enderun sevgİ dostluk ve yardimlaŞma derneĞİ tefsİr...

87
ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ANABİLİM DALI MEZUNİYET TEZİ KUR’AN-I KERİM’DE İNSAN KAVRAMI HAZIRLAYAN DANIŞMAN Hatice ÖZDİLEK Prof. Dr. M. Halil ÇİÇEK ANKARA AĞUSTOS 2019

Upload: others

Post on 05-Jul-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ

TEFSİR ANABİLİM DALI

MEZUNİYET TEZİ

KUR’AN-I KERİM’DE İNSAN KAVRAMI

HAZIRLAYAN DANIŞMAN

Hatice ÖZDİLEK Prof. Dr. M. Halil ÇİÇEK

ANKARA

AĞUSTOS 2019

Page 2: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele
Page 3: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

III

ÖNSÖZ

İnsanı yaratan ve en iyi şekilde tanıyan Allah’ın, insanlığa gönderdiği ilahi

hitapların son halkası olan Kur’an-ı Kerim, ilahi bir kitap olması münasebetiyle getirdiği

esaslar, dikkat çektiği hususlar her yönüyle büyük önem arz eder. Bu münasebetle,

Kur’an’ın muhatabı ve temel konusu olan insanı daha iyi tanıma ve onun ruhsal

dinginliğini gerçekleştirme, insanın yaratıcısı olan ve onun doğası ile oluşumundaki

gizlilikleri en iyi bilen Allah’ın Kelamından çıkaracağımız insana ait realitelerle mümkün

olabilir.

Allah, insanı en güzel şekilde yaratıp diğer yaratıklardan üstün seviyeye çıkacağı

bir takım meziyetlerle donatmış, tabiattaki dengeleri ve toplumlarda adaleti gözetsin,

yeryüzünü imar etsin ve iyilikleri hâkim kılsın diye halifesi yapmıştır. Kâinatı insanın

hizmetine sunarak kâinata ve kendi nefsine bakıp, bunlardaki Allah’ın varlığının

delillerini görmesini ve Allah’a gereğince şükretmesini istemiştir.

Biz de bu tezimizde bu denli önemli olan insan konusuna, insanın psikolojik ve

sosyal yönüne Kur’an’ın bakışını ele almayı uygun bulduk. Tezimiz giriş ve üç bölümden

oluşmaktadır. Giriş bölümünde araştırmanın önemini, amacını, metodunu ve kaynaklarını

açıkladık. Birinci bölümde Kur’an’ın insana bakışını anlamaya katkısı olacağından

dolayı, genel olarak insan kavramını, Kur’an’da insan kelimesiyle alakalı kelimeleri,

insanın yaratılışını ve özelliklerini ele aldık. İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik

yönünü ele alıp insanın tabiatı, karakter özellikleri, olumlu ve olumsuz nitelikleri, Üçüncü

bölümde ise Kur’an’da insanın sosyolojik yönünü ele alarak Kur’an’da toplumsal düzen,

aile hayatı, cemiyet içindeki guruplar, başka toplumlarla ilişkiler ve Kur’an’ın öngördüğü

toplumun özelliklerini inceledik.

Bu çalışmanın gerçekleştirilmesinde, üç yıl boyunca değerli bilgilerini bizlerle

paylaşan, kullandığı her kelimenin hayatıma kattığı önemini asla unutmayacağım

saygıdeğer danışman hocam Prof. Dr. M. Halil Çiçek’e teşekkürlerimi sunarım. Tüm

eğitim hayatım boyunca benden maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen her zaman

yanımda olan sevgili annem Gül Özdilek’e ve babam İbrahim Özdilek’e, bu zorlu tez

sürecinde benden desteğini bir an için bile esirgemeyen canım arkadaşım Ayşe Beyza

Üstüntaş’a da teşekkürü bir borç bilirim.

Page 4: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

IV

Tez çalışmamın planlanmasında, araştırılmasında, yürütülmesinde ve oluşumunda

desteğini esirgemeyen, engin bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, yönlendirme ve

bilgilendirmeleriyle çalışmamı şekillendiren sayın Prof. Dr. Ahmet Ünsal, Tahir Tural

hocalarıma da teşekkür ederim. Enderun’da her zaman himayesinde olduğumuzu

hissettiğimiz sayın Yusuf Şibik abimize, ayrıca 4 yıllık eğitim hayatımız boyunca bizlere

her türlü desteği vererek varlıklarını her zaman arkamızda hissettiğimiz başta Lülüfer

Yılal hocam olmak üzere bütün hocalarıma da çok teşekkür ediyorum.

Enderun’a gelip okumama vesile olan Feyza teyzeme ve Oğuz Kazancı abiye

destekleri ve bana olan güvenleri için ayrıca teşekkür etmek isterim.

Son olarak teşekkürlerin az kalacağı bana 4 yıllık akademi hayatım boyunca

kazandırdıkları her şey için en değerli olan sınıfım Âsitane bireylerinin hepsine de teker

teker teşekkürlerimi sunuyorum.

Hepsinden öte bizi bu yola ileten, kalbimize dininin ve kelamının sevgisini koyan,

bu çalışmayı hazırlamayı bize lütfeden Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun.

Hatice ÖZDİLEK

Ağustos 2019/Ankara

Page 5: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

V

İçindekiler

ÖNSÖZ ......................................................................................................................... III

KISALTMALAR ........................................................................................................ VII

GİRİŞ ............................................................................................................................... 8

I. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ................................................................................ 8

II. ARAŞTIRMANIN AMACI ................................................................................ 9

III. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ....................................................................... 9

IV. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI ............................................................. 10

BİRİNCİ BÖLÜM ........................................................................................................ 11

KAVRAMIN TANIMI VE İÇERİĞİ ......................................................................... 11

1. KAVRAMIN TANIMI VE İÇERİĞİ .............................................................. 12

1.1. İNSAN KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMLARI ................................. 12

1.2. İNSAN KELİMESİNİN TERİM ANLAMLARI .................................... 14

1.3. İNSAN KELİMESİNİN KUR’AN-I KERİM’DEKİ ANLAMLARI ..... 17

1.4. KUR’AN-I KERİM’DE İNSAN KELİMESİYLE ALAKALI

KELİMELER ........................................................................................................ 18

1.4.1. Beşer Kelimesi ..................................................................................... 18

1.4.2. Benî Âdem kelimesi ............................................................................. 20

1.4.3. Nefs kelimesi ........................................................................................ 21

1.5. KURAN’DA İNSANIN YARATILIŞI VE YARATILIŞ AMACI ......... 25

1.5.1. İnsanın Yaratılışı ................................................................................. 25

1.5.2. Yaratılış Amacı .................................................................................... 27

İKİNCİ BÖLÜM KURAN-I KERİM’DE İNSANIN PSİKOLOJİK YÖNÜ .......... 30

2.1. OLUMSUZ NİTELİKLERİ (ZAAFLARI) ............................................. 31

Page 6: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

VI

2.1.1. Aceleci olması ...................................................................................... 32

2.1.2. Unutkan olması.................................................................................... 33

2.1.1. Bencil olması ........................................................................................ 34

2.1.2. Nankör ve Ümitsiz olması ................................................................... 35

2.1.3. Kibirli olması ....................................................................................... 38

2.1.4. Zalim ve Cahil olması ......................................................................... 40

2.1.5. Cimri olması ........................................................................................ 43

2.1.6. Hevâ ve Zannına Uyuyor olması ........................................................ 46

2.2. OLUMLU NİTELİKLERİ ........................................................................ 48

2.2.1. En Güzel Şekilde Yaratılması ............................................................ 48

2.2.2. Akıl Sahibi Olması .............................................................................. 50

2.2.3. İrade Sahibi Olması ............................................................................ 55

2.2.4. Ahlaklı olması ...................................................................................... 56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KUR’AN’DA İNSANIN SOSYOLOJİK YÖNÜ ..................... 60

3.1. Kur’an’da Toplumsal Düzen ..................................................................... 65

3.1.1. Aile ........................................................................................................ 67

3.1.2. Ana-Baba ............................................................................................. 69

3.1.3. Evlilik ve Karı-Koca ........................................................................... 72

3.1.4. Çocuklar ............................................................................................... 76

3.1.5. Akrabalık ve Akrabalar ..................................................................... 79

SONUÇ .......................................................................................................................... 83

KAYNAKÇA ................................................................................................................. 85

Page 7: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

VII

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.m. : Adı geçen makale

a.y. : Aynı yer

AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

b. : İbn

bk. : Bakınız

bsk. : Baskı

C. : Cilt

DİD : Diyanet İlmî Dergi

H. : Hicri

Hz. : Hazreti

İÜİFD : İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

MÜİFAV : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı

md. : Maddesi

s. : Sayfa

S. : Sayı

TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı

Thk. : Tahkik

Trc. : Tercüme eden

vb. : Ve benzeri

vd. : Ve devamı

Y. : Yayınları, Yayınevi

Page 8: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

GİRİŞ

I. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ

İnsanlara yol göstermek için gönderilen Kur’an, insanın yaratıcısı ile insanın

insanlarla ve insanın eşya ile olan ilişkilerini ele alan ve bu konularda insanlara yol

gösteren temel ilkeleri ihtiva etmektedir. Kur’an’ın ilahi bir kitap olması münasebetiyle

getirdiği esaslar, dikkat çektiği hususlar her yönüyle büyük önem arz etmektedir.

Kur’an’ın muhatabı ve temel konusu olan insanı daha iyi tanıma ve onun ruhsal

dinginliğini gerçekleştirme, insanın yaratıcısı olan ve onun doğası ile oluşumundaki

gizlilikleri en iyi bilen Allah’ın Kelamından çıkaracağımız insana ait realitelerle mümkün

olabilir.

Kur’an insan doğasını açıklayan birçok ayet içermektedir. Bunlar nefsin çeşitli

durumlarını nitelemekte, sapma ve hastalığının temel nedenlerini, arınma, terbiye ve

tedavi yollarını izah etmekte ve böylece insanın hidayetini, terbiye ve eğitimini

hedeflemektedir.1

Kur’an, insanı hem nefsindeki sırları ve psikolojik gerçekleri, hem çevresinde

bulunan kâinattaki sırları hem de tarihi toplumsal gerçekleri, önceki milletlerin durumunu

araştırıp öğrenmeyi teşvik eder. Biz de gücümüz nispetinde insanın mahiyetini ve

toplumsal gerçekleri bildiğimiz zaman insanın ruhî gerçekleriyle uyuşan, onunla asla

çatışıp çelişkiye düşmeyen bir düşünce sistemi kurmamız mümkün olur ve ancak böylece

insan nesillerini Allah’ın yarattığı en doğru fıtrat ile yetiştirme imkânı elde edebiliriz.

Kur’an, bir psikoloji, sosyoloji ve tarih kitabı değildir. Psikolojik ve sosyolojik

olgular sistematik bir biçimde Kur’an’da yer almazlar. O’nun asıl amacı ruhları eğitip

yetiştirmek olup psikolojik ve sosyolojik nazariyeler, veriler ortaya koymak değildir.

Yalnız Kur’an, insan ve toplumlar hakkındaki hakikatleri tahlil, tasvir ve

değerlendirmeleri içermektedir. Özgün ifadeleriyle ustaca insanı tanımlayan, insan ve

toplumlar için külli ilkeler içeren Kur’an’ın insana bakışını ortaya koymak büyük önem

arz etmektedir. Konunun önemi ve bu alanda yeterince çalışma yapılmaması bizi bu

konuda araştırma yapmaya sevk etmiştir.

1 Necati, M. Osman, Kur’an ve Psikoloji, Trc. Hayati Aydın, Fecr Y. 1.Bsk., Ankara,1998, s. 16

Page 9: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

9

II. ARAŞTIRMANIN AMACI

Bizim ömrümüz, insanı tanımaya yetmez, yetmeyecektir. Çünkü insan hayatı

olmuş bitmiş bir şey değil; olmakta olan, sürekli neşvünema bulan bir keyfiyetler

bütünüdür. Eşyaya ait ilimler, yani pozitif bilim, tavrı ve metotları bakımından insanı

anlamaya müsait en azından yeterli değildir. İlimde analiz esastır. O, ölçülebilirlik ve

kesinlik ister. Oysaki insanda ölçülemeyen pek çok alanlar vardır. İnsanı insan yapan da

bu ikinci kısım değerlerdir.

İşte bu noktada insanı en iyi tanıtan Kur’an’a müracaat etmemiz gerekir. Zira

insanı yaratan Allah olduğu için insanın sırlarını, özelliklerini, karakterini, olumlu ve

olumsuz niteliklerini en iyi bilen de yine O’dur.

Bu çalışmamızda insanı yalnız bir açıdan değil, onu daha iyi değerlendire-

bilmemiz için hem psikolojik hem de sosyolojik açıdan ele almayı uygun bulduk. Bu tezin

temel amacı da, Kur’an’da insan konusuna bütüncül bir yaklaşım sergileyerek İlahî

Kitabın ana konusu olan insanın Kur’an’daki psikolojik ve sosyolojik yönünü, O’nun

insana ve topluma bakışını ortaya koyarak insanın tanınmasına ve İlahî Kitabın daha iyi

anlaşılmasına bir nebze de olsa katkıda bulunmaktır.

III. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

Konuyu araştırırken Kur’an-ı Kerim’in insanın psikolojik yönü, insanın tabiatı ve

karakter özellikleriyle ilgili ayetleri yanında insanın sosyolojik yönü yani toplumla ilgili

ayetlerini ele alıp, Kur’an’ın insanın psikolojik yönünü geliştiren ne gibi prensipleri

olduğunu ve nasıl bir toplum tipi önerdiğini Kur’an’ın hedefleri doğrultusunda ve O’nun

bütünlüğü içinde tahlil etmeye çalıştık. İlahi kitap olan Kur’an’ın kavramlarıyla psikoloji

ve sosyolojinin kavramları birebir örtüşmemektedir. Zira her bilim dalı insanı kendi bakış

açısına göre ele almakta ve tanımlamaktadır. Kur’ânî kavramlarda, ahlakî bir boyutun

varlığı görülmektedir. Bizim de asıl hedefimiz Kur’an’ın konuya bakışını ortaya koymak

olduğundan konu başlıklarının seçiminde ve konunun sunumunda özellikle Kur’an’ın

kavramlarını kullandık. Aynı şekilde Kur’an’ın insan ve toplum konusuna bakışı ile

psikoloji ve sosyolojinin bakışları arasında fark bulunduğundan biz daha ziyade

Kur’an’ın bakışını dikkate alarak ahlaksal çıkarımlarda da bulunduk ve Kur’an’ın

bakışını yansıtmaya çalıştık.

Page 10: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

10

IV. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

Çalışmamızın isminden de anlaşılacağı gibi araştırmamız esnasında asıl kaynak

Kur’an-ı Kerim olup konumuzla ilgili makale, tez ve muhtelif eserlerin yanı sıra

tefsirlerden yararlanmaya çalıştık. Ayrıca konumuzun Psikoloji ve Sosyoloji ile

ilgisinden dolayı, Psikoloji, Sosyoloji, Din Psikolojisi, Din Sosyolojisi ile ilgili

çalışmalardan da konumuzla alakası nispetinde yararlanmaya çalıştık. Bunun yanında

ahlakı ilgilendiren alanlarda da İslam ahlakı ile ilgili kitaplara başvurduk. Yalnız asıl

amacımız Kur’an’ın konuya bakışını ele almak olmuştur.

Bu kaynakların yanı sıra konuyla ilgili önemli gördüğümüz sahih hadislerden de

yararlandık. Zira hadislerde de Kur’an’da olduğu gibi insanın tabiatı, karakteri, eğilim ve

tutumları, toplumların ahlakî yapısı ve eğitimi konusunda önemli bilgiler, yol göstermeler

bulunmaktadır. Hz. Peygamber bir peygamber ve rehber olması dolayısıyla insanı ve

toplumu en güzel şekilde tahlil etmiş ve onların ruhî hastalıklarının tedavisi konusunda

önemli yol göstermelerde bulunmuştur.

Konumuzla ilgili İslam âleminde yapılan iki önemli çalışma bulunmaktadır.

Bunlar, Muhammed Kutub’un “İnsan Psikolojisi Üzerine Etüdler” ve M. Osman

Necati’nin “Kur’an ve Psikoloji” adında Türkçemize kazandırılan eserleridir. Bunlar

Psikoloji’nin verileri ile Kur’an’ı güzel bir şekilde karşılaştırmışlardır. Diğer bir çalışma

Abdurrahman Kasapoğlu’na ait “Kur’an’da İnsan Psikolojisi” adlı çalışmadır. Burada

Kur’an’ın insan psikolojisine ilişkin konuları kısaca ve sınırlı olarak ele alınmıştır. Diğer

bir çalışma da Hayati Aydın Bey’in “Kur’an’da İnsan Psikolojisi” adlı eseridir. Bu eserde

de insanın biyolojik, psikolojik ve sosyal zaafları incelenmiştir. Bunların yanında

Şerafeddin Gölcük ve Celal Kırca Beylerin “Kur’an ve İnsan” adında ayrı ayrı çalışmaları

bulunmaktadır.

Page 11: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

11

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAMIN TANIMI VE İÇERİĞİ

Page 12: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

12

BİRİNCİ BÖLÜM

1. KAVRAMIN TANIMI VE İÇERİĞİ

1.1. İNSAN KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMLARI

İnsan kelimesinin kökü konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. İbn

Manzûr’un ifadesine göre insan kelimesinin aslı (انسيان) insiyândır. Çünkü Araplar bu

kelimenin ism-i tasğîrini (انيسيان) uneysiyân şeklinde kullanırlar. Ancak insanlar insiyân

kelimesini konuşmalarında çok kullandıklarından ya ”ى” harfini hazfetmişlerdir. İbn

Sayyâd’ın rivayet ettiği bir hadiste de bu kullanım vardır.2 Cevheri’ye göre insan

kelimesinin kökü fu‘lân veznindendir. Ya harfi eklenerek ism-i tasğir yapılmıştır.3 Bir

görüşe göre insan kelimesi (انس) insden türeyen fi‘liyân babındaki insiyândan

gelmektedir. Bir başka görüşe göre ise unutmak manasındaki نسي nesiye fiilinden if‘ilân

babında انسيان insiyândan gelmektedir.4 Sonuçta bu görüşlerin birleştiği ortak nokta,

insiyân kelimesidir. Bazı âlimlere göre ise insan kelimesinin kökü el-ünâstır. Bunun kökü

de ünâstır. Hemze burada asıldır.5

Genelde insan kelimesinin üns yahut nesy köklerinden türediği ileri sürülmüştür.6

Üns sevgisizliğin, yalnızlığın7 ve ürkmek anlamındaki nüfûr mastarının karşıtıdır.8

Alışmak, uyum sağlamak,9 ünsiyet, yakınlık anlamlarına gelmektedir.10

Kur’an’da Âdem’in verilen ahdi unuttuğu belirtilir.

ا الى ادم من قبل فنسي ولم نجد له عزما ولقد عهدن

2 İbn Manzûr, Ebu’l-Fadl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem el-Mısrî, Lisânü’l-‘Arab (e-n-s md.),

Beyrut, 1970, I, 80. 3 Cevherî, İsmail b. Hammad, es-Sıhâh Tâcu’l-Luğa ve Sıhâhi’l-‘Arabiyye (e-n-s md.), Thk.: Ahmet

Abdulğaffâr Attâr, 3.Bsk., Dâru’l-İlmi’l-Melâyîn, Beyrut , 1984, III, 905 4 İbn Manzûr, I, 80. 5 Cevherî, a.g.e., III, 905 6el-İsfehânî, Râğıb, Müfredât-ü Elfâzi’l-Kur’ân (e.n.s md.), Thk. Safvân Adnan Dâvûdî, Dâru’l- Kalem,

Dımeşk, 1997, s. 94; İbn Manzûr ,a.y.; Ünal, Ali, Kur’an’da Temel Kavramlar, Pınar Y., İstanbul,

1986, s. 267; TDVİA (İnsan md.), TDV Y., İstanbul, 2000, XXII, 321 7 Cevherî, a.g.e., III, 909 8 İsfehânî, a.g.e., s. 94 9 TDVİA, XXII, 321 10 Cevherî, a.g.e., III, 909

Page 13: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

13

“Biz daha önce Âdem’den söz almıştık, fakat o unuttu; biz onda yeterli bir

kararlılık görmedik.”11

Gerçekten de insan, çok unutan, unutmaması gereken çok şeyi unutan bir varlık

olarak da dikkat çeker. Bu unutma veya gaflet, insan hayatında bazen kayıplara, bazen de

mutlu gelişmelere kaynaklık eder. Fakat İbn Miskeveyh, Tehzîbü’l-Ahlâk adlı eserinde

bu görüşü reddeder. Ona göre insan, tabiatı gereği zariftir. Vahşi ve kindar değildir. İnsan

ismi nisyân’dan değil e-n-s kökünden türemiştir. Çünkü nisyân (unutma), fıtratın aslından

olmayıp, sebep ve etkenlerle sonradan kazanılmıştır. Bunların kalkmasıyla yok olur.12

İnsan kelimesinin ünsiyet anlamını ifade eden e-n-s (iletişim/dostluk) kökünden meydana

gelmesi, insanın en büyük özelliğinin sosyal yönü olduğunu ortaya koyar. Bu, onun

hayvanlardan farklılaştığı ayrıcalıklı bir vasfıdır.13

İnsan kelimesi hem erkek hem de kadınlar için kullanılır. Kadınlar için insâne

denmez. İnsan, çoğul için de kullanılır.14 Enes insanlardan oluşan birçok gruba denir. Bazı

Arap kabilelerine de insan denmiştir. İnsan kelimesinin “parmak ucu, insanın gölgesi,

dağın başı, ekilmeyen arazi, göz bebeği” olmak üzere beş anlamı vardır. İnsanın göz

bebeği anlamına gelmesi belki de onun bakma, görme, üretme ve gözlemler yapabilme

gücü sebebiyledir. Buradan hareketle insana, “varlığın göz bebeği” denmiştir.

E-n-s kelimesinin ve türevlerinin anlamlarını dikkate aldığımızda, bunların

insanın doğal yapısıyla uygunluk arz ettiği, insanın özelliklerini yansıttığı, nisyân

(unutma) kelimesinin ise sadece bir yönünü yansıttığı görülmektedir. Bütün bunlar insan

kelimesinin e-n-s kökünden türediğini göstermektedir. Nâs kelimesi insân kelimesinin

çoğuludur. Müzekkerdir. Taife (topluluk, grup) anlamında kullanılırsa müennes

olabilir.15 Nâs kelimesi insanlar anlamında olup mü’min, kâfir ve münafığı içine alan bir

isimdir.16 Genel olarak bütün insanlardır.

11 Tâhâ 20/115 12 Uzeyme, Salih, Mustalahât-u Kur’âniyye, Beyrut, 1994, s. 68-69 13 Aydın, Hayati, Kur’an’da Psikolojik İkna, Timaş Y., İstanbul, 2001, s. 175 14 Cevherî, a.g.e., III, 904 15 Zebîdî, Muhibbuddîn Ebu’l-Feyd Muhammed Murtedâ el-Huseynî el-Vâsıtî, Tâcü’l-‘Arûs min

Cevâhiri’l-Kâmûs (e-n-s md.), Darulfikr, Beyrut, 1994, VIII, 187-189 16 Asımgil, Sevim, İnsanın Varoluş Serüveni, Timaş Y., İstanbul, 1996, s. 49

Page 14: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

14

1.2. İNSAN KELİMESİNİN TERİM ANLAMLARI

İnsan, eşsiz bir yaratıktır. Canlılar âleminin en son ve mükemmel halkası, en

yukarı basamağıdır. Ondaki özellikler hiçbir canlı ile mukayese edilemeyecek kadar

değişik, gözleri kamaştıracak kadar parlaktır. Kâinattaki takriben dokuz yüz bin canlı

içinde alet yapan, kendinin farkına varan, evrenin sırrını araştıran ve onun içine nüfuz

etmeye çalışan yegâne canlıdır.17

Günümüze kadar insanlık kendini tanımlamak için büyük bir çaba sarf etmiş ama

kesin bir sonuca ulaşamamıştır. Her bilim dalı insanı kendi bakış açısına göre

tanımlamıştır. Psikoloji, insanı bireysel davranışları yönüyle, Sosyoloji, toplumsal bir

varlık olarak, iktisat, ekonomik açıdan, antropoloji, kültür ve medeniyetler kuran bir

gücün sahibi olması itibariyle ele almış ve tanımlamıştır.18 Böylece bütün bu tanımlar

insanı tanımlamada eksik kalmışlardır. Bilim dallarının bu araştırmaları da, insanın ne

denli büyük ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Şerif el-Cürcânî, et-Ta‘rîfât adlı eserinde “el-insân hüve’l-hayavânü’n-nâtık”

şeklinde tarif yapmaktadır.19 Bu, felsefe ve mantıkçılara nispet edilen bir tariftir. Burada

nutk kelimesiyle sadece konuşan, kendini yorumlayan terim kastedilmemiş, insanla ilgili

bütün manalar bu konuşma özelliğiyle yorumlanmıştır. Bazen bir şeyin tümü onun en

mühim, en şerefli veya birinci sıradaki özelliği olan bir parçası ile tanıtılır.20

Gazzali ise insanı şöyle tanımlıyor: “İnsan nutk sahibi (konuşan veya düşünen) ve

ölen canlıdan ibarettir.”21 Gazzali’nin bu tanımındaki; “İnsan ölen bir varlıktır.” ifadesi,

İslam’la beraber insan tanımına girmiştir. Ölüm, insanın zaten karşılaşacağı kaderi veya

insan varlığının vazgeçilmezi olmasına rağmen Aristoles’ten beri insan tanımına

girmeyen “ölümlü insan” tabirinin İslam düşüncesiyle beraber insani bir özellik olarak

kabul edilmesi kayda değerdir. 22

17 Üstün, Yakup, “İslam’a Göre İnsan”, Diyanet Dergisi, S. 5, Eylül-Ekim1975, XIV, 261-262 18 Gölcük, Şerafeddin, Kur’an ve İnsan, Esra Y., Konya, 1996, s. 71 19 Curcânî, Seyyid Şerif, Ta‘rîfât-u Seyyid-i Şerîf (insan md.), Dersaâdet, İstanbul, 1318 h., s. 25 20 el-İsfehânî, Râgıp, Tafsîlü’n-Neş’eteyn ve Tahsîlü’s-Sa‘âdeteyn (İnsan İki Hayat İki Saadet), Thk.

Abdülmecit en-Neccar, Trc. Mevlüt F. İslamoğlu, Pınar Y., İstanbul, 1996, s. 66, 68 21 Gazzali, Mi’râcu’s-Sâlikin, Beyrut, s. 88 22 Deniz, Gürbüz, Anlam ve Varlık boyutuyla İnsan, Dib Y, Ankara, 2015, s. 16,17

Page 15: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

15

Gazzali’den önce insanı “ölümle kemale ulaşan varlık” diye tanımlayan ise İbn

Sina’dır.23 Çünkü İslam inancına göre insan ölümden sonra da yaşamaktadır.24 İnsanın

ölüm sonrası hayatının sağlık ve sıhhati ise yine bu dünyada yaşamış olduğu hayatına

bağlanmıştır. O zaman insan bu dünyada iken öteki hayatına da hazırlık yapmalıdır.

İbn Arabî’ye göre insan bu hissedilen şekil veya topraktan oluşan beden değildir.

İnsan ancak engin bir mana ve derin bir işarettir. İbn Arabî, bu görüşünü de ayetle

delillendirir.25

İnsan âlemle yorumlanmıştır. İnsan kadar âleme benzeyen başka bir şey yoktur.

İnsanla âlem arasındaki benzerliği ifade ederken, insanın küçük âlem, evrenin büyük

insan olduğu söylenmiştir. Buna Kur’an-ı Kerim’de işaret etmiştir.26

Ali Şeriati’nin belirttiğine göre üzerinde ittifak edilen bir hümanizmde, insan

türünün tabiatındaki en temel vasıflarla insan şöyle nitelenir: “İnsan, asil, soylu, irade ve

ahlak sahibi, bilen, kavrayan, benliğinin şuurunda olan, yaratıcı, ülküsü, hedef ve amacı

olan bir varlıktır.”27

Yine Şeriati, çağdaş dünyada hâkim olan dört akımın üzerinde birleştikleri

esaslardan yola çıkarak insanın şöyle bir tanımının yapılabileceğini söyler. “İnsan,

evrende kendine özgü bir özü bulunan şerefli, yaratılmış, irade sahibi olduğu için de

saygın ve ayrıcalıklı, tabiatta bağımsız bir sebep olarak bulunan, seçme gücüne sahip

olan, tabii yazgısına karşılık kendi yazgısının oluşmasında katkısı olan, sahip olduğu güç

sayesinde yükümlü ve sorumlu olan bir varlıktır. Bu sorumluluk değerler sistemine

dayanmadan anlamsız olur.”28

Nâs, genel olarak bütün insanlardır. Dil, din, renk, ırk farklarının üstünde bir

cinstir. Nâs kelimesinin bu anlamını şu ayet de vurgulamaktadır:

ا خلقناكم من ذكر وانثى اس ان ها الن ا اي ي

23 İbn Sina, el-Havf mine’l-Mevt, Beyrut 1982, s. 275 24 Tevbe, 9/100; Zümer, 39/7-9; Hadid, 57/10; Haşr,59/8 25 Curcânî, a.g.e. (İnsân-ı kâmil md.), s. 25-26 26 Lokman 31/28 27 Şeriâtî, Ali, İnsan, s. 54-56 28 Şeriâtî, a.g.e., s. 60-61

Page 16: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

16

“Ey İnsanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık.”29

Netice itibariyle günümüze kadar insanlık kendini tanımlamak için muazzam bir

çaba sarf etmiş fakat kesin bir sonuca ulaşamamıştır. Her bilim dalı insanı kendi bakış

açısına göre tanımlamıştır. Böylece bütün bu tanımlar insanı tanımlamada eksik

kalmışlardır. İnsana ilişkin, derinlemesine mantıkî bir tanım üzerinde birleşmek

neredeyse imkânsızdır. Çünkü bu, bilimsel bakış açılarına, felsefî ekollere ve muhtelif

dinlere göre değişiklik arz etmektedir. Tarih boyunca insana ilişkin yapılan tanımların

bazısı insanın maddî yönüne bazısı da manevî yönüne vurgu yapmışlardır. Tam bir insan

tanımı insanın bütün yönleri dikkate alınarak yapılan tanım olacaktır.

İsfehânî de insanın manevî yönüne vurgu yaparak şöyle demiştir: “Bir fonksiyon

için yaratılıp da, yaratıldığı işi yerine getirmeyen yok hükmündedir. Bunun için çok defa

yaratılış amacını gerçekleştirmeyen varlıktan o isim çekilip alınır. Bu durumda bir

kimsenin insanlığı, gerçekleştirebildiği kulluğu nispetindedir. Çünkü onun için

yaratılmıştır.” Kur’an-ı Kerim’de de yaratılış amacını gerçekleştirmeyen kâfirlerin

gittikleri yol bakımından hayvanlardan daha aşağı olduğu belirtilmiş, ancak Kur’an-ı

Kerim’deki “Ey İnsanlar!” hitabı inanan ve inanmayan herkese yöneltilmiş

ي احسن تقويم لقد خلقنا النسان ف

ثم رددناه اسفل سافلين

“Biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra aşağıların aşağısına çevirdik”30 gibi

insanın özellikleri anlatılan ifadelerde de insan kelimesiyle bütün insanlar kastedilmiş,

gittikleri yol itibariyle insanlık değerini kaybettikleri veya kazandıkları vurgulanmıştır.

Bunlar da göstermektedir ki Kur’an-ı Kerim, inanmayan insanlara da insan demekte

ancak gittikleri yol bakımından hayvanlardan daha aşağı düzeyde insanların olduğu

belirtilmektedir. Bu sebeple kâfirde kulluk bulunmadığından ona ancak mecazi manada

insan denebilir.31

29 Hucurât 49/13 30 Tîn 95/4-5. 31 İsfehânî, a.g.e., s. 151-153; Gazzali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, Kimyâ-yı Saâdet

(Mutluluğun Formülü), Terc. Ali Arslan, İmaj Y., I, 41-42

Page 17: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

17

1.3. İNSAN KELİMESİNİN KUR’AN-I KERİM’DEKİ ANLAMLARI

Kur’an-ı Kerim’de 65 yerde insân, 18 yerde ins, bir yerde de insî geçmektedir.

Ayrıca bir ayette enâsî 5 ayette ünâs, iki yüz kırk ayette de nâs şeklinde çoğul olarak yer

almaktadır. Beş ayette görmek manasında ânese şeklinde, bir ayette de izin alma

anlamında teste’nisû şeklinde kullanılmıştır. Bir ayette ise konuşma, ülfet, ünsiyet etme

anlamında müste’nisîn şeklinde ism-i fail kalıbında kullanılmıştır. Kur’an-ı Keim’de

insan bütün yönleriyle ele alınmış, konuyla ilgili ayetler onun yaratılışı, mahiyeti ve

gayesini bir bütünlük içinde temellendirmiştir.32

Kur’an-ı Kerim’de insan kelimesi insan cinsi için genel bir ifade olarak

kullanıldığı gibi belirli şahısları ifade etmek için de kullanılmıştır. Bir görüşe göre,

وكان النسان اكثر شيء جدل

“İnsan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.”33 ayetinde insandan kasıt

kâfirlerdir. Bunun delili ayetin bağlamıdır denmiştir.34 Müfessirler, bazı ayetlerde geçen

insan kelimesiyle birtakım özel kişilerin kastedildiğini de söylemişlerdir. Örneğin, Abese

suresinin 17-22. ayetlerinde ise insandan kastedilenin Utbe b. Ebû Leheb olduğu veya

Kureyş zenginlerinden bir grup olduğu ya da fakirler üzerine üstünlük taslayan her

zenginin kastedildiği söylenmiştir.

İnsan kelimesinin kapsamı hakkında ihtilafa düşülmüştür. İçlerinde Ebi’l-Hüzeyl

Allâf’ın olduğu bir grup âlime göre insan kelimesi ruhu değil bedeni kapsar. İbrahim en-

Nazzâm’ın bulunduğu gruba göre ise bedeni değil ruhu kapsar. Diğer bir görüşe göre ise

belak (alacalı, siyah ve beyaz renkte olma) kelimesi siyah ve beyaz rengin ikisini de

kapsadığı gibi insan kelimesi de ruh ve bedeni beraberce kapsar. İlk grup, görüşünü

desteklemek için bedenin sıfatlarını;35 ikinci grup, ruhun sıfatlarını36 niteleyen ayetleri

delil getirmişlerdir. Sonuçta insan ismi insanın hem bedenî hem de ruhî yönü hakkında

32 TDV İslam Ansiklopedisi, XXII, 321 33 Kehf 18/54 34 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, I, 80 35 Rahman 55/11; Tarık 86/5-8; Kıyamet 75/26-29 36 Meâric 70/19-22

Page 18: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

18

ayrı ayrı kullanıldığı gibi, büyük çoğunlukla ikisinin toplamı olarak, insanı bir bütün

olarak ifade etmek için kullanılmıştır.

en-Nâs lafzı beşer cinsini ifade eden bir isimdir. Başına elif lâm gelmiş olan bir

çoğul lafızdır. Binaenaleyh bu lafız istiğrak ifade eder.37

“Eyyuhennâs!” hitabı bütün insanları içine alan âmm bir lafızdır. Bir topluluk için

özel değildir. A‘râf, Yunus, Hacc, Neml gibi birçok Mekkî surede vardır. Medenî

surelerden Bakara, Nisâ ve Hucurât’ta vardır. Buralarda genellikle hitap Mekke ehlinedir.

Bununla beraber diğerlerini de kapsar. Bu hitabın Medenî surelerde bulunmasıyla

başlangıç olarak bütün mükelleflere hitap kastedilir.38

Sonuç olarak Kur’an’da insan bütün yönleriyle ele alınmış, insan cinsi için genel

bir ifade olarak kullanıldığı gibi belirli şahısları ve grupları ifade etmek için de

kullanılmıştır. Aynı şekilde insan kelimesi, insanın hem beşerî hem de ruhî yönünü ifade

etmek için kullanıldığı gibi, büyük çoğunlukla insanı bir bütün olarak ifade etmek için

kullanılmıştır.

1.4. KUR’AN-I KERİM’DE İNSAN KELİMESİYLE

ALAKALI KELİMELER

1.4.1. Beşer Kelimesi

Beşer, yaratıklar (insanlar) demektir. Müzekker, müennes, müfred, tensiye, cemi

için kullanılır. Tesniyesinin ve cemisinin yapılıp yapılamayacağı konusunda ihtilafa

düşülmüştür. Tesniyesi yapılır. Zira Kur’an-ı Kerim’de beşereyni39 şeklinde tesniyesi

yapılmıştır. Cemisinin kıyasen ebşâr olduğu söylenmiştir.40 Beşer, beşera kelimesinin

çoğuludur. Beşera, derinin dış yüzeyidir. Hayvanlardaki yün, kıl ve postların aksine

insanın derisinin tüylerinden görünmesinden dolayı insan, beşer olarak ifade edilmiştir.

Derilerini birleştirerek kadınla erkeğin birleşmesi bu kökten gelir.41 Yine, beşerden

murad, onun, kendisine dokunulan ve kendisiyle yüz yüze gelinilebilen bir cisim

37 Râzî, Tefsîr-i Kebîr, VII, 306 38 Razi, a.g.e. VII, 306; Rıza, Muhammet Reşit, Tefsîru’l-Menâr, Matbaatü’l-Menâr, Mısır,1353, IX,

322 39 Mü’minûn 23/47 40 İsfehânî, a.g.e. (b-ş-r md.), s. 124; Zebîdî, a.g.e., (b-ş-r md.), VI, s. 84; İbn Manzûr, a.g.e. (b-ş-r md.), I,

216 41 İsfehânî, a.y.; İbn Manzûr, a.y; Fîruzâbâdî, Kâmûsu’l-Muhît (b-ş-r md.), s. 386

Page 19: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

19

olmasıdır. Meleklerin ve cinlerin cisimleri ise, beşerin cisminden ve maddesinden daha

latif ve şeffaf olduğu için, onlara dokunulamaz.42

Beşeretü’l-arz, yeryüzünün ortaya çıkıp görünen bitkileridir. Beşer kelimesi,

fiil-i mâzî haliyle, “cinsel ilişkide bulunma, müjdeleme, yeme, güler yüzlü olma,

sevinme, güzel olma, yer bitkisinin çıkması” gibi anlamlara gelir.43

İnsan ve beşer kelimeleri Âdemoğluna aittir. Ama birincisi onun ahlakî, ikincisi

de cismanî özelliklerine ağırlık veren kelimelerdir.44 Şeraiti, beşer kelimesini daha çok

“konuşan hayvan” olan insan anlamında, insan kelimesini ise nispeten, ben-bilincine ve

özgürlüğüne kavuşmuş, olgunlaşmış türün niteliği anlamında ele alır.45

Beşer kelimesi Kur’an-ı Kerim’de otuz yedi defa geçmektedir. Otuz beş yerde

cins isim olarak yer almasına karşın iki yerde özelleşmiştir.46 Bunlar Meryem suresinin

17 ve 20. ayetleridir. 17. Ayette meleğin Hz. Meryem’e düzgün bir beşer şeklinde

göründüğü, 20. ayette ise Hz. Meryem’in “bana hiçbir beşer dokunmadı” sözü yer alıyor.

Beşerle ilgili ayetlerden 15 tanesi ise resul ve nebilerin beşeriyetiyle ilgilidir.

Elmalılı Hamdi Yazır,

ن خلق بل انتم بشر مم

“…hayır, siz de O’nun yaratıklarından birer beşersiniz”47 ayetini yorumlarken

beşeri şöyle açıklıyor: “Hayır, siz Allah’ın oğulları veya sevgilileri değil, akıl sahipleri

olarak yarattığı varlıklar cinsinden bir insan, derisi çıplak âciz, fakat idrak ve anlayış

sahibi bir mahlûksunuz.”48

Sonuç olarak insan ve beşer kelimeleri Âdemoğluna aittir. Ama birincisi onun

ahlakî, ikincisi de cismanî özelliklerine ağırlık veren kelimelerdir. Beşer lafzının geçtiği

ayetlerde insanın bedenî yönü ve dış görünüşü ifade edilir.

42 Razi, Tefsîr-i Kebîr, XIV, 94 43 Cevherî, es-Sıhâh (b-ş-r md.), II,590; İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab (b-ş-r md.), I, 216 44 Şeriati, İslam Sosyolojisi, s. 51 45 Şeriati, İnsan, s. 365 46 Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (b-ş-r md.), s. 153-154 47 Mâide 5/18 48 Yazır, Hak Dîni, III,143

Page 20: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

20

1.4.2. Benî Âdem kelimesi

Benî kelimesi, ibn kelimesinin çoğulu olan benûn kelimesinden hazif ve i‘lâl

yoluyla benî şekline dönüşmüştür. İbn kelimesi çocuk anlamında olup aslı fe‘al kalıbında

benevdir. Vav harfi hazfedilmiştir. Çoğulu ebnâ’ ve benûndur. İsm-i tasğiri buneyydir.

Müennesi binttir.49

Kur’an-ı Kerim’de ism-i tasğiri yâ buneyye (ey oğulcuğum)50 şeklinde geçer. Bir

şeyin yönünü, terbiyesini, kontrolünü, hizmetini veya işinin idaresini elinde bulunduran

her şey için hüve ibnuhû denir. Örneğin, midesine ve şehvetine düşkün olanlara ibn-u

batnihî ve’bn-u fercihî, yarınını düşünmeyenlere ibn-u yevmihî,51Âdem (a.s.) için ibnu’t-

tîn denir.

Âdem kelimesinin hangi dilden geldiği ve hangi kökten türemiş olduğu konusu

Müslüman dilciler arasında tartışılmıştır. Dilcilerin çoğu bu kelimenin Arapça asıllı

olduğunu savunmuşlardır.52 Cevherî’ye göre bu kelimenin aslı, ef‘el kalıbında e’dem

şeklinde iki hemzeli olmakla birlikte ikinci hemze elife çevrilerek âdem şeklini almıştır.

Yine Âdem kelimesinin el-üdme kökünden türediği ileri sürülmüştür. el-Üdme,

insanlarda esmerlik, develerde siyah ve beyaza çalan renk, geyiklerde beyaz renk

anlamlarına gelir. Bu kelimenin uyum, yakınlık, vesile, ülfet anlamlarına gelen el-edem,

el-üdm veya el-üdmeden türemiş olabileceği de söylenmiştir.

Bir görüşe göre de, Âdem kelimesi, “bir şeyin dış yüzü” daha çok edîmü’l-arz

şeklinde yeryüzü anlamına gelen el-edîme kelimesinden türetilmiştir.53 Bu görüş şu

hadise dayanır: “Allah, yeryüzünün tümünden bir avuç toprak aldı, bunu çamur yaparak

yumuşattı, sonra katılaştırdı. Sonra da Âdem’i bundan yarattı. Bu sebeple onun

zürriyetinin renkleri değişik olur.” Edîm, yeryüzü anlamına geldiğine göre Âdem

kelimesinden, yerden yaratılmış bir varlık anlaşılır.54

Âdem(a.s), insanların babasıdır. Vücudu yeryüzünden yaratıldığından, renginin

esmerliğinden, farklı unsurlardan ve farklı kuvvetlerden oluştuğundan veya ayette

49 Cevherî, a.g.e. VI, 2286; İbn Manzûr, a.g.e., (b-n-y md.) I, 270; İsfehânî, a.g.e., s. 147 50 Yusuf 12/5; Saffât 37/102; Lokman 31/13 51 İsfehânî, a.g.e, s. 147 52 TDV İslam Ansiklopedisi, I, 358 53 Cevherî, a.g.e., XV,1859 54 Ateş, Süleyman, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Y. İstanbul, ts., IX, 526

Page 21: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

21

zikredildiği gibi55 dolayı güzelleşip diğer varlıklara üstün kılındığı akıl, anlayış, düşünce

kabiliyeti verildiği için böyle isimlendirildiği söylenmiştir.56

Âdem kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de yirmi beş yerde geçmektedir.57 Hz. Âdemle

ilgili ayetler dikkatlice incelendiğinde Kur’an-ı Kerim’de kıssası anlatılan Âdem (a.s.)

genel manada insan türünü sembolize eder. Âdem’in öyküsü insan türünün niteliklerinin

açıklanmasıdır. İnsan tanımının yapıldığı Âdem kıssasını anlatan ayetlerde sembolik bir

dil kullanıldığı ve bu sembollerin ardında insanla ilgili gerçeklerin saklı olduğu görülür.58

Hz. Âdem’in karakteri, kişiliği, bütün özellikleri ve hatlarıyla bir insanı canlandırmakta,

beşerî zaaf vurgulanmaktadır.59

Kur’an-ı Kerim’de benî âdem kelimesi, yedi ayette geçmekte olup 60 bu ayetlerin

ikisinde61 Allah, insanoğlunu şeytana karşı uyarır. Diğer iki ayette 62 Allah’ın insanoğluna

nimetini hatırlatır. Yine diğer iki yerde63 doğruya sevk eder. Bir ayette ise64 insana

Allah’la yaptığı ilk sözleşme hatırlatılır.

Kur’an-ı Kerim’de insan türüne âdemoğulları şeklinde hitap edilerek cins, ilkine

nispet edilir. Buradaki izafet mecazî bir izafettir. Kur’an-ı Kerim’de sadece bir yerde

âdemoğulları ifadesinin Hz. Âdem’in bizzat kendi oğullarına işaret etmesi muhtemeldir.65

Kur’an’da insanoğluna benî âdem diye hitap edilmesinin sebebi, insana Hz.

Âdem’in soyundan geldiğini hatırlatarak insanın dikkatini Hz. Âdem’e ve onun kıssasına

yönlendirerek ibret almasını sağlamak olsa gerek. Zira Kur’an’da Hz. Âdem kıssası

genişçe anlatılır. Kıssalardaki asıl amaç da öğüt verip ibret alınmasını sağlamaktır. Benî

âdem kelimesinin geçtiği ayetlerde de bu yön dikkat çekmektedir.

1.4.3. Nefs kelimesi

55 Hicr 15/29; İsra 17/70 56 İsfehânî, a.g.e., s. 904 57 Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (e-d-m md.), s. 31-32 58 Kasapoğlu, Abdurrahman, Âdem’den Hateme Kişilik, İzci Y., 1.Bsk., İstanbul, 1997, s.14 59 Kutup, Seyyid, Kur’an’da Edebi Tasvir, Trc. Mehmet Yolcu, Çizgi Y. İstanbul, 1991, s. 253-254 60 Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-müfehres (Benî Âdem md.) s. 175 61 A‘râf 7/27; Yâ sîn 36/60 62 A‘râf 7/26; İsrâ 17/70 63 A‘râf 7/31, 35 64 A‘râf 7/172 65 Maide 5/27; Yar, Erkan, Ruh Beden İlişkisi Açısından İnsanın Bütünlüğü Sorunu, Ankara Okulu

Y., Ankara, 2000, s. 76-77

Page 22: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

22

Nefs, Arapça bir kelime olup çoğulu enfus ve nufûstur. Arapça’da nefs, bir şeyin

varlığı, hakikati, zatı, cevheri, tamamı, bütünü, kendisi demektir. “Falanca kendini

öldürdü, helak etti” dendiğinde, helak, zatının tamamında ve hakikatinde oldu demektir.

Nefs insanın bütünü için kullanıldığından Araplar ‘indî selâset-ü enfüs (yanımda üç kişi

var) derler.66

Ebu İshak’a göre, nefs kelimesi ruh ve bir şeyin bütünü, hakikati anlamda

kullanılır. Ruh manasında olmasının delili haracet nefsü fulân (falancanın ruhu veya canı

çıktı) sözüdür.

Zeccac ise şöyle demiştir: “Her insanın iki nefsi vardır. Birincisi, nefsü’t-

temyizdir. Bu, uyuduğu zaman insandan ayrılır. Böylece akledemez. Allah (c.c.)’ın

buyurduğu gibi,

يتوفى النفس حين موتها والتي لم تم في منامها فيمسك التي قضى عليها الم و للا

رون يا لقوم يتفك ى ان في ذلك ل ى ا لى اجل مسم ويرسل الخر

“Allah (c.c.), ölmekte olan canları alır, ölmeyenleri de uykularında alır. Sonra

ölümüne hükmettiğini yanında tutar.”67 Diğeri ise nefsü’lhayattır. Bu da ruhtur, insan

öldüğü zaman ondan ayrılır.

İbn Abbas’tan şöyle rivayet edilmiştir: “Her insanın iki nefsi vardır. Birincisi,

ayırma kabiliyeti olan akıl anlamındaki nefs, diğeri ise kendisiyle hayat bulunan ruh

anlamındaki nefstir.”68 Zebidi ise şunları belirtmektedir: “Gerçekte ruh ile nefs arasında

fark vardır. Şayet iki isim de aynı manada olsaydı leys ile esed kelimelerinin birbirinin

yerine kullanılmaları doğru olurdu. Allah, “ruhumdan üfledim”, dedi, nefsimden

demedi.”69

تعلم ما في نفسي ول اعلم ما في نفسك

66 Zebîdî, Tâcü’l-‘Arûs (n-f-s md.), IX, 15; İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab (n-f-s md.), III, 688 67 Zümer 39/42 68 Zebîdî, a.g.e., IX, 15; İbn Manzûr, a.g.e., III, 689 69 Zebîdî, a.y.; Bk. Hicr 15/29

Page 23: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

23

“Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben senin nefsinde olanı bilmem”70 ayetine

dayanılarak nefs kelimesinin inde (katında, huzurunda) anlamına geldiği ileri

sürülmüştür. Gerçekte nefs burada gayb, gizli manasındadır. Çünkü ayetin sonunda

“gizlileri bilen yalnız sensin” buyrulur.71

Nefs kelimesi ayrıca “beden (vücut), göz (nazar),72 kan, tabaklama kazanı,

kardeş73 gibi anlamlara gelir. Zebidî, İbn Arabî’den nefsin on beş tane anlamını zikreder.

Bunlar: “ruh, kan, beden (vücut), göz, katında, hakikat, bir şeyin kendisi, deri tabaklama

kazanı, kibir, izzet, himmet, gurur, gayb, irade, ceza” manalarıdır.74

Tasavvuf erbabı bu kelimeyi, “insanda gazap/öfke ve şehvet kuvvetini toplayan

güç” şeklinde tarif etmişlerdir. Zira onlar nefis demekle insanda kötü vasıfları toplayan

bir aslı kastederler ve nefis ile mücâhede edip onu kırmak lazımdır, derler.75 İsfehânî,

“nefs kavramı Yüce Allah’a izafe edildiğinde, “sahiplik”, insana izafe edildiğinde

kötülüğü emreden manasını ifade eder,” şeklinde bir görüş naklediyor.76

Hayati Aydın, Kur’an-ı Kerim ve bazı İslam âlimlerinin açıklaması dairesinde

nefsi şu şekilde tanımlar: “Şehvet ve gazabı içinde barındıran güç, mahiyet ve

hakikatinden mecaz olmak üzere istek ve dürtülerin kaynağı77 öz benlik, ruh, subjektif iç

âlem,78 iç âlemin duygusal değişikliklerinde etken ve edilgen olarak, emredici bir

kuvvettir.”79 Bunlardan hareketle şu sonuca varıyor: “İnsanın yaşama dürtülerine

kaynaklık eden, kişinin beslenmesini, ilerleyip yükselmesini sağlayan, onu tehlikelerden

koruyan, değerlendirme yeteneği bulunan, davranışlarımıza büyük ölçüde hâkim,

emredici bir enerji kaynağıdır.”80

70 Mâide 5/116 71 İbn Manzûr, III, 688 72 Cevherî, III, 984; İbn Manzûr, a.y. 73 Cevherî, a.y.; Zebîdî, a.g.e., IX, 15; İbn Manzûr, III, 688 74 Zebîdî, a.g.e., IX, 15 75 Gazali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, Trc. Ahmet Serdaroğlu, Bedir

Y., İstanbul, ts., III,10 76 İsfehânî, el-Müfredat (n-f-s md.), s. 818 77 Kıyamet 75/2 78 Âli İmrân 3/165; Nisa 4/128; Necm 53/23 79 Kıyamet 75/2; Yusuf 12/18,53; Fecr 89/27-28 80 Aydın, İlk Dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, s. 55-56

Page 24: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

24

Nefs kelimesi Kur’an-ı Kerim’de tekil olarak nefs şeklinde yüz kırk ayette, çoğul

olarak nufûs şeklinde iki, enfus şeklinde ise yüz kırk dokuz ayette geçmektedir.81 Nefs

kavramı Allah (c.c.)’a bağlı olarak kullanıldığında zat yani kişi manasını kazanmakta,82

yaratılışla ilgili olarak geçtiği ayetlerde, cevher (öz) manasına gelmekte,83 pek çok ayette

kimse, kişi manasında kullanılmakta,84 bazı ayetlerde ruh yani can,85iç86 anlamlarında

kullanılmaktadır. Bazı ayetlerde insanın bedeni manasında anlaşılmış,87 diğer bazı

ayetlerde ise dünya zevklerine meyleden anlamında kullanılmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de nefs aşağı yukarı çıkıp iner. Alacağı istikamete göre değer

kazanan ve Allah’ın düzenlediği bir iç düzendir.88

Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c),

والشمس وضحيها

يها و نفس وما سو

فالهمها فجورها وتقويها

يها قد افلح من زك

يها وقد خاب من دس

“Nefse ve onu düzenleyene yemin olsun ki, nefse fücurunu ve takvasını (kötüye

ve iyiye açık olmasını) ilham etti. Nefsini (fücurdan) arındıran gerçekten kurtuluşa

ermiştir; onu (fücurla) örtüp saranda yıkıma uğramıştır.”89 buyurmaktadır. Demek ki

Allah (c.c.), insan nefsini yaratıp şekillendirirken, ona iki önemli unsur yerleştirmiş ve bu

unsurların birbirine zıt olmasını takdir etmiştir. Onun içindir ki insanın psikolojisinde

korkaklık-saldırganlık, korku-ümit, sevgi-nefret, hüzün-neşe, mutluluk ve mutsuzluk gibi

81 Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-müfehres (n-f-s md.), s. 881-885 82 Âli İmrân 3/ 28,30; Mâide 5/116; En’âm 6/12,54; Tâhâ 20/41 83 Nisa 4/1; En’âm 6/98; A’râf 7/189; Zümer 39/6 84 Bakara 2/48, 123,281; Ali İmran 3/25, 30, 145, 161, 185; En’am 6/70, 164; Yunus 10/30, 54; Hûd

11/105; Ra‘d 13/33,42; İbrahim 14/51; Nahl 16/111; Tâhâ 20/15; Enbiya 21/35; Secde 32/13 85 Nahl 16/111; Bu ayette iki tane nefs kelimesi geçmekte, birinci nefs, şahıs; ikinci nefs can manasına

gelmektedir. 86 Yusuf 12/68; A’râf 7/205; Ahzab 33/37; Tâhâ 20/67 87 Âli İmrân 3/145,185; Yusuf 12/26,30; Enbiya 21/35;Erdoğan, Kur’an ve İnsan Psikolojisi, s.14 88 Sezen, İslam Sosyolojisine Giriş, s. 79 89 Şems 91/6-10

Page 25: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

25

birbirine zıt duygular vardır. Bu da bize insan psikolojisinin değişken yapıda yaratıldığını,

insanın sürekli bir duygu haleti içinde kalamayacağını göstermektedir. İnsan bazen hata

edecek, bazen de iyi davranışlarda bulunacaktır. Eğer bu değişkenlik olmasaydı, insanı

terbiye etmek mümkün olmayacaktı.90

Sonuç olarak Arapçada nefs, bir şeyin varlığı, hakikati, zatı, cevheri, tamamı,

bütünü, kendisi demektir ve Kur’an-ı Kerim’de bu anlamlarda ve insanın bütünü için

kullanılmaktadır. Ayrıca nefs tek tek her varlığa, diğerlerinden ayrı nitelikte bir varlık

kazandıran yönü ifade etmektedir. Nefs, ruh anlamında da kullanılmakla beraber ruhtan

farklı bir anlam yapısına sahiptir. Tasavvuf erbabı nefis demekle insanda kötü vasıfları

toplayan bir aslı kastederler ve nefis ile mücâhede edip onu kırmak lazımdır, derler.

Aslında bu nefsin özelliklerinden sadece biridir. Kur’an-ı Kerim’de nefs, sadece kötülük

kaynağı ve insandaki şer unsuru olarak tanımlanmayıp fücûr yanında takvanın da nefse

ilham edildiği belirtilmektedir.

1.5. KURAN’DA İNSANIN YARATILIŞI VE YARATILIŞ AMACI

1.5.1. İnsanın Yaratılışı

Kur’an-ı Kerim’de hem ilk insanın yaratılış seyri hem de diğer insanların nasıl

yaratıldığı hususunda bilgi verilmektedir. İnsan dışındaki varlıkların yaratılış seyri fazla

anlatılmamıştır. Bu da insana verilen değeri gösterir.91

Hz. Peygamber (a.s.), Hz. Âdem ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Allah (c.c.)

Âdem’i yeryüzünün tamamından alınan bir avuç topraktan yaratmıştır. Bu yüzden

Âdemoğulları yeryüzü şekillerine göre kimi kırmızı, kimi beyaz kimi de siyah olmuştur.

Aralarında yumuşak ve sert mizaçlı, kötü ve iyiler bulunmaktadır.92

Kur’an-ı Kerim’in bildirdiğine göre Allah (c.c.), meleklere yeryüzünde bir halife

yaratmak istediğini açıkladığında, melekler dediler ki, “Orada bozgunculuk yapacak, kan

dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ve takdis ediyoruz.”

Onların bu iddialarına karşın Allah (c.c.): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” demiş ve

90 Bayraklı, Bayraktar, Kur’an’da Değişim Gelişim ve Kalite Kavramları, MÜİFAV Y., İstanbul,

1999, s. 145 91 Karagöz, İsmail, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, Çelik Y. İstanbul,1996, s. 35 92 Ahmed b. Hanbel Müsned, C.4, S.323

Page 26: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

26

meleklere eşyanın isimlerini sorarak onları denemiştir. Melekler buna cevap veremeyince

Âdem cevap vermiştir.93 Bu durum, Âdem’in meleklerde bulunmayan bilgi edinme

yeteneğini sergileyince, Allah (c.c.) meleklere, Âdem’e hürmeten secde etmelerini

buyurmuştur. Bütün melekler Âdem’in üstünlüğünü kabul etmişler, yalnız Kur’an-ı

Kerim’in cin olarak tasvir ettiği bir varlık kendi üstünlüğünü ileri sürerek Allah (c.c.)’ın

emrine karşı gelmiş ve böylece İblis (şeytan) olmuştur.94 Fahreddîn Râzî, eğer ilimden

daha üstün bir nitelik olsaydı, Yüce Allah, onu üstünlük ölçüsü alır ve ona göre melekleri

denerdi, demektedir.95

Allah, insanı sudan,96 topraktan (turâb),97 ve toprağın geçirdiği çeşitli

dönüşümlerden, kuru çamurdan (salsâl), kara balçıktan (hemein mesnûn),98 çamurdan

(tîn),99 balçık mayasından (sulâletin min tîn),100 ateşte pişmiş kuru bir çamurdan (salsâlin

ke’l-fehhâr),101 yapışkan cıvık çamurdan (tînin lâzib),102 nutfeden103 yarattığını haber

veriyor.

Yaratmayla ilgili Kur’an-ı Kerim’de çocuğun anne karnında geçirmiş olduğu

değişim safhalarına da değinilmektedir.104 İlk insanın yaratılmasında esas olan madde,

ilgili ayetlerde nasıl ki “çamur”, “kara balçık” ya da “pis kokulu balçık” gibi birtakım

iğrenç vasıflarla ifade ediliyorsa, neslinin üremesinin de esas maddi unsuru olan su (meni)

da,105 iğrenç ve aşağılayıcı vasıflarla anlatılmaktadır. Bu durum, insanın maddi yönünün

nasıl bir yapıya sahip olduğunu göstermesi ve tabiatında taşıdığı olumsuz özelliklerin

kaynağının bilinmesi bakımından dikkat çekicidir106 ve insanı kibirlenmeye karşı

uyarıcıdır.

93 Bakara 2/30-33 94 Bakara 2/33-36 95 Razi, Tefsîr-i Kebîr, II, 269 96 Bk. Enbiya 21/30; Nur 24/45; Furkan 25/54 97 Bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/67 98 Bk. Hicr 15/26,28,33 99 Bk. En’am 6/2; A‘râf 7/11; Secde 32/7; Sâd 38/71-76 100 Bk. Mü’minun 23/12 101 Bk. Rahman 55/14 102 Bk. Saffat 37/11 103 Bk. Nahl 15/4; Mü’minûn 23/14; Yâ sîn 36/77; İnsan 76/2 104 Bk. Hac 22/5; Secde 32/7-9; Hicr 15/28-29; A’la 87/1-3 105 Bk. Kıyâme 75/37; Secde 32/8; Mürselât 77/20; Tarık 86/6 106 Şanver, Mehmet, Kur’an’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, Pınar Y., 1.Bsk., İstanbul, 2001, s. 48

Page 27: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

27

İnsan tabiatını ortaya koyan en önemli Kur’an-ı Kerim ayetleri, insanın yaratılışını

anlatan ayetlerdir. Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışı ve Âdem kıssaları ile yaratılışın

sırrını anlatmaya çalışmış, hakiki insanlığın gaye ve hedefini öğretmek, insanlığı doğru

bir istikbale yürütmek ve bu yürüyüş sırasında insanlığın karşılaşacağı güçlüklerin

mahiyetini ve bunların nasıl aşılacağını göstermek istemiştir.107 Yine bu pasajların en

önemli hedefi, yaratıcının Allah olduğunu ve yaratmayı tekrarlamanın da ona ait

olduğunu vurgulamaktadır.108

Neticede insanın yaratılışından bahseden ayetler insanın yaratılış şeklini ifade

ettiği gibi insanın yapısına, fıtrî özelliklerine de işaret etmektedir. İnsan, bilgisi sayesinde

meleklerden daha üstün konuma yükseliyor ve melekler onun önünde eğiliyorlar. İnsanın

üstünlüğü soydan değil bilgiden kaynaklanmaktadır.

1.5.2. Yaratılış Amacı

İnsanın yaratılış amacı Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilmiştir:

وما خلق الجن والنس ال ليعبدون

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”109 İnsanların

ve cinlerin yaratılış amacını belirten bu ayet değişik şekillerde yorumlanmış ve özellikle

liya‘budûn kelimesinin anlamı üzerinde ihtilaf edilmiştir. Genel görüşe göre, ayet

umumidir. Bütün insanları ve cinleri kapsar. Çünkü el-cin ve’l-ins kelimelerinin

başındaki el istiğrak ve gaye içindir. Tâberî de bu görüşü tercih ederek Abdullah b. Abbas

(r.a.)’ın şu izahını nakleder: “Ben cinleri ve insanları isteyerek veya istemeyerek ancak

bana kul olduklarını kabul etmeleri için yarattım.” Taberi şöyle der: “Aslında inkâr

edenler de Allah’ın kaza ve kaderine ister istemez boyun eğerler. Bu itibarla yaratılış

gayeleri tahakkuk eder.”110

107 Cerrahoğlu, İsmail, Kur’an’da İnsanın Yaratılış Sahnesinin Düşündürdükleri, A.Ü.İ.F.D., Ankara,

1975, XX , s. 97 108 Özsoy, Ömer, Sünnetullah Bir Kur’an İfadesinin Kavramlaşması, Fecr Y., 2. Bsk., Ankara, 1999, s. 75-76 109 Zâriyât 51/56 110 Tâberî, a.g.e., V, 567-568

Page 28: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

28

Mutasavvıflar, insanın yaratılmasındaki hikmet, ilahi kemalin tecellisidir, derler

ve bunu sahih olmayan şu hadise dayandırırlar: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek

istedim de, bir yaratık yaratıp onlara kendimi bildirdim, onlar da beni tanıdılar.”111

İnsanın yaratılış amaçlarından biri de imtihandır. Kur’an’ın nazarında hayat bir

imtihan, daha doğrusu bir imtihanlar silsilesidir. Göklerin ve yerin yaratılışının gayesinin

de insanın imtihana tabi tutulması olduğu bildirilmektedir.112 Cenneti kazanmak için

insanın hayatı boyunca tabi tutulacağı sınavlarda cennete layık olduğunu ispatlaması

gerekir.113

İnsanın boş yere yaratılmadığını, ulvi bir gaye için yaratıldığını

ى ايحسب النسان ان يترك سد

“İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?”114 ayetinden de anlıyoruz. Yani,

“İnsan kendini, dünyada mükellef tutulmayan; ahirette de yaptıklarının hesabını

vermeyen, manasız, başıboş bir varlık mı sanıyor?” demektir.

Allah, kâinatı bir gaye için yaratmıştır. Kur’an’ın söylediğine göre bu gaye,

ahlaklı ve Allah’ı tanıyan, bilen ve ona hakkıyla ibadet eden insandır.115 Böyle bir insan,

kendisi gibi insanlardan teşekkül eden bir toplumun da aynı gaye için insan yetiştirmesini

sağlar. Ama böyle insanlar olmayıp da Allah’ın gayesi için çalışmayan kişiler olursa o

zaman kâinatın gayesi boşa gider.

İsfehânî, insanın yaratılış maksatlarını, “Allah’a ibadet, O’na hilafet, O’na (O’nun

dinine) yardım O’nun yeryüzünü imar etmektir” şeklinde sıralıyor. Demek ki insanın

yaratılış amaçlarından bir diğeri de, yeryüzünde hilafet, yeryüzünü imar etmek, ilahi

iradeyi, beşeri alanda gerçekleştirmektir. Buna Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmiştir:

“Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’dur…”116

111 İsfehânî, İnsan, 96, Mütercime ait dipnot 112 Bk. Hud 11/7 113 Bk. Bakara 2/155; Ali İmran 3/186; Mir, Mustansır, Kur’ani Terimler ve Kavramlar Sözlüğü, Trc.

Murat Çiftkaya, İnkılap Y., İstanbul, 1996, s. 99 114 Kıyâme 29/36; Mü’minûn 23/115 115 İbrahim 14/32-33; Nahl 16/12, 14; Lokman 31/20-29; Câsiye 45/12-13; Mülk 67/1-2 116 İsfehânî, İnsan, s. 89

Page 29: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

29

Page 30: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

30

İKİNCİ BÖLÜM

KURAN-I KERİM’DE İNSANIN PSİKOLOJİK YÖNÜ

Psikolojik olgular, sistematik bir biçimde Kur’an’da yer almaz. Kur’an’ın asıl

amacı insanları eğitip yetiştirmek olduğundan ötürü Kur’an psikolojik nazariye ve verileri

Page 31: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

31

ortaya koymakla meşgul olmaz. Ama insanın çeşitli psikolojik davranışlarına geniş bir

biçimde yer verir. Belki bu konuya diğer bazı eserlerden daha fazla yer ayırdığını

söyleyebiliriz. Böyle olması da doğaldır. Çünkü en önemli ve ilk hedefi, insan ruhunu

eğitmek ve belli bir yöne sevk etmektir. Kur’an satırları arasına dağılmış bilgilerden

hareket ederek, insan psikolojisi üzerinde kapsamlı bir etüt ortaya çıkarmak mümkündür.

Bu etüdü gerçekleştirirken psikoloji ilminin verilerine başvurulmalıdır. Ancak ilk ve son

görüş kaynağı ve hareket noktası Kur’an olmalıdır.117

Kur’an-ı Kerim bir nazariyeler kitabı değil, bir eğitim ve yönetim kitabıdır. Bu

eğitimi gerçekleştirmek ve yönetimi sağlamak için, insanoğluna bir takım ruhî sırları,

psikolojik hakikatleri izah eder. Ona kendi nefsindeki psikolojik ve ahlaki sırları araştırıp

öğrenerek hak yola girmesini teşvik eder. Ruhun kazandığı şekil ve muhtevaya dikkatleri

çeker.118 Genel psikolojinin konuları arasına giren insan davranışları üzerinde durur.

Normal ve anormal insan tiplerinin psikolojik portrelerini resmeder. İçgüdüye, motivlere

ve duygulara ait açıklamalarda bulunur.119 Biz de bu bölümde Kur’an’ın insanın

psikolojik yönünü nasıl ele aldığını ortaya koymaya çalışacağız.

2.1. OLUMSUZ NİTELİKLERİ (ZAAFLARI)

İşte fıtri bakımdan böylesine değişken hususiyetlerle donanmış olan insan,

özellikle akıl ve ruh melekelerini geliştirmek; onları olumlu, yapıcı istikametlerde

kullanmak zorundadır.120 İnsan, benliğinde bulunan kuvvetleri dünyada gerektiği gibi,

gerektiği yerde, uygun zamanda ve gerektiği kadar kullanmak ve bunların fazla ve aşırı

taraflarını dünyadan ayrılmadan Kur’an’ın prensiplerine uygun şekilde terbiye etmek ve

bu zaaflarını faydalı yönlere kanalize etmek durumundadır. Çünkü kendisini

kötülüklerden, benliğini hastalıklarından temizlemeyen bir kimse dünya hayatının

güzelliklerine ve ahiretin nimetlerine yol bulamaz. Kendisini pisliklerden temizleyen

kimsenin kalbinden perde kalkar. Böylece hakkı ve batılı ayırabilir.121 Ancak bu zaaflar,

tedavi edilmezse, fertte bazı psikolojik hastalıklara dönüşebildiği gibi, toplum açısından

da her an tehlikeli bir boyuta gelmeleri de mümkündür. Bu itibarla Kur’an, insanın

117 Kutub, İnsan Psikolojisi, s. 15-16 118 Kutub, a.g.e., s. 13,16; Bu konudaki nazariye ve tafsilatlı bilgiyi insanların araştırmalarına bırakır. 119 Kırca, Celal, Kur’an ve Fen Bilimleri, 4. Bsk., Marifet Y., İstanbul, 1997, s. 334 120 Kılıç, Sadık, Benliğin İnşası, İnsan Y., 2018, s. 82 121 İsfehânî, İnsan, s. 177

Page 32: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

32

teyakkuzda olması için bu zaaflarından geniş bir şekilde bahsetmiş ve bu zaafları terbiye

edecek, insanı psikolojik olarak olgunlaştıracak prensipler getirmiştir. İşte biz de

Kur’an’da bahsedilen bu zaafları, insanın olumsuz özelliklerini ve Kur’an’ın insanı

psikolojik olarak olgunlaştıran prensiplerini sırasıyla ele alacağız.

2.1.1. Aceleci olması

Acele, şehvetin gereği olarak bir şeyi vaktinden önce istemek ve elde etmeye

çalışmak anlamlarına gelmektedir. Bunun için Kur’an’ın genelinde kınanmıştır.122 Hatta

bir hadiste “Acele şeytandan; teenni Rahmandandır”123 buyrulmuştur. Acele, teenninin

zıddıdır. Teenni, acele etmeden, ihtiyatlı, düşünceli ve yavaş hareket etme, temkinli

davranma demektir. 124

Kur’an da, aceleciliğin kişiyi yanlış tercihlere sürüklediğini ifade etmektedir:

اءه بالخير وكان النسان عجول ويدع النسان بالشر دع

“İnsan, hayra dua eder gibi şerre dua etmekte (hayrı ister gibi şerri istemekte) dir.

İnsan pek acelecidir.”125 Yani, insan aklına gelen her şeyi süratle ister. Onun hakkında

basiret sahibinin düşünüp karar vermesi gibi düşünerek karar vermez.126

İnsan, zihinsel darlığından dolayı çok aceleci ve telaşlıdır, davranışlarının ileride

vereceği sonuçları görmemezlikten gelir. Bu acelecilik yüzündendir ki, insan gururla

dolup taşar ve korkunç derecede ümitsizliğe kapılır. İnsan kadar çabuk şişen ve sönen

başka bir varlık yoktur.127 Öyle şeyler vardır ki, alelacele yapılmaları vahim sonuçlar

doğurur. Nitekim Hz. Peygamber, müşriklere karşı aceleci olmamıştır. Her şeyi yerinde

ve zamanında yapmasını bilmiştir. Hayatta bazı şeyler içinse acele etmek zarureti vardır.

Bu durumda gerekli olan çaba gösterilmelidir. Eğer acele etmek kötü neticeler

doğuracaksa, sabır ve metanetle hareket etmek gerekir. İnsanın temel musibetlerinden

biri, acelecilik olduğu içindir ki peygamberlere en çok önerilen değerlerden biri sabır

olmuştur. Zira Allah sabredenlerle beraberdir. Sonuç olarak Kur’an, insanın aceleci bir

122 İsfehânî, el-Müfredât (‘a-c-l md.), s. 548 123 Tirmizî, Birr ve Sıla, 66, no: 2012 (IV, 367) 124 Doğan, Büyük Türkçe Sözlük (Teenni md.), s. 1055 125 İsrâ 17/11 126 Zamahşerî, Keşşâf, II, 626 127 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 70-71

Page 33: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

33

tabiatta yaratıldığını ve aceleciliğin kişiyi yanlış tercihlere sürükleyeceğini ifade etmekte

ve teenni, sabır ve basiretle hareket etmemizi istemektedir.

2.1.2. Unutkan olması

İnsanın unutkanlığını ifade eden nisyân, insanın ya kalbinin (düşüncesinin)

zayıflığından ya da gaflet ve kasıttan dolayı kendisine emanet olarak bırakılan bir şeyi

unutuncaya kadar terk edip anmaması anlamına gelmektedir.128 Nisyân kelimesi,

Kur’an’da kırk dört yerde geçmektedir. Hz. Meryem’in babasız bir çocuğa hamile

kalmasından dolayı duyduğu derin utanç sebebiyle unutulmayı istemesini ifade eden bir

ayette nesyen-mensiyyen129 şeklinde mastar olarak kullanılmış, Allah’ın unutkan

olmadığını ifade eden bir ayette de130 ism-i fail olarak kullanılmıştır. Diğer yerlerde ise

fiil halindedir.131

Allah, temelinde kasıt bulunan her türlü unutmayı zemmeder. Eğer unutma özür

sebebiyle olursa bu unutma kınama sebebi olamaz. Peygamber efendimiz: “Ümmetimden

hata ve unutma (nın sorumluluğu) kaldırıldı.”132 buyurmuştur. Şu ayette de kendini

bilenin Allah’ı bileceğini, Allah’ı unutanın da kendini unutacağına dikkat çekmektedir:

لئك هم الفاسقون فانسيهم انفسهم او ول تكونوا كالذين نسوا للا

“Şu, Allah’ı unuttuklarından dolayı (Allah’ın da) onlara kendi nefislerini

unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkan insanlardır.”133

Bu ayetteki unutmada, kasıt söz konusu olduğu için Allah’ı unutan kimse

yerilmektedir.

Kur’an’a göre, Allah’ı anmaktan kalbin gaflet etmesi hususundaki unutkanlığın

tedavisi, ancak devamlı olarak Allah’ı, O’nun nimet ve ikramını, yarattıklarındaki

ayetlerini, ahiret ve hesap gününü anmaktır. Bu bize bilginin kalıcı olmasını sağlayan

eğitim ilkelerindeki tekrarı hatırlatır.134

128 İsfehânî, el-Müfredât (n-s-y md.), s. 803 129 Meryem 19/23 130 Meryem 19/64 131 Bk. Abdulbaki, el-Mu’cemü’l-Müfehres, (n-s-y md.), s. 871-872 132 İbn Mâce, Muhammed b. Yezîd, Sünen I-II, Çağrı Y., İstanbul, 1992, Talâk, 16, no: 2043 133 Haşr 59/19 134 Necati, Kur’an ve Psikoloji, s. 182

Page 34: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

34

Sonuç olarak Kur’an, unutmanın çeşitli şekillerinden bahsetmekte ve temelinde

kasıt ve nankörlük bulunan her türlü unutmayı zemmetmektedir. Eğer unutma özür

sebebiyle veya normal bir şekilde olursa bu unutma kınama sebebi olamaz. Kur’an’a göre,

Allah’ı anmaktan kalbin gaflet etmesi hususundaki unutkanlığın tedavisi, devamlı olarak

Allah’ı, O’nun nimet ve ikramını, yarattıklarındaki ayetlerini, ahiret ve hesap gününü

anmaktır.

2.1.1. Bencil olması

Bencil, kendi benini yücelten, yalnız kendini düşünen, kendini beğenen, hodbin,

hodkâm, egoist anlamlarına gelmektedir.135 Bencillik, kişilik bozuklularından biri olup

psikopat ya da sosyopat adıyla bilinen anti sosyal kişilik yapısıdır. Bu kişiler aklına

geldiği gibi hareket eden kimselerdir ve engellenmeye tahammülleri yoktur, hiçbir kural

ve yasa tanımadan hemen bencil davranışlarını ortaya koyarlar. 136

Bencillik, esas itibariyle hayatı muhafaza etmeye yönelik tabii bir eğilimdir.

İnsanın biyolojik ve psikolojik ihtiyacını ivedi temin etme isteğinden kaynaklanan bir

duygudur. Olay küçük çocukta çarpıcı bir şekilde mevcuttur. Onun her hali bencilliği

ortaya koyar. Eğitim, başkalarına ve cemiyete hürmeti öğretmek, bu tabii bencilliği

frenler. Yetişkinlerde bulunan bencilliğe gelince; o, ekseriyetle, fizikî ve zihnî bir

dengesizliğin sonucudur.137

Kur’an’da insanın bencilliğiyle alakalı olarak helû‘ kelimesi kullanılmıştır:

ا ان النسان خلق هلوع

“İnsan gerçekten helû olarak yaratılmıştır.”138 Ayetteki helû‘ lafzı, hemen

devamındaki iki ayetle birlikte okunduğunda anlaşılmaktadır: “Kendisine bir fenalık

dokunduğunda feryadı basar, sızlanır. Bir (zenginlik ve makam gibi) bir hayra da

ulaştığında (herkesi) meneder.” Açıkça anlaşıldığı gibi, helû kelimesi, bencil, hasis,

çıkarcı ve kıskanç bir insanın psikolojik durumunu dile getirmektedir.139

135 Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, s. 129 136 Cücelioğlu, İnsan ve Davranışı, s. 470-471. 137 Altıntaş, Hayrani, “Psikoloji Sözlüğü Üzerine Deneme”, AÜİFD, Ankara, 1989, XXXI, 34-35 138 Me‘âric 70/19 139 Ünver, Mustafa, Kur’an’ı Anlamada Siyakın Rolü -Bütünlük Üzerine- , Sidre Y., Ankara,1996,

s.189

Page 35: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

35

Bu kelime, esasında bir çabukluk anlamı bulunan, bir taraftan tahammülsüzlük,

mızıkçılık, bir taraftan da şiddet ve hırs gibi çeşitli kavram arasında bir huysuzluk ifade

eden belirsiz bir vasıftır ki devamındaki iki ayetle tefsir edilmiştir.140

Bencilliği kendini sevmeyle karıştırmamak gerekir. Bencillikte başkalarının

değerleri hiç göz önüne alınmaz. Egoist başkasının değerlerine sadece kendisi ile bir

bağlantısı olduğu ölçüde yönelir. Bütün bunlar kendini sevmenin tam karşıtıdır.141 İç

dünyasında değersiz olduğunu hisseden insan, kendini yüceltmek ihtiyacında olan

insandır. Kendini seven insan ise dostuna karşı nazik ve cömert olmak için gereken temele

sahiptir.142 Kur’ânî anlayışa göre kişinin kendine olan sevgisinin de bir sınırı olmalı, bu

sevgi gurur ve kibre varmamalıdır.

Netice itibariyle bencillik, insanda doğuştan mevcut olan hayatı korumaya yönelik

tabii bir eğilim olup Kur’an-ı Kerim bu konuda aşırı gidilmesini yasaklamış ve bu

duygunun eğitilerek gerektiğinde başkalarını kendimize tercih edeceğimiz bir olgunluğa

ulaşmamızı bizden istemiştir.

2.1.2. Nankör ve Ümitsiz olması

Nankör, gördüğü iyiliğin kıymetini bilmeyen, kendisine yapılan iyiliği ve eline

geçen nimeti inkâr eden demektir.143 Nankör, Kur’an-ı Kerim’de kefûr ve kenûd

kelimeleriyle ifade edilmektedir. Küfr, lügatte bir şeyi örtmek demektir.144 Kur’an’a göre

küfrün esas belirişi insanın nimetleri inkârı, yani nankörlüğüdür.145 Küfr, kökünden gelen

kefûr, nimete aşırı derecede nankörlük eden demektir.146 ve bu sıfat, şeytanın da şaşmaz

sıfatlarından biridir.147 Bu kelimenin fiil hali olan kefera ise, aslında birinin yaptığı iyiliğe

veya verdiği nimete karşı takdir bilmeyip nankörlük etmek demektir. Teşekkür

anlamındaki şekera’nin tam karşıtıdır. Arap dilinde kefere’nin asıl manası budur.

Kelimedeki bu nankörlük anlamı semantik gelişime uğrayarak, Allah’ın yaptığı iyiliğe,

140 Râzî, Tefsîr-i Kebîr, XXII, 131-132; Yazır, Hak Dini, VIII, 86 141 Akarsu, Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, s. 78. 142 May, Rollo, Kendini Arayan İnsan, Trc. Ayşen Karpat, Kuraldışı Y, 2.Bsk. İstanbul,1998, s. 96-97 143 Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, s. 832 144 İsfehânî, el-Müfredât (k-f-r md.) s. 714-715 145 İzutsu, Kur’an’da Dinî ve Ahlakî Kavramlar, Trc. Selahaddin Ayaz, Pınar Y., 2. Bsk., İstanbul,

1991, s. 167-175 146 Küfr, kökünden gelen kefûr, nimete aşırı derecede nankörlük eden demektir 147 Bk. İsrâ 17/27

Page 36: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

36

O’nun verdiği nimetlere karşı nankörlük anlamında kullanıldı. Yavaş yavaş orijinal

anlamı olan nankörlük anlamını kaybederek git gide inanma anlamına doğru kaydı.148

Kur’an’da kefûrla hemen hemen aynı anlamda kullanılan kenûd da nimete karşı

şiddetli nankörlük eden demektir. Hiçbir şey bitirmeyen yere arzun kenûd denir.149

Kur’an’da kenûd kelimesi bir yerde kullanılır:

ن لربهۦ لكنود إن ٱلنس

“Muhakkak ki insan, Rabbine karşı çok nankördür.”150

Kur’an, nankör kişinin durumunu bir deniz misaliyle tasvir eder:

يكم الى البر اعرضتم وكان ا نج اه فلم ر في البحر ضل من تدعون ال اي كم الض واذا مس

النسان كفورا

“Denizde size bir sıkıntı dokunduğu zaman Allah’tan başka bütün yalvardıklarınız

kaybolur. Fakat Allah sizi kurtarıp karaya çıkarınca yine ondan yüz çevirirsiniz.”151 “Yani

hayalinizden, zihninizden geçirip talihsizliklerinizde yalvardıklarınızın hepsi gider,

sadece Allah kalır. Böylece siz o anda Allah’tan başkasını hatırlamaz ve ondan başkasına

yalvarmazsınız ve O’ndan başkasının size yardım edebileceği de aklınıza gelmez.”152

Kur’an’ın bazı ayetlerinde insanın ümitsizliği ve nankörlüğü beraberce zikredilip

huzur ve güven içinde olduğu durumda nankörleştiği, sıkıntı ve belaya uğradığında ise

ümitsizliğe düştüğü vurgulanmaktadır. Bu da ikisi arsındaki irtibatın mevcudiyetini

ortaya koyar:

س كفور ه ليؤ ولئن اذقنا النسان منا رحمة ثم نزعناها منه ان

“İnsana tarafımızdan bir rahmet tattırıp da sonra bunu kendisinden çekip alıversek

o, ümidini kesen bir adam, bir nankör olur.”153 Yani o, bu durumda Allah’ın rahmetinden

ve bu nimetin tekrar kendisine döneceğinden ümidini keser. Daha önceki nimetleri bırak,

148 İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 171-172 149 İsfehânî, el-Müfredât (k-n-d md.), s. 727; Zamahşeri, Tefsîru’l-Keşşâf, III, 285 150 Âdiyât 100/6 151 İsrâ 17/67 152 Zamahşerî, a.g.e., II,192 153 Hûd 11/9

Page 37: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

37

sabır ve şükür nimetinden mahrum olduğu için daha önce kendisinden giden ümitsizliği

geri gelir.154

Kur’an’da birçok ayette Allah’ın rahmetinden ümit kesme kâfirlerin bir özelliği

olarak sunulur. Aşağıdaki ayette ümitsizlikle küfür, adeta birbirinden ayrılmaz iki unsur

gibi ifade edilmiştir: “Kâfir kavimden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.”155

İnsanın nankörlüğü ve ümitsizliği bir ayette şöyle dile getirilir:

م ايديهم اذا هم يقن طون ئة بما قد ا اذقنا الناس رحمة فرحوا بها وان تصبهم سي واذ

يا لقوم يؤمنون اء ويقدر ان في ذلك ل زق لمن يش يبسط الر اولم يروا ان للا

“Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman onunla sevinirler. Elleriyle yapıp

öne sürdükleri işlerden dolayı onlara bir kötülük erişince de derhal umutsuzluğa

düşerler.”156 Bu ayetler genellikle insanın karakterini, zaafını belirtmekle beraber, daha

ziyade müşriklerin ruh hallerini anlatmaktadır. Burada insana verilen rahmet ve nimet

için bir sebep belirtilmiyor. Çünkü verilen nimet Allah’ın lütfuyla verilmektedir. Ama

insanın başına gelen kötülük, çoğu kez kendi kusurundan doğar. İnsan yaptığı işlerin kötü

sonuçlarıyla karşılaşınca bunları kendi hatasından bilmez, hâşâ Allah’ın kendine bir

zulmü sanır. Oysa çoğu sıkıntılar insanın kendi hatasından doğar.157

İnsan kendinde fıtrî olarak bulunan mal sevgisini devamlı besleyip de şükür ve

yardım etme duygularını köreltirse, nankör bir insan olabilir. Nankör bir insan olmamak

için yapılan iyilikleri hatırlamak, unutmamak ve iyiliklere karşılık vermek, temel şarttır.

İnsanın bütün özelliklerini en kâmil anlamda bilen Yüce Allah, onun fıtratında var olan

bu noktaya Kur’an’ın birçok ayetinde işaret ederek, insanların bu tür kötü

davranışlarından uzak durmalarını istemektedir. Nimetlere nankörlük, nimetin

eksilmesine ve azaba sebep olur. Nimetlere şükretmek ise nimetlerde artışa yol açar.

İnsanın gerçek karakteri kendisine bir zarar dokunduğu zaman apaçık ortaya çıkar.

Üzerindeki perde açılır ve derhal Rabbine yönelir. Yine insanlara, sıkıntıdan sonra bir

ferahlık gelince Allah’ın ayetlerinden yüz çevirir. Ancak sıkıntı özellikle inançsızlar için

154 Rıza, Tefsîru’l-Menâr, I, 27 155 Yûsuf 12/87; Ayrıca bk. Yûsuf 12/56; Hicr 15/56; Mümtehine 60/13 156 Rûm 30/36-37 157 Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, VII, 23-24

Page 38: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

38

Allah’tan uzağa kaçmaya da yol açabilir. Zira Kur’an’ın bazı ayetlerinde insanın

ümitsizliği ve nankörlüğü beraberce zikredilip huzur ve güven içinde olduğu durumda

nankörleştiği, sıkıntı ve belaya uğradığında ise ümitsizliğe düştüğü de vurgulanmaktadır.

Kur’an’da birçok ayette Allah’ın rahmetinden ümit kesmenin kâfirlerin bir özelliği

olduğu ifade edilir.

2.1.3. Kibirli olması

Kibir, bir insanın yalnızca kendisini beğenerek başkalarından üstün görmesi

demektir.158 Kibir, batınî ve zahirî olmak üzere ikiye ayrılır. Batınî kibir, nefisteki bir

ahlaktır. Zahiri kibirse azalarda görülen kibirdir. Kibrin aslı insan tabiatında bulunan

ahlaktır. Bu da kendisini başkalarına karşı üstün gösterme isteğidir. Demek ki kibir; biri,

kibirlenecek adam, diğeri de kendisine karşı kibirleneceği bir kişi olmak üzere iki kimse

ister ve ucubdan burada ayrılır. Başka hiç kimsenin bulunmadığı yerde insanlar ucub

sahibi olur, ama kibir sahibi olamaz. Yani ucub, mutlak surette kendini beğenmek, kibir

ise başkalarından kendini üstün görmektir.159

Kur’an’da kibir kelimesi, mütekebbir-cebbâr nitelemesinde olduğu gibi, cebbâr

sıfatıyla beraber kullanılmaktadır.160 Bu da, bu iki sıfatın yakın anlamda olduğunu

gösterir. Kendini bir başına kalabilecek seviyede varlıklı ve büyük gören kişi, bütün

meselelerde dostlarına tahakküm etme eğilimini gösterir ve onlar üzerinde sınırsız bir

zorba güç kullanmayı arzular. Cebbar işte böyle bir kişi için kullanılır.161

Kibir, genellikle insanın bilgisi, malı, makamı, soyu-sopu, kuvveti ve buna benzer

özellikleri yüzünden kendini beğenmesiyle meydana gelir. O, bu nimetleri düşünürken

yegâne verenin Allah olduğunu ve dilediği anda elinden alabileceğini aklından geçirmez.

İşte bu böbürleniş onu, gücünü bütün insanlarınkinin üstünde tasavvur etmeğe kadar

götürür.162

Kibir, Allah’ın sevmediği bir karakterdir:

ل يحب من كان مختال فخورا

158 İsfehânî, el-Müfredât (k-b-r md.), s. 697 159 Gazali, İhyâ, III,738; Ayrıca bk. Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, s. 244 160 Mü’minûn 23/35; Ayrıca insanlar hakkında cebbâr nitelemesi için bk. Meryem 19/12-14, 31-32 161 İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 205. 162 Zeydan, Abdülkerim, İslam Davetçilerine, Trc. Nezir Demircan, İkbal Y., Ankara,1977, s. 416

Page 39: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

39

“Allah, kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez.”163 Ayette geçen

muhtâl, kendini beğenen ve kibirlenen demektir. Fehûr ise, büyüklenmek ve övünmek

için menkıbelerini (iyiliklerini) sayıp döken kimse demektir.164 Büyüklenmek, salınarak

kabara kabara yürümek ruhsal bir hastalıktır. İnsanların yakalanmış oldukları aşağılık

kompleksinden kaynaklanır. Kişiliği gelişmiş bir insan, kabara kabara yürümez:

ول تمش في الرض مرحا انك لن تخرق الرض ولن تبلغ الجبال طول

“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri yırtamazsın, boyca da dağlara

erişemezsin.”165

Kibrin zıddı tevazudur. Tevazu: “Kendinden aşağı olanlara küçük muamelesi

yapmamak, onları hakir görmemek ve akranları arasında kendine büyük süsü

vermemektir.166 Kur’an bize tevazuu emreder:

ا ا وإذا خاطبهم الجاهلون قالوا سلم ن الذين يمشون على الرض هون حم وعباد الر

“Rahman’ın kulları öyle kimselerdir ki yeryüzünde mütevazı olarak yürürler,

cahiller kendilerine laf atarsa “selam” derler.”167 İnanan insanların yürüyüşleri sade,

adımları mütevazıdır. Yürürken kendilerini zorlamazlar. Yapmacık ve gösteriş

yapmazlar. Burunları havada kabararak, şişerek ve omuzlarını sallayarak yürümezler.

Zira insanın sergilediği tüm davranışları gibi yürüyüşü de onun kişiliğini ve iç dünyasında

yer eden duygularını yansıtır.168

Kibir, izzet, azamet ve üstünlük ancak Allah’a yaraşır. Hiçbir şeye gücü yetmeyen

zayıf bir kula yaraşmaz. Kul, kibirlendiği vakit ancak Allah’a yaraşır bir sıfatta Allah ile

münazaaya girişmiş demektir. Bu tıpkı bir hizmetçinin padişahın tacını başına geçirerek

onun kürsüsünde oturup hükmetmesine benzer. Bu hizmetçi için büyük bir cürettir.

163 Nisâ 4/36; Ayrıca bk. Nahl 16/23 164 Râzî, Tefsîr-i Kebîr, VIII, 34; Yazır, a.g.e., II, 521 165 İsrâ 17/37; Ayrıca bk. Lokmân 31/19 166 Akseki, Ahmet Hamdi, Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı (Ahlak Dersleri), Sadeleştiren: Arslan Aydın,

Nur Y., 2.Bsk., Ankara,1991, s. 168 167 Furkân 25/63 168 Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân, VII, 571

Page 40: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

40

Şüphesiz bu hizmetçi padişahın en ağır cezasına uğrar.169 Kibir, bütün varlıklar hakkında

kınama ifade ederken, Allah hakkında bir övünç sıfatı olmaktadır:

موا والرض وهو العزيز الحكيم اء في الس وله الكبري

“Göklerde ve yerde azamet (Kibriyalık) yalnızca O’na aittir. Yalnız O, kudret ve

hikmet sahibidir.”170

İnsanın kibri başka bir ayette şöyle nitelenir:

يقول اهلك مال لبدا

ايحسب ان لم يره احد

“Ben yığın yığın mal telef ettim diyor. Onu hiç gören olmadı mı sanıyor?”171

Burada câhiliye döneminde üstünlük ve şereflilik olarak isimlendirdikleri çok mal infak

etmeleri ve bunu gösteriş ve böbürlenmek için yaptıkları kastedilmektedir.172

Sonuç olarak kibir, genellikle insanın bilgisi, malı, makamı, soyu-sopu, kuvveti

ve buna benzer özellikleri yüzünden kendini beğenmesiyle meydana gelir. Kibir, Allah’ın

en çok sevmediği zaaflardan biridir. Bunun için Kur’an’da sık sık kibirlenenler

kınanmaktadır. Kibrin zıddı tevazudur. Kur’an bize tevazuu ve tevazuda dengeyi

emreder. Kuran’da kibir, Allah’a, peygamberlere ve diğer insanlara karşı gösterilen kibir

olmak üzere üç şekilde ele alınır. Kibriyalık, izzet, azamet ve üstünlük ancak Allah’a

yaraşır. Hiçbir şeye gücü yetmeyen zayıf bir kula yaraşmaz. Kul, kibirlendiği vakit ancak

Allah’a yaraşır bir sıfatta Allah ile münazaaya girişmiş demektir. Bunun için kula yakışan

kendini bu hastalıktan koruması ve eğer bu hastalığa yakalanmışsa bu hastalığı tedavi

etmesidir.

2.1.4. Zalim ve Cahil olması

169 Gazali, İhyâ, III, 746 170 Câsiye 45/37 171 Beled 90/6-7 172 Nesefî, a.g.e., III, 644

Page 41: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

41

Zulüm, z-l-m kökünden gelmektedir. Z-l-m’nin anlamı, haddi aşmak ve bir

başkasının hakkını ihlal etmektir. Genel olarak zulüm kişinin kendi sınırlarını aşması ve

yapmaya hiç hakkı olmayanı yapması anlamında adaletsizlikte bulunmasıdır.173

Zulüm kavramının karanlık anlamını ifade eden z-l-m kökünden gelmesi, bunun

insan kalbindeki tesirini göstermektedir. Çünkü zulüm, kalbin zulmetinden,

kararmasından kaynaklanmaktadır ve kalp mühürlenmesine sebebiyet vermektedir.174

Zulüm kavramı Kur’an’ın en çok kullanılan kavramlarından biri olup, türevleriyle

birlikte 289 yerde geçmektedir.175 Bu kelime insan hakkında olduğu gibi Allah hakkında

da kullanılmakta ve her vesile ile Allah’ın “bir karınca ağırlığı mesabesinde” yahut “bir

hurma lifi kadar” da olsa176 kimseye haksızlık etmediği belirtilmektedir.

İnsanın davranış alanın da ise, zulmün iki farklı istikamette mümkün olduğunu

birincisinde, zulüm, insanın insan davranışı konusunda Allah tarafından çizilmiş

hudutları geçmesi, ikincisinde ise, toplum tarafından tanınan adap kaidelerini

çiğnemesidir.177

Kur’an’da Allah tarafından tespit edilip insanlara farz kılınmış davranış

kurallarına hudûdullâh (Allah’ın sınırları) denmektedir ve onları aşanlar zalim olarak

nitelenmektedir.178 İnsan, Yüce Allah’ın yasakladığı bir davranışı yaparak kendisine bir

zarar veriyorsa, kendisine zulüm yapmış olur. Vicdanını rahatsız eden, kendisine acı

çektiren fiiller de bu zulüm kategorisine girmektedir.179

İnsanın kendine zulmetmesinden bahseden ayetlerde insan tekil değil, daima

çoğul (nâs şeklinde) kullanılmıştır. Bundan da anlaşılır ki insanın kendi kendisine zulmü

genellikle toplumsal gaflet ve hıyanetler şeklinde olmaktadır.

173 İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 221-222 174 Bk. Mü’min 40/35; Aydın, a.g.e., s. 233 175 Bk. Abdulbaki, a.g.e., s. 551-557 176 Bk. Nisâ 4/40, 49, 77, 124; Yunus 10/44 177 İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 223-224 178 Bk. Bakara 2/229; Talak 65/1 179 Bk. Bayraklı, a.g.e., s. 192

Page 42: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

42

Zulüm çeşitlerinden biri, Allah’a karşı yapılan zulümdür. Kur’an’a göre Allah’a

ortak koşma (şirk), en büyük zulümdür.180 Allah’a karşı yalan uydurma da, en büyük

zulümlerdendir.181 Allah’ın ayetlerini yalanlama da, ayetlere karşı bir zulümdür.182

Kur’an’da câhiliye, olumsuz anlamda bir dini terimdir. Çünkü o, kâfirlerin

küfrünün temelidir. Gerçekten gururlu bağımsızlık ruhu, insanî olsun, ilahî olsun hiçbir

otoritenin önünde eğilmeyi kabul etmeyen bu şiddetli şeref duygusudur ki kâfirleri yeni

dine karşı bu kadar sert bir muhalefete itmiştir.183 Cahiliye yaşantısı, Kur’an’da ana

hatlarıyla tarif edilmektedir: Egoizm ve neme lazımcılık,184 müstehcen giyiniş ve

davranış,185 ateşli bir milliyetçilik ve gurur, 186 keyfe göre bir yaşayış ve bunun üzerine

tesis edilmiş bir hukuk sistemi olarak ele alınmıştır.187

Kur’an’da puta tapma isteği,188 ilahi emirlere karşı direnme,189 onlara karşı alayda

bulunma,190 homoseksüellik ve şehvete meyil etme,191 Allah’ın azabının vukuunu

cesaretle istemek 192 cehalet olarak nitelendirilmiştir.

Kur’an, cahilliği ifade etmek için ğemra kelimesini de kullanır. Bu kelime,

bulunduğu yeri bürüyüp kaplayan çok miktarda su demektir. Sahibini örtüp kaplayan

cahillik için misal olarak kullanılır.193 Bu kavram kalbin cahilliğini ifade için şöyle

kullanılır: “Hayır, onların kalpleri bundan cahildir…”194 Hangi olgudan cahil olduklarını

bir önceki ayet açıklıyor: “Biz, hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını teklif

etmeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitap vardır.” Demek ki onlar, Kur’an hakkında

gaflet ve delalet içindedirler.195

180 Bk. Lokmân 31/13 181 Bk. Kehf 18/15; Ankebût 29/68; Zümer 39/32; Saf 61/7 182 Bk. En’âm 6/21, 93, 144, 157; A‘râf 7/37; Yunus 10/17; Hûd 11/18 183 İzutsu, a.g.e., s. 259 184 Bk. Âli İmrân 3/154 185 Bk. Ahzâb 33/33 186 Bk. Fetih 48/26 187 Bk. Mâide 5/49-50; Aydın, a.g.e., s. 228-229 188 Bk. A‘râf 7/138; Zümer 39/64. 189 Bk. Hûd 11/29 190 Bk. Bakara 2/67 191 Bk. Neml 27/55; Yûsuf 12/33 192 Bk. Ahkâf 46/23; Aydın, a.g.e., s. 228 193 İsfehânî, a.g.e. (ğ-m-r md.), s. 614 194 Mü’minûn 23/63 195 İbn Kesir, Muhtasar-u Tefsir-i İbn Kesir, II, 569

Page 43: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

43

Bu kavramların anlamlarına ve Kur’an’daki kullanılışlarına baktığımızda

anlaşılıyor ki, kâinattaki her varlık kendisi için konulan kanuna harfiyen uymasına ve

gereğini fiilî olarak yerine getirmesine karşılık, yeryüzünde Allah’ın halifesi kılınıp da

ilahi emaneti yüklenerek ağır bir yükün altına girmiş bulunan insan ne yazık ki, üstlenmiş

olduğu emanetin sorumluluğunu gerçek anlamıyla idrak edip, bunun gereklerini yerine

getirmediğinden dolayı, zalimlik ve cahillikle nitelendirilmiştir. Eğer üstlendiği emanetin

gereklerini yerine getirirse, o zaman zalim ve cahil olmak şöyle dursun, yaratılmışların

en şereflisi olarak gerçek kimliğiyle anılmaya hak kazanmış olacaktır.196

Sonuç olarak zulüm, kişinin kendi sınırlarını aşması ve yapmaya hiç hakkı

olmayanı yapması anlamında adaletsizlikte bulunmasıdır. Kur’an’a göre insan hem

Allah’a (şirk koşarak, yalan uydurarak), hem O’nun ayetlerine, hem kendine, hem de

çevresine karşı zulmedebilmektedir. Yüce Allah insanlara zerre kadar zulmetmediği için

insanlardan da zulmün her çeşidinden kaçınmalarını istemektedir. Yine Kur’an, insanın

çeşitli olumsuz, aşırı davranışları yapmasını cehalet olarak nitelemektedir. Üstlendiği

emanetin gereklerini yerine getirmediği için de insanı zalim ve cahil olarak

nitelemektedir. Kur’an’a göre insan belli bir bilgiye sahip olsa da bildiği hakikatlerin

zıddını yapıyorsa o insan cahildir.

2.1.5. Cimri olması

Cimrilik, muhafaza içgüdüsünün fesada uğraması veya bozulmasıdır. Tasarruf

etme eğilimi insanlarda bulunan tabii bir haldir. Böylece fert gelecekteki emniyetini temin

gayesiyle hareket eder. Ama cimrideki tasarruf bu gayeyi aşar. Cimrilik, psişik bir

dengesizliğe tekabül eder ve ekseriyetle komplekslerle bir alakası vardır.197

Kur’an’da cimrilik, kutûr, şuhh ve buhl kelimeleriyle ifade edilmektedir. Kutur,

malda cimrilik etmek demektir.198 Buhl ile aynı anlamdadır. Bu kelime, Furkan suresi 67.

ayetinde kişinin sahip olduğu şeyleri dikkatsizce çarçur etmesi demek olan israfın zıddı

olarak kullanılmasıyla cimriliğin son derecesini temsil ettiği anlaşılmaktadır.199 İsfehânî

ve İbn Manzûr şuhhu adet haline gelmiş hırsla beraber olan buhl olarak tanımlarlar.200

196 Bk. İsrâ 17/70 197 Altıntaş, “Psikoloji Sözlüğü Üzerine Deneme”, XXXI, 36 198 İsfehânî, el-Müfredât (k-t-r md.), s. 677 199 İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 121 200 İsfehânî, a.g.e. (ş-h-h md.), s. 446; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (ş-h-h md.), VII, 42

Page 44: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

44

Şuhh, güçlü bir kötüleme yahut tasvip etmeme öğesi taşıyıp cimriliğin yahut

tamahkârlığın son derecesi anlamındadır. Buhl ile arasındaki farka gelince, bazıları buhlu,

maldaki cimriliğe, şuhhu da mal ve diğer iyiliklerdeki cimriliklere tahsis etmişlerdir.201

Yine buhl’un cimrilik hareketinin kendisini gösterdiği, şuhh’un ise, insanın fıtratında

mevcut olan, cimrilik fiilini işlemeye sevk eden psikolojik bir duyguyu ifade ettiği

söylenmektedir.202 Bu sözcüğün Kur’an’daki kullanımı ise bu yorumu teyit eder

görünmektedir. Kur’an’ın şuhh’u, insan ruhunun öz doğasına atıfta kullanması son derece

önemlidir.203

Cimrilik ve açgözlülük münafıklarda çok bariz ve katmerli olduğundan, bu

hususta tabiatlarını çok zorladıkları gerekçesiyle Kur’an onlardan bahsederken bu

kelimenin sıfat-ı müşebbehe kipi olan eşihha kelimesini kullanır.204 Aynı şekilde

Kur’an’da cimrilik, inkârcıların temel karakteri olarak belirtilir.205

Cimrilik bir yandan harislik ve boş gururla bir bağlantısı vardır; öbür yandan da

hasetle yakından ilgilidir ve genellikle onun suç ortağıdır. Cimrilik deyince yalnızca para

biriktirme şeklinde ortaya çıkan bir açgözlülük değil, genellikle bir insanın başkasına

zevk vermemesi, zaman ya da iş bakımından cimri davranması, topluma ve başka

insanlara karşı takındığı tavırda cimri davranması gibi belirtilerle ortaya çıkan daha genel

cimrilik şekilleri de anlaşılır.206 Nitekim bir ayette şöyle buyrulur:

ا فرين عذاب من فضلهۦ وأعتدنا للك ٱلذين يبخلون ويأمرون ٱلناس بٱلبخل ويكتمون ما ءاتىهم ٱلل

ا هين م

“Bunlar cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Allah’ın kendilerine

lütfundan verdiği nimeti gizlerler. Biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık.”207

Tâberî’nin de benimsediği bir görüşe göre, bu ayet, Yahudiler hakkında inmiştir ve

201 İbn Manzûr, a.y 202 Râzî, Tefsîr-i Kebîr, XXI, 412; Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, IX, 355; İzutsu, a.g.e., s. 121 203 İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 121; Bk. Nisâ 4/128; Haşr 59/9; Teğâbûn 64/16 204 Bk. Ahzâb 33/19; Aydın, a.g.e., s. 104- 205 Bk. Mâ‘ûn 107/1-3 206 Adler, İnsan Tabiatını Tanıma, s. 372 207 Nisâ 4/37

Page 45: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

45

burada ifade edilen cimrilikten maksat ise Yahudi din adamlarının Hz. Peygamber’in

Tevrat’taki isim ve sıfatlarını insanlardan gizlemeleridir.208

Cimriliğin mal dışında olabileceğine diğer bir örnek de şu ayettir:

لح خير ا ان يصلحا بينهما صلحا والص وان امراة خاف من بعلها نشوزا او اعراضا فل جناح عليهم

كان بما تعملون خبيرا قوا فان للا ح وان تحسنوا و تت واحضر النفس الش

“Eğer bir kadın, kocasının huysuzluğundan yahut kendisinden yüz çevirmesinden

korkarsa, anlaşma ile aralarını düzeltmelerinde ikisine de günah yoktur. Barış daima

iyidir. Zaten nefisler cimriliğe hazır duruma getirilmiştir (insanın mayasında cimrilik

vardır.)”209 Râzî’ye göre bu ayetteki uhdireti’l-enfüsü’ş-şuhh ifadesi, “cimrilik nefislerin

ayrılmaz vasfı kılınmıştır, nefislere cimrilik damgası vurulmuştur.” anlamındadır ve karı

koca ilişkilerinde cimri davranmayı ifade etmektedir.210

Kur’an’da şeytanın insana cimriliği emrettiği belirtilir:

عليم واس يعدكم مغفرة منه وفضل وللا

اء وللا يطان يعدكم الفقر ويأمركم بالفحش الش

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri yapmayı emreder…”211 Bu

ayetteki fehşâ’ kelimesi cimrilik diye tefsir edilmiştir. Yani şeytan sizi fakirlikle

korkutarak Allah yolunda infaktan engeller ve kötülüğü ve zararı açık olan cimriliği

emreder.212

Hadislerde cimriliğin, ruhu kemirerek büyük günahlara sürüklediği

vurgulanmaktadır: “Cimrilikten sakınınız, zira cimrilik sizden öncekileri helak etmiştir.

Onları birbirlerinin kanlarını dökmeye, Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal görmeğe sevk

etmiştir.”213 Demek ki cimrilik, dini tahrif eder, topluma zulmü getirir, toplumun düzenini

bozar ve böylece toplumun helak olmasına sebep olur.

Netice itibariyle tasarruf etme eğilimi insanlarda bulunan tabii bir haldir. Ancak

aşırı cimrilik, ruhî bir dengesizlik olup harislik, haset ve boş gururla bağlantısı vardır.

208 Tâberî, Tâberî Tefsiri, II, 530 209 Nisâ 4/128 210 Râzî, Tefsîr-i Kebîr, VIII, 351; Ayrıca bk. Yazır, Hak Dîni, III, 33 211 Bakara 2/268 212 Rıza, Tefsîru’l-Menâr, II,274 213 Müslim, Birr, 15, no: 2578 (III, 1996)

Page 46: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

46

Cimrilik, yalnızca para biriktirme şeklinde ortaya çıkan bir açgözlülük değil, topluma ve

başka insanlara karşı takınılan tavrında cimri davranma vb şekilleri vardır. Kur’an’da

insan nefsinin cimriliğe hazır hale getirildiği belirtilerek cimrilik, kâfirlerin ve

münafıkların temel karakteristik özelliklerinden biri olarak sunulmak-tadır. Kur’an,

insanları cimriliğin her çeşidinden ve israftan sakındırdığı gibi dengeli olmayı ve

insanlara karşı gösterilecek her türlü cömertliği emretmektedir.

2.1.6. Hevâ ve Zannına Uyuyor olması

Sözcük olarak hevâ, yükseklere çıkmak, yüksekten aşağı düşmek,214 şahinin inişi

gibi hızla süzülüp inmek, mahvolmak, rüzgâr esmek, yıldızların doğuşu ve batışı, kabın

boş olması gibi anlamlara gelir.215 Nefsin unsurlarından olup nefsin bir eylemini ifade

den216 hevâ, nefsin şehvete olan meylidir ve şehvetlere meyleden nefs için de kullanılır.

Nefsin böyle isimlendirilmesi, sahibini dünyada bütün çirkeflere, ahirette de hâviyeye

(cehennem azabına) yöneltmesinden dolayıdır.217 Hevâ’ ise, yerle gök arasındaki şey

(hava) anlamındadır.

مهطعين مقنعى رءوسهم ل يرتد إليهم طرفهم وأفـ دتهم هواء

“(O gün) bakışlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez (öyle donup

kalmıştır sanki). Yüreklerinin içi de bomboş havadır.”218 Bu ayet bize şunu da ifade eder:

Kibrinden dolayı aklını kullanıp doğru yoldan gidemeyen insanlar, kafaları havada

gezinip dururlar. Beyinlerini çalıştırmazlar, kendi güçlerine güvenirler. Bu tip insanlar

kendilerini göremezler, kendi benliklerini duyup anlayamazlar. Çünkü onların gönülleri

boştur. Güzelliklerden, iyilikten anlayıştan, düşünceden boş olan gönüller, öteki dünyada

da boş olacaktır. İşte ayet hevâ’ denen bu boşluğa dikkat çeker.219

Hevâ, insan nefsinin şehvetlerinden ve hayvani iştihadan doğan doğal eğilimi

olmakla beraber, aynı zamanda insanı her türlü isyana götüren zaafın itici gücüdür; her

214 İsfehânî, el-Müfredât (h-v-y md.), s. 849 215 Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, s. 303 216 Bayraklı, İslam’da Değişim, Gelişme ve Kalite Kavramları, s. 147 217 İsfehânî, a.g.e., s. 849 218 İbrâhîm 14/43 219 Ertuğrul, Resul, Kur’an’a Göre İnsanın Psiko-Sosyal Açıdan Değerlendirilmesi, s. 115, Ankara, 2004

Page 47: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

47

türlü belanın, rezilliğin, kötülüğün kaynağıdır. İnsanın yaşamı boyunca başını kayadan

kayaya çarptıran, beladan belaya uğratan bir duygudur.220

Kur’an’da hevâ (çoğulu ehvâ’) sözcüğü türevleriyle birlikte 38 yerde geçer.221

Kur’an, hevâyı delaletin başlıca ve en yakın nedeni olarak zikretmektedir.222 Kur’an’a

göre hevâ, yani kişinin şehvet ve kaprisleri gurura; gurur da hakikatin reddine ve

adaletsizliğe yol açar.223 Peygamber hevâsından konuşmaz,224 yani tebliğ ettiği kitap

kendi hayalinin ürünü değil Allah’ın vahyidir.

Kur’an, hevâya karşı insanı mücadeleye, onu dizginlemeye yöneltir. İnsan

ruhunda her ne kadar hevâya meyletme hissi bırakılmışsa da, mücadele edebilecek

yetenek ve kuvvet de bahşedilmiştir. Allah’ın yüce makamını ve onun eşsiz azameti

karşısında hesap vereceğini düşünme, insanı hevâya tabi olmaktan kurtarabilir.225

Hevânın yerleştiği bir kalp, başta şirk olmak üzere, her türlü kötülüğün beşiği

olmaya adaydır. Böyle bir benlik giderek hevâyı kendine ilah yapar. Kur’an, hevâya tabi

olmayı, hevâyı ilah edinmek olarak değerlendirir:

وة على علم وختم على سمعهۦ وقلبهۦ وجعل على بصرهۦ غش ههۥ هوىه وأضله ٱلل خذ إل أفرءي من ٱت

رون أفل تذك فمن يهديه من بعد ٱلل

“Hevâsını tanrı edinen ve Allah’ın bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini

mühürlediği, gözünün üstüne perde çektiği kimseyi gördün mü?”226

Hevânın, şehvet ile yakın bir anlam bağı bulunmaktadır. Şehvet, nefsin zevk

duyduğu şeylere karşı, meyletmesidir.227 Kur’an da insana süslü gelen şeyleri şehvet

olarak nitelendirir.228 Bundan dolayı şehvet, hevâ ile paralellik arz etmektedir. Ancak

şehvet helal ve mubah şeylere de yönelmesi noktasında hevâdan ayrılmaktadır.

220 Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, s.204 221 Bk. Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (h-v-y md.), s. 908-909 222 İzutsu, a.g.e., s. 118; Bk. Mâide 5/77; En‘âm 6/56; Kasas 28/50 223 Bk. Bakara 2/187; Nisâ 4/135 224 Bk. Necm 53/3 225 Bk. Nâzi‘ât 79/40-41; Şems 91/7-10 226 Câsiye 45/23; Ayet hakkımdaki değişik yorumlar için bk. Tâberî, Tâberî Tefsiri, VII, 384-385 227 İsfehânî, el-Müfredât (ş-h-v md.), s. 468; Şehvetin kısımları için bk. a.g.e.,s. 468-469; Gazali şehveti

“faydalı şeyleri elde etmeye teşvik ve tahrik eden meyil, güç” diye tanımlar. Gazali, İhyâ, III, 15 228 Bk. Âli İmrân 3/14

Page 48: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

48

Sonuç olarak Kur’an, içgüdüleri ve doğuştan gelen duyguları pis ve şeytani

saymaz, ortadan kaldırılmasını veya devamlı surette bastırılmasını tavsiye etmez;

içgüdülerin ve fizyolojik ihtiyaçların yalnızca denetim altına alınmasını ister. İnsan

ruhunda her ne kadar hevâya meyletme hissi bırakılmışsa da, mücadele edebilecek

yetenek ve kuvvette bahşedilmiştir. Bizim yapabileceğimiz şey, ya bu isteklerimizin

yönünü değiştirerek olumlu yöne kanalize etmek, aynı ihtiyaca cevap verecek başka

hedefler seçmek ya da tesirlerini azaltmakla onları düzene sokup Kur’an’ın öğretileri

doğrultusunda ölçülü ve dengeli bir şekilde her duygunun hakkını vermektir.

2.2. OLUMLU NİTELİKLERİ

2.2.1. En Güzel Şekilde Yaratılması

Kur’an’da insanın en güzel şekilde yaratıldığı belirtilir:

لقد خلقنا ال نسان في أحسن تقويم

ثم رددناه أسفل سافلين

“Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.”229

Bu ayetteki insandan maksat, genel insan cinsidir. Buradaki takvîm ise, bir şeyi telif ve

terkibi hususunda, olması gerektiği en güzel biçime sokmak230 eğriyi doğrultmak,

kıvama, düzene koymak, kıymet biçmek, anlamlarına gelir. Tenvinin nekre ve büyültme

için olmasıyla ahsen-i takvîm, herhangi bir takvîmin veya büyük bir takvîmin en güzeli

demek olur. Bu ise tam anlamıyla takvîmin en güzel biçimi demek olacağından maddi

manevi her türlü güzelliği içine alır.231

Bu ayeti tasavvufçular şöyle yorumlamışlardır: “İnsan âlemlerin aynasıdır ve asıl

Allah’ın kendi güzelliğini seyrettiği büyük âlemdir.232 İnsan bedeninin uzuvları bir

bakımdan, cisimler âleminin parçalarına benzediği gibi, insan ruhunun sıfatları da

Rahman’ın sıfat-ı subutiyyesine ve güzel isimlerine benzer.”233 Yaratıcıya özgü bazı

vasıflar dışında, yaratıcıda bulunan birçok vasıf insanda da bulunmaktadır. İnsanın ahsen-

229 Tîn 95/4-5 230 Râzî, Tefsîr-i Kebîr, XXIII, 245 231 Yazır, Hak Dîni, VIII, 537 232 Nurbaki, Haluk, İnsan Bilinmezi, s. 209 233 Asımgil, Sevim, İnsanın Varoluş Serüveni, s. 15

Page 49: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

49

i takvimlik vasfı, insanın Allah’a bakan bütün manevi güzellikleridir.234 Aslı toprak olan

insana Allah kendi ruhundan üflenmiştir.235 Eski büyükler şöyle demişlerdir: “Kendini

bilen, Rabbini bilir.” İnsanı iyi anlayan ve tanıyan, onun Allah tarafından yaratıldığını

anlar. Çünkü insanı ancak Allah olan yaratabilir veya insanı yaratan ancak Allah

olabilir.236

İnsanın aşağıların aşağısına çevrilmesinden kastedilenin ne olduğu konusunda

çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. İbn Abbas’a göre bu ayetle, erzeli’l-‘umr (ömrün en

rezil çağına döndürülme)237 kastedilmiştir. İbn Kuteybe’ye göre ise bu ayetteki sâfilîn ile

güçsüzler, kötürümler ve çaresizler kastedilmiştir. Mücahid ve Hasanı Basrî ise, ayetin

devamını da dikkate alarak “sonra onu cehenneme göndeririz.” diye yorumlamıştır.238

Yani o, bu güzel ve düzgün yaratılış nimetine şükretmeyince yaratılış ve terkip

bakımından biz o cehennemlik insanı aşağıların aşağısına ve en çirkin şekle döndürdük.239

Yahut alçakların en alçağı yaptık. Temizlik yerine eğrilik, güzellik yerine çirkinlik,

yükseklik yerine alçaklık, sağlık yerine zayıflık ve hastalık; gençlik yerine kocalık; akıl

ve bilgi yerine bilgisizlik ve bunaklık; çalışma ve çaba yerine tembellik; özgürlük yerine

tutsaklık, refah yerine darlık, izzet yerine zillet, lezzet yerine elem ile ihtiyarlığın son

günlerine; hayata karşılık ölüme, çürüyüp kokmaya, kıyamette dünyaya karşılık

Cehennem’e veya Cehennem’in en aşağı tabakasına doğru kaktık.240 En muteber yoruma

göre ise insan kendisine verilen irade ile isyanı, küfrü ve ahlaksızlığı seçerek, süflî

şehvetlerine boyun eğerek en adi bir varlık konumuna düşmektedir.241

İnsan, hem maddî hem de manevî yönüyle en güzel şekilde yaratılıp kâinatın

emrine verilmesi ve halife kılınması suretiyle şerefli kılınmıştır. İnsan, Yüce Yaratıcı

tarafından kendisine bahşedilen bir takım nitelikler ve güzellikler sayesinde

yaratılmışların en güzelidir ama en üstünü değildir. Ama eğer insan hevâ ve hevesine

uymayıp Allah’ın gösterdiği doğrultuda hareket ederse meleklerden de üstün bir seviyeye

234 Kırca, Kur’an ve İnsan, s. 187 235 Bk. Hicr 15/29; Secde 32/9; Sâd 38/72 236 Atay, Hüseyin, Kur’an’a Göre Araştırmalar V, s. 96 237 Bk. Hac 22/5 238 Râzî, Tefsîr-i Kebîr, XXIII, 246; Ayrıca bk. Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VII, 172 239 Zamahşerî, Keşşâf, IV, 764; Nesefi, a.g.e., III, 660 240 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, VIII, 539-540; Bk. Nisâ 4/145 241 Bk. Yazır, a.g.e., VIII, 540; Özsoy-Güler, Konularına Göre Kur’an, s. 40

Page 50: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

50

çıkabilmektedir. Fakat Allah’ı tanımayan ve O’nun buyruklarına uymayan insanlar,

Kur’an’ın belirttiği gibi hayvanlardan daha aşağı seviyeye düşebilmektedir.

2.2.2. Akıl Sahibi Olması

Felsefe ve mantık terimi olarak akıl, varlığın hakikatini idrak eden, maddi

olmayan, fakat maddeye tesir eden basit bir cevher; maddeden şekilleri soyutlayarak

kavram haline getiren ve kavramlar arasında ilişki kurarak önermelerde bulunan, kıyas

yapabilen güç demektir. Bu anlamıyla akıl sadece meleke değil özdeşlik, çelişmezlik ve

üçüncü şıkkın imkânsızlığı gibi akıl ilkelerinin bütün fonksiyonlarını belirleyen bir

terimdir. İnsanın her türlü faaliyetinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli

çirkinden ayıran bir güç olarak akıl, ahlaki, siyasi ve estetik değerleri belirlemede en

önemli fonksiyona haizdir.242 Akıl, bu dünyanın en muazzam gücüdür. O, yeryüzünü alt

üst etmiş, medeniyetleri yapmış ve yıkmıştır.243

İnsan benliği iki kuvvet arasındadır. Şehvet kuvveti, akıl gücü. Şehvet kuvveti,

insanı yemeiçme, çiftleşme gibi hayvanî ve diğer dünya zevklerini tatmaya sevk eder.

Akıl kuvveti ise, sonucu güzel ve hayırlı işleri yapmaya, ilim-irfan sahibi olmaya

götürür.244 Bu iki güce Yüce Allah, ayette şöyle işaret eder: “Şüphesiz biz ona (doğru)

yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör.”245

Akıl yolunu ancak vahiy ile bulur. Vahiy de akılla anlaşılır. Akıl göz, vahiy de

ışığa benzer. Dışardan ışık gelmeyince göz görmez. Gözsüz ışık da bir işe yaramaz.

Bunun için Yüce Allah şöyle buyurdu: “Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap

geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle

karanlıktan aydınlığa çıkarır.”246 Ve yine akıl lambaya, vahiy de onun içindeki

zeytinyağına benzer. Zeytinyağsız lamba nasıl ışık vermezse, lambasız zeytinyağı da ışık

veremez.247 Bunlar birbirinin yardımcısı ve parçasıdır. Yüce Allah, aklın niteliği

konusunda:

242 TDV İslam Ansiklopedisi (Akıl md.), II, 238 243 Carrel, İnsan Denen Meçhul, s. 96 244 İsfehânî, İnsan, s. 54 245 İnsân 76/3; Ayrıca bk. Beled 90/10 246 Mâide 5/15-17 247 Bk. Nûr 24/35

Page 51: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

51

م ين الق ي ذل ك الد التي فطر الناس عليها ل تبديل لخلق للا

ين حنيفا فطر للا فاقم وجهك للد

اس ل يعلمون ولكن اكثر الن

“Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur.”248 buyurarak akla

din ismini verdi. Sonuçta akıl, vahiyden yoksun olursa işlerin çoğunu yapmaktan aciz

kalır.249

İnsan cinsi kendine has olmak üzere, iyiyi de kötüyü de, doğruyu da yanlışı da

aklileştirme özelliğine sahip olduğu ve bunu fevkalade kullandığı için,250 vahyin akla

destek olmasının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Gazali akla dört anlam vermektedir. 1. İnsanların diğer canlı hayvanlardan

ayrılmasını sağlayan haslete akıl denir ki, insanlar yaratılıştaki bu akıl ile nazari ilimler

öğrenmeye istidat kazanırlar, birçok gizli hüner ve sanatları elde ederler. 2. İkinin birden

çok olduğunu, bir adamın aynı anda iki yerde bulunamayacağını bilmesi gibi zaruri

ilimlerdir. Bu anlamda her insanda bulunan güç. 3. Tecrübelerden elde edilen ilim akıldır.

4. Nefsin kötüye götüren dürtülerini disipline eden güç. Akıl, insanoğlunun en üstün

vasfıdır. Çünkü Allah’ın emanetleri, akıl sayesinde kabul edilir ve Yüce Allah’ın rızasına

mazhar olunur.251

Kur’an-ı Kerim’de “akıl” anlamını ifade eden pek çok kavram vardır. Lubb, nuhâ,

hicr ve mirre gibi kavramlar akıl manasına gelmektedir. Bu değişik isimler, aklın farklı

görevlerini de belirlemektedirler.252 Kur’an’da akıl, anlamak,253 düşünmek,254

birleştirmek,255 kendini kritize etmek anlamlarında kullanılmıştır.256

Kur’an’da akıl kelimesi biri geçmiş, diğerleri geniş zaman kipinde olmak üzere

49 yerde fiil şeklinde geçmektedir.257 Bu ayetlerde genellikle “akletme”nin yani aklı

kullanarak doğru düşünmenin önemi üzerinde durulmuştur. “Akletmiyorlar mı?”

248 Rûm 30/30 249 Bk. İsfehânî, İnsan, s. 139-140 250 Bk. Sezen, İslam Sosyolojisine Giriş, s. 76 251 Gazali, İhyâ, I, s. 41 252 Bayraklı, Kur’an’da Değişim, Gelişme ve Kalite Kavramları, s. 46 253 Bakara 2/75; Yûsuf 12/2; Nûr 24/ 61 254 Mülk 67/10 255 Haşr 59/14 256 Bakara 2/44, 189 257 Bk. Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (a-k-l md.), s. 594-595

Page 52: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

52

“Umulur ki akledersiniz.” “Umulur ki düşünürsünüz.” “Akleden bir topluluk için” “Eğer

aklediyorsanız” gibi ifadelerle Kur’an, düşünmeye teşvik etmektedir.

İnsanı düşünmeye teşvik eden çok sayıda ayete topluca bakıldığında düşünme-nin

önemli bir kulluk görevi, bir ibadet olduğu sonucuna varılabilir. Düşünmenin konusu ise

başta bizatihi Kur’an’ın mesajı olmak üzere bu mesajın aydınlatıcı ve yol gösterici ışığı

altında Allah-âlem, âlem-insan, Allahinsan ilişkisidir.258

لي اللباب يا لو هار ل موا والرض واختلف اليل والن ان في خلق الس

نا موا والرض رب رون في خلق الس قياما وقعودا وعلى جنوبهم ويتفكالذين يذكرون للا

ار سبحانك فقنا عذاب الن ما خلق هذا باطل

“Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gündüzle gecenin ardı ardına

gelişinde akıl sahipleri için alametler vardır. Onlar ayakta, otururken ve yaslanırken

Allah’ı zikredip göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler.”259 Bu ayette akıl

sahipleri, fikrî, ilmî araştırmayı Allah inancıyla, tezekkür ve tefekkürle bir arada götüren

insanlardır. Ayrıca zikir, dille anmaktan ziyade Allah’ın hayranlık uyandırıcı kudret

belirtilerini tefekkür ve teemmüle dalarak, Allah bilinciyle dolmaktır.260

Kur’an, aklını ve düşüncesini kullanmayanların durumunu hayvandan daha aşağı

bir derekede mütalaa etmektedir:

م البكم الذين ل يعقلون الصاب عند للا و ان شر الد

“Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.”261

Yine Kur’an, aklı kullanmamanın, insanın değerini düşürdüğünü şöyle dile getirir:

جس على الذين ليعقلون ويجعل الر وما كان لنفس ان تؤمن ال باذن للا

“Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz ve (Allah) pisliği (huzursuzluğu,

azabı) akıllarını kullanmayanların üzerine kor.”262 Ayetteki rics kavramı, azap ve pislik

258 TDV İslam Ansiklopedisi (Düşünme md.), X, 53; Bk. A‘râf 7/185; Ğâşiye 88/17 259 Âli İmrân 3/190-191 260 Bk. Yazır, Hak Dîni, II, 446-447; TDVİA, X, 53 261 Enfâl 8/22; Ayrıca bk. Furkân 25/44 262 Yûnus 10/100

Page 53: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

53

manasına gelir. Allah, aklını kullanmayanları bir anlamda murdar olarak ilan etmekte ve

onlara azap edeceğini beyan etmektedir. Demek ki akıl, insanı pislikten ve tiksinilecek

bir varlık olmaktan kurtarıyor.263

Sonuç olarak Allah, insanı diğer yaratıklardan üstün konuma çıkaran akıl nimetini

bahşetti ve bunun yanında aklına yardımcı, destek ve yol gösterici olarak vahiy gönderdi.

Kur’an, bir obje ve yapısal olarak akıldan değil, aklın fonksiyonlarından, fiil ve

aktivitelerinden bahseder. Kur’an, daima insanı Allah’ın ilim, hikmet ve kudretini

gösteren ayetler üzerinde düşünmeğe ve gerekli sonuçları çıkarmağa, incelemeye,

araştırmaya yönlendirmekte ve düşünmeyen insanları kınamaktadır. Zaten Kur’an’ın

indirilişinin bir amacı da, insanların düşünmelerini ve akıl sahiplerinin öğüt almalarını

sağlamaktır. Akıl kelimesi Kur’an’da çok sarih dini bir anlam taşıyan anahtar kelimedir.

Bu kelime, insanı Allah’ın ayetlerini anlamağa muktedir kılan insan yeteneğini ifade eder.

Kur’an-ı Kerim’e göre insanı insan yapan ve ilahi emirler karşısında insanın sorumluluk

altına girmesini sağlayan akıldır.

Kalbin akılla ortak manaları vardır. Aklın kendisi değişmiyor, ama başkalarını

değiştiriyor; kalb ise hem kendisi değişiyor hem de başkalarını değiştiriyor. Akıl ile

kalbin ana farkı bu olsa gerek. Diğer taraftan, aklın kötü anlamda bir manası yoktur, ama

kalbin vardır.264

Hac suresinin 46. ayetinde, akıl ile kalp yan yana gelmektedir.

ها ل تعمى ال ا او اذانيسمعون بها فان افلم يسيروا في الرض فتكون لهم قلوب يعقلون به

دور بصار ولكن تعمى القلوب التي فيالص

“Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalplere, işitecek kulaklara sahip

olsunlar. Hakikat şudur ki, yalnız gözler kör olmaz, fakat sinelerin içindeki kalpler kör

olur.” Kalp, akıl ve nefis bitişince, aralarında bir kaynaşma olunca, insan davranışlarında

da bir bütünlük, bir denge ve bir tutarlılık meydana gelmektedir.265

263 Bayraklı, Kur’an’da Değişim, Gelişme ve Kalite Kavramları, s. 90; İbn Kesir, rics kelimesini

“şaşkınlık, sapıklık” diye açıklamıştır. İbn Kesir, Muhtasar-u İbn Kesir, II, 208 264 Bayraklı, a.g.e., s. 91 265 Bayraklı, a.g.e., s. 57

Page 54: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

54

Dil bilginleri akıl ile kalbi (fuâd) özdeş saymışlar ve kalb kelimesinin geçtiği

deyimlerde bu kelimeyi akıl olarak anlamakta tereddüt etmemişlerdir.266 Sonuçta kalb,

aklı, duyguları ve insanın manevî-ruhî yapısını içine alan geniş bir kavramdır.

Kur’an’da kalb, insanın imanının,267 şüphenin,268 düşüncenin,269 ruhun

sükûnetinin,270 peygamberî ilhamın,271 cehaletin, manevi körlüğün272 ve umumi bir tarzda

faziletlerin ve tutkuların mekânıdır.273 Kur’an, kalbi, insanın gerçek benliği, ölümsüz

hakikati ve ölümsüzü yakalayan fark ediş, eriş ve seziş kuvveti olarak tanıtmaktadır.

Kalb, yaratıcının muhatabı ve nazargâhıdır.

Kur’an’da iman eden (iman ile süslenen) kalb,274 kaynaşan kalb,275 selim kalb,276

sükûnete eren kalb,277 doyuma (huzur)a ulaşan kalb,278 huşu duyan kalb,279 münib (tevbe

ve samimi amelle Allah’a dönen) kalb,280 hidayete eren kalb,281 yumuşak kalb,282 ürperen

kalb,283 akleden kalb284 gibi iyiliklerin galip geldiği kalplerden de, bahsedilerek insanın

kalbinin asıl fonksiyonunun bunlar olması gerektiği mesajı verilmekte ve bu yönlere

kanalize edilmesi istenmektedir.

Özetleyecek olursak kalp, insanın aklını, duygularını isteklerini ve ruhî yapısını

kapsayan geniş bir anlam alanına sahip bir kavramdır. Kur’an’da kalb, imanın, şüphenin,

düşüncenin, ruhun sükûnetinin, peygamberi ilhamın, cehaletin, manevi yüceliğin ve

körlüğün, faziletlerin ve tutkuların mekânıdır. Aşkın âlemle insanın bağlantısını kuran

266 TDV İslam Ansiklopedisi (Düşünme md.), X, 53 267 Bk. Nahl 16/108 268 Bk. Tevbe 9/64 269 Bk. A‘râf 7/179; Hac 22/46; Kırca, Kur’an ve İnsan, s. 312 270 Bk. Bakara 2/260;Ra‘d 13/28 271 Bk. Şuarâ 26/193-194 272 Bk. A‘râf 7/179; Hac 22/46 273 Kılıç, Benliğin İnşası, s. 201 274 Hucurât 49/7, 14; Enfâl 8/2 275 Âli İmrân 3/103; Enfâl 8/63; Tevbe 9/60 276 Şu‘arâ 26/88-89 277 Fetih 48/4, 18, 26 278 Bakara 2/260; Mâide 5/112-113; Enfâl 8/9-10; Ra‘d 13/28; Nahl 16/106 279 Hadîd 57/16; İsrâ 17/109 280 Rûm 30/31; Sâd 38/24; Kâf 50/33; İsfehânî, a.g.e. (n-v-b md.), s. 867 281 Teğâbûn 64/11 282 Âli İmrân 3/159; Zümer 39/23 283 Enfâl 8/2; Mü’minûn 23/60-61 284 A‘râf 7/179; Hac 22/46; Bu kalp çeşitleri ile ilgili geniş bilgi için bk. Bayraklı, a.g.e., s. 111-128

Page 55: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

55

insanın bütün iç dünyasıdır, idrak vasıtalarının tümüdür ve psikolojik hayatın merkezidir.

Duygu, düşünce ve irade gibi bütün ruhî fonksiyonlar buradan kaynaklanır. Dolayısıyla

kalp, insan için önemli fonksiyonları icra eden, insanı erdiren ve alçaltan bir özelliğe sahip

olup insan bu nimetin değerini bilmez ve gereği gibi kullanamazsa bir takım hastalıkların,

bozuklukların mekânı olur ve insanı helake sürükler. Kur’an, insanı bundan sakındırmak

için kalbin olumsuz niteliklerinden genişçe bahseder ve insanın Allah’ın huzuruna

tertemiz, arınmış bir kalple çıkmasını ister.

2.2.3. İrade Sahibi Olması

İrade, bir şeyi yapmak veya yapmamak konusunda karar verme ve bu kararı

yürütebilme kudretidir.285 İrade, arzu, ihtiyaç ve ümitten meydana gelen bir güç demektir.

Nefsin yapılması veya yapılmaması gerektiğine hükmettiği bir şeyi gerçekleştirmeyi

istemesi, ona yönelmesidir. Bu terim bazen eyleme yönelme sürecinin başlangıç, bazen

de bitiş noktasını ifade eder. Başlangıç noktasında irade nefsin bir işi yapmayı arzulaması,

bitiş noktasında ise o işin yapılmasına veya yapılmamasına hükmetmesidir. İrade kavramı

Allah hakkında sadece ikinci anlamda kullanılabilir. Çünkü Allah arzudan münezzehtir,

yalnızca hükmeder.286

Aklın yaptırım gücü yoktur. Yaptırım gücü iradeye aittir. İrade ise bir sürü gücün

etkisi altındadır. Bundan dolayı diğer güçlerin etkisi altında olan irade, aklı, doğru

bildiğini ve hüküm verdiğini yapamaz ve zararlı gördüğü şeyden kaçamaz durumda

bırakabilir. Tarihten, çevreden, öğreticiden ve toplumdan gelen izlenimler iradeyi etkisi

altına alarak aklın düşündüğü doğruyu yapmasına engel olabilir.287 İradenin harekete

geçmesi, his ve hayalin veya aklın kesin hükmü ile meydana gelir.288

İmam Gazali’nin belirttiğine göre insan, ilim ve irade güçleri sayesinde yükselir

ve Allah’a yaklaşmaya liyakat kesbeder. İnsanı yücelten irade ise şöyledir: İnsan aklı ile

bir işin sonunu anlayıp iyilik tarafı nerde olduğunu bildiği zaman, içinden o tarafa yönelir,

sebeplerini temine çalışır ve onu irade eder. Şayet Allah, yalnız neticeleri anlayan aklı

285 Erdoğan, Büyük Türkçe Sözlük, s. 550 286 İsfehânî, el-Müfredât (r-v-d md.), s. 371; TDVİA (İrade md.), XXII, 381 287 Atay, Kur’an’a Göre Araştırmalar V, s. 19 288 Gazali, İhyâ, IV, 467

Page 56: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

56

yaratıp, aklın ve hikmetin gereğince azaları harekete geçirecek olan bu muharriki

yaratmasaydı, aklın bu hükmü boşa giderdi.289

Kur’an-ı Kerim’de irade kavramı hem Allah’a hem de insana nispet edilerek 139

yerde geçer.290 Bu ayetlerin önemli bir kısmında ilahi iradenin mutlak, özgür ve önüne

geçilemez olduğu, dolayısıyla kulun iradesini sınırladığı;291 hayır veya şer olarak olup

biten her şeyin Allah’ın iradesi istikametinde gerçekleştiği;292 fakat O’nun iradesinin

mutlaka amaçlı, anlamlı, hikmetli ve adil olduğu, kulları için asla zulmü, kötülüğü ve

meşakkati murat etmediği bildirilmektedir.293 Ahlaki muhtevalı ayetlerde insanın

iradesinde serbest olduğu belirtilmekte,294 bundan dolayı onun iyi şeyleri de kötü şeyleri

de istemesinden söz edilmektedir.295 İnsan bütün eylemlerinde iradesini “Allah’ı isteme”

veya “Allah’ın rızasını isteme” şeklinde tayin etmelidir.296

Neticede insanı yücelten ve diğer yaratıklardan üstün kılan özelliklerinden biri de

iradesidir. Yani bağımsız davranma ve seçme kabiliyetine sahip olmasıdır. Aklın yaptırım

gücü olmayıp yaptırım gücü iradeye aittir. İrade ise bir sürü gücün etkisi altındadır. Bunun

için insan, doğruyu bulabilmesi ve yaratılış amacına uygun hareket edebilmesi için

iradesini aklın ve vahyin kontrolüne vermesi gerekir. İnsan, irade sahibi olduğu ve

eylemlerini kendi seçimleriyle yaptığı için iradesini kullanmaktan sorumlu olur ve ahlakî

bir değerlendirmeye tabi tutulur. Kur’an’ın bütün muhtevası insanı irade sahibi olarak

takdim ederken, bütün iradeleri kuşatanın mutlak irade sahibi Allah olduğunu özellikle

beyan eder. Kur’an’a göre insan, sorumlu olduğu konularda kendi istek ve iradesiyle

hangi yöne yönelmeyi uygun görürse, Allah da onu o yöne çevirmektedir.

2.2.4. Ahlaklı olması

Ahlak kelimesi, Arapçada hulk’un çoğuludur. Fakat dilimizde ahlak kelimesi,

evlat kelimesi gibi teklik manasında kullanılması yaygınlaşmıştır. Kur’an’da ahlak

289 Gazali, a.g.e., III, 18-19; İrade ile ihtiyâr arasındaki ilişki için bk. a.g.e., IV, 466-467 290 Bk. Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (r-v-d md.), s. 415-417 291 Bk. Bakara 2/253; Ra‘d 13/11; Ahzâb 33/17 292 Bk. En‘âm 6/125; İsrâ 17/16; Cin 72/10 293 Bk. Bakara 2/26, 185; Âli İmrân 3/108; Mü’min 40/31 294 Bk. Âli İmrân 3/145; İsrâ 17/18-19; Ahzâb 33/28-29 295 Bk. Enfâl 8/62, 71; Yûsuf 12/25; Hac 22/25 296 Bk. Rûm 30/38-39; Ahzâb 33/29; İnsân 76/9; TDVİA (İrade md.), XXII,381; Gölcük, a.g.e, s.266

Page 57: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

57

kelimesi kullanılmayıp tekili olan huluk kelimesi sadece iki yerde geçer.297 Bu ayetlerin

birnde Hz. Peygamber’e hitaben “Sen büyük bir ahlak üzerindesin”298 buyrulur. Yani

çalışma ve amel ile en yüksek hayır gayesine ulaşacak pek büyük huylar, gerçekten

yüceltmeye layık ahlak, meleke ve maneviyat üzere yaratılmış bulunuyorsun. İşte o ahlak,

doğru yolu teşkil eden Kur’an ve ilahi ahlaktır.299

Ahlak, nefiste yerleşmiş bir şekil ve hey’etten ve nefsin bâtınî suretinden ibarettir.

Düşünüp taşınmaya lüzum görmeden bütün işler kolaylıkla bundan sadır olur. Akıl ve

şeriat bakımından övülen ve güzel sayılan işler bu hey’etten meydana gelirse, buna güzel

ahlak, şayet kötü işler meydana gelirse ona da çirkin huy denir. İlim, gazab ve şehvet

kuvvetleri tenasüp ve itidalde olur, şehvet ve gazab akıl ve şeriatın emri altına girer ve

hepsi güzel olursa ahlak meydana gelir.300

Ahlakın en büyük yaptırım gücü, Allah korkusu ve ahiret inancıdır. Bu olmadıkça

diğer müeyyideler hiçtir. Bunu telkin eden ise, akıldan ziyade dindir, vahiydir. Dine

dayanan ahlak; sırf akli esaslar üzerine bina edilmiş olan ahlak felsefesinden daha sağlam,

tesirli ve daha geneldir.301

Kur’an’ın tümünde insan, insani ilişkileri içinde ne kendisine ne de başkalarına

haksızlık yapmaması hakkında uyarılmaktadır. Bu da, “bir karıncanın ağırlığı kadar bile”

yahut “bir tek hurma ipliğince”302 de olsa asla haksızlık yapmayacağını tekrar tekrar ifade

eden Allah’ın vasfının bir yansımasından başka bir şey değildir. Yine Kur’an’a göre

Allah’ın fiilleri her zaman adalet ve doğruluk üzere olduğu için, insan da kardeşlerine

karşı adalet ve dürüstlükle davranacaktır. İnsan ahlakının temelde ilahi ahlaka dayandığı,

Allah her zaman bağışlamaya ve müşfik davranmaya hazır olduğu için, insanın da

başkalarını mazur görmeye ve affetmeye gayret etmesi gerektiğini açıkça beyan eden

aşağıdaki ayette daha belirli bir biçimde ortaya çıkmaktadır.303

297 Bk. Abdulbaki, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (h-l-k md.), s. 311; Bk. Şu‘arâ 26/137; Kâlem 68/4 298 Kalem 68/4 299 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, VIII, 21-22; Yine Kur’an’da ahlak vb. konularda Allah resulünün bizim

için güzel bir örnek olduğu belirtilmiştir. Bk. Ahzâb 33/21 300 Gazali, İhyâ, III, 125 301 Akseki, Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı, s. 114-115 302 Bk. Nisâ 4/49, 53, 77, 124; İsrâ 17/71; Kâf 28/29 303 İzutsu, Kur’an’da Allah ve İnsan, s. 293

Page 58: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

58

لي القربى والمساكين والمهاجرين ف ي سبيل وا او عة ان يؤت لوا الفضل منكم والس ول يأتل او

غفور رحيم لكم وللا

وليعفوا وليصفحوا ال تحبون ان يغفر للا

للا

“Sizden fazilet ve servet sahibi kimseler, yakınlığı bulunanlara, yoksullara, Allah

yolunda göç edenlere bir şey vermemeye yemin etmesinler, affetsinler, hoş görsünler.

Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?”304

Ahlaklı insan kendisini inanmadığı şeyleri yapmamaya zorlayan, her türlü etki

karşısında sonuna kadar direnen insandır. Ahlakın taviz vermeye tahammülü yoktur; bir

konuda zayıf davranıp, prensiplerden fedakârlık edilirse bu fedakârlığın sonu gelmez.

Zira insan benliği kendisiyle tutarlı kalabilmek için, hatalı davranışları haklı ve mazur

göstermek üzere, bahaneler bulmaya daima hazırdır. Haklı bulunup şuurumuza yerleşen

her hatalı hareket bir başka hatayı davet eder. Tekrarlar yoluyla alışkanlık kazanma

başlıca öğrenme usullerinden biridir; sık sık ahlak dışı davranışlar yapan insanın da

ahlaksızlığa alışması pek mümkündür.305

Sonuç olarak ahlak dediğimiz zaman, akla gelen şey sadece irade ve ihtiyâr sahibi

olan insan davranışlarıdır. Kur’an’a göre insan ahlakı temelde ilâhî ahlaka dayanmakta,

Allah’ın fiilleri her zaman adalet ve doğruluk üzere olduğu için, insan da kardeşlerine

karşı adalet ve dürüstlükle davranmalıdır. Ahlakın en büyük yaptırım gücü, Allah korkusu

ve ahiret inancı olduğu için Kur’an, insanlarda ahlakî bir davranış geliştirmek üzere sık

sık Allah’ın insanları gördüğüne, işittiğine ve ahiret hayatına vurgu yapmaktadır.

Kur’an’ın emirleri ve prensipleri de ahlakî davranış geliştirmeye yöneliktir.

304 Nûr 24/22; Başka bir ayette şöyle buyrulur: “Allah’ın sana iyilik ettiği gibi sen de iyilik et…” Kasas

28/77 305 Güngör, Erol, Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, s. 69, Ötüken Y.

Page 59: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

59

Page 60: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

60

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KUR’AN’DA İNSANIN SOSYOLOJİK YÖNÜ

Page 61: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

61

Sosyoloji, insan toplumlarının sistematik bir biçimde incelenmesidir. Daha teknik

olarak sosyoloji, sosyal etkileşim sonucu kurulmuş haliyle sosyal ilişkilerin yapısının

analiz edilmesidir.306 Tarihe sosyolojik bir içerik kazandırmak isteyen ilk düşünür İbn

Haldun (ö. 808) olmuştur. İbn Haldun, coğrafi, iklimsel, ekonomik koşullar ile üretim

biçimlerinin, bireyleri ve toplumları köklü bir şekilde nasıl etkilediklerini göstermiştir.

Böylece o, bir toplumdaki değer sistemlerini ve bireylerin psikolojik yönlerini bile

ekonomik verilerle ve üretim biçimleriyle olan ilişkileri çerçevesinde açıklamaya

çalışmış ve böylece çağdaş sosyal bilimlerin temel ilgi alanlarına yönelmiştir. Bu yüzden

İbn Haldun sosyolojinin babası olarak tanımlanır.307

Kur’an, sosyolojinin genel konularına giren pek çok olaylara ve meselelere genel

hatlarıyla ve kendine özel metoduyla temas etmiş ve bu konularda temel esaslar ve genel

prensipler getirmiştir. Ancak yorumları farklı da olsa bunlar, gerçek hakikatler olup asla

sosyolojinin izafi ve değişken doğrularıyla eşdeğer değildir.308

Lütfullah Cebeci, Kur’an sosyolojisi üzerine yazdığı bir makalesinde, Kur’an

sosyolojisinin kurulmasının gerekliliğinden bahsederek Kur’an sosyolojisinin bir

tanımını yapar. O’nun belirttiğine göre sosyolojinin konusu insan cemiyetleri olup Kur’an

da baştan sona kadar okunduğunda onda sosyolojiyi alakadar eden birçok ayet bulunduğu

görülür. Kur’an, her yönüyle cemiyeti anlatmış, hem inananlardan hem inanmayanlardan

bahsederken umumiyetle çoğul sigalar ve şekiller kullanmıştır. Bu üslubu ile emredilen

ve övülen, buna karşılık yasaklanan ve yerilen vasıf ve işlerin ferdi olmaktan ziyade

toplumsal olduğunu gösteren Kur’an, ima etmektedir ki, iman da, küfür de münferit

gayelerden çok toplumsal gayelerle devam edebilir.309 Cebeci, şöyle devam eder: “Yüce

Allah, geçmiş milletlerin haberlerini zikrederken genellikle sünnetini zımnen

göstermiştir. Onların birbirlerine benzeyen hallerinden ve akıbetlerinden Allah’ın

cemiyetler hakkındaki ilahi kanunlarını yani sünnetlerini çıkarabiliriz. Aynı şekilde emir

ve yasaklarda gözetilen hikmetleri düşünerek birtakım sebep-sonuç ilişkilerini bulabiliriz.

Bütün bunlardan “sosyolojinin kanunları” diyebileceğimiz ve benzeri bütün hadiselere

306 Yanardağ, Alaaddin, “Sosyoloji Yazıları”, Diyanet Aylık Dergi, Eylül 2002, S. 141, s. 50 307 Tolan, Barlas, Sosyoloji, Adım Y., Ankara, 1993, s. 3 308 Kırca, Celal, Kur’an-ı Kerim ve Modern İlimler, Marifet Y., 2.Bsk., İstanbul, 1982, s. 207-208 309 Cebeci, Lutfullah “Kur’an Sosyolojisi Üzerine Bir Deneme”, s. 6-8

Page 62: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

62

teşmil edebileceğimiz kaideleri ortaya koyabiliriz. Fakat bunların çok kolay olduğunu

söylemek de mümkün değildir.”310

Allah’ın toplumla ilgili bir yasası da şöyledir:

وما كان ربك ليهلك القرى بظلم واهلها مصلحون

“Senin Rabbin, halkları iyi ve ıslahatçı iken, o memleketleri haksız yere helak

edecek değildir.”311 Yani insan toplumuyla ilgili Allah’ın sünneti, milletlerin içinde o yeri

ıslah eden, toplumsal ve medeniyetle ilgili amellerinde vb. işlerinde onları doğruya sevk

eden, zulümden ve fesattan kaçındıranlar olunca Allah o milletleri zulümleri sebebiyle

helak etmiyor.312 Allah’ın kendisi zulmetmekten münezzeh olduğu gibi, halkı ıslah edici

olunca zulmedecek olanlar da buna meydan bulamaz. Ve bunun için yalnız salih olmak

yeterli olmaz, ıslah edici olmak da şarttır.313 Kendileri salih amel işlemeye çalışan birkaç

kişi dışında herkese ve her şeye müsamaha eden bir toplum kendi ölüm fermanını

imzalamış ve helakini davet etmiş demektir.314

Kur’an’a göre fert, bir hata işlese bile Allah merhametlidir, affedebilir. Fakat

toplumlara durum ve davranışlarını düzeltip düzeltmeyeceklerini görmek için mühlet

vermesine rağmen315 eğer düzeltmezlerse mühlet dolunca onların hükmü ne ileri

alınabilir, ne de geciktirilebilir.316 Bazı geçmiş milletler bu şekilde helak edilmişlerdir ki

onlara ne gök, ne yer ağlamış, ne de onlara mühlet tanınmıştır. Bazı milletlerin günahları

sebebiyle tüm yeryüzündekiler helak edilmez, onun için “onlardan kimi hâlâ ayakta kimi

de biçilmiştir.”317 Fakat bir millet yok olduğu veya ahlaken daha iyi ve güçlü diğer

medeniyet tarafından yutulduğu zaman, bu millete mensup iyi kişiler de, eğer toplumdaki

kötülükleri kaldırmaya çalışmadılarsa, onlar da aynı akıbete uğrar. Böylece Kur’an bu

310 Cebeci, a.g.m., s. 10 311 Hûd 11/117; Ayrıca bk. Mâide 5/105; En‘âm 6/131; Enfâl 7/25; Kasas 28/59 312 Rıza, Tefsîru’l-Menâr, I, 192 313 Yazır, Hak Dîni, IV, 454; Zulüm hakkında bk. İbn Haldun, Mukaddime, II, 76-81 314 Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, II, 431 315 Bk. Âli İmrân 3/178; A‘râf 7/34, 82-84; Ra‘d 13/32; Hac 22/44,48; Kalem 68/45 316 Bk. A‘râf 7/34; Yûnus 10/49; Nahl 16/61 317 Bk. Hûd 11/100, 117

Page 63: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

63

uyarılarıyla sapık yollara düşerek, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk yapmaktan insanları

alıkoymak istemektedir.

Toplumların tabiatını ve genel çerçevesini çizen ayetlerden biri şudur:

ائل لتعارفوا ان اكرمكم عند للا اوقب ا خلقناكم من ذكر وانثى وجعلناكم شعوب ها الناس ان ا اي ي

عليم خبير اتقيكم ان للا

“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle

tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en

değerli ve en üstününüz en çok takva sahibi olanınızdır.”318 Yani, hepiniz birbiriniz

üzerinde hiçbir kalıtımsal üstünlüğe sahip olmadan tek bir insanlık ailesine

mensupsunuz.319 Bir erkekle bir dişiden yarattık ifadesinden kasıt, Âdem ile Havva’dan

veya her birinizi bir ana ile bir babadan yarattık demektir.320 Yani bu yönden hepiniz

eşitsiniz. Birbirinize karşı övünmeye veya şu kavim bu kavim diye hor görmeye hakkınız

yoktur. Bu itibarla bir insan kardeşliği vardır ki, o bile alay etmeye ve birbirinin etini

yercesine gıybete engel olması gerekir.321 Bu ayet, önceki iki ayette geçen, insanların

birbirlerinin onurunu koruma ve gözetmeleri tavsiyesi ile bağlantılıdır. Ve burada bütün

ırkçı, milliyetçi/kavmiyetçi veya kabileci önyargılar (‘asabiyye) kınanmıştır.322

Toplumla ilgili bir ayet de şöyledir:

ن مبشرين ومنذرين وانزل معهم الكتاب بالحق ليحكم بي النة واحدة فبعث للا اس ام كان الن

نا بغيا بينهم اءتهم الب ي توه من بعد ما ج بين الناس فيما اختلفوا فيه وما اختلف فيه ال الذين او

اء الى ص راط مستقيم يهدي من يش الذين امنوا لما اختلفوا فيه من الحق باذنه وللا

فهدى للا

“İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve

azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili

kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda

da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki

318 Hucurât 49/13 319 Zamahşerî, Keşşâf, IV, 365; Nesefî, Tefsîru’n-Nesefî, III, 357 320 Bk. Zamahşerî, a.g.e., IV, 364; Nesefî, a.g.e., III, 357; Yazır, Hak Dîni, VI, 539 321 Yazır, a.g.e., VI, 539 322 Esed, Kur’an Mesajı, III, 1057

Page 64: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

64

hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle,

iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini

doğru yola iletir.”323 Bu ayet, genel olarak İslam’ın tarih ve toplum düşüncesinin temeli

kabul edilmektedir.324 Kur’an, toplumların sürekliliğini tevhide tutunmalarına bağlar. Bu

temel vasfı yitirince eceli de gelmiş olur.325 Yoksa güzel hasletlerini sürdürüp dururken

bir toplum yıkılmaz. Bu, Allah’ın bir kanunudur.326

Sağlıklı toplum modeli ancak nasslarda belirlenen temel esaslara göre

oluşturulabilir. İfrat ve tefrit noktalarına meyleden diğer toplum modellerinin aksine dini

esaslara göre şekillenen bir toplum, hak, adalet, eşitlik, doğruluk, ilim, irfan, iyi ahlak

gibi değerlerle kurulmuş; kendi içinde dengeli, ahenkli bu sebeplerle de bütün insanlığa

rehberlik, şahitlik, hâkimlik yapmakla görevli orta ve hayırlı bir ümmettir.327

Yazır, Fatiha sûresindeki “iyyâke na‘budu ve iyyâke nesta‘în (Yalnız sana ibadet

eder ve yalnız senden yardım dileriz)”328 ayetinin tefsiri sırasında cemaat kavramı

üzerinde sosyolojik bir inceleme yapmıştır. Önemine binaen bunu şu şekilde

özetleyebiliriz: Bu ifade, en derin bir fıtrat kanunun, ameli ve sosyal bir sırrın mucizevi

özet bir açıklamasıdır. Bu ayette toplum ve toplumsallığa büyük bir önem verilmiştir.

Çünkü Allah ile kul arasındaki akit, “ibadet ederim, yardım dilerim” gibi birinci tekil

şahıs kipiyle yapılmıyor da birinci çoğul şahıs kipiyle yapılıyor. Burada cemaatle ibadetin

faziletine işaret vardır. Ancak cemaat, kuru bir kalabalık demek değil, tek bir ruhla

hareket edebilen muntazam bir topluluk demektir. Dolayısıyla cemaatin oluşumu, bir ruh

ve bir sosyal sözleşmeye bağlıdır. Sosyal ruh, evvela kişide oluşur, kişinin vicdanına

kardeşlik duygusu girip onu kibirden, darlıktan, bencillikten çıkararak genişletirse o

vicdan, genişlik sahası oranında bir cemaate aday olur. Bu genişlik bir arkadaşlıktan

tutunuz da, cihangir devletlere kadar gider.329

323 Bakara 2/213 324 Aydın, Mustafa, İlk Dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, Pınar Y., s. 41 325 Bk. A‘râf 7/53 326 Aydın, M., a.g.e., s. 43; Bk. Enfâl 8/53 327 Yazır, a.g.e., I, 418-419; TDV İslam Ansiklopedisi (Hak Dini Kur’an Dili md.), XV, 161-162 328 Fâtiha 1/5 329 Yazır, a.g.e. , I, 113-114

Page 65: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

65

Bir vicdanda sevgi ve korku yükselip de, bir başkasını da kendisi gibi görmeye ve

onun menfaatinden kendi menfaati gibi memnuniyet, zararından kendi zararı gibi üzüntü

duymaya başlarsa, o vicdanda sosyal ruh oluşmaya başlamış olur. İnsan kelimesinin bir

aslı olan üns ve muavenetin (birbirine alışıp beraber yaşama) kaynağı budur. Bu sosyal

ruhun kurulması, öncelikle fıtratta bir Allah vergisidir. İkinci derecede ise çevrenin bir

yansımasıdır. Bir topluluk, ne kadar genel ve kuşatıcı ise, sosyal ruhu o kadar genişler ve

hususi toplulukları o oranda yutarak yükseltir. Bunun için cemiyeti büyülten, küçülten en

önemli sebebi, sosyal ruhundaki genişlik ve kuvvet derecesinde aramak gerekir.

Toplulukta genişlik var da, vicdanda kuvvet yoksa o cemiyet idare edilemez. Dağılmaya,

küçülmeye mahkûm olur. Vicdanda kuvvet var, fakat toplulukta genişlik yoksa o cemiyet,

büyüyemez, sonunda büyük bir cemiyet tarafından yutulur. İnsan ruhunda muhabbet ve

korkunun bütün sınırını kuşatan en kuvvetli sosyal etken, Yüce Allah’tır. Bunun için

bütün hamdler, şükürler O’na mahsustur. Bunu duyan bir toplulukla kardeşlik duygusu

en son sınırını bulur ve en üstün bir sosyal topluluk oluşabilir ve en büyük hoşnutluğa

onunla ulaşılır.330

3.1. Kur’an’da Toplumsal Düzen

Toplum, insan için şart olunca her topluma mahsus bir düzen lazımdır. Düzensiz

hiçbir toplum düşünülemez. Çünkü toplumda yaşayan fertlerin sınırsız ve sonsuz bir

özgürlüğe sahip olmaları imkân dışıdır. Aksi takdirde hayatları huzursuzluk, tehlike ve

acılarla dolu olup ormanda yaşayan hayvanlarınkinden fark-sız olur. O halde toplumun

düzeni için çeşitli sınırlayıcı prensipler bulunmalıdır.

Kur’an’ın temel gayelerinden biri, yeryüzünde adil ve ahlâkî temellere dayanan,

yaşanabilir bir toplumsal düzen kurmak,331 toplumda bir “sosyal-ahlâkî düzen”

gerçekleştirmektir. Ahlak da sosyal düzen kavramı da hak ve ödevleri ifade eder. Ancak

sosyal düzen, insanın daha çok diğer fert ve toplumlarla ilişkilerini anlatırken ahlak,

bunun yanında, doğrudan Allah için yapılan ibadetleri de içine alır. İbadetler Allah için

yapılır, pratik sonuçları ise sosyal ilişkilerde görülür.332

330 Yazır, a.g.e., I, 115-116 331 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 87 332 Aydın, Mustafa, İlk Dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, s. 77

Page 66: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

66

İslam’da sosyal düzenin esası İslam akîdesidir. Her insan hayattaki yerini, kâinatla

olan ilişki ve var oluşunun sırrını öğrenmek için bu akîdeyi taşıması lazımdır. İnsan

düşüncelerine yön veren, davranış ve tasarruflarını bir biçime sokan ve hayatın hiçbir

alanında elden bırakılmayan yönetici etken, işte bu inançlardır.

Kur’an’da toplum, ilk planda düzen ve disiplin isteyen bir varlıktır. Bunu bozan

hususlar, toplumun tabiatına aykırı düşer ve her ne suretle ve her ne cinsten olursa olsun

kınanır ve yasaklanır.333 Kur’an, toplumda kötülüklerin kaldırılmasını, iyiliklerin hâkim

olmasını esas alır. Kur’an’ın bazı hükümleri kötülükleri toplumda ortaya çıktıkları anda

yok etmeye yönelikken bazıları da kötülüğü daha doğmadan önlemek, kötülüğün

nedenlerini yok ederek toplumu ıslah etmek amacını taşır.334

Kur’an, toplumsal bir düzenin oluşmasını esas aldığı gibi, bunun yollarından biri

olarak toplumsal fitneleri ortadan kaldırmayı amaçlar. Toplumsal fitne ile aynı anda tüm

toplumu saracak denli yaygın olan topluca işlenen kötülükler kastedilmektedir. Eğer bu

kötülükler bazı kimselerde varsa ve bu iyi insanlar tarafından kontrol altında tutuluyorsa,

bunların kötü etkileri sadece onları işleyenlerle sınırlı kalacaktır. Diğer taraftan eğer

toplumun vicdanı, kötüyü baskı altında tutamayacak denli zayıfsa ve ahlaksız ve sapık

insanlar kötülükleri açıktan işleyecek denli cesaret sahibi olabiliyorlarsa, işte o zaman bu

fitne bir ahlaksızlık salgını haline gelmiş demektir. Böyle olduğunda ise kendi iyiliklerini

muhafaza eden ve yaygın kötülüklere karşı edilgen bir tavır gösterenler dâhil, azaptan

kurtulamazlar. Çünkü onlar bu salgın hastalığı durdurmak için hiçbir çaba

göstermemişlerdir.335

Kur’an’a göre dünyadaki karışıklık ve düzensizliğin ana kaynağı, insanın Allah’a

ibadetten ayrılıp başkalarına ve nefsine kulluk etmesi, Allah’ın yol gösterici hidayetini

bırakıp ahlâkî, içtimaî ve kültürel yapısını inşa etmesi için başkalarının kılavuzluğu altına

girmesidir. Bu durum, fesat ve ona bağlı diğer kargaşa ve düzensizlikleri doğurduğu için

bunun kökünden kazılıp atılmasını amaçlar. Kur’an’a göre, Nuh’tan sonra bütün Allah

elçileri kurulu düzenlere karşı gelmişlerdir. Burada Kur’an için ölçü, yeryüzünde

karışıklık çıkarma (fesâd fi’l-arz) ile toplumda genel bir düzensizliğin baş

333 Bk. Bakara 2/191, 217 334 Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, III, 513; Bk. Nûr 24/2-37 335 Mevdûdî, a.g.e., II, 162-163; Bk. Mâide 5/63; Enfâl 8/25

Page 67: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

67

göstermesidir.336 Bu durumda başarılı çıkan ise daima hukukun ve ahlakın temsilcileri

olmuştur.

3.1.1. Aile

Aile kelimesi Arapça bir isimdir. Ev halkı, bir evde yaşayan baba, ana ve çocuklar,

ehl-i beyt, familya, bir soydan gelen çocuklar manasında kullanıldığı gibi, aralarında az

çok benzerlikler bulunan hayvanlar, bitkiler ve madenlere ve yine aynı kökten türemiş

olan kelimelere de aile denir.337

Yerini başka bir sosyal gruba veya sosyal müesseseye terk etmek suretiyle

değişmeyen tek evrensel sosyal grup ve müessese ailedir.338

Kur’an’da, aileyi ifade etmek için daha çok ehl ve zevc kelimeleri kullanılmıştır.

Ehlü’r-recul ifadesi, bir kimseyi ve onunla beraber olanları kapsayan soy, din veya bu

ikisine göre davranan ev ve beldeler demektir. Bu ifade aslında bir kimse ve onunla

beraber olanların oturduğu yer anlamındayken daha sonra anlamı genişleyerek bir

kimsenin ve onunla beraber olanların soyu anlamında kullanıldı.339

Ehl kelimesi Kur’an’da 126 yerde geçmektedir.340 Bu ayetlerden anlaşıldığına

göre ehl, sahip, taraftar gibi sözlük anlamlarından başka aynı mekânı paylaşanlar; bir dine

yahut peygambere inananlar, zevce341 ve aile anlamlarında kullanılmıştır. Aile anlamında

daha çok şahısları ifade eden muttasıl bir zamire bitişik olarak geldiği zaman

kullanılmıştır. Bir ayette kişinin ehlinden sorumlu olduğu belirtilmiştir.342

Zevc kelimesi Kur’an’da seksen bir yerde geçmekte olup343 canlılardan eşleşen

erkek ve dişi her bir eşi ifade eden bir kelime olduğu gibi birbirine benzeşen ve zıt olan

her şey için de kullanılır.344 Aşîret kelimesi de üç yerde geçmekte olup 345 bir kimsenin

336 Mevdûdî, a.g.e., II, 44-45 337 Cerrahoğlu, “İslam’da Ailenin Önemi ve Aile Müessesemizdeki Erozyon”, s. 15 338 Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, s. 257 339 İsfehânî, el-Müfredât (e-h-l md.), s. 96 340 Bk. Abdulbâkî, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (‘a-v-l md.), s. 121-123 341 TDV İslam Ansiklopedisi (Ehl-i Beyt md.), X, 498 342 Yazır, Hak Dîni, VII, 426 343 Bk. Abdulbâkî, a.g.e. (z-v-c md.), s. 422-424 344 İsfehânî, a.g.e. (z-v-c md.), s. 384 345 Bk. Abdulbâkî, a.g.e. (‘a-ş-r md.), s. 587; Tevbe 9/24; Şu‘arâ 26/214; Mücâdele 58/22

Page 68: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

68

çokluğuyla övündüğü yakınlarından, akrabalarından oluşan her bir topluluğa verilen

isimdir.346

Aile, toplumu meydana getiren en küçük parçadır ve küçük sosyal gruplar içinde

en sürekli ve en önemli olanıdır. Ailenin insan neslinin devamı için çocuk yetiştirmek,

cinsî istekleri sınırlamak ve belli bir kanala sokmak, eşlerin birbirlerine maddi-manevi

destek olarak hayat arkadaşlığı kurmasını sağlamak ve ekonomik faaliyetleri düzenlemek

gibi önemli fonksiyonları vardır.347

Kur’an’da fazla ayrıntıya girilmemekle beraber348 aile konusunda bir takım temel

prensipler konulmuş, Hz. Peygamber’in sünnetinde ise daha ayrıntılı hükümler ve

uygulamalar yer almıştır. Hatta o dönemde başka milletlerin bilip uygulamadıkları bir

takım prensipler belirlenmiş, ailenin sağlam bir temele oturması sağlanmış, bozulmaktan

ve dağılmaktan korunması için önlemler alınmıştır.349

Ailenin ferdi eğitme ve toplumu ıslah etmedeki büyük rolü dolayısıyla Kur’an,

aile kurumunun oluşmasına ve sürekliliğine büyük önem vermiş ve aile bireylerinden her

birine sorumluluklar yüklemiştir. İslam’ın ilk tebliğ yıllarından itibaren dini inanç ve

diğer hükümlerin yanında aile ile ilgili çok sayıda ayet nazil olmuştur.350 Ayrıca İslam,

aileyi toplumun önemli unsurlarından biri olarak kabul ettiği için, fakir bireylerin

sorumluluğu ilk önce ailedeki zenginler, daha sonra da diğer zenginler üzerine verilmiş,

evlenemeye güç yetiremeyen bekârların evlendirilmesi istenmiştir.351

Toplumsal siyaset düzeyinde Kur’an, bir yandan ebeveyn, çocuklar ve yaşlılardan

meydana gelen temel aile birimini güçlendirmeyi hedef alırken, diğer taraftan kabileyi

veya milliyeti feda etmek pahasına bile olsa, daha geniş çapta Müslüman toplumunu

geliştirmeyi esas alır. Çocukların ana-baba ve akrabaya sadakati vurgulanırken Hz.

İbrahim ile müşrik babasının hikâyesi birkaç kez tekrar edilerek babasına karşı olan şefkat

hissine rağmen sırf Allah için onu nasıl terk ettiği zikredilmektedir. Babasına da sırf söz

346 6 İsfehânî, a.g.e. (‘a-ş-r md.), s. 567 347 Temel, Ali Rıza, Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur, Nasıl Korunur?, Kutup Y., İstanbul, 1993, s. 15-

21 348 Bk. İlmihal II İslam ve Toplum, II, 197 349 Hadîdî, Menhecü’l-Kur’ân ve’s-Sünneh fi’l-‘Alâkâti’l-İnsâniyye, s. 111 350 Aydın, İlk Dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, s. 199 351 Bk. Nûr 24/32; Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, III, 53

Page 69: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

69

verdiği için dua ettiği belirtilmektedir.352 Kur’an, inananların özelliklerini zikrederken

babaları, çocukları, kardeşleri ve aşireti de olsa Allah’a ve elçisine düşman olanlara sevgi

beslemediklerini belirtir.353

İnsan, vatanına, mensup olduğu cemiyete ve hatta bütün topluma karşı sorumlu

bulunduğu vazife duygusunu ve hürmeti, aile içinde öğrenir. Aile, bütün sevgilerin, her

türlü faziletin kaynağıdır. İnsan büyüklere hürmet ve itaati, küçüklere şefkat ve

merhameti, bütün insanlara karşı hayırlı olmayı, hülasa hem yaratana, hem de yaratılana

karşı vazifelerini, hep aile içinde öğrenir. Orada verilen terbiyenin büyük tesiri vardır.

Bunun içindir ki; aile teşkilatı ne kadar esaslı ve düzenli olursa, onlardan meydana gelen

cemiyet de, o nispette kuvvetli ve sağlam olur.354

3.1.2. Ana-Baba

Anne-baba Arapça’da ebeveyn kelimesiyle ifade edilip ebeveyn kelimesinin tekili

olan eb (çoğulu âbâ, übüvve), “çocuk kendisinden olan erkek (vâlid)” anlamına gelir.

Ebeveyn ise ana babayı, ayrıca dede ile baba veya amca ile babayı birlikte ifade eder.355

Arapçada baba ve dedeleri bir arada anlatmak veya genel olarak “atalar” manasına

gelmek üzere eb kelimesinin çoğulu âbânın kullanımı yaygındır.356 Anneyi ifade etmek

üzere ise “çocuğun kendisinden doğduğu kadın (vâlide) anlamına gelen ümm kelimesi

kullanılır. Bu kelime daha genel olarak, bir şeyin başlangıcında veya varlığında,

yetiştirilmesinde ve iyileştirilmesindeki temel unsuru ifade eder.357 Bu da annenin

çocuğun yetiştirilmesinde temel unsur olduğunu gösterir.

Eb ve ümmün yanı sıra baba ve ana manasında Kur’an’da vâlid ve vâlide

kelimeleri de kullanılmıştır. Bunların tekil, ikil ve çoğul şekillerinde eb kelimesi yüz on

yedi ayette,358 ümm kelimesi otuz beş ayette 359 vâlid ve vâlide kelimeleri otuz dört ayette

352 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 94; Bk. Tevbe 9/114; Meryem 19/47; Mümtehine 60/4 353 Bk. Mücadele 58/22 354 Akseki, Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı, s. 205 355 İsfehânî, el-Müfredât (eb md.), s. 57; TDV İslam Ansiklopedisi (Ana Baba md.), III, 101; Bk. Bakara

2/133 356 TDV İslam Ansiklopedisi, III, 101-102. Örneğin bk, En‘am 6/74; Yûsuf 12/8,99; Enbiyâ 21/54 357 İsfehânî, a.g.e. (ü-m-m md.), s. 85 358 Bk. Abdulbâkî, el-Mu‘cemü’l-Müfehres (eb md.), s. 3-5 359 Bk. Abdulbâkî, a.g.e (ü-m-m md.), s. 101-102

Page 70: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

70

360 geçtiği görülür. Ayrıca baba manasını ifade etmek üzere mevlûd ve mevlûdün leh

tabiri de geçmektedir.361

Eb kelimesinin çoğul olarak (âbâ) geçtiği ayetlerin çoğunda insanların

babalarının, atalarının yollarını inançlarını takip ettikleri vurgulanarak yanlış dini

inançlarını taklit etmeleri kınanmakta, onların düşüncelerinin akıl ve vahiy süzgecinden

geçirilerek aynı yanlışlara düşmemeleri istenmektedir.362 Böylece insandaki ve

toplumlardaki kültürel mirasa sahiplenme özelliği de vurgulanarak bu kültürel mirasın

doğrularının alınıp yanlışlarının terk edilmesi istenmektedir. Zira bir toplumdaki

geleneksel yapı, zamanla kendi içerisinde, insan bilincini gidererek tamamen ortadan

kaldırmaktadır. Bu açıdan Kur’an kör gelenekçiliğe karşıdır.

Kur’an’da ümmehât şeklinde annelerden bahseden ayetlerde annelerle, eşlerin

anneleriyle ve sütannelerle evlenmenin ebedî olarak yasak olduğu belirtilmekte,363

kadınları annelere benzeterek zıhar yapma yasaklanmakta,364 insanların anne karnındaki

yaratılışından ve hiçbir şey bilmez halde doğduklarından bahsedilir.365

Kur’an’a göre ana-baba ve çocuklar arasındaki ilişki çocuklardan ana-babalarına

doğru takdir ve hürmet üzere olmalıdır. Çünkü ebeveynin çocuklara olan iyiliğinin sınırı

idrak edilemez. Bunun için görüyoruz ki Kur’an, bu ilişkilere büyük önem verir ve çeşitli

vesilelerle bu ilişkileri sağlamlaştırmaya teşvik eder.366

Anne-baba, Kur’an tarafından saygı ve hizmet gösterilecek en önemli benlikler

halinde sunulmaktadır. Bu konuyla ilgili ayetlerde ebeveyn hakları Allah’ın haklarından

hemen sonra anılmakta ve Allah’a saygının hemen ardından onlara saygı

emredilmektedir.367 Bu da onlara itaat ve iyilik etmenin ne kadar önemli olduğunu

360 Bk. Abdulbâkî, a.g.e. (v-l-d md.), s. 930-931 361 Bk. Bakara 2/233 362 Örneğin bk. Bakara 2/170; Mâide 5/104; A‘râf 7/70,173; Şuârâ 26/74; Zuhruf 43/22-23 363 Bk. Nisâ 4/23 364 Ahzâb 33/4; Mücâdele 58/2 365 Nahl 16/78; Zümer 39/6; Necm 53/33 366 Hadîdî, Menhecü’l-Kur’ân ve’s-Sünne fi’l-‘Alâkâti’l-İnsâniyye, s. 133-134 367 Bk. Nisâ 4/36; En‘âm 6/151

Page 71: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

71

göstermektedir.368 Anne-baba haklarına riayet etmek, insanın mizacındaki bir takım

istekleri sınırlaması sebebiyle Kur’an ve Sünnet tarafından özellikle belirlenmiştir.369

Ebeveyne saygı ve hizmet sosyal ve hukuksal zorunlulukları aşan bir derinliğe

ulaşmalıdır. Onların en küçük bir şekilde incitilmemeleri gereğini İsrâ sûresinin 23-25

ayetleri şöyle dile getirir:

ا او كلهما ا يبلغن عندك الكبر اح دهم اه وبالوالدين احسانا ام وا ال اي وقضى ربك ال تعبد

ا اف ول تنهرهما وقل لهما قول كريما فل تقل لهم

ياني صغيرا حمة وقل رب ارحمهما كما رب ل من الر واخفض له ما جناح الذ

ابين غفورا ه كان للو كم اعلم بما في نفوسكم ان تكونوا صالحين فان رب

“Rabbin şöyle hükmetti: Kendinden başkasına kulluk etmeyin, ana-babaya saygı

ve hizmet gösterin. Eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererlerse onlara

öf bile deme. Onları azarlama. Onlara çok güzel ve tatlı sözler söyle. Onlara acıyarak

tevazu kanadını onlar için yerlere kadar indir. Ve şöyle yakar: Rabbim, onlar beni

çocukken nasıl terbiye ettilerse sen de onları öylece merhametle koru...”370 Bir görüşe

göre güzel sözden kasıt, Hz. İbrahim’in babasının küfrüne rağmen ey babacığım! dediği

gibi ey babacığım, ey anneciğim! denmesidir. Zira onları isimleriyle çağırma, onlar için

eziyet ve kötü edeptir. Yüce Allah, onların büyüklüğünden ve bugün bize muhtaç

olmalarından dolayı o ikisine çokça merhametli ve şefkatli olmamızı istiyor. Zira dün de

Allah bizi onlara muhtaç yapmıştı.371 Ne ilginçtir ki bu ayet, anne-babanın bizim

yanımızdaki ihtiyarlık durumlarıyla bizim onların elindeki bebeklik halimiz arasında

paralellik kurmuştur. Bu demektir ki, ihtiyarlara saygı ve hizmetimiz küçük yavrularımıza

sevgi ve şefkatimiz kadar içten ve karşılıksız olmalıdır.372

Anne-baba, Kur’an tarafından saygı ve hizmet gösterilecek en önemli benlikler

halinde sunulmaktadır. Bu konuyla ilgili ayetlerde ebeveyn hakları Allah’ın haklarından

368 Taberi, a.g.e., II, 525 369 Rıza, Tefsîru’l-Menâr, I, 233 370 İsrâ 17/23-25 371 Zamahşerî, Keşşâf, II, 632-633; Nesefî, Tefsîru’n-Nesefî, II, 252-253 372 Gölcük, Kur’an ve İnsan, s. 173

Page 72: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

72

hemen sonra anılmakta ve Allah’a saygının hemen ardından onlara saygı

emredilmektedir. Allah bizden annebabamıza çokça iyilik etmemizi, hoşumuza

gitmeyecek şeyler yaptıklarında onlara öf demenin ve azarlamanın yerine güzel edep ve

faziletli davranış biçiminin gereği olarak güzel söz söylememizi istiyor. Kur’an, anne-

babaya, çocuklara ve akrabaya sevgi beslemenin insan fıtratında var olduğundan

bahsederek bu sevginin Allah ve Resûlünün sevgisi önüne geçmemesini istemektedir.

Kur’an, annebaba ve çocukları arasındaki ilişkilere büyük önem verir ve çeşitli vesilelerle

bu ilişkileri sağlamlaştırmayı teşvik eder. Anne çocuğu konusunda en büyük yükü

yüklense de Kur’an, ailenin geçiminin babaya ait olduğunu belirtir. Kur’an ayetlerinde

şayet ebeveyn müşrik de olsa şirk vb. isyan durumlarında itaat etmemek şartıyla onlara

iyilik edilmesi emredilmektedir.

3.1.3. Evlilik ve Karı-Koca

Cinsel hayatı düzenleyen evlilik, ferdin ihtiyaçlarıyla toplumun kaidelerini tam

bir uyum haline getiren bir müessesedir. Bu bakımdan evlilik sadece sosyal bir müessese

değil, aynı zamanda çok elverişli bir psikolojik tatmin yoludur. Evlilik, kişiye sosyal

bağımlılıklar, sorumluluklar getirdiği gibi sosyal itibar ve korunma da sağlar. Evlilik

insana cinsel ihtiyaçlarının sanıldığı gibi her şey demek olmadığını göstermekle kalmaz,

bu ihtiyaçları karşılamak için güvenli bir ortam da yaratır. Evlilik dışı cinsel ilişki kuran

kişiler, evliliğin verdiği huzurdan mahrum kalmış, devamlı suçluluk duygusu veya

güvensizlik içinde yaşayan insanlardır.373

Nikâh, içtimaî hayatta, sosyal etkileri cihetiyle en mühim toplumsal akittir. Sosyal

hayatın bütün maslahatları nikâhın eseridir.374 Nikâhın en büyük maksadı, rağbet ve

muhabbet gücüyle iki kalbi birbirine bağlamaktır.375 Kur’an ve sünnetin beyanına göre

nikâh, hayatın her halinde, yani hem rahmetlerinde hem de zahmetlerinde ebedî bir

arkadaşlık anlaşması ve ortaklık sözleşmesidir. Her iki tarafın samimi istekleri, hür

iradeleri ve tam rızalarıyla icap-kabul şeklinde gerçekleşen mukaddes bir ahittir, bir

mîsaktır (karşılıklı güven sözleşmesidir).376 Nikâh, bir akit olması yönüyle müşterek hak

373 Güngör, Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, s. 39-40; Saygılı, Evlilikte Mutluluk Sanatı, s. 11- 12;

Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, s. 259-260 374 Cârullâh, Musa, Hatun, Otto Y., Ankara, 2018, s. 83 375 Cârullâh, a.g.e., s. 78 376 Cârullâh, a.g.e., s. 63

Page 73: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

73

ve vazifelere esas olmuş, bir ahit olması yönüyle de kadınların bütün haklarını teminat

altına almıştır.377 Ayrıca İslam’da nikâh, bir alış veriş akdi olmayıp, bilakis karşılıklı

anlaşma üzerine kurulan, ahlakî ve hukukî yönü bulunan müekked, müebbed ve

mukaddes bir ahittir.378

Kur’an, insanları evliliğe teşvik eder, evliliğin çeşitli fayda ve hikmetlerine işaret

eder,379

اء مثنى وثلث ورباع فان وان خفتم الا تـقسطوا في اليتامى فانكحوا ما ط اب لكم من النس

خفتم الا تعدلوا فواحدة او ما ملكت ايمانكم ذلك ادنى الا تـعولوا

“Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz

kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın

veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun

olanıdır.”380

Evliliği kocanın karısına verdiği “sağlam bir teminat” olarak nitelendirir.381

اتأخذونه وان اردتم استبدال زوج مكان زوج واتيتم احديهنا قنطارا فل تأخذوا منه شيـا

بهتانا واثما مبينا

ف تأخذونه وقد افضى بعضكم الى بعض واخذن منكم ميثاقا غليظا وكي

“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz,

onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz

onu, iftira ederek ve apaçık günah işleyerek mi geri alacaksınız?

Birbirinizle beraber olduğunuz halde, üstelik onlar sizden sapasağlam bir söz de

almışken onu geri mi alacaksınız? “382

377 Cârullâh, a.g.e., s. 57 378 Aydın, Zeynel, Hikmet-i Teşrî Açısından İslam’da Nikah, (Lisans Tezi), Ankara, 1998, s. 24 379 Bk. Nisâ 4/24; Nahl 16/72; Rûm 30/21 380 Nisâ 4/3 381 Nisâ 4/21; Bu ayette nikah için mîsaken ğalîzen (sağlam bir akid ve ahid) tabiri kullanılır 382 Nisâ 4/20-21

Page 74: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

74

Geçimsizlik olduğunda da taraflara sabır ve hoşgörüyü öğütler.

ول تعضلوهنا لتذهبوا بب اء كرها ا يا ايها الاذين امنوا ل يحل لكم ان ترثوا النس عض م

وهنا بالمعروف فان كرهتموهنا فعسى ان تكرهوا شيـا اتيتموهنا الا ان يأتين بفاحشة مبينة وعاشر

فيه خيرا كثيرا ويجعل للا

“Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir

edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmek için -evlenme ve

boşanma konusunda- engel çıkarmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan

hoşlanmazsanız, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış

olabilirsiniz.”383

İslam dini belirli şartlarla boşanmaya müsaade etmiştir. Boşanma konusunda

kabul edilen sistem, boşanmayı yozlaştıran Yahudi uygulamasıyla onu asla kabul

etmeyen Hıristiyan tatbikatı arasında yer alan orta bir yol görünümündedir. Kur’an’da

son çare olarak güzellikle boşanmaya izin verilmiş,384 ne var ki bu izinle birlikte boşanma

yine de hoş görülmemiştir. Bir hadis-i şerifte, “Allah’ın helal kıldıklarının en kötüsü

boşanmadır” buyrulmuştur.385

Evlilikte çocukların önemi ve terbiyesi konusunda A. Carrel şunları söyler:

“Evlenme, muhakkak geçici bir birleşme olmaktan kurtarılmalıdır. Terbiyeye, bilhassa

genç kızların terbiyesine, evlenmeye, boşanmaya ait kanunlar, gelecek neslin menfaatini

gözetmelidir. Kadınlar, doktor, avukat yahut profesör olmak için değil, kendi çocuklarını

üstün vasıflı insanlar olarak yetiştirmek için yüksek bir terbiye almalıdır.”386

Kur’an’da eş, karı, kadın, zevce gibi anlamları karşılamak üzere zevc ve imrae

kelimeleri kullanılmaktadır. Ancak eşler arasında huzur, itminan, sevgi, şefkat, hoşgörü

ve inanç birliği varsa zevc kelimesi kullanılmakta, bunlar ortadan kalktığında ise, zevc

kelimesi de kalkmakta ve yerine sadece dişilik özelliği ağır basan imrae kelimesi

383 Nisâ 4/19 384 Bk. Talak 65/1-2, 6-7 385 Ebû Dâvûd, Talâk, 3, no: 2177-2178 (II, 631-632); TDVİA (Aile md.), II, 200 386 Carrel, İnsan Denen Meçhul, s. 247

Page 75: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

75

kullanılmaktadır. Örneğin, peygamber olan kocalarına davalarında ihanet etmiş olan eşler

için Yüce Allah zevc kelimesini değil de imrae kelimesini kullanmaktadır.387

İnsan için kutsal bir sığınak durumunda olan ailenin esas unsurları, karı ile

kocadır. Karı ile koca arasındaki ahlakî ilişkinin şekli, gerek çocukların şahsiyetlerinin

şekillenmesinde gerekse toplumun sağlıklı bir şekilde oluşmasında birinci derecede

etkendir. Kur’an, eşlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde son derece samimi olmalarını

ister. Bu samimiyetin oluşması ve devamı için, ilişkilerin Allah’ın belirlediği ölçülere

uygun sürdürülmesi gerekliliğini vurgular.388

Kur’an, kadının kocası, kocanın da hanımı üzerinde birtakım haklarının olduğunu

bildirmekle birlikte bu hakların ne olduğu konusunda ayrıntıya girmek yerine maruf

ölçütünü getirir.389 Maruf, ilahi beyan yanında, İslam toplumunun anlayış, ihtiyaç ve

geleneği çerçevesinde oluşan, gerektiğinde değişen ve gelişen bir ölçüttür. Kur’an prensip

itibariyle erkeklere kadınlarla iyi geçinmeyi tavsiye ederek evlilik bağının korunmasında

kocaya daha ağır bir sorumluluk yükler.390

Kur’an’a göre eşler birbirine benzer haklara sahiptirler. Bir eşin hakları diğer eşin

yükümlülükleri demektir. Birbirlerinin üzerindeki ortak hakları, sevgi, şefkat, huzur,

uyum,391 zina etmeyip namusu koruma,392 güven ve sadakatin olmasıdır.393 Erkeğin kadın

üzerindeki hakları, kadının ahlaka uygun olmayan kıyafetle dışarı çıkmaması, ziynet

yerlerini göstermemesi,394 erkeğin kadına hayırlı veya Allah’ın emrine uygun bir şey

emrettiğinde itaat etmesidir.395

Kadının erkek üzerindeki hakları ise erkeğin kadına güzel davranması, kötülük

etmemesi,396 mihr vermesi,397 yiyecek, giysi vs ihtiyaç duyduğu şeyleri iyilikle

387 Ünver, Kur’an’ı Anlamada Siyakın Rolü, s. 175-178 388 Bk. Nisâ 4/1; Kılıç, İnsan ve Ahlak, s. 80-81 389 Bk. Nisâ 4/19 390 TDVİSAM, İlmihal II, 196 391 Bk. Nisâ 4/128 392 Bk. Nisâ 4/24-25; Mâide 5/5 393 Bk. Nûr 24/30-31 394 Bk. Nûr 24/31; Ahzâb 33/59 395 Bk. Nisâ 4/34 396 Bk. Bakara 2/231; Nisâ 4/19 397 Bk. Bk. Nisâ 4/19, 24-25

Page 76: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

76

karşılaması, 398 geçim durumuna göre uygun bir ev temin etmesi,399 kadına dinin adabını

ve evliliğin gereklerini öğretmesi,400 koca birden fazla evlilik yapmışsa bunların arasında

her konuda adaletle muamele etmesidir.401

Kur’an’daki kadınla ilgili ayetlere baktığımızda kadının korunup gözetildiğini

görmekteyiz. Kur’an, kadın hakkında rıfk ve yumuşaklığı o kadar ileri götürür ki, ondan

zorluk ve meşakkati kaldırıp erkeğin omuzlarına yüklemektedir. Yüce Allah, kadın ve

erkeklerin vücutlarını, organlarını, zekâlarını, duygularını ve kuvvetlerini göz önünde

bulundurarak her birine uygun vazifeler vermiştir.

Sonuç olarak Kur’an’da Allah, sevgi ve rahmeti erkekle kadının arasına

koyduğunu belirterek evliliğin bu iki direk üzerinde yükselmesini istemektedir. Kur’an,

insanları evliliğe teşvik etmekte, evliliğin çeşitli fayda ve hikmetlerine işaret ederek

evliliği kocanın karısına verdiği sağlam bir teminat olarak nitelendirmekte, eşlerin

birbirleri üzerinde birtakım haklarının bulunduğunu bildirmektedir. Kur’an prensip

itibariyle erkeklere kadınlarla iyi geçinmeyi tavsiye ederek evlilik bağının korunmasında

kocaya daha ağır bir sorumluluk yüklemektedir. Taraflar arasında geçimsizlik olduğunda

da taraflara sabır ve hoşgörüyü öğütlemekte, topluma da hakemler vasıtasıyla eşlerin

arasını bulma görevi yüklemektedir. Geçinme imkânı yoksa güzellikle ayrılmayı,

karşılıklı olarak haklara saygı göstermeyi istemektedir.

3.1.4. Çocuklar

Kur’an-ı Kerim’de, Türkçe’deki çocuk kelimesinin karşılığı olan tıfl ve sabî

kelimeleri ancak birkaç ayette geçer. Fakat çocukla ilgili meseleler, diğer anlamları

yanında “çocuk” manasında da kullanılmış olan çok sayıda değişik kelime etrafında geniş

bir şekilde ele alınmaktadır. Bunların başlıcaları ibn, veled (çoğulu evlâd), gulâm. sagîr,

zürriyyet, hafede, ehl, âl, yetîm. rebâib… kelimeleridir. Kullanıldıkları yer ve üslup

bakımından genellikle bu kelimelerle henüz bulûğ cağına ermemiş çocuklar

kastedilmektedir.402

398 Bk. Talak 65/7 399 Bk. Talak 65/6 400 Bk. Tahrîm 66/6 401 Bk. Nisâ 4/3, 129 402 TDV İslam Ansiklopedisi (Çocuk md.), VIII, 355

Page 77: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

77

İnsan hayatı, gerek bedenî gerekse ruhî gelişim özellikleri yönünden kendi

içinde farklı bazı devrelere ayrılır. Genellikle çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık

olarak belirlenen bu devrelerden her biri bir öncekinin etkisi altında oluşmakta, özellikle

insanın bedenî ve ruhî gelişmesinde çocukluk devresine birinci derecede önem

verilmektedir.403

İslam’a göre evlenmenin gayelerinden biri, hatta en önemlisi çocuk sahibi olup

neslin devamını sağlamaktır.404 Esasen her insanda, bu dünyada kendi soyunu devam

ettirmek için fıtrî bir arzu vardır. Kur’an, genel olarak insanların Allah’tan salih,

kusursuz, iyi bir çocuk talep ettiklerini bildirmektedir.405 Aynı şekilde bazı

peygamberlerle salih kulların, Allah’ın kendilerine iyi bir nesil, temiz bir soy ve

soylarından O’na kulluk eden milletler vermesi için dua ettikleri bilinmektedir.406

Ancak İslam ailesinde evlatlık kurumuna yer verilmemiş, bu suni bir ilişki

olarak kabul edilmiştir. Kimsesiz çocukların bakılıp büyütülmesi bütün müslümanlara

ve bu arada İslam devletine yüklenen dini-hukuki bir görev olmakla birlikte, bir kimseyi

himayesine alanla o kişi arasında evlenme engeli doğacak tek veya çift taraflı bir miras

ilişkisi kurulacak şekilde bir akrabalık bağının doğduğu kabul edilmemiştir.407

Çocuk sevgisi, insan fıtratının faziletlerinden biridir ve hayvanî bir dürtüdür.408

İnsanın çocuklara duyduğu derin sevginin ondaki fıtri duygulardan biri olduğunu

açıklayan Kur’an-ı Kerim,409 bu eğilimi son derece tabii karşılayarak bütün

müslümanların dualarında Allah’tan, kendilerine göz nuru olacak eşler ve çocuklar

vermesini niyaz etmelerini ister.410

Kur’an’da çocuklar çok defa, ebeveynine asli gayelerini unutturan ve onları

Allah’tan uzaklaştıran engeller arasında gösterilmiştir. Buna göre birçok insan, fazla

mal ve evlat sahibi olmayı hayatın tek gayesi saymak suretiyle Allah ile olan

403 TDV İslam Ansiklopedisi, a.y 404 Gazali, İhyâ, II, 67; Karaman, “Değişen Şartlar Karşısında İslam Aile Yapısı”, s. 34 405 Bk. A‘râf 7/189-190 406 Bk. Bakara 2/128; Âl-i İmrân 3/35, 38; İbrahim 14/35, 40 407 Bk. Ahzab 33/4-5; TDV İslam Ansiklopedisi (Aile md.), II, 200; TDV İslam Ansiklopedisi (Evlat

edinme md.), XI, 527-529 408 Rıza, Tefsîru’l-Menâr, I, 233 409 Bk. Âl-i İmrân 3/14 410 Furkân 25/74

Page 78: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

78

münasebetini tehlikeye düşürmektedir. Bu sebeple çeşitli ayetler kişiyi uyarmakta ve

asıl gözetilmesi gereken hedefi göstermektedir.

ا وخير امل الحا خير عندربك ثواب نيا والباقيا الص المال وال بنون زينة الحيوة الد

“Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak olan iyi ameller ise,

Rabbinin katında, sevapça da daha hayırlıdır, umutça da daha hayırlıdır.”411 Ayette

geçen, el-bâkiyâtu’s-sâlihât ifadesi, Kur’an’da iki yerde geçmekte olup412 sahiplerinin

cennette ebedî olarak kalmalarını sağlayacak olan,413 semeresi insan için kalıcı olan iyi

ameller, dürüst ve erdemli davranışlar demektir.414

Her ne kadar insanlar fazla mala ve çocuğa sahip bulunmakla kendi kendilerine

yeterli, dolayısıyla güçlü ve üstün olacakları zannına kapılıyor ve bunu başkalarına karşı

bir üstünlük sebebi olarak görüyorlarsa da,415 Kur’an’a göre bu yanılgıya düşenler için

mal gibi çocuk da bir fitne416 ve apaçık bir düşmandır.

ها الذين امنوا ان من ازواجكم واولدكم عدوا لكم فاحذروهم وان تعفوا و تصفحوا ا اي ي

غفور رحيم وتغفروا فان للا

عنده اجر عظيم وللا

ا اموالكم واولدكم فتنة ـم ان

“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da

vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve

bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir. Doğrusu mallarınız

ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah’ın yanındadır.”417

Kur’an ve sünnette çocukların bir takım haklarından bahsedilmektedir. Buna

göre baba çocuğun maddî ihtiyaçlarını karşılamalı, anne çocuğunu emzirmeli,418

ebeveyn çocuklara sevgi, şefkat ve merhamet göstermeli,419 çocuklarını terbiye edip

411 Kehf 18/46; Ayrıca bk. Meryem 19/75-76; Sebe 34/37; Münafikûn 63/9 412 Bk. Kehf 18/46; Meryem 19/76 413 İbn Kesîr, Muhtasar-u Tefsîr-i İbn Kesîr, II, 422 414 İsfehânî, el-Müfredât (b-k-y md.), 139; Zamahşerî, Keşşâf, II, 697; Nesefî, Tefsîru’n-Nesefî, II, 304 415 Bk. Hadîd 57/20 416 Bk. Enfâl 8/27-28; Sebe 34/34-35 417 Teğâbun 64/14-15 418 Bk. Bakara 2/233 419 Bk. Buhari, Edeb, 18

Page 79: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

79

eğitmeli, İslam ahlakına göre yetiştirip sağlam şahsiyet kazandırmalı,420 verdikleri

öğütlere uygun davranmalı,421 çocuklarını öldürmemeli,422 kız erkek ayrımı

yapmamalı, aralarında adaletle muamele etmeli,423 çocuklara konuşma hakkı verilmeli,

fikri bağımsızlıkları ve bağımsız irade sahibi olmaları sağlanmalıdır.424

Sonuç olarak insanın çocuklara duyduğu derin sevginin ondaki fıtri duygulardan

biri olduğunu açıklayan Kur’an, bu eğilimi son derece tabii karşılamaktadır. Ancak

kişinin ailesini sevmesi, bazen erkek ve kadın mü’mini, inancın ve bilincinin

gereklerine aykırı davranmaya itebilir. Buna göre birçok insan, fazla mal ve evlat sahibi

olmayı hayatın tek gayesi saymak suretiyle Allah ile olan münasebetini tehlikeye

düşürmektedir. Bu sebeple çeşitli ayetler kişiyi uyarmakta ve asıl gözetilmesi gereken

hedefi göstermektedir. Kur’an’a göre çocuklarını başkalarına karşı bir üstünlük sebebi

olarak görenler için mal gibi çocuk da bir fitne ve apaçık bir düşmandır. Kur’an,

çocukları ateşe düşmekten korumayı ebeveyne özellikle babaya bir görev olarak

vermekte ve güzel terbiye edilmelerini istemektedir. Bütün bunlara göre İslam’da,

kişinin çocuk sahibi olması büyük sorumluluk gerektirmektedir

3.1.5. Akrabalık ve Akrabalar

Arapçada akrabayı “yakın” anlamına gelen karîb kelimesi ifade etmekte olup bu

kelime bu genel anlamı yanında biriyle aynı soydan gelen kimseyi ifade etmekte olup

bunun çoğulu olan akribâ’ Türkçede akraba şeklinde ve daha geniş anlamda

kullanılmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de akrabayı ifade etmek üzere daha çok zü’l-

kurbâ,425ülü’l-kurbâ426 ve el-akrabûn427 gibi tabirler zikredilmektedir. Bunun gibi,

nesebe dayalı kan hısımlığını ifade eden rahm, rihm veya rahim (çoğulu erhâm)

kelimeleriyle yapılan ülü’lerhâm428, zevi’l-erhâm terkipleri ve âl, ehl ve aşiret

kelimeleri de akraba manasına gelmektedir. İslam akrabalığı yalnız kan bağıyla

420 Bk. Tahrîm 66/6; Müslim, Kader, 46, no: 2658 (III, 2047); Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121, no: 5147 421 Bk. Bakara 2/44; Saf 61/2-3 422 Bk. Mümtehine 60/12 423 Bk. Nahl 16/58-59; Şurâ 42/49-50. 424 Bk. Akseki, İslam Ahlakı, s. 210-211; Hadîdî, a.g.e., s. 144-147; Kılıç, İnsan ve Ahlak, s. 89-100 425 Bk. Bakara 2/83, 177; Nahl 16/90 vb. 426 Bk. Nisa 4/8 427 Bk. Bakara 2/180, 215; Nisa 4/7, 33 428 Bk. Enfâl 8/75; Ahzâb 33/6

Page 80: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

80

sınırlamamış, evlilik ve süt emzirmeyi de birtakım dini ve hukuki sonuçlar doğuracak

şekilde akrabalık bağı oluşturan unsurlar kabul etmiştir.429

Akrabalık bu vasfı taşıyanlara karşılıklı birtakım hak ve vazifeler yükler. Bu

durum, ahlakî vazifeleri de içine alacak şekilde “akrabalık hukuku” tabiriyle ifade edilir.

Kur’an ve hadislerde akrabalık bağlarının karşılıklı ziyaret, haberleşme, yardımlaşma

gibi çeşitli yollarla korunması ve güçlendirilmesi üzerinde hassasiyetle durulur. Akraba

arasındaki bu ilişkiye dini-ahlaki bir tabirle sıla-i rahim denir.430

Bir ayette,

وا رباكم الاذي خلقكم من نفس واحدة وخلق منها زوجها وبثا منهما رجال يا ايها النااس اتاق

كان عليكم رقيبا اءلون به والرحام انا للا الاذي تس اء واتاقوا للا كثيرا ونس

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden

birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak

birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık

haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.”431

Buyrulur. Hz. Peygamber de, Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine

ikram etsin; Allah’a ve ahiret gününe iman eden sıla-i rahimde bulunsun”432 hadisi ile

akraba ile ilişkilerin önemine işaret etmiştir.

Sıla-ı rahim, hem maddi hem de manevi şekilde olur. Hısım ve akrabalarımıza

karşı aile hissi ile dopdolu olmak, derecelerine göre onlara hürmet ve şefkat göstermek,

onlardan uzaklaşmamak ve ziyaret etmek, iyi ve kötü günleri paylaşma,

hastalandıklarında ziyaretlerinde bulunma, muhtaç oldukları şeyleri vermek, güzel söz

söylemek ve güler yüzlü davranmak gibi şeyler sıla-i rahmin kapsamına girmektedir.433

Aynı zamanda bunlar komşularımıza ve iletişimde (sıla) bulunduğumuz bütün insanlara

karşı görevlerimizdir. Ancak akrabalarımızın bizim üzerimizdeki emekleri ve hakları

dolayısıyla onlara karşı olan sorumluluğumuz daha fazladır. Hz. Peygamber şöyle

429 TDV İslam Ansiklopedisi, (Akraba md.), II, 285-286 430 TDV İslam Ansiklopedisi, II 286 431 Nisâ 4/1 432 Buhari, Edeb, 31, 85 433 Bk. Râzî, a.g.e., XIII, 437; Yazır, a.g.e., V, 89; Akseki, İslam Ahlakı, s. 213-214

Page 81: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

81

buyurur: “Yoksula sadaka vermek, sadece sadaka vermektir. Akrabaya sadaka vermekse

iki şeydir: hem sadaka vermek hem de akrabalık bağını devam ettirmektir.”434

İnsanın asli içgüdülerinden birisi ailesinden başlayarak kan bağıyla bağlı olduğu

insanlara, ırkına ve toprağına karşı sevgi ve bağlılık duymasıdır. Onun tabiatındaki bu

özellik, toplumsal varlık oluşunun gereklerindendir. Sevgi bağı olmadığında aile ve

akrabalık bağları da çözülür.435 Kuran aileye ve yakınlara duyulacak sevgi ve bağlılığı

yadsımaz. İrs ve kan bağını korumaya, akrabalık ilişkilerini koparmamaya (sıla-i rahim)

da büyük önem verir. Hz. Peygamber de akraba ve yakınlar ilişkiyi kesse de bu ilişkinin

devam ettirilmenin en üstün fazilet olduğunu belirtir.436 İnsanın yapısındaki yakınlara

olan sevgi bağı, güçlü bir toplumsal dokunun teşekkülü, aile yapısının gelişimi, kişinin

sosyalleşmesi, kişiliğinin gelişimi ve akrabadaki zayıfların korunması için önemlidir.

Ancak Kur’an, yakınlara olan bu sevginin tabii seyrini aşmamasını ve Allah ve elçisinin

sevgisinin önüne geçmemesini ve Allah’a ve elçisine düşman olan yakınlara sevgi ve

dostluk beslenilmemesini ve onlar için bağışlanma dilenilmemesini ister.437

Yüce Allah, şirki yasakladığı ve tevhidi emrettiği her yerde onlarla birlikte

akraba ve yakınlara iyiliği de zikretmiştir. Yakınlara iyiliği emredip de onlarla birlikte

komşuyu zikretmeyen ayet de hemen hemen yok gibidir. Bu mealdeki ayet-i

kerimelerden biri şöyledir:

ول تشركوا به شيـا وبالوالدين احسانا وبذي الق ربى واليتامى والمساكين والجار واعبدوا للا

بيل وما ملكت ايمانكم انا للا احب بالجنب وابن السا ل يحب من كان ذي القربى والجار الجنب والصا

مختال فخورا

“Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anababaya, akrabaya,

yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya,

ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran

kimseyi asla sevmez.”438

434 Tirmizî, Zekât, 26, no: 658 (III, 47); İbn Mâce, Zekât, 28, no: 1844 (I, 591) 435 Ebû Zehrâ, İslam’da Toplum Düzeni, s. 52; Erdoğan, Kur’an ve İnsan Psikolojisi, s. 143-144 436 Bk. Müsned, III, 438 437 Bk. Tevbe 9/24, 113-114; Mücâdele 58/22; Mümtehine 60/1-9 438 Nisâ 4/36; Ayrıca bk. Bakara 2/83, 177; Nisâ 4/8; Nahl 16/90; Nûr 24/22; Rûm 30/38

Page 82: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

82

Bu ayetin anlamı üzerinde birazcık düşünmek, Kur’an’ın iyilik etmeye yakın

akrabadan başlamak suretiyle birbirini seven, iyilik ve sevgi bağlarıyla fertleri sımsıkı

bağlı olduğu sağlam bir toplum meydana getirmek istediğini ortaya koyar.

Kur’an, tebliğ ve uyarma faaliyetlerine en yakın akrabalardan başlanması

gereğini vurgulamıştır. Zira kişi kendini akrabası içerisinde duygusal bakımdan daha

emniyetli görür ve aynı zamanda yakın akraba, dış çevreyle irtibatı kolaylaştıran bir

halka olduğu gibi tebliğ çalışmalarında da büyük bir destek olma gücüne sahiptir.439

Sonuç olarak Kur’an-ı Kerim ve hadislerde akrabalık bağlarının karşılıklı

ziyaret, haberleşme, maddi ve manevi yardımlaşma gibi çeşitli yollarla korunması ve

güçlendirilmesi üzerinde hassasiyetle durulur. Kur’an’ın iyilik etmeye yakın akrabadan

başlamak suretiyle iyilik ve sevgi bağlarıyla fertleri sımsıkı bağlı, sağlam bir toplum

oluşturmamızı istemektedir. Akrabalara sevgi beslemek Allah’ın insanların yapısına

yerleştirdiği bir özellik olup Kur’an bu sevginin doğal sınırını aşmamasını, kişiyi hak ve

adaletten ayırmamasını istemektedir.

439 Şanver, Kur’an’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, s. 175-177

Page 83: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

83

SONUÇ

Kur’an, insanı başlıca üç açıdan ele almakta ve tanıtmaktadır. İlk olarak insanın

yaratılışından, yaratılış evrelerinden, yaratılış amacından bahseder. İkinci olarak, birey

olarak insandan ve insanın psikolojik özelliklerinden, insanın zaaflarından, olumlu

yönlerinden bahsedip olumsuz yönlerini olumluya çevirmek için birtakım prensipler

koyar ve onlara uyulmasını ister. Üçüncü olarak ise sosyal varlık olarak insandan, aile

hayatından, cemiyet içindeki gruplardan, toplumlardan, milletlerden, toplumlar arası

ilişkilerden bahsedip toplumsal prensipler koyar ve bunlara uyulmasını ister.

İnsanı ele alan Kur’an ayetleri insanın tabiatını ortaya koymaktadır. İnsanın

yaratılışını anlatan Kur’an ayetleri de, insan tabiatını ortaya koyan en önemli

ayetlerdendir. Kur’an, insanın yaratılışı ve Âdem kıssaları ile insanlığın gaye ve

hedefini öğretmek, insanlığı doğru bir istikbale yürütmek ve bu yürüyüş sırasında

insanlığın karşılaşacağı güçlüklerin mahiyetini ve bunların nasıl aşılacağını göstermek

istemiştir. Yine bu pasajların en önemli hedefi, yaratıcının Allah olduğunu ve yaratmayı

tekrarlamanın da ona ait olduğunu vurgulamak ve insanın ilgisini kendi varlığına

çekerek kendi yapısını ve özelliklerini tanımasına teşvik etmektir.

Psikolojik ve Sosyolojik olgular, sistematik bir biçimde Kur’an’da yer

almamaktadır. Aynı şekilde Psikoloji ve Sosyoloji’nin kavramları ile Kur’an’ın

kavramları birebir örtüşmemektedir. Zira her bilim dalı insanı kendi bakış açısına göre

ele almakta ve tanımlamaktadır. Kur’ânî kavramlarda, ahlakî bir boyutun varlığı

görülmektedir. Kur’an bir Psikoloji ve Sosyoloji kitabı olmadığı gibi, Kur’an’ın asıl

amacı ruhları eğitip yetiştirmek olup psikolojik ve sosyolojik nazariyeler, veriler ortaya

koymak değildir. Ama Kur’an, insanın ruhu, psikolojik yapısı, toplumlar ve toplumsal

düzen hakkında genişçe bilgi vermekte ve fert ve toplum için uyulması gereken

prensipler koymaktadır.

Kur’an, insanın olumlu ve olumsuz niteliklerinden geniş şekilde bahseder.

Ancak, olumsuz yönlerini tanıyıp kötülüğe düşmekten kaçınması için olumlu

yönlerinden daha ziyade, olumsuz yönleri üzerinde durmaktadır. Fıtri bakımdan

değişken hususiyetlerle donanmış olan insan, özellikle akıl ve ruh melekelerini

geliştirmek; onları olumlu, yapıcı istikametlerde kullanmak zorundadır. İnsan,

Page 84: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

84

benliğinde bulunan kuvvetleri dünyada gerektiği gibi, gerektiği yerde, gerektiği

zamanda ve gerektiği kadar kullanmak, zaaflarını Kur’an’ın prensiplerine uygun şekilde

terbiye etmek ve bunları faydalı yönlere kanalize etmek durumundadır. Kur’an’da

emredilen ibadetlerden maksat da budur. Ancak zaaflar, tedavi edilmezse, fertte bazı

kronik hastalıklara dönüşebildiği gibi, toplum açısından da her an tehlikeli bir boyuta

gelmeleri de mümkündür.

Genel olarak Kur’an’ın insanı psikolojik olarak olgunlaştıran prensiplerine

baktığımızda Kur’an’da bunların insanı psikolojik olgunluğa erdirdiği direk olarak

belirtilmemekle beraber zikrin kalbi itminana erdirmesinden bahsedilmesi gibi diğer

bazı prensiplerin maddi ve manevi sonuçlarından bahsedilmektedir. Kur’an’daki bu

prensipler, amaç olmayıp insanı Allah’a ulaştıran vesilelerdir. Bunların emredilmesinin

asıl gayesi insanları rûhen eğitip olgunlaştırarak Allah’a ve insanlara karşı

sorumluluklarının bilincine erdirmek, Allah’ın hakkına vefa göstermelerini ve O’na

olan bağlılıklarını sağlamaktır.

Sonuç olarak Kur’an’ın ana konusu insan olup, Kur’an, ideal bir insan ve toplum

tipi önerir. Böylelikle, insanı en iyi tanıyan ve tanıtan Allah, Kur’an’da insandan geniş

bir şekilde bahsederek ona yol gösterir ve ondan yeryüzünde ahlaka dayalı bir sosyal

düzen oluşturmasını ister. İnsanın dünya hayatıyla doğrudan ilgilendiği gibi ruhun

arıtılmasıyla, eğitilmesiyle, bireyin ahlakî gelişimiyle de ilgilenir. İşte Kur’an’ın asıl

fonksiyonu da insanı rûhen eğiterek yeryüzünde iyiliğin, adaletin hâkim olmasını

sağlamaktır.

Gayret bizden, Muvaffakiyet Cenab-ı Allah’tandır…

Page 85: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

85

KAYNAKÇA

Abdulbaki, Muhammed Fuad, el-Mu‘cemü’l-müfehres, Daru Matbi'u'ş Şa'ab, İstanbul, 1982

Adler, Alfred, İnsan Tabiatını Tanıma,

Ahmed b. Hanbel Müsned,

Akarsu, Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu,

Akseki, Ahmet Hamdi, Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı (Ahlak Dersleri), Sadeleştiren: Arslan Aydın, Nur

Y., Ankara,1991,

Altıntaş, Hayrani, “Psikoloji Sözlüğü Üzerine Deneme”, AÜİFD, Ankara, 1989

Asımgil, Sevim, İnsanın Varoluş Serüveni, Timaş Y., İstanbul, 1996,

Atay, Hüseyin, Kur’an’a Göre Araştırmalar, Atay Yayınları, İstanbul, 2012

Ateş, Süleyman, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Y. İstanbul, 2003

Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, Türkiye, 2014

Aydın, Hayati, Kur’an’da Psikolojik İkna, Timaş Y., İstanbul, 2001

Aydın, Mustafa, İlk Dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, PINAR YAYINLARI, 2015

Aydın, Zeynel, Hikmet-i Teşrî Açısından İslam’da Nikah, (Lisans Tezi), Ankara, 1998

Bayraklı, Bayraktar, Kur’an’da Değişim Gelişim ve Kalite Kavramları, MÜİFAV Y., İstanbul, 1999

Carrel, Alexis, İnsan Denen Meçhul, HAYAT YAYINLARI, 2016

Cârullâh, Musa, Hatun, Otto Y., Ankara, 2018

Cebeci, Lutfullah “Kur’an Sosyolojisi Üzerine Bir Deneme” 1986

Cerrahoğlu, İsmail, “İslam’da Ailenin Önemi ve Aile Müessesemizdeki Erozyon” 2017

Cerrahoğlu, İsmail, Kur’an’da İnsanın Yaratılış Sahnesinin Düşündürdükleri, A.Ü.İ.F.D., Ankara,

1975

Cevherî, İsmail b. Hammad, es-Sıhâh Tâcu’l-Luğa ve Sıhâhi’l-‘Arabiyye Thk.: Ahmet Abdulğaffâr

Attâr, Dâru’l-İlmi’l-Melâyîn, Beyrut , 1984

Curcânî, Seyyid Şerif, Ta‘rîfât-u Seyyid-i Şerîf (insan md.), Dersaâdet, İstanbul, 1318 h.,

Cücelioğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı, REMZİ KİTABEVİ, 2016

Deniz, Gürbüz, Anlam ve Varlık boyutuyla İnsan, Dib Y, Ankara, 2015,

Doğan, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, PINAR YAYINLARI, 2009

Ebû Abdullah Fahreddin Muhammed b. Ömer Fahreddin er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr, Şirket-i Shafiyye-i

Osmaniye, İstanbul, 1889

Ebu Abdullah Muhammed b. İsmâil el-Buhâri, Sahihü'l-Buhari, Beytü'l-Efkari'd-Devliyye, Amman,

2012

Ebû Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberî, Tâberî Tefsiri, Hisar Yayınevi, İstanbul, 1996

Ebû'l A'lâ Mevdûdî, Tefhimu’l-Kur’an, İnsan Yayınları, İstanbul, 1997

Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî en-Nisâbûrî Müslim, Sahîhu Müslim, Dârü't-Tibâ'ati'l-

Âmire, İstanbul

Ebü'l-Fida İmadüddin İsmail b. Ömer İbn Kesir, Muhtasar-u İbn Kesir, Dâru'l-Kur'âni'l-Kerîm, Beyrut,

1981

Page 86: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

86

Ebü'l-Kâsım Cârullah Mahmûd b. Ömer b. Muhammed ez-Zemahşerî, el-Keşşâf an hakâiki ğavâmizi’t-

tenzîl ve uyûni’l-ekâvîl fî vücûhi’t-te’vîl, el-Matbaatü'l-Kübra'l-Emiriyye, Bulak 1901

Ebü't-Tahir Mecdüddin Muhammed b. Yakub b. Muhammed el-Firuzabâdî, Kâmûsu’l-Muhît, el-

Matbaatü'l-Mîriyye, Mısır, 1884/1886

el-İsfehânî, Râgıp, Tafsîlü’n-Neş’eteyn ve Tahsîlü’s-Sa‘âdeteyn (İnsan İki Hayat İki Saadet), İsilay,

Ankara, 1997

el-İsfehânî, Râğıb, Müfredât-ü Elfâzi’l-Kur’ân, Thk. Safvân Adnan Dâvûdî, Dâru’l- Kalem, Dımeşk,

1997

Ertuğrul, Resul, Kur’an’a Göre İnsanın Psiko-Sosyal Açıdan Değerlendirilmesi, Ankara, 2004

Esed, Kur’an Mesajı, İŞARET YAYINLARI, 2002

Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’an, ANKARA OKULU YAYINLARI, 2007

Gazali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, Trc. Ahmet Serdaroğlu, Bedir

Y., İstanbul, ts.,

Gazzali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, Kimyâ-yı Saâdet (Mutluluğun Formülü), Terc. Ali

Arslan, İmaj Y.,

Gölcük, Şerafeddin, Kur’an ve İnsan, Esra Y., Konya, 1996,

Güngör, Erol, Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, Ötüken Y.

İbn Haldun, Mukaddime, Dergâh Yayınları, Ankara, 1988-1991

İbn Mâce, Muhammed b. Yezîd, Sünen, Çağrı Y., İstanbul, 1992

İbn Manzûr, Ebu’l-Fadl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem el-Mısrî, Lisânü’l-‘Arab , Beyrut, 1970

İbn Sina, el-Havf mine’l-Mevt, Beyrut 1982

İzutsu, Kur’an’da Dinî ve Ahlakî Kavramlar, Trc. Selahaddin Ayaz, Pınar Y., İstanbul, 1991

Karagöz, İsmail, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, Çelik Y. İstanbul,1996

Kasapoğlu, Abdurrahman, Âdem’den Hateme Kişilik, İzci Y., 1.Bsk., İstanbul, 1997

Kılıç, Sadık, Benliğin İnşası, İnsan Y., 2018

Kırca, Celal, Kur’an ve Fen Bilimleri, 4. Bsk., Marifet Y., İstanbul, 1997

Kırca, Celal, Kur’an-ı Kerim ve Modern İlimler, Marifet Y., İstanbul, 1982

Kutub,Seyyid, Fî Zılâli’l-Kur’ân, Dâru İhyai'l-Kütübi'l-Arabî

Kutup, Seyyid, Kur’an’da Edebi Tasvir, Trc. Mehmet Yolcu, Çizgi Y. İstanbul, 1991

May, Rollo, Kendini Arayan İnsan, Trc. Ayşen Karpat, Kuraldışı Y, İstanbul,1998

Mir, Mustansır, Kur’ani Terimler ve Kavramlar Sözlüğü, Trc. Murat Çiftkaya, İnkılap Y., İstanbul,

1996,

Muhammed b. Îsâ b. Sevre es-Sülemî et-Tirmizî, Sahîhu Tirmizî, Kağıthâne Matbaası, İstanbul, 1875

Necati, M. Osman, Kur’an ve Psikoloji, Trc. Hayati Aydın, Fecr Y., Ankara, 1998

Nurbaki, Haluk, İnsan Bilinmezi, DAMLA YAYINEVİ, 2012

Özsoy, Güler, Konularına Göre Kur’an, FECR YAYINEVİ, 2018

Özsoy, Ömer, Sünnetullah Bir Kur’an İfadesinin Kavramlaşması, Fecr Y., Ankara, 1999

Rıza, Muhammet Reşit, Tefsîru’l-Menâr, Matbaatü’l-Menâr, Mısır,1353

Saygılı, Sefa, Evlilikte Mutluluk Sanatı, ELİT YAYINLARI,2015

Page 87: ENDERUN SEVGİ DOSTLUK VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ TEFSİR ...admin.enderunakademi.org/Content/img/panel/tez/... · İkinci bölümde Kur’an’da insanın psikolojik yönünü ele

87

Sezen, Yumni, İslam Sosyolojisine Giriş, TURAN YAYINCILIK, 1994

Sezen, Yumni, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İZ YAYINCILIK, 2018

Şanver, Mehmet, Kur’an’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, Pınar Y., İstanbul, 2001

Şeriâtî, Ali, İnsan, Fecr Yayınları, Ankara, 2013

Şeriati, İslam Sosyolojisi, Çamlıca Yayınları, 2015

Temel, Ali Rıza, Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur, Nasıl Korunur?, Kutup Y., İstanbul, 1993

Tolan, Barlas, Sosyoloji, Adım Y., Ankara, 1993

Uzeyme, Salih, Mustalahât-u Kur’âniyye, Beyrut, 1994

Ünal, Ali, Kur’an’da Temel Kavramlar, Pınar Y., İstanbul, 1986

Ünver, Mustafa, Kur’an’ı Anlamada Siyakın Rolü -Bütünlük Üzerine- , Sidre Y., Ankara,1996

Ünver, Mustafa, Kur’an’ı Anlamada Siyakın Rolü, SİDRE YAYINLARI, 1996

Üstün, Yakup, “İslam’a Göre İnsan”, Diyanet Dergisi, S. 5, Eylül-Ekim 1975

Yanardağ, Alaaddin, “Sosyoloji Yazıları”, Diyanet Aylık Dergi, Eylül 2002

Yar, Erkan, Ruh Beden İlişkisi Açısından İnsanın Bütünlüğü Sorunu, Ankara Okulu Y., Ankara,

2000

Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dîni Kuran Dili, Eser Neşriyat, İstanbul, 1971

Zebîdî, Muhibbuddîn Ebu’l-Feyd Muhammed Murtedâ el-Huseynî el-Vâsıtî, Tâcü’l-‘Arûs min

Cevâhiri’l-Kâmûs, Darulfikr, Beyrut, 1994

Zeydan, Abdülkerim, İslam Davetçilerine, Trc. Nezir Demircan, İkbal Y., Ankara,1977