sonuca

önem verilmiş ve hakkaniyete uygun bir çözümün gerçekleştirilmesi

öngörülmüştür. 1982 B.M.D.H.S.’nin 83’üncü maddesi daha önceki kazai

içtihatlarda istikrarlı bir biçimde sürdürülmüş olan tutumun benimsendiğini,

eşit uzaklık ilkesinin her durumda uygulanması zorunlu bir ilke olmadığını,

ancak hakkaniyete uygun bir sonuca götürdüğü sürece uygulanacağını

göstermektedir.442

Nitekim A.B.D. ile Kanada arasındaki 1984 tarihli Maine Körfezi

Davası’nda Divan, 1969 tarihli yargısına da atıf yaparak eşit uzaklık ilkesinin

hukuken bağlayıcı olan uluslararası örf ve âdet hukuku kuralından

kaynaklanan bir norm olmadığını, eşit uzaklık ilkesinin örf ve âdet hukukunda

öncelikle veya tercihen uygulanması gereken bir metot olarak da kabul

edilmediğini tekrarlayarak, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı

maddesinin olayda kullanılmasına karar verilmiş olması ihtimalinde dahi

441 TOLUNER, Milletlerarası …, s.258. 442 TOLUNER, Milletlerarası …, s.260-261.

Page 175: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

167

kıyıların coğrafi ilişkilerinde esaslı bir değişikliğin ortaya çıkması durumunda

bu halin 6’ncı maddede sözü edilen özel durumlar kapsamına giren bir durum

olarak değerlendirilip farklı sınırlandırma metotlarının uygulanmasını

gerektireceğini belirtmiştir.443

1985 tarihli Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası’nda da Divan, eşit

uzaklık ilkesinin hukuken uygulanması zorunlu bir ilke olmadığına, eşit

uzaklık ilkesinin diğer sınırlandırma metotları arasında bir önceliğe sahip

bulunmadığına, eşit uzaklık ilkesinin hakkaniyete uygun bir çözüme

götürdüğü taktirde uygulanabilen bir metot olduğuna, aksi taktirde diğer

metotların kullanılmasının gerekli olduğuna karar vermiştir.444 Benzer şekilde

1992 tarihli Saint Pierre ve Miquelon Adaları Davası’nda Hakem Mahkemesi,

eşit uzaklık ilkesinin uygulanması zorunlu bir örf ve âdet hukuku kuralı

niteliğinde olmadığını bir kez daha teyit etmiş, 1993 tarihli Greenland – Jan

Mayen Davası’nda da Divan, eşit uzaklık ilkesinin bağlayıcı ve zorunlu bir ilke

olmadığına karar vermiştir.445

II. TÜRKİYE’NİN EGE KITA SAHANLIĞI SINIRLANDIRILMASININ

ESASINA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

A. ANLAŞMANIN ESAS OLMASI GÖRÜŞÜ

Türkiye, 27 Şubat 1974 tarihinde Yunanistan’a verdiği ilk notasından

başlayarak sürekli bir biçimde Ege Kıta Sahanlığı sınırlandırılmasının

443 BROWN, s. 235-236; TOLUNER, Milletlerarası…, s. 237. 444 BROWN, s. 272; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı…,” s. 16. 445 CHARNEY, s. 244-245.

Page 176: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

168

görüşmeler sonucunda gerçekleştirilecek bir anlaşma ile yapılmasını

savunmaktadır. Türkiye’nin bu görüşü, Ege adı verilmeden ve genel bir

biçimde B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı sırasında dile getirildiği gibi,

Türkiye’nin 26 Ağustos 1976 tarihinde Ege Kıta Sahanlığı Davası’na ilişkin

olarak U.A.D.’ye sunduğu gayriresmî görüşlerinde de yer almıştır.446

Türkiye’nin, Ege’de kıta sahanlığını anlaşma yoluyla sınırlandırma

görüşü bir uyuşmazlıkları çözme yöntemi olmanın yanında, ayrıca bir kıta

sahanlığı sınırlandırmasının karmaşıklığı nedeniyle; sınırlandırmanın ilkelerini

en kabul edilir biçimde saptayan esasa ilişkin sınırlandırma ilkesi olarak da

ortaya çıkmaktadır. 447

Türkiye söz konusu görüşünü, bir takım uluslararası sözleşmelerin

kıta sahanlığının sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerine dayandırmaktadır.

Nitekim 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesi ile 1982

B.M.D.H.S.’nin 83’üncü maddesi kıta sahanlığının sınırlandırılması

konusunda anlaşmaya öncelik tanımaktadır.

B. DOĞAL UZANTININ ESAS OLMASI GÖRÜŞÜ

Türkiye’nin kıta sahanlığının sınırlandırılmasının esasına ilişkin ikinci

hukuksal görüşü, sınırlandırmada doğal uzantının temel ölçüt olduğuna

ilişkindir. Türkiye, görüşünün hukuksal dayanağı olarak U.A.D.’nin 1969

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’na ilişkin Kararı’nın özellikle 85’inci

446 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 86. 447 PAZARCI, “Ege’deki Deniz...,” s. 86; TEZCAN, s. 107.

Page 177: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

169

paragrafını göstermektedir. Divan Kararı’nın söz konusu 85’inci paragrafında

her devletin kıta sahanlığının onun ülkesinin doğal uzantısı olduğu ve başka

bir devletin ülkesinin doğal uzantısına girmemesi gerektiği belirtilmiştir.448

Türkiye, Divan’ın 1969 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları Kararı’nın

85’inci paragrafına dayanarak 27 Şubat 1974 tarihli cevabi notasında, Ege’de

deniz yatağının önemli bir bölümünü Anadolu Yarımadası’nın doğal

uzantısının oluşturduğunu, dolayısıyla Anadolu’nun doğal uzantısı üzerinde

bulunan Yunan adalarının kendilerine has kıta sahanlıklarının bulunmadığını,

bu adaların Yunan anakarasına uzaklıklarına rağmen Türkiye’ye çok yakın

olmaları ve Yunan anakarası ile adalar arasında açık deniz alanlarının

bulunması nedeniyle adaların Yunan Yarımadası’nın devamı niteliğinde

olduklarının kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.449

Türkiye’nin doğal uzantının esas olması görüşü, ayrıca genel bir

biçimde B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı sırasında gerek tek ya da

diğer ülkelerle ortak olarak sunduğu önerilerinde gerek temsilcilerinin

konuşmalarında yer almaktadır.450

Daha önce ayrıntılı olarak incelendiği üzere Ege Denizi’nin deniz

dibi, “Ege Oluğu” denilen bir doğal kesintiyle “S” şeklinde kuzeyden güneye,

nispeten Yunanistan anakara ülkesine daha yakın bir eksende ikiye

bölünmekte ve bu kesinti her iki devletin kıta ülkelerinin deniz altındaki doğal

uzantısının sınırını oluşturmaktadır. Söz konusu doğal uzantının üzerinde

448 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 86-87; ELFERINK, s. 51; BAŞEREN, Ege…, s. 151. 449 27 Şubat 1974 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 37-39. 450 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 86; BAŞEREN, Ege…, s. 151.

Page 178: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

170

bulunan ve büyük bölümüyle Yunanistan’a ait olan adalar, sözü edilen doğal

uzantının su üzerine çıkmış çıkıntılarından başka bir şey değildir. Bu nedenle

de kıta sahanlığı hakları olamayacaktır.451

C. HAKÇA İLKELERİN UYGULANMASI

Türkiye’nin Ege Denizi Kıta Sahanlığı uyuşmazlığının esasına ilişkin

hukuksal görüşlerinden üçüncüsünü, hakça ilkelerin uygulanması

oluşturmaktadır. Türkiye’ye göre, kıta sahanlığının sınırlandırılmasında esas

amaç hakça bir çözüme ulaşılmasıdır ve bu nedenle hakça çözüme

ulaşılması için hakça ilkelerin uygulanması gerekir.452

Türkiye hakça ilkelerin uygulanması görüşünü, ilk olarak

Yunanistan’a verdiği 27 Şubat 1974 tarihli cevabi notasında, eşit uzaklık

ilkesini reddederken, U.A.D.’nin 1969 tarihli Kararı’ndan verdiği pasajlar

çerçevesinde ileri sürmüştür. Yine Türkiye’nin B.M. Üçüncü Deniz Hukuku

Konferansı’nda genel olarak kıta sahanlığı sınırlandırılması ilkelerinin

değerlendirilmesi sırasında, eşit uzaklık ilkesini reddederken hakça ilkelerden

bahsettiği görülmektedir.453 Ayrıca Türkiye’nin 18 Kasım 1975 tarihli

notasında, kıta sahanlığı sınırının çizilmesinin son derece karmaşık sorunlar

içermesi ve bölgenin özellikleri nedeniyle bölgenin sınırlandırılmasının her iki

451 BAŞEREN, Ege…, s. 151. 452 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s.87. 453 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 87; BAŞEREN, Ege..., s. 152.

Page 179: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

171

tarafın kabul edebileceği hakça bir çözüm bulunarak gerçekleştirilebileceği

belirtilmiştir.454

1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nin, kıta sahanlığının

sınırlandırılmasına ilişkin 6’ncı maddesinde, aynı kıta sahanlığına kıyısı olan

devletlerin sınırlandırmayı anlaşma yoluyla gerçekleştirmesi öngörülmüş,

ancak böyle bir anlaşma gerçekleştirilememiş ve özel durumlar başka bir

sınırlandırmayı gerektirmiyorsa, sınırlandırmanın eşit uzaklık ilkesine göre

yapılacağı belirtilmiştir. Sözleşme’nin anılan hükmündeki eşit uzaklık ilkesinin

esas kuralı, özel durumların kural dışılığı oluşturduğu biçiminde

değerlendirilse de, özel durumlar kavramı içine giren durumların

belirlenmesinde karşılaşılan zorluklar ve eşit uzaklık ilkesi uygulandığında

hakça olmayan her sonucun özel durum oluşturmasının, Sözleşme

hükmünde de hakça ilkelerin uygulanmasının kabul edildiğini göstermektedir.

Bu görüş günümüzde hem yazarlarca hem de uluslararası mahkemelerce

kabul edilen yorumu oluşturmaktadır.455

Kıta sahanlığı sınırlandırmasında hakça ilkeler U.A.D.’nin 1969 tarihli

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davaları’na ilişkin Kararı’nda ve takip eden

birçok kararında yer almıştır. 1969 tarihli Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı

Davaları’na ilişkin yargısında U.A.D. sınırlandırmanın bölgenin tüm ilgili

koşullarının dikkate alınması suretiyle, hakça ilkeler doğrultusunda anlaşma

454 18 Kasım 1975 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 40-42; I.C.J. Pleadings, s. 70 -74; BAŞEREN, Ege..., s. 152; KABAALİOĞLU, s. 94. 455 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II..., s. 370; BAŞEREN, Ege..., s. 163.

Page 180: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

172

ile yapılmasını öngörmüştür. Aynı Karar’da ayrıca bazı jeolojik koşulların

mevcudiyeti halinde eşit uzaklık ilkesinin uygulanmasının tartışmasız bir

şekilde hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğu vurgulanmış; sonuç

olarak, kıta sahanlığı sınırlandırılacak olan devletlerin kıyılarının coğrafi

yapılarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesinin önemine işaret edilerek

sınırlandırmada uygulanacak hakça ilkelerin sınırlı sayıda olmadığı

belirtilmiştir.456

1977 tarihli İngiltere - Fransa Davası’nda Hakem Mahkemesi hakça

ilkeleri kararın temel kuralı olarak benimsemiş, coğrafyanın özel yapısı

nedeniyle değişik yörelerde farklı yöntemlerin uygulanması gerektiğini,

adalara ana kıtalar gibi kıta sahanlığı tanınamayacağını, hakkaniyete uygun

sınırlandırmanın gerçekleştirilebilmesi için coğrafi yapının özellikleri yanında,

ilgili ülkelerin güvenlik ve ulaşım gibi gereksinimlerinin de göz önüne alınması

gerektiğini belirtmiştir.457

1982 tarihli Tunus – Libya Kıta Sahanlığı Davası’na ilişkin Kararı’nda

Divan, incelemesine sınırlandırılacak alanın niteliğini araştırarak başlamış ve

hakça ilkelerin kıta sahanlığı sınırlandırmasında temel ilke olduğunu kabul

etmiştir. Bu yargısında Divan, hakkaniyet kavramının hukuk olarak doğrudan

tatbik edilebilir genel bir prensip olduğunu belirtmiştir.458

456 BROWN, s. 54-56. 457 BROWN, s. 103-104; BAŞEREN, Ege..., s. 164. 458 PAZARCI, “Uluslararası Adalet Divanı’nın...,” s. 43.

Page 181: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

173

1982 B.M.D.H.S.’nin 83’üncü maddesinde; kıyıları karşı karşıya veya

yan yana olan devletler arasında kıta sahanlığının sınırlandırılmasının,

hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyla, Uluslararası Adalet Divanı

Statüsü’nün 38’inci maddesinde459 belirtilen uluslararası hukuka göre

anlaşma ile gerçekleştirileceği hükme bağlanmıştır. Bu da, barışçı yollar

çerçevesinde sınırlandırmanın hakça ilkelere göre gerçekleştirileceğinin

kabulü demektir.460

Nitekim 1985 tarihli Libya – Malta Kıta Sahanlığı Davası’na ilişkin

yargısında Divan, hakkaniyetten ne anlaşılması gerektiğini belirtmiştir.

Divan’a göre, “hakkaniyet hem elde edilecek neticeyi hem de bu neticeye

varmak için kullanılan araçları vasıflandırmada kullanılmıştır.”461 Bu nedenle

kullanılan terim tatmin edici olmamakla birlikte asıl olan neticedir. Varılacak

neticenin hakkaniyete uygun olması gerekir. Ancak neticenin hakkaniyete

uygun olabilmesi için uygulanacak metodun da hakkaniyete uygun çözüme

459 Uluslararası Adalet Divanı Statüsü md. 38

1. Ödevi, kendisine havale edilen uyuşmazlıkları devletlerarası hukuka uygun olarak çözmek olan Divan: a) Uyuşmazlık halindeki devletlerce tahsisen kabul edilmiş kaideler koyan gerek genel, gerek özel milletlerarası anlaşmaları; b) Hukuk kaidesi olarak kabul edilmiş olan umumi bir tatbikatın beyyinesi olarak milletlerarası teamülü; c) Medeni milletlerce kabul edilen genel hukuk prensiplerini; d) 59’uncu madde hükmü mahfuz kalmak şartıyla, hukuk kaidelerinin tayininde yardımcı vasıta olarak muhtelif milletlerin adli kararları ve en yetkili müelliflerinin doktrinlerini; tatbik eder. 2. İşbu hükümler taraflar mutabık iseler Divan’ın hak ve nisfetle karar vermek yetkisine halel getirmez. Statü’nün 59’uncu maddesinde de Divan kararlarının sadece davaya taraf olan devletler açısından ve karara konu olay ile ilgili olarak bağlayıcı olduğu belirtilmektedir. Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün tam metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası..., s. 137-149. 460 PAZARCI, “Uluslararası Hukuk II...,” s. 371; BAŞEREN, Ege..., s. 164. 461 GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı...,” s. 16.

Page 182: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

174

imkân sağlayan bir metot olması yani sınırlandırmada hakça ilkelerin

uygulanması gerekmektedir.462

Ayrıca 1984 tarihli Maine Körfezi Davası Kararı’nda U.A.D., 1992

tarihli Saint Pierre ve Miquelon Adaları Davası Kararı’nda Hakem

Mahkemesi, 1993 tarihli Greenland – Jan Mayen Davası Kararı’nda U.A.D.,

1999 tarihli Eritre – Yemen Davası Kararı’nda Hakem Mahkemesi,

sınırlandırmanın hakça ilkelere göre yapılması kuralını benimsemişlerdir.463

Hakça ilkelerin özellikleri ve kapsamına gelince, yukarıda belirtilen

mahkeme ve hakemlik kararları çerçevesinde, ilk vurgulanması gereken

nokta, hakça ilkelerin “ex aequo et bono” çözüm yolundan farklı olduğudur.

Hakça ilkeler uygulanan hukukun bir öğesi olup, mahkemelere hukuk dışı

verilerin de göz önünde tutulması suretiyle karar verme yetkisini tanıyan ex

aequo et bono çözüm yolundan ayrılmaktadır. Başka bir deyişle, bir

uyuşmazlıkta, hak ve nisfetle karar verme diye adlandırdığımız, ex aequo et

bono çözüm yönteminin bir uluslararası mahkemece uygulanabilmesi için,

tarafların bu yönde kesin rızası gerekmektedir. Söz konusu durumda Divan,

tarafların isteği doğrultusunda, herhangi bir kurala bağlı olmadan serbestçe

hakkaniyete uygun bulduğu kararı verir. Bu olağanüstü bir yetkidir. Oysa

uluslararası hukukun olağan kaynaklarından doğan ve uygulanan hukukun

bir parçasını oluşturan hakça ilkelerin bir uluslararası mahkemece

462 GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı...,” s. 16. 463 Ayrıntılı bilgi için bkz. ACER, s. 85-87.

Page 183: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

175

uygulanabilmesi için, tarafların bu yönde herhangi bir özel rızası

gerekmemektedir.464

Hakça ilkelerin uygulanmasında vurgulanması gereken ikinci nokta,

hakça ilkelerin somut olarak belirlenmesinde göz önünde tutulması gereken

verilerin çok değişik olabileceğidir. Böylece her somut olayda hakkaniyete

uygun sonucu sağlayacak tüm verilerin sınırlandırmada hesaba katılması

gerekmektedir. Bu nedenle söz konusu bölgenin anlamlı bütün verilerinin

değerlendirilmesi sonucu bir karara varılmalıdır. Uygulamada ve mahkeme

kararlarında kıta sahanlığı sınırlandırmalarına ilişkin olarak üzerinde durulan

hakça ilkeler öğeleri tahdidi olmamakla birlikte; yer bilimsel öğeler, coğrafi

öğeler, bölgede saptanmış başka sınırların varlığı, devletlerin yaşamsal

çıkarları, sınırlandırılacak ülkenin hukuksal statüsü, bölgede ortak petrol

yatağı varlığı, tarihsel hakların varlığı gibi öğelerdir.465

Yukarıda bahsedilen tüm verilerin ışığı altında, Ege Denizi’nde

yapılacak kıta sahanlığı sınırlandırması, Ege Denizi Kıta Sahanlığı’nın jeolojik

ve jeomorfolojik bakımdan Anadolu’nun doğal uzantısı olduğu ve Ege Oluğu

ile Yunanistan’ın anakara ülkesi yakınında kesintiye uğradığı gerçeği ile

Yunanistan’a ait olan ve Anadolu sahillerine yakın adaların Türkiye’nin

anakarasının üzerinde bulunduğu, Ege Denizi kıyılarının özellikleri ve

Türkiye’nin bölgedeki ulaştırma ve güvenlik gibi yaşamsal çıkarları göz önüne

alınarak tartılması ve hakkaniyete uygun bir sonuca varılmasıyla mümkün

olacaktır. Böylece gerek uluslararası yargı ve hakemlik kararlarının sürekli

464 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II..., s. 372; GÜNDÜZ, “Kıta Sahanlığı...,” s. 17. 465 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II..., s. 372-373.

Page 184: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

176

olarak kabul ettiği gerek B.M.D.H.S.’nin içerdiği bu ilkenin Türkiye tarafından

bundan böyle en temel verilerden biri olarak kullanılması hem kolay hem de

yerinde olacaktır.466

D. ADALARIN ÖZEL DURUMLAR OLUŞTURMASI GÖRÜŞÜ

Türkiye’nin hukuksal görüşlerinden dördüncüsü, bir bölgede adaların

bulunmasının kıta sahanlığı sınırlandırması açısından özel durumlar

oluşturduğu ve bunların özellikle coğrafi konumları ve öteki özelliklerine bağlı

olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşüdür.467

27 Şubat 1974 tarihli cevabi notasında Türkiye, bazı anlaşmaları da

örnek göstererek uluslararası uygulama tarafından oluşturulan kuralların kıta

sahanlığının sınırlandırması konusunda konumları ve özel durumları dikkate

alınmadan tüm adalara eşit değer verilmesini reddettiğini, Ege Adaları’nın ve

tüm Ege Denizi’nin özel durumların tipik bir örneğini oluşturduğunu

belirtmiştir.468 Türkiye adaların özel durumlar oluşturması görüşünü, ayrıca

B.M. Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı sırasında yapılan konuşmalarda ve

Konferans’a sunduğu Türk madde taslaklarında ileri sürmüştür. Günümüzde

adaların özel durum oluşturması görüşü, hakça ilkelerin uygulanması

görüşünün tamamlayıcısı olarak kullanılmaktadır.469

466 PAZARCI, “Ege’deki Deniz...,” s. 87. 467 PAZARCI, “Ege’deki Deniz…,” s. 87. 468 AHNISH, s. 360; 27 Şubat 1974 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 37-39. 469 PAZARCI, “Ege’deki Deniz...,” s. 87-88.

Page 185: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

177

Daha önce açıklandığı gibi, 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı

Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde yer alan özel durumlar Sözleşme’de tarif

edilmemiştir. Bununla beraber, uygulamada kıyının özel biçimi, kıyıların

uzunluğu arasında belirgin farklar olması, sınırlandırılacak alanda adaların ve

özellikle yabancı devlet kıyılarına yakın adaların bulunması özel durumlar

olarak mütalaa edilmektedir.470 Ege Denizi’ndeki adaların özel bir durum

oluşturduğu kuşku götürmeyecek kadar açıktır. Yunanistan’a ait çok sayıda

ada ve adacığın, Türkiye anakarasının çok yakınında bulunması ve söz

konusu adaların Anadolu’yu, kuzeyden güneye bir dizi halinde kapatması;

ayrıca çok sayıda ada, adacık ve kayalığın egemenliklerinin tartışmalı olması

Ege Denizi’ni dünyadaki denizler arasında özel önemi haiz bir deniz

konumuna getirmiştir. Bu itibarla Ege Denizi’nde yapılacak kıta sahanlığı

sınırlandırmasının hakkaniyete uygun olabilmesi için, Ege Denizi’nde özel

durum oluşturan adaların dikkate alınması gerekmektedir.

E. EGE DENİZİ’NİN YARI – KAPALI DENİZ OLMASI GÖRÜŞÜ

Türkiye’nin ileri sürdüğü hukuksal görüşlerden beşincisi, Ege’nin

yarı–kapalı bir deniz olduğu ve bu nedenle Ege Denizi’nde bölgenin niteliğine

uygun olarak özel kuralların uygulanması gerektiği görüşüdür.471 Türkiye Ege

Denizi’nin yarı-kapalı bir deniz olduğu görüşünü ilk defa Yunanistan’a verdiği

27 Şubat 1974 tarihli notasıyla belirtmiş, müteakiben B.M. Üçüncü Deniz

470 TOLUNER, Milletlerarası Hukuk Açısından..., s. 28; TOLUNER, Milletlerarası..., s.205. 471 PAZARCI, “Ege’deki Deniz...,” s. 88.

Page 186: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

178

Hukuku Konferansı esnasında Konferans’a sunduğu ve Ege’den söz

etmeyen madde taslakları ile de görüşünü desteklemiştir.472

Daha önce haklarında yazılı düzenleme bulunmayan kapalı ve yarı -

kapalı denizler, 1982 B.M.D.H.S.’nin IX’uncu Kısmında 122 ve 123’üncü

maddelerde düzenlenmiştir. Sözleşme’nin 122’nci maddesinde yarı-kapalı

deniz kavramı “iki veya daha çok devlet tarafından çevrili ve diğer bir denize

veya okyanusa dar bir geçitle bağlı bulunan veyahut da bütünüyle veya

büyük bir bölümü ile, iki veya daha çok devletin karasularından ve münhasır

ekonomik bölgelerinden oluşan bir körfez, bir deniz havzası veya bir deniz”

şeklinde tanımlanmıştır.473

Sözleşme’nin 123’üncü maddesinin474 birinci cümlesi kapalı veya

yarı-kapalı denizlere kıyısı olan devletler arasında işbirliğini öngörmektedir.

472 Şule GÜNEŞ, “12 Mil Sorunu ve Ege’nin Yarı-Kapalı Statüsü,” Dış Politika Dergisi, C:VI, S:1 (Nisan 1995), s. 78; PAZARCI, “Ege’deki Deniz...,” s. 88; Ayrıca 27 Şubat 1974 tarihli Türk notası metni için bkz. I.C.J. Application 1976, s. 37-39. 473 1982 B.M.D.H.S. md. 122 metni için bkz. ÖZMAN, Birleşmiş Milletler..., s. 55; Kapalı ve yarı-kapalı denizleri birlikte ele alan anılan hükümdeki tanımın dayandığı ölçütler coğrafi ve hukuki nitelik taşıyan iki ayrı grupta toplanabilir. Tanımda, bir taraftan iki ya da daha fazla devlet tarafından çevrili körfez, deniz havzası veya denizin diğer bir denize veya okyanusa dar bir geçitle bağlı bulunması gibi coğrafi ölçütlere; diğer taraftan da, kapalı ve yarı-kapalı denizlerin iki ya da daha fazla devletin karasuları ve münhasır ekonomik bölgelerinden oluşacağını belirten hukuki ölçütlere yer verilmiştir. Ege Denizi, Yunanistan ve Türkiye ile çevrili olduğu için, coğrafi ölçütler içinde yer alan “iki veya daha çok devlet tarafından çevrili olma” koşulunu sağlamaktadır. Hukuki ölçüte dayanarak diğer bir denize olan geçit sayısı ne olursa olsun, küçük bir yüzölçümüne sahip olan denizler de yarı-kapalı deniz olarak kabul edilebileceklerdir. Ege’yi diğer denizlere bağlayan birden çok geçit olmasına rağmen, büyük bir bölümü ile Türkiye ve Yunanistan’ın karasularından oluştuğu ve her iki devletin 200 millik münhasır ekonomik bölge ilan etmeleri durumunda bütünüyle bu bölge içinde yer alacağı için diğer zorunlu ölçüt olan “bütünüyle veya büyük bir bölümü ile iki veya daha çok devletin karasularından ve münhasır ekonomik bölgelerinden oluşma” ölçütünü de karşılamaktadır. Böylelikle Ege Denizi’nin yarı-kapalı deniz olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. BAŞEREN, Ege..., s. 11-12; GÜNEŞ, s. 75-76. 474 1982 B.M.D.H.S. md. 123 metni için bkz. ÖZMAN, Birleşmiş Milletler..., s. 55.

Page 187: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

179

123’üncü madde hükmünün geri kalan kısmında sıralanan işbirliği konuları,

sınırlayıcı olarak değil, örnek olarak sayılmıştır.475

1982 B.M.D.H.S.’de kapalı ve yarı-kapalı denizlerle ilgili IX’uncu

Kısım dışında Sözleşme’nin 70’inci maddesinde476 kapalı ve yarı-kapalı

denizlere kıyısı olan devletler “coğrafi bakımdan elverişsiz devlet”

kapsamında değerlendirilmiş ve bu tür devletlerin, komşu devletlerin

münhasır ekonomik bölgelerinden, belirli koşullarda avlanabileceği

öngörülmüştür.477 Coğrafi bakımdan elverişsiz devlet coğrafi konumu

nedeniyle denizlerden yeterince yararlanamayan devlettir. Kapalı ve yarı –

kapalı denizlere kıyıdaş devletlerin, coğrafyası elverişsiz devletlere örnek

olarak gösterilmesi, söz konusu denizlerin dünya denizleri içinde özel durum

oluşturduklarının kanıtıdır.478

Yukarıda bahsedilen hususlar göz önüne alındığında, kapalı ve yarı -

kapalı denizlerde gerçekleştirilecek deniz alanlarının sınırlandırılması

işlemlerinde, geniş deniz alanları için öngörülen kuralların uygulanması

adaletsiz sonuçlara yol açabileceğinden,479 bu denizlerde gerçekleştirilecek

deniz alanlarının sınırlandırılmasında uygulanacak kurallar, geniş deniz

alanlarının sınırlandırılmasında uygulanan kurallardan farklı olmak

durumundadır. Böylece kapalı ve yarı - kapalı denizlere ilişkin sorunların

çözümünde genel deniz hukuku kurallarındaki düzenlemelerin değil, bölgenin

475 BAŞEREN, Ege..., s. 13; Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz. GÜNEŞ, s. 76-77. 476 1982 B.M.D.H.S. md. 70 metni için bkz. ÖZMAN, Birleşmiş Milletler..., s. 34-35. 477 BAŞEREN, Ege..., s. 12 (dipnot 36). 478 GÜNEŞ, s. 77. 479 GÜNEŞ, s. 87.

Page 188: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

180

özelliklerine uygun olarak yapılan bölgesel düzenlemelerin esas alınması

doğru olacaktır.480

Diğer taraftan kıta sahanlığının sınırlandırılması konusundaki

uygulanan uluslararası hukuk kuralları sınırlandırmanın, hakkaniyete uygun

sonuca varacak şekilde yapılmasını öngörmekte ve denizlerin yarı - kapalı

olma özelliğinin, sınırlandırma uyuşmazlıklarında diğer koşullar yanında göz

önünde bulundurulması gerektiğine hükmetmektedir. 481 Nitekim U.A.D. 1985

tarihli Libya - Malta Kıta Sahanlığı Davası Kararı’nda, Akdeniz gibi yarı-kapalı

denizlerde komşu devletler arasında deniz alanlarının sınırlandırılmasının

bölgenin coğrafi durumuyla yakından ilgili olduğunu belirtmektedir.482

1982 B.M.D.H.S. hükümlerine göre yarı – kapalı deniz olan Ege

Denizi’nin diğer özellikleriyle birlikte bu özelliğinin de dikkate alınarak

oluşturulacak özel kurallar – bölgesel düzenlemelerle sınırlandırılması

suretiyle hakkaniyete uygun sonuca varılabilecektir.

F. LOZAN DENGESİ

Yarı hukuksal yarı siyasal nitelikli Lozan dengesi görüşüyle Türkiye,

Lozan Barış Antlaşması’nın Ege Denizi’nde Türkiye ile Yunanistan arasında

bir denge kurduğunu ve Ege Denizi’nin iki devlet tarafından eşit kullanımının

gerektiğini belirterek bu dengenin kıta sahanlığı sınırlandırması açısından da

gözetilmesini savunmaktadır. Lozan dengesi görüşü kamuoyuna 19 Haziran

480 GÜNEŞ, s. 88. 481 GÜNEŞ, s. 87-88. 482 I.C.J. Reports 1985, para 47.

Page 189: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

181

1976 tarihinde İkinci Bern görüşmeleri sırasında Türk Heyeti tarafından

açıklanmıştır.483 Ayrıca Türk tarafının söz konusu görüşleri, 1 - 4 Aralık 1978

tarihlerinde iki devlet teknik heyetlerinin Paris’te yaptıkları kıta sahanlığı

görüşmeleri esnasında basına da yansımıştır.484

Türkiye ile Yunanistan arasında bir denge kurmayı amaçlayan Lozan

Barış Antlaşması’nda karasularının genişliği konusunda açık bir hüküm

mevcut değildir. Bununla beraber Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı

dönemde Türkiye ve Yunanistan’ın karasuları 3 deniz mili olarak

belirlenmişti.485 Buna bağlı olarak Ege Denizi’nde geniş bir açık deniz alanı

bırakılmıştı.486 Ancak Yunanistan, 17 Eylül 1936 tarih ve 230 sayılı

Yunanistan Karasuları Hududunun Tespiti Hakkında Kanun ile karasularını

tek taraflı olarak 3 milden 6 mile çıkarmıştır.487 Türkiye ise, o tarihten 28 yıl

sonra 15 Mayıs 1964 tarih ve 476 sayılı Karasuları Kanunu488 ile karasularını

6 mile çıkarmıştır.489

483 PAZARCI, “Ege Denizi’nde...,” s. 88; BAŞEREN, Ege..., s. 152-153. 484 BAŞEREN, Ege..., s. 153. 485 AYDOĞAN, s. 36; The Aegean Problem in Turkish Greek Relations, s. 43; AKLAR, s. 26; BAŞEREN, Ege..., s. 153; Antlaşma’nın 12 nci maddesi hükmü bu yoruma imkân tanımaktadır. Ege’de karasularının genişliği 3 deniz mili iken, Türk karasuları yaklaşık %3.8, Yunan karasuları ise yaklaşık % 21.8’di. 486 Bu durumda açık deniz alanı yaklaşık % 74.4’tü. 487 KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği...,” s. 19. 488 15 Mayıs 1964 tarih ve 476 sayılı Karasuları Kanunu metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası..., s. 461-462. 489 AYDOĞAN, s. 37.

