EGONUN MERHAMETTEN SÜ REKLİ KAÇ MASI SAKLI NAKIŞLARLA İŞLENMİŞTİR BU ESERDE AMA ASIL; HAYAT Ü ZERİNE, HAYATTAKİ PSİKOLOJİK VE GÖ ZLEMSEL OLAY VE OLGULARLA, DURUMLARLA; TECRÜ BELERLE GÖRÜP GEÇİRDİĞİM VE YANINDA DİNİ KONULARI DA HARMANLADIĞIM HİSLERİ VE DÜŞÜNCELERİ İNSANLIĞA BİR IŞIK GİBİ YANSITMAK İSTEDİM...

''Sevgi en bü yü k merhamettir.''

''Hayatı anlayamadım diyorsan, anlayamadığın hayat değil kaderdir ama kaderi bozup hayattan kendine pay çıkaran çakallar seni çok iyi anlarlar; egosuzlukla, başı biraz öne eğik olan insanların ü zerinde insanların bir çoğunluğunun; bu insanlara ya değersizce davranmaları ya çakalların gözlerini etrafta dolandırmaları gibi gözlerini bu insanların ü zerinde hainlik ve alçaklıkla dolandırmaları gibi çakallaşmış, çatallaşmış hayat, ha?. O, sensin değil mi, hayır, o egosuz olan?''

Bunları yazarken size okuduğunuz için şimdiden teşekkür ediyor, sevgi ve inançlarımı sunuyorum...

Yazar: Eren Sarpkaya

İÇİNDEKİLER

Benim hakkımda __

Ö nsöz _____________

Giriş 1

Bilinç ve akıl ile akılcılık farkı 5

İnsanlık ve insanlık sınavı 8

Dua, Kur'an-ı Kerim ve Arapçası ile namaz hakkında ___12

Hristiyanlık ve Musevilik ile Araplara dikkatler yöneltilmiştir _____ ____________________________ _25

Hayatın mistik yönleri, dini görüşler, kader hakkında__ _29

Allah Gerçekliği ve Hayat Yönergeleri 31

Alıntılarla Anlatımlar 41

Hikmetli Sözler, Hadis-i Şerif ve Ayetler 61

Benim Hakkımda

Liseyi Antalya’daki bir anadolu lisesininde okuduktan ve Ç anakkale Onsekiz Mart Ü niversitesi Bilgisayar

Mühendisliği Bölümünde 2 yıl kaldıktan sonra Akdeniz Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümüne

yatay geçiş yapıp burda da fazla kalmayıp eczane hizmetleri, felsefe gibi bölümleri kazansam da bu

okulları terk etmek durumunda kaldım.

İstediğim işi bir türlü yapamadığımdan ve yine de yazları birkaç kez, birkaç sezon farklı otellerde

komilik ve yine bir otelin bilgi işleminde yardımcı eleman olarak çalışmak dışında iş yapmamış

birisiydim. Ta ki yazarlık hobimin hayatımda ağır basmasına kadar… Ayrıca ilaç mümessilliği işiyle uğraşmak gibi bir umudum ve amacım da var…

Yazar olma yolunda hayalleri olan kitap satışı yaparak kitapçılık işiyle uğraşan 'kitap sever' birisiyim. ''İnsanlık için yaşayan ve sanatçı kişilikli, sevecenliğiyle içine kapanmış, utangaç, yalnız, sevgisiz, çıkarsız, yalansız, keyifsiz, mutsuz, kalbinde yaşayan ve kalbinde saklanan birisiyim.'' Eren Sarpkaya

Ö NSÖ Z

Bu e-kitapta, merhametin ve egonun yan yana ne güzel olduğunu, durduğunu göreceksiniz. Kendi kişiliğinize, özbilgeliğinize ulaşmak için, insanlığı bu noktalara taşımak için biraz da, bu kitap hazırlandı… İnsan zihninin süzgeci olan akıl düşünceleri, insan bilincinin süzgeci olan iman ise duygu ve hissiyatımızı süzer ve hayatımızda ne kadar akıllı ve imanlı olmuşsak; o denli sağlıklı bir hayat varken, akılsız ve imansız olmuşsak; hayatta birikmiş veya birikecek, aklımızı ve ruhumuzu hastalandıracak ve nerde olsak da havamızı bozacak bizi rahatsız edecek nevrozlar ve psikozlar oluşur o denli. Nevrozlar ve psikozlar öyle sinsidir ve öyle sinsice ortaya çıkarlar ki… Aslında bir yılan gibi zihnimizin yeryüzünde sürünürler.

Ben psikonevrozu, tahtını oğlu psikoza bırakacak olan ve tahtını çok seven, çok sevmiş olan psikonevrozu bir krala benzetiyorum ama kendini kral sanan bir krala, aslında krallıktan da hüküm vermekten de gafil, çok uzak…

Egoyu da onun varisine benzetiyorum; egonun da bu yalan tahtta hep gözü var gibidir sanki zaten ona kalmayacak mı bu yalan taht da...

