eği̇ti̇m psi̇koloji̇si̇ ceyli̇n

32

Upload: ceylindirmilli

Post on 22-Jan-2018

195 views

Category:

Education


0 download

TRANSCRIPT

I. Dünya Savaşı sıralarında bir

grup Amerikan psikoloğun, yapısalcılığa ve

işlevselciliğe karşı çıkmaları ve bilincin iç

gözlem yöntemi ile incelenmesine kuşku ile

bakmaları sonucu ortaya çıkan, bilinç

hallerinin değil, davranışların, gözlenebilir

durumların incelenmesi gerekliliğini

savunan psikoloji kuramı akımıdır.

Psikolojinin bilim haline gelebilmesi için

gözlenebilir, ölçülebilir fenomenlerin doğa

bilimlerinde kullanılan objektif ve bilimsel

yöntemlerle incelenmesi gerekir. Gerek

yapısalcıların, gerekse işlevselcilerin

kullandıkları iç gözlem yönteminin

kullanılması bilime aykırıdır.

Davranışçıların önde gelen

temsilcileri Watson ve Pavlov'dur. Bunlar

bilinç kavramını bir yana bırakıp davranışları

incelemişlerdir. Davranışçılara uyaran-tepki

psikologları da denir. Davranışçılara göre

objektif tekniklerle gözlenebilen sadece

çevresel uyarıcılara, insanların bu uyaranlara

karşılık gösterdikleri tepkilerdir.

Davranışçılar, gözlem ve deney yöntemini

kullanırlar. Davranışçılar, organizma ve çevre

ilişkilerinin insan ve hayvanlarda birbirinin

aynı olduğu kanısındadırlar. Bu nedenle

hayvanlar üzerinde psikolojik araştırmalar

yapmışlardır. Örneğin Pavlov koşullu

öğrenmedeneylerini köpekler üzerinde

yapmıştır.

Davranışçı psikologlar,insan davranışlarının

açıklanmasında çevre faktörüne çok fazla

önem verdikleri ve diğer etmenleri

görmezden geldikleri gerekçesiyle diğer

ekollerin savunucuları tarafından

eleştirilmiştir.Bununla birlikte davranışçı

akım,psikolojinin bir bilim niteliği

kazanmasına önemli katkılar sağlamıştır.

14 Eylül 1849 yılında doğan Rus fizyolog,

psikolog ve fizikçi bilim adamıdır.

Fizyoloji ve psikoloji alanındaki çalışmaları

ile psikofizyoloji ve deneysel

psikoloji alanlarını derinden etkiledi. Bu

nedenle her iki bilim dalının kurucularından

sayılır. Leningrad Fizyoloji Enstitüsü'nün

başında bulunarak çalışmalarını sürdürdü.

Şartlı reflekslerin doğası ve işleyişi

konusundaki buluşu, tüm araştırmaları

öğrenme alanına yöneltti. Pavlov

laboratuvarda mide üzerine bir çalışma

yaparken bir şeyi farketmiştir. Köpek daha et

verilmeden önce ayak seslerini duyduğunda

salya akıtmaya başlamıştır. Bu olaydan

sonra Pavlov çalışmalarını bu yöne doğru

geliştirmiştir.

Son derece sabırlı, kendine güvenen, coşku

dolu bir bilimadamı olan Pavlov, daha sonra

"koşullanmış refleks" adım vereceği,

alışkanlığa bağlı davranışlar üzerinde

çalışmalar yaptı. Sindirim sistemi üzerindeki

çalışmalarında olduğu gibi, bu çalışmasında

da denek olarak köpekleri kullandı.

İstenç dışı oluşan davranışlara refleks denir.

Yeni doğan çocuğun ağlaması tipik bir

reflekstir; herhangi bir öğrenme ya da

koşullanma gerektirmez. Refleks, insana

özgü bir davranış değildir; daha çok

hayvanların sergilediği doğal bir tepkidir.

Davranışlarımızın küçük bir bölümünü

kapsayan doğal tepkilerimizi değiştiremeyiz.

Oysa sosyal ilişkiler içinde kazandığımız

davranışlarımızın genellikle basit bir "etki -

tepki" tekdüzeliği içinde kaldığı söylenemez;

bunlar arasında refleks görünümünde olanlar

bile değişime açıktır. Bu, bir ölçüde

hayvanlar için de doğrudur.

Odasında tuttuğu köpeğe bir zil sesinden

sonra yiyeceğini verdi. Bu uygulama düzenli

olarak birkaç hafta sürdürüldükten sonra

köpeğin ağzının sulandığını gördü. Hayvan

doğrudan yiyeceğe gösterdiği refleksi artık zil

sesine de göstermekteydi.

Koşullanmayı çözmeye yönelik ikinci

aşamada, zil çaldığı halde yiyecek verilmez;

beklenti giderek zayıflamaya yüz tutar;

sonunda zil sesi etkisini yitirir, koşullanma

kırılır. Zil sesine karşın hayvanda refleks

görülmez olur. Bu, hayvanlarda da

koşullanmış davranışın doğal reflekse

dönüşmediği anlamına gelmektedir.

Sindirim sistemi üzerindeki çalışması

Pavlov'a Nobel Ödülü'nü kazandırmıştı; ama

onu dünya ölçüsünde ünlü kılan, koşullanmış

refleks çalışması oldu.

Watson, öğrenmeyi koşullanma olarak ele

alır. Watson’a göre organizmaya yani

insanlara ve hayvanlara koşullanma

sayesinde her türlü davranış öğretilebilir.

Watson, bu fikrini aşağıda bahsedilecek olan

“On İki Çocuk İddiası” ile anlatmıştır.

Watson, bu ifadesini 1930 yılında şu şekilde ifade etmiştir:

“Bana bir düzüne sağlıklı, iyi yapılı çocuk getirin. Bu çocukların yetenekleri, eğilimleri, kabiliyetleri, mesleki ilgileri ve hatta genetik bağlarına rağmen; ben size rastgele seçtiğim çocuklardan her birini özel alanda doktor, hukukçu, sanatçı, iş insanı, dilendi, hırsız yetiştirmeyi garanti ederim.”

Watson, bu iddiası ile kalıtımı yok saymış

ve çevre sayesinde çocukları koşullayarak

onlardan farklı meslekler elde edeceğini

ifade etmiştir. Watson’un bu görüşü John

Locke’un “Tabula Rasa” yani “İnsan zihni

doğuştan boş bir levhadır.” fikrine

dayanmaktadır.

1920 yılında yapılan bu deneyle Watson ve

asistanı, koşullanma sayesinde korku

tepkisinin öğretilebileceğini kanıtlamışlardır

Albert, 8 aylık erkek bir çocuktur. Albert, deney

sürecinden önce beyaz fareleri gördüğünde

hiçbir korkma tepkisi vermemiştir. Deneyin

başlangıcında Albert’e beyaz bir fare gösteriliyor

ve bu gösterilme aşamasında bir yandan da

demir parmaklara vurularak ses çıkartılıyor.

Albert’in fareyi gördüğü an çıkarılan bu şiddetli

ses, onda korku tepkisini ortaya çıkarmıştır.

Albert, bu aşamadan itibaren beyaz farelerden

korkmaya başlıyor.Bir zaman sonra Albert

sadece beyaz farelerden değil, beyaz olan

benzer uyarıcılara karşı da korku tepkisini

genelleştirmiştir.

Watson, bu deney ile Küçük Albert’te bir

korku tepkisini ortaya çıkartmış, yani ona

beyaz şeylerden korkmasını öğretmiştir de

denilebilir. Tam da bu noktada Watson,

korkunun öğretilebileceği gibi korkmama da

öğretilebilir, diyerek psikoloji dünyasına

“Peter Deneyi” ni kazandırmıştır.

Peter, tavşanlardan korkan küçük bir

çocuktur. Bu korkuyu yok etmek amacıyla

çocuk, yemek yerken uzak bir mesafede

odaya bir tavşan alınmıştır. Tavşan, belirli

aralıklarla çocuk yemek yerken, daha da

yaklaştırılmıştır. Sonunda Peter, herhangi bir

korku tepkisi göstermediği gibi tavşana

dokunmaya bile başlamıştır.

Duyarsızlaştırma olarak psikolojide yer bulan

bu yöntem ile korku tepkisi söndürülmüştür.

Özetle Watson’un Davranışçı Kuramı aşağıdaki gibi sıralanır:

1. Davranışçı Yaklaşım, öğrenmeyi uyarıcı – tepki bağı olarak açıklar.2. Watson, bu kuramda kalıtımı gözardıederken çevreyi baş role koyar.3. Davranışçılığın temelinde John Locke’un “Tabula Rasa” fikri mevcuttur.4. Öğrenmeyi zor zihinsel süreçler olarak değil tam tersi basit bir uyarıcı-tepki bağı olarak açıklar.

CEYLİN DİRMİLLİ

AYŞE KUŞGÖZ

BUSE ERDEM

ESMA YILDIRIMÇAKAR

DAMLA SARITAŞ

WWW.VİKİPEDİA.COM

WWW.PSİKOLOJİ.COM

WWW.DENEYLER.COM