ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../prj_1931/prj_1931_20161013_015540.docx · web viewama sen kendine bile...

519
RAHİM TAŞ ASOSYAL KOMEDYA TİYATRO

Upload: lambao

Post on 11-May-2018

273 views

Category:

Documents


9 download

TRANSCRIPT

Page 1: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

RAHİM TAŞ

ASOSYAL KOMEDYA

TİYATROOYUNLARI

Page 2: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

İÇİNDEKİLER

TİYATRO OYUNLARIDeli Kız Usta Subar Dağı Efsanesi Şinanay Yüreksel Kriz Yamuk Prens ve Yedi CadılarHotmail Caddesi Mutluluk MüdürlüğüYarım Kalan Bir Şeyler

Page 3: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

DELİ KIZOyun 2 Perde

Kişiler Gülizar (20 yaşlarında) Naciye (30 yaşlarında) Gülcan (20 yaşlarında) Fatma (40 yaşlarında) Sakine (50 yaşlarında) Osman (40 yaşlarında) Esat (30 yaşlarında) Adnan (30 yaşlarında) Kenan (25 yaşlarında) Cemil (20 yaşlarında) Çocuk (6 yaşlarında) Polis (30 yaşlarında)

Dekor : Sahnenin bir tarafında paravanlardan yapılı bir oda. Odanın hem sokağa bakan kısmında hem de iç odalara geçiş için kullanılan birer kapı. Sokak kapısının yanında bir pencere. Odanın içi oturma odası şeklinde döşenmiş, sahnenin arka duvarı ile sokağı andıran boşlukta mahalle izlenimi veren bir pano.

Aksesuar : Ev eşyaları. Kostüm : Taşradan büyük şehre göçmüş bir aile görüntüsü verecek kıyafetler.

Page 4: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

DELİ KIZ(Birinci Perde)

(Perde açıldığında sahne boştur. Gülcan iç odadan çıkar, radyoyu açıp çalı süpürgeyle evi süpürmeye başlar. GÜLCAN – Anne, kalk hadi, bugün kahvaltı hazırlama sırası sende, vallahi elimi vurmam. FATMA – (İçerden konuşarak çıkar.) Osman hadi sende kalk, Esat domuzu birazdan damlar yine. Kız sende elini çabuk tut, üstünü başını doğru dürüst giy. GÜLCAN – Ne var ya üstümde başımda, daha neresini örteyim. İlle de çarşafa mı gireyim? FATMA – Kız çenesi düşesice, çok konuşup sabah sabah sinirlerimi tepeme yığma benim. OSMAN – (İçerden pijamayla çıkar.) ne bu ya, evi kadınlar hamamına çevirdiniz yine? GÜLCAN – O zaman senin işin ne burada? OSMAN - (Gülcan’ a sertçe bakar.) Kızdırma beni sabah sabah. FATMA – Kız ben sana ne dedim? Ne duruyorsun hala? GÜLCAN – Tamam ya bağırma işte, gidiyorum. (Gülcan içeri girer, dış kapı çalınır, Fatma perde aralığından bakar.) FATMA – (Osman’ a) Çabuk ol sende, Esat domuzu geldi. (Kapıya bağırır.) Geldim geldim. OSMAN – Ya bu da fazla olmaya başladı, sabahın köründe de gelinmez ki. (Üstünü değiştirmek için içeri geçer.) FATMA – (Kapıyı açar) Hayrola Esat hoca, sabahın köründe? (Alçak sesle) öğlene kadar gitmez. Keşke bir cenaze falan olsa da sela vermeye gitse. ESAT – (Sakallı ve cüppelidir.) Sabahın körü mü? Ben sabah ezanından beridir ayaktayım. Kahvaltıyı Gülcan ve sizinle yapmak istedim. Ama vakit bir türlü geçmek bilmedi.

Page 5: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

OSMAN – (İçerden çıkar.) Hoş geldin Esat hoca. ESAT – Selamun aleyküm. Nasılsın Osman Ağam? OSMAN – Eh işte. Fatma daha hazır olmadı mı kahvaltı. FATMA – (Sertçe) Daha hazır değil. OSMAN – Niye erken kalkıp hazırlamıyorsunuz ya? ESAT – Sinirlenme Osman ağam. Bak Şeyh hazretlerimiz diyor ki, karısına bağırmayan adam cennetliktir, bağırırsan günah, günah. FATMA – (Alçak sesle) Yine başladı, (Bağırarak) Gülcan! (Gülcan içerden çıkar, başını kapatmıştır.) Git ekmek al gel. (Osman Gülcan’a para verir, Gülcan kırıtarak dışarı çıkar, Esat gözleriyle Gülcan’ı izler.) ESAT – (Alçak sesle) Of, of. Şu endama bakın. (Gülcan dışarı çıktığında başörtüsünü boynuna fular gibi asar.) GÜLCAN – Baba senin alacağın olsun. Beni nasıl bu adamın kollarına atıyorsun? Vah bana vah (Gözden kaybolur.) ESAT – Osman ağam, bugün tapu işlerini halledelim. Sonra da nikâh işine bakalım. Ben artık dayanamıyorum.(Sırıtarak) Sen ne dersin Fatma ablam? FATMA – (Sertçe) Ben hiçbir şey demem. ESAT – Niye sinirleniyorsun Fatma ablam, arsayı verip kızı alıyorum. Hem benden iyisine mi varacak? OSMAN – Sana sinirlenmedi hoca, gecikti diye Gülcan’ a sinirlenmiştir. (Fatma, Osman’a da sertçe bakar, bir şey söylemez. Gülcan elinde iki ekmekle görünür, başörtüsünü boynundan çıkarıp başına örter.) GÜLCAN – Bakkala bu şekilde mi gidecektim? Bana neler çektiriyorlar çokbilmişler. (İçeri girer.) ESAT – Gülcan başını açabilirsin. Nasıl olsa içerdeyiz, kimse görmez. Osman ağam, şu nikâh işini bir an önce halledelim. OSMAN – Tamam hoca, tamam. ESAT – Sağ ol Osman ağam. Bak Şeyh hazretlerimiz diyor ki, damadını sevindiren adam cennetliktir.

Page 6: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FATMA – Yok ya..ESAT – İnanmamazlık etmek münafıklık olur Fatma ablam. (Fatma sertçe bakar Esat’ a. Kapı çalar, kapıyı çalan Gülizar’dır.) FATMA – (Kendi kendine konuşarak) Geldim, geldim. Bu kim sabahın köründe? Ev değil mahalle kahvesi sanki. (Kapıyı açar, Gülizar’ı görünce sevinir.) Gülizar. (Sarılır) Hangi rüzgâr attı seni? Bari haber verseydin geleceğini, Osman amcan karşılardı seni. GÜLİZAR – Yolu biliyorum ya yenge. OSMAN – Gülizar, hoş geldin kızım. GÜLİZAR – (Osman’ın elini öper.) Hoş buldum amca. Nasılsın? OSMAN – Gördüğün gibi işte. (Gülcan içerden çıkar.) GÜLCAN – Gülizaaaaaar. (Sarılıp öpüşürler.) Hoş geldin kız. GÜLİZAR – Hoş buldum kız. ESAT – Gü, gü, Gülizar, hoş geldin OSMAN - Ağabeyimin kızıdır Esat hoca (Gülizar, bir süre Esat’a bakar, eliyle deli işareti yapar, Esat bozulur.) ESAT – Tövbe estağfurullah GÜLİZAR – Kim bu kaçık? OSMAN – Gülcan’ın sözlüsü Esat hoca. GÜLİZAR – Nee, sözlüsü mü? Nerden buldunuz bunu? Başka adam mı yoktu? FATMA – (Gülizar’ın sözüne bozulan Esat’a bakarak, güler.) Ben kahvaltıyı hazırlayayım. OSMAN – Eee Gülizar, ağabeyim, yengem çocuklar nasıl? GÜLİZAR – Hepsi iyiler. Zaten annem ablamda, buraya uğrayıp memlekete gidecek, birkaç güne kalmaz gelir. OSMAN – (Esat’a) Gülizar liseyi bitirdi burada üniversite kurslarına gidecek. Çalışkan bir kızdır. ESAT – Kız kısmının okuması günahtır, günah. GÜLİZAR – Kim demiş? Halt etmiş onu diyen.

Page 7: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ESAT – Şeyh hazretlerimiz diyor ki, kız kısmı okumak için camiden başka yere giderse cehennemliktir. GÜLİZAR – Senin o şeyh hazretlerin yalan söyleyenlerin de nereye gideceğini yazıyor mu? ESAT – Tabi ki. Cehennemin tam ortasına. GÜLİZAR – İyi o zaman sen şimdiden kendine yer ayırt. Yoksa senin gibilerin yüzünden yer bulamazsın. ESAT – Saygısız. Görüyorsun ya Osman ağam, okuyan kızlar nasıl edepsizleşiyor? İyi ki Gülcan’ ı okuldan aldın, yoksa o da böyle edepsizleşecekti? GÜLİZAR – Sözlerim dokundu diye edepsiz olduk öyle mi? Dua et de misafirsin, yoksa ağzımı bir açardım ya, neyse.ESAT – Osman ağam sustur şunu. Yazık ki sizin aileden böyle biri çıkmış. Okul çenesini düşürmüş bunun. (Gülizar tam konuşacakken Osman eliyle sus işareti yapar.) GÜLİZAR – Yenge kahvaltı ne oldu ben çok acıktım. FATMA – (İçerden) tamam, tamam. Olmak üzere. ESAT – Ben gideyim. (Kalkar.) FATMA – (İçerden başını uzatır.) Hoca kalsaydın. OSMAN – Evet ya kalsaydın. ESAT – Bu kızla aynı sofraya oturulmaz. GÜLİZAR – Bırakın gitsin ya. (Esat Gülizar’a sinirli bir şekilde bakarak gider.) OSMAN – Gülizar, Hocayı kızdırdın, yapmamalıydın. FATMA – Sus Osman sus, iyi yaptı. Her şeyi bilmiş gibi bir de akıl hocalığı yapıyordu, görsün şimdi. (Gülizar’a) Aferin kız. OSMAN – İyi tamam, dediğiniz gibi olsun. Hadi bana bir şeyler verin de, gideyim, işim gücüm var. (Gülcan yer sofrasını hazırlar, toplanır başına.) GÜLİZAR – Aceleniz neydi? Gülcan’ın evlenecek zamanı mıydı sanki? Okuldan bile almışsınız. Peki Gülcan onu seviyor mu, hiç sordunuz mu? OSMAN –Niye soracakmışım ki. Ben babayım ya. GÜLİZAR – Amca o eskidendi. Hem onunla sen mi yaşayacaksın, o domuzla sen mi yatacaksın?

Page 8: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

OSMAN - Kız sen nasıl kelimeler kullanıyorsun öyle? İyi yapıp Gülcan’ı okuldan almışım. Hoca doğru söylüyor, okuyan kızlar edepsizleşiyor işte. Zaten şimdi okullarda hep böyle edepsizlik öğretiliyor. Öğrendin mi sen, peygamberimizin hayatını, kaç kez evlendiğini? GÜLİZAR – Nerden bileyim, nikâh memurları mıydım? FATMA – Gülizar, amcanın hocalığı tuttu, Esat’tan yarım yamalak öğrendiklerini sana anlatmaya çalışıyor (Alaycı bir tavırla) Şeyh hazretlerimiz diyor ki, hoca sözüne uyan cennetliktir. OSMAN – Sen öyle söyle, söyle. Çarpılınca ben sana sorarım. Koskoca hoca yalan mı söylüyor? FATMA – Ya ne sandın? Bu zamanda hangi hoca doğruyu tam olarak bilip söylüyor ki? GÜLİZAR – Yaşa be yenge. OSMAN – Siz hocaya düşmansınız. GÜLCAN – (Gülerek) Şeyh hazretlerimiz diyor ki hocaya düşman olanlar cehennemliktir. GÜLİZAR – Anaaaa. Bu evde Şeyh hazretlerini de bilmeyen yok. OSMAN – (Gülcan’a) Dalga geçme alırım ayağımın altına. GÜLİZAR – Neden alıyormuşsun? FATMA – Bizimkinin de hocalığı tuttu bir kere. OSMAN – Fatma, dilin çok uzamış senin. (Kalkar) Siz kadınların dili deli eder adamı (Gider). GÜLİZAR – Yenge be, amcam ne kadar değişmiş? FATMA – Hep o Esat domuzu değiştirdi. Bir arsa uğruna kızımın da başını yakacak. Yüreğim yanıyor ama ne yapayım elimden bir şey gelmiyor. GÜLİZAR – Sen istiyor musun Hoca ile evlenmeyi? GÜLCAN – Şeytan görsün yüzünü. GÜLİZAR – Demek öyle. (Gülcan’a göz kırpar.) FATMA – Ben şu komşuya bir uğrayayım ya. (Çıkar. Gülizar bir sigara yakar, bir tane de Gülcan’a uzatır.) GÜLCAN – Ben içmem, içemem ki.

Page 9: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLİZAR – Yak bir tane ya, (Gülcan bir sigara yakar, öksüre öksüre dumanı içine çekmeden üfler) Teyp yok mu kız? GÜLCAN – Var ama, hoca görmesin diye babam saklamış. GÜLİZAR – Vay be, evin reisi el değiştirmiş. Evde resmen darbe olmuş. Kız başlarım hocanın hocalığına, sen git getir. GÜLCAN – (İçeri gidip teybi getirir, kaset koyup dinlemeye başlarlar.) Gülizar sen evlenmiyor musun? GÜLİZAR – Ben Ahmet’imi bekliyorum dört yıldır. Şimdi asker, gelince evleneceğiz. Onu çok seviyorum Gülcan. (Çantasından mektuplarını ve resmini çıkarır, bakar.) Bak bunları hep o yazmış. (Gülcan'a zarftan bir mektup çıkarıp verir) Oku bak. (Gülcan okur gibi yapar ve mektubu geri verir.) Ne güzel yazmış değil mi? Aşk budur işte Gülcan, mutluluk budur benim için. Âşık olmak, birini ölesiye sevmek çok güzel. GÜLCAN – Gerçekten çok mu güzel? GÜLİZAR – Hem de nasıl. Sen hiç âşık olmadın mı? GÜLCAN – Bilmiyorum ki GÜLİZAR – Hep görmek istediğin biri oluyor mu? GÜLCAN – Evet oluyor GÜLİZAR – Kim? GÜLCAN – Kemal Sunal.GÜLİZAR – (Şaşkın halde) Neden? GÜLCAN – Çok güldürüyor da ondan. GÜLİZAR – Aptal öyle değil. Hep yanında olmasını istediğin, sana seni sevdiğini söylemesini istediğin, hatta evlenmeyi düşündüğün biri yok mu? GÜLCAN – Bunu düşünürsem aşk mı olurum? GÜLİZAR – Aşk değil âşık olursun. GÜLCAN – O zaman ben komşunun oğluna aşığım desene. (Gülizar, Gülcan’ın dalga geçtiğini anlar ve kaşlarını çatar.) Şaka yaptım kız. Sabah akşam yollarına bakıyorum onu görmek için. Hep yanımda olmasını istiyorum. Önceden o da bakıyordu ama

Page 10: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

hocayla sözlendiğimi öğrendikten sonra artık buradan bile geçmiyor. GÜLİZAR – Hiç konuştunuz mu? GÜLCAN – Yooo. GÜLİZAR – Madem ilgisi vardı neden bir konuşma fırsatı vermedin? GÜLCAN – Ya babam duysaydı? Nasıl yapabilirdim? GÜLİZAR – Sen şimdi Hocayı sevmiyorsun değil mi? Birlikte onu senden vazgeçirelim mi? GÜLCAN – Nasıl yani? Bunu başarabilir miyiz? GÜLİZAR – Benim söylediklerimi yaparsan, başarırız. GÜLCAN – Tamam yapacağım. Peki emin misin hoca benden vazgeçecek mi? GÜLİZAR – Hem de hiç beklemeden. (Bir süre bakışırlar.) Hadi hazırlan, çarşıya çıkıyoruz. GÜLCAN – Annem yok ama. GÜLİZAR – Cinlerimi toplama başıma, sen git hazırlan. GÜLCAN – Tamam, tamam bağırma (İçeri kaçar, Fatma gelir.) FATMA – Hayrola Gülizar neden bağırıyordun? Gülcan nereye kayboldu? GÜLİZAR – Birlikte çarşıya çıkacağız, hazırlanıyor. FATMA – İyi güzel ama fazla geç kalmayın. GÜLİZAR – Sen endişe etme (Bağırarak) Hadi kız, yeter süslendiğin. GÜLCAN – (İçerden çıkar, güzel elbiseler giymiş, süslenmiştir) Nasılım? GÜLİZAR – (Islık çalar) Ooooo, kız bu ne güzellik. FATMA – Maşallah de kız, maşallah. GÜLİZAR – Hem de kırk bir kere maşallah. GÜLCAN – Aman Gülizar dalga geçme. GÜLİZAR – Allah beni erkek yaratacaktı ki. (Gülcan’ı öper.) Kaptırır mıydım başkalarına? FATMA – Ne Gülizar, yoksa kızımı kıskandın mı? GÜLİZAR – Yok ya yenge, niye kıskanayım, sadece vuruldum. GÜLCAN – Sen benden de güzelsin

Page 11: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLİZAR – Neyse hadi çıkalım. Yenge hoşça kal (Gülcan ile birlikte çıkarlar, Fatma kapıyı kapatıp, iskambil kâğıtlarını çıkarıp fal açar.) FATMA – Oh be, uzun zamandır yalnız kalmamıştım. Kafamı dinleyeyim azcık. Bir yandan Osman’ın dırıltısı, bir yandan hocanın zırıltısı, bir yandan Gülcan’ın mırıltısı, başım türlü tenceresine döndü. (Gözü teybe ilişir, teybi açar, fala bakmaya devam eder. Kapı çalınır, iskambil kâğıtlarını aceleyle toplar koynuna sokar, başını örtüp, hasta numarası yaparak kapıya doğru yürür, teybi fark eder, geri döner teybi kapatacağına iyice açar sesini, sonra kapatır, kapıya yönelir.) Geldim, geldim. (Kapıyı açar.) OSMAN – Niye geç açtın kapıyı? (İçeri girer.) FATMA – Uyuyordum. OSMAN – Neden? FATMA – Görmüyor musun hastayım. OSMAN – (Teybi göstererek) Müzik hastası. Bunu niye çıkardınız, ben saklamıştım FATMA – Gülizar çıkarttırmış. OSMAN – Bu da fazla ileri gidiyor. Gülcan nerede? FATMA – Gülizar ile çarşıya çıktılar OSMAN – (Sinirli) Niye bıraktın? FATMA – Osman gene başlama, ne yani kızı eve hapis mi edeceğim? Gitsin gezsin. OSMAN – Tamam Fatma bağırma, başını örttü mü bari? FATMA – Kız istemiyor örtmek, zorla mı? OSMAN – Hoca görmese bari. Müteahhitle konuştum, bize üç kat verecek. Birinde otururuz, ikisini kiraya veririz, sonra gel keyfim gel. Hoca cayarsa hepsi yatar. FATMA – Arsasına da, apartmanına da, katına da, hocasına da başlayacağım şimdi. İstemiyorum Osman, hiç birini istemiyorum. Kızım mutlu olsun yeter. Şimdiye dek bir şey diyemedim, ama kızım hocayı sevmiyor işte. Cayarsa caysın, daha iyi. Kızımı mutsuz görmeye dayanamam ben, senin yüreğin kaldırır mı Osman?

Page 12: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

OSMAN – (Biraz düşünür) O Deli kız hepinizin aklını çeldi. O geldikten sonra bana bayağı diklenmeye başladınız. Bir de okumaya gelmiş. Bu yaştan sonra ne öğrenecek? Hem öğrendikleri de ortada. Saçma sapan sözlerine siz de uyuyorsunuz. Onun yaşıtlarının çocuğu bile var. Ama o, dilinin yüzünden bak evde kalmış. Kim alıp deliyi başına bela eder. (Kapı sertçe vurulur.) FATMA – (Kapıyı açar.) Ne oldu, soluk soluğasın böyle? ESAT – Gülcan’ın o edepsizle çarşıya çıktığını duydum. Doğru mu? FATMA – Hoca doğru konuş. Hem sen ne karışıyorsun, daha ortada fol yok yumurta yok. ESAT – Biliyorsun Fatma hanım, caddeler züppelerden geçilmiyor. Başını örtmüş müydü? OSMAN – Tabi ki örtmüştür hoca. FATMA – Hayır örtmedi, üstelik mini etek giydirdim, tırnaklarını, dudağını da boyadım. ESAT – (Kapıya doğru yürür.) Fatma hanımda amma sinirliymiş. (Çıkıp gider.) OSMAN – Rahat ettin mi? (Biraz evin içinde dolaşır.) Ben garaja Sakine yengemi almaya gidiyorum.(Çıkıp gider.) FATMA – Oh be. Benimde erkekliğim tuttu, nasıl attım ama fırçayı. Şimdiye dek sesim çıkmadı diye fazla ileri gittiler. (Koynundan iskambil kâğıtlarını çıkarır fal açmaya devam eder.) Caddeler züppe doluymuş, şeytan kılıklı senin için, dışın her yanın züppe. Sen önce kendine bak domuz. (Kapı çalınır.) Amaaaan bir fal açtırmadılar. Kim o? GÜLİZAR – Yenge biz geldik. (Fatma kâğıtları koynuna doldurur, kapıyı açar.) FATMA – Hoş geldiniz kızlar. (İçeri geçer otururlar.) Neler yaptınız bakayım? GÜLCAN – Ooooooo. FATMA – Ne ooo su, anlatsana GÜLCAN -(Gülizar’ı öper.) Anne birlikte de çıkarız değil mi?

Page 13: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FATMA – Çıkarız tabi. Ha siz gittikten sonra Babanla Hoca geldi. Duymuş sizin çarşıya çıktığınızı. GÜLİZAR – Eee. Ne oldu, neler söylediler? FATMA – Ne olacak, bastım ikisine de kalayı. Hoca ardına bakmadan gitti, Osman da garaja Sakine ablayı almaya gitti. (Kenan evin önünde dolaşmaya başlar.) GÜLİZAR – Çok oluyor mu gideli? FATMA – Epey oldu (Gülcan pencereye doğru yaklaşır Kenan’ı görür, Fatma’ya çaktırmadan Gülizar’a işaret eder. Gülizar pencereye yaklaşır Kenan’ı görür ve Gülcan'la birlikte kahkaha atmaya başlar.) Ne kıkırdıyorsunuz kız? GÜLCAN – Yok bir şey anne FATMA – Bir şey yoksa ne gülüyorsunuz? Gülizar, neler oluyor? GÜLİZAR – (Pencereye doğru yaklaşır Kenan’a bakar.) Önemli bir şey yok yenge ya. FATMA – (Pencereye doğru yaklaşır Kenan’ı görür) Kim bu? Kız yoksa peşinize mi takıldı? (Birlikte gülerler.) Hanginize? (Kızlar birbirini parmağıyla gösterir, yeniden gülerler.) GÜLİZAR – Ne bilelim yenge ya, istersen gidip soralım peşimize mi takıldın diye? (Çantasından bir kaset çıkarır) Yenge bir kaset aldık, dinlemek ister misin? FATMA – Koy bakalım. (Gülizar, disko kasetini teybe koyar ve ayak uydurarak dans eder, Fatma bir süre Gülizar’ı izleyerek dinler) Bu ne kız, vığ vığ, bende doğru dürüst bir şey sandım. GÜLİZAR – Göreceksin bu kaset ne işlere yarayacak. (Kalça kıvırıp, göbek atar, Gülcan’ın elinden tutar.) Sende oynasana kız. (Gülcan pencereye yaklaşır yine Kenan’ı görür, Gülizar’a işaret eder, gülmeye başlarlar. Osman ile Sakine kapıyı çalar, Fatma kapıyı açar.) FATMA – Sakine ablaaaaaa. (Sarılırlar.) OSMAN – Yenge hele bir otur ya konuşursunuz sonra (Sakine geçer oturur.) GÜLCAN – Hoş geldin yenge (Elini öper.)

Page 14: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SAKİNE – Hoş bulduk kızım GÜLİZAR – Anne hoş geldin. (Boynuna sarılır.) SAKİNE – Hoş bulduk. Yoruldum ya. GÜLCAN – Ben bir çay yapayım yorgunluğuna iyi gelir. (İçeri gider.) FATMA – (Sakine’nin yanına oturur.) Ee abla, Hatice, çocuklar nasıl? SAKİNE – (Üzüntülü bir halde) İyiler.GÜLİZAR – Anne, hayrola bir şey mi var? SAKİNE – Yok kızım bir şey yok. (Ağlamaya başlar.) FATMA – Ablaaaa.. OSMAN – (Sırıtarak) Kızı Hatice’den ayrılmak üzmüştür, ne varıyorsunuz üstüne. GÜLİZAR – Öyle mi anne? SAKİNE – Belki de. GÜLİZAR – Hadi anne ya, söylesene ne oldu? SAKİNE – Bir şey yok dedim ya kızım. Osman, Fatma hayırlı olsun Gülcan’ı sözlemişsiniz. OSMAN – Sağ ol yenge. Darısı Gülizar’ın başına GÜLİZAR – Ben istemiyorum, daha okuyacağım. OSMAN – Geleni gideni, isteyeni çok oldu, bende hayırlı kısmet diye verdim birisine FATMA – Osmaaaaan, geleni gideni ben niye görmedim? OSMAN – Ya yolda görüp söylüyorlardı bana, ondan söyledim. SAKİNE – Osman huyunu hiç değişmemişsin. FATMA – Abla tam tersi üstüne koydu da koydu. OSMAN – Ne yani siz bana yalancı mı diyorsunuz şimdi? Fatma, iftira atma bak, Şeyh hazretlerimiz diyor ki… SAKİNE – Osman sen ne zamandan beri şeyhlerle ilgilenmeye başladın? Eskiden sadece camiye giderdin, o da tespih çalmak için (Gülüşürler.) OSMAN – Hepsini tövbe ettim. FATMA – Abla, Osman kızı hocaya verdikten sonra böyle oldu. Gülcan’ın sözlüsü hoca ya. SAKINE – Bildiğimiz cami hocası mı? Yani imam?

Page 15: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FATMA – Evet. (Hüzünlü bir halde) Öf. SAKİNE – Ne o Fatma, sen gönülsüzsün galiba? FATMA – Hem de nasıl. Osman kızı yaktı. (Osman bozulur çıkar.) Nereye Osman? (Osman cevap vermez.) Gidip hocayı getirecek sen de gör diye. (Gülcan çayları getirir.)SAKİNE - İyi gelsin de görelim. FATMA – Ama abla, Gülizar hakkından geliyor hocanın. (Güler.) SAKİNE – Gülcan, senin hoca da gönlün var mı? GÜLCAN – Ay yenge, şeytan görsün yüzünü. GÜLİZAR – Anne hoca gelince siz içeri geçin. Bir planımız var. SAKİNE – Kötü bir şey yaparsan öldürürüm seni. GÜLİZAR – Ben kimin kızıyım. Kötü bir şey yapar mıyım? (Kapı çalınır, Gülcan aceleyle çayları toplar, Osman ve Esat içeri girer.) ESAT – Selamunaleyküm. Sefalar getirdin yenge. SAKİNE – Safa bulduk oğlum. OSMAN – Yenge bu damadımız Esat hoca GÜLİZAR – Hoş geldin hoca efendi. ESAT – Hoş bulmadık. Senin olduğun yerde şeytan vardır. GÜLİZAR – Bunu da şeyh hazretleri mi diyor? ESAT – Hayır, bunu ben diyorum GÜLİZAR – Aman ne iyi, senin kendine ait sözlerin de varmış. OSMAN – Gene başlamayın. (Gülcan içerden çıkar.) ESAT – Osman ağam görüyorsun işte. Deli olacağım ya. GÜLİZAR – İşte o an yakındır hoca efendi. SAKINE – Maşallah damadınız tığ gibi. ESAT – Teveccüh ediyorsunuz yenge hanım, sağ olun. Ama kızınız hiç size benzememiş. SAKİNE – Oğlum o daha gençtir, aklı ermez böyle şeylere. Osman hadi biz içeri geçelim, sözlüleri baş başa bırakalım. (Hepsi içeri geçer, Gülcan ile Esat sahnede kalmıştır)

Page 16: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ESAT – Ne anlayışlı bir kadın. Değil mi Gülcan’ım, cananım. GÜLCAN – Çok konuşuyorsun. ESAT – Kız sen ne biçim konuşuyorsun? Anlaşıldı, o deli seni de hırçınlaştırmış. Ama ben seni bir okur üflerim, bir şeyin kalmaz. (Sırıtarak, oturduğu yerden kalkar, Gülcan’a yaklaşır kollarından tutmaya çalışır, Gülcan elinden kurtulur. Gülizar içerden çıkar.) GÜLİZAR – Oooo, hoca efendi pek de hızlıymışsın. Hele dur ya acelen ne? ESAT – Hey allahım, ne zaman kurtulacağım ben bundan? GÜLİZAR – Sabret hoca efendi sabret. (Bir sigara yakar, evin içinde dolaşmaya başlar, sigarayı bitirmeden Gülcan'a uzatır.) Al sen iç kız, midem bulandı (Gülcan sigarayı alır içmeye başlar, Gülizar çantasından iki çiklet çıkarır, birini ağzına atar, diğerini Gülcan’a verir.) Hadi bakalım kim daha büyük şişiriyor? (Esat şaşkın bir halde izlemektedir. Gülizar teybi açar, başlar dans etmeye, Gülcan’ın da elinden tutup oynamayı sürdürürler. Çikleti şişirip şişirip patlatırlar. Gülizar dans ederek pencereye doğru yaklaşır, Kenan’ı görür, Gülcan’a işaret eder. Gülcan da pencereye yaklaşır, Esat dayanamaz süratle ayağa kalkar, sinirli bir şekilde pencereye doğru yaklaşır ve Kenan’ı görür.) ESAT – Kim bu züppe? (Gülizar Esat’a Gülcan’ı işaret eder.) El aleme ne bakıyorsun (Gülcan’ı kolundan hızla pencerenin önünden çeker.) GÜLCAN – Sana ne be. ESAT – Ne demek sana ne, zevcem olacaksın. Hem sen nasıl biriymişsin böyle kırk oynaşlı? O sakız çiğnemeler, o sigara içmeler, oranı buranı sallamalar. Bende seni edepli sanmıştım. Tüüü sana. GÜLCAN – Asıl sana tü, GÜLİZAR – Edepsiz sensin asıl hoca, hiç sordun mu kıza bende gönlün var mı diye?

Page 17: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ESAT – Sen sus mendebur, zaten senden geldikten sonra böyle oldu. (Bağırarak) Osman ağa, Osman ağa (parmağındaki yüzüğü çıkarmaya çalışır. Osman, ardından diğerleri içerden çıkar, Esat yüzüğü Osman’a fırlatır.) Al, al kızını başına çal. Edepsizi ben kendime zevce olarak almam. (Gülizar ve Gülcan gizlice bakışıp güler, Osman sinirlenir.) OSMAN – Sen ne diyorsun Hoca? Edepsiz senin anandır, dürzü, defol çık. ESAT – Edepsiz kızını züppelere verirsin. Vazgeçiyorum ben kızını almaktan da, arsayı vermekten de. (Yavaş yavaş çıkar.) OSMAN – Senin de, arsanın da, (Esat’ın üzerine yürür, Fatma araya girer, Esat kaçar.) FATMA, Osman’ımmmm. (Fatma Osman’a, Gülcan önce Gülizar’a sonra Osman’a sarılır.) OSMAN – Canım kızım. Senin mutsuz olacağını hissediyor, bahane arıyordum. FATMA - (Gülizar’a sarılır.) Bize, ne büyük iyilik ettin, sağ ol Gülizar. (Kapı çalar, kapıyı Fatma açar, Esat kapıdan seslenir.) ESAT – Yüzükleri ben almıştım, ikisini de geri istiyorum. OSMAN – (İki yüzüğü de verir Esat’a.) Bir daha görünme gözüme. SAKİNE – Her şeyin hayırlısı olsun. Herkes memnun gördüğüm kadarıyla. O zaman demek ki bir musibetten kurtuldunuz. FATMA – Musibet ki ne musibet (Osman çıkar.) SAKİNE – Nereye Osman, biletimi almayı unutma? OSMAN – Tamam yenge FATMA – Aaaa abla, bir gece kalsaydın bari. SAKİNE – Gitmeliyim Fatma, gitmeliyim, gitmeliyim. (Ağlar) GÜLİZAR – Anne sende bir haller var? Söylesene Allah aşkına anne, kötü bir şey mi var? SAKİNE – Hatice’ye canım sıkıldı. GÜLİZAR – Ne oldu anne? Ablam hasta mı yoksa?

Page 18: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SAKİNE – Keşke hasta olsaydı da üzüldüğüme yanmazdım o zaman. FATMA – Abla, ne demek bu şimdi? SAKİNE – Hatice’yi oynaşıyla yakaladım. Kocası neyse de, iki çocuğundan bile utanmadan. İçeri girmeden gittiğim otobüsle geri döndüm. (Bir süre sessizlik olur.) GÜLİZAR – Kocaya verirken gönlü var mı yok mu diye sormadınız, üstelik başka birinde gönlü olduğunu bile bile sırf zengin diye sevmediği o adama verdiniz. Ablam da iyi etmemiş ama. Anne oynaşı kimmiş, tanıdık biri mi? SAKİNE – (Ağlayarak) Evet kızım, tanıdık biri, hem de çok tanıdık biri. GÜLİZAR – Kim? SAKİNE – Ahmet. GÜLİZAR – (Şaşkın bir halde) Ahmet SAKİNE – Gülenaz’ın Ahmet. GÜLİZAR – Anne o asker değil mi? SAKİNE – Firar mı etmiş ne. (Gülizar ağlayarak içeri kaçar, Gülcan peşinden gider.) FATMA – Ne oldu bu kıza. SAKİNE – Fatma, ne bileyim, Gülizar’ın Ahmet’i sevdiğini biliyorum. Bu yüzden daha çok yıkıldım ya. FATMA – Anaaaaaaa. Vay namussuz herif. Hem Gülizar, hem Hatice ha. (Osman gelir.) OSMAN – Yenge bugün tek otobüs var ve yarım saat sonra kalkıyor, ancak yer bulabildim. Elini çabuk tutmazsan bu gece burada kalırsın. SAKİNE – Tamam Osman hemen kalkıyorum. (Kalkıp hazırlanır.) FATMA – (İçeri bağırır) Kızlaaar! (İçerden çıkarlar, Gülizar ağlamıştır.) OSMAN – Yenge ben caddeye çıkıyorum (Çıkar.) SAKİNE – Gülcan Gülizar’ı yalnız bırakma. (Sarılıp öper.) Size emanet. GÜLCAN – Hiç merak etme yenge.

Page 19: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FATMA – (Sarılarak) Abla keşke bir gece kalsaydın ya. Neyse yolun açık olsun. SAKİNE – Belki bir daha gelirim, o zaman kalırım. Hadi kızım kendine iyi bak. Sık sık haber gönder. (Gülizar’ı öper.) GÜLİZAR – (Kısık sesle) Babama söyle bana biraz para göndersin, kitap falan alacağım. SAKINE – Tamam kızım. (Çıkar. Diğerleri Sakine gözden kayboluncaya kadar izler, sonra kapıyı kapatırlar.) FATMA – Ben mutfağa geçiyorum, şöyle güzel bir ziyafet çekelim bugün kendimize. Hak ettik değil mi kızlar. (İçeri geçer.) GÜLİZAR – (Ağlamaya başlar, Gülcan yanına oturur, Gülizar başını Gülcan’ın omzuna koyar.) Oysa ne kadar çok seviyordum ben onu Gülcan. Üstelik ablamla. Bu nasıl vicdan Gülcan. Allah belanı versin senin Ahmet. Demek bana ilgisi ablama yakın olabilmek içindi. Nasıl bağlanmıştım sana. Yıktın tüm hayallerimi. GÜLCAN – Boş ver Gülizar. Üzülme. Dua et de şimdi haberin oldu. Hem o keyfine bakarken senin onun için üzülmen niye? GÜLİZAR – Haklısın Gülcan. Ama içim yanıyor. Nasıl inandım ona ben, nasıl fark etmedim şimdiye kadar. Bu yüzden kızıyorum kendime. GÜLCAN – (Biraz dolaştıktan sonra pencereye yaklaşır, Kenan’ı görür, Gülizar’a işaret eder.) Gel, gel. İşte sana Ahmet’i unutmak için bir fırsat. (Gülizar pencereye yaklaşır, Kenan’ı görür) GÜLİZAR – Senin ki değil mi, hani şu komşunun oğlu dediğin? GÜLCAN – Yoooo. GÜLİZAR – Peşimize takıldığında seninki sanmıştım ben. GÜLCAN – Bence o senin için gelmiştir. GÜLİZAR – Nerden biliyorsun? GÜLCAN – Öyle hissediyorum. İstersen öğrenelim.

Page 20: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLİZAR – Nasıl öğreneceğiz? GÜLCAN – Sen çaktırmadan izle beni. (Gülcan kapıyı açar, Kenan kapının açıldığını görünce saklanır, Gülcan'ın çıktığını görür ve saklandığı yerden çıkar. Gülcan evin arkasına doğru yürür. Kenan olduğu yerde kapıyı izlemektedir. Gülizar pencereden Kenan’ı izler. Gülcan geri gelir, kapıyı kapatır.) Gülizar şimdi de sen git. GÜLİZAR – Peki. (Kapıyı açar, Kenan kapının açıldığını görünce tekrar saklanır, Gülizar’ı görüp saklandığı yerden çıkar. Gülizar evin arkasına doğru yürür, Kenan peşinden gider. Gülcan onları izlemek için evden dışarı çıkar ve evin arkasına doğru bakar.) GÜLCAN – Demedim mi bu çocuk Gülizar için gelmiş. Aaa, konuşuyorlar. Tokalaştılar. Dönüyorlar, aman beni görmesinler. (Hızlıca eve girer. Kapıyı kapatır. Gülizar ile Kenan görülürler.) KENAN – Seni bekleyeceğim. GÜLİZAR – Gelmeye çalışırım dedim ya. KENAN – Hoşça kal. GÜLİZAR – Güle güle. (İçeri girer, Kenan gözden kaybolur.) GÜLCAN – Bak gördün mü, demedim mi senin için gelmiş. Ne oldu anlatsana? GÜLİZAR – Tanışmak, arkadaş olmak istedi. İyi birine benziyor. GÜLCAN – Sizi izledim. Sen de hiç naz yapmasını bilmiyorsun. GÜLİZAR – Hoşuma gittiyse niye naz yapayım ki? GÜLCAN – Adı ne, ne iş yapıyormuş? GÜLİZAR – Kenan. Bir konfeksiyon atölyesinde çalışıyormuş. Aa bak belki çalıştığı yerde bana iş ayarlar. Bir birimizi tanımak için buluşmak istedi, ben de kabul ettim. (Çantasında Ahmet’in mektuplarını çıkarıp yırtar.) Seni de yüreğimden böyle söküp atacağım Ahmet.

Page 21: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLCAN – Aman Gülizar, dikkatli ol. Ahmet’i unutacağım diye bir hata yapma. Bunun da seni üzmesine izin verme. GÜLİZAR – Haklısın, dikkatli olurum. (Fatma içerden çıkar.) FATMA – Osman daha gelmedi mi? GÜLCAN – Hayır anne daha gelmedi babam. (İçeri geçip türkü söylemeye başlar.) FATMA – Eh bende biraz oturayım. Gülizar, Gülcan’ı epey oldu böyle neşeli görmeyeli. Hoca çıktı çıkalı kız somurtkan olmuştu. Sayende gülüyor şimdi. Ne güzel değil mi? (Gülizar başıyla onaylar.) Şimdi de senin moralin bozuk. GÜLİZAR – Ablama canım sıkıldı yenge. FATMA – Olan olmuş. Siz ona bakın, ders çıkarın, aynı hatalara düşmeyin. Gerçi sen cahil değilsin, ne yapacağını bilirsin. (Osman girer.) OSMAN – Bugün amma yoruldum. (Oturur. Gülcan’ın türkü söylemesini duyar.) Bakıyorum keyfi yerinde. En sonunda analıkızlı erdiniz muradınıza. (Gülcan içerden çıkar.) Gel benim kınalı kuzum. (Gülcan’a sarılır.) Kızım baban senin mutsuz olmanı ister mi? (Herkes susar, sessizlik bir süre devam eder.) Ne oldu ya? Cenaze evi gibi, ne bu sessizlik? Konuşsanıza, anlatıp gülsenize. Sen Gülizar, Niye susuyorsun? FATMA – Doğru söylüyor Gülizar, bu eve neşe seninle girdi, gülmek senin eve ayak basmanla başladı. GÜLİZAR – Bugün çok konuştum, sanırım yoruldum. OSMAN – İyi iyi, başka bir şey olmasın da. Ben biraz dinleneceğim (İçeri geçer, Gülcan teybi açar.) FATMA – Kızlar fazla gürültü çıkarmayın, bende biraz dinleneyim. (İçeri geçer.) GÜLİZAR – (Birer sigara yakarlar.) Şu erkek milletine hiç güvenmeyeceksin. İstediğini elde edinceye kadar kedi ciğere dolanır gibi dönüp durur etrafında, sonra da yapmadıklarını bırakmazlar, lanet olsun. GÜLCAN – Ama Gülizar, biri öyle diye bütün erkekleri aynı kefeye koyman doğru değil ki.

Page 22: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLİZAR – Evet hepsi öyledir. Aynı hamurdan yoğrulmamışlar mı? Dostça yakınlık gösterirsin, bu kız bana âşıktır der, yanlış değerlendirirler. Seversin, sevdiğini ifade edersin, sevse de sevmese de, bende seni seviyorum yalanına başvururlar. Gerçekten sevseler bile güzel birini gördüklerinde çözülür dizleri, dilleri, uçkurları. Öf ya, öf ya (Teybi kapatır sinirli bir şekilde oturur) Bende de suç var. Hemen kapılıveririm. GÜLCAN – Bundan sonra daha dikkatli olmak gerek. İyice tanımadan bilmeden, öyle hoşlanıverdim deyip de kendi mutsuzluğuna davetiye çıkarmamalısın. Yine de sen doğruyu geç de olsa görebiliyorsun. Daha beterlerini düşün. Zoraki evlilikler, istenmeden yapılanlar! Evden kaçmalar, hayata küsmeler, intiharlara, isyanlara neden olan aşklar! Sen kötü bir şey yapsan da, kendim ettim kendim buldum deyip ya kendi kendini cezalandırırsın, ya da iyi ki yaptım deyip yarına bakarsın. Ama ya onlar? Var mı onların bakacakları bir yarınları? Kimi suçlasın, kimi cezalandırsınlar? Ne yapsalar hor ve haksız görülürler. Ama neden yaptı diye sorulmaz hiç. Yanlış denilen bir hareket de bile sorgulamadan yargılamadan ölümle burun buruna gelirler ve hatta yenik düşerler. Ama sen, birisi bir şey söylediğinde sana ne deyip restini çekebilirsin. Bu yüzden bütün erkeklere sitem etmen yersiz. Kaldı k, sen ona kucak açmazsan o sana koşar mı? GÜLİZAR – Haklısın, haklısın (Bir an susarlar, Gülcan içeri geçer, Gülizar ise pencereye gelip dışarıyı seyreder. Sahnenin ışıkları yavaş yavaş söner ve kararır. Sahne aydınlandığında Gülizar pencerededir, Kenan sokakta görülür, Gülcan içerden gelir, Gülizar Kenan’ın geldiğini işaret eder, Fatma da içerden çıkar. Gülizar, Gülcan’a eliyle ben gidiyorum işareti yapar, bunu Fatma görmez. Gülcan gülümseyip başıyla onaylar.) Yenge ben gidiyorum. FATMA – Nereye? (Osman içerden çıkar.)

Page 23: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLİZAR – Kayıt yaptırmaya. Fazla kalabalıklaşmadan sıra kapayım. OSMAN – Bekle birlikte gidelim. GÜLİZAR – (Panik bir halde) Senin gelmene gerek yok amca, ben başımın çaresine bakarım. (Aceleyle çıkar.) OSMAN – (Pencereye gelir, Gülizar’ın Kenan ile gittiğini görür.) Allah allah, o da kim? FATMA – Kim kimdir Osman? (Osman cevap vermeden aceleyle çıkar) Ne oldu buna, niye öyle acele çıktı? GÜLCAN – Ne bileyim anne ben. (Fatma da Osman’ın ardından çıkar.) Öf, şimdi kopacak kıyamet. Eğer babam ikisini birlikte görürse, derhal evleneceksin derse hiç şaşmam. (Gergin bir halde dolaşmaya başlar. Osman sinirli bir şekilde içeri girer, ardından Fatma gelir.) FATMA – Ne oldu Osman, anlatsana ya, ne bu kızgınlığın, öldüreceksin meraktan. OSMAN – Demek kayıtlar artık pastane de yapılıyor? Kayıt yaptırmaya gidiyorum amca, sen gelme. (Gülizar’ı taklit eder.) Şuna bak ya, iki günde buldu oynaşını. Mahalleden bir gören olursa, bir duyulursa rezil olduk gittik. FATMA – Osman dur hele, oynaşı olduğunu nerden biliyorsun? Bir erkek ile bir kız yan yana geldiğinde oynaş mı oluyor? OSMAN – Evet, oynaş oluyor. Daha iki gün oldu Fatma, söyletme beni. (Sinirli bir şekilde Gülcan’a) Kız seninde buna uyduğunu görmeyeyim, kemiklerini kırarım. Ağabeyim de sansın ki, kızım amcasına okumaya gitti. Okuyor, pastane de okuyor. Ya Fatma, Gülcan’ı okuldan aldığımda kıyamet koparmıştınız. Bıraksaydım de böyle mi olsaydı? GÜLCAN - Baba sen de hep kendini haklı çıkarırsın. OSMAN – Bak Fatma bak, iki günde bu bile yoldan çıktı, babaya karşılık veriyor. (Gülcan’a vurmak ister, Fatma araya girer.)

Page 24: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FATMA – Gülizar’a kızdıysan, kızın ne suçu var? Niye kızın kalbini kırıyorsun? (Fatma Gülcan’ı alıp dışarı çıkar.) OSMAN – Ne var ya karşıma böyle dikilmeseler analıkızlı. Benim kocalık, babalık gururumla oynamasalar. Ah bir iş bulabilseydim. Biraz param olsaydı, ağızlarını açtıklarında azcık sus payı diye tıksaydım ağızlarına, böyle konuşurlar mıydı karşımda. O zaman varsa da yoksa da Osman. Ama nerede, cep delik, bir sigara parası bile yok. Of ya, bugün de sigarasızım. Kahveye gitsem artık ikram bile etmezler. İş ararsın yok, para yok. Ne diye geldim ki köyden? Elimiz para, kıçımız rahat görecek sandık. Rahatımızı tepmişiz. Otursaydım köyde, ekerdim, biçerdim, kimsenin eline bakmazdım. Çoluk çocuk sesimi duyduğunda delik arardı. Ama şimdi, kimsenin adam yerine koyduğu yok. Babam hep derdi, oğlum gurbetin lokması büyüktür, yiyemezsin, güler geçerdim, lokmaları ufaltarak yerim baba deyip, bir de alay ederdim. Ah benim akılsız başım ah. (Pencereye yaklaşır, postacı sesi duyar.) SES – Gülizar Yolcu var mı bu adreste? OSMAN – (Kapıya çıkar.) Evet yeğenimdir. SES – Bir mektup var ona. OSMAN – Tamam ben geliyorum almaya (Sahneden kaybolur, az sonra elinde bir zarf ile geri döner ve zarfı açarak içeri girer ve zarfın içindeki parayı görünce sevinir.) Para. Para. Hem de kendi ayağıyla gelen para. Allahım sen ne büyüksün. (Parayı cebine koyar, mektubu mırıldanarak okumaya başlar.) Kızım sana şimdilik bu kadar para gönderebiliyorum. Yetmezse Osman amcandan alırsın. (Osman kahkaha atarak) Osman amcandan alırsın, Osman da para bok gibi. (Fatma ile Gülcan’ın konuşmalarını duyar ve aceleyle mektubu cebine sokuşturur, Fatma ile Gülcan içeri girer.) Nereye kayboldunuz? FATMA – Nereye olacak, pastaneye. Osman hemen oynaş yakıştırmasını yaptın. Gülizar yanındaki çocukla

Page 25: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

bir konfeksiyon atölyesine girdiler. Gülizar makineye oturdu. Anlaşılan o ki, çocuk ona iş ayarlamış. OSMAN – Siz öyle sanın. Ben hele bir bakıp geleyim. (Dışarı çıkar.) GÜLCAN – Anne bu takiplerin sonu ne olacak? Babam bırakıyor sen başlıyorsun, sen bırakıyorsun babam başlıyor. FATMA – Ne bileyim kızım. Neyse gelsin tembihleriz, bizim ve kendinin başına iş açacak şeyler yapmamasını söyleriz. GÜLCAN – Bir erkekle arkadaş olmak o kadar kötü mü? Yani hemen namus damgasını vurdunuz. FATMA – Tabi ki kötü değil. Ama iki günde tanımadığın bilmediğin birinin yanında ne işi var? Bu kötü işte. Bak kızım o çocuğu benim gözüm tutmadı hiç. Sen sen ol sakın tanımadığın bilmediğin kimseye yakınlık gösterme, gösterenlere de yüz verme. GÜLCAN – E anne o zaman nasıl tanıyacağız? Fal mı baktıracağız, ya da birilerinin bize kendince anlatmasını mı bekleyeceğiz? Tuhafsınız anne ya. (Gülizar içeri girer.) GÜLİZAR – Ben geldim. (Fatma’nın boynuna sarılır, öper.) Nasılsın yenge? (Fatma cevap vermez, Gülizar şaşırır, Gülcan’a sorar) Ne oldu? GÜLCAN – Boş ver. FATMA – (Sinirli) Kız hani sen kayda gidiyordun, pastane de ne işin vardı? GÜLİZAR – Boş vakitlerimde konfeksiyon da çalışacağım. O çocuk ayarladı bu işi. Böylece masraflarımı da çıkarmış olurum, fena mı? FATMA – Ama çok yakın ve samimi davranıyordunuz birbirinize GÜLİZAR – Nereden biliyorsun? Yoksa izlediniz mi beni? FATMA – Osman amcan görmüş. İki günde bu kadar samimi olunur mu? Senden beklemezdim doğrusu. Sana güveniyordum ben. GÜLİZAR – Kötü ne yapmışım ben yenge?

Page 26: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FATMA – İyi bir şey mi peki yaptığın? Ya mahalleden biri görmüşse, duyulursa rezil olmaz mıyız? (Gülizar bir şey söylemez, şaşkın bir halde dışarı çıkar, Kenan ile karşılaşır, birlikte sahneden kaybolurlar.) Kız bak bakayım nereye gitti. GÜLCAN – (Pencereden bakar.) Görünmüyor anne. (Fatma Gülizar’ın ardından dışarı çıkar.) Ya ben şimdi bu işin içinden nasıl çıkılacak diye merak ediyorum. Annemler mi hatalı, Gülizar mı? (Az sonra, önde Gülizar, arkasında Fatma, içeri girer. Osman Kenan’ı kolundan tutup içeri sokar.) GÜLİZAR – Amca sen ne yapmaya çalışıyorsun? (Sinirli bir şekilde.) OSMAN – Sus bana amca deme. Seni utanmaz seni. El aleme rezil mi edeceksin beni? GÜLİZAR – (Ağlayarak) Amca yanlış bir şey yapmadım ben ya. Onurumu, gururumu incitiyorsun. OSMAN – (Kenan’a döner) Ayıp değil mi yaptığın? KENAN – Sen ne diyorsun amca ya, ayıp olan nedir? OSMAN – Sus namussuz herif. KENAN – Amca ileri gidiyorsun ama. (Kızar.) OSMAN – Ha tabi siz ileri gidince iyi. Bu işi nikâh temizler GÜLİZAR – Amca ya saçmalama ya. KENAN – Nikâh mı? (Kahkahayla güler.) Olur. İki hanımlı evde yaşamak zevkli olur. GÜLİZAR – Neler saçmalıyorsunuz ya? (Bağırır.) KENAN – Ya amca ben evli barklı bir insanım. İki de çocuğum var. GÜLİZAR – Neeeeee? Bana niye söylemedin? KENAN – Söylemem mi gerekirdi? Sen iş mi arıyorsun, eş mi? GÜLİZAR – Allahım, ya nedir bu yaşadıklarım? Kendimi hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemiştim. (Ağlayarak içeri kaçar.) OSMAN – Evlisin üstelik, utanmıyor musun kızın peşinde dolaşmaya? KENAN – Ne diyorsunuz siz ya?

Page 27: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

OSMAN – Delikanlılığa yakışır mı bu senin yaptığın? KENAN – Ya amcacığım, sandığınız gibi bir şey yok ya, nerden çıkarıyorsunuz? OSMAN – Ayıp, ayıp. Birde kıvırıyorsun? KENAN – Öfff. Sıktınız ha. Mecbur muyum hesap vermeye size? Ne haliniz varsa görün. (Sinirli bir halde çıkıp gider.) OSMAN – Şuna bak, hem suçlu hem güçlü. Bu kız nereye gitti? GÜLCAN – İçerdedir (Osman bir sigara yakar.) FATMA – Nerden buldun o sigarayı? OSMAN – Bir arkadaşımdan borç aldım. FATMA – Yalan söyleme Osman, sana kimse borç vermez. Yoksa çaldın mı? OSMAN – Fatma bana haksızlık ediyorsun, günahımı alıyorsun. Bu yaştan sonra hırsız damgası da vuracaktın ha, yazıklar olsun FATMA – Yaparsın, yaparsın. (Gülcan içeri geçer ve bir çığlık atar.) Ne oldu kız? (Fatma ve Osman birlikte hızla içeri geçer.) GÜLCAN – (İçerden) Gülizar, Gülizar.. (Fatma da içerden çığlık atar.) OSMAN – (İçerden) Tutun buradan çıkaralım. (Gülizar’ın başından Osman ayaklarından Fatma tutuyor bir halde içerden çıkarıp kanepeye uzatırlar. Gülizar baygındır.) Bayılmış mı Fatma, yoksa öldü mü? FATMA – Bayılmış herhalde Osman. (Gülcan içerden elinde iki tane boş ilaç şişesi ile çıkar.) GÜLCAN – Anne bak. (İlaç şişelerini gösterir.) FATMA – Osman bu kız intihar etmiş. Hemen yetiştirelim doktora. OSMAN – Kaldırın sırtıma, götürelim. (Gülizar’ı Osman’ın sırtına kaldırırlar ve Osman söylene söylene çıkar.) Fatma, bu kızın dirisi de, ölüsü de başımıza bela olacak. (Sahneyi terk ederler.) GÜLCAN – Allahım ne olur Gülizar ölmesin. Neden yaptın Gülizar? Onurunu zedelediler kızın. Gururunu

Page 28: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

kırdılar. Öf baba öf ya. (Az sonra, Fatma ve Osman Gülizar’ın kolundan tutmuş bir halde içeri girerler.) Ne oldu baba, niye döndünüz? OSMAN – Yolda ayıldı. (Gülizar’ı kanepeye yatırırlar.) Ben babasına haber vereyim gelsin alsın kızını. Bununla uğraşamam. GÜLİZAR – Ben ölmedim mi? GÜLCAN – Hayır ölmedin. FATMA – O kadar çok istiyorsan ölmeyi, git babanın evinde öl. GÜLCAN – Anne, ne biçim konuşuyorsun sen? FATMA – Sen sus kız. Rezil olacağımız yetmiyormuş gibi birde ölüsüyle mi uğraşacağız. Ondan sonra karakol karakol, mahkeme mahkeme dolaş dur. Katil deyip bizi ipe de gönderirler. (Osman elinde bir bilet ile girer.) OSMAN – Babasındaki rahatlığa bak ya, kızın intihar etti, gel götür diyorum, benim işim var gelemem, ölüyse ölüsünü diriyse dirisini gönder diyor. Bende gittim biletini aldım. FATMA – İyi yapmışsın Osman, iyi yapmışsın. (Gülizar yavaş yavaş ayağa kalkar ve Osman’ın elinden bileti alır.) GÜLİZAR – Bu bilet bana alındı demek. Fazla da vaktim yokmuş. OSMAN – Haydi Fatma, toplayın eşyalarını hemen götüreceğim. (Osman, Fatma Gülcan içeri gider, Gülizar el çantasını alır ve kendi kendine konuşarak çıkar.) GÜLİZAR – Bütün bu olanlardan sonra burada kalınır mı? Babama da kim bilir neler anlattılar, anlatacaklar? Oraya da gidemem. En iyi alıp başını gitmek, kimsenin bilmediği bir yere. Belki kötülüklerden uzak dost insanlar bulur, gönlümce yaşarım. Hoşça kal Gülcan, hoşça kal kötü şehir. (Saçları dağınık, sarhoş bir halde çıkıp gider. Gülcan içerden bir çanta ile çıkar.) GÜLCAN – Anne, Gülizar yok, gitmiş. FATMA – Gitmiş mi? (İçerden çıkar.)

Page 29: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

OSMAN – (İçerden çıkar.) İyi etmiş. Bende garaja kadar yorulmam. GÜLCAN – Ama baba kendinde değildi, ya yolda başına bir iş gelirse? OSMAN – Gelirse gelsin, umurumda değil. (Cebinden bir sigara çıkarır, bir süre sigaraya bakar ve Fatma’ya seslenir) Fatmaaaaa, (türkü söyler, perde inmeye başlar.) Ah bir ataş ver cigara mı yakayım, Sen salın gel ben boyuna bakayım. (Perde iner.)

Page 30: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

DELİ KIZ(İkinci Perde)

(Perde açıldığında sahne boştur. Eşyaların yeri değişmiş, Bir telefon konulmuştur. Evin arkasından bir taksi sesi duyulur. Ve Gülizar saçları dağınık, sarhoş gibi bir halde sahnenin arkasından çıkar. Çevreye bir şey arıyormuş gibi bakar.) GÜLİZAR – Galiba burası. Ya değilse? Öf ya çalsam mı kapıyı? (Bir polis yaklaşır.) POLİS – Ne arıyorsun bu saatte sokakta? GÜLİZAR – Memur bey ben yabancıyım. Otobüsten yeni indim. Ablam burada oturuyor, ona geldim ama evi hangisiydi onu karıştırdım. POLİS – Nereden geliyorsun? GÜLİZAR – Kars’tan. POLİS – Yoksa evden mi kaçtın? GÜLİZAR – Yok memur bey, vallahi kaçmadım. POLİS – Çok gördüm evden kaçanları. Artist olmak, şöhret olmak için o sıcacık baba ocağını terk edip büyük şehirlere gelenleri çok gördüm. Ve çoğunun da sonu batak olur. Uyuşturucuyla tanışırlar, Fuhuş yaparlar. GÜLİZAR – Allah korusun. Ben ablamın yanına sınavlara hazırlanmak, okumak amacıyla geldim memur bey. POLİS – İnanayım mı sana? GÜLİZAR – Vallahi doğru söylüyorum. POLİS – Peki senin saçın başın neden dağınık, sarhoş gibisin? GÜLİZAR – Yolculuktandır, dedim ya Otobüsten yeni indim. POLİS – Aç bakayım kollarını (Gülizar kollarını dirseklerine kadar açar, Polis dikkatle inceler) Herhangi bir iz yok, uyuşturucudan şüphelenmiştim. Sen şimdi hangi ev olduğunu bilmiyor musun? GÜLİZAR – Emin değilim.

Page 31: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

POLİS – Hah, Muhtarlık şuradaymış, muhtara soralım (Polis, Gülizar ile sahnenin arkasına geçer. Seyirci buradaki konuşmaları duyar, ama sahne boştur. Kapı vurma sesi duyulur ve sahne arkasında konuşmalar başlar.) SES – Kim o? POLİS – Ben polisim. Muhtarı arıyorum. SES – Muhtar benim, buyurun ne oldu (Kapı açılma sesi duyulur.) POLİS – Kusura bakma muhtar, kızımız yoldan gelmiş, ablasının evini bulamamış GÜLİZAR – Ablam Naciye, Kocası Adnan SES – Şu bizim kahveci Adnan mı? GÜLİZAR – Evet, evet. SES – Şu köşedeki ev. POLİS – Kusura bakma muhtar, rahatsız ettik. Demek ki önünde konuştuğumuz evmiş. Gel bakalım. (Gülizar ile sahnenin arkasında çıkar ve gelip kapıyı vururlar.) NACİYE – (İçerden çıkarak kapıya doğru gelir.) Geldim, geldim. Kim o? POLİS – Ben polisim. Kapıyı açar mısınız? NACİYE – Polis mi? Adnan’a bir şey mi oldu acaba? (Pencereye gelip bakar, polisi görür.) Ana, gerçekten polis (Şaşkın ve telaşlı bir şekilde kapıyı açar ve Gülizar ‘ı görür.) Gülizaaaaaaar. (Sevinerek boynuna sarılır.) Ay memur bey, nasıl korktum bir bilseniz. POLİS - Hadi hoşça kalın. GÜLİZAR – Çok teşekkür ederim memur bey. zahmet oldu, siz olmasaydınız bulamayacaktım. POLİS – Ne zahmeti? Bu bizim görevimiz. (Polis sahneyi terk eder, Gülizar ile Naciye içeri girer.) NACİYE – Kız nereden esti aklına ablana gelmek? Bari bir haber verseydin, gelip karşılasaydık. Epey oldu görüşmeyeli. (Sarılır öper.) Sen de bayağı güzelleşmişsin. Peki bu halin ne senin? GÜLİZAR – Yolculuktan halsiz düştüm abla.

Page 32: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

NACİYE – Ben sana şimdi banyoyu hazırlayayım, hiçbir şeyin kalmaz. (İçeri geçer ve su sesi duyulur, Naciye içerden konuşur.) Babam, annem nasıl Gülizar? GÜLİZAR – Hepsi iyidir abla. Annem Hatice ablama uğramıştı, ama döndü. NACİYE – (İçerden çıkar, sitemli bir şekilde) Tabi, Hatice öz kızı, ben üvey kızıyım. Adnan’ı sevdim kaçtım. Onların istediğine varmadım diye bu kadar küskünlük, bu kadar nefret olur mu ya? Hadi babam inat, annemin yüreği hiç yanmaz mı? GÜLİZAR – Yanmaz mı abla? Babamın bile yanıyor. Ama bir bahane bulamadılar işte. Hep diyorlardı çocuğu olunca gider hem Naciye’yi affederiz hem de çocuğu görürüz. Sizden de ses çıkmadı hiç (Naciye başını öne eyer.) NACİYE – Çok istedik çocuk, ama allah vermedi ne yapalım. GÜLİZAR - Abla banyo tamam mı? NACİYE – Su şimdi ısınır. Sen okulu bitirdin değil mi? GÜLİZAR – Evet abla, lise bitti. NACİYE – Tamam o zaman, seni bırakmam ben. Burada kursa da gidersin. Daha iyi bir okul tutturursun. Bana da yarenlik edersin. Tamam mı Gülizar’ım, canım, kardeşim benim. GÜLİZAR – Tamam abla. Su ne oldu ya, çok yorgunum. NACİYE – Daldım kız. (İçeri geçer, sus sesi gelir içerden.) Gülizar, gel canım. (Gülizar da içeri geçer. O arada Adnan sahnede görünür ve kapıyı sessizce açıp içeri girer.) ADNAN – (İçeri kulak kabartır, su sesi duyar.) Allah allah, bu saatte banyo! (Naciye içerden kahkaha atar ve konuşması duyulur.) NACİYE – Canım benim. Sırtına kese yapayım mı bitanem? (Adnan iyice şaşırır ve başını içeri uzatıp bir süre kulak kabartır.)

Page 33: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ADNAN - En sonunda bana bunu da mı yapacaktın Naciye? Kocasını aldatma modasına sen de mi uydun? (Naciye içerden çıkar ve Adnan’ı yakalar.) NACİYE – Utanmıyor musun kapı dinlemeye? Ayıp, ayıp. ADNAN – (Sinirli bir şekilde) Kim o içerdeki? NACİYE – Misafir. ADNAN – Sabahın köründe ne misafiri? NACİYE – Tanrı misafiri bu, zamana bakar mı? ADNAN – Başlatma tanrı misafirinden. Peki, banyoda ne işi var? NACİYE – Şeyyyyyy. ADNAN – Bir gün yakalanacağını hesaba katmadın değil mi sevgilinle? NACİYE – Sevgili mi? (kahkahayla güler) Adnaaan! ADNAN – Söyle bakalım kimle aldatıyorsun beni, kasap mı, bakkal mı? NACİYE – Teessüf ederim Adnan, nasıl böyle düşünürsün? Beni onlara mı layık görüyorsun? O kadar düştüm mü? (Güler, Adnan içeri girmeye çalışır, Naciye engel olur.) Banyodaki sevgilimdir işte, alen delon. ADNAN – Utanmadan bir de dalga geçiyorsun (Gülizar içerden bağırır.) GÜLİZAR – Abla, havluyu nereye bıraktın? NACİYE – Sağda asılı. ADNAN – Bu da kim Naciye? NACİYE – Kim olacak, Gülizar. ADNAN – Neeee, Gülizar mı? Ah Naciye’m, özür dilerim. Ama ne yapayım ya kıskancın biriyim işte. Seni çok seviyorum. (Naciye’ye sarılır. Gülizar içerden çıkar.) Gülizar, hoş geldin. (Gülizar’a sarılır.) GÜLİZAR – Hoş buldum Enişte. Nasılsın, hep gece mi çalışıyorsun sen? ADNAN – İyiyim Gülizar. Ne yaparsın geçim derdi. Bir işimiz var mı sen ona bak, ha gece çalışmışsın ha gündüz. Önemli olan geçimi sağlamak. E ne var ne yok memlekette, nasıl millet?

Page 34: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLİZAR – Bizimkiler iyi ama sizinkileri görmedim enişte. NACİYE – Yorgunluğun biraz olsun geçti mi Gülizar? GÜLİZAR – Pek sayılmaz abla. NACİYE – O zaman git biraz uyu, sonra konuşursunuz, bol bol zamanımız olacak. ADNAN – Evet Gülizar, sen uyu, bende biraz kestiririm. Geldiğine çok sevindim. (Gülizar içeri girer. Telefon çalar) NACİYE – Alo buyurun.....evet..... Osman amca benim, Naciye. Nasılsınız? ...Yengem, Gülcan, onlar da iyiler mi? ...Evet....hı....hı....hı....Evet burada, bu sabah geldi...Neeee...Kaçtı mı? ADNAN – Ne olmuş Naciye, kim kaçmış? NACİYE – (Eliyle Adnan’a sus işareti yapar.) Osman amca...neeee, intihar mı? Yakaladın mı? ....evli biriyle hem de.....Yok iyi görünüyor....Nişan mı, hayırlı olsun....bozuldu mu,,aa neden? ...Gülizar mı? ....Tamam amca sen endişelenme, babamlar ararsa burada olduğunu söylersin, merak etmesinler....Tamam...tamam...Adnan da selam söylüyor..sen de selam söyle...Hoşça kalın. (Telefonu kapatır.) ADNAN – Ne olmuş ya, intihar, kaçma, nişan bozma, nedir bunlar? NACİYE – Gülizar Osman amcamlardan kaçmış. Amcam evli biriyle yakalamış Gülizar’ı, o da intihara kalkışmış. ADNAN – Allah allah. Tahmin ettim bu kızda bir haller var diye. Nişan nedir? NACİYE – Gülcan’ı nişanlamışlar, ama Gülizar nişanı bozdurmuş. Adnan, bu işin aslını Gülizar’dan öğreniriz. Amcamın sözlerini ben pek inandırıcı bulmadım. ADNAN – Sakın kızı azarlamaya falan kalkma. NACİYE – Deli misin, yapar mıyım? Adnan, Gülizar hep bizde kalsın olur mu? Bizim kızımız gibi? ADNAN – Tabi karıcığım. Ben buna çok sevinirim. Genç kız da olsa hala çocuk. Evimizde bir çocuk olsun

Page 35: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

istemem mi? Yıllardır özlemimiz bu değil mi? Bak hemen içerdeki odayı Gülizar’a hazırlayalım. O eski somyayı atalım, ona yeni bir karyola alalım, rahat eder. Sende artık çeyizlerine kıyarsın. Nevresimler, çarşaflar kurtulsun naftalin kokusundan, biraz da insan koksunlar, çocuk koksunlar. (Naciye’nin gözleri dolar ve Adnan’a sarılır.) NACİYE – Adnan’ım, canım, iyi ki sana varmışım, iyi ki kaçmışım. Seni çok seviyorum. ADNAN – Canım karıcığım benim. NACİYE – Dur hele şu kızla bir konuşayım ben (İçeri seslenir.) Gülizar uyuyor musun? GÜLİZAR – (İçerden) Uyumuyorum abla, uzanmışım sadece. NACİYE – Kendini nasıl hissediyorsun? GÜLİZAR – Daha iyi, kendime geldim NACİYE – Gelsene o zaman buraya (Gülizar içerden çıkar.) ADNAN – (Gülizar’a sarılarak) İyi görünüyorsun bak, yüzüne renk gelmiş. NACİYE – Osman amcam aradı, merak etmiş. GÜLİZAR – Ya, demek merak etmiş? Ne anlattı? NACİYE – Sen kaçmışmışsın, intihara kalkışmışsın, Gülcan’ın nişanını bozmuşsun, öyle mi?GÜLİZAR – Hepsi doğru. Peki, beni kovduğunu da söyledi mi? NACİYE – Kovmak mı? Öyle bir şey söylemedi. Sen en iyisi hepsini baştan anlat. GÜLİZAR – Peki Abla. Gülcan, verdikleri adamı sevmiyordu.....(Gülizar anlatmaya başlar ve sahne kararıp aydınlanır.) ADNAN – Vay be, demek Osman amcanız kızı bir arsaya vermiş. NACİYE – Ama Gülizar, Osman amcamın bir başkasının yanında onuru zedelediği, gururunu kırdığı için intihara kalkışman akıllı işi mi? GÜLİZAR – Tek sebep bu değildi abla. NACİYE – Başka sebeplerde mi var?

Page 36: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

GÜLİZAR – Var ya. Aldatmalar, yalanlar.. (Gözlerini siler.) NACİYE – Ne yalanı, ne aldatması Gülizar? GÜLİZAR – Ne meraklısın abla ya. Bilseniz ne olacak. Cevap vermeyeceğim işte. (Ağlayarak kaçıp içeri girer.) ADNAN – Fazla gitme kızın üstüne. NACİYE – Ama Adnan. ADNAN – Adnanı madnanı yok. Bırak canı ne zaman ister o zaman anlatır. Siz şimdi gidin mobilyacıya karyola, komodin, dolap falan bakın. Gülizar beğensin, gider alır geliriz. Sıcağı sıcağına bu işi halledelim. Tamam mı canım? NACİYE – Tamam canım. (İçeri girer.) ADNAN – Meğer dünya dönüyormuş da, benim haberim yok. (Naciye içerden Gülizar ile çıkar.) NACİYE – Adnan biz çıkıyoruz. Biraz dolaşıp alış veriş falan yaparız belki. ADNAN – (Gülizar ile Naciye evden çıkarak sahneyi terk eder) İşte benim yuvam. Şükür ele güne muhtaç değilim. İhtiyacım olan her şeyimiz var. Ama önemli bir eksiğimiz var. Evliliğimiz meyve vermedi. Kulağım çocuk ağlamasına, onun anne baba demesine ne kadar hasret bir bilseniz. Hey allahım, bir çocuk verseydin… Başkalarının çocuklarını severek, okşayarak avutuyoruz kendimizi. Elbette bütün çocuklar sevilmeye layıktır. Ama hiç biri kendi çocuğunun verdiği tadı veremez, (Seyirciye sorar) değil mi? Gülizar ne iyi etti de geldi. Naciye yalnız kalmaktan şikâyet ederdi. Eve bir çocuk şenliği havası çöktü, kendimi neşe içinde hissediyorum. Çok mutluyum çok. (Telefon çalar.) Alo... Evet... Kimi aradın? ...Gülizar mı? ...Sen kimsen, ne yapacaksın Gülizar’ı. Gülizar şu an evde değil, geldiğinde söylerim. Kim aradı diyeyim. Cemil... Peki. İyi günler. Ben biraz uyuyayım ya. Gece çalışmak da yoruyor insanı. (Adnan içeri geçer, sahne kararıp aydınlanır. Naciye ve Gülizar eve

Page 37: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yaklaşmaktadırlar. Naciye kapıyı çalar, Adnan içerden çıkar.) Kim o? NACİYE – Biziz Adnan. (Adnan kapıyı açar, içeri girerler.) ADNAN – Ne yaptınız bakayım? Hani alış veriş yapacaktınız? (Naciye ye usulca sorar) Baktınız mı mobilyacıya? NACİYE – (Fısıldayarak) Evet baktık Adnan. Mobilyacıya söyledim senin uğrayacağını. O biliyor neleri beğendiğimizi, ben ona söyledim. ADNAN – Tamam, ben şimdi gider hallederim. Ha, Gülizar, seni Cemil diye biri aradı. Okul arkadaşınmış. GÜLİZAR – Cemil mi? Nereden öğrenmiş burada olduğumu? ADNAN – Epeydir arıyormuş, sadece onu söyledi, bende sormadım. NACİYE – Gülizar kim bu Cemil, ne iş? GÜLİZAR – Arkadaşım abla, okuldan has bir arkadaşım. Çok iyi biri ama abla, çok. NACİYE – Ahmet gibi mi? GÜLİZAR – Hayır, Cemil kimseye benzemez. Ne dedi enişte başka. ADNAN – Sonra ararım dedi. (Telefon çalar, Gülizar telefonu açar.) GÜLİZAR – Alo buyurun.... Cemiiiiiiiil. Nasıl sevindim anlatamam... Neeeee, burada mısın? ....Şu an nerdesin? .....Tamam Cemil, durakta bekle, ben hemen geliyorum. (Aceleyle çıkar.) ADNAN – (Gülizar’ın arkasından şaşkın bir halde bakar) Naciye, Ahmet de kim? NACİYE – Ahmet bizim köylü Gülenaz’ın oğlu. Gülizar’ın sevdiği çocuk. ADNAN – Peki Gülizar’ın sevdiği var da, bu Cemil denilen çocuğa neden koşarak gitti? NACİYE – Adnan, Gülizar’ın intihar sebebi asıl o çocukmuş, Ahmet. Yolda anlattı Gülizar ben bile utandım. ADNAN – Utanılacak bir şey mi yapmışlar?

Page 38: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

NACİYE – Gülizar değil, kardeşim Hatice. Kocasını aldatıyormuş. Hem de Ahmet’le. Annem yakalamış. Bize de uğrayacakmış annem, ama canı sıkılınca memlekete dönmüş. ADNAN – (Çok şaşırır) Deme. Gerçekten ayıp etmişler. Neyse, hazır Gülizar yokken ben gidip mobilyaları getireyim, kıza sürpriz yapalım. Bunca moral bozukluğunun üstüne belki iyi gelir. NACİYE – Tamam Adnan. (Adnan çıkar.) Ben de odayı boşaltayım bari mobilyalara yer açılsın, Gülizar’ımın karyolasına, Gülizar’ımın dolabına. (Gülizar ile Cemil eve doğru yaklaşır, Gülizar kapıyı çalar, Naciye kapıyı açar ve içeriş girerler.) GÜLİZAR – Abla bu Cemil, okuldan arkadaşım. NACİYE – Hoş geldin Cemil. CEMİL – Hoş buldum abla. (Cemil ile Gülizar oturur, Naciye ayaktadır. Bir süre sessizlik olur, bir birlerinin gözlerine bakarak kahkaha atarlar.) Kendimi kız istemeye gelmiş gibi hissettim abla. (Hepsi güler) Bu son anımda çok güleceğim bir hatıra oldu. NACİYE – Son anın mı? (Gülizar kalkıp asker selamı verir.) GÜLİZAR – Abla, Cemil asker oluyor. CEMİL – Evet, kâğıtlarımı bile aldım, aslında şu an askerim ben. Düğmeme dokunan altı aydan başlar. (Gülerler.) NACİYE – Çok şakacısın Cemil. Neyse hayırlı teskereler dilerim. CEMİL – Abla ya, daha başlamadan teskere mi olur? NACİYE – Senin ailen nerede Cemil? CEMİL – Memleketteler abla NACİYE – Sen de burada mı oturuyorsun? CEMİL – Yok abla. Buraya Gülizar’ı görmeye geldim. NACİYE – Nereden geliyorsun şimdi? CEMİL – (Gülizar’ın kulağına eğilir) Ablan savcı gibi sorguya çekiyor beni, bilseydim savcılıktan iyi hal kâğıdı, sağlık raporu, ikametgâh ilmuhaberi de

Page 39: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

getirirdim. (Gülizar güler, ama güldüğünü belli etmemeye çalışır) Memleketten geliyorum abla. NACİYE – Ooo bayağı yol gelmişsin. CEMİL – Evet bayağı yol, ama Gülizar için değer. NACİYE – Hımmm. Ben bir çay yapayım. (İçeri geçer.) CEMİL – Keşke sen kahve yapmaya gitseydin Gülizar. GÜLİZAR – Söyleyeyim ablam yapsın. CEMİL – Hayır, senin yapman gerekir. GÜLİZAR – Neden? CEMİL – Dedim ya kendimi kız istemeye gelmiş gibi hissettim. Sende kahve yapsaydın da, tamam olsaydı. Baksana ablan bile ne sorular sordu bana. GÜLİZAR – (Cemil’in göğsüne yumruk vurur.) Delisin sen. CEMİL – Hadi çıkalım ya, çayımızı dışarıda içeriz. Zamanım daralıyor. GÜLİZAR – Peki (İçeri bağırır.) Abla biz çıkıyoruz, çay falan yapma. (Naciye içerden çıkar.) NACİYE – Ya daha biz de kahvaltı yapmadık, birlikte yapardık. GÜLİZAR – Siz yapın abla, biz biraz dolaşalım. NACİYE – Peki, ama yemek hazırlayacağım ona göre, geç kalmayın GÜLİZAR – Peki abla (Cemil ile çıkarlar.) NACİYE – (Bir süre arkalarından bakar) Bu çocuk Gülizar’ı sevmese, kalkıp buralara kadar gelir mi? Ama neşeli ve rahat çocuk. Gülizar da boş değil ona karşı. Ama ne olursa olsun aranıp sorulmak güzel bir şey. Umarım bu çocuk da benim Gülizar’ımı üzmez. (Adnan kapıyı çalar, Naciye kapıyı açar.) Almadın mı Adnan? ADNAN – Almaz mıyım. Yolda getiriyorlar. Yerini boşalttın mı sen? NACİYE – Başlamıştım, Gülizar ile arkadaşı gelince yarım kaldı. ADNAN – Hadi o zaman acele edelim. (içeri geçerler. Araba sesi duyulur, Adnan içerden çıkar kapıyı açarak

Page 40: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

dışarı seslenir.) Ustaaaaa bu eve. bu eve. Araba sesi artar. Adnan içeriye bağırır.) Naciye, Naciye mobilyalar geldi. (Sahne kararır. Sahne aydınlandığında Adnan ile Naciye yorulmuş bir halde oturmaktadırlar.) Güzel oldu değil mi Naciye? NACİYE – Evet Adnan, hem de çok güzel oldu. Sağ ol düşündüğün için. Valla Gülizar’a sürpriz olacak. Mobilyalardan çok, gösterdiğin ilgi onu mutlu edecek. ADNAN – O ne demek Naciye, ben Gülizar’ı oldum olası severim. Siz de zevkliymişsiniz, ne güzel renk ve model seçmişsiniz. NACİYE – Gülizar beğenmişti. ADNAN – Neyse Naciye, benim bir işim vardı, onu da halledip gelir uyurum biraz. (Çıkar.) NACİYE – (Biraz oturur.) Bayağı da geç oldu, ben şimdi ne yemek yapsam. Çocuğa da ayıp olmasın. (Gülizar ile Cemil eve doğru yaklaşır, Gülizar kapıyı çalar.) Eyvaaaahhhh, geldiler. Ben ne yapacağım şimdi? (Kapıyı açar.) GÜLİZAR – (Neşeli bir şekilde) Merhaba ablaaaa. CEMİL – Merhaba abla. NACİYE – Hoş geldiniz çocuklar. Bende uyuyup kalmışım, yemek falan yapamadım ya GÜLİZAR – İyi ki bizim için yapmamışsın. Çünkü biz yedik. Abla Cemil gidiyor, biletini de aldık, senle vedalaşmaya geldi. NACİYE – Ya kusura bakma Cemil, bir şey yapamadım. Gününüz nasıl geçti bari?GÜLİZAR – Bu günü hiçbir şeye değişmem. Harika bir gün geçirdik. CEMİL – Evet, güzel bir gündü, ama en güzeli Gülizar’la birlikte olmaktı. (Bir süre sessizlik olur, Naciye bir Gülizar’ın, bir Cemil’in gözlerine bakar. Cemil saatine bakar.) Evet abla, müsaadenizle ben kaçsam. NACİYE – Böyle olmadı ama müsaade senin. (Cemil Naciye ile vedalaşır ve Gülizar’a vedalaşmak için

Page 41: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yönelir, Gülizar dışarıya çıkacağını ima eder dışarı çıkarlar. Naciye pencereden onları izler.) GÜLİZAR – Ben de gelip seni uğurlayayım. CEMİL – Hayır Gülizar, Sen gelme. Gelmeni istemiyorum. (Gülizar’a sarılır o sırada kendi cebinden bir zarf çıkarıp Gülizar’ın cebine koyar.) Kendine iyi bak Gülizar. Bana yaz tamam mı? GÜLİZAR – Sende kendine iyi bak. Gelişin beni çok sevindirdi. Sana yazacağım ve seni unutmayacağım. Sen de beni unutma. CEMİL – Unutur muyum? GÜLİZAR – Unutmazsın, biliyorum. (Cemil ara sıra geri dönüp Gülizar’a bakarak sahneyi terk eder. Gülizar içerir girer girmez zarfı çıkarır.) NACİYE – Nedir o Gülizar, aşk mektubu mu yoksa? GÜLİZAR – Aman abla, ne bileyim nedir? (Zarfı açar ve mektubu okumaya başlar. Naciye merakla Gülizar’ı izler.) Abla sen haklıymışsın. NACİYE – Ne yazıyor? Sesli oku GÜLİZAR – Sevgili Gülizar, seninle sevgi ve dostluğa dayalı, ömür boyu sürecek bir arkadaşlık kurmuşuz. Samimiyetin, yakın ilgin ve davranışların hep bir dosta yakışır biçimde gelişti. Ama bu gelişme benim yüreğimde farklı boyutlara ulaştı. İstemedim böyle olmasını, ama yüreğime de engel olamadım. Belki hiç, tahmin etmiyorsun, belki aklından geçmiştir. Seni hayal kırıklığına uğratsa da, ne kendimden ne de senden saklayamayacağım bir gerçek var ortada. O da seni seviyor olmam. NACİYE – Ben tahmin etmiştim. O kadar belirgindi ki davranışları. Başka ne diyor? GÜLİZAR – Gün geçtikçe bu duygu daha da büyüdü. Çok kez sana açılmak istedim. Ama samimiyetimiz, dostluğumuz bozulur korkusuyla hep sakladım. Ama bu ateş içimde yandı hep. Hep seni düşünüyordum. Hayallerim düşlerim hep senle doluydu. Dayanamadım, seni arayıp bulmak istedim. Aradım sordum, yorulmadım, yorulamazdım. Çünkü bir umut vardı

Page 42: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

içimde. Seni bulduğum an mutlu olacaktım. Ve nihayet buldum. Seni görme mutluluğunu yaşadım. Hiçbir şey değişmemişti. Değişen tek şey senin daha bir güzelleşmiş olmandı. Seni çok sevdiğimi daha iyi anladım. Ve sen yine üç yıl önceki Gülizar’dın. Samimi, sevgi dolu, sıcak. Artık içimdeki bu duyguyu sana açıklamamın zamanı gelmişti. Önce konuşmak istedim. Ama eğer bozulursam, yüzündeki o ifadeyi görmek istemediğim için yazmayı tercih ettim. Evet Gülizar, seni seviyorum, hem de çok seviyorum. Bundan sonra, sadece arkadaşım, dostum değil, aşkım olmanı da istiyorum. Kararını bana lütfen bildir. En çok evet demeni bekliyorum. Ama hayır dersen, dost kalalım deme. Çünkü bundan sonra dostluğun bana acı verir. Yanıtını bekleyeceğim. Kararını verirken seni çok sevdiğimi unutma. Sevgiler. Seni çok seven Cemil. NACİYE – Bitti mi? GÜLİZAR – Bitti. NACİYE – Ee, ne düşünüyorsun? GÜLİZAR – Ya abla, bu erkekler niye böyle? Dostluktan arkadaşlıktan anlamazlar, yakınlık gösterdiğinde hemen aşk meşk gibi şeyler düşünürler? Arkadaş olamayacak mıyım? Artık hiçbir erkeğe bu şekilde yakınlaşamam ki ben. Ya bu da yanlış anlarsa beni diye düşünüp duracağım. He abla niye böyle bunlar? NACİYE – Gülizar, geç şimdi bunları. Bana masal anlatma. Aslında sen de bal gibi seviyorsun Cemil’i. Hatta belki Cemil’in seni sevdiğinden daha çok seviyorsun onu. Ama sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR – Beni sevip âşık olabilir, buna saygı duyarım. Ama ben hiç o şekilde düşünmedim, düşünmüyorum da. Zaten erkeklere karşı soğudum, güvenim kalmadı. Bu türlü bir ilişkiye hazır değilim. Hem onu sevip sevmediğimi de bilmiyorum. Yani seviyorum, daha doğrusu seviyordum, dostluğunu

Page 43: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

arkadaşlığını, ama şimdi bilmiyorum (Mektubu koynuna sokar, içeri geçer.) NACİYE – Bu kızın dışı hayır dese de içi evet diyor. Neyse bakalım zaman ne gösterecek. GÜLİZAR - (İçerden bağırır) Abla, bunlar ne zaman geldi NACİYE – Senin için Gülizar, senin için. Enişten aldı. (Gülizar, içerden çıkar) GÜLİZAR – Ay abla, çok fenasın. Mobilyacıyı gezerken, öylesine dolaştığını söylemiştin. (Naciye ‘nin boynuna sarılır.) Canım ablam. Teşekkür ederim. (İçeri geçer. Adnan eve girer.) ADNAN – Naciyeeee, Naciyeeeee (Sarılır öper, belinden kavrayıp döner.) Naciye, canım benim. NACİYE – Ne oldu Adnan hayrola, nedir bu halin? ADNAN – Çok sevinçliyim, çok mutluyum, çok.. NACİYE – Görüyorum mutlu olduğunu, ama neden, söylesene bende sevineyim. ADNAN – Çocuk, Naciye, çocuk... NACİYE – Ne çocuğu Adnan? ADNAN – (Göbek atarak) Bizim çocuğumuz Naciye, bizim çocuğumuz. NACİYE – Adnan neler söylüyorsun sen, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? ADNAN – Duyuyor Naciye, duyuyor. Sende duyuyor musun, bak sana anne diyor, bana baba diyor. Bizim çocuğumuz Naciye (Naciye dış kapıyı açıp sağa sola bakar, geri döner) Naciye’m bizim de çocuğumuz oluyor (Kulağına fısıldar.) NACİYE – Sahi mi söylüyorsun Adnan? (Sevinmeye başlar.) ADNAN – Evet Naciye’m sahi söylüyorum. Hepsine inanabilirsin. NACİYE – ADNAN – Alladım sana şükürler olsun. (Bir birlerine sarılır ve sonra karşılıklı oynamaya başlarlar. Sahne kararıp aydınlanır. Sahne aydınlandığında Gülizar 30 yaşları görünümündedir.

Page 44: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Kanepeye oturmuş, çocuk da başını Gülizar’ın dizine koymuş, dinlemektedir.) ÇOCUK – Peki anne sonra ne oldu? GÜLİZAR – Naciye ablam, yani teyzenle Adnan eniştem çocuk sahibi oldular. Çocuk Esirgeme Kurumundan bir bebek almış Eniştem. ÇOCUK – Elif ablamı değil mi? GÜLİZAR – Evet Elif ablanı. ÇOCUK – Peki anne sen o mektuba cevap verdin mi? GÜLİZAR – Vermedim. ÇOCUK – Niye vermedin? GÜLİZAR – Düşünmek için zamana ihtiyacım vardı. O sırada Cemil’in eskiden sevdiği bir kız vardı, onun Cemil için intihar ettiğini öğrendim. Ve bende bu durumdan dolayı Cemil’e hem kızdım hem de ondan soğudum. Onun uğruna ölümü göze alan bir kız varken, o bunu bile bile bana teklifte bulunmuştu. Hoşuma gitmemişti bu durum. Bende kendimi derslerime verdim, sınavı kazandım, üniversiteye gittim. ÇOCUK – Cemil haber alamayınca senden vaz mı geçti? GÜLİZAR – Vazgeçmedi. Ardı ardına gelmeye başladı mektupları. Okulun adresini bile bulmuş, oraya da gönderiyordu. Yağmur gibi yağıyordu mektupları, birini okuyup bitirmeden öteki geliyordu. Ben ise hiç birine cevap yazmadım, yazmıyordum. Delilenmişti ve son mektubunda beni kaçıracağını yazmış, tehditler savurmuştu. Bir tek o mektubuna cevap yazdım. Anlamadın mı Cemil dedim, sana yazmamakla hayır diyorum. Ve dostluğumda sana acı verecekse neden yazayım demiştim. Sonra Cemil’in mektupları kesildi. Askerliğini bitirdiğinde, pat diye okulun önüne geldi, buldu beni. Ve hazırlıklı gelmiş. Tuttuğu gibi kolumdan bindirdi arabaya, Arabaya bindiğimde eterle beni bayıltmış. Gözümü açtığımda kendimi bilmediğim bir köyde bulmuştum. Yani direnmeme rağmen beni kaçırmayı başarmıştı. Gerçi ben de Cemil’i seviyordum aslında. Ama bir kere ağzımdan hayır çıktı, niye çıktı

Page 45: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

onu da bilmiyorum. Belki kıskandım, ölen kızdan dolayı, belki Ahmet gibi yapar diye düşündüm. Hala emin değilim. İlk zamanlar çok huysuzluk ediyordum, ama sonra sevmeye başladım. Şimdi de gördüğün gibi çok mutluyuz. ÇOCUK – Yani senin anlattığın Cemil, benim babam Cemil mi? GÜLİZAR – Başka biri mi sanmıştın? (Kahkaha atar.) ÇOCUK – Helal olsun benim babama. Sevdiğini almış. Büyüyünce ben de babam gibi olacağım. (Cemil içeri girer. 30 yaş görünümde ve şık giyimlidir.) CEMİL – Merhaba sevgili karıcığım. GÜLİZAR – Hoş geldin canım. ÇOCUK – Baba bize merhaba yok mu? CEMİL - (Cebinden bir çikolata çıkarıp çocuğa atar.) Al sana merhaba. ÇOCUK – Teşekkürler babacığım. Ben seni annemin sevdiğinden daha çok seviyorum CEMİL – Neler anlattı annen sana? Bir haftadır oturmuşsun dizinin dibine, ne gece yalnız bırakıyorsun ne gündüz. Senin yüzünden hasret kaldım oğlum annene. Yeter artık biraz da ben başımı koyacağım annenin dizlerine. ÇOCUK – Sen büyüksün baba, annemin dizleri ağrır. CEMİL – Hadi oradan çokbilmiş. Sen anneni benden daha mı çok düşüneceksin? Hadi şimdi doğru yatağına. Senin uyku saatin geçmiş bile. Bak gözlerin bile şişmiş (Gülizar’a göz kırpar.) Değil mi annesi? ÇOCUK – Ben uyumayacağım. Uyusam bile annemle uyurum. CEMİL – Güzel yavrum, bak bir haftadır birlikte uyuyorsun, sesimi çıkarmadım, ama artık yeter. ÇOCUK – Ama siz yatakta çok ses çıkarıyorsunuz, benim uykum kaçıyor. CEMİL – Yavrum biz çok özel meselelerden bahsediyoruz Gülizar anlatsana neden fazla ses çıkardığımızı. (Gülizar güler.) ÇOCUK – Ben uyuyunca siz ne yapacaksınız?

Page 46: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

CEMİL – Elinin körünü. Çok konuştun. Çocuklar bu kadar meraklı olmaz. (Çocuğu kucağına alır içeri girer ve sesi içerden duyulur.) Yat oğlum, yat diyorum sana. (Ellerini ovuşturarak içerden çıkar.) Yatırdım. (Ellerini Gülizar’a uzatır, Gülizar da Cemil’in ellerinden tutar) Hadi biz de gidelim. GÜLİZAR – (Cilveli bir şekilde) Nereye? CEMİL – Elinin körünü yapmaya GÜLİZAR – O ne demek ben anlamadım CEMİL – Gel o zaman içerde anlatayım (Gülizar’ı kucağına alır.) GÜLİZAR – Tamam, tamam şimdi anladım. CEMİL – O zaman anlatmakta zorluk çekmeyeceğim desene (Sevinçli bir şekilde bağırır) Oğlum, ne yaptığımızı dokuz ay sonra öğreneceksin. (Gülizar kucağında, içeri girer. Perde iner.)

S O N

Page 47: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

USTAOyun 2 Perde

Kişiler Aydın Usta (20 yaşlarında) Adil Bey (50 yaşlarında) Halil (20 yaşlarında) Turan (20 yaşlarında) Kamber (20 yaşlarında) Muharrem (30 yaşlarında) Ali (15 yaşlarında) Müfettiş (40 yaşlarında) Emine (20 yaşlarında)

Dekor : Sahnenin ortasında bir marangoz tezgahı. Tezgahın arkasında el aletlerinin konulduğu bir tarafı kapaklı açık raf, raflarda el aletleri dizilmiş. Tezgahın bir yanında birkaç işkence, tahta ve sunta parçası gelişi güzel konulmuş. Sahnenin bir köşesinden makinelerin bulunduğu bölüme geçilen bir kapı ve kapının yanına işçilerin elbiselerini astığı askı, önüne küçük bir sehpa ve birkaç tabure. Aksesuar : Marangoz aletleri, alafranga bir WC taşı, kapılı ve düz paravanlar, kan görüntüsü verebilecek madde, hoparlör. Kostüm : Yeteri kadar iş önlüğü, eski pantolon ve ayakkabılar Efekt : Marangoz makinelerinin önce tek, sonra düzensiz sıralı karışık sesleri

Page 48: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

USTA(Birinci Perde)

(Perde açıldığında Halil iş önlüğünü giymektedir. Giyinip bitirdikten sonra Ali içeri girer.) HALİL – (Gülerek) Ooooo, teşvik-i mesaiye hoş geldiniz Ali bey hazretleri. (Sertçe) Neredesin ulan sen, vali bile bu saatte kalmıyor, çırak mısın, patron musun sen? ALİ – (Telaşlı) Dur hele anlatayım. Tam geliyordum, Emine abla çağırdı, bana şey dedi. HALİL – (sevinerek) Ne dedi, ne dedi? ALİ – Dedi ki Halil ustaya selam söyle, onunla konuşuyorduk, o yüzden geciktim usta. HALİL – Ah emine ah, demek selam söyledi. (içeri muharrem girer) MUHARREM – Günaydın arkadaşlar HALİL ve ALİ – Günaydın ağabey. (muharrem iş önlüğünü giyer) HALİL – (Ali’ye) Başka ne dedi? (muharreme) ağabey, Emine bu sabah selam yollamış bana.MUHARREM – Ne zaman, ne zaman? Bu sabah mı? (Ali’yi göstererek) Bu fırıldak mı söyledi? HALİL - Evet. Yoksa doğru değil mi? MUHARREM – Ulan adam bu fırıldağın sözüne inanır mı? Emine dün ablasına gitmiş ki. HALİL – (Ali’ye saldırır) Ulan demek dalga geçiyorsun ha, velet (Ali kaçar, kaçarken içeri girmekte olan Turan’a çarpar) TURAN – Selam arkadaşlar (Ali’yi yakalayıp başına vurur.) Gene ne halt etti bu fırıldak? ALİ – (Başını tutarak) Ya her gelen benim başıma vuruyor, sanki deneme tahtası. HALİL – (Ali’ye) Hak ediyorsun işte. Sen boyuna bakmadan herkesle dalga geçersen az bile. TURAN – Ya biliyor musunuz gelirken ne oldu? Evden çıktım, baktım kızın biri bana nasıl bakıyor, hemen yanına yaklaştım.

Page 49: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ALİ – Ne kadar güzelsin yavrum, beni kalbimden vurdun, falan. Kız da sana, ne kadar güzel konuşuyorsun sana kanım kaynadı, istersen arkadaş olalım, sende biraz düşüneyim dedin. TURAN – Nerden biliyorsun ulan sen? ALİ – Bunu yeni anlatmıyorsun ki, daha bir hafta önce Kamber ağabeye anlatmamış mıydın?MUHARREM – Ulan Traş Turan, az palavra at, bak çocuk bile inanmıyor sana. (Hep birlikte gülerler. İçeri üzerinde eski bir elbise ve kravatlı bir halde Kamber girer.) KAMBER – Barmağında üzüğler, golunda bileziğler, oy sene sarılım men of of Emine, nedi bu rezilliğler. Salamalokum uşağlar. (birlikte) – Aleykümselam sosyete. MUHARREM – Sosyete, yine şıklığın üzerinde, kim için süsleniyorsun sen böyle? KAMBER – Ya ağabey sende. ALİ – Kimin için olacak, Emine için. KAMBER – Savağdan gördüm seni, bambayaz geldin mene, of of Emine nedi bu gözelliğler. HALİL – Sosyete bak o kızın adını bir daha ağzına alma, bozuşmayalım. KAMBER – Niye gocunursan ay oğul. Kız seni sevir mi? Yok. Eee.. Of of Emine nedi bu gözelliğler, nedi bu gözelliğler. TURAN – Hop hop, ulan bizim sesimiz çıkmıyor diye meydanı boş buldunuz. O kız benimdir. Daha bu sabah konuştum kendisiyle. MUHARREM – Atma ulan, kırılacak cam kalmadı HALİL – (Turan’a) Hah, bir sen eksiktin. ALİ – Desenize şenliğe bir kişi daha eklendi. KAMBER – Ola sen sus sıpa. MUHARREM – (Ali’ye) Fırıldak yoksa sen de mi? ALİ – Neden olmasın, neyim eksik onlardan. Hem kız büyük olursa zengin olunurmuş. Ne demiş atalarımız, it itle boğuşurken yolcunun işi rast gelirmiş.

Page 50: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HALİL - (Ali’ye saldırarak) Seni velet, bizi it yerine koyuyorsun ha, sana göstermez miyim ben. ALİ – (Bağırarak kapıya doğu koşar) Annn.(içeri Adil bey girer, Ali sesini kısarak) nee... ADİL – Merhaba çocuklar. (Patronu gören işçiler bir şeylerle uğraşmaya başlar.) (BİRLİKTE) - Merhaba Adil ağabey, ADİL – (Ali’ye) Ne oldu sana, ne bu halin? ALİ – Vallahi bir şey olmadı ağabey. ADİL – Ulan kim bilir ne dolaplar çeviriyordun gene. (Halil’e yaklaşarak) Ne haber Havadis Halil, nasılsın, hele anlat bakalım ne var ne yok bugün? HALİL – İyiyim ağabey sağol. Bugün pek bir şey yok, sadece Aydın Ustayı gördüm. Hatırlarsan Ankara’ya gitmişti, okumaya mı ne, şimdi gelmiş, çalışacak yer arıyormuş. ADİL – Halil onu kaçırmayalım, çok iyi bir ustadır. Çabuk olup başkası kapmadan biz kapalım. Eli hızlı, işi temizdir. Arkadaşlarıyla da iyi anlaşır. Nerede gördün? HALİL – Kahvede, ADİL – Git bak, eğer gitmemişse hemen çağır gelsin. HALİL – Tamam ağabey (Hızla dışarı çıkar.) ADİL – Haydi çocuklar siz de elinizdeki işleri bitirin, hafta sonuna kadar teslim etmemiz gerekiyor. Yoksa hiç birinize haftalık falan yok. İşi teslim etmeden para alamayacağız. Hadi kaldırın kıçınızı. (İşçiler makinelerin olduğu bölüme geçer, işçilerin bağrışmaları, çekiç sesleri makinelerin gürültüsüne karışır, Adil sahne de yalnız kalır ve başlar kendi kendine konuşmaya başlar.) Aydın Ustayı işe alırım. Onun kafası iyi çalışır. İşçilerin başına da geçti mi hiçbiri kaytaramaz. Biraz da haftalığını fazla verirsem her istediğimi yapar. Zaten bu çocuklara laf anlatmak zor, iki saat çene çal yine derler haaa. Aydın usta tahsillidir de, işçileri yoldan çıkarırsa yandık o zaman. Ben de fırsat vermem, baktım öyle şeyler yapıyor, şutlarım. Araya Havadis Halil’i koyarım, neler yapıp yapmadığını bana anlatır. Gerekeni yaparım ya, niye

Page 51: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yapmayacakmışım ki, elimde onca karlı iş var. İşçiler bir direnirse ne olur halim? Bunlar gibisini ben nerden bulurum? Ama Aydın usta bunların beynine girmez, girmez, girmez..Biraz bunlardan alır ona veririm (Parayı kastederek.) Paranın yapamayacağı şey yoktur. Onu da bunlar gibi bağlarım kendime. Onlar çalışsın sen kazan Adil. Gerçi Aydın şerefsizi bir şeye kafayı taktı mı Nuh der peygamber demez ama. Neyse Adil sen yüreğini ferah tut, onu da bağlarsın. Bağlarsın. Zaten hangi patronun istediği olmamış ki, benim istediklerim de olmasın. Neyse inşallah ortalığı karıştırmaz. İşte budur bizim belimizi kıran. Diyeceksiniz ki, madem endişelerin var çalıştırma herifi, ama adam makine gibi çalışıyor. O gelince bu salaklar da canlanacak. E kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? Yaaaaa. Herkes gibi bende işimi bilirim. (Elini sigara yakmak için cebine atar, ama paket boş, çırağı çağırır.) Ali çabuk buraya gel. ALİ – (İçerden gelir.) Efendim ADİL – (Para uzatarak) Git bana bir paket sigara al. ALİ – Bozuk para yoksa kendime çikolata alayım mı? ADİL – Seni pisboğaz seni. (Ali parayı alıp çıkar.) Bu velet hep böyle, her gün bir çikolatamı yer. Bundan sonra kendi sigara mı kendim alacağım.(içeriye Aydın usta ile Halil girer) Vay Aydıncığım, hoş geldin. Nerelerdesin sen ya, hiç gözükmüyordun? Geldiğini duydum, hemen çağırttım. (Halil’i içeri gönderir.) AYDIN – Hoş buldum Adil Bey. Ankara’daydım. ADİL – Orada mı çalışıyordun? AYDIN – Okumaya gitmiştim. ADİL – Okumaya mı? Helal olsun sana, hem oku, hem çalış, kimse kolay kolay beceremez. Nerede okuyordun? (Ali hızla ve ağlayarak içeri girer, bire elinde sigara, diğerinde çikolata.) Ne oldu Ali, yine kim ağlattı seni? ALİ – Bakkal Şevket Amca dövdü. Bozuk para yok dedi, al şu çikolatayı, bende patron kızar dedim almadım, o da döverek elime sıkıştırdı.

Page 52: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ADİL – Üçkâğıdın böylesini de hiç görmemiştim. Şuna bak. Sen ne hınzırsın (Sigarayı alır, Ali de çikolatayı ısırarak içeri girer. Adil bey sigarasını açar ve Aydın’a da ikram eder birlikte yakarlar.) Bu çocuk hep böyledir. İşçilerin başına neler getirir bir bilsen, beni de işletiyor ya ara sıra. Neyse. Ha nerede okuyordun? AYDIN – İlahiyat Fakültesinde. ADİL – İlahiyat Fakültesi mi? Ne o ya saf değiştirip hoca olmaya mı karar verdin? (Gülerek) AYDIN – Yok ya. Üniversite tercihlerimi yaparken iktisat yerine ilahiyat fakültesinin kodunu yazmışım. Hadi bir hayır vardır diyerek gittim kaydoldum, ama olmayacağını anladım, ayrıldım. ADİL – Neden, böyle bir fırsat bir daha ele geçer mi? Ama sen kendi fırsatlarını yine yaratırsın. AYDIN – Dedim ya ilahiyat bana göre bir yer değildi. Alt yapım da yoktu, üst yapımda. ADİL – Hayırlısı olsun hakkında. Duyduğum kadarıyla iş arıyormuşsun? Buldun mu? AYDIN – Buldum ama, şartları uymadı bana, bakıyorum ADİL – Şartını falan boş ver. Senin işsiz dolaşmana gönlüm razı olmaz. Gel çalış. Ben seni severim. Daha sen gelmeden hakkında o kadar iyi şeyler düşünüyordum ki sorma. Seni işçilerin başına koyar, burayı sana emanet ederim. Zaten işlerim çok. Bu yüzden buraya da uğrayamıyorum. Sen olursan burada gözüm de arkada kalmaz. Şartları falan da kendin koy. Haftalık da ne istersen veririm. İstersen hemen başla. AYDIN – Bilmem ki, ne söyleyeyim. ADİL – En iyisi gel seninle büro da konuşalım. (Birlikte dışarı çıkarlar.) ALİ – (İçerden başını uzatır.) Hey gitmişler (Sesler kesilir, işçiler içerden çıkar.) HALİL – Herhalde Aydın Usta işe başlayacak. TURAN- Başımıza usta kesilir mi dersiniz? MUHARREM – Baksana işi iyi biliyormuş, üstelik fakülte de okuyormuş

Page 53: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KAMBER – Zaten bir profosorumuz eysiğiydi. ALİ – İyi birine benziyor ama. HALİL – Hadi be, sen ne anlarsın iyiden kötüden. ALİ – Bir kere senden iyi olduğu kesin. HALİL – Velet bir gün elimde kalacaksın, uğraşma benimle, çarparım ha ALİ – Kaportan ezilmesin dikkat et. HALİL – Hey allahım nedir bu veletten çektiğim. MUHARREM – Halil, sende uğraşma çocukla. HALİL – Ya baksana ağabey, deli ediyor adamı. ALİ – Nerde o günler (Halil Ali’nin üzerine yürür, Muharrem araya girer.) MUHARREM – (Ali’ye) Sende sus, patlatırım ha. KAMBER – Ay Havadis, sen gördün Aydın ustayı, o mu yakışıklıdı, yoksa men mi? (Hepsi güler.) Neye gülürsünüz ki? Sadece sorduğ. ALİ – Bu da Emine’nin derdinde. TURAN – Hele bir Emine’ye yan gözle baksın… Sağ gözüne bir tane, sol gözüne bir tane (Yumruğunu havada sallar. İçeri Adil ile Aydın girer, Turan yumruğunu indirir.) ALİ – Anlat anlat açılırsın (hep birlikte gülüşürler) . ADİL – Ne o Turan, gene atıp tutuyorsun. (Turan utanarak başını önüne eyer.) Çocuklar, Aydın Usta artık burada çalışacak. Buranın sorumlusu Aydın Usta. Bundan sonra ne yapacağınızı Aydın usta söyleyecek size. Tamam mı? Tamam mı Aydın usta? AYDIN – Tamam. ADİL – Tamam mı çocuklar? (İşçiler isteksizce başlarını sallar.) Sakın sözünden çıkmayın. Eh madem tamam, benim işlerim var, gidiyorum. Aydın usta sen konuşursun artık. (Çıkar.) KAMBER – Hoş geldin Aydın usta, hayırlı olsun, menim adım Gember. AYDIN – Sağol. ALİ – Sosyeteyi niye söylemiyorsun? AYDIN – Sosyete mi?

Page 54: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HALİL – Adı Kamber, ama biz ona sosyete kamber diyoruz. KAMBER – (Halil’i göstererek) buna da Havadis Halil deyirik. AYDIN – Niye? ALİ – Her şeyden haberi oluyor. Ondan havadis diyoruz. (Turan’ı göstererek) bu da Traş Turan. Palavracının tekidir. Bol bol atar. TURAN – Ne zaman attım ulan (Üzerine yürür gibi yapar.) Hoş geldin Aydın usta. AYDIN – Hoş buldum. MUHARREM – Hoş geldin. ALİ – Muharrem ağabey en büyüğümüzdür, üstelik evli ve üç de çocuğu var. AYDIN – Hoş buldum (Ali’ye döner) Senin adın ne? ALİ – Ali, ama bana da Fırıldak diyorlar, güya çok üçkâğıtçıymışım. AYDIN – Sevdim seni Ali. Her şeyi doğru söylediğinden hiç şüphem yok. Arkadaşlar da seni sevdiğinden fırıldak diyorlardır. ALİ – Herkesin sevdiğine inanırım da, havadise asla. Çok gıcıktır, hep üstüme gelir. Bende terslemek zorunda kalıyorum. Onun beni hiç sevmez. AYDIN – Sana öyle geliyor, aslında seviyordur. Senin de biraz daha saygı göstermen gerek. Çünkü o senin ağabeyin sayılır, ustandır. Evet arkadaşlar, Tanıştığımıza memnun oldum. Birlik ve beraberlik içinde çalışacağımızı ve anlaşacağımızı umut ediyorum. Belki düşünüyorsunuz şimdi, patronun adamıdır, başımıza usta kesilecek diye. Buranın sorumlusu olmam demek sizin başınıza usta kesilmem demek değildir. Ben kimseye karışmam, karışmaya da hakkım yok. Başkasının işi ve kendi çıkarlarım için işçi arkadaşlarımla kötü olamam. Aramızda niyeti bozuk olanlar varsa hep birlikte onun da hakkından geliriz. Birlik olup, birlikte hareket etmeliyiz. Aldığımızın karşılığını fazlasıyla vereceğimiz kesin, ama verdiğimiz emeğin karşılığını tam olarak almadığımızı

Page 55: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

biliyoruz. Bunun için bir birimizi desteklemeliyiz. Herkes tek başına bildiğini okursa, birlik beraberlik bozulursa bu patronların işine gelir. Eğer birlik olmazsak patron istediğini istediği an işten çıkarır ve bu durumla hepimiz karşılaşabiliriz. Hiç birimizin maddi durumu iyi değil. Zaten iyi olsa çalışmayız. Yani bir gün bile çalışmazsak, kendimizin, ailemizin durumu sarsılır. Sıkıntılar yaşarız. Ama birlik olursak hakkımız olan her şeyi patrondan alırız. Bir güvenceye sahip olmak için anca beraber kanca beraber deyip çalışmalıyız. Öyle değil mi? Patron şu an isterse sizi işten çıkarabilir mi? Çıkarır. Belki diyeceksiniz çıkaramaz. Çünkü biz çalışmazsak, o kazanamaz. O zaman haklısınız. Ama işçiler birlik olmazsa patron yeni birini bulduğunda canı istediğini çıkarır. Kamber diyelim ki patron seni işten çıkardı, yeni iş buluncaya kadar ne yaparsın? Belki de ve para götüren yalnız sensin ailen de. Sen Turan, senin durumun farklı mı olur? Muharrem, aynı şeyin senin başına geldiğini düşün, üstelik evlisin ve üç çocuğun var. Ne olur onların hali? Ya sen Halil? HALİL – Patron beni çıkarmaz. AYDIN – Sen öyle san. Kim bilir neler vaat etti sana ve sende inandın. Karşılığını almadan kim kime bir şey verir? Neyse Halil zamanla anlarsın. Şunu unutmayın ki, bizim durumumuzda nice Muharremler, Kamberler, Turanlar, Aliler, Haliller, Aydınlar var. Birlikte hareket etmediğimiz zaman sonucu hep bizim zararımızadır. Bunu önlemek için, çalışsak da beraber, kaytarsak da beraber olmalıyız. Ben bir sigara alıp geliyorum. (Dışarı çıkar.) HALİL – Aklınca bizi kandıracak, yok şöyleymiş de, yok böyleymiş de. MUHARREM – Söyledikleri yalan mı ulan? TURAN – Vallahi çok doğru, benim aklıma yattı. KAMBER- Menim de ağlıma yattı, ne de yağşı deyirdi, sanki içimi oğudu. MUHARREM – Neler düşündüğümüzü ifade etti.

Page 56: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KAMBER- Mene ele gelir ki, Aydın usta her şeyi eyi biler. TURAN – Öyle. Ama aklımı kurcalayan bir şey var, bunları neden yapıyor? Bizleri bu kadar düşünmesine sebep nedir? HALİL – Yahu bir çıkarı olmasa yapar mı? Bizimle birlik olup patrona karşı olduğumuzu gösterip, yerini sağlamlaştıracak. Patron da onun işini beğeniyor. MUHARREM – Bana göre amacı o olamaz.TURAN – Ama Muharrem usta, Halil’in dediği gibi olabilir de, değil mi? (Aydın elinde sigara paketiyle içeri girer.) ALİ – Usta neden beni göndermedin ki? AYDIN – Buna benim ne hakkım var? Kimse kimsenin hizmetçisi değil. İşine hizmet edersin bana değil. (Hepsi şaşkın bir şekilde bir birinin yüzüne bakar.) Ama Adil beyin verdiği paranın karşılığı olarak emeğini, hizmetini vereceksin. Ben ya da bu, şu sana ne veriyoruz ki, karşılığında bir şey isteyelim? Bizim sana vereceğimiz tek şey işi öğretmek. Karşılığını da sen yardım ederek vereceksin. O da işyerinde olacak, işle ilgili olacak. Onun için, kimsenin özel bir şeyini yapmak zorunda değilsin, kendin isteyerek yaparsan o başka. ALİ – Şimdi bütün söylediklerin doğru mu? AYDIN – Tabi doğru. Aksini söyleyecek olan varsa buyursun söylesin. ALİ – Onu sen bunlara anlat. Döve döve yaptırırlar valla. AYDIN- Yok canım. KAMBER – Aydın usta. AYDIN – Efendim. KAMBER – (Ötekilere bakarak) Şeyyyy, yoğ bişe... AYDIN – Söyle ne söyleyeceksen, çekiniyor musun yoksa? Baştan konuşalım her şeyi. KAMBER – (Ötekilere bakarak) Peki deyim. Sen niye bele yapırsan?

Page 57: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AYDIN – Yani, senin bizimle birlik olmanda çıkarın nedir demek mi istiyorsun? KAMBER – Heeeee. AYDIN – İyi ettin sormakla. Anlatayım, bir arkadaşım vardı, evliydi, iki çocuğu vardı. çoluk çocuğu için durup dinlenmeden, gece gündüz demeden hep çalışırdı. Aynı yerde çalışıyorduk. Bir gün karısını doktora götürdü diye işe gelemedi. Ertesi gün patron işten çıkardı. ALİ – Siz ne yaptınız? AYDIN – Biz bir şey yapmadık. Çünkü hepimiz patrona iyi görünmek için sadece işimizle ilgilenirdik. Arkadaşımız sonra iş aradı, günlerce, hatta haftalarca. Bulamadı. çoluk çocuğa ekmek alabilmek için evinde para eder ne varsa sattı. KAMBER – Boyyy...Beçere uşağ... AYDIN – Sonra bir süre hamallık yaptı, ama çocuklar gıdasızlıktan hasta düştü. Hamallıktan kazandığını da doktorlara verdi. Çocuğun biri öldü, bunun yüzünden karısı da hastaladı, kendisi de. Böylece ailesine bakamayacak duruma düştü. Karısı öteki çocuğunu alıp evi terketti. Nereye gittiğini kimse bilmiyor hala. MUHARREM – Şimdi nerededir? HALİL – Yoksa intihar mı etti. AYDIN – (Ağlayarak) Şimdi akıl hastanesinde (Bir süre sessizlik olur ve Aydın gözlerini siler.) KAMBER – Yani. (Eliyle deli işareti yapar, Halil bunu görünce güler, Aydın Halil’e sertçe bakar, Halil ciddileşir.) AYDIN – İşte arkadaşlar, o günden beridir kendimi hep suçlu görüyorum, hiçbir şey yapamadığım için. Şimdi de hiçbir işçi arkadaşımın bu duruma düşmemesi için uğraşacağım, elimden geldiğince. İşte bunun için diyorum birlik olalım, o zaman kimse o duruma düşmez. Benim nedenim, çıkarım budur (Susarlar. Aydın herkese tek tek bakarak bir sigara yakar ve ötekilere de ikram eder.) Anlaştık mı arkadaşlar? (Hepsi onaylarcasına başlarını sallar.) Öyleyse şimdi

Page 58: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

işimizin başına geçelim. (Saatine bakar.) Eyvah öğlen olmuş. Artık yemekten sonra. (Çıkar) MUHARREM – Bende çıkıyorum. KAMBER – Mende gelirem dur. TURAN – Beni de bekleyin. (Üçü birlikte iş önlüklerini çıkarıp sahneyi terk ederler.) MUHARREM – (Çıkarken) Havadis sen gelmiyor musun? ALİ – Yok, o patrona havadis anlatacak (Hepsi gülerek çıkarlar, Halil kalır.) HALİL – (Çıkanların yönüne bakarak) Şerefsizler, zibidiler (Seyirciye dönerek.) Hele şu Aydın denilen dürzüye ne demeli. Ulan neyine güveniyorsun sen? Adil beylerle uğraşılır mı? Adamda tonlarca para var. Her tarafın ateş olsa ne yazar? O geri zekâlıları kandırabilirsin, ama ben yutar mıyım? Adil bey beni seviyor, nasıl karşısına geçerim? Üstelik bana neler yapacak neler, kendi işyerimi kurmama yardım edecek, evlendireceğini bile söyledi. (Adil içeri girer, Adil ’in içeri girmesinden habersizdir.) Bunu bir baba bile yapmaz, yapar mı? ADİL – Yapmaz Halilciğim yapmaz. (Halil hızla geri döner, utanarak başını önüne eyer.) Aferin Halil, sen bu düşüncenden vazgeçme, ben sana yapacağımı bilirim, hem de çok iyi bilirim. HALİL – Sağol ağabey. ADİL – Bak şimdi Halil, sana bir görev vereceğim. Aydın’ı gözüm pek tutmadı. HALİL – Vallahi benimde tutmadı ağabey. ADİL – Aydın ve ötekilerin burada neler yaptığını neler konuştuğunu (Ali kapıyı aralar ve sessizce onları dinler.) gelip bana söyleyeceksin. Ama kimseye çaktırma, hele Aydın’a hiç çaktırma. (Ali kapıyı kapatıp gider.) O dürzünün ne yapacağı hiç belli olmaz. Eski çalıştığı yerlerde işçilerin haftalığını azaltmak için sigorta falan lafları etmişmiş, bunun yüzünden bir sürü ceza ödemiş arkadaşlar.

Page 59: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HALİL – Tamam ağabey, sen hiç merak etme, güven bana (Adil Halil’in cebine biraz para koyar.) ADİL – İş çıkışı sen gitme, beni bekle (Çıkar.) HALİL – Tamam ağabey (Adil ’in cebine koyduğu parayı seyirciye göstererek) Görüyorsunuz ya, ne kadar iyi bir insan, böyleleri kolay kolay bulunmaz. Baba, baba. (Ali içeri girer, Halil Ali’yi görünce parayı alelacele cebine sokar.) ALİ – Cukkaları cebe indirdin yine. Anlattın havadisleri, değil mi? HALİL – Yok be, yemek parası verdi, burada kaldım diye. ALİ – Belli canım. (Halil ‘den uzaklaşarak seyirciye döner.) Kalleş herif, sezmiştim zaten. HALİL – Ne konuşuyorsun kendi kendine? (İş önlüğünü çıkarır.) Ben yemeğe gidiyorum, ayrılma bir yere. (Çıkar.) ALİ – (Halil ‘in arkasından) Gidişin olsun da dönüşün olmasın. İnşallah bir at arabası çarpar da sürüm sürüm sürünürsün. Her şeyi patrona yetiştirir bu herif ya. Kötü bir şey yapmıyoruz, yapmayız da, ama yine de insan tedirgin oluyor. Hele bir de söylediklerine kendi yalanlarını katarsa Adil Bey beni de çıkarır işten. Ne yaparım ben o zaman? Üvey annem sen çalışmıyorsun, çalışmamak için hep böyle yapıyorsun deyip babamı doldurur, babam da eşşek sudan gelinceye dek döver, öldürür beni. Okuyacağım diye tutturduğumda, annem olacak cadaloz neler etmişti. Dördüncü sınıftaydım okuldan aldıklarında. (Düşünceli bir halde dolaşır.) Acaba Halil ‘i Aydın ustaya söylesem mi? Söyleyeceğim. O Halil’ in hakkından gelir.(Bu kez sevinçle dolaşmaya başlar ve neşeli bir türkü tutturur.) Su gelir güldür güldür Gel de yar beni güldür Patron eline koyma Öldürürsen sen öldür (Aydın içeri girer, Ali türküyü keser.) AYDIN – Niye kestin, söylesene. Sesin güzelmiş, devam et, devam et.

Page 60: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ALİ – Sonra devam ederim. (Biraz durur, Aydın iş önlüğünü giymektedir.) Usta sana bir şey söyleyeyim mi? AYDIN – Söyle bakalım ALİ – Halil var ya, Havadis Halil, onu az önce patronla konuşurken gördüm. AYDIN – Ne var bunda konuşmuşsa konuşmuş, patronudur elbet konuşur ALİ – Ama sandığın konuşmalardan değildi bu AYDIN – Yaa.. Ne gibi yani? ALİ – Herkes çıktıktan sonra Halil burada kaldı, o sırada patron geldi, bende kapı aralığından dinledim. Patron Halil ‘e dedi ki, Aydın ve diğer işçilerin neler yaptığını neler konuştuğunu iş çıkışı bana anlatırsın. Akşam iş çıkışı gelecek bilgi almaya. Üstelik Halil’ e para da verdi. AYDIN – Hım. Seni gördüler mi? ALİ – Hayır görmediler. AYDIN – İyi o zaman. İyi. Hem de çok iyi. Sen de onlara görünmeden izle onları, başımıza fazla iş açmadan çaresine bakalım. Kimseye de söyleme tamam mı? ALİ –Tamam usta. Sen hiç merak etme, ben bu işleri iyi beceririm. AYDIN – Haydi aslanım göreyim seni. Hepimizi bunların elinden sen kurtaracaksın. (Muharrem, Kamber ve Turan içeri girer.) MUHARREM – Havadis nerede Ali? ALİ – Zıkkımlanmaya gitti, patronun verdiği cukkalarla. MUHARREM – Aralarından su sızmıyor, nedendir anlayamıyorum. KAMBER – Kim annıyır ki sende annayasın TURAN – Patron verdiği cukkaların karşılığını nasıl alacak acaba? ALİ – Benim, senin, bunun, şunun ne yaptığını ne konuştuğunu haber vererek ödeyecek borcunu Havadis Halil.

Page 61: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KAMBER – Yani Havadis iki işi birden mi yapır? Vay anasını. Peki heç yorulmur mu? AYDIN – (Gülerek) Kamber, bu iş senin bildiğin işlerden değil. Havadisin ikinci işi zahmetsiz bir iştir. Yaptıklarımızı, konuştuklarımızı bizden habersiz patrona söyleyecek. KAMBER – Vay namıssız vay. Onnan her şey beklenir, beş vağıt namazdan başka. Hangi şeytan peydahlayıf bu namıssızı? TURAN – (Kendini beğenmiş bir tavırla.) Ben demiştim zaten böyle bir şey yapacağını. ALİ – Yine başladı atmaya TURAN – Dememiş miydim? ALİ –Tamam, tamam demiştin. MUHARREM – İtişip kakışacağınıza ne yaparız onu düşünsenize. KAMBER – Mence onun hakkından fırıldak geler. ALİ – Sen hep zor işleri bana havale et. Başka zaman olsa bilmişlik yaparsınız, ah biraz daha okuyabilmiş olaydım, görürdünüz neler yapardım neler. Tabi ki hakkından geleceğiz, ama ben değil, hepimiz. AYDIN – Neler yapardın Ali? ALİ – Önce bu uyuşukları uyandırırdım. Yılanın başını, kaldırmadan ezerdim. KAMBER – Ay fırıldak sen eğer oğusaydın millete gan uddurardın valla, memleketin altınnan girer üstünnen çığardın. ALİ – Benim çektiğimi sen de çeksen böyle konuşmazsın. Buraya gelirim siz kafama vurursunuz, eve giderim üvey annem. Babamı desen karı sözünden çıkmıyor zaten. Ama siz benimle alay etmekten başka ne becerir, neden anlarsınız ki? KAMBER – Alı gardaş sen bize bağma. Alay etmirik, şaka yapırık. Sen bizim kimi öküz gafalı değilsen, bizden daha ey düşünürsen. Men seni sevdiğimden ele yapıram. TURAN – Valla öyle, bravo sana Ali, çok haklısın.

Page 62: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUHARREM – Biz bugüne kadar seni adam yerine koymamakla hata etmişiz. AYDIN – Şimdi bunları bırakın, beni dinleyin. Halil ‘in yanında kimse bir şey konuşmasın, dikkatli olalım. Ben zaten Halil ile konuşacağım, bu davranışından vazgeçmezse biz de gerekeni yaparız. Hadi şimdi işe başlayalım. (Önlüklerini giyip içeri girerler.) Ali sen de bir türkü söylesene. (Makine sesleri duyulmaya başlar, Ali sahnededir, tezgâhın yanında oyalanarak türkü söylemeye başlar, Halil içeri girer.) HALİL – Babanın sünnet düğünü mü var, böyle neşelisin? ALİ – Git işine be, sana ne. HALİL – Kes sesini be, makinelerin gürültüsü yetmiyor sanki, bir de senin zırıltını mı dinleyeceğiz? (Önlüğünü giyer, içeri girer.) ALİ – Şuna bakın hele, kudurdu valla (Aydın içerden çıkar.) AYDIN – Ali çay nerden geliyor? ALİ – Burada çay içmek yasaktır. AYDIN – Yasak mı? Kim yasakladı? (Halil görünür.) ALİ – Çay içerken zaman kaybı oluyormuş diye patron yasak etti. AYDIN – Demek öyle. ALİ – (Sessizce) Halil bizi dinliyor usta. AYDIN – (Başını sallayarak) Tabi patron haklı, iyi yapmış. (Halil seni gidi dercesine başını sallayarak içeri girer.) Ne biçim adam bu patron ya, iş yerinde çayın yasaklandığını da hiç duymamıştım. ALİ – Duymadıysan duy işte. (Aydın içeri girer.) Hey Aydın usta hey. Sen daha buranın nesini gördün ki, daha neler göreceksin neler. (Türkü söylemeye devam ederken Adil içeri girer, Ali türküyü keser. Adil biraz dolaştıktan sonra içeriyi kontrol eder ve sahnenin ortasına doğru yürür.) ADİL – Ya şu Aydın usta hiç düşündüğüm gibi değilmiş, çocukları nasıl çalıştırıyor (Aydın içerden çıkar.)

Page 63: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AYDIN – Ben tuvalete kadar gidiyorum. (Çıkar.) ADİL – Sen niye buradasın ulan fırıldak, geç içeri, Halil‘i de bana gönder. (Ali içeri girer, Halil gelir.) HALİL – Buyur ağabey. ADİL – İşe ne zaman başladılar. (Ali kapıdan izler) HALİL – Ben geldiğimde başlamışlardı (Muharrem içerden çıkar tezgahtan çekiç alıp geri döner, sonra Kamber gelip testere alıp döner, sonra Turan tornavida alıp döner. Adil ve Halil onları izlemektedir. Ali süpürgeyle içerden çıkar ve etrafı süpürmeye başlar.) ADİL – (Saatine bakar.) Halil, her tuvalete giden böyle geç mi geliyor? (Halil susarak içeri girer.) Bu kadar zaman kaybı olur mu ya? (Etrafı süpüren Ali’ye kızarak) Toz etme ulan, sulayarak süpür. (Aydın içeri girer.) Tuvalete gidip gelmek bu kadar uzun mu sürüyor Aydın usta? (Aydın sertçe bakar.) Yanlış anlama sözüm sana değil. (Aydın aldırmadan içeri girer, Adil sinirli bir şekilde dolaşır.) Ali git Halil’i bana gönder (Ali içeri girer Halil gelir, Adil Halil’i dış kapıya doğru götürüp kulağına bir şeyler fısıldar. Halil önlüğünü çıkarıp Adil ile birlikte sahneyi terk ederler. Ali de onların arkasından gider. Turan içerden elinde tornavida ile çıkar) TURAN – Aydın usta, fırıldak nereye gitti? Patronla Halil’ de yok. (Aydın ve diğerleri de içerden çıkar, makinelerin sesi kesilir.) KAMBER – Haraya gedifler? TURAN – Bilmem, ben geldiğimde yoktular. MUHARREM – Bir şeyler var mutlaka, yoksa fırıldak bize söylemeden tuvalete bile gitmez. AYDIN – Patron, Havadis, Fırıldak...(Ali hızla içeri girer.) ALİ – Usta patron sana çok sinirlenmiş, havadis de bir şeyler anlatıyordu, sonra birlikte nalbura gittiler, havadis kucağında ağır bir paketle geliyor, patron da keresteciye gitti. KAMBER – Pakette ne var, bilirsen mi?

Page 64: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ALİ – Ne bileyim. (Halil kucağında paket ile sırıtarak içeri girer, paketi ortaya koyar ve üzerine oturur, ötekiler merakla onu izler.) KAMBER – O paket nedir havadis? (Halil sırıtır.) TURAN – Söylesene ya, çatlatma adamı MUHARREM – Ya ne meraklısınız, malzeme almış işte, menteşe, kilit falandır. (Halil yine sırıtır.) ALİ – (Dişlerini göstererek) Hi hi hi, ne sırıtıyorsun pişmiş kelle gibi, söylesene (Aydın kendini tutamayıp güler, Halil bozulunca, ciddileşir.) KAMBER – (Halil’ i paketin üstünden iterek) Gağ ola üstünnen göreh nedir bu. (Halil kalkmaz.) HALİL – Açılınca görürsünüz, Adil ağabey ben gelinceye kadar açma dedi. AYDIN – Halil, Adil beyle aran çok iyi maşallah. HALİL – İyidir tabi, hiç bozulmayacak. AYDIN – Sen öyle san, zamanı gelince görürsün, anlarsın. HALİL – Ne demek istiyorsun, yoksa aramızı mı bozacaksın? (Güler.) AYDIN – Böyle davranmaya devam edersen bozarım. HALİL – (Ciddileşerek) Ne yapıyorum ki ben? AYDIN – Sen daha iyi biliyorsun. Bak Halil bu ispiyonculuktan vazgeç, başımıza işler açma. Sonu senin için de iyi olmaz. Şurada kardeş kardeş çalışalım. HALİL – Beni tehdit mi ediyorsun? AYDIN – Hayır, tehdit falan değil. Sadece bir hatırlatma. HALİL – Size ne be, ben istediğimi yaparım, herkes kendi işine baksın. Kimse bana karışamaz. MUHARREM – Burada karışırız. Madem birlikte çalışıyoruz, o zaman birbirimize karışırız. HALİL – Bak hele. KAMBER – Patrona yalakalık edirsen. HALİL – Yalaka sensin, ağzını topla. ALİ – Burada bir yalaka var, o da kendini iyi biliyor sen boş ver Kamber usta.

Page 65: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HALİL – (Ali’ye) Kalkarsam gösteririm gününü sana. Profesör sizi iyi eğitmiş. Gidin elinizden geleni ardınıza koymayın. Ben de vazgeçmeyeceğim, engel olun da göreyim. AYDIN – Peki Halil, sen bildiğin gibi davran. Ben de seni pişman etmezsem. Hem kendini yakacaksın hem de bu arkadaşları. (Kapı aralanır Emine içeri girer, Aydın’ın konuştuğunu görünce dışarı çıkar kapı aralığından izler) . Ama arkadaşları yakmana izin vermeyeceğim. EMİNE – (İçeri girer Aydın’a dikkatle bakar, Aydın sinir bir şekilde içeri girer.) Ali, bana bir çıta iki de çivi verir misin? (Muharrem, Turan ve Kamber Emine’ ye baka baka içeri girerler. Halil yavaşça paketin üstünden kalkar.) HALİL – Nasılsın Emine? EMİNE – (Soğuk bir tavırla) İyiyim. (Halil bozulur iş önlüğünü giyer içeri gider, Ali içerden çıkar ve elindeki çıta ile çiviyi Emine ‘ye verir.) Ali az önce konuşan kimdi? ALİ – Tanımıyor musun? EMİNE – Tanımıyorum, hiç görmedim de. ALİ – Yeni usta, onun için görmemişsin EMİNE – Daha önce neredeydi? ALİ – Ankara’ da, bilmem ne fakültesinde okuyormuş EMİNE – Fakülte mi? Niye burada çalışıyor o zaman? ALİ – Niye sordun ki EMİNE – Hiç, öylesine, ALİ – Çok iyi biridir, onun gibi birini daha önce görmedim hiç EMİNE – Ben de. ALİ – Ne o yoksa bizi etkilediği gibi seni de mi etkiledi EMİNE – Galiba. Evet. Hem de çok (Konuşarak çıkar.) ALİ – Vay be kız bile beğendi Aydın ustayı. Şimdi havadis çatlasın. Ben şimdi biraz ortalığı şenlendireyim. (Aydın içerden çıkar.)

Page 66: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AYDIN – Gün bitmiş ya. Arkadaşlar gitmiyor musunuz? (İçerdekilerde çıkar, Halil tezgâha yaslanır, diğerleri önlüklerini çıkarır.) ALİ – Aydın usta, hani az önce gelen kız var ya (Halil dikkatle Ali’ ye bakar) AYDIN – Ee var ne olmuş? ALİ – O kız Emine’ dir. AYDIN – Olsun ne yapayım. ALİ – Güzel kız değil mi? AYDIN – Dikkat etmedim. ALİ – İşte o kız... Kamber ustaya... Kamber ustaya âşık değil. (Ötekiler güler, Kamber bozulur.) Turan ustaya (Turan da sevinir) da âşık değil, (Bu kez Turan bozulur diğerleri güler.) ama Halil’e (Halil ötekilere sırıtır.) hiç değil, hatta ondan nefret ediyor. (Halil bozulur dişlerini yumruğunu sıkar, diğerleri güler.) Emine sana âşık olmuş Aydın usta, hem de ilk görüşte (Emine elinde çıta ile içeri girer.) EMİNE – Ali bu çıta kısa geldi, biraz uzununu verir misin? (Aydın’ a hayranlıkla bakar.) ALİ – (Çıtayı alır ve Aydın’ a bakarak) of of Emine nedir bu güzellikler (Aydın Ali’ ye bakarak güler, ötekiler ciddileşmiştir.) AYDIN – (Emine’ ye bakarak) Arkadaşlar iyi akşamlar, ben gidiyorum (Çıkar.) EMİNE – (Aydın’ın arkasından bakarak) Ali biraz çabuk olsana (Ali içerden bir çıta ile gelir) ALİ – Bundan daha uzunu yok EMİNE – Tamam tamam ver. (Hızla çıkar.) MUHARREM – Fırıldak Emine buraya gidip gelmezdi ne oldu buna? ALİ – Aşk ağabey, aşk. HALİL – (Kısık sesle) Namussuz yavuklumu da elimden aldı. ALİ – O bir şey yapmadı, kız kapıldı. HALİL – Kes ulan velet, senin parmağın var içinde kesin.

Page 67: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUHARREM – Niye kızıyorsun ki Havadis Halil, Ali ne yapsın? HALİL –Gidin ya başımdan. (Hepsi gülerek çıkarlar, Halil düşünceli bir halde paketin üstüne oturur) Kitapsız Emine, sanki beni sevse ölecekti. (Adil içeri girer, Halil ayağa kalkar, Ali kapıdan onları izlemektedir.) ADİL – Gittiler ha. Pakete baktılar mı? HALİL – Uğraştılar ama ben açtırmadım. ADİL – Güzel. Sen şimdi ağaçları kes, bende paketi açayım. Bu gece bu işi bitirelim. HALİL – Peki ağabey (Halil içeri gider, Adil paketi açmakla uğraşır, perde inmeye başlar. Paketin içindekini seyirci görmez. Perde iner.)

Page 68: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

USTA(İkinci Perde)

(Dekor; birinci perdenin aynısı, ilave olarak sahnenin dış kapı niteliğindeki kısmın ön tarafında, kapısı yandan WC görünümü veren bir bölme, içinde alafranga WC taşı bulunmaktadır. Perde açıldığında Halil tuvalettedir. Ali, içeri girer, şaşırmış bir halde tuvalete yaklaşır.) ALİ – Vay be, patron bürosunu buraya taşımış. (kapıyı açmaya çalışır) HALİL – (içerden) Dur ulan açma kapıyı. ALİ – Yoksa patron burayı sana mı yaptı? Bundan sonra tüm işlerini burada mı yapacaksın? Bravo patrona iyi düşünmüş valla. HALİL – Gelirsem tuvalet deliği yerine ağzını yaparım ha. ALİ – Tuvalet mi? HALİL – (içerden çıkar) Tuvalet ya. ALİ – (İçeri girer, WC taşının üstüne oturur) Demek böyle tuvaleti kullanmak bize de nasip olacakmış. Paket buydu ha? HALİL – Evet. ALİ – Gece bitirdiniz ha, havadis babana böyle çalışır mısın? HALİL – Evet, gece bitirdik. (Muharrem Turan ile birlikte içeri girer) TURAN – Bu ne ya? MUHARREM – Herhalde soyunma odasıdır. ALİ – Yok, Havadisin yeni bürosu (Halil Ali’ ye sertçe bakar.) MUHARREM – (Tuvaletin kapısını açar.) Oooo tuvalet. Hem de birinci sınıf. Paralı mıdır Havadis? TURAN – Hele bir bakayım ya (içeri girer, WC taşının üstüne oturur) Oh ne rahatmış ya. (Turan tuvaletten çıkar, Aydın dışarıdan gelir.)

Page 69: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AYDIN – Günaydın arkadaşlar. (tuvalete bakar) Tuvalete gidip gelmek zaman kaybına neden olduğundan patron tuvalet yaptırdı ha. (Güler.) HALİL – Ondan değil, Adil ağabey, işçiler tuvalete gidip gelmekte zorluk çekmesin diye buraya yaptırdı. AYDIN – Öyle olsun (Kamber dışarıdan gelir.) KAMBER – Salamalaköm. (Tuvalete bakar.) Bu nedi? HALİL – (Sırıtarak) Tuvalet ALİ – Yüznumara, ayakyolu, abdesthane. KAMBER – (Tuvalete girer, WC taşının sağına soluna bakar bir şey anlamaz.) Bu ne biçim yüznumara? Deliği hardadı bunun? (Diğerleri birlikte gülüşür.) AYDIN – Halil iyi düşündün mü, dün söylediklerimi? HALİL – Benim düşünecek bir şeyim yok, siz düşünün. AYDIN – Peki Halil, günah bizden gitti. Zamanı gelince düşünmeye fırsatın bile olmayacak. (Aydın, Turan Muharrem ve Halil önlüklerini giyip içeri geçerler. Ali tuvalete girer, Kamber Ali’nin WC de ne yaptığını kapı aralığından izlemektedir. Ali pantolonunu çözer gibi yapıp kapağı kaldırıp WC taşına oturur. Önlük pantolonun çözülmüşlüğünü kamufle eder. İçerden makine sesleri gelmeye başlar, Ali kalkıp toparlanıp kapıyı açar ve Kamber kapıya dayandığından içeri yıkılır.) ALİ – Hayrola bir koku mu aldın? (Güler. Kamber tuvalete girip deliği arar.) KAMBER – (Kendi kendine konuşarak) Bu sıpa harasına yaptı bunun? ALİ – (Kahkahalar atarak içeri bağırır.) Hele gelin, sosyetenin haline bakın (Hepsi içerden çıkar, Kamber’ e yaklaşırlar.) TURAN – Ne o sosyete, yiyecek bir şey mi arıyorsun? MUHARREM – Beklersen ben birazdan üreteceğim. (Gülerler.) AYDIN – Ne arıyorsun Kamber? KAMBER – Ya bu meretin deliğini tapammadım. (Aydın, WC taşının kapağını kaldırır) mende iki saattı

Page 70: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

deliği gezirem. Hele çekil bir möhkem yapım. (Aydın gülerek WC den çıkar, Kamber pantolonunu çözer ve oturur, kendi kendine konuşur.) Vay anasını, ne rahatmış bu ya, millet kıçının gedrini bilirmiş, (İçerden bağırır) ya biraz su yetiştirin mene, su almak yadımdan çıkıf.ALİ – Yandaki düğmeleri çevir su akar. (Kamber, kalkıp toparlanır içerden çıkar. Adil dışarıdan gelir.) ADİL – (Tuvaleti göstererek) Bunu iyi kullanın ha, kırmayın, pisletmeyin sağını solunu. (Aydın’ a dönerek) Aydın usta sen benimle gel hele biraz, bir müşteri geldi sipariş verecekmiş ama anlatamadı, sen anlarsın. (Aydın ve Adil birlikte çıkarlar.) KAMBER – Siz çalışın men birez sora gelirem. (Ötekiler içeri girer, Kamber de tuvalete girip boş oturur, Ali türkü söylemeye başlar, aynı anda Kamber de içerden başka bir türkü söyler) ALİ – Su sızıyor sızıyor Taşların arasından KAMBER – (İçerden) Bu gala daşlı gala Cıngıllı daşlı gala ALİ – Eğil eğil öpeyim Kaşların arasından KAMBER – Gorkuram yar gelmeye Gözlerim yaşlı gala ALİ – Ya sen az önce çıkmadın mı tuvaletten? KAMBER – Sus, rahatıma bozma. ALİ – Yoksa boş mu oturuyorsun? KAMBER – (Tuvaletten çıkar.) Ya bele ey oldu, yorulduğumuzda oturarık. Ama kimseye söyleme, aramızda galsın. ALİ – Tamam, tamam. Dur ben de bir gazete alıp geleyim. KAMBER – Niye? ALİ – Gelince görürsün. (Ali dışarı çıkar, Kamber içeri geçer. Aydın elinde bir kâğıtla içeri girer, tezgâhın yanında kâğıda bir şeyler çizer. Ali elinde gazeteyle dışarıdan gelir.) AYDIN – Hayrola Ali, siz gazete okur muydunuz? Yoksa resimlerine mi bakacaksınız?

Page 71: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ALİ – Yok usta vallaha ya. (Gazeteyi dolaba koyar, Emine içeri girer) EMİNE – Ali, çıta istiyorum, ALİ – (Bir Aydın’ a, Emine’ ye bakar.) Uzun mu olsun kısa mı? EMİNE – Nasıl olursa olsun (Ali içeri girince, Emine Aydın’a döner) Merhaba, nasılsın? AYDIN – Merhaba, iyiyim sağol. Sen nasılsın? EMİNE – İyi değildim, seni görünce iyi oldum. AYDIN – Öyle mi? EMİNE - Evet öyle, sana kanım kaynadı, sen ötekilerden farklısın. AYDIN - Ya, neyim farklı? EMİNE - Bilmem, farklı geldin bana. AYDIN - Dün hep seni düşündüm. EMİNE – Yaaa.. AYDIN – İnan ki, senden hoşlandım EMİNE – Ne yalan söyleyeyim bende seni düşündüm. (Ali elinde çıta ile gelir) AYDIN – (Ali ‘ ye) O çıta olmaz budaklıdır, git başkasını getir ALİ – İçerde biraz oyalan desene sen buna (Gülerek içeri geçer.) AYDIN – Anla işte EMİNE – Yarın tatil sen çalışacak mısın? AYDIN – Öğlene kadar çalışacağım, ama öğleden sonra boşum. EMİNE – Beni sinemaya götürür müsün? AYDIN – Götürürüm ama başımda bir sıkıntı var, önce onu halletmem gerek. EMİNE – Sana bir yardımım dokunabilir mi? AYDIN – Sahiden yardımcı olur musun? EMİNE – Yapabileceğim bir şeyse neden olmayayım? AYDIN – İyi o zaman (Emine’nin kulağına bir şeyler söyler.) EMİNE – (Sinirli bir tavırla) Halil’den mi? AYDIN – Benim için, EMİNE - İyi tamam, ama senin için.

Page 72: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AYDIN – Bekle Halil’ i gönderiyorum. (İçeri geçer, Halil içerden çıkar.) HALİL – Efendim Emine, bana diyeceğin varmış? EMİNE – Bana elliye yüz bir sunta gerekiyor, getirir misin? Hem sana söyleyeceklerim var. HALİL – Tabi getiririm Emine, sen iste canımı bile veririm. EMİNE – Bekliyorum (Çıkar.) HALİL – (Sevinerek) Oy oy Emine (Aydın içerden çıkar.) AYDIN – (Halil’e) Hayırdır Halil? (Halil cevap vermeden içeri geçer, Aydın Ali’yi çağırır) Ali çabuk buraya gel. ALİ – (İçerden hızla çıkar) Buyur usta.AYDIN – Git çabuk patrona, bir zahmet buraya kadar gelmesini söyle, de ki Aydın usta bir şey gösterecek. ALİ – Tamam usta. (Hızla çıkar.) AYDIN – Yaktım seni şimdi Halil. Bu sana iyi bir ders olsun. Şimdi anlarsın arkadaşlarını satmanın ne demek olduğunu. Acıyorum ama, hele bir dersini alsın (Ali girer.) ALİ – Patron geliyor usta. AYDIN – Tamam Ali, sen şimdi içeri geç (Halil içerden elinde bir sunta ile çıkar) Ne yapacaksın o suntayı Halil? HALİL – Sana ne (Sırtı kapıya dönüktür.) AYDIN – Demek patrondan habersiz malzeme satıyorsun? (Adil içeri girer ve bu konuşmaları duyar) HALİL – İyi yapıyorum, sen işine bak. ADİL – (Sinirli bir şekilde Halil’ in üstüne yürür.) Demek benden habersiz malımı satarsın ha, ulan nankör, sana yaptıklarımın karşılığı bu mu? Ulan sana böyle mi güvenecektim. Defol git, gözüm görmesin seni. (Halil olduğu yerde kalır, üzgün ve şaşkın bir haldedir, Adil cebinden para çıkarır Halil’ in önüne atar.) Al, bir daha da buralarda görünme. Bak hala duruyor çık ulan, defol çık. (Halil yavaş yavaş çıkar, Adil Halil’ e bir tekme savurur.) Çabuk ol ulan.

Page 73: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Ötekilerde içerden çıkar, ne olduğunu anlamaya çalışmaktadırlar. Adil diğerlerine döner.) Şu yaptığına bakın hele. Kim bilir şimdiye kadar neler sattı? Sizleri bana hep kaytarıyorlar diye anlatıyordu. Demek anlattıklarının hepsi kendisi gibi yalanmış. Bende sizin günahınızı almışım. (Sinirli bir şekilde dolaşır.) Ne gösterecektin Aydın usta? (Diğerleri içeri geçerler, makineler çalışmaya başlar.) AYDIN – (Elindeki çizdiği kâğıtları göstererek) Hangi şekilde yapayım diye soracaktım, ADİL – Ya bak işte maliyeti düşük tutacak şekilde yap. AYDIN – Ben yine bir sorayım dedim (içeri girer) ADİL – (Ali’ ye) Git bana bir sigara al (Para uzatır.) ALİ – Çikolata? ADİL – Hay senin pisboğazına, ulan zaten sinirliyim, iyice tepemi attırma benim. (Ali parayı Adil’ in elinden kaptığı gibi dışarı fırlar, Adil gülerek) Bu çocukta olmasa tam sinir küpü olacağım. Sonra kendi kendine konuşmaya başlar.) Ulan Halil, bunu senden beklemezdim, söyleseler inanmazdım, ama gözümle gördüm. Artık kimseye güvenmeyeceğim. İyisi mi, kendi işini kendin gör. Yoksa bütün bunlar Aydın’ın başının altından mı çıktı? . Yok canım, çocuğun günahını almayayım. Aydın mı dedi sanki Halil malzeme sat diye. Ama o gelmeden yoktu böyle bir şey. Yoksa vardı da benden mi saklıyorlardı? Bunlar bir halt karıştırıyorlar. evet, evet karıştırıyorlar. Peki benim nasıl haberim olacak bunlardan? (Biraz düşünceli bir halde dolaşır.) Tamam, buldum. (Ali elinde sigara ve çikolata ile içeri girer) Zıkkımın olsun, yine aldın ha, Şevket bu kez dövmedi mi? ALİ – Tam dövmeye hazırlanıyordu ki, tamam ver dedim. ADİL – Bana bak ben gelmeden yemeğe çıkma tamam mı? ALİ – Tamam ağabey. (Adil çıkar.) Beleş çikolatanın da tadı bir başka oluyormuş. (Aydın içerden çıkar) AYDIN – Nereye gitti patron?

Page 74: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ALİ – Bilmem, öğlen gelecekmiş. AYDIN – İyi. (içeriye seslenir) Arkadaşlar buraya gelin hele. (Makine sesleri kesilir, hepsi içerden çıkar.) MUHARREM – Aydın usta, Halil’in meselesini ben anlayamadım ya ne oldu öyle? KAMBER – Patron ne yaman gızmıştı ele ya. TURAN – Aralarından su sızmıyordu, işten çıkarılacak en son kişi o olurdu oysa. ALİ – Patron Halil’ in malzeme sattığını gördü. MUHARREM – Yok canım, şimdiye kadar ben Halil’in öyle bir şey yaptığını görmedim. Bence başka bir nedeni var. ALİ – Boş verin, Halil çıktı mı, siz ona bakın. KAMBER – Havadis çıktı mı? AYDIN – Çıkmadı Kamber, kovuldu. MUHARREM – Nasıl olur? ALİ – İşin içine oyun girerse bal gibi olur. TURAN – Ne oyunu? KAMBER – Yani Havadis oynayarak mı çığdı? ALİ – Aydın usta sen anlatsana, bunlar benim dilimden anlamıyorlar. AYDIN – Ali doğru söylüyor. İşin içine oyun girerse bal gibi olur. Ben Halil’i uyarmıştım. Ama dinlemedi. Ben de ilk fırsatta gerekeni yaptım. Bu tipler çalışma huzurunu hep bozar. Birlik olmamıza engel çıkarırlar. Şimdi rahat rahat çalışırız. (Emine içeri girer.) EMİNE – Aydın, söylediğini yaptım, ama Halil hala gelmedi? AYDIN – Sağol Emine, o iş tamam. Sen üstüne düşeni yaptın. EMİNE – Aa, bana düşen iş bu kadar mıydı? AYDIN – Senin işin bizimkinden daha fazlaydı (güler) Haydi Emine gel seni yemeğe götüreyim. (Önlüğünü çıkarır, Emine ile birlikte çıkarlar. Diğerleri onları izlemektedir.) KAMBER – Men heç bir şey annamadım. Ama iki günde gızı tavladı. TURAN – Tavlar tabi, adam uyanık, işini biliyor.

Page 75: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUHARREM – Ali, Aydın usta neler yapmış, Emine’ nin ilgisi ne olayla? ALİ – Aydın usta Emine ‘ye, Halil’ in Emine’ ye karşı zaafını bildiği için, Halil’ den sunta istemesini söyledi, beni de Patronu çağırmaya yolladı. Halil Emine’ ye suntayı götürürken, patron gördü. Ve Halil’in malzeme sattığına inandı. Sonra da olan oldu. TURAN – Desene tam ali cengiz oyunu KAMBER – Elli sene tüşünsem ağlıma ele bişe gelmez. ALİ – Beladan kurtulduk ya MUHARREM – Patronu inandırmış ya helal olsun Aydın’a TURAN – Dedim ya uyanık adam, kızın bile gönlünü aldı iki günde sarmaş dolaş. MUHARREM – Bu gidişle biz daha çok şey öğreneceğiz. KAMBER – Yemeğe gidek mi? Midem zil çalır. MUHARREM – Gidelim. TURAN – (Saate bakar.) Vakit gelmiş ha. (Birlikte iş önlüklerini çıkarırlar) Sen çıkmıyor musun fırıldak? ALİ – Patron beklememi söyledi. MUHARREM – Hadi afiyet olsun. (Çıkarlar. Ali, tezgâhta oyalanırken Adil elinde bir paketle içeri girer) ADİL – Hadi fırıldak sende git yemeğini ye. (Ali, önlüğünü soyunur ve çıkar, Adil kendi kendine konuşur) Siz zannetmeyin ki, yaptıklarınızdan patronun haberi olmayacak. (Paketi açar, hoparlörü tezgâhtaki dolabın üstüne yerleştirir.) Şu aletin bir ucunu da büroya koydum mu, ne konuştuklarını gürültülerini patırtılarını güzelce dinlerim. Salaklar ne anlayacak onları dinlediğimi, heh he. (Kablonun ucunu paravanın arkasına atar ve dışarı çıkar, Ali içeri girer) ALİ – Yaşa be patron demek burada radyo dinleyebileceğiz artık. (sağa sola bakarak radyo arar.) Düğmeleri nerde bunun ya? Demek ki patronun bürosundadır, o dinlediği zaman bizde dinleyebileceğiz. Bu da yeter. (Spiker taklidi yapar.)

Page 76: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

sayın dinleyiciler burası 1254 metrede uzun dalga Türkiye’nin sesi radyosu. Şimdi yurttan sesler programını sunuyoruz. Sazlarda Nida Tüfekçi, Cemil Demirsipahi, Adnan Ataman, ritim sazlarda Atilla Mayda. Solistlerimiz, Aynur Gürkan, Hacer Buluş, Muazzez Turing. İlk olarak Hacer Buluş söylüyor. Mektebin bacaları hay le le le le vay le le le le vay. Ders verir hocaları uy amman can kurban (Aydın ile Emine içeri girer, bir süre sessizce Ali’yi dinlerler, sonra alkışlarlar.) Bir tane de sizin için söyleyeyim mi Aydın usta? AYDIN – Söyle Ali. ALİ – Dün sabah gördüm seni bembeyaz geldin bana oy oy Emine nedir bu güzellikler (Aydın gülerek elini Emine’nin omzuna atar. O sırada Adil içeri girer.) ADİL – Leyla ile Mecnun’ un modern hali. Bakıyorum işi ilerletmişsin Aydın usta. AYDIN – İşçi de olsak bizimde duygularımız vardır Adil Bey. ADİL – Ya burası aşk yuvası mı? (Aydın Emine ‘yi dışarı çıkarır, sonra önlüğünü giyip içeri geçer. Adil de sinirli bir şekilde dışarı çıkar, diğerleri gelir.) ALİ – Bakın patron müzik dinlememiz için buraya hoparlör taktırdı. MUHARREM – Niye çalmıyor peki? ALİ – Patron ne zaman dinlemek isterse biz de o zaman dinleyeceğiz herhalde. KAMBER – Patronun kefine göre mi çalacağ yanı? TURAN – Yok canım, senin canın istediğinde gider açarsın, biz de dinleriz. KAMBER – Men annamadım, Heç bele iş olar mı? ALİ – Sen ne zaman bir şey anladın ki, bunu da anlayasın. MUHARREM – Bu işin içinde de bir iş olmasın? TURAN – Hoparlörün içinde ne iş olur ya? MUHARREM – Ali, Aydın usta bunu gördü mü? ALİ – Bilmem, belki fark etmiştir.

Page 77: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KAMBER – (İçeri seslenir.) Aydın usta hele gel (Aydın içerden gelir, Kamber hoparlörü gösterir) bunu gördün mü? AYDIN – Ne zaman astınız? ALİ – Biz yemekteyken patron koymuş. TURAN – Müzik dinlemek için değil mi? AYDIN – (Biraz düşünür) Şimdi anlarız ne olduğunu. Ali, git bürodan biraz kâğıt getir. (Ali çıkar, Aydın yüksek sesle hoparlöre doğru konuşur.) Kamber sen şu parçaları kes, Turan sen de rendele, Muharrem usta sen bana yardım et, Ali gelince de zımpara yapar (alçak sesle) şimdi hepiniz yüksek sesle tamam deyin. BİRLİKTE – Tamam Aydın usta KAMBER – Men bişe annamadım. AYDIN – Birazdan anlarsın Kamber. (Ali elinde kâğıt içeri girer.) ALİ – Aydın usta sesiniz bürodan duyuluyordu AYDIN – (Önlüğünü çıkarır hoparlörü sımsıkı sarar. (Diğerleri merakla onu izler) Şimdi anladınız mı bunun ne olduğunu? KAMBER – Men annamadım. MUHARREM – Ulan anlamayacak ne var bunda. Patron, bununla bizim ne konuştuğumuzu, çalışıp çalışmadığımızı kontrol edecek. TURAN – Aynı telefon gibi KAMBER – Peki biz niye onu eşitmirik? AYDIN – Kamber bu aslında bir ses alıcısı. KAMBER – (anlamamıştır) Yani şey.... AYDIN – Birazdan anlarsın. Şimdi patrona bir oyun oynayalım. Hepiniz elinize bir çekiç alın, makineleri de çalıştırın. (Turan makineleri çalıştırmak için içeri girer ve çıkar, hepsi eline bir çekiç alır) Şimdi çekin altınıza tabureleri. Elinize de bir tahta alın, çivi çakar gibi yapın. Patron bizi çalışıyor bilsin. Madem bize güvenmiyor, bari haklı çıkaralım. ALİ – (Dolaba sakladığı gazeteyi alır tuvalete doğru gider) Kimin aklına gelir böyle şeyler (Tuvalete girip gazete okumaya başlar.)

Page 78: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AYDIN – (Önlüğünü hoparlörden alır, yüksek sesle) Hadi arkadaşlar biraz hızlanın. MUHARREM – Tamam Aydın usta (Biri birlerine bakıp kıs kıs gülerler) KAMBER – Aydın usta men bir yüznumaraya gedim gelim. AYDIN – Tamam Kamber, ama rahat diye fazla oyalanma. (Kamber tuvaletin kapısını açar, Ali’nin gazete okuduğunu görünce gazeteyi elinden kapar.) KAMBER – Hıyarağası, biz orda çalışağ, sen burda gazete oğu, men indi bunu bir cırım sende gör. Hadi get çalış. (gazeteyi alır ve tuvalete kendisi girer oturur, gazetedeki resimlere bakar) Vay fırıldak vay, mende deyirem ki bu uşağ yüznumarada ne yapır. (Gazeteye baktıkça of çeker.) ALİ – Bakkala gidiyorum bir şey isteyen var mı? (Çıkar ve hemen içeri girer) Patron geliyor AYDIN – Herkes içeri girsin (Koşturarak içeri girerler, Adil gelir.) ADİL - Aslanım Aydın, nasıl çalışıyor, nasıl çalıştırıyor. Bu salaklar başka türlü iş mi yetiştirir. (Kamber tuvalette öksürür, Adil tuvaletin kapısını vurur.) KAMBER – Ya ne biçim adamsınız, yüznumarada da rahat vermirsiniz? ADİL – Ulan sosyete çok mu rahat buldun orayı? (Kamber telaşlı bir halde gazeteyi tuvalete sokar, pantolonunu çözer dışarı çıkar, Adil güler) Sosyete, tuvalete giren biri pantolonunu içerde ilikler çıkar, senin gibi dışarıda değil. (Kamber telaşla pantolonunu tekrar çözer tuvalete girer, içerde ilikler çıkar) KAMBER – Kusura galma ağabey, birez eceliye geldi. (İçeri geçer.) ADİL – (Bir süre Kamber’ in arkasında bakar) Hey allahım. (Gülerek çıkar. İçerden Muharrem’in çığlığı duyulur, eli kanlı bir şekilde bağırarak içerden çıkar.) MUHARREM – Yandım anam, öldüm anam. Gitti parmağım anam, oy anam (Feryat figan ağlar.

Page 79: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Makinelerin sesi kesilir ve diğerleri de koşturarak Muharrem’ in yanına gelirler) AYDIN – (Bağırarak) Ne oldu sana (üzüntülü bir haldeler) MUHARREM – Gitti parmağım, gitti, (Ağlayarak parmağına bakıp kendini yere atar. Aydın önlüğünü yırtar, Muharrem’ in bileğini sıkıca bağlar) AYDIN – Nasıl kaptırdın parmağını makineye, niye dikkat etmedin? (Ötekiler şaşkın bir halde izler.) Durmayın ya, taksi çağırın, hastaneye yetiştirelim belki parmağını dikerler yerine. Turan bak parmağın parçasını bul, Kamber taksiye koş, Ali sende patrona haber ver. (Koşturarak Turan içeriye gider, Kamber ile Ali dışarı çıkar) Bak Muharrem, hastanede polis ifadeni aldığında doğruyu söyle, kimseden şikâyetçi misin diye sorduğunda, bizleri sigortasız çalıştırdığı için patrondan şikâyetçiyim de. MUHARREM – Tamam Aydın usta tamam. Yandım anam, oy parmağım. Bittim ben. (Adil telaşla girer, arkasından Ali ve Kamber de gelir, Turan içeriden parmağın kesilen parçasını bir beze sarılı halde getirir) ADİL – Ne oldu Muharrem, elini makineye kaptırdığın doğru mu? AYDIN – Kan kaybediyor, hemen hastaneye yetiştirmemiz gerek. ADİL – Tamam ben hallederim, siz geçin içeri AYDIN – Bu halde nasıl çalışırız Adil Bey, zaten yüreğimiz ağzımızda. ADİL – Size çalışın mı diyorum. Geçin oturun ben hallederim. KAMBER – Taksi kapıda. (Adil Muharrem’ in koluna girerek dışarı çıkarır, bu sırada kulağına alçak sesle) Canını sıkma Muharrem, sen iyileşinceye kadar haftalığını veririm ben, hastane de sorarlarsa kimseden şikâyetçi değilim dersin, ben Adil ağabeyin akrabasıyım, iş yerine ziyarete gitmiştim, kendime çerçeve yapayım dedim, o sırada parmağımı makineye kaptırdım dersin. Başımıza iş açmayalım durup

Page 80: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

dururken. İşçi çalışmıyor, sadece bir usta var, o da yeni başlamış işe, Adil ağabeyin kendisi çalışıyor dersin MUHARREM – Anam yandım anam. Ne olacak halim, çocuklarım, oy anam oy. ADİL – Ya tamam sızlanmayı bırak, dedim ya haftalığını vereceğim sen iyileşinceye kadar. Bak ilaçlarını da ben alacağım. (Birlikte çıkarlar, araba sesi yavaş yavaş kaybolur.) AYDIN – (Sinirli bir şekilde içerden çıkar, ötekilerde ardından gelir) Patron Muharrem’i kandıracak. İş işten geçmeden hastaneye yetişmeliyim. (Aceleyle çıkar.) KAMBER – Muharrem’in hangi barmağı goptu? TURAN – Başparmağı tam kopmuş, işaret parmağı da ikiye ayrılmış ALİ – Çokta kan aktı. KAMBER – Nasıl da ağlıyırdı uşağ kimi. TURAN – Ağlamaz mı? Allah korusun parmaklarına bir şey olursa çalışamaz, ne olur çocuklarının hali? ALİ – Karısı duyunca ne yapacak? KAMBER – Turan mene bir cıgara ver. (Birlikte sigara yakarlar.) Patron Muharrem’ e niye sedece bir usta çalışır diyersin dedi ki, biz beş kişi çalışmırığ mı? TURAN – Bilmem. KAMBER – Muharrem ile patronun hısımlığı var mı? TURAN – Yoooo. ALİ –Hastanedekiler patronu tanıyor, o yüzden Muharrem ustayla ilgilensinler diye öyle söylemişlerdir belki. (Muharrem eli sargılı, kolu boynunda askılı, elinde bir ilaç poşeti Adil ve Aydın ile birlikte içeri girer) ADİL – (sinirli) Yahu sana ne oluyor Aydın Usta? Niye her şeye burnunu sokuyorsun? AYDIN – Göz göre göre haksızlık ediyorsun. ADİL – (Biraz sinirli bir şekilde dolaşır, Aydın’ın koluna girerek dışarı çıkarmaya çalışır.) Gel hele sana bir şey söyleyeceğim. (Dışarı çıkarlar.) KAMBER – Keçmiş olsun, TURAN, ALİ – Geçmiş olsun usta

Page 81: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUHARREM – Sağolun arkadaşlar. TURAN – Aydın Usta hastaneye yetişti mi? MUHARREM – Yetişti, hem de nasıl yetişti. Polis ifademi almaya geldi, ben ağzımı açmak üzereyken Aydın usta içeri girdi. Sorulan her şeye cevap verdi. KAMBER – Patronun dediğlerini mi? MUHARREM – Yok, kendi bildiği gibi anlattı ALİ – Ne sordu ki polis? MUHARREM – Önce, olay nasıl oldu diye sordu, bende anlattım, sonra kimseden şikâyetçi misin diye sordu, o zaman Aydın usta başladı konuşmaya. Evet dedi şikâyetçiyiz. Bizleri sigortasız çalıştıran işverenlerden şikâyetçiyiz Beş işçi çalışıyoruz dedi, kendisi sigortalıymış ama Aydın ustanın. Polis biz gerekeni yaparız, siz gidebilirsiniz dedi. Benim de zaten sargılarım bitmişti. ALİ – Demek Aydın usta kendisi sigortalı? MUHARREM – Evet, ama o bizimde sigortalı olabilmemiz için uğraşıyor. TURAN – Helal olsun sana Aydın usta. (Aydın içeri girmeye çalışır, Adil kolundan çeker) ADİL – Ya dur hele bitmedi ki söyleyeceklerim AYDIN – Ne söyleyeceksen burada söyle ADİL – (Ötekilere) Hadi siz işinize baksanıza. Muharrem sende yarım kalan işlerini söyle tamamlasınlar. Sonra eve git istirahat et. (Hepsi içeri girer.) Bak Aydın usta, haftalığına da zam yapacağım. Tamam mı? Senin sigortan devam ediyor, sana ne bunlardan? Hem bunlar sigortalı olursa primlerden dolayı haftalıkları da azalacak. Sen tutturmuşsun ille de bunlar da sigortalı olacak. (Cebinden biraz para çıkarır, Aydın’ın cebine sokmaya çalışır) Sigara alırsın (Aydın parayı almaz.) AYDIN – Ya Adil Bey sen beni ne sanıyorsun? Halil miyim ben? Üç kuruş için arkadaşlarımı satar mıyım? Onların güvenceye hakkı yok mu? Şimdi sen Muharrem’ e ne zamana kadar haftalık vereceksin? Ya iki ya üç hafta. Sonra? Biraz onları da düşünseniz?

Page 82: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Onlar çalışmazsa siz de kazanamazsınız. Bir de bu tarafını düşün. Daha iyi, daha rahat, daha şevkle çalışmazlar mı? Ama sen bu şekilde bindiğin dalı da kestiğinin farkında değilsin. ADİL – Aydın usta, bak vazgeç, senin için de iyi olmaz. AYDIN – Ne yapabilirsin? İşten mi çıkaracaksın? Tamam verirsin tazminatı mı çıkarırsın. ADİL – Tazminatsa tazminat. Alır defolur gidersin, senin yüzünden pişmiş aşıma su katamam. AYDIN – Sen zannetme ki aşın pişti. Bu gidişle de pişeceğe benzemiyor. Çünkü kendin su kattın. Artık çok geç. Birazdan başına gelecekleri görürsün. ADİL – Ne gelecekmiş başıma? AYDIN – Az sonra görürsün (Keyifli bir halde içeri girer.) ADİL – Ya sen benim söylediklerimi unut, sinirlendiğimden söyledim. AYDIN – (İçerden) Olur, olur. ADİL – Başımıza bir de tazminat çıkardı. Bunu hiç düşünmemiştim. (Biraz düşünür) Bende sana tazminat verirsem bana da Adil demesinler. (İçeri Müfettiş girer.) MÜFETTİŞ – İyi günler, Adil Koparan siz misiniz? ADİL – Evet benim. MÜFETTİŞ – (Elindeki dosyayı açar.) Ben İş Müfettişiyim. Elimize ulaşan bilgilere göre, sigortasız işçi çalıştırıyorsunuz. ADİL – Hoş geldiniz efendim. Ama elinize geçen bilgiler yanlış. Ben bir işçi çalıştırıyorum, o da sigortalıdır zaten. İsterseniz evrakları büro da göstereyim. (Aydın içerden görünür, Adil müfettişle çıkar.) AYDIN – Ali, çabuk bunları izle (Ali hızla çıkar.) Sakın gözen bir şey kaçırma ALİ – (Dışarıdan) Büroya giriyorlar Aydın usta. (Aydın önlüğünü çıkarır hoparlöre sarar)

Page 83: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AYDIN – (İçeri bağırır) Arkadaşlar (Makine sesleri kesilir, hepsi içerden çıkar.) MUHARREM – Neler oluyor Aydın usta? AYDIN – İş müfettişi geldi, şimdi bürodalar KAMBER – Müfettiş mi? Ne yapacak büroda? TURAN – Rüşvet alacak. (Gülüşürler) AYDIN – Sigortasız işçi çalıştırıyor diye ben ihbar ettim, müfettiş de kontrole geldi. KAMBER – İşçiler büro da mı çalışır ki, niye burda kontrol etmir müfettiş? AYDIN – Patron fırsat vermedi ki. (Ali koşarak içeri girer.) ALİ – Usta, patron yanındaki adamla buraya geliyor (hepsi hızla içeri geçer, Ali tuvalete girer, Adil ile müfettiş sahneye gelir.) MÜFETTİŞ – (Bakınarak makinelerin olduğu bölüme gider, kapıdan içeri bakar, Adil’ e döner) Bunlar işçi değil mi? ADİL – Onlar mı? Şeyy... Onlar ustanın arkadaşlarıdır. Yeğenim kaza geçirdi, geçmiş olsun demeye gelmişler. MÜFETTİŞ – Peki Adil Bey, iyice araştıracağız (işçiler içerden çıkar, Müfettiş işçilere sorar) Siz burada mı çalışıyorsunuz? (Adil müfettişin arkasında işçilere eliyle yok işareti yapar, Aydın Adil’ e güler, müfettiş aniden döner ve Adil’ in işaretini görür.) AYDIN – Evet hepsi burada çalışıyor. Kamber, Turan ve yeni kaza geçiren Muharrem (Ali tuvaletten çıkar.) ALİ – Ben de burada çalışıyorum. MÜFETTİŞ – (Adil’ e sertçe bakar) Hani bir işçi çalıştırıyordunuz? ADİL – Onları geçici olarak aldım işe. İşsizdiler. Kendilerine iş buluncaya kadar burada idare edecekler. MÜFETTİŞ – (Elindeki dosyadan kâğıt çıkarır işçilere verir.) Adınızı, adresinizi, hangi tarihten itibaren çalıştığınızı yazın nüfus cüzdanlarınızla birlikte bana verin. (İşçiler kâğıda yazmaya başlar.) Adil bey siz de benimle kuruma kadar gelir misiniz? (İşçiler nüfus

Page 84: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

cüzdanlarıyla birlikte doldurdukları kâğıtları Müfettişe verir, müfettiş Adil ile birlikte çıkar.) AYDIN – Evet arkadaşlar, bu iş tamam. Artık hepiniz sigortalısınız. Hepinize hayırlı olsun. BİRLİKTE – Sağol Aydın usta. KAMBER – Aydın usta, sigortalı olanda ne olur ki? AYDIN – Kamber, sigorta işçinin güvencesidir. Patron keyfine göre işçiyi çıkaramaz. Hasta olduğunda kaza geçirdiğinde, tedavini karşılar, haftalığın kesilmez. KAMBER – Peki bunu patron niye indiye gadar yapmadı? AYDIN – Sigorta primi var. Onun da bir kısmını patron ödüyor. O parayı ödememek için sigortasız işçi çalıştırıyor. TURAN – Demek ki, olan işçiye olsun diye düşünüyorlar. AYDIN – Evet aynen öyle. TURAN – Şimdi patron Halil’e yaptığını bize yapamaz değil mi? AYDIN – Keyfine göre çıkaramaz. Kanunlar var. İşçi hatalı davranırsa o zaman çıkarır tabi, ama keyfine göre çıkarırsa o zaman tazminatını da öder. KAMBER – O ne demeydi? AYDIN – (Biraz düşünür) Kısaca para demek. Şimdi boş ver bunu. MUHARREM – Sayende oldu, sağol Aydın usta (Aydın’ sarılır.) Belki bizim sonumuz da arkadaşın gibi tımarhane olurdu. AYDIN – Sizin sayenizde oldu. TURAN – Biz bir şey yapmadık ki? AYDIN – Yapmaz olur musunuz? KAMBER – Ne yaptık ki Aydın usta, men heç bişe annamadım. TURAN – Valla bu kez sadece Kamber değil ben de bir şey anlamadım. AYDIN – Halil’ i gördünüz, bize katılmadı, burnunun dikine gitti. Siz Halil gibi yapmadınız.

Page 85: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Siz ne yaptınız, birlik oldunuz. Birlikte hareket ettiniz. Bu az şey mi? Onun için hepsi benim değil sizin sayenizde oldu. Anladınız mı? TURAN – Anladım tabi, bunu salak bile anlar. ALİ – Taş Kamber ustaya mı? KAMBER – İndiye gadar heç bişe annamamıştım, ama indi çoğ ey annadım. AYDIN – Eh artık bana yol göründü MUHARREM – Nasıl yani? TURAN – Ne demek bu şimdi? KAMBER – Tam annamağa başlamıştım, gene gafam garıştı. ALİ – Anlamayacak ne var, Emine ile buluşmaya gidiyor. AYDIN – Bana yol göründü derken, işten ayrılacağımı kastettim. MUHARREM – İşten ayrılmak mı? AYDIN – Evet. KAMBER – Niye? Daha yeni başlamıştın. AYDIN – Buraya başlamadan önce anlaştığım atölye vardı, bir kaç gün süre istemiştim. Orada çalışanlar da sigortasız. Biraz da onlarla uğraşayım. Çevremizde bu durumda olan o kadar çok kişi var ki. (Emine girer.) EMİNE – (Aydın’a) Gittin sandım, seni bekliyordum. AYDIN – Seni görmeden gider miyim? EMİNE – (Muharrem’ in elini görür.) Ayyyy, geçmiş olsun, ne oldu sana? MUHARREM – Sağol. Makineye kaptırdım. EMİNE – Ayyyyyy. Çok mu yaralandı? MUHARREM – Azcık koptu da (Gülüşürler.) Yaramıza, Aydın ustanın yaptıkları merhem gibi geldi Emine. Hatta bu yaptıkları, ileride açılacak yaralarımızı bile iyileştirecek. TURAN – Muharrem usta doğru söylüyor. Aydın ustanın sayesinde hepimiz sigortalı olduk. (Emine Aydın’a hayranlıkla bakar) AYDIN – Abartmayın ya. (Müfettiş ve Adil içeri girer.)

Page 86: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜFETTİŞ – (Nüfus cüzdanlarını işçilere uzatır.) Alın bunları, sigorta kartlarınızı da sonra göndereceğim. Hepinize hayırlı olsun. BİRLİKTE – Sağolun beyefendi. (Müfettiş çıkar.) ADİL – Haydi hayırlı olsun. BİRLİKTE – Sağol ADİL – Artık sizden daha fazla iş bekleyeceğim haberiniz olsun. AYDIN – Benden bekleme, ben işten ayrılıyorum. ADİL – Niye? Her istediğin oldu daha ne istiyorsun? AYDIN – Başka yerde çalışacağım. Hem seni tazminattan da kurtarıyorum fena mı? ADİL – Senin bu yaptığın resmen üçkâğıtçılıktır, dalaveredir. Madem çalışmayacaktın ne diye açtın başıma bunca işi? AYDIN – Bana üçkâğıtçı, dalavereci diyene bakın. Sen değil misin çıkarın için beni işe alan? Sen değil misin, bu kadar masum insanın bilgisizliğinden yararlanıp sırtlarından kazanan? Sen değil misin devlete bile yalan söyleyen? Kim üçkâğıtçı? Kim dalavereci? (Adil, bir Aydın’a bakar, bir işçilere bakar, başını öne eyer.) Hadi Emine gidelim. (Önce Aydın ile Emine, arkalarından Turan, Kamber ve Muharrem çıkar.) ADİL – (Ali’ye) Aydın nerede çalışacakmış? ALİ – Sigortasız işçi çalıştıran başka bir atölye varmış, orada çalışacakmış.(Ali de çıkar.) ADİL – (Kendi kendine) Ulan Aydın alacağın olsun. (hoparlörü görür, üzerine sarılı önlüğü alır.) ulan Aydın bu da senin işindir. İşçi almadık başımıza bela aldık. Nasıl kandırdı, nasıl uyuttu beni. (Kızgın bir şekilde bağırır.) Namussuz, namussuuuuuuzzzzzz... (Halil içeri girer.)HALİL – Meğer ne büyük bir hata etmişim ben sana inanmakla. Beni kandırdın, ama onları kandıramadın. Sözlerine inanıp, onlarla birlik olmadım, şimdi sürünüyorum. Hep senin yüzünden. Senin yüzünden. Aydın usta doğru olanı yaptı. Senin gibi sadece kendini

Page 87: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

düşünmedi. O değil, asıl namussuz sensin, sensin işte, namussuz herif. ADİL – (Halil’in üzerine yürür.) Sus ulan pis hırsız. (Perde inmeye başlar.) HALİL – (Bağırarak dışarı çıkar.) Namussuz sensin işte. namussuz ADİL – (Halil arkasından koşarak) Ah bir elime geçirirsem seni, ah bir elime geçirirsem sizleri tek, tek. O zaman görürsünüz (koşarak sahneyi terk eder. Perde iner.)

S O N

Page 88: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SUBAR DAĞI EFSANESİOyun 2 Perde

Kişiler Aksakal (60 yaşlarında) Muhtar Balabey (50 yaşlarında) Kerem (20 yaşlarında) Kamber (20 yaşlarında) Ferhat (20 yaşlarında) Mecnun (20 yaşlarında) Aslı (20 yaşlarında) Arzu (20 yaşlarında) Şirin (20 yaşlarında) Leyla (20 yaşlarında) Korucu Yusuf (30 yaşlarında) Korucu Mirza (40 yaşlarında)

Dekor : Köy MeydanıAksesuar :Çoban Kepeneği, çamaşır leğeni, sopaKostüm : Köylü günlük kıyafetleri

Page 89: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SUBAR DAĞI EFSANESİ(Birinci Perde)

AKSAKAL – (Perdenin önünde konuşur.) Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve sağa sola tükürerek gezerken, pire beş kuruşa tıraş yaparken, güvercinler postacıyken, ben anamın beşiğini salıncak gibi sallarken, tüfek icat olup mertlik bozulmamışken, bir köyde Aslı, Arzu, Şirin ve Leyla adlı dört kız, Kerem, Kamber, Ferhat ve Mecnun adlı dört genç yaşıyormuş. Çok iyi anlaşan bu dört arkadaştan Kerem sığırları, Kamber koyunları, Ferhat danaları, Mecnun da kuzuları güden çobanlarmış. Hayvanları ayrı ayrı yerlerde güder, bir birleriyle ıslıkla anlaşıyorlarmış. (Fondan ıslık sesi duyulur.) Fiyu, fişt füüüüü demek “Yeter mi güttüğümüz, köye dönelim mi” demekmiş. (Fondan ıslık sesi duyulur.) Fiyu, fiyu, fiyuuuuu diye ıslıkla karşılık vermek de, “Hee iyi olur köye dönelim, hayvanlar çok otladı patlayacaklar neredeyse” demek anlamına gelirmiş. (Fondan ıslık sesi duyulur.) Fişt fişt fişt demek de “Heeey hayvanlar koruya girdi, korucu gelip ağzına edecek” demekmiş. Bu kara bahtlılar bir gün yine ıslıklaşırlarken, hayvanların koruya girdiğini fark edememişler, o sırada korucular Mirza ve Yusuf tüm hayvanları toplayıp köye götürmüşler. Muhtar Balabey bunları çoban tuttuğunda, hayvanların koruya girmeyeceğini, aksi halde yevmiyelerinden kesileceğini şart koştuğundan bunlar yevmiyeleri kesilecek diye kara kara düşünmeye başlamışlar. Sonrası mı, izleyelim görelim.

(Perde açılmaya başlar. Çobanlar duvarın dibine çömelmişler. Muhtar Balabey, korucular ve birkaç köylüyü de toplayarak bunların karşısına dikilir.)

MUHTAR BALABEY – (Kızgın bir halde) Kalkın bakayım ayağa. (Çobanlar çömeldikleri ağılın duvarının dibinde ayağa kalkarlar, başları öne eğik.)

Page 90: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Yüzüme bakın, ben size demedim mi, hayvanlar koruya girmeyecek. FERHAT – (Kısık bir sesle) Balabey amca, öyle bir uyku bastırmıştı ki, sızıp kalmışsız. MUHTAR BALABEY - Hepiniz birden mi sızdınız, içki mi içtiniz, sarhoş musunuz? Hayvanların mahvettiği ekinlerin bedelini ekin sahiplerine ödemek üzere yevmiyelerinizden keseceğim, tekrarında işinize son vereceğim, istediğiniz sendikaya başvurun. (Meydandan ayrılır. Köylüler de çobanlara söyleye söylene Muhtar Balabey’ in arkasından dağılırlar.) FERHAT – En az iki danam gitti. Alacağın olsun senin Korucu Mirza, ne vardı sanki uyandırsaydın.MECNUN – Benim de en az dört kuzu gitti. KEREM – Bir düve ile kurtarsam iyi. KAMBER - (Kızlar ellerinde çamaşır dolu sepetlerle sahnede görülür. Kamber’in gözü bu dört güzel kıza takılır. Hemen ıslık çalmaya başlar.) Fiyuuuu fiyuuuuuuu (Diğerleri Kamber’e dönerler, Kamber kaş göz işaretleriyle kızları gösterir. Birden hepsi ıslık çalmaya başlar. “fiyuuuu, fiyu da fiyu fiyu”) Islık faslı bittikten sonra Kamber diğerlerine sorar) Bu kızlar bu köyün kızı mı, yoksa misafir mi gelmişler? FERHAT – Nerden bilelim. Biz garipler, sabah bir gün doğmadan çıkıyoruz dağa bayıra, gece karanlıkta geliyoruz. Ne bayramımız var, ne tatilimiz. KEREM – (Kızların önüne geçer) Kızlar hele söyleyin adınız nedir, kimin kızısınız? ASLI – (Gülümseyerek) Ben Aslı, bu Arzu, bu Şirin, bu da Leyla.KEREM - Benim adım da Kerem, Bu Kamber, bu Ferhat, bu da Mecnun. ARZU - Bizi oyalamayın çok çamaşır var yıkanacak, dereye gidiyoruz. Çekil önümüzden (sahneyi terk ederler. Çobanlar kızların arkasından biraz baktıktan sora “fiyuuuuu, fiyu de fiyu fiyu” diye diye ağılın duvarının dibine çömelirler.)

Page 91: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KEREM - Allah önce bu ıslığı icat edenden, sonra ıslığı çalandan, sonra koruya giren hayvanlardan, sonra korucu Mirza ile Yusuf’tan razı olsun. Onlar olmasaydı biz bu kızları nasıl görecektik. Diğerleri de başlarını sallayarak Kerem’i onaylıyorlar. Sonra aralarında konuşmaya başlıyorlar.) FERHAT - Biz dört genç, onlar dört kız, hangisi hangimizin olacak? Ben Arzu’ya göz koydum. KAMBER – Öyle olmaz, en iyisi kura çekelim. FERHAT – Benimle Arzu’yu dâhil etmeyin, üçünüz kura çekin KEREM – Ferhat mızıkçılık etme, en iyisi kura çekmek, kimin payına kim düşerse razı olur. MECNUN –Peeh, sanki kurban hissesi mi bölüşüyorsunuz? KAMBER – Ne yapalım, facebook da icat edilmedi ki, arkadaş ekleyelim, dürtelim, hangimizi hangisi kabul ederse razı olalım, kura çekmekten başka çaremiz mi var. KEREM – Facebook nedir? KAMBER _ Ne bileyim ya, ileride bir sosyal paylaşım sitesi kurulacak, rüyamda görmüştüm. KEREM – Sosyal paylaşım sitesi, hımm, sos’unu insanlar, yal’ını da hayvanlar mı paylaşacak? FERHAT – Ya bir konuşmayın getirin kura çekelim, ben heyecanlanıyorum. MECNUN - (Mecnun dört tane çöp tutar elinde, üçü kısa biri uzun.) Uzun çöpü çeken Aslı’ya talip olacak. (Kerem ilk çekişte uzun çöpü bulur. Sonra üç çöp daha tutar Mecnun, ikisi kısa biri uzun.) Uzun çöpü çeken Arzu’ya talip olacak. (Uzun çöpü Kamber çeker, çok sevinir. Ferhat buna bozulur.) Uzun çöpü çeken Leyla’ya talip olacak. (Uzun çöpü Ferhat çeker) Ferhat, sen iri yarısın. Şirin bana bir numara büyük gelir. yıkasam da çekmez, gel değişelim” FERHAT – (Gülerek) Daha iyi ya seneye de seversin. (Mecnun’un surat astığını görünce) Tamam ya, seni mi kıracağım.

Page 92: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Çobanlar kızları paylaştırdıktan sonra kızların geldiğini görürler. Kızlar çobanların önünden gülerek ve yavaş yavaş geçerler.)KEREM – (Arkadaşlarına döner ve kısık bir sesle) Gelin kızlara mani söyleyelim. (Diğerleri de kabul ediyor ve başlıyorlar koro halinde mani söylemeye.)

ÇOBANLAR - Mal goyun girif goruğa Yeyif tüşüfler dırığa Kök köke arık arığa Yazılarsa ne ey olar

(Maniyi duyan kızlar durur ve çobanlara dönerek mani ile cevap verirler.)KIZLAR - Şeleye vurduk paltarı Deyin kimdi kimin yarı Bir kişiye bir de garı Yazılarsa ne ey olar

KEREM - Sen Aslı’san men de Kerem Gelmezsen olaram verem Anamı size gönderem Mana gesen ne ey olar

ASLI - Men Aslı’yam sen de Kerem Alarsan sana gelerem Yohsa derdinnen ölerem Meni alsan ne ey olar

KAMBER - Gözüm tüşüftü Arzu’ya Gederem goyun guzuya Gorhorom bu iş uzuya Mana gelsen ne ey olar

ARZU - Men Arzu’yam sen de Kamber Sen üzünü mana dönder Ananı da bize gönder Meni alsan ne ey olar

Page 93: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FERHAT - Sen Şirin’sen men de Ferhat Sevif işledim gabahat Ettirerem seni rahat Mana gelsen ne ey olar

ŞİRİN - Sen Ferhat’san men de Şirin Sevdin ya bin olsun birin Gözümnen akıtma irin Meni alsan ne ey olar

MECNUN - Sen Leyla’san men de Mecnun Kirini ey yıka yunun Sevdim neresi suç bunun Mana gelsen ne ey olar

LEYLA - Sen Mecnun’san men de Leyla İki kalbe her yer yayla Çalarsan sen mana layla Meni alsan ne ey olar

(Sahne karartılır. Işık Aksakal’ın üzerindedir.)AKSAKAL - Çobanlar daha sonra kızları görmek için hayvanları sık sık koruya sokar, korucular gelip hayvanları alıp ağıla kapatırlar, Muhtar Balabey ceza olarak çobanların yevmiyesini keser. Çerçi geldiğin de çobanlar, sevdikleri kızlara, tarak alır, ayna alır, toka alır, hayvanların boynuzlarına takarak kızlara gönderirler. Kızlar da bazen damların üzerine çıkıp aynaları güneşe tutup çobanlarla haberleşirler. Aynanın yansımalarına “gece otluğun dibinde, evlerin arkasında, tenhalarda menhalarda buluşalım” şeklinde anlam yüklerler. Gece el ayak çekildikten sonra kızlar, keçe parçasına yağ sürüp havlamasın diye köpeklere verir, köpek keçeyi kemirmekle meşgul iken onlarda sevdikleriyle buluşup, konuşup, koklaşırlar. Bu buluşmalar sırasında âşıklar birbirlerine mani de dizerler. Bir gün yine köye gelen çerçiden aldıkları

Page 94: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

hediyeleri kendileri vermek ister ve gece olunca tenhada buluşurlar. (Işık sahnenin bir köşesinde çömelmiş Kerem ile Aslı’nın üzerindedir.)

KEREM - Hoş geldin otun divine Kerem Aslı’ynan sevine Elini sok hele civime Gör sana ne getimişem

ASLI - Oy Kerem yanık Kerem Men senin için ölerem Sen çağır gene gelerem De hele ne getirifsen

KEREM - Oy Aslı gözel Aslı Üreğim sensiz çok paslı Gelmezsen olaram yaslı Gör sana ne getimişem

ASLI - (Elini Kerem’in cebine sokar, bir bakar ki kâğıt mendil. Bir tanesini çıkarır burnunu siler.) Ayyy Kerem ne güzel, kendinden işlemeli, götürüp bundan dantel örneği yapayım çeyizimiz için. (Kerem sırıtarak sarılır Aslı’ya.)(Işık sahnenin bir köşesinde çömelmiş Kamber ile Arzu’nun üzerindedir.)

KAMBER - Oy Arzu’m gözel Arzu’m Gurvan sana goyun guzum Sensen aşımdaki duzum Seni ele severem ki

ARZU - Oy Kamber yahşı Kamber Sen ol mana hep çember Gurvan sana anam gülember De göröm nece sevirsen

Page 95: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KAMBER - Sarsah kimi yeriyerem Şaşırdıf un eliyerem Arzu diye meliyerem Seni ele severem ki

ARZU – (Kamber’i kucaklar, Kamber Arzu’ya gazete kağıdına sarılı bir paket verir, Arzu açar) Oyy sabun, hem de kokulu. Saçlarımı bununla yıkarım koklarsın sen de. (Işık sahnenin bir köşesinde çömelmiş Ferhat ile Şirin’in üzerindedir.)

FERHAT - Oy Şirin gözel Şirin Gelbimdi hep senin yerin İç çekerem derin derin Seni bir gün görmüyende

ŞİRİN - Oy Ferhat yaraşığım Al yeşil oyun aşığım Sen yokken çok garışığım Seni bir gün görmeyende

FERHAT - Çerçi yolu gözdüyörem Yamaçdarı düzdüyörem Ele de çok özdüyörem Seni bir gün görmüyende

(Sırıtarak kucaklaşırlar. O sırada Ferhat cebinden bir paket çıkarır Şirin’e verir.)ŞİRİN - Bu nedir Ferhat? FERHAT – Buna kadın pedi diyorlarmış, bak oku üstüne ne yazıyor.

ŞİRİN – (Paketin sarılı olduğu gazeteyi yırtar, içinden çıkanı sessizce okuyor) Orkid, bununla ata binebilirsin, top oynayabilirsin, çok rahat edersin. (Ferhat’a döner) Benim modern sevgilim. Bez bağlamaktan kurtardın beni, yarın gidip kızlara hava atayım bununla. (Sırıtarak sarılıp koklaşmaya devam ederler.)

Page 96: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Işık sahnenin bir köşesinde çömelmiş Mecnun ile Leyla’nın üzerindedir.)MECNUN (Mecnun diğerleri gibi mani dizemiyor, o yüzden Âşık Sabri’den bir iki dörtlük söylüyor.)

Men bilirem seni mana vermezler Hele behliyersen ay günü gara Sen bilersen menüm derdim az döğül Bir de ehliyersen ay günü gara

LEYLA - (Leyla da Âşık Sabri’den bir iki dörtlükle cevap verir. )

Sen de meni kimi sevda derdinnen Her gün ağlıyırsan ay günü gara Abu revan olmuş çeşmimin yaşı Coşuf çağlıyırsan ay günü gara

MECNUN - O cavan vahtımnan seni görmüştüm İncitmiştim hetirini gırmıştım Sahla diye bir yediyar vermiştim Hele sahlıyersen ay günü gara

LEYLA - Ne zaman ki sevdin sevaf elledin Sanki beytullahı tavaf elledin Yandırdın gönlümü kevaf elledin Hele dağlıyırsan ay günü gara

MECNUN - Yandım sana âşık olannan sora Arzum gıyamata galannan sora Yazık bu mejnunun ölennen sora Geler yohluyarsan ay günü gara

LEYLA - (Leyla’nın gözleri dolar, Mecnun’a kızarak) Hayır söyle Mecnun’um, ne o öyle ölümden falan söz etmek.MECNUN - Tamam, tamam ( Kucaklaşırlar. Sahne kararır.)

Page 97: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SUBAR DAĞI EFSANESİ(İkinci Perde)

(Sahne aydınlandığında kızlar elerlinde çamaşır dolu leğenle sahnede yürümektedir.)

AKSAKAL – (Elinde asası, tepeden tırnağa kefen gibi beyaz bir elbise, sakalları göbeğine kadar uzamış bu aksakallı yaşlı adam kızlara doğru bir iki adım atınca kızlar korkup çamaşır dövdükleri sopaları ellerine alıp kılıç gibi tutarak, savunma pozisyonuna geçerler.). Korkmayın kızlar, benden korkmayın, ben ermişim, günlerdir sizi gözlüyorum, o çobanlarla kırıştırıyorsunuz ama onlardan size hayır gelmez, sizi uyarmak için geldim. Bu benim ermişlik görevimdir. Siz asıl onlardan korkun, başınıza gelmedik bela bırakmayacaklar. (Kızlar adama kızgın bir şekilde bakarlar.) ASLI - Yürü git be moruk, senin gibi ermiş mi olur, ermiş dediğin sevenleri kavuşturur. AKSAKAL - Ben sizin bildiğiniz ermişlerden değilim, ezberlerinizi bozacağım. (Kızlar ellerindeki sopalarla adamı kovalamak için üstüne yürürler, aksakal geri geri giderek duvara yaslanır ve üzerine sopayla gelen kızlara asasını sallamaya başlar. O sırada Fiyu fiyu şeklinde ıslık sesleri ile birlikte çobanlar sahneye gelir. Hiçbir şey sorup soruşturmadan sırtını duvara yaslamış olan aksakala ellerindeki kamçılarla vurmaya başlarlar.) Durun yapmayın. (Çobanlar vurmaya devam ederler. Aksakal ayaklarının dibine yığılıp kalır.)KAMBER - (Kızlara) Bu moruk size bir şey yaptı mı? ARZU – (Sırıtarak) Bir şey yapacak hali mi var ki. (Hep birlikte gülüşürler.) Ama bu çobanlardan size yar olmaz, hem sizin hem de kendi başlarını yakacaklar, o yüzden bu sevdadan vazgeçin dedi. (Çobanlar, hoşlarına gitmeyen bu sözleri söyledi diye daha bir hiddetlenip tekrar üstüne yürürler, aksakal yerinden asasına tutunarak doğrulmuş ve uzaklaşmaya

Page 98: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

başlamıştır. Bu kez çobanlar aksakalın arkasından alaycı bir şekilde maniler dizmeye başlıyorlar.)

ÇOBANLAR - İncisende sözün düzünü diyejih Ecaip heyvannara benziyirsen

KEREM - Ağzını da afiyete açıf gelifsen Gözderin gene portdatıf gelifsen Sanki cehennemden gaçıf gelifsen Cinnere gokgannara benziyirsen Ecayip heyvannara benziyersen

KAMBER - Ay kişi ezilif, bükülörsen Yarpah kimi dallardan tökülörsen Çürüh ipsen hemen de sökülörsen Lestihsiz tumanlara benziyersen Ecayip heyvannara benziyersen

FERHAT - Sakgal goyuf iş görörem sanersen Sevennerin arasına girersen İndi bele sürüne sürüne gedersen Gara soğulcannara benziyersen Ecayip heyvannara benziyersen

MECNUN - Senin başın bedende işgencedi Gırahdan bahanlara eylencedi Boynun böyük bedeninse incedi Nahışdı fincannara benziyersen Ecayip heyvannara benziyersen

AKSAKAL – (Çobanların hem dövmelerine hem de böyle alay etmelerine çok sinirlenir.) Siz görürsünüz, siz görürsünüz. (Diye diye söylenerek uzaklaşır. Kızlar da aynen çobanlar gibi maniler dizerek eğlenmeye devam ederler.)

ASLI - Ne varsa üstüme mırıllıyersen Sanki pas tutufsan cırıllıyersen

Page 99: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Sesin de çıhmer ki hırıllıyersen Ceyn gezen tarzannara benziyersen Ecayip heyvannara benziyersen

ARZU - Samanlıhta senin olmor ki tayın Gedif de bir halın galıf vayvayın Aşşağıya doğru süzülüf suyun Siydiyhli yorğannara benziyersen Ecayip heyvannara benziyirsen

ŞİRİN - Ferhat vurdu gollarını garartdı Kerem vurdu üreyini daraltdı Gember vurdu gözderini morartdı Solmuş patlıcannara benziyirsen Ecayip heyvannara benziyirsen

LEYLA - Özüne yol elledin ovayı dağı Nasıl da gaçersen yedin dayağı Ay kişi unuttun burda papağı Gapahsız gazannara benziyersen Ecayip heyvannara benziyersen

AKSAKAL – (Aksakal bu manileri duydukça daha da sinirlenir, sanki enerji içeceği içmiş gibi bir hışımla geri dönerek âşıkların yanına gelir.) Sizi hiç gülmeyesiniz, bahtınız hep kara olsun. (diye beddua ederek asasıyla çobanlara bunlara vurmaya başlar. Sopayı yiyen çobanlar arkalarına bile bakmadan kaçarlar. Aksakal kızlara döner.) Haram olsun babanızın size yedirdiği ekmek, haydi ermiş olduğuma inanmadınız, yaşlılara böyle mi davranılır? Bakın sopayı yiyince sizi nasıl bırakıp kaçtılar. Ben size boşuna mı dedim bunlardan size hayır gelmez. Neyse artık kendiniz ettiniz kendiniz bulacaksınız. Ben de sizi birbirinize yar edersem bana da ermiş demesinler, ermemiş desinler, ne derlerse desinler. Siz şimdi görürsünüz. (Bağırarak) Muhtaaaaaar, Balabeeeeey, gel hele gel.

Page 100: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

LEYLA – Kurbanın olayım yapma ermişim, çağırma babamı, öldürür beni.AKSAKAL – Artık bana değil, babana yalvar. (Muhtar Aksakal’ın yanına gelir.)MUHTAR BALABEY – Ne var amca, niye çağırdın beni, kimsin sen?AKSAKAL – Benim kim olduğumu boşver sen. Bu kızlar var ya, bu kızlar, dereye çamaşır yıkama ayağına yatıp çobanlarla kırıştırıyorlar. MUHTAR BALABEY – Neeeeeee, vay şırfıntılar (Kızgın bir halde kızı Leyla’nın üzerine yürür, kızların hepsi çamaşır leğenlerini bırakıp kaçar. Muhtar Balabey Aksakal’a döner) Ne yapalım dede, de hele? AKSAKAL - Kızları artık dereye göndermeyin. Ama bu çobanları da kızlardan el çekmesi için iyi bir pataklamak gerek. Siz kızların elbiselerini giyip dereye gidiyormuş gibi yapın, onlar sizi görünce mutlaka yanınıza gelecekler, o zaman bir güzel döversiniz. MUHTAR BALABEY – Bak bu iyi fikir. (Kızların çamaşır leğenlerini karıştırır ve entari hırka bulurlar.) Hadi Mirza, Yusuf, şunları giyin. Üç kişiyiz dede, bunu da sen giy dört olalım. (Aksakal’ a da bir hırka ve etek verir ve hep birlikte duvar dibinde giyinirler.) YUSUF – Muhtar amca kadınlık sana hiç yakışmıyor ama Mirza abi süper olmuş (Gülüşürler)MİRZA – Saçma saçma konuşma. (Yusuf ve diğeri de kıyafeti giyer. Kızların leğenlerini de kollarının altına alıp sahnede tur atmaya başlarlar. Çobanlar kızların adını söyleyerek ağır çekimle sahneye gelirler. Gelir gelmez kızların elbiselerini giyen aksakal, muhtar ve korucuların hışmına uğrarlar.) MUHTAR BALABEY – (Bir yandan rastgele vurur bir yandan konuşur.) Demek Leyla ha, al sana Leyla, al sana Arzu, al sana Şirin, al sana Aslı. Vurun ulan bu şerefsizlere. Daha hızlı vurun. Bir daha kızların adlarını bile ağızlarına almayacaklarına tövbe edinceye kadar vurun. (Mirza, Yusuf ve Aksakal çobanlara

Page 101: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

vurmaktadır. Çobanlar ah, of, yandım anam çığlıkları atarlar.) Bir daha yaklaşacak mısınız ulan kızlara?ÇOBANLAR – Tövbe Muhtar amca, tövbe.MUHTAR BALABEY – Defolun gidin şimdi. (Koruculara döner) Sizin de gözünüz kulağınız açık olsun. Bu serseriler bir densizlik etmesin. (Birlikte sahneyi terk ederler. Çobanlar yığılıp kalmıştır oldukları yerde. Aksakal üstündeki kız elbiselerini çıkarıp bunlara yaklaşır.)AKSAKAL - Hele bunlar sizin iyi günlerinizdir, daha göreceksiniz başınıza neler getireceğim. (der ve asasıyla hepsine birer tane vurur. Sahne karartılır.) (Sahne aydınlandığında Aksakal kendi kendine konuşmaktadır.)AKSAKAL – Böyle iyi olmadı ya, canım sıkılmaya başladı. Muhtar Balabey kızların dışarı çıkmalarını yasakladı. Çobanların gözü derede kaldı. Ne görüşebiliyorlar ne de haberleşebiliyorlar. Bunlara bir iyilik yapayım ben. Böylece can sıkıntısından da kurtulurum belki. (Islık çalar, çobanlar sahneye gelir.) Kızlar kara sevda hastalığına yakalanır, günden güne eriyorlar, siz de sürülerin peşinde sersem sersem dolanıyorsunuz. Sevda böyle bir şey işte. KAMBER - Hayvanlar koruya girmiş, kurt kapmış, umurumuzda olmadı hiç. Her defasında koruculardan dayak yedik, ama canımız hiç acımadı. FERHAT - Hangi ağrı kalp ağrısından daha beterdir ki? AKSAKAL – Tamam duygu sömürüsü yapmayın. Mektup yazın, kızlara götüreyim, biraz da size postacılık yapayım. KEREM – Doğru mu söylüyorsun dedem can? Gerçekten yapacak mısın postacılığı, yoksa kafa mı buluyorsun bizimle?AKSAKAL – Ermişin ağzınnan laf bir kere çıkar.MECNUN – Biz seni yanlış tanıdık. İncittik. Hepimiz adına özür diliyorum senden can dedem. Bizi affet.

Page 102: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

AKSAKAL – Tamam, hadi yazmaya başlayın, fikrimi değiştirmeden.(Aksakal küçük bir not defteri çıkarıp çabanlara birer sayfa koparıp kalemle birlikte verir.) Bakın tedarikli gelmişim sırf sizin için. (Çobanlar kağıtlara yazmaya başlar.) Hadi çabuk olun destan yazmayın. (Çobanlar kağıtları katlayıp Aksakal’a verirler. Aksakal sahneyi terk eder.)KAMBER – Ne yazdınız, hele söylesenize?KEREM – Sen başla o zaman.

KAMBER - Çiçekler ekmişem dost bahçasına Tiken mana galsın gül senin olsun Şirinnik doldurdum his bohçasına Arı mana galsın bal senin olsun

Ağ göyerçin seni gönlüme aldım Genedine renk renk umut bağladım Sonunda uçurtdum yad ele saldım Hesret mana galsın yol senin olsun

FERHAT - Umut yollarında sen ol yeriyen Mutluluk dalıncak meni sürüyen Güneşte sararıf suda çürüyen Yarpak mana galsın dal senin olsun

KEREM - Başına yapem men yıldızdardan taç Yeter ki gelbini birce mana aç Üzüme dolansın o gapgara saç Zülüf mana galsın tel senin olsun

MECNUN - Gülüşün yayılsın hep gülsün üzün Mutluluknan mest ol yok olsun hüzün Üreğime tüşer senin her sözün Ağız mana galsın dil senin olsun

AKSAKAL – (Elinde dört ayrı kağıt ile sahnede görünür.) Postacı geldiiii. Hadi gene iyisiniz. Alın mektuplarınızı. Sararıp samana, incelip ipliğe dönen

Page 103: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

kızların, mektupları aldıklarında yüzleri çiçek açtı. Çünkü kızların iyileşmesi onları çok sevindirir. Baba yüreği işte. O ki kızlar çobanları, çobanlar da kızları böylesine seviyor, gelip istesinler, çocukları evlendirelim dedi Muhtar. (Çobanlar mektup okumaya dalmışlar, Aksakal’ı duymazlar.) Heeeey size diyorum. Neyse okuyun mektuplarınızı. KAMBER – Bakın Arzu’m ne yazmış. Geyfeler içilif fallar bakılıf Gözel üreğine aklım takılıf Sevgiliye gider ucu yakılıf Name mana galsın pul senin olsun

FERHAT – Şirin’im canım benim, döktürmüş. Aşkın tuşu bile yahşıymış meğer Sevgiliye yaşlar tökmeye değer Sarılarsan bir gün sıkıca eğer Beden mana galsın gol senin olsun

KEREM – Aslı onlardan geri mi kalır, şu sözlere bakın hele Mutluluğu mana sensin sağlıyan Menem daldeylerde sensiz ağlıyan Gaynağından akıf sana çağlıyan Dere mana galsın göl senin olsun

MECNUN – Leyla’m da az değilmiş ha. Gözlerin ruhuma ışıklar saçsın Bulutlar değmesin gönlün gül açsın Sen çöl ortasına gelen baharsın Ataş mana kalsın yel senin olsun

AKSAKAL – Hey gençler, size diyorum, Muhtar diyorum, çocukları evlendirelim diyor, ama duymuyorsunuz ki asıl haberi.FERHAT – Ermiş dede, can dede, gidelim kızları bize sen iste. (Aksakal düşünür.)

Page 104: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KAMBER – Hadi kabul et can dede, elini ayağını öpeyim. (Eteğini öpmeye çalışır.)MECNUN – Artık bizi de affettiğini göster can dede. KEREM – En büyük dede, bizim dede, en büyük dede, bizim dede (Çobanlar Aksakal’ı omuzlarına alır.)AKSAKAL – Tamam, tamam, indirin, atıp tuttukça içim dışıma çıktı, indirin yere. Gidip isteyeyim kızları size. (Mani söylemeye başlarlar.)

Pitmer ki dünyada yaşam telaşı Her yere yetişmek elliyer şaşı Damcı damcı iner sevinç gözyaşı Yağış mana galsın sel senin olsun

KAMBER - Gulak versen indi menim sözüne Herkes bir tek ister neyler düzine Bilirik ki sevgi böyük hazine Dünya mana kalsın mal senin olsun

FERHAT - Başında beklerem yar yukularda Hayalim buluşmak o kuytularda Bir gün galır isek azgın sularda Kürek mana kalsın sal senin olsun

KEREM - İsterem aşımı sennen bölem men Sensizlik yerine bırak ölem men Aşkın garşısında garip kölen men Ağa mana kalsın gul senin olsun

MECNUN - Güneş bezen gara bezen turuncu Garannık gecede gezer soyguncu Hayat bir senaryo bizler oyuncu Dram mana galsın rol senin olsun

(Islık çala çala sahneyi terk ederler. Sahne kararır. Sahne aydınlatıldığında, birkaç sandalye konulmuştur. Muhtar Balabey, Korucular ve birkaç kişi oturmaktadır.)

Page 105: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUHTAR BALABEY – (Oturduğu yerden ayağa kalkar kendisine yaklaşan Aksakal’a) Hoş geldin dede can. (Çobanlara da hoş geldin der, sandalye gösterir.) Sen böyle buyur dede can (Aksakal’ı baş köşeye oturtur, kendisi de yanına oturur. Herkes bir birine hoş geldin dedikten sonra Aksakal konuşmaya başlar.)AKSAKAL – Sayın Muhtar, değerli azalar, çok sevgili kız babaları ve muhterem köy halkı. Sözlerime başlamadan evvel hepinizi en kalbi duygularımla ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Sebebi ziyaretimize gelince, çoban oğullarımız kızlarınızı sevmiş, kızlar da oğullarımıza karşı boş değiller. Biz de Allahın emri peygamberin kavli ile Aslı’yı Kerem’e, Arzu’yu Kamber’e, Leyla’yı Mecnun’a, Şirin’i Ferhat’a istiyoruz.MUHTAR BALABEY – O ki kızlar oğlanları, oğlanlar da kızları seviyor, ben de tüm kız babalarının bana verdiği vekalete dayanarak..(Muhtar Balabey sözünü bitirmeden, Aksakal Muhtar’in kulağına fısıldamaya başlar.)AKSAKAL - Bu kızları oğlanlara vereceksin ama, hele bir düşün, bu oğlanlar kızları gerçekten seviyorlar mı? Yarı yolda bırakmayacakları ne malum? Bir koyunu bile güdemiyorlar. Her gün koruculardan dayak yiyorlar. Kızları vermeden önce bir şart koş. Subar Dağından köye su getirebilirlerse ver kızları. Böyle bir şartın yerine getirilmesi oğlanların kendilerine güvenlerini de sağlar ve köy de susuzluktan kurtulur üstelik. MUHTAR BALABEY – (Aksakal’ın duyacağı şekilde kulağına fısıldar.) Vallahi doğru söylüyorsun. Köyün içinde su olmadığından, köylü suyu köyün yanından akan dereden alıyor. Ben de seçim zamanı köye su getireceğim diye vaatde bulunmuştum. Böylece hem köy suya kavuşur, hem de ben vaadimi yerine getirmiş olurum. Hay aklınla bin yaşa. (Sonra herkesin duyacağı şekilde Aksakal’a söyler.) O ki kızlar oğlanları, oğlanlar da kızları seviyor, bizlere de hayırlı olsun

Page 106: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

demek düşer. Ancak bir şartımız var. (Çobanlar hiç hesapta olmayan bu şartı merak etmeye başlar. Birbirlerinin yüzüne bakar.) AKSAKAL - Hayırdır muhtar, altın zincir gümüş kemer dikiş nakış makinesi mi, başlık falan mı isteyeceksin, bu şart da nerden çıktı? (Çaktırmadan Muhtara göz kırpar.) MUHTAR BALABEY - Eee kız almak kolay mı, bedava mı vereceğiz? Şartım şudur, oğlanlar Subar Dağından köye su getirirlerse kızları alacaklar. Biz de çobanların kızları gerçekten sevip sevmediğini anlayacağız.AKSAKAL - Muhtar sen deli misin, Subar Dağından da su gelir mi? Sen desene biz kızları vermiyoruz. Subar Dağı öyle bir dağ ki, yüksekliği ben diyeyim yüz metre, siz deyin bin metre, ben diyeyim üç bin metre, siz deyin beş bin metre, ben diyeyim sekiz bin metre, siz deyin, neyse siz demeyin uzatmayalım, dağ çok yüksek bir dağ. Dağın içinde sanki bir ateş var ve hiç sönmüyor. Yel estiğinde sanki dağ küllerini köye üflüyor. Biliyorum köyde kullandığınız, suyu aldığınız derenin kaynağı da Subar Dağında. Su hep sıcak akar. Soğutulmadan içilmez. Ama sen oğlanları resmen ölüme yolluyorsun. Gidip de dönen oldu mu hiç Subar Dağından? MUHTAR BALABEY - Subar Dağının sadece bir yerinde soğuk su var, ama o da dereye karışıyor. AKSAKAL - Subar Dağındaki soğuk suyun kaynağına da hiç kimse ulaşamamış, dağın yarısına geldiklerinde yanarak ölüyorlarmış. Yapma Muhtar, vazgeç bu şartından. MUHTAR BALABEY - İşinize gelirse, aha Subar Dağı, aha kızlar. Getirsinler suyu, alsınlar kızları. (der ve kalkar, beraberindekilerle sahneyi terk eder. Subar Dağından su getirme şartından dolayı keyfi kaçan çobanlar bir birlerine mal mal bakarlar.)AKSAKAL – (Aksakallı yaşlı adam yanlarına gelip pis pis sırıtarak) Bunlar iyi günlerinizdir, daha başınıza

Page 107: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

neler getireceğim siz görürsünüz demiştim değil mi size? (diyerek mani dizer ve çobanlar da karşılık verir.)

AKSAKAL - Siz mana moruk dediniz O zaman pohu yediniz İndi eyeğime geldiniz Sizi yığvalı garalar

Biriniz heyvan dediniz Biriniz Tarzan dediniz Biriniz yorgan dediniz Sizi yığvalı garalar

KEREM - Hardan bilek erifsen sen Dağdan gülü derifsen sen Çulu burya serifsen sen Biz ettik sen etme dede

KAMBER - Baktık yanıldık halına Düştük hamımız dalına Gurvan olom sakgalına Biz ettik sen etme dede FERHAT - Meyva doluşsun bağına Tüştük senin duzağına Yollama Subar dağına Biz ettik sen etme dede

MECNUN - Biz cahalık sen affeyle Kini nefreti defelle Nökerin olak kefele Biz ettik sen etme dede

AKSAKAL - Görünüşe aldanız Meni mütürüf sandınız Affetmem artık yandınız Sizi yığvalı garalar

Page 108: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Mani bittiğinde kötü adamlar gibi kötü kahkahalar atarak sahneyi terk eder. Çobanlar arkalarından bakakalırlar.) MECNUN – Bu kenarımın ermişinin dine imana geleceği yok. Nuh diyor bir kere peygamber demiyor. Ben gidiyorum Subar Dağından su getireceğim. Leyla’sız kalıp öleceğime suya gider ölürüm daha iyi. Hiç olmazsa aşk yolunda öldü derler, ileride efsane olurum. KAMBER - Mecnun gitme. Yapma, etme. Subar Dağının yarısından sonrası çöldür, küldür. Kendini ateşe atma. Bekleyelim hele. Belki ya bu moruk ya da muhtar dine imana gelir.MECNUN – Hakkınızı helal edin. Leyla’ma da gelip onu alacağımı söyleyin. (Sahneyi terk eder.)FERHAT – Mecnun, gitmeee, (Mecnun gittikten sonra Leyla sahnede görünür.)LEYLA – Mecnun nerde? KEREM – Seni alabilmek için Subar Dağına su getirmeye gitti. LEYLA – Mecnun nun nun nun, Meec nun nun nun (Ağır çekimle sahnenin diğer ucuna çobanlara doğru koşar. Leyla’nın elbisesinin altında balon vardır. Koşarken seyirciye göstermeden balonu şişirir. Sahnenin diğer tarafından da Muhtar Balabey koşarak sahneye girer.MUHTAR BALABEY – (Sahnenin ortasında durur.) Leylaaaa, kızım, nereye gidiyorsun, dur, gitmeeee..(Aksakal sahnede görünür. Muhtarın yanına gelir.)AKSAKAL - Mecnun Leyla’nın gazozuna hap koyup, uyutup gebe bıraktı. Namusunu temizlemen gerek. Eğer duyulursa rezil olursun valla. MUHTAR BALABEY – (Leyla’nın karnını şiş görünce) Demek daha evlenmeden bir de aganigi yaptın he kaltak. Sen adlı kızım yok benim artık. (Yerden bir taş alır Leyla’ya fırlatır. Leyla yere yığılır.)LEYLA – O ki Mecnun’um gitti. Ben onsuz ha yaşamışım ha yaşamamışım. Baba biraz büyük taş at

Page 109: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

tez öleyim. (Muhtar bir taş daha atar ve Leyla hayata gözlerini yumar. Muhtar Balabey sahneyi terk eder. Aksakal saklanır. Çobanlar bir süre Leyla’nın başında bekler. Ferhat ile Kamber biri Leylanın ellerinden biri ayaklarından tutarak, sahneyi terk ederler.) KEREM - Bizim de sonumuz böyle mi olacak? (O sırada Aksakal Kerem’in yanına gelir.)AKSAKAL - Üzüldüm şimdi bak. Yeter size verdiğim ders. Artık mutlu olmanız için çaba göstereceğim. Affediyorum hepinizi. Git kızı kaçır, yoksa sizin de sonunuz Mecnun ve Leyla gibi olacak.KEREM - Nasıl kaçırayım? AKSAKAL - Bu gece herkes ölü evinde olacak, ben Aslı’ya söylerim, o fırsattan yararlanıp dışarı çıkar, sen de alır gidersin. Gece uzak bir yere gitmeyin. Korucu Mirza’nın ot yığınına saklanın, onlar sizi başka yerlerde, komşu köylerde falan arayacaklar nasıl olsa. Böylece sen de o arada Leyla’yı…(Mecnun’un koluna hafifçe dokunarak) Seni hınzır seni, hoşuna gitti değil mi KEREM – Tamam, aklıma yattı. Allah senden razı olsun. Ben gideyim hazırlık yapayım. (Sahneyi terk eder.)AKSAKAL – (Bir süre Kerem’in ardından bakar.) Seni yandırıp kül etmesem ben de ermiş değilim. (O sırada Kamber sahneye gelir. Üzgündür.) Üzülme Kamber, sana yardım edeceğim, Arzu’yu kaçır. Çek git buralardan. Yoksa sonunuz Mecnun ve Leyla gibi olacak.KAMBER – (Heyecanlanır, hem sevinir hem şaşırır.) Nasıl kaçırayım, dedem, ermişim? AKSAKAL - Bak Ramiz’in dükkânı daha kapanmamış, git bir şişe ispirto al, korucu Mirzanın ot yığınına serp. Ama sen yakma, senden bilmesinler. Bir iki çocuk bul onlara sigara ver gitsin ot yığınının dibinde içsinler, o sırada ot yığınında yangın çıkar. Millet yangını söndürmekle meşgul olunca sizi unuturlar, sen de Arzu’yu alır kaçarsın. Subar Dağına doğru kaçın ki, oraya bakmayı kimse akıl edemez. Ama siz de dağa

Page 110: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

fazla çıkmayın, küle dönmeyin. El ayak çekildikten sonra başka yere gidersiniz. KAMBER – Harika bir plan bu dedem, can dedem (Ellerine sarılır öper. Hoplayıp zıplayarak sahneyi terk eder. Sahne kararır ve aydınlanır.)KORUCU YUSUF – (Cenaze evine doğru koşar ve bağırır.) Mirza abi, Mirza abi, senin ot yığının yanıyooooooor. (Kalabalık bir grup sahnede görülür. Kiminin elinde kürek, kiminin kazma, kiminin elinde kova vardır. Yangını söndürme çabası içindedirler.) KORUCU MİRZA – Eyvaaaaah, su getirin itfaiye çağırın, orman kurtarmaya, jandarmaya haber salın, yardıma gelsinler. Rızkım yanıyor, (O sırada Kamber Arzu’yu alıp sahnenin diğer tarafından sahneyi terk eder. Aksakal ise Mirza’nın yanına yaklaşır.)AKSAKAL - Otunu Kamber yaktı, Arzu’yu da alıp Subar Dağına doğru gitti. İnanmıyorsan Ramiz’e sor, ispirtoyu ondan aldı. KORUCU MİRZA – Yaktın beni Kambeeeeer, geberteceğim seni. (Bağıra çağıra omzunda tüfeğiyle Kamber ile Arzu’nun peşine düşmek üzere sahneyi terk eder. Kısa bir süre sonra birkaç el silah sesi duyulur. Herkes silah sesinin geldiği tarafa yönelir. Korucu Mirza, bir eliyle Kamber’i, bir eliyle Arzu’yu tutmuş halde sahneye döner. Kamber ile Arzu’nun yüzleri kan içerisindedir. Sahneye girdikleri anda sendeleyerek yere yığılırlar.) Otumu Kamber yakmış, otumu Kamber yakmış. KORUCU YUSUF – (Sahnenin arkasından çığlık çığlığa bağırır.) Yanmış bunlar, yanmış, yanmış. (Kucağında önce Aslı’yı sonra Kerem’i getirip Arzu ile Kamber’in yanına uzatır.) Fonda çığlıklar ağıtlar yükselir.) AKSAKAL – (Bu gördüğü manzaraya kendisi de çok üzülüyor.) Kötülüğü de abarttım sanırım. Çok ah aldım. Günah işledim. Neyse şimdi telafi ederim. (Ferhat’ı yanına çağırır.) Ferhat, Ferhat gel buraya. (Ferhat üzgün bir halde yaklaşır.) Ferhat, Subar Dağından su

Page 111: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

getirmek her babayiğidin harcı değil. Ama ben sana yardım edeceğim. Şehre git, belediyeden kepçe getir, Subar Dağından suyu getir, Şirin’i al.” FERHAT – (Anlamsızca bakar ve sorar.) Belediye nedir, kepçe nedir?AKSAKAL – (Ferhat’in kolundan tutar) Gel gidelim, bu işi halledelim. (Sahneyi terk ederler. Sahne karartılır.)AKSAKAL – (Sesi fondan duyulur.) Sayın Başkan, Ferhat’in senden bir isteği var.BAŞKAN – (Ses fondan duyulur.) Buyursun can dedem, bizler istekleri yerine getirmek için burada değil miyiz. FERHAT – (Sesi fondan duyulur.) Subar Dağından su getireceğim, ama bir adamın becereceği iş değil, kepçe verin o suyu getireyim. Otlarımız yandı, Kerem yandı kül oldu, Mecnun çöllerde kayboldu, o dağ kaç can aldı bir bilsen. Artık can vermeyelim.BAŞKAN – Su Müdürü, tez ne kadar kepçe varsa verin Ferhat’a. Subar Dağından kanal açıp getirsin suyu. Bu çılgın bir proje komşu köylere de örnek olur. FERHAT – Sağol başkanım. Huzurunuzda yemin ediyorum, suyu getirmeden köye dönmeyeceğim. AKSAKAL – (Sesi fondan duyulur.) Allah yardımcın olsun. FERHAT – (Sahne aydınlandığında, sakalları uzamış bir halde sahnenin bir köşesinde sandalyede oturmaktadır. Kucağında bir bebek vardır. Işık Ferhat’ın üzerine getirilir. Ferhat maniyi söylemeye başlar. Aksakal yavaş yavaş Ferhat’a doğru yaklaşır.)

Aslı bir örtüye büründü getdi Sevdi heç gülmedi süründü getti Bir düş kimi geldi göründü getdi Kerem’nen ayıran sizi gahrolun

Leyla’nın garaydı gözleri gaşı Bağrıma endirdi bir gara taşı

Page 112: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Dinmez heç kimsenin gözünün yaşı Mejnun’nan ayıran sizi gahrolun

Arzu gençliğine yeni başladı Eşgi için mutluluğu düşledi İçten sevdi diye suç mu işledi Gember’den ayıran sizi gahrolun

Şirin’in belini her sarışımda Nolar hep gül diye yalvarışımda İndi mennen uzak duror garşımda Ferhat’dan ayıran sizi gahrolun

AKSAKAL – Ne oldu Ferhat sana böyle? Yemeden içmeden kesilmişsin, maniler söyleyip duruyorsun? Kafayı mı yedin?FERHAT – Ben kafayı yemeyeyim de kim yesin can dedem. Kanalı açıp suyu köye getirmem iki seneyi buldu. Ama gel görün ki, Muhtar Balabey Şirin’i köyün korucusu Yusuf’a vermiş. Beni de baş azanın kızı Züleyha ile evlendirdiler. Aşk yolunda ölen arkadaşlarımızın mezarlarını ziyaret ederken görürdüm Şirin’i. Onun da yüzü hiç gülmüyordu. Ancak ne Ferhat’ın ne de Şirin’in yüzü hiç gülmüyor. Epeydir mezarlığa da gelmiyordu Şirin. Gebeymiş meğer. Duydum bir oğlu olmuş. Benim bir kızım oldu. AKSAKAL – Yapma ya, üzüldüm bak şimdi. O kadar da uğraştık. Ama kaderin de önüne geçilemiyor işte. FERHAT - Acaba Şirin oğluna ne isim koyacak? Ben kızıma ne isim koyayım? Her birimizin üç arkadaşı vardı. Hangisini koysak diğerlerinin hatırasına ayıp etmiş olacağız. Acaba üç isim koyma geleneğini mi başlatsak? (Şirin kucağında bir bebekle sahneye gelir. Aksakal son kez. önce Şirin’in kulağına, sonra koşarak diğer taraftaki Ferhat’ın kulağına bir şeyler fısıldar)ŞİRİN – (Işık Şirin’in üzerinde olur. Şirin bebeğe bakarak) Oğlum, bebeğim, senin adın Tahir, senin adın Tahir, senin adın Tahir.

Page 113: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FERHAT – (Işık Ferhat’in üzerine getirilir.) Kızım, meleğim, senin adın Zühre, senin adın Zühre, senin adın Zühre. (Oyuncular Tahir ile Zühre şiirinden birer dize söyleyerek selama çıkarlar.)AKSAKAL - Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da, FERHAT - Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. ŞİRİN - Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte, Yani yürekte..KORUCU MİRZA - Meselâ bir barikatta dövüşerek, KORUCU YUSUF - Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken, MUHTAR BALABEY - Meselâ denerken damarlarında bir serumu, Ölmek ayıp olur mu?MECNUN - Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da, LEYLA - Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.KEREM - Seversin dünyayı doludizgin, ASLI - Ama o bunun farkında değildir. MUHTAR BALABEY - Ayrılmak istemezsin dünyadan KORUCU MİRZA - Ama o senden ayrılacak. KORUCU YUSUF - Yani sen elmayı seviyorsun diye ARZU - Elmanın da seni sevmesi şart mı? KAMBER - Yani Tahir Zühre sevmeseydi artık, Yahut hiç sevmeseydi, AKSAKAL - Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?HEP BİRLİKTE - Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,  Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...

S O N

ŞİNANAY 0yun 2 Perde

Page 114: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Kişiler Yargage (50 yaşlarında) Papa Nerte (60 yaşlarında) Sonkişot (30 yaşlarında) Bobinhud (30 yaşlarında) Maria (30 yaşlarında) Şebboy (25yaşlarında) Nevman (30 yaşlarında) Settar (30 yaşlarında) Şerif (40 yaşlarında) Büyük Şef (60 yaşlarında) Pastör (60 yaşlarında)Şövalye (30 yaşlarında)

Dekor : Sahne arka tarafa doğru ikiye bölünmüştür Bir tarafı mahkeme kürsüsü, hemen yanında cezaevi parmaklıkları bulunmaktadır. Sahnenin diğer tarafı ise bar görünümünde ve birkaç masa sandalye bulunmaktadır. Mahkeme görüntüsünde olan kısma “KANUN ÇALAR ADALET OYNAR”, bar görüntüsü olan kısma ise “MARİA’NIN BABASININ YERİ” levhaları asılmıştır.

Aksesuar : Bar malzemeleri, mahkeme için daktilo.

Kostüm : Yargıç ve Papaz cüppeleri, şerif ve şövalye kıyafeti ile normal günlük kıyafetler.

ŞİNANAY(Birinci Perde)

Page 115: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Perde açıldığında, Yargage kürsüde, önünde katibe görünür. Şerif ve tutukladıkları Yargagenin karşısına dizilmişlerdir. Işık sahnenin mahkeme tarafını aydınlatmaktadır.)YARGAGE - Ne oldu Şerif, nedir bunların suçu? ŞERİF - Sayın Yargage, Bunları Settar'ı kovalarken yakaladım. Bağırıp çağırarak asayişi bozup, ahalinin huzurunu kaçırıyorlardı. Ben de hepsini topladım size getirdim. YARGAGE - Anlatın bakayım, nedir derdiniz? BÜYÜK ŞEF - (Settar'ı göstererek) Bu adam benim ördeğimi iç etti Sayın Yargage, davacıyım.YARGAGE - (Settar'a sorar) Ne yaptın adamın ördeğini? SETTAR - (Ellerini iki yana açarak) Ördek uçtu Sayın Yargage YARGAGE - (Kara kaplı defterini açmış.) Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil. Bu yüzden Settar'ın beraatine karar verilmiştir. Sıradaki... PASTÖR - (Settar'ı göstererek) Bu adam benim gözümü çıkardı YARGAGE - (Kara kaplı defterden bir madde bulmuş) 'Her kim, bir başkasının iki gözünü çıkarırsa, onun da tek gözü çıkarılacak. Şimdi Settar senin diğer gözünü de çıkaracak ceza olarak bizde onun bir gözünü çıkaracağız PASTÖR - (Oldukça şaşkın bir halde) Hadi ya...Ben davacı olmaktan vazgeçiyorum. YARGAGE - Davacı davasından vazgeçtiği için Settar'ın bu davadan da beraatine karar veriyorum. Sıradaki... BOBİNHUD - (Settar'ı göstererek) Bu adam sevgilimin üstüne düşüp çocuğunu düşürmesine sebep olmuştur. Davacıyım. YARGAGE - (Kara kaplı defterini açmış, biraz sayfalarını karıştırmış) Tamam, sevgilini vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.

Page 116: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

BOBİNHUD - Hadi canım, öyle şey mi olur. Ben davamdan vazgeçiyorum. YARGAGE - Davacı davasından vazgeçtiği için Settar'ın bu davadan da beraatine karar veriyorum. (Nevman'a döner) Sen şikayetin nedir? NEVMAN - (Ellerini açmış) Ne diyeyim Sayın Yargage, 'Adaletinle bin yaşa sen, emi! . YARGAGE - Dava sonuçlanmıştır. Şikayetçiler dışarı çıksın. Settar sen kal. (Şikayetçiler mahkeme salonunundan ayrılırken Yargage Settar’a döner.Kısık sesle konuşur.) Açık vereceksin diye ödüm koptu, pis hırsız seni. (Sırıtır.) SETTAR – (Kısık sesle) Hırsız ben miyim sen mi? Ördek lezzetli miydi bari?YARGAGE – (Kısık sesle) Çoook lezzetliydi.SETTAR – (Kısık sesle) İnsan bir but ayırırdı ya. YARGAGE – (Kısık sesle) Tamam uzatma. BÜYÜK ŞEF – Benim ördek ne olacak?YARGAGE –Büyütme o kadar. Altı üstü bir ördek. Varsay ki benim gibi bir dostuna ikramda bulundun. (Kalabalık homurdanarak Maria’nın barına doğru yürümekte, Papa Nerte ise mahkemeye gelmektedir.)PAPA NERTE – (Kalabalığa doğru konuşur) Ne o, devesi ölmüş arap gibi asmışsınız suratınızı?NEVMAN - Ördeği yiyen Yargage ise kimi kime şikayet edeceksin.PAPA NERTE – Ne ördeği, hikaye nedir?SONKİŞOT – Gidiyorsun ya yanına, ondan öğrenirsin. (Papa Nerte kalabalığın içinden Şefi de alıp mahkemeye, diğerleri Maria’nın babasının yerine doğru yürürler.)PAPA NERTE – (Yargage’nin yanındadır.) Hayırdır Yargage, nedir bu ördek hikayesi? Millet homurdanarak memnuniyetsizliklerini belirterek gidiyordu. YARGAGE – Güya Settar şefin ördeğini çalmış. Ama kanıt yok. Şef de Settar’ı kovalarken ufak tefek kazalar olmuş.

Page 117: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PAPA NERTE - Hımmm. (Şef’e döner) Bırak bu ördek mördek işlerini gel sen Büyük Şef ol.BÜYÜK ŞEF – Nasıl olacağım? Seçim falan olacak mı?PAPA NERTE – Ne seçimi ya, ben seni kilisenin bana verdiği yetkiye dayanarak Büyük Şef ilan ediyorum. Bak Settar da cin gibi çocuktur. Bunu da danışman yaparız sana. Sence de uygun mudur Sayın Yargage.YARGAGE – Ne demek sayın peder. Sizin sözünüzün üstüne söz mü olur. PAPA NERTE – (Settar’a) Hadi danışman, sen de çık ahaliye duyur. (Işık barı aydınlatmaktadır.) MARİA - (Etrafa çeki düzen vermektedir. İçeriye Sonkisot, Bobinhud ve Şebboy girer. Moralleri bozuktur.) Hoş geldiniz. Hayırdır ne oldu, suratınız mahkeme duvarı gibi? SONKİŞOT - Hoş buldum Maria (hayran hayran bakar ve kendine gelir) Kankam ve Şebboy mahkemeden geliyor. Sen nerden bildin de mahkeme duvarı dedin? BOBİNHUD - (Ağlamakta olan Şebboy’un saçlarını okşayarak) Sorma yenge ya, bebeğimiz gitti ya. Adaletin ağır terazisi Şebboy’umun üstüne düştü bu sefer. Sen ordan bana bir kadeh rakı versene. Şöyle kankamla karşılıklı içip efkar dağıtalım. He, yanında da bolca buz.SONKİŞOT - Bende istiyorum Maria. Kankamın efkarını dağıtmasına ortak olayım. (Bobinhud'a döner) Kanka, sen ne vakit becerdin o işi? BOBİNHUD - (Sonkişot’un kulağına eğilir.) Valla kanka, tam ben de hatırlamıyorum. Hani şu seninle kayışı koparana kadar içtiğimiz akşam, ben onun evine gittiydim ya. Hani sen denize atlıyordun neredeyse, zor zapt etmiştim. İşte o akşam olmuş ne olmuşsa. Şebboy’um çıtırım öyle dediydi kankam ya.SONKİŞOT - Lan kanka az değilmişsin sen de ha. Hiç de elini dillendirmedin. Kaşla göz arası ha..Bebek düştü diye üzülme kanka, nasıl olsa yenisini yaparsınız.

Page 118: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

BOBİNHUD - Yok kanka yook, şimdilik bebek mebek yok. Hele bi evlenelim, bir versin bana Şebboy’um, gönlünü... O zaman düşünürüz. ŞEBBOY - (Şebboy oldukça üzgündür. Salyasını sümüğünü bobininin omzuna silerek ağlamaktadır ve hiç bir kelimesi anlaşılmamaktadır.) Aa aaa amaaaaa ben seni ne ne ne ne üüüüüüüü zorluklarlaann üüüüüü yap.... üüüüüüü yap..üüüüü yapmıştım bebeğim... (Bobinine döner) Hayatımın manitasııı. Gettüüüüü bebemizzzzz. Sev okşa bobinine dola beni. BOBİNHUD - Ah benim sarı çiçeğim, çıtır sevgilim. Ağlama kurban olayım. Şimdi beni de ağlatacaksın. Bidenem, yapıveririz yenisini ya. Sen üzülme yeter ki. Bak sana cibinlikli yatak da alacağım, şu istediğinden. Ağlama çıtırım benim. SONKİŞOT - (Bobinhud'a söylenir) Kanka ya, ağlatma şu güzeller güzeli yengemizi..(Önüne döner ve kısık sesle konuşur) Ah Maria ah. Bizim de olacak mı bir bebemiz? Olsun da varsın düşsün, ah ah.. ŞEBBOY - (Şebboy cilveli gülümsemesiyle) Şıngırdaklarıda olacak mı? Şıngırdayacak mı? BOBİNHUD - Şıngırdama mıııı, hem de en şıngırdaklısından alacağım güzelime. (Şebboy tebessüm eder) Heh şöylee... Bak nasıl da yakışıyor sana gülmek. (Sonkişot’a döner) Ağlatır mıyım kankam ya? Ben ona kıyar mıyım hiç? Ya kanka, bu yenge de biraz ağır mı nedir? İki saattir rakı bekliyoruz. SONKİŞOT - Özel muamele var kanka. En iyi rakıyı getirmek için Türkiye adındaki ülkenin Tekirdağ adındaki şehrine gitmiş olabilir.MARİA - Aaaa bir dakika yaa bi susun. Hepiniz birden konuşuyorsunuz bir şey anlayamıyoruım ben ama arada bir şey anladım, anlamasına daaaa hiç iyi olmadı bu anlamalarım... (İki eli belinde Şebboy’a döner ve sert sert bakar) Şebbiiii, şekerparem sen bu adamdan hamile mi kaldın,? Hııı. (Sonkişot, Maria’nın kolundan tutup kendine çekmeye çalışır) Bi dakika ya Sonkişim.

Page 119: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SONKİŞOT – (Maira’yı çekmeye devam eder) Ama ben seni çok seviyorum Maria. Çok hem de çok çok....(Kankasına döner) Bak gördün mü kanka, bana sonkişim dedi. o da beni seviyor, seviyor, seviyoooor.BOBİNHUD - Tabii seviyor kankam. sen sevilmeyecek adam mısın. şu endam, şu boy pos, bu cesur yürek, kimde var allasen? ŞEBBOY - (Şebboy şaşkın bir vaziyette gözündeki yaşı silerek Maria’ya döner) Elticim sen de bir kaç zaman geriden takip ediyorsun gündemi. Beraber gitmedik mi doktora? Kız bebem düştü. Ay eltii az bi dur acımı yaşıyım be. (der ve başlar) üüüüüüü de üüüüüü.... MARİA - Bana bak Şebbiii sen bana sadece "midem bulanıyor" falan dediydin de, ben de senin bir dolu şey yiyip mide fesatına uğradığını düşünmüştüm. Meğersem sen bir haltlar yemişsin. Ya sen ne zaman diyecektin bana bunu, sahnede doğuracağın zaman mı?SONKİŞOT – Evet, seviyor. MARİA - (Hışımla Sonkişota döner..) Seviyoooorr derken.. BOBİNHUD - (sonkişotun kulağına eğilir) Yenge biraz gergin galiba. Valla senin işin var bu hatunla kanka. (Sonra Maria'ya döner) Ya Maria’cım, yengecim, bu kadar asabiyet iyi bir şey değil. Bak sonra buruş buruş olursun genç yaşta. SONKİŞOT - Evet seviyorsun beni, ama itiraf edemiyorsun. Bu halinle hem kendine hem bana eziyet ediyorsun. Yalan mı, hadi yalan de.. MARİA – Sen, evet seeeen hele seeennn hiç konuşma bobin..Benim solistime bunu nasıl, ne ara, nerede, niçin ve ne diye yaptın hıı? Cevap ver, ya da hatta hiç konuşma ebediyete kadar yokol... (Sonkişot’a döner) Yalan! SONKİŞOT – Sözlerinin yalanını gözlerın yalanlıyor Maria. BOBİNHUD - Valla yenge, ne için yaptığımı bilmiyorum da, bir ara yapıvermişiz işte. Kızma be. Darısı başınıza diyorum. Sen bir rakı versen ve hatta

Page 120: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

kendine de alsan, şöyle bir dertleşsek. Bak önüne geleni haşlamaya çevirdin. Yeter ama. Ben duygusal, romantik ve de duyarlı bir erkeğim. Gelemem böyle sertliklere. Hem sevgilimin yanında azarlama beni. (Sonkişot’a döner) Ya kanka, sen de atıp tutarsın, mangalda kül bırakmazsın da, yengeye gelince kuzuya döndün. Kadın hepimizin üzerinden kaynar suyla geçti, gıkın çıkmıyor. Hala aşk-meşk dalgasındasın. Bu maria, Yargage'den de beter be. SONKİŞOT - Sussss, Maria'ma laf yok. Her sey yakışır ona. O ne derse haklıdır. Hem baksana senin ikizinde mi vardı, ne zaman geldi buraya? BOBİNHUD - Ooolum, yine çok içtin sen, çift görmeye başladın bile. Şimdi tam memleketi kurtaracak kıvama geldin işte. SETTAR – (Sahnede birkaç tur atarak bara doğru yürür.) Ey ahali, duyduk duymadık demeyin. Papa Nerte Ördekçi Şefi, Büyük Şef olarak tayin etmiştir. Papa Nerte Ördekçi Şefi, Büyük Şef olarak tayin etmiştir. Papa Nerte Ördekçi Şefi, Büyük Şef olarak tayin etmiştir. (Settar sahneyi terk ederken Nevman’la karşılaşır, Nevman Settar’a baka baka bara girer.)NEVMAN – Aha şimdi başlıyor film. (Bardakiler anlamsızca Nevman’a bakar)MARİA – (Nevman’a sorar) Neler oluyor ya?NEVMAN – Duydunuz işte. Papa Nerte Ördekçiyi Büyük Şef olarak atamış. Sözünü geçirebileceği en kolay lokma o. Ama öyle bir dosya hazırladım ki. Papa Nerte’yi anasından doğduğuna pişman edeceğim. MARİA – Ne dosyası?NEVMAN - Papa Nerte'nin Kilisenin Kumbarasında biriken paraları nasıl iç ettiğini ortaya çıkardım. ŞİNANAY adı verdiğim bu araştırma dosyasının ayrıntılarını az sonra gelecek olan gazetecilere, televizyonculara anlatacağım. ŞEBBOY - (Şinanay sözünü duyan Şebboy dayanamaz, şarkı söylemeye başlar. Şarkının nakarat kısımlarına diğerleri de eşlik eder) Ada vapuru yandan çarklı

Page 121: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Bayraklar donanmış cafcaflı Ada vapuru yandan çarklı Bayraklar donanmış cafcaflı Simitçi, kahveci, gazozcu MARİA, BOBİNHUD, SONKİSOT - Şinanay da yavrum şina şinanay, Şinanay da şinanay hoppa şinanay, Estirir de ada yeli estirir, Seni sevindirir beni küstürür, Lüküs kamarada kimler oturur MARİA, BOBİNHUD, SONKİSOT - Şinanay da yavrum şina şinanay, Şinanay da şinanay hoppa şinanay, Müslümanı, yahudisi, urumu, İsporcusu, ihtiyarı, veremi, Kiminin saçı uçar kiminin eteği MARİA, BOBİNHUD, SONKİSOT - şinanay da yavrum şina şinanay şinanay da şinanay hoppa şinanay NEVMAN - Oh, oh, oh...Neşeniz bol olsun. SONKİŞOT - Senin şinanayındır bizi oynatan Nevman. Sahi başka ad mı bulamadın? Neden Şinanay adını koydun bu araştırmana? NEVMAN – Bu Papa Nerte, bulunduğu konum itibariyle bizim önümüzü aydınlatan bir kişidir ya hesapta, ben de idare lambası anlamına gelen Şinanay adını koydum. Hem kim çalıyor, kim oynuyor, kamuoyu da bir görsün istedim. Zaten az kaldı. Birazdan gelir televizyoncular. . (Elinde mikrofon bir spiker ve kameraman bara girer.) SPİKER - Sayın Nevman. Nedir bu Şinanay dosyasının iç yüzü? Bize anlatır mısınız? Kamuoyu merakla açıklamalarınızı bekliyor. NEVMAN - Önce ekranları başında bizi izleyen altı milyar seyirciye.SPİKER – Abartmayın Sayın Nevman.NEVMAN – Tamam. Öncelikle ekranları başında bizi izleyen tüm seyircilerimizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. Biliyorsunuz Papa kelimesinin anlamı, Yunanca “baba” anlamındaki “pappas”tan gelir. Sayın papa bunu çok iyi bildiği için bazı paraları paspasın altına koymuş. Biz bu bilgiyi güvenilir kaynaklardan edindik. Sonra o paspasın altına koyarken ve oradan alırken gördük, fotoğrafını çektik. Evrensel Kilise’nin Başpiskoposu, Tanrı’nın Hizmetkarlarının hizmetkarı

Page 122: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

olan papanın paraları alıp saklarken "şinanay yavrum şinanay" dediğini kaydettik. Bu arada bilim insanımız Pastör'ün emeklerini unutamam. paraları sakalına sürerken görüntüledik. Bu sebepten operasyona "şinanay " adını verdik. Pek de vicdan azabı çekiyor gibi değildi "şinanay yavrum şinanay" derken. Papa pek çok yetkiye ve güce sahiptir: Ama bunların hesabını bu dünyada öte dünyada da vermeli değil mi efendim? (Spiker Nevman'ı konuşturmak için soru sorar, bardakiler gözlerini kırpmadan "vay be", “ yuh papaya" nidaları eşliğinde Nevman’ı izlemektedirler.) SPİKER - Peki Sayın Nevman, Papa Nerte o paraları neresine soktu, sakalını sıvazladıktan sonra? Paraların seri numaralarını alabildiniz mi? NEVMAN - Şimdi canım kardeşim bak yalan söyleyecek değilim ya, biz henüz paraların seri numarasını alamadık. Ama paralar paspasın altından papanın altına yürüdü. Tam olarak paraları soktuğu yeri kaydedemedik. Ancak anladığıma göre önce gömleğinin içine soktu, sonra kilisenin kümesine gömdü. Bizim gizli kamera gece çekim yapmış. SPİKER - Peki Sayın Nevman, o paralardan yanınıza alabildiniz mi, yoksa sadece görüntülediniz mi? Sayın seyircilerimize gösterebilir misiniz? NEVMAN - Bozuk paralardan biri yuvarlandı, ama papa bir tek kuruşu bile gözden kaçırmadığı için parayı düştüğü mazgaldan çıkarmak için her türlü "b" "k" arası "o" ya battı, çıktı. Papanın paçalarını incelerseniz, önce nereye girdiğini sonra nereden çıktığını bir bir tahlil edebilirsiniz. SPİKER - Yani diyorsunuz ki, Papa Nerte paçalarına bulasan "b""k" arası oyu yedi. Peki şimdi ne yapacaksınız Sayın Nevman? NEVMAN - Valla o bu "b" "k" arası "o" yu yemeden önce düşünecekti. Elimde deliller var, siz de gördünüz. Onu Büyük Şefe bildirmek bir insanlık borcudur.

Page 123: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SPİKER - Teşekkür ederiz Sayın Nevman. Sayenizde kamuoyu bilgilendi. Size bundan sonraki araştırmalarınızda başarılar diliyoruz. Bizlerin sizin yanınızda olduğunu unutmayın. Siz de bizim gibi kamu görevi yapıyorsunuz. Başka dosyalarda görüşmek üzere. (Spiker kameraya konuşur.) Evet sayın seyirciler, Araştırmacı gazeteci Nevman'ın Şinanay adını verdiği dosyanın iç yüzü böyle. Papa Nerte'de de ne şinanay'lar varmış da haberimiz yokmuş. Şimdi göreceğiz el mi şinanay, bey mi şinanay. Bir başka programda görüşmek üzere. (Bardakiler spiker gittikten sonra, önce birbirlerinin, sonra da Nevman'ın yüzüne dudak bükerek baktılar ve hep bir ağızdan koro halinde) Vay be Papa Nerte, sen neymişsin? Vay be Nevman, sen neymişsin.NEVMAN – Maria şimdi bana da bir kadeh rakı ver. (Maria rakısını getirir.)SONKİŞOT - Nevman, demek Papa Nerte'nin yemediği halt kalmamış. Bravo sana iyi çıkardın ortaya. (Hep birlikte Nevman’ı alkışlarlar. Şebboy şinanay da yavrum şinanay şarkısını mırıldanmaya başlar, diğerleri de nakaratları koro halinde söyler.)PAPA NERTE - (Bir hışımla bara girer ve doğruca Nevman'ın üzerine yürür, ancak bardakiler araya girer.) Lan zındık, kenarımın gazetecisi, ne o iftiralar öyle, neler saçmalamışsın televizyonculara. Pis iftiracı seni. Bir kere o paralar hayır işlerinde kullanılmak üzere kilisenin kumbarasında biriken paralar değil, o paralar bana mısırda ölen dedemden kalan miras paralarıdır. Benim dedem büyük iskenderin savaşçısıydı pis sarhoşşş. (Bardakilere döner) Siz bu sarhoşa mı inanıyorsunuz, yoksa bugüne kadar dininden, imanından, doğru yoldan ayrılmayan bana mı? Sen görürsün tanrı cezanı verecek. (sinirli bir şekilde bardan çıkar.) NEVMAN - (Papa Nerte'nin arkasından bağırarak söyler.) Sen onu önce benim kadehime, sonra da Büyük Şef'e anlatırsın. Yürüüüü, kılkuyruk. (Bardakilere

Page 124: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

döner.) Ben şimdi bu kılkuyruk başka haltlar karıştırmadan, sıcağı sıcağına şinanay dosyasını Büyük Şefe teslim edeyim. (Çıkmaya hazırlanır.) MARİA - (Papa Nerte ve Nevman'ın duyacağı şekilde yüksek sesle konuşur.) Akşama gelin ha, Şebiiii şarkı söyleyecek. Hem de şinanay yavrum şinanay'ı. (Şebboy'a döner.) Çocuk mocuk düşürdün ben anlamam. Bu gece programa çıkacaksın. Çiğ yumurta mı içeceksin, doping ilacı mı alacaksın, sen bilirsin. Çiş tahlili yapmıyoruz nasıl olsa. (Sesini yükseltir ve bardakilerde eşlik eder.) Şinanay da şinanay hop ba şinanay şinanay yavrum şina şinanay. (Nevman, bardan çıkarken Büyük Şefin Şövalye ile birlikte geldiğini görür. Büyük Şefe doğru hızlıca yaklaşmaya çalışırken Şövalye önüne geçer.)NEVMAN - Şövalye, elimde gördüğün bu dosya Papa Nerte'nin kilisenin kumbarasında biriken paraları nasıl iç ettiğinin dosyasıdır. Bunu Büyük Şef'e vereceğim. Kılkuyruk Papayı şikayet edeceğim. ŞÖVALYE - (Dosyanın üzerini okur.) Şinanay. Alemsin Nevman. Televizyonda izledim. İyi oldu ben de sevmiyordum Papa Nerte densizini. NEVMAN - (Elindeki dosyayı Büyük Şef'e uzatır.) Sayın Büyük Şefim. Efendim saygılarımı sunuyorum. Bu dosya, Papa Nerte'nin Kilisenin Kumbarasında biriken paraları nasıl iç ettiğine ilişkin yaptığımız araştırmaları kapsıyor. Papa Nerte, bulunduğu konum itibariyle bizim önümüzü aydınlatan bir kişidir ya hesapta, ben de idare lambası anlamına gelen Şinanay adını koydum. Hem kim çalıyor, kim oynuyor, kamuoyu da bir görsün istedim. Size şikayet etmeyip de kime gidecektik? Saygılarımı yineliyor, konuya hassasiyet göstereceğinizi umuyorum. BÜYÜK ŞEF - - (Dosyayı alır, sayfalarını karıştırır.) Şinanay.....Hımmmmm.. (her sayfayı karıştırdığındaaynı cümleleri tekrarlar) Şinanay....Hımmmmmmm.....Hımmmmmm.

Page 125: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Hımmmmm.... Hımmmmmm.... Şinanay....(Şövalye'ye döner) Bu dosyayı Yargage'ye götür ve hemen gereğini yapmasını emrettiğimi söyle. (Nevman'a döner) Tamam Nevman, konunun bizzat takipçisi olacağım. (Nevman Şebboy'u dinlemek üzere barın yolunu tutar.) ŞEBBOY - (Alkışlar içinde sahneye çıkar. Konukları eğlenmeye davet eder. Ve başlar şarkılarını söylemeye. Hem göze hem kulağa, şenlik başlamıştır.) Evvveet hoş geldinizzz benim biricik konuklarım. İstek şarkılarınızı peçeteye yazınız. Mümkün mertebe okuyacağım. Haydi bakalım alkış kıyametttttt program başlıyooooorrrr. Şimdi programa ısınma babında bir potbori ile başlayalım. Haydi elleerrrr (Fondan müzik sesi verilir, art arda birkaç hareketli şarkıyı söyler dans eder. Alkış kopar. Şebboya bir istek şarkısı gelmiştir.) Ay teşekkür ederim efenim benden sizlere alkışlar. Şimdi sırada bir istek parçamız var. (Peçetedeki yazıyı zor zar okur) Bobinhud istemiş bu parçayı, güneşi için geliyormuş. Haydi bakalım… Buralarda ağaçları kesmişler, Yerlerine taş duvarlar örmüşler, Sevdiğimi başkasına vermişleeeerrrr aboooooooo, Hadi gel köyümüze geri dönelim, Fadimenin düğününde halay çekelim... teeeyy teeeyyy (Şebboy kaşı gözü ile bu Fadime kim diye Bobiinhud’a yüklenmeye başlamıştır. Elindeki pullu mendillli sallarken Bobinhud’a çaktırmadan vurur.) Devam ediyoruz, terleriniz soğumasın zıp zıplayın bakalım.Tek tek basaraktan, Kaldırıma kusaraktan, Balgamları ataraktan geellllllll, Geellllll canım gel ammanHem yumuşak hem hesaplı, İçinde bir ayı saklı, Uçkurunda galiba aklı.. Geellll caaanım gel Amman (şarkılar sürekli değişmektedir.) Minareye çık at beni, İn aşağıya tut beni, Bandıra bandıra ne demek, Yalamadan yut beni. Yar saçların lüle lüle, Yar benziyoor dingile, O mesele bizim mesele, Yar gel sırtımı kesele. Teyyy teyyyyy oh oh hobaaa...... SONKİŞOT - Yaşa varol Şebiiiiiii...Tey..tey...hobaa....Şebi ya, bir tane de benim

Page 126: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

için söylesene. Maria ile ikimiz için. (Maria'ya şarkı istediğini işaret eder. Mest olmuş bir haldedir.) ŞEBBOY - Hay hay efenim, hemen sizin için bir şarkı okuyorum. Entarisi dım dım yar, gelir diye umdum yar, yatsıya gadan bekledim gözlerimi yumdum yar. Dım dım dım da dım dım yar, hım hım hım da hım hım yar. Sizin için geldi Sonkişot ve Maria kumruları MARİA - Kız Şebiiii, allah canını alsın e mi, şarkı mı okuyon sen, şarkının canına mı okuyon anlamıyorum. kaçıracaksın müşteriyi, edepli söyle.. Bir tane de benim için söyle kııız, benim başımda peruk mu var? NEVMAN - Maria maria! Bu zaferi kutlayalım. İçelim güzelleşelim. herkese benden bu gece. Kim ne isterse ver beş yıldızlı olsun, yanan fındık fıstık koy, donat bizi Maria. Papanın yedi düveline içelim. Paraları bulanlara içelim, şerefeeeee! ŞEBBOY - Bu şarkımı da mania için okuyorum. Beni de bir beni de bir Sevdiğim dünyada bir Sultanıdır sultanıdır Gönlümün sultanıdır Canım demeni Gülüm demeni Seviyorum bende seni Tatlı diline Güzel yüzüne Kurban olurum her yerine Neremi neremi, SONKİŞOT - Gözleriniiiiii ŞEBBOY - Neremi neremi SONKİŞOT - Dudaklarınııııı ŞEBBOY - Neremi neremi SONKİŞOT - Heryerini ŞEBBOY – Hadi beni dansa kaldıııır. (Sonkişot’a kaş göz hareketleriyle Maria’yı dansa kaldırmasını işaret eder.) Kaldırmazsan kaldırırlar gülüüüm (Sonkişot Şebboy'un bu şarkısı üzerine Maria’yı dansa kaldırmıştır. Alkış kıyamet) Sevişmek ah ne hoştur yıldızların altındaaa..Sevmek bir ömür süreeeer, sevişmek bir dakikaaaa.NEVMAN – Ben de şinanayı istiyoruummmm Şebiiiii

Page 127: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ŞEBBOY - (Nevmanın söylediği şarkıyı duyan şebboy hemen ona bir şarkı okur.) Bu parça benden Nevman için gelsin haydi eller havaya. Ada vapuru yandan çarklı, bayraklar donanmış cafcaflı simitçi, kahveci, gazozcu şinanay da yavrum şina şinanay şinanay da şinanay hoppa şinanay (Sahne kararır.)

ŞİNANAY(İkinci Perde)

Page 128: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Sahne aydınlandığında bardakiler masalarda sızıp kalmış poizyonundalar. Ordan geçen Şerif bara bakıp "siz görürsünüz" dercesine başını sallarken Bobinhud başını masadan kaldırır.) BOBİNHUD – (Sonkişot’u dürterek) Kanka hele kalk ya. Şerfi beni götürmeye geldi galiba.SONKİŞOT – (Başını kaldırıp gözlerini ovalayarak) Şerif seni niye götürsün?BOBİNHUD – Gece Papanın balkonundan kömür çaldım. Ne yapayım ya Şebiiiim üşüyor geceleri, yakacak da alamadı henüz.SONKİŞOT – Lan ne ara yaptın?BOBİNHUD – Gecenin ilerleyen saatlerinde, kaşla göz arası yaptım işte. Acaba bir gören oldu da Şerif’e mi söylediler?SONKİŞOT – Lan öyle bir şey yapacaktın madem haber verseydin ya gelip erketeye yatardım.BOBİNHUD – Maria’dan başkasını görüyormuydu ki gözün. SONKİŞOT – Kaptırmışım he. Ne yapayım ya seviyorum işte, var mı diyeceğin. Neyse dert etme Şerif götürürse ben burda olduğuna tanıklık ederim. ŞEBBOY – (Uyanıp Bobinhud’un boynuna sarılır.) Aman da aman benim bobinim benim için kendini tehlikelere atarmış, aman.MARİA – (Uyanır, gözlerini oğuşturur.) Herkes kalkmış ya. Ay başım çatlıyor. Ben limonlu soda alacağım, isteyen var mı başka?SONKİŞOT – Elinden zehir olsa içerim ben Maria’m.MARİA – Hiç kaçırma fırsatı sen. (Maria bara geçerken Şerif’in Yargage ile mahkemeye doğru yürüdüğünü görür. Şovalye de arkalarından yetişmeye çalışır. Bardakiler bir süre bakarlar.)ŞÖVALYE - (Elinde Şinanay dosyası ile Yargage'nin yanına gelir. Şerif sahnenin arka tarafına geçmiştir.) Sayın Yargage, bu dosya Gazeteci Nevman tarafında hazırlanan Papa Nerte'nin kilisenin paralarını nasıl iç ettiğinin dosyasıdır. Büyük Şefin özel talimatıdır.

Page 129: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Derhal yargılamaya başlansın. Kendisi bizzat takip edecektir. (Dosyayı Yargage'ye verir.) YARGAGE - (Dosyayı alır, sayfalarını karıştırır.) Şinanay ha. Hımım. İlginç. Vay be. Papa Erte’nin böyle bir şey yapması beni çok şaşırttı. İnsan oğlu çiğ süt emmişmiş, doğruymuş....Hımmmmm. Tamam Şövalye, derhal işlemleri başlatıyorum. ŞÖVALYE - Sayın Yargage, bu kez ipini çekin artık şu Papa Nerte densizinin. Her defasında sıyırıyor. Bak bu kaçıncı oldu. YARGAGE - (Yargage Şövalye'ye kızar.) Sayın Şövalye, memlekette adalet var, kanun var, hukuk var. İnsanlar kanaatlere göre değil, kanıtlara göre yargılanır, suçlanır ya da aklanır. Birilerinin isteği ile birileri yargılanmaz. Tamam siz gidin Büyük Şef'e işlemleri hemen başlatacağımı söyleyin. Güle güle. ŞÖVALYE - (Yargage'nin kovar gibi tavrına Şövalye bozulmuştur. Kızgın bir şekilde çıkarken kendi kendine söylenir.) Adalet varmış, kanun varmış, hukuk varmış, göreceğiz Sayın Yargage, göreceğiz. Papa Nerte densizi yine yırtacak, eminim.(Sahneyi terk eder.)YARGAGE - (Şövalye gittiğinden emin olur ve hemen telefona sarılır.) Alo.... ..... Nasılsın Peder? ...... Sağolasın ben de iyiyim. Ya baksana, Büyük Şef bir dosya göndermiş, Şinanay... ..... He, Şinanay... ...... Bilgin var demek. .... Evet, Gazeteci Nevman hazırlamış dosyayı. ........ Pedeeeer, benden gizli saklı ha? ...... Demek söyleyecektin. ...... İnanayım mı? ....... Ya Peder, neden dikkatli olmuyorsun? ..... Senin bu dikkatsizliğin başımızı çok ağrıtacak. ....... Toplam tutar ne kadar peki? ....... Ooooo.. Biliyorsun benim payım yüzde elli. ...... Yok, şimdilik sen sakla. .... Hayır. Kayın biraderin hesabına aktarmayı bırak. Şerefsize güvenmiyorum. ...... Eşimin hesabına mı? Peder sen manyak mısın? .... Hayır oğlanın hesabına da olmaz. Eline geçince savurur, bana hiç bir faydası olmaz. ...... Şimdilik sen de dursun en iyisi. .... Tamam ya ben hallederim. Paraları yerine koy sen. .... Ne, bir

Page 130: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

kısmını harcadın mı? ..... Kimin ne kadar verdiği belli mi peki? ..... Kumbaraya atıldığı için belge falan yok. bu iyi işte. tamam sen, sendekileri koy yerine. Gerisini hallederiz. Ben Şerif'i gönderip seni aldıracağım. Sakın ha aramızda geçenleri belli edeyim deme. Dikkatli ol. Sen sadece Nevman’ın hayal gücü tavan yapmış dersin. .... Tamam, hadi öpüyorum seni. (Telefon görüşmesinin bitirince, ellerini oğuşturarak) Yüzde elli. İyi para. Taş attım kolum mu yoruldu sanki. Aslanım Papa Nerte. (Pis pis sırıtır. Bağırarak Şerif'i çağırır.) Şeriiiiiiif! . ŞERİF – (Sahnenin arkasından gelir) Buyrun Sayın Yargage.YARGAGE - Papa Nerte, Nevman ve Pastör'ü alıp getiriyorsun buraya. Şinanay davası için mahkeme de hazır bulunsunlar. ŞERİF - Şinanay mı? ...Ne demek bu Şinanay Sayın Yargage? YARGAGE - Gazeteci Nevman, Papa Nerte'nin kilisenin paralarını iç ettiğini ortaya çıkarmış güya. iddialarını içeren dosyaya Şinanay adını vermiş. Büyük Şef'e şikayette bulunmuş. Büyük Şef'de hemen işlem başlatayım diye bana göndermiş dosyayı. Şinanay davası bu işte.. ŞERİF - (Şerif kaşlarının tekini kaldırır.) Hımmm, Kilisenin paralarını Papa Nerte iç etmiş öyle mi? Tamam Sayın Yargage, hepsini toplayıp getiriyorum. (Yargage'nin yanından çıkar çıkmaz telefonla Papa Nerte'yi arar) Aloo... ..... Peder, ne oluyor, Nedir bu Şinanayın iç yüzü? ..... Evet, bende duydum. Ne oldu hoşuna gitmedi mi? .... Hadi be, söyleyecekmiş. ...... Benim yüzde yirmi beş ne olacak? .... Bana ne, yüzde elli yerine yüzde otuz verseydin. Ben yüzde yirmibeşimi alırım. .... Tamam, kaybolma bir yere. Mahkeme de olacaksınız. Ben almaya geliyorum seni. Hatta çık gel sen, ben de Nevman ile Pastör’ü alıp geleyim.... Tamam. (Bara girip Nevman ile Pastör’ü dürterek uyandırır.) Kalkın pis sarhoşlar. Şunlara bak, zil zurna olmuşlar, ayakta bile duramıyorlar. (İkisinin

Page 131: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

de koluna girip Yargage’ye getirir. Papa Nerte’ de yetişmiştir.)YARGAGE - Anlat bakalım Gazeteci Nevman, Şinanay iddialarını bir de sözlü dinleyelim. NEVMAN – (Akşamdan kalma olduğundan hep ağrıyan başını tutup, gözlerini açamayan bir halde mırıldanarak) Sayın Yargage, ah başımmm, iddialarım dosyada mevcuttur, ah başııııım, ekleyecek bir şeyim yoktur. YARGAGE - (Kızarak) Otur. Sen Söyle Profesör Pastör! PASTÖR - (Akşamdan kalmalık etkisini ağır bir şekilde hissettirmektedir) Sayın Yargage, Gazeteci Nevman araştırmalarını yaparken ben de yanındaydım. Bu bakımdan Nevman'a gözü kapalı tanıklık ederim. (Zaten gözlerini açamamaktadır.) Nevman'ın söylediği ve dosyaya koyduğu her şey doğrudur. Ben olaya biraz bilimsel yaklaşmak istiyorum. YARGAGE - Bilimsel falan yaklaşma. Ne soruyorsak onu yanıtla Pastör efendi. Burası Mahkemedir, konferans salonu değil. PASTÖR - (Yargagenin tepkisi Pastör'ün moralini bozmuştur.) Tamam Sayın Yargage. Papa Nerte'yi bir gün kilisenin kümesinde eşelenirken gördüm. Tavuklara yem verdiğini sanmıştım. Daha sonra Nevman'ın Papa Nerte'yi izlediğini gördüm. Sorduğumda Nevman, Papa Nerte'nin kilisenin kumbarasındaki paraları iç edip kümese gömdüğünü, sonra da kötü emellerini gerçekleştirmek için harcadığını bildiğini ve bu nedenle onu izlediğini söyledi. İlgimi çekti. Çünkü, Papa Nerte'den, kilisenin kumbarasından fakir ve yurtta kalan öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için biraz tahsisat yapmasını istemiştim. Olmaz demişti. Çok içerlemiştim. PAPA NERTE - İtiraz ediyorum Sayın Yargage. Bunların ikisi de sarhoş. Ne dediklerini bilmiyorlar. Bozacının şahidi şıracı rolünü oynuyorlar. Bu nedenle söylediklerini kabul etmiyorum. Benim gibi adı dinle

Page 132: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

özdeşleşmiş birine atılan bu iftiralar, hayal gücünün tavan yapmasından başka bir şey değil. Ben o paraları, kapkaççılar, tinerciler, hırsızlar gelip kumbarayı kırıp çalmasınlar diye kümese gömmüştüm. Tüm paralar yerinde duruyor. Bu nedenle her ikisi de iftiracıdan başka bir şey değildir. Akli dengelerinin yerinde olup olmadığının, fikri ehliyetlerini kullanıp kullanamadıklarının tespiti için adli tıbba gönderilmelerini talep ediyorum. YARGAGE - (Kaşlarını çatarak Papa Nerte'ye "nerden çıktı bu" dercesine bakar, Papa Nerte'nin başıyla onaylamasını görür.) Tamam itiraz ve talep kabul edilmiştir. (Şerif'i çağırır) Şerif, al bunları adli tıbba götür ve hemen raporlarıyla birlikte geri getir. (Şerif, Nevman ve Pastör'ü alarak duruşma salonundan çıkar.) Bunu da nerden çıkardın Nerte? PAPA NERTE - Ben ayarladım Sayın Yargege, endişelenmeyin. YARGAGE - İyi o zaman. Ben de duruşmayı ileriki bir tarihe erteleyeyim. PAPA NERTE - Aman gözünü seveyim Sayın Yargage, ertelemeyin. Şu mendeburlar gerine gerine dolaşmasınlar. Hem sizin de ihtiyacınız vardır mutlaka. Yoruldunuz, şöyle güzel bir tatile çıksanız (sırıtır) Değil mi? YARGAGE - Tamam, tamam. (Güler.) Senin gene bir hesapların vardır ama, hayırlısı bakalım. PAPA NERTE - Öyle bir planım var ki, Tanrının izniyle hepsinden kurtulacağız. (Pis pis sırıtır) YARGAGE - Senin planların tavuk bokuna bulanıyor. Umarım ucu bize dokunmaz. PAPA NERTE- Hiç endişelenmeyin Sayın Yargage. Ben onları tavuk kümesindeki çukurlara gömeceğim. Hatırlasanıza, Maria'nın babasının başına gelenlerden nasıl kurtarmıştım Şerif'i. Bak konu unutuldu gitti bile.YARGAGE - (Kahkaha atarak) Betersin ne diyeyim. Beni bile alet ettin pis emellerine (O arada Şerif yanında Nevman ve Pastör ile birlikte içeri girer ve

Page 133: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

elindeki kağıtları uzatır. Kağıtları mırıldanarak okumaya başlar.) Adı Nevman, Baba adı, boş ver baba adını, bakalım ne demiş adli tıpçılarımız. Hımmmm...Hımmmmmm. Hatta hımmmmmm... Promilleri çok yüksek. Fikri ve zikri ehliyetlerini sağlıklı bir şekilde kullanamadıklarına oy birliği ile karar verilmiştir. Hımmmmm. Pastör efendi için de aynı şeyler yazılı. Hımmmmm.... (Nevman ve Pastör'e döner ve kızar.) Bu sarhoş halinizle utanmıyor musunuz medarı iftiharımız, din büyüğümüz Papa Nerte'ye iftira etmeye? NEVMAN - Aman Sayın Yargage, ne iftirası, dosyada belgelemişiz her şeyi. YARGAGE - Suss, iftiradan atarım içeri. (Papa Nerte'ye döner.) İddia edilen paralar yerinde mi? PAPA NERTE - Evet Sayın Yargage, kuruşu kuruşuna yerinde duruyor. . Hatta Şerif bile gördü. YARGAGE - Şerif, at bunları dışarı. Katibeyi de bana çağır. (Şerif, Nevman ve Pastör'ü kolundan tuttuğu gibi dışarı çıkarır ve katibeyle geri döner.) Yaz kızım, Gereği düşünüldü. Şikayetçilerin fikri ve zikri ehliyetlerini kullanacak durumda olmadıkları, bu nedenle iddiaların hayal ürünü olduğu, bahse konu kilisenin kumbarasındaki paraların iç edildiğine dair delil bulunamadığı, bu paraların yerinde olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle Papa Nerte'nin beraatine karar verilmiştir. (Papa Nerte'ye döner) Hadi geçmiş olsun. Çıkabilirsiniz. Şerif sen de gidebilirsin. (Papa Nerte ve Şerif sırıtarak birlikte çıkarlar. Telefonuna sarılır ve Büyük Şefi bilgilendirir.) -Sayın Büyük Şefim, nasılsınız, afiyettesiniz umarım? ...... -Saygılar sunuyorum efendim. ..... -Teşekkür ediyorum efendim. Teveccüh ediyorsunuz. .... -Evet efendim, Talimatınızı anında yerine getirdim. Ancak iddialar asılsız ve dayanaktan yoksundu. Adli tıp raporu ile belgelendirildi. Papa Nerte'nin beraatine karar verdim. Bu konuda da sizi bilgilendirmek istedim. .... -Arz ederim efendim, ricalarınız bizim için

Page 134: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

emirdir. ..... -İyi günler diliyor, saygılarımı yineliyorum.. PAPA NERTE - İyi sıyırdık değil mi Şerif. ŞERİF - Senden korkulur. Şeytana pabucunu ters giydirirsin. Ama dikkatli ol o pabuçlar bir gün sana atılmasın. (Sırıtır.) PAPA NERTE - Ben şimdi kiliseye gidiyorum. Öteki işi bir kaç gün sonra halledeceğim. El ayak çekilsin hele. Sen Settar'ı bul bana gönder. ŞERİF - Hayırdır, ne yapacaksın settar'ı? Senin ördek hırsızıyla ne işin olabilir ki? PAPA NERTE - O benim planımın bir parçasıdır ve planımı en iyi onunla uygulayabilirim. Cin gibi biridir. Neyse sonrasını görürsün. Sen bul bana gönder, gerisini kurcalama. ŞERİF - Tamam tamam. Ha bu arada unutma, yüzde yirmibeş....(Papa Nerte onaylarcasına başını sallar. Papa Nerte, Şerif ile konuşurken, Settar'in geldiğini görür ve Papa Nerte’ye Settar’ı göstererek) İti an çomağı hazırla. PAPA NERTE – Öyle deme, iyi adam lafının üstüne gelir deyiver. İşimiz var, bize lazım. Sen şimdi uzaklaş beni baş başa bırak Settar ile. (Şerif uzaklaşır Papa Nerte Settar’a) o Settar bey kardeşim, ben de seni arıyordum. SETTAR - (Kendi kendine söylenerek Papa Nerte'nin yanına gelir.) Acaba Papa Nerte beni ne yapacak? Yoksa aforoz mu edecek. Aman çok da umurumdaydı sanki. Yooo, ya ölünce cehenneme gidersem? Yok kesin kiliseye gidip ayinlere katılmadığım için öğütlerde bulunacaktır. Buyurun Sayın Peder.. PAPA NERTE - Gel bakayım hele buraya. Benim balkondan kömürlerimi sen mi çaldın? SETTAR - Benim haberim yok. Satamazlar da ne demeye çalarlar ki? PAPA NERTE - Satamazlarsa birilerine vermişlerdir. Ama kim çalar, kimin için çalar? Sanki biz bilmiyor muyuz hayır işlerini?

Page 135: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SETTAR - Bobinhud'un işi olabilir? PAPA NERTE - Bobinhuuuuuud...Tabi ya...Bak az kalsın suç senin üstüne kalıyordu. Ördek yürütürken görüldün ya. Hani derler ya adın çıkacağına canın çıksın. Ama neyse ben seni bunun için çağırmadım. Söylediklerimi yapacaksın ve bende seni memnun edeceğim. Bakma öyle kaşlarını çatarak. Yapacağın iş çok kolay ve hatta zevkli. SETTAR – Meraklandırma beni, söyle hele.PAPA NERTE - Sen şimdi her akşam bara gidip yiyip içeceksin. Tüm masrafların benden. Ama kimseye bir şey söylemeyeceksin ve kimseye çaktırmadan iki liste hazırlayacaksın. (Settar'ın koluna girip alçak sesle konuşarak gözden kaybolurlar. Sahne karartılır.) (Sahne aydınlandığında Settar barda oturmakta ve kalınca bir deftere birşeyler yazmaktadır. Papa Nerte ise sahnenin bar köşesinden eliyle Settar’ı çağırmaktadır. Settar elinde defter ile Papa Nerte’nin yanına gelir. Bardakiler bunları izlemektedirler.)PAPA NERTE - Gel bakalım Settar, bugün nasıl durum? SETTAR - Sayfalar yine doldu Sayın peder. Günlerdir notlar aldırıyorsun bana. Kağıtlara sığmadığından, kara kaplı bu kalın deftere yazmaya başladım. Anlamadığım sayfalarca hava, bulut, yağmur, su yazılı bu defteri ne yapacaksın?PAPA NERTE - Tamam Settar, senin işin şimdilik bitti. Sen biraz tatile çık, şöyle uzaklara açıl, masrafların benden. İzini, yerini kimse bilmesin. Git hayatını yaşa. (Sırıtarak Settar'a bir tomar para verir. Settar parayı alıp yüzüne sürdükten sonra sessiz sedasız gözden kaybolur.) Eveeeeet, Nevman efendi, Pastör efendi, siz görürsünüz. Bobinhud sana kömür çalmak nedir göstereceğim. (Defterin sayfalarını karıştırarak bazılarını yüksek sesle okur.) Nevman bugün on kez hava, altı kez bulut, dört kez yağmur, yedi kez su demiş. Hııı epey artmış. Pastör, o da Nevman’dan geri kalır değil, oh oh. Bobinhud, bugün bulut dememiş,

Page 136: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

buz demiş, olsun, o da eriyince su olur, yandın bobin... Sonkişot, sarhoş herif yatmış kalkmış maria demiş. Haaa rakıya su demiş, tamaaam.. Aaaaaa Şovalyeeeee. aferin Settar be. Bu bile defalarca hava demiş. Ve hava, bulut, yağmur, su diyenlerin yanında bulunmuş ve müdahale etmemiş. Elime geçtin Şövalye... Şebboy (güler) havada bulut yok şarkısını söylemiş. Olsun hava ve bulut geçiyor ya söylediğinde. Maria, yağdır mevlam su, hem de taşıyor. Push, Manyakyan, Hansittir...bunlar kim ya? Settar'a da vur dedik öldürdü. (O sırada Şövalye önde Büyük Şef arkada sahnede görünürler.) Ne iyi adamım ben ya, işim hep rast gidiyor. Şövalye’ye doğru yürümeye başlar.)ŞÖVALYE - (Papa Nerte'yi görür ve durdurur.) Ne var? Davan için yardım isteyip af mı dileyeceksin Büyük Şef'ten? PAPA NERTE - Oooo. Şinanay'ı kastediyorsan, ben o davadan beraat ettim. Aklandım. Şimdi bir başka önemli bir konu var acilen Büyük Şefle görüşmem gerek. ŞÖVALYE - Hadi yaaaa. O kadar belgeye, bilgiye rağmen mi beraat ettin? PAPA NERTE - Hepsi hayal ürünü. Adli tıp raporu bile var akıllım. Sen çekil hele.BÜYÜK ŞEF – Söyle bakalım Papa Nerte, neymiş bu önemli konu, hem de sabahın köründe? Daha ördekler bile uyanıp kahvaltısını yapmamışlar. PAPA NERTE - Sayın Büyük Şef, mesele de zaten ördek. (Defteri Büyük Şefe uzatır.) BÜYÜK ŞEF - Ne olmuş ördeklere? Nedir ördekleri bu denli önemli kılan (Bir yandan da defterin sayfalarını karıştırır.) Ne demek bu şimdi Papa Nerte, bunlar benim yeşil başlı gövel ördeklerimi aşırdılar, suyuna da pilav mı pişirdiler? PAPA NERTE - Sayın Büyük Şef, onlar ördeklerinize değil, size bir şey yaptılar? BÜYÜK ŞEF – Ne yapmışlar? İçlerinde Şövalye de var, yoksa darbe hazırlığı içindeler mi?

Page 137: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PAPA NERTE - Yok Büyük Şefim, darbe falan yok. Ama daha beteri var. Bakın o defterde hava bulut yağmur ve su diyenler ile bunları kaç kere dedikleri yazılı. BÜYÜK ŞEF - Eeeeee, ne olmuş, bu bir şifre mi şimdi? Nedir anlamı? PAPA NERTE - Sayın Büyük Şefim, söylemeye dilim varmıyor ama, maalesef bunlar bir şifre. Bir gün izlemekle yetinmedim, belki bir kasıtları yok diye. Ama günlerce izledim ve not aldım. Defterde adı yazılı olanlar hava, bulut, yağmur ve su şifresiyle size hakaret etmektedirler. BÜYÜK ŞEF - Nasıl yani ya? PAPA NERTE - Efendim izah edeyim. Havada bulut olunca ne olur? Yağmur yağar. Yağmur yağınca ne olur? Çukurlarda su birikir. Çukurlarda su birikince ne olur? Ördekler yüzer. Ördek ne demek? Sizin burnunuzu ördeğe benzetip, Ördek Burunlu Büyük Şef diyerek size hakaret etmekle kalmayıp, kamuoyunda itibarınızı zedeleyip, otoritenizi zayıflatmayı amaçlamaktadır.BÜYÜK ŞEF - (Çok kızmıştır.) Vay hınzırlar, şerefsizler. Ben ördek burunluymuşum. Ben şimdi bu burnumu yargıya sokayım da görsünler. (Hemen telefona sarılır ve Yargage’yi arar.) Alooo, Yargage, ...... Sağolasın gözlerinden öperim. Emir değil ricam olacak senden. ...... Papa Nerte sana şimdi bir defter getirecek. O defterde adı yazılı olanlar bana ördek burunlu diyerek hakaret etmekle kalmayıp, kamuoyu önünde itibarımı zedelemeyi ve otoriteyi zayıflatmayı amaçlamışlardır. Bunlarla bir ilgileniver. ...... Evet ya, şerefsizler.. ..... Hemen geliyor Papa Nerte. Aman gözünü seveyim, kimsenin yerine, konumuna, gözünün yaşına bakma. Çok sinirlendirdiler beni. Sonra da tazminat davası aç. Kazandığım tazminatı kiliseye bağışlayacağım. Miktarını sen belirlersin. ... Tamam canım benim. Hadi öpüyorum. (Papa Nerte'ye döner) Ben de seni az kalsın gözden

Page 138: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

çıkarmıştım. Neyse iyi iş başardın. Sen şimdi bunu Yargage'ye götür ve hemen işleme başlasın. PAPA NERTE - Tamam Büyük Şef, hemen yetiştiriyorum (Biraz uzaklaştıktan sonra kendi kendine konuşmaya başlar.) Ohhhh, tazminat hesapta yoktu hiç. Üstelik kiliseye bağışlayacak. Şinanaymış ha, şimdi siz görürsünüz şinanayı..Şinanay yavrum şinanay nay, hoppa şina şina şinanay nay. Şinanay öyle olmaz böyle olur..(Hoplaya zıplaya Yargage'ye gider.) . YARGAGE - (Papa Nerte'yi kapıda beklemektedir.) Hoş geldin Sayın Peder. Bakalım hele şu deftere, bu sefer ki planın neymiş ve nasıl uygulamışsın? PAPA NERTE - (Sırıtarak) Yolumuza çıkan engelleri kaldırmamız gerek Sayın Yargage... YARGAGE - (Defterin sayfalarını karıştırır.) Büyük Şefi bile ikna etmişsin ya, senden korkulur. Haa bak, tazminat tutarlarını sadece ikiye böleceğiz ona göre, hiç kimseye bahsetme. PAPA NERTE - Artık orası sana kalmış Sayın Yargage. Yüksek rakamlar her ikimizin de lehine olur. Ben artık gideyim, daha yapacak bir sürü işim var. Ayinlerim, vaftiz törenlerim, günah çıkarmalar...İşim çok. Senin de işin çok ama, sonu hayırlıdır (Gülerek Yargage'nın yanından ayrılır ve gözden kaybolur) . YARGAGE - (Papa Nerte'yi gönderdikten sonra telefonunla Şerif'i çağırır.) Şeriiiif…ŞERİF - Hemen Yargage'nın yanına gelir.) Buyrun Sayın Yargage? YARGAGE – (Şerif'in çabuk gelmesine şaşırmıştır) Ne çabuk geldin, buralarda mıydın yoksa? ŞERİF - (Sırıtarak) Evet Sayın Yargage, yakındaydım. Günlerdir Papa Nerte'yi izliyorum. Neler çevirdiğini de biliyorum. Neler konuştuğunuzu da duydum. YARGAGE - (Eli ayağı dolaşmış, yüzü kızarmıştır. Konuşurken kekeler.) Ne, du duydun mu? ŞERİF - (Sırıtarak) Evet duydum, hem de herşeyi. Tazminat kısmını da duydum Sayın Yargage. Havai adalarındaki villamın yanındaki villa satılıkmış, büyük

Page 139: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

oğlana onu almayı düşünüyorum. Küçük oğlan da tutturmuş ille de bir yat istiyorum. Alacağım ama biraz eksiğim var. YARGAGE - Tamam tamam, eksiğini tamamlarız. Sen şimdi al bu defteri. Defterde yazılı olanları topla getir. Bir an önce işimizi bitirelim. ŞERİF - (Defteri alır, sayfalarını karıştırır.) Hımmmm...Tamam Sayın Yargage. Ben şimdiden başlayayım toplamaya, anca yetiştiririm. Kimse uykusundan uyanıp bir yerlere kaybolmadan toplar getiririm. (Defterin sayfalarını karıştırarak gözden kaybolur. Sahne karartılır.) . (Sahne aydınlandığında kalabalık bir topluluk mahkeme salonundadır.)SONKİŞOT – Ya Şerif, neden getirdin bizi.BOBİNHUD- Evet ya, söyle hele Şerif, durup dururken ne işimiz var burda?PASTÖR – Deney yapıyordum tüplerim patladı diye mi getirdin yoksa Şerif?ŞEBBOY – Ay ben daha kendime gelemedim, buraya nasıl geldim?MARİA – Kaçak içki de bulundurmuyorum, beni neden getirdin Şeriiiiif? ŞERİF – Birazdan öğrenirsiniz. (Homurdanmalar sürerken Yargage kürsüye gelir)YARGAGE – (Tokmakla kürsüye vurarak) Susuuuuuuuun. Hakkınızda şikayet var. Büyük Şef'e hakaret ettiğiniz için dava açtım. (Salonda homurdanmalar başlar.) Susuuuuuuun. Ben söz vermeden konuşmayın. NEVMAN - Ben bir araştırmacı gazeteci olarak belirtmek istiyorum ki, ne ben ne de buradakilerin hiç biri Büyük Şefe hakaret etmemişlerdir. Hem nasıl hakaret etmişsiz ki? YARGAGE - Şifreli bir dil kullanmışsınız. Hava, bulut, yağmur, su şifreleriyle Büyük Şef'e hakaret etmişsiniz. (Herkes şaşkın bir halde bir birine bakar.) Havada bulut olunca ne olur? Yağmur yağar. Yağmur

Page 140: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yağınca ne olur? Çukurlarda su birikir. Çukurlarda su birikince ne olur? Ördekler yüzer. Ördek ne demek? Büyük Şefin burnunu ördeğe benzetip, Ördek Burunlu Büyük Şef diye hakaret etmekle kalmayıp, kamuoyunda Büyük Şef'in itibarını zedelemeyi ve otoritesini zayıflatmayı amaç edinmişsiniz. SONKİŞOT - Ne yani Sayın Yargage siz şimdi bizi havadan sudan nedenlerle mı tutukladınız? YARGAGE - Sus sarhoş herif, bir daha konuşursan atarım seni dışarı, Yanı içerinin dışarısına, dışarının içerisine. Sarhoşla konuşunca bende şaşırdım. Şerif at bunu tiplerden birine. ŞERİF - Hangi tipe atayım Sayın Yargage? X tipi dolu, Y tipi dopdolu, Z tipi hıncahınç. YARGAGE - W tipine atıver gitsin. ŞERİF - W tipi mi? Öyle bir tip yok ki Sayın Yargage.. YARGAGE - Artık var. (Yerinde kalkıp cezaevi görüntüsündeki parmaklıkların üstüne W harfinin yazılı olduğu kağıdı yapıştırır.) At buraya. (Şerif Sonkişot'u alır W tipine sokar.) Eveeeeet, Nevman toplam yüzon kez hava, altmışaltı kez bulut, doksandört kez yağmur, yetmişyedi kez su demişsin. Pastör, sen de Nevmandan geri kalmamışsın. Bobinhud, ikiyüzelli kez buz demişsin, o da eriyince su olur. Sonkisot, sarhoş herif yatmış kalkmış Maria demiş, haaa rakıya su demiş, tamam. Aaaaaa Şovalyeeeee. Sen de mi? Defalarca hava demişsin. Ve hava, bulut, yağmur, su diyenlerin yanında bulunmuşsun ve müdahale etmemişsin. Suçu bilip saklamak cezayı iki kat artırır Şövalye. Şebboy (güler) havada bulut yok şarkısını söylemişsin. Maria, herkese su taşımışsın. Push, Manyakyan, Hansittir, sizler de epeyce hava bulut, yağmur ve su demişsiniz. Yapın bakayım savunmanızı da ona göre karar vereceğim.... NEVMAN - Sayın Yargage, doğrudur iddialarınız, hava su demişim. Ama Büyük Şefe hakaret aklımın ucundan bile geçmedi.

Page 141: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YARGAGE - Gereği düşünüldü. Yaz kızım.Nevman suçunu kabul ettiğinden ve suçu sabit görüldüğünden tutuklanmasına ve Büyük Şefe üüüüü kadar tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz sende Pastör! PASTÖR - Ben bilim adamıyım, laboratuarımda her çeşit sıvı ve her çeşit gaz bulunur. Hava ve su da bunlara dahildir. Ağzımdan çıkması doğal değil mi? Ama hakaret kim ben kim? BOBİNHUD - Yahu ben Büyük Şefi tanımam bile. Hem buzsuz rakı mı içilir? Demişsem demişim. Ona bakarsanız su da sonunda buharlaşıp gaz olur. Adaletine yandığım dünya, hep mi ofsayta düşüreceksin bizi? Bu da mı gol değil Yargage, hı, bu da mı gol değil? (Birden toparlanır, kendi kendine söylenmeye başlar.) Ne diyorum ben ya... Ulen bunlar sahiden atarlar mı bizi içeriye? Bari kankamla aynı hücreye düşsek. Ah Şebboy’umdan da nasıl ayrı kalırım? YARGAGE - Gereği düşünüldü. Yaz kızım.Pastör suçunu kabul ettiğinden ve suçu sabit görüldüğünden tutuklanmasına ve Büyük Şefe üüüüüüüü kadar tazminat ödemesine karar verilmiştir. Ben sana söz verdim mi Bobinhud? Gereği düşünüldü. Yaz kızım.Bobinhud suçunu kabul ettiğinden ve suçu sabit görüldüğünden tutuklanmasına, mahkemede ki kötü hali göz önünde bulundurularak tutukluluk süresinin epeyce artırılmasına ve Büyük Şefe üüüüüüüüüü kadar tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz sende Maria! MARİA - Susuz rakı mı içilir Sayın Yargage? Artık bunun üstüne ben desem boş. YARGAGE - Boş boş konuşup, bana akıl vermeye kalkma.Gereği düşünüldü. Yaz kızım.Maria suçunu kabul ettiğinden ve suçu sabit görüldüğünden tutuklanmasına ve Büyük Şefe üüüüü kadar tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz sende Şebboy! ŞEBBOY - Şarkıları ben yazmadım ki Sayın Yargage? Ben ne yapabilirim dinleyicilerim istedikten sonra? Söylemeyeyim de yumurta yağmuruna mı tutulayım?

Page 142: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

İstersen sana da bi tane söyliyim. Su gelir güldür güldür Gel de yar beni güldür YARGAGE - Sus sus, burası mahkemedir, sahne değil… Yaz kızım! Gereği düşünüldü. Şebboy suçunu kabul ettiğinden ve suçu sabit görüldüğünden tutuklanmasına, mahkeme de sergilediği şımarık tavırlar ve yumurta yağmuru diyerek suçunu tekerrür ettiğinden tutukluluk halinin bayağı bi devamına ve Büyük Şefe üüüüü kadar tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz sende Agop, Manyakyan, Hansittir. Söz sizde.. ŞERİF - Sayın Yargage, tiplerimiz çok dolu, bunlar da çok kalabalık, hepsini almaz ki? YARGAGE - Hımmmm. O zaman bir kısmını serbest bırakalım. (Biraz düşünür.) Hava diyenleri serbest bırakalım. Yok yok, su diyenleri serbest bırakalım. Ya da dur! (Parmağını ağzına sokar, sonra ebe seçer gibi bir sağ tarafını bir sol tarafını işaret ederek) Ooooooo, portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir ya lan uy dur dum. duma duma dum. kır mızı mum. terazi lastik jimnastik. biz size geldik bitlendik. hamama gittik temizlendik. hop hop altın top, bun dan baş ka o yun yok. (sırıtarak) havacılar ebe, sucular serbest. Hadi Şerif... SONKİŞOT - Eeee! Böyle havadan sudan tutuklamanın, böyle tayyareden salıvermesi olur işte! YARGAGE - Kes, ukala şey. Şerif, çıkar bunları dışarı. (Şerif herkesi dışarı çıkarır. Duruşma salonu boşaldıktan sonra telefonuna sarılır, Papa Nerte’yi arar.) Aloo...Aziz Pedeeeeer, ..... Sayın beteeeer..(sırıtır) .....O iş tamamdır. .. Evet, herkese tazminat hükmettim. ..... Üüüüüüüüü kadar... Yalnız bak hele, Şerif seni izlemiş ve konuştuğumuz her şeyi dinlemiş. Yani her şeyden haberi var. Onu da göreceğiz, mecburen. Bilgin olsun. ...... Veririz ufak bir şey. Oğlunun tekine villa, diğerine da yat alacakmış, eksiği varmış. ..... Sana dikkatli ol demiştim değil mi? .... Neyse artık olan oldu. Gel bunu kutlayalım. .... Hadi

Page 143: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

bekliyorum. (Telefonu kapatır, Büyük şefi arar) Alo, sayın Büyük Şef'im, saygılar sunarım efendim. ...... Emirleriniz yerine getirilmiştir, bilginize sunmak istedim. ……..Evet, Kimsenin gözünün yaşına bakmadım. Sayenizde cukkaları da götürdük. ..... Yani efendim, kilisenin kumbarasına. ... Evet efendim. Hayır işlerinde kullanılacaktır tabi ki..... İyi günler efendim. Saygılarımı yineliyorum.(Papa Nerte Yargage'ye gelmiştir. Şerif de yanlarındadır.) YARGAGE - (Papa Nerte'ye gülerek) Beni de kötü emellerine alet ettin ya, helal olsun sana. PAPA NERTE - Sadece kendim için mi yaptım bu planları sanki? ŞERİF - İkiniz için yaptığını biliyorum. Beni hemen satışa getirdin Papa efendi... PAPA NERTE - Seni ne zaman unuttuk ki söyler misin Şerif efendi? ŞERİF - (İmalı bir şekilde) Hı hı, biliyorum, biliyorum. YARGAGE - Tamam ya, hadi bırakın bir birinize laf sokmayı da, bundan sonra yapacaklarımızı konuşalım, paylaşalım. PAPA NERTE - Evet, evet.. Sayende kursağımız nimet görecek Sayın Yargage.. ŞERİF - Umarım kursağımızda kalmaz. PAPA NERTE - Ne demek istiyorsun? Bilip de söylemediğin bir şey mi var? Kıldan yağ çıkardık. Kim ne anlayacak? ŞERİF - Bilip de sizden sakladığım bir şey yok. Sadece bu işin bu kadar kolay olması beni endişelendiriyor. Sonkişot’un dediği gibi havadan sudan nedenlerle tutuklayıp, ebe seçer gibi serbest bırakmak bize pahalıya mal olabilir. YARGAGE - Şerif, Şerif, sen şimdi bana laf mı sokuyorsun? ŞERİF - Haşa Sayın Yargage. Senin dağıttığın adaleti kim dağıtabilir. Bunu beğenmemek benim ne haddime?

Page 144: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PAPA NERTE - Sayın Yargage, bize dedin bir birinize laf sokmayın, ama kendin sürdürüyorsun. Ya içinizi ferah tutun siz. Boşuna kuruntu yapmayın.. (O sırada Papa Nerte'nin telefonu çalar) .... Efendim .... Ne var Settar, ben sana izini kaybettir demedim mi? Bi daha arama, dinleniyor olabilir. ..... Tamam, ne oldu ne istiyorsun? ....... (Papa Nerte elinde telefon açık ama, birden durgunlaşır, diğerleri de şaşkınlıkla onu izler.) .... Tamam, bakacağım. ...... (Suratı pancar gibi olmuştur. Yargage ve Şerif mimikleriyle ne olduğunu sorarcasına Papa Nerte'ye bakarlar) Settar....Verdiğim para yetmemişmiş, biraz daha istiyor. Vermezsem bildiği her şeyi anlatacağını söylüyor. Şerif, bu beladan bizi sen kurtarırsın. (Elini boğazına götürür ve kesme anlamında sağa sola oynatır.) ŞERİF – Ara buraya gelsin. Siz konuştururken ben kelepçelerim, tıkarım W tipine. İntihar süsü veririz. PAPA NERTE – (Settar’ı telefonla arar.) Settar, Sayın Yargage’nin yanındayım. Gel buraya, Biliyorsun dışarıda takip ediliyorum. Parayı burda vereyim, hem kimse şüphelenmez.…..Tamam, ama kimseye görünmemeye dikkat et. (Telefonu kapatır, Şerif’e döner) Artık gerisi sana kalmış.ŞERİF – Tamam hiç endişelenmeyin. Bir yanımda hak (Papa Nerte’yi gösterir), bir yanımda hukuk (Yargage‘yi gösterir.)PAPA NERTE - (Şerif'in kulağına fısıldayarak) Keşke buraya hiç getirmeseydin, biz gitseydik. İşini orda bitirseydin, kim vurduya gitseydi. Artık faili meşgul mü olurdu, faili meçhul mü olurdu, yoksa faili meşhur mu olurdu. (Gülüşürler. Settar’in geldiğini görürler, Şerif saklanır.) SETTAR – Hazır mı, nerde para? PAPA NERTE – Dur hele bir soluklan. YARGAGE – Buraya geldiğini kimse gördü mü? SETTAR – Umurumda değil kimsenin görüp görmemesi. (Şerif arkadan Settar'ı yakalar.)

Page 145: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ŞERİF - Demek tehditle şantajla insanları korkutup para sızdırmaya kalkarsın ha. (Orantısız güç kullanarak etkisiz hale getirmeye çalışır.)SETTAR - (Şerif'in dalgınlıklarında yararlanarak ani bir hareketle Şerif'in elinden silahını alır ve horozu kaldırır.) Geçin bakayım şöyle. (Şerif'in kelepçesiyle Papa Nerte ve Şerif'i W tipinin demir parmaklıklarına kelepçeler.) Demek kim vurduya gitseydim ha. Çıkaracağım hepinizin ipliğini pazara. Şerefsizler. (Sonra tüm kapıları açar ve tutukluların hepsi dışarı çıkar.) Arkadaşlar ben Settar, sizler gibi normal bir vatandaşım. İşsizdim, evde çoluk çocuk aç idi. Cebimde para yoktu. Kara kara düşünürken Büyük Şef'in ördeklerinden birini çaldım. Ben dayanırdım ama, çocuklar açlığa dayanamazdı. Ördeği elimden Yargage aldı. İlk adalet dağıttığında bu Yargage'nin temiz pabuç olmadığını anlamıştım. Sonra bu Papa var ya bu Papa, şeytan kılığına girmiş din düşmanı bu Papa'nın, kullanabileceği, kandırabileceği biri olduğu için Büyük Şef'i Büyük Şefliğe önerdiğini gördüm. Yoksa Büyük Şef hanginizin Büyük Şefi olabilir ki? Ne gezer onda idare kabiliyeti. O ancak ördek güder. Sonra Nevman Papa'nın pisliklerini ortaya çıkardı. Şinanay davasında işbirlikçisi Yargage onu akladı. Sonra Papa bana geldi ve ispiyonculuk yapmamı istedi. Çok da para verdi. Ben de sizleri barda orda burda izledim. Sizlerin tutuklanmasına neden olan o ağzınızdan çıktığını abartarak yazdığım hava ve su notlarını kaydettiğim defteri Papaya verdiğimde, bana biraz para verip kaybolmamı dedi. Sonrasını biliyorsunuz, tutuklandınız. Ben saklandım ama Papayı izlemeye devam ettim. Papa, Yargage ve Şerif'in organize bir ilişki içinde olduklarını gördüm. Kilisenin kumbarasındaki paraları da bunlar bölüşüyormuş. Büyük Şefe hakaret etmişsiniz diye size hükmedilen tazminatları Büyük Şef kiliseye bağışlayacağını söyleyince bu namussuzların iştahı kabarmıştır. O yüzden hepinize yüklüüüü miktarda tazminat

Page 146: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

hükmetmiş. Ve beni de ortadan kaldırmayı amaçlamışlardı. Artık bu çirkinliklere daha fazla dayanamadım. Biz bunlar tarafından yönetilmeyi, yönlendirilmeyi hak ediyor muyuz? (Herkesin ağzından "hayııııır" sözü çıkar.) Şimdi halk olarak bunları cezalandırarak, bunlardan kurtulmaya hazır mısınız? (Herkesin ağzından "eveeeet" sözü çıkar) O zaman ayağa kalkalım, ayaklanalım. Şövalye, sen Bobinhudla birlikte Yargage'yi getir. Maria, Şebboy, siz halka haber salın, toplansınlar. Büyük Şefimiz olmayı beceremeyen Büyük Şefi ördeklerinin başına geri gönderelim. Yerine hakkımızı, halkımızı gözeten birini seçelim. Biz halkız, layık olduğumuz şekilde yönetilelim. (Şövalye ile Bobinhud, Yargage'yi Papa Nerte ve Şerif'in yanına getirip ve demir parmaklıkların ardına kapattılar. Maria ve Şebboy tellal gibi caddelerde bağırarak halkın toplanmasını sağlar. Nevman ve Sonkisot, Büyük Şefi alıp getirmişlerdir.) SETTAR – Ördekçi başı, senden Büyük Şef olmaz. Sende biliyorsun bunu. Hadi sen doğru ördeklerinin başına. (Toplananlar hep bir ağızdan yuhalar, Büyük Şef kaçar, sahneyi terk eder.) Büyük Şef olması için en yaşlı üye sıfatıyla Pastör'ü öneriyorum, kabul edenler, etmeyenler? PASTÖR – Ben bilim adamıyım. Memlekette bilime de ihtiyaç var. Beni bilimle baş başa bırakın. SONKİŞOT – Ben, dürüstlüğü, analiz yeteneği, hakkı ve halkı gözettiği için Nevman'ı Büyük Şef olması için öneriyorum. Bobinhud'da Nevman'a yardımcı olmak üzere görevlendirilsin. (Toplananlar hep birlikte kabul diye bağırır.) MARİA – Settar sen de cin gibisin maşallah. Şerifimiz de sen ol. Ama kimseyi teknik takibe alma. (Toplananlar hep birlikte kabul diye bağırır.)

Page 147: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

BOBİNHUD – Şövalye haktan hukuktan anlar, adaleti de ona teslim edelim. (Toplananlar hep birlikte kabul diye bağırır.)NEVMAN – Sonkişot, sen?SONKİŞOT – Maria, benimle evlenir misin? (Toplananlar hep birlikte kabul diye bağırır.)MARİA – (Gülerek) Eveeeeeet.ŞEBBOY – Bobiiiiiiiiin (Kaş göz hareketiyle Sonkişot’u işaret eder.)BOBİNHUD – Şebiiiiiiii…ŞEBBOY – Eveeeeet..SONKİŞOT - Akşama Maria'nın Babasının yerinde yapılacak olan çifte düğünde buluşmak üzere. (Toplananlar hep birlikte kabul diye bağırır.) SETTAR –Kuşkulardan arınmış, özgürce bir yaşamı özlemişiz. İyiler mutlaka kazanır, ama bunun ilk şartı "herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğidir.” Maria, Sonkişot, Şebboy, Bobinhud, geleceğin yöneticisi olacak girl girl, boy boy çocuklar yapmak üzere, sizi balayına Şerif'in haksız bir şekilde edindiği için yönetimimizce el konulan villasına gönderiyoruz. (Toplananlar hep birlikte kabul diye bağırır.Fondan davul zurna sesi duyulur, Zılgıtlar çekilir. Perde iner.)

S O N

YÜREKSEL KRİZ(Oyun 2 Perde)

Kişiler

Page 148: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Yaloy (40 yaşlarında) Haspanaz (35 yaşlarında) Minnacık (35 yaşlarında) Ceyran (25 yaşlarında) Rüstem Dede (70 yaşlarında) Dilderen (70 yaşlarında) Maral (25 yaşlarında) Bahtiyar (10 yaşlarında) Çıtırnaz (10 yaşlarında)Müzisyen (30 yaşlarında)

Dekor Birinci perdede, evlendirme programı sahnesi. Sahnenin bir köşesinde ikili kanepe, üzerinde CANLI ODA yazmaktadır. Diğer köşesinde bir müzisyen ve önünde org. Sahnenin ortasında iki sandalye ve aralarına bir paravan konulmuştur. Uygun bir yere KÜRESEL TV levhası asılmıştır.

İkinci perdede paravan ve org kaldırılır, bir masa birkaç koltuk konulur. Ev oturma odası oluşturulur.

Aksesuar : Kamera, muhabir mikrofonu, ev eşyaları. Kostüm : Sahnelere uygun abiye ve normal kıyafetler.

YÜREKSEL KRİZ(Birinci Perde)

(Perde açıldığında, bir kişi sahnenin ortasında afişlerle durmaktadır. Fondan Minnacık afişlerdeki sloganları

Page 149: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

okur. Sloganlar okundukça afişler sıra ile yukarı kaldırılıp seyirciye gösterilir. Alt yazı diye geçen sloganlar 2-3 metre uzunluğunda tuvalet veya faks kağıdına yazılmıştır ve bir ucundan birinci perdede rolü bulunmayan Bahtiyar, diğer ucundan Çıtırnaz tutarak 2 normal hızla sahnenin bir başından bir başına yürür. Müzisyen sahnedeki yerini almıştır. Orgu kafasına göre çalmaktadır. )

(Afiş 1)YALNIZLIĞA ÇARE BULUNDU

EKRANLARIN YEPYENİ PROGRAMI

(Afiş 2)YALNIZ MISINIZ?

YALNIZIM DİYORSANIZMİNNACIKLA YÜREKSEL KRİZ

YALNIZLIĞINIZA SON VERECEKTİR

(Afiş3)EVLENMEK İSTEYENLER

MİNNACIKLA YÜREKSEL KRİZ PROGRAMIBOYU BOYUNUZA, HUYU HUYUNUZA, SUYU

SUYUNUZA UYGUNEŞ BULMANIZA YARDIMCI OLACAKTIR

(Alt Yazı)BİRAZ SONRA

(Afiş 4)EŞİNİZ SÜREKLİ DIRDIR MI EDİYOR?

EŞİNİZ ÇOK MU ÇİRKİN?BOŞAYIN GİTSİN.

MİNNACIKLA YÜREKSEL KRİZ PROGRAMIYLADAHA İYİSİNİ BULURSUNUZ

(Alt yazı)ÇOOOOOK AZ SONRA

Page 150: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Afiş 5)SEVGİLİNİZ BAŞINIZI MI ŞİŞİRİYOR?

SÜREKLİ BAŞI MI AĞRIYOR?ONU DA TERKEDİN

MİNNACIKLA YÜREKSEL KRİZPROGRAMIYLA DAHA İYİSİNİ BULACAKSINIZ

(Alt yazı)AZ SONRAAAAAAAAAAAAAAAAA

(Afiş 6)MİNNACIKLA YÜREKSEL KRİZ

YARALI YÜREĞİNİZE MERHEM OLACAKTIR

(Alt yazı)PARMAKTAN SONRAAAAA

(Afiş 7)MİNNACIKLA YÜREKSEL KRİZ

(Alt yazı)BAŞLIYOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOR

MİNNACIK – (Alkış efektleriyle sahneye gelir.) Ben karanlık gecelerin intikam meleğiii, ohhhsijensiz zamanların ehhsijeniii, suların prenses sunucusu, alemin güzelliğiiiii, ben işte beeenn minnacııık. Bir "Minnacıkla Yüreksel Kriz" porogramına daha hoşşgeldiniz, sevgili beni sevenlerim. Lûtfen daha fazla mesaj atarak "bu gece boş musun anam" demekten vazgeçiniz. Ay sonra seyircimi ihmal ediyorum diye içim cızz cızz ediyor. Bu programda kendime değil, koca bulamamışlara koca bulacağız şekerlerim. (İki eline dudaklarına götürerek seyirciye öpücük yollar. Alkış efekti duyulur.) Ayyy canım cicim seyircim, pek değerli stüdyo konuklarım zırt pırt alkışlayarak sözümü kesip durmayın canım, konsantrasyonum bozuluyor.

Page 151: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Sunum yeteneğim sekteye uğruyor. Ondan sonra lafları birbirine şey ediyorum canım, aaa olmaz ki... Efendim müsaadenizle konuklarımızı içeri davet etmeden evvel telefonla katılmak isteyenler bizi şu gelip geçen numaralardan arayıp e-postama posta koyabilirler, ay pardon, atabilirler. (Alt yazı ile hızlı bir şekilde geçer. 0123456789.. [email protected]) Dünya güzelleriiii..Ayy bunu da Bülent Hanımdan kapmıştım ki kiik kii.. Evet telefon bekliyorum sizlerden, Evvveeetttt...Bir telefonumuz varmış. (Telefon bağlanır. Telefonun ucunda bir bey vardır.) Alo, alo beyfendi hoşgeldiniz telefonumuza, şeref verdiniz, nerdensiniz, kimsiniz siz kardeşim, ne diye arıyorsunuz beni? . SES - (Fondan duyulur.) Alo efenim iyi akşamlar. Bendeniz Zühtü. Hani şu samanlıktan kaldıramadım samanı da Zühtü şarkısı var ya, aha o Zühtü benim işte. MİNNACIK - Ayyyy Zühtü Bey ne iyi ettiniz de bizi şey ettiniz. Size nası yardımcı olabilirim acaba?SES - Efeniimmm şinci bizim buralarda saman çok oluyor. Ihıcık bu samanları kaldırabilen bir bağyan varsa sizin oralarda, onu alıverecektim ben. Varsa hazırda hemen paketleyin ben alıp gidiyim, fazla beklemeyim diy mi ama. İş güç gecikmeye gelmez.. MİNNACIK - Şimdiki kızlar samana varırlar mı sanıyorsunuz.? Ayy çok saman kafalısınız ayol. Hadi ordan, hadi ordanız, kıştınız ayol. Seyirci seyirci sen burayı ne sandınız. Aaaa kes kes reji teli kess. Yeni bir telefonumuz varmış. Alo , alo.SES – (Arayan bir bayandır) Minnacık hanım ey gunner. Ben Halime.MİNNACIK – Hangi Halime gıııı? Hani şu samanlıkta kıstırılan Halime mi? (Seyirciye güler.)SES – Evet, o Halime benim. Az önce arayan Zühtü beye talibim. Ne de olsa benim de bir samanlık geçmişim var. Şimdi ise o samanlığı seyran etmek isdeyom.

Page 152: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MİNNACIK – Ay tamam anacım, Len Zühtüüüü, len gözün aydın, duyuyon mu leee. Bak talibin çıktı. Samanlarını galdırmaya geliyor. Duyuyorsan ara. Tamam Haline gıııı, arkidişler sizi buluşduruvercek gı. Hadi şindi gapat tilifonu. Belkim Zühtü arar eder. (Seyirciye döner.) Ay bunlar benim dilimi de değişdirivercekler. Bir telefonumuz daha varmış. Arayın anacım, arayın, kitleyin anasını satim telefonları. Alooo, buyurun.SES – Hellooo, I'm connecting from One end of the world. 30 years old. I'm single I want to get married.MİNNACIK – The person you have called cannot be reached at the moment, please try again later. Git anam git, bizde elalemin gavuruna verecek kız yok. Bizim kendi gavurlarımız yetiyor bize. Ay sayın seyircilerim görüyorsunuz değil mi, kısa zamanda interneyşinıl olmuşuz. Dünyanın öbür ucundan bile arıyorlar. Bir telefonumuz daha varmış. Alooooooo, buyurun..SES - Heloooo, Minnacık hanım, programını çoh beğenirem. Necedir tamaşaçısıyam. Menim adım Yaloy. Dingiltereden bağlanıram. Ama Dingiliz değilem. Azeriyem ama Türkiye'ye köçmüşük. Men de yalgızam. Heyat yoldaşım yohtur. Yalgızlık meni çoh tentidir. Ona göre men de evlenmek istiyirem. Üsgey tehsil görmüşem. Menim gırk yaşım var. Bir de uşağım var. Karmatörlük yapıram. İl il, ölke ölke gezirem. Atım, gatım, yatım, kravatım, aha bele bir heyatım var, birce arvadım yohtu. Halk meni yahşı bilir. Özüme arvat aktarıram. Genç olsun, koçak olsun, göyçek olsun. Bele biri çıkarsa meni evlendirerseeen? İstersen şekil de göndererem, istersen özüm de gelebilerem. Eğer meni evlendirersen çok bahtafar olacam. Meni aktarmanı gözleyecem. Salam gönderirem MİNNACIK - Alooo...Aloooo.. Ayyy ne konuşuyor bu ayol..Necedir sizin dilingiz? ? Alooo, ya ben bir dünya kadınıyım, şimdi sökerim ben bu beyin dilini neyim...Huuu telle bağlanan seyirci! Huuu, Dingiltereli, sen bu acayip lafları ederekten benim

Page 153: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

dingilime taş koymaya mı çalışıyon bakem hıı? Men var ya meenn senin gözlerini oyarem. Ay neler diyorum ben yaaa? Öhhö öhhö pek kıymetli telleştiğim beyefendi, stüdyoya buyursunlar efeemm, lûttfeeennn. SES - Ay Minnacık Hanım, eşitmirsen meniiii, deyirem ki mene uygun bir hanım tapasan. Evlendiresen meni, yalgızlık canıma doydurup. İstiyersen gelem programa,? MİNNACIK – He he, gel, behliyirik seni. Tez gelesen sen, men evlendirem seni. Bir telefonumuz daha varmış.SES - Münnacuğğ, gızım gelüyo mu sesüm... Bak gızım... Benü ever. He mü gızım? Alamanyadan emehlüyüm ben. Yaşum yetmüşü az buçuh geçmüş. Bah benim evim var, eki dane. Dökkanlarım var üç... üç.. üç... dane. Arsalarım var benüm... Malım mülküm yerinde gızım, gelürüm eyü. Evlendür benü... Amma, gız olsun benümkü ha. Aslında evüm de üç deneydi, birini evlenme vaadiyle benü ganduran yirmibeş yaşunda bir gıza gapdurdum, Dolandurdu beni. O sebeple otuz yaşundan güççük gız istemürüm. Krüterlerüm aha bunlardur. Bahma yaşıma, eyüyüm ben eyü. Eki delüganlıyı devürürüm ha! . Gız olacah ha, bulursun değül mü yavrum. Minnacuğum. Zatan yola çıkmuşum sütüdyona gelüyorum.MİNNACIK - Yetmişlik dedeciğim, eğer yakın zamanda ahir zamana göç edecekseniz size ben talibim. (Kıs kıs kıs kıs diye güler.) Yalnız bir tanecik şartım vaar, o daaa neyin vaaar neyin yok benim üzerime devşirecen he mi dedeciğim? Duydun mu beni? (Hi hi hi şeklinde güler.) Ayol dedeciğim sana bir nine gerek. İnşallah süüütüdyoya gelene kadar yolda kalpten gitmezsin. O zaman dek bir de nine denk gelir sana…Bir telefonumuz daha varmış.SES – (Arayan genç bir bayandır.) Alooo, Minnacık abla, programını hiç kaçırmıyorum, beğenerek izliyorum.

Page 154: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MİNNACIK – Ay program daha yeni başladı, kııız sen ne yalancısın (Güler.) He canım söyle.SES – Ben Meral, on sekiz yaşındayım. Evlenmek istiyorum.MİNNACIK – Ay kız, sen daha çocuksun be gülüm, git gez toz dolaş, bu yaşta evlenilir mi? Neyse, Kııııız, kriterlerin nelerdir? SES – Bana talip olanın, evi olsun, arabası olsun, kalbi olsun, şekeri olsun, tansiyonu olsun, gidici olsun.MİNNACIK – Aaaaaaa.. Ay ben buna çocuk dedim ama, ay ne çocuğu ya. Tamam kız. Gel sütüdyoya endamını bir görsünler. Ay şimdiki kızlar çok fena, çok çok…YALOY - (Yaloy stüdyoya ulaşır.) Merhaba ay minnacık hanım. Gördün ne tez geldim bak. Gapıya bağladığım özel yatım hem havada, hem garada, hem de suda gedebiler. MİNNACIK - Beyfendiciimm hoşşgeldiniz stüdyoma. YALOY - Taliplilerimi gözleyirem. Ama, bedler, yassarlar, piramit gibi ukarıdan aşşağı genişleyen gadınlar aramasın.MİNNACIK – Eveeeet. Sayın seyircilerimiz, gördüğünüz gibi tığ gibi delikanlı, taliplerini bekliyor. (O anda Rüstem Dede stüdyoya girer.) Aha yetmişlik dedemiz de teşrif ettiler.RÜSTEM DEDE - (Ceketinin iç cebinden birşeyler çıkarıp Minnacık'a doğru uzatır.) Aha gızım, ben evlerümün de, dökkanlarımın da tapusunu getürdüm. (Gözü Yaloy’a takılır.) Bu neye gelmüş Münnacığ gızım?MİNNACIK – O da evlenmek isdeyür Rüstem dede.RÜSTEM DEDE – Bu getsün ben evlenem sora gelsün. Bunu gören bene varmaz ki.MİNNACIK – Yok sen rahat ol dedecim. Kör atın kör alıcısı olurmuş. RÜSTEM DEDE – (Yaloy’a sertçe çıkışır.) Çıh get la burdan, Sana arvat tapmayacah, çıh get.

Page 155: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YALOY - Ay kişi, isteyirem ki düz danışasan. Meni innen bele goja kişilere hörmetsizliğe sevk eleme. Herkes kısmatını tapar ay kişi. Sen mene niye çatırsan ki... MİNNACIK - Dedeciğim sakin olunuz lûtfen, konuklarımızı korkutmayınız. Bir telefonum daha varmış. Alooooo..SES – Aloooovv..Salam, sabahınız heyir olsuunnn, Men Yaloy’un bacısıyam minna bacı, adım Ceyran. Menem yahşi ağabeyim, ne gezirsen sen orda? Anam biliiir mi sen ordasınnnn? Heç televizyadan arvat tapılar mı? Aha da anama deyirem indi. (Yüksek sesle bağırır.) Anaaaaaaaaaa, hele televizyaya baksana gör senin yahşı balan Yaloy’un ne haldadı? YALOY - (Bacısı Ceyran'ın sesi endişelendirmiştir. Kendi kendine konuşur.) Bu gız gene menim işimi bozmasa eyi. Anama bile deyip. Bir de ona hesap verecem. Ah, ah..(Minna'ya döner)SES – Menim yahşi ağabeyim, anam deyir, Yaloy aklını mı galdırıf. Onu men evlendirecem, ele televizyadan tanko gız aktarmasın. (Önce kapı açılma sesi, ardından nefes nefese bir ses duyulur.) Ay Ceyraaaan, ağabeyin nece yaraşıklımış, televizyada gördüm geldim. Onu mene ayarrasana. (Ceyran’ın sesi duyulur.) Maral bir susuynan. Görürsen canlı yayına bağlanmışam. (Maral’in sesi duyulur.) Minnacık’a desene bizi de davat elesin gız. (Ceyran’in sesi duyulur.) Alo meni eşitdin mi menim yahşı ağabeyim Yaloy’um?(Alt yazı geçer. CEYRAN VE MARAL STÜDYOYAYA GELECEK Mİ? AZ SONRAAA)MİNNACIK – Eşitdi, eşitdi Ceyran hanım. Seni de davat edirem, arkadaşını da alıp gelesen. (Yaloy’a döner.) Bu gız doğru mu söylüyor, senin bacın mı?YALOY - Heee doğru danışır, Ceyran menim bacımdı. Bilmirem niyeyse heç isdemir evlenmemi. Men de tek galmışam da, mene de yazık. Ay Ceyran, menim gözel

Page 156: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

bacım, içimde ele bir umut var ki, men burdan ey bir arvat tapacam. Ona göre geldim. Anama de huylanmasın. Kısmetimi bu sefer burda aktaracam. Salam gönderirem.MİNNACIK - Efendim Yaloy Beyciğim bakın sizin için ne ka arvat başvurmuş. Ben de hepsini toplatıp bir arada fotoğraflarını çektirdim.(Elindeki fotoğrafları Yaloy’a gösterir.) Tabii makyajsız hallerini de göresin diye tepelerine yapıştırdım. Sonradan beni kandırmışın diye dava falan edersin de, neme gerek ben her türlü tedbirimi alayım diy mi? RÜSTEM DEDE – Bene talip çıkmadumu hele Münnacığ gızım?MİNNACIK – Çıkdu da ben sene layık görmedim heç bürünü dedecim. RÜSTEM DEDE – Hele bürünü göreydüm ya, belki ereksiyon alurdum.MİNNACIK – Ay ne ereksiyonu ya, elektrik diyecen dedecim. Programı kapattıracak bu adam.RÜSTEM DEDE – He gızım, eletrik işte.MİNNACIK - Dedecim sen boşver elektriği, ben sana jeneratör de takdırırım, olmadı akü. (Kıs kıs güler. Yaloy’a döner.) Evet Yaloy beyciğim, var mı gözüne kestirdiğin bunların içinde?YALOY - Bak Minna Hanım da ne gözel sıraya düzüpsen gözel gözel avratları. Men bunların bu hallarını gördüm. Hamsı sanki boya tenekesine girip çıkıplar. İstemirem heç birini. Bunlardan heç arvat olaaaar? Teze taliplilerimi bekleyirem. Bu arvatları Rüstem kişiye görset. Belki birini beğener, mene çatmaktan kutarar özünü. MİNNACIK - E Yaloy bey, siz de hiç kimseyi beğenmiyorsunuz. Size boyasız bir hatun bulayım bari. (O anda stüdyoya kara çarşaflı ve siyah gözlüklü bir kadın girer.) Yaloy bey bakın bu hanım siz için gelmiş.YALOY - Boyyyy, bu ne bele ya. Ay Minna hanım, bu gadın çarşafını açacak mı? ......

Page 157: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MINNACIK - E be Yaloy bey, e be Yaloy bey açacaksa niye çarşaflansın? Bunu da mı beğenmediniz yoksa? Yaloy Beyciğim siz hele bir konuşun, belki anlaşırsınız. Ay yoksa buraya evlenmeye değil de şöhret olmaya mı geldiniz siiiz? YALOY - Bu da sizin programın çarşaf açılımı mıdır? Men çarşaf açılımını çarşafı açmak, çıkarmak diye bilirdim. Bele üzü görünmüyenin üreğini nasıl görebilersen? Bu çarşaflı gadın menim heyat anlayışıma uymur ki. O zaman özümnen çelişerem. O bakımdan men bu gadınla görüşmeyi istemirem.Özü sağolsun. Tesekkür edirem. Men moderen bir kısmat gözleyirem. MİNNACIK – (Çarşaflı kadına döner.) Bacım geldiğin için sağol, Yaloy bey görüşmek istemedi. (Çarşaflı kadın çıkar.) Ay yoruldum ya bir reklam arası verelim. (Alt yazı geçer. R E K L A M L A A A A R)MİNNACIK – (Müzisyen’e sorar.) Yayında değiliz de mi? MÜZİSYEN – Yok abla, yayında değiliz. Ben de gidip bir çay içeyim.MİNNACIK – Konuklarımızı da götür çay içmeye. Bir de hava alsınlar. (Müzisyen Yaloy ve Rüstem Dede’yi alıp çıkar. Minnacık, konuklar sahneyi terk ettikten sonra seyircilerin arasında oturan kankası Haspanızı sahneye çağırır.) Gel kız gel. (Haspanaz seyircilerin arasında oturduğu yerden kalkıp sahneye gelir. Sarılıp öpüştükten sonra hemen sorar.) Nasıl görünüyordum? Saçım makyajım düzgün müydü? HASPANAZ - Yine her zamanki gibi harikaydın. MİNNACIK - Ayyy canım benim ya..(Haspanaz'a sarılır.) Ama var ya hep düşünüyorum, bu programı yapmakla iyi mi ediyorum kötü mü? Çekilecek yanı yok aslında. Gördün işe, birisi samanlıktan samanı kaldıramıyor, birisi samanlıkta seyrandan bahsediyor, birisi kendini beğenmiş kimseyi beğenmiyor. Ama ne yaparsın geçim derdi. Ekonomik kriz beni teğet

Page 158: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

geçmiyor, bölüp geçiyor, delip geçiyor. Sahi kız ekonomik kriz dedim de, Yaloy'u gördün mü? Adam özel yatıyla gelmiş. Havada, karada, suda bile gidiyormuş özel yatı. At bağlar gibi stüdyonun kapısına bağlamış. Çok zengin. Kıııııızzzzzz (Kaşını gözünü oynatarak sana kısmet var demeye getirir.) Alıcı gözüyle bir bakıverseydin, ha ha hay.HASPANAZ - Aman Minnacıkım! Yatı, katı kendinin olsun. Benim zaten sütten ağzım fena yanmış, biliyorsun. Öyle dikkatlice de bakamadım aslında. Hem bu kadar iyi bir kısmet olsa, ne işi vardı böyle programlarda, televizyonlarda. Değil mi gülüm? Hem sen benimle uğraşacağına, kendine bulsana zengin bir koca. Bak hem bu hayattan kurtarır seni. Kızım, kaynağındasın kocanın, duymadın mı hiç, bal tutan parmağını yalarmış. MİNNACIK - Sen beni bilirsin kız, elli sefer boşansam gene aynı kocaya varırım. İyi seçim yapamıyorum. Hem işimi de seviyorum. Evlilik beni işimden uzaklaştırır. Ben senin gibi evcimen de değilim. Üf ya, sen boş ver beni. Bak bu Yaloy kaçırılmaz kız. Ciddi düşün. Gel sen bi görüş ne kaybedeceksin sanki. Olmadı programa çıkıp meşhur olursun. Belki başka taliplilerin de çıkar. Güzelsin gençsin, kim kaçırmak ister ki seni.HASPANAZ - A benim cancağızım, seni ne çok severim biliyorsun. Sen benim en has ve de tek arkadaşımsın. Çıkacağım programa. Sırf senin hatrın için. Ama öyle kimseye talip falan olmam bilesin. Gene kandırdın beni zilli. (Gülüşürler.)(Reklam arası bitmiş, Müzisyenle Yaloy sahneye gelmektedir. Haspanaz ise seyircilerin arasındaki yerine gitmek için kalkar.) YALOY - (Müzisyene konuşarak sahneye gelir.) Oh be, Rüstem kişiden kutuldum. Ecep bu avratları aş pişirme yarışmasına gönderip, en eyi aş pişirene mi göz goysaydım? Neyse helelik gözlüyüm, belki çoh daha ey bir arvat meni aktarar. İnşallah Ele biri olar ki, anam da

Page 159: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

beğener. Yoksam başımın etini yeyer anamnan bacım ceyran. (Gözü sahneden çıkmakta olan Haspanaz’a takılır. Ardından bakmaya başlar. Minnacık’a sorar.) Bu kimdi, ay Minna Hanım?MİNNACIK – O benim has ve tek arkadaşım Haspanaz. YALOY – Yerine oturmaya giderken) Çok gözel bir hanımmış. (Gözü Haspanaz’dadır.)MİNNACIK – (Müzisyen’e sorar.) Rüstem Dedeyi nerde unuttunuz?MÜZİSYEN – Kriz geçirdi, hastaneye götürdüler. MİNNACIK – Anaaaaaa. Yüreksel kriz. Belliydi ama, ayakta duramıyor, gelüp elektürük almak isdeyür. (Haspanaz’a kaş göz işareti eder. Yaloy’a döner.) Haspanaz da senin gibi yalnızdır Yaloy bey. YALOY - (Stüdyoya girer ve gözünü Haspanaz'dan ayırmamaktadır.) Minnacık hanım, bu hanıma menim çok hoşum geldi. Çok gözel, çok gaşeng, çok göyçek ve çok yahşı bir hanıma okşuyur. Men bu hanımla istiyirem ki evlenem. MİNNACIK - Canlı odada çay içmek istersen, davet edeyim.YALOY – Ne çayı, men direk yemeğe alıp götürerem.MİNNACIK – O kadar da uzun boylu değil Yaloy bey. Haspanaz kimseye talip olmak için gelmemiş ki. Hele bakalım senden elektrik alacak mı? (Güler.)YALOY – Men Haspanaz hanımnan görüşmek isdeyirem. Başga da talip aramıram.MİNNACIK – İlk görüşte aşk bu olsa gerek. Yıldırım şimşek, kasırga, hortum aşkı. Hi hi hi.(Alt yazı geçer. HASPANAZ YALOY İLE GÖRÜŞMEYE GELECEK Mİ, AZ SONRAA)MINNACIK - Yaloy bey, öyle hoşum gelir demekle olmaz ki? İşte Haspanaz burada, sen de buradasın. Senin hoşun gelir de bakalım Haspanaz ne diyor? Sen kendini bulunmaz hint kumaşı sanma. Haspanaz benim uzun yıllardır arkadaşımdır. Kolay lokma değil bilesin. Ama ben sizi görüşmeniz için canlı odaya çağırıyorum.

Page 160: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Haspanaz'a döner) Evet sayın seyirciler, has arkadaşım Haspanaz canlı odaya geliyooooooor. (Başıyla kabul et baskısı uygular. Haspanaz oturduğu yerden kalkıp canlı odaya gelir. Yaloy, ayağa kalkmış Haspanaz’ı ayakta karşılamıştır.) HASPANAZ - (Minnacıkın kulağına eğilir.) Ben bunun ne dediğini anlamıyorum ki. İkimiz başbaşa ne konuşacağız. MINNACIK - (Haspanaz'a söyler) Kafanı yorma, anlaşırsınız. (Yaloy'a döner) Yaloy bey, o kadar zamandır türkçe öğrenemedın mi, yoksa ısrarla konuşmak istemiyor musun? Haspanazla anlaşamazsın yoksa, ona göre..(Yaloy Haspanazdan dolayı heyecanlanmış, kalbi küt küt atmaktadır. Kekeleyerek birşeyler söylemeye çalışır, kelimeler ağzından çıkmaz, bu kez başını sallar.) Anlaştık o zaman. Evet sayın izleyiciler, Haspanaz ile Yaloy canlı odadaaaaa…. YALOY - (Yutkunarak ve gözlerini kırpmadan Haspanaz'a bakmaktadır.) Me me merhaba, men Yaloy. (Aklına Minnacıkın uyarısı gelir ve azeri şivesi ile konuşmayı bırakır) Adım Ya ya Yaloy, Haspanaz hanım. Sizi görende, görünce çok etkilendim. Siz çok gözel bir hanımsınız. İsteyirem ki sizle evlenem. (Heyecanına rağmen konuşabildiği için derin bir nefes alır ve oh çeker.) HASPANAZ - Aman Yaloy bey, güzellik, biriyle evlenmek için geçerli ve yeterli sebep midir? Acele etmeyiniz rica ederim.YALOY - Haspanaz hanım, sen gözellliğinin yanında geyiminle de nitelikli biri olduğunu ortaya koyupsan. Yüz gözelliğin bunu üreğinden alıp diye düşünürem. Onun için menim sene hoşum geldi. Sevdim seni. Zarif görünürsen. Nezik durursan. Bele bir hanım hemeşe ey olar.HASPANAZ - (Yaloy'un nezaketi, iltifatları hoşuna gitmiştir.) Teşekkür ederim Yaloy Bey. Pek kibar, pek incesiniz. Ama evlilik zor bir karar. Öyle pat diye de olmaz ki. Daha önce evlenmiş miydiniz siz?

Page 161: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YALOY - Evet, bir defa evlendim. Ama ayrıldım. Bir de uşağım var. on yaşı var. Adını Bahtiyar koydum. Bahtı menimkine okşamasın deye. Sen sormadan men deyim niye ayrıldığımı. Televizyonu bilirsen. Ayrıldığım karım bir televizyon kimiydi. Nişanla test yayınına, nikahla sürekli yayına başladı. Öpücüğüyle uyanıran günaydın programları vardı. Ezgilerle süslerdi sözlerini. Hatalarını sedefli meşrapa gizlerdi. Tarif etmekle kalmaz, hazırlardı yemekleri. Saat başı kendinden, benden, aileden, komşulardan haber özetleri verirdi. Sonra filmler çevirirdik soluk soluğa. Çoğaldıkça kanallar renkli dünyalarla tanıştık. Varlığımı bilirdi ama hissetmirdi. O televizyon, men ne izleyeceğini bilmeyen seyirci. Amacı onda kalmamı sağlamaktı hep. Ama yıllarca sürdü içi boş dizileri. Bıktırdı uzayan reklamları. Hoşuma gitse de zaman zaman, gına getirdi magazinleri ve dedikodu doldu haber bültenleri. Yalvarışlara döndü yarışmaları. Isıtılıp servis yapılan tekrarları canıma yetti, men de kapattım televizyonu. HASPANAZ - Yaloy Bey, pek güzel, pek hoş konuşuyorsunuz da; zamanla bu yayınların sıkıcı olmasında payınız olduğunu düşünmüyor musunuz hiç? Hırsızın diyorum, hiç mi suçu yok? (Minnacık'a döner) Bu adam pek dilbaz, pek laf ebesi bir şey kanka. Kandırır mı dersin bizi tatlı diliyle? YALOY - Özümü sütten çıkmış kaşık kimi görmürem ki. Mende de toyluk vardı. Bezi meseleleri böyüdürdüm, bezileri görmezden gelirdim. Ama toyluk işte. Gözlediğim yayınlar yapılmadı. Özüme göre heç bir eksiği yokdu. Yediği kabağında, yemediği dalında dururdu. Ne gözledim evlilik boyunca onu da sene söylüyüm. Birce ilgi gözledim. Ama onun ilgi tarifiyle menimki heç uyuşmadı. Mene göre, gülen gözlerle uyandırmaktı ilgi ona göre, alarmlı dürtmelerdi.Ona göre, kravatın yakışmadığını söylemek, mene göre yakışan kravatı bulmaktı ilgi..

Page 162: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Ona göre, zengin kahvaltı sofrası, mene göre canının ne istediğini sormaktı ilgi.. Ona göre, çantanın yerini söylemekti ilgi, mene göre kapı eşiğinden vermekti.Ona göre, düşünceli beklemeler, mene göre ceplere konulan sevgi sözcükleridi ilgi.Ona göre, al getir emirleri, mene göre, alıp yapmak yaratmaktı, kapıda şık karşılamaktı ilgiOna göre, yanına çağırmak mene göre, yanına gitmekti ilgi. Ona göre, ayrı odalara çekilmek mene göre, aynı diziyi sevdirebilmekti ilgi. Ona göre, sırtını sıvazlamak, mene göre, sırtını sabunlamaktı ilgi. Ona göre, aynı yatağı paylaşmak, mene göre, sokulmak, sarılmaktı ilgi.Ona göre, dizinin dibinde istemekti ilgi, mene göre, zaman tanımak, zaman ayırmaktı ilgi.Ve mene göre, evde her zaman bir çocuğun daha bulunduğunu bilmek, kabulenmekti ilgi. HASPANAZ - Yaloy bey, gerçekten sözleriniz çok hoş. Lakin benim bu evlilik işleriyle ilgili anılarım pek iyi değil. Gözü körolmayası kocamın ilgisizliğini koydum kenara da, içkisi, kumarı, hepsinden kötüsü, çapkınlıklarından illallah ettim. Biricik kızımı babasız büyüttüm. Sonunda koydum kapıya da, sen sağ ben selamet. Onun içindir bu güvensizliğim. Zira, o da sizin gibi pek tatlı dilli, pek kibar idi evlenene kadar. Erkek kısmının alacası içindedir ya, sonradan çıktı bütün foyası. Onun için size öyle hemen evet diyemiyorum. (Alt yazı geçer. YALOY’UN ESKİ KIRIKLARI STÜDYOYU BASTI. AZ SONRAA)(Ceyran arkadaşı Maral ile birlikte stüdyoya bir hışımla girer.)CEYRAN – Yaloy efendi, Yaloy efendi, nedir bu rezalet. (Yanındaki Maral’ı gösterip) Sen gül gibi kızı, evlenme vaadiyle kandır, genç kızlık duygularıyla oyna, sonra da gel televizyonlarda özüne arvat aktar.

Page 163: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Yakışır mı bu erkekliğe? (Maral’a döner.) Anlatsana kız sana neler yaptığını?MARAL - (Karnına yastık koymuştur. Karnındaki şişliği cilveli bir şekilde göstererek) Söyleyemem ayıp.CEYRAN – Yapması mı ayıp değil de, söylemesi niye ayıp oluyor kız, söylesene, bak yetmiş milyon bizi izliyor. Ne mal olduğunu anlasın millet Yaloy efendinin.MİNNACIK – Aaaaaaa, kulaklarıma inanamıyorum sevgili seyirciler. (Kısık sesle müzisyene döner.) Skandal, entrika, baskın, kavga, dövüş, sövüş bizim reytingimizi yükseltecek. (Maral’a döner) Anlat kız, anlat. (Minnacık seyirciye döner) Evet sevgili izleyiciler, gördüğünüz gibi beklenmedik gelişmeler yaşıyoruz. (Kendi kendine konuşur.) Yaloy efendi de az değilmiş hani. Az kalsın kankamın başını yakacaktım. (Yaloy’a döner.) Evet Yaloy efendi, ne diyeceksiniz bu duruma? MARAL – Beni bu halde bırakıp başkalarıyla findirdeşemezsin Yaloy efendi. Dar ederim dünyayı. Var mı öyle yan çizmek Yaloy efendiiiiii. YALOY - (Kadının etrafında dolanarak kendi kendine konuşur.) Bu avrat acaba eski avradım mı? Yok değil, olamaz. Ayrıldığımızda intihar tesebbüsünde bulunmuş, kalbinin yerini doktora sormuş, doktor göğüslerinin iki parmak aşağısında diye tarif etmiş, ertesi gün kendisini kasıklarından vurmuştu. Ama bu gadının sanki gerdanının tümseklerine füze rampaları konuşlandırılmış gibi. Bu o olamaz. Ama kim? Yoksa zırt pırt karşıma çıkan Zeliha mı bu? Ama onun da bacaklarının birleştiği yer çamaşır maşını gibiydi. Bu ona da benzemir. (Yüksek sesle söyler) Ay hanım, men seni tanımıram, de görüm hele sen kimsen? (Ceyran’a döner.) Yoksa bu senin işindi mi? Ceyraaaaaannn, niye bele yapırsan menim gözel bacım?CEYRAN - Menim yahşi ağabeyim bak bu arkadaşım Maral. Seni de çok sevir. Seni seven biri varken niye gedif tanımadığın yad arvatdara goşulursan?

Page 164: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YALOY - Merhaba Maral. Pek de gözelmişsen. Bacımın arkadaşı menim de bacımdır. (Bu söz Maral'ın moralini bozmuştur. Tek kelime söylemeden stüdyoyu terk eder.) Güle güle gedesen Maral. Ceyran menim gözel bacım arkadaşını yola salsana.CEYRAN – Gızın moralini bozdun. Bak Yaloy efendi. Ağabeyimiz dedik, böğrümüze bastık. Yemedik yedirdik. İçemedin eşlik ettik. Var mı öyle yarı yolda bırakmak? Ayıp ayıp, hadi beni düşünmüyorsun anladık, mahalledeki yavuklularını da mı düşünmüyorsun. Yapma ağabeyi dön evineeeeee. YALOY - Ay menim gözel bacım, meni niye anlamırsan sen. teklik canıma tak ediptir. Eve dönecem ama Haspanaz hanımnan dönecem. Sırf evlenmeyim diye mahalle yavukluları diye uydurma heberler icad etme. Menim değil mahallede, ne Türkiye'de ne de dünyada yavuklum falan yok. (Haspanazı göstererek) Ama artık olacak. (Haspanaz, Yaloyun bu kararlı tavrından etkilenmiş, Ceyran’a inat tebessümleriyle Yaloy’un koluna girmiştir. Yaloy bu durumdan oldukça hoşnut olmuştur.) .. MİNNACIK - Reytingim benim. Siz kavganıza devam ediniz Yaloy bey, çekinmeyiniz. Stüdyo sizin.HASPANAZ - Yaloy Bey, üzülmeyiniz rica ederim. Gençlik, cahillik işte. Bir süre görüşelim de hele, kararımı öyle açıklayayım size. (Bu sırada Minnacık'a da göz kırpar. Sonra kankasına yaklaşır.) Kız valla senin reytingler tavan yapmadıysa ben de Haspanaz değilim. Bu kavgadan sonra, en "seyretmem" diyen bile açmıştır kanalı. Ay bu kız da ne çaçaronmuş. Evde kalmışlık psikolojisi zor be. Ama ben bunu çiy çiy yerim.CEYRAN - (Ceyran Haspanaz'ın laflarına çok sinirlenmiştir. Ağabeyine de iyice kızmaktadır. İkide bir kolunu çimdikler. Kaş göz hareketleriyle hadi gidelim der. Sonra Haspanaz’a döner.) Bana bak Haspanaz, benim asabımı bozma, yolarım o saçlarını. Almıyor işte abim seni çatla da patla. Hem

Page 165: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

sen onun tipi bile değilsin. O daha böle bıngıl bıngıl hatunlardan hoşlanır. Eski karısı da öyleydi mesela. Pörsüdü tabi zamanla. Neyse ne diyordum, bırak peşimizi sana verecek oğlumuz yok bizim. HASPANAZ - (Elini alnına götürür, bayılacak gibi yapıp kendini Yaloy'un kollarına bırakır.) Ah, ben böyle rezalet görmedim. Yaloy Bey, lütfen bir şeyler söyleyin. İnanın hiç alışık değilim ben böyle şeylere. Bu sözlerin muhatabı olmak istemiyorum. Kardeşiniz pek edepsiz bir hanım. Mümkün değil, ben böyle biriyle bir arada kalamam. Üzgünüm ama bizim evlenmemiz çok zor maalesef. (Bu sırada, Ceyran'a da "ben sana gösteririm" bakışı atmaktadır.) YALOY - (Haspanazın kollarnda bayılmasını pek hoşuna gitmiştir. Alçak sesle) Ayıltmasalar bari, böyle çok iyi. (Ceyran'a döner) Ceyran, artık sus. Ağzınnan kuş tutsan boş, men bu gadını alacam. Yengen olacak. Ne var iyi geçinseniz. (Haspanaza döner.) Kusura bakma Haspanaz hanım, menim gözel bacım meni çok seviyor. Asabi tavırları ondandır. Bir tanısan aslında çok şekerdir. Sen iyi söyledin. Biraz görüşelim. Çocuklarımızı da bir araya getirelim. Hatta istersen burdan çıkıp, Hepimiz senin kızını da alıp bize gidelim. Evimi de gör, anamı da gör. Yaşam tarzımızı da gör. Olar mı? MİNNACIK – Aaaa, durun bir telefonumuz varmış. Alo, alooo, buyurun sayın seyirci.SES – (Sesi fondan duyulur.) Alo gızım, Men Dilderen. Yaloy’un anasıyam. Oğluma bir gaç söz diyecem. O sebeple zeng eledim. MİNNACIK – Buyur teyzecim, o ki zeng eledin, de görek oğluna ne diyecen?SES - Ay menim gözel balam, Yaloyum, bakıram ki televizyalarda özüne arvat akdarırsan. Anan sene heyran ola, heç televizyadan arvat tapılar mı? İndi de sen böyüklerine danışmadan evlenmeye kalkırsan. Yadına sal hele gardaşını. Sen onnan da mı ibret almırsan? Gardaşının taptığı arvadın da gülende üzünde

Page 166: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

güller açırdı, aya deyirdi sen doğma men doğum. Ne oldu ahırı, yadındadı mı? Getti, bir tango arvat getti. Ne özü rahat etti, ne bize rahat ettirdi Arvat da arvat olaydı, üregim yanmazdı. Ele zayıf ele zayıftı ki, aynı çırtık yosmaya okşuyurdu. Çöp kimi baldırı, ama Memmet kişininki kimi de eyağı varıydı. Elleri paltar tokacı kimiydi. elleri Ne gonuşmamızı beğenirdi, ne aşımızı yeyirdi, zıkkımın kökünü yiyesice. Pürçühlüyü ağzına koymurdu. Hengele çengeli değdirmirdi. Feselliden, haşıldan midesi bulanırdı. Herşeye yeni, yeni adlar takırdı. Men deyirdim kuşgana, o deyirde tencere, men deyirdim isti, o deyirdi çorba, men deyirdim isketen, o deyirdi bardak, Küçe değil, sokakmış. Havuça, pürçüklü demek ayıpmış. Men bele konuşuram deye mennen utanırmış. Öz gayırdıklarından utanmırdı heç. Gün evle olurdu, yatahtan kalkırdı, Ne hoyluyu süpürürdü, ne ayak yoluna su dökürdü. Menim elimden çaput, onun elinden mahnı tüşmürdü. Gezmek deyilende en gabağ o gederdi. Atan eve gelende hanımın gızı yerinden terpenmirdi bile. Atanın çok zoruna gederdi, . Goysam saçını, gıjiyini yonacakdı. Ay menım balam, Yaloyum, Men ne şanssız bir arvadıymışam meğer. Gaynanaların zalım zamanında gelin, gelinlerin de zalım zamanında gaynana olmuşam. Kime ne ellemişem ki, kı bunu bulmuşam diye az mı tentimiştim ay balam. Balam sen, sen olasan aklı başında bir arvat alasan. Haralı olursa olsun, Yeter ki halal süt emmiş olsun. İstiyirem ki sonra pişman olmuyasan. Avrat dediğin eyakgavı değil, sıktı mı çıkarasan, Namusum diyeceğsen, ömrü billah çekeceğsen. Ay balam, menim yahşı balam, bilirem eyisen hoşsan, ama tez gızırsan. Gızanda da ayran kimi gabarırsan. Balam, esebi erkeğin kahrı çok olar. Gahır çeken arvat da zor tapılar. O ki gafana goyupsan evlenmeyi, allah seni bedasıldan gorusun. Eyice tanımadan bilmeden,

Page 167: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

aktarıp araştırmadan he deme. Sen üzülersense men daha çok üzülerem. Allah kömeğin olsun menım yahşı balam. Aha başga da pişe demirem. Salamat galın. YALOY - Oy menim gözel anam. Heç maraklanma, ele bir arvat tapmışam ki. (Herkes duygulanmıştır. Bir süre sessizlik olur. Sessizliği müzisyenin damat halayı çalması bozar.)CEYRAN - (Kendi kendine konuşur.) Bu Yaloy kesin kararlı. En iyisi ben de Haspanaz’la iyi geçineyim. (Haspanaz ve Yaloy’u halaya kaldırır, halay çekmeye başlarlar.)YALOY - (Teklifini Haspanazın kabul etmesine sevinmiştir. Minnacık’a döner.) Minnacık Hanım, program pitende, hamımız bize gedirik. (Ağzı kulaklarında Haspanaz’ın yanına gelir ve halaya devam ederler.) Tey tey tey.MİNNACIK - Tamam Yaloy bey, programı kapatıp size gidiyoruz. Ama önce bana söz verin. Eğer evlenmeye karar verirseniz düğünü burada, stüdyoda yapacağız, tamam mı? (Haspanaz güler, Yaloy tamam anlamında başını sallar.) Evet sayın seyirciler, bakalım Haspanaz Yaloyun evlenme teklifini kabul edecek mi? Ve bizi daha ne gibi sürprizler bekliyor hep birlikte bir sonraki programda göreceğiz. Bizi bekleyin ve bizden ayrılmayın. Minnacıkla yüreksel kriz programında krizler yüreğinizden teğet geçer. Evlenmek isteyenler, eşini değiştirmek isteyenler, eskisini peşinata sayıp yenisini vermiyoruz, abartmayın o kadar, ne diyordum, hı, yalnızlar, arayın bizi çöpünüzü çatalım. (Alt yazı geçer. MİNNACIKLA YÜREKSEL KRİZ YARALARINIZ MERHEM OLACAKTIR) Hoşçakalın sevgili seyircilerimmmmm. (Perde iner.)

Page 168: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YÜREKSEL KRİZ(İkinci Perde)

(Perde açıldığında Dilderen koltukta oturmakta, diğerleri ayaktadır. Minnacık ve Haspanaz sağa sola bakmaktadır. ıslık çalarak içeri girerler. Bahtiyar Haspanaz’ın kızı Çıtırnaz’ı görünce sevinmiştir.)CEYRAN – Hoş geldiniz.

Page 169: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HASPANAZ - (Haspanaz ile Minnacık, şaşkın bir halde eve baktıklarından Ceyran’ı duymamışlar. Haspanaz Minnacık'ın kulağına) Kız, adam şöyle zenginim, böyle paralıyım dediğinde sallıyor demiştim, ama baksana şu eve bir! Üf üf üf! MİNNACIK – Ay evet ya. HASPANAZ - Şşşt, kız bunun anası da pek cadı bir şeye benziyor ya. Ne yapsak ki? Ay bunu Rüstem dedeye mi versek acaba? (Kıkırdarlar. Sonra Dilderen Hanım'ın yanına gider ve elini öper.) Nasılsınız Efendim, afiyettesinizdir inşallah? DİLDEREN - (Elini öpen Haspanazı bir süre süzer.) Hoş gelipsen gızım. Pek de gözelmişsen. Eşitmişem ki, menim balam Yaloy’umun hoşu sene gelip. Heyirlisi neyse o olsun (Sonra Yaloy'u yanına çağırır, kulağına fısıldar.) Sen de gettin gardaşına okşadın. Bundan ne sene avrat ne de bize gelin olar. Eynine baksana sanki plaja gedir. Orası burası görünür. Üstelik yeke de bir gız uşağı var. Sen bir de ona babalık mı elliyecen. YALOY - (Yaloy suratını ekşitir) Menim gözel anam, seni Ceyran mı dolduruşa getti? Men bu gadını sevdim, evlenecem. Meni vazgeçirmeye çalışmayın. DİLDEREN - Ay bala men uşağam mı Ceyranın doldruşuna gelem. Özüne taptığın arvada bak. Kör olupsan sen. Gözün arvattan başka birşey görmür. Deyirem sene, açık saçık biridi bu. Televizyada da gördüm. Gözü başı dönür bunun. Seni barmağında oynadar. Eğer Ceyran da meni kimi düşünürse sen dön bir özüne bak. Bu geder nefer yanlış mı düşünür diye. (Fısıldaşmalar konukları işkillendirmiştir, Bunu farkeden Dilderen hemen tavır değisitirip gülücükler dağıtır.) Men birez uzanam, herhal tansiyonum gahdı gene. (Sahneyi terk eder.)CEYRAN - (Haspanaz’a yaklaşır ve kalçasına bir çimdik atar.) Hoş geldiniz dedim duymadınız. HASPANAZ – Hoş buldum Ceyran bacım.

Page 170: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MİNNACIK – Ay hoş buldum şekerim. Eviniz ne kadar güzelmiş, Lüküsmüş, Ay ben bile burda yaşamak istedim ya. CEYRAN – Hıııı. (Aklından şeytanlıkalr geçmektedir.)YALOY - (Yaloyun gözü sürekli Haspanaz’da olduğu için Ceyranın attığı çimdiği görür ve Ceyrana kızar. Sadece Ceyranın duyacağı şekilde söyler) Kız sen menim çimdik atacağım yerlere niye çimdik atırsan. Oralar yasak bölge. Bir daha görmeyim. CEYRAN - (Ceyran' da ağabeyinin uyarısına hemen cevap verir.) Sen de şerit çekersin paşam. Olay yeri girilmez yazarsın. Kimse elleşmez. (Ağabeyinin sert bakışları arasında kahkahalara boğulur.) YALOY - Başlatma şeridine. Bundan sonra bir metreden fazla yaklaşma. karışmam bak. HASPANAZ - (Minnacık'ın kulağına fısıldar.) Kız kanka, bunun anası da pek soğuk bir şey. Kardeşi desen kapıdan girerken cimdikledi oramı buramı. Dur sen, duur bak ben bunlara neler edicem. Eğreti otu ne demiş? "Dur kendime yer edim, gör bak sana ne edim. " Şimdilik hanımefendi gelin olmak da fayda var. Şu Yaloy efendiyi de bi iyice tanımalı önce. YALOY - (Haspanazı elinden tutar) Gel sana pul koleksiyonumu göstereyim. Yemekler hazır oluncaya kadar ben sana evi gezdireyim. (Birlikte evi geziyormuş gibi sahneden çıkarken Ceyran’da peşlerine takılır. Yaloy Haspanaz’ın kulağına eğilir.) Bunlar bizi baş başa bırakmayacaklar. Bir rahat goyun da. (Sahneden çıkarlar.)CEYRAN - (Ceyran Minnacık’a yaklaşır) Demek evimizi güzel buldun, sen de bu evde yaşamak isterdin he. MİNNACIK – Abini kaçırdım kızzz. Hay bendeki şansın. CEYRAN – Dur hemen dellenme. Bir planım var, gelsene sen hele. (Sahneden birlikte çıkarlar.) (Bahtiyar ve Çıtırnaz birbirlerine oldukça samimi davranmaktadır.)

Page 171: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ÇITIRNAZ – Benim adım Çıtırnaz.BAHTİYAR – Biliyorum, babam söylemişti, güzel bir kız olduğunu da duydum. (Çıtırnaz şımarır.) Ben de Bahtiyar.ÇITIRNAZ - Bahtiyar, sanırım annem babanla nişanlanacak, Minna teyzeyle konuşurlarken duydum. Ben sana bir şey sormak istiyorum. Bu nişan dedikleri ne? Evde sordum, 'Eh evlenecekler işte' diyorlar, ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim. BAHTİYAR - Hıııım... Zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım... ÇITIRNAZ- Dinliyorum. BAHTİYAR - Diyelim ki Şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. Sana bir bisiklet alıyorlar ve Haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin diyorlar. İşte Şubat ile Haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye nişanlılık dönemi deniyor. ÇITIRNAZ - Haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun, ta ki sınıfı geçene kadar. Peki dokunmaya izin var mı? BAHTİYAR - Vallahi onu ben de tam bilemiyorum, binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun. (Birlikte kahkaha atarlar.) Hadi gel benim odama gidelim. (Sahneyi terk ederler.)(Ceyran ve Minnacık sahneye gelir, ellerinde bir uzunca bir kağıt vardır.)MİNNACIK - Aaaa Ceyrancığımmm, dünyalar güzelimmmm, kız dur bi bakiiim bu kağıtta neler yazıyor ayol.CEYRAN - Şey bacım oku bak hele, neler anlatıyor o neler saklı o karabahtlı kör talihli kağıtçıkda. MİNNACIK – Hım, hım hım da hımm hımm..Aaa..Üstüme iyilik sağlık..Burda bir dolu hatun adı var ayol. Yaloy Beeyyyy, inanmıyorummm. (Hayretlerine sevinç çığlıkları karışır.) Sen mi tuttun bu listeyi kız?

Page 172: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

CEYRAN – Ya aslında o listeyi Haspanaz görsün istedim ama, hiç oralı olmadı. Ben aslında seni daha çok sevdim, keşke sen evlensen abimle. MİNNACIK – Ay valla kız, doğru diyon. Ama artık olmaz ki, kankama yanlış yapamam ki ben.CEYRAN – Sen yanlış yapmayacaksın güzelim. Haspanaz’ı ürkütüeceğiz. Sonra Yaloy sana kalacak.MİNNACIK – Ay ne heyecanlı. Entrika çevircez yani he zilli. (Ceyran’a bir çimdik atar. Gülüşürler. O an Yaloy ile Haspanaz’in geldiklerini duyarlar.) CEYRAN - (Ceyran bir yandan liste hakkında Minnacık’a bilgi vermeye başlamıştır. Haspanaz ile Yaloy yanarlına yaklaşırlar ama Ceyran görmezden gelir.) Bak o hani en baştaki var ya kırmızı kalemle yazılı hani üstünde tek bi çizgi var, heh işte o kızcağız az mı çekti be abimden. Hani altında pilot kalemle yazılan kızcağız var ya, heh işte o biraz oynak akıllıydı ya, yine bile çok dayandı abime. Şu beri ki var ya listenin kenarındaki, heh işte o da üç çocukla terk etti bu evi. Bak şu kurşun kalemle yazılı olanları da zaten ne sen sor ne ben söyliyim. Hee şu büyük harfli yazılı olanda Zeliha. Ah Zeliha vah Zeliha. Çamaşır makinası dedi, kızcağızı küstürdü. Madem öyle ben de anamın evine giderim sen de elde çitilersin dedi ve terk etti abimi. Ahh bu abim ahh. Benden duymuş olma sen yine de. He bu arada üstünde tek çizgi olanlar geri dönüşümlü olanlar bunu da benden duymuş olma ama ben yine de söyliyim. MİNNACIK - (Elleri belinde panter gibi bekler, sonra hışımla Yaloy’a dönerek) Yaloy Bey, Yaloylanmayın boşuna Haspanaz'a, bu elimdeki listede kaçıncı sırada bulunuyormuş bakalım benim arkadaşım..Hesap verin hemen. (Haspanaz'a döner ve Yaloy Bey'in manita listesini uzatır görüntüde üzgündür. Ceyran’a döner çaktırmadan göz kırpar.) YALOY - (Çift taraflı saldırı oldukça şaşırtmıştır.) Ceyran ne yapırsan sen. Minnacık hanımı da gandırıpsan. Haspanaz hanım sen inanma bunlara.

Page 173: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

CEYRAN - Yaaaa gördün mü Haspanaz hanım sen daha bu listeye yazılı bile değilsin, adın bile geçmiyor bir satır arasında. Abim senin gibilere ancak pul koleksiyonunu gösterir. Ben seni uyarmaya çalıştım ama anlamadın. MİNNACIK – Ay ben en has arkadaşımı böyle zamparalara yedirmem. Kalk kız gidiyoruz.HASPANAZ - (Kulakları yırtan bir çığlık koy verir.) Yeterrrrrrr... Yeterin beee... Başlarım sizin katakullinize. (Listeyi eline alır ve bakmadan paramparça eder. Sonra Yaloy'a döner.) Yaloy Efendi, sen benimle evlenmek istiyor musun, istemiyor musun hele bi de önce. (Yaloy'un olumlu anlamda başını salladığını görünce) Bak ben o listeyi yırttım, attım. Amaaa, eğer benimle evlendikten sonra, hatunun birine gözünün yanıyla bile bakarsan, alnının çatından vururum seni bilmiş ol. (Yaloy sadece başını sallamaktadır.) İyi o zaman, yürü gidiyoruz. Bahçede konuşalım, az da hava almış oluruz. Ne bu yahu. Aaa tımarhaneye döndü burası. (Sonra evin içindekilere döner.) Entrikacı zilliler sizii. YALOY - (Bahçeye çıkarken, Haspanaza hayran hayran bakmaktadır.) Güzelliğine vurulmuştum, ama aklına, mantığına da hayran kaldım. İyi ders verdin paçozlara. (Çıkarlar.)DİLDEREN – (Sahneye gelir) Bir kirmişce durmadınız bir gırık yataydım. Kim bağırırdı ay Ceyran?CEYRAN – Kim olacak, müstakbel gelinin. Anneeee ya, kurban olduğum Dilderen Hatun, bir baksana oğlunu kaptılar, hiç sesin soluğun çıkmıyor. İnletsene evi o caa'nım sesinle olmazzz diye. Hayret bir olay yaaa. Bu Haspanaz herkesin dilini bağladı olacak iş mi? Annee konuşsana kurban olayım konuş yaa. DİLDEREN - Men ne deyim ay gızım, gardaşın aklına goyup, bu avradı alacak. Bize de geçinmek düşer. Bir gözümüzü kör, bir gulağımızı sağır etmemiz lazım. Menim şansım bu ay gızım, neyniyim.

Page 174: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YALOY – (Konuşarak sahneye gelirler.) Sabah kahvaltımızı Dubai'de, öğlen yemeğimizi Miami'de akşam yemeğimizi Hakkari'de yeriz. Pardon ya, sonu İ ile biten yerleri sayarken hızımı alamadım, Hawai diyecektim. (Haspanaz güler.) Hey millet hele toplanın. (Herkes sahneye toplanır. Yaloy Haspanaz’a döner.) Benimle evlenmeyi kabul ediyor musun? (Haspanaz başını evet anlamında sallar. Yaloy cebinden kendisi aldığı için havalara girdiği tek taş yüzükleri çıkarır ve birini Haspanazın, diğerini kendi parmağına takar) Ana, Ceyran, Bahtiyar, biz Haspanaz hanımla nişanlandık. DİLDEREN - (Beddua eder gibi) Allah heyirli elesin BAHTİYAR - (Çocuklar birbirlerine muzipçe bakarlar, Bahtiyar Çıtırnaz'ın kulağına eğilir.) Babam bisikleti aldı. ÇITIRNAZ - Annem, baban sınfı geçinceye kadar bisikletin ambalajını açtırıp, babanın zilleriyle oynamasına izin vermez. (Birlikte gülerler.) YALOY - (Yaloy kararı açıkladıktan sonra haspanazın kulağına eğilerek sadece onun duyacağı bir şekilde bir şeyler söyler) Haspanaznaznaznaz, Haspa naz naz naz. HASPANAZ – Yaloy loy loy lom. YALOY - (Minnacık’a döner) Minnacık hanıma hani düğünü stüdyoda yapacaktık ya.MİNNACIK – Evet. (O sırada Müzisyen sahneye gelir.)YALOY – Yamansan, hemen ayarlayıfsan toyçuları. O ki gelipler, hemen düğünü yapalım.MÜZİSYEN - Yaloycuğum daha fazla kendini yorma yavrum, evladım, oğlum...Bu iş buraya kadar koçum. Oynadığın rolün sonuna geldik artık. Sana ve ailene sonsuz kere teşekkür ederim. (Herkes birbirine şaşkınlıkla bakar.)YALOY – Ne deyirsen sen ay çalgıcı bozuntusu. Ne rolü? (Üstüne yürür.)

Page 175: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HASPANAZ – (Yüzü allak bullak olmuştur.) Ya yine karıştı ortalık. Minnacıkım, sen bi anlat hele benim has arkadaşım, anlat bidenem. Neler oluyor burdaaa?MİNNACIK - (Anında ağlamaya başlar...) Ben saf,temiz ve de masumum halâ...Öyleyim diy mi Haspanaz? YALOY - Ne bu ya, Türk filmine çevirdiniz burayı. Bırakın bir ağız tadıyla evlenelim yahu. CEYRAN - (Ceyran kısık müzisyene çıkışır.) Beceriksiz adam bi rolünü ezberleyemedin. Ben sana öyle mi yazdım verdim. Tüü beceriksiz. MİNNACIK - Gördünüz mü Yaloy Beyciğim, ben masumum derken yalan dememiştim size...Bakıınnn herşeyi Ceyran bacınız planlamış işte. YALOY - (Ceyrana ters ters bakar) Ya yapma bele menim gözel bacım. Gördün işte menim hoşum geldi Haspanaz’a. (Minnacıka döner.) Artık düğün hazırlıklarına başla sen o zaman. Kararımızı öğrendin. (Tam o esnada içeri bir hışımla Maral girer.)MARAL - Vayyy hain dom dom, vayyy ırız düşmanı. Beni karnım ağzımda evime postalarken hiç mi için acımadı. Hadi beni düşünmüyorsun anladık, bu karnımdaki cücüğü de mi düşünmüyorsun hain. (der ve eline geçeni yaloyun başına fırlatmaya başlar.) YALOY - (Hiç beklemediği bu durumla karşılaşan yaloy, kendini tutamayıp refleksle çığlık atmıştır) Ohaaaaaa..... Bu ne ya, millet vahiy yoluyla mı hamile kalıyor? Adını teleffuz ettiğim hamile kalıyor. Bırakın ya ağız tadıyla evlenelim. Ceyran bu da mı senin işin? CEYRAN - Sen de şimşek çaksa benden bileceksin paşam yahu. Ben elimi bile sürmedim Maral’a. (der ve gevrek gevrek güler.) HASPANAZ - Ya yeter ama. Hakikaten sıkıldım ben. Biz evleniyoruz artık. Kızım, sen de git şu karnındaki yastığın babasını bul. (Maral’ın bluzunun altına sakladığı minderi çıkarıp atar.) (Sahne kararır. Fondan Minnacık’in sesi duyulur.)

Page 176: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MİNNACIK - Eveeeeeet sevgili seyircileeeeer. Demiştik de mi, Minnacıkla Yüreksel Kriz programı yaralarınıza merhem olacaktır diye. Bakın bugün size bir sürprizimiz var. Az sonra bu salondaaaa biiiiir ilke imza atacagızzzzzzz. Haspanaz ile Yaloyu evlendireceğizzzzzz. Ohhhhh yandan, biraz da bu yandannnnnn. Kameraman, çevir kameraları düğün salonumuza.Evet sevgili seyircilerimizzzzz, biz başkayız gördüğünüz gibi, başka yerde şubemiz de yoktur. bu bakımdan taklitlerimizden sakınınızzzzzzz. Yaralarınızın merhemi minnacıktır, aha da ispatııııı. Bakın görüyorsunuz işte. Ay canım kankam benim, gelinlikte ne kadar yakışmış. Ay bu düğün hadiseler yaratacak. Aaaaa, Ceyran’a bakın, nasıl da cilve yapıyor müzisyene. Aaaa. Kesin bunların sonu da evliliktir. Ay keşke Rüstem dede de burda olsaydı, Dilderen’i de ona yapardık, kankam da Yaloyloyloyu ile mutlu mesut yaşardı. (Sahna aydınlanır. Yaloy sırt üstü eski bir yatakta yatmış, ayaklarını bisiklet pedalı çevirir gibi hareket ettirmektedir. Üzerinde eski çizgili pijama vardır.)YALOY - Haspanaz naz naz naz. Haspa naz naz naz naz. Haspa naz naz naz naz. CEYRAN - (Yaloy'u dürterek uyandırmaya çalışmaktadır. Üzerinde eski kıyafetler bulunmaktadır.) Abi, abi, abi ya, kalksana evin önü su dolmuş. YALOY - (Gözlerini ovuşturarak kalkar, Ceyranın son söylediğini duymuştur.) Evin önü su mu dolu? Havuzdur o akıllım, havuz.. CEYRAN - Ne havuzu be. Sel basmış, sel..Senin kıçın açıkta kalmış anlaşılan. Rüya görmüşsün. Sahi bu Haspanaz naz naz naz da kim, sayıklayıp duruyorsun saatlerdir? YALOY - (Yaloy yataktan kalkmış pencereye doğru yürürken Ceyran’a cevap verir) Haspanaz mı? Haspanaz, ekonomik kriz nedeniyle işime son veren patronumdur Ceyran. (Pencere yaklaşır ve sele maruz

Page 177: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

kalan insanlarla röportaj yapan Minnacık ve müzisyeni görür.) MİNNACIK – (Ayağında sarı çizmeler, sırtında yağmurluk.Konuşarak sahneye doğru gelir.Müzisyen kamera ile takip etmektedir.) Sayın seyirciler şu anda görüntülerini izlediğiniz bölge, altyapı eksikliğinden dolayı sel baskınının yaşandığı bölge. Vatandaş, yetkilileri yanlarında görmek istiyor. Ama, altyapıyı bırakıp üst yapıları süsleyenleri, göz boyayanları değil. Yol yok, su yok ama sel var. Herşey allaha havale edilmiş bir durumda. Sevgili seyirciler bu görüntülerin yorumunu size bırakıyoruz. Yerel yöneticilerinizi seçerken, bunları da gözönünde bulundurun. Bunlar yeşil sahalarda pardon memleketimizde görmek istemediğimiz centilmenlikten uzak ve dokuz kusurlu hareketlerdendir.CEYRAN - Abi ne bakıp duruyorsun öyle. Bak eczacı Rüstem aradı, annemin ilaçları gelmiş, kadıncağız acı içinde kıvranıyor, şu ilaçları al gel ya. DİLDEREN – (Bastonuna dayanarak sahneye gelir.) Oğlum gelirken birazcık da et al, aylardır yemiyoruz.BAHTİYAR – Baba, şu bisikleti de al artık ya, hep önümüzdeki ay alacağım diyorsun, kaç ay geçti. (Fondan Haspanaz’in sesi duyulur.) Yaloyloyloylom. Gördüğün mü, yoksa yaşadığın mı rüyadır? (Yaloy başıyla sesin geldiği yeri aramaktadır.) Rüyaların gerçek olması için ya hiç uyanmamak ya da çok çalışmak gerek. Yaloyloyloylom. YALOY - (Yaloy şok geçirmektedir.) Ağzından tek bir cümle dökülür ve bu cümleyi defalarca tekrarlar.) Ne rüyaymış be.....Ne rüyaymış be.......Ne rüyaymış be… (Perde iner.)

S O N

YAMUK PRENS VE YEDİ CADILAR(Oyun 2 Perde)

Page 178: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Kişiler Prens Keloğlan Kırmızı Başlıklı Kız Pandora MonikaŞila İfritoz Lululima Zulaika Sementa Ayna (Pamuk Prenses)Kavalcı

Dekor Birinci Perde; Sahnenin arka tarafında üç kapılı pano yerleştirilmiştir. Birinin üzerine CİNDERALLA AVM, diğer tarafında ise JAPUNZEL KUAFÖR SALONU, orta kapısına ise MASAL DİNLENME TESİSLERİ levhası asılıdır. Bu levhanın altında bir masa ve iki sandalye bulunmaktadır.

İkinci Perde: Sahne ikiye bölünmüştür. Bir tarafı Pandora’nın şatosunda oturma salonu oluşturulmuş, diğer taraf boş bırakılmıştır. Boş tarafa orman izlenimi verecek bez pano asılmıştır. Oturma odasının arka kısmında boşluk vardır. Oturma salonuna girişler o boşluktan gelinip salonu ikiye bölen paravandaki kapıdan yapılır. Oturma salonunda bir buzdolabı kutusu konulmuştur. Kutunun seyirciye bakan yüzünde bir boy aynası vardır. Buzdolabı kutusunun arka tarafı açıktır. İlk sahnedeki AVM kapısının önü bu kutuyla kapatılmıştır. Kutunun üzerinde PANDORANIN KUTUSU levhası yazılıdır. Salonda oturmak için koltuk veya sandalye bulunmaktadır.

Aksesuar : Ayakkabı ve ayakkabı kutusu, masa sandalye, buzdolabı kutusu, ayna

Page 179: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Kostüm : Masal Kostümleri, Hayvan kostümleri

YAMUK PRENS VE YEDİ CADILAR(Birinci Perde)

KAVALCI - (Kaval çalarak sahneye gelir ve perde önünden sunum yapar.) Evvel zaman içinde aşk saman

Page 180: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

içinde, develerin kargo, pirelerin kuaför hizmeti verdiği, karıncanın güreş tutup fili beline doladığı, güneşin önüne buzdan merdiven konulduğu, katırın yavrusuna pantolon diktirdiği, akla hayale gelmeyecek absürdlüklerin kol gezdiği zamanlarda, Abukistan diye bir ülke varmış. Masal bu ya, bu ülkenin, haylaz mı haylaz, işe yaramaz, aklı uçkurunda yamuk yumuk bir Prensi varmış. Bu prensin prens olmaktan başka da hiç bir özelliği yokmuş. "Prensim işte, daha ne olsun " diyen bu yamuk tüm kızları "sizi prenses yapacağım diye gazozlarına hap koyup evlenmek vaadiyle kandırırmış. Öyle bir an gelmiş ki, Abukistan'ın kızları, Prense güvenmediklerinden dolayı vermiyorlarmış, gönüllerini. Bir süre abaza ve aylak aylak dolaşan prens, bakmış böyle gitmiyor, ülke dışına açılmaya karar vermiş. Yanına da yareni, arkadaşı, can yoldaşı, bazen akıl hocası, bazen stres topu olan Keloğlanı da alarak düşmüş yollara. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler, iki kış bir yaz gitmişler, yani bayağı bir gitmişler. (Perde açılmaya başlar.) Gitmişleeer, gitmişleeeeeer. (diyerek kaval sesi eşliğinde sahneyi terk eder.)(Perde açılır. Sahnenin arka tarafında üç kapılı pano yerleştirilmiştir. Birinin üzerine CİNDERALLA AVM, diğer tarafında ise JAPUNZEL KUAFÖR SALONU, orta kapısına ise MASAL DİNLENME TESİSLERİ levhası asılıdır. Bu levhanın altında bir masa ve iki sandalye bulunmaktadır. Perde açıldığında, Keloğlan, halının üzerinde bağdaş kurup oturan prensi çekmektedir. Prens pelerinli ve şapkalıdır. Keloğlan ise başında kıvırcık bonus peruk, üzerinde masala uygun kıyafet vardır.)PRENS – Yavaş insene keltoş, kıçım ağrıdı. O ne biçim sert inişti öyle. KELOĞLAN – Kusura bakma Prensim, uçan halının frenleri kilitlendi. Ben şimdi bakarım. Siz buyurun azcık dinlenin.

Page 181: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PRENS – Of anam of. (Prens kıçını tutarak) Tamam. Ben yorgunluk iksiri içinceye dek, bak gider arızayı. (Sandalyeye oturur.) Sonra koyuluruz yola. KELOĞLAN – (Kendi kendine söylenir.) Kıçımın prensinin kıçı ağrımış. Aman pek de Kıymetliymiş. (Araba tamir eder gibi, sırt üstü halının altına girmeye çalışır.)(O arada Monika başında havlu sarılı bir halde AVM yönünden kuaför yönüne kırıtarak yürür. Prens bunu görünce gözleri fal taşı gibi açılır ve ıslık çalar. Keloğlan halının altından başını çıkarır, sonra gözü Monika’da, kalkıp prensin yanına oturur. Monika kuaförden içeri girer.)PRENS – Benim gördüğümü sende görüyor musun Keloğlan?KELOĞLAN – Evet prensim, görüyorum.PRENS – O ne öyle ya, rüya gibi. (O an İfritoz aynı şekilde başında havlu sarılı bir halde sahneye girer ve kuaföre girer. Keloğlan ve Prens gözleriyle izlemektedir. İfritoz kuaföre girdikten sonra Lululima aynı şekilde girer sahneye. Onun da başında havlu sarılıdır. Prens ve Keloğlan ağızları açık bir halde izlerler.)KELOĞLAN – (Gözleri kuaför kapısındadır, prensin yüzüne bakmadan konuşur.) Prensim.PRENS – (Onun da gözleri kuafördedir. ) Söyle Keloğlan.KELOĞLAN – Tam yerine düştük galiba.(Sahneye Şila girer. Onun da başında havlu sarılıdır. Yürüyerek kuaföre girer. Prens ve Keloğlan biraz daha şaşkın bir haldedir.)PRENS –Her biri bir afet bunların, Keloğlan. (Sahneye Zulaika girer. Onun da başında havlu sarılıdır. Kuaföre girinceye dek Prensle Keloğlan biraz da artan bir şaşkınlıkla izler.)KELOĞLAN – Prensim, bir güneş arıyordunuz dünyanızı ısıtacak, aydınlatacak. Ama burda güneşler Samanyolu oluşturmuş.

Page 182: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PRENS – (Ellerini ovuşturarak) Güzel güzel, cıbıl cıbıl, cıvıl cıvıl.KELOĞLAN – Anlamadığım bir şey var Prensim. Bu kızlar niye böyle sadrazam kavuğu geçirmişler başlarına.PRENS – Belki de sadrazamın sol, sol, sol koludurlar. (Sırıtır.)Sementa hoplaya zıplaya sahneye girer. Elinde lolipop vardır. AVM nin önüne geldiğinde içeriden Kırmızı Başlıklı Kız çıkar.)KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Hey Sem. Naber kız?SEMENTA – Sağol bitanem. Kuaföre gidiyorum. Biliyorsun Pandora’nın altın günü var. Prensesler orda toplanacak. Ben de önce kuaföre gideyim dedim. En güzel ben olmalıyım. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Gene kuaföre az para vermemek için saçınızı sarayda yıkayıp geliyorsunuz. Ay ne biçim prensessiniz ya, biraz paraya kıyın ya. Şaka şaka. Kız sen zaten en çıtırısın onların, bir de süslenmene gerek yok ki. SEMENTA – Ay sağol canım Kırmızı başlıklım. Mutlu ettin beni. O kartoloz cadılara sor sen bir de. Ben daha çocukmuşum.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Seni kıskanıyorlar besbelli.(Sementa, kırmızı başlıklı kızın yanağından bir makas alıp hoplaya zıplaya Kuaföre girer.)PRENS – Duydun mu Keloğlan, bunlar prensesmiş. Yaşadık lan. Baksana Kırmızı başlıklı kız da buradaymış. KELOĞLAN – Evet ya, PRENS - Heyy Kırmızı Başlıklı kız, senin ne işin var buralarda? KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - (Ürkek bakışlarla prense bakar) Sen kurt musun? PRENS - Yok be bacım ne kurdu? Ben prensim, prens. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Haaa. Ben de kurdun elinden kurtulduktan sonra buraya düştüm.

Page 183: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Cinderella'nın alış veriş merkezinde iş buldum sipariş dağıtıyorum. PRENS - Cinderellanın alış veriş merkezi mi? (Keloğlana döner) Duyuyor musun Keloğlan? Neler olmuş bu masallara böyle? (Kırmızı başlıklı kıza döner) Alış veriş merkezinde neler var? KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Her şey var. PRENS - Cam ayakkabı reyonu da var mı?KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Olmaz mı. Cindirella ayakkabıcılıkla başlamış bu işe zaten. PRENS – (Keloğlana döner) Yaşadık lan kel.KELOĞLAN – Aklından geçeni anladım Prensim (Güler.)KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Sen Prensim mi dedin? Nerenin prensisin? Şimdiye kadar buralarda görmedim seni?PRENS - Ben Abukistan Prensiyim. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Hımmm, başka?PRENS -Prensim işte, Prens. Daha ne olsun. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Ya onu anladık da, gene de insan biraz bahseder kendinden. Prenslik sıfatın olabilir, ama bahsedecek insani yönlerin, başka özelliklerin yok mu? PRENS -Hııı..(Başlar kendinden bahsetmeye) Ben, kişi başına mili geliri yüz bin abuk doları olan Abukistanın prensiyim. Bir ayağı çukurda olan babamdan sonra kral olacağım. Bütün ülkelerin prensesleriyle, şey prensleriyle krallarıyla iyi ilişkiler içinde olacağım. Medeni halim oldukça medenidir. Güneş enerjisiyle çalışırım, o bakımdan sadece bana doğacak güneşimi arıyorum. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ben prensleri hiç sevmiyorum. İlle de bir prensesle evleneceğim diye tuttururlar. Ne var yani, bak ben de prensesler gibi bir kızım. En azından her kız gibi ben de babamın prensesiyim. Ama bay prensler bizi almaz. Böyle kurda kuşa yem oluruz. (Keloğlan’ı gösterir.) Bu kim peki?

Page 184: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KELOĞLAN – Ben de Keloğlanım. Prensin sağ koluyum.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ne biçim keloğlansın sen, o bonus kafa ne öyle?KELOĞLAN – İroni yapıyorum kızım. (Sırıtır.) Prensi evlendirdikten sonra saraydan ayrılacağım. Benim kafam ticarete çok çalışıyor. Peruk işine gireceğim. Çok para var.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ay ne güzel. Ben burda asgari ücretle çalışıyorum, beni de alır mısın yanına? KELOĞLAN – Alırım tabi ya, hatta ortak oluruz. Ben yaparım, sen satarsın.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Süper olur. Ay ben bir müşteriye bakıp geleyim. (AVM’ye girer.)PRENS – Dur lan keltoş, hemen kendi derdine düşme. KELOĞLAN – Prensim, kızın yanında öyle keltoş falan deyip karizmamı çizme ya, bak alınıyorum. Valla senin için bundan sonra kılımı kıpırdatmam.PRENS – Tamam, tamam hemen alınma. Kutu kutu prense, ayvayı yese, arkadaşım keloğlan, bana doğru gelse. (Keloğlan Prens’e yaklaşır.) Kız sana tav oldu keltoş. Bir sor hele, bu cıvıl cıvıl cıbıl cıbıl kuaföre gidenler nerenin prensesleriymiş? Bunlar benim aklımı başımdan aldılar oluum. Tamam mı? KELOĞLAN – Tamam prensim, ben şimdi kafaya alırım kırmızı başlıklı hatunu. (AVM ye girer.)(Sahneye yırtık elbiseli biri kaval çalarak girer. Kaval sesini duyan Lululima kuaförden çıkar, Hayran hayran kaval çala çala sahneyi terk eden adama bakar.)LULULİMA – Ay Fareli köyün kavalcısıııııı..Öldürecek beni bu kaval sesi.PRENS – (Kavalcıyı şaşkın bir halde izler ve seyirciye döner ve bir süre gözlerini kırpmadan bakar.) Gerçek mi la bu?KELOĞLAN – (AVM’den çıkıp konuşarak Prens’in yanına gelir.) Evraka evraka.PRENS – Arşimedleşme, söyle bakalım öğrenebildin mi?

Page 185: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KELOĞLAN – Öğrenmek ne kelime Prensim..Yüce prensim...Benim yakışıklı karizmatik, antidemokratik, antiseksüel, metroseksüel yüce prensim...Öğrendim öğrendim..Hem vallah hem billah öğrendim... Monika, Oval ülke prensesi Şila, Satanistan prensesi İfritoz, Kemkümkem prensesi Lululima, Üfürükten tayyare prensesi Zulaika, Ortada kuyu var yandan geç prensesi Sementa, Uzayda bir köy var uzakta prensesi Pandora-Nanenaneşekeristan prensesi

PRENS - (Keloğlanın getirdiği bilgiler çok hoşuna gitmiştir.) Bunların hepsini karıştırmadan nasıl aklımda tutacağım ben?KELOĞLAN – Onu da hallettim Prensim. Bir plan yapmışım ki, akıllara ziyan.PRENS - Aferin sana Keloğlan, zekandan şüphem olmadı zaten hiç. Neymiş bakalım bu akıllara ziyan planın?KELOĞLAN – Bu prenseler alış verişlerini CİNDERELLA AVM’den yaptığı için Kırmızı Başlıklı Kız hepsinin ayakkabı numarasını biliyor. Ben de her prenses için bir ayakkabı kutusu hazırlattım. Prensesler kuaförden çıktıkça sen de ayakkabıyı kutusundan çıkarır ayağına giydirirsin. PRENS – Süpersin ya. (Keloğlan’ı öper.) Peki karıştırmayacak mıyız? Hiç birini tanımıyoruz ki? Ya yanlış ayakkabı giydirirsek, daha doğrusu giydiremezsek?KELOĞLAN – Onu da düşündük Prensim. Kutuları numaralandırdık, şifreledik. Kırmızı Başlıklı Kız, kuaförden çıkan prensesi numarasını bana eliyle gösterecek, ben de sana o kutuyu yetiştireceğim. Böylece karışıklık da olmayacak.PRENS – (Çok mutlu olmuştur.) Ulan kel az değilsin ha, senden korkulur. Kırmızı Başlıklı Kızı nasıl bağladın?

Page 186: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KELOĞLAN – Prens evlenirse beni de evlendirecek dedim. Ona aşık olduğumu, onunla evlenmek istediğimi söyledim. Böylece kurda kuşa yem olmaktan da kurtulacağını söyledim. Hem zaten ortak olup peruk ticaretine de başlayacağız ya. Tüm tekliflerimi kabul etti. Ama bak Prensim, Kırmızı Başlıklı Kıza asılmayı aklından bile geçirme. Sana pek güven olmaz. PRENS – Yok olum, ben prensesle , prenseslerle evleneceğim.KELOĞLAN – Sana pek güven olmaz bu konuda. Ama ben yine de baştan uyarayım.PRENS – Ayıpsın, benim kitabımda arkadaşın yavuklusuna göz koymak yazmaz.KELOĞLAN – Sen oldum olası kitapsızsın prensim, hangi kitaptan bahsediyorsun?PRENS – Tamam, uzatma. Senin düğün sponsorun ben olacağım, sermaye de vereceğim. Daha ne istiyorsun.KELOĞLAN – Sağol var ol Prensim. Hah Kırmızı Başlıklı Kız da ayakkabıları getiriyor.(Kırmızı Başlıklı Kız kucağında yedi ayakkabı kutusuyla AVM den çıkar. Kutuları masanın altına saklarlar.Kırmızı Başlıklı Kız AVM nin önüne geçer. Prenseslerin kuaförden çıkmasını beklemeye başlarlar. KELOĞLAN - Keloğlan kutuları kontrol eder ve isim ve şifreleri okur) Bir Zulaika, iki Şila, üç İfritoz, dört Lululima, beş Monika, altı Sementa, yedi Pandora.(Zulaika kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 1 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)ZULAİKA – Kendimi harika hissediyorum. Bu paçoz prenses bozuntularının yanında durmam bile hata. Güzellik desen bende, zeka desen bende.PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Zulaika’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker) Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi.

Page 187: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.KELOĞLAN – Nasıl da uydurdunuz o sözleri Prensim. Sen de az değilsin ha. (Prens’in Kırmızı başlıklı kıza öpücük gönderdiğini görür.) Hop hop nooluyor Prensim?PRENS – Teşekkür anlamındaydı, hemen yanlış yorumlama keltoşum.(Şila kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 2 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)ŞİLA - Bu alemde benden daha iyi hava yastıklısı, park sensörlüsü, benden daha degajelisi var mı? Var mı benim gibi diri vücutlusu (Vücüdunu eliyle göstererek)? mal mülk tapu kadastro. Yok tabi ki, yok. PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Şila’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.) Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli

Page 188: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.(Kavalcı kaval çalarak sahneye gelir. Sahnenin ortasına geldiğinde Lululima kuaförden çıkar, ağır çekimle kavalcının arkasından koşar, ama yetişemez. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana 4 işareti yapar. Keloğlan kutuyu Prens’e verir.)LULULİMA – Kavalcı cı cı cı, kavalcı cı cı cı cı. Halime bak dertli çal kavalcı başımın tacı, gitme…KELOĞLAN – (Kırmızı başlıklı kıza döner) Kızı kendı başına bırakırsan ya davulcuya ya kavalcıya gidermiş. (Birlikte gülerler.)KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Bu Lululima Fareli köylü imiş. Babası bunu krala evlatlık vermiş. Ama kızın aklı hep kaval sesinde kalmış. Fareli köyün kavalcısına da aşık olduğu söyleniyor. O yüzden kaval sesi duyunca böyle mal mal dolanıp durur. (Prens bir süre ağır çekimle koşan Lululima’nın arkasından bakar, Lululima kavalcıya yetişemeyip geri dönerken karşısına çıkar.) PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Lululima’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.) Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi.

Page 189: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar.)LULULİMA – (Koşarken geri döner) Kaval da çalabiliyor musun?PRENS – Hem de nasıl. Hatta sadece kaval değil bilumum üflemeli çalgıları iyi üflerim.(Lululima koşarken Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.KELOĞLAN – Prensin bu malın teki ya. PRENS – Olsun olum, prenses ya, yeter o bana.(Monika kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 5 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)MONİKA – (Şarkı söyleyerek yürür) İlkbahar geçti geldi yaaazzz, ne soğuk kaldı ne ayaaaaazz, gözünde kalmış çapaklar az aaaazzzzz, hobaaaaaa dım dırı dım dım, Bendeki şu güzelliğe, şu zerafete bakın. O şapşal prenseslerin hepsinden daha güzelim, en güzelim. Ay Zulaika saçını değiştirmiş, bi halta benzese bari. İfritoz desen, zaten geçimsiz, gıcık hatunun teki. Ya o Şila'ya ne demeli, cümbür cemaat organı meydanda

Page 190: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

haspanın. Sementa dünkü çocuk. Ayy amma Pandora'ya ilişmemek lazım. O iş sakat. Valla börtü böcüğe çevirir de ömrü billah dolanırız hamamlarda. PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Monika’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.) Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses şarkı söyleyerek gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – (Keloğlan’a sorar) Senin bu prens manyak mıdır nedir? Hepsini tavladı diyelim, noolacak sonra? Foyası meydana çıkmayacak mı?KELOĞLAN – Hayırlısı be gülüm, ne olacağını ben de bilmiyorum. Bindik bir alamete, gedeyoz kıyamete.(İfritoz kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 3 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)İFRİTOZ - İfrit oldum, uyuz oldum, gıcık olduuum. Ay şırfıntılar beni taklit etmeseler olmaz. Yeni bir imaj yapamıyorum bunların yüzünden ya. Çakacağım hepsinin saçına birer kibrit, görecekler bitliler.

Page 191: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Prens’in kendisine yaklaştığını görünce sertleşir) Sen de kimsin be?PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla İfritoz’un önünde bir dizini yere koyarak çöker.) Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses şarkı söyleyerek gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.(Sementa kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 6 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)SEMENTA - Hıh! .. Ben o kart prenseslerin hepsinden daha tatlı, daha sevimli, daha güzelim. Ben onların yanında şaheserim, şahaneyim.Onlarla işim olmaz ama, ne yapayım yaşıtım ne prenses ne prens var. Saklambaç bile oynayamıyorum ya, Of ya, batsın bu dünya. yatsın bu dünya, uyansın bu dünyaPRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla İfritoz’un önünde bir dizini yere koyarak çöker.) Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi.

Page 192: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses hoplaya zıplaya gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra Pandora da. Ben çok sıkıştım, bir duvar dibi bulup da rahatlayayım.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Tuvalet diye bir şey icat ettiler görgüsüz Prens. Git orda rahatla.İçeri girince ilk koridordan sola dön wc yazsını göreceksin. (Prens AVM ye girer.)KELOĞLAN – Kırmızım söyle hele bu Pandora’ya nasıl bulacağız?KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – O kolay ya. Pandora benim yakın arkadaşımdır. Ben götürürüm sizi.KELOĞLAN – Yaşa be kızılım. Ha bu arada sana kırmızı çok yakışıyor. (Sırıtır.) KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – (Cilvelenerek) Teşekkür ederim. Keloğlan’ım baksana, sen neden prens olmuyorsun peki? Zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısın.KELOĞLAN-Mutlak monarşi işte be güzelim.Boynumuz monarşiye kıldan ince ne yapalım. Babadan oğla geçiyor, ordan yırtıyor bu yamuk. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ -Olsun sen gönlümün prensisin benim

Page 193: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KELOĞLAN - Baksana sen o alçak kurttan nasıl kurtuldun? Ben hikayenin sonunu bir türlü dinleyemedim. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Kurt bana sarkınca ninemin şamdanını aldım, kafasına geçirdim kurdun. O arada şamdandan bir cin çıktı. Kurdu bayılttı, beni de ormandan alıp buraya getirdi. (Koynundan şamdan diye çıkarıp uzun mutfak ocak çakmağını çıkarıp gösterir.) O gün bugündür bu şamdanı yanımdan ayırmıyorum.Ne zaman başım sıkışsa cin imdadıma yetişir. KELOĞLAN – Hadi ya, sihirli şamdan he? İlginç. Alaaddin’in Lambası gibi bir şey mi bu? KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Evet. (Çakmağı çakar, fondan ses duyulur.)SES – Ben bu şamdanın ciniyim, emrinizdeyim sahip. Dile benden ne dilersen? Ama hatırlatayım bir dilek hakkın kaldı ona göre.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Dilek dilemeyeceğim, seni Keloğlan’a göstermek için yaktım şamdanı. Naber cin, iyi misin?SES – İyiyim sahip. Seni de iyi görüyorum. Bu Keloğlan iyi biridir, sakın kaçırma bunu.KELOĞLAN – (Şaşkın bir halde) Sağolasın cin kardeş. SES – Sen de sağol. Sakın sahibimi üzme, yoksa karşında beni bulursun. Valla cin çarpmışa çeviririm seni.KELOĞLAN – Yok yok, sen meraklanma, ben yamuk değilim. (Prens AVM’den çıkar, Kırmızı başlıklı kız çakmağı söndürür.)PRENS – Keloğlan şu tuvaletler harika ya, kendisi yıkıyor üstelik. Sen de gir, nasıl yapıldığını, nasıl çalıştırıldığını öğren, gittiğimizde bizde ülkemizde uygulamaya koyalım.KELOĞLAN – Peki Yüce Prens’im. (Keloğlan AVM’ye girer.)PRENS – Evet, Kırmızı başlıklı kız, çok yardımın oldu, teşekkür ederim. Kaldı Pandora. Ona nasıl ulaşacağız?

Page 194: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Biz Keloğlan’la konuştuk. Ben biliyorum Pandora’nın şatosunu. (Keloğlan AVM’den çıkar.)PRENS – Hadi Keloğlan hazırla halıyı. Vakit kaybetmeden sıcağı sıcağına halledelim bu işi de. Sonra ne diyeceğimi unutur ederim, neme lazım.KELOĞLAN – Tamam Prens’im. (Masanın yanında bükülü halde duran halıyı getirip açar.)KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ay durun dükkanı kapatayım. (Kırmızı Başlıklı Kız AVM’ye girer. Prens elinde ayakkabı kutusuyla halıya bağdaş kurup oturur. Kavalcı kaval çala çala sahnede görünür ve sahnenin diğer ucuna doğru yürür.)PRENS – Yazık ya, hala dolanıyor melül melül. KELOĞLAN – Dur ben buna bir iyilik yapayım. (Kavalcıyı durdurur.) Olum bak Lululima bir prenses ve Prensle evlenecek. Ne demişler, kaval bile dengi dengine çalar. Git Kuaför salonuna Japunzel’i de sen ayarla kendine. Lulu’dan sana yar olmaz. (Kavalcı Keloğlan’a bakar bir süre.) Ne bakıyorsun oğlum mal mal. Elini çabuk tutmazsan prens ona da el uzatır, kalırsın ortada böyle mal gibi. (Kavalcı kavalını öttüre öttüre kuaför salonuna girer. Kırmızı başlıklı kız AVM den çıkar, Prensin arkasında halıya oturur. Keloğlan halıyı çekmeye başlar.)Deh, deh.. (perde inmeye başlar.) Kalkış için emniyet kemerlerinizi bağlayın. (Perde iner.)

Page 195: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YAMUK PRENS VE YEDİ CADILAR(İkinci Perde)

(Sahne ikiye bölünmüştür. Bir tarafı Pandora’nın şatosunda oturma salonu oluşturulmuş, diğer taraf boş bırakılmıştır. Boş tarafa orman izlenimi verecek bez pano asılmıştır. Oturma odasının arka kısmında boşluk vardır. Oturma salonuna girişler o boşluktan gelinip salonu ikiye bölen paravandaki kapıdan yapılır. Oturma salonunda bir buzdolabı kutusu konulmuştur. Kutunun seyirciye bakan yüzünde bir boy aynası vardır. Buzdolabı kutusunun arka tarafı açıktır. İlk sahnedeki AVM kapısının önü bu kutuyla kapatılmıştır. Kutunun üzerinde PANDORANIN KUTUSU levhası yazılıdır. Salonda oturmak için koltuk veya sandalye

Page 196: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

bulunmaktadır. Perde açıldığında aynanın üzerinde bir ışık yanıp sönmektedir. PANDORA – Ay nerde kaldı bu zilliler..SES – (Ambulans siren sesi duyulur.) Pandora, pandora, pandora, birileri hava sahana girdi.PANDORA – Ayna ayna söyle bana, kimmiş bu kendini bilmez? İzinsiz nasıl girer benim hava sahama? Benim gücümü sınamaya mı kalkışıyor?SES – Uçan bir halı görüyorum Pandora. Bir bonus kafa var, bir şekilsiz burunlu biri, bir de, aaaa bu bizim Kırmızı Başlıklı Kız?PANDORA - Ne istiyormuş, neden gelmiş buralara, bir haltlar mı karıştırmış? Şunların CV sini bana bir çıkar hele..(Ayna konuşmaya başlar.)SES – Ay ay ay, Pandoraaa, kııııız. Kız bunlar çok fena. PANDORA – Meraklandırma ya söylesene.SES – Bonus kafa olan Kırmızı Başlıklı kızı ayarlamış, belki de evlenme vaadiyle kandırmıştır. Kız da buna tav olmuş. Prenseslerin ayakkabı numaralarını bildiği için Cinderellanın dükkanından her birine birer ayakkabı almış. Sırada sen varsın. Sonra altın günü için sana gelecek olan prenseslerin süslenmek için gittiği japunzelin kuaföründen çıkmasını beklemişler. Çıkan prensese “Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. git onu bul. İspat istiyorsan eğer, basucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin. " dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin." Deyip giydirmiş. O salaklar da yutmuş bu numarayı.PANDORA - Hımmm...Demek öyle, Vay yamuk vay. Herkese aynı numara ha. Ben sana haddini bildiririm allahın yamuğu.

Page 197: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Prensesler süslenmiş bir halde paravanın arkasından bir birini iterek öne geçme yarışıyla sahnede görünürler ve sıra ile Pandoranın oturma odasına girerler. Tokalaşırlar, yanak yanağa değdirmeden havayı öperler.)PANDORA – Oooooo kızlar, bu ne güzellik böyle?MONİKA - Selaammmm PaaaanPANDORA – Selam MoniZULAİKA - Merhaba PaaanPANDORA – Merhaba ZulaŞİLA – Selam Paan PANDORA - Selam seksi şempanze ŞİLA - Gerçek mi, sen de beni seksi buluyor musun? PANDORA - Dedik ya zilli İFRİTOZ – (Diğerlerine bakar suratını ekşiterek hıh yapar) Selam PANDORA – Selam İfrit, Ne bu surat, gene neye ifrit oldun?İFRİTOZ – Ay bunlar öldürecek beni.PANDORA – Kimler?İFRİTOZ – Ay tamam boşver.LULULİMA – Meeerhaba PaaanPANDORA – Kız ne o öyle meler gibi, meeerhabaSEMENTA – Selam panpiş (çocukça şımarır)PANDORA – Bana öyle pnpiş falan deme, oyarım gözünü.SEMENTA - Tamam tamam kızma hemen prenseslerin prensesi. PANDORA - Nasılsınız kızlar? İyisiniz değil mi, hatta çok mutlusunuz. MONİKA - Evet ben çok mutluyum. Prens bana cam ayakkabı getirdi ve ayağıma uydu. Beni arıyormuş. Çok mutluyum kızlar, çooook. Artık düğünüme beklerim. ŞİLA - Neeeee, ayakkabı mı? Ayakkabı bana oldu bir kere tamam mı?

Page 198: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

LULULİMA - Sizinkiler çin malıdır, ihraç fazlasıdır, ama benimkisi hakiki kösele. Aaaa bana da giydirdi, ayakkabıyı SEMENTA - Ayakkabı bana uydu. Hem ben daha çıtırım. ZULAİKA – Aboooo, neler olmuş neler, abooooo….. İFRİTOZ - Bu prens bozması hepimize aynı numaraya mı yaptı yoksa? PANDORA – Evet, hepinize aynı numarayı çekmiş ve siz de yemişsiniz.MONİKA – Peki nasıl oluyor da, herkesin ayağına cuk oturuyor ayakkabılar?PANDORA - Bu ayakkabıları Cinderellanın dükkanından almış deyyus. Zilli Kırmızı başlıklı kız da ayakkabı numaralarımızı bildiği için söylemiş yamuğa. O da her birimize bir çift almış. Tabi ki cuk oturur. ŞİLA - Ay ben burnuna bayılmıştım. Ne kadar seksi görünüyordu.. PANDORA - Kız burnun nesi seksi oluyor. Senin aklın fikrin de hep uzantılarda. SEMENTA - Ay ama çok şekerdi yaaaa. LULULİMA - Ben evlenmek istiyorum. Babam beni fareli köyün kavalcısına vermiyor. İlle de prens olacak. Prens mi var sanki başka? Bunu da kaçırırsam ya kele ya da köre kalacağım. ZULAİKA - Nasıl da inandım, tüh, yazıklar olsun. İFRİTOZ - Elime bir geçirirsem lime lime doğrayıp aslanlara yem diye atacam. Şunu cezasız mı bırakacağız Paaaaan? PANDORA - Doğru söylüyorsun İfritoz. Buna öyle bir ceza verelim ki, prenseslerin sadece bir seks objesi, şato süsü olmadığını öğrensin. İFRİTOZ - Sümüklü böcek yapalım. Bir yerde rastlarsam ezer geçerim. LULULİMA - Koyun yapalım bari, birlikte kaval dinleriz. PANDORA - Etinden sütünden yününden yararlanmak için mi?

Page 199: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ŞİLA - Hayır koç yapalım. MONİKA - Örümböcek yapalım, belki saçlarımı örer ağ gibi.SEMENTA- panda yapalım ya, yumuşacık, sarılır yatarım. PANDORA - Siz salaksınız ya, adam sizlerle dalga geçmiş siz hala yanınızda görmek istiyorsunuz. Ey allahım ne olurdu akıl dağıtırken bunlara biraz daha cömert davransaydın. ZULAİKA - En iyisi Prensi kertenkele, Kırmızı başlıklı kızı da kertilenkele yapalım. PANDORA - Masallardaki ezberi bozmayalım, en iyisi kurbağa yapalım. Vraklayıp dursun.(Ambulans siren sesi duyulur.) Aha da geldi yamuk. Sessiz olun.PRENS – (Paravanın arkasından Keloğlan ve Kırmızı başlıklı kız ile sahneye gelir.) Bu sefer iyi iniş yaptın Keloğlan. Tebrik ederim.KELOĞLAN – Prensim manita da vardı ya, (Sırıtır)KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Pandora’nın şatosu burası. PRENS – Sizi şimdi kaybolun, gidin fingirdeşiyor musunuz, mercimeği fırına mı veriyorsunuz, o sizin bileceğiniz. Ben dönünceye kadar serbestsiniz. (Pandora kapıyı açar KELOĞLAN – Şansın açık olsun prensim. (Kırmızı başlıklı kız ile ele tutup geldikleri yerden sahneyi terk ederler.)PRENS – Kapıyı çalar, Pandora’yı kapıda görür görmez konuşmaya başlar.) Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin. " dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. (Pandora Prensin sözünü keser)

Page 200: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PANDORA - Ah kıyamaam... Şimdi ben sana ayağımı uzatıcaam, sen de o elindeki salak ayakkabıyı bana giydireceksin ve cuk diye oturacak. Biz de seninle bir ömür mutlu mesut yaşayacağız, değil mi? Hıı, telefonun da DüşCEL hatlıdır kesin senin. Utanmaz, bari biraz yaratıcı ol. Herkese aynı numara ha! Ama her numara, her ayağa olmaz prens efendi. PRENS - Valla yok prensesim. Sırf seni seçebilmek için en sona sakladım.PANDORA - Bir de utanmadan, arlanmadan, yüzün kızarmadan kapımda konuşuyorsun. Sen kim olduğunu sanıyorsun be, pabucumun prensi. O elindekini alıp senin koca burnuna geçirmediğime dua et. Hıh, beni sona saklamışmış. Lütfetmişsin. Sen kim oluyorsun da beni seçme veya seçmeme cüretini gösteriyorsun? Ben seni seçiyor muyum bakalım. Senin gibi, tek derdi uçkuru olan, kadınları oyuncak olarak gören bir kazanovaya değil gönlümü, saçımın telini vermem be. Şimdi çek git buralardan kenarın prensi! .. (Kırmızı Başlıklı Kız'a döner) Hele Oo Kırmızıya ne demeli. Bir de en yakın arkadaşım olacak. Almış getirmiş bu her yanından namertlik akan prens klonunu karşıma. Bütün prenseslerin ayakkabı numaralarını vererek, bu kafa avcılarına suç ortaklığı etmiş utanmadan. Şu yalancı, düzenbaz Kel'le fingirdeşeceğim diye satıverdin dostunu hemen. Seni de gözüm görmesin bundan sonra PRENS - Prensesim, prensesim, onların hepsi sana ulaşmak içindi. Ben bir Prensim. Beni uçkur düşkünü biri olarak olarak görme. Aklı bir karış havada olan, prenseslikten başka hiç bir özelliği bulunmayan, kişiliklerini değil de dişiliklerini öne çıkaran yarım akıllılarla eğleneyim dedim hepsi bu. Ama rüyam doğrudur. Ermiş söyledi, biz birimizin kaderiyiz. he de hemen gidelim. Zaten babamın bir ayağı çukurda. Evlendiğim gün tacı tahtı bana verecek. Sen de sıkılmışsındır artık prenseslikten. Kraliçe olma vaktin gelmedi mi? Bak hiç birine evlenme teklif etmedim.

Page 201: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Ayakkabı numarası sadece onları sınava tabi tutmaktı. Prensesim, Pandoram, kutusunu sevdiğim.PANDORA - (Prensin sözleri içten içe hoşuna gitmiştir. Diğer prenseslere dönüp havaya girdiğini gösterir tavır sergiler. Ama bildiğinden şaşmaya niyeti yoktur.) Bu masalları inanası olanlara anlat prens. Şimdi hemen git burdan. O işe yaramaz yaverin Keleş'le yeni kankan Kırmızı'yı da al ve git artık. (Prenseslerin yanına gelir) Evet operasyona başlıyorum. (Aynanın karşısına geçip hokus pokus yapmaya başlar. Ambulans siren sesi duyulur.) Prens kurbağa dönsüüüüüüüüüüüüüün.PRENS - (Bir süre kapıda sessizce bekler.) Vay be, bu numarayı yemedi. Farklı bu ya. Beni çok etkiledi. İşte kraliçe olacak prenses budur. Ah pandora ah...Benim olacaksın. (Sahnenin arka tarafına geçer ve panik halde konuşmaya başlar.) Bana ne oluyor böyle ya? Ellerim, ellerime ne oldu? Ayaklarım, ah ayaklarımmmmm… Keloğlaaaaaaann, kurtar beni.....vraaaaak, vraaaaak, zıp zıp zıp, vraaaak. (vraklayarak kurbağa kostümü giymiş halde zıplaya zıplaya sahneye gelir.) KELOĞLAN -(Koşturarak sahneye gelir, prensi arar, ama göremez) Prensimmmmm, nerdesin ya? Öldüm meraktan (Sesin, ayağının dibindeki kurbağadan geldiğini anlar ve donar kalır adeta. Önce şaşırıp donsa da bir süre sonra gülmekten kendini alıkoyamaz. Prensin karşısında kahkahalar atar.) Bu ne hal prensim? Demek ki çok ah aldın?PRENS – (Sürekli vraklayarak ağlamaktadır.) Keloğlan vrak, gözünü seveyim vrak, git şu pandorayla görüş vrak, beni eski halime getirsin vrak, eğer benimle evlenmek isterse alır giderim vrak, istemezse, terki diyar ederim vrak, bir daha da kimseyi kandırmam vrak. Dersimi aldığımı söyle vrak. üühüüüü vrak, vrak, zıp zıp zıp vrak.. (Keloğlan başını sallayarak pandoranın kapısına giderken prenseslerin çıkmaya hazırlandığını görür ve hemen saklanır.)

Page 202: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ZULAIKA – Geç oldu ben artık kalksam. (Kapıya yaklaşınca döner) Hoşçakalın kızlar. (Hemen prense yaklaşır.) Ay prens, çok komik görünüyorsun ya... (Kahkahayı patlatır.) Neyse, neyse... Bak, buralardaki en şahane, en güzel, en karizmatik, en ful eyç di prenses benim. Sen zaten bu birbirinden sünepe kızlarla evlenip n'apıcan. Şimdi seninle bir anlaşma yapalım. Ben seni su kenarlarında vraklayıp sinek avlamaktan kurtarayım, bir öpücükle yeniden prens yapayım, sen de beni eşin yap, biricik prensesin olayım. Hı ne dersin? Bu arada evlendikten sonra dizimin dibinden ayrılır, her hangi bir prensese yan gözle bakarsan, geri kalan ömrünü de kertenkele olarak geçirirsin söyliim.PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. (Zulaika eğilip prensi öpecekken Şila’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.) ŞİLA - (Saçlarını bir o yana bir bu yana savurup kırıtarak, prense yaklaşır.) Ay burnun gidince seksapelin bayağı bir azalmış prensciğim. Gel şekerim, seni şöyle ıslak ıslak bir öpeyim de eski haline geri dön. Amaa, öyle vermeden almak yook. Sen de benimle evleneceksin. Ay gelinliğim bile hazır ayol. Dekoltesi, degajesi yerinde. Eteği de minii... (Şuh bir kahkaha atarak, dudaklarını büzer ve prense doğru eğilir.) PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Varlığım mal varlığına armağan olsun vrak (Şila tam prensi öpecekken Sementa’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.)SEMENTA - (Hoplayıp zıplayarak prensin yanına gelir) Hihihihiii Ay canıımm! Ay ne kadar da şirin olmuşsun yaa… Yerim seniii. (Elindeki lolipopu ona uzatır) İster misin. Bak bu yeni çıkmış. Cindi’nin dükkanından aldım gelirken senin için. Neyse ya, bak kimseler görmeden kaçtım geldim buraya. Benimle evcilik oynarsan, ay yani evlenirsen, seni öperiiim, sen

Page 203: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

de yeniden prens olursuun. Hem baksana bana, tatlıyım, güzelim, çıtırım. Daha ne olsun di mi? PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Lolipopounu yerim senin vrak (Sementa tam prensi öpecekken İfritoz’un geldiğini görür ve hemen saklanır.)SEMENTA - (Saklandığı yerde diğer saklananları görünce şaşkınlıkla bağırmaya başlar. Sesi arkadan duyulur. ) Aaaaaa.... Sizin ne işiniz var ya burda yaaa? (Diğerleri de sus der.) İFRİTOZ - Bana bak kurbağa, elalemin prenseslerine gideceğine tek bana gelseydin şimdi vıraklamazdın buralarda. Seni öpmek, koklamak ve kraliçe olmak en çok benim hakkımdır. Diğer yellozlarla oynaşmanın sonu budur işte. Zûlmetmek geliyor içimden sana, amaaa önce bir kraliçen olayım sonra bakarım icabına. Bana bak prens bozuntusu, şimdi seni öper eski haline getiririm ama önce benle evleneceğine söz ver tamam mı? PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. (İfritoz tam prensi öpecekken Lululima’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.) İFRİTOZ - (Saklandığı yerde diğerlerini görünce çok bozulur.) Ya siz ne yapıyorsunuz burda ? Ne işiniz var burada? Yoksa beni mi gözetliyorsunuz siz cadılar? (Suusss sesi duyulur.) LULULİMA - Ayyy neredeymiş benim vırakım yaa? Vraklaman kaval sesine benzemiyor ama, gene de ezgili geliyor bana. Benimle evlenirsen eğer seni öper eski haline getiririm. PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Gör sana ne kavallar çalarım. (Lululima tam prensi öpecekken Monika’nın geldiğini görür ve hemen saklanır. Suss sesi duyulur.)

Page 204: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MONİKA - Sevgili prensim ne haldesin böyle? Seni öpeyim, ıslak ıslak prensim hemen evlenelim. (Öpmek için dudaklarını uzattığında Bırakın beni ben öpeceğim, hayır benim hakkım ben öpeceğim sesleri duyulur ve prensesler sahnenin arkasından prensin yanına gelip Monika’yı iterler. Prensi öpme çabası içine girmişlerdir. Kavga etmeye başlarlar.) PRENS - Yaaaa, bu Keloğlan da nerede kaldı vrak? Bu cadılar da artık beni öpmez vrak. Kurbağa kalacam vrak(ağlar) . Ah Pandora vrak, beni bunlara bırakma vrak, beni yer bu zilliler vrak. (Prenseslerin kavga ederek sahnenin arkasına geçer ve gözden kaybolurlar.) Oh oh vrak, bir birilerini yesinler de ben de kurtulayım onlardan vrak. Bu keloğlan da nerde kaldı ya vrak?KELOĞLAN – (Kırmızı başlıklı kız ile Prens’in yanına gelir.) Geldim Prensim. PRENS – Konuştun mu Pandorayla? KELOĞLAN – Yok, prensesleri izliyordum. El ayak çekilsin sonra konuşayım diyordum. Ama artık gerek kalmadı. Senin derdinin çaresi Kırmızım da.PRENS – Nasıl yani? Kırmızı Başlıklı kız ile mi evleneceğim?KELOĞLAN – Hop hop hop yavaş gel. O artık yengen olur. (Kırmızı Başlıklı kızın koynundan çakmağı çıkarır.) Senin kurtuluşun bundadır. PRENS – Dalga geçme ya, altı üstü bir şamdan o.KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Altı üstü şamdan ama içinde neler var bir bilsen? (Çakmağı çakar. Fondan ses duyulur.)SES - Dile benden ne dilersen ya sahip.. KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Prensi eski haline getir, Pandoranın benimle evlenmesini sağla. SES - O kadar uzun boylu değil. Ben seni eski haline getiririm, ama evlenmesine karışmam. Sonra ileride şiddetli geçimsizlik yaşarlar ve sebep olan allah evini yıksın diye beddua ederler.PRENS - Senin yıkılacak evin mi var allahın cini? SES - Öyle deme, şamdan da benim evimdir.

Page 205: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PRENS - Tamam tamam, hele sen beni eski halime getir. Gerisini ben hallederim. (Prens birden sıçrayıp ayağa kalkar ve üzerindeki kurbağa kostümü atar. Eski haline gelmiştir.) Sağolasın cin kardeş, sana iyi cinlikler diliyorum.PANDORA - (Aynanın karşısında kendini izlemektedir.) Ayna ayna söyle bana, ay bir hoş oldum. Ne oluyor bana böyle? Kim üfledi kulağıma? SES - Bak görüyor musun bu zillilerin yaptığını? Kaltaklar, başlarına o kadar çorap ören prense sahip olmak için nasıl da dalaşıyorlar. PANDORA – Asıl bunları cezalandırmak gerekiyormuş. Prens de bana kalırdı. Ama artık gelmez ki, adamı kurbağa yaptım.SES – Geldi bile. Prens kapıda pandoraPANDORA – (Kapıya koşturur. Prensi görünce şaşırır.) Aaaaa Prens..PRENS – (Bir dizini yere koyup Pandora’nın önüne çöker) Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde.PANDORA – Bırak şimdi şaka yapmayı. Nasıl kurtuldun kurbağalıktan? PRENS – Aşk, prensesim aşk. Boş ver şimdi nasıl kurtulduğumu prenseslerin prensesi, kabul et de, muradımızı erip kerevetimize çıkalım. Yoksa bu hikaye bitmeyecek.PANDORA – Evlendikten sonra başka kimseye bakmak yok ama, bir yamukluğunu görürsem, kimse kurtaramaz elimden bilmiş ol.PRENS – Bakarsam iki gözüm önüme aksın, ekmek çarpsın.PANDORA – Ben sana güvenirim güvenmesine de o şıfrıntılara güvenmiyorum. En iyisi ben işimi sağlama alayım. (Aynanın önüne gelir, ambulans siren sesi duyulur, hokus pokus yapmaya başlar.) Hahahahahaaay... Buldum ayna, buldum. Her birini

Page 206: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

farklı bir hayvan yapayım bunların, ormanın içinde yaşasınlar, birbirlerini yesin dursunlar. İfritoz'dan başlayalım. Seni yılan yapıyorum cadı. Ömrünce kinle, nefretle beslediğin ruhuna en çok yakışan hayvan bu bence... Al bakalım. (İfritoz yılan kostümüyle sürüne sürüne sahneye gelir ve tıslayarak çıkar.)Zulaika. Sen de kurt ol. Ulu dur oralarda allan fesat kalpli cadısı. (Zulaika kurt kostümüyle sahneye gelip uluyarak bir tur atar çıkar.) Şilaaa... Sen de oran buran açık gezmeyi pek seversin, bundan sonra bir maymun olarak, popon açık gez de aklın başına gelsin. (Şila maymun kostümüyle sahneye gelip maymun taklidi yaparak sahneyi terk eder.) Görgüsüzlerin en görgüsüzü Lululima, al sen de koyun ol bakalım. Ot, mot bulama da aç kal. (Lululima koyun kostümüyle sahneye gelir ve meleye meleye sahneyi terk eder.)Sementa'yı tavşan yapayım. Aman dikkat et Seem, davetlerde seni yahni yapmasınlar. (Sementa tavşan kostümüyle sahnede zıplayarak tur atıp çıkar.) Ah aptal Monika seni de kedi yaptım. Hadi bakalım, bul prensini de dizlerinde mırla şimdi. (Monika kedi kostümüyle sahnede görünür ve miyavlayarak sahneyi terk eder.)(Kavalcı kavalını çala çala sahnenin arkasından sahneye gelir. Ardından Keloğlan ile Kırmızı Başlıklı Kız görünür. Pandora ile Prens de Kavalcıya yaklaşırlar.) KAVALCI - Yılan kinle, nefretle beslediği ruhuna uygun av için çimenlere saklanmıştır çatallı dilini çıkararak. Kurt aç gözlerle koyunu gözüne kestirmiştir. Maymun ağaç dallarında iştahının kabarmasını gidermeye çalışmaktadır, poposunu göstererek. Koyun sürüye katılıp kurda yem olmamaya çaba göstermektedir. Tavşan ürkek bakışlarla çalı dibine sinmiştir. Kedi yılandan korkup, ağaca tırmanmaktadır. Hepsi prensesliklerini unutup, akıl ve mantıktan uzak

Page 207: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

içgüdüleriyle oldukları hayvan davranışlarını sergilemektedirler. Tüm hayvan masallarının ana teması gerçekte insandır. Masal anlatanlar o masalı dinleyenlerin kendilerini masaldaki hayvanlardan birisinin özelliklerine sahipmiş gibi görmelerini isterler. Amaç, insanların o hayvanların özelliklerinden ders almalarıdır. Mesela “karınca gibi çalışkan olursan kimseye muhtaç olmazsın, ağustos böceği gibi olursan sonun ya ölüm ya dilenmektir” demek isteriz. Yılana güven olmaz, fırsat bulunca zehirler, Kedi munis ve vefakârdır, Köpek adı üstünde köpektir, Kurt özgürlüğünü sever, Tavşan korkaktır, Sümüklü böcek yavaştır, Maymunun iştahı dillere destandır. Karınca çalışkandır, Ağustos böceği tembel ve haylazdır, Eşek inatçıdır, Keçi eşekten daha beter inatçıdır, Deve kin güder, Karga aptaldır.Hayvanlar kendilerine yakıştırdığımız bu karakterlerden kesinlikle habersizdirler. Karınca durmadan bir şeyler yapıyor ve yerinde durmuyorsa veya duramıyorsa bu onun çalışkanlığından değil, karınca oluşundandır. Keçinin inadı da öyle. Sopayı görünce inadı kalır mı? Bu ancak bir içgüdüdür, çünkü yapıları bunu gerektirir. Hayvanlar biyolojik yapılarının gereklerini yerine getirmektedir sadece. Karıncanın çalışkan, keçinin inat olduğunu söyleyen insanlardır. Hayvanlara belirli karakter özellikleri yakıştırarak masallar uydurmak ve bu masallarla çocukları eğitmek psikolojik bakımdan faydalı olabilir. Ama, düşünen, bir vicdanı olan ve buna bağlı olarak iyi ile kötü arasında ayırım yapan insanda var olan adalet duygusunu sadece ve sadece iç güdüleri ile yaşıyan hayvanların davranışları ile açıklamaya çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Buna rağmen; Hayvanların arasında ticari ilişkilerin olmaması ne kadar güzel. Bu yüzden birbirlerine karşı ne eyvallahları var ne de çıkarları. Ayrıca işsizlik yok, tam istihdam kapasite ile çalışıyorlar. Üretim-tüketim ilişkileri birbirleriyle orantılı olduğu için, mesela çöp

Page 208: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

üretmezler. Fazla üretim ve israf kültürü kapitalist ekonomiye mahsustur. İnsanlar hayvan ekonomisine geçse, yeryüzü cennet olurdu. Bu yüzdendir ya, kapitalizmi savunmak hayvanlıktan çok daha aşağı bir düzene sahip çıkmakla eş anlam taşımaktadır.Ve biz de bu oyun da, insan davranışlarını, sadece insanda var olan adalet, özellikle sosyal adalet düşüncesini, düşünce ve mantıktan soyutlayarak biyolojik bir temele dayanarak açıklamaya çalışmanın doğru ve tek başına yeterli olmadığını vurgulamaya çalışmaktayız. Gelelim oyunumuza.. (Kavalcı kavalını çala çala sahneyi terk eder.)PRENS – Keloğlan, ne dedi şimdi bu deli?KELOĞLAN – Ooooo neler demedi ki..Neyse boş ver Prens’im bize söylemedi, onun mesajı yerini bulmuştur. (Eliyle seyirciyi gösterir.)PRENS – (Pandora’nın koluna girerek, aynaya doğru yürür.) Prensesim, Pandoram, benimle evlenmeyi kabul ettiğiniz için beni ne kadar mest ve mesut ettiniz bilemezsiniz. (Pandoranın arkasından dolanıp kutusunu eller ve Pandora çığlık atar.)PANDORA - (Kızgın bir halde) Ellemeeeeeeee.. PRENS - Niye kızıyorsun Pandora’m? Senin kutun benim kutum değil mi artık? (Pandoranın kutusunu bir daha eller.) PANDORA - (Sinirli bir şekilde) Sana elleme dedim değil mi, alçak prens. (Aynayı kutunun önünden alıp Prensin kafasına geçimeye hazırlanırken, kutunun içinde biri çıkar.)PAMUK PRENSES – Ben Pamuk prensesim.Yaşasın, özgürlüğüme kavuştum. O hain kraliçe beni aynanın içine hapsetmişti. Yıllardır bu ziftli sırlara bakarak yaşadım. PRENS - (Kutunun içinden Pamuk Prensesin çıktığını gören Prensin aklı başından gider.) Anam, anam, anam, bir afet bu. Pandora sen şu meşhur kutunda değerli bir mücevher saklıyormuşsun meğer. (Hemen pamuk prensese yaklaşır.) Ah prensesim..Sizi gökte ararken

Page 209: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. (Pamuk Prenses Prensin sözünü keser) PAMUK PRENSES - Hadi oradan..Hadi oradan...Herkese aynı numara. Ayakkabı da getirdin mi? ..Yok şuymuş, yok buymuş..Yok yaaa.. Başka kapıya anam başka kapıya.. Hem az önce Pandoraya evlenme teklif etmedin mi sen Allahın yamuğu? PRENS – O seni görmeden önceydi.PAMUK PRENSES - Dur yaa.. Sen gel bakayım hele karşıma. (Prensi evirir çevirir etrafında döndürür, uzun uzun süzer.) Senin sayende ben bu aynadan kurtuldum. Bu durumda masalların kanunu gereği senle evlenmem lazım benim yaa. Hadi bakalım benle evlenebilirsin yamuk. PRENS - (Sevinçle Pamuk Prensese sarılır.) Evet, evet, seninle evleniyoruuuuuuuum. PANDORA – Yamuk ile Pamuk, tamamladınız birbirinizi. PAMUK PRENSES – Peki Pandora ne olacak, tüm prensesleri de hayvana çevirdi, yalnız kaldı.YAMUK – Kutusuna bakıp durur artık (Gülüşürler.) Keloğlan, hazırla uçan halımızı, balayına gidiyoruuuuuuuuz. KELOĞLAN – (Halıyı sahneye getirir. Ön tarafa Kırmızı Başlıklı kız, ortaya Pamuk Prenses, arkaya ise prens oturur. Hep birlikte türkü söylemeye başlarlar. Kavalcı’nın kaval sesi duyulur.) Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler (Perde inmeye başlar.) Kınayı getir aneeeey Barmağın batır aneeeeey Bu gece misafirem Masalda yatır aneeeeey (Perde iner.)

S O N

Page 210: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HOTMAİL CADDESİ(Oyun Tek Perde)

Kişiler Zekai (30 yaşlarında) Zekiye (30 yaşlarında) Çocuk (4 yaşlarında) Yetkili Servis Elemanı (25 yaşlarında)

Dekor : Bir evin oturma odası.

Aksesuar : Ev eşyaları. Bilgisayar masası ve masaüstü bilgisayar, televizyon, atari.

Page 211: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Kostüm : Günlük ev hali izlenimi verecek kıyafetler.

HOTMAİL CADDESİ

(Perde açıldığında Zekiye çocukla birlikte atari oynamaktadır.)ZEKİYE – Ah Mario, ömrüm seni sevgiline kavuşturmakla mı geçecek? Offf bir de şu engeli aşabilseydim. (Telefona sarılır.) Alo, kııııız Ayşe, sen mario oyununda sekizin ikisini nasıl geçmiştin, bir daha anlatsana bana? Hıııı…Mantar hangisindeydi?....Zıplayacak mıyım….(Kapı zili çalar) Dur kız kapı çalıyor, ben seni sonra ararım. (Kapıyı

Page 212: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

açar Zekai kucağında bilgisayar kutusu ile içeri girer.) Bu ne Zekai?ZEKAİ – Oğlum atari oyununu söktü. Teknolojiyle tanışmakta geç kalmaması için, ona önce bilgisayar aldım. Nınınınıımmmm. (Bilgisayar masasını getirmek için dışarı çıkar ve masayla birlikte geri gelir.)ZEKİYE – Zekai, önce atariyi başımza bela ettin. Güya çocuğa öğretecektik. Ama biz başından hiç kalkmadık. Çocuğu halının üzerinde arkamızda unuttuk, sabahlara kadar yok marioydu yok luciaydı..Parmaklarım hala ağrıyor. Sahi marioda sekizin ikisini nasıl geçiyordun sen? ZEKAİ – Amma kaptırmışsın sen de ha. Bilgisayar atari gibi değilmiş. Bizim Ramazan öyle diyor. O da oğluna almış.ZEKİYE – İyi de Zekai, Ramazan’in oğlu liseye gidiyor, bizimkisi daha el kadar bebe ya, ne anlar bilgisayardan? ZEKAİ – Söker benim oğlum çabucak. Bak nasıl oynuyor atariyi. Sana puan bile kaptırmıyor. (Çocuğu kucağına alır öper.) Aslan oğlum benim. (Kapı zili çalar.) Servis elemanıdır, bilgisayarı kuracak. (Kapıyı açar.) Hoş geldin. YETKİLİ – Hoş buldum. Buraya mı kuracağız?ZEKAİ – Evet. (Bilgisayar kurulur, yetkili servis nasıl çalıştırılacağını Zekai'ye bir güzel anlatır. Zekai anlatılanları ilgiyle ve merakla dinlemekte ve anlamadığı yerleri yetkiliye sormaktadır.) YETKİLİ- Evet Zekai bey, bilgisayarınızı kurduk, hayırlı olsun. Şimdi nasıl çalıştırılacağını da anlatayım. Bakın bu kullanım kılavuzu. Bu sürekli elinizin altında bulunsun. ZEKAİ - (Kullanım kılavuzunun sayfalarını çevirmektedir.) Bu yabancı terimler ne demek? Bunun Türkçesi yok mu?

Page 213: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YETKİLİ - Terimler, programların orijinal adıdır, türkçeleştirilememiştir. Her yerde aynı terimler kullanılmaktadır. ZEKAİ - Neyse öğreniriz artık. YETKILI - Bilgisayarınızın fişini takıyorsunuz, bu düğme aç kapa düğmesi, basınca açılıyor. bu maus, yani fare. ZEKAİ - Fare demeyelim ya, hanım fareden korkar, hem maus demek daha havalı (Sırıtır.) YETKİLİ - Bununla dolaşıyorsunuz, bakın ekranda ok var, nereye isterseniz iki kez sol tıklarsanız o sayfa açılır. ZEKAİ - Bu mausun solaklar için olanı yok mu? YETKİLİ - (Şaşkın bir halde) Ben bir bakarım. Neyse, bu da klavye. ZEKAİ - Ne klavye? YETKİLİ - Ku klavye. ZEKAİ - Nerden anlıyoruz bunun ku klavye olduğunu? Neresine yazıyor? YETKİLİ - Harf tuşlarının en başında ku harfi var. Bir de bunun başta F harfi olanı var, o da EF klavye. ZEKAİ - Hangisi daha iyi? YETKİLİ - Siz hangisini iyi kullanırsanız o iyi. Daktilo ile yazmasını biliyorsanız EF klavye kullanın, daha hızlı yazarsınız. ZEKAİ - Oğlum gel sende dinle bak, abi ne güzel anlatıyor. ZEKİYE - Zekai bacak kadar çocuk ne anlayacak. ZEKAİ - Öyle deme, biz bu bilgisayarı ona aldık, ben mi kullanacağım sanki? ZEKİYE - Göreceğiz. Atariyi de oğlana almıştın. Beni de alıştırdın.Neyse ben bir kahve yapayım. (Sahneyi terk eder.)YETKİLİ - Zekai bey, bakın bu ekranda görünen internet eksplorır simgesini tıklarsanız sayfalar açılır, internette sörf yapmış olursunuz. Ben telefonu ve modemi ayarladım. Bunu tıkladığınızda otomatik olarak internete bağlanacaksınız..

Page 214: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ZEKAİ - Hım. Bak oğlum bu satürn gezegeni gibi halkalı olan internetmiş. YETKİLİ - Bilgisayarda ne var ne yok, başlat menüsünden görürsünüz. Ben vinapı da yükledim. ZEKAİ - O ne? YETKİLİ - Müzik dinleme programı ZEKAİ - Teyp gibi mi? YETKİLİ - Evet, Cd yi koyuyorsunuz, vinapı açıyorsunuz. Ha bu arada medya pleyiri de yükledim, bu programla da film izleyebilirsiniz. ZEKAİ - Kolaymış ya. YETKİLİ - Zaten kullanım kılavuzunda herşey yazılı. Takıldığınız yer olursa bizi ararsınız. ZEKAİ - (Kısık sesle yetkiliye sorar.) Ya şu çet mi diyorlar nedir, o nasıl oluyor? Yavaş söyle hanım duymasın. YETKİLİ - Bakın bu MSN, buna adres alıp kayıt oluyorsunuz, bunlar da bir kaç sohbet programı. Tıklıyorsunuz, bir rumuz yazıp girebiliyorsunuz. İsterseniz aysiku da kullanabilirsiniz, bu çiçekli olan. ZEKAİ - Tamamdır. Ben gerisini hallederim. YETKİLİ - Güle güle kullanın (Zekai bilgisayarın başına oturur.) ZEKİYE – (Elinde kahve ile gelir.) Buyrun kahvelerinizi. ZEKAİ - (Bilgisayarı kapatmaya çalışır ve başarır.) Çabuk kavradım değil mi?YETKİLİ – (Gülerek) Kolaydır efendim. Güle güle kullanın tekrar. İzninizle. ZEKAİ – Teşekkür ederim. (Yetkili servis elemanını gönderir ve hızlıca bilgisayarın başına döner. Bilgisayarı açar. internete bağlanır.) Eveeeet, kolaymış işte. Şimdi bakalım bu bilgisayar nemenem bir şeymiş. Ya ne biçim internet bu sayfalar hep boş..Tekrar deneyeyim bari…ZEKİYE – Ne oldu, beceremedin mi?ZEKAİ - Allah Allah, niye böyle oluyor ki? Acaba yeni aldığımız için eksik mi verdiler?

Page 215: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ZEKİYE – Bugün ben de çok oynadım atariyle. Yoruldum. Yatmaya gidiyorum. (Çocuğu alıp çıkar.)ZEKAİ - En iyisi Ramazan 'a sorayım. O nasıl olsa bu konuda tecrübelidir. Hem bilgisayar aldığımı da söylemiş olurum. (Telefonu kaldırır ama internete bağlı olduğundan telefon meşgul sesi verir. Zekai telefonu kurcalar, ama durum hep aynı,) Ne oldu buna ya, hep meşgul, hep meşgul. (Telefonu fişten çekip yeniden takar, telefon meşgulden kurtulur ve arkadaşı Ramazanı arar.) ZEKAİ - Alo Ramazan merhaba SES – (Fondan sesi duyulur) Merhaba Zekai. ZEKAİ - Ya biliyor musun bende çocuğa bilgisayar aldım, şimdi biraz karıştırayım, internete gireyim dedim ama sayfa boş, neden acaba? SES - Ya senin çocuk daha dört yaşında, ne anlar bilgisayardan? ZEKAİ - Ya biz de kullanırız işte SES - Ha şöyle söyle. ZEKAİ - Tamam ya uzatma, sorun nedir? SES - Modem takılı mı? ZEKAİ - O ne ya, sen benim anladığım dilden konuşsana. SES - Telefon takılı mı? ZEKAİ - Ya servisteki çocuk geldi ayarladı. SES - Tamam o zaman, internet simgesini tıkla. üstte adres çubuğu var. ZEKAİ – Tıkladım, ama çubuk falan yok. SES - Üstte bir boşluk olacak, oraya ne yazıyor ZEKAİ - Hiç bir şey yazmıyor SES - (Güler.) Yaz oraya bir adres. ZEKAİ - Ev adresini mi yazayım, iş adresini mi? SES - İstersen benim adresimi yaz (Der ve gülmeye başlar.) ZEKAİ – Cadde, sokak adı neydi senin? SES - (Kahkahalarla) Ya sen internet adresi bilmiyor musun?

Page 216: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ZEKAİ - Ya elimde bir kılavuz var, vaynet yazıyor, ama başka adres yok. SES - Dabılyu dabılyu dabılyu diye başlayan adresleri duymadın mı? ZEKAİ – Yoooo… SES - Yaz o boşluğa, dabılyu dabılyu dabılyu nokta vaynet nokta kom ZEKAİ – (Klavyeden harfleri seslice arayarak yazar) Tamam yazıyorum. sayfa görüntülenemiyor yazdı Ramazan. SES - Tabi öyle yazar. ZEKAİ – Neden? SES - İnternete bağlı değilsin, çünkü telefonu kullanıyorsun. ZEKAİ - Hıııııı, (Güler) Tamam kapatıyorum. SES - Dabılyu dabılyu dabılyu nokta yazdıktan sonra, istediğin herhangi bir adres yazıp nokta kom dersen, internet sayfalarına girebilirsin. Haydi hayırlı olsun, güle güle kullan. ZEKAİ - (Telefonu kapatır ve internet simgesini tıklar, açılan sayfaya 'dabılyu dabılyu dabılyu nokta vaynet nokta kom ' yazar, ama yine sayfa görüntülenemiyor yazısı ekrana gelir. Birkaç kez tekrarlar. Tekrar Ramazan'ı arar) Alo, Ramazan.. SES – (Fondan sesi duyulur.) Efendim. ZEKAİ - Ya gene sayfa görüntülenemiyor yazıyor SES - Allah allah..Ne yazdın söylesene. ZEKAİ - Dabılyu dabılyu dabılyu nokta vaynet nokta kom SES - Açılması gerek ya. ZEKAİ - Açılmadı işte. SES – Kom’u , com olarak yazdın değil mi? ZEKAİ - Yooo söylediğin gibi yazdım dabılyu dabılyu dabılyu nokta vaynet nokta kom SES - Ya kom yazılacak, bak kodluyorum. ve ve ve nokta vaynet nokta com, tamam mı?ZEKAİ – Az önce dabulyu demiştin, dabılyuya ne oldu?

Page 217: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SES - Ya Zekai, dabılyu çift ve var ya odur. ZEKAİ - Evet ya, doğru. SES - Üç tane dabılyu yaz, sonra nokta işareti koy, sonra vaynet yaz, sonra nokta işareti, sonra da com yazacaksın tamam mı? ZEKAİ - Tamam yazıyorum. Ya Ramazan gene sayfa görüntülenemiyor. SES - Telefonun meşgul, kapat da sonra yaz (Güler.) ZEKAİ - Gülme ya. Tamam kapatıyorum. (Telefonu kapatır ve adresi yazmaya çalışır, ancak yine sayfa görüntülenemiyor, tekrar Ramazan’ı arar) Alo Ramazan... SES - Gene ne oldu? ZEKAİ - Ya gene sayfa görüntülenemiyor. SES - Ne yazdın söylesene bana? ZEKAİ - Ya klavyede çift "v"yi bulamadım bende 6 tane normal v harfi yazdım. SES - (Kahkahalarla) Çok zekisin Zekiayı. ZEKAİ - İki ve bir dabılyu etmiyor mu? SES - (Bir süre gülmekten konuşamaz.) Allah canını alsın Zekai. ZEKAİ - Tamam ya gülme, dabılyu harfini buldum. Hadi kapatıyorum. Bu arada erkenden uyuma, başka şeylerde sorabilirim. SES - Tamam uyumuyorum ZEKAİ - (Telefonu kapatır ve adresi doğru yazar, VAYNET sayfası açılır. Zekai başarısını oğlunun yanağından bir makas alarak kutlar. Bir kaç linki tıkladıktan sonra üyelik gerektiren bir sayfaya ulaşır.) Üye olmak gerekiyormuş ha. (Kendi kendine konuşur.) Üye adını girin, e-mail adresinizi girin. Üye adım Zekai..e-mail adı niye geçersiz ya. Üfff, Ramazan'ı da çok rahatsız ettim. Neyse nasıl olsa uyumuyor (Telefon açar.) Alo Ramazan.. SES - Ne oldu? ZEKAİ - Bir yere geldim üye adı ve adres istiyor. SES - Üye ol sende. ZEKAİ - Nasıl olacağım?

Page 218: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SES - Bir üye adı yaz kendine, bir de e mail adresi ZEKAİ - E mail nedir Ramazan? SES - Elektronik posta. ZEKAİ - Elektrikli posta mı? O nasıl oluyor ya? SES – Heee, elektrikli posta (Kahkaha atar.) Bilgisayardan bir kablo çekiyorsun apartman girişindeki posta kutusuna, elektrikli posta oluyor. ZEKAİ - Ben şimdi nerden bulayım o kadar uzun kabloyu, her yer kapalı. SES - (Gülmektedir.) Yarın yaparsın. ZEKAİ - Ya baksana Ramazan, aklıma ne geldi SES - Ne geldi? ZEKAİ - Apartman girişindeki posta kutusunu bilgisayarın yanına getirsem olmaz mı? Kısa bir kablo vardı. SES - Bak bunu iyi düşündün, hatta kasanın içine yerleştir. Postalarını CD girişinden atar, disket çıkışından alırsın. (Kahkaha krizine girmiştir.) ZEKAİ - Bak ben bu işi nasıl çabucak kavradım değil mi? SES - Helal olsun valla sana. Bunu bil getis bile düşünememiştir. ZEKAİ - Bilge Tis kim ya? SES - (Kahkaha krizi devam etmektedir.) Zekai, öldürdün beni, valla altıma işedim gülmekten. Olum sen manyak mısın? ZEKAİ - Ne oldu ya? SES - Olan olum, elektrikli değil elektronik posta, e mail, e mail.. ZEKAİ – Ya, ha elektrikli ha elektronik, aynı şey değil mi? SES - Tamam tamam, aynı şey. ZEKAİ - Sen şimdi bana bunu adam gibi anlat. Ama gülerek anlatma ya, anlayamıyorum. SES - (Kahkaha krizi sürmektedir.) Ya olum, sana bilgisayarı aldığın firma internete hangi servis sağlayıcısından bağlanacağını söylemedi mi, e mail adresi vermedi mi?

Page 219: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ZEKAİ - Ya ne bileyim, kutunun içinde ne var ne yok hepsini çıkardık. Boşta bir parça kalmadı. Televizyon ekranı gibi bir ekran var, klavye var, maus var, bir de altta düğmesi olan kasa var. E maili koymamışlar herhalde. SES - (Kahkahalarla) Zekiayııııııı, yeter allah aşkına. ZEKAİ – Gülme Ramazan, sen ananın karnında mı öğrendin? SES – Ya Zekai, çok bilmiş yorumların öldürdü beni. (Gülmeye devam eder. Sahne kararır.) (Sahne Zekai bilgisayar başında kendi kendine konuşmaktadır.)ZEKAİ – Üf ya, şu ard arda açılan sayfalar da insanı canından bezdiriyor. Bir de hanıma yakalanırsam vay halime. Şu lanet olası sitelerden kurtulamayacağım. Nasıl kurtulacağım bunlardan ben ya? Ramazan’ı da bir aydır bıktırdım. Neyse arkadaş bu günlerde belli olur. Arıyayım şunu bir daha. (Telefon açar ve fondan telesekreterin sesi duyulur. “Ben Ramazan. Altı aylığına Avustralya’ya gidiyorum. Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakın, ben size dönerim.”) Hadi be yalancı. Avustralya’ya gidiyormuş. Zekai’den kaçıyorum demiyor da. Aaaaa İsmail de anlar bu işten. Tamam onu arıyayım. (İsmail’i telefonla arar.)ZEKAİ – Alo İsmail, merhaba, ben Zekai SES – (Fondan sesi duyulur.) Merhaba Zekai, hayrola ne oldu gecenin bu saatinde? ZEKAİ – Uyuyor muydun? SES – Evet ya. ZEKAİ – Ya önce bir sürü sayfa açıldı, ben kapattıkça yeniden yeniden yeni sayfalar açılmaya başladı. Sonunda bilgisayarın ekranı dondu, ne yapacağımı bilemedim. Hem de en heyecanlı bir yerde. SES – Nerelere girdin ki? ZEKAİ – Ya anla işte.. Sırf meraktan, başka bir amacım yoktu. SES – Ben de yedim. Sen şimdi bilgisayarı resetle. ZEKAİ – Nasıl yani

Page 220: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SES – Üfff. Çek fişini yeniden tak. ZEKAİ – Tamam. SES – Düzeldi mi? ZEKAİ – Maus oynuyor tamam. Sağ ol İsmail. Ya kusura bakma, seni sık sık rahatsız edebilirim. Artık idare et. SES – Tamam, tamam önemli değil. ZEKAİ – Ha bak İsmail, adresini versene bana, sana bir fotoğraf göndereceğim. Bizim düğünde çekilmiştin. Bende kalmış. SES – İsmailsur et hotmail nokta com ZEKAİ – İsmail, hotmail, adına da nasıl uymuş. Hadi iyi geceler. ZEKİYE - (Elleri belinde sahneye gelir. Bağırarak konuşur.) Ne yapıyorsun sen Zekai? Tam bilgisayar manyağı oldun çıktın. Gözlerine bak, kan çanağına dönmüş. Bana, çocuğa sırtını döndün. Yatıyorum buradasın, kalkıyorum buradasın. Yemeği bile alelacele yiyip kaçıyorsun bilgisayar başına. Yeter ya. Burası ev Zekai, otel ya da restoran değil. Atari bundan iyiydi, hiç değil birlikte oynuyorduk. ZEKAİ – Tamam hayatım kızma, sanırım biraz abarttım. Ama merak işte. Öğreneyim ki, size de öğreteyim.ZEKİYE – Hadi ordan. Öğrenecekmiş ki, öğreteymiş. (Sinirli bir şekilde sahneyi terk eder.)ZEKAİ – Allahtan bilgisayarı kapatmıştım. Görseydi önceki sayfaları ne olurdu halim. Neyse gidip gönlünü alayım. (Sahne kararır.)(Sahne aydınlandığında telefon çalar. İsmail Zekai’yi arar. Fondan konuşmaktadır.)SES - Alo Zekai, hani bana bir fotoğraf gönderecektin?ZEKAİ – Gönderdim. SES – Gelmemiş, adresi doğru yazdın mı? ZEKAİ – Evet doğru yazdım, arkadaşımızın adını yanlış mı yazacağım? SES – Gelmesi gerek.

Page 221: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ZEKAİ – APS’ ye vermedim ya, normal posta gönderdim, o yüzden gelmesi gecikebilir. SES – Nasıl ya, ne Aps si, ne postası ZEKAİ – Normal posta işte SES – Ya sen dalga mı geçiyorsun? ZEKAİ – Ne dalgası ya? Normal posta işte. SES – Şaka yapıyorsun. ZEKAİ – Ne şakası ya. Zarfı bu sabah postaya verdim SES – Zarf mı? ZEKAİ – Evet, zarf. SES – (Gülmekten konuşamamaktadır.) Ne yazdın zarfın üstüne? ZEKAİ – İsmail Suret Hotmail com Düzce.SES – (Gülmeleri kahkahaya dönüşmüştür.) ZEKAİ – Ne gülüyorsun ya, yoksa yanlış mı yaptım? SES – (Kahkaha krizi sürmektedir) Zekai, sen ciddi misin? Zarfın üstüne aynen öyle mi yazdın? ZEKAİ – Evet ya.. Ya gülmeden konuşsana, anlayamıyorum ne dediğini.SES – Bir şey diyecek hal mi bıraktın ki bende, manyak Zekaiiiiii…(Kapı çalar, Zekiye kapıa gider, iki zarf ile sahneye döner ve zarfları Zekai’ye uzatır.) ZEKAİ –Alo İsmail, sana gönderdiğim zarf geri geldi. SES – (Gülerek) Neden? ZEKAİ – Postacı üstüne bir şey yazmış. SES – Ne yazmış okusana. ZEKAİ – İlimizde Hotmail caddesi bulunmadığından, zarfın göndericiye iadesi. SES – (Aniden kahkaha atar.) Ciddi olamazsın. ZEKAİ – Ne biçim adres vermişsin, bir adresi bile doğru veremiyorsun. SES – (Kahkahalarla) İlimizde Hotmail caddesi bulunmadığından zarfın göndericiye iadesi ha.. Zekai sen alemsin, postacı senden alem. Hey allahım, ZEKAİ – Olmayan caddenin adını yazan sensin, bir de bize gülüyorsun.

Page 222: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SES – Zekai, öldüm ya gülmekten. Allah da seni güldürsün. Ama gülünç etmeden (Gülme krizine devam ederek telefonu kapatır.) ZEKAİ – (İade edilen zarfla gelen diğer zarfı açan Zekai, aniden bağırır.) Anaaaaaaaaa ZEKİYE –Ne oldu Zekai? ZEKAİ – (Elindeki telefon faturasına bakarak) Battık, battık. ZEKİYE – (Telefon faturasını Zekai’nin elinden kapar.) Zekai, bu neeeeeee? ZEKAİ – (Başını öne eğerek) Ya herhalde te, te telefonumuza girmişler ZEKİYE – Sen bu kadar maaş alıyor musun? Tayland, Malezya, buralar nere Zekai? ZEKAİ – Bana öyle suçluymuşum gibi bakma, sorarım telekoma, araştırırım. Kesin telefonumuza girmişler. ZEKİYE – Ya, ya telefonumuza girmişler. Enternetin batsın Zekai..Çocuğa bilgisayar almışmış. ZEKAİ – Ya dur, daha ilk taksidini bile ödemedik. ZEKİYE - Al sana bilgisayar (Monitörü tuttuğu gibi pencereden aşağı atar.) ZEKAİ – (Bir eline mausu, diğer eline telefon faturasını alır, bir mausa, bir telefon faturasına bakar ve mausu yere atıp tekmeler.) İnsanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş.

S O N

MUTLULUK MÜDÜRLÜĞÜOyun 2 Perde

KİŞİLER

ABİDİN DİNGO – Mutluluk MüdürüMESUT – Mutluluk Müdür YardımcısıMUTLU – Mutluluk Müdür YardımcısıBAHTİYAR – Mutluluk Müdür YardımcısıNEŞE – Mutluluk Uzmanı

Page 223: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ARZU – Mutluluk UzmanıSAFİYE – Mutluluk UzmanıUMUT – Mutluluk UzmanıPERİ – Mutluluk UzmanıSEVİNÇ – Mutluluk UzmanıHURİ – Yönetici AsistanıLAZRAİL - Müfettiş

DEKOR : sahne ikiye bölünmüştür. Bir tarafta müdür odası görünümü eşya ve aksesuarları, diğer tarafta ofis görünümü sağlanmıştır. Müdür odasının yanında sekreter masası bulunmaktadır.

MUTLULUK MÜDÜRLÜĞÜ

BİRİNCİ PERDE

(Sahnelere geçmeden, projeksiyon cihazı ile Gayriresmi gazete yansıtılır. Müdür tarafından sahne arkasından da ayrıca sesli okunur.)

Page 224: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Ve perde yavaş yavaş açılır. Mutluluk müdürü, mutluluk müdürlüğü levha ile sahneye gelir ve levhayı uygun bir yere asar. )MÜDÜR - Evet sayın seyirciler, mutluluk müdürlüğü birimimizi faaliyete geçirmiş bulunmaktayız. (Kurul Kararını okumaya başlar.)

KURUL KARARIÇalışanların İç sesini yansıtabilecekleri, söylenemeyenleri söyleyebilecekleri, dedikodu, magazinsel ve her türlü şamatanın yapılabileceği MUTLULUK MÜDÜRLÜĞÜ adıyla bir birim kurulması kararlaştırılmıştır. Mutluluk Müdürlüğü aşağıdaki departmanlardan oluşur.I – BABA DEPARTMANLAR BÖLÜMÜ

1. Moral Motivasyon Departmanı

Page 225: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

2. İyilik Sağlık Departmanı3. Düş İşleri Departmanı4. Entel Dantel Departmanı

II – YAVRU DEPARTMANLAR BÖLÜMÜ1. Yan Gelip Yatmaya Teşvik Departmanı2. Gaza Getirme Departmanı3. Neşelendirme ve Mutluluk Bulaştırma

Departmanı4. Can Sıkıntısı Giderme Departmanı

III – CAMİ AVLUSUNA BIRAKILAN DEPARTMANLAR BÖLÜMÜ

1. Şapkadan Tavşan Çıkarma Departmanı2. Üfürükten Tayyare Departmanı3. Çöp Çatma Departmanı4. Ivır Zıvır Departmanı

IV - ÖZEL DEPARTMAN1. En özel departman

KADROLAR

Mutluluk Müdürlüğünde Mutluluk Müdürünün haricinde ihtiyaçtan fazla Departmanlar Mutluluk Müdür Yardımcısı (MY), Departman Görevlisi (DG), Mutluluk Uzmanı (MU), Mutluluk Hazırlama Kontrol İşletmeni (MUHKİ) görevlendirilir. İhtiyaca göre yeni departmanlar açılabilir.(Müdür okumayı bitirmek üzereyken Sevinç sahneye gelir. Elindeki zarfı Müdüre uzatır.)SEVİNÇ – Efendim ben Sevinç. Yönetici asistanı olarak görevlendirildim. Evraklarım zarfın içinde. MÜDÜR – (Sevinç’i tepeden tırnağa süzer.) Hoş geldiniz. İç Ses : milletin sekreteri manken gibi benimkisi kurşun görse adres değiştirir. Neyse yeni elemanlar gelince içinden seçerim. Değiştiririm bu mıymıntıyı.SEVİNÇ – Hoş buldum efendim. Hepimize hayırlı olsun. İç Ses : el alemin müdürü fit bunda balkon iki

Page 226: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

metre önde gidiyor. şansa bak. Ne müdürler gördüm Brad Pitt, benimkini bırak git.MÜDÜR – Yönetici asistanlığı konusunda deneyimli misiniz Sevinç Hanım?SEVİNÇ – Ömrüm bu işle geçti diyebilirim efendim. Asistanın yöneticinin kara kutusu olduğunu bilirim. Ağzım sıkıdır. O konuda hiç endişeniz olmasın. İç Ses : Ne müdürler gördüm ben. Sana da damardan gireyim de gör.MÜDÜR – Bu çok güzel, bana söyleyecek söz bırakmadınız. İç Ses : Uyanık cadı birine benziyor, aman koz vermeyeyim.(Mesut, Mutlu ve Bahtiyar sahneye gelir. )MESUT – Merhabalar. Abidin bey siz misiniz?MÜDÜR – Evet buyurun.MESUT – Abidin bey, biz Mutluluk Müdürlüğüne Müdür Yardımcısı olarak atandık. Ben Mesut, bu Mutlu bey, Bu da Bahtiyar bey. İç Ses : Ulan bu kıl kuyruğa mı yardımcılık yapacağız. Ben bunun yapacağı müdürlüğü popomla yaparım.(Elindeki zarfları verir.)MÜDÜR – Hoş geldiniz hayırlı olsun. Ama Mesut bey, bana Abidin bey demeyin. İç ses : Abidin beymiş. Sanki benim asker arkadaşım. Ulan ben senin müdürünüm.MESUT – Niye Abidin bey demeyeyim. Abidin mi değilsiniz, bey mi değilsiniz? İç Ses : Zoruna gitti kazmanın. MÜDÜR – Üstlerinizle konuşurken isimleriyle değil unvanlarıyla hitap edeceğinizi öğrenemediniz mi hala? İç Ses : Çekeceğin var benden Mesut, kenarımın yardımcısı.Ukala. MESUT – Peki Müdür bey. İç Ses : Müdürmüş, ben sana gösteririm müdürlüğü.MÜDÜR – Mutlu bey, Bahtiyar bey, buyurun oturun. İç Ses : Kıç kadar birime bu kadar müdür yardımcısına ihtiyaç var mıydı ki göndermişler bu kazmaları. Mutlu da adının hakkını pek vermiyor , suratına bak suratsızın. Bahtiyar daha uyumlu sanki. Bunlar kesin

Page 227: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

arkadan işler çevirir. Dikkatli olmalıyım. Nasılsınız arkadaşlar? Daha önce nerelerde görev yapıyordunuz, MUTLU – Ben hava cıva müdürlüğünde getir götür işleri müdürlüğündeydim. Birimimiz kapanınca bu görevi kabul ettim. İç Ses : Bilseydim sen gibi egosu tavan yapmış biriyle çalışacağım, hiç kabul eder miydim. Giderdim havuza, sabahtan akşama yüzerdim. BAHTİYAR – Ben de eften püften bir birimdeydim, aynen Mutlu beyin birimi gibi kapandı, bir süre havuzda bekledim, sıkıldım, bu görevi talep ettim. İç ses : İyi geçineyim adamla, yoksa tekrar havuza dönmeyeyim. MESUT – Benim birimim kapanmadı, müdürlük bekliyordum hakkım yenildi. Ben de kavga ettim buraya sürdüler. Hakkımı yedirmem, hukuk mücadelem sürecektir. İç ses : Gözünü korkutayım biraz angutun.MÜDÜR : İç Ses : Sen böyle davranırsan müdürlüğü ancak rüyanda görürsün Mesut. Hepimize tekrar hayırlı olsun. Kuruluş amacımıza uygun çalışmalar yapacağız. Ben her zaman öneriye açık biriyim. Sevinç hanım hele bize bir şeyler getir içelim.SEVİNÇ – Ne alırdınız efendim? İç ses : Zıkkım içesiniz, ben yönetici asistanı mıyım ofis görl müyüm?MÜDÜR - Bana bir esperes..espires, ajans pres, off adını düzeltemedim, ondan ver.SEVİNÇ - Tamam hemen ekspres veriyorum efendim, ondan ne kadar alırsınız?MÜDÜR - İç Ses : Nasıl içiliyordu bu ya, bilmediğimi söylesem mahcup olacağım. Dur en iyisi kızayım. Ya sen ne kadar alındığını bilmiyor musun, Allah AllahSEVİNÇ - İç Ses : Adını bile bilmiyor, görgüsüz şey hava atacak ya, esperesso istiyor.MÜDÜR - İç Ses : İyi sıyırdım ha. Yardımcılarıma da malzeme vermemiş oldum.Sen hepimize ondan getir Sevinç hanım. BAHTİYAR - Ah Müdür bey ah, el alemde bir asistan var, daha leb demeden bütün kuruyemişleri anlıyor. İç

Page 228: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ses : Çok mu yalakalık oldu şimdi benimki? Neyse ya, ilişkileri sıcak tutmalıyım. MÜDÜR – Artık yeni elemanlardan seçeriz Bahtiyar bey. İç Ses : Bahtiyar’la iyi anlaşacağız, adam benim dilimle konuşuyor. Mutlu pek bir içten pazarlıklı, Mesut’u seni zaten hiç sevmedim. Şimdi arkadaşlar, bir yandan da eleman ilanımızı hazırlayıp duyuralım. (Sevinç içecekleri getirir.) Sevinç hanım, kağıt kalem al gel. İç ses : Yaz kızım, gereği düşünüldü. Şimdi espriden de anlamaz bu.SEVİNÇ – Peki efendim. İç Ses : Bakalım kaç torba çimento yazdıracak.MÜDÜR -Çeşitli kadrolara atanmak üzere çok sayıda eleman alınacaktır.Mutluluk Uzmanı (MU), Üüüüüüü kadarMutluluk Hazırlama Kontrol İşletmeni (MUHKİ) Ooooooo kadarADAYLARDA ARANACAK ŞARTLAR1. Okuma yazma bilmek İç ses : canımıza okumasın yeter2.Telefonu elinden hiç düşürmemek, petrol ofisi gibi 7/24 açık bulundurmak (Yarımcıalrına döner.) Siz de söyleyin arkadaşlar3.Bilgisayar başından kalkmamakMESUT – 4.Yabancı dilin yanı sıra birkaç tane yalancı dil bilmekMUTLU – 5.Sabah geç gelip akşam erken kaçmaya müsait olmak,6.İşi kırıp sinemaya gitmeye meyilli olmak,BAHTİYAR – 7.Tembellik konusunda sertifika sahibi olmak,MÜDÜR – 8. Kafadan biraz çatlak olmak İç Ses :Tahtası aşırı eksiklere öncelik verilecektir.MESUT – 9. İşine gelmeyeni duymayacak derecede İşitme engelli olmak,10.Çoğu şeyi görmezden gelecek şekilde Görme engelli olmak,

Page 229: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

BAHTİYAR – 11.Bugün canım işe gitmek istemiyor demeye yatkın olmak,MÜDÜR – 12.Soğuk esprilerden dolayı yakın çevresince dışlanmamış olmak,MESUT – 13.Dünya yansa bir tutam otu bulunmamak,MUTLU – 14.Azmi İnovasyonla bilenmiş olmak.MÜDÜR - Adaylar Mutluluk Müdürü ve yardımcılarından oluşan komisyon tarafından mülakata alınacak, başarılı olanlar ihtiyaca göre Mutluluk Uzmanı (MU) ve Mutluluk Hazırlama Kontrol İşletmeni kadrolarında görevlendirilecektir.Mutluluk Müdürlüğü personelinden; Mutluluk Müdürüne Sterlin, Müdür Yardımcılarına Euro, Mutluluk Uzmanlarına Dolar, Mutluluk Hazırlama Kontrol İşletmenlerine Lira üzerinden aylık ödenecektir. Çapraz kur uygulaması sonucu bayramlarda ikramiye verilecektir. Ayrıca sık sık toplantılar yapılacak ve her toplantıda asgari ücretin 10 katı tutarında huzursuzluk ve mutsuzluk ücreti hesaplanacaktır. İlan olunur.MESUT – İç Ses : Bak bak kendine euro, bize dolar. cüzdanı nasıl dolar? Hep kendine yontuyor angut müdür.MÜDÜR – Var mı ekleyeceğiniz başka bir şey arkadaşlar? İç Ses : Bundan iyisi Şam’da kayısı.MUTLU – Benim ekleyeceğim başka bir husus yoktur. İç ses : Dandik ilana daha ne eklenebilir ki.BAHTİYAR – Çok güzel oldu müdür bey, hiç eksik bir şey kalmadı. Elinize aklınıza sağlık. İç ses : Mesutla Mutlu bana ters ters bakıyor, herhalde fazlaca yalaka buldular beni.MUTLU – İç Ses : Ulan bu Bahtiyar’a güven olmaz, anında yetiştirir müdüre. Tamamdır müdür bey.MESUT – İç ses : Yalaka tip, bunlarla işim var benim. Bence de tamamdır müdür bey.MÜDÜR – Sevinç hanım, şimdi bu ilanı hemen yazılı ve görsel medyaya, ajanslara, sosyal medyaya yolla,

Page 230: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ayrıca aklına gelebilecek her yerde yayınla. Bu arada gelen olursa kaydet. SEVİNÇ – Tamam efendim. İç ses : Bu ilana kim gelmez ki, ışık gibi valla, gören gelecek.MÜDÜR – Biz de bu arada mülakat için kriterlerimizi belirlemek için beyin fırtınası yapalım. SEVİNÇ - İç Ses: Fırtına deyip karı kız işi konuşur bunlar. Efendim ben çıkayım mı? BAHTİYAR – İlanları yapın dedi ya Müdür bey, siz hala buradasınız. İç ses. Ya bu kadar beceriksiz bir asistanı bulmak için çok uğraştı mı acaba.SEVİNÇ –İç Ses: Şu Bahtiyar’a da gıcık oldum. Müdürün gözüne gireceğim diye harcıyor beni. hasta etme adamı. Hele bakışına bir bak, insanı aptal yerine koyuyor. Tamam efendim. (Müdürün odasından çıkar, asistan masasına oturur, bilgisayarla uğraşmaya başlar.)MÜDÜR – Evet arkadaşlar, nasıl bir formül izleyelim, eleman alımında? Ben, mülakata gelecek arkadaşlara abuk subuk sorular yöneltelim, en iyi ve ilginç cevapları verenleri mutluluk uzmanı, sıradan cevap verenleri de MUHKİ olarak görevlendirelim. Ne dersiniz? İç Ses : Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur.BAHTİYAR – Bence uygundur müdürüm. İç ses : Sanki farklı bir şey söylesek kabul edecek. MESUT - Konjonktürel ve global bakmak lazım. İç ses : Anlamamıştır ne demek istediğimi.MUTLU – Bana uyar. Azizin istiyorum ben bir lavaboya gideyim. İç ses : Anlamaz ki, yaşımız geçmiş, prostatımız var. Ne çok seviyor konuşmayı. Bir de boş boş konuşmasa. (Çıkar. Sevinç’in yanından sahnenin arka tarafına geçer.)SEVİNÇ – İç Ses: Çok atarlı çıktı Mutlu bey, kesin içeride bir şeyler oluyor. Şunları bir dinleyeyim hele.( Yavaşça kapıya yaklaşır kulak kabartır, sonra bardağı kapıya dayayıp dinlemeye başlar.)MÜDÜR - Kriterlerimizi de belirlediğimize göre, sıra geldi bölüm ayarlamalarına. (Kurul kararını verir.)

Page 231: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Beyler şunu bir okuyun. İç ses : Her birine bir bölüm bağlayacağım, ama şimdi bunu nasıl seçeceğim ben. Kendilerine sorsam hepsi baba bölümleri isteyecek. Neyse bakayım hele. MESUT – Nasıl bir ayarlama düşünüyorsunuz Abi..Müdür bey? İç ses : az kalsın zılgıtı yiyecektim ha. MÜDÜR – Siz nasıl bir ayarlama yapmamı istersiniz? İç ses : Hepsinin gözü baba bölümlerde, anlamıyor muyum sanki.BAHTİYAR – Siz nasıl uygun görürseniz Müdür bey. İç ses : Böyle diyeyim de belki baba bölümleri bana veriri. Uyumluyum ya. Aklımı seveyim.MUTLU – (Sahneye girer ve Sevinç’i kapıyı dinlerken yakalar.) Hayırdır Sevinç hanım? İç ses : Mobese Sevinç. SEVİNÇ - Aaa Mutlu bey siz gittiniz sandım ben. Müdürüme bir şey içer misiniz diye soracaktım. İç Ses: bu da tam gelecek zamanı bulduMUTLU – İç ses : Ben de yedim. Hadi sorun bakalım.SEVİNÇ – Bölüm ayarlamaları yapıyorlar, sizi bekliyorlar. Siz ne içersiniz efendim. MÜDÜR – Mutlu bey nerde kaldı?BAHTİYAR – Asistanla beyin fırtınası yapıyor, sesini duyuyorum. MÜDÜR – İç ses : Biz onu bekleyelim, o çene çalsın, ayıp ya. MUTLU – (Müdürün odasına girer ve Müdürün kulağına fısıldar.) Bu asistan kapı dinliyor, bilginiz olsun müdür bey. MÜDÜR – Vay hınzır cadaloz vay. İcabına bakarız artık Mutlu bey. Uyardığın için sağol. İç ses : Helal olsun Mutlu’ya, hemşerimmiş ya, gösterdi desteğini. Aslan toprağım. Neyse arkadaşlar, şimdi biraz ara verelim. Sonra komisyonumuzu toplayalım. Ben de bu arada bölüm görevlendirmelerini netleştireyim. Çıkabilirsiniz. (Müdür Yardımcıları müdürün odasından çıkar, sahnenin arkasına geçerler. Müdür Asistanı çağırır.) Sevinç hanım, bakar mısın?

Page 232: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SEVİNÇ - Buyurun müdür bey?MÜDÜR - İşimiz çok. Kağıt kalem al gel.SEVİNÇ - Peki efendim.MÜDÜR - Yaz, Baba Departmanlar Bölümünün Mutlu bey, Yavru Departmanlar Bölümünün Mesut bey, Cami Avlusuna Bırakılan Departmanlar Bölümünün Bahtiyar bey tarafımdan yürütülmesi tarafımdan uygun görülmüştür. Bunu yaz getir imzalayayım hemen tebliğ et arkadaşlara. Sonra da mülakat komisyonu için hazır olmalarını söyle. İç ses : Bu iyi oldu ya, Mutlu hemşerim, Mesut dik başlı, Bahtiyar silik. Bence en uygunu bu görevlendirme. Ben de rahat edeyim değil mi ama. SEVİNÇ – Tamam efendim. İç ses : Hemşericiliğini yaptı ha. Mesut hiç mesut olmayacak. Bir tek Mutlu mutlu olacak. Bahtiyar ise bahtsızlığına yansın. MÜDÜR – Bu arada mülakata başvuran oldu mu hiç?SEVİNÇ – Son baktığımda altı kişi başvurmuştu müdür bey. MÜDÜR – İyi o zaman, onlara ulaş, hemen gelsinler. İç ses : Umarım içlerinde güzel kızlar vardır. İlk işim bu mıymıntıyı değiştirmek olacak. SEVİNÇ – Tamam efendim. Hatta isterseniz ben baş vuranların listesini size vereyim. Görevlendirmeleri yazıncaya dek, siz de listeyi incelemiş olursunuz. MÜDÜR – İyi akıl ettin. Getir bakalım. (Sevinç birkaç kağıt getirir, sonra gider bilgisayarın başına daktilo ile yazı yazıyormuş gibi, şaryoyu başa gönderme hareketleri yapar. Müdür ise listeyi gözden geçirir, kağıtlara tek tek bakar.)MÜDÜR – İç Ses : Bu güzelmiş…Bu çok şişman mı ne….Bunun suratında meymenet yok ya…Ooooo, harika….Aman Allahım bu ne böyle, afet, afet…SEVİNÇ – Yazıları hazırladım Müdürüm.MÜDÜR – Getir imzalayayım, sonra arkadaşlara tebliğ edelim, artık işimize bakalım. İç ses : Güzel kızları bekletmeyelim. Heyecanlandım ya..

Page 233: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SEVİNÇ - Peki efendim, hemen getiriyorum. Getirdim. İç Ses; Az nazik olsan ne var sanki. Meymenetsiz şey.MÜDÜR – İç Ses : Bu gene bana surat ekşitti, kesin aklından kötü şeyler geçiriyor. (Kalemi kasılmış bir hareketle alıp bir afili imza çakar.) Eveeeeet. Toplansın şimdi yardımcılarım. Kendilerine tebliğ et, hemen benim odaya gelsinler. SEVİNÇ – (Müdürün imzaladığı kağıtları alıp çıkar. O sırada müdür yardımcıları sahneye gelir.) Efendim ben de sizi arayacaktım. Müdür bey görevlendirmeleri yaptı, tebliğ etmemi istedi. Sonra da sizi odasına bekliyor. İç Ses : Bakalım dananın kuyruğunu kim koparacak.(Müdür Yardımcıları zarfları açar ve kendi kendilerine söylenmeye başlarlar.)BAHTİYAR - İç ses: Şuna bak şuna. Bir de mutluluk müdürü olacak. Bana vere vere ne görev vermiş. Cami avlusuna bırakılan departmanlar. O kadar da suyundan aktım. İyilik yaramıyor. Amir kısmına yaranmak zor. Benim diğerlerinden neyim eksik? Ha neyim eksik?Neyse memnun olmuş gibi davranayım. Takdir müdürümüzündür. İç ses : Şu an kendimi bir alana bir bedava kampanyalarının bedavası gibi hissediyorum.MESUT - İç Ses. Resmen hemşericilik yapmış ya. Benim hakkımda baba departmanlar. Sen başlattın bu savaşı müdür bozuntusu. Ben de Mesutsam bunu yanına koymam. Bu ne ya, her yerde hakkım yeniyor. Sustukça daha çok üstüme geliyorlar. Nayır nolamaz. Müdür sanki hissi davranmış bu görevlendirmelerde, kanaatim bu yönde. İç ses : Şu an kendimi dört yanlışın götürdüğü bir doğru gibi hissediyorum.MUTLU – İç Ses : Memnun olmadılar, demek ki, en baş yardımcı ve vekili mutlak benim. Sevmemiştim müdürü ama nedense hemşerimi bu kez takdir ettim. Verilen her görevi en iyi şekilde yerine getirelim arkadaşlar. İç ses : Şu an kendimi ilkokullarda temizlik kolu, yeşilay kolu gibi kollardan birine seçilip ertesi

Page 234: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

gün ne koluna seçildiğini unutan öğrenci gibi hissediyorum.SEVİNÇ – İç Ses : Mesut çıngar çıkaracak gibi. Şu an kendimi sabahtan akşama kadar bal, kıl tüy dökücü ürün reklamı yapan televizyon kanalı gibi hissediyorum.(Yardımcılar müdürün odasına girer.)MÜDÜR – Merhaba, hoş geldiniz arkadaşlar. İç ses : Mutlunun haricindekiler mutlu olmamışBAHTİYAR - Merhaba müdürüm. Saygılar. İç ses: aslında buna hiç yüz vermemek lazımda memurluk işte ne yaparsın. Vermiş güzel görevleri Mutlu ile Mesut'a, şimdi aklı sıra gönül almaya çalışıyor, günah çıkarıyor. Merhabalar falan. Birazdan timsah gözyaşları da döker.MÜDÜR - İç Ses: Merhabaymış, küfretse daha iyi.MUTLU – Merhaba müdür bey. İç ses : Adamlar müdüre tepki gösterip beni götürecekler arada. MESUT – Merhaba müdür bey. İç Ses : Sana da senin müdürlüğüne de, merhabana da…MÜDÜR – Arkadaşlar, görevlerinizden yana bir sorun yoktur umarım. İç ses : Bir nabız yoklayayım hele.MUTLU – Siz öyle uygun görmüşsünüz. Bize de verilen görevleri en iyi şekilde yerine getirmek düşer. İç ses : Başka şansımız mı var ki, dingo.BAHTİYAR – Mutlu beye katılıyorum. İç ses : Katılmayıp da ne yapacağım. Ben böyle sistemin ….MESUT – Bence biraz hissi davranmışsınız Abi..Müdür bey. İç ses : Bal gibi hemşericilik bu, nerde liyakat, nerde adalet.MÜDÜR – O ne demek Mesut bey. Üç kişisiniz, üç bölüm var. Ne yapsaydım. İç ses : Bela bu ya.MESUT – Görevlendirme kriterlerinizi öğrenebilir miyim? İç ses : Hadi desene hemşericilik yaptım, desene, desene..MÜDÜR – Ya kardeşim, Mesut bey, dik dur ama dikleşme. Ben öyle uygun gördüm. Hesap mı vereceğim. İç ses : Nerden gönderdiler bunu bana ya.

Page 235: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MESUT – Estağfurullah Müdür bey, ne hesap sorması. Bilgi alma hakkımı kullandım ben sadece. İç ses : Sıkışınca, ben öyle uygun gördüm söylemine sarılırlar. Oh ne ala memleket. MÜDÜR – Tamam uzatmayalım. Mülakata başlayacağız. İç Ses : Keyfimi kaçırdı şerefsiz.MESUT - eleman alımı için bir kriter belirlediniz mi?MÜDÜR - Birlikte değerlendirelim diye toplandık zaten. Umarım Mesut bey, yetenek sizsinizdeki jüri gibi her şeye muhalif olmaz. İç Ses : Hele bir muhalif olun, alırım görevlerinizi, oturur akşama kadar bilgisayarda maça kızı oynayıp, fal açarsınız. Şu Mutlu’nun da ağır abi takılmasına sinir oluyorum ya neyse. İnsan hemşerisine bir destek çıkar.SEVİNÇ – (Kapı dinlerken müdürü duyar.) İç Ses: Koca müdürün izlediği programa bakın hele. (O sırada telefon çalar.) Buyurun efendim, Mutluluk Müdürlüğü, ben yönetici asistanı Sevinç. Size nasıl yardımcı olabilirim? ……Müdürümüzün adı Abidin Dingo…..Evet efendim, yerindeler….Peki efendim aktarıyorum….(Telefon tuşlarına dokunur, Müdürün telefonu çalar.)MÜDÜR – Evet Sevinç Hanım. Ne oldu?SEVİNÇ - Efendim çok etkili ve yetkili biri olduğunu söyleyen bir şahıs telefonda sizinle görüşmek istiyor.MÜDÜR - Kim olduğunu söylemedi mi? Adı sanı nedir?SEVİNÇ - Söylemedi efendim, Bağlıyorum.MÜDÜR - Tamam bağla bakalım. (Komisyon üyelerine döner.) Siz beyin fırtınasına devam edin ben bakayım hele kimmiş bu etkili ve yetkili şahıs. Buyurun, ben mutluluk müdürü Abidin Dingo. Oooooooo, siz miydiniz efendim...(Hemen koltuğundan ayağa kalkıp ceketinin düğmesini ilikler, iki büklüm olmuştur.) Teşekkür ederim, sağlığınıza duacıyım efendim....Emriniz olur efendim.... Evet efendim, Birazdan mülakata başlayacaktık..... İç ses : duydular ya mülakatı, artık arayan arayana. Tabi

Page 236: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

buyurun efendim..... Not alıyorum isimleri efendim..... Emriniz olur efendim....Tamam efendim... Tamam efendim...... Emirlerinizi beklerim efendim....... Saygılar efendim.... Ben sonucunu size bildiririm efendim.... Ne demek efendim......Tekrar saygılar efendim.....Bir daha saygılar efendim...Mükerrer saygılarefendim.....Ek saygılar efendim....Ek mükerrer saygılar efendim.... Hatta geçici ek mükerrer saygılar efendim.SEVİNÇ – Efendim telefonu kapatalı çok oldu. İç ses; Az dik dur yaa. İki büklüm oldun. Saygılar, saygılar, hepiniz aynısınız. Telefonu kapatalı yıllar oldu, hala konuşuyor.MÜDÜR - Kendi kendime mi konuşuyormuşum ben ya..(Sevinç’e döner) Kaptırmışım ya.... İç ses : Hassssss...ta ederler adamı ya. Daha dün bir bugün iki. Hemen talimatlar yağmaya başladı. Nasıl müdürlük yapacağım ben. Şu an kendimi ortasından sıkılmış diş macunu tüpü gibi hissediyorum.SEVİNÇ - İç ses: Geçmiş olsun atamalar belli oldu şimdiden.MÜDÜR - (Elindeki kağıdı masaya koyar.) Arkadaşlar, hatırını kıramayacağımız etkili ve yetkili bir zat hazretleri bu listenin eksiksiz uygulanmasını rica ettiler. Bu liste uygulanacaktır, başka seçeneğimiz yok. Bizim görevimiz müdürlük işlevlerini sürdürmek, ha Ali olmuş ha Veli, ha Ayşe ha Neşe, ne fark edecek. Kendi geleceğimizi, mevkiimizi riske atmamalıyız. (Yardımcılar, elleriyle yapacak bir şey yok hareketi yapıp, başlarıyla da onay verirler.)(Komisyon beyin fırtınası sonucu ne şekilde soru soracaklarını kararlaştırmışlardır.)MÜDÜR – Evet arkadaşlar, listede yer alan adaylara kolay soru, diğerlerine zor sorular soracağız. Mutlu bey siz bilimsel takılın, Mesut bey siz güncel takılın, Bahtiyar bey genel kültür sorularının arasına dini içerikli sorular serpiştirin, ben de içine huysuz virjin kaçmış sorularla adaylarımızı rahatlatmaya, mülakat

Page 237: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

etmeye, sabırlarını ölçmeye çalışayım. İç ses : Bari eğlenelim anasını satayım. Sevinç hanım adaylarımızı almaya başlayalım. SEVİNÇ - Peki müdürüm.MÜDÜR - İç Ses : Önce güzel olanları çağırsa bari. Bu gider en çirkinleri çağırır, güzelleri mülakat bitti diye geri yollar.SEVİNÇ – İç Ses : İnşallah gelenler çirkindir. Resimleri fotoşoptur. Yoksa bu hınzır beni yerimden eder. Burası rahat ya. İş yok sorumluluk yok, Yan gelip yatmak için ideal bir yer. Ama beni sevmediğini hissediyorum. (Sahnenin arka tarafına bağırır) Mülakata girecek arkadaşlar, sıra ile gelin. PERİ - Merhaba. Ben Peri, Telefonda görüşmüştük. Doktor Hakan beyin karısı. SEVİNÇ - İç Ses; Adını söylemesine baksanıza, duyan da kanuninin karısı sanacak. Merhaba, hoş geldiniz. Şimdi sizi mülakat için komisyonun huzuruna çıkaracağım.PERİ – Ay çok heyecanlıyım. Bu arada çok şıksınız Sevinç Hanım. (Şöyle bir süzüp hafif burun kıvırarak ) İç Ses : Bunları da buralara oturtuyorlar ya..SEVİNÇ - Teşekkür ederim siz de öylesiniz. İç Ses : Sümsük iltifat duymak için iltifat ediyor.Tırnaklarına kırmızı oje sürünce güzelim sanıyor. Bunun kocası doktor olmasa kimse yüzüne bakmaz. Buyurun geçin. (Kapıyı açıp müdüre konuşur.) Efendim mülakata girecek adayımız Peri Hanım. MÜDÜR - Hoş geldiniz Peri hanım. İç Ses : Pek cilveli, pek boyalı cilalı. Adı gibi Peri valla. Ağzı da laf yaparsa Sevinç’in yerine bunu asistan yaparım. PERİ – Hoş buldum efendim. İç Ses: Müdür bana kötü bakıyor ya. Ay yoksa bana mı öyle geliyor. Adamın günahını mı alıyorum?MÜDÜR – Oturun, önce bir rahatlayın. Kendinizi bir tanıtın. PERİ – Doktor Hakan beyin Sevgili Eşiyim. İç ses : İyi mi ettim acaba bunu söylemekle?Ah Hakan, yoksa

Page 238: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

aramadın mı eşim mülakata girecek diye. Aramamıştır, istemiyor ya çalışmamı. Yıllardır doktorun karısı olmaktan başka bir özelliğimle anılmadım. Kendimi ispatlamam lazım. Bir de güzel bir bölüm kaparsam, değmeyin keyfime. MÜDÜR - Doktor beyin branşı nedir? İç ses : İyi oldu bu ya eşine işimiz düşer.SEVİNÇ – (Kapıyı dinler) İç Ses; Sevgili eşi demez mi bir de hasbam. Bak, müdür de hemen yumuşamaya başladı. Bari gelen telefonda bunun adı olsa da zor durumda kalamasa.PERİ - Sevgili eşim kadın uzmanı MÜDÜR – Kadın Uzmanı mı ? İç ses : Kadın uzmanıymış, anlıyor kadından. Kapmış Peri’yi valla. PERİ - Ay pardon müdür bey. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Heyecandan dilim sürçtü. Çok mahçup oldum.. İç ses : Müdür ilgilenmeye başladı, iyi yapmışım eşimin doktor olduğunu söylemekle. Efendim, uzun yıllar eşimin yanında bulundum., Hemşirelik de yaptım Tansiyon ölçerim, ateş ölçerim, nabız ölçerim. MÜDÜR – Oooo iyiymiş. Acil durumlar da ilk müdahale edecek birine her zaman her yerde ihtiyaç duyulur. Değil mi arkadaşlar? İç ses : Ben bunu alırım Sevinç’in yerine. Arada nabzımı tansiyonumu ölçtürürüm. Heh he. BAHTİYAR – Müdür bey izninizle soru sormaya başlayalım mı, Peri hanım, yeterince yatıştırmıştır heyecanını. Peri hanım, mizahla aranız nasıl, sizi neler güldürür? Şaka yapmayı ve yapılmasını sever mısınız? Tavrınız nedir?PERİ - Mizahı kim sevmez ki, bayılırım. MESUT - Issız adaya düşsen yanına alacağın üç şey neler olur?PERİ – Bir eşimi alırım, bir de onun alacaklarını. MÜDÜR - İçinizdeki çocuk yaşıyorsa yaşlanmıyorsunuz demişler. Sizin içinizdeki çocuk halen yaşıyor mu? Yaşıyorsa kaç yaşında?

Page 239: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

PERİ - İç Ses; Ne tuhaf sorular soruyorlar, en iyisi ben biraz daha saflığa vurayım işi. Ama ben hamile değilim ki. MUTLU - Satrançtaki ''şah mat'' deyimi farsça'dan geçmedir ve ''kral öldü'' anlamına gelir. Biz de ‘pat-küt, tak-tik-şap-şup vb. laflar var. Ama bunları ya o yöre ya da ülkenin insanları biliyor.. Sizin memlekete özgü böyle bir söz var mı ? Hangi anlamda kullanılır?MÜDÜR - İç Ses : Ya bu da listedekilerden, kolay sorsana.PERİ – Oyuna yeniden başlanır, rok yapılır, pat olur. Biz de kralı öldürmezler. Kral çıplak mıydı yoksa? Sanırım karıştırdım. İç ses : Ben size gösteririm pata küteyi.MÜDÜR - Hiç ödeme noktasına gidip ö dediniz mi? İç ses : Bu espriyi bile anlamamıştır.PERİ – Efendim ö demeleri eşim yapar. SAFİYE (Sahneye gelir) – Mutluluk Müdürlüğü burası mı? Benim adım Safiye. İşe başlamaya geldim. SEVİNÇ – Yavaş konuş, içeride sınav var. İç ses : Sanki ahıra giriyor. Aşçılığa mı baş vuracak nedir?SAFİYE – Ne sınavı?SEVİNÇ – Safiye Tespit Sınavı. İç ses: Allahım bunları seçip mi yolluyorsun ya. SAFİYE – Ama beni zaten tespit etmişlerdi. Aramadılar mı müdür beyi?SEVİNÇ – (Eliyle sus işareti yapar.) Dur içerideki çıksın seni alacağım, derdini içeride anlatırsın. İç ses : Offf, poffff, hatta pufff. Kız sorarlarsa eşim doktor dersin, hiç dayanamazlar. PERİ - İç Ses: beni seçmeleri lazım. Ne yapmalıyım ki daha fazla. Bu müdür de nerden buluyor bu kadar kazık soruları…MÜDÜR - Bir soru daha soralım seni uğurlayalım Peri hanım. Deveyi ortopedik yatakta sırt üstü yatırsak hörgüçleri kaybolur mu?PERİ – İç ses : Şimdi bu soruya nasıl cevap vermeliyim bilmiyorum ki. Hah buldum. Eşim Doktor Hakan

Page 240: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

vücuttaki yağları da alır. Bir heykeltraş kadar ustadır elleri. Emin olun o deveyi muhteşem bir arap atı haline getirir.İç ses: Ay çok mu attım acaba? Of şükür bitti. Nasıl olsanız alacaksınız beni. Neden çin işkencesi çektiriyorsunuz ki…MÜDÜR – Siz de yağ aldırdınız mı? Fiziğiniz çok düzgün de? İç Ses : Bunda portakal kabuğu da yoktur şimdi. Bakmış kendine.PERİ – İç Ses : Yağ aldırma he, aldın mı başına işi peri, sen misin atan?Adam nabız yokluyor resmen ya. Yok müdür bey, ben operasyon yaptırmadım.MÜDÜR - Tamam Peri hanım. Seni dört evetle uğurluyoruz. Hayırlı olsun diyorum. Bir ara eşiniz meşhur doktor beyle de tanışalım. Çıkabilirsiniz. İç ses : Göbeği içeri çekebiliyoruz ama kalçayı çekemiyoruz, belki yağ falan aldırırız.PERİ – Sevinç hanım, şekerim ben gidiyorum. Zaten mülakata bile gerek yoktu ama formalite yerini bulsun. Yakında beraber çalışacağız. İç ses : Yönetici asistanı ben olacağım. SEVİNÇ - (Peri’nin arkasından şaşırmış bir halde bakar.) İç ses : Şıfrıntı.(PERİ çıkar, Sevinç Safiye’yi içeri yollarken kulağına fısıldar.) Kız eşim doktordur dersin, hiç dayanamaz müdür. Müdür bey, Safiye hanım sıradaki adayımız.MÜDÜR – Hoş geldiniz Safiye hanım. SAFİYE – Hoş buldum efendim. Ben aslında işe başlamaya geldim, ama asistanınız Safiye Tespit sınavına tabi tutulacağımı söyledi. Oysa beni zaten tespit etmişlerdi. Daha ne sınavı.(Komisyon kahkahayı basar.) MÜDÜR - Safiye tespit Sınavı. Hay Allah iyiliğini versin Sevinç. İç ses : Safiye Tespit sınavı, gülmekten konuşamayacağım ben ya. SAFİYE – Komik bir şey mi söyledim ben şimdi?MÜDÜR – Yok yok, sizinle alakası yok. Aklımıza bir şey geldi de. (Gülmeye devam etmektedirler.) Tamam

Page 241: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Safiye hanım, sizin için aradılar evet, ama nerede görevlendireceğimizi belirlemek için biraz sohbet ediyoruz. İç ses : Alem bu ya. MESUT - Hele sizi bir tanıyalım. SAFİYE – Balık burcuyum, Gezmeyi eğlenmeyi severim. Boş zamanlarımda dizi izlerim. Evlenme programlarına hiç bakamıyorum. Ay kurgu diyorlar. BAHTİYAR – Bu mu kendinizle ilgili söyleyecekleriniz?SAFİYE – Eşim de doktordur.MÜDÜR – Branşı nedir eşinizin?SAFİYE – Göğüs UzmanıMÜDÜR – İçiyle mi uğraşıyor, dışıyla mı?SAFİYE – İç, dış, yıkama yağlamaMUTLU – Ne diyor bu ya, SAFİYE – Ne bileyim, iç dış deyince çağrışım yaptıMÜDÜR – (Gülmekten konuşamamaktadır.) Arkadaşlar, Safiye hanımın referansı iyidir. Siz sorun ne soracaksanız. Ben biraz dışarı çıkıyorum. İç ses : Öldürdü beni gülmekten, az kalsın altıma edeceğim.(Gülerek çıkar.)MUTLU - Meyvelerin vitaminlerinin kabuğunda olduğu söylenir, muz neden soyularak yeniliyor?SAFİYE - Öyle her şeyi soyarak yemek olur mu? Soyunmak muza hiç yakışmıyor.BAHTİYAR - İç Ses : hiç hayra alamet bir cevap değil.MESUT - Ezo gelin çorbasının içinde neden gelin yoktur? Bu tüketiciyi aldatma sayılır mı?SAFİYE - Diyelim ki ezo gelini koymuşlar içinde ne olacak sanki, içinden çıkarıp düğüne mi yetiştireceğiz. MUTLU – Tamam Safiye hanım, sizi dört evetle uğurluyoruz. Hayırlı olsun. İç ses : Öldürdün bizi gülmekten Safiye…SAFİYE – Ne oldu şimdi, Safiye Tespit sınavını geçtim mi?MESUT –He he, geçtin. (Gülmekten konuşamamaktadır.)

Page 242: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SAFİYE – İşe ne zaman başlayacağım peki.BAHTİYAR – Sevinç hanım sizi arar. İç ses : Çabuk başla da, Safiye şovdan mahrum bırakma bizi. SAFİYE – O zaman ben gidiyorum. Baaaayyy. (Çıkıp giderken Sevinç’e) Kız tez ara ha. Unutma numaramı.SEVİNÇ – Tamam. İç ses : Bu içeride şov yaptı anlaşılan, kahkahalar yükselip durdu.MÜDÜR - (Gülerek çeri gelir. Herkes gülmektedir.) Kadın kamera şakası gibi ya. (Hep birlikte gülerler.)UMUT – Siz Sevinç hanım olmalısınız, telefonda görüşmüştük. Ben Umut. Mülakat için geldim. İç ses : Çok gergin ya, tırstım bakışlarından.SEVİNÇ – Tamam Umut bey, şimdi sizi alıyorum. (Müdürün kapısını açar.) Efendim Umut bey, sıradaki aday. İç ses : İnşallah listede bu da vardır, yoksa ben yellozlarla çıldırırım.MÜDÜR - Hoş geldiniz Umut bey. İç Ses : Bu da listede ama biraz zorlayalım.UMUT – Hoş buldum Sayın Müdürüm, değerli yetkililer. İç Ses: Zor sormazlar inşallah. Umutsuz olma Umut, kendine gel!MÜDÜR - Evet Umut bey, kendinizi tanıtır mısınız? Mutluluk Müdürlüğüne ne gibi katkılarınız olur? Bilerek mi geldiniz yoksa geçiyordum uğradım mı yaptınız?UMUT - İlanı gördüm, şansımı deneyeyim dedim. Benim mutlu olmadığım bir dünyada kimsenin mutluluğunu istemem, çekemem onları. Onun için bizzat işin mutfağında olayım dedim. İç Ses: Salla oğlum sallayabildiğin kadar. MÜDÜR - Güzel bir yaklaşım. Peki sineklerin kaç gözü var?UMUT - İç Ses: Biliyorum bu soruyu, ooo çalıştığım yerden çıktı Altı gözü var Sayın Müdürüm.MÜDÜR - İç Ses : Nasıl saydın yalancı.BAHTİYAR - Ağaç dallarına veya türbe parmaklıklarına çaput bağladınız mı? Mesaj, posta veya

Page 243: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

e mail yoluyla gelen dini içerikli notları en az yedi kişiye yolladınız mı hiç?UMUT - Hurafelere inanmam, bayramdan bayrama yaptığımda olur bazen. İnanmam ama bağlarım yollarım işte. İç Ses: Ne biçim soru bu yaaa. Sanki bağladım deyince müdür bize cennete tek yön uçak bileti alacak...MESUT - Gençken, umumi tuvaletlerin kapılarına tosun dili ve edebiyatına uygun eserler ürettiniz mi?UMUT - Bu konuda kendime ait özgün bir eserim yoktur. Daha önceden bu tür edebi eserleri olan kişilerden ödünç, alıntı yaparak bir şeyler karalamışlığım vardır.MÜDÜR - İç Ses : Ağzı da laf yapıyor, hazır cevap.MUTLU - Charles Bukowski demiş ki; nefret ettiğin insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum. O yüzden anlaşamıyoruz. Siz medeni misiniz sahtekar mısınız?UMUT - Nefret ettiğim kişiyle iyi ya da kötü geçinirim diyemem. Çünkü onu muhatap almam, yokmuş gibi davranırım. Kapsama alanımdan uzaklaştırırım. İç Ses: Nefret edilen kişiyle iyi geçinmek mi, ha hay gülsünler. Fırsatını bulsam bir kaşık suda boğarım onu.BAHTİYAR - Tarzan'ın neden sakalı yoktur? Köse değilse, traş olmayı ormanda nasıl öğrenmiştir?UMUT - Tarzan köseymiş köse. Adam kıl nedir maymunlardan öğrenmiş...MÜDÜR - Kasımda aşk başkadır deyip kasımı aşk meşk ayı ilan eden anlayışın hemen ardından 1 Aralık tarihini dünya aids günü ilan etmesini nasıl değerlendiriyorsun?UMUT - Her öküzün altında buzağı aranmamalı. Adamlar bizleri düşünmüşler, iyilik etmişler. Kasım ayını aşka ayırın, mutlu olun demişler. Akabinde de 1 Aralık'ın aids günü ilan edilmesi de bizler için uyarı. Dikkat etmezsen haaa….. İç Ses: Güzelim aşk dururken, mutlu olma varken, hemen getirdi aidsi gözümüze dayadı. Bu müdür nasıl mutluluk müdürü

Page 244: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

beee. Resmen aşk yaşamayın sonra cıss diyor. Bizi mutsuz mu edecek ki!MÜDÜR - İç Ses : Çok biliyorsun, ukala seni.MESUT - Peki Umut bey son bir soru ıle sizi de uğurlayalım. Düşünen adam heykelinin tımarhaneye dikildiği bir ülkeden düşünen adam çıkar mı?UMUT - O dikilen düşünen adam, içerdekiler neyse de dışarıdakilerin hali ne olacak diye düşünüyor. Hepsini içeride alamayız diyor. Doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor. İç Ses: Bu adam felsefeden çakıyor azcık. Ben bunla iyi felsefe yaparım.MÜDÜR - Peki Umut bey teşekkür ederim. Sahi sizin de eşiniz doktor mu?UMUT - Yok değil Müdürüm. Benim yaşam koçum olur kendileri..MÜDÜR - İç Ses : Yaşamayı bilmiyor musun sen, karıya koçluk yaptırıyorsun, tüüü senin kalıbına. Dört evetle uğurluyoruz seni. Hayırlı olsun Umut bey.UMUT – Teşekkür ederim. İç Ses: Kolay oldu be.. Bu kadar kolay olacağını tahmin etmiyordum. 100 den az alayım o komisyonu dağıtırım. (Umut çıkar.) Sevinç hanım size de iyi günler, haberlerinizi bekleyeceğim.SEVİNÇ – Tamam, araşırız. İç ses : Ay bunu sevdim ben ya..MÜDÜR - Sevinç hanım sıradaki adayı alınız.SEVİNÇ – (Sahnenin arkasına bakar.) Mülakat için sıradaki aday gelsin. (Neşe sahneye gelir.) NEŞE – Merhaba kıııııız. Mutluluk Müdürlüğüne neşe katmaya geldim. SEVİNÇ – Buyurun. (Odaya sokar) Efendim sıradaki aday Neşe hanım. MÜDÜR – Hoş geldiniz Neşe hanım. Heyecanlı görünüyorsunuz, şöyle oturun bir rahatlayın.NEŞE - (Tüm şirinliğini takınarak) Merhabalar efendim, hoş buldum. Heyecanlı değilim, olmam mı gerekiyordu?

Page 245: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR - İç Ses : Ol tabi, şurada koskoca komisyonun huzurundasın. Hangi sınav heyecanlandırmıyor insanı. Bu çok bilmiş birine benziyor, özgüven tavan yapmış. NEŞE - İç Ses : Adama bak ya mutluluk değil sirke satıyor suratı... Neyse çaktırmayayım da adama sevimli gözükeyim.MÜDÜR - İç Ses : Bunu da listeye almışlar ya. Biz kimi eleyeceğiz ya. Bir mülakatı ağız tadıyla yaptırmıyorlar. Neyse adı Neşe, biraz neşelenelim bari. (Listeyi üyelere gösterir, üyeler başlarıyla anladıklarını gösterirler.)MESUT - Biraz kendinizi tanıtır mısınız Neşe hanım?NEŞE - Neyimi tanıtayım. İşte önünüzde duruyorum. İç Ses : Kolaysa siz tanıyın beni. Maaaşşallahım var, doksan altmış doksan, benim neyim noksan?NEŞE - İç Ses: Ne oldu müdür dilini mi yuttun?MÜDÜR - İç Ses : Bu ne ya, bu da bir kamera şakası mı.. Neşe hanım, kimsiniz nesiniz, neler yaparsınız, neler yapmazsınız, biraz ondan bahsedin. NEŞE – Bana 3G Neşe de derler. Gencim, güzelim, güçlüyüm. Her işi yaparım. İç Ses :Hah adamın ağzı açık kaldı tabii.. MÜDÜR – İç Ses : Piramit gibi yukarıdan aşağı genişlemeseydi iyiydi.MESUT - İç Ses : Ayna ayna söyle bana benden güzeli var mı bu dünyada demediği kaldı.MUTLU - Neşe hanım, nazar boncuğu süs eşyası mıdır, batıl inanç mıdır?NEŞE - İç Ses: Soruya bak süngüye davran bu ne be... Tabi ki her ikisi de efendim.MÜDÜR – İç Ses : Ne ters, ne agresif biri bu ya. İşimiz var bununla. Suskunluk asaletten mi yoksa iki kelimeyi bir araya getirip de ifade etmekten acizlikten midir?NEŞE – İç Ses : Bunlar benle eğleniyor anlaşılan, Ben de sizle eğlenirim, hadi bakalım el mi yaman bey mi yaman. Eee duruma göre değişir bazen asaletten bazen de sinirden. Ama ben hiç sinirlenmem. Adım gibi hep

Page 246: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

neşeliyim.. Benim yanımda olanlar hiç kocamazlar. Her işi yaparım, hem de çok güzel yaparım.MÜDÜR - Mutluluk Müdürlüğünün aradığı türden, her işi yaparım abi modundasınız ne güzel. İç Ses : Göreceğiz Neşe hanım, göreceğiz, BAHTİYAR - Dış görünüş önemli değil, önemli olan iç güzelliğidir diyenlerin uğur böceğini sevip, hamam böceğinden tırsmalarına ne dersiniz?NEŞE - Yalan söylemişler. Koca bir yalan. O söz çirkinlerin kendilerine de ilgi gösterilsin diye uydurdukları bir yalandır. Dış görünüş tabi ki de önemliMÜDÜR - İç Ses : Harbi kadınmış valla, sevmeye başladım ben bunu.MESUT - Evlenince erkekler kızların soyadını almış olsaydı, bankalar annenizin kızlık soyadı yerine hangi soruyu sorardı?NEŞE – Ebesinin… İç ses : Bu ne ya, dalga mı geçiyorlar.MÜDÜR - Altıncı hissine güvenen insanlar ilk beşinde hüsran mı yaşamışlardır?NEŞE – Evet, beşi doğru söyleseydi altıncıya gerek kalmazdı.MÜDÜR - İç Ses : Sorulara yaklaşımı farklı, ben buna bir kaç tane daha sorayım. Bir insanı dinlediği müzikten tanımak mümkündür inancındayım ben. Müzik de ruhun gıdasıdır derler. Siz ne tür müzik dinlersiniz, ne tür müzikler sizde gıda zehirlenmesi yapar?NEŞE - Ben halk ve sanat müziği hastasıyım. İç Ses: Ondan hasta oldum galiba. Caz maz sevmem onları.MÜDÜR - İç Ses : Alkol de alır bu.NEŞE - İç Ses: Müdür bana ısındı. Diğerlerini konuşturmuyor bile. MÜDÜR - Hiç televizyon okuyup, kitap izleyip, kahve dinleyip, şarkı içtiğiniz oldu mu?

Page 247: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

NEŞE - Şarkıyı su gibi içerim, televizyonu benden iyi okuyan zor, kitabı izle izle nereye kadar, kahveyi dinlemez olaydım o benden de kahırlı.MÜDÜR - İç Ses : Vaaaov, süper.MUTLU - Peki Neşe hanım, son bir soru ile sizi uğurlayalım. Evde kedi köpek beslemekle hayvan sever olunuyorsa koynunda yılan besleyenler de hayvan sever sayılır mı?NEŞE - İç Ses: Eyvah adam beni sevmedi uğurlayayım diyor. Eeee tabi yılan hayvan oluyor galiba ama emin değilim insanlara da yılan diyorlar bilemeyeceğim.MÜDÜR - Neşe hanımı dört evetle uğurluyoruz. Hayırlı olsun. Sevinç hanım sıradaki adayı alınız. (Neşe komisyonun huzurundan çıkarken, Sevinç’e doğru, altmış, yetmiş, seksen diye elini, yumruk yapıp beline vura vura, göbek ata ata melodi mırıldanarak çıkar.)SEVİNÇ - Hey Neşe hanım, bu neyin kafası, oynayarak çıkıyorsunuz ayol. İç Ses: Kadın kendini dünyanın merkezi sanıyor. (Sıradaki adayı çağırır.) Huri haaanıııımm…(Huri sahnede görünür. Alımlı çalımlı şık etkileyici ve çekici bir görünümdedir.)HURİ - Geldim geldim. İç ses : Çağırmaya bak, yarım ağız, SEVİNÇ - İç Ses: Kırıtmaya bak hele. Bu da var mıydı listede acaba? Eğer var ise, kesin asistanlığa bunu alır zampara müdür. Allah için güzel kadın. Geçin. (Huri komisyonun huzurundadır.)MÜDÜR - Hoş geldiniz Huri hanım. (Dirseğini masaya, elini yanağına koyup Huri’ye ağzının suyu akarcasına bakmaya başlar.) İç ses : Anam anam anam bu ne böyle afeti devran, of of of. Ben bunu kesin asistan olarak alırım ya. Allahtan listede de adı var.HURİ - Hoş buldum efendim İç Ses : Ayyyyy Müdüre bak yaa, tam karizma. Keşke beni asistanı yapsa. Eskiden sekreter derlerdi, ama şimdi adı asistan olmuş, daha havalı. Arkadaşlara da hava atarım. Hem ben

Page 248: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

başka bir iş yapamam ki. En iyisi bu, geleni karşıla gideni uğurla, iki de alo dedim mi, ohhh…MÜDÜR - (Komisyon üyeleriyle göz göze gelir ve listede adının olduğunu ima eder.) Arkadaşlar Huri hanımı üzmeyelim. Bakın nadide bir çiçek gibi narin ve kırılgan. Huri hanım, kendinizi tanıtır mısınız lütfen?HURİ- Nerden başlasam bilemedim. Siz nasıl başlamamı isterdiniz? İç ses : Çok heyecanlandım ya, konuşamam ki ben şimdi. MÜDÜR - Canınız nerden istiyorsa oradan başlayın. İç ses : Ne de güzel konuşuyor kelimeleri teleffuzu süper, sabahtan akşama kadar konuşsa dinlerim ben bunu, bıkmadan.MESUT – İç Ses : Neredeyse kadının ağzına girecek. Ayıp ya.MUTLU – İç Ses : Hoşlandığını bu kadar belli etmesi kötü. BAHTİYAR – İç Ses : Asistan yapar bunu, kesin. Hele şu bakışlara bak, Gerçekten ayıp. İş yerleri aile ortamıdır diye bilirim ben.HURİ - Efendim ben çok uzatmadan kısa kısa anlatayım. İç Ses: Heyecanlanıyorum, yutkunuyorum, Allahım bana ne oluyor ya. adama bak dur. Koltuğa da ne kadar çok yakışmış.HURİ - Diğer bekleyenlerin de zamanını almayayım.MÜDÜR - Boş ver diğer bekleyenleri ya, İç ses : hep sen anlat. Pek de kibar ya.MESUT - İç Ses: nasıl da mayışmış kadının karşısında, bak hele.ağzı kulaklarında ağzının içine düşecekHURİ - Çok naziksiniz efendim. İç Ses : Bu da benden hoşlandı galiba. Benim iş tamam gibi.MÜDÜR - İç Ses : Efendini yerim senin.. .. Huri hanım burcunuz nedir?HURİ – Yengeçtir efendim.MÜDÜR – Benimki de yay. HURİ – Benim de yükselenim yaydır. Bu iki burç bir biriyle iyi anlaşırmış. İç ses : Attım ama İnşallah doğrudur.

Page 249: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – İç ses : Biz birlikte yükseliriz.. Gezmeyi eğlenmeyi sever misiniz?HURİ – Hem de çok. MÜDÜR - İç Ses : Ben deee…MESUT – Abi..Müdür bey, böyle karşılıklı sohbete devam edecekseniz biz çıkalım isterseniz. İç Ses : Konu mankenine döndürdü bizi, pis zamparaMÜDÜR – İyi hadi, birer soru da siz sorun. İç Ses : Kıskandı angut.MESUT – Ben sormayacağım, siz soruyorsunuz zaten.MÜDÜR – Tamam sorma. İç ses : Pis herif, keyfimi kaçırmasa olmuyor.HURİ – İç ses : Ne güzel gidiyorduk ya, ne şimdi bunun tavırları? MUTLU – Ben de sormayacağım. İç Ses : Bu kadarı da fazla, otur kendin çal kendin oyna.BAHTİYAR – Ben de sormuyorum. İç ses : Bu saatten sonra ne sorulur ki?MÜDÜR - Arkadaşlar epeydir oturuyorsunuz. Malum yaşınız gereği prostat olma ihtimaliniz yüksektir. Siz bir gidin elinizi yüzünüzü yıkayın. İç ses : Huri ile baş başa kalayım azcık(Yardımcılar kızgın bir şekilde çıkar.)MESUT – Başlarım ben böyle mülakata. (Hızla Sevinç’in yanından geçer sahnenin arkasına giderler.)SEVİNÇ – İç Ses : Anlaşılan içeride gerginlik yaşandı. MÜDÜR - Telefonunuzun markası nedir Huri Hanım?HURİ - Satürn c5, halkalı olanından..MÜDÜR - İç Ses : Olsun bence mahsuru yok. Nasıl olsa numaranı da alacağım. Özellikleri neler, internete girebiliyor musun, watsapı var mı?HURİ - Hepsini kullanıyorum efendim. İç Ses : Teknolojiye meyilli olduğumu da bilsin bari.MÜDÜR - İç Ses : Oh oh oh. Harika. Huri hanım, ben lehinize oy kullanacağım, arkadaşları da ikna edeceğim. Siz bana telefonunuzu bırakın, kesin sonucu ben size watsaptan atarım. Birlikte yakın çalışmayı

Page 250: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

isterim sizinle. Yönetici Asistanlığında görev almak ister misiniz? HURİ – İç Ses : İster misiniz de söz mü şimdi, İsterim tabi ki, çok isterim. İç Ses : Yaşasınnn.MÜDÜR – Yönetici asistanı demek, yöneticinin kara kutusu demektir. Müdürün görmeyen gözü, duymayan kulağıdır. Ona göre. HURİ - Beni ne kadar memnun ettiniz anlatamam. Siz nasıl uygun görürseniz efendim. İç Ses : Sevdi beni, Allahım çok mutluyum. Telefon numaramı yazdım efendim. İsterseniz çaldırın ben de kaydedeyim. MÜDÜR – Tamam, ben arar sonucu sana bildiririm. Sonra da güzel bir kutlama yaparız ne dersin? İç Ses : Bir akşam yemeği, ohhh, he de kız , he de..HURİ – Merak ve heyecanla sizden haber bekleyeceğim. İç Ses : Oldu bu iş. Şimdi bir kuaföre gidip kendime geleyim, Kaç gündür gerginim, atayım şunu üzerimden.MÜDÜR - Şimdi güle güle, Huri hanımmmmm İç Ses : Keşke hiç gitmese. Ben bunun için fazla mesaiye, ekstra ultra mega mesaiye bile kalırım.HURİ - Görüşmek dileğiyle efendim. İç Ses : Nezakete bak ya, beni ayağa kalkıp uğurluyor. (Huri kapıya kadar uğurlanır. Müdürün ağzı kulaklarındadır. Huri çıkarken Sevinç’e burun tebessüm eder, saçlarını aşağıdan yukarı ahenkle dans ettirir ve kırıtarak sahneyi terk eder.)MÜDÜR – (Huri’yi yolladıktan sonra Sevinç’e döner.) Ben beş dakikaya geliyorum. Yardımcılarım gelirse sıradaki adayı alsınlar mülakata. (Çıkar.) İç Ses : Yetişeyim Huri’ye belki bir çay içeriz. Sonra da yemek ve sonrasının planını yaparız. He he. (Sahnenin arkasına geçerken, sahneye gelen Arzu’yu görür.) İç Ses : Hımmm, bu da fena değilmiş, boy pos endam yerinde.ARZU – Merhaba Sevinç hanım, ben Arzu. Görüşmüştük. Mülakat için geldim.

Page 251: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SEVİNÇ – Hoş geldiniz Arzu hanım. Ancak biraz bekleteceğim sizi. Müdür bey şimdi çıktı, az sonra gelir. İç Ses : Pek bir afili kadın ya bu da.ARZU – Hımmm Müdür buymuş he. İç ses : Pek bir süzdü beni, manidardı bakışları. Hayırlısı bakalım.SEVİNÇ – Aramızda kalsın, müdür güzel kadın görünce dayanamıyor bilesin. İç ses : Gözünü korkutayım biraz, bakayım tepkisi ne olacak.ARZU - Her kuşun eti yenmez demiş atalarımız, Sevinç hanım. Kadın da imkan vermemeli değil mi? İç Ses : Yılışmayacaksın hemşerim, o zaman bak bakalım herhangi bir erkek yavşayabiliyor mu?SEVİNÇ – Bazen birileri köprüyü geçinceye dek, ayıya dayı diyebiliyor, her yolu mübah sayabiliyor. İç Ses : Anam bu kadın dişli birine benziyor. Kolay kolay diş geçirilmez buna. Yandın müdür.ARZU – Çıkar uğruna her yolu mübah sayarsan sonuçlarına da katlanırsın. Demek ki, sonunu düşünerek planlı davranılıyor. Kadın dişiliğini değil, kişiliğini öne çıkarmalı. İç ses : Bu da sana kapak olsun Sevinç. Nasıl apıştı kaldı.SEVİNÇ – İç Ses : Hele şükür aklı başında biri geldi. Bakalım Müdür ne yapacak.ARZU – İç ses : "Annem sakin ol, çok konuşma, ne sorarlarsa akıllıca cevap ver, başka hiiiç sesini çıkarma" demişti. Zaten ben sesimi hiç çıkarmam ki niye çıkarayım? Ama şu iç sesimi susturmam lazım. Yoksa yine işsiz kalacağım, Offff, ne yapayım ya ezik mi durayım. Nasıl bir yer burası acaba. Kim bilir diğer başvuru sahipleri ne kadar zarif, güzel, çalışkan hanımlardır. Müdüre de iftira ediyorlar belki. Burada çalışmak ne güzel olur benim için. Mutluluk müdürlüğü adı üstünde. Allahım ne olur işe alınayım. Çok başvuru var mı Sevinç Hanım?SEVİNÇ – Mülakata fazla gelen olmadı şimdilik, ama internetten başvurular bir hayli fazla. İç Ses : Bu da

Page 252: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ayak yapıyor, listede adı var biliyorum. (Müdür Yardımcıları gelir.)MESUT – Burada mı Abidin Dingo, yani müdür bey?SEVİNÇ – Birazdan gelir.. Siz mülakata başlayacakmışsınız. Sırada bekleyen Arzu hanım var. İç ses : Abidin Dingo, söyleyiş şekli pek manidar. Sevmediği ne kadar belli. Ay ben bunla arayı sıcak tutayım, Huri ayağımı kaydıracak gibi görünüyor.MESUT – İyi alalım bakalım. Gelin Arzu hanım. (Geçer otururlar.) İç Ses : Asistan asistan değil, Hürrem görmüş Mahidevran sanki. Böyle güzel hanımlar bekletilir mi ya? Sen şutlanmayı hak ediyorsun. Müdürleşiyor muyum ben de ne?MUTLU - Hoş geldiniz. Önce kendinizi tanıtır mısınız?ARZU – Hoş buldum. (Kendine güveni gelmiş, o sünepe, mıymıntı, salak halleri gitmiştir ve hatta öz güven patlaması yaşamaktadır.) Açıkça söyleyeyim, bu işe ihtiyacım var. Zamanla tanırız bir birimizi. Şurada beş dakikalık diyalogla ne ben kendimi tanıtabilirim, ne de siz beni tanıyabilirsiniz. Bazı kişisel bilgilerim formda yazılıdır. İç ses : Çok mu bodoslama daldım? İç sesim beni bağırtmaz umarım. BAHTİYAR – İç ses : Çok dobra kadın.MESUT – İç ses : Ooooo, tam benlik.MUTLU - Şu an bilgisayar klavyesinde hangi tuş olmak isterdiniz? .ARZU - Enter tuşuBAHTİYAR - Çok kötü o. Diğer tuşlara okşarcasına dokunurken enter tuşuna çekiçle vuruyormuş gibi yaparız. ARZU - Ama o tuş yoksa bir şey yapamazsınız ki.MUTLU – İç ses : Oldukça zeki bir kadın. Diğerlerine benzemiyor. (O sırada müdür gelir hızla yerine geçer oturur.)MÜDÜR – Devam edin arkadaşlar.MESUT – Eğitim sistemimiz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Page 253: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ARZU – Bir yerde okumuştum. Eğitim sistemimizde iki eksik var. Biri eğitim diğeri sistem.MUTLU – Yani?ARZU – Yanisi şu, yani bencesi. Keşke okullarımızda Hayat Bilgisi yerine Hayal Bilgisi dersi verilse, düşünsel ufuklarımız genişlese, keşke Fen bilgisi yerine Yen Bilgisi dersi verilse, hayatın tüm zorluklarını yenebilsek, keşke Beden Eğitimi yerine Neden Eğitimi dersi verilseydi, sorgulayabilseydik her şeyi, böylece iç acılarımızın toplamı içimizi acıtmazdı. İç Ses : Kafaları karışmıştır şimdi bunların.MÜDÜR – İç ses : Pek entel dantel biriymiş bu ya. (Şaşkınlığını gizleyememektedir.)MESUT – Çok farklı ve güzel bir ifadede bulundunuz. Birikimli donanımlı birisiniz.ARZU – Çok okurum, her şeyi okurum. İç ses : İyi ki okumuşum, okuyorum.MÜDÜR – İç ses : Bu bizim canımıza da okur. BAHTİYAR - Takip ettiğiniz yazar/yazarlar var mı?ARZU - Yok ki. Ben sıkılganım, sürekli aynı kişi daral getirir. En iyisi hep değişik yazarlar. Hem bu şekilde farklı görüşleri fikirleri de öğrenmiş oluyorum. MUTLU - Elinizde bir sihirli değnek olsa öncelikle neyi değiştirirdiniz?ARZU - İnsanların akıllarını değiştirirdim. herkesi akılcı ve mantıklı yapardım, gerisi gelir zaten.MÜDÜR - Herkesin filozof olduğu bir dünya çok sıkıcı olmaz mı? ARZU – Neden olsun ki, her şey insanlık için. Böylelikle en iyiye en güzele ulaşılır düşüncesindeyim. BAHTİYAR - Coşku mu , zeka mı dersem; hangisini tercih edersiniz neden?ARZU - Zeka tek geçilir de, tabi coşkusu da olsun, gürül gürül. Tadından yenmez. pilav üstü döner gibi.bir buçuk bile alırım. diyete yarın devam ederim ki. Kaç kalori ki?MÜDÜR – Kilo alırsınız, basenleriniz çıkar, göbeğiniz sarkar.

Page 254: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ARZU – Müdür bey siz Aynştayn’a mı özendiniz? Hep fizikle ilgileniyorsunuz.MESUT – İç ses : Oha la, amma soktu lafı. MUTLU – İç ses : Oooo Çetin ceviz çıktı ArzuBAHTİYAR – İç ses : Al sana kapak MÜDÜR – Ben sizin rahatlamanız için dedim. İç ses : Beklemediğim bir tepkiydi, mahcup oldum şimdi kıvır dur müdür. Seneye de anlayalım diye bir numara büyük konuşuyor.ARZU – Fiziksel rahatlamaya ihtiyacım yok müdür bey, düşünsel rahatlamaya, özgürce düşünmeye ihtiyacım var. BAHTİYAR – İç ses : Kapak üstüne kapakMESUT – İç ses : Mesut’um mest oldum valla, helal sana. MUTLU – İç ses : Müdür şu an ki halini ayna da görmeli.MÜDÜR – Arzu, arzularım, arzularının arzuladığı arzuları arzular. İç ses : İyi manevra oldu, şimdi onlar düşünsün. ARZU – İç ses : Arzularıma katıldı, ama bedenime sözle de olsa dokundurtmayacağımı da anlamıştır. Teşekkür ederim. MÜDÜR – (Elindeki listeye bakar. Listede Arzu’nun da adını görür, yardımcılarına listede adının olduğunu başıyla işaret eder, diğerleri de başlarıyla onaylar.) Peki Arzu hanım, sizi dört evetle uğurluyoruz. İç ses : Arzuluyoruz. Hayırlı olsun. ARZU – Teşekkür ederim, iyi günler ve kolaylıklar dilerim size. İç ses : Yaşasın özgüven, kahrolsun eziklik. Yine işe yaradı. (Sahneyi terk ederken Sevinç’e söyler) Verdim ağızlarının payını. Hoşça kalın Sevinç hanım. Görüşmek dileğiyle..SEVİNÇ – Eminim öyledir. Görüşürüz. İç ses : Sert kayaya çarptılar. (Müdürün odasına girer.) Efendim şu an bekleyen yok. Ama internetten başvuru bir hayli. İç Ses : Anaaaaa, müdürün surat pancar gibi olmuş. Sen buna ne yaptın kız Arzuuuuu….

Page 255: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR - Baksanıza arkadaşlar ne diyeceğim. Şimdi listeyi elimize tutuşturdular. Nasıl olsa inisiyatifimiz yok. Mülakatı da adet yerini bulsun diye yapıyoruz. Bir yandan e imzaya geçip e parmak basacağız. Diyorum ki mülakatları da e mülakat şeklinde yapalım. Soruları e maillerine veya watsapla gönderelim, cevaplayıp dönsünler. Onları mı bekleyeceğiz, işimiz gücümüz var . Ne dersiniz? İç ses : E-mülakat, tarihe geçeceğim ilk uygulayan olarak.MESUT - Mülakata ne gerek var. Yönetmeliği değiştirelim. Atayalım gitsin.MÜDÜR - Yok ya, gelenleri en azından nerelerde görevlendirebiliriz, onu tespit edelim.SEVİNÇ - İç ses : Öyle yapın valla, beni onlarla bir daha karşılaştırmayın.MUTLU - Ön eleme yapalım o zaman. MÜDÜR - İç ses : Ön elleme yapalım.BAHTİYAR - Mülakata az kişi alırız, baskı da az olur.MÜDÜR - Kriterler neler olmalı mesela?SEVİNÇ - İç ses: birinci kriter cilveli olsun der şimdiMÜDÜR - Referanslıları mutluluk uzmanı, referanssızları da mutluluk hazırlama kontrol işletmeni yani MUHKİ olarak görevlendirir, getir götür işlerine baktırırız. İç Ses : İşimize yarayacak olan kişilerin ricalarını yerine getirelim ki, onlardan bir şey istemek için onları da borçlandıralım.MESUT - Haklısınız. İç Ses ; Zaten derdin o. uyanık seni. hala koltuğunun derdinde. BAHTİYAR - İç ses : Offff…Daha daha iç ses: içim dışım içses oldu bu ne yaaaaaaaaaa.MÜDÜR - Şimdi e mail ile watsapla soruları gönderelim adaylara. Sevinç hanım, yaz şu soruları adaylara, e mail mi atıyorsun watsapla mı gönderiyorsun artık, hangisi olursa.SEVİNÇ – (Laptopunu alıp müdürün masasının yanına bir sandalye çekip oturur. Yazmaya başlar.) Yazıyorum efendim,

Page 256: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – 1. Zebranın çizgileri beyaz zemin üzerine siyah mı, siyah zemin üzerine beyaz renkte midir?2.Suskunluk asaletten mi yoksa iki kelimeyi bir araya getirip de ifade etmekten acizlikten midir?MESUT - 3.Sosyal medyada profil resmini Adriana Lima yapan birine çok güzelsiniz Hacer hanım diyen birine siz ne dersiniz?BAHTİYAR – 4.Turnayı gözünden vuran keskin nişancı mıdır?5. şeytanın bacağını kırınca topal olur mu?MUTLU – 6.Bilgisayar klavyesinde hangi tuş olmak isterdiniz?MESUT – 7.Dış görünüş önemli değil, önemli olan iç güzelliğidir diyenlerin uğur böceğini sevip hamam böceğinden tırsmalarına ne dersiniz?MUTLU – 8.Düşünen adam heykelinin tımarhaneye dikildiği bir ülkeden düşünen adam çıkar mı?MESUT – 9. On yıl sonra sizden bir CV isteseler, özgeçmişinize neler yazardınız?MÜDÜR - 10.Deveyi ortopedik yatakta sırt üstü yatırsak hörgüçleri kaybolur mu? Yeter bu kadar soru. Sen hemen gönder bunları Sevinç Hanım. SEVİNÇ - Tamam efendim. MÜDÜR – Arkadaşlar Geri dönüşleri birlikte değerlendirmek üzere oturuma yarım saat ara veriyorum.SEVİNÇ – Yolladım efendim, hepsinin e maillerine. İç ses : Ne biçim sorular bunlar ya. Ben de merak ediyorum nasıl cevaplar gelecek. (Hepsi çıkar, müdür odasında yalnız kalır. Hemen telefona sarılır, Huri’yi arar. Sevinç kapıyı dinlemektedir.)MÜDÜR - İç Ses : Huriiiiiii, kız baksana telefona….Alooo, Huri hanım… …Üzgünüm ya, arkadaşlar nuh dedi peygamber demedi, senin iş yattı. Ama ben elimden geleni yaptım. İç Ses : Öyle hemen oldu dersem kıymeti olmaz, biraz heyecan yaratayım….Üçü de hayır dedi, ne yapabilirdim ki tek

Page 257: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

oyumla.…. İç Ses : Milleti sevindirmenin yolu, önce eşeğini kaybettirip sonra bulduracaksın. Ah canımm nasıl da üzüldü. Neyse uzatmayayım şakayı.Şaka şaka kız. Tamamdır senin iş…… Ne demek rica ederim…Ben de çok memnunum, birlikte çalışacağız. En yakınımda olacaksın….Sırdaşım, çok şey daşım olacaksın…..Baş başa kutlarız bunu……Ben seni alırım kuaförden, tamam.. İç ses : Huriiiimmm, meleğim benim..SEVİNÇ – İç ses : Kart zampara. Birlikte çalışacakmış. En yakınında hem de. Sevinç sana yol göründü. Off yaaa, ağlamak istiyorum.MÜDÜR – Sevinç hanım, ben biraz dışarı çıkacağım. Arayan soran olursa cepten ararsın. Döndüğümde e maillere bakarız. (Ellerini ovuşturarak çıkar.)SEVİNÇ – Peki efendim. İç ses : Gidişin olsun da dönüşün olmasın, pis zampara. (O sırada sahneye Peri girer.)PERİ - Sevinç merhaba şekerim, şöyle bir kahve içmeye uğradım. Bu arada mülakatlar nasıl gidiyor? Sevgili eşim Doktor Hakan beyin de size selamı var. (Zoraki bir gülümseme ile kırmızı ojeli elini uzatıp, elinin ucuyla tokalaşır.)SEVİNÇ - Merhaba Peri hanımcım. Seninle kahve içmek doping olur bana da. Nasıl olsun kahveniz. İç Ses : Ben buna nasıl tahammül edeceğim ya..Hele havalara bak.PERİ - Şekersiz olsun şekerim. Bu arada bir de falıma bakarsın artık. (O sırada Mesut sahneye gelir.) MESUT –Peri hanım, kahvenizi benim odamda içelim. PERİ – Memnuniyetle efendim. İç ses : Müdür sorularıyla zorlamıştı beni, belki Mesut bey işimi kolaylaştırır. Sevinçcim artık kusura bakma, seninle de sonra içeriz. Daha çooook ortamlarımız olacak , değil mi kız?SEVİNÇ – Olsun sorun değil. İç ses : Hemen de satışa getirdi.. Mesut da ne konuşacaksa bununla? (Mesut ve

Page 258: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Peri sahneyi terk eder. Neşe ve ardından Umut sahneye gelir.)NEŞE – Merhaba Sevinç Hanımcığım, Ne oldu sonuçlar açıklandı mı? Umut beycigim merhaba, ne var ne yok, ne oldu bu sonuçlar... İçim sıkıldı... Benim deliliğimi tutturacaklar...SEVİNÇ – İç ses : Hah bir siz eksiktiniz, gelin de kare tamamlansın iki taş çevirelim. Yok açıklanmadı. Hem biliyorsunuz sonucu, daha ne sonucu bekliyorsunuz ki?UMUT - Neşe hanım, ben hep buralardaydım. (Kısık sesle Neşe’nin kulağına fısıldar.) Bir entrika, film çeviriyorlar ama hala çözemedim. Sonuçları açıklamadılar henüz...NEŞE - Ya bu kadar lakayıtlık olmaz.. İç ses: Hımmm. Entrika he, alasını gösteririm onlara.UMUT - Evet kesinlikle. Çok lakayıtlar, bir sonucu açıklayamadılar. İç ses: bu kadın, dobra kadın. Eğer ikimiz de kazanırsak ben anlaşırım bununla....(Mesut’un sesi sahne arkasından gelir.)MESUT – Şimdi bir toplantıya gideceğim Peri hanım. Sonra yine görüşürüz. İç ses : Nerden bela ettim başıma bunu ya.PERİ - İç Ses: Basit toplantı hikayesi. Ama kurgu yanlış. Asistanın seni arayıp söylemesi lazımdı. Ama ona da zeki biri lazım. Ama şunu bilin. Derdim öyle asistanlık falan değil. Benim gözüm daha önemli yerlerde. Sizin gibi (Bir edayla elini uzatıp nazikçe tokalaşırken gözlerini kocaman açıp ) Beni hafife almayın. İç ses : Neyse ki seninle aynı cephedeyiz. SEVİNÇ - İç Ses: Sevgili doktorun yalaka eşi kendine hangi makamı uygun gördü acaba?MESUT - Eminim yakışırsınız.. İç Ses ; Sen de o koca olduktan sonra tabi ki gözün yükseklerde olur. Bak bak bir de bana aba altında sopa gösteriyor.SEVİNÇ - İç Ses: Bu Mesut çok nazik adam ya. Bu kadın Mesut beyin yerine göz dikmiş olmasın. Gözleri fel fecir okuyordu. (Peri Sahneden çıkarken Safiye sahneye gelmektedir, omuz omuza çarpışırlar.)

Page 259: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SAFİYE - İç Ses: Ya bu Peri de oturup kocasının parasını yese ya. Biliyoruz kadın uzmanlarının paraları nasıl söğüşlediğini. Ya da gitse bir hayır kurumunda kendini oyalasa, eğlendirse. Kocası bununla ilgilenmiyor mudur nedir? Sonuçlar açıklandı mı diye bakmaya gelmiştim ben.SEVİNÇ – Yok, henüz Safiye Tespit Sınavı sonuçları açıklanmadı. (Mesut’la birlikte gülerler.)UMUT – Safiye Tespit Sınavı ne ya? NEŞE – Sahi ya, o ne demek? İç Ses : Kişiye özel sınav mı yapılıyor nedir?SAFİYE – Ne bileyim ben, öyle dediler. İç Ses : Şimdi gülünecek ne var bunda, söyleseler de ben de anlasam. Şu an kendimi bir İngiliz, bir fransız fıkralarında baş rol oynayan temel gibi hissediyorum.MESUT – Safiye hanım, Allah iyiliğini versin. İç ses : Bunlarla çalışacağız, hey Allahım ya. (Gülerek sahneyi terk eder. Arzu sahneye gelir.)ARZU – İç ses : Aaaa herkes buradaymış. Merhaba arkadaşlar. SEVİNÇ – Merhaba Arzu hanım. Siz de sonuç öğrenmeye mi geldiniz, arkadaşlar gibi. İç ses : Çulu buraya serdiler bunlar. Hepinizin listede adı vardı, daha ne sonucu öğreneceksiniz. Ama sanırım referanslarına pek güvenmiyorlar. Henüz belli olmadı sonuçlar, peşinen söyleyeyim.ARZU – Tamam da, neden ses tonuna gerginlik mimikleri yüklüyorsun ki Sevinç hanım? Sözcükleriniz gülümsüyordu oysa. İç ses : Belki kızım sana diyorum gelinim sen anla taktiği ile diğerlerine laf sokuyordur. SEVİNÇ – Yorgunluktan size öyle gelmiş olabilir Arzu hanım. İyiyim ben. İç Ses : Zeki kadın, kızdığımı anladı. Ama ne güzel ifadeler kullandı. Gerginlik mimiği. İyi ya bunu sık sık yaparım.NEŞE – (Arzu’ya) Ben Neşe. Siz de mi mülakata girdiniz. İç ses : Ağzı acaip laf yapıyor kadının, komplekse girdim birden.

Page 260: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ARZU – Ben de Arzu, memnun oldum. Mülakata girdim, sizler gibi sonuçları öğrenmeye gelmiştim. İç ses : Pek bir fesat baktı, gözüm tutmadı bunu.UMUT – Ben de Umut. İç ses : Pek bir havalı bu da ya. İnsana tepeden bakıyor adetaARZU – Memnun oldum Umut bey. İç Ses : Bu kadar çiçeğin içinde bir böceğin olması gerekirdi. SAFİYE – Ben de Safiye. SEVİNÇ – Bu sınav zaten Safiye’nin sınavı.ARZU – Nasıl yani? SEVİNÇ – Safiye Tespit Sınavı (Hep birlikte gülerler.)ARZU – Hayırlısı olsun. Tespit yapılmış galiba.SAFİYE –İç ses : Ay bir espri de ben yapayım, kasıntı demesinler. Hayatı tespit yaptım sallıyormuşuuuuummmm…SEVİNÇ - İç Ses: Ne kadar kaçık varsa buraya üşüştü ya. Müdürlüğün adını mutluluk görünce mutlu olunacak sanıyorlar. (Müdür Sahneye gelir.)MÜDÜR – Sevinç hanım, arkadaşlar ne bekliyorlar? İç ses : Koku almamıştır umarımSEVİNÇ – Mülakat sonuçlarını merak edip gelmişler Müdür bey. İç ses : Iğğğğ, leş gibi kokuyor, ne içmiş bu ya. MÜDÜR – İç ses : Karılar hamamına çevirmişler burayı. Size bildireceğiz arkadaşlar, burada beklemenize gerek yok. (Sahneyi terk ederler. Müdür odasına geçer.) Sevinç hanım, şu e mailin şifresi neydi, söyle hele, bakalım soruları cevaplayan olmuş mu? İç Ses : Başım da acaip ağrıyor, bu kafayla nasıl bakacağım ki e maillere… Of ya.. Ama, hayatımda böyle güzel bir yemek yememiştim. Huri de harikaydı. Sen ne ara öyle hazırlandın, O saç, o kıyafet, afet-i devran mübarek..SEVİNÇ – (Müdürün yanına geçer. Elinde bir küçük kağıt vardır.) Buyurun efendim, müdürlüğün mail adresi ve şifresi burada yazıyor. Efendim, iyi görünmüyorsunuz, isterseniz gidip eve dinleniniz.

Page 261: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Gözleriniz de alkol almış gibi kan çanağı. İç ses : Leş gibi de kokuyorsunMÜDÜR – Çok mu belli oluyor. İç ses : Gözünden de kaçmamış. SEVİNÇ – (Eline oda spreyi alıp sıkar.) Alkol kokusunu bastırır belki efendim. Yemek alkollüydü sanırım.MÜDÜR - Yok ya yemek sayılmaz, iki lahmacun dürüm yedim, hepsi o. Demek ki soğan bozukmuş. İç ses : Yemez ya neyse.SEVİNÇ - İç Ses: Sen git eğlen sonrada gel iki dürüm bilmem ne de, ben de yuttum.Dikkatli olmak lazım efendim maazallah zehirler insanı böyle bozukluklar. MÜDÜR – İç Ses : Bir laf sokuyor ama, uğraşamayacağım şimdi. Neyse ben hele bir bakayım maillere. SEVİNÇ – İç ses : Şu Mesutla Peri’yi bir gammazlayayım. Efendim, siz yokken Peri geldi, hani şu doktorun karısı, Mesut beyle odasında özel olarak görüştüler. Ne konuştuklarını duyamadım, ama Peri giderken, benim gözüm yükseklerde gibisinden sözler söylüyordu. Kesin bir işler çeviriyorlar. Bilginiz olsun istedim. MÜDÜR – Hımmmm. Teşekkür ederim. İç ses : Bak şunlara ya, demek işbirliği ha. Gösteririm ben size. Gözün açık kulağın delik olsun yine. Bakalım ne çıkacak altından. SEVİNÇ – Tamam efendim, hiç merak etmeyin. Uydu alıcılarım açıktır her zaman. İç ses : Bu bana puan kazandırdı. Sürdürmeliyim, Bazen de abartırım, aman ne olacak. (Sevinç çıkar yerine geçer.)MÜDÜR - İç Ses : Hele e maillere bir bakayım, e mülakata katılan olmuş mudur?Ne çok gereksiz posta görünüyor, spam mı göndermişler gene…. Aaaaa e mülakat sorularını cevaplamış birileri…. Güzel birine benziyor bu, ama mailde resmi çok küçük, seçilmiyor. Dur şundan bir resim isteyeyim hele….e mülakat cevaplarınızı okuyorum. Bir de resim yollayın, son altı

Page 262: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ay içinde çekilmiş olsun….Böyle söyleyeyim de resmi olarak gerektiğini düşünsün. Aklımı seveyim. Bir de boydan mayolu mu gönder mi deseydim acaba? Yok yok akıllı ol oğlum, abartma o kadar….Aha da geldi. Oooooo süpermiş ya. Pek de cilveli poz vermiş. Huri olmadığı zamanlar yerine bakabilir belki. Dursun kenarda.SEVİNÇ – (Bilgisayarda oyun oynamaktadır.) İç Ses : Ay sıkıldım bu oyundan da…Offff ne sıkıcı bir gün….Hele bir bakayım maillere ben de. …Anaaaaaa, hınzıra bak hele. Adaylardan resim istiyor bir de. MÜDÜR – İç ses : Şu e mailin şifresini keşke Sevinç’e vermeseydim… Ya açıp bakarsa… Neyse hemen sileyim resmi. Aha biri daha göndermiş. …Ama bu resim son altı ayda çekilmemiş gibi. Haziranda Temmuzda Ağustosta çekilmiş bir resminiz yok mu?... Zarfı attık bakalım.SEVİNÇ - İç Ses: Bikinili fotoğraf istiyor, ne yüzsüz adam. MÜDÜR – İç ses : Boydan fotoğrafımı ne yapacaksınız diye soruyor, bak hele bak, gözüme sokacağım. Hanımefendi, görevlendireceğimiz departmanı belirlemek açısından gereklidir…. Boy farklılığı çalışanlarımızda kompleks yaratmasın. Mümkün olduğunca aynı boyda olanları bir araya getireceğiz…. Yedi mi acaba?SEVİNÇ – İç ses : Amaaan bre deryalar….Boyuna göre iş he. Tabi haklı, kimse boyundan büyük işlere kalkışmasın. MÜDÜR – İç ses : Anlamamışmış… Anlaşılmayacak ne var bunda? …Anladı da anlamazdan geliyor…Şimdiden emirlerime karşı çıkıyor. Sen görürsün, kapıya danışmaya oturtayım seni, soğukta yorgana sıcakta ayrana muhtaç edeyim de gör…Aha biri daha yazmış... Ne demiş bakalım….Torpil aramaya gerek var mı?....Şuna cevap vereyim…. Önce bir fotoğrafınızı görelim sonra torpil işine bakarız…Heh he…Ne çabuk cevap verdi…Benden Aliye Rona karakteri bekleyin

Page 263: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

anca…Hımmmm…O zaman torpil aramaya devam…Bak hele cevaba… Oscarı kucakladığımda çok pişman olacaksınız….Bak seeeeeenn…. (Mesut, Mutlu ve Bahtiyar sahneye gelir.)MESUT – Müdür bey yerinde mi Sevinç Hanım?SEVİNÇ – Yerinde efendim. E mülakat cevaplarına bakıyor. İç ses : Kadın avına çıkmış.MUTLU – Çok var mı cevaplayan?SEVİNÇ – Var. Müdür bey adaylara mail atarak eksikleri de tamamlatıyor. E mail gönderilerini ben de görüp takip ediyorum. BAHTİYAR – Nasıl yani? Bakayım hele.(Sevinç’in bilgisayarına bakar.) İç Ses : Abooo, ya bu işi bayağı ilerletmiş. (Güler.)MESUT – Ne gülüyorsun, hayırdır?BAHTİYAR – Hele bakın neler yazmış. (Üçü de merakla monitöre bakar. )MESUT – Sevinç hanım, sen bunları kaydet, gün gelir lazım olur. İç ses : Yakacağım çıranı Abidin.MUTLU – Ya adamın özeline niye burnunuzu sokuyorsunuz?MESUT – Ne özeli ya, bu kurumsal mail adresi. Kendi kişisel mailinde ne halt karıştırırsa karıştırsın. Ama kurumsal hesaplarda böyle olur mu? BAHTİYAR – İç Ses : Bak hele, müdür hemşerisi diye nasıl da koruyor. Neyse geçelim arkadaşlar. (Odaya girerler.)MÜDÜR – Hoş geldiniz arkadaşlar. Ben de e mülakat cevaplarına bakmaya çalışıyordum.MESUT – Evet, gördük, milletten boydan resim ile istiyormuşsunuz yazışarak.Müdür - Ne yazışması ya. Eyvah yeğenim girmiştir e maile. Bak sen sıpaya. Sakıncalı durum var mı acaba? Varsa silelim onları. İç ses : Tahmin etmeliydim ya gözünden bir şey kaçmayacağını. Yedi mi acaba yalanımı? Sevinç de hemen yumurtlamış. Sen bittin Sevinç.

Page 264: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

BAHTİYAR - Hıııı öyle mi Müdür bey…İç Ses: Biz de yedik. Son zamanların iyi bahanesi bu da. Yeğenim girmişmiş. Sen her haltı ye, sonra da yeğenine at suçu.MESUT - İç Ses : Yeğenin de sana benzemiş,.zampara ailesi.. Yakında bizim müdürlük brezilya dizilerine döner..MÜDÜR – İç ses : (e maillere bakar.) Hımmmm, hımmmmm....Hatta hımmmmm...Hım hım hım da hım hım yar. (Sevinç yüksek sesle söyler. Sevinç hanım, bunlardan bir de son altı ay içinde çekilmiş resim de iste. İç Ses : Hele bir bakalım (gevrek gevrek güler)SEVİNÇ - Peki efendim. İç Ses: Senin istediğin gibi boy ve bikinili mi olsun? Cevap veren kadın sayısı müdürüme az geldi herhalde? MÜDÜR – Ben yokken arayan soran gelen giden oldu mu arkadaşlar? İç Ses : Hele Bakayım Peri’yle görüştüğünü söyleyecek mi? En güzel savunma saldırıya geçmektir. Şimdi kıvran bakalım Mesut beyMESUT – Abi..Müdür bey sizin haberiniz olmadan görüşme yapmam şahsen ben. Olsa da ilk sizi bilgilendiririm. İç Ses ; Kesin bu Sevinç bir şeyler çıtlattı. Şu Sevinç’le bir an önce konuşayım ben.MUTLU – Beni arayan olmadı. İç Ses : Neden şüphelendi ki acaba? Var bir şeyler, var var…BAHTİYAR – Beni de arayan olmadı. İç Ses : Ben zaten burada zurnanın son deliğiyim, kim arar ki?MÜDÜR – Peki. İç ses : Gözüm üzerinde olacak Mesuuuut. (Sevinç’in telefonları susmak bilmez)SEVİNÇ – (Telefonu her açışında.) Henüz açıklanmadı. …. (Telefonu kapatır, tekrar çalar.) Henüz açıklanmadı… (Telefonu kapatır, tekrar çalar.) Ya kardeşim açıklanmadı diyorum ya, ne anlamaz insanlarsınız..Açıklanınca listeyi duyurucağız. ..İç ses : Şu sonucu açıklasalar da telefonum sussa ya, papağan gibi oldum valla. En iyisi müdüre söyleyeyim bunu. (Müdürün yanına girer. Efendim arayan arayana, sonuçları soruyorlar, ne diyeyim?

Page 265: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – (Yardımcılarına döner.) Arkadaşlar, biliyorsunuz Sevinç hanım, kurulduğumuz andan beridir sürekli koşturuyor verdiğimiz görevleri de en iyi şekilde yerine getiriyor. Maaşında iyileştirmeyi hak ediyor bence ne dersiniz?SEVİNÇ – Görevimiz efendim. Teveccüh ediyorsunuz. Ne mutlu tarafınızdan takdir edilmek. İç ses : Aha maaşa zam, işe son noktasına geldik. Şu an kendimi eşiyle memlekete giderken arabanın ön koltuğunu kaynanasına kaptırmış yeni gelin gibi hissediyorum.MUTLU – Takdiriniz nedir Müdür bey? İç ses: Keyfine göreyse biz de nasiplenelim.MÜDÜR – Diyorum ki, Sevinç Hanımı da uzman yapalım, maaşı da artar. Hem hizmetlerinden daha etkin yararlanır müdürlüğümüz. İç ses : Huri’ye yer açmalıyım olum.MESUT – Atayalım gitsin. İç ses : Huri’yi yanına alacak ya, Ulan var ya, ne uyanıksın.BAHTİYAR – Bence usulen de olsa mülakata tabi tutalım. MÜDÜR – İyi o zaman Bahtiyar bey, ilk soruyu da sen sor.BAHTİYAR - En çok eşek yavrusu nerde bulunur?SEVİNÇ – tabi ki SPA merkezinde.MUTLU - Kitap okuyan biri ne zaman ölür?SEVİNÇ - Satır başına gelince.MESUT – Kurumlar eleman alırken adaylardan neden boydan resim isterler? MÜDÜR – İç ses : Vay puşt. Soruya bak. Aklınca laf sokuyor.SEVİNÇ – Boylarından büyük işlere kalkışmasınlar diye.MÜDÜR – Sevinç hanım, cevapların çok güzel, sana da hayırlı olsun. İç Ses : Terfi Boylum El Yazmalım. SEVİNÇ – İç Ses : Terfi neydi?MÜDÜR – İç Ses : Terfi emekti, terfi sınavdı, terfi makamdı, mevkiydi.

Page 266: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SEVİNÇ – İç Ses : Sınava girersem bir daha kurtulamamMÜDÜR – İç Ses : Ziyanı yok, bulunduğum yerde çalışırsınSEVİNÇ – İç Ses : Sınava girdiysem günah mı?MÜDÜR – İç Ses : başka yere göndersem gider mi?SEVİNÇ – İç Ses : kazandım işte atasana beni.MÜDÜR – İç Ses : yaşasın kurtuluyorum bundanSEVİNÇ – İç Ses : Terfi aldım, sıcacıktı, maaşım avucundaymış gibiMÜDÜR – İç Ses : Elveda terfi boylum el yazmalım.MÜDÜR - Şimdi mülakata aldığımız adayları mülakatı geçtiklerini ilan et. Listenin başına da kendi adını yaz. Bize de birer espro, expo, epsilo..İç ses Neydi ya o…SEVİNÇ – Expresso. Ay ben de yanlış söyledim, espresso..MÜDÜR – He işte ondan getir içelim. BAHTİYAR – Benimki açık olsun. (Hep birlikte gülerler.)MÜDÜR – E mülakata cevap verenleri de MUHKİ kadrosuna atarız. İçlerinde zeki, çevik aynı zamanda becerikli olanları uzman yaparız.BAHTİYAR – İç ses : Güzel, alımlı, cilveli olanları demek istiyor. Ulan şu içses ne güzel bir şey, kafandan geçenleri senden başkası bilmiyor.SEVİNÇ – Eveeet, liste de tamam. (Sahnenin arkasına elinde bir kağıtla gider, boş döner. Müdürün yanına bilgi vermek için girer. O sırada fondan sesler duyulur.)MÜDÜR – Hayrola nedir bu bağrış, çığrış? (Sevinç, odadan çıkıp sahnenin arkasına doğru gider ve geri döner.)SEVİNÇ – Efendim, mülakat sonuçları büyük bir kitleyi memnun etmemiştir. Homurdanmalar, söylenmeler, bağrış çığrış bu yüzden. Sizi protesto ediyorlar. MÜDÜR – Haydaaa…. Milletin ayağının altına altın döşesen on dört ayar diye gene kusur bulurlar. Ne

Page 267: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

söylenip duruyorsunuz. Kaptınız işi işte. (Fondan değişik tonlarda sesler yükselir.)

ADİL ATAMA ADİL KONTENJANBENİ BEKLE ANNE BİRLİKTE ATANIRIZMUHKİLER ATANMAK İSTİYORBASTONLA ATANMAK İSTEMİYORUMADALETLİ ATAMA İSTİYORUZLİYAKATLI ATAMALAR İSTİYORUZ. KAŞINA GÖZÜNE, REFERANSINA GÖRE YAPILAN ATAMALARA KARŞIYIZ. MÜDÜR İSTİFAAAA, MÜDÜR İSTİFAAAA...(SESLERİ , BAĞRIŞMALARI SÜRER) PERDE İNER.

MUTLULUK MÜDÜRLÜĞÜİKİNCİ PERDE

Dekor : ilk perdedeki dekora ilaveten sahnenin bir tarafı ofis görünümüne dönüştürülmüştür. (Perde açıldıktan sonra müdür sahneye gelir ve odasına geçer. Bilgisayarına bakmaya başlar. iç ses : Hele şu MUHKİ’lerin yarım kalan cevaplarına bir bakayım… Bu da daha güzelmiş ya, keşke

Page 268: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

departmanlardan birine bunu görevlendirseydim….. Aaaa bu da fena değilmiş. Oooooo bunu nasıl kaçırmışım.. Mutluluk Müdürlüğünde çok mutlu olacağım , çooooook....(Huri sahneye gelir, sağa sola baktıktan sonra yavaşça müdürün odasının kapısını açar.)HURİ – Müdürüümmmm. MÜDÜR – (Heyecan ve mutlulukla kalkar yerinden) Huri hanıııııımmm.. Hoş geldin. (Sarılır.) İç Ses : Of ya, taş gibi kadın.HURİ - Hoş buldum efendim. Nasılsınız, yorgunluğunuzu atabildiniz mi? İç Ses : Yüzü gülüyor müdürcüğümün. MÜDÜR - İyiydim ama, seni gördüm süper oldum. İç Ses : İnsan senin yanında kendini yorgun hisseder mi hiç, Hurişimmmm… Hastayım kız sana (iç sesin volümü yüksek çıkar, Huri hastayım sözünü duyar)HURİ - Hasta mısınız efendim? İç ses : Bana karşı boş değil ya.MÜDÜR – Yoooo, hasta değilim. İç ses : Hastayım evet, sana hastayım. Huriş hastalığı. Bu hastalığı ben buldum. Tıp dalında nobel bile alırım. Yemekten kimseye bahsetme. Ama harikaydı, teşekkür ederim ayrıca. Akşamki yerde bir yemek daha yiyelim. Ama bu kez hesaplar benden ona göre. Yoksa gelmem. İç Ses : Çaktırmadan yemek daveti de yaptım.HURİ – Size hayır diyebilir miyim efendim. İç ses : Ay çok güzel ya. inanıyorum bu müdürlükte ve bu müdürle ben çok mutlu olacağım.MÜDÜR – Demiştim sana, en yakınımda olacaksın. Yönetici Asistanısın artık. İç ses : Yani benim asistanımsın, beniiiiim.HURİ – Beni çok memnun ettiniz efendim. Sizin yakınınızda ve hatta yanınızda olmaktan çok mutluluk duyacağım. İç Ses : Ay ben bu adama aşık mı oldum ne.MÜDÜR –Ya da işi kırıp gideriz. Birlikte çıkmayalım ama, dedikodu olmasın. Sen erken çıkarsın İç Ses : Kendimizi sağlama alalım değil mi?

Page 269: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HURİ – Siz nasıl uygun görürseniz efendim. İç Ses : Erken çıkar kuaföre giderim, biraz süslenirim. (Sevinç şarkı söyleyerek sahneye gelir.)SEVİNÇ – Bir tek dileğim var mutlu ol yeteeeer…(Müdürün kapısını tıklatmadan açar.) Pardon efendim. İç ses : Ooooo, yakınlık başlamış bile.MÜDÜR – Pek keyiflisin Sevinç Hanım. Daim olsun. İç ses : Tabi aldın terfiyi, keyiflenirsin.SEVİNÇ – Sayenizde efendim. İç ses : Şirin görünmeye çalışma hiç, pis zampara. Size de hayırlı olsun Huri hanım?HURİ – Teşekkür ederim Sevinç hanım. İç ses : Pek bir dil ucuyla söyledi. Beni hiç sevmedi bu kadın ya. SEVİNÇ – İç ses : Nasıl da kasılıyor, sanırsın müdür bu olmuş.MÜDÜR – Yardımcılarıma çağır. Görevlendirmelerimizi de yapalım. Ahali mutluluk bekliyor bizden, geciktirmeyelim. SEVİNÇ – Peki efendim. İç Ses : Bakalım nasıl mutluluk vereceksiniz.(Sevinç çıkarken, Huri de ayağa kalkar.)HURİ – İzninizle ben de çıkayım efendim. İç ses : Nasıl olsa daha çok baş başa kalacağız. MÜDÜR – Tamam Huri hanım. (Sevinç, ardından Huri müdürün odasından çıkar.)SEVİNÇ – Huri hanım, siz oturun ben müdür yardımcılarını çağırayım. (Sahnenin arkasına gider ve kısa sürede döner. Ardından Mesut, Mutlu ve Bahtiyar gelir, müdürün yanına geçerler.)MÜDÜR – Hoş geldiniz arkadaşlar. Şu görevlendirmeleri yapalım diye çağırdım sizi. Kim kimi isterse seçsin. İç Ses : Huri hariç.MUTLU – Ben, Umut’un Moral Motivasyon, Arzu’nun Entel Dantel departmanlarında değerlendirilmelerini öneriyorum. MESUT – Peri İyilik Sağlık departmanında değerlendirilmeli. Nabız yoklayabiliyormuş ya pardon ölçebiliyormuş ya.

Page 270: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

BAHTİYAR – Neşe Neşelendirme departmanında olabilir. Sevinç de çok yoruldu, yan gelip yatsın biraz. Safiye de ıvır zıvır işlere bakar. MÜDÜR – İç ses : Aferin yardımcılarıma, hem iyi analiz yapmışlar, hem de Huri’ye dokunmadılar.O zaman Huri’yi de Yönetici Asistanı yapalım.MESUT – İç Ses : Zaten tek hedefin bu değil miydi. (Neşe, Arzu, Umut, Safiye sahneye gelir. Sevinç eliyle sus işareti yapar.)SEVİNÇ – (Kısık sesle) Arkadaşlar, sesinizi çıkarmayın, içeride kozmik görüşmeler yapılıyor. (Sahnedekiler sessizce oturur. Bir birleriyle kaş göz hareketleriyle selamlaşır. Bir birilerine şirinlik, şımarıklık yaparlar.)MÜDÜR – Altı Mutluluk Uzmanımız, buna karşılık on iki departmanımız var. Her uzmanı biri asaleten biri de vekaleten iki departmanda görevlendirelim. MUHKİ’lerin içinden seçeriz sonra. Uygun mudur sizce de. (Başlarıyla onaylarlar.) O zaman yazalım. (Listeyi eline alır, arkalarında Yardımcıları ile odadan çıkar, uzmanlara listeyi okur. ) Evet arkadaşlar, birimlerinizi belirledik. Müdür yardımcılarınız ne yapacağınızı söyleyeceklerdir. BABA DEPARTMANLAR BÖLÜMÜ Mutlu bey-Umut : Moral Motivasyon Departmanı : (Asaleten)-Umut : İyilik Sağlık Departmanı : (Vekaleten)-Arzu : Düş İşleri Departmanı : (Vekaleten)-Arzu : Entel Dantel Departmanı : (Asaleten)YAVRU DEPARTMANLAR BÖLÜMÜ Mesut Bey-Sevinç : Yan Gelip Yatmaya Teşvik Departmanı : (Asaleten)-Sevinç : Gaza Getirme Departmanı : (Vekaleten)-Neşe : Neşelendirme ve Mutluluk Bulaştırma Departmanı : (Asaleten)-Neşe : Can Sıkıntısı Giderme Departmanı : (Vekaleten)CAMİ AVLUSUNA BIRAKILAN DEPARTMANLAR BÖLÜMÜ Bahtiyar Bey

Page 271: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

-Peri : Şapkadan Tavşan Çıkarma Departmanı : (Asaleten)-Peri : Üfürükten Tayyare Departmanı : (Vekaleten)-Safiye : Çöp Çatma Departmanı : (Asaleten)-Safiye : Ivır Zıvır Departmanı : (Vekaleten)ÖZEL DEPARTMAN-Huri : En özel departman : (Asaleten)

SEVİNÇ - İç Ses : Huri asistan oldu he. Amaaan olursa olsun, ben de bıkmıştım bu adamla çalışmaktan zaten. Egosu yüksek insanlardan az uzak kalırım kafam rahat olur en azından. Müdürüm teşekkür ederim, beni de ödüllendirmişsiniz. İç Ses: Adam beni başından atmak için oraya atamış. Tabi kendisi Huriciğiyle baş başa kalacak ya neyse… Şu an kendimi çatıya saklanmış eski radyo gibi hissediyorum.MÜDÜR - Sevinç hanım, çok hizmetini gördüm. Ödülü hak ettin. Bundan sonra departman sorumlusu olarak hizmetlerinden yararlanmaya devam edeceğim. Şimdiye kadarki hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim. İç Ses : Terfi ettirerek kurtuldum, oh be...NEŞE – Tam yerinde çalışacağım. Ay çok teşekkür ederim müdür bey. İç Ses : Ayşe Fatma Hayriye haydi çifte telliye ohhh ohhh (Kendi etrafında dönerek çifte telli oynamaya başlar) MESUT – Müdür bey ben arkadaşları alıp geçeyim odama konuşalım. İç Ses : Şu an kendimi snickers yememiş tüylü bamya gibi hissediyorumMÜDÜR – Tamam Mesut bey. Hayırlı olsun arkadaşlar, başarılar diliyorum. (Mesut, Sevinç ve Neşe sahneyi terk eder.)UMUT - İç Ses : Vuhuuuuuuuuu baba departmanlardan motivasyon departman sorumlusu olmuşum. Sizi bir motive edeceğim ki göreceksiniz. Şu an kendimi izleyenlere tavsiyelerde bulunan kamu spotu gibi hissediyorumARZU – İç ses : Entel dantel işleri sorumlusu olmuşum. Nasıl belirledilerse. Aman neyse şimdilik

Page 272: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

susayım. Ödüm kopuyordu asistan yapacak diye. Bakışlarıyla yiyecekti nerdeyse beni. İç sesim sen de sus. MUTLU – Ben de geçeyim müdür bey. İç Ses : Şu an kendimi tüm İstanbul’un asayişinden sorumlu komiser rıza baba gibi hissediyorum.MÜDÜR – Tamam Mutlu bey. Umut bey, unutma motivasyon. Arzu hanım, projeler bekleyeceğim senden. MUTLU - Gelin arkadaşlar. (Umut ve Arzu ile birlikte sahneyi terk ederler.)BAHTİYAR – Bizde geçelim arkadaşlar. İç Ses : Ben bunlarla çalışacağım he. Al birini vur ötekine. Şu an kendimi sekizinci çocuğu da kız doğmuş aşiret ağası gibi hissediyorum.MÜDÜR – Tamam geçin Bahtiyar bey. Hayırlı olsun, başarılar diliyorum. İç Ses : Safiye sessiz ama, Peri’nin bakışları fena. Memnun olmadığı belli. PERİ – İç ses : Bu ne ya, şapkadan tavşan çıkarma. Adında bile meymenet yok. Klasıma yakışır mı bu benim. Of yaaa.. Şu an kendimi devesi ölmüş arap gibi hissediyorum.SAFİYE – İç ses : Ivır zıvır he, çöp atma he…Beni salak yerine koyun siz. Gösteririm ben size, çöpü de atmayı da çatmayı da… Şu an kendimi lüks apartman dairesinin balkonuna konulmuş turşu bidonu gibi hissediyorum. (Bahtiyar Safiye ve Peri sahneyi terek eder.) MÜDÜR – Huriiiiiiii….Kaldık baş başa. Gel geçelim odama, istikşafi yapalım. İç ses : Hurişimmmmm benim.HURİ – Peki efendim. İç ses : Oh be nihayet baş başa kaldık. Karizma müdürüm benim.(Müdürün odasına geçip otururlar.) Şu an kendimi ağırlaştırılmış muhabbet cezasına çarptırılmış mahkum gibi hissediyorum.MÜDÜR – Demiştim sana, sen benim en yakınımda olacaksın. Nasılmış ama..

Page 273: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HURİ – Evet demiştiniz. Ama ne bileyim, Peri’den de Arzu’dan da çekiniyordum, onları alırsın diye. Kadın kısmı işe karışınca işiniz planladığınız gibi gitmeyebilirdi. İç Ses : Neşe ile Safiye’yi ’ de demiyorum henüz. Ön yargılı demesin. MÜDÜR – Buranın yöneticisi benim, onlar değil. İç Ses : Çekindiğine göre onlarda benim fark etmediğim bir şey var, bir dahaki sefere daha dikkatli bakarım. HURİ – İç Ses Söylesem mi acaba, ters teper mi? Aman içimde kalacağına, ben dert edeceğime o etsin. Şeyyyy müdürüm, size bir şey demek istiyorum ama bilmem dinler misiniz?MÜDÜR - Tabi ki söyleyebilirsin : İç Ses : Bakışından anlıyorum, benden etkilendi, benim gibi heyecanlanıyordur.HURİ – İç Ses : Çok uzatmadan söyleyip çıkacağım. Şeeyyy.. Belki siz de farkındasınızdır, sizi gördüğüm ilk günden beri hep aklımdasınız. Nasıl anlatsam bilemedim. İç Ses : Yüreğime, tam şurama oturmuşsunuz. ( O sırada ayak sesi duyulur.)MÜDÜR – (Panik halde) Tamam şimdi git, gelen hele bir gitsin konuşuruz bunu. İç ses : Ulan sırası mıydı ya. Hangi münasebetsiz bu. (Huri kalkıp hızlıca kapıya doğru gider, o an Safiye içeri girer. Huri çıkar.) SAFİYE – Yaaaa müdür bey, herkes benle dalga geçiyor. Çöpçü diyorlar, çöp attırdılar. Bu nasıl uzmanlık yaaa (Ağlamaklı olur) Bölümümü sevmedim ben. MÜDÜR - Çöp atma değil Safiye hanı, çöp çatma. İç ses : Bu salak beni öldürecek ya gülmekten. İyi almışız. (Güler)SAFİYE – Çöp attırdılaaar amaaaaa. O arada cebinden bir yüzük çıkarır. Bakın bunu da çöpten buldum. Sorsam herkes benim diyecekti. En iyisi size vereyim dedim, siz sahibini bulur verrsiniz. MÜDÜR - (Yüzüğü alır, inceler.) İç ses : Bunu Huri’ye veririm sonra. Hediye aldım derim. Şimdi versem sahibi çıkabilir. Biraz bekleyeyim. (Yüzüğü masanın

Page 274: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

üstüne bırakır.) Tamam Safiye hanım, birazdan toplantı yapacağım. O zaman uzmanlarımıza sorarım, yerini beğenmeyen varsa becayiş yaparsın.SAFİYE – İç Ses : Becayiş ne, bana özel yeni departman mı acaba? Ne acayip iş? Neyse, anlamış gibi yapayım. Tamam müdür bey. Kurtarın beni bu dalga geçmelerle. (Safiye çıkar, müdür Huri’yi çağırır.)MÜDÜR – Huri hanım biraz gelir misin? İç Ses : Yüzüğü armağan edeyim. Yok, akşam yemekte armağan ederim daha iyi, yemek sonrası için de yatırım yapmış olurum. Heh he..HURİ – Buyurun efendim. (Kırıtarak, sırıtarak müdürün yanına gelir.)MÜDÜR – Bir şey söyleyecektin yarım kaldı. İç ses : İnşallah başka bir münasebetsiz gelmez.HURİ – Sizden çok etkileniyorum ben müdürüm. İç ses : Oh be, şimdi o düşünsün, rahatladım.MÜDÜR - Offffff Huri offfff, hele bir de bana sor. Seni ilk gördüğüm anda felektrik çarpmış gibi oldum. İç ses : Felektrik de uydu ha.HURİ - Aman Allahım, kalbim, kalbim..İç ses : O da bana karşı boş değilmiş MÜDÜR - İç Ses : Ne iç sesi ya, iç ses mi kaldı, hepsi dış ses (yerinden kalkıp Huri’nin yanına gelir ve ellerini tutar.) Huriiiiiiiimm. (Öpmek isterken Huri civeli bir şekilde kaçar.)HURİ – Naapıyorsuuuuun. Bir gelen olur. İç ses : İştahını sonraya sakla müdürcüüüüm.MÜDÜR – İç sesini duydum, duydum…O zaman bunlara iş vereyim, kaçalım biz.HURİ – Bayanlara fazla yüz verme ama bak. İç ses : Yolarım saçlarını hepsinin..MÜDÜR - Sen onlara takılma minik kuşum. Ben onlarla canlı odada çay içmiyorum ki. Bak seninle yemeğe bile çıktım. İç ses : Müdürlük değil sanki evlendirme programı peeeeh. (Kur yapmalar bitince müdür sadede gelir.) Şimdi haber ver arkadaşlar toplansın bir konuşma yapayım, sonra kaçalım. İç Ses :

Page 275: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Kulis oluşturalım bakalım, biraz gaz vereyim de, neler oluyor bitiyor müdürlükte bilgim dışında kalmasın.HURİ – Kısa tut ama, kuaföre gideceğim daha. İç Ses : Aklını başından alacağım senin.MÜDÜR – İç ses : Aklım gitti zaten başımdan Hurişimmm. Tamam, tamam.(Huri çıkar, sahnenin arkasına gider, az sonra gelir. Ardından Mutlu, Mesut ve Bahtiyar gelir.)Hoş geldiniz arkadaşlar, Birazdan bir toplantıya gideceğim. Çıkmadan biraz istikşafi yapalım dedim. Safiye görevinden memnun değilmiş. Herkes çöp işleri sorumlusu diye dalga geçiyormuş. Var mı başka memnuniyetsizliği olan?MUTLU – Benim uzmanlarım memnunlar.MESUT – Benimkiler de..Tam yerine düştük diyorlar.BAHTİYAR – Peri de memnun değil. Mutlu beyin departmanlarından birini istiyormuş. İç ses : Mutlu’nun da bokunda boncuk var sanki, herkes onu istiyor. Ulan müdür bana verdiğin bölüme bak, cami avlusu..MÜDÜR – Becayiş yaparız isteyen olursa dedim Safiye’ye. Hele siz de dinlersiniz olmazsa. İç ses : Ama siz dinlemeyin ya, üstüne beş koyarsınız. En iyisi ben hepsiyle tek tek görüşeyim. Neyse siz boş verin takdir müdür beyindir dersiniz, bana yönlendirirsiniz, çok fazla çıngar çıkarırlarsa. MESUT – İsterseniz şimdi toplanalım, herkes eteğindeki taşı döksün.MUTLU – İyi olur bence de. Görev tanımlarını da yaparız.BAHTİYAR – Görevleri ile ilgili proje üretmeleri bilgisini de iletmiş oluruz. MESUT – Mutluluk nedir, onu tanımlasınlar mesela?MUTLU – Çalışanları işten soğutan nedenleri tespit etsinler, bu nasıl çözümlenir fikir üretsinler.BAHTİYAR – İç ses : Cami avlusuna koyarsan çalışan tabi ki soğur. Tam benlik konular bunlar. Bence de bu konu güzel.

Page 276: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – Huri hanım, uzmanlarımızı da çağırır mısın? HURİ – Peki efendim, (Sahnenin arkasına gider gelir. Ardından uzmanlar gelir.) Uzmanlarımız hazır efendim. MÜDÜR – Hadi gidip konuşalım bakalım. (Odadan dışarı çıkarlar. Uzmanlara hitaben konuşmaya başlar.) Arkadaşlar görevlendirmelerinizi yaptık. Şimdi sıra ne yapacağınıza geldi. Ama önce yerini beğenmeyen var mı, ya da verimli olabileceği daha farklı departman düşünen var mı? Safiye hanım memnuniyetsizliğini dile getirdi. SEVİNÇ – Ben yerimden memnunum, kısa sürede terfi bile ederim. İç ses : Ohhh yan gel yat.UMUT – Ben de memnunum. Daha önceki iş deneyimlerim de bu yöndeydi. İç ses : Acaip motive edeceğim sizleri. NEŞE – Departmanım benim de sosyo kültürel yapıma uygun. İç ses : Ay baksanıza içim dışım kıpır kıpır.ARZU – Ben henüz konsantre olamadım. Entel yanımı ortaya çıkarmaya çalışacağım. İç ses : Danteli olmayaydı iyiydi.PERİ – Ben şapka tavşan tayyare üçlemesini klasıma yakıştıramadım. Bilgimi, birikimimi, donanımımı gösterebileceğim bir alan değil. Ana Departmanlar adında yeni bir bölüm açmanızı ve başına da beni getirmenizi istiyorum. Sağlık önemli. Baba departmanlardan İyilik Sağlık Departmanını alır yanına da iş sağlığı diş sağlığı diye departmanlar kurun. İç ses : Ben bu yaştan sonra kimsenin ağız kokusunu çekemem. MÜDÜR – İç ses : Yavaş gel, yerler yaş.PERİ – Eğer gücümüz yetmez diyorsanız buna, ben yukarıdan yaptırırım.BAHTİYAR – İç ses : Oha yani. Bir müdüre böyle söylenir mi? Yeni nesil açık sözlülükle patavatsızlığı hep karıştırıyor. (Herkes şaşkınlıkla Peri’yi izlemektedir.)

Page 277: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

HURİ – İç ses : Saçlarımı bu kez perma mı yaptırsam? Mavi elbise giyeyim bu kez. Bir de yüksek topuk. MESUT – İç ses : Beni hafife almayın derken bunu kastediyormuş. Korkular ulan bundan. ARZU – İç ses : Bir kadın olarak takdir ettim kendisini ifade etmesini. Ama, fazla uçtu.NEŞE – İç ses : Biz bunun yanında pek pısırıkmışız ya. Müdür buna çektirir.SAFİYE – İç ses : E anacım git kocanın yardımcısı ol sen de. Niye buraya gelip başkasının hakkını yedin.UMUT – İç Ses : Kadın da ego tavan yapmış anasını satayım. Bulmuş bunuyor.MUTLU – İç ses : Mesut düşünsün, iyi ki bana bağlı değil.MÜDÜR – Peri hanım, size ne görev verildiyse onu yaparsınız. Dışarıda binlerce, milyonlarca kişi var yerinizi dolduracak.PERİ – Benim yerim doldurulamaz müdür bey. Göreceksiniz, göstereceğim size. (Sinirli bir şekilde çıkar.)MÜDÜR – Ben size çıkın demedim, derhal geri dönün. İç ses : Ne şirretmiş bu ya. PERİ – Sinirim geçsin gelirim, daha fazla kırıcı olmayayım.MÜDÜR – Neyse arkadaşlar, bazı öneriler var. Onlar üzerinde düşünüp projeler hazırlamanızı istiyorum. Şimdi soruyorum size, sırayla beyin fırtınası yapalım. Çalışanları işten soğutan sebepler nelerdir? Huri hanım siz de not edin lütfen. (Huri bilgisayara yazar.)MESUT – Ben başlıyorum. Amacı olmayan işlerBAHTİYAR – Yarım kalan projelerMUTLU - Ekip üyeleri arasındaki uyumsuzluk ve huzursuzlukARZU - Empati yoksunu yöneticilerUMUT - Takdir edilmemeNEŞE - Yöneticinin mesafeli olması, yönetimin otoriter ve agresif olmasıSAFİYE - Çalışanların fikirlerinin dikkate alınmaması

Page 278: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – Tamam, şimdi bunları nasıl önleriz diye birer çalışma yapmanızı istiyorum. Şimdi gidebilirsiniz. Mesut bey, çalışmalara Peri hanımın katılmasını da sağlayın. (Herkes sahneyi terk ederken, Müdür Mesut’u çağırır.) Mesut bey siz biraz gelir misiniz. (Odasına geçerler.)MESUT – İç ses : Kesin Peri’yi harcayayım diye beni tetikçi yapacak.MÜDÜR - Mesut bey, birimimizi kurduk, az çok görevlerimizi de belirledik. Sen daha karizmatik olduğun için seni kendime daha yakın buluyorum. Biliyorsun ben eleştiri ve öneriye açık bir idareciyim. Departmanlar yetkilisi olarak her şeyi yapma yetkisi veriyorum sana. Sadece bilgim ve onayım dışında bir şeyler gelişmesin. Çünkü ben senin aldığın ve uyguladığın kararların ne olduğunu bilmezsem, destek olamayabilirim. Bu yüzden alacağın kararları uygulamaya koymadan evvel benimle paylaşırsan çok başlılık algısını da önlemiş oluruz. İç ses : Buranın horozu benim, öyle kafana göre icatlar çıkarmak yok. Bu herifin benim yerimde gözü var. Attığı her adımı bilmem lazım. En iyisi sevinç takip eder bunu.MESUT – İç ses : Mesaj alınmıştır. Her şeyi senle paylaşırım, Tamam Müdür bey. Ben bakayım arkadaşlar ne yaptı.MÜDÜR – Tamam. Geçerken, Mutlu beye söyler misiniz bana gelsin. (Mesut çıkar.)HURİ – Ne zaman çıkacağız, İç ses : Daha kuaföre gideceğim. MÜDÜR – Tamam canım, sen çık. İstersen seni kuaförden alırım. HURİ – Tamam o zaman, ama fazla da acele etme, oralarda beklemeni istemem. Kuaförde işim uzun sürebilir. MÜDÜR - (Türkü söylemeye başlar) Akşama geleceğiiiiim, akşama geleceğim, anahtarlar neredeeeee HURİ – (Oynayarak eşlik eder.) Tavuk da pişer tenceredeeee, anahtarlar penceredeeee (Gülerek ve

Page 279: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

oynayarak çıkar ve sahneyi terk ederken Mutlu müdürün yanına gelir.)MUTLU – İç ses : Oh, keyfe bak. Buyurun müdür bey, beni çağırmışsınız.MÜDÜR - Mutlu bey, birimimizi kurduk, az çok görevlerimizi de belirledik. Sen hemşerim olduğun için seni kendime daha yakın hissettim. O yüzden en baba departmanları sana bağladım. Biliyorsun ben eleştiri ve öneriye açık bir idareciyim. Departmanlar yetkilisi olarak her şeyi yapma yetkisi veriyorum sana. Sadece bilgim ve onayım dışında bir şeyler gelişmesin. Çünkü ben senin aldığın ve uyguladığın kararların ne olduğunu bilmezsem, destek olamayabilirim. Bu yüzden alacağın kararları uygulamaya koymadan evvel benimle paylaşırsan, çok başlılık algısını da önlemiş oluruz. Ayrıca bilmem gerekenleri de baş yardımcım olarak bana iletmeni istiyorum. Mesut pek rahat duracağa benzemiyor. Desteğinle sivriliğini törpüleriz. İç ses : Buranın horozu benim, öyle kafana göre icatlar çıkarmak yok. Artık ispiyonculuk da yap yani. Neyse bunu da birine takip ettiririm. MUTLU – İç ses : Mesaj alınmıştır. Benden ispiyonculuk yapmamı istiyor. Öyle görüneyim bari. Tamam Müdür bey, endişeniz olmasın.MÜDÜR – Tamam. Geçerken, Bahtiyar beye söyler misin hemşerim, bana gelsin. İç ses : Buna da pek güvenmiyorum ya, bakalım artık. Mutlu – Tamam hemşerim. (Sırıtarak çıkar. Bahtiyar gelir.)MÜDÜR - Bahtiyar bey, birimimizi kurduk, az çok görevlerimizi de belirledik. Sen daha hoşgörülü ve mutlu biri olduğun için seni kendime daha yakın hissettim, o yüzden en cazip departmanları sana bağladım. Biliyorsun ben eleştiri ve öneriye açık bir idareciyim. Departmanlar yetkilisi olarak her şeyi yapma yetkisi veriyorum sana. Sadece bilgim ve onayım dışında bir şeyler gelişmesin. Çünkü ben senin aldığın ve uyguladığın kararların ne olduğunu

Page 280: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

bilmezsem, destek olamayabilirim. Bu yüzden alacağın kararları uygulamaya koymadan evvel benimle paylaşırsan çok başlılık algısını da önlemiş oluruz. İç ses : Buranın horozu benim, öyle kafana göre icatlar çıkarmak yok. Bu herif beni satar ya, attığı her adımı bilmem lazım. Neyse bunu da birine takip ettiririm.BAHTİYAR – Tamam müdür bey. İç ses : en cazip departmanlarmış, sevsinler seni. Sana hoşgörülü olmak değil, Peri gibi olmak lazımmış ya, neyse. Gideyim ben.MÜDÜR – Geçerken, Sevinç hanıma söyleyin bana gelsin. (Bahtiyar çıkar. Sevinç gelir.)SEVİNÇ – Buyurun efendim. İç ses : Pis müdür nasıl oynattı yerimden.MÜDÜR - Sevinç hanım. Birimimizi kurduk, az çok görevlerimizi de belirledik. Sen daha önce çok emek verdin, vefakar olduğun için seni kendime daha yakın hissettim, o yüzden en rahat departmanı sana verdim. Daha sonra bazı departmanları da sana bağlayacağım. Sen zeki çevik aynı zamanda beceriklisin. Mutlu bey biraz mutsuz görünüyor. Ne düşündüğünü ne yaptığını bilirsek onu da mutlu etmenin yollarını ararız. Bu nedenle seni mutlu beyden sorumlu devlet bakanı, ay pardon görevlendiriyorum. Öğrendiklerini benimle paylaşırsan çözüme daha çabuk ulaşırız. Bunu sakın ispiyonculuk olarak değerlendirme. Bilgi paylaşımı diyelim. İç Ses : Resmen ispiyonculuk yapmanı istiyorum işte cin kız, sen anlamışsındır.SEVİNÇ – İç Ses : Doğamız gereği rahatlığa çok hızlı adapte olur, alışır ve tembellik yapmaya meyilli yaşarız. Yan gelip yatmakla sınırlı kalmam, sınırları zorlarım, değişik yatma pozisyonları bile üretirim ben. Öteki yan, sırt üstü, kurbağalama, kelebek. ben bunu bir şeylerle karıştırdım ama neyse. Tamam efendim, elimden geleni yaparım. Gözüm açık kulağım delik olacak. Yönetici asistanlığımdaki gibi. İç ses : Seni bile satarım pis zampara.

Page 281: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – O zaman geçerken Umut beye söyle, bana gelsin. İç ses : Bunun sadakatine güveniyorum ben, (Sevinç çıkar, Umut gelir.)UMUT – Buyurun müdür bey. İç Ses : Böyle tek tek görüştüğüne göre kesin filmler entrikalar çeviriyordur. Bakalım ne çıkacak altından.MÜDÜR – Umut bey, Birimimizi kurduk, az çok görevlerimizi de belirledik. Sen zeki ve çevik olduğunu hissediyorum. Motivasyon ve moral konusunda çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Bir de Mesut bey biraz mutsuz görünüyor. Ne düşündüğünü ne yaptığını bilirsek onu da mutlu etmenin yollarını ararız. Bu nedenle seni Mesut beyden sorumlu devlet bakanı, ay pardon görevlendiriyorum. Öğrendiklerini benimle paylaşırsan çözüme daha çabuk ulaşırız. Bunu sakın ispiyonculuk olarak değerlendirme. Bilgi paylaşımı diyelim. İç Ses : Resmen ispiyonculuk yapmanı istiyorum işte, sen anlamışsındır.UMUT – Merak etmeyin müdür bey, her konuda elimden geleni fazlasıyla yapacağımdan kuşkunuz olmasın. İç Ses : Hele biraz zaman geçsin, taşlar yerine otursun. Müdürü kafalarım ben. İyi geçinmek lazım bununla. Mühür kimdeyse sultan oymuş... Efendim, ben hemen dersimi çalışmaya başladım. Öncelikle mesai konusunda önerim var, uygun görürseniz uygularız.MÜDÜR – Neymiş öneriniz?UMUT – İş ilanında adaylarda aranan şartlara da uygun olduğu için mesai saatlerinin Uyandığımızda başlaması, canımız sıkıldığında bitirilmesi şeklinde ayarlanmasını önerecektim. İç ses : istediğin zaman gel, istediğin zaman git. Ohh miss...MÜDÜR – Gerekçen nedir bu öneride? UMUT - Bilindiği üzere, çalışanların müdürlüğümüze bağlılığını, çalışma verimliliğini artırmak, çalışan memnuniyetini sağlamak, motivasyonla ilgilidir. Motivasyon insan ilişkilerine yön veren en önemli olgulardan biridir. Hangi türde olursa olsun bütün kurum ve kuruluşların ortak hedefi insanların

Page 282: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

çabalarını, amacı gerçekleştirmeye doğru yoğunlaştırmaktır. İş ne olursa olsun sonuçta istenen şey söz konusu işin yapılabilmesi ise insanın istekli olmasını, işi benimsemesini gerektirir. İşte bu isteği sağlayan bireyin motivasyon düzeyidir. Müdürlüğümüz çalışanlarının motivasyon düzeyini en yüksekte tutabilmenin ilk adımlarından birisi mesai saatlerinin düzenlenmesidir. Bu sebeple mesai saatlerimizin işe başlama: uyandığımızda, işi bitirme: canımız sıkıldığında olarak uygulanmasının motivasyonu çok artıracağını düşünüyorum. MÜDÜR – Tamam, öyle yapalım. İlk somut öneri olduğu için kabul ediyorum. Belki diğer arkadaşlar da uyumaz fikir üretirler. İç Ses : Adama helal olsun, gözüme girdi.UMUT - motive olmuş bir çalışan demek, belli bir ruh halini yakalamış çalışan demektir. Bu ruh hali, işi başarmak, hedefine ulaşmak için yani işinin gereklerini yerine getirmek için yeterli arzuyu içinde barındırır. Mesai saatlerini bu şekilde düzenlersek çalışanlarımızı daha çok motive edebileceğimizi düşünmekteyim. İç Ses: Sanki çalışanlar çok umurumdaydı, tamamen kendimi düşündüğümden...MÜDÜR - Size katılıyorum. İç ses : Çok biliyorsun sen.UMUT – Teşekkür ederim müdür bey. MÜDÜR – Geçerken Neşe hanımı bana yollar mısınız?UMUT - Tamam efendim. İç Ses : Anlaşılan herkesle aynı şeyi konuşup, ispiyonculuk isteyecek. (Çıkar, Neşe gelir.)NEŞE – Buyur müdür bey. İç Ses : Azcık sırıtayım, memnuniyetimi belli edeyim.MÜDÜR - Neşe hanım. Birimimizi kurduk, az çok görevlerimizi de belirledik. Sen daha önce neşeli, şen, hoş görülü ve daha pozitif biri olduğun için sosyo psikolojik durumuna en uygun departmanı sana bağladım. Herkes biraz mutsuz görünüyor. Ne düşündüklerini ne yaptıklarını bilirsek herkesi

Page 283: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

neşelendirmenin, mutlu etmenin yollarını da ararız. Bu nedenle. Gördüğün, duyduğun, öğrendiğin her şeyi benimle paylaşırsan çözüme daha çabuk ulaşırız. Herkes senin gibi güzel, neşeli ve mutlu olur. Bunu sakın ispiyonculuk olarak değerlendirme. Bilgi paylaşımı diyelim. İç ses : Resmen ispiyonculuk yapmanı istiyorum işte cin kız, sen anlamışsındır.NEŞE – İç ses : Aaa beni güzel bulmuş. Hiç kuşkunuz olmasın Müdürüüüüüm. Ben burada herkese krizler yaratacağım, kahkaha krizleri. Aman ölümlü dünya değil mi? Sahi beni güzel buluyor musunuz müdürüm? Kilolu değilim sizce değil mi?MÜDÜR – İç ses : Damarını buldum Neşe’nin. Tabi ki, yüzüne yansımış yüreğinin güzelliği. Kaçın kurasıyım, ben anlarım güzelden. Kilolu falan değilsin. Fiziğin çok düzgün. Balık etli kadınları severim. İç Ses : O pantolonun içine girmeye mi çalıştın, yoksa çıkmaya mı çalıştın, çıkaramadın. O pantolon o kalçaya uymuş mu hiç? (Neşe ekseni etrafında kendini gösterircesine dönerken, tüm mal mülk tapu kadastrosunu sergiler.)NEŞE – Ay efendim teşekkür ederim. (Cilvelenir, şımarır.) MÜDÜR – Geçerken Safiye Hanımı bana yollar mısın?NEŞE – Ay o çöpçüyle ne konuşacaksınız müdürüm, onla konuşacağınızı da benle konuşun. İç ses : Zamanını ne onla heba ediyorsun. MÜDÜR – Sıkıntısı vardı, ikna etmem lazım. Peri vakası yaşamayalım Neşe hanım. NEŞE – Haklısınız. Peri de çok densiz ya, eşinin gölgesinde amma havalanıyor. İç ses : Ben onun havasını alırdım da, sana ayıp olmasın dedim. MÜDÜR – Öyle. Neyse bakarız icabına tekrarı olursa olumsuz tutum ve davranışlarının. NEŞE – Hadi ben kaçtım, baaay. İç ses : Senle güzel anlarımız olacak müdür, sempatim arttı. MÜDÜR – İç ses : Çatlak ya. Hey Allahım. (Neşe çıkar, Safiye gelir.)SAFİYE – Buyurun müdür bey. (Kaşları çatıktır.)

Page 284: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR - Safiye hanım. Sıkıntını gelip bana hemen sıcağı sıcağına söylemen hoşuma gitti. İşte böyle her şeyden zamanında haberim olursa çözüm için de anında çaba göstermeye başlarız. Bu tavrınızdan hiç vazgeçmeyin. Müdürlükte olan biten her şeyi, arkadaşların ne düşündüklerini, ne yaptıklarını, gördüğün, duyduğun, öğrendiğin her şeyi benimle paylaş. Senin becayişi de değerlendirmeye aldım, en kısa zamanda gerçekleştireceğim. İç ses : İnşallah beni doğru anlamıştır. Hala yüzüme bakıyor mal mal. Safiye hanım, dinliyor musun beni?SAFİYE – Bana özel bölüm aç. Çöp işinden kurtar. Dalga geçmesinler benimle. Çok ağırıma gidiyor. İç ses : Peri taklidi yapmaya çalışıyorum, bakayım tepkisi ne olacak. Yoksa ben de azcık kırıtsam mı? Ben diğerleri gibi elektrik veremedim mi size Müdür bey?MÜDÜR – İlk görüşte pil aldım senden zaten. İç Ses : Elektrik abartılı olurdu zaten. Trafomu yakar sonra bu kara kedi. Sen benim söylediklerimi anladın mı? İç ses : Özel bölüm, hah ha, Saf bir departman yakışır sana. Elektrik veremedim mi, jeneratörüne akü bağladığım. Lafa bak hele. SAFİYE – Söylediğini anladım da, bunu neden yaptığınızı anlamadım.MÜDÜR –Onu da anlamayıverin. İç ses : Hiç de salakça bir soru değil. Ya bu mahsus salağa yatıyor olmasın. Yok ya, resmen salak, ama arada böyle sivrilikleri oluyor bu tiplerin. SAFİYE – Peki Müdür bey. MÜDÜR – Geçerken Peri hanımı bana yollar mısın?SAFİYE – Onunla konuşmaya çekiniyorum, ama söylerim.MÜDÜR – İnsan çalışma arkadaşından çekinir mi ya?SAFİYE – Siz çekinmediniz mi? İç ses : O konuşurken süt dökmüş kedi gibiydiniz.(Çıkar, Peri gelir.)PERİ – (Kaşları çatık bir halde gelir. Sinirli hali devam etmektedir. Ağlamış olduğunu vurgulamak için burnunu çeker.) Buyurun

Page 285: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – Siniriniz yatışmamış. Ağladınız mı siz? İç ses : Kıyamam size ben.PERİ – Evet, sayenizde. MÜDÜR – Abartma o kadar. Sen daha iyi departmanlara layıksın. MUHKİ ler atandıktan sonra isteğini değerlendireceğim, hatta uygulayacağım. (Yaklaşıp kucaklamaya çalışır.)PERİ – Dokunmayın bana.. İç Ses : Kıvama gelmiş, biraz daha zorlarsam bölümü kapacağım. Devam kızım.MÜDÜR – İç ses : Vay, dokundurtmuyor. Bak hele..Dua et Huri var, yoksa ben seni yola getirmesini bilirdim. Dedim ya MUHKİ ler atanınca bakacağım. Aslında söylediklerin bana da mantıklı geldi. Hatta sen bunu projelendir. Birlikte değerlendirelim. PERİ – İnanayım mı?MÜDÜR – İnan inan, müdür sözü sana. PERİ – İç ses : Müdür sözü nasıl oluyorsa. Müdür sözüne inanmıyorum, Erkek sözü ver.MÜDÜR – Haydaaaaaa….Tamam dedim ya.PERİ - O zaman ben gönül rahatlığıyla gidiyorum. İç Ses : Kazanan ben olacağım. MÜDÜR – Geçerken Arzu hanımı bana yollar mısın?PERİ - Tamam. (Çıkar, Arzu gelir.)ARZU – Buyurun Müdür bey. MÜDÜR - Arzu hanım, biliyorsunuz biz de sisteme uyduk. Müdürlüğü kurduk her zaman her yerde olduğu gibi görevleri sonradan uydurmaya çalışacağız. Yani anlayacağın işe adam değil, adama iş yaratmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla departmanların görevlerinin ne olacağını görevlendirdiğimiz arkadaşlara göre belirleyeceğiz. İç Ses : Uzun cümle kurdum inşallah anlamıştır. Sen entelsin ya, ben de entelce konuşayım dedim. Bir de anlattıklarımı bir de alt yazılı vermek durumunda kalmam umarım. Siz nasıl buldunuz bölümünüzü? İç Ses : Entel dantel hanım .ARZU – Departmanın adı ilginç. Henüz bilmiyorum neler yapabilirim. Ama çok entelektüel düşünceler

Page 286: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

gerektiğini düşünüyorum. İç ses: Niye sırıtır ki bu böyle. Gene aynştaynlaşıyor. Gözü fiziğimde. Siz ne iş verecekseniz?MÜDÜR - . Canlı performansınızı artırarak katkı sağlayacağınızı düşünüyorum. İç ses : mülakatta verdiğin cevaplar çok entel danteldi.ARZU - Canlı performans derken ? İç ses : Pisssss. MÜDÜR – Fikirsel sermayenizden işinize aktarma yapmanızı bekliyorum yani. İç ses : Aslında fiziksel sermayeni katsan daha iyi olacakta. Bu çetin ceviz ya. Buna başka yöntemle yaklaşmam lazım. Zor kadın, zoor. Ama olsun, vardır bir yolu.ARZU - Böyle yaparsanız sizi dinleyemeyeceğim ben.MÜDÜR – Ne yapıyorum ki?ARZU – Gözünüzü dikmişsiniz fiziğime. Tepeden tırnağa süzüp duruyorsunuz. Bakışlarınızla taciz ediyorsunuz beni.MÜDÜR – İç Ses : Güzel kadınsın ne yapayım. Hayır ya size öyle geliyordur.ARZU – Bana öyle gelmiyor, siz öyle geliyorsunuz. Bakın bana kadın olarak değil, bir insan olarak yaklaşırsanız çok daha iyi anlaşırız. Beni dişiliğimle değil, kişiliğimle algılayın lutfen. İç Ses : Umarım tepkimi dikkate alır. MÜDÜR – Neler söylüyorsunuz siz. İç ses : Bu ne ya, aman dikkatli olayım.ARZU – Siz bal gibi anladınız ne demek istediğimi. Milletin gözünden kaçmıyor zaten yaptıklarınız. Ama beni malzeme yapmayın.MÜDÜR – Ne yapıyormuşum ki. İç ses : Nerde açık verdim acaba?ARZU - Siz daha iyi bilirsiniz ne yaptığınızı. İnanın rahatsızlık verdiğiniz an sizi kameraya alırım, selfie çekerim yazılı, görsel ve sosyal medyada meşhur ederim. İç ses : Yutkunmaya başladı, pis zampara. Her kuşun eti yenmez bilesin. Yüksek yerlerde adamlarımız var, süründürürüm sizi.

Page 287: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – Vay, tehdit ha. söyle hele bakayım, sen kimlerdensin, Tellioğullarından mısın Seferoğullarından mısın? Kimin Tosun paşasısın?ARZU – Ben dalga geçmiyorum, oldukça ciddiyim.MÜDÜR – Tehditlerini cid’tiye alıyorum. İç ses : Kadına bak ya. Allah Allah..Papuç mu bırakırım ben sana, Yakarım valla. (Telefonu çalar.)ARZU - İyi günler müdür bey. İç Ses : Başınıza çorap örmek için dinlenmem lazım.MÜDÜR - (Eliyle çık işareti yapar.) İç Ses : Bunu saymam oturmaya da beklerim.(Arzu, odasından çıkar, ama sahneden ayrılmaz. Müdür telefonla konuşmaya başlar. Arzu kulak kabartır.) Alooo… Karadutum, Çatal karam…… Bitti sayılır benim işim…..Hıııı….Hııııııı….Aklımı başımdan alman yetiyor, bir de süslenirsen kalpten gitmem umarım….Tamam, kuaförden alırım seni ben. İç Ses : Özledim seni, yüzüne bakmayı, gülüşünü seyretmeyi, ellerinden tutmayı, baygın baygın bakmayı, sana sarılıp öpmeyi. Gazozuna hap koymayı, özledim işte. (Hızlıca odasından çıkar, Arzu ile kısa bir süreliğine göz göze gelir.) Konuşmamı mı dinledi bu acaba? Neyse şimdi acelem var bunla uğraşamayacağım. (Sahneyi terk eder.)ARZU – (Hem iç sesiyle hem dış sesiyle kendi kendine konuşur.) İç ses : İş istiyordun, İşe girdin işte, Evet, sonunda bir iş buldum. İyi hoş da ben rahat değilim. Keşke gördüklerim, duyduklarım, şu insanlar bir rüya ya da bir tiyatro oyunun parçası olsa, oyun bitse perde kapansa ve ohhhh neyse ki gerçek değilmiş desem. İç Ses: Sen kendini o insanlardan ayrı mı tutuyorsun? İşe girene kadar az mı kapılar aşındırdın? Bir sürü insana yalakalık yapmaya çalışmadın mı? Diğerleri işe alınmasın, ben alınayım demedin mi? Annenin bulduğu torpilin işe yaraması için dua etmedin mi? Bırak şimdi bu vicdan oyunlarını. Şantaj, evet şantaj yapmayı bile düşünmüyor musun? (Sevinç sahnenin arkasından gelir, Arzu’nun kendi kendine konuştuğunu görünce, gidip

Page 288: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

diğerlerini toplayıp sessizce sahneye gelip Arzu’yu dinlerler. Arzu onların geldiğini görmez. Konuşmasını sürdürür.)ARZU - Allah belanı versin senin iç sesim. Hep senin yüzünden işte, senin… Aklıma fikrime dolanıp duruyorsun. Saf, salak, geri zekalı diyorsun sürekli konuşarak. İç Ses: Bırak şimdi güldürme beni, herkes, sen de dahil, işine geldiği kadar iyidir, adaletlidir, dürüsttür, ahlak sahibidir. Geçen gazetede okumuştun ya, bir ilçede küçücük bir kız çocuğuna ilçenin ileri gelenleri sistematik olarak tecavüz ediyorlardı hani. Sonra en yaşlılarından biri "Kızım ramazanda dükkana gel seni tepeden tırnağa, giydireyim, senin yaşında torunlarım var" diyerek günah defterindeki sayılardan birine çizik atıyordu. Toplumun iki yüzlü ahlak anlayışı, kendini çok da suçlama insanların geneli böyledir merak etme. Evet, o gazete haberini hatırlıyorum. Ama sen şimdi konuyu nereye bağlayacaksın? İç Ses : Örneğin sana deseler ki; maaşını asgari ücretten 10 katı daha fazla vereceğiz, makamını yükselteceğiz, bilmem ne işlerine en büyük makam sen olacaksın, lakin öyle kolay değil. Olana bitene, suya sabuna dokunmayacaksın önüne gelene imzanı atacak, en tepeden baskı geldiğinde kademeli olarak sen de kendi personeline baskı yapacak, güzel hediyelere teşekkür edeceksin deseler ha ne dersin? Ha ha haa bak hemen düşünmeye başladın bile. Düşünsene yaaa, bugüne kadar hep sıkıntı çektin, bundan sonra hepsi geride kalacak, rüyanda göremeyeceğin kadar lüks bir hayatın olacak istemez misin ? İstemem deyiver de yüzüne tüküreyim senin, bir de yalancı diyeyim. İstemiyorum, ama bir an düşünmedim değil, yani kendimi oralarda bi görür gibi oldum. Ya bi de makam eşittir insanlıktan çıkmak mı, iyi kalınamaz mı? Şartlar mı insanı, insan mı şartları oluşturur? İstemiyorum. Elimde kalan insanlığımı kaybetmeyeceğim. Kendimden başlayacağım arınmaya ve insan olmaya, insan kalmaya. İç Ses: Müdürle de takıştın ne olacak.

Page 289: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

İyi yaptım, hiç eleştirmeyelim kimseyi öyle mi? İyice azsınlar tepemize çıksınlar. İç Ses: Valla bilmem artık göreceğiz. Neyse ben biraz çalışayım proje falan hazırlayayım. Madem Entel İşleri sorumlusuyum, bari atılana kadar ne yapabilirim onu düşüneyim. İç Ses : Tiyatro günleri yapmalı, bak ne güzel fikir, şebelek müdür kabul ederse neden olmasın?SAFİYE – Kız anam bu kafayı yemiş, aaaaa..NEŞE – İç Ses : Kafayı abuk subuk bilgilerle doldurursan olacağı bu. Arzu, kız iyi misin?ARZU – (Hepsine tek tek bakar,) Siz ne ara geldiniz buraya?UMUT – Çok dalmışsınız, bizi bile fark etmemişsiniz. Hayrola, canınızı sıkan bir şey mi oldu? İç Ses : Kesim müdürle takıştı.SEVİNÇ – İç Ses : Müdür asılmıştır, bunun da ağırına gitmiştir. İlk günden böyle olduysa birkaç güne huniyi geçirir kafaya. Ne oldu Arzu?ARZU – Offff.. Ya ben nereye gelmişim, bu nasıl yönetici? Müdürün bu iştikşafi dediği nedir oynaşmak demek midir? Tartıştık biraz. Telefon geldi çıktı. Kulak kabarttım Huri ile buluşacak. SEVİNÇ - İç ses : böyle yapmayaydın iyiydi. Bırak müdürü kiminle oynaşmak istiyorsa oynaşsın. SAFİYE – Arzu, kim kime tecavüz etmiş kız? ARZU – Tecavüz gazete haberi idi. Bir çok kocaman erkek küçük bir kıza uzun süre cinsel istismarda bulunmuştu. Sizin eve gazete girmiyor mu? Okumuyor musunuz?SAFİYE – Giriyor da, okunmak için değil. SEVİNÇ - Sofra bezi, mutfak rafı örtüsü, sinek öldürmede, baca tıkamasında, cam silmede, eşya sarmada mı kullanıyorsun Safiye? SAFİYE – Evet, hatta tırnak keserken, ayakkabı boyarken, hamsi unlarken, cam silerken, pilav pişirirken, badana yaparken, soba tutuştururken de kullanırım. NEŞE – Yelpaze yapmıyor musun?

Page 290: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

SAFİYE – Yapmam mı, bazen külah yaptığım bile olmuştur. UMUT – Tekel bayiinden bira rakı alırken de gazeteye sarılır. SEVİNÇ – Ben dolapların ayakları oynamasın diye katlayıp altına koymada kullandım.UMUT – Tribün koltuğu vazifesi de görür. MESUT – (Elinde gazete ortasına delik açıp okuyormuş gibi yaparak sahneye girer.) Gazetenin bu amaçla kullanıldığına da rastlanır. (Hep birlikte gülerler.) Ne oluyor burada hayırdır, niye toplanmışsınız? İç Ses : Kesin bir eylem hazırlığı içindedirler. Siz de mi istikşafi yapıyorsunuz?ARZU – İstikşafi yönetsel bir eylemdir. Biz ne anlarız. MESUT – Hımmm, anlaşıldı. Sıkıntı nedir arkadaşlar? (Mutlu ile Bahtiyar da gelir.)BAHTİYAR – Hayırdır arkadaşlar, kongre mi yapıyorsunuz?MUTLU – Tanışma faslı bitmiş kaynaşma faslı başlamış gibi.MESUT – Arzu hanım sorun yaşamış Mutlu bey.MUTLU – İlk benim haberim olması gerekmiyor muydu? ARZU – Arkadaşlar üstüne geldi Mutlu bey, ben kimseyle bir şey paylaşmadım.BAHTİYAR – Kim kimle sorun yaşamış ya? İç ses : Neler oluyor ya, dün bir bugun iki.SEVİNÇ – Müdür beyle tartışmış Arzu hanım. SAFİYE – İstikşafi yapamamışlar. Hah ha ha.ARZU – Safiyeeeee…SAFİYE – Neeee…NEŞE – Safiye senin annenle baban akraba mı?SAFİYE – Sen bana laf mı sokuyorsun şişko?NEŞE – Ben şişko değilim. Ağzını yırtarım senin, çirkef karı. Ben balık etliyim bir kere, tamam mı?SEVİNÇ – İç Ses : Aha film başladı. UMUT – (Sevinç’in kulağına fısıldar.) Neşe Safiye’yi yer.

Page 291: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

NEŞE – Etliyim, butluyum, mutluyum. Var mı ötesi?BAHTİYAR – Bir dirhem et bin ayıbı örter demişler.NEŞE – Çok şükür örtülecek bir ayıbım yok Bahtiyar bey.MESUT – Kilolu olmanın avantajları var Neşe hanım, aldırmayın. Mesela kilolu olanlar kırılmaz, esner (Hep birlikte gülerler.)NEŞE – Siz kendinize bakın Mesut bey, itibar, Türk kası diye şirinleştirmeye çalıştığınız sizden önde giden göbeklerinizi düşünün. SAFİYE – Maşallah dil pabuç kadar.SEVİNÇ – Öyle ölü tahtası gibi gezmenin de ne anlamı var kiNEŞE – Değil mi kız..Yiyelim güzelleşelim.BAHTİYAR - Biz zaten ince belli bardaktan içmeyiz tavşan kanını, ille de su bardağı olacak ortası enli.NEŞE – İç Ses : Ay bu adam da taktı bana. MUTLU - Sözün Özü : Az yer isen hekimle, düz der isen hakimle işin olmaz. İç Ses : Böylece sosyal mesajı da verdik. (Neşe çantasından bir çikolata çıkarıp yemeğe başlar.)SAFİYE – Az ye balık, balinaya döneceksin. Bak Peri’ye Deniz kızı gibi.NEŞE – Ben denizkızı olmayı değil, balina olmayı tercih ederim. Bir kere balinaları arkadaşları asla yalnız bırakmazlar, yunuslar, deniz aslanları, meraklı insanlar.. Dünyada herkesin sevdiği, koruduğu ve hayran kaldığı şahane hayvanlardır. Denizde yüzer, oynarlar. Aktif bir cinsel yaşamları vardır, hamile kalır, sevimli bebek balinalar doğururlar. Ya Denizkızı? Bir kere denizkızı diye bir şey yoktur. Var olsalardı da kimlik karmaşası sebebiyle psikolog kapılarında sıra oluştururlardı. Balık mısın? İnsan mı? Cinsel hayatları yoktur. Yanlarına yaklaşan erkekleri öldürüyorlar, nasıl olabilir ki? Hem, iyice bir bakın, gerekli donanım nerede?? E, sonuç olarak çocukları da olmaz. Zaten balık kokan bir kadını kim ister ki? Sonuç? Ben balina olmayı tercih ederim. Herkes sadece

Page 292: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

zayıf insanların güzel olduğunu savunuyor ama ben çocuklarımla dondurma yemeyi, beni heyecanlandıran adamla güzel bir akşam yemeğinde sohbet etmeyi, arkadaşlarımla çikolata paylaşmayı çok seviyorum. Zamanla kilo alıyoruz; çünkü, kafamıza o kadar çok bilgi yüklüyoruz ki yer kalmıyor ve bedenimizin diğer bölümlerine yerleşmeye başlıyor. Yani, biz kilolu değiliz, inanılmaz kültürlü, eğitimli ve mutluyuz. Aynaya bakıp da kalçamı gördüğümde, şunu düşünüyorum: Allah’ım ne kadar da akıllıyım!”ARZU – İç ses : Amma kapak oldu, SEVİNÇ – İç Ses : Karı dil otu yemiş, vay be.UMUT – İç ses : Sahi ya, hep deniz kızı düşü kurarız, ama balık kokacağını hiç düşünmeyiz.BAHTİYAR - Bence marifet kadını kusurlarıyla değil, kısırlarıyla sevmekte... Bol acılı, limonu da sıktın mı üstüne, oooh..ARZU – İç Ses : Şimdi bu da laf konuştum diyecek. NEŞE – Zayıflara barbi bebek derler ama, balık etliler de harbi bebektir. MESUT - Bir araştırma, kilo vermenin en kolay yolunun soğukta titremek olduğunu ortaya koymuşmuş. Bu espri değil gerçek. Hadi Mutlu bey, Bahtiyar bey, biz titremeye çıkalım. (Çıkarlar.)NEŞE – Hem müdürüm bile beğendi beni. O da balık etlilerden hoşlanıyormuş.ARZU – Neeee, sana da mı kur yaptı?NEŞE – Bana da mı derken? Başka kime?ARZU – Bana. Huri ile de yemeğe çıktı. SAFİYE – Benden de pil aldığını söyledi.SEVİNÇ – İç Ses : Müdürlük değil, harem kuracak, ne buluyorlarsa adam da, kadınlar da hep gaza geliyor. PERİ – İç Ses : Vay hınzır vay. Ay yeter yaaaaa, sıkıldım topluma hiç bir şey katmayan dizilere benzeyen abuk subuk tartışmalarınızdan konuşmalarınızdan. Duygularımın sömürülmesinden, dediğim dedik diyen, kargadan başka kuş tanımayanlardan, basiretsiz niteliksiz kişiler tarafından

Page 293: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yönetilmekten sıkıldım. (Homurdanmalar, kendi kendine konuşmalardan sonra devreye girer.) Arkadaşlar böyle müdürlük olur mu, böyle yöneticilik olur mu? Sizden de ispiyonculuk yapmanızı istedi değil mi? (Bir birlerinin yüzüne bakarlar.)SEVİNÇ – İç Ses : Herkese aynı şeyi söylemiş hınzır. Kendine yakın hissettiğini de söylemiştir sanırım hepinize.NEŞE – Eveeet.SAFİYE – Bana özel departman açacak. İyi adamdır ya, hemen kötü düşünmeyin.PERİ – Ya bir sus Safiye Allah aşkına. Bu müdür bozmasına dersini vermeyelim mi? (Hep birlikte): Vereliiiiim, ama nasıl? UMUT – İç Ses : Ulan iyi ki kadın değilim ya. Maazallah.PERİ - Biz de bir birimiz hakkında iyi şeyler söyleyelim. Bir birimizin açığını ele vermeyelim. Arkadaşlar şimdi bir plan uygulayacağız. Bu planda özellikle bayan arkadaşlardan olağanüstü bir performans göstermeleri gerekiyor. Müdürün size kur yapmasını sağlayın. Artık kaşınızı mı oynatırsınız, gözünüzü mü oynatırsınız, başka yerlerinizi mi oynatırsınız bilemem. Gerçi azcık cilvelenmek bile yetecektir ya. Bunu da Huri’ye anlatalım. Hakkından gelir müdürün. Rezillik çıkar ve bundan kurtuluruz.ARZU - Peri senin asıl derdin ne? SEVİNÇ : İç Ses : Bir çıkarı var bunun. Müdüre yem olarak atıyor bizi? NEŞE - İç ses : Kesin Huri’nin yerinde gözü var. Yoksa doktoru boşayıp bunu mu alacak?PERİ – Bu yalancı, ırz düşmanından kurtulacağız. Hepimizin lehine değil mi?SEVİNÇ - İç Ses: Hele bunların işine bak ya. Kaş göz oynatıp müdürü ayartacakmışız. Ben hayatta yapmam öyle bir şey. ele dümdük yüzüne söylerim ne yaptığını. Cilve milve benim işim değil.

Page 294: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ARZU – Ben tepkimi ve tavrımı koydum. Siz de öyle yapın. Öyle alavereli dalavereli işlere bulaşmayın. İç Ses : Git kendin yap Peri hanım.NEŞE – İç Ses : Ben rekabeti severim. Huri’yle de Peri’yle de baş edebilirim. Ben balık etliyim, balinayım, balık kokan deniz kızı değilim.UMUT - İç Ses: Adam da ballı mıdır nedir? nerde güzel kadın var etrafında toplanıyorlar. Arkadaşlar ben çıkayım, siz kız kıza konuşun. (Umut çıkar.)ARZU - Mağdur edebiyatı yapılmasından, taahhütte bulunurken bile kendine pay çıkaran şeytani düşüncelerden sıkıldım. PERİ – İyi ya, siz bilirsiniz. Ben bakarım icabına. İç Ses : Bunlara güvenilir mi ya. Beni müdüre bile ispiyonlarlar şimdi bunlar. UMUT - (Umut hızlıca sahneye gelir.) Arkadaşlar, Huri geliyor. (Hepsi susar, Huri sahneye gelir, kolunu dirseğinden kırıp parmağındaki yüzüğü gösterircesine havalı ve cilveli bir şekilde geçip yerine oturur. Diğerleri Huri’yi izler.)HURİ – Ne oldu, ne bakıyorsunuz? İç Ses : Çatlayın, patlayın. Kıskançlıktan geberecekler.PERİ – Nerdeydin kız? Kostüm de değiştirmişsin? HURİ – Sana ne? Anam mısın babam mısın, hesap mı vereceğim sana. İç Ses : Ay delirdi karı valla ha ha ha.SEVİNÇ – İç Ses : Hesabı müdür ödemiştir, senin vermene gerek yok. SAFİYE – Yüzüğün de çok şıkmış Huri?HURİ – İlk maaşımdan yüzük alacağım diye aht etmiştim kendime. İç Ses : Fark etmesen şaşardım.NEŞE – İç Ses : Ay ben o yüzüğü müdürün masasında görmüştüm. Vay hınzır vay. Demek hediye vermiş Huri’ye.ARZU – İç Ses : Aman benden uzak, Allaha yakın olsunlar. Kim kimle fingidiyorsa fingirdesin. UMUT – İç Ses : Sevinç yerinden oynatıldı diye müdüre gıcık, Safiye çöpçülüğe layık görüldüğü için müdüre gıcık, neşe Arzu kendisine asıldığı için müdüre

Page 295: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

gıcık. Mutlu pek sinsi, Bahtiyar memnun görünüyor ama içten içe yiyor kendini, Mesut zaten fırsatını bulsa bir kaşık su da boğacak müdürü. Peri büyük oynuyor, Neşe’nin amacı ne çözemedim. Hiç hayra alamet şeyler olmayacak. Birisi bir darbe yapacak ama hangisi? İyi de ben bu durumda kimden yana olayım, ya da kimden yana görüneyim. (Müdür sahneye gelir.)MÜDÜR – Toplantım uzadı. (Huri’ye döner.) Arayan soran var mı Huri Hanım? İç Ses : Anlamasınlar birlikte olduğumuzu. (Çaktırmadan Huri’ye göz kırpar.)HURİ – Arayan soran yok efendim. İç Ses : Gönlüm hep seni arıyor, neredesin seeen..SEVİNÇ – İç ses : Arayan soran var mıymış, Bak hele bak, nasıl da ayak yapıyor. ARZU – İç ses : Sevsinler yalanını.NEŞE – İç Ses : O yüzükte gözüm kaldı ya. UMUT – İç Ses : Rengi de kıpkırmızı. Alkol de almış bu. (Biraz müdüre yaklaşır.) Evet ya kokuyor. Aaaa, Huri’den de aynı koku geliyor. MÜDÜR – Ne oldu Umut bey, bir şey mi söyleyecektin?UMUT – Sizi biraz yorgun ve gergin gördüm. Çalışanların motivasyonu öncelikle sizden başlıyor. Rol model sizsiniz, daha sonra bizler. Disiplin, disiplin, disiplin İç Ses : Ve en sonra dolgun ücret. Kadınlara asılmaktan vakit bulabilse otorite sağlayacakta, nerdeeeee. Bundan ne köy olur ne kasaba...MÜDÜR - Evet Umut bey, motivasyon çok önemli. Hatta o kadar önemli ki, önemini anlatmaya kelimeler yetmez. Motivasyonsuz bir ortam önemini yitirir. İç Ses : Ne dedim lan ben? Fazla konuşup sarhoşluğumu ele vermeyeyim en iyisi. Hadi neyse siz işinize bakın. Huri hanım biraz gelir misin? (Odasına geçer, ardından Huri girer. Sevinç kulağını kapıya dayayıp içeriyi dinler.) Ne çeviriyor bunlar, niye toplanmışlar?HURİ – Ben geldiğimde buradalardı. Bana da tiner çekmiş gençler gibi bakıyorlardı. Ama gözlerini

Page 296: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yüzükten alamadılar, çatladılar kıskançlıktan. Bir kez daha teşekkür ederim, bu güzel hediye için.MÜDÜR – Sana az bile, çatal karam. Benim için süslenmişsin, benim için hazırlanmışsın. Ben dışarı düşünmüştüm, ama beni evinde ağırlaman sürpriz oldu. Pul koleksiyonun da çok güzelmiş, çoooook.HURİ – Yaaaaa, utandırma beni.MÜDÜR – Şiirlerim nasıldı ama?HURİ - Çoook güzeldi, çokkk. İç Ses; Yaaaa bu şiir yazmaya başlamadan bıraksa nasıl söylesem ki. MÜDÜR - Ben sana gene yazarım. Sen beni şair edeceksin valla bu gidişle. Şiir olup şair yazacağım, aman şair olup şiir yazacağım. İç Ses : Nerde ben de o yetenek. Ben ancak çalarım, yazanın adını siler kendi adımı yazar kakalarım.HURİ – İç Ses ; Keşke kafasını bunlara bu kadar yormasa, nasıl desem iğrenç olmuş diye. Oyyy kıyamam, sen vaktini harcama bunlara boş ver. Sen şiirsiz de hoşsun.MÜDÜR - İç Ses : Suratını buruşturdu, beğenmedi , ama nezaketi de elden bırakmıyor. Aşkım benim ya, teşekkür ederim. Beğenmediğin halde sırf beni üzmemek için beğendiğini söylüyorsun. SEVİNÇ – (Kısık sesle) Aşkım ne yav. Dün bir bugün iki. (Diğerleri de kapıya yaklaşır, herkes kulak kabartır.)MÜDÜR - Dur bir fıkra anlatayım. Azıcık tebessüm edelim.HURİ – Anlat hadi. MÜDÜR - Küçük bir köyde yaşayan baba oğul büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş. “Bu ne baba?” diye sormuş oğlan. Hayatında hiç asansör görmemiş olan Baba; “Bilemiyorum oğul” demiş. Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı

Page 297: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış. Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik güzel mi güzel bir kadın dışarı çıkmış. “Oğlum” demiş adam sevinç içerisinde, “Koş, koş anneni getir."HURİ – (Kahkaha atarak) Ben de bineyim mi o asansöre?MÜDÜR – Yoksa sen o asansöre binip mi geldin? (Güler.) Neyse aşkım şüpheleri üzerimize çekmeyelim. Meraklılar basar valla bizi sonra. Sonra kaldığımız yerden devam ederiz. Daha çayına hap koyacağım. Gerçi hapa gerek kalmadı ama racon gereği onu da yaparım. Felekte gece çok, birinin çalınması felekte eksiklik yaratmaz.(Mutlu Mesut ve Bahtiyar sahneye gelir.)MUTLU – Arkadaşlar ne oluyor burada? Hala yerinize geçmemişsiniz?SEVİNÇ – (Eliyle sus işareti yapar ve kısık sesle konuşur.) Müdürle Huri istikşafi yapıyor.(Onlar da kapıya yaklaşıp kulak kabartırlar.)HURİ – Ben çıkayım.MÜDÜR – Dur seni bir öpeyim de, sonra çık. (Yaklaşırlar, ellerinden tutup, yanağından öper.) Çok tatlısın sen ya.HURİ – Hııııı. Öyle miyim gerçekten?MÜDÜR – Eveet.(Huri çıkarken, ardından bir dörtlük söyler.)Sevmesini bilmiyorsa,Bülbül güle zarar verir.Leylayı sevmezse eğerMecnun çöle zarar verir

BAHTİYAR – Arkadaşlar bana da ilham geldi. Aşık sazdan anlamazsaMızrap tele zarar verir

Page 298: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Yüzmesine bilmiyorsaÖrdek göle zarar verir

(Bu dörtlük dışarıdan duyulur. Bahtiyar’in sesini duyan Huri odadan çıkmaz ve müdürü işaretle yanına çağırıp gelen sesleri dinlemesini sağlar.)

PERİ – Bana da ilham geldi. Çirkine alışık olanEn güzele zarar verirHalden anlamayan müdürPersonele zarar verir

ARZU – Ne tesadüf, bana da geldi ilham.Belirsizse ne idüğü Başa getirir hödüğü Ofsayta çalmaz düdüğü Hakem gole zarar verir.

SAFİYE – Benim neyim eksik.Çizikse tavada teflon Kumanda kılıfı naylon Şarjda kalmasın telefon Sonra pile zarar verir.

UMUT – Ben de varım.Başkan verirse komutuGider deve ve hamudu Tüketir isek umudu Düş hayale zarar verir.

MESUT – Ben de katılayım ya.Yapıyorum size çağrı Girmesin kafaya ağrı Eğri çizilirse doğru Düz cetvele zarar verir.

NEŞE – Bana gelemez mi ilham…

Page 299: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

Ayrı oynar başı kıçıDürüstlere yükler suçuUygun değil ise saçı Peruk kele zarar verir.

SEVİNÇ – Ben de deneyeyim bari.Tattırdılar her acıyı Unuttuk kardeş bacıyı Tutturamaz isen açıyı Çap pergele zarar verir.

MUTLU – Ben de bağlayayım bari.Verdik bolca sosyal mesajBu da onlardan bir pasaj Bir kez bozulursa imaj Ateş küle zarar verir.

MÜDÜR – (Odadan çıkar.) Siz kapı mı dinliyorsunuz? PERİ - Oooo Sayın Müdürüm bakıyorum işler tıkırında... Mutlu olmanın yolunu bulmuşsunuz.MÜDÜR - Biz de Huri hanımla istikşafi yapıyorduk. BAHTİYAR - Mercimek fırına böyle veriliyor demek ki?MESUT - Acaba kim kime daha çok mutluluk veriyor bu müdürlükte. Mutluluk dağıtılırken acaba eşit ve adaletli davranılıyor mu?MÜDÜR - Iıııı, gak guk kem küm. İç Ses: Çokta umurumdaydı ya, bana ne ya, ben mutlu olayım yeter. Yeter ya, çenevizyonunuzun sesini kısıp işinize bakın. (Bu konuşmalar gerçekleşirken müfettiş gelir, Huri ile göz göze gelir ve konuşmaya başlar.) Müdür Abidin Dingo hanginizsiniz? (Herkes pür dikkat kesilir.) MÜDÜR – Benim, ne vardı? MÜFETTİŞ - Ben mutluluk müfettişiyim. (Müdür şaşkındır.) Müdür, hakkında şikayetler var. Önüne gelene tacizde bulunup, mobbing uyguluyormuşsun. Seni soruşturmaya geldim. (Müfettiş kimliğini gösterir.)

Page 300: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR – İç Ses : Lazrail Yaman, Mutluluk Müfettişi. Yalan...İftira... Bu bana kurulmuş bir komplodur. Kimseye tacizde bulunmadım. İç Ses : Ayşe’nin başına yemin ederim ki, kimseye ilişmedim. Eğer yalanım varsa Fatma’nın yüzüne hasret kalayım, Hayriye’nin sesini duymak, Nuriye’nin yüzünü görmek, Huriye’nin elini tutmak, Emine’ye sarılmak nasip olmasın…. Ben işin gırgırındayım ama durum ciddi görünüyor. Kim şikayet etmiş beni?MÜFETTİŞ – Siz daha iyi bilirsiniz.MÜDÜR – (Teker teker isimlerini saydığı kişilerin yüzüne bakar.Müdürün göz göze geldiği kişi haince sırıtır.) İç Ses : Mesut, yerimde gözü vardı, müdür bile demiyordu bana, kesin bu şikayet etmiştir….Mutlu hemşerimdir ya, bana böyle bir şey yapmaz…Bahtiyar, yapabilir. En dandik departmanları ona bağladım diye…Yok yok, kesin bu Arzu’nun işidir. Selfie kamera deyip her tür medyada rezil edeceğini söylemişti…. Peri de olabilir ya.. Neşe, Neşe yapmaz…Sevinç, olabilir, saman altından su yürütmüş olabilir. Hakkımda her şeyi biliyor..Umut da yapmaz, o işini düşünür sadece…Safiye, salak zaten…. Huri olabilir mi? Olabilir tabi ki, gelir gelmez, aşka meşke girdi. Birilerinin tetikçisi olabilir. Kameraya da almışsa yandım… Söylesenize hele kimmiş bu, şikayet dilekçesini görebilir miyim?MÜFETTİŞ - Hayatında bir kere dürüst davranmaya çalış, her şeyi itiraf et. Belki iyi hal indiriminden yararlanırsın. Yaptıklarının hepsi gizli kameraya alınmıştır.MÜDÜR – Montajdır.MÜFETTİŞ - Montaj falan değilMÜDÜR – Şantajdır.MÜFETTİŞ - İstersen avukatını çağır. (Safiye’ye döner.) Getir bakalım kamera kayıtlarını. Safiye cep telefonunu açar, yüklediği kamera kayıtlarını müfettiş ve müdüre izletir. Herkes şaşırmıştır.)(HEP BİR AĞIZDAN) – Aaaaaaa, Safiyeeeeee……

Page 301: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜFETTİŞ - Bunlara ne diyeceksin müdür? İç Ses : Yaktım çıranı şimdi. Dingo’nun ahırına çevirmişsin burayı. MÜDÜR – Nasıl yapmışsın sen bunu. SAFİYE – (Huri’nin parmağından yüzüğü çekip alır.) Bak bu gizli kameradır. (Herkes bir kez daha şaşırmıştır.) Benimle hep alay ettiler, dalga geçtiler Müfettiş bey. (HEP BİR AĞIZDAN) – Aaaaaa, Safiyeeeeee.. Saymadığın taş baş yarar.MÜDÜR - Taciz de bulunmuyorum. Ben arkadaşlarıma sevgimi dokunarak göstermeyi seviyorum. İç Ses : Keşke kalçalarına dokunmasaymışım ya. Huri ile de her şey çok açık ya. Kıvıracak yanı yok hiç. MÜFETTİŞ - Mahrem bölgeye dokunarak mı sevginizi gösteriyorsunuz? MÜDÜR - Elim çarpmıştır, kastım yoktu. İç ses : E bir yerden başlamak gerekiyordu ne yapayım. Müfettiş bey, bu olayı örtbas edelim, birimin imajı sarsılmasın, adı lekelenmesin. İsterseniz bunu ibadetimiz, yaparken konuşalım. Huri hanım, merkezdeki caminin imamını ara rezervasyon yaptır. İç Ses : Oraya kalburüstüler gelir. Hem karton serip kaldırımda namaz kılmak zorunda kalmayalım MÜFETTİŞ – Yeter bu kadar kepazelik, iki yüzlülük. Birimin imajı yanlışları, çirkinlikleri, pislikleri örtbas etmekle değil, çürük elmaları, yanlış insanları ayıklamakla, şeffaflıkla düzelir. Soruşturmanın selameti için seni görevden uzaklaştırıyorum Abidin Dingo. Atın bunu dışarı, ama fazla uzaklaşmasın. (Müdürün bir koluna Mesut bir koluna mutlu girer ve yukarı kaldırarak dışarı çıkarırlar.)MÜDÜR - Ulan Mutlu, Mesut neyse de, onun yerimde gözü vardı, ama ben sana güvenmiştim, o yüzden en baba departmanları sırf hemşerimsin diye sana bağlamıştım. Karşılığı bu mu olmalıydı. Dost kazığı diye buna denir.

Page 302: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUTLU - Yanlışlarına göz yummam bile senin hayrınaydı, ama sen bunu anlamadın ki. MESUT - O makam benim hakkımdı. Hakkımı yedin. İç Ses : Hemşericilik oynadığını da söyleyeceğim müfettişe.. Yaşasın koltuk benimdir artık. HURİ – (Hızlıca yerinden kalkıp, ayakkabısını çıkarıp müdüre vurur.) Alçak adam, beni evlenme vaadiyle kandırdın. Genç kızlık duygularımla oynadın. MÜDÜR – Ben sana evlenelim demedim ki, eğlenelim dedim. Hem ben evliyim.HURİ – Neden söylemedin madem evli olduğunu, pis herif. MÜDÜR – Sormadın ki.. (Müdürü dışarı atıp gelirler. )SAFİYE – E kızım sen de rahat durmadın ki?HURİ – Etkilendim. İlk defa birinden etkilenmiştim. Siz hiç sevmediniz mi? Bu yüzden her istediğini kabul ettim. (Ağlamaya başlar.) Rezil etti, beni şerefsiz yalancı. SAFİYE – İç Ses : Hiç boş yere ağlayıp zırlama. Her şey ortada. MÜFETTİŞ - (Müdürü çıkardıktan sonra müdürün masasına oturur ve telefonla konuşur.) Alo...Ben mutluluk müfettişi Lazrail Yaman. Sayın etkili ve yetkili kişi ile görüşmek istiyorum....Efendim talimatınız yerine getirilmiş, operasyon başarıyla tamamlanmıştır. Müdürü görevden uzaklaştırdım... Şimdi diğer personelin ifadelerini alacağım.. Bu arada müdürlüğe kimi görevlendireyim, Müdür Yardımcılarından Mesut’u mu, Mutlu’yu mu, Bahtiyar’ı mı?.... Umut mu?.... Efendim Umut daha departman görevlisidir, yetkili bile değil, liyakata uymaz ki.... Peki efendim... (telefonu kapatır.) İç ses : Liyakatını yemişmiş. Her şeyin bir usulü var ya, bu kadar da olmaz ki.. Neymiş entrikaya bulaşmamışmış.. Neymiş kendisine yakınmış.. Neymiş, referansları iyiymiş....(kapıyı açıp sorar,) Umut hanginizsiniz?UMUT - Buyurun benim efendim. İç ses : Beni de mi görevden uzaklaştıracak ya, ben ne yaptım ya, şurada

Page 303: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

mutluluk yayabilmek için tek çaba gösteren bendim. Yeni de borçlanmıştım.MÜFETTİŞ - Sen gel hele içeri. (umut içeri girer) Biliyorsun müdürü görevden uzaklaştırdım, soruşturma bitinceye dek, mutluluk müdürlüğüne sen vekalet edeceksin. Şimdi bana sıra ile tüm çalışanları gönder, ifadelerini alacağım. (Umut sevinerek odadan çıkar.)UMUT - Evet arkadaşlar, müdür ben oldum. Şimdi herkes tek tek müfettiş beye ifade verecek, sıra ile girin. İç ses : Kendimi de müdürlüğe hiç hazırlamamıştım ya, Allahım yüzümü kara çıkarma.Allah yar ve yardımcım olsun. Amiiiin.(Mesut, Mutlu, Bahtiyar şoke olmuşlardır. Bir hışımla müfettişin yanına girerler.)MESUT - Nasıl yani ya, biz dururken, nasıl umut müdür olur? Nerde adalet, nerde liyakat? Umut daha kendi departmanını yönetemiyor, koskoca müdürlüğü nasıl yönetecek?MUTLU - Benim hakkımdı, en baba departmanlar bendeydi, en baş yetkili bendim.BAHTİYAR - Sesimizi çıkarmadık diye gene ezikleri oynuyoruz ya..MÜFETTİŞ - Kimi görevlendireceğimizi sizden öğrenecek değiliz. İdarenin takdiridir. Müdür hakkındaki şikayetlere yönelik ifadelerinizi verin çıkın. Çok konuşmayın, sizi de havuza alırım. İç Ses : Aslında haklılar ama, ne yapalım mecburen.... (İfade vermeler hızlı video oynatma şeklinde sürer. Mesut, Mutlu Bahtiyar sıra ile dudaklarını hızlı hızlı oynatır çıkarlar. Sonra diğer çalışanlar tek tek aynı şekilde müfettişin yanına girer dudaklarını oynatır çıkarlar. Müfettiş son olarak müdürü çağırttırır. Müdür iki büklüm bir halde yanına gelir.)MÜFETTİŞ - Neden böyle bir şey yaptın müdür? Yalan söylemeye, kıvırmaya kalkışma, tüm ifadeler yaptığın yanlışları ortaya koyuyor. Doğruları anlat, kurtul vicdan azabından, ben de bu çirkeflikleri hafifletmeye çalışayım.

Page 304: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR - Buranın adı ne?MÜFETTİŞ - Mutluluk Müdürlüğü.MÜDÜR - Ben de kendimi mutlu etmeye çalıştım.MÜFETTİŞ - Bu birim sen kendini mutlu edesin diye mi kuruldu? Çalışanları, hizmet alanları mutlu etmek üzere kurulmadı mı?MÜDÜR - Mutlu olmayan biri çevresine nasıl mutluluk verebilir ki? MÜFETTİŞ - Soruma soruyla karşılık verme.MÜDÜR - Bana yapacak bir şey bıraktılar mı ki başka? Her şey etkili ve yetkili kişinin istediği şekilde gerçekleşti. Ben de emir kuluydum. Kimle çalışacağımı bile ben belirmedim ki. Listeler geldi, ne çıkarma ne ekleme yapma yetkisi verilmedi ki. E böyle gelmiş ise böyle de gider. Ben mutluyum. Siz ne yaparsanız yapın, artık umurumda değil.MÜFETTİŞ - Kabul ediyorsun yani suçlamaları, öyle mi?MÜDÜR - Az bile söylemişler. Kendimi mutlu etmek için her şeyi yaparım. Varsın birilerine yanlış gelsin. Bana emir verenler kendilerini mutlu etmek çabası içinde değiller mi?MÜFETTİŞ - Ajitasyon yapıp, duygusala bağlamaya çalışma.MÜDÜR - Benim mutluluk hormonlarım böyle çalışıyor. Hormonlar ile mutluluk arasındaki bağ; sizin bildiğiniz mutluluk hormonu olan serotonin‘den daha fazla, komplike yada çözebilen için çok basit bir şey. Serotonin, endorfin, melatonin, dopamin ve adrenalin; bildiğiniz ve mutluluk hormonu dışında işlevleri olduğunu düşündüğünüz hormonlar. Ancak bu hormonlar, nedensiz bir şekilde mutluluk sebebi. Onları doğru ve etkin bir şekilde kullandığınız vakit; mutluluktan uçmak deyimini yaşayabilirsiniz. Tabi bunu söylerken; toplumun veya çevrenizin size yaptığı ya da engel olduğu durumları üstün körü geçiyorum.MÜFETTİŞ - Olayı tıbba dayayıp, kendine mücbir sebep yaratmaya çalışma müdür.

Page 305: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MÜDÜR - İç Ses : Yemedi bunu.. Yaptım işte, suçlamaları kabul ediyorum. Bitsin artık bu çileeee, çekemem bile bileee...(Müfettiş ifadeleri alır çıkar.)MÜDÜR - (Odadan çıkar ve diğerlerine hitaben konuşmaya başlar.) Evet mutluluk müdürlüğün pek sevgisiz ve mutsuz elemanları, allem kallem ettiniz, beni yerimden ettiniz. Ama unutmayın ki, samanlık yanarsa fareye de bir şey kalmaz. Şurada mutlu mesut bahtiyar geçinip gidecektik. Entrikalarınızla, bir birinizi satmalarınızla sanmayın ki sadece beni yerimden ettiniz. Sizin de yanınıza kalmayacak. Herkes layığını bulacaktır. Sen Mesut, gözümde yerin vardı, sen Mutlu, yakın görünüp arkamdan iş çeviriyordun, sen Bahtiyar, herkese yakın mavi boncuk dağıtıyordun, ne oldu? Astınız üstünüz oldu, mutlu musunuz şimdi? Siz hanımlar, her biriniz ayrı ayrı cilve yapıyordunuz, fark etmiyor muydum, benim makamımı gücümü kullanarak egolarınızı tatmin etme amacı içinde olduğunuzu.. İç Ses : Size haber getirenin sizden haber götüreceğini de öğrenmiş olduk. (O sırada perdeye gayriresmi gazete yansır. )

Page 306: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

(Herkes şaşırmıştır, şoke olmuştur. Aaaaa nidaları yükselir.) MÜDÜR - Aha buyurun. Beğendiniz mi yaptığınızı? Kişiyle uğraşayım derken birimi de hedef aldığınızı hesap edemediniz mi? (herkesin iç sesi dış sesine karışır ve yükselmeye başlar .) Eyvah eyvah eyvah...Mutlu olmayı da beceremedik, mutlu etmeyi de....MÜDÜR - Mutluluk nedir? Mutlu olmak nedir?(oyuncular her biri bir replik söyleyerek sahnenin önüne gelir, selam pozisyonuna geçerler.)UMUT - Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür. ARZU - Mutluluğun ne olduğunu öğrenmek istiyorsan bir çiçeğe, bir kuşa, bir çocuğa bak; onlar krallığın kusursuz resimleridir.NEŞE - Mutluluğun nelerden oluştuğunu aramayı sürdürdüğün sürece mutlu olamayacaksın. Yaşamın

Page 307: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

anlamını aramayı sürdürdüğün sürece hiç yaşayamayacaksın. BAHTİYAR - doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduğumuzu sandığımızdır. .SEVİNÇ - Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır. PERİ - Mutluluk iyi bir sağlık ve kötü bir hafızadır.MUTLU - Mutluluk, erdemin ödülü değil erdemin kendisidir. SAFİYE - Mutluluğun formülü, gerektiğinde önemsiz şeylerle meşgul olabilmektir. MESUT - İnsanı mutsuz eden olaylar değil, olaylar hakkındaki görüşleridir. HURİ - Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter. MÜDÜR - Hayatta mutlu olmak yalnız aranılan insanı bulmakla değil, aranılan insan olmakla mümkündür. (Sahne kısa süreliğine kararır. Aydınlandığında, müdür çoban kepeneğiyle bir köşede yatmakta ve sayıklamaktadır. Fondan sesler duyulur. )SES – Benim koyunlarım gelmedi…..BİR BAŞKA SES – Benimkiler de yok.MÜDÜR – (Sayıklamaya devam etmektedir.) Ben Mutluluk müdürüyüm. Mutluluk için, hatasını kabul etmeyeni affetme, her şeye kulp bulanı memnun etmeye çalışma, lafını dinlemeyene başka söz etme.DAHA BAŞKA SESLER – Aman mor koyunum da kayıp..(Bahtiyar, Mesut ve Mutlu başlarında köylü şapkası, pantolon paçalarını çorabın içine sokmuş bir halde sahneye gelirler.)MÜDÜR - Mutluluk için, yüzüne gülüp arkandan konuşanla muhabbet etme, kendinden başka bir şey düşünmeyene güvenmeMESUT – Ya muhtar, bu gene sayıklıyor. Kaç oldu, bu gidişle köyde koyun kalmayacak, hepsini kaybetti.

Page 308: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUTLU – Muhtar kaç defa söyledik, okumuş diplomalılardan çoban olmaz diye. Bak iki koyunu güdemiyor, müdürlük rüyası görüyor. MÜDÜR – Mutluluk için, elinden tutan insanı asla bırakma.BAHTİYAR – (Müdürü ayağıyla dürter.) Kalk lan Abidin? (İrkilerek kalkar.) Nerde lan koyunlar?MÜDÜR – Ne koyunu ya. Ben Mutluluk müdürüyüm. Mutluluk, iç sesimizle dış sesimizin aynı anda aynı cümleleri kurmasıdır. (Kaçar, Bahtiyar, Mesut ve Mutlu da arkasından bağırarak giderler.) Sen ne anlarsın mutluluğun resmini yapmaktan, Abidin Dingo?VE PERDE İNER.SON

YASAL UYARIBu oyunun yazılmasında hiç bir hayvana zarar verilmemiştir.

Page 309: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

YARIM KALAN BİR ŞEYLER 

RADYO TİYATROSU 

(Bir Aşk Öyküsü) 

ÖYKÜ : Oğuzkan BÖLÜKBAŞI 

RADYOYA UYARLAYAN: Rahim TAŞ 

BİRİNCİ BÖLÜM 

(Telefon çalar. Kemal Muhterem’i aramaktadır) EFEKT – (Telefon sesi) 

KEMAL – Alo, Muhterem….. MUHTEREM – Efendim Kemal KEMAL -Bu akşam kafaları çekelim mi, MUHTEREM -Niye sen pek içmiyordun? KEMAL -Anlatacaklarım var? ? MUHTEREM -Olur, nereye gidelim KEMAL -Salaş bir yer olsun 

ANLATAN - Merak etmeye başlamıştı Muhterem. Kemal yıllardır arkadaşıydı, hayata kendi doğruları ile bakan ve doğrularına göre hayatı yaşayan, tutarlı bir insandı. İçki içerek bir konuyu anlatma isteğine hiç rastlamamıştı o güne kadar, söylemek istediği bir şey varsa lafı dolandırmadan söylerdi. Çocukları ve karısı ile mutlu bir aile tablosu çiziyorlardı. Akşam olmuştu. Ankara'nın balıkçı lokantalarından

Page 310: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

birinde bir araya geldiler. Lokanta tıka basa doluydu, ekonomik kriz içki tüketimini artırmıştı.Yıllardır gittikleri bir yer olduğundan garsonlar kısa sürede köşede bir masa buldular. 

EFEKT – (Gürültülü bir mekan meyhane ortamına uygun ve sürekli değişen müzik, insan ve tabak çatal seslerinin birbirine karıştığı bir efekt fon olacaktır) 

MUSTAFA –(Yüksek sesle) Hoş geldiniz, Ne içeceksiniz abi? ANLATAN - Bu emektar Mustafa idi,bildiği halde biraz muhabbet ve Fenerbahçe konuşmak için aynı soruyu sorardı. MUHTEREM -Bu Fener bizi öldürecek Mustafa MUSTAFA -Sen korkma abi bu yıl da şampiyonuz MUHTEREM -Sen bize bir ufak aç, biraz da meze getir önden kavun, peynir, karides falan MUSTAFA -Tamam abi, güzel levrek var ayırtayım mı MUHTEREM -Boş ver levreği biz barbun yeriz, di mi Kemal? KEMAL -Bana fark etmez ANLATAN - Mustafa servis için ayrıldığında Kemal ikinci sigarasını yakıyordu MUHTEREM -Hayrola neyin var KEMAL -Nasıl söyleyeceğim bilemiyorum, birisi ile de bölüşmem lazım senden başkası ile de konuşamam bu konuyu MUHTEREM -Sağlık sorunu mu KEMAL -Yok be oğlum MUHTEREM -Kemal KEMAL -Ne var 

Page 311: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUHTEREM -Sen aşık mısın KEMAL -Nereden anladın MUHTEREM -Bizim yaşımızda sağlık sorunun yoksa gönül sorunun vardır KEMAL - Öyle gibi bir şey MUHTEREM -Fahriye? mi KEMAL -Evet nasıl anladın MUHTEREM -Biz bu dünyada kıç gezdirmedik oğlum, o gün anlamıştım KEMAL - Hımmm MUHTEREM -Onun tepkisi ne KEMAL -Olumlu MUHTEREM -Ne zamandır KEMAL -İki yıl oldu MUHTEREM -Neeeeee KEMAL -İki yıl ANLATAN - Mustafa rakıyı getirdi bardaklara koydu, yanında kavun, peynir, karides güveç MUHTEREM -Buz ver biraz Mustafa MUSTAFA -Hemen abi ANLATAN - Buzlar tepeleme bardaklara kondu, Mustafa diğer müşterilere bakmak için ayrıldı MUHTEREM -Şerefine Kemal,işin zor galiba KEMAL -Hem de nasıl MUHTEREM -İki senedir süren ilişki ne durumda şimdi KEMAL -Fahriye karından boşan diye bastırıyor MUHTEREM -Fahriye bekar mı KEMAL -Evet MUHTEREM -Sen ne düşünüyorsun KEMAL -Oğlanlar okuyor, karım dünyanın en fedakar insanı, ne Fahriye? den vazgeçebiliyorum, ne de karımdan 

Page 312: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

MUHTEREM -Al bir kaya nereye dayarsan daya, batmışsın sen yavrum, çek bir yudum daha KEMAL -Battım ki ne battım,senden akıl alacam,ya da ne bileyim belki beni boğan baskılardan kurtulmak deşarj olmak isteyeceğim MUHTEREM -Ben akıl verirsem sapıtırsın KEMAL -Yok ya sen akıllı adamsın, bana bir çıkış yolu gösterirsin MUHTEREM -Yolu insanın kendisi bulur ben ancak söylerim KEMAL -Söyle bir şeyler MUHTEREM -Sen ne yapmayı düşünüyorsun KEMAL -Beni tanırsın, hayatımda kimseyi yarı yolda bırakmadım, çocuklarıma örnek bir baba olmaya karıma iyi bir eş olmaya çalıştım bunu da becerdiğimi sanıyorum. Karım çok fedakar, benim yaptığım her şeyi destekleyen biri MUHTEREM -Klasik anlamda olaya baktığında, kime söylesen? sen manyak mısın, bela mı arıyorsun? der,ama monotonlaşmış bir hayatın sonbahar başlangıcında yakaladığın bu heyecana da saygı duymak lazım galiba KEMAL -Haklısın hayat monoton gelmeye başladı, yalnızca kendimi düşündüğümde şeytan bas git Fahriye ile yaşa diyor, çevre ve sorumluluklarımı düşündüğümde olduğum yerde kalıyorum,çok mutsuzum bilemezsin 

ANLATAN – Muhterem Bir sigara yaktı, sessizlik başladı. Muhterem düşünmeye başladı,arkadaşına ne diyebilirdi, başkalarının hayatı üzerinde konuşmak kolay diye düşündü, ama Kemal için kolay konuşamıyordu doğru olması gereken bir şeyler

Page 313: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

söylemesi gerektiğinin farkındaydı..En doğrusunun biraz empati yapmak olduğunu geçirdi aklından.,ben olsam ne yapardım diye düşünürken aklına dayısı geldi.Dayısı bir kadını sevip yengesini boşamaya kalkınca ne çok tepki gösterdiğini, ne çok ayıpladığını hatırladı, yirmili yaşlarında gösterdiği o tepkilerin,daha sonra ne kadar anlamsız olduğunu düşündündü. Dayısının üçüncü karısı ile evli iken rahmetli olduğunu, bütün eşlerinin yaşadığını, kendisinin genç yaşta uçup gittiğini, ama mutlu olduğunu hatırladı.Aşk hissediliyorsa ve karşılığı varsa yaşanmalıydı galiba.? aşk varsa suç yoktur.? Diye düşünüyordu. 

KEMAL -Niye daldın MUHTEREM -Hiiç dayım rahmetli geldi aklıma,onu düşünürken dalmışım KEMAL -Eeee MUHTEREM -Kemal niye tercih yapamıyorsun KEMAL -Dedim ya karımı yarı yolda bırakamam MUHTEREM -Ne yapacaksın KEMAL -İkisine de durumu anlatıp herkesin mutlu olacağı bir dünya oluşturacağım MUHTEREM -Hass? ? KEMAL -Niye MUHTEREM -Yani ikisi ile birlikte bir hayat kuracaksın,hangi kadın bunu kabul eder KEMAL -Kabul etmezlerse ben ve onlar yani herkes mutsuz olacak MUHTEREM -Peki hiç çıtlattın mı KEMAL -Biraz MUHTEREM -Tepki nasıl KEMAL -Daha pek anlaşılır değil, karım olay hiç yokmuş gibi davranıyor, Fahriye olmaz diyor 

Page 314: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ANLATAN - Mustafa barbunları masaya koyarken Muhterem ikinci kadehini doldurmaya başladı, içinden geçenleri analiz edemiyordu, olmaz gibi geliyordu Kemal'in istediği ama yine de insanların ne yapacağı belli olmazdı.Karısı böyle bir beraberlikte onurunun kırılacağını düşünecekti mutlaka, Fahriye evliliksiz bir ilk beraberlik için aynı duyguları taşıyor olmalıydı.diye geçiriyordu aklından. Kafası karışmıştı Muhterem’in. 

NUHTEREM -Sen andropozda olmayasın KEMAL -Yok be oğlum MUHTEREM -Bence aşk diyorsan Fahriye? ye karşı duyduğuna git onunla hayatını sürdür, ben aksini düşünemiyorum, karın sana böyle bir teklifle gelse ne dersin KEMAL -Olur mu lan öyle bu erkeklere mahsus bir durum MUHTEREM -Saçmalama Kemal sen cahil misin KEMAL -Niye oğlum,bu yaştan sonra karım kiminle yapabilir MUHTEREM -O belli olmaz KEMAL -Sen böyle bir durumla karşılaşsan ne yaparsın MUHTEREM -Gereğini yaparım, karıma ben aşık oldum ve bu aşkı yaşamak istiyorum derim KEMAL -Sonra MUHTEREM -Sonrası bu KEMAL -Peki sosyal hayatın, şimdiye kadarki düzenin, alışkanlıkların, onları nasıl bırakacan MUHTEREM -Eğer tercih yapamayacak kadar korkak isen böyle bir haltı yemezsin 

Page 315: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

KEMAL -Bekara karı boşaması kolay, başına gelsin de gör MUHTEREM -Bak Kemalcim tercih yapmak zorundasın, insanlar bencildir ama burada insanların onurları da var onlarla oynayarak bencillik pek hoş değil KEMAL -Ben kimsenin onuru ile oynamıyorum MUHTEREM -Peki bu ne,ben iki kadınlı hayat yaşamak istiyorum bana uyun,kim karı veya kocasını başkası ile bölüşmek ister KEMAL -Ama mutsuz olacaklar ben mutsuz olunca MUHTEREM -Merak etme, sensiz bir hayatın yaşanılamayacağını zannetme, yaşamak alışmaktır. KEMAL -Doğru söylüyorsun, herkes her şeye alışıyor, peki ben ne yapacağım MUHTEREM -Karar vereceksin, tercih yapacaksın,ya karın ya Fahriye KEMAL -Sen ne yapardın MUHTEREM -Benim yapacağımla senin bir ilgin olamaz ki ben benim, sen sensin, başlangıçta aynı olan bir şey yok ama sordun bir kez daha söyleyim ben yapılması gerekeni yapardım, tercihimi yapar,hayatımı o tercih doğrultusunda yaşardım KEMAL -Peki neyi tercih ederdin, aşkı mı, statünü mü MUHTEREM -Yaşamak istediğimi tercih ederdim, neyi yaşamak istiyorsam onu KEMAL -Yine politikacı gibi konuştun cevap vermeden çok şey söyledin MUHTEREM -Yanılıyorsun çok güzel ve net bir cevap verdim, sen ne yapacağına karar veremediğin için, anlamaktan kaçıyorsun, senin hayatını ve tercihlerini ben yönetemem.Şu andaki durumun iyi değil,çok bencilce ve kurnazca,çok karılı köy ağası gibi yaşamayı

Page 316: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

istemek pek uygun değil. KEMAL -Öyle değil ama MUHTEREM -Nasıl peki,beyimiz aşkı ve karısı ile ortak yaşayacak ve bu çok eşlilik olmayacak,yani adamın okumuşu iki kadınla yaşarken iyi,köydeki yaşarken kötü,ben bunu anlamam. KEMAL -Ooffffffffff MUHTEREM -Of mof yok bana sordun ben böyle düşünüyorum,zaten aşık oldum diyorsan bunun bir manası olmalı,bir farklılığı olmalı,düşün Fahriye evli olsaydı hem kocası ile kalıp hem de sana aşığım deseydi ve kocası ile konuşup senin ona yapacağın teklifi o sana yapsaydı kabul eder miydin KEMAL -Olur mu lan öyle MUHTEREM -Sen isteyince nasıl oluyor KEMAL -Ben erkeğim MUHTEREM -Onun kocası yumuşak mı olacaktı KEMAL -Kafamı karıştırma, zaten çıkmazdayım MUHTEREM -Kafan karışacak tabi, karışmamış olsa beni çağırıp bunları konuşmazdın. 

ANLATAN - Ankara meyhaneleri gece saat 11.00 den sonra yavaş, yavaş boşalmaya başlar,memur kentidir Ankara, efkarları bile saatlidir insanlarının.Kemal öyle duruyordu yanan sigarasına bakıp. Muhterem ne çok insanın derdini dinleyip onlara yardımcı olmaya çalıştığını hatırladı ve kimseye kendisiyle ilgili bir şey anlatmadığını düşündü. MUHTEREM -Eee Kemalcim,napcen KEMAL -Aynı şekilde devam edecem,oluruna bırakacağım MUHTEREM -Bu korkakların lafıdır Kemal ve dahi bencillerin,idare-I maslahatçıların,en kolay

Page 317: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

sığınmalardasın, iyi baba sığınmasındasın Fahriye? ye gidemezken, çocuklarına hayat verip onlara en büyük ödülü verdiğini düşünmüyorsun, ve hatta okutup bugünlere getirdiğini düşünmüyorsun, cesaretsizliğini onları bahane ederek örtüyor,Fahriye'ye yazık ediyorsun. KEMAL -N'oldu birden niye sinirlendin MUHTEREM -Sözümü kesme,Karını bırakamaz gibi davranıp iyi eş havasına sığınıp onu küçümsüyor,sanki sensiz bir şey yapamaz sanıyorsun, ona ayıp ediyorsun. Hep kolayındasın işin, adeta bir kadın karakterinde, sağlamcı, risk almaz, anaç tavuk gibi kollarını çocukları üzerine gererken, kendi hayatını yok eden kadınlar gibisin, seveceksen insan gibi sev sevemeyeceksen bu haltı yeme. Bazı kadınlar vardır napalım bir kere oldu kader deyip sevgisiz bir ömrü sığındıkları bahaneler arkasında yaşarlar,o bahaneler kendi hayatlarını yaparken kendileri için bir hayatın feda edildiğini anlamazlar bile.Sen herkesi feda ediyorsun KEMAL -Gecenin sonuna gelirken iyi konuştun,ama senin çocuğun yok bazı şeyleri.. MUHTEREM -Hadi siktir, anlamam di mi,niye anlamayım,insanın oluşumunun ne olduğunu bilmiyor muyum,şefkat,ana,baba ne demek bilmiyor muyum,her derdini açan dayar önüme bu lafı bu laf dahi sizin bir yerlere sığınma iç güdünüz,o zaman benimle tartışmayın bana derdinizi açmayın KEMAL -Kızma öyle demek istemedim MUHTEREM -Ne demek istersen iste ama yalnızca ne yapmak istediğini bil bizim yaşımızda eşek kalmadı bile o nedenle eşek kadar adam olduk diyemiyorum, işte hayat, yaşadığımızın yarısını yaşar mıyız

Page 318: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

bilmiyorum,kararsızlıklar,kuşkular, endişelerle yaşanacak meçhul bir gelecek korkuları taşıma,kararlı ol,tercihini yap hayatını devam ettir. KEMAL – Haklısın galiba, ben korkak ve bencilim MUHTEREM – Mustafa şu bizim hesabı alalım MUSTAFA – Tamam abi. 

ANLATAN – Mustafa hesabı getirir. Kemal masadan kalkarken,kafası iyice karışmış bir vaziyette meyhaneden çıktılar. Sokağa çıktıklarında serin ve yağmurlu bir Ankara sonbahar gecesi merhaba diyordu onlara. 

EFEKT- (yağmur efekti trafik gürültüsü korna sesi ile birlikte bir süre devam eder) 

ANLATAN – Bir taksiye binip uzaklaştılar 

EFEKT – (giderek uzaklaşan bir araba sesi) 

Page 319: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

İKİNCİ BÖLÜM 

(Fonda ortama uygun müzik çalmaktadır) 

ANLATAN – Kemal, Fahriye ve karısı ile hayatı birlikte bölüşmeyi düşünmeye ciddi olarak başlamıştı. Karısını da durumdan haberdar etmişti. Karısı bir şekilde bu yaşamı kabullenmişti. Hatta Kemal Ankara’da bir ev kiralayıp Fahriye’yi kaldığı şehirden Ankara’ya taşımaya hazırlanıyordu. Bu düşüncesini Fahriye’ye anlatmak için Fahriye’nin yaşadığı şehre gitti. Kaldığı otelden Fahriye ye telefon edip geldiğini ve onu beklediğini bildirdi. Çok geçmeden Fahriye otele geldi ve lobide oturan Kemal’e doğru sevinçle yaklaştı. FAHRİYE – Hoş geldin Kemal KEMAL – Hoş buldum. Nasılsın canım? FAHRİYE – İyiyim canım, sen nasılsın? KEMAL – Sorma çok yorgunum FAHRİYE – Hayırdır? KEMAL – Günlerdir kiralık ev aramaktan canım çıktı. FAHRİYE – Kiralık ev mi? KEMAL – Evet, kiralık ev. FAHRİYE – Neden? KEMAL – Senin için FAHRİYE – Benim için mi? KEMAL – Evet, senin için. Karımın durumdan haberi var. Sana daha fazla uzak kalmak istemiyorum. Ankara’ya gelmeni istiyorum. FAHRİYE – Ama Kemal, biliyorsun benim muhafazakar bir ailem var. Ben bunu ne yardıma

Page 320: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ihtiyacı olan anneme ne de abime izah edemem. KEMAL – Elli yaşındaki bir kadının ailesi tarafından bu şekilde kontrol edilmesi ne kadar doğru Fahriye? FAHRİYE – Hayır Kemal, annem tek başına kalamaz KEMAL – Anneni de getir Ankara’ya FAHRİYE – Annem gelmez. Hem gelse bile ne o rahat edebilir ne sen ne ben KEMAL – Annene otuz yıldır sen bakıyorsun, biraz da ağabeyin baksın. FAHRİYE – Herkesin kendine göre kurduğu bir düzen, alışık olduğu bir yaşam var Kemal, bir yaştan sonra değişmesi, bu değişikliklerin kabullenilmesi o kadar kolay mı? 

(Fonda hüzünlü bir müzik çalmaya başlamaktadır) 

ANLATAN – Bu konuşma hem Kemal’in hem Fahriye’nin canının sıkılmasına neden olmuştu. Düşünceli bir şekilde ayrıldılar. Kemal Ankara’ya döndüğünde ofisine gitti. Canı sıkkın bir şekilde otururken telefonu çaldı. Arayan eşinin doktoru idi. Rahatsızlığı nedeniyle bir süredir doktora tetkik tahlil için gidip gelen karısının biyopsi sonuçlarını bildiriyordu. EFEKT – (Telefon sesi) 

DOKTOR – Kemal Bey, merhaba KEMAL – Merhaba doktor hanım, hayırdır ne oldu? DOKTOR – Eşinizin Biyopsi sonuçları geldi. Acilen görüşmemiz gerek. KEMAL – Nasıl doktor hanım, kötü mü? DOKTOR – Eşiniz meme kanseri.. ama panik

Page 321: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

yapmayın, çünkü erken teşhis söz konusu olduğundan hayati tehlikesi bulunmamaktadır. Ameliyat ile ilgili görüşmek üzere sizi bekliyorum. 

ANLATAN – Eşi ameliyat oldu. Kemal’in tüm hayatı bir anda alt üst oldu. Erken teşhisti, karısının hayati tehlikesi yoktu ama Kemal bu olayı bir işaret olarak algıladı ve doğruca arkadaşı, dostu, sırdaşı olarak gördüğü Muhterem’in ofisine gitti. MUHTEREM – Ne oldu Kemal çok sıkıntılı görünüyorsun? KEMAL – Muhterem dostum benim, yaşadıklarımı biliyorsun, kendimi iyi hissetmiyorum. Senden bir şey isteyeceğim. MUHTEREM – Tabi ki KEMAL – Senden, gidip Fahriye ile konuşmanı ve benim bu ilişkiyi bitirdiğimi söylemeni istiyorum. MUHTEREM - Deli misin oğlum sen söylesene, bana ne KEMAL - Sen benim tek dostumsun, bu konuyu bilen. Ben gidersem Fahriye beni ikna eder. MUHTEREM - Hala seviyorsun yani KEMAL - Tabii MUHTEREM - O da seni seviyor KEMAL - Evet MUHTEREM - Ve ben kasap olarak kurbanı kesmeye gideceğim öyle mi? KEMAL - Öyle söyleme MUHTEREM - Nasıl söyleyeyim? KEMAL - Lütfen yalvarıyorum, karım hasta, çocuklar üzgün MUHTEREM - Peki KEMAL - Sen en iyi dostumsun 

Page 322: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ANLATAN – Muhterem kalkıp Fahriye’yi telefonla aradı ve onunla konuşmak istediğini söyledi ve yaşadığı şehre gitti. Fahriye Muhterem’i görünce çok sevindi, FAHRİYE – Muhtereeeeem, ne güzel seni görmek, hoş geldin MUHTEREM – Hoş buldum FAHRİYE – Nasılsın, Kemal nasıl? MUHTEREM – Valla bilmiyorum iyi miyim, değil miyim. Ama Kemal…. FAHRİYE – Ne olmuş Kemal’e MUHTEREM - Kemal bu ilişkiyi bitirmek istiyor FAHRİYE - Şaka yapıyorsun MUHTEREM - Vallahi şaka değil ben bu zor görevle geldim FAHRİYE- İnanmıyorum ………………….. FAHRİYE - Karısının hastalığı mı sorun olan? MUHTEREM - Evet FAHRİYE - O kadar cesur değil mi, kendisi niye söylemiyor ……………………. FAHRİYE - Bunca yaşanmışlık böyle mi bitmeli MUHTEREM - Ne olur ağlama Fahriye FAHRİYE - Ben onu çok seviyorum, her şeyimi verdim ona MUHTEREM - Yaşadığınız mutlu günleri düşün bence sadece, bunca yıllık hayatında unutulmaz zamanlar yaşadın FAHRİYE - Ben böyle bir kenara mendil gibi atılacak biri miyim MUHTEREM - Ne olur ağlama 

Page 323: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

FAHRİYE - Ne yapayım peki, zil takıp oynayayım mı? Lanet olsun onu bırakmam ben onu seviyorum, o da beni. MUHTEREM - İşi zorlaştırma, sen onurlu birisin, bırak o yaptığıyla utansın FAHRİYE - Ne olur bana yardım et, elli yıldır yalnızdım, Kemal hayatımın ışığı oldu, beni uykulardan uyandırdı, bu haksızlık, karısı otuz yıl onunla yaşamış, yeter ona bu mutluluk. MUHTEREM - Bak aklın sende değil, bunlar nasıl laflar. FAHRİYE - Nasılsa nasıl, alçak herif, bir de seni göndermiş, gelsin karşıma erkek gibi konuşsun. MUHTEREM - Ben yaptığımdan memnun muyum sanki, bak ikiniz de lise arkadaşımsınız. FAHRİYE - Ne olur bana yardım et, yalvarıyorum, onun metresi olmaya razıyım. MUHTEREM - Saçmalama sana yakışıyor mu, ağlama lütfen, bak şimdi biri girecek odaya. 

ANLATAN - Konuşmalar bu minval üzere sürdü, gitti. Fahriye hep ağladı. Muhterem Ankara’ya geri döndü. Kemal’e çok ayıp ettiğini söyleyerek durumu anlattı. Kıza haksızlık ettiğini söyledi. Aylarca Fahriye Kemal’i cep telefonundan aradı Kemal telefonu açmadı. Evden aradı, Kemal’in karısı açınca telefonu kapadı, ev telefonlarını Kemal hiç açmadı. Aradan dört yıl geçti Fahriye’de sevdayı değil ama Kemal’i kafasında bitirdi. 

SON 

Page 324: ekygm.gov.trekygm.gov.tr/.../PRJ_1931/PRJ_1931_20161013_015540.docx · Web viewAma sen kendine bile itiraf etmekten kaçınıyorsun. Yanında nasıl mutlu olduğunu gördüm. GÜLİZAR

ÖZGEÇMİŞ

RAHİM TAŞ

1964 yılında Kars’ta doğdu. Çocukluğunu Kars’ta geçirdi. olarak görev aldı. Maliye Bakanlığının taşra örgütü olan çeşitli il defterdarlıklarında görev yaptı. Amatör Tiyatro topluluklarında oynadı. Bir heves olarak başladığı yazım yaşamını amatörce sürdürmektedir. Bestelenmiş ve çeşitli dergilerde yayınlanmış şiirleri, sahneye konulmuş oyunları bulunmaktadır.

Eserleri

Karanlığın Cemresi Şiir 1998Atam Anam Ay Terekeme Deneme-Araştırma / Gece Kitaplığı 2015LafoRaTuvar Şiir, Öykü, Deneme, Oyun / Gece Kitaplığı 2015Hammaliye Deneme Sonçağ Yayınları 2016