��egzers 0zler, koruyucu, tedav 0 ed 0c 0 ve … · 2018. 5. 15. · title:...

19
İÇİNDEKİLER • Giriş •Varlık “Madde” Olarak Vardır. • Varlık hem “Madde” hem de “Tin” Olarak Vardır •Varlık “Fenomen” Olarak Vardır. •Varlık, “Varoluş” Olarak Vardır. HEDEFLER • Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Materyalizmin ne anlama geldiğini ve türlerini öğrenecek • İdealizmin ne anlama geldiğini öğrenecek • Varlığı madde ve idea olarak kabul etmenin ne anlama geldiğini öğrenecek • Varlığı fenomen olarak kabul etmenin ne anlama geldiğini öğrenecek •Varlığı “varoluş” olarak kabul etmenin ne anlama geldiğini öğrenecek ÜNİTE 8 VARLIK FELSEFESİ 2 FELSEFEYE GİRİŞ

Upload: others

Post on 30-Jan-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • İÇİN

    DEK

    İLER

    • Giriş

    • Varlık “Madde” Olarak Vardır.

    • Varlık hem “Madde” hem de “Tin” Olarak Vardır

    • Varlık “Fenomen” Olarak Vardır.

    • Varlık, “Varoluş” Olarak Vardır.

    HED

    EFLE

    R

    • Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

    • Materyalizmin ne anlama geldiğini ve türlerini öğrenecek

    • İdealizmin ne anlama geldiğini öğrenecek

    • Varlığı madde ve idea olarak kabul etmenin ne anlama geldiğini öğrenecek

    • Varlığı fenomen olarak kabul etmenin ne anlama geldiğini öğrenecek

    • Varlığı “varoluş” olarak kabul etmenin ne anlama geldiğini öğrenecek

    ÜNİTE

    8

    VARLIK FELSEFESİ 2

    FELSEFEYE GİRİŞ

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

    GİRİŞ

    Varlık, insan zihninden bağımsız olarak vardır fakat idea cinsinden değil de

    madde cinsinden vardır, diyen realist görüştür. Varlığın madde cinsinden olduğunu

    iddia eden tüm görüşler materyalisttir. Materyalizme (maddecilik) göre, gerçekten

    var olan bir maddî varlık vardır ve bu, insandan bağımsız olarak nesnel gerçeklik

    şeklinde vardır. Materyalizmin klasik temsilcilerinin görüşlerine göre var olan her

    şey, bize başka türlü görünse de, maddedir veya maddi bir şeydir. O halde madde

    değilmiş gibi görünen şeyler de aslında son tahlilde maddeye geri götürülebilir

    veya ona indirgenebilir. Öte yandan çeşitli materyalist filozofların maddeden

    anladıkları şey belli ölçüde birbirinden farklıdır. Bununla birlikte onlar maddeden

    son tahlilde ‘zamanda belli bir anda ve uzayda belli bir noktada ortaya çıktığı

    gözlemlenebilecek somut, fiziksel cisimi’i anlarlar.

    Materyalizm, yalnızca maddenin gerçek olduğunu, madde ve maddenin

    değişimleri dışında hiçbirşeyin var olmadığını, varlığın madde cinsinden olduğunu

    öne sürer. Ayrıca, yer kaplayan, yaratılmamış ve yok edilemez, kendinden kaim

    olan, harekete yetili maddenin, evrenin biricik ya da temel bileşeni olduğunu

    savunan varlık anlayışı da materyalist bir anlayıştır. Evrendeki tek tözün madde

    olduğunu, varlığın fiziki bir nitelik taşıdığını ve evrende tinsel (maddi olmayan) ya

    da manevi bir tözün bulunmadığını öne süren görüş ve indirgemeci bir öğreti

    olarak materyalizm, yalnızca maddeye varlık yükler. Ayrıca materyalizm, zihin ya da

    ruha bağımlı bir gerçeklik ya da ikinci dereceden bir varlık verir veya ruhun hiçbir

    şekilde var olmadığını iddia eder. Gerçek dünyanın, halleri ve ilişkileri itibariyle

    değişen maddi şeylerden meydana geldiğini savunan materyalizm, maddi bir şey ya

    da nesneyi ise, sadece mekân ve zaman içinde olma, şekil, büyüklük, kütle, katılık,

    sıcaklık türünden fiziki özellikler sergileyen bir şey olarak tanımlar.

    Materyalizmin de değişik versiyonları vardır. Materyalist varlık anlayışını

    İlkçağ materalizmi, mekanik materyalizm ve diyalektik materyalizm olmak üzere üç

    görüş altında toplamak mümkündür.

    VARLIK “MADDE” OLARAK VARDIR.

    İlkçağ Materyalizmi

    İlkçağ materyalistleri doğa felsefecileri olarak da bilinmektedir. Thales’le

    başlayan doğa felsefecileri evrenin ilk maddesini araştırmışlardır. İlkçağ

    materyalistleri iki farklı grupta toplanır: Varlığı değişmeyen madde olarak görenler

    ve varlığı hareket, değişim ve oluş içinde görenler.

    Birinci görüşe giren İlkçağ materyalistleri, evrenin ana maddesini

    değişmeyen, hep aynı kalan ve her şeyin ondan çıktığını kabul ettikleri bir maddî

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

    ana ilke ile açıklamaya çalışmışlardır. Thales, bu özelliklere sahip varlığın “su”

    olduğunu söylemiştir. Varlık, su’dur. Evrenin temel arkhesi (ana maddesi) su’dur.

    Çünkü her şey sudan gelmiştir ve sonuçta tekrar suya dönecektir. Her nesne suyun

    değişik karışımlarıdır. Değişen şeylerin arkasındaki değişmeyen varlığın madde

    cinsinden olduğunu söyleyen ikinci İlkçağ materyalisti Anaksimenes ise varlığı

    “hava” arkhesiyle açıklamıştır. Hava her şeyin ana ilkesi olarak değişmeyen varlıktır

    ve ilk varlıktır.

    İlkçağ materyalizminin ikinci görüşünün temsilcisi olan Herakleitos’a göre

    varlık, madde cinsinden olan Ateş arkhesinden gelmektedir. Fakat Thales ve

    Anaksemenes’in dediği gibi değişmez ve kalıcı değil, ateş tüm varlıkları yakarak ve

    yıkarak, onların değişmesini sağlar. Bu nedenle, varlık, oluştur, akıştır ve

    değişimdir. Doğada süreklilik ve değişmezlikten söz edilemez. Doğada var olan ve

    yaşayan her şey bir başkasının ölümünden ya da yok olmasından dolayı vardır.

    Doğada sürekli bir savaş, çekişme ve mücadele vardır. Savaş her şeyin nedenidir,

    çekişme ise her şeyin adaletidir.

    Herakleitos, tüm varlık anlayışını iki ilke üzerine temellendirmiştir: 1. Her şey

    mücadele ve savaştan gelmektedir. 2. Her şey sürekli bir oluş veya akış içindedir.

    Akış ve oluş içindeki varlıklar düzenli bir şekilde var olmakta ve değişmektedirler.

    Çünkü ana ilke olan ateş aynı zamanda logos, yani evrensel akıldır. Logosun

    egemenliğinde her şey yasalı bir şekilde değişmekte ve oluş hâlindedir. Logos,

    evreni düzenli ve yasalı yapmaktadır.

    Mekanik Materyalizm

    Evrendeki gerçek varlık maddedir ve maddesel varlığın oluşturduğu evren,

    mekanik bir biçimde hareket eder. Evreni anlamak için, makinenin parçalarını

    anlamak gerekir. Mekanik materyalizm hiçbir biçimde manevî tözleri veya varlıkları

    kabul etmez. Tüm varlıklar, maddenin mekanik hareketleri ve değişimi ile açıklanır.

    Mekanik materyalizmi, atomcu mekanik varlık anlayışı, cisimci mekanik varlık

    anlayışı ve makine mekanik varlık anlayışı olmak üzere üç görüş altında toplamak

    mümkündür.

    Atomcu Mekanik Materyalist (maddeci) Görüş

    İlkçağ materyalist filozoflardan Demokritos ve Modern felsefecilerden P.

    Gassendi’nin savunduğu bu görüşe göre, her şey atom ve boşluktan oluşmuştur.

    Gerçek varlık, bölünemez fiziksel gerçeklik olan atomlardan oluşmuştur. Var olan

    her şey, sonsuz sayıdaki maddesel atomlara ayrılır. Atomlar, bir sıra ile birleşerek

    veya ayrılarak varlıkları oluştururlar. Bu atomlar farklı büyüklükte ve biçimdedirler.

    Bu nedenle bunların birleşmesinden farklı nesneler meydana gelmektedir.

    Atomların ortak özellikleri, bölünemez, parçalanamaz ve içlerine nüfûz edilemez

    oluşlarıdır. Atomlar, boşlukta yer kaplayan fiziksel varlıklar olarak sürekli hareket

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

    hâlindedirler. Hareketleri bir dış güçten değil, kendi iç güçlerinden gelmektedir.

    Atomlar, zorunlu olarak mekanik bir hareket yaparlar. Evrende hiçbir şey rastlantı

    sonucu oluşmaz. Her şeyin bir amacı vardır. Zihin, ruh, akıl, duygu gibi soyut

    varlıklar da aslında daha ince atomlardan yapılmış fiziksel varlıklardır. Zihinsel

    hiçbir varlık yoktur. Her şey atomların boşluk içinde yaptıkları mekanik zorunlu ve

    amaçlı hareketlerinin sonucu oluşmuştur.

    Cisimci Mekanik Materyalist Görüş

    İngiliz düşünür Thomas Hobbes’a (1588-1679) göre, gerçekten var olan, yer

    kaplayan cisimlerdir. Başka bir söylemle, gerçekten var olan her şey, maddenin

    şekil almış türü olan cisimlerdir. Hobbes, atomcu mekanik materyalizmi reddeder.

    Çünkü atomların hareket ettiği boşluğun olmadığını iddia eder. Eğer boşluk varsa,

    hareket yoktur, der. Hareketin olabilmesi için evrenin dolu olması gerekir. Mekanik

    hareket ancak dolu bir evrende gerçekleşebilir.

    Atomun ve boşluğun reddedilmesiyle, Hobbes, doluluk içeren maddesel

    cisimlerin gerçekten var olabileceğini ileri sürer. Var olanın tümü cisimseldir. Cisim

    ise en, boy ve derinliğe sahip olan yer kaplamadır. Cisimlerin tek özelliği hareket

    etmeleridir. Hareket özelliğiyle cisimler şekil veya biçim alırlar. Evrendeki her şey

    cisimsel olduğuna göre, hareket etmektedir. Evrendeki bütün cisimler hareket

    yasasına göre şekil alırlar. Hareket yasası ise mekanik zorunlu harekettir. Hobbes

    ruhun, zihnin, aklın hatta Tanrı’nın varlığını reddederek, var olan her şeyi cisimsel

    yapmıştır.

    Makine-İnsan Mekanik Materyalizm

    Fransız materyalist La Mettrie (1709-1751) tarafından savunulan makine-

    insan kuramına göre, evrende her şey cisimsel yani maddeseldir. Onun dışında

    hiçbir şey yoktur. Kendisi bir hekim olan La Mettrie, insanı bir makine olarak

    açıklar. Descartes’ın hayvanların ruhu yoktur tezinden etkilenerek, hayvanların

    fiziksel yapıdaki sinir sistemleriyle algılama ve duyumlama yaptığını kabul eder.

    Eğer hayvanlar yalnızca sinir sistemleri ile algılama yapıyorsa, niçin insanlarda aynı

    şeyi algılamada kullanmasın, diye düşünen La Mettrie, insanlarda da ruh olmadığını

    ileri sürmüştür. İnsanın ruhu yoksa nasıl hareket etmektedir?

    İnsan, evrendeki diğer varlıklardan farklı olamaz. Bu nedenle, o da cisimsel

    bir varlıktır. Hayvan ve diğer varlıklarla aynı olan insan, bedeninin dışında bir ruha

    sahip değildir. İnsan ruhsuz bir makinedir. Bir makine olarak mekanik hareket et-

    mektedir. Fakat insan hayvana göre, daha karmaşık bir makinedir. Hayvana göre

    daha mükemmel bir makine olan insan, ne gökten gelmiş ne de topraktan

    olmuştur. İnsan, basit organizmalardan daha karmaşık organizmalara giden

    evrimsel sürecin bir parçasıdır. İnsan birdenbire ortaya çıkmamıştır. İnsan, derece

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

    derece basitten daha karmaşığa giden bir yapı göstererek bugünkü konumuna

    gelmiştir.

    Diyalektik Materyalizm:

    Diğer materyalizm çeşitleri gibi, diyalektik materyalizm de, gerçekten var

    olanın maddî cinsten olduğunu iddia eder. Fakat diğerlerinden farklı olarak, bu

    maddesel varlığın diyalektiğin yasalarına göre ortaya çıkıp, hareket ettiği ve

    devinim içinde olduğunu kabul eder. Diyalektik materyalizmin en önemli iki

    temsilcisi Marx ve Engels’tir.

    Karl MARX (1818-1883)

    Kendi dönemi ve daha sonraki dönemlere en çok etki eden bir filozof olarak

    Marx, gerçekten var olanın madde ve onun değişimleri olduğunu ileri sürer. Diğer

    materyalistlerden farklı olarak, maddenin değişiminin ve hareketinin mekanik

    değil, diyalektik bir biçimde olduğunu söylemektedir. Marx’ın materyalizmdeki

    özgün yanı, mekanizmin yerine, diyalektiğin hareket ve değişim yasalarını

    getirmesidir. Marx’a göre, diyalektik yasalar insan aklını, doğayı ve tarihi yöneten

    temel itici güçtür. Bu alanda sürekli çatışma ve savaş vardır. Herakleitos’un savaş

    ve mücadele kavramını ve Hegel’in diyalektik görüşünü yeniden yorumlayan Marx,

    aklın, doğanın ve tarihin tez, antitez ve sentez adımlarında oluşan bir çelişkiler

    mücadelesi olduğunu söyler.

    Marx’a göre, gerçekten var olan varlık, maddedir. Madde, evrendeki her şeyi

    değişim ve hareketi sonucu meydana getirir. Madde, diyalektiğin özü gereği

    çatışma ve çelişme içinde değişerek, gelişir. Biyolojik varlıklarda bu değişim ve

    gelişime tâbidir. Değişme ve gelişme mekaniğin düzgün doğrusal değişmesi ve

    gelişmesi biçiminde olmaz. Maddenin diyalektik değişimi ve gelişimi sıçramalı veya

    devrimsel olur. Diyalektik materyalizme göre, madde sürekli diyalektik olarak

    devrimsel biçimde değişir ve gelişir.

    Maddedeki niceliksel birikimler bir anda ani bir sıçrama ile niteliksel yapıya

    dönüşür. Bu devrimsel aşama ile kazanılan nitelikler bir önceki niteliklerden özce

    farklıdır. Nicelikten niteliğe dönüşen değişmelere, diyalektiğin nicelikten niteliğe

    değişme yasası denir. Bu yasaya uygun olarak kazanılan bir nitelik, daha önceki

    niteliğe indirgenemez veya ondan çıkartılamaz çünkü varlık artık farklı bir niteliğe

    sahiptir. Örneğin, cansız madde kitlesi başlangıçta fiziksel ve kimyasal özelliklere

    sahipken, bu niteliklerin bir araya gelerek belli bir niceliksel seviyeye ulaşması

    sonucu, diyalektiğin nicelikten niteliğe geçme yasası gereği, yeni bir nitelik olarak o

    varlıkta farklı bir biçimde ortaya çıkar. Bu değişim sonucu cansız varlık, yaşam

    niteliğini kazanır. Yaşam niteliği, artık bir önceki cansız madde niteliğinden özce

    farklıdır ve ona indirgenemez. Marx, aynı durumu, yaşamdan bilinçli varlığa geçiş

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

    için de uygular. Bilinçli varlık, yaşamdan yani canlı olmanın ötesinde bir niteliktir ve

    bu nitelik niceliğin niteliğe dönüşmesi yasasıyla olanaklı olmuştur.

    Marx’a göre diyalektiğin ikici yasası, çelişme yasasıdır. Çelişme yasası,

    maddenin en basit kütleden en karmaşığa doğru giden değişim ve gelişim

    sürecinde hep karşıtlarıyla bir çatışma içinde olduğunu belirtir. Maddenin

    değişmesi karşıtların savaşı ile mümkündür. Karşıtlar ve çelişkiler bir arada bulunur

    ve birbirlerine dönüşür. Çelişme ve karşıtların savaşı, değişme ve gelişmenin temel

    gücüdür çünkü o olmasa her şey aynı kalırdı. Evrendeki her şey, diyalektiğin

    yasalarına maruz kalmaktadır. Diyalektik, değişmenin itici gücüdür.

    Marx, diyalektik yasaların aynı zamanda varlığın yasaları olduğunu ileri

    sürmekle kalmaz, düşüncenin yasaları olarak da toplumun ve tarihin itici gücü

    olduğunu söyler. Tarihsel materyalizmle, toplumların ve tarihin gelişimini,

    ekonomik güçlerin çatışmasına indirgeyen Marx, üretim araçları, üretim biçimi ve

    üretim araçlarının sahiplerinin tarihi belirlediğini söylemektedir.

    VARLIK HEM MADDE HEM DE TİN OLARAK VARDIR

    Varlığın hem madde hem de tinsel olduğunu söyleyen felsefeciler, aynı

    zamanda realist yani bizden bağımsız bir varlığın olduğunu kabul ederler.

    Dolayısıyla bu görüşü savunan filozoflar, ikici (düalist) bir varlık anlayışını

    savunurlar. İkiciliğe göre, varlık birbirinden bağımsız ve birbirine indirgenemeyen

    iki tözden oluşmaktadır. Madde-form varlık anlayışına Aristoteles’i, madde-ruh

    varlık anlayışına Descartes’ı örnek verebiliriz. Bu düşünürler ne materyalist ne de

    idealistlerdir. Bunlar, düalist (ikici) varlık anlayışını savunan filozoflardır.

    ARİSTOTELES (M.Ö. 384-322)

    İlk Çağ filozoflarından Aristoteles, öğretmeni Platon’un varlık görüşlerini

    eleştirerek, kendi varlık kuramını ortaya koyar. Platon’un idea için söylediklerinin

    büyük çoğunluğunu kabul etmekle birlikte, fenomenler dünyasından bağımsız bir

    idealar dünyasını kabul etmez. İdealar vardır, fakat “şu” diye gösterdiğimiz tekil

    varlıklarla birlikte vardır. Tekil varlıkların içinde vardırlar, onlardan bağımsız olarak

    bir varlıkları yoktur.

    Aristoteles’e göre, gerçek varlık “şu” diye gösterdiğimiz bireysel varlıklardır.

    Bireysel varlıklar, madde ve formun (Platon’un deyimiyle idea) bir araya gelerek

    oluşturduğu gerçek tözlerdir. O hâlde, Aristoteles için madde ve form birer töz

    veya birbirinden bağımsız iki ayrı varlık değil, varlığın iki temel öğesidir. Onlar bir

    arada olmadığı sürece varlık da var olamaz. Gerçekten var olan her şey, bu ikisinin

    birlikteliğiyle var olmaktadır.

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

    Aristoteles’in madde ve form kuramına Hylemorphik kuram denir. Bu

    kurama göre, tüm doğal varlıklar, şekilsiz maddenin (hyle) bir form tarafından

    şekillenmesiyle var olurlar. Varlığı varlık yapan şey ise özdür. Aristoteles için, öz,

    formdur. Varlığa asıl biçimi veren şey onun özüdür ve bu öz, onu diğer varlıklardan

    ayıran temel biçimdir. Örneğin, “şu bronz heykel”in özü, bronz denilen şekilsiz

    maddeye şekil veren heykel formudur. Buna karşılık, gümüş denilen maddeyi, diğer

    maddelerden ayıran özü ise onun gümüş olma formudur. Varlığın var olması için

    madde ve form ikilisine etkin ve ereksel nedeni de ekleyen Aristoteles, dört

    nedenin varlığın var olması için gerekli şart olduğunu söyler. Dört neden şunlardır:

    Maddî neden, formel neden, etkin (faal) neden ve ereksel neden. Bu dört neden bir

    araya gelince varlık var olur.

    Bu konuyu biraz daha açmak gerekirse, Aristoteles’e göre, form, maddede

    saklıdır. Form maddede potansiyel olarak vardır. Bir etkin güç sayesinde açığa

    çıkar. Örneğin, bronz maddesinde heykel olma gücü potansiyel olarak mevcuttur.

    Ne zaman bir sanatçı, bronzu alıp, ona heykel biçimi verirse, “şu bronz heykel”

    denilen varlık ortaya çıkar. Aristoteles’in çok sevdiği bir örnek şöyledir: Bir kız, anne

    olma potansiyelini kendinde barındırmaktadır. Kız madde, anne formdur. Madde,

    formu saklamaktadır. Kız bir gün şartlar sağlandığında anne olacaktır. Bir çocuk

    maddedir, konuşma ve düşünme formuyla doğar fakat henüz bebekken bu iki

    formu aktüel yapamaz yani gerçekleştiremez. Ancak, konuşma ve düşünme po-

    tansiyel olarak çocukta her zaman vardırlar.

    Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, Aristoteles, varlığın değişimini ve

    hareketini, potansiyelden aktüele (fiili duruma) geçiş olarak açıklamaktadır. Varlık

    hareketsiz ve değişmez değildir. Varlık, onun için, oluş hâlindedir. Hem cansız doğa

    hem de canlı varlıklar sürekli bir oluş hâlindedir ve oluş bir amaca doğrudur.

    Aristoteles, mekaniksel bir hareketi ve oluşu değil, ereksel bir oluşu ve değişimi

    kabul eder. Her şeyin varlığa gelişinin bir amacı ve ereği vardır. Örneğin, erik

    çekirdeği, kendinde erik olma ereğini (amacını) taşır. Erik çekirdeğinden hiçbir

    zaman elma yetişmez. Platon’un tersine, Aristoteles oluşa büyük önem verir.

    Formu, oluş dünyasındaki değişimleri açıklamak için kullanır. Form ve madde iki

    karşıt ve bağımsız varlık değil, bir varlığın iki uyumlu nedenidir.

    Aristoteles’in form-madde uyumluluğunu insan kuramında da görebiliriz.

    İnsan madde ve formdan oluşmuş bir canlı varlıktır. İnsanın maddesi bedeni, formu

    ise onu canlı tutan ruhudur. Ruhu çeşitli derecelere ayırarak ele alan Aristoteles’e

    göre, insan ruhu, bitkilerin beslenme ve üreme gücünü, hayvanların hareket etme

    gücünü ve yalnızca insana ait olan akıl gücünü bir arada bulundurur. O hâlde,

    insanı diğer cansız ve canlı varlıklardan ayıran en önemli özelliği akıllı olmasıdır.

    Akıl, insanın formudur, maddesi ise bedendir. Ruh ve beden, Platon’da olduğu gibi

    iki çatışan varlık değil, birbirini tamamlayan uyumlu iki varlıktır. Ruh, bedeni canlı

    tutan öğedir. Ruhun amacı, bedeni canlı tutmaktır. Bedenin amacı da, ruha madde

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

    sağlamaktır. İnsan, hylemorphik kurama göre, beden (hyle) ve ruhun (morphik)

    uyumlu birliğidir. Platon’dan farklı olarak, bu öğretiye göre, bedenden sonra ruh

    ölümsüz değildir. Çünkü ruh form ancak bedenle birlikte olduğu sürece vardır.

    Ondan ayrı olduğu sürece bir yerde varlığı bulunmaz. Bedenden sonra, ruh da

    yoktur.

    René DESCARTES (1596-1650)

    Descartes’ın varlık felsefesinin ortaya koyduğu yeni anlayış, radikal bir

    şekilde modern çağı Ortaçağ’dan ayırmıştır. Böylece modern çağla birlikte

    felsefenin diğer alanlarında olduğu gibi, varlık yorumu da değişmiştir. Descartes’ın

    varlık görüşü töz kuramına ve onun temelini oluşturan bilgi kuramına dayanır.

    Descartes’ın varlık anlayışı bazen Aristoteles’ten, bazen de Ortaçağ

    düşünürlerinden, özellikle Aziz Augustinus, Aziz Thomas ve Suarez’den bazı şeyler

    alarak kendini oluşturmuştur.

    Descartes iki töz ya da cevher kabul eder.

    A. Sonlu töz

    B. Sonsuz töz.

    Sonsuz töz Tanrı’dır. Buna karşılık sonlu tözü ikiye ayrılır:

    Madde

    Ruh

    Genel bir söylemle, daha önce ikiye ayırdığı tözleri üçe ayırabiliriz:

    1- Tanrı

    2- Madde

    3- Ruh

    Bu ayrım Descartes’ın şüphe metoduna, bilgi kuramına, metafizik anlayışına

    ve fizik kuramına dayanarak oluşmuştur. Kısaca Descartes’ın tüm felsefesi bu üç

    tözle uygunluk içindedir. Bu tözleri anlamak ya da ortaya koymak için Descartes’ın

    bilgi ve Varlık sıralamasına bakmamız gerekmektedir. Bilgi sırasına göre, önce

    cogito’nun yani ruhun bilgisi, sonra Tanrı’nın bilgisi ve son olarak dış dünyanın

    bilgisi gelmektedir. Varlık sırasına baktığımızda Tanrı bizim kesin bilgimizin ve dış

    dünyanın garanticisi olarak varlığın ilk sırasındadır. Madde ve ruh sonlu töz

    olmalarına karşın sonsuz töz olan Tanrı’dan varlıklarını garanti altına almaktadırlar.

    Her ne kadar tözleri bilme sırası ruh, Tanrı ve madde olarak olsa da Varlık sırasında

    sonsuz töz olan Tanrı diğer ikisine göre önseldir. Tözleri bilme sırasındn kastedilen

    şudur: Düşünme özelliğine sahip olan ruh, öncelikle kendi kendisinin farkındadır ve

    kendini bilir. Daha sonra, kendisinin ve maddenin nedeni olan asıl tözü yani Tanrı’yı

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

    bilir. En sonunda da temel özelliği yer kaplama olan ve madde olarak adlandırılan

    tözü bilir.

    Buradan da anlaşılacağı gibi, öncelikle kesin bilgi temelli töz olan ruhun

    bilgisini elde ederiz. Yöntemsel şüphe sonucu elde ettiğimiz bu bilgi, kesin ve

    apaçıktır. Ondan şüphe edemeyiz. O hâlde, en kesin ilk bilgimiz, temel özelliği

    düşünme (cogito)olan ruh hakkındadır. Maddenin yani dış dünyanın bilgisi bile

    kesinlik taşımadığı için ve onu garanti edecek diğer bir bilgi türü bulunmadan elde

    edilemez. Tanrı bilgisi, dış dünyanın hem varlığını hem de bilgisini garanti etmesi

    nedeniyle varlık ve bilgi çeşidi olarak ortaya konulmuştur. İkinci bilgi türü olarak

    ortaya konulan Tanrı bilgisi, Ortaçağ’da Tanrı kanıtlaması için kullanılan ontolojik

    delil (Tanrının varlığının varlıkbilimsel açıdan kanıtlanması) sonucu elde edilmiştir.

    Tanrı’nın varlığını ve bilgisini kanıtlayan Descartes, artık dış dünyanın varlığından

    şüphe edilmemesi gerektiğini ve bilgisinin edinilebileceğini ifade eder. Çünkü Tanrı

    dış dünyanın hem varlığının, hem de bilgisinin garantisidir.

    Töz nedir? Descartes’a göre , “Biz, Töz’den kendi varlığı için diğer hiç bir şeye

    dayanmadan var olan bir şeyden başka bir şey anlamayız. Ve hiç bir şeye

    dayanmadan var olan tek Töz vardır o da Tanrı’dır.” Böylece Tanrı tek, bağımsız ve

    tam bir varlıktır. Diğer tüm şeyler varlıklarını Tanrı’ya borçlu olarak var olurlar.

    Tanrı, hem yaratıcı hem de koruyucu gerekliliktir. Ruh ve madde yalnızca göreceli

    bir anlamda tözdürler. Bu nedenle, Descartes’ta yalnızca Tanrı, töz tanımına uygun

    olarak vardır. Ruh ve madde Tanrı’ya bağlı olarak var olan iki sonlu tözdür.

    Aristoteles’in varlık kuramında madde ve form iki karşıt töz veya varlık değildir.

    Aynı varlığın iki temel öğesidir. Buna karşın, Descartes için, her ikisi de Tanrı’ya

    dayanmakla birlikte birbirinden bağımsız olarak vardırlar. Çünkü maddenin yer

    kaplama (yayılım) özelliğine sahip olmasına karşılık, ruh düşünen varlıktır.

    Descartes’a göre, sonlu tözler nitelikleri vasıtasıyla bilinebilirler. Maddenin

    niteliği yer kaplama veya uzaya sahip olmasıdır. Ruhun niteliği ise düşünmesidir.

    Yayılımsız yani yer kaplamaksızın var olan bir varlık felsefî anlamda düşünülebilir

    fakat buna karşılık gelen bir töz yoktur. Yayılım kendisini uzay, boyut ve dolu

    maddede ortaya çıkartır. Düşünme ve yayılma nitelikleriyle bilinen iki sonlu töz

    madde ve ruh birbirlerine varlıklarını dayandırmazlar. Niteliklerini bilmeden tözler

    de açık ve seçik bilinemezler. Ruh, maddeden niteliği bakımından açık ve seçik

    olarak ayrılmaktadır. Madde de aynı şekilde ruhtan açık ve seçik bir biçimde

    ayrılmaktadır.

    O hâlde, insan nedir? İnsan vücudu madde olarak, yayılımlı, uzamlı, hareket

    nitelikli bir makine ve mekaniğin nesnesidir. Eğer bu tanım doğru ise insan vücudu

    olan madde ile ruh nasıl birlikte olmaktadır. Ruh ve madde iki farklı töz ve bunlar

    birbirinden bağımsız olarak var olmaktadırlar. O hâlde, Descartes’a göre insan nasıl

    vardır? İki farklı töz nasıl bir araya gelmişlerdir. Descartes felsefesi için bu çok

    önemli bir problemdir. Her ne kadar Descartes bu problemi fizyolojik açıdan çözse

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

    bile kendisi de bu çözümün metafizik ve felsefe açıdan olması gerektiğinin

    farkındadır.

    Sonuç olarak Descartes’ın varlık kuramında ortaya çıkan sorunlar şunlardır:

    1- Töz tanımına dikkat edersek sonlu iki tözün sonsuz töze göre daha az

    değerde töz olmaları.

    2- Sonlu tözler birbirinden farklı, fakat sonsuz töze bağımlı olmaları veya

    sonsuz tözden gelmeleri bakımından aynıdırlar. Bu da töz tanımına aykırı

    düşmektedir.

    3- Töz yalnızca nitelikleriyle bilinmektedir. Bizim bilgimiz tözün kendisini

    değil, niteliklerini vermektedir.

    4- İnsanda madde ve ruhun nasıl bir arada olduğu felsefî ve metafizik

    açıdan cevaplanmamıştır.

    VARLIK “FENOMEN” OLARAK VARDIR

    Varlığın fenomen olduğunu iddia eden varlık felsefesine göre, insan

    zihninden tam anlamıyla bağımsız olmayan bir varlık alanı vardır ve bu varlık

    alanını insan bilebilir. İnsanın yani bilen öznenin bilinci tarafından belirlenen bu

    varlığa fenomen denilmektedir. Fenomen, bilen öznenin olanak ve bilgi imkânları

    doğrultusunda var olan bir varlıktır. Kant felsefesinden dayanaklarını alan bu

    düşünce, kendini en iyi Alman filozof Edmund Husserl’in felsefesinde açığa çıkartır.

    Kant’a göre, insan zihni, zaman ve mekân formlarıyla deneyden elde ettiği

    algıları kendisinde a priori olarak var olan anlama yetisinin kategorileriyle

    birleştirerek varlığın bilgisini elde eder. Bu varlık bizim bilgimizin oluşturduğu

    varlıktır. Bize görünen biçimiyle biz varlığı biliriz. Kant, bu varlığa fenomen der. Bu

    varlığın ötesinde kendinde-şey olarak var olan asıl gerçeklik vardır ki, biz onu

    bilemeyiz fakat o vardır. Bu varlığa da Kant, numen adını verir. Fenomen, bize

    görünen varlık, numen ise bize görünmeyen (bilgimize açık olmayan) varlıktır.

    Husserl, Kant’ın iki varlık ayırımını reddederek, var olanın yalnızca

    fenomenler olduğunu söyler. Kurduğu fenomenolojik yöntemle, bu fenomenin

    bilinebileceğini iddia eder. İnsanın bilinci bu fenomenleri belirler ve onların özünün

    bilgisini edinebilir. Husserl’e göre varlıklar, bir bilincin bilgi nesneleri olarak

    vardırlar. Bilincimizin bilgi nesneleri olarak var olan bu varlık anlayışı, bir tür idealist

    varlık anlayışıdır. Varlığın bizden bağımsız bir var olma durumu yoktur. Varlık, bizim

    zihnimizin olanakları çerçevesinde var olur. O hâlde, fenomenler, zihnimizin

    belirlediği ve var ettikleri varlıklardır.

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

    VARLIK,”VAROLUŞ” OLARAK VARDIR

    19. yy’da Hegel’in varlığı Geist denilen bir kavramın açılımları olarak

    açıklamasına ve yine aynı yüzyılda pozitivizmin varlığı, bilimsel verilerle

    açıklamasına bir tepki olarak gelişen varoluşçu akım, ilk başlarda Kierkegaard

    (1813-1855), daha sonra Nietzsche (1844-1900) tarafından bireyin varoluşunun

    önemi vurgulanarak, savunuldu. Husserl’in fenomenolojisinin etkisiyle Martin

    Heidegger (1889-1976) tarafından ilkeleri belirlenen varlığın varoluş olduğu

    görüşü, Sartre, Camus, Marcel ve birçok çağdaş varoluşçu tarafından geliştirildi.

    Varoluşçulara göre, gerçekten bir varlık vardır fakat bu varlık kendi bilincine sahip

    olan bir varoluştur.

    Martin HEIDEGGER (1889-1976)

    Martin Heidegger, nesneler ve varlık arasındaki ayırımın üzerine dikkatleri

    çekerek, klasik felsefenin varlık anlayışının bu iki ayırımı gözden kaçırdığını ileri

    sürer. Varlık, kendisi ve başkaları hakkında soru sorup, bir varoluş gerçekleştirme

    potansiyeline sahipken, nesneler dünyada kendiliğinden önümüzde hazır var-

    lıklardır. Varlık, ontolojik bir yapı sergilerken, varlıklar (nesneler) bilgisel bir yapı

    sergilerler. Bu nedenle, nesneler epistemoloji ve bilimin konusu olurlar. Varlık ise

    varoluş olarak ontolojinin çözümleme alanına girer.

    Heidegger’e göre, Varlığın kendisini tanıdığı veya sorguladığı yer Dasein

    denilen insan olma olanağıdır. Dasein, bir öze değil, bir varoluşa sahiptir. Klasik

    varlık anlayışlarındaki öz ve varlık anlayışının Dasein’ın varlığı için geçerli

    olmadığını, fakat nesneler için geçerli olduğunu öne sürer. Nesnelerin özleri yani

    ne için yapıldıkları onların varlıklarını belirler. Dasein’ın doğuştan getirdiği bir öz

    yoktur. Onun özü, varoluşudur, diyen Heidegger, Dasein’ı, bu varoluşu

    gerçekleştirmek için kendi geleceğinin, olanaklarının ve projelerinin peşinde koşan

    sonlu ve geçici bir varoluş olarak tanımlar. Dasein, bir varoluş olarak önceden

    belirlenmiş bir öze veya kadere sahip değildir. Bunun için de o özgür varlıktır. Onun

    özü, kendi varoluşunu kendisi için gerçekleştirmektir.

    Dasein’ın bir özü ve kaderi olmadığı için o, dünyaya atılmış ve terk edilmiş

    olarak kendini bulur. Atılmış varlık olarak Dasein, dünya içinde diğer Dasein’larla ve

    nesnelerle karşılaşır. Bu karşılaşma onu tedirgin yapar. Tedirginlik ve kaygı içinde

    diğer şeylerle ilişkiye girerek, kendisini bu ilişki içinde tanımaya ve var etmeye

    çalışır. İlgi ve kaygı, Dasein’ın temel varoluş karakteridir. Kendi varoluşunu

    gerçekleştirme peşinde koşan Dasein, bir gün yakınlarındaki bir Dasein’ın ölümünü

    görerek, varoluşunun sonlu olduğunu anlar. Varoluş olmadan varlığın olmadığını

    hissederek, hiçlikle karşı karşıya kalarak, ölümle yüzleşir, Bir gün sıranın kendisine

    de geleceğini anlayan Dasein, ölüm kaygısı içinde kendi varoluşunu hatırlar ve onu

    gerçekleştirmenin yine kendisinde olduğunu anlayarak, kendisini diğer

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

    Dasein’lardan farklı yapan otantik varoluşunu yaşamak ister. Bazı Dasein’lar ise

    başka Dasein’ların varoluşunu kendilerine örnek alırlar. Böyle Dasein’lar kendi

    varoluşlarını değil de, başkalarının varoluşunu gerçekleştirdikleri için otantik

    olmayan bir varoluşu yaşarlar. Dasein’ın amacı, diğer Dasein’ların önüne

    sıçrayarak, kendi varoluşunu yaşamak olmalıdır. Çünkü asıl varlık, kendini kendinde

    gerçekleştiren varoluş tarzıdır.

    Jean Paul SARTRE (1905-1980)

    Heidegger’in öğrencisi olan Fransız filozof Jean Paul Sartre, Heidegger’den

    aldığı etkiyle varoluşçuluğu bir felsefî görüş hâline getirmiştir. Descartes’in yaptığı

    gibi, özneden hareket eden Sartre, şeyleri yani nesneleri nedensel dünyada, insanı

    ise özgür bir dünyada açıklamaya çalışır. Bu nedenle, iki tür varlığın var olduğunu

    kabul eder: 1. Kendinde-varlık. 2. Kendisi-için-varlık.

    Sartre göre, insan kendisi-için-varlıktır; çünkü onun özü belirlenmiş değildir,

    Buna karşılık bir kaya parçası, kendinde varlıktır. Çünkü onun özü vardır, önceden

    belirlenmiştir ve kendi bilincinde değildir. İnsan, kendisi-için-varlık olarak kendi

    bilincindedir. Bilinçli varlık kendi özünü belirleyerek bir varoluş gerçekleştirme ola-

    nağına da sahiptir. Bilinçli varlık olarak insan, bir kaya parçasından, bir masadan

    farklıdır. O, kendisi-için-varlık olarak özgürdür. O, özgürlüğe mahkûm olarak bu

    dünyaya terk edilmiştir. O, öncelikle varoluştur çünkü onun varoluşu onun varlığını

    belirleyecektir.

    Sonuç olarak, Sartre varlığı iki ayrı kategoride ele alır. Bilinçli varlık (kendisi-

    için-varlık) ve bilinçsiz varlık (kendinde-varlık). Kendisi-için-varlık olan insanın

    gerçek varlık olarak bir varoluş olduğunu ileri sürer. Diğer her şey kendinde-varlık

    olarak bir bilince sahip olmadığı gibi, varlığı varlık yapan bir varoluşları da yoktur.

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

    Öze

    t

    •Varlık felsefesi çerçevesinde iki temel görüş her zaman birbirlerinin karşısında yer almışlardır. Bunlardan birisi varlığın idea türünden bir şey olduğunu söyleyen idealizm; diğeri ise varlığın maddi türden bir şey olduğunu söyleyen materyalizmdir. İlkçağ Yunan felsefesinde varlığın ana maddesi olarak hava, su, ateş, toprak olduğunu söyleyen filozofların görüşleri materyalizm (maddecilik) olarak değerlendirilmektedir. Materyalist varlık anlayışını, İlkçağ materyalizmi, mekanik materyalizm, ve diyalektik materyalizm olmak üzere üç görüş altında toplamak mümkündür.

    •İlkçağ materyalistleri doğa felsefecileri olarak da bilinmektedir. Varlığın ana maddesinin su olduğunu söyleyen Thales, hava olduğunu söyleyen Anaximenes ve ateş olduğunu söyleyen Herakleitos materyalist filozoflardır. Herakleitos, tüm varlık anlayışını iki ilke üzerine temellendirmiştir. 1. Herşey mücadele ve savaştan gelmektedir 2. Herşey sürekli bir oluş veya akış içindedir.

    •Mekanik materyalizme göre, evrendeki gerçek varlık maddedir ve bu maddi varlığın oluşturduğu evren mekanik bir biçimde hareket etmektedir. Mekanik materyalist görüş; herşeyin atom ve boşluktan oluştuğunu iddia eden atomcu mekanik materyalizm, gerçekten var olanın ancak şekil almış cisimler olduğunu söyleyen cisimci mekanik materyalizm ve evrende herşeyin cisimsel yani maddi olduğunu; insanın da bir makine varlık olduğunu söyleyen makine-insan mekanik materyalizm, gerçekten var olanın madde türünden varlıklar olduğunu ve bu varlıkların diyalektik bir şekilde değiştiğini söyleyen diyalektik materyalizmdir.

    •Diyalektik materyalizmin en büyük düşünürü Karl Marx’dır. Marx aklın, doğanın ve tarihin tez, antitez ve sentez adımlarında oluşan bir çelişkiler mücadelesi olduğunu söyler.

    •Varlığın madde değil idea cinsinden bir şey olduğunu söyleyen idealist felsefenin en büyük filozofu Platon’dur. Platon’a göre asıl varlık ideadır. Bu dünya, insan zihninden bağımsız olarak kendi başına var olan idealar yani asıl gerçeklikler dünyasının bir kopyası veya gölgesi durumundadır.

    •Varlığın hem madde hem de idea veya ruh cinsinden bir şey olduğunu söyleyen filozof Descartes’tir. Descartes’e göre iki töz ya da cevher vardır: 1. Sonsuz töz yani Tanrı. 2. Sonlu töz yani ruh ve madde.

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

    Değerlendirme sorularını

    sistemde ilgili ünite

    başlığı altında yer alan

    “bölüm sonu testi”

    bölümünde etkileşimli

    olarak

    cevaplayabilirsiniz.

    DEĞERLENDİRME SORULARI

    1. Varlık felsefesinde, gerçek var olanın ne olduğuna ilişkin görüşler ortaya

    konulmuştur. Bu görüşlerden biri, gerçek varlığı düşünsel olarak kabul eder.

    Bu varlıkları insan düşüncesi var eder. Sayılar, üçgen, yedi başlı ejderha bu

    türden varlıklardır.

    Bu görüştekilerin varlık anlayışı aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

    a) Estetik

    b) Faydacı

    c) İdealist

    d) Metafizik

    e) Realist

    2. Hobbes’a göre dünya, mekanik hareket yasalarınca yönetilen cisimlerin

    bütünüdür. İnsan ve hayvan bu bütünün bir parçasıdır. Onların fiziksel ve

    ruhsal yaşantıları da tümüyle mekanik hareket yasalarına bağlıdır. Bu

    bakımdan dünyada ruhsal bir şey yoktur. Bunlar hayal gücünün ürünüdür.

    Parçada, Hobbes’un varlık felsefesinin hangi temel sorusuna verdiği cevaplar yer almaktadır?

    a) Var olanların temelini ne oluşturur?

    b) Evren sonlu mudur?

    c) Sonsuz olan nedir?

    d) Varlık var mıdır?

    e) Ölüm, varlığın ortak bir yasası var mıdır?

    3. Aşağıdakilerden hangisi ontolojinin temel sorunlarından biri değildir?

    a) Temel varlık kategorileri nelerdir?

    b) Varlık nedir?

    c) Varlığı kimler kullanır?

    d) Bir nesne ne zaman yok olur, ne zaman değişir?

    e) Varoluş nedir?

    file:///C:/Users/user/AppData/Local/Microsoft/Windows/Temporary Internet Files/Low/Content.IE5/VO17RISU/alistirmavetest/test_cs4.html

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

    4. Bilim, varlığı bir gerçeklik olarak ele alır. Varlık insan zihninin dışında, maddi

    olarak var olan bir şeydir. Bu anlamda bilim, varlığın madde olduğunu kabul

    eder. O, gözlemlenebilir ve deney yoluyla bilinebilir.

    Bu parçaya dayanarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

    a) Bilimin varlığı ele alışında belli bir ölçü yoktur.

    b) Bilim varlığı nesnel olarak ele alır.

    c) Varlık sadece bir gerçeklik olarak ele alınamaz.

    d) Bilim, varlığı bir bütün olarak değerlendirir.

    e) Varlık, nedensellik ilişkisinin etkili olduğu bir alandır.

    5. Gerçek varlıklar, zaman içinde var olmuş, var olan ya da olacak olan

    nesnelerdir. İdeal varlıklar ise, zaman dışı varlıklardır. İdeal varlıkların en

    çok sözü edilen örnekler sayılar, geometrik şekiller ve bu şekiller arasında

    geçerli olan ilişkilerdir.

    Buna göre gerçek varlıklar ile ideal varlıkların belirlenmesinde aşağıdakilerden hangisi ölçüt alınmıştır?

    a) Duyusal alana ait olma durumu

    b) Bilime uygunluk

    c) Evreni açıklamaya yönelik olma

    d) Aralarındaki ilişki

    e) Sorgulamaya uygunluk

    6. Epistemolojik realizm, dış dünyadaki şeylerin, nesnelerin insan zihninden

    bağımsız olarak var olduklarını öne sürer. Bu öğreti felsefede idealizmin

    karşısında yer alan bir öğretidir. İdealizm, nesnelerin ya da varlıkların

    yalnızca insan zihninde var olduğunu, onların insan zihninden bağımsız

    olarak var olamayacağını öne sürer.

    Buna göre epistemolojik realizm ile idealizm arasındaki tartışma varlığın hangi yönü ile ilgilidir?

    a) Gerçeklik durumu

    b) İşe yararlılık durumu

    c) Değişme göstermesi

    d) Bilime konu olması

    e) Sınırlı bir alanda bulunması

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

    7. Platon’a göre gerçekten var olan varlıklar, idealardır. Buna karşın duyusal

    dünyadaki varlıklar, idealardan pay alarak var olurlar. Duyusal varlıklar,

    yalnızca ideaların görünüşleridir.

    Bu görüşe göre aşağıdaki yargılardan hangisi doğrudur?

    a) Dünyadaki bütün varlıklar idealara göre biçim alırlar.

    b) Duyusal varlıkların varoluşu kendindendir.

    c) İdealar, zamana ve mekâna bağlıdırlar.

    d) Duyusal dünyadaki varlıklar idealardan önce var olur.

    e) İdeaların kendi dışındaki varlıklarla ilişkisi yoktur.

    8. Bir düşünür, kavramların isimden ibaret olduğunu savunmuştur. Ona göre

    gerçek olan yalnızca tek tek nesnelerdir. Kavramlar isimden ibaret olup

    insan zihninin uydurmasıdır. Gerçeklikleri yoktur.

    Düşünürün bu yaklaşımının temelinde aşağıdaki görüşlerden hangisi vardır?

    a) Bilgi, zıt görüşlerin çatışmasıyla oluşur.

    b) Varlık soyut nitellikte olamaz.

    c) Varlığın kaynağı düşüncedir.

    d) Varlığın bilgisine ulaşılamaz.

    e) Varlıkla ilgili birbirleriyle çelişen görüşler olabilir.

    9. Doğada, madde ile onun hareketlerinden başka bir şey yoktur. Canlı ve

    cansız bütün varlıklar, yer kaplayan, hareket gücü ve duyumsama yeteneği

    olan maddeden oluşmuştur. Bu bakımdan insanla hayvan, bitkiyle maden

    arasında özde hiçbir fark yoktur.

    Aşağıdakilerden hangisi bu görüşe temel oluşturan düşüncelerden biridir?

    a) Değişenlerin özünde değişmeden kalan, maddedir.

    b) Başında ve sonunla ayn kalan madde yoktur.

    c) Değişmeyen tek şey, değişmenin kendisidir.

    d) Gerçeğe ulaşma yetisi sezgidir.

    e) Varlıkların gerçek yapısı kavranamaz.

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

    10. “Her şey akar. Aynı ırmağa iki kez giremezsiniz; çünkü her girişinde üzerinde

    yeni sular geçer.”

    Herakleitos bu sözlerinde aşağıda verilenlerden hangisini savunmaktadır?

    a) Sürekli oluş ve değişme içinde bazı şeylerin değişmiyor algılandığını

    b) Görünen gerçeklerin görünmez olabildiği

    c) Hiçbir şeyin kendisiyle aynı kalmadığını

    d) Değişmenin sadece sözde olduğunu

    e) Her şeyin insana göre olduğunu

    Cevaplar: 1.C, 2.A , 3.C , 4.B, 5.A, 6.A, 7.A, 8.B, 9.A, 10.C

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

    YARARLANILAN KAYNAKLAR

    Aristoteles. (1985) Metafizik. (Çev. Ahmet Arslan) İzmir,:Ege Üni. Yayınları

    Arslan, Ahmet. (1996) Felsefeye Giriş, Ankara: Vadi Yayınları

    Aydın, Mehmet, Din Felsefesi, İzmir 1987.

    Aziz Augustinus.(1957) Against the Academician. (Trans. by Sister Mary Patrica

    Garvey) Wisconsin: Marquette Uni. Press

    Bolay, Süleyman Hayri.(1993) Aristo Metafiziği ve Gazâli Metafiziğinin

    Karşılaştırılması. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları

    Bumin, Nicholas ve Tsui-James E.P. (Editors) (1998) The Blackwell Companion to

    Philosophy, Oxford: Blackwell Publ.

    Cevizci, Ahmet. (1999) Paradigma Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Paradigma Yayınları

    Cevizci, Ahmet. (2000) İlkçağ Felsefesi Tarihi, Bursa: Asa Kitabevi

    Cuvillier, Armand.(1996) Felsefe Yazılarından Seçilmiş Metinler (Çev. M. M.

    Yakuboğlu) Ankara: Bilim ve Sanat

    BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR

    Çüçen, A. Kadir.(2000) Heidegger’de Varlık ve Zaman Bursa: Asa Kitabevi

    Çüçen, A. Kadir.(2000) Orta Çağ Felsefesi Tarihi. İstanbul: İnkılâp Kitabevi

    Edwards, Paul (Editor in Chief),(1972) The Encyclopedia of Philosophy 8.Volume.

    New York: Macmillan Publ.

    Hegel, G. F. W.(1986) Tinin Görüngübilimi. (Çev. Aziz Yardımlı) İstanbul: İdea

    Yayınları

    Heidegger, Martin.(1962) Being and Time (Trans. by John Macquarie and E.dward

    Robinson, New York: Harper and Row Press

    Heidegger, Martin. (1977) Basic Writings. (Trans. by D. F. Krell) New York: Harper

    and Row Publ.

    Kenny, Anthony.(1998) A Brief History of Western Philosophy Oxford: Blackwell

    Publ.

    Leibniz, G. W.(1999) Metafizik Üzerine Konuşma (Çev. Afşar Timuçin) İstanbul:

    Cumhuriyet Kitabevi

    Mengüşoğlu, Takiyettin. (1983) Felsefeye Giriş İstanbul: Remzi Kitabevi

    Plotinos.(1996) Enneadlar (Çev. Zeki Özcan) Bursa: Asa Kitabevi

  • Varlık Felsefesi 2

    Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

    Ross, W. D.(1983) Aristoteles (Çev. Ahmet Arslan) İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları

    Stanley, H. M ve Hunt, Thomas C.(1996) Felsefeye Çağrı, (Çev. Hasan Ünder)

    Ankara: İmge Kitabevi

    Welschedel, Wilhelm. Felsefenin Arka Merdiveni. (Çev. Sedat Umran) İstanbul: İz

    Yayıncılık