Page 190: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

182

Günümüzde her iki ülkenin Ege’deki karasularının genişliği 6 deniz

milidir.490 Ege’nin şu anki durumunda açık deniz alanı yaklaşık %74.4’ten

yaklaşık %48.85’e düşmüş, Türk karasuları yaklaşık %3.8’den yaklaşık

%7.47’ye, Yunan karasuları ise, yaklaşık %21.8’den yaklaşık %43.68’e

yükselmiştir.491

Türkiye’nin taraf olmadığı 1982 B.M.D.H.S. 16 Kasım 1994 tarihinde

yürürlüğe girmiş,492 Sözleşme 1 Haziran 1995 tarihinde Yunan

Parlamentosu’nda onaylanarak Yunanistan 1982 B.M.D.H.S.’nin tarafı

olmuştur.493 Yunanistan anılan Sözleşme’nin “karasularının genişliği”

başlığını taşıyan 3’üncü maddesine494 dayanarak, 1995 yılında Meclis Kararı

çıkararak karasularını 12 deniz miline genişletme hakkını uygun bir zamanda

ve ulusal stratejisi çerçevesinde kullanacağını açıklamıştır. 495

490 15 Mayıs 1964 tarih ve 476 sayılı Karasuları Kanunu, 20 Mayıs 1982 tarih ve 2674 sayılı Karasuları Kanunu ile yürürlükten kaldırılmış, anılan Kanun’un 1’inci maddesi; Türk karasularının ilke olarak 6 mil olduğu hükmünü getirmiş, ancak Bakanlar Kurulu’nun, belirli denizler için o denizlerle ilgili bütün özellikleri ve durumları göz önünde bulundurmak ve hakkaniyet ilkesine uygun olmak şartıyla, 6 deniz milinin üzerinde karasuları tespit etmeye yetkili olduğunu bildirmiştir. Bahse konu yetkiyi kullanan Bakanlar Kurulu, 29 Mayıs 1982 tarih ve 8/4742 sayılı Kararı’yla Akdeniz ve Karadeniz’de karasularının genişliğini 12 deniz mili olarak belirlemiş, Ege’deki 6 deniz mili olan karasularının genişliği konusunda ise, bir değişikliğe yol açmamıştır. KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği...,” s. 19-20; ORAN, Türk..., s. 751-752; Ayrıca 20 Mayıs 1982 tarih ve 2674 sayılı Karasuları Kanunu metni ile 29 Mayıs 1982 tarih ve 8/4742 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası..., s. 462. 491 Oranlar için bkz. The Aegean Problem in Turkish Greek Relations, s. 43; AYDOĞAN, s. 37; GÜREL, s. 76; Ayrıca oranlar konusunda makale ve kitaplarda farklı yüzdeler belirtilmektedir. Bkz. BAHCHELI, s. 142; ORAN, Türk..., s. 753; AKLAR, s. 26; Ege’de bugünkü durumu gösteren harita için bkz. Ek-20. 492 PAZARCI, Uluslararası Hukuk II..., s. 293. 493 KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği...,” s. 21. 494 1982 B.M.D.H.S. md.3 – Karasularının genişliği Her devletin, karasularının genişliğini bu Sözleşmeye uygun şekilde belirlenen esas hatlardan itibaren 12 deniz milini aşmayan bir sınıra kadar tespit etme hakkı vardır. ÖZMAN, Birleşmiş Milletler..., s. 4. 495 KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği...,” s. 21; AKLAR, s. 27.

Page 191: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

183

Türkiye de, Ege’deki hak ve menfaatlerinin gasp edilmesi anlamına

gelen böyle bir kararı tanımayacağını ve bunu bir savaş nedeni (casus belli)

olarak kabul edeceğini 8 Haziran 1995 tarihli Parlamento Kararı’yla

açıklamıştır.496

Türkiye’nin bu tepkisi karşısında Yunanistan, geri adım atmış,

karasularını 12 mile genişletme hakkının hukuki olarak varolduğunu zaman

zaman gündeme getirmeye devam etmiştir.

Yunanistan’ın karasularını 1982 B.M.D.H.S.’nin 3’üncü maddesine

dayanarak 12 mile çıkarması halinde Türkiye’nin karasuları alanı çok cüzi bir

artışla yaklaşık % 8.76’ya yükselirken, Yunan karasuları yaklaşık %28’lik bir

artışla yaklaşık %71.53’e yükselecek, bununla birlikte açık deniz alanı

yaklaşık %30 luk bir daralmayla yaklaşık % 19.71’e gerileyecektir. 497

Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarması durumunda, Ege’de

açık deniz alanları yok denecek kadar azalacak, Ege Denizi tamamen

Yunanistan’ın eline geçecek ve bir Yunan Gölü haline gelecektir. 498 Bu

takdirde Türkiye’nin Akdeniz’e açılması için bir koridor kalmayacaktır. 499

Böyle bir ihtimalde, örneğin İstanbul’dan hareketle İskenderun’a giden bir

Türk gemisi, Ege Denizi’nin büyük bir kısmında Yunan karasularından

496 ORAN, Türk..., s. 752; AKLAR, s. 27. 497 The Aegean Problem in Turkish Greek Relations, s. 41; Ayrıca oranlar konusunda makale ve kitaplarda farklı yüzdeler belirtilmektedir. Bkz. BAHCHELI, s. 142; ORAN, Türk..., s. 753; AKLAR, s. 26; Ayrıca karasuları 12 mile çıkarıldığında Ege’deki durumu gösteren harita için bkz. Ek- 21. 498 The Aegean Problem in Turkish Greek Relations, s. 46; AYDOĞAN, s. 37. 499 ÖZÜERMAN, s. 161.

Page 192: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

184

geçmek zorunda kalacaktır.500 Ege Denizi’ndeki mevcut canlı ve cansız doğal

kaynaklar da Yunanistan’ın eline geçecektir. Ege Denizi’nde ve üstündeki

hava sahasında Türk Silahlı Kuvvetleri askerî eğitim ve tatbikat

yapamayacak, Türkiye’nin güvenliğine ilişkin tedbirleri alma olanakları

kısıtlanacaktır. Ayrıca Ege’de karasuları 12 mile çıkarıldığında, Ege Kıta

Sahanlığı’nın büyük çoğunluğu Yunanistan’a ait olacak aynı oranda münhasır

ekonomik bölge hakları da Yunanistan’a devredilmiş olacaktır. 501 Kısacası

Yunanistan karasularını 12 mil olarak Türkiye’ye kabul ettirecek olursa, iki

devlet arasındaki kıta sahanlığı sorunu da Yunanistan’ın istediği gibi

çözülmüş, kıta sahanlığı alanlarının çoğu Yunan karasularının içinde

kalmış,502 hem denizde hem havada Yunanistan, aynı oranda egemenlik

alanını Türkiye aleyhine genişletmiş olacaktır.

Daha önce ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, Oniki Adalar dışındaki

Doğu Ege Adaları Yunanistan’a devredilirken, adaların silahsızlandırılması

1923 Lozan Barış Antlaşması’nın 12 ve 13’üncü, Lozan Boğazlar

Sözleşmesi’nin 4 ve 6’ncı maddeleri uyarınca hükme bağlanmıştı. Ayrıca

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 10 Şubat 1947 tarihinde İtalya ile imzalanan

ve Türkiye’nin taraf olmadığı Paris Barış Antlaşması’nın 14’üncü maddesi,

İtalyan egemenliğine giren Oniki Adalar ve ona bitişik adacıkların

egemenliğini Yunanistan’a bırakırken, askerden arındırılmış bir statüye

konulacaklarını öngörmüştür. Bu hükümlere rağmen Yunanistan’ın 1960’lı

500 Mehmet GÖNLÜBOL ve Diğerleri, Olaylarla Türk Dış Politikası, (1919-1995), 9. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1996, s. 581. 501 KURUMAHMUT, “Ege’de Egemenliği...,” s. 23. 502 ACER, s. 144.

Page 193: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

185

yıllardan itibaren adaları silahlandırmaya başlamasıyla503 Ege’deki Yunan

varlığı Türkiye için kaygı verici duruma girmiştir.

Sonuç olarak, Ege’de karasuların 3 milden 6 mile çıkarılması ve

silahsızlandırılması öngörülen adaların silahlandırılması ile Lozan Barış

Antlaşması’nın kurduğu denge günümüzde Türkiye aleyhine bozulmuştur. Bu

dengenin bir de kıta sahanlığının hakkaniyete aykırı olarak

sınırlandırılmasıyla alt üst olması kabul edilemez bir durumdur.

III. EGE KITA SAHANLIĞI SINIRLANDIRILMASININ ÇÖZÜM

YOLLARINA İLİŞKİN TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’IN GÖRÜŞLERİ

Uluslararası uyuşmazlıklar niteliklerine göre hukuki uyuşmazlıklar ve

siyasî uyuşmazlıklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Hukuki uyuşmazlıklar; iki

devlet arasında bir hukuk kuralının uygulanması ya da yorumlanması

yüzünden çıkan uyuşmazlıklardır. Siyasî uyuşmazlıklar ise, uluslararası

hukukun düzenlemediği bir alanda çıkan veya taraflardan birinin yürürlükte

bulunan hukuk kuralını reddetmesi, kuralın değiştirilmesini istemesi nedeniyle

ortaya çıkan uyuşmazlıklardır.504

Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığı

uluslararası hukuk kurallarıyla düzenlenmiş alanlarda ortaya çıktığından

hukuki uyuşmazlıktır. Bununla beraber Ege Kıta Sahanlığı sınırlandırılması

sorunu, iki devlet arasındaki sınır uyuşmazlığıdır. Sınır uyuşmazlıklarının her

503 GÜREL, s. 69; BAŞEREN, Ege.., s. 239. 504 ÇELİK, s. 317.

Page 194: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

186

zaman bir siyasî yönü vardır. U.A.D. Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığı

Kararı’nda, “iki devleti kapsayan kıta sahanlığı sınırlandırmasına ilişkin bir

uyuşmazlığın siyasî unsurlarının bulunmamasının zor olduğunu” belirterek bu

konuya işaret etmiştir.505

Başka bir ifadeyle, Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığı hukuki sorun

olmakla beraber ters tarafta bulunan Yunan adaları nedeniyle Ege’de coğrafi

olarak dezavantajlı durumda bulunan Türkiye’nin hayati çıkarlarına dokunan

önemli siyasî sonuçları da bulunmaktadır.506

Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığının

bir başka boyutunu da uyuşmazlığın çözüm yöntemine ilişkin sorun

oluşturmaktadır.

Yunanistan’ın sorunun çözümüne dair resmî görüşü,Türkiye ile

arasında Ege Denizi’ne ilişkin mevcut tek sorun olarak kabul ettiği kıta

sahanlığı sorununun U.A.D.’ye götürülerek çözümlenmesidir.

Türkiye’nin resmî görüşü ise, Yunanistan ile arasında Ege Denizi’ne

ilişkin tek sorunun kıta sahanlığının sınırlandırılması olmadığı, kıta sahanlığı

sınırlandırılması sorununun dışında karasularının genişliği, egemenliği

uluslararası antlaşmalarla devredilmemiş ada adacık ve kayalıklar, Ege

Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsünün ihlali, hava sahası ve FIR hattı

sorunlarının da bulunduğu ve sözü edilen bütün sorunların çözümünün

505 BAŞEREN, Ege…, s. 4. 506 BAŞEREN, Ege.., s. 4.

Page 195: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

187

öncelikle görüşmeler yoluyla bulunması gerektiği şeklindedir. Öte yandan

Türkiye, yargı yolunu da tümden reddetmemektedir. Başka bir deyişle,

Türkiye’nin görüşüne göre iki ülke öncelikle bir araya gelip kapsamlı

görüşmeler yapmalı bütün Ege sorunlarını içeren bir çözüm bulmaya

çalışmalı, eğer bu mümkün olmazsa, iki ülke görüşmeler sonunda

çözemedikleri sorun veya sorunları U.A.D.’ye götürmelidir.507

Türkiye’nin AB üyeliğine adaylığının ilan edildiği 1999 Helsinki

Zirvesi Sonuç Bildirisi, iki ülke arasındaki Ege Denizi sorunları açısından yeni

bir boyutu ifade etmektedir. Helsinki Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 4’üncü

paragrafı ile iki ülke arasındaki Ege sorunları uluslararası boyut kazanmış ve

AB sorunu haline getirilmiştir.508

Daha önce de açıklandığı gibi söz konusu Bildiri’de; AB üyeliğine

aday olan Türkiye’nin sınır anlaşmazlıklarını ve diğer ilgili sorunları barışçı

yöntemlerle çözmede başarısız olması durumunda, anlaşmazlığı U.A.D.’ye

getirmesi istenmiş, ayrıca Avrupa Birliği Konseyi’nin söz konusu

anlaşmazlıklarla ilgili durumu, özellikle üyeliğe giriş sürecindeki yansımaları

ile 2004 yılı sonuna kadar gözden geçireceği belirtilmiştir. Bu bağlamda

Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi sorunlarının çözümü

Türkiye’nin tam üyeliği için bir ön şart haline getirilmiştir.509 Daha başka bir

507 ACER, s. 47, 51. 508 AKLAR, s. 31; AYDOĞAN, s. 35. 509 Türkiye’nin tam üye olabilmesi için sınır uyuşmazlıklarını çözme şartı AB tarafından 2000 yılından itibaren yayınlanan bütün ilerleme raporlarında; 8 Kasım 2001, 14 Nisan 2003, 9 Kasım 2005 tarihli Katılım Ortaklığı Belgeleri’nde; “güçlendirilmiş siyasî diyalog ve siyasî kriterler” bölümünde yer almaktadır. Ayrıca bu husus 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi’nde, 3 Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi’nde, 12 Haziran 2006 tarihli Ortak Tutum Belgesi’nde yinelenmiştir. Belgeler için bkz. http://www.mfa. gov.tr/MFA_tr/ DisPolitika/AnaKonular/Turkiye_AB

Page 196: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

188

ifadeyle, Helsinki Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 4’üncü paragrafı ile Türkiye’den,

AB’ye tam üye olmadan önce Yunanistan’la olan sınır sorunlarını barışçı

yollarla çözmesi, çözememesi durumunda U.A.D.’ye götürmesi

istenmektedir. Helsinki Zirvesi Kararları doğrultusunda taraflar arasında

içeriği gizli tutulan istikşafi (keşif amaçlı) görüşmeler sürdürülmektedir. 7

Temmuz 2006 tarihinde istikşafi görüşmelerin (exploratory contacts) 35’inci

turu İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde Türkiye’yi Dışişleri

Bakanlığı Müsteşarı Ali Tuygan, Yunanistan’ı Büyükelçi Anastasios Skopelitis

temsil etmektedir.510 Şimdiye kadar yapılan istikşafi görüşmelerde somut bir

ilerleme kaydedildiğine ilişkin bir belirti bulunmamaktadır.

Sonuç olarak Türkiye, AB’ye girme isteğini ön plana çıkartarak

Helsinki Zirvesi’nde alınan kararı kabul etmiştir. Böylelikle Türkiye Helsinki

Kararı ile sorunların çözümünün, öncelikle karşılıklı görüşmeleri de içeren

B.M. Şartı’nın 33’üncü maddesi511nde belirtilen barışçı yollarla

gerçekleştirilememesi halinde daha önceden pek yanaşmadığı U.A.D.’ye

gidebileceğini beyan etmiştir. Dolayısıyla Helsinki Zirvesi’nde alınan Karar ile

iki ülke arasındaki sorunlar Yunanistan tarafından AB platformuna

taşınmıştır. AB sürecinde ise, sorunların çözümü konusunda Türkiye’ye

zamansal açıdan bir sınırlama konulmuş ve Türkiye’ye tam üye olmadan

önce (müzakere süreci tamamlanana kadar) Yunanistan’la olan sınır

510 Bkz. http://www.hri.org/news/greek/ana/2006/06-07-07.ana.html#04 511 B.M. Şartı md. 33- Uyuşmazlıkların Barış Yoluyla Çözülmesi

1. Uzaması uluslararası barış ve güvenliğin muhafazasını tehdit edebilecek mahiyette bir uyuşmazlıkta taraf olanlar, bu uyuşmazlığın çözülmesini her şeyden önce görüşme, soruşturma, ara bulma, uzlaşma, tahkim ve yargı yollarıyla veya bölge teşkil veya anlaşmalarına başvurarak veya kendi seçecekleri başka barış yollarıyla aramalıdırlar.

2. Güvenlik Konseyi, gerekli görürse tarafları aralarındaki uyuşmazlığı bu gibi yollarla çözmeye davet eder. B.M. Şartı metni için bkz. GÜNDÜZ, Milletlerarası…, s. 86-105.

Page 197: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

189

sorunlarını çözmesi veya çözümsüzlük durumunda U.A.D.’nin yargı yetkisini

tanıyarak (tahkimname hazırlayarak) uyuşmazlığı U.A.D.’ye götürme

mecburiyeti getirilmiştir.

Yunanistan, Türkiye’nin AB üyeliğine aday ülke statüsünde

bulunmasının kendisine, AB yolu ile Türkiye’ye daha etkili bir baskıda

bulunma imkânı vereceğini düşündüğünden Helsinki Zirvesi’nde alınan Kararı

onaylamış, böylece AB’yi arkasına alarak Türkiye ile arasındaki sorunları,

AB-Türkiye sorunu haline getirmiş, sorunları Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci

içinde çözmeyi tercih etmiştir.

Page 198: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

190

SONUÇ

Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar; kıta sahanlığı

sınırlandırılması, karasularının genişletilmesi, hava sahası ve FIR

sorumlulukları, Ege Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsünün ihlali,

egemenliği devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar sorunlarından oluşan

Ege sorunlarından ibaret değildir. Ayrıca son derece önem taşıyan azınlıklar

ve Kıbrıs sorunları da vardır.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlara bugüne kadar bir çözüm

bulunamamasının sebeplerinin başında; iki devlet arasında ‘’yaşayan bir

tarih’’ in yarattığı güvensizlik 512 ve husumet ile iki tarafın kıta sahanlığı

sınırlandırma sorunu da dahil olmak üzere mevcut temel sorunlar üzerinde

birbirlerine çok uzak nitelikte iddialara ve hukuksal görüşlere sahip olmaları

gelmektedir. Şöyle ki; konumuz olan Ege Kıta Sahanlığı’nın sınırlandırılması

sorununda, Yunanistan adaların da kıta ülkeleri gibi kıta sahanlığına sahip

512 Türkiye ve Yunanistan ‘’ulus devlet’’ kimliklerini, önemli ölçüde birbirlerine karşı verdikleri

mücadele ve birbirleriyle etkileşim sürecinin sonunda oluşturmuşlardır. Bugünkü Yunanistan, yaklaşık dörtyüzyıl süresince Türk yönetimi altında kalmış ve Osmanlı Devleti’ne karşı mücadelesiyle bağımsız olmuştur. Diğer taraftan Türkiye ise, ulus devlet kimliğini işgalci Yunan kuvvetlerini yenilgiye uğratarak, Birinci Dünya Savaşı akabinde ortaya çıkan uluslararası ilişkiler sistemi içinde kazanmıştır. Türkler için bu mücadelenin adı ‘’ulusal kurtuluş mücadelesi’’ olurken Yunanlılar için 1919-1922 dönemi ‘’bozgun yılları ’’veya’’ Küçük Asya felaketi’’ olarak ifade bulmuş, bu tarihsel olay Yunanlılar için derin toplumsal bir travma oluşturmuştur. Yunanlılarda hakim olan düşünce; Türklerin Yunanlılara ait olan, İstanbul dahil Anadolu topraklarını ellerinden aldıklarıdır. Bu düşünce; megalo idea (büyük ülkü) kavramı çerçevesinde kaybedilen toprakların tekrar elde edilerek büyük Yunanistan’ın kurulması amacını taşımaktadır. Öte yandan Türkler, Yunanistan’ın megalo idea hedefi doğrultusunda halihazırda Türkiye’ye ait olan toprakları ve kimi hakları ele geçirme politikasını sürekli takip ettiğine ve bu uğurda fırsatlar kolladığına inanmaktadırlar. GÜREL, s.10-11; ayrıntılı bilgi için bkz. A.Suat BİLGE, Büyük Düş Türk-Yunan Siyasi İlişkileri (1919-2000), 21.Yüzyıl Yayınları, Ankara, 2000, s.13-18.

Page 199: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

191

olduklarını, Yunan devletine ait adaların ve kıta ülkesinin siyasal ve ülkesel

bir bütün oluşturduğunu ve buna bağlı olarak da kıta sahanlığının

sınırlandırmasının Anadolu ile en doğudaki Yunan adaları arasında eşit

uzaklık çizgisine göre yapılması gerektiğini iddia etmektedir. Buna karşılık

Türkiye, uluslararası hukuka göre doğal uzantının esas olduğunu, Ege Kıta

Sahanlığı’nın anlaşma ile sınırlandırılmasını, sınırlandırmanın hakça ilkelere

uygun olarak yapılması gerektiğini, adaların özel durumlar oluşturduğunu,

Ege Denizi’nin yarı-kapalı bir deniz olduğunu ve Ege Denizi Kıta Sahanlığı

sınırlandırmasında Lozan Barış Antlaşması ile kurulan dengenin gözetilmesi

gerektiğini belirtmektedir. Tezde incelendiği üzere Yunanistan’ın bu iddiaları

her türlü hukuki dayanaktan yoksundur.

Ayrıca Yunanistan, Ege’de diğer sorunların varlığını reddederek, kıta

sahanlığı sınırlandırmasının tek sorun olduğunu ileri sürmekte, bunun

çözümü için de tek yol olarak U.A.D.’ye gidilmesini savunmaktadır.Türkiye

ise, Yunanistan ile arasında Ege Denizi’ne ilişkin tek sorunun kıta sahanlığı

sınırlandırılması olmadığı, kıta sahanlığı sınırlandırılması sorununun dışında

birbirleriyle ilişkili başka Ege sorunlarının da bulunduğu, sorunların

çözümünün öncelikle karşılıklı görüşmeler yoluyla bulunması gerektiği

görüşündedir.Bununla birlikte Türkiye, yargısal bir çözüme de kapılarını

kapatmamaktadır.

Türkiye’nin AB üyeliğine adaylığının ilan edildiği 1999 Helsinki Zirvesi

Sonuç Bildirisi iki ülke arasındaki Ege Denizi sorunları açısından yeni bir

boyutu ifade etmektedir. Helsinki Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 4’üncü paragrafı

Page 200: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

192

ile iki ülke arasındaki Ege sorunları Yunanistan tarafından AB platformuna

taşınarak Türkiye AB sorunu haline getirilmiştir. Helsinki Zirvesi Sonuç

Bildirisi’nin 4’üncü paragrafında AB üyeliğine aday olan Türkiye’nin sınır

anlaşmazlıklarını ve diğer ilgili sorunlarını B.M. Şartı’na uygun barışçı

yöntemlerle çözmede başarısız olması durumunda, anlaşmazlığı U.A.D.’ye

getirmesi istenmiş, ayrıca AB Konseyi’nin söz konusu anlaşmazlıklarla ilgili

durumu özellikle üyeliğe giriş sürecindeki yansımaları ile 2004 yılı sonuna

kadar gözden geçireceği belirtilmiştir. Bu bağlamda Türkiye ve Yunanistan

arasındaki Ege Denizi sorunlarının çözümü, Türkiye’nin tam üyeliği için bir

önşart haline getirilmiştir. Böylelikle Türkiye’nin AB’ye girme isteğini ön plana

çıkartarak, Helsinki Zirvesi’nde alınan Karar’ı kabul etmesiyle, AB sürecinde

sorunların çözümü konusunda Türkiye’ye zamansal açıdan bir sınırlama

konulmuş, Türkiye’ye tam üye olmadan önce (müzakere süreci tamamlanana

kadar) Yunanistan’la olan sınır sorunlarını çözmesi, çözümsüzlük durumunda

U.A.D.’nin yargı yetkisini tanıyarak (tahkimname hazırlayarak) uyuşmazlığı

U.A.D.’ye götürme mecburiyeti getirilmiştir. Türkiye’nin tam üye olabilmesi

için sınır uyuşmazlıklarını çözme şartı, AB tarafından 2000 yılından itibaren

yayınlanan bütün ilerleme raporlarında, 8 Kasım 2001, 14 Nisan 2003, 9

Kasım 2005 tarihli Katılım Ortaklığı Belgeleri’nde, 17 Aralık 2004 tarihli

Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi’nde, 3 Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve

Belgesi’nde ve 12 Haziran 2006 tarihli Ortak Tutum Belgesi’nde de yer

almaktadır.

Page 201: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

193

Böylece Türkiye’nin AB üyelik sürecinin Ege’de kendi menfaatleri

çerçevesinde çözüm elde edebilmek adına, Yunanistan tarafından suistimal

edildiği, AB’nin de bu yönde bir tutuma sahip olduğu görülmektedir. Bu

durumda Türkiye baskı altında tutulmaktadır. Yunanistan’ın, AB’yi arkasına

alarak Türkiye ile arasındaki sorunları Türkiye’nin AB süreci içinde çözmek

istemesi, AB’ye tam üye olmak isteyen Türkiye’yi, Ege sorunları açısından

dezavantajlı bir konuma getirmektedir.

Helsinki Zirvesi Kararları doğrultusunda taraflar arasında içeriği

gizli tutulan istikşafi (keşif amaçlı) görüşmeler sürdürülmektedir. 7 Temmuz

2006 tarihinde istikşafi görüşmelerin 35’inci turu İstanbul’da

gerçekleştirilmiştir. Şimdiye kadar yapılan istikşafi görüşmelerde somut bir

ilerleme kaydedildiğine ilişkin bir belirti bulunmamaktadır. Bu da tarafların

temel iddia ve görüşleri arasındaki farklılığın ortadan kalkmadığını

göstermektedir.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege sorunlarının çözümlenememesi

halinde AB’nin, üyeliğin gerçekleşmesi öncesinde U.A.D.’ye gidilmesini bir

koşul olarak koyması nedeniyle sorunların çözümü için U.A.D.’ye gidilmesi

gerekecektir. Böyle bir durumda ise; Türkiye, ancak Ege sorunlarının

birbirleriyle bağlantılı olması, sorunlardan biri için bulunan çözümün

diğerlerini de etkileyeceği gerekçesiyle, tüm sorunların bir bütün halinde ve

karasularının genişliği sorununda 6 millik uygulamanın korunması şartıyla,

U.A.D.’ye gitmelidir. Ayrıca Divan’ın vereceği kararın kesin ve bağlayıcı

Page 202: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

194

olduğu göz önüne alınarak tahkimnamenin çok iyi hazırlanması gerekir.513

Zira U.A.D.’nin Türkiye’nin millî menfaatleriyle örtüşmeyen kararlar vermesi

olasıdır. U.A.D.’yi oluşturan yargıçlar üzerinde siyasî bir etki de söz konusu

olabilecektir. Türkiye’de, U.A.D.’nin kararlarına uymak zorunda olduğundan,

hayati önem arz eden bu konularda büyük bir risk altında kalacaktır.

Sonuç olarak, Yunanistan’ın Türkiye ile olan Ege Denizi sorunlarını AB

platformuna taşıması, AB üyesi olmak isteyen Türkiye açısından oldukça

dezavantajlı bir konum yaratmaktadır. AB sürecinde Kıbrıs konusu Ege

Denizi sorunlarına göre öncelik almış olsa da, mevcut koşullarda Türkiye,

AB’ye girme idealinden vazgeçmeyerek, önündeki uzun süreyi iyi

değerlendirip, uluslararası camiayı haklılığına inandırmak suretiyle Ege

sorunlarını Yunanistan üzerinde baskı oluşturarak çözmenin yöntemlerini

bulmalıdır. Ya da Türkiye AB’yi, Ege sorunlarını Birliğe tam üye olmasının ön

koşulu olmaktan çıkarma konusunda ikna ederek, çözümün AB’ye tam üyeliği

sonrasına ertelenmesini sağlamalıdır. Çünkü sorun olan hususlar AB’ye tam

üye olması halinde sorun olmaktan çıkabilir, özellikleri ve içerikleri büyük

ölçüde değişebilir. AB tarafından sınır uyuşmazlığı olarak adlandırılan Ege

sorunlarına yukarıda belirtilen biçimde çözüm bulunamadığı takdirde geleceği

tartışılan AB’ye Türkiye’nin ulusal çıkarlarını bu denli tehlikeye atarak

girmesinin gerekip gerekmediği sorusunun yanıtını vermeye Türkiye hazır

olmalıdır.

513

AKLAR, s.32.

Page 203: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

195

KAYNAKÇA

KİTAPLAR

ACER, Yücel: The Aegean Maritime Disputes and International Law,

Ashgate, England, 2003.

AHNISH, Faraj Abdullah: The International Law of Maritime Boundaries

and Practice of States in the Mediterranean Sea, Clarendon Press,

Oxford, 1993.

AKİPEK, Ömer İlhan: Devletler Hukuku Başlangıç, Birinci Kitap, İstiklal

Matbaası, Ankara, 1963.

AKSU, Fuat: Türk – Yunan İlişkileri, İlişkilerin Yönelimini Etkileyen

Faktörler Üzerine Bir İnceleme, A.Ü. Basımevi, Ankara, 2001.

BAHCHELI, Tozun: Greek – Turkish Relations Since 1955, Westview

Press, 1990.

BAŞEREN , Sertaç Hami: Ege Sorunları, Tüdav Yayınları No: 15, Ankara,

2003.

BİLGE, A. Suat : Büyük Düş Türk-Yunan Siyasi İlişkileri (1919-2000), 21.

Yüzyıl Yayınları, Ankara, 2000.

Page 204: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

196

BOZKURT, Enver: Türkiye’nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, İlaveli 3.

Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, 2003.

BOZKURT, Enver– KÜTÜKÇÜ, M.Akif – POYRAZ, Yasin: Devletler Hukuku,

Gözden Geçirilmiş Üçüncü Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, 2003.

BROWN, E.D: Sea-Bed Energy and Minerals: The International Legal

Regime, Volume: 1, Martinus Nijhoff Publishers, 1992.

ÇELİK, Edip F: Milletlerarası Hukuk, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1987.

Ege Bunalımı, Başbakanlık Basın – Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü

Yayınları, Ankara, 1987.

Ege Denizi ve Ege Adaları, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 1995.

Ege Sorunu Bibliyografyası, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü

Dökümantasyon Daire Başkanlığı Yayın No: 20, Ankara, 1997.

Ege’de Deniz Sorunları Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları

No: 552, Ankara, 1986.

ELFERINK, Alex G.Oude: The Law of Maritime Boundary Delimitation: A

Case Study of the Russian Federation, Martinus Nijhoff Publishers,

1992.

Page 205: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

197

ERİNÇ, Sırrı – YÜCEL, Talip: Ege Denizi Türkiye ile Komşu Ege Adaları,

İkinci Baskı, A.Ü.Basımevi, Ankara, 1988.

EVANS, Malcolm D.: Relevant Circumstances and Maritime Boundary

Delimitation, Clarendon Press, Oxford, 1989.

GÖKMAN, Muzaffer: Tarih Boyunca Ege Kavgası, Birinci Baskı, Eğitim –

Öğrenci Yayınları No: 4, İstanbul, 1977.

GÖNLÜBOL, Mehmet ve Diğerleri: Olaylarla Türk Dış Politikası, (1991-

1995), 9. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1996.

GÜNDÜZ, Aslan: Milletlerarası Hukuk Temel Belgeler Örnek Kararlar, 5.

Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 2003.

GÜNDÜZ, Aslan: The Concept of the Continental Shelf in its Historical

Evolution (With Special Emphasis On Entitlement), Marmara

Üniversitesi Yayın No: 490, İstanbul, 1990.

GÜNDÜZ, Aslan – ÖZTÜRK, Hüseyin (ed.): Ege Kıta Sahanlığı ve İlişkili

Sorunlar Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Tüdav Yayınları No: 12,

İstanbul, 2002.

GÜREL, Şükrü Sina: Tarihsel Boyut İçinde Türk Yunan İlişkileri (1821-

1993), Ümit Yayıncılık, Ankara, 1993.

Page 206: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

198

International Court of Justice, Application Instituting Proceedings, filed

in the Registry of the Court on 10 August 1976, Aegean Sea

Continental Shelf (Greece – Turkey).

International Court of Justice, Pleadings, Oral Arguments, Documents

Aegean Sea Continental Shelf Case (Greece – Turkey), La Haye,

1980.

İNAN, Yüksel: Uluslararası Adalet Divanı’nın Yargı Yetkisi, Ankara İktisadi

ve Ticari İlimler Akademisi Yayını No: 171, Ankara, 1982.

KILIÇ, Hulusi (haz.): Bilateral Agreements, Essential Documents and

Declarations Between Turkey and Greece Since the Proclamation of

the Turkish Republic, T.C. Dışişleri Bakanlığı Denizcilik – Havacılık

Müdür Yardımcılığı, Ankara, 2000.

Kıta Sahanlığı ve Sorunları, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları,

İstanbul, 1974.

KOCAOĞLU, Mehmet: Uluslararası İlişkiler, Kara Harp Okulu Basımevi,

Ankara, 1993.

KURUMAHMUT, Ali (yay. haz.): Ege’de Temel Sorun Egemenliği

Tartışmalı Adalar, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998.

Page 207: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

199

KURUMAHMUT, Ali – BAŞEREN, Sertaç Hami: The Twilight Zones in the

Aegean (Un)Forgotten Turkish Islands (Ege’de Gri Bölgeler

Unutul(may)an Türk Adaları): Türk Tarih Kurumu Basımevi No: 220,

Ankara, 2004.

LÜTEM, İlhan: Deniz Hukukunda Gelişmeler Birleşmiş Milletler Deniz

Hukuku Konferansı, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları No: 137, Ankara,

1959.

LÜTEM, İlhan: Devletler Hukuku Dersleri, Birinci Kitap, Gözden Geçirilmiş

İlaveli İkinci Baskı, Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara, 1959.

LÜTEM, İlhan: Devletler Hukuku Dersleri, İkinci Kitap, Gözden Geçirilmiş

İlaveli İkinci Baskı, Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara, 1960.

MERAY, Seha L: Devletler Hukukuna Giriş, C:I, A.Ü. Siyasal Bilgiler

Fakültesi Yayınları, Ankara, 1959,

Meydan Larousse: Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, C: 1, Meydan Yayınevi,

İstanbul, 1969.

O’CONNELL ,D.P: The International Law of the Sea, Clarendon Press,

Oxford, 1982.

ORAN Baskın (ed.): Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne

Olgular, Belgeler, Yorumlar, (1980-2001), C: II, İletişim Yayınları,

İstanbul, 2001.

Page 208: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

200

ÖZMAN, Aydoğan (çev.): Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi,

İstanbul Deniz Ticareti Odası Yayını No: 5, İstanbul, 1984.

PAZARCI, Hüseyin: Doğu Ege Adalarının Askerden Arındırılmış Statüsü,

A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 550, Ankara, 1992.

PAZARCI, Hüseyin: Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, 7. Bası, Turhan

Kitabevi, Ankara, 2003.

PAZARCI, Hüseyin: Uluslararası Hukuk, 1. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara,

2003.

SAKA, Mehmet: Ege Denizi’nde Türk Hakları, İkinci Baskı, Hareket

Yayınları No: 61, İstanbul, 1974.

SUR, Melda: Uluslararası Hukukun Esasları, Dokuz Eylül Üniversitesi

Yayını, İzmir, 2000.

TEZCAN, Yılmaz: Türk – Yunan İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını, Harp

Akademileri Basımevi, İstanbul, 1994.

The Aegean Problem in Turkish Greek Relations, The Turkish Dossier,

Inaf, İstanbul, 1991.

TOLUNER, Sevin: Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış

Politika Sorunları, Beta Yayınları, İstanbul, 2000.

Page 209: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

201

TOLUNER, Sevin: Milletlerarası Hukuk Dersleri Devletin Yetkisi Yer ve

Kişiler Bakımından Çevresi ve Niteliği, Gözden Geçirilmiş Dördüncü

Bası’dan Tıpkı Beşinci Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 1996.

Türk Yunan İlişkileri ve Megalo İdea, Genelkurmay Basımevi, Ankara,

1985.

United Nations, Law and Regulations on the Regime of the High Seas:

Volume: II, 1951.

United Nations, The Law of the Sea – National Legislation on the

Territorial Sea: The Right of Innocent Passage and the Contiguous

Zone, 1995.

VANER, Semih (der.): Türk Yunan Uyuşmazlığı, Metris Yayınları, İstanbul,

1990.

Page 210: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

202

MAKALELER

AKLAR, Yılmaz: “Türkiye’nin Milli Menfaatleri Önünde Bir Engel: Yunanistan

Gerçeği, Sorun Alanları, Politikalar,” Stratejik Analiz, S: 42 (Ekim 2003),

s.23-32.

AYDOĞAN, Metin: “Ege Sorunu, Yunanistan ve AB,” Yeniden Müdafaa-i

Hukuk Dergisi, S: 40 (Ocak 2002), s. 35-41.

BAŞEREN, Sertaç Hami: “Eritre/Yemen Kararı’nın Ege Kıta Sahanlığı

Sınırlandırmasına Tesirleri,” Ege Kıta Sahanlığı ve İlişkili Sorunlar

Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Aslan GÜNDÜZ – Hüseyin ÖZTÜRK

(ed.), Tüdav Yayınları No: 12, İstanbul, 2002, s. 81-103.

BAŞEREN, Sertaç Hami: “Kıta Sahanlığı: Doğal Uzantı ve Mesafe İlkesi

İlişkileri,” Dış Politika Dergisi, C: VI, S: 1 (1995), s. 52-72.

BİRAND, Mehmet Ali: “Türk-Yunan Sorunları Çözümlenemez,” Türk-Yunan

Uyuşmazlığı, Semih VANER (der.), Metris Yayınları, İstanbul, 1990, s. 7-

12.

BÖLÜKBAŞI, Süha: “Türkiye’nin Yakınındaki Avrupa ile İlişkileri: Türk –

Yunan Sorunları,” Avrasya Dosyası, C: IV, S: 1-2 (1998), s. 22-40.

CHARNEY, Jonathan I.: “Progress in International Maritime Boundary

Delimitation Law,” The American Journal of International Law,

Volume: 88, No: 2 (April 1994), s. 227-256.

Page 211: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

203

DURAN, Gökhan Y.: “Milletlerarası Hukukta Deniz Alanlarının

Sınırlandırılmasında Adaların Etkileri: Ege Adalarının

Değerlendirilmesi,” Silahlı Kuvvetler Dergisi, S: 361 (Temmuz 1999),

s. 42-50.

ERHAN, Çağrı: “AB 17 Aralık’ta Türkiye’ye ne dedi?” Cumhuriyet Strateji

Eki, S: 16 (Aralık 2004), s. 7-11.

GÖNLÜBOL, Mehmet: “Konunun Takdimi,” Ege’de Deniz Sorunları

Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 552, Ankara, 1986,

s. 3-10.

GROSS, Leo: “The Dispute Between Greece and Turkey Concerning the

Continental Shelf in the Aegean,” American Journal of International

Law, Volume: 71, No: 1 (January 1977), s. 31-59.

GÜNDÜZ, Aslan: “Ege Denizi Kıta Sahanlığı Davası ve Bazı Düşünceler,”

Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, S:1, 1986,

s. 11-23.

GÜNDÜZ, Aslan: “Kıta Sahanlığı Hukukunda Yeni Gelişmeler (Libya - Malta

Davası),” Hukuk Araştırmaları, C: 1, S: 3 (1986), s. 5-24.

GÜNDÜZ, Aslan: “Kıta Sahanlığı Konusunda Yeni Gelişmeler: Grönland –

Jan Mayen ve Saint Pierre ve Miquelon Davaları,” Hukuk Araştırmaları,

C: 10, S: 1-3 (1996), s. 563-599.

Page 212: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

204

GÜNEŞ, Şule : “12 Mil Sorunu ve Ege’nin Yarı - Kapalı Statüsü,” Dış Politika

Dergisi, C: VI, S:1 (Nisan 1995), s. 75-95.

KABAALİOĞLU, Halûk A.: “Ege Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığında Ortaya Çıkan

Hukuki Sorunlar ve Lâhey’de Savunulan Yunan Görüşleri,” Danıştay

Dergisi, S: 34-35 (1979), s. 89-117.

KÂMİL, İbrahim: “Türkiye ile Yunanistan Arasındaki Kıta Sahanlığı Meselesi

I,” Batı Trakya’nın Sesi, S: 27 (Şubat 1991), s. 25-29.

KÂMİL, İbrahim: “Türkiye ile Yunanistan Arasındaki Kıta Sahanlığı Meselesi

II,” Batı Trakya’nın Sesi, S: 28 (Mart 1991), s. 10-19.

KARAKÖSE, Cengiz: “Ege’deki Deniz Sorunlarında Türk ve Yunan Görüşleri:

Jeolojik Açıdan,” Ege’de Deniz Sorunları Semineri, A.Ü.Siyasal Bilgiler

Fakültesi Yayınları No: 552, Ankara, 1986, s. 52-79.

KARL, Donald E.: “Islands and the Delimitation of the Continental Shelf: A.

Framework for Analysis,” American Journal of International Law,

Volume:71, No:4 (October 1977), s. 642-673.

KASAP, Osman: “Ege’de Türk – Yunan Anlaşmazlığı ve İkizce (Kardak)

Krizi,“ Türk Dünyası Tarihi Dergisi, S: III (Mart 1996), s. 43-49.

KATSOUFROS, Theodoros: “Ege Denizi’yle İlgili Türk – Yunan

Uyuşmazlıkları,” Türk-Yunan Uyuşmazlığı, Semih Vaner (der.), Metris

Yayınları, İstanbul, 1990, s. 77-105.

Page 213: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

205

KURUMAHMUT, Ali: “Ege Denizi’nde Ülkesel Sorunların İzlediği Süreç,” Ege

Kıta Sahanlığı ve İlişkili Sorunlar Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Aslan

GÜNDÜZ – Hüseyin ÖZTÜRK (ed.), Tüdav Yayınları No: 12, İstanbul,

2002. s. 36-43.

KURUMAHMUT, Ali: “Ege’de Egemenliği Tartışmalı Adalar Sorununun

Ortaya Çıkışı,” Ege’de Temel Sorun Egemenliği Tartışmalı Adalar, Ali

KURUMAHMUT (yay. haz.), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998,

s. 1-32.

ORAN, Baskın: “Ege’de Türk-Yunan Sorunları,” Mülkiyeliler Birliği Dergisi,

C: XI, S: 87 (Haziran 1987), s.9-40.

ÖZBEK, Dolunay: “Ege Kıta Sahanlığı Sınırlandırmasında Eşit Uzaklık ve

Hakkaniyet İlkelerinin Yeri,” Ege Kıta Sahanlığı ve İlişkili Sorunlar

Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Aslan GÜNDÜZ – Hüseyin ÖZTÜRK

(ed.), Tüdav Yayınları No: 12, İstanbul, Aralık 2002, s. 44-59.

ÖZMAN, Aydoğan: “Deniz Hukukunda Yeni Gelişmeler,” Ege’de Deniz

Sorunları Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 552,

Ankara, 1986, s. 10-27.

ÖZÜERMAN, Tülay: “Ege’de Karasuları ve Kıta Sahanlığı Sorunu,”

Düşünceler, S: 2 (Şubat 1988), s. 159-167.

Page 214: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

206

PAZARCI, Hüseyin: “Ege’deki Deniz Sorunlarında Türk ve Yunan Görüşleri:

Hukuki Açıdan,” Ege’de Deniz Sorunları Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler

Fakültesi Yayınları No:552, Ankara, 1986, s. 79-93.

PAZARCI, Hüseyin: “Kıta Sahanlığı Kavramı ve Ege Kıta Sahanlığı Sorunu,”

Aziz Köklü’nün Anısına Armağan, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi

Yayınları No: 535, Ankara, (1984), s. 395-412.

PAZARCI, Hüseyin: “Uluslararası Adalet Divanı’nın Tunus – Libya Kıta

Sahanlığı Uyuşmazlığına İlişkin 24 Şubat 1982 Tarihli Kararı,”

Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, S: 2 (1982),

s. 42-46.

SEZER, Sema: “Rum-Yunan Veto Şantajları Gölgesinde AB’ye Üyelik

Müzakereleri”, Stratejik Analiz,S: 57 (Ocak 2005), s 53-62.

USLUER, Yılmaz: “Ege Denizi’nde Türk – Yunan Sorunları,” M5 Savunma

ve Silah Sistemleri Dergisi, S: 12 (Mart 1985), s. 32-45.

VAN DYKE, Jon M.: “The Role of the Islands in Delimiting Maritime Zones

the Boundary Between Turkey and Greece,” Foreign Policy, Volume:

XIV, Nos: 3-4 (October 1995), s. 60-92.

YOLGA, Namık: “Ege’deki Başlıca Deniz Sorunları,” Ege’de Deniz Sorunları

Semineri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 552, Ankara, 1986,

s. 28-39.

Page 215: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

207

YOUNG, Richard: “Recent Developments with Respect to the Continental

Shelf,” The American Journal of International Law, Volume: 42, No: 4

(October 1948), s. 849-857.

Page 216: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

208

YARGI KARARLARI

Aegean Sea Continental Shelf Case (Greece – Turkey) Judgement of 19

December 1978, International Court of Justice, Reports of

Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1978.

Case Concerning Delimitation of the Maritime Boundary in the Gulf of Maine

Area (Canada / United States of America) Judgement of 12 October

1984, International Court of Justice, Reports of Judgements,

Advisory Opinions and Orders, 1984.

Case Concerning the Continental Shelf (Libyan Arab Jamahiriya / Malta)

Judgement of 3 June 1985, International Court of Justice, Reports of

Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1985.

Case Concerning the Continental Shelf (Tunisia / Libya Arab Jamahiriya)

Judgement of 24 February 1982, International Court of Justice,

Reports of Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1982.

North Sea Continental Shelf Cases (Federal Republic of Germany and

Denmark – Federal Republic of Germany and the Netherlands)

Judgement of 20 February 1969, International Court of Justice,

Reports of Judgements, Advisory Opinions and Orders, 1969.

Page 217: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

209

The Arbitration Between Yemen and Eritrea, Second Phase: The Maritime

Delimitation, the Award of 17 December 1999 of the Arbitration Court

Established by Yemen and Eritrea, 1999.

Page 218: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

210

İNTERNET ADRESLERİ

http://www.un.org/Depts/los/status.

http://www.pca-cpa.org/ER-Yagreeprinc.htm.

http://www.pca-cpa.org/ER-Yarbgree.htm.

http://www.pca-cpa.org/Er-YEMain.htm.

http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/AnaKonular/Turkiye_AB

http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/AnaKonular/Turkiye_AB/2004_Bruk

selZirveSonuc_Turkiye.htm

http://www.hri.org/news/greek/ana/2006/06-07-07.ana.html#04

http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/GenelGorunum/Genel+Gorunum.htm

http://www.ntvmsnbc.com/news/286541.asp,12/09/2004.

http://www.ntvmsnbc.com/news/374399.asp, 25 Mayıs 2006.

http://www.ntvmsnbc.com/news/376323.asp, 10 Haziran 2006.

http://www.ntvmsnbc.com/news/241510.asp

http://www.abhaber.com/belgeler/kibris_deklarasyonu.asp

Page 219: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

211

GAZETELER

Milliyet Gazetesi 17 Mayıs 2004

Hürriyet Gazetesi 24 Mayıs 2006

Cumhuriyet Gazetesi 26 Mayıs 2006

Hürriyet Gazetesi 31 Mayıs 2006

Milliyet Gazetesi 11 Haziran 2006

Page 220: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

EKLER

Page 221: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 222: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 223: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 224: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 225: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 226: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 227: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 228: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 229: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 230: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 231: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 232: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 233: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 234: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 235: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 236: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 237: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 238: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 239: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 240: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 241: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı
Page 242: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

ÖZET

Türkiye ile Yunanistan iki komşu devlet olmalarına rağmen, iki ülke

arasında Ege Denizi’ne ilişkin ve Ege Sorunları olarak adlandırılan

birçok sorun bulunmaktadır.

Ege Sorunları birbirleriyle ilişkili birçok sorunu içermektedir. Bu

sorunlar; kıta sahanlığının sınırlandırılması, karasularının

genişletilmesi, hava sahası ve FIR sorumlulukları, Ege Adaları’nın

silahlandırılması, egemenliği antlaşmalarla devredilmemiş ada, adacık

ve kayalıklar sorunlarıdır.

Türkiye ile Yunanistan tarafından çevrelenen ve yarı-kapalı deniz

olan Ege Denizi, çok miktarda adayı barındırması ve bu adaların

çoğunun Yunanistan’a ait olması, Yunanistan’a ait adaların bir

bölümünün Türkiye anakarasına yakınlığı nedeniyle Akdeniz

coğrafyasındaki en karmaşık tabloyu oluşturmaktadır.

Ortaya çıktığı 1973 yılından bu yana Türkiye ve Yunanistan’ı zaman

zaman savaşın eşiğine getiren Ege Kıta Sahanlığı uyuşmazlığı bugüne

kadar çözülememiştir.

Bu uyuşmazlık hukuki bir sorun olmakla birlikte Türkiye’nin hayati

çıkarlarına dokunan siyasi sonuçları da vardır.

Türkiye’nin AB üyeliğine adaylığının ilan edildiği 1999 Helsinki

Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 4’üncü paragrafına göre; Ege Sorunları

Türkiye AB sorunu haline getirilmiş, Türkiye’nin sınır anlaşmazlıklarını

BM Şartı’na uygun barışçı yöntemlerle çözmede başarısız olması

durumunda anlaşmazlığı U.A.D.’ye götürmesi istenmiştir. Ayrıca AB

Konseyi’nin anlaşmazlıklarla ilgili gelişmeleri gözden geçireceği

belirtilmiştir. Böylece Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi

sorunlarının çözümü Türkiye için bir ön şart haline getirilmiştir.

Dağıstanlı, Hande, Ege Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı, Yüksek Lisans Tezi,

Danışman: Prof. Dr. Serap Akipek, 211 s.

Page 243: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

Helsinki Kararları doğrultusunda içeriği gizli tutulan istikşafi

görüşmeler sürdürülmektedir. Ancak bugüne kadar sonuç

alınamamıştır.

Bu koşullarda Türkiye, AB’ye girme idealinden vazgeçmeyerek

uluslararası camiayı haklılığına inandırıp, Yunanistan üzerinde baskı

oluşturarak Ege Sorunlarını çözmeye çalışmalı ya da Ege Sorunlarını

AB’ye tam üye olmanın ön koşulu olmaktan çıkartmak için AB’yi ikna

etmeli; sorunların çözümünün AB’ye tam üye olma sonrasına

ertelenmesini sağlamalıdır.

Page 244: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

ABSTRACT

Although Turkey and Greece are two neighbouring states, there

are many issues between two countries concerning Aegean Sea which

are called as Aegean Issues.

Aegean Issues include many problems related to each other.

These problems are; delimitation of continental shelf, extention of

territorial waters, air space and FIR responsibilities, island, islet and

rocks with undetermined soveregnity.

Aegean Sea, which is a semi-closed sea surrounded by Turkey and

Greece, forms the most complicated picture in the Mediterranean since

it contains many islands that most of them belong to Greece and some

of these islands are located too close to Turkish mainland.

Since 1973 Aegean Continental Shelf dispute which has

occasionally brought Turkey and Greece on the verge of a war, has not

been solved.

This dispute is beside being a legal problem, also it has got

political results that effects Turkey’s vital interests.

According to 4th paragraph of Helsinki European Council

Precidency Conclusions EU’s Council approved Turkey’s candidacy for

membership in 1999, Aegean Issues have become problems between

Turkey and EU. In case, Turkey became unsuccessful to resolve any

outstanding border dispute in conformity with the principle of peaceful

settlement of disputes in accordance with United Nations Charter,

Turkey was required to bring the dispute to the International Court of

Justice. In addition to these, it was mentioned the European Council

would review the situation relating to any outstanding disputes. Thus

the solution of Aegean Sea disputes between Turkey and Greece has

been brought a precondition for Turkey’s membership.

Dağıstanlı, Hande, Aegean Continental Shelf Dispute, Master’s Thesis, Advisor:

Prof. Dr. Serap Akipek, 211 p.

Page 245: ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı

According to Helsinki Decisions the explatory contacts, its content

is concealed, have been carried on, but no results could be taken.

In these conditions, Turkey should try to solve Aegean disputes by

not giving up the ideal of becoming a full member of EU making the

international community believe its rightfulness and putting pressure

on Greece or by persuading EU to cancel the solution of problems as

being precondition thus Turkey should provide to postpone the

solution of the problems after becoming a full member of EU.