eurasian journal of family medicine ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/june/journal-2.pdfdoğum...

56

Upload: others

Post on 24-Dec-2019

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

2

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Avrasya Aile Hekimliği Dergisi

VOLUME 8 • YEAR 2019 • JUNE • NUMBER 2 ISSN: 2147-3161

PUBLISHED FOUR TIMES A YEAR

EURAS J FAM MED

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Avrasya Aile Hekimliği Dergisi

VOLUME 8 • YEAR 2019 • JUNE • NUMBER 2 ISSN: 2147-3161

PUBLISHED FOUR TIMES A YEAR

Editor-in-Chief

H. Nezih Dağdeviren

Editors

International Editorial Board

EURAS J FAM MED

Amanda Barnard (Australia) Amanda Howe (UK)

Ayfer Gemalmaz (Türkiye) Bruce LW. Sparks (South Africa)

Chris van Weel (Netherlands) Christos Lionis (Greece)

Daniel M. Thuraiappah (Malaysia) Davorina Petek (Slovenia)

Denis Puchain (France) Dilek Toprak (Türkiye) Eliezer Alkalay (Israel) Ersin Akpınar (Türkiye)

Esra Saatçı (Türkiye) Faisal A. Latif Alnasir (Kingdom of Bahrain)

Ferdinando Petrazzuoli (Italy) Garth Manning (Thailand) Howard Tandeter (Israel)

Igor Svab (Slovenia) Iona Heath (UK)

İlhami Ünlüoğlu (Türkiye) Joao Sequiera Carlos (Portugal)

Johan Wens (Belgium) John Murtagh (Australia)

José Miguel Bueno Ortiz (Spain)

Luc Martinez (France) Luis Pisco (Portugal)

Karen M. Flegg (Australia) Marius Marginean (Romania)

Mehmet Uğurlu (Türkiye) Michael Kidd (Australia)

Mümtaz Mazıcıoğlu (Türkiye) Nabil Alkurashi (Saudi Arabia)

Paul Van Royen (Belgium) Peter Kotanyi (Hungary) Pinar Topsever (Türkiye)

Richard Hobs (UK) Richard Roberts (USA)

Sarah Larkins (Australia) Seçil Arıca (Türkiye)

Süleyman Görpelioğlu (Türkiye) Teresa Pawlikowska (UK)

Tuncay Müge Alvur (Türkiye) Turan Set (Türkiye)

Ümit Aydoğan (Türkiye) Valentina Madjova (Bulgaria)

Wesley Fabb (Australia) Young-Sik Kim (Korea)

Zorayda E. Leopando (Philippines)

Owner: H. Nezih Dağdeviren (On Behalf of ESFAM) Responsible Managing Editor: Serdar Öztora Editorial Office:

Trakya University School of Medicine, Department of Family Medicine (Aile Hekimligi), Balkan Campus, 22030, Edirne, Türkiye

Printed on acid-free paper in: Trakya University Press, Edirne, Turkey

Indexed in: Index Copernicus International, TR Index by TUBITAK ULAKBIM, Turkiye Citation Index, J-Gate, Scientific Indexing Services, Turk Medline, Global Impact Factor, InfoBase Index, Google Scholar

Mehmet Ungan (Türkiye) Serdar Öztora (Türkiye)

Süleyman Görpelioğlu (Türkiye)

Radost Assenova (Bulgaria) Thomas Frese (Germany)

Zakiur Rahman (Bangladesh)

Language Editor: Ayşe Çaylan Copy Editor: Önder Sezer Biostatistics Editor: Necdet Süt

EDITORIAL

Dear Readers,

Eight volume of the Eurasian Journal of Family Med-icine is progressing with valuable papers.

There are four original research articles and one case report in this issue, along with a letter to the Editor from our respected contributors.

We want to remind you once again, that this year EJFM publishes four issues per year; DOI number is assigned for published articles; and EJFM is indexed by TR-DIZIN of TUBITAK-ULAKBIM starting from the 1st issue of it’s 6th volume in 2017.

We know that all these achievements are the outcome of enhanced interest of our readers and authors as well as hard work of our editorial team.

Best Regards

Prof. Nezih Dagdeviren, MD Editor in Chief

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

INDEX / İÇİNDEKİLER

Euras J Fam Med 2019;8(1):51-90

Pages Title / Başlık Authors / Yazarlar

51-58

Original Research / Orijinal Araştırma Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program on Family Attendance to Health Consultations, School and Family Development Sessions in an Urban Community Setting Pantawid Pamilyang Pilipino Programı Nakit Teşvik Uygulamasının Kent Merkezinde Yaşayan Ailelerin Sağlık Hizmetlerine, Okul Ve Aile Gelişimi Temelli Yapılan Görüşmelere Ulaşabilmesinin Etkileri

Allan Rod S. Pasuelo

59-68

Original Research / Orijinal Araştırma Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients Hipertansiyon Hastalarının Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavi Kullanım Durumlarının ve Tutumlarının İncelenmesi

Hilal Gökçe, Eylem Paslı Gürdoğan

69-77

Original Research / Orijinal Araştırma Engellilerin Temel Hizmetlere Ulaşılabilirliği ve Beklenti Durumları Health Services Accessibility And Expectations of Disabled People

Muhammed Arca, Günay Saka

78-83

Original Research / Orijinal Araştırma Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Birinci ve İkinci Öğretiminde Okuyan Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması Comparison of The Sleep Status and Nutrition Habits of the Students in The First and Second Education of Trakya University Faculty of Economics and Administrative Sciences

Sedef Duran, Ezgi Durmuşçelebi, Merve Yalçın, Gülşah Karmil, Asja Radonciq

84-88

Case Report / Olgu Sunumu Ailesel Hipokalemik Periyodik Paralizi - Olgu Sunumu Familial Hypokalemic Periodic Paralysis - Case Report

Gökmen Özceylan, Dilek Toprak

89-90

Letter to the Editor / Editöre Mektup Editöre Mektup Letter to the Editor

Dilara Ünüvar Ünlüoğlu, İlhami Ünlüoğlu

Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58. doi:10.33880/ejfm.2019080201

51

Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program on Family Attendance to Health Consultations, School and Family Development Sessions in an Urban Community Setting Allan Rod S. Pasuelo https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080201

AUTHORS / YAZARLAR

Allan Rod S. Pasuelo, M.D. (Corresponding Author)

[email protected]

University of the Philippines, Philippine General Hospital, Department of Family and Community Medicine, Philippines ORCID iD: 0000-0001-9017-0887

Date of submission 24.01.2019

Date of acceptance 10.06.2019

How to cite / Atıf için: Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program on Family Attendance to Health Consultations, School and Family Development Sessions in an Urban Community Setting. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58. doi:10.33880/ejfm.2019080201

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ABSTRACT

Aim: The study determined the effects of the cash incentive implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program in terms of family attendance to health consultations, school and family development sessions in an urban community.

Methods: A cross-sectional study was conducted among Pantawid Pamilyang Pilipino Program Filipino families with a total sample size of 124. An assisted interview was done and the data were analyzed using Stata 14.

Results: Among 124 respondents, seventy percent were housewives, 35 finished secondary education with median income of 400 pesos ($7) daily. Out of 381 pregnancies, there were 342 and 39 pregnancies before and after implementation. All pre and post-natal check-ups attended by a physician. Childbirth were in secondary and tertiary health care facilities. Preventive health check-ups for children were reported only in 45 children aged zero to five years old. Deworming were received twice a year by 261/264 children 6-14 years old. There were 96% enrolled in school for the academic year 2018-2019 and 92% receive elementary education. Family development sessions included topics of wide variety.

Conclusion: Overall, the Pantawid Pamilyang Pilipino Program beneficiaries were compliant with conditionalities of the cash transfers. Mothers were seen and giving birth in health care facilities while children are receiving preventive medical care and education.

Keywords: preventive health services, health promotion, cash incentive plans, Pantawid Pamilyang Pilipino Program, Philippines

Pantawid Pamilyang Pilipino Programı Nakit Teşvik Uygulamasının Kent Merkezinde Yaşayan Ailelerin Sağlık Hizmetlerine, Okul ve Aile Gelişimi Temelli Yapılan Görüşmelere Ulaşabilmesinin Etkileri

ÖZ

Amaç: Bu çalışma, Pantawid Pamilyang Pilipino Programı nakit teşvik uygulamasının, kent merkezinde yaşayan ailelerin sağlık hizmetlerine, okul ve aile gelişimi temelli yapılan görüşmelere ulaşabilmesinin etkilerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır.

Yöntem: Kesitsel tarzda planlanan çalışma, Pantawid Pamilyang Pilipino Programı dahilindeki Filipinli aileler ile gerçekleştirilmiştir. 124 katılımcı örneklemi oluşturmuştur. Görüşme sonucunda elde edilen veriler Stata 14 programı kullanılarak analiz edilmiştir.

Bulgular: Yüz yirmi dört katılımcının, %70’i ev hanımı idi. 35'i ise orta öğretimi günlük ortalama 400 peso (7 $) gelirle bitirmişti. 381 gebelik arasında, uygulama öncesi ve sonrası sırasıyla 342 ve 39 gebelik vardı. Doğum öncesi ve sonrası tüm kontroller doktorlar tarafından yapıldı. Doğum eylemi ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında gerçekleştirildi. Çocuklara yönelik koruyucu sağlık kontrolleri sadece sıfır ila beş yaş arasındaki 45 çocukta yapılmıştı. 6-14 yaş arasındaki 264 çocuğun 261’inde bağırsak parazitleri için yılda iki kez tedavi uygulandı. 2018-2019 akademik yılı için %96 çocuk okula kayıtlıydı ve% 92'si ilköğretime kabul edildi. Aile gelişimi oturumları çok çeşitli konuları içeriyordu.

Sonuç: Tüm Pantawid Pamilyang Pilipino Programı faydalanıcıları nakit teşvik uygulaması şartlarına uygundu. Çocuklara koruyucu tıbbi bakım ve eğitim verilirken, anneler sağlık kuruluşlarında değerlendirilmiş ve doğum yapmışlardır.

Anahtar kelimeler: koruyucu sağlık hizmetleri, sağlık desteğinin geliştirilmesi, nakit teşvik planları, şartlı para transferi, Pantawid Pamilyang Pilipino Programı, Filipinler

Original Research / Orijinal Araştırma

52

Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58

Introduction

Issues on poverty led to the materialization of the two of the largest Conditional Cash Transfer (CCT) programs namely Brazil’s Bolsa Escola program (now Bolsa Familia) and Mexico’s Progresa program (now Oportunidades). The two pioneering CCT programs were replicated by other countries with two main objectives of alleviating poverty and increasing poor children’s stock of human resources to ensure beneficiary’s future wellbeing (1). The programs which target the poorest section of the population (generally among households that have schooling-age children) give financial incentives to families to temporize immediate needs of every member.

There are about thirty countries who have developed versions of CCTs (2). Overall, CCTs appear to be achieving the program’s explicit short-term goals. Among children of beneficiaries, school participation rates have increased and are less likely to drop-out from school. Differential access to schooling due to age, gender, or minority group affiliation was addressed by the program. Utilization of preventive health services has increased, improving access of children and pregnant women to immunization, nutrient supplements, and regular health monitoring (3).

In the Philippines, Pantawid Pamilyang Pilipino Program (4Ps) was implemented in 2007, a version of CCT for poverty alleviation with social assistance and development as the dual objectives of the program (4-6). Social assistance is the giving of monetary support to families belonging to extremely poor category in response to immediate needs while social development is the investment of government in the health and education of poor children through different programs.

The National Statistical Coordination Board (NSCB) has selected eligible municipalities and beneficiaries based on the characteristics set by the program. The 4Ps program has 4,353,597 active household-beneficiaries and covers 10,235,658 school children aged 0 to 18 (7). Households with income not greater than the provincial poverty line and the households with children below 14 years of age or pregnant women are also considered eligible

beneficiaries. 4Ps is now an integral part of the Philippines’

commitment to the Millennium Development Goals in order to eradicate extreme poverty/hunger, achieve universal primary education, reduce child mortality, and improve maternal health. In 2014, a reevaluation of results of the 4Ps program by Orbeta et al. (8) revealed that 4Ps encourages trial of modern family planning methods, improved mother’s access to health care of at least one antenatal checkup, and with more mothers delivered in health care facilities.

Similarly, 4Ps provide capacity building programs thru cash incentives to encourage beneficiaries to comply with the program objectives in order to improve the health situation and educational status of members. It is an evidence-driven process of strengthening the abilities of the beneficiaries to sustainably perform core responsibilities stated in the program and to develop independence among beneficiaries. Its effects on the recipients are needed to be studied to measure if it is achieving the long term goal of breaking the intergenerational cycle of poverty (8).

The involvement of a family and community physician is significant since the objectives of the program itself revolve on the health and education of children and women empowerment at the primary level. Doctors and the local government official with first hand contact to poor communities should collaborate for the success of the program. Moreover, the results of the study can be used as basis to evaluate the program in the urban setting and gather basis for recommendations for policy making.

