isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d257361/2019/2019_buladik.pdf · ©eseriıı her tiirlii basım ve...

36
IX. ULUSLARARASI •• DIN GüREVLILERI SEMPO· ZYUM·u 3-4 KASIM 2018 SANC AKTEPE TAM EDiTÖR: D R. ÖGR. ÜYESi MUSTAFA SÜRÜN

Upload: others

Post on 19-Oct-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

IX. ULUSLARARASI • •• • •

DIN GüREVLILERI SEMPO·ZYUM·u

3-4 KASIM 2018 SANCAKTEPE

TAM METİN BiLDİRİLERi

EDiTÖR:

DR. ÖGR. ÜYESi MUSTAFA SÜRÜN

Page 2: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı

YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir.

Yazılardan yazarlan sorumludur. Kaynak gösterilerek alınn yapılabilir.

ISBN

978-605-80376-0-1

...•.... . ·. Kitabııı Adı:

. :---:: ._ _ŞEHİR VE MEDENİYETİN İNŞASINDA . . DİN GÖREVLİLERİN ROLÜ

IX. Uluslararası Din Görevlüeri Sempozyumu Tam Metin Bildirileri

(3-4 Kasım 2018 Sancaktepe-İsranbul)

Yayın Yöııetmeııi:

YasinBeyaz

Editör:

Dr. Öğr. Üyesi Mustafa SÜRÜN

Kapak:

Oğulcan Babadır Atasoy

Mizaııpaj:

_ Ahmet Kahramanoğlu

Basım Yeri ve Yılı

Ravza Yayıncılık ve Matbaacılı!k

Kale İş Merkezi No: 51-52

Davutpaşa 1 İstanbııl' Tel: 0212 481 94 11

ı. Baskı: Eylül2019 (1000 adet basılmışnr)

İletişim

Meclis Mah. Cemal Gürsel Cad. Yunus Sok. No:2

Sancaktepe 1 İstanbııl Tel.: (0216) 621 17 57

www.yecder.org

Page 3: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

Eğitim-Öğretim ve Sosyal Açıdan Camiierin Fonksiyonu

Giriş

T ebliğin başlığından da anlaşılacağı üzere bu çalışmada eği~-öğre­tim ve sosyal açıdan camiierin işlevi üzerinde durulacaktır. üzellik­le günümüz Türkiye'sindeki Müslümanlar, cami ve aynı fonksiyonu

icra eden müesseseler bakımından oldukça zengin bir mir_asa sahiptir ve bu miras katlanarak devam etmektedir. Ancak bu zengin mirası, geçmişteki bu kurumlardan alınan örnek ve tecrübe birikimi ile çağımızda gerçekleşen de­ğişim ve dönüşüml~ri de dikkate alarak, eğitim-öğretim ve sosyal dayanışma açısından, istenilen randıman ve kıvahıda: kullanabiliyor muyuz? Bu çerçe­vede öncelikle başlıkta geçen.'. cami, eğit:i.ı:ıl ve öğretim kelimelerinin kavram­sal çerçevesini vermekte yarar vardır ..

Cami, toplamak, bir _araya getirmek anlamındaki "ceme'a" fiilinin kökün­den türemiş, toplayan, bir araya getiren anicimını içermektedir. EI-cem'u; bir nesneyi, parçalannı ya da bölümlerini birbiri.ne yaklaştJ.rarak bir araya getir­mek ya da toplamaktır. İnsanların namaz için bir araya geldiği ve ~oplandığı güne bu yüzden yevmü'l-cuma/cuma günü rlenmiştir. "Mesd.dü'l-Cami', ter­kibinde ise buradaki "el-Cfuni'u" sözcüğü, {insanları) bir araya getiren işi ya da vakti ifade. edip, mescidin bir vasfı değildir (el-İsfehani, 2010: 201-202).

ı• İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.

Page 4: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

218 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZWMU

Cami' kelimesi, başlangıçta sadece cuma namazı kılınan büyük mescidler için killianılan el-mescidü'l-cfuni' (cemaati toplayan mescid) tamlamasının kısaltllmış şeklidir. Bu tabirin, tabiin döneminde kesin olarak kullanıldığını söylemek mümkündür. Hicri N . (X.) yüzyılın başlarında "cfuni"' kelimesi­nin tek başına kullanılınaya başlandığı da söylenmiştir. Daha sonra içinde cuma namazı kılınan ve hatibin hutbe okuması için minher bulunan mes­cidler cami, minberi bulunmayan yani, cuma namazı kılınınayan küçük mescidler ise sadece mescid olcirak anılır olmuştur. Ancal< Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa ve genellikle mezhep imamlarıyla ileri ge­lenlerin kabirierinin bulunduğu camilere mescid denilmektedir. Kur'an-ı Kerim, hadisler ve ilk İslam kaynaklarında cami karşılığında seçde edilen yer anlamında mescid kelimesi kullanılmıştır. (Önkal ve Boz~, 1993: VII, 46).

Eğitim, Türk Dil Kurumu tarafından bastırılan Türkçe Sözlükte şöyle· ta­rif edilmiştir: Belli bir bilim dal veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi. Eğitmek; birinin aklına uygun, fiziksel gelişmesi üzerine etki ya­parak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşilayarak öııceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak. terbiye etmek. Öğretim ise; belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedrisat, talim, öğrenmeyi kolaylaştıracal< etkinilideri düzenleme, gereçleri sağlama ve kılavuzluk etme işi (Akalın vd., 2009:607, 1533).

Görüldüğü gibi, eğitim ve öğretim hem~n hemen benzer şekilde tarif edilmiştir. Ancak, öğretim denilince ~aha ziyade bilgi verme, bilgi yüldeme, eğitimde ise, bilginin kullanılış amacı ve sahip olunan bilgiyi pratiğe yansıt­ma!< alda gelmektedir.-Gaye ve hedeften yoksun olarak verilen bilgi bir ba­l<ıma, bilgi hamallığından öte geçemez. Yunus Emre'ye atfedilen "İ1.im ilim bilmektir. ~ kendin bilmektir. Sen kendini bümezsin. Ya nice oku­maktır! Okumaktan murat ne. Kişi Hak'la bilmektir. Çün okudun bil­mezsin. Ha bir kuru ekmektir" 9-izelerinde gayet açık bir şekilde ifade edil­diği gibi hedefsiz ve pratize edilmeyen bilgi kuru bir uğraştan ibarettir.

1. Egitim ve öğretim açısından camiler

1.1. Kurumsallaşma bağlaınında camiler

Bir davanın kurumsallaşması ve başarıya ulaşmasında, çevre falctörü na­sıl önemli ise mekan faktörü de o derece mühimdir. Kur'an, mü'minlerin, cemaat halinde hareket etmeleri için. mekan tesisine büyük önem vermiştir.

Hz. Peygamber, kurumsal yapının oluşmasında ve Müslümanların vahde­tini gerçekleştirmede ibadet mekanlarının fonksiyonunu yakinen bildiği için,

Page 5: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ 1 219

hicret yolculuğunda ilk olarak konakladığı Amr b. A vf yurdunda Kuba Mes­cidi'ni inşa etmiştir. Mekke döneminin ilk yıllarında Müslümanların toplan­maları için mekan arayan ve Daru'l-Erkarn modeli tecrübesini yaşayan Hz. Peygamber (Bkz. Yıldırun, 2008: 30-38), Buhar!, Müslim, Ebu Davüd ve N esai'nin rivayetine göre (Buhari, Salat: 148; Müslim, Mesacid: 9, 10; Ebu Davıld, Salat: 12; Nesat,

Mesacid: 12, Zekat, 64) on dört gün kaldığı Kuba' da bizzat kendisi de mescidin inşasında çalışmıştır. (Şibli, 1978: ı, 201-202; Hamidullah, 1980: I, 18~).

Kur'an'ın temelinin takva üzerine atıldığını (Tevbe 9/108) belirter~k övdü­ğü bu mescidin yapımı ile Hz. Peygamber'in bizzat uğraşması, o günkü ve gelecekteki bütün Müslümanların bir çatı altında birleşmelerinin, cami odaklı olabileceğini göstermesi bakımından büyük önem arz etmektedir.

Hz. Peygamber Medine'ye teşrifinden vefatma kadar, ilk yaptırdığı bu Mesci­. din hatırasını yaşatmış, orayı ziyaret etmiş, Müslfunanlarıı:ı Kuba'ya giderek, ora­da namaz kılmalarını da teşvik etmiştir. (Bııhari, Fazlu's-Salat fi Mescid-i Mekke, 2-5)

1.2. Ashab-ı Suffe (yatılı okul) örneği

Hz. Peygamber Medine'ye teşrif edince gerçekleştirdiği ilk iş, Sehl ve Sü­heyl adindaki iki yetime ait olan arsayı satın alaral< mescidini bu alana inşa etmeye karar vermesidir. Mescidin ya:i:Jımı sırasında Hz. Eyyub el-Ensfu-i'nin evinde ikamet eden Hz. Peygamber, bizzat mescidin yapımında çalışmış, Ensar ve Muhacirleri bu konuda teşvik etmiştir (İbn ·Hişam, 2005: ll, 95-96;

el-Mübarekfılri, 2005: 174; Sarıçam, 2004: 134). Dua ederek onların gönüllerini al­maya özen göstermiştir (Ahmed b. Hanbel, ll, 381; İbn Mace, Mesacid, 3).

Merhum Muhammed Hamidullah'ın (1908-2002) belirttiğine göre Hz. Peygamber, mescidin inşasında sadec~ çalışmalda kalmamış, aynı zamanda kılıle istikametine gelecek şekilde duvar temellerinin atılmasına da yön ver­miştir. Bugünkü Medine şehrinde görülen ulu cami (Mescid-i Nebev1), işte budur. Hz. Peygamber, caminin hemen yanı başında klasik kaynaklarda "suffe" olarak geçen geniş bir oda inşa ettirmiştir. Caminin diğer yanında RasUlüllah'ın zevceleri için birkaç oda yapılmıştır. (Hamidullah, I, 193)

Hz. Peygamber, Müslümanların eğitiminin, İslam maarif sisteminin te­melini teşkil ettiğini biliyordu. Onun val<it kaybetmeden mescidin inşasına başlamasının asıl gayesi buydu. Zira bu mescid, hem örgün hem de yaygın eğitimin merkezi olacaktı. .

Suffe'niiı fonksiyonu üzerinde de biraz durmak gerekir: Suffe, ilk İslam üniversitesidir. Bizzat ResUluilah (s.a.v) burada dersler veriyordu. Medine'de

Page 6: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

220 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZ'YUMU

yatıp kalkacak bir evi bulunmayanlar için Suffe, aynı zamanda geceleri bir yurt/yatakhane olarak da kullanılmaktaydı. Yine burada, İslam'ın temel esas­lannın neler olduğunu öğrenmek üzere dışarıdan gelen yabancılar da kalmak­taydı. Bu gibi kimseler, kendi yurtlarına dönmeden önce burada bir müddet kalırlardı. Bir seferinde burada 80 kadar T emim kabilesine mensup yabancı barındırılmıştı. M edineli cömert insan Sa' d b. Ubade, 80 talebenin yiyecek ve içeceğini temin etmekteydi. Öyle bir zaman geldi ki Suffe' de okuyan talebele­cin sayısı 400' e kadar yükseldi. Muhtemelen bu sayıya yerli ve yabancı talebe­ler dahildir. ResUluilah (s.a.v), Suffe'de kalan, su taşımak ve odun kesrnek vs. suretiyle hayatlarını kazanan bu yabancı talebelecin ihtiyaçlarını gidermek üzere, Medineillerin sahavet ve iyilikseverlik duygulanna hitap ediyordu.

Hamidullah'ın belirttiğine göre; Suffe'deki talebeler, ~übelliğ-muallimler, iman taşıyıcıları olarak Arap Yarımadası'nın dört bir köşesinde vazife görmek üzere kendilerini yetiştirip hazırlıyorlardı. Suffe' de toplanan talebeler esas iti­bariyle Kur'an-ı Kerim öğrenimi ile meşgul oluyorlardı kj, bunlara aynı za­manda "kan" denmesi bu yüzdendir. Hz. Peygamber zamanla }?uradaki yığıl­mayı önlemek için, çeşitli mahallelerde ilkokul ya da hazırlık okullaq diyebi­leceğimiz birçok okul açtırınıştır (G~niş bilgi için bkz. Hamiudullah, n, 830-833).

Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi Suffe, İslam'ın öğretilmesinde, Medi­ne İslam toplumunun ve devletinin inşasında önemli bir görevicra etmiştir. Örgün eğitimin Suffe merkezli devam etmesinin yanı sıra Mescid-i Nebevi de yaygın eğitimin ana omuegasını teşkil ediyordu. Kadınlar, erkekler ve ço-cuklar da söz konusu yaygın eği~ talebeleriydi. ·

Kadınların günlük cemaate iştirak etmeleri (Buhan, Ezan, 65, 162-165; Müs­

lim, Salat, 191-192; Tirmizi, Salat, 2), Hz. Peygamber'in vaaz vermek için kadınla­ra belirli bir gün ayırması (Buhan, ilim, 35; Müslim, Birr, 152), yaygın eğitimin en canlı örneklerindendir ki, bu uygulamanın çağdaş Müslüman toplumlarda nasıl makes bulduğunun yeniden gözden geçirilmesi, büyük önem taş~ak­tadır. (Buladı, 2013: 367-371).

2. Eğitim ve öğretim merkezi olarak camiler

2.1. Camilerde eğitim ve öğretimin gerekliliği

Farklı kültür ve eğitim seviyesindeki mürninleri bir araya getiren camiler, sabah akşam Allah'ın adı anılan ve tesbih edilip namaz kılınan yerlerdir. Al­lah Teala'nın rahmet nazarı ile baktığı bu kutsal yerler, İslam'da ilk eğitim ve öğretim faaliyetlerinin başladığı nezih alanlardır.

Page 7: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMEllER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 221

Mezhep imamları ve bir kısım alim, camilerde yetişmişler ve oralarda tale­belerine ders okutmuşlardır. Camiler, ilmi eserlerin de bir bakıma kütüpha­neliğini yapmış, ilim erbabı ve araştıncılar bucalardan istifade etmişlerdir. Bu bağlamda kitap ve cami ilişkisine de burada değinmelde yarar vardır. Şayet günümüzde cami cemaatine, cami ve mescidlerde kitap okuma alışkanlığı ka­zandırabilirsek, bu hem dini hem de arneli ve sosyal açıdan önemli bir kaza­nım olacağı gibi, İslam ümmetinin gelişmesine de büyük katkı sağlayacaktır.

Arapça' da kitab, toplamak "bir araya getirip dikmek, bağlamak, yazmak, is­tinsah etmek" anlamlarına gelmekte olup "ktb" kökünden türemiş bir mastardır. Yazılarak bir araya getirilen bilgilerle bunların yazıldığı malzemeyi ifade eder.

. . Kitap kelimesi, İslam düşünce sisteminde Allah, vahiy, tenzil, nebi ve

ehl-i kitap kelimeleri ile yakından irtibatlıdır . ..Bundan dolayı Kur' an' da bu kelime geçince, ilgili bulunduğu diğer kelimeler ile olan münasebeti içinde anlaşılmalıdır. Kitap kelimesi, kendi başına bil<;liğiıniz basit anlamı ifade eder. Aynı kelime, vahiy alanında Kur'an demektir. (izutsu, 1983: 21-22)

İslam dünyasında iki kapak arasındaki sayfalardan oluşan ilk kitap, Hz. Ebu Bekir'in döneminde biraraya getirilen ve Hz.· Osman zamanında istin­sahta esas ·alınan mushaftır. İslam dininde ilme verilen büyiik önem ve ka­ğıdın yaygınlaşması, sahabe döneminden başlayarak bilginin yazıyla kayıt altına alınmasını sağlamış, II. (VIII.) yüzyılın birinci yarısından itibaren çe­şitli konulara dair kitaplar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Abbasiler döneminde hızla artan özel ve genel kütüphanelerde· sayıları yüz binlerle ~ade edilen kitaplar vardı. Araplarda ezber geleneği hakimdi. Bu yüz­den Araplarda yazı yazma bir eksildik sayılırdı. Nitekim Caluz bu konuyu "Ki­tabı ayıpladın; haJ.buki beı;ı OJ:?.dan dah~ iyi komşu, daha insaflı ortak, daha uyumlu yoldaş, daha mütevazı öğretmen ve daha yeterli, yanlış yola saptırma­yan, bıktırıp usandırma}'an arkadaş görmedim" şeklinde ifade etmektedir.

Emevi ve Abbasilerden itibaren kitaba büyük değer verilmiştir. Harun Reşid ve Me'mun, Bizans' a karşı kazandıkları zaferlerden sonra savaş tazmi­natı olarak, Antikçağ filozoflarının henüz Arapça'ya çevrilmemiş kitaplarını istemişlerdir (Bozkurt, 2002: XXVI, 120-121).

Cami kelimesi ile kitap sözcüğünün hemen hemen aynı manaya geldiği düşünülürse her iki unsuiun da insanın hem maddi hem de manevi terbiye­sinde çok önemli bir faktör .olduğu anlaşılır. Camisiz kitap, kitapsız cami olamaz. Camiyi besleyen, onun varlığını ve var olmasının Müslümanlar

Page 8: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

222 ı IX. ULUSLARARASI DİN GöREVİ.iLERl SEMPOıYUMU

açısından gereldiliğini gösteren kitaptır. Kitap ve okumayı yine Müslü­man'ın hayatında varlık yokluk mücadelesi şeklinde odaklaştıran camidir. Kur'an'ın/Kitab-ı kadimin ilk emrinin okuma ile başlaması verisaletin er­ken dönerillerinde indirilen surelerden birin Kalem Suresi olara!< zil<redil­mesi, okuma ve onun temelini oluşturan kitap olmadan İslami bir hayatın inşasının mümkün olamayacağını gösterir. Keza, insanlar için yeryüzünde yaptırılan ilk yapıtın/mabedin Ka'be olduğunun bildirilmesi (Al-i imran 3/96}

dikkate alındığında insanlığın, Ka'be merkezli cami hayatı olmadan kurtu­luşa ermesi mümkün görülmemektedir.

Kitap okuma!< aslında bir alışkanlık meselesidir. Kitap okuma!< herkesin meşgul olacağı cinsten bir şey değildir. Öncelilde kitap okumak, sabrı, ka­raçlılığı, disiplini, sürekliliği gerektirir. Kitap okumak, bir iş, bir vazife ve bir sorumluluk bilirıci ile yapılmalıdır. Bütün bu sorumlululdarın, müminlere, yaygın eğitim içerisinde verileceği en önemli yerlerden biri de camilerdfr.

Günümüzde camiierin cemaat seviyesi oldukça farklılık arz etmektedir: Cami cemaatinin kültür çıtası yükselmiştir. Aynı gaye ve maksatla tevhid hayrağı altında Ka'be'nin şubelerinde toplanan cemaatin seviyeleri, ~<abili­yetleri, anlama k_apasiteleri oldukça birbirinden farklıdır. Bu sebeple böyle bir cemaate faydalı olabilmek için, büyük maharet ve bilgi lazımdır. Her se­viyedeki cemaatiii anlayışlarına, kavrayışlarına, kültürlerine ve bilgilerine göre hitap etmek cami görevlilerimizin en önemli meselesi ve irşat görevin­de göğüslediideri en mühim zorluldardır.

Küçük bir pazar ve sokak haline gelen dünyamızda, küreselleşme çerçe­vesinde değerlerin alabildiğine sınır tanımadan her tarafa yayıldığı bir or­tamda, cami cemaatinin çeşitli konularda bilgilendirilmesi artık vazgeçile,. mez bir durumdur. Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler, sosyal değişimi hızlandırmıştır. Bu durum, geleneksel dini hizmet anlayışlarını derinden et­kilemiş, birçok meselenin yeniden ele alınmasını zo.runlu hale getirmiştir.

2.2. İslam'ın ilk döneminden itibaren camllerin eğitim-öğretim açısından fonksiyonu

Hz. Peygamber'in, bir gün mescide girdiğinde cemaatin bir kısmını dua ve zikirle, diğer bir kısmının ilimle meşgul olduğunu görünce "Ben muallim olarak gönderildim!' buyurarak ilimi e uğraşanların yanına oturması (İbn Ma­

ce, Mukaddime, 17), Asr-ı saadet'te mescidin, daha sonraki dönemlerde kulla­nımıyla caminin eğitim ve öğretim alanındaki fonksiyonunu göstermeye ye­terlidir. (Önkal ve Bozkurt, VII: 50).

Page 9: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

. DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 223

İstarn'ın ilk eğitim ve öğretim faaliyetleri Mekke döneminde Daru'l-Er­kam'da l:;aşlamış, yukarıda da belirttiğimiz gibi Mescid-i Nebevtnin inşa­sından sonra buna hız verilmiştir. Hz. Peygamber'in Mescidi-Nebevi'deki derslerine bazı sahabiler de yardımcı olmuşlardır. Kendilerini ilme adamış, inescitte barınçın ve Suffe denilen yerde eğitim gören sahabiler, vakitlerinin büyük bir kısmını öğretimle geçiriyorlardı.

Mescitler, yalnız, dini eğit~in ve öğretimin yapıldığı yerler değildi. Aynı zamanda daha ilk asırlardan itibaren Kur'an ve hadisi anlamadal<i önemin­den dolayı edebiyat, bilhassa eski Arap şiiri de bu derslerin konuları aras~n­daydı. Camiler, ilmi eserlerin muhafazası ve alifl?.lerin istifadesine su~ulma­sı balamından da görev yapmış ve camilerde kütüphaneler kurulmuştur. Camiierin eğitim ve öğretim mahalli olarak kull;üıılması geleneği Osmanlı­lar' da da başlangıcından beri benimsenen ve devam ettirilen bir uygulama olmuştur. (Önkal ve Bozkurt, VII: 50-51). ·

Bütün bu mülahazalardan sonra geçmiştel<i uygulamalardan örnek ala­rak ve günümüzdeki gelişmeleri ve değişimleri de hesaba katarak camileri­ınizi eğitim ve öğretim açısından nasıl işlevsel hale getirebiliriz? Camileri­ınizi ve mescitlerimizi, başta çoculdarımızın, gençlerimizin, yetişkinlerimi­zin ve yaşlılarımızın diline ve seviyesine inerek çağdaş düş~celeri, tasav­vurları ve hızlı dönüşümleri de dikkate alaral< nasıl randımanlı hale getire­biliriz? Bu hususta bazı önerileri şöyle sıralayabiliriz.

2.2.1. Cami dersleri

Medrese, Selçuldu devri Türk icadı öğretim sistemidir. XI. asrın son çey­reği başlarken' ortaya çıkmıştır. Ondan öncel<i tedris sistemi, cami öğreni­midir. Camiler aynı zamanda -ibadet saatleri dışında- birer okul halindeydi. Osmanlı Türkiye'sinde de durum Cumhuriyetekadar böyle devam etmiş ve medrese öğretimine çok katkıda bulunmuştur. Cami derslerinde çok değer­li bilginler ders vermiştir. ·

Selatın camileri bu şekilde, birer yüksek din okulu halindeydi. Küçük ca-. milerde de daha aşağı derecede tedrisat yapılırdı. Bunlar medrese derslerin­den daha büyük ölçüde, umuma aÇık derslerdi. Cami dersi veren müderrise "ders-i am" denHirdi. Ders-i am efendi; mevzuyu kısaca takrir ettil<ten son­ra sorular başlar, dersler sorulu cevaplı yürürdü. Cami dersleri, sabah, öğle ve ikindi mimazlarından sonra verilirdi. Sultan Abdulaziz'in Şeyhu'l-İslam'ı Turşucu-zade Ahrtıed Mu .. lttar Efendi, böyle cami derslerinden yetişmiş,

Page 10: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

224 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZVUMU

sonra imtili.an vererek "İstanbul rüftsu" denilen en yüksek diplomayı almış­tı. Babası turşucu idi. Medreseye devarn etmesine izin vermemişti. Herkes ders-i ain olamazdı. Jüri önünde ders-i anı rütisu alması şarttı. Maaşları va­kıfl~dan karşılanırdı. İçlerinde büyük hatip, bilgin ve yazar olarak parılda­yanlar himaye edilir, padişah huzurunda ders verrnek üzere "huzfu ders-i anu" olarak atanırdı. (Öztuna, 1978: X, 314-315).

Osmanlılar'da XVI-XVII. yüzyıllarda medreselere tayin edilecek müder­risler arasında yapılan yarışma imtihanları için uygulanialı dersler genellikle Fatih, Süleymaniye ve Beyazıt gibi büyük camilerde halka açık olarak yapıl­maktaydı. Burada aday, ilim heyetinin ve hazır bulunan cemaatin önünde önceden belirlenen konudaki dersini verir,· daha sonra değerlendirilmesi ya­pılırdı. (Önkal ve Bozkurt, VII, 51).

·Carnilerde ders verilmesipin ve sunumunun önemini bu uygulama bize gayet açık bir şekilde göstermektedir. Günümüze uyarlarsak aynı zamanda bu örnek, özellikle din ilimleriyle iştigal eden bir alirnin,, bir.akademisyenin öğrendiği ve ürettiği bilgiyi halkın seviyesine inerek başarılı biı:' şekilde on­larla paylaşmadan bir eğitim-öğretim müessesine atanarnayaca~ ve kari­yerini yükseltemeyeceğini de göstermesi açısından dikkate ş ayandır .

. 2.2.2. Kur'an öğrenme-öğrebne Çocuklaıa Kur'an eğitim ve öğretimi

Aslında cami bizim için hem inanç, hem Ibadet, hem arnel hem de sosyal hayatın inşası açısından başlangıç noktasıdır . . Doğduğunda sağ kulağına ezan sol kulağına karnet getirilen çocuklarımız, Kelime-i T evhid ninnileri ile büyürken oyun ve eğlence arasında camiierin ruhu ile nefes almaya başlar­lar. Bu yüzden çocuklarımızı erken.dönemlerde cami ile tanıştırmak büyük önem taşımaktadır ki, bunun da en önemli ayağı, "Elif-Ba" ile başlayan Kur'an eğitimi ve öğretimidir.

Osmanlı döneminde şehir, kasaba ve köylerde sıbyan mektebi olmayan ye.rlerde, carnilerin, çocukların eğitimi için okul olarak kullanılması çok yay­gındı. Bu gelenek, özellikle 1950 yıllarından itibaren yaz aylarında ilkokul öğrencilerine camilerde ~ur'an öğretilmesi ve bazı sftrelerin ezberletilmesi şeklinde devarn etmektedir (Önkal ve Bozkurt. VII, 51). Bu uygulama, günümüz­de de aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gö~etimiİıde zaman zaman yaş sınırında ciddi sıkıntılar yaşansa da cami görevlileri tarafı.~dan devam ettirilmektedir ki, şayet kalite ve keyfiyet açısından iyi değerlendirilirse bu da kayda değer ve takdire şayan bir hizmettir.

Page 11: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TE~LLER ÜZERİNDEN İNSANlN İRŞAD VE İliYASlNDA CAMİNİN ROLÜ ı 225

Kur'an, dünya ve ahiret saadetini temin eden ilahi bir kitaptır. İnsanlık için en mükemmel hayatı, Kur'an ortaya koymuştur. Evrende takdir ve öv-

. gü ile anılan bütün medeniyetlerin özünde, Kur'an'ın asırlar önce ortaya koyduğu ilke ve prensipler yatmaktadır. Her Müslüman'ın, onu öğrenmesi, onun mana ve lafızlarıyla buluşması için gayret sarf etmesi, imanın ve taşı­dığı Müslüman vas.6nın bir gereğidir. Neslimizi, Kur'an1a taruştırmak, ko­nuşturmak ve kaynaştırmak, büyük önem taşımaktadır. Zira Kur' an' ı öğren­mek, bilmek, okumak ve sevmek her Müslüman çocuğun ve gencin vazge­çilmez hakkıdır (Buladı, 2016: 143-144).

Anne-babalar, çocuklarını eğitmek ve terbiye etmek için, maddi manevi her türlü fedakarlığa katlandıkları gibi, aynı hassasiyeti Allah'ın kelamı ile çocuklarını buluşturmak için .de göstermeleri, pl~ ve program yapmaları gerekir. Anne-babalar, nasıl ki, çocuklarını kreŞierde, anaokullarında, spor tesislerinde, yabancı dil kurslarında eğitmek ve öğretmek için yoğun bir ça­banın, .programın ve planın içerisine giriyorlarsa, aynı gayreti ve özveriyi Kur'an eğitimi ve öğretimi için de göstermelidirler. Bu eğitim ve öğretimin verileceği yerler de başta aile, sonra ise cami ve mescitler olmalıdır.

Kur'an, çocuklara verilecek din eğitimi ve öğretiminin temelini, Lokman (a.s)'ın dilinde açıklamıştır (Lokınan 31/13). Buna.göre, çocuklara ilk olarak, kulaklarına okunan Kelime-i Tevhid ve buna ilaveten Kelime-i Şehadet ög­retilmelidir. Bu iki kutsal kelime, camilerimizde günde beş kez okunan

; ezanlarda tekrar edilmektedir. "Yavrum! Camilerde okunan bu ezanlar, . doğduğunda senin kulağına okunmuştu" diyerek, caminin, insan fıtratı ile buluşturan bu etkile-yici vurgusuna işaret ederek din-fıtrat-tevhid birlikteli­ğini sürekli çocuklarımıza anlatmalıYız. ,

Bütün bunların istenilen kıvamda gerçekleşmesi için zaruri ve öncelikli olarak çocuklarımıza Kur'an ve camileri sevdirmeliyiz. Tarih boyunca Kur'an eğitimi ve öğretimi, çeşitli İslam ülkelerinde bütün eğitim ve öğretim faaliyetlerinin temelini oluşturmuştur. Zira İslam dinine göre onun talimi, inancın inşasİnda, yerleşmesinde ve sağlamlaştırılmasında en önemli unsur-

. dur. Peygamber Efendimiz'in bu konudaki açıklaması oldukça önem arz et­mektedir: "Çocuklannızı üç hususta terbiye ediniz. Birincisi; peygamberini­zin sevgisi, ikincisi; peygamberinizin aile halkının sevgisi, üçüncüsü; Kur'an okuma sevgisi" (el-Aclılni, ts: ı, 74).

GörüldüğÜ gibi hadis-i şerifte, üç temel prensipten söz edilmektedir: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi, Kur'an okuma sevgisi Aslında, diğer

Page 12: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

226 ı IX. ULUSLARARASI DiN GÖREVLİLERİ SEMPOZl'UMU

iki sevginin temelini de, Kur'an sevgisi oluşturmaktadır. Çünkü Kur'an'ı sevmeyen, diğer iki sevgiye de ulaşamaz. Hadis-i şerifte Kur'an sevgişi, onu tilavete/okuyup anlamaya bağlanmıştır. Kur'an'ın lafzı ile buluşmadan, onu okuyup öğrenmeden, Kur'an'ı sevmek de mümkün görülmemektedir.

Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir iman dersi almazsa, daha sorıra çok zor bir şekilde İslamiyet ve imanın rü.künlerini ruhuna alabilir. Adeta Müs­lüman olmayan birinin İslamiyet'i kabul etmekte zodandığı gibi zorlanır ve yabancı kalır. Özellikle baba ve annesini dindargöremezseve yalnız dünyevi fenlerle zihni terbiyeyi alırsa, daha ziyade yabancılık çeker (Bkz. Nursi, 1959:

540). Bu çerçevede şu söylenebilir: Çocuğun imani terbiyeyi ilk aldığı yer ai­ledir, ikinci en önemli aldığı kurum ise cami olmalıdır.

Kur'an, çocukların temiz fıtratlarında derin tesirler bırakmaktadır. İslam fıtratı üzere doğan çqcukların, 'istikamet üzere hayatlarını sürdürmeleri ve manevi dünyalarını zenginleştirmeleri, dünya ve ahiret ı:nutluluğunu elde etmeleri, alemierin Rabbi olan Allah tarafındanindirilen Kur'an'la kurduk­ları münasebete ve yakınlığa bağlıdır. Bu gerçek bilindiği için, Asr-ı saadet­ten günümüze kadar bütün İslam tarihi boyunca Müslümanlar, küÇük yaş­tan itibaren çocuklapna Kur'an eğitimini vermeyi hedeflemişlerdir .

. Çocuklarımızın kalbinde ve gönül dünyasında yaz tatillerinde camilerde başladıkları Kur'an eğitim ve öğretiminin, onların zihin dünyasında ve yü­reklerinde nasıl bir yankı uyandırdığını görm~ ve değerlendirme fırsatımız oldu. Yaşları 10-14 arasında olan bu yavrularımızın hepsi.ilk başta zorlan­dıklarını ve daha sonra ise bambaşka bir hüviyete büründüklerini ifade et­mişlerdir. Aşağıda bu lfadelere yer verilmektedir.

"Kur' an-ı Kerim' i tanıma!<, okumak mucizedir, güzelliktir. Ahlak ve iman ışığı verir Kur'an." "Kur'an, beni duygusallaştırdı. Yaramazlık yapmamarnı öğretti, mutlu oldum." "Kur'an yazılarını okumaktan gittikçe zevk almaya başladım ve de o mübarek dinimizi öğrenmeye başlarniştım. Peygamber ve Allah aşkım daha fazlalaşmıştı." "Kur'an'la buluşma!< bana.Allah'a daha ya­kın olmayı sağladı." "Bilgirni artırdı. Ahiakım gitgide artıyor." "İçime rahat­lık ve huzur veriyor." "Öncelilde Allah'a daha yakın olduğumu hissettim." "Kur'a.t·l Kerim'!~ buluşmak, beni çok mutlu ediyor. Çünkü onda Müslü­manlara yollanan emirler, ayetler, stlreler vardır." "Ben Kur'an-ı Kerim'le· küçük yaşta tanışbm. O zamanlar küçük olduğum için pek bir şey- anlamı­yordum. Şimdi ne kadar güzel bir Kitap olduğunu ve Allah ile bütün canlı­lar arasındaki ilişkiyi öğrettiğini anladım."

Page 13: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE tHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 227

"Kur'an-ı Kerim'i okuyarak ibadetlerimi yerine getirmeye başladım." "Kur' an-ı Kerim'i okuyunca kendimi Allah'a daha çok yakın hissediyorum. Allah'ın emir ve yasaklarına daha fazla uymaya çalışıyorum." "Kur'an-ı çok seviyor ve mutlu oluyorum. Kur'an-ı Kerim'i okumak içimi . rahatlatıyor."

"Kur' an okuduğumda kendimi iyi hissediyorum" "Öncelikle kaparımak iste­dim. Namaz kılmak istedim. Kur'an vazgeçilmez bir hobi haline geldi. Kur'an okumayı seviyorum bir daha bıkmamacasına." "Herkese daha anla­yışlı, merhametli oluyorum. Kendimi başkalarının yerine koyuyorum."

"Kur'an-ı Kerim'i okuyunca, insanın içinde bir rahatlama oluyormuş gibi. Allah'ın emirlerini ve yasaklarını öğrenebileceğimiz en doğru kitap, Kur'an-ı Kerim' dir." "Kur' an-ı Kerim'le buluşmak bana huzur veriyor. Kur'an-ı Kerim'i okuyunca sanki kendimi başka bir gezegende gibi hissediyorum." "İlk defa Kur'an okumayı öğrendim. Etrafımdakilere daha terbiyeli davranıyorum. Çün­kü burada Ahlak ile ilgili şeyler anlatıyorlar ve ben ise etrafıma ahlaklı davra­nıyorum." "Ben artık kendimi d.iİıdar birisi zannettim ve çok mutluyum."

"Kur'an-ı Kerim'le tanışmak, benim kötü huylarımı giderdi. İçimedaha çok iman ve güven geldi." Allah'ın kitabını okuyunca içimdeki kötülükleri unutuyorum." "Allah ile ararndaki ilişkiyi meydana getirdi. Huzur~ kavuş­

. tum. Böyle bir huzuru başka bir şeyde bulamadım." (Geniş bilgi için bkz. Buladı,

2016: 159-196)

Uyuşturucu, alkol, sigara gibi zararlı maddelerin ve alışkanlıkların ilköğre­tim seviyesindeki çocukları bile etkilediği ve söz konusu maddelerin ilköğretim · yaşındaki. çocuklara kadar sirayet ettiği hatta ll-12 yaş gruplarını dahi tesir al­tına aldığı söylenmekte, yazılmakta ve rapor edilmektedir. Böyle bir ortamda Kur'an-ı Kerim'le buluşma ve tapışma hakkında izienimlerini aktardığımız ço-

. cukların duygularını, iyi tahlil etmek, isabetli değerlendirmeler yapmak ve dos­doğru okumak, toplumun, devletin, milletin hatta insanlığın selameti açısından büyük önem taşırnaktac4r. Ahlaki yozlaşmanın, dini tahribatın derinlemesine yaşandığı, bize tevarüs eden örf, adet, gelenek ve görenelcierden uzaklaşmaların süratli bir şekilde ivme kazandığı ve tarihi gerçeklerle köprülerin atıldığı bir dö­nemde, yaşları 10-14 arasında istikbaJ.in garantisi durumunda olan çocukların, mesajiarına ve hissiyatma iyi kulak vermek mecburiyetindeyiz.

Çocuklar, Kur'an'ı okumak ve tanımakla tertemiz fıtratları ile buluşmakta ve bütünleşmektedirler. Her doğan çocuğun İslam fitratı üzere doğması, yara­tılışlarının derinliklerinde hakkı tanıma ve sevme kabiliyetinin olması, onla­rın Kur'an'la mutlu olmasını sağlamaktadır. Çünkü Kur'an, onları yaratan ve

Page 14: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

228 ı IX. ULUSLARARASI DiN GÖREVLİLERİ SEMPOZY'UMU

yaratzlışta on.lan tertemiz ve günahsız olarak dünyaya getiren Allah'ın kela­mıdır. Gerçekten Allah'ın kelamı ile tanıştznlması halinde ona itiraz edecek onunla mutlu olmayacak ve huzur bulmayacak hiçbir çocuk yoktur.

Yoğun bir bilgi yüklemesine maruz bıralalan ve gerçekten büyük bir stres­le karşı karşıya bulunan ve bunların neticesinde de psikolojileri bozulmaya yüz tutan çocuklanmızı ve gençlerimizi Kur'an'ın diriitici nefesi ile ihya et­mek zorundayız. Onları Çevre, arkadaş, medya ve çeşitli olumsuz etkenlerle

. ruhları. ve gönülleri ineinen çocuklarunızı, tertemiz fıtratlarını koruyacak, zenginleştirecek ve geliştirecek olan Kur'an ın hayat ve huzur verici atmosferi ile buluşturmalıyız. Fıtratları ile yabancılaşan çocuklarımızı ve gençle~ mutlu etmek mümkün değildir. Çocukların fıtratını, Kur'an'ın hayat suyu ile sulamak ve yeşertmek, onlara yapılacak en büyük iyiliktir. Bunun için camiler en önemli kurumlardır ve fıtratımızia buluştuğumuz nezih mekanlardır.

Bu kısımda sonuç olarak Şunları söyleyebiİiriz. ·camilerde çocuklara, ya­pacakları rahatsızlıklara ve yaramazlıklara -karşı gayet mtisamahalı olmalı­yız. Peygamber Efendimiz'in örnektiğinde olduğu gibi bağırma azarlama şöyle dursun onları omuzlanmızda taşımalı ve onların gönül düiıyalarına dikenler batırmamalıyız. Bütün bunların yanında camilerde öncelikle, ço­cukların seveceği ve keyif alacağı mekanlar oluşturulmalı, imkanların elver­diği ölçüde camilerimiz bir kültür merke~ halinde planlanmalı ve tasarlan­malıdır. Unutulmam_alıdır ki, belki de camil~rde alacağı din dersi ile ye~­mek durumunda kalabilecek bir sürü yavrumuz olacaktır. Dini hayatın in­şası adına onların hayatiarına ileride yön verecek, belki de -yetersiZ kabul edilse bile- bu bilgiler olacaktır. Bu··~satları, Müslümanlar olarak heba et­me hakkınuzın olmadığını da vurgulamaktayarar vardır, diye düşünüyoruz.

2.2.3. Yetişkinler ve caıniler

Doğrusu biz, çocukları eğitelim derken, yetişkinlerin eğitimini belki de ihmal ediyoruz. Halbuki, çocukların eğitiminde başarılı olmanın ve he~efe kilitlenmenin en önemli yolu, yetişkinlerin yetiştirilmesinden geçmektedir. . Daha kültürlü ve eğitim-öğretim açısından daha donanımlı ailel~rin çocuk­larının, başarıyı yakalamada diğerlerine göre avantajlı olduğu bilinmektedir. Anne-babanın eğitimli olması, doğrudan Çocuğa yansımakta, hem maddi hem de manevi açıdan gelişmesine ciddi katkıda bulunmaktadır.

Merhum Muhammed İkbal'in (1873-1939), Müslüman kadınlara/annelere sestenişi onların eğitiminin ne kadar değerli olduğunu göstermektedir. O, Müslüman kadınlara çok veciz bir ifade ile şöyle seslenir (İkbal, 1964: 128~ 129):

Page 15: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ 1 229

«Ey örtüsü, bizim namusumuzun perdesi olan Müslüman kadın, senin panltın bizim fanusumuzun sermayesidir. Senin· temiz yaradılışın; bize Hakk'ın bir rahmetidir. Din in kuvveti, milletin temelidir. Çocuğumuz sütten kesilir kesilmez ona evvela "La ilahe İllallah" (Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur) cümlesini sen öğrettin. Senin muhabbetin, bizim tavnmızı, fikrimizi, sözümüzü, işimizi tanzim eder. Ey hak dininin nimetlerinin kendisine ema­net edildiği İslam kadını, hak dininin yanan aşkı senin nefeslerindedir ... Ce­miyetin fidanına su veren sensin. Milletin sermayesini muhafaza fU/en sen­sin. Senin yaradılışının cazibeleri vardır. Akıllıca hareket et. Hz. Fatıma, Müslüman kadını için bir örnektir. Ondan gözünü ayırma. Ta ki senin da­tın da bir Hiiseyin meyvesi versin; gülistana eski mevsimi getirsin."

Günümüzde bir kısım yetişkinin, camilerde _Kur' an okumayı öğrendikle­ri ve bu hususta din görevlilerinin de fedakarane bir gaw-et sergiledikleri gö­rülmektedir. Camilerde Kur'an okumayı öğrenen yetişkinlerin de aynen ço- . cuklar gibi mutlu oldukları gözlemlenmektedir. Aslında bu huzur ve sevinç, yıllarca fıtratları ile yabancılaşan ya da uzaklaşan insaruarın tekrar onunla buluşmasının hazzından başka bir şey değildir. Kur'an öğrenerek fıtrati ile barışan yetişkinler, aşağıdaki izienimlerde görüleceği gibi, kab ma sığmaz ·bir sevinci yaşamakta ve bunu ifad~de zorlanmaktadırlar.

Yaşını başını almış, hayatın yükünü ve çilesini çekmiş, cami görevlilerinden sabır, sehat ve azimle Kur'an öğrenmeye gayret eden 60-7 4 yaşları arasındaki yetişkinlerin izlenimi, Kur'an öğrenmeyi isteyip de çeşitli sebepler ve çekince­ler yüzünden bir rupü ilahi kelamla buluşmayaniara büyük bir teşvik ve destek olacaktır. Zira onların Kur'an öğrenme. ve onunla buluşma konusundaki yo­ruınları, teşvikleri, öğüt ve tavsiyeleri h~m kendi yaştaşlarına, hem gençlere; kısacası toplumun her kesimin~. önemli ışık tutacaktır. Bu amaçla, onlardan aldığımız tespit ve izlenimleri paylaşmak ve değerlendirmek istiyoruz:

"Kur' an-ı Kerim1e tanışmak benim için büyük bir şereftir. Uzun zamandır bunu bekliyordum. Başarınayı umut ediyorum." "Uzun zamandır Kur'an-ı Kerim'i hakkıyla ve güzel okuyamamanın üzüntüsü ve sıkıntısı içerisindeyim. Kendi çabalarımla bu kadar öğrenebildim. Hacamın yardımıyla Kur'an'ı hak­kıyla olmas~ da güzel bir şekildi öğrenmeyi ümit ediyorum. Çok iyi bir dostu­ma kavuştu:ııL Kur'an okumak bana iç huzuru veriyor, rahatlıyorum. Manevi duygularım üst seviyeye ulaşıyor. Kur'an'ı okuma isteği.m artıyor."

"Yetmiş altı yaşındayım. Allah'ın izniyle ve hocaının yardımı ile Kur'an'ı öğrenmek arzusundayım. Başiadık inşallah öğreneceğiz." "Altmış beş y~şın­dayım. Kur'an'ı öğrenmeyi öteden beri istiyordum. Öğrenmeye karar

Page 16: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

230 ı IX. ULUSLARARASI DiN GÖREVLİLERİ SEMPOlYUMU

verdim. Kur'an'la buluşmayı çok isterdim. İnşallah bunu başaracağım." "Altmış 'dört yaşındayım. Kur'an'ı öğrenmek için uğraşıyorum. Zamanları­mızı boşuna geçirmişiz. Ama buna da şükür. Kendi arzumla ve gayretimle bunu başaracağıma güveniyorum." "Yaşım yetmiş bir. Kur'an öğrenmeye başladık. Kur' an' ı okumak ve tanımak bana çok huzur verdi."

"Tam olarak tarifini yapamadığım bir eksiklik vardı içimde. Hayatta bir sürü şey var. Klınine eksik, kimine fazla geliyor bu şeyler. Aile, ana-baba, kardeş, mal mülk, sağlık, iş. Velhasıl bütün bunlar bana yetmiyordu. İçimde bir boşluk vardı. Bu boşluk şimdi Kur'an'la doldu. Evet ne zaman daralsam, bunalsam abdest alıp namaz kılar, Kur'an okur ve kendimi yeniden ferah ve dingin hissederim. Kur'an okumaktan zevk alıyorum. Yerini hiçbir şeyin tutmayacağı bu zevk, dünyanın yalan, hile dolu menfaatlerle süslenmiş zevklerinden ayrı bir.şey. Okulu lisede bırakmış, açık öğretim lisesine başla-

. mıştım. Bir edebiyat kitabında Yunus Emre'ye ait bir şiir okudum. "ilim ilim bilmektir. ilim kendin bilmektir. SenElif "i bilmezsen bu nasıl okumaktır." Yani, şunu anladım kendi adıma. Elif'i, Allah (c.c)'ın Kitabı'nı okumayı bil­medikten sonra hangi ilmin hangi kitabın insana faydası vardır?"

"Kur' an öğrenmelde, ruhumdaki darlıklar ve s~tıların hepsi gitti. Hu­zur, refah öyle bir haz ki, hiç önceki sevince benzemeyen bir duygu. Kur'an okurken rılhen zevk ve haz alıyorum." "Kur'an'ı "ilk okuduğumda bir daha bırakmak istemedim ve hiç bırakmadım. Ohunla tanıştığım için Allah'a şükrederim. Ktır'an'ı okuyunca Allah'a daha fazla yakınlaşmışım gibi bir duygu var. Yani, oluyo!·"· "Kur'an'ı·- okumak bende manevi bir rahatlama meydana getirdi. Bu konuda Kur'an'dan daha üstün bir şey olamaz. En hu­zurlu ev Kur'an olaınan evdir. Allah öğretenlerden fazlasıyla razı olsun."

"Duygularımı kağıda dökmek ve anlatmal< mümkün değil. Çünkü benim yıllardır içimde bir ukde vardı. Hayatta hiçbir şey, Kur'an okumak ve öğren­mek kadar bana haz vermemiştir. Çocul<lar sürel<li baria, baba eğer biz senin gibi böyle ders çalışsa!< çok başarılı oluruz, diyorlar."

"Kur' an öğrenmek beni daha fazla Allah'a yaldaştırdı. Onu okurken gön­lüm huzurla doluyor. Kur'an okumaya geç· kalmışım. Keşke daha önce öğ­renseydim. Bu kursların devam etmesini isterim. Herkes Kur'an öğrensin. Belki insanlar, birbirlerine daha yakın ve saygılı olurlar." "Yetmiş üç yaşın­dayım. Kur'an okumak ve öğrenmek beni huzura erdirdi. Onu isteyerek ve zevlde okuyorum. Kur'an'la buluştuktan sonre3: hayatım değişti. Allah'a şü­kürler olsun. Hocalarımdan Allah razı olsun."

Page 17: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ 1 231

"Kur' an ile buluşmak bana sabır, merhamet, olayları her yönüyle düşünme, muhakeme kabiliyeti, tevazu, hoşgörü ve teslimiyet gibi duygular kazandırdı.

·· Kur'an okumayı öğreneli daha bir buçuk yıl olmasına rağmen, bu tür duygula~ rın, bu kadar kısa bir zamanda ortaya çıkması beni bu konuda oldukça heves~ lendirdi. Camilerimizde Kur'an okumayı öğretme ve içeriği hakkında daha çok çalışma yapılmalı. Kur'an okumak faziletlidir ama aniayarak okumak daha bü..: yük bir fazilettir. Cami cemaatimiz bu konuda daha çok bilgilendirilmelidir."

"Altmış üç yaşındayım. Kur'an ile tanışmak ve buluşmak bana heyecan verdi, mutluluk verdi. Çok sevinçliyim. Tansiyonuro yüksekti. Kur'an'a baş~ layınca normale indi. Hiç tansiyonuma bakmak dahi aklıma gelmiyor. Bir senedir hiç bırakmadan Kur'an okumaya devam ediyorum. Okumaktan çok zevk alıyorum hem çok Acaba nasıl Kur'an öğrenirimdiye düşünüyordum. Allah hocalarımdan razı olsun. Sağ olsunlar, bana Kur'an öğrettiler."

"Kur'an okumayı öğrendikten sonra olaylara bakış Şeklim değişti. Daha sakin ve daha olumlu düşünmeye başladım. Kur'an'ı okuduğum zaman ken~ dimi daha hafiflemiş hissediyor~. Herkes Kur'an okumaya teşvik edilme~ lidir. Camimizin bize verdiği destek ve hocalarımızın yaptıidan çalışmalara minnettarlıl< duyuyorum. Müezzinlik yapma sevgisi ve arzusu içinde bulun~ maktayım. Bu görevi yapma şevki içindeyim."

"Kur' an~ ı Azimüşşan'ı okumalda hiç ulaşamayacağımı sandığım bir ilahi başarı elde ettiğimi düşündüm. Dinen çok büyük bir noksanımı tamamladı­ğıını düşündüm. Kur'an okuma!(, bana çok engin bir gönül huzuru veriyor. Kur'an'ı öğrendiğim son bir senedir tarif edilmeyecek bir huzur içindeyim. Geçen 70 seneyi zayi olmuş, boşa gitmiş yıllar olara!< düşünüyorum." "Kur' an ile buluşup tanıştılctan sonra çevremdekilere ve karşımdaki insanla- ·

. ra daha hayırlı oldum. İslarr).'ın hayatımda yeri ve önemi arttı. Kur'an~ı Kerim'i okuduğum zaman gönül kapılarım sonuna kadar ferahlıyor. Oku­dul<ça eksildilderimi hissedebiliyorum."

"Kur'an öğrendikten ve onunla buluştuktan sonra eVimin bereketi geldi. Kötü alışka:nlıldardan uzaldaştığımı gördüm. Sevgi ve şefkat duyguları ka­zandım. Kur'an okumaya başladığırndan bu yana kendimi daha iyi ve olum­lu hissediyorum. Namaza olan ilgim daha çok arttı. Evde Kur'an okurken, yolda süre okurken ve süredeki harfleri tekrar ederken çok dild<at ederim." (Bkz. Buladı, 2016: 256~267) ·

Kur'an'ın temel hedefi, inscvıın eğitimi ve hidayetidir. İnsan, Kur'an iklimine girip onun ab~ı hayatından içince, tarif edilemez bir huzura erişmektedir. İ( ur' an

Page 18: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

232 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPO:lYUMU

öğrenen yetişkinlerin ifadeye kadir olamadıkları da budur. Kur'an onların hayat akışını, insanlara karşı muamelelerini yeniden tanzim ediyor ve onları. fıtratın derinlikleri ile buluşturuyor. "Çevremdekilere ve karşımdaki insanlara daha du­yarlı oldum. İslam'ın hayatımda yeri ve önemi arttı" şeklinde Kur'an'la tanışan bir yetişkinin itirafı, önemli bir hususu hatırlatmakta, Kur'an'ın Müslümanların hayatında köklü değişildikler yaptığına işaret etmektedir.

Yıllar sonra Kur'an öğrenme fırsatı yakalayan altniış üç yaşındaki bir yetişki­nin "Kur'an-ı Kerim?le tanışmak ve buluşmak bana heyecan veriyor. Kur'an okumayı öğrenmelde çok sevinçliyim. Tansiyonuro dahi yüksekti. Kur'an'a baş­layalı normale indi. Hiç tansiyonuma bakmak dahi aklıma gelmiyor" şeklindeki itirafı, Kur'an'ın maddi ve manevi olarak kişilerin sağlığına büyük katkıda_bu­

lunduğunu önemle vurgulamaktadır: Kur'an öğrenmeye başlayan insanların morili düzelmekte, ilahi kelamla buluşmanın verdiği haz, huzur ve saadet on­ların biyolojisine ve fiiyolojisine yansımaktadır. Böylelilde onlar, günlük işlerini daha iyi düzenlemekte, aile ortamında daha huzurlu olmakt~ ve insanlar ara­sındaki ilişkileri müspet yönde gelişmektedir. Kur'an öğrenen bir xetişkin tara­fından yapılan şu yorum ve izienim yukarıdaki görüşlere hem açıklık get;!rmek­te hem de teyit etmektedir. "Kur'an öğrenmeyi Allah'ın bana bir lütfu olarak . değerlendiriyorum. Kur'an öğrenmek bende bedenen ve zihnen günlük yaşan­tırnın insan ş~refine uygun olarak yeniden düzenlenmesi, aile yaşantıının çok daha güzel olması gibi birçok olumlu değişikliklere sebep oldu."

\

Ekonomik sıkıntılar, doğanın tahribi~ çevrenin olumsuz şartları, dünyevi- . leşmenin neticesinde maddenin adeta kutsanarak menfaatierin öncelleştiril­mesi, çılgın tüketim ve üretim, ateisf ve materyalist düşüncelerin etkisi gibi unsurlar günümüz insanının ruh sağlıklarının bozulmasına vesile olmaktadır. · Psil<olojil< sıkıntılar, stres, psikolojik bunalımlar çağımızın en belirgin hasta­lıldarı haline gelmiştir. İşte böyle bir ortamda insanlara kendini tanıtacak ve onları hem dünya mutluluğuna hem de ahiret saadetine eriştirecek Kur' an' dır. Kur'an, pisikolojil< olaral< insanı rahatlatan ve huzura kavuşturan bir etkiye sahiptir. İnsan maddi ve manevi yapısı ile bir bütündür. Maddi açı~an sağla­nan huzur ve güven, manevi hayata, manevi hayatta ulaşılan istikrar ve rahat­lama, maddi hayata yansımalctadır. Ruhsal halin iyiliği bedenselliğe, beden ha­linin iyiliği ruhsal hayata yansımaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde Kur'an, ruh ve beden sağlığına büyük katkı sağlamalctadır. Merhum Haluk Nurba­ki'nin yaptığı yorum bu konuda dikkate şayandır (Nurbaki, 2001: 97-98).

"G~rek Bakara Sılresinin 5. ayetinde bildirilen ((Onlar, Jelaha (kurtuluşa) errniştir" hükmü, gerekse ezanda namaza çağrılırken felaha (kurtuluşa)

Page 19: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 233

çağrılması, işte çağımızın akılları durduran bir Kur'an rnucizesidir ... Fatiha bir insanın iç dünyasındaki telaş ve yanlışlıklah yakıp, yeni bir dünya meyda­na getiren harika bir ilaçtır. Bu yüzden Fatiha'ya Şifa Sfu~si de denir. Bir in­san ne denli çıkmazda olursa olsun, Fatiha onu, çıkmaz sakaldardan alıp dos­doğru yola, gerçelderin ve güzelliklerin yoluna koymal<tadır... "Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım, dileriz." Bu ayeti okuyan tüm streslerden bunalımlardan kurtulur. Bu ayeti günde kırk kez okuyan, hele ömür boyu bu ritmi sürdüren yani, namazı aralıksız kılan, işte kurtuluşa erenlerden olur."

2.2.4. Cami ve kadınlar

2.2.4.1 Dini hayat

Dini sorumluluklar açısından kadınlarla erkelder arasında fark yoktur. Ancak biyolojik ve fizyolojik özelliklerine ve ·statülerine göre kadınlarla er­kelder arasında bazı farklılar mevcuttur. Bu farklılıldarin ise müsarnaha, izin ve muafiyet açısından olduğu görülmektedir. Kadınların özel hallerindeki ibadetlerine ait muafiyetleri bu konuda değerlendirebiliriz. Kadınlar, özel hallerinde namaz kılmazlar ve daha sonra bu dönernde kılamadıkları na­mazları kaza etmezler. Oruç tutmazlar, fakat temizlik dönemlerinde bu dö­nemde tutamadıkları oruçlarını kaza ederler. Dini prensipierin yaşanması, tebliğ edilmesi, öğrenilmesi ve öğretilmesi konusunda kadın, sosyal hayatın merkezinde yer almıştır.

2.2.4.2. Cemaatle namaziara kahlma izni

Hz. Peygall!-berin zamanında harumların, valdt namazlarında cemaate katıldığı çeşitli hadislerde zikredil~ştir. Hz. Aişe'nin rivayetine göre mü' min kadınlar, sabah namazını Hz. ·Peygarnberle kılar, sonra elbiselerine bürünerek evlerine dönerler ve onları kimse tarumazdı (Buhari, Salat, 13;

Mevakit, 27; Ezan, 162-163; Müslim, Mesacid, 230-232; Ebu Davıld, Salat, 8; Tirmizi,

Mevakit, 2; Nesai, Mevakit, 25; Sehv, 101; Darimi, Salat, 20; Muvatta, Salat, 4; Ahmed b.

Hanbel, VI, 33, 37, 179, 248). Görüldüğü gibi, Müslüman hanımlar belirli ölçü­lere uyarak cemaate iştirak etmiş, .erkeklerin arasına karışmadan evlerine dönmüş ve örtünme prensibine de dikkatle uymuşlardır.

Hz. Peygamber, hanımların gece gündüz cemaate çıkmasına izin ver­miştir. Beş vakit, Cuma, bayram, güneş tutulmasında kılınan namaziara iş­tirak etmelerine müsaade etmiştir. Fakat nedense, daha sonraki dönem­lerde pek yeterli ve kuvvetli·bir delil olmamasına rağmen "fitne korkusu" gibi bir gerekçe ile kadınların cemaate katılmasına engel olunmuştur.

Page 20: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

234 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZWMU

Bunun neticesi olarak camiler, mescitler ve genel anlamda ibadethaneler, erkek nÜfusuna ve varlığına göre planlanmış ve inşa edilmiştir. Müslü­manlarin mabetlerinin, erkek egemen topluma göre inşa edilmesi, İs­lam'ın ruhu ile bağdaşmadığı gibi, dini açıdan büyük bir kitlenin eğitimsiz kalmasına sebep olmuştur (Buladı, 2008: 28-29).

Hz. Peygamber (a.s), "Sizden birinizin hanımı mescide gitmek için izin_ is­terse onu yasaklamayın" (Buhari, Ezan, 166, Nikah, 116; Müslim, Salat, 134; Nesaı,

Mesacid, 15; Ahmed b. Hanbel, ll, 7, 9; Tirmizi, Salat, 2) buyurarak genel bir ifade ile hanımların sadece gece değil gündüz kılınan namaziara da iştirak etmesine mani olunmamasıru istemiştir.

~· Peygamber'in hanımı Ümmü Seleme, ResUluilah (s.a.v) zamanında ha­rumların namaza iştirak ettiklerini, farz namazlarını kılıp selam verdikten sonra kalkıp gittiklerini haber vermekte, ResUl-i Ekrem'in ve cemaate katılan erkeklerin, yerinde diledilderi kadar durduldarını, Hz. Peygamber kalkınca er­keklerin de kalktığıru bildirmektedir (Buhari, Ezan, 162). Bir başka ri:yayette Üm­mü Selerne (r.a) şu malumatı vermektedir: ResUluilah (s.a.v), namazıru,bitirip

selamını verdiği zaman, kadınlar kalkıp giderlerdi. Hz. Peygamber, makamın­da (namaz kıldırdığİ yerde) kalkınaz biraz beklerdi. Hadisi rivayet eden saha­bi, "Allah daha iyisini bilir, ama kanaatimiz~ göre ResUluilah (s.a.v)" bunu, ka­dınların, erkeklerin ·kendilerine yetişmesin den,_ önce ayrılıp gitmesine (fırsat vermek) için yapıyordu" demektedir (Buhari, Ezan, 164). Her iki hadis, hanımla­rın, Hz. Peygamber'in arkasından namaz kıldıklarını ve cerriaate iştirak ettik­lerini belgelemektedir. Ayrıca, Hz. Peygamber'in, hanımların rahat bir şekilde mescitten çıkmalarını ve ayrılmalarını sağlamak için, namaz kıldırdığı yerde bir müddet beldediği anlaş~aktadır. Erkekler de Reslıluilah'ın bu inceliğini fark ederek onun yerinden kalkmasını beklemişler ve onunla birlikte mescit­ten ayrılmışlardır. ResUluilah'ın (s.a.v) bu uygulaması, mescide gelen hanım­Iara karşı gösterilmesi gereken usulü, edebi ve saygıyı ifade etmektedir. Resu­luilah'ın bu davranışını gören ashab da öyle yapmıştır.

Hz. Peygamber zamanında kadınlar ' cemaatten ayrılmamak ve ResUlul­lah'ın (s.a.v) arkasında narrl.az kılmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. · Hatta bu konuda öyle istekli idiler ki, küçük çocukları olan hanımlar ·bile ço­culdarını yanlarına alarak sabah narnazına iştirak ediyorlardı. Hz . . Peygamber, "Ben (bazen) namaza, uzatmak niyeti ile giriyorum. Fakat bir çocuğun ağlayı­şını duyunca annesinin ona gösterdiği fazla şefkat ve üzü_ntüden dolayı nama­zı hafif kıldırıyorum" buyurdular. (Buhari, Ezan, 65, 163; Müslim, Salat, 192). ·

Page 21: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN İNSANlN İRŞAD VE tHYASINDA CAMİNİN ROLÜ 1 235

Günümüzde kadınlar, camilere, mescitlere ve ibadet edilen yerlere ço­cuklarını getirmeye korkmakta ve endişe duymaktadırlar. Erkek cemaatin, çocukların camide bulunmasına tahammülü yoktur. Ç~cukların, cami içeri­sinde ağlamasına ve gezip dalaşmasına katlanamayan Müslümanların, Hz. peygamberin uygulamasını görmezden gelmesi nasıl açıklanabilir? Ağlayan, bağıran ve gülen çocukların annelerine "Çocuğunuzu alıp dışarı çıkın" diye gösterilen tepki, tavır ve davranışlar nasıl izah edilebilir?

Hz. Peygamber "Kadınlar, sizden izin istedikleri vakit onları mesci~lerde­ki nasiplerinden men etmeyin" buyurmuşlardır (MÜSİiİn, Salat, 140). İbn Ömer (r.a) Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunuhaber vermektedir: I(Kadınları­nız geceleyin mescitlere gitmek için sizden izin isterlerse onlara izin verin!" (Buhari, Ezan, 162). İbn Ömer, başka bir rivayett~ Hz. Peygamberin "Kadınları geceleyin mesc~tlere çıkmaktan menetmeyiniz" buyurdJ.IğO.nu söyler. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer'in bir oğlu "Biz·, fitne ve fesada sebep olurlar diye onların mescitlere çıkmalarına müsaade etmeyiz. Onlara mescide çıkmaya izin verelim de fitne ve fesat mı çıkarsınlar" deyince Abdullah b. Ömer~ 11Ben ResUluilah (s.a.v) şöyle buyurdu, diyorum, sen ise bunu işitiyor ve hayır di­yorsun" sözleriyle cevap verir (Buhari, Cuma, 13; Müslim, Salat, 38; 139; Ahmed b·.

Hanbel, II, 49, 97). Hatta Abdullah b. Ömer'fn "Ben sana ResUJ.ullah'tan hadis· rivayet ediyorum; sen ise hayır diyorsun" şeklinde oğlunun göğsüne vurdu­ğu ve onu azarladığı rivayet edilir (Müslim, Salat, 138-139).

İbn Ömer'in bildirdiğine göre Hz. Ömer'in sabah ve yatsı namazlarında Mescid-i Nebevi'de cemaate katılan bir hanımı vardı. Ona 11Ömer'in bunu istemediğini ve bu konuda onun ÇQk kıskanç olduğunu bileliğin halde niçin cemaate çıloyorsun" denildi. Bunun· üzerine Hz. Ömer' iri hanımı "Onun, benim cemaate ·katılmamı yasaıdamamasııi.ın sebebi nedir" diye sordu. Ora­da bulunan birisi "Onu, Allah'ın kadın kullarını, Allah'ın mescitlerinden alıkoymayınıi' şeklindeki ResUluilah (s.a.v) in sözü men etmektedir" dedi. Atike ismindeki bu haİum, Hz. Ömer namaza çıktığında, onu takip ederdi·. Hz. Ömer "Biliyorsun ki ben, ~öyle yapmanı istemiyorum;' deyince Hz. Ati­ke "Sen beni yasaklamadığın müddetçe valiahi cemaate katılmaktan vazgeç­mem" diyerek tavrını ortaya koymuştur (İbn Hacer, 1988: II, 306).

Bayram Namazianna iştirak Etmeleri

. Hz. Peygamber'in, kadınların bayram namaziarına iştirak etmesine izin verdiğini, teşvik ettiğini ve bayram namazlarında onlara vaaz ettiğini

Page 22: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

236 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZWMU

görmekteyiz. Hatta Hz. Peygamber, genç-ihtiyar ayır~ gözetmeksizin ha­rum.ların 'bayram namaziarına çıkmasuu istemiştir. Bu konuda İbn Abbas şöyle der: "Ramazan Bayramı namazında Peygamber (s.a.v), Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile· beraber bulundum. Hepsi bayram namazuu hutbeden önce kılar, sonra hutbe okurlardı. Bir seferinde Peygamber (s.a.v) minher­den indi. Onun eliyle erkekleri oturttuğunu sanki şu an görür gibiyim. Son­ra erkeklerin saflaruu yararak kadınların yanına geldi. Bilal de ~eraberinde idi. Resfılullah (s.a.v), "Ey Peygamber! Şayet mü'min kadınlar Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak şartı ile sana biat etmeye gelirlerse kabul et" {Mümtehı­ne 61/13) ayeti kerimesini bitirinceye kadar okudu. Onu bitirdiği vakit kadın­lara: "Siz, bu ayette zikredilen şartlar üzerine devam ediyor musunuz?" diye sordu. İçlerinden bir tek kadın: "Evet, ey Allah'ın Peygamberi!" dedi. Hz. Peygamber' e ondan başka cevap veren olmadı. O anda bu kadının kim oldu­ğu bilinmiyordu. Resfılullah (s.a.v) "O halde sadaka verin!.." buyurdu. Bu­nun üzerine Bilal elbisesini yere yayarak: "Haydi buyurun!' Annem babam size feda olsun" dedi. Artık kadınlar kimi halkalaruu (ayak veya 'el parmak­larına takılan kaşsız yüzük), kimi yüzüklerini Bilal'in yere serdiği yaygının üzerine atmaya başladılar." (Buhari, 'ideyn, 19; Müslim, :ideyn, 1).

Bayram namaziarına hanımların katılm(\sının. asıl gayesini, aşağıda suna­cağımız hadislerde daha bariz bir şekilde görm~kteyiz. Üm.mü Atiyye bu hu­susta şöyle der: "Resulullah (s.a. v ), bize Ramazan ve Kurban bayramlarında genç kızlarla hayızlı kadınları ve evi~.e kapanmı§ iffetli harıımları musa/la­ya (namazgaha) çıkarmtımızı emretti. Fakat hayızlı kadınlar, namaz ma­hallinden biraz uzak durur. Hayırda ve Müslümanların dualarında hazır bulunurlar" dedi. Ben "Ey Allah'ın Rasfılü! (bazen) birimizin örtüsü bulun­muyor", dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) "Ona din kardeşi, kendi cilbablarından (örtülerinden) birini giydiriversin" buyurdu. {Buhari, 'Ideyn, 12,

20, 21; Müslim, '!deyin, ll, 12; Tirmizi, Salat, 388; İbn Mace, ikame, 165).

Görüldüğü gibi bu hadislerde, Müslüman.I:ıanımların hayır meclislerinde ve Müslümanların dualarında hazır bulunm~arı istenmiştir. Özellikle bay­ramlarda yapılan vaaz ve nasihatlerden istifade etmeleri talep edilmiştir. Buhari'nin rivayetinde "Müslüman erkeklerin cemaatinde (Buhari, 'Ideyn, 21)

kaydı vardır. Buna göre mü'min hanımların, mü'min erkeklerin toplandığı yerlerde kendilerine tahsis edilen kısımlarda bulunması, onların bulunduğu hayır cemiyetlerinde, ilim meclislerinde toplanması, yaptıkları toplu

Page 23: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN İNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 237

dualara iştirak etmesi, Hz. Peygamber'in talebidir, sünnetidir ve pratik ola­rak gösterdiği bir uygulamasıdır.

Buhari'nin rivayetine göre "hayızlı harnınlar da hayra (hayır meclislerine) ve mü' minierin davetine iştirak edebilir mi?" şeklindeki soruya Ümmü Atiy- · ye, "hayızlı hanıınlar, Arafat'ta, şurada burada hazır bulunmuyor mu?" diye cevap vermiştir (Buhari, 'Ideyn, 20). Ümmü Atiye, bu açıklaması ile kadınların, bu gibi önemli yerlerde bulunmalarında bir sakınca olmadığına göre, hayır meclisinde katılmalarında neden sakınca olsun, demek istemiştir.

ı· ••

Hz. Peygamber (s.a.v) "Örtüsü olmayan ne yapsın" şeklindeki soruya "Ona din kardeşi, kendi örtülerinden birini giydiri versin" cevabını vermiştir. Görüldüğü gibi Hz. Peygamber, "bu takdirde bayram narnazına gelmesin­ler" buyurmamış, bu işin ehemmiyetine dikkat çekmiş, evinde bayrama çı­kamayacak kadar yeterli elbisesi yani örtüsü olmayan hanıınlara, fazla elbi­sesi olan hanımların yardımcı olmasını ve onları giydirmesini talep etmiştir.

Cuma Namazianna iştirak Etmeleri

Kütüb-i Sitte imamlarının (Buhari, Müslim, Ebu DavCıd, Tirmizi, N esai, İbn Mace)

kadınların bayram namaziarına çıkabileceğine dair çeşitli hadisler rivayet ettiklerini yukarıda belirtmiştik. Söz konusu imamlar, Cuma narnazına ka­dınların çıkabileceklerine dair hadis rivayet etmemişlerdir. Fakat bazı riva­yetlerden, mü'min kadınların Cuma narnazına katıldığını anlamak müm­kündür. Hz. Peygamber'in, kadınlara bayram namaziarına katılmaları, vaaz ve nasihatten istifade etmeleri hususunda yaptığı tavsiye ve teşviki, neden Cuma namazı için yapmadığını birkaç sebepte toplayabiliriz. Birincisi, Cu­ma namazının kadınlara farz olmaması,. ikincisi, Cuma namazı her hafta eda edildiğinden tavsiye ve teşvik açısından bile olsa kadınlara bir külfet getire­ceği düşüncesi, üçünc~sü ise, korunması ve bakılması gereken çocukların durumunun göz önüne alınması olabilir (Buladı, 2008: 42).

Tarık b. Şihab, Hz. Peygamber (s.a.v) in şöyle buyurduğunu ifade eder. "Cuma (namazı) hasta, çocuk, kadın ve köle hariç her Müslüman'ın üzerine vacib bir haktır (yani farzdır ). "(Ebu.Davlıd, Salat, 215). Hattabi'nin (v. 319-388 h.)

ifadesine göre fakihler, kadınlara CUnıa namazının farz olmadığı konusun­da icma etmişlerdir (Hattabi, 1981: VII, 644).

Hz. Peygamber zamanında hanımların Cuma narnazına katıldığını şu ha­disin göstereceğini düşünmekteyiz. Ümmü Hişam şöyle der: '1ki sene yahut bir seneden birazfazla bir müddet bizim tandırımızla Rasulüllah'ın (s.a.v)

Page 24: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

238 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZ\'UMU

tandırı birdi. Ben "KafSuresini'' ancak Resulullah'ın (s.a.v) dilinden öğren­dim. Onu her Cuma insanlara minberde okuyordu." (Müslim, Cuma, 50, 51, 52;

Nesa!, İftitah, 43; Ahmed b. Hanbel, V, 113, VI, 435, 436; İbn Kesir, 1985: ll, 371) .. İmam Ahmed'in başka bir rivayetine göre, Kaf Stlresi'ni, Cuma günü Hz. Peygam­ber' den dinleyerek ezberleyen Ensarlı bir hanımdır (Ahmed b. Hanbel, VI, 435).

Hadis-i şerif, Hz. Peygamber zamanında isteyen hanımların Cuma na­mazına iştirak ettiğini göstermektedir. O zamanki imkanlar göz önüne alı~ narak meselenin değerlendirilmesi halinde en azından kadınların, Cuma günü ResUl-i Ekrem tarafından okunan hutbeyi işitebilecek, aniayabilecek ve ezberleyebilecek kadar Hz. Peygamber' e ve erkeklere yakın bir mekanda bulundukları ve söz konusu bu mekanın da mescidin içerisinde bir yer ol­duğu d~şünülebilir. Ümmü Hişam'ın ya da Ensarlı bir hanı.mın, Hz. Pey­gamber'in her Cuma günü hutbe esnasında okuduğu 45 ayetten müteşeld<il ve uzun sayılabilecek bir sfıreyi dinleyerek ezberlemesi, ekse~iyet olmasa da bazı kadınların, kendilerine farz olmasa da Cuma narnazına katıldıklarını ve bu konuda gayretli olduldarını gösterir.

Raşit Halifeler döneminde de hanımların Cuma narnazına katıldıldarı anlaşılmaktadır. Mesrfık'un rivayetine göre Hz. Ömer! Peygamber'in (s.a.v) minherine çıkarak hutbe okudu ve şöyle dedi. "Ey insanlar! Kadınların me­hirlerini neden fazla veriyorsunuz. Halbuki Peygamber (s.q. v) ve onun asha-· bı zamanında m ehirler 400 veya bunun altında b 'ir miktar olarak tayin edi­liyordu. M ehirleri çoğattmanın Allah katında takva veya bir iyilikle alakası olsaydı, onları bu hususta geçemezdiniz. . .O halde bir erkeğin herhangi bir ka­dının mehrini 400 dirhemden dahafazla verdiğini bilmeyeyim (duymaya­yım)" dedi. Sonra hutbeden indi. Kureyşten bir kadın ((Ey mü'minlerin emi­rif Kadınların mehrini 400 dirhemden fazla yapılmasını yasakladın mı?" di­yerek Ömer'e hemen itiraz etti. Bunun üzerine Ömer "Evet" deyince kadın {'Allah Teala'nın Kur'an'da indirdiği şeyi (hükmü) duym.adın mı?" Ömer "Hangi şey" diye sordu. Kadın "Allah'ın, ttp,ğer bir eşi bırakıp da yerine bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir·vermiş ·olsanız dahi, ondan hiçbir şeyigeri almayın"buyurduğunu işitmedin mi" dedi (Nisa, 4/20). Bunun üzerine Hz. Ömer: {'Allah'ım! Beni bağışla. Bütün insanlar, Ömer'den daha iyi biliyor" dedi ve tekrar hutbeye çıkarak ttp,y insanlar! Ben sizlere ·kadınla­rın mehrini 400 dirhemden daha fazla atttınnanızı ycisaklamıştım. Kim malından istediği kadar mehir vermeyi isterse, versin, "şeklinde açıklamada bulundu (İbn Kesir, II, 213). Başka bir rivayette Hz. Ömer "kadın isabet etti, Ömer ise hata etti" demiştir. (İbn Kesir, ı, 273).

Page 25: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 239

Bu hadise, Hz. Peygamberin vefatından sonra halifeler döneminde de is­teyen hanımların Cuma narnazına iştirak ettiklerini ve bu hususta kendile­rine izin verildiğini göstermektedir. Ayrıca Asr-ı Saadet hanımlarının hak­larını aramacia cesaretli ve kararlı olduldarı da görülmektedir. Hz. Ömer gi­bi dirayetli bir devlet başkanının karşısında fikrini açıkça söylemek ve onun yanlış karar verdiğini yüzüne karşı bildirmek, hem İslam'ın kadınlara tanı­dığı fikir özgürlüğünü göstermekte, hem de Müslüman kadının hal<kı söyle­mekteki cesaretini ve kararlılığına işaret etmektedir .

. Cenaze Namazianna iştirak Etmeleri

Hz. Peygamber zamanında hanımların, cenazeye iştirak ettiklerine dair deliller bulunmalctadır. Hz. Peygamberin kızı Rukiyye vefat ettiği zaman, ResUluilah (s.a.v), kızının kabrinin kenarında ... oturdu. Fatma da 'yan tarafın­da ağlıyordu. Bunun uzerine Hz. Peygamber, Fatma'ya acıdığından dolayı elbisesi ile onun gözlerini silmeye başladı {Aluned b. Hanbel, I, 335).

Her ne kadar bu hadis, açık bir şekilde Hz. Fatıma'nın cenaze narnazına doğrudan iştiral< ettiğiıle dair bir açıldama getirıniyorsa da en azından ba­bası ile birlil<te mezarlığa kadar geldiği ve erkelderin bulunduğu bir ortam­da cenazenin kabre koyulmasına nezaret ettiği hald<ında önemli fikir ver­mektedir. Ayrıca Hz. Peygamber'in, Fatıma'ya genç bir kız olmasına rağ­men, abiasının cenazesinde hazır bulunmasma izin vermesi, isteyen hanım­

ların Asr-ı saadette cenazeye iştirak edebildiğini göstermektedir.

Hz. Aişe' den yapılan şu rivayet, kadınların cenaze narnazına katılmalarının caiz olup olmadığı konusunda öne~ malumat sunmalctadır. Abdullah b. Zü­beyir, Hz. Aişe'den şöyle naldeder: "S'a1d b. Ebi Vakkas'ın cenazesinin mescide getirilmesini ve kendilerinin' de cenaze namazını kılmak istediklerini bildir­mek üzere haber gönderdiler. Ashap da bu talebi yerine getirdi. Cenazeyi, na­mazını kılmaları için mü'ıninlerin annelerinin odalarının önüne koydular, Peygamber (s.a.v) in e.şleri de cenaze namazl..I}l kıldılar. Daha sonra cenaze, peykelere bakan cenazeler k.apısından çıkarıldı. "Cenazeler mescide sokulma­malı" şeklindeki insanların konuşmaları ve bu konudaki ayıplamaları, Hz. Pey­gamberitı hanımlarına ulaşınca Hi. Aişe, 'Şu insanlar, bilgileri olmadığı bir şe­yi ayıplama hususunda ne kadar çabuk davranıyorlar. Bir cenazenin mescid­den geçirilmesi konusunda bizi ayıpladılar. Halbuki, Residullah (s.a. v ), Süheyl b. Beyda'iıın cenaz.e namazırıı mescidde kılmıştır" dedi (Müslim, Cenai.z, 100-101).

Şayet kadınların cenaze narnazına katılmaları caiz olmasaydı, Hz. Aişe

Page 26: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

240 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZWMU

böyle bir talepte bulunmazdı. Çünkü o, bunun caiz olup olmadığını bilecek kadar alim ~e Jakih bir zattı. Hadis-i şerif, Peygamber'in (s.a. v) eşlerinin ce- · naze namazı kıldıklarını açık bir şekilde göstermektedir. Ayrıca Hadis-i şe­rifte, kadınların cenaze namaz/arına iştirak etmeleri halinde takip edecek­leri usul de açıklanmıştır. Yine hadisten, Peygamber (s.a. v) in hanımların ın, erkeklerin arasına karışarak, aynı safta durarak cenaze namazı kılmadıkla­rı anlaşılmaktadfr. Bugün kimi çevrelerin kadın haklan adı altında erkek­lerle kadınların aynı safta cenaze namazı kılmalarının doğru olduğunu sa­vunma/arı veya böyle bir isteği gündeme getirmeleri, yukarıda hadiste belir­tilen uygulama ile çelişmektedir. Şayet cenaze namazına iştirak etme isteği iyi ve samimi bir niyetten kaynaklanıyor ve bu bir sevap almak arzusu ile yerine getirilmek isteniyorsa, o takdirde bu1:1a itiraz söz konusu olamaz. Fa­kat böyie niyette olanların, Hz. P~ygamber'in hanımlarının uyguladığı usu­lü takip etmeleri gerekir. Kadınların, gereken tesettüre ve saf düzenine dik­kat etmeksizin erkeklerin arasına girerek cenaze namazına -iştirak etmesi, hem İslami açıdan doğru değildir. Öte yandan hiçbir kimse hangi.gerekçeyi ileri sürerse sürsün velev ki bu kadın-erkek eşitliği bağlamında olsun, ibadet­terin şeklini, kurallarını kendine göre tanzim edemez ve yorumlayamaz.

Kadınların, erkeklerle aynı safta cenaze narnazına iştirak etmeleri doğru olmadığı gibi, çeşitli mahzurları da vardır. Dolayısıyla cenaze narnazına ka­tılmak isteyen kadınlar, arka saflarda yerlerini almalı, namaza ve yapılan du­aya bu mahalden iştirak etmelidirler. Ka<4nların cenaze narnazına katılma­larını yasaklayan hadisler de vardır. {Buhari'nin "Kadınların cenazeye katıl­ması" hakkında açtığı bölümde, hanımların cenazeye iştirakinin yasaklandı­ğı ve onlara böyle bir görevin verilmediği bildirilmektedir. Ümmü Atiyye bu konuda şöyle der: "Biz, ~enazeye katılmaktan men edildik. Bize böyle bir va­zife yüklenmedi." (Buhari, Cenaiz, 30; EbU Daviıd, Cenaiz, 44; İbn Mace, Cenaiz, 50).

Ancak bu hadisleri, onların cenaze namaziarına katılmasının gerekli olma­dığı şeklinde anlamamız ve yorumlamamız mümkündür. ·zira başka uygu­lamalar. kadınların istemeleri halinde cenazeye iştirak etmelerinde bir mah­zurun olmadığını göstermektedir.

Hz. Peygamber vefat edince hanımlar, onun cenaze namazını kılmışlar­dır. Bu konuda İbn Abbas şöyle der: "Reswu!Jah (s.a.v)'in teçhizi Salı giinü bitirilince, evindeki karyolası üzerine koyuldu. Sonra erkekler, gruplar ha­linde yaruna girerek cenaze namazı kıldılar. Erkeklerin namazı bitince, ka­dınlar (gruplar halinde içeri) girip cenaze namazı kıldılar. Onlar da namaz­larını tamamlayınca çocukları içeri aldılar (ve onlar da gruplar halinde

Page 27: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

QİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 241

cenaze namazını kıldılar). ResUluilah (s.a.v)'in narnazına kimse imamlık yapmadı (herkes kendi başına kıldı) (İbn Mac~, Cenaiz, 65).

Şunu da unutmamak gerekir ki, bu ve benzeri uygulamalar, kadınların cenaze narnazına iştirak etmelerini zorunlu kılmaz. Onlar, bayram namai­larında olduğu gibi, cenaze narnazına isterlerse katılabilirler ve bu onların tabii hakkıdır.

Kadınlara Vaaz İçin Gün Tahsis Edilmesi

Vaaz ve sohbetlerden istifade etmeleri için Hz. Peygamber tarafından ka­dınlara özel bir günün tahsis edildiğini görmekteyiz. Bir şahıs, İbn Abbas'a "Restllullah (s.a.v) ile birlikte bayram narnazına katıldın mı?" diye sordu. İbn Abbas, "Evet" dedi. Şayet onun yanında itibanın olmasaydı (küçük olmamdan dolayı) onunla beraber namazda hazır bulunamazdım. Salt b. Kesir'in evinin yanındaki "alem" in (işaretin) yanına geldi. Sonra hutbe okudu. Daha sonra hanımların yanına geldi. Onlara vaaz verdi. Hatırlatmalarda bulundu. Sadaka vermelerini emretti. Kadınlar ellerindeki yüzüklere sarıldılar ve onlan Bilal'in (taşıdığı) elbisenin içine attılar. Sonra Hz. Peygamber ve Bilal eve geldiler." (Buhari, Ezan, 161; İlim, 32, 'İdeyn, 7, 8, 16, 18, 19, Nikah, 124; Libas, 56-59; N esai, 'Ideyn, 28}.

Görüldüğü gibi Hz. Peygamber, bayram namazını kıldırmak için musal­laya çıkmış, hutbe okumuş ve bitirdikten sonra Hanımların bulunduğu ta­rafa giderek onlara hususi olarak vaaz vermiştir. ResUluilah bu uygulamayı, yukarıda belirttiğimiz gibi okuduğu hutbenin kadınlar tarafından işitilmedi­ğini düşünerek yapmış olabilir. Ayrıca hadisten anlaşılacağı üzere bayram namazı Mescid-i Nebevi' de değil de salırada kılınmış ve bu mahallin belli ol­ması için de o alana alem (belirleyiCi b,ir işaret) cU.kilmiştir. Salırada kılınan namaza kadınların iştirak etmesi ve Hz. Peygamber'in. onlara erkeklerden ayrı olarak nasihatte b~unması büyük önem arz etmektedir.

Başka bir hadiste ifade eelilcliğine göre Restllullah. (s.a.v), erkeklere hutbe okumuş, kadınlara vaaz vermiş ve· yaptığı bu konuşmada "Nasıl bir erkek ki, hanımını, köleyi dövdüğü gibi döver, günün sonunda da belki onunla cinsel . ilişkiye girer" buyurmuştur (Darimi, Nikah, 34}. Restlluilah. (s.a.v), bir anlamda "böyle erkeklik, böyle nezaketsizlik, böyle kabalık olmaz" diyerek bu şekilde davranan kişiyi kınamış ve ayıplamıştır. ·

Ebu Said el-Hudri şöyle anlatır: "Kadınlar, Hz. Peygambere "Ey Allah'ın Restllü! Erkelder bizden daha fazla sizinle buluşuyorlar ve bu konuda bizi (sevap elde etme bakımından) geçiyorlar. Bize bir gün ayırsan olmaz mı?"

Page 28: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

242 1 IX. ULUSLARARASI DiN GÖREVLİLERİ SEMPOZ\'UMU

dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, onlarla buluşmak, vaaz vermek ve emretmek üzere bir gün vaat etti. Vaat ettiği günde onlara söylediği sözler­den biri~i de şudur: "Sizden biriniz, kendisinden önce üç çocuğunu (ahirete) gönderirse, bu çocuklar ona cehennemden bir perde olurlar." Hz. Peygam­ber'in bu konuşması üzerine bir hanım "ikiye de yok mu?" deyince ResUlui-lah (s.a.v) ''İkiye de vardır" buyurdu. (Buhari, İlim, 35). ·

Müslim'in rivayeti ise "Ey Allah'ın ResUlü! Erkekler, senin hadisini (sözü­nü) alıp götürdü. Sen bize kendinden (tarafından) bir gün ayır da o günde sana gelelim. Bize Allah'ın sana öğrettiğinden öğretirsin" dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), ((Filan gün toplanın, " buyurdu. 'Kadınlar tayin edilen günde toplandılar. ResUlullah, onların yanına gelerek Allah'ın kendi­sine öğrettiğinden onlara da bir şeyler öğretti. (Müslim, Birr, 152).

Görüldüğü gibi hanımlar, irşat ve vaaz hususunda ResUlullah'talı (s.a.v) kendilerine gün ayırmasını istemişlerdir. Bu onların dini öğrenme konusun­daki hassasiyetini ve gayretlerini göstermektedir. Ayrıca onların bu talebi, ir­şat ve tebliğ alanında erkekleri kıskandıklarıni da gÖstermektedir. "Allah'ın sana öğrettilderinden bize de öğret, bizim de öğrenme ihtiyacımız ve' h'al<kı­mız var, biz de Allah'ın kullarıyız." anlamınciald bu istek, bu hak ~ama onla­rın, eline karşı olan mÜhabbetini ve sorumluluk bilin<;itıi gösterir. Bugün Müs­lüman kadınların, böyle bir şuura ve gayrete sahip olmaları halinde, nesillerin daha mill<emmel yetişeceğini ve Müslüman halkların her alanda ileri seviye­lere yükselebileceğini söylemek mümkünçlür (bkz. Buladı, 2008: .55-57).

3. Kur'an'da örnek gösterilen sosyal dayanışma müesseseleri

3.1. Mescid-i Haram

Kur'an-ı Kerim, ilk kurulan mabedin Ka'be olduğunu belirtmektedir. "Şüphesiz, alemZere bereket ve hidayet kaynağı olarak insantar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke'deki (Ka'be) dir." (Bakara, 2/96) Allah Teala, Ka'be'yi "beyt" adıyla anrnıştır. Hatta Ka'be'yi "Beytü'l-Haram adıyla şereflendirmiş­tir. Nitekim. şu ayetlerde bu açıkça görülmektedir. "Sçmra kirlerinigidersin­ler, adaklarını yerine getirsinler ve o .Eski Beyti (Ka'be'yi) tav af etsinler." (Hac,

22/29). "Ey Rabbimiz! Ey sahtbimiz! Namaze ·dosdoğru kılmaları için. ben, nesiimden bir kısmını senin Beyt-i Hareminin (Ka'be'rıin) yanında, ziraat yapılmayan bir vadiye yerleştirdim ... " (İbrahim, 14/37). Diğer bazı ayetlerde de . Ka'be "beyt" ismiyle anılmaktadır. (Bakara, 2/125, ı 27; Hac, 22/26).

"Beyt" kelimesi, köşk, ev, hane, dükkan anlamlarilla gelir. (İbn Manzür, 1999:

Page 29: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ 1 243

· ı, 545). "Beyt" kelimesi, ayrıca insanın geceleyin barındığı, kaldığı yer demektir. Geceyi itibara almaksızın oturulan meskene de denilmiştir . . Çoğulu "büyitt" gelir. Nitekim Nuh (a.s), ''Rabbim! Ben~ ~namı- babamı, iman etmiş olarak evime girenle~ iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalim/e­rin de ancak helakini artır'' (NUh, 71/21) diye dua etmiş ve tufan esnasında bin­diği gemiyi "beyt" adıyla anmıştır (el-İsfeh~, ts: 64; İbn Manzıir, I, 545-5%).

"Beyt" kelimesine yüklenilen bu anlamlar çerçevesinde şunu söyleyebiliriz. "Beytulİah" /Ka'be, güven ve huzurun simgesidir. H~ emniyet ve sü.kfı.nun

. kaynağı arasıdır. Allah, orayı emin ve güvenilir bir yer kılmış ve temiz tutul­masını emretmiştir. Bu husus Kur'an'da şöyle ifade edilir: "Biz, Beyt'i (Ka'be'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenilir bir yer kıldık Siz de İbrahim'in ma­karnından bir namaz yeri edinin (orada narr14z kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükU ve secde edenler için Evim'i temiz tu­tun, diye emretmiştik" (Bakara, 2/125) Bu ayet-i kerimede belir,tildiğine göre Ka'be, sevap mahalli ve güvenlik yurdu kılınmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerin­den gelen insarilar, dert ve sıkıntılardan, ~<arku ve endişelerden emin olarak orayı ziyaret ederler, oraya sığınırlar ve orada huzur bulurlar. Kendilerini ora­da ve onun çevresinde emniyet içerisinde hissederler.

Ka'be, kurulduğu günden itibaren sosyal dayanışmanın da merkezi ve kalbi olmuştur. Başlangıcından günümüze kadar sayısız topluluklar tarafın­dan saygı ve hürmetle anılan, büyük bir aşk ve heyecanla tavaf ve ziyaret edi­len ve özellikle Müslümanların günde beş vakit kıldıldarı namazlarda yönel­dilderi mul<addes ve mübarek Ka'be, insanlıl< tarihinin en güzide mabedidir. İnsanlık, dayanışma, yardımlaşma •.. sevgi, saygı, merhamet, tevazu ve şefkat şuurunu onun sayesinde kazanmış, onun verdiği enerji ve heyecanla bu yük­sek değerlerin zirvesine ulaşrriiştır. Bakara Süresi 125. a..yette geçen "mesabe­ten (sevap mahaİli)" kavramı bu açıklamayı teyit etmekte ve Ka'be'nin bütün iyilllderin merkezi olduğunu göstermektedir.

Ka'be, inşa edildiği tarihten itibaren çeşitli kabilelerin idaresine geçmiş­tir. İdareyi ele alan her kabile öteden beri devam eden hizmetleri sürdürmüş ve Ka'be'nin bakımı, onarımı ve g\ivenliğini sağlamıştır. Ayrıca, Ka'be'yi zi­yaret edenlere çeşitli yardımlarda bulunmuşlar ve onlara sosyal hizmetler sunmuşlardır. Sil<~ye ve rifadeyi bu konuda misal verebiliriz.

Sil<aye, hac zamanında hacılara su dağıtma işidir. Hz. Peygamberin dede­lerinden olan Kusay zamanı.nda Ka'be'nin etrafına deriden yapılmış havuz­lara su konulur, develer vasıtasıyla civardaki· su kuyularından tatlı su

Page 30: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

244 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOıYUMU

taşıtılarak doldurulan bu havuzlardan, hacılara su dağıtılırdı. Rifade ise, ha­cılara yemek verme vazifesidir. B~un ·için halktan senelik vergi alınır dı. Kureyş 'kabileleri her sene hac mevsimi gelince vergilerini Kusay'a teslim ederlerdi. Kusay, toplanan bu vergilerle hac mevsiminde yemek hazırlatır, yiyeceği olmayan hacılar bu yemeklerden yerierdi (Ezraki, 1974: 97).

Bu iki önemli uygulama, Ka'be'nin sosyal dayanışma açısından önemini ortaya koymaktadır. Burayı ziyaret eden insanlara (Allah'ın ziyaretçilerine ve mis$lerine) ikramda bulunmak o gün de bugün de önemini korumak­tadır. Bugünkü ziyaretçi yoğunluğuna rağmen, hacılar hiç susuzluk çekme­mekte ve su hizmeti, gelişen teknolojik imkanlar da işin içine katılarak tak­direşayan bir şekilde sürdürülmektedir.

Bu·durum, Ka'be'nin bir tev~din merkezi ve ibadet mahalli olmasının yanı sıra sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın da karargahı olduğunu göstermekte­dir. Ka 'be' nin bire~ şubesi durumunda olan dünya üzerindeki,bütün mescid ve camiler de, sosyal dayanışmanın ve yardımlaşmanın odaklaştlğı yerler olarak görülmektedir. Bu şubeler, Ka 'be' nin böyle bir işlevinden ilham alarak ~le­rin, yoksulların, darda kalanların, maddi ve manevi açıdan hizmete muhtaç olanların ilk başvurduğu mekanlar olmuş ve ollmaya ~evam etmektedir.

3.2. Mescid-i Aksa · Kur'an-ı Kerim'de sadece bir ayette Mescid-'i Aksa'dan söz edilmektedir.

"Bir gece , kendisine ayetlerimizden bir kısmını gijsterelim diye (Muham­med) kulunu Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir." (isra, 17 /1).

Mescid-i Aksa, Hz. Peygamberin miraca çıkarken uğradığı kutsal bir ma­bettir. Bu mabedin hürmetine, çevresi de Allah tarafından mübarek kılın­mıştır. Hz. Peygamber, kendisine yeryüzünde hangi mescidin ilk önce yapıl­dığı sorulduğunda, ilk olarak Mescid-i Haram'ın, ikinci olarak daMescidi Aksa'nın yapıldığını belirtmiştir. (Buhari, Enbiya, 40; İbn Mace, Mesacid, 7; Aluned

b. Hanbel, Müsned, V, 150).

Sahabiler, Hz. Peygamberden Beyt-i Makdi.s hakkında açıklama yapmasını isteyince bunun üzerine Hz. Peygamber "Orası mahşer yeridir (kıyamet yaklaş­tığında haşrolunacak yerdir). Oraya gidin namaz kılın. Orada kılınan bir rekat namaz, onun dışındaki bir yerde kılınan 1000 rekat namaza bedeldir." buyur­muştur. Hadisi rivayet eden sahablnin, ya Rest1lallah "Oraya gitmeye imkan bu­lamazsam ne yapayım?" demesi üzerine Hz. Peygamber, "Orada kandilin

Page 31: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ 1 245

yanması için yağ hediye edersin. Kim böyle yaparsa, oraya gitmiş gibi olur' bu­yurdu {İbn Mace, İk~etü's-Salat, 196; Ebfı DavCıd, Salat, 14; Ahmed b. Hanbel, VI, 463).

Bu hadis-i şerifte Beyt-i Makdis'e gidilip namaz kılırunası tavsiye edilmek­tedir. Şayet gitme imkarn yoksa hiç olmazsa oranın hizmetine, bakımına, ona­nınma ve aydınlanmasına yardımcı olunması istenmektedir. Kandillerinin yanması için yağ hediye edilmesinin teşvik edilmesi bunu göstermektedir. Bu­günkü şartlarda devletlerarası bir seyahatin zorluk ve güçlüklerini düşündü­ğümüzde, sosyal dayarnşma ve yardımlaşmanın lüzupıunu kolayca anlarnış oluruz. Çünkü birey olarak Mescid-i Aksa'ya yardım etmemiz oldukça zor ve belki de mümkün değildir. Peki, niçin oranın onarım ve bakımıiıa yardım edilmelidir? Şu şekilde cevap verilebilir. Mescid-i Aksa da: vahdetin sembolü­dür: Müslümanlar'ın gönlünü ve düşüncesini birleştiren ve bütünleştiren kut­sal bir mekandır. Bu mabet, Ka 'be' den sonra, Müslümanların siyasi ve sosyal hayatında tarih boyu birliğin, beraberliğin, dayanışmanın merkezi olmuştur.

"Hiç olmazsa kandillerin yanmasını temin için yağ gönderiniz, hediye ediniz" şeklindeki Peygamber tavsiyesi Mescid-i Aksa'nın hizmeti için Müs­lümanların sosyal dayanışma içerisinde olmalarını öngörmektedir. Hz. Pey­gamberin bu tavsiyesi, Müslümanları kutsal bir mekanda odaklandırarak onlara sosyal dayanışma ve yardımlaşma ruhunu vermekte ve bu konuda onları motive etmektedir. Günümüzde Mescid-i Aksa'run, zeytinyağı ile ay­dınlatılması yapılmadığına göre, oranın aydınlanmasına, onarımına ve diğer hizmetlerine yardımcı olmanın hayati bir önem taşıdığını söyleyebiliriz. İs­rail'in zulmü ve baskısı altında' günde s.adece 3-4 saatlik elektrik verilen Gaz­ze halkının çektiği sıkıntıları ve açık hapishane gibi sürdürdükleri hayatları­nı düşündüğümüz de elektrikle aydınlanmanın ne derece mühim olduğunu kolayca anlayabiliriz. ~ayatımızın büyük bir bölümünün elektrik enerjisine bağlı olduğu düşünülürse, Mescid-i Aksa'nın aydınlatılmasına maddi ve manevi destek olmanın gerekliliği de ortaya çıkar.

Hz. Peygamber, ~~tları ancak şu üç mescide gitmek için bağlayın. Benim şu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa" buyurarak (Buhari, Mescid-i

\

Mekke, ı, 6, Savm, 67; Sayd, 26; Müslim, Hac, 415, 511, ?12; Ebu Davüd, Menasik, 94; Tir-

mizi, Salat, 136; NesM, Mescid! 10; D3.riıni, Salat, 132; Ahmed b. Hanbel, II, 234, 238, 278;

ın, 7/34, 45), Mescid-i Aksa'nın Ka 'be' den ve Mescid-i Nebeviden sonra Müs­lümanlar için önemli toplanma, kaynaşma, dayarnşma ve buluşma mahalli olduğunu belirtmiştir.

Page 32: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

246 ı IX. ULUSLARARASI DiN GÖREVLİLERİ SEMPOZY'UMU

3.3. Mescid-i Kuba

Hz. Peygamber, Meld<e' den Medine'ye Hicret ederken ilk olarak Kuba köyüne varınca mahalli bir başkan olan Külsüm b. Hıdro'ın gösterdiği misa­firperverliği kabul etti. Bu aile, buranın en tanınan yetlilerindendi. Resfıl-i Ekrem, Kuba'ya teşrif ettiğinde bu aile onu tebrikle karşılamıştı. İki cihan peygamberini misafir etmek şerefi onlara nasip olmuştu. Her taraftan bura­ya gelen Ensar, Resfıl-i Ekrem'i tebrik etmiş ve kutl.amışlardı (ŞibU, ı, 201; Ha­

midullah, ı, 189-190; İbn Kesir, III, 312).

Siret ve tarih yazarları, Resw-i Ekrem'in Kuba'da dört gün kaldığıiı.ı be­lirtirler. Daha önce belirtildiği gibi, Buhari, Müslirri, Ebu Davüd, Nesaı ve Ahmed b. Hanbel gibi muhaddisler, Hz. Peygamberin burada 14 gün kaldı­ğın söylerler (Buhari, SaJat, 48, Mef1akibu'l-Ensar, 46; Müslim, Mesacid, 9, 10, Zekat, 69;

Ebu Davı1d, SaJat, 12; Nesai, Mesacid, 12, Zekat, 64; Ahmed b. Hanbel, III, 212, IV, 358).

Bu görüş daha doğrudur (ŞibU, ı, 201}. ,

Resw-i Ekrem'in burada ilk işi, Kur'an'da zikredilen ve İslam tarihinde de meşhur addedilen Kuba mescidini yapmak olmuştur. Resw-i Ekrem, Bu mes­cidin inşasında bir işçi gibi çalışmış, taş taşımış ve inşaatı bizzat kendisi orga­nize etmiştir. Hatta bu mescidin inşasında öyle çalışrtuştır ki, taşıdığı taşların ağırlığı altında vücudu eğiliyordu. Müslümanlar, Resw-i Ekrem'in durumunu görür ve ona gelerek "Senin uğrunda cammız feda olsun, biz taşıyalım" der­ler, fakat Resw-i Ekrem, onlara elindeki. taşı verir, daha sonra aynı ağırlıkta başka bir taş alarak çalışmaya iştiral< e4erdi (ŞibU, I, 201-202; Hamidullah, ı, 189).

Resw-i Ekrem'in Kuba köyüne varışı ve orada 14 gün kalaral< Kuba mes­cidini inşa ettirmesi, İslam tarihinde yeni bir safha c.çmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v) Kuba mescidinin yapımında bizzat çalışarak, temel ka.zaral<, taş taşıya­rak, moral aşılayarak ve gönül alarak sosyal dayaıı...ışınanm ve yardımlaşma­nın önem ve lüzumunu söz ve uygulaması ile göstermişti_r. Mü'minler, bu uy­gulamadan aldıldan ruh ve şuurla yerleştilderi, gittikleri ve hicret ettikleri her yerde kendi inançlarının gereklerini yerine getirebilecekleri cami ve mescitleri inşa etmişlerdir ve etmeye de dev~m etmektedirler. Hz. Peygam­berin hicret esnasında· böyle bir mescit yaptırmasının sebep ve hik,meti, Müslümanların ruhlarında taçlanmış, gönüllerinde tah.t kurmuş ve zihinle­rinde abideleşmiştir. Çünkü bu hareket, İslam dininin dünya üzerindeki mührü, alameti ve şiarı olan bütün cami ve mescitlerin taslak ve temel pro­jesine temel teşkil etmiştir.

Page 33: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN İNSAN IN İRŞAD VE İHYASINDA CAMi:NtN ROLÜ ı 24 7

3.4. Mescid-i Nebevi

Hz. Peygamber, Kuba mescidinin inşaatını tamamladıktan sonra (dayıları olan) Neccar oğullarına haber gönderdi. Bunlar da kılıçlarını kuşanmış olarak Reswullah'ı karşılamaya geldiler. ResUluilah bineğinin üzerinde, Hz. Ebu Be.­kir ise onun terkisinde bulunuyordu. Neccar oğulları da ResUluilah'ın çevre­sini kuşatmışlardı. Nihayet Ebu Eyyub'un evinin avlusuna geldi. Reswullah, nerede namaz vakti gelirse orada namazını lolardı. Sonra mescidin yapılması­nı emretti. N eccar oğullarının ~eri gelenlerine haber gönderdi. Yanına geldik­lerinde onlara şöyle buyurdu: "Şu bahçenizi bana satın:" Bunun üzerine onlar "Hayır! vaZlah i olmaz. Biz ancak onun kıymetini Allah'tan isteriz" dediler. Ra­vi Enes der ki: Bu bahçede şunlar bulunuyordu. Bahçede müşriklerin mezar­ları, bataklık ve hurma ağaçlan vardı .. ResUluilah (s.a.v), emir buyurdu, müş­riklerin kabirieri başka yere naklolundu. Hurnia ağaçları kesildi. Sahabe, hur­ma ağaçlarını mescidin kıble duvarına dizdiler. Kapının iki tarafını da taştan ördüler. Reswuilah, kaya parçalarını taş~ken ashap, neşideler (şiirler) okuyor­du. ResUluilah (s.a.v) de onlarla birlilcte şöyle diyordu: "Allah'ım, ahiret hay­rından ·başka hayır yoktur. Ensar ile muhacirlere yardım et, onları bağışla." (Buhari, Salat, 48, Menak.ıbü'l-Ensar, 46; Müsliıh, Mesacid, 9, Zekat, 69; Ebu Davıid, Salat, 12;

Nesai, Mesacid, 12, Zekat, 64; Aluned b. Hanbel, III, 212, IV, 358).

Mescid-i Nebevi, ziyaret yapılacak üç mescitten biridir. Bu ·açıdan biz, Kur'an-ı Kerim' deki, sosyal dayanışma müesseselerinin içerisinde burayı da zikretmeyi uygun bulduk. Diğer taraftan Mescid-i Nebevi'nin inşası, İslam Tarihinin en önemli dönüm nolctası sayılır. Ayrıca, Mescid-i Nebevi, İslam Devletinin merkezi durumunda idi. . Mescid-i Nebevl, Kur'an-ı Kerim'de isim olarak değinilmese bile, Resülcltah'ın (s.a.v) hanımlarina ait odalar (Hu-·

curat, 49/4) zil<redilmiştir ki, btı odqlar Mescid-i Nebevi'ye bitişik olarak bu­lunuyorlardı. Bu durum, Kur'an'da delaylı olarak Mescid-i Nebevi'ye işaret edildiğini göstermelctedir. Çünkü Hz. Peygamber Müslümanların sosyal, si­yasal, eğitim ve öğretim ile ilgili bütün meselelerini burada istişare etmiş ve karara bağiamıştır. Mescid-i Nebevi, yeri geldiğinde bir kültür merkezi gö­revini yerine getiriyor, yeri geldiğinde komuta merkezi durumunda vazife icra ediyor, aynı zamanda kimsesizlerin barınma yurdu oluyordu.

Mescid-i Nebevi, İsl~ devletinin bütün 'işlerinin planlandığı, karara bağ­landığı ve yürürlüğe koyulduğu bir yerdi. Müslümanların dünyevi ve uhrevi işlerinin tanzim edildiği bir devlet binası idi. Toplumu ve Müslümanları ilgi­lendiren istişari toplantılar, burada icra edilirdi. Askeri, mali, ilctisadi kararlar

Page 34: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

248 ı IX. ULUSLARARASI DİN GÖREVLİLERİ SEMPOZY'UMU

ile savaş kararları burada alırurdı. Devletlerarası görüşmeler orada yapılırdı. Elçilerin,-devlet başkanlarının, misalirlerin karşılandığı merkezdi. Ayrıca ora­sı Müslümanların dertlerini paylaşbkları bir mekandı. lsb.rap ve sıkınbya ma­ruz kalanlar oraya sığınırdı .. Fakirler, yoksullar, yetimler, öksüzler, kimsesizler, aç ve susuzlar, orada çare ararlar ve bulurlardı. Mazlumların, mağdurların, mahrumların nefes aldığı yer orasıydı .. Orası, adaletin ve eşitliğin en güzel bir şekilde. tecelli ettiği bir müessese idi. Mescid-i Nebevi, toplumsal dayanışma­mn ve yardımlaşmanın odak noktası idi. Toplumsal bilinç orada aşılanıyordu. Yardırnlaşma ve içtimal tesanüt riıhu burada kazarulıyordu. Burası, insanlık onurunun kazarulması, korunması için bir okul ve ibadethane idi.

3.5. Eleştirel bir yaklaşım: Mescid-i Nebevi örneldiğinde camilerimiz

Hz.· peygamber'in inşa ettirdiği Mescid-i N eb evi, her süsten, her külfetten azade idi. Bu mescid, İslam sadeliğinin canlı bir heykeliydi Duvarları kerpiç­tendi. Tavan, hurma ağaçlarının bölümlerinden, direkler, hurma ağacının kü­tüklerindendi. Çatısı hurma dalları ve yapraklarından oluşuyordu.-.KılJle Ku­düs'e doğru idi. Zemin kuru topraktandı. Yağmur yağdığı zaman damdan sı­zar, topraklar çamur olurdu. Bir gün ashab, çamuru ktirutmal< için namaz kı­lacaklan yere çakıl sennişlerdi. Peygamber Efendimiz, bu fikri beğenmiş ve mescidin zemini çakıllarla döşenmişti. Hz. peygamber Cuma hutbelerini, va­az ve sohbetlerini bir hurma kütüğüne dayanara\< yapıyordu. Daha sonraları üç hasarnaklı minher yapıldı. (ŞibU, I, 205; el-Mübarekfeui, 174; Sançam, 135). Böyle­ce Mescid-i Nebevi, İslam sadeliğinin caniı bir simgesi ve alariıeti oldu. Fakat bu sade mekandan dünyaya örnek ve temel teşkil edecek me4eniyet zuhur et­ti. Ancak Müslümanlar, belirli tarihlerden sonra minare, kubbe ve camileri tezyin etme yarışına girdiler. Camilere avize takmakla ve duvarlarını seramik döşemekle övündüler. Mescid-i Nebevi'nin ruhundan uzaklaşblar.

Netice

Yeryüzündeki büyük küçük bütün cami ve mescitler, başta Ka'be olmak üzere anlatmaya çalışbğımız bu mabetierin birer temsilciliği mesabesinde­dirler. Tarih boyunca Kur'an'da anlatılan bu seçkin müesseseler, gün~üz­de bünyelerinde yaygın-örgün eğitim ve öğretim icra edilen, etrafinda top­lanılan, içinde ibadet yapılan, toplumun barış ve huzuruna önemli katkıda bulunarı ve kalplerin arındırıldığı cami ve mescitlerin, feyiz kaynağı ve mer­kezi olmuştur. Gerçekleştirilen bu sempozyum vesilesi ile camiierin ve mes­citlerin, aktivitesi, toplum hayatındaki rolü ve gücü bir kez daha

Page 35: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

DİNİ TEMELLER ÜZERİNDEN iNSANIN İRŞAD VE İHYASINDA CAMİNİN ROLÜ ı 249

anlatılınaya ve habrlatı.lmaya çalışıldı. Netice olarak günümüzde cami ve mescitlerimizi sadece ibadetlerin icra edildiği mahal olmasının ötesine nasıl taşıyabiliriz? Bu güzide mekan.Iarı, hayatın bütün safhalarına ilmek ilmek nasıl dokuyabiliriz? Hem·dini ve hem de sosyal hayatının derinliklerine na­sıl katabiliriz? sorularına cevap ve imkan aramalıyız diye düşünüyoruz.

Peygamber Efendimiz, Suffe' de İslam' ı anlatmak ve insanları irşat etmek üzere eğitip öğrettiği talebelerinin iaşe ve ibatesini karşılamış ve bizzat bu öğrencilerle ailesinden bile mukaddem tutarak il~~nmiştir. Sa' d b. Ubade Hz. Peygamber'i örnek alarak o günkü imkanlar dahilinde onlarca talebenin ihtiyacını karşılamışbr. Acaba güıiümüzde camilerimizin ve mescitlerimi­zin kaçta kaçı bu güzel uygulamayı ve sünneti devam ettirebiliyor? Kaç tale­beye burs veriyor? Kaç tane ilim erbabına des~ek sağlayabiliyor? Kaç tane ki­tap basbrıp dağıtabiliyor? Kaç tane yaşlı, dul ve muhtacı barındırabiliyor? Kaç tane hastaya bakabiliyor ve yardımcı olabiliyor? Kaç tane yetim ve so­kak 'çocuklarını himayesine alabiliyor? Kaç tane muhaciri bağrına basabili­yor? Kaç tane aileyi koruma altına alabiliyor? Bu sorulara cevap vermekten kaçınmamak ve imkaruar üretmek gerekir. Bu soruları ve sorunları çözme­den camiierin ve mescitlerin fonksiyonun yerine getirdiğini söyleyemeyiz. Mescid-i Nebevi örneğini geliştirerek o ruhu yakalamalıyız. Beni dinleme zalunetinde bulunduğunuz için hepinize derin şükranlarımı sunuyorum.

Kaynakça Aclfuıu, İsmail b. Hammad (ts.) Keşfü'l-Hafa, Beyrut

Ahmed. b. Hanbel, (ö.241/855), (1982). el-Müsned, Çağrı Yayınları, İstanbul

Akalın, Ş.H. ve diğerleri '(2009). Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara. J

Buhari, Ebu Abdillah Muhaıtlil1ed b. İsmail el-Buhari (ö. 256/870), (1981). Sahi-· hu'l-Buhari, Çağrı Yayınları, İstanbul.

Bozkurt, N. (2002). "Kitap n, Türkiye Diyanet Vakfı İs[f;ım Ansiklopedisi (DİA), Tür­

kiye Diyanet Vakfi. Xayınları, Ankara.

Buladı, K. (2013), "Hz. Peygamber'in İnşa Ettiği İslam Toplumunun Temel Unsurları" İçinde: Kur'an'ın NüzUlünün Medine Dönemi, Kahraman Maraş, 17-19 Mayıs.

Buladı, K. (2016). Maide-i Kur'an Kur'an Sofrası, Kayıhan Yayınları, İstanbul.

Buladı, K. (2008). Kadına Kitabi Bir Bakış, Kayıhan Yayınları, İstanbul

Darimi, Ebu Muhammed Abdullah b. Abdi'r-Rahman (ö. 255/869), (1981). Süne­nü'd-Darim~ Çağrı Yayınları İstanbul.

Ezraki, Ebu'I-Velid Muhammed (1974). Kabeve Mekke Tarihi, tre. Yunus Vehbi Yavuz, İstanbul.

Page 36: isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257361/2019/2019_BULADIK.pdf · ©Eseriıı her tiirlii basım ve yayım hakkı YECV A 'ya (Yımııs Emre Camii Vakjı'11a) aittir. Yazılardan yazarlan

250 ı IX. ULUSLARARASI DiN GÖREVLİLERİ SEMPOZY'UMU

Hamidullah, M. (1980), İslam Peygamberi, (Çev. Salih Tuğ), İrfan Yayınevi, İstanbul.

Hattabi, Muhammed b. İbrahim (1981). Mealimü's-Sünen Şerh Ebt Davud, Çağrı Yaylnları, Vll, 644; SünenüEbt Davud, İstanbul, 1981, VII ile beraber basılmıştır . .

İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed f:>. Hacer el-Askalaru (1988). Fethu'l-Ban· bi Şerhi Sahfhi'l-Buhart, İhyaü't-Türasi'l-Arabiyyi, Beyrut.

İbn Hişam (2005). es-Stratü'n-Nebeviyye, (Thk Şeyh Ahmed Cad), Daru'l-Gad­di'l-Cedid, Mısır.

İbn Kesir, İsmail b. Ömer (ö. 774/1372) (1985). Tefstru'l-Kur'ani'l-Aztm, Kahra­man Yayınları, İstanbul.

İbn Mace, Ebu Alıdillah Muhammed b. Yezid (ö. 273/886) (1981). Sünenü İbni Mace, Çağrı Yayınları, İstanbul.

İbn M~ı1r Ebu'l-Fadl Cemalüddin Muhammed b. Manzı1r el-Efrıl<i (ö. 711/1311) (1999). Lisanü'l-Arab, Beyrut,· (I-XVIII).

İkbal, M. (1964). Esrar ve Rumuz, (Çev. Ali Nihat Tarlan), İstanbul. el-İsfehani, Rağıb (ö. 502/1108)(ts.). el-Müfredat fi Gartbi'l-Kur!an, (Thk. SeyYid

Geylaru), Beyrut.

el-İsfeharu, R. (2011), Müfredatü Elfazı 'l-Kur'an, (Thk. Safvan Adnan Davı1d.i), Da­ru'l-Kalem, Beyrut,

İzutsu, T. (1914-1993) (1983). Kur'an'da Allah ve İnsan, (Çev. Süleyman Ateş), Arısan Matbaacılık, Ankara. ..

Mevlana Şibli (1857-1914) (1978). Asr-ı Saadet (İs.,lam Tarihi), (Çev. Ömer Rıza Doğrul), günümüz Türkçesine uygulayan, Osman Zeki Mollamehmetoğlu, Eser Neşriyat, İstanbul. .

Müslim, Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccac (ö. 261/874) (1981). Sahfhu Müslim, Çağrı Yayınları; İstanbul.

Malik b. Enes (ö. 179/795) (1981). Muvatta, Çağrı Yayınları, İstanbul. el-MübarekfU.ri, Safiyyürrahman (2005), er-Rahtkı'l-MahtUm, Daru'l-Vefa, Medine.

N esai, Ebu Abdirrahman Ahmed b. Şuayb b. Ali en-N esai, (ö. 303/925) (1981). Sü-nenü'n-Nesat, Çağrı Yayınları, İstanbul. ·

Nursi, Said (1959). Emirdağ Lahikası, Sinan Matbaası, İstanbul.

Nurbaki, H. (200~). Kur'an-ı Kerim'den Ayetler ve İlmt Gerçekler, Ankara.

Öztuna, Y. (1978). Büyük Türkiye Tarihi, Ötüke~ Yayınları, İstanbul. Önl<al, A. ve Bozkurt, N. (1993). "Cami", DİA, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul.

· Sarıçam, İ. (2004). Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet Yayınları, Anl<ara.

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b . . tsa et-Tirmizi. (ö. 279/892) (1981). Sünenü't-Tir­mizt, Çağrı Yayınları, İstanbul.

Yıldırım, M.E. (2008). Nebevt Eğitim Modeli Daru'l-Erkam, Kalem Yayınları, İstanbul