Ego akılcılığın tuzağına düştüğü için egodur biraz da ki merhamet bir sağduyusal duygudur akılcılıkta ise duygular ikinci plana itilmiştir; oysaki aklın kucağına düşmeliydi ego...

Nevroz ve psikoz ile egodan kendi irademizi sağ çıkarmak zorundayız… Böyle bir hayatta kalbimize, bize yol gösterecek bir kılavuz gerekir. Nitekim herkes bu hayatta bir kılavuza ya da bir pusulaya sahiptir ya da olacaktır bu kılavuz da merhamettir. Bu eserde, nevrozların, psikozların psikolojimizi zehirleyici etkisine ve psikozlarla baş edebilme, psikozları aşarak kendi yolunuza kaldığınız o yerden devam edebilmeniz için hakikatler vardır. Bu eser, belki de sizin için yanınızdan, kalbinizden ayırmak istemeyeceğiniz, hayatınız nasıl olursa olsun sizi hayatınızın bir yerinden yakalayacak ve size bir yol gösterecek bir öze yolculuk, doğallık, kader yolunda emin adımlarla yürüterek özbilgeliğinize yolculuk ettirecek ve kayıp kişiliğinizi bularak mutluluğunuzu hayatınızı aydınlatarak bulduracaktır size …Huzurlu bir yarına, hep birlikte ve hep insanlıkla...

Giriş

Akıl bilinç yolunda emin adımlarla yürümektir. Bilinç ve akıl olmasa insan da olmazdı... Bu kesindir. Bilinç

kavramı ise zaman kavramı gibidir; her zaman değişir ve Allah zaman kavramını da bilinç kavramı gibi,

evrenin içinde bir akış halinde ne kendi haline ne de özgürlüksüz halde bırakmıştır.

Geriden gelen zaman frekansları ve ileriye dönük zaman frekansları, şimdinin zaman frekanslarında

birleşir. Burda frekans, herhangi bir zihin aktivitesi; düşünmek, duygulanmak ve sezgiler, hissetmek gibi

kavramlardır...

Psikonevrozlar insanları gerçeklikten duygularından, hissiyatından ayırıp kaderden saptırır. Onun içindir ki şu an çok değerlidir. Doğal olan, gerçek olan yaşam şu

anda gizlidir. Asıl olansa; mucizelere gebe, doğal ve gerçek olan Allah'ın arşındaki kaderdir.

"Kader, zaman kavramını bütünüyle kapsasa da insanlar için şu andır."

1

Şu anı yok eden her şey kaderi, doğallığı ve huzuru bozar. Gerçekte doğallığı ve huzuru bozan ana neden

bilinçdışı takıntılardır.

bütün olumsuz düşünceler bu bilinçdışı takıntıların eseridir... Malesef ki psikonevrozlara o da psikoza sevkeder böyle bir durumda olumsuz düşünceler

oluşur. Olumsuz düşüncelerin sonucunda ise kötülükler, duygusal eziyetler, vicdani rahatsızlıklar

çekilir, kalplerde manevi hastalıklar türer, kalp, egoyla dolup katılaşabilir ve putlaşabilir.

İnsanlar kendi putlaşmış kalplerine ve diğer insanların putlaşmış kalplerine tapmaya başlarlar. Bu

da dünyadaki doğallığı, huzuru ve cennet kapılarını fani hayatın kullarına karşı mühürler.

Merhamet, akıllı insanların sağduyusunda gezinir…

Merhametli olmaya başlayan insanlar birden huzurla dolduğunu hisseder, kalbinde bir şeyler eriyormuş

gibi huzura ve mutluluğa kavuşur.

Pek önemli değil gibi sürekli bu hatayı yaparız ki Allah'a kulluk bilinci olmadan, herhangi bir şey, ne

olursa olsun,

2

bir hükümde, yargıda bulunmak kendini ilahlaştırmakla denktir ve önyargıda bulunmak,

önyargılı olmak ve hatta bunu huy edinmiş olmak insanın akli yollarını tıkar ve şüphe ile öfkeye; tıp

literatüründeki ifadesiyle ise bir psikolojik tanı olan psikoza sevk eder.

Ö fke; insanların çoğunda malesef ki bilinçsizlik ve sevgisizlik haline bürünmeyle gelişiyor, öfke kalbin imtihanı ve intiharı olmuş durumdadır, akıllı kişi için ise öfke; merhamet sınırlarını aşmaz, haddini bilen bir öfke, doğal olarak gelişmiş bir akılda, doğal bir duygu olarak oluşur ve böyle sağlıklı olan bir akılda öfke; ego bataklığını kurutan bir özdeğer, merhamet, eğriyi doğrultan bir kılıç, sevgiyle harmanlanmış bir kızgınlıktır ve savunmasız ve masum akıllara kurtarıcıdır, insanlık için önemli bir duygudur ve hatta, daha nice faydaları vardır zararları olduğu kadar."

"Şüphe, düşünmenin kanseridir." Öfke de şüphe de uyuşturucu gibidir, bağımlılık yapar ve maalesef öfke

de şüphe de psikozlara neden olur.

3

Psikozu, tıbben açıklamak gerekiyorsa; herhangi bir hisssiyatı, akılda, zihnin akılsal ve zamansal süzgecinden geçirirken süzgeçte kalmış görsel, düşünsel veya duygusal tortular yani takıntılar; olumsuzluklar olarak tanımlayabiliriz. Psikoz kavramının, İslamiyet dilinde ve tıp dilinde ortak bir tanımı yapılırsa; İslami ifadesiyle (vesveseleri) akılda kurarak şüpheye düşülen bir psikolojik sağlık sorunu; paronoid veya şifofrenik nedenlere dayanarak ortaya çıkan psikopatolojik bir bulgudur.

" Bilinçsizliğin ve günahkarlığın korkusu; heyecan ve panik, dibi görünmeyen, yardımsız, savunmasız

kalınan karanlık bir kuyu gibi olan bir kötülüğe av olmaya benzer...", "Aşırı üzüntü, vicdanı ve vicdanını

boğmaktır...", "Akıllı insan düşünür, sorgular, muhakeme yapar, buna vicdan muhasebesi de

dahildir, araştırır, inceler ve bulur, bulana kadar uğraşır ve nihayetinde de keşfeder; tabi akıllı insan

bilim ve felsefe gibi boş ve gereksiz şeylerle gereğinden fazla oyalanmaz, zamanının çoğunu

bilgeliğe giden yol olan tefekkürle geçirir; tabi ki o da her insan için gerektiği kadardır.

4

Akılsız insan ise bilinçdışında takılıp kalmıştır; akıl süzgecinde kalmış tortular; yani takıntılar

dinbilimciler için 'vesveseler', ya da sosyolojik yaklaşımdaki 'olumsuzluklar' bilinçlenmek

ihtiyacında olan bir zihnin bilinçdışılığının cehalet kokmuş kısır döngüsünde; bir hamsterın dünya gibi bir oyun topundaki kısır döngüsü gibi, sanki boş bir

değirmen taşının kendini sürekli ama sürekli öğütmesi gibi oyalanıp durur.

Bilinç ve akıl ile akılcılık farkı Akıllı insan, cahillikten uzak bilinçli insandır, akıllı ve bilgili insan akılsız insanı bilinçlendirir; aklı yayar. Akılsız insan ise cahilliğe

yakın bilinçsiz insandır, akılsız insanın aklı, akılsızlığını yayar".

Bilinç ancak aklın hakimiyetinde olmalıdır, akıl da zaten Allah’ın hakimiyeti altındadır. Akıldan ayrı düşerek bir yokluğa sürüklenmemeli, bir yokluğa

kapılmamalıdır.

Aklın görevi; insanlığı, dünyanın faniliğine esir olmaktan, Allah'a telafisiz ve tövbesiz hatalar

yapmaktan korumaktır.

5

Aklın en önemli görevlerinin arasında da; insanlık için günah olan hatalarla; Allah'ın gerçekliğine davet eden

bir bilgelikle cehaleti yenmeye, ahlaksız, edepsiz ve terbiyesizlik içeren her türlü dünyevi günahtan uzak

tutmaya çalışması gelir.

Bilinçten ve olumsuz düşüncelerden ve bazı sonuçlarından bahsetmiştim. Buna bir de

korkuları ekleyin. Hepimiz bir korkuyla yaşadık ya da yaşıyoruz. Bu korku da gelecek kaygısı; halbuki şu

anda yaşamamız gerekiyor, doğallık ve huzur bizden önceki insanlık tarafından çok tahrip edilmiş ve

biz bu dengesiz düzende fırtınaya kapılmış gidiyoruz; hem de korsanların gemisinde.

Şu anda yaşadığımıza göre dua da edebiliriz öyle değil mi? Nedir bizi dua etmekten alıkoyan; fırtınanın

şiddeti ne denli korkunç olsa da martı sevdiği denizden vazgeçmezmiş. Bizi dua etmekten

vazgeçiren ne öyleyse? Hayatı yeterince sevmiyor muyuz? Belki de hayatın eğitim sistemini

sevmiyoruzdur hani imtihan falan... ama okumazsak nasıl büyük adam olucaz? Herhalde biz bu

bilmecelerden aklımızı alamıycaz.

6

"Kul Allah'tan vazgeçer, Allah kulundan vazgeçmez..." Allah'ın

kaderini mi sevmiyoruz? O’nu ve mükemmel kaderini tanısaydınız böyle konuşmazdınız.

7