This study was based on a research question stated among Filipino families in an urban community setting, on the effects of the cash incentive implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program (4Ps) in terms of family attendance to health consultations, school and family development sessions. The general objective was to determine the effects of the cash incentive implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program in terms of family attendance to health consultations, school and family development sessions in an urban community

53

Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58

setting. Specifically, it was aimed to describe the socio-

demographic profile of currently enrolled 4Ps beneficiaries; described the attendance of mothers to prenatal, post-natal and family development sessions as recipients of the cash incentives; described the vaccination and deworming status of children who were family recipients of cash incentives; described the enrolment and school attendance of children who are family recipients of the cash incentive program; and described the number of child birth attended by a health care personnel among families who were recipient of the cash incentive program. Methods

Study design and Population A cross-sectional study design was used for this

study. Filipino families enrolled as 4Ps beneficiaries living in an urban poor community were chosen as the study population.

Inclusion Criteria and Exclusion Criteria All 4Ps beneficiaries residing Barangays 100, 101,

102, 103, 104 and 105 in Magsaysay Village, a part of Tondo District in Metro Manila, National Capital Region were included in the study regardless of the time of enrollment to the program which is an urban community with 4Ps beneficiaries.

Exclusion criteria include death and separation from the immediate family.

Study Plan Using systematic sampling, the qualified

respondents were determined through the DSWD 2017 master list of 4Ps beneficiaries living in Tondo, Manila.

The 4Ps leaders helped the researcher to locate the residential areas of the respondents. An informed consent was sought before the interview schedule utilizing a Filipino version of the questionnaire.

Sample Size Computation A previous study on the 4Ps implementation

showed that 78% of the beneficiaries aged 6–14 years old received deworming pills at least once a year (7). Based on this assumption that 78% of the children who went for deworming with a power of 80% and alpha risk of 5%, a total sample size of 124 was computed

using EpiInfo. Outcomes of the study The maternal outcomes measured were the

number of pre-natal care visit attended by a skilled professional in a healthcare facility; the number of post-natal check-up attended by a skilled professional done in a healthcare facility and the number of childbirth attended by a trained professional, manner and place of delivery and the number of Family Development Sessions attended by mothers.

For the children’s outcome, vitamin A and iron supplementation rates; number of health facility visit for regular weight monitoring; vaccination utilization rate and number of deworming pills administration and enrollment rates in school of children beneficiaries.

Data Processing, Analysis and Review The collected data of the researchers were encoded

using Microsoft Excel. Data analysis was done using Stata 14. Descriptive statistics such as median was used for numeric variables and frequencies was used to analyze categorical variables.

The research proposal underwent technical review by the University of the Philippines – Philippine General Hospital, Department of Family and Community Medicine Research Committee and ethical review by the University of the Philippines- Philippine General Hospital ERHO prior the start of the study. Results

A total of 124 mothers enrolled to Pantawid Pamilyang Pilipino Program (4Ps) were included as respondents. Seventy percent (n=87) were housewives with a median income of 400 pesos per day and only 35 out of the 124 had finished secondary education. The earliest year of enrolment was 2013, six years after the program implementation.

Out of 381 respondents, there were 342 and 39 pregnancies before and after the program implementation. All respondent reported attendance to pre and post-natal check-up (100%) and was seen primarily by a physician in both clinic encounters (Table 1). Home delivery was still observed in a mother who was a program beneficiary but most mothers had deliveries at a secondary health care

54

Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58

facility (58.97%) and tertiary hospital (23.08%) respectively. Majority of the respondents had normal

spontaneous vaginal delivery (94.87%) attended by a physician (86.62%).

Table 1. Attendance of mother beneficiaries of Pantawid Pamilyang Pilipino Program (4Ps) to prenatal, postnatal and number of child birth attended by a health care personnel in an urban community setting

Maternal Outcomes from 1999 to present of ALL Respondents

Maternal Outcomes after 4Ps Implementation last 2011

Total Number of Pregnancies 381 39

Attendance to Prenatal Check-up 100% (381) 100% (39)

Health Care Professional attended the Prenatal Check-Up

Physician 95.80% (365 ) 94.87% (37)

Midwife 3.41% (13) 5.13% (2)

Allied Health Profession (Nurses, Volunteer Health Workers) 0.82% (3) -

Manner of Delivery

NSD 96.85% (369) 37 (94.87%)

CS 2.89% (11) 2 (5.13%)

Place of Delivery

Secondary HCF 59.96% (217) 58.97% (23)

Lying In 17.06% (65) 15.38% (6)

Tertiary HCF 16.54% (63) 23.08% (9)

Home 9.45% (36) 2.56% (1)

Health Care Professional attended the Delivery

Physician 77.17% (294) 86.62% (33)

Nurse 0.52% (2) 2.56% (1)

Midwife 19.42% (74) 7.69% (3)

Volunteer Health Worker 2.89% (11) 5.13% (2)

Attendance to Postnatal Check-up 97.89% (372) 100% (39)

Health Care Professional attended the Postnatal Check-Up

Physician 98.40% (368) 94.87% (37)

Nurse 1.07% (4) 5.13% (2)

Midwife 0.27% (1) -

Volunteer Health Worker 0.27% (1) -

Out of the total 381 children, eleven percent were

aged 0-5 years old (Table 2). Regular weight monitoring and Vitamin A-iron supplementation were part of the benefits of the program in which 42 children complied with weight monitoring and 43 received Vitamin A and 37 had iron supplementation.

Furthermore, 69% or 264 out of 381 were children aged six to fourteen years old in which 261 received deworming pills twice a year. There was a higher

compliance rate in vaccinations because vaccine schedules were given thru the expanded program on immunization (EPI) by the Department of Health (Table 2).

Meanwhile, 346 of the total 366 beneficiaries in the age group of 3-18 years old were enrolled in school for the academic year 2018-2019 in which ninety-two percent are receiving elementary education.

55

Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58

Tablo 2. Status of children-beneficiaries of Pantawid Pamilyang Pilipino Program (4Ps) on preventive health check-ups and vaccination and enrolment to school for the academic year 2018 in an urban community setting

Children’s Outcome Median/Count Total Number of Children beneficiaries to 4Ps 381 Children Beneficiaries of 4Ps aged 0-5 who received Regular Preventive Health Check-ups and Vaccines

11.81% (45)

Vitamin A Supplementation 95.56% (43) Iron Supplementation 82.22% (37) Weight Monitoring 93.33% (42) Immunization BCG 100% (45) Hepatitis B 100% (45) DPT 95.56% (43) Hib 93.33% (42) Polio 97.78% (44) PCV 86.67% (39) Influenza 62.22% (28) MMR 93.33% (42) Varicella 62.22% (28) Hepatitis A 82.22% (37) Children Beneficiaries of 4Ps aged 6-14 years old 69.29% (264) Children Beneficiaries aged 6-14 years old who were Dewormed 98.86% (261) Children Beneficiaries of 4Ps aged 3-18 years old 96.06% (366)

Children Beneficiaries aged 3-18 years who enrolled in school for AY 2018-2019 95.58% (346)

Pre-school 7.43% (26) Elementary 92.29% (323) Junior High School 0.29% (1)

Discussion

Overall, the 39 4Ps program beneficiaries are compliant with conditionalities of the cash transfers. Mothers were seen and giving birth in health care facilities while children are receiving preventive medical care and education.

4Ps program beneficiaries were mostly housewives and only had secondary education with a median daily income of 400 pesos ($7). All program beneficiaries reported attendance to pre and post-natal check-ups and were seen primarily by a physician in both clinic encounters. Child birth in secondary health care and tertiary health care facilities and regular preventive health check-ups for children-beneficiaries were reported. Conditionalities for children such as regular weight monitoring, vitamin A, iron supplementation and vaccinations were reported to be satisfactorily complied. Moreover, children-

beneficiaries also received deworming pills twice a year. Most children were enrolled in school for the academic year 2018-2019 in which a greater number are receiving elementary education. Furthermore, family development sessions were attended by mothers.

Interagency collaboration of the Department of Social Welfare and Development (DSWD) to the Department of Education (DepEd), Department of Health (DOH), Commission on Higher Education (CHED), The Department of Labor and Employment, The Philippine Association of State Universities and Colleges (PASUC) and PhilHealth have played an essential role in the implementation of 4Ps. Educational institutions and rural and barangay health units became the venues for providing the program services which ensured compliance of beneficiaries. The availability of the services for the beneficiaries

56

Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58

means strengthening the preventive measures of the government against maternal morbidity and children’s malnutrition and preventable diseases. The programs will help the country achieve better health outcomes. School attendance for children would improve the literacy rate in the Philippines and will give better job opportunities to the beneficiaries. FDS could promote better understanding about the various happenings in the community thus added know-how for better life disposition.

Pantawid Pamilyang Pilipino Program is specific in fulfilling its commitment to the Millennium Development Goals such as eradicating extreme poverty and hunger, in achieving universal primary education, in promoting gender equality, in reducing child mortality, and in improving maternal health care. In this study, high rates were noted among mother-beneficiaries as to physician attended delivery in a tertiary or secondary healthcare facility which is contributory to a better maternal health outcome. In a study by Grunebaum et al. (9) last April, 2017 revealed that midwife-attended home births had the highest rate of neonatal deaths [(Relative Risk (RR): 3.6, 95% Confidence Interval (CI)] than a hospital physician births (1.7; 95%). Among midwife-assisted home births, underlying causes attributed to labor and delivery caused 39.3% (48/122) of neonatal deaths (RR: 13.4; 95% CI 9-19.9) followed by 29.5% due to congenital anomalies (RR: 2.5; 95% CI 1.8-3.6), and 12.3% due to infections (RR: 4.5; 95% CI 2.5-8.1).9 Meanwhile, children-beneficiaries were also able to attend to the conditionalities set by the program which revealed high rates. In a study by Shei et al. (10) on 2014, the Bolsa Familia had increased the children-beneficiaries’ health care institution visits for preventive services. It increased the odds for growth monitoring (OR = 3.1; 95% CI 1.9-5.1), vaccinations (OR = 2.8; 95% CI 1.4-5.4), and checkups (OR = 1.6; 95% CI 0.98-2.5) for children 7 years old. A positive spillover effects on older siblings (ages 7-17) were also noted and were no longer required to meet the health conditionalities. For 4Ps beneficiaries, immunization status was reviewed and those not given with vaccines but appropriate for age during the time

of enrolment were updated. However, in this study, most beneficiaries already received vaccines for 6 preventable diseases thru the Expanded Program on Immunization (EPI). The seven diseases in the EPI include tuberculosis, poliomyelitis, hepatitis B, diphtheria, tetanus, pertussis and measles. On the other hand, PCV, Hepatitis A, Varicella and influenza are new vaccines included in the EPI thus fewer children-beneficiaries were able to avail. Iron and vitamin A supplementation, deworming and weight monitoring were made available to health centers nearest the respondent’s residence. Enrolment to school is being monitored by school officials in charge. Beneficiaries were only given with an allowable number of absences otherwise the enrollment will be forfeited.

In the 2015 the 4Ps update published in the Official Gazette of the Philippine Government, reported a high compliance rate to the program conditions for the months of March and April 2015. A nationwide evaluation was done and showed that there were 95.95% for health visits of pregnant women and children aged 0-5; and 94.84% attendance in family development sessions. Furthermore, 99.91% of children aged 6-14 were dewormed; 98.99% for school attendance of children aged 6-14; 98.33% for school attendance of children in daycare aged 3-5; and 97.05% for school attendance of children aged 15-18 (7).

Limitations The respondents of the study were limited to

beneficiaries living in an urban community setting, specifically in Tondo, Manila.

The program implementation was 2007 which is later than the implementation of other government programs especially for maternal and child health. Only 39 respondents of the study were able to avail of the complete conditionalities as 4Ps members. The study focused on the measurable outcomes based on the objectives set.

This study does not measure the government’s commitment to Millenium Development Goals (MDGs) specifically to eradicate extreme poverty and hunger.

57

Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58

Recommendations Beneficiaries to the Pantawid Pamilyang Pilipino

Program in Tondo Manila are compliant to the conditionalities of the program. Hence, programs can enhance greater number of poor families to be enrolled into 4Ps. Primary health care institutions of either government-led (Barangay health stations) or non-government and other private agencies (such as Canossa Health and Social Center Foundation in Tondo, Manila) is an essential healthcare partner of the government to reach the grass roots level. These institutions cater most of the 4Ps beneficiaries in the community. Using them as venues to do health related information and campaign drives about the 4Ps program can encourage members to religiously abide with the program conditionalities and could inform the public about the existing program. A referral system using snowball method can be implemented to recruit more families to enroll to the program. A mother beneficiary can be instructed to recruit a minimum of five families who are not yet members of the program but qualified for enrolment. Qualified families can be referred to the DSWD municipal offices for screening and initial assessment prior to enrolment. Increasing the number of families enrolled to the program means more families will be able to avail the program benefits.

The DSWD regional and municipal offices must also coordinate with each municipality’s respective local government units to conduct a house to house recruitment of qualified families to the program. A firsthand encounter with the families will allow immediate screening and initial assessment prior to enrolment.

Strengthening inter-agency collaboration between partners and to intensify efforts to address this concern could help the Philippine government achieve its commitment to the millennium development goals to eradicate extreme poverty and hunger and improve universal health care, primary education, gender equality, child and maternal health care. Conclusion

Overall, the 4Ps program beneficiaries are compliant with conditionalities of the cash transfers. Mothers were seen and giving birth in health care facilities while children are receiving preventive medical care and education. Acknowledgements

The researchers would like to express their heartfelt thanks and gratitude to the following:

To Dr. Shiela Marie Laviña, Vice Chair for Research, University of the Philippines – Philippine General Hospital, Department of Family and Community Medicine for her dedication and passion to teach and guide the investigators in conducting the research study. Her selfless acts of encouragement and expertise made these all possible. To the respondents of the study, who consented to be part of this endeavor. To Dr. Emilio Q. Villanueva, who patiently helped in the data analysis and interpretation. To Mr. Tomas Bacolor and Mr. James Samson, for assisting the researchers in the data gathering and date encoding. To the faculty and staff and colleagues of the researchers from the Department of Family and Community Medicine of the University of the Philippines-Philippine General Hospital, especially to Ms. Ehla Perez for the unending support and assistance during the conduct of the study.

References

1. Glewwe P, Kassouf AL. The Impact of the Bolsa Escola/Familia Conditional Cash Transfer Program. Journal of Development Economics 2012;97(2):505-17.

2. Powell-Jackson T, Mazumdar

S, Mills A. Financial incentives in health: New evidence from India's Janani Suraksha Yojana. J Health Econ 2015;43:154-69. doi: 10.1016/j.jhealeco.2015.07.001

3. The World Bank [internet].

Conditional cash transfers [cited 2018 Dec 18]. Available from: http://www.worldbank.org/content/dam/Worldbank/Event/social-protection/Lindert%20-%20CCTs%20.pdf

4. Quimbo S, Capuno J, Kraft

58

Pasuelo APS. Effects of the Cash Incentive Implementation of Pantawid Pamilyang Pilipino Program. Euras J Fam Med 2019;8(2):51-58

AD, Molato R, Tan CAR. Where does the money go? Assessing the expenditure and income effects of the Philippines' Conditional Cash Transfer Program. University of the Philippines School of Economics; 2015 Feb. Discussion Paper No. 2015-02.

5. Diola C [internet]. 8 in 10 Filipinos 'struggling, suffering' financially [cited 2018 Dec 15]. Available from: http://www.philstar.com/headlines/2015/03/25/1437430/8-10-filipinos-struggling-suffering-financially

6. Piedad Geron MA, Chua R, Songco D [internet]. Attaining inclusive growth: Investing in economic development of the poor [cited 2018 Dec 10].

Available from: https://southeastasia.hss.de/fileadmin/migration/downloads/110212-Attaining-Inclusive-Growth-Seminal-Paper.pdf

7. Official Gazette of the Republic of the Philippines [internet]. Pantawid Pamilyang Pilipino Program [cited 2018 Nov 25]. Available from: http://www.officialgazette.gov.ph/programs/conditional-cash-transfer/

8. Abdon A, del Mundo M, Tutor M, Valera MT, Yarcia D, Orbeta AJ [internet]. Keeping children healthy and in school: evaluating the Pantawid Pamilya using regression discontinuity design, second wave impact evaluation results [cited 2018 Dec 15]. Available from: https://www.researchgate.net/

publication/282605551_Keeping_children_healthy_and_in_school_Evaluating_the_Pantawid_Pamilya_Using_Regression_Discontinuity_Design_Second_Wave_Impact_Evaluation_Results

9. Grünebaum A, McCullough LB, Arabin B, Dudenhausen J, Orosz B, Chervenak FA. Underlying causes of neonatal deaths in term singleton pregnancies: home births versus hospital births in the United States. J Perinat Med 2017;45(3):349-57.

10. Shei A, Costa F, Reis MG, Ko AI. The impact of Brazil's Bolsa Família conditional cash transfer program on children's health care utilization and health outcomes. BMC Int Health Hum Rights 2014;14:10. doi: 10.1186/1472-698X-14-10.

Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68. doi:10.33880/ejfm.2019080202

59

Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients Hilal Gökçe, Eylem Paslı Gürdoğan https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080202

AUTHORS / YAZARLAR

Hilal Gokce

Specialist Nurse, TC Ministry of Health Sultan I. Murat State Hospital, Edirne, Turkey ORCID iD: 0000-0002-9033-0761

Eylem Pasli Gurdogan (Corresponding Author)

[email protected]

Department of Nursing, Trakya University, Faculty of Health Sciences, Edirne, Turkey ORCID iD: 0000-0003-0711-2112

Date of submission 27.03.2019

Date of acceptance 10.06.2019

How to cite / Atıf için: Gokce H, Pasli Gurdogan E. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68. doi:10.33880/ejfm.2019080202

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ABSTRACT

Aim: With the increase in chronic diseases, the number of patients using complementary and alternative medicine is increasing. In this study, it was aimed to examine the opinions and practices of complementary and alternative therapy usage status and attitudes of hypertension patients.

Methods: A descriptive and cross-sectional study consisting of 290 patients was performed with patients who applied to the cardiology and internal diseases outpatient clinic of a public hospital and diagnosed with hypertension. Data were collected by using the patient information form which including socio-demographic form, disease-related characteristics and opinions, and also practices of the patients about the use of complementary and alternative therapies and attitudes towards Holistic Complementary and Alternative Medicine Scale.

Results: The mean age of the patients was 61.52±11.19 and 63.1% were female, 83.4% were married, and 74.8% were at primary school and lower education level. Of patients, 56.9% use complementary and alternative treatment methods in addition to hypertension therapy. 27.3% of them think that they are more effective than drugs, 63% of them do not share the method they use with health care workers. The total score of the Holistic Complementary and Alternative Medicine Scale is 23.05±5.80. The scores are taken out of the scale and the sub-dimensions differ according to the age groups, education level, monthly income status and complementary and alternative treatment methods usage status (p <0.05).

Conclusion: It was found that patients use complementary and alternative methods but do not share them with health care workers, and they have a positive attitude towards holistic complementary and alternative medicine. It is considered important for health care professionals to question the use of these methods in planning the patients’ treatment.

Keywords: complementary medicine, alternative medicine, hypertension, patients, attitude

Hipertansiyon Hastalarının Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavi Kullanım Durumlarının ve Tutumlarının İncelenmesi

ÖZ

Amaç: Kronik hastalıkların artmasıyla birlikte tamamlayıcı alternatif tedavi kullananların sayısı da artmaktadır. Bu çalışmada, hipertansif hastaların tamamlayıcı alternatif tedavilerin kullanımına yönelik görüş ve uygulamaları ile bu tedavilere olan tutumlarının incelenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki araştırma bir devlet hastanesinin kardiyoloji ve iç hastalıkları polikliniklerine başvuran hipertansiyon tanısı konulmuş olan 290 hasta ile yapıldı. Veriler, hastaların sosyo-demografik özellikleri, hastalığa ilişkin özellikleri ve tamamlayıcı alternatif tedavi kullanımına ilişkin görüş ve uygulamalarını içeren “Hasta Bilgi Formu” ve “Bütüncül Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbba Karşı Tutum Ölçeği” kullanılarak toplandı.

Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 61,52±11,19 olup, %63,1’i kadın, %83,4’’ü evli, %74,8’i ilköğretim ve altı eğitim düzeyindedir. Hastaların %56,9’u hipertansiyon tedavisine ek olarak tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemlerini kullanmakta, %27,3’ü ilaçlardan daha etkili olduğunu düşünmekte, %63’ü kullandıkları yöntemi sağlık çalışanları ile paylaşmamaktadır. Hastaların Bütüncül Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbba Karşı Tutum Ölçeği toplam puanı 23,05±5,80’dir. Ölçek ve alt boyutlarından alınan puanlar hastaların yaş gruplarına, eğitim düzeyine, aylık gelir durumuna ve Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp kullanma durumlarına göre farklılık göstermektedir (p<0.05).

Sonuç: Hastaların Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp yöntemlerini kullandıkları ancak sağlık çalışanları ile paylaşmadıkları ve Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp yöntemlerine karşı olumlu tutuma sahip oldukları bulundu. Sağlık çalışanlarının hastaların bu yöntemleri kullanım durumlarını sorgulamalarının tedaviyi planlamada önemli olduğu düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: tamamlayıcı tıp, alternatif tıp, hipertansiyon, hastalar, tutum

Original Research / Orijinal Araştırma

60

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

Introduction Hypertension is one of the most important health

problems at the global level and it is a preventable and treatable disease. Despite the positive developments in the treatment, the number of hypertensive patients is rapidly increasing due to the increase in the elderly population; in addition to poor awareness of patients, poor compliance with treatment, and the increase in the incidence in low- and middle-income countries (1). In a study that investigated the change in the prevalence of hypertension in the last 40 years, it was found that the number of hypertensive individuals exceeded one billion people in the world by 2015 and increased by 90% (2). The incidence of hypertension is reported to be 29.9% in Turkey, 33% in the United States and 30-45% in Europe (1,3,4).

Hypertension is a chronic disease that can be controlled by medical treatment as well as lifestyle changes. Besides the compliance with the suggested treatment, lifestyle changes have an important place in the blood pressure control of individuals (5,6). In parallel with the increase in the prevalence of hypertension, there is an increasing interest in complementary and alternative therapies (CAM) in hypertensive individuals (5,7). It has been reported in the literature that the frequency of CAM use in patients with hypertension varies between 12.8% and 85.7% (8).

The complementary therapies include methods which are used by patients in addition to modern medicine, while alternative therapies include methods that replace modern medical practices and are not scientifically proven (9,10). Today, the most important reason for patients to approach CAM is the side effects that are believed to appear due to the drug treatment used and the doubt that the treatment will be inadequate. Moreover, the increase in chronic diseases in parallel with the increasing life expectancy, the frequency of CAM usage increases because of the difficulties experienced in reaching new treatment methods and the high cost of these treatments, and the dissatisfaction with the time allocated by the health care workers to patients (9,11-13).

While the use of complementary and alternative

therapies are increasing, it is reported that the patients do not receive counseling from health care professionals about the methods they use and their knowledge about CAM is limited to what they hear mostly from media and other individuals who are not health care workers (5,7,14). However, unconscious use of CAM methods can reduce the efficacy of drug therapy and may lead to undesirable drug interactions and side effects, as well as prolongation of the treatment process or organ dysfunctions (15). For this reason, it is important for health care workers to question the patients' CAM usage status, the methods they use and the reasons for their use in order to prevent complications that may develop in patients diagnosed with hypertension and to control blood pressure successfully.

The aim of this study is to investigate the opinions and practices of hypertensive patients on the use of complementary and alternative therapies and their attitudes towards holistic complementary and alternative medicine. Methods

This descriptive and cross-sectional study was carried out in the cardiology and internal diseases outpatient clinics of a state hospital. The sample of the study consisted of 290 patients who were admitted to the outpatient clinics between January and July 2017, were diagnosed with hypertension at least 6 months ago and used antihypertensive drugs and volunteered to participate in the study.

The study was approved by Trakya University Medical Faculty Ethics Committee (Protocol no: 2016/279). Before the data were collected, the purpose of the study was explained to the patients and their informed consent was obtained. The patients were informed that the data would be kept confidential and would be used only for scientific purposes and that they could disclaim to fill out the questionnaire if they feel uncomfortable with the questions.

The data of the study were collected by using Patient Information Form which includes the socio-demographic characteristics of the patients, characteristics of the disease, and patients opinions and practices related to the use of complementary and

61

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

alternative therapy and attitudes towards Holistic Complementary and Alternative Medicine (HCAM) Scale.

Attitudes toward Holistic Complementary and Alternative Medicine (HCAM) Scale:

The scale was developed by Hyland et al. (16). The Turkish validity and reliability analysis of the scale was conducted by Erci (17). The scale consists of 11 items and it is in a six-point Likert scale type (strongly agree = 1, agree = 2, partly agree = 3, partly disagree = 4, disagree = 5, strongly disagree = 6). There are two sub-dimensions of the scale. The holistic health sub-dimension assesses the patient's perception of individuality in his/her care, and the complementary and alternative medicine sub-dimension evaluates the patient's attitudes towards the use of complementary and alternative therapy. The lowest possible score is 11, and the highest possible score is 66. The low score obtained from the scale indicates a positive attitude towards complementary and alternative medicine, and a high score indicates a negative attitude towards complementary and alternative medicine. In the study of Erci, cronbach’s alpha value of the scale was found to be 0.72 (17). In this study, cronbach’s alpha value was found to be 0.78.

The data were evaluated by using the IBM SPSS (Statistical Package for the Social Sciences for Windows 22.0) package program. In addition to the descriptive statistical methods, Mann-Whitney U test was used to compare quantitative continuous data between two independent groups that did not show normal distribution, and Kruskall-Wallis test was used to compare quantitative continuous data between more than two independent groups. Statistical significance was accepted as p <0.05. Results

The mean age of the patients (n=290) was 61.52 ± 11.19 years, and the ages ranged from 27 to 82, 63.1% were women, 83.4% were married and 74.8% were at primary education level or below, 53.1% had monthly income equal to the monthly outcome. It was determined that 45.5% of the patients had a diagnosis of hypertension 1 to 5 years ago, 64.5% used a single antihypertensive drug, 47.9% had additional chronic

disease/diseases, and 70% had a family history of hypertension (Table 1).

Table 1. Characteristics of patients (n = 290) Characteristics n %

Age (Mean±SD=61,52±11,19) 50 years old and below 51-60 years old 61-70 years old 70 years old and above

48 84 97 61

16.6 29.0 33.4 21.0

Gender Female Male

183 107

63.1 36.9

Marital Status Married Single

242 48

83.4 16.6

Education Level Primary School and below High School and above

217 73

74.8 25.2

Monthly Income Income equals outcome Income less than outcome Income more than outcome

154 79 57

53.1 27.2 19.7

HT diagnosis 1-5 years 6-10 years 11-15 years 16-20 years 20 years and above

132 86 27 33 12

45.5 29.7 9.3

11.4 4.1

Number of drugs used for HT treatment One Two Three

187 96 7

64.5 33.1 2.4

Additional chronic diseases Yes No

139 151

47.9 52.1

HT family history Yes No

203 87

70 30

HT: Hypertension

When we look at the opinions and practices of CAM using patients, it was determined that 80% of them know about CAM methods used in hypertension, and 59% of these patients heard these methods from other individuals around them who were not health care personnel. It was found that 64.8% of patients thought that CAM methods were beneficial, 56.9% used CAM, 43% used CAM twice a week, 27.3% thought that CAM was more effective than drugs.

62

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

Patients using CAM (n=165) mostly used lemon (80.6%) and garlic (41.2%), and 63% did not share the method they used with the health care workers. The

reasons for not sharing were the thinking that they do not need to (41.1%) and that the health care worker would react/get angry (39.4%) (Table 2).

Table 2. Opinions and practices of patients on CAM use (n = 290) Opinions and practices n %

Knowledge of the CAM methods used in HT Yes No

232 58

80 20

Where TAT methods are heard from* Media / Internet People around Health care personnel No knowledge

97

171 30 58

33.4 59.0 10.3 20

Considering the CAM methods as useful Yes No I do not have any idea.

188 40 62

64.8 13.8 21.4

Actively using CAM in the treatment of HT Yes No

165 125

56.9 43.1

CAM methods used* (n=165)** Lemon Garlic Parsley Olive oil Cherry stem Quince leaf Green tea Corn tassel Flaxseed oil

133 68 22 13 8 8 3 3 1

80.6 41.2 13.3 7.9 4.8 4.8 1.8 1.8 0.6

Frequency of weekly CAM use (n=165)** Once in a week Twice a week Three times a week Four times a week and above

48 71 30 16

29.1 43

18.2 9.7

Reason for using CAM (n=165)** Balancing blood pressure Friend recommendation CAM is more effective than drugs A cheaper method than drugs Side effects are less than drugs Supplementary to medical treatment

19 27 45 16 33 25

11.5 16.4 27.3 9.7 20

15.1

Sharing the CAM method used with the health care worker (n=165)** Yes No

61

104

37.0 63.0

The reason for not sharing the CAM method used with the health care worker (n=104)*** No need The thought of reaction No reason in mind

49 41 14

47.1 39.4 13.5

HT: Hypertension CAM: Complementary and Alternative Therapy. *More than one option is marked. **Calculated based on CAM method users. ***Calculated based on those who do not share with health care workers.

63

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

The HCAM total score was 23.05 ± 5.80 (min = 12, max = 42), the holistic health sub-dimension score was 7.36 ± 1.68 (min = 5, max = 13) and the CAM

sub-dimension score was 15.69 ± 5.52 (min = 6, max = 34) (Table 3).

Table 3. The mean scores of HCAM Scale of the patients (n = 290)

Scale and Sub-dimensions Number of items

Min-Max possible from

the scale

Min-Max taken from

the scale Mean±SD

HCAM Total 11 11 – 66 12 - 42 23.05 ± 5.80

Holistic Health Sub-dimension 5 5 – 30 5 - 13 7.36 ± 1.68

CAM Sub-dimension 6 6 – 36 6 - 34 15.69 ± 5.52 HCAM: Holistic Complementary and Alternative Medicine Scale. CAM: Complementary and Alternative Medicine

Statistically significant difference was found between the age group of the patients and the mean HCAM total (p=0.028) and holistic health sub-dimension scores (p=0.034); between the education level and the mean CAM sub-dimension score (p=0.048); between the monthly income status and the

mean HCAM total (p=0.002) and CAM sub-dimension scores (p=0.002). In addition, the mean HCAM total (p=0.038) and the mean holistic health sub-dimension scores (p=0.035) were found to differ in accordance with CAM usage (Table 4).

Table 4. Comparison of the patients’ characteristics with their mean score on HCAM Scale Patients’ Characteristics HCAM

Mean±SD

CAM Sub-dimension Mean±SD

Holistic Health Sub-dimension

Mean±SD

Age

50 years old and below a

51-60 years old b 61-70 years old c 70 years old and above d X2

p

25.92±7.36 22.42±5.26 22.35±5.25 22.77±5.41

9.113* 0.028

a>b,c,d

17.90±6.91 15.35±5.12 15.02±4.99 15.48±5.31

5.304* 0.151

8.02±1.89 7.07±1.75 7.33±1.53 7.30±1.52

8.652* 0.034

a>b,c,d

Gender

Female Male MWUz p

22.83±5.95 23.43±5.54 -1.074**

0.283

15.43±5.50 16.13±5.55 -1.159**

0.246

7.40±1.74 7.30±1.57 -0.287**

0.774

Education Level

Primary School and Below High School and above MWUz p

22.61±5.38 24.34±6.77 -1.401**

0.161

15.21±5.14 17.11±6.35 -1.975**

0.048

7.41±1.66 7.23±1.75 -1.213**

0.225

Monthly Income

Income equals outcome a

Income less than outcome b

Income more than outcome c

X2

p

22.75±5.43 21.81±5.62 25.56±6.33

12.391* 0.002 c>a,b

15.38±4.95 14.49±5.43 18.16±6.37

12.688* 0.002 c>a,b

7.37±1.77 7.32±1.49 7.40±1.71

0.071* 0.965

CAM usage

Yes No MWUz p

22.35±5.07 23.97±6.55 -2.079**

0.038

15.19 ±5.04 16.34±6.05 -1.258**

0.208

7.16±1.58 7.63±1.78 -2.113**

0.035

CAM: Complementary and alternative therapy. HCAM: Holistic Complementary and Alternative Medicine Scale

64

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

Discussion Hypertension is a health problem that affect

primarily the elderly population with increasing incidence and cause the death of millions of individuals every year due to the complications (1). Therefore, in addition to medical treatment, patients tend to use CAM methods that include different practices and ideas. In this study, it was found that most of the patients stated that they knew about the CAM methods used in hypertension. However, the source of information was mostly other individuals who were not health care workers. Similar results have been obtained in studies evaluating the use of CAM in hypertensive patients (7,14) and in different patient groups (18-20) in our country. This can make it more difficult to control the disease by preventing patients to get accurate information from the right sources, and causing patients to acquire unreliable information and to gain negative health behaviors.

In the study, it was found that more than half of the patients (64.8%) believed that CAM methods were beneficial and 56.9% of patients used CAM methods in the treatment of hypertension. All of the patients who used CAM were using herbal methods and used these methods twice a week (43.1%). In studies investigating the use of CAM in hypertensive patients in different countries, Ali-Shtayeh et al. (12) reported 85.7% in Palestine, Ibrahim et al. (21) reported 65.5% in Iraq, Shafiq et al. (22) reported 63.9% in India, Gohar et al. (23) reported 43.1% in the UK, Amira and Okubadejo (24) reported 39.1% in Nigeria. In studies investigating the use of CAM in hypertensive patients in Turkey, Toprak and Demir (25) reported 63.9%, Guven et al. (7) reported 52.7%, while Asilar and Gozum (26) reported 42.7%. Efe et al. (5) reported that 74.8% of the patients used herbal products as the CAM method, while Bahar et al. (14) reported as 51.3%. Adaptation of patients to treatment is very important in achieving blood pressure control and optimum blood pressure values of patients with hypertension (4). The fact that more than half of the patients in this study used CAM and they applied this method twice a week may be considered as an indicator of the lack of blood pressure

control and incompliance to the treatment. It was determined both in this study and in other

studies that the herbal products used by hypertension patients were lemon and garlic (5,7,12,14,24). Rohner et al. (27) reported in a meta-analysis study examining the double-blind randomized controlled studies that garlic may be effective in reducing blood pressure in hypertensive individuals, but the evidence is not strong enough to produce a definite result, and that longer-term, well-planned, stronger studies are needed. It has been reported that garlic is effective on blood pressure without any serious side effects by inhibiting the angiotensin-converting enzyme and showing vasodilatory effect (28). Therefore, hypertension patients may tend to consume such non-pharmacological methods in order to balance their blood pressure. In studies investigating the blood pressure-lowering effect of lemon in hypertensive individuals, Reshef et al. (29) reported that lemon and vitamin C preparations may be effective in patients with mild hypertension, while Sarı et al. (30) found that lemon was frequently used by hypertensive patients, however there was no evidence of a blood pressure lowering effect. It is stated that the lemon will not directly harm the patients with hypertension, but the patients may be harmed especially if they avoid using drugs thereby interfering with the medical treatment.

In the study, patients using CAM were found to use CAM because they thought they were more effective than drugs and that their side effects were less than drugs. Similarly, studies with hypertensive patients have shown that patients prefer using CAM thinking that the side effects of herbal products are less, they are more reliable, they relieve symptoms and because patients are not satisfied with medical treatment (11-13).

In the literature, it is stated that very few patients, such as one in ten people, consulted the physician and nurse about the CAM methods they used (31,32). In this study, it was determined that 63% of the patients did not share the CAM method with the health care workers, and the reason for not sharing was the opinion that they do not need to and that health

65

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

workers would react / get angry. Similar findings were found in other studies (7,22).

One of the most important factors affecting the use of CAM by patients is the communication problem between the patient and the health team members who are responsible for the patient's holistic care. It is reported that their lack of understanding of fear, anxiety and worries of patients, lack of openness and trust environment, lack of empathy, ineffective listening, and lack of guiding are some of the reasons that direct patients towards the use of CAM. In addition, it is stated that patients prefer to hide this situation from health care personnel because they believe that they will face a negative reaction if they report (33). In a study where Tovey and Broom (34) investigated the approach of health care workers towards CAM and the effects on patients found that they exhibited three distinct attitudes: some of them showing a distinctly negative attitude, some of them showing a supportive but still contradictory attitude, and some of them being utilitarian and accepting. Due to these different attitudes, it may be thought that patients using CAM may be reluctant to share the methods they use with health workers.

It was determined in the study that the mean HCAM total score was 23.05 ± 5.80, the mean holistic health sub-dimension score was 7.36 ± 1.6, and the mean CAM sub-dimension score was 15.69 ± 5.52. According to the scores obtained from the scale, patients have positive attitudes towards holistic complementary and alternative medicine and use, and it can be said that the perception of individuality in their care is very high. In his study, Erci (17) stated that healthy individuals had more negative attitudes towards using CAM than patients. Ibrahim et al. (21) reported in a study with hypertensive patients in Iraq that patients who reported using CAM had more positive attitudes towards CAM than those who did not use them. Using the same scale in Turkey, the attitudes of gynecological cancer patients towards CAM was evaluated and the patients were found to have positive

attitudes (20). When the literature is examined, it is seen that the studies where attitudes towards CAM are investigated are mostly performed with university students, health care professionals or healthy individuals (17,35,36) and the studies evaluating the attitudes of patients are limited (20-21).

When the mean HCAM and the sub-dimension scores of patients were examined, it was found that patients who acknowledge using CAM had more positive attitudes towards HCAM than the patients who did not, whereas, patients at 50 years of age and below had more negative attitudes towards HCAM compared to the patients who were 50 years and above, and patients with higher income were found to have more negative attitudes towards HCAM than patients with lower income. It was determined that patients with primary and lower education level had more positive attitudes towards CAM sub-dimension than patients with high school or higher education level. It has been reported in studies that the positive attitude towards CAM increased with increasing age, and the frequency of use of CAM is higher in patients with low levels of education and income, and the attitudes of CAM-using hypertensive patients and patients with income less than outcome, thoughts about CAM are more positive (7,17, 19,22). Conclusion

The results of this study showed that patients had positive attitudes towards holistic complementary and alternative medicine, patients used CAM methods in addition to medical treatment but did not share the methods they used with health care workers. The fact that hypertensive patients refer to complementary and alternative therapies may indicate an incompliance to treatment or the methods used may cause undesirable side effects in patients. For this reason, in order to achieve complete blood pressure control, it is necessary for health care workers to question the CAM use of patients and their attitudes towards CAM, to ensure patient participation in organizing the treatment plan and to give importance to patient education.

66

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

References

1. Kılıçkap M, Barçın C, Göksülük H, Karaaslan D, Özer N, Kayıkçıoğlu M, et al. Data on prevalence of hypertension and blood pressure in Turkey: systematic review, meta-analysis and meta-regression of epidemiological studies on cardiovascular risk factors. Turk Kardiyol Dern Ars 2018;46(7):525-45.

2. NCD Risk Factor Collaboration. Worldwide trends in blood pressure from 1975 to 2015: a pooled analysis of 1479 population-based measurement studies with 19.1 million participants. Lancet 2017;389(10064):37–55.

3. Santulli G. Epidemiology of cardiovascular disease in the 21st century: updated numbers and updated facts. Journal of Cardiovascular Disease 2013;1(1):1–2.

4. Williams B, Mancia G, Spiering W, Agabiti Rosei E, Azizi M, Burnier M, et al. 2018 ESC/ESH guidelines for the management of arterial hypertension. Eur Heart J 2018;39(33):3021-104.

5. Efe D, Akça NK, Kiper S, Aydın G, Gümüş K. Hipertansiyonu olan bireylerin kan basıncını düşürmeye yönelik kullandıkları destekleyici yöntemler. Spatula DD 2012;2(4):207-12.

6. Altun B, Arıcı M, Nergizoğlu G, Derici U, Karatan O, Turgan C, et al. Prevalence, awareness, treatment and control of hypertension in Turkey (the PatenT study) in 2003. Journal of Hypertension 2005;23(10):1817-23.

7. Güven ŞD, Muz G, Ertürk NE, Özcan A. Hipertansiyonlu bireylerde tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanma durumu. Balıkesir Sağlık Bilimleri Dergisi 2013;2(3):160-6.

8. Kes D, Gökdoğan F, Tuna D. Hipertansiyonu olan hastaların tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanımı: literatür taraması. Kardiyovasküler Hemşirelik Dergisi 2016;7(12):40-55.

9. Khorshid L, Yapucu Ü. Tamamlayıcı tedavilerde hemşirenin rolü. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2005;8(2):124-30.

10. Edwards QT, Colquist S, Maradiegue A. What's cooking with garlic: is this complementary and alternative medicine for hypertension? J Am Acad Nurse Pract 2005;17(9):381-5.

11. Tan M, Uzun Ö, Akçay F. Trends in complementary and alternative medicine in Eastern Turkey. J Altern Complement Med

2004;10(5),861-5. 12. Ali-Shtayeh MS, Jamous RM,

Salameh NM. Complementary and alternative medicine (CAM) use among hypertensive patients in Palestine. Complement Ther Clin Pract 2013;19(4):256-63.

13. Lee K, Mokhtar HH, Krauss SE, Ong BK. Hypertensive patients preferences for complementary and alternative medicine and the influence of these preferences on the adherence to prescribed medication. Complement Ther Clin Pract 2014;20(2):99-105.

14. Bahar Z, Kızılcı S, Beşer A, Besen DB, Gördes N, Ersin F, et al. Herbal therapies used by hypertensive patients in Turkey. Afr J Tradit Complement Altern Med 2013;10(2):292-8.

15. Prased K, Sharma V, Lackore K, Jenkins S, Prasad A, Sood A. Use of comlementary therapies in cardiovascular disease. Am J Cardiol 2013;111(3):339-45.

16. Hyland ME, Lewith GT, Westoby C. Developing a measure of attitudes: the holistic complementary and alternative medicine questionnaire. Complement Ther Med 2003;11(1):33-8.

17. Erci B. Attitudes towards holistic complementary and

67

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

alternative medicine: a sample of healthy people in Turkey. J Clin Nurs 2007;16(4):761-8.

18. Kav S, Hanoğlu Z, Algier L. Türkiyede kanserli hastalarda tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemlerinin kullanımı: literatür taraması. Uluslararası Hematoloji-Onkoloji Dergisi 2008;18(1):32-8.

19. İpek E, Güray Y, Demirkan B, Güray Ü, Kafes H, Başyiğit F. Kardiyoloji polikliniğine başvuran hastalarda bitkisel kökenli alternatif tedavilerin ve tamamlayıcı besin ürünlerinin tüketim prevalansı. Türk Kardyol Dern Arş 2013;41(3):218-24.

20. Öztürk R, Şatır DG, Sevil Ü. Jinekolojik kanserli hastaların tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanım durumları ve tutumlarının incelenmesi. Gaziantep Med J 2016;22(3):141-7.

21. Ibrahim IR, Hassali MA, Saleem F, Al Tukmagi HF, Dawood OT. Patients’ attitudes towards complementary and alternative medicine: a cross-sectional study among hypertensive patients in Baghdad, Iraq. J Complement Med Alt Healthcare 2018;7(3):1-8.

22. Shafiq N, Gupta M, Kumari S, Pandhi P. Prevalence and pattern of use of complementary and

alternative medicine (CAM) in hypertensive patients of a tertiary care center in India. Int J Clin Pharmacol Ther 2003;41(7):294-8.

23. Gohar F, Greenfield SM, Beevers DG, Lip HY, Jolly K. Self-care and adherence to medication: a survey in the hypertension outpatient clinic. BMC Complement Altern Med 2008;8(4):1-9.

24. Amira OC, Okubadejo NU. Frequency of complementary and alternative medicine utilization in hypertensive patients attending an urban tertiary care centre in Nigeria. BMC Complement Altern Med 2007;7(30):1-5.

25. Toprak D, Demir S. Treatment choices of hypertensive patients in Turkey. Behav Med 2007;33(1):5-10.

26. Aşılar RH, Gözüm S. Hipertansif bireylerin tamamlayıcı sağlık yaklaşımı kullanımları ve bunun antihipertansif ilaç tedavi uyumuna etkisi. TJFMPC 2017;11(4):235-44.

27. Rohner A, Ried K, Sobenin IA, Bucher HC, Nordmann AJ. A systematic review and metaanalysis on the effects of garlic preparations on blood pressure in individuals with hypertension. Am J Hypertens 2014;28(3):414-23.

28. Shouk R, Abdou A, Shetty K, Sarkar D, Eid AH. Mechanisms underlying the

antihypertensive effects of garlic bioactives. Nutr Res 2014;34(2):106-15.

29. Reshef N, Hayari Y, Goren C, Boaz M, Madar Z, Knobler H. Antihypertensive effect of sweetie fruit in patients with stage I hypertension. Am J Hypertens 2005;18(10),1360-3.

30. Sarı A, Selim N, Dilek M, Aydoğdu T, Adıbelli Z, Büyükkaya P, et al. Effect of lemon juice on blood pressure. J Exp Clin Med 2012;29:38-41.

31. Frass M, Strassl RP, Friehs H, Müllner M, Kundi M, Kaye AD. Use and acceptance of complementary and alternative medicine among the general population and medical personnel: a systematic review. The Ochsner Journal 2012;12(1):45-56.

32. Tas F, Üstüner Z, Can G, Eralp Y, Camlica H, Başaran M, et al. The prevalence and determinants of the use of complementary and alternative medicine in adult Turkish cancer patients. Acta Oncol 2005;44(2):161-7.

33. Tasaki K, Maskarinec G, Shumay DM, Tatsumura Y, Kakai H. Communication between physicians and cancer patients about complementary and alternative medicine: exploring patients’ perspectives. Psychooncology

68

Gokce H et al. Complementary and Alternative Therapy Usage Status and Attitudes of Hypertension Patients. Euras J Fam Med 2019;8(2):59-68

2002;11(3):212-20. 34. Tovey P, Broom A.

Oncologists and specialist cancer nurses approaches to complementary and alternative medicine and their impact on patient action. Soc

Sci Med 2007;64(12):2550-64.

35. Aktaş B. Hemşirelik öğrencilerinin bütüncül tamamlayıcı ve alternatif tıbba karşı tutumları. JAREN 2017;3(2):55-9.

36. McFadden KL, Hernandez TD, Ito TA. Attitudes toward complementary and alternative medicine influence its use. Explore (NY) 2010;6(6):380-8.

Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77. doi:10.33880/ejfm.2019080203

69

Engellilerin Temel Hizmetlere Ulaşılabilirliği ve Beklenti Durumları Muhammed Arca, Günay Saka https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080203

AUTHORS / YAZARLAR

Muhammed Arca (Corresponding Author)

muhammedarca.edu@gmail. com

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diyarbakır ORCID iD: 0000-0001-8104-4985

Günay Saka

Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Diyarbakır ORCID iD: 0000-0001-9478-5491

Date of submission 27.02.2019

Date of acceptance 15.05.2019

How to cite / Atıf için: Arca M, Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77. doi:10.33880/ejfm.2019080203

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ÖZ

Amaç: Engelli bireylerin engellilik türlerinin dağılımları, tedavi ve rehabilitasyon ihtiyacı, verilen temel hizmetlerinden yararlanma ve beklenti durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu araştırma, Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde yapılmıştır. Kesitsel bir araştırma ile taranan 1069 kişiden, 148 engelli birey saptanmıştır. Belirlenmiş bu engelli bireylerin aileleri ile yüz yüze görüşme sağlanmıştır. Engelli bireye ait demografik özellikler, engellilik türleri ile ilgili bilgiler, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve beklenti durumlarını sorgulayan anket formu kullanılmıştır.

Bulgular: Engelli prevalansı toplam %13,8 olarak saptanmıştır. Engellilerin %51,3’ü erkek, %48,2’si okur-yazar değil ve %16,7’si herhangi bir sosyal güvenceye sahip değildi. Engellilerin %37,8’inin engeline yönelik olarak tedavi görmediği, %98’inin rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmadığı tespit edilmiştir. Engellilerin, %70,9’unun eğitim hizmeti alamadığı, %60,1’inin meslek ve beceri edindirme kurslarından haberi olmadığı, %51,4’ünün de toplu taşıma hizmetlerinden yararlanamadığı saptanmıştır. Aileler, engellilerin herhangi bir kurum ya da rehabilitasyon merkezine gitmeme nedenini %44,8 ile yakın çevrede bulunmadığını, %26,9 ile bu merkezlerden haberlerinin olmadığı şeklinde belirtmişlerdir. Engelliler ve ailelerinin, engellilere yönelik kurum ve kuruluşlardan en önemli beklentilerinin %50 olarak sağlık hizmetlerine ulaşmada kolaylık sağlanması olduğu bulunmuştur.

Sonuç: Engelliler sağlık kuruluşlarına ulaşmakta güçlük çekmekte ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Eğitim, mesleki kurslar, toplu taşıma gibi temel hizmetler de yetersiz kalmaktadır. Bu anlamda sağlık ve sosyal hizmet kurumlarına önemli görevler düşmektedir.

Anahtar kelimeler: engelli kişiler, rehabilitasyon, sağlık hizmetleri

Health Services Accessibility And Expectations of Disabled People

ABSTRACT

Aim: In this study, it was aimed to investigate the distribution of disability types, treatment and rehabilitation needs, utilization of the basic services provided, and determination of expectations of disabled persons.

Method: This descriptive study was carried out in Hazro district of Diyarbakır. Of the 1069 individuals screened by a cross-sectional study, 148 disabled individuals were identified. A face-to-face meeting was provided with the families of these disabled individuals. The demographic characteristics of the disabled person, information on the types of disability, the use of health services and the questionnaire form which asks the expectation status were used.

Results: The prevalence of disability was 13.8%. 51.3% of the disabled were male, 48.2% were not literate and 16.7% did not have any social security. It was determined that 37.8% of people with disabilities did not receive treatment for their disability and 98.0% did not benefit from rehabilitation services. It was found that 70.9% of the disabled did not receive education, 60.1% of them did not know about vocational and skill courses and 51.4% of them could not benefit from public transportation services. Families stated that, the disabled people do not go to any institution or rehabilitation center with 44.8% because of absence in the close environment; 26.9% stated that they do not know if there is any. It was found that the most important expectation of 50% of disabled people and their families from institutions and organizations is to provide health services easily.

Conclusion: Disabled persons have difficulty in accessing health services and cannot benefit from rehabilitation services. Basic services such as education, vocational courses and public transport are also insufficient. In this sense, health and social service institutions have important duties.

Keywords: disabled persons, rehabilitation, health services

Bu çalışma 10-13 Mayıs 2018 tarihinde Adana’da yapılan 17.Uluslararası Doğu Akdeniz Aile Hekimliği Kongresinde poster bildirisi olarak sunulmuştur.

Original Research / Orijinal Araştırma

70

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

Giriş Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), engelliliği küresel

bir halk sağlığı meselesi, bir insan hakları meselesi ve bir kalkınma önceliği olarak görmektedir. Engelli bireyler, yaşamları boyunca rehabilitasyon gibi sağlık ve diğer temel hizmetlere erişmede yaygın engeller ile karşı karşıyalar ve diğer insanlara göre daha olumsuz sağlık sonuçlarına sahiptirler (1).

Engellilik, eğitim ve istihdama erişimin yeter-sizliği ve engelliliğe bağlı olarak artan harcamalar yoluyla düşük bir yaşam standardı ve yoksulluğa neden olabilir. Yetersiz beslenme, yeterli olmayan sağlık hizmetleri ve tehlikeli yaşam, çalışma ve seyahat koşulları engelliler için büyük sorunlardır (2).

Engellilik, “zihinsel ve/veya bedensel fonksiyonlardaki hasarlar sebebiyle oluşan kayıpların yarattığı sosyal dezavantajlardır” (3). Sağlık alanındaki gelişmeler son zamanlarda engelli bireylere daha fazla önem verilmesini sağlamıştır (4). İleri derecede zihinsel rahatsızlığı olan insanlar üzerinde yapılan son araştırmalar, gelişmiş ülkelerdeki insanların %35-50'si ve gelişmekte olan ülkelerdeki %76-85'inin çalışmadan önceki yılda tedavi almadığını göstermiştir (5).

2010 yılında yapılan “Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması”na göre sağlık hizmetlerinden yararlanan engel türüne göre kayıtlı engelli bireyler oranı %14,0, fizik tedavi-rehabilitasyon hizmetlerinden yararlananlar %6,8 ve bağımsız yaşam becerileri eğitimi (öz bakım) alanlar ise sadece %3,2’dir (6).

Engelli bireylerin sağlık, eğitim, istihdam, ulaşım ve bilişim hizmetlerine erişimde büyük güçlüklerle karşılaştıkları belirtilmektedir. Ancak engelli bireyler de diğer insanlarla aynı sağlık hizmetlerine gereksinim duymakta ve bu hizmete ulaşmak istemektedirler. Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nde hiçbir ayrım yapılmaksızın engellilerin en iyi sağlık hizmetlerine ulaşma haklarının olduğu belirtilmiştir (7).

Türkiye’de Engellilere sağlık hizmetlerinin sunulmasında sağlık kurumlarının yeterli imkanlara sahip olmadığı, kurumlara erişimde güçlüğü yaşandığı, bu kurumlarda bakım ve rehabilitasyon

birimlerinin yeterli olmadığı, engellilikleri dışındaki sağlık problemlerine yönelik hizmetten yararlanmada geç kalındığı gibi sıkıntıların olduğu belirtilmektedir (8).

Engelliler Hakkında Kanunda, engellilerin istihdamına ilişkin ayrımcı uygulamalar yasağı, engelleri azaltıcı önlemlerin alınması ve işyerinde fiziksel düzenlemelerin yapılması ve rehberlik ve mesleki danışmanlık hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik önlemler alınması yükümlülüğü vurgulanmıştır (9).

Türkiye’de engelli bireylerin bakımının öncelikle evde ailelerin yanında sağlanması stratejisi benimsenmiş, evde bakım hizmeti için aileye maddi destek ve bakıcı personel desteği, rehberlik ve danışma hizmeti verilmesi öngörülmüştür (10). İlgili kamu kurumları, tüm sağlık hizmetlerini sunmak, eğitim ve rehabilitasyon merkezleri açmak, %3 oranında engelli istihdamı sağlamak, sosyal yardım desteği sağlamak ve bütün bu hizmetleri idame etmek sorumluluğunu almıştır (11).

Bu çalışmanın amacı, Diyarbakır ili Hazro ilçesinde yaşayan tüm yaş gruplarındaki engelli bireylerin demografik, kültürel ve sosyoekonomik ilişkilerini değerlendirmek, engellilik türlerinin kendi içindeki dağılımını belirlemek, tedavi ve rehabilitasyon ihtiyacı, verilen temel hizmetlerinden yararlanma ve beklenti durumlarının belirlenmesini tespit etmektir. Bulunacak veriler engellilere, engellerine yönelik sunulacak hizmetlerin planlanması ve yürütülmesi için kaynak olacaktır. Yöntem

Bu betimleyici tipteki saha araştırması, 2017 yılı Şubat-Mart-Nisan aylarında Diyarbakır ili Hazro ilçe merkezinde bulunan 7 mahallede ikamet eden tüm yaş gruplarındaki engelli bireyler ve aileleri üzerinde yapılmıştır. İlçede kesitsel bir araştırma ile taranan 1069 kişiden, saptanan 148 engelli bireyin aileleri ile yüz yüze görüşülmüştür.

Belirlenen haneler ziyaret edilerek anketler, hanede en iyi bilgiyi verebilecek kişi ile yüz yüze görüşülerek kendi verdiği beyana göre doldurulmuştur. Tercihen evin hanımı ile görüşülmüş olup, yeterli bilgi verebilecek kimse bulunmayan

71

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

haneler tekrar ziyaret edilmiştir. Anketler bir araştırıcı tarafından doldurulmuştur.

Çalışmada, konu ile ilgili literatür taranarak hazırlanan “Engelli Birey Değerlendirme Formu” kullanılmıştır. Bu formda yaş, cinsiyet, meslek, medeni durum, eğitim, engellilik türü, engele yönelik tedavi olma, yardımcı cihaz kullanma, rehabilitasyon hizmetinden yararlanma, sağlık hizmetlerine ulaşabilme ve ailelerin beklenti durumları sorgulanmıştır.

Araştırmayı yapabilmek için Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Araştırma Kurulu’ndan onay alınmıştır. Çalışmanın yürütülmesi için Hazro Kaymakamlığı’ndan izin alınmıştır. Aileler çalışma hakkında bilgilendirilmiş ve onlardan katılmayı kabul ettiklerini belirten yazılı aydınlatılmış onam formu alınmış, araştırmaya katılmayı reddeden aile olmamıştır.

Araştırma verileri, bilgisayar ortamında kaydedilmiştir. Bu verilerin istatistiksel analiz dağılımları için SPSS 21.0 paket programı kullanılmıştır. Veriler yüzdelerle metin içinde ve tablo şeklinde sunulmuştur. Bulgular

Araştırmada tespit edilen engellilerin %51,3’ü erkekti, %54,1’i okur-yazar değildi ve %75’i herhangi bir işte çalışmıyordu (Tablo 1). Engelli bireylerin % 16,7’sinin sağlık güvencesi yoktu ve anne-babalarının % 37’si akraba evliliği yapmıştı.

Engelli prevalansı %13,8 olarak bulunmuştur. Araştırmada 148 kişide toplam 185 adet engellilik türü saptanmıştır. Araştırmada tespit edilen engellilik türleri; kronik iç organ bozuklukları (%45), kas-iskelet sistemi bozuklukları (%23,8), işitme bozuklukları (%10,8) göz ve görme ile ilgili bozukluklar (%10,2), zihinsel ve ruhsal bozukluklar (%7,0) ve konuşma bozuklukları (%3,2) idi.

Engellilik türlerin kendi içindeki dağılımları ile doğuştan veya sonradan ortaya çıkma zamanları incelendiğinde, kronik hastalıklarda %25,3 ile hipertansiyon, kas-iskelet sistemi bozukluklarında %34,1 ile felç ve serebral palsi, işitme bozukluklarında %60 ile her iki kulak veya birinin az duyması, göz ve görme ile ilgili bozukluklarda %57,9 ile her iki gözün

veya birinin az görmesi, zihinsel ve ruhsal bozukluklarda %38,5 ile ağır derecede zeka geriliği, dil ve konuşma bozukluklarında ise %83,3 ile hiç konuşamayanlar en yüksek oranları oluşturmuştur (Tablo 2).

Tablo 1. Engelli bireylerin sosyodemografik özellikleri n (148) %

Cinsiyet

Erkek 76 51,3

Kadın 72 48,7

Yaş

0-14 11 7,4

15-29 36 24,3

30-44 21 14,1

45-64 40 27,0

65 ve üstü 40 27,0

Eğitim

Okul çağında değil 6 4,0

Okuryazar değil 80 54,1

İlköğretim ve altı 44 29,7

Lise 16 10,9

Üniversite 2 1,3

Meslek/ İş durumu

Çalışıyor 21 14,2

Çalışmıyor 111 75,0

0-14 yaş/öğrenci 16 10,8

Medeni Durum

Bekar 37 25,0

Evli 72 48,6

Boşanmış/ Eşi Ölmüş 28 19,0

14 Yaş Altı 11 7,4

Araştırmada belirlenen engellilerin %68,2’sinin

(n=101) herhangi bir yardımcı cihaz kullanmadığı saptanmıştır. Engellilerin %52’sinin tedavisinin yapılıyor olduğu, %37,8’inin engeline yönelik herhangi bir tedavi yapılmadığı ve yine bu engellilerin hiçbirinin evde bakım hizmetlerinden yararlanmadığı saptanmıştır. Engellilerin sadece %2’si engeline yönelik rehabilitasyon hizmeti almıştır. Engelliler veya ailelerinin %83,1’i herhangi bir maaş almamaktaydı (Tablo 3).

72

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

Tablo 3. Engellilerin aldığı destekler

Sayı

%

Yardımcı Cihaz Kullanma Durumu Kullanıyor Kullanmıyor

47 101

31,8 68,2

Tedavi Yapılma Durumu Evet yapılıyor Yapıldı, tamamlandı Hayır, yapılmıyor

77 15 56

52,0 10,1 37,8

Rehabilitasyon Hizmeti Alma Durumu Alıyor Almıyor

3 145

2,0 98,0

Evde Bakım Hizmeti Alma Durumu Alıyor Almıyor

0 148

0,0 100,0

Maaş Alma Durumu Almıyor Engelli Maaşı Bakıcı Maaşı

123 21 4

83,1 14,2 2,7

Araştırmada belirlenen engellilerin, engellerine

yönelik verilen hizmetlerden yararlanma durumları sorgulandığında, %70,9’unun eğitim hizmeti alamadığı, %60,1’inin meslek ve beceri edindirme kurslarından haberi olmadığı, %45,9’unun sağlık hizmetlerinden ve %51,4’ünün de toplu taşıma hizmetlerinden yararlanamadığı saptanmıştır. Ayrıca cadde, sokak, yol gibi çevre düzenlemelerinin hiç olmadığı belirlenmiştir (Tablo 4).

Araştırmada belirlenen engellilerin herhangi bir kurum ya da rehabilitasyon merkezine gitmeme nedeni sorgulandığında %44,8 (n=65) ile yakın çevrede bulunmadığını belirtmişlerdir. Yine diğer sağlık hizmetlerinden yararlanmama nedenleri sorgulandığında aileler, %80,4 (n=119) ile yakın çevrede sağlık kuruluşu olmadığını söylemişlerdir (Tablo 5).

Tablo 2. Engellilik türlerinin kendi içindeki dağılımları Engel Türü Doğuştan Sonradan Toplam % Kronik Hastalıklar (n=83)

Kalp Hastalıkları Akciğer Hastalıkları Hipertansiyon Diyabet Kanser Romatizmal Hastalıklar Böbrek

3 1 0 0 0 0 2

10 18 21 18 3 3 4

13 19 21 18 3 3 6

15,7 22,9 25,3 21,6 3,6 3,6 7,2

Kas-iskelet Sistemi (n=44) Doğuştan uzuv eksiklikleri 2 0 2 4,5 Kas hastalıkları 1 2 3 6,8 Travmatik engelli 0 12 12 27,3 Spastik felç, serebral palsi 9 6 15 34,1 Disk Hernisi Yürüme Engeli

0 0

7 5

7 5

15,9 11,4

İşitme Bozuklukları (n=20) Bir veya iki kulak da hiç işitmiyor Her iki kulak veya birinin az duyması

3 3

5 9

8 12

40,0 60,0

Görme Bozuklukları (n=19) Bir veya iki gözünde hiç görmemesi 1 4 5 26,3 Her iki gözün veya birinin az görmesi 5 6 11 57,9 Şaşılık Katarakt

1 0

1 1

2 1

10,6 5,3

Zihinsel ve Ruhsal (n=13) Hafif zihinsel engelli 0 2 2 15,4 Orta derecede zihinsel engelli 4 0 4 30,7 Ağır zihinsel engelli Psikoz

1 0

4 2

5 2

38,5 15,4

Dil ve Konuşma (n=6) Ses Bozukluğu var Hiç konuşamıyor

0 3

1 2

1 5

16,7 83,3

73

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

Tablo 4. Temel hizmetlere ulaşılabilirlik

Evet Hayır Bilmiyor Sayı % Sayı % Sayı %

Eğitim hizmeti 7 4,7 105 70,9 36 24,3

Bakım ve rehabilitasyon hizmeti 8 5,4 111 75,0 29 19,6

Meslek ve beceri edindirme kursu 1 (0,7) 58 39,2 89 60,1

Sosyal ve kültürel hizmetler 1 (0,7) 58 39,2 89 60,1

Sağlık hizmetleri 76 51,4 68 45,9 4 2,7

Toplu taşıma hizmetleri 64 43,2 76 51,4 8 5,4

Bina, cadde, sokak ve yollardaki düzenlemeler 0 (0,0) 110 74,3 38 3,6

Tablo 5. Hizmetlerden yararlanmama nedeni Sayı %

Herhangi bir kurum veya Rehabilitasyon Merkezine gitmeme nedeni Yaşı küçük

Yakın çevrede yok

Bu tür kurum/kuruluş ya da

rehabilitasyon merkezlerinden

haberim yok

Bu tür kurum/kuruluş ya da

rehabilitasyon merkezlerinin yeterli

hizmet vereceğine inanmıyorum

Ekonomik durumumuz yeterli değil

Başvurdum, ama kabul edilmedi

Aile içinde çözüm bulundu

1

65

39

23

12

2

3

0,7

44,8

26,9

15,9

8,3

1,4

2,1

Toplam 145 100

Sağlık hizmetlerinden

yararlanmama nedeni

Yaşı küçük

Yakın çevrede yok

Bu tür kurum/kuruluş ya da

rehabilitasyon merkezlerinden

haberim yok

Bu tür kurum/kuruluş ya da

rehabilitasyon merkezlerinin yeterli

hizmet vereceğine inanmıyorum

Ekonomik durumumuz yeterli değil

Başvurdum, ama kabul edilmedi

Aile içinde çözüm bulundu

-

119

-

5

14

1

9

-

80,4

-

3,4

9,5

0,7

6,1

Toplam 148 100

Araştırmada belirlenen engellilerin ve ailelerinin, engellilere yönelik kurum ve kuruluşlardan en önemli beklentilerinin neler olduğu sorgulandığında %50’si (n=74) sağlık hizmetlerine ulaşmada kolaylık sağlanması, %15,5’i (n=23) de parasal katkı yapılması, %14,2’si evde uzman personel tarafından bakım ve tedavi verilmesi gerektiğini belirtmişlerdir (Tablo 6).

Tablo 6. Kurumlardan beklentiler

Sayı %

Parasal katkıda bulunmalı

Eğitim olanakları yaratmalı

İş bulmaya yardım etmeli

Yasal hakları savunmalı

Çevre düzenlemeleri yapılmalı

Mesleki kurslar düzenlenmeli

Geçici bakım hizmeti sunulmalı

Evde uzman personel tarafından

bakım ve tedavi verilmeli

Sağlık hizmetlerine ulaşmada kolaylık

sağlanmalı

23

1

18

2

3

4

2

21

74

15.5

0.7

12.2

1.4

2.0

2.7

1.4

14.2

50.0

Toplam 148 100

Tartışma

Doğumla başlayan ve yıllar boyu devam eden yaşamın her anının sağlıklı bir şekilde devam ettirilmesi bütün insanların en doğal haklarından birisidir. Kişinin sağlıklı yaşama hakkı hastalık, işsizlik, engellilik, yaşlılık, her türlü doğal afet ve kazalar gibi elverişsiz durumlarda destek görebilmeyi

74

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

de kapsamaktadır. 2011 Türkiye Nüfus ve Konut Araştırması

sonuçlarına göre; en az bir fonksiyonda zorluk yaşadığını veya hiç yapamadığını belirtenlerin %42,8’i erkek, %57,2’si ise kadındır (12). Bu araştırmada engellilerin %51,3’ü erkek ve %48,7’si kadın olduğu görülmüştür. Beşer ve ark. (13) Aydın ilinde yaptığı çalışmada engelliliğin erkeklerde daha yüksek olduğu görülmüştür.

Engelliliğin ileri yaşla beraber giderek arttığı ve özellikle 45 yaş ve üzerinde (%54) belirgin bir fark olduğu görülmüştür. Uskun (14), 65 yaş ve üzeri grupta engelli sıklığını %45,5 olarak bulmuştur. Yaşlılıkla beraber kronik hastalıkların da artış göstermesi engellilik oranını da arttırmaktadır.

2011 Türkiye Nüfus ve Konut araştırması sonuçlarına göre; en az bir fonksiyonu yerine getirmede zorluk yaşayan ve okuma yazma bilmeyen nüfusun oranı %23,3’tür (12). Akbaba yaptığı çalışmada, engellilerin %26,6’sının okuryazar olmadığını belirtmiştir (15). Araştırmada engelli bireylerin %54,1’i okuryazar değildi. Bu yüksek oran, ilçede herhangi bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinin olmaması ve ‘‘özel eğitimin’’ engelliler için önemini açıklamaktadır. Engellilerin önemli bir kısmının eğitimin başlangıç aşamasını geçemedikleri görülebilir.

Araştırmaya katılanlar herhangi bir işte çalışan, çalışmayan, 0-14 yaş grubu ve öğrenci olarak sınıflandırıldığında, çalışmayan kişiler grupta %75 ile en yüksek düzeydedir. Yılmaz’ın çalışmasında da özürlülerde %14,1 olarak bulunan işsizlik oranı özürlü olmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur (16). 2011 Nüfus ve Konut araştırması sonuçlarına göre; nüfusun geneli için işgücüne katılım oranı %47,5 iken, en az bir engeli olan nüfusta bu oran %22,1’dir (12). Diğer bir ifadeyle engelli nüfusun işgücüne katılım oranı tüm nüfusun katılım oranının yarısı kadardır. Bu durum engellilerin eğitim eksikliği, günlük yaşam aktivitelerinin kısıtlanmış olması, uygun iş imkânlarının azlığı ve yetersiz istihdamdan kaynaklanmış olabilir.

Engelli türlerinin kendi içinde dağılımı incelendiğinde kronik iç organ bozukluğu olan

kişilerde ilk sırada %25,3 ile yer alan hipertansiyon sıklığını, %22,9 ile akciğer hastalıkları, %21,6 ile diyabet takip etmektedir. Akbaba yaptığı çalışmada kronik hastalıklar içerisindeki hipertansiyon sıklığını %42,7 olarak bulmuştur. Özkan’ın yaptığı çalışmada hipertansiyon %43 ile en sık rastlanan kronik hastalık olmuştur (17). Hipertansiyon, erken teşhis ile kontrol altına alınabilen, geç kalındığında ise serebrovasküler hastalıklar, iskemik kalp hastalıkları gibi ölümcül olan komplikasyonlara ya da organ engeline yol açabilmektedir (18). Türkiye’de diyabet sıklığı %16,5 olarak tespit edilmiştir (19). Diyabette kontrol altına alınamayan kan şekeri yüksekliği, körlük, amputasyon, iskemik doku hasarı, kalp krizi ve felç riskinde artışa yol açmaktadır.

Kas iskelet sistemi bozukluklarında en yüksek oran %34,1 ile felç (hemipleji) ve serebral palsili grupta saptanmıştır. Bu engelli türünde ortopedik problemlerin yanı sıra öğrenme, işitme, konuşma bozuklukları da eşlik edebilmektedir. Tayvan’daki bir araştırmada öğrenme bozukluğu olan, serebral palsili ve down sendromlu kişilerde yaş ilerledikçe görme ve işitmede yetersizlik, kardiyovasküler bozukluklar ve nörolojik bozukluklarda artış görülmüştür (20).

İşitme bozukluklarının tüm engellilik türleri içerisindeki sıklığı %10,8 idi. Aktuğ tarafından Kocaeli Gölcük’te yapılan çalışmada işitme engelli prevalansı %11,3 olarak bulunmuştur (21). Bu türün kendi içindeki dağılımında işitme bozukluğu olanların %40’ının hiç işitmediği görülmüştür. Ayrıca işitme bozukluklarının %70’inin de sonradan ortaya çıkan işitme kayıpları olduğu saptanmıştır. Bunda yaş ilerledikçe işitme problemlerinin artış göstermesi etkili olabilir.

Göz ve görme ile ilgili bozukluğu olan kişilerde iki gözün veya birinin az görmesi %57,9, her iki gözünde hiç görmemesi ise %26,3, katarakt %5,3’tü. Umman’daki bir araştırmada görme bozukluklarının oranı 40 yaş ve üstü yaşlarda %6,95 olarak saptanmıştır (22). Bu çalışmadaki görme engellilerin en çok iki gözün veya birinin az görmesi ve sonradan ortaya çıkan görme engellilerin oranının fazla olmasına rağmen katarakt oranın az olması göz hastalıklarında yeterli teşhisin olmadığını

75

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

düşündürmektedir. Bu durum, il merkezindeki hastanelerin uzak olması ve ilçede bu alanda hizmet verebilecek bir devlet hastanesinin olmamasından kaynaklanıyor olabilir.

Araştırmada belirlenen engellilerin sadece %31,8’inin yardımcı cihaz kullandığı saptanmıştır. Akbaba’nın yaptığı çalışmada %10,9’unun yardımcı cihaz kullandığı, %89,1’inin ise yardımcı cihaz kullanmadığı saptanmıştır (15). Alıç (23) tarafından yapılan çalışmada engellilerin %11,6’sının protez ve/veya yardımcı cihaz kullandığı görülmüştür.

Çalışmadaki engellilerin %10,1’inin tedavisinin yapılıp artık tamamlandığı, %37,8’inin engeline yönelik herhangi bir tedavi yapılmadığı ve yine bu engellilerin hiçbirinin evde bakım hizmetlerinden yararlanmadığı saptanmıştır. Aktuğ’un yaptığı çalışmada engellilerin yaklaşık yarısının engeline yönelik tedavi almadığı görülmüştür. Engele yönelik en çok ilaç tedavisi uygulanmıştır (21).

Çalışmadaki engellilerin %98’i hiçbir rehabilitasyon hizmeti almamıştır. Alıç (23) tarafından yapılan çalışmada engellilerin %90,5’i rehabilitasyon hizmetini aldığı, Uskun ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise engellilerin %96,4’nün rehabilitasyon hizmeti almadığı tespit edilmiştir (14). Çalışmadaki bu durum Hazro’da herhangi bir rehabilitasyon merkezinin olmaması ve ilçenin il merkezinde bulunan rehabilitasyon merkezlerine uzak olmasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda Hazro merkezde birden çok engel türüne hizmet verebilecek bir rehabilitasyon merkezine ihtiyaç vardır.

Araştırmada tespit edilen engellilerin %2,7’si bakım maaşı ve %14,2’si engelli maaşı almaktaydı. Aktuğ’un yaptığı çalışmada %40 ve üzerinde özür derecesine sahip olduğunu bilen %99,7 engelli olduğu halde engelli aylığı alanların oranı sadece %20,4’tü (21). Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesindeki birimler, engellilerin bu sosyal yardımlara ulaşmasında daha fazla destek sağlamalıdır.

Araştırmada belirlenen engellilerin engellerine yönelik verilen hizmetlerden yararlanma durumları sorgulandığında, %4,7’sinin eğitim, %5,4’ünün bakım ve rehabilitasyon, %0,7’sinin meslek ve beceri

edindirme, %0,7’sinin sosyal ve kültürel, %51,4’ünün sağlık ve %43,2’sinin de toplu taşıma hizmetlerinden yararlandığı saptanmış ancak maalesef cadde, sokak, yol gibi çevre düzenlemelerinin hiç olmadığı belirlenmiştir. Aktuğ’un yaptığı çalışmada engellilerden, sağlık hizmetinden yararlandığını söyleyenlerin oranı %55,7 olduğu, eğitim hizmetinden yararlananların %12,27, bakım ve rehabilitasyon hizmetinden yararlananların ise sadece %5,9 olduğu bulunmuştur (21). Bunların dışındaki hizmetlerden yararlanma düzeyi sözü edilmeyecek ölçüde düşük bulunmuştur. Bu da engellilerin dernek, vakıf ya da konfederasyon, belediyeler, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu ve Türkiye İş Kurumu’ndan yok denecek kadar az hizmet aldığını göstermektedir.

Araştırmada belirlenen engellilerin herhangi bir kurum ya da rehabilitasyon merkezine gitmeme nedeni sorgulandığında en çok %44,8 ile yakın çevrede bulunmadığını, %26,9 (n=39) ile bu merkezlerden haberlerinin olmadığını belirtmişlerdir. Yine diğer sağlık hizmetlerinden yararlanmama nedenleri sorgulandığında en fazla %80,4 ile yakın çevrede sağlık kuruluşu olmadığını söylemişlerdir. Rehabilitasyon açısından engelli aileleri bilinçlendirilmeli ve ilçe merkezinde bir kurum hizmet vermelidir. İlçedeki tek sağlık kuruluşunun aile hekimliği olması tam teşekküllü devlet hastanesi ihtiyacı doğurduğu açıktır.

Araştırmada belirlenen engellilerin ve ailelerinin, engellilere yönelik kurum ve kuruluşlardan en önemli beklentilerinin neler olduğu sorgulandığında %50’si sağlık hizmetlerine ulaşmada kolaylık sağlanması ve %15,5’i parasal katkı yapılması gerektiğini belirtmişlerdir. Aktuğ’un yaptığı çalışmada en önemli beklenti %59 ile birden fazla beklenti beyan etmekle parasal katkı olduğu görülmüştür (21). Bizim çalışmamızda sağlık kuruluşuna ulaşmanın en yüksek olması yine ilçede devlet hastanesi olmamasından kaynaklanmaktadır. İkinci sıradaki parasal katkı beklentisi ise engelli ailelerinin ekonomik durumlarının düşük olmasındandır. Sonuç

Kronik iç organ bozuklukları, en çok görülen

76

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

engellilik türüdür. Engelliler, engellilere yönelik yapılması gereken tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine ulaşamamaktadırlar. Temel hizmetlerden olan eğitim, iş hayatına katılım, ulaşım, sosyal ve kültürel hizmetlerden de yararlanamamaktadırlar. Engellilerin ve ailelerinin en önemli beklentileri, sağlık hizmetlerine ulaşmada kolaylık sağlanması ve ailelere parasal katkı yapılmasıdır.

Sağlık hizmetlerinde multidisipliner yaklaşımla, engellilere ulaşılması ve onların rehabilitasyon sürecine katılması sağlanmalıdır. Engellilerin kendi haklarının bilincine varmasında, sağlık alanından,

eğitim sektörüne kadar pek çok birimin işbirliği içinde olması gerekmektedir.

İlçede tespit edilen kronik bozukluklar doğrultusunda, hastane bünyesinde kardiyoloji, İç Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları gibi dahili birimler hizmet verebilir. Engellilere yönelik özel eğitim olanakları artırılmalı, iş hayatına katılımı sağlamak için meslek ve beceri edinme kurslarını arttırmak gereklidir. İlgili kurumlar tarafından çevredeki engellerin ortadan kaldırılması, kaldırım, yol, toplu taşıma araçlarının engellilere yönelik gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Kaynaklar

1. World Health Organization [internet]. Disability, including prevention, management and rehabilitation [cited 2019 Jan 05]. Available from: https://apps.who.int/iris/handle/10665/20294

2. World Health Organization [internet]. World report on disability [cited 2019 Feb 7]. Available from: www.who.int/disabilities/world_report

3. Heiden HG. Niemand darf wegen seiner Behinderung benachteiligt werden. grundrecht und alltag: eine bestandsaufnahme. Hamburg: Rowohlt, 1996. 253 p. German.

4. World Healty Organization [internet]. Disability and health [cited 2018 Dec 02]. Available from: http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs352/en/

5. World Health Organization. The global burden of disease: 2004 update. Geneva: WHO

Press, 2008. 160 p. 6. Türkiye İstatistik Kurumu.

Özürlülerin sorun ve beklentileri araştırması, 2010. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, 2011. 82 p.

7. United Nations [internet]. Convention on the rights of persons with disabilities [cited 2018 Dec 05]. Available from: https://www.un.org/development/desa/disabilities/convention-on-the-rights-of-persons-with-disabilities.html

8. Durduran Y, Bodur S. Engellilerin engellilikleri dışındaki sağlık sorunları: karşılaştırmalı bir çalışma. Selçuk Tıp Derg, 2009;25(2):69-77.

9. T.C. Resmi Gazete [internet]. Özürlüler ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun [cited 2018 Dec 12]. Available from: http://www.resmigazete.gov.t

r/eskiler/2005/07/20050707.htm

10. T.C. Resmi Gazete [internet]. Bakım hizmetleri stratejisi ve eylem planı (2011-2013) ile ilgili yüksek planlama kurulunun 31/12/2010 tarihli ve 2010/44 sayılı kararı [cited 2019 Jan 7]. Available from: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/01/20110119.htm

11. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Aile eğitim rehberi ruhsal duyusal bozukluğu olan çocuklar. Ankara: Grafer Tasarım, 2014. 76 p.

12. Türkiye İstatistik Kurumu. 2011 nüfus ve konut araştırması. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, 2013. 50 p.

13. Beşer E, Atasoylu G, Akgör Ş, Ergin F, Çullu E. Aydin il merkezinde özürlülük prevalansı, etiyolojisi ve sosyal boyutu. TAF

77

Arca M ve Saka G. Engellilerin temel hizmetlere ulaşılabilirliği ve beklenti durumları. Euras J Fam Med 2019;8(2):69-77

Preventive Medicine Bulletin, 2006;5(4):267-75.

14. Uskun E; Öztürk M, Kışıoğlu AN. Isparta ilinde özürlülük, sakatlık ve engellilik epidemiyolojisi. Sağlık ve Toplum Dergisi 2005;1(1):90-100.

15. Akbaba M, Uludağ Kis S, Nazlıcan E, Gündüz E. Adana Havutlu beldesinde özürlülük sıklığı ve özürlülerde akraba evliliği sıklığının araştırılması. TAF Preventive Medicine Bulletin 2012;11(6):725-30.

16. Yılmaz H, Kesiktaş N, Eren B, Köse R. İstanbul ilinde özürlülük oranı ve özürlülerin durumu. Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dergisi 1998;1(2):51-3.

17. Özkan H, Yalvarmış F, Güler M, Çalışkan T, Türker S, Sunay BF. Yaşlı nüfusun sosyodemografik özellikleri:

Pamukçu kasabası, Balıkesir. STED 2006;15(1):199-201.

18. Altıparmak S, Karadeniz G, Altıparmak O, Ataseven M, Şahin R. Yaşlılarda hipertansiyon prevalansı: Manisa örneği. Turkish Journal of Geriatrics 2006;9(4):197-201.

19. Satman I, Omer B, Tutuncu Y, Kalaca S, Gedik S, Dinccag N, et al. Twelve-year trends in the prevalence and risk factors of diabetes and prediabetes in Turkish adults. Eur J Epidemiol 2013;28(2):169-80.

20. Wang KY, Hsieh K, Heller T, Davidson PW, Janicki MP. Carer reports of health status among adults with intellectual/ developmental disabilities in Taiwan living at home and in institutions. Journal Intelect Disabil Res 2007;51(Pt3):173-83.

21. Aktuğ E. Kocaeli İli Gölcük İlçesinde Süreğen Hastalık Dışı Özürlülük Sıklığı, Nedenleri Ve Özürlülerin Sorunları (Yüksek Lisans Tezi). Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2008.

22. Khandekar R, Mohammed AJ, Raisi AA. Prevalence and causes of blindness & low vision; before and five years after ‘’ VISION 2020’’ initiatives in Oman: a review. Ophthalmic Epidemiol 2007;14(1):9-15.

23. Alıç S. Kayseri İl Merkezinde Seçilmiş Kent Tipi Bir Sağlık Ocağı Bölgesinde Özürlülük Sıklığı Ve Etkileyen Faktörler (Yüksek Lisans Tezi). Kayseri: Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007.

Euras J Fam Med 2019;8(2):78-83. doi:10.33880/ejfm.2019080204

78

Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Birinci ve İkinci Öğretiminde Okuyan Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması Sedef Duran, Ezgi Durmuşçelebi, Merve Yalçın, Gülşah Karmil, Asja Radonciq https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080204

AUTHORS / YAZARLAR

Sedef Duran (Corresponding Author)

[email protected]

Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Edirne, Türkiye ORCID iD: 0000-0003-3279-8099

Ezgi Durmuşçelebi

Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Edirne ORCID iD: 0000-0002-4421-732X

Merve Yalçın

Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Edirne ORCID iD: 0000-0002-9057-2197

Gülşah Karmil

Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Edirne ORCID iD: 0000-0001-6293-5379

Asja Radonciq

Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Edirne ORCID iD: 0000-0002-1881-6281

Date of submission 11.04.2019

Date of acceptance 11.06.2019

How to cite / Atıf için: Duran S, Durmuşçelebi E, Yalçın M, Karmil G, Radonciq A. Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Birinci ve İkinci Öğretiminde Okuyan Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması. Euras J Fam Med 2019;8(2):78-83. doi:10.33880/ejfm.2019080204

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ÖZ

Amaç: Uyku süresi ve kalitesi besin tüketimini ve ağırlık kazanımını, besin tüketimi de uykuyu etkilemektedir. Üniversiteli gençlerde beslenme ve uyku düzenleriyle ilgili çok ciddi sorunların olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, üniversite 1. ve 2. öğretiminde okuyan öğrencilerin uyku durumları ve beslenme alışkanlıklarının incelenmesidir.

Yöntem: Araştırma, üniversite 1. öğretimde okuyan 130 ve 2. öğretimde okuyan 108 öğrenciyle gerçekleştirilmiştir. Kesitsel çalışmaya katılan öğrencilerin boy (cm), vücut ağırlığı (kg), bel ve kalça çevresi (cm) ölçümleri araştırmacılar tarafından alınmıştır. Katılımcıların demografik özellikleri, beslenme alışkanlıkları ve davranışları ile uyku durumları sorgulanmıştır.

Bulgular: İkinci öğretimde okuyan öğrencilerin anlamlı bir şekilde yüksek oranda gece daha fazla yemek yedikleri ve gün içinde öğün atladıkları saptandı. Birinci ve ikinci öğretimde okuyan öğrencilerin Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi ve Akdeniz Diyeti Kalite İndeksi puanları arasında ters yönde zayıf bir ilişki bulundu. Akdeniz Diyeti Kalite İndeksine göre çok düşük diyet kalitesine sahip olanların oranının, 1. öğretimde okuyan öğrencilerde %51,5 iken, 2. öğretimde okuyan öğrencilerde %61,1 olduğu görülmüştür.

Sonuç: İkinci öğretimde okuyan öğrencilerin daha yüksek oranda gece yeme alışkanlıklarının olduğu, gün içinde daha fazla öğün atladıkları ve Akdeniz Diyeti Kalite İndeksine göre çok düşük diyet kalitesine sahip oldukları saptanmıştır. Bu nedenle 2. öğretimde okuyan öğrencilere düzenli uyku ve sağlıklı beslenmeyle ilgili düzenli eğitimler verilmelidir.

Anahtar kelimeler: beslenme, öğrenciler, uyku, Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi, Akdeniz Diyeti Kalite İndeksi

Comparison of The Sleep Status and Nutrition Habits of the Students in The First and Second Education of Trakya University Faculty of Economics and Administrative Sciences

ABSTRACT

Aim: Sleep duration and quality affect the food consumption and weight gain; also food consumption affects the sleep. It was found that the university students have very serious problems in terms of nutrition and sleep patterns. The aim of this study is to investigate the sleep status and eating habits of the students in the first and secondary education of university.

Methods: This cross-sectional study was carried out with 130 students from first and 108 students from secondary education of the university. Height, weight, waist and hip measurements of each participant were taken. Demographic characteristics, habits, dietary behaviors and sleep patterns of the participants were evaluated.

Results: It was determined that the students in the secondary education had a significantly higher rate of eating more at nights and skipped meals during the day. When all the participants were considered, there was a opposite and weak opposite correlation in the between the Pittsburgh Sleep Quality Index and Mediterranean Diet Quality Index scores. According to the Mediterranean Diet Quality Index, the ratio of those with very low dietary quality was 51.5% for the students in the first education and 61.1% for the students in the second education.

Conclusion: It was found that, secondary education students eat more at night than first education students; they skip meals during the day and had a very low diet quality according to Mediterranean Diet Quality Index. In order to prevent these problems, regular sleep and nutrition training should be given to the students of secondary education.

Keywords: nutrition, students, sleep, Pittsburgh Sleep Quality Index, Mediterranean Diet Quality Index

Original Research / Orijinal Araştırma

79

Duran S ve ark. Birinci ve İkinci Öğretimde Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması. Euras J Fam Med 2019;8(2):78-83

Giriş Beslenme; büyüme, gelişme ve sağlığın idamesi

için gerekli olan besin maddelerini yeterli ve dengeli bir şekilde tüketmek demektir. Bu besin maddelerinden herhangi biri alınmadığında ya da ihtiyaçtan az veya fazla alındığında büyüme ve gelişmenin yavaşladığı, sağlıkta bozukluklara yol açtığı bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur (1,2). Uyku, bireyin yaşam kalitesini ve iyilik durumunu etkilediği için sağlığın önemli bir değişkeni olarak gösterilmektedir. Yetişkinler günde 7-8 saat uykuya ihtiyaç duyarlar. Ancak bu gereksinim yaş, cinsiyet, duygusal durum, fiziksel aktivite ve yaşam tarzı alışkanlıkları gibi faktörlere göre farklılık gösterir (3,4). Yeterli uyku süresi, dengeli diyet gibi birçok sağlık davranışını olumlu olarak etkilemektedir. Bu nedenle uyku ile yeterli ve dengeli beslenmeyi bir bütün halinde değerlendirmek oldukça önemlidir (3). Uyku süresi ve kalitesi ile obezite arasında ilişki gösterilmiştir. Uyku süresi ve kalitesi besin tüketimi ve ağırlık kazanımını, besin tüketimi de uykuyu etkilemektedir. Yaşam tarzı değişikliklerine bağlı olarak uyku sürelerinde önemli azalmalar olmuştur. Yapılan çalışmalarda özellikle 6 saatten daha az uyuyanlarda daha fazla yağ dokusu ve obezite geliştiği gösterilmiştir (3,4).

Üniversite dönemi kişilerin özgürlük durumlarının ve sorumluluk bilinçlerinin arttığı bir dönemdir. Ülkemizde üniversiteli gençlerin beslenme alışkanlıklarıyla alakalı yapılan araştırmalarda beslenme ile ilgili çok ciddi sorunların olduğu, öğrencilerin genellikle öğünlerinin zamanına ve içeriğine önem vermedikleri, başta kahvaltı olmak üzere öğünleri geçiştirdikleri veya atladıkları bildirilmiştir (1,2). İkinci öğretimde okuyan öğrenciler geç saate kadar uyanık kalıp, sabah da geç uyanan öğrencilerdir. Bu nedenle genellikle düzensiz beslenme alışkanlıkları gösterdikleri belirlenmiştir (3).

Bu çalışmanın amacı, Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 1. ve 2. öğretiminde okuyan öğrencilerin uyku durumları ve beslenme alışkanlıklarının karşılaştırılmasıdır. Yöntem

Bu araştırma, Trakya Üniversitesi Etik

Kurulu’nun onayından (BAEK-2016/310) sonra Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 1. öğretimde okuyan 130 ve 2. öğretimde okuyan 108 öğrenci ile 06.02.2017-17.03.2017 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Birinci ve 2. öğretimde okuyan tüm öğrenciler çalışmaya katılmıştır. Öğrencilere çalışma hakkında bilgi verilmiş ve çalışmaya katılmayı kabul eden öğrencilerden onay alındıktan sonra onam formu okutulup imzalatılmıştır. Kesitsel çalışmaya katılan öğrencilere çalışma ile ilgili ayrıntılı bilgi verilmiş ve her katılımcının boy (cm), vücut ağırlığı (kg), bel ve kalça çevresi (cm) ölçümleri araştırmacılar tarafından alınmıştır. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm ve kadınlarda 80 cm üzerine çıkması istenmez. Erkeklerde 102 cm ve kadınlarda 88 cm üzerine çıkması sağlık açısından büyük risk oluşturur ve hastalık oluşma riskini arttırır. Sağlık açısından bel/kalça çevresi oranının 0,8’nin altında olması gereklidir (5).

Uygulanan anket dahilinde katılımcıların sosyodemografik özellikleri, genel alışkanlıkları, beslenme alışkanlıkları ve davranışları sorgulanmış, 24 soruluk Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ve 16 soruluk Akdeniz Diyeti Kalite İndeksi (KİDMED) ölçümleri alınmıştır.

Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi, 1989 yılında Buysse ve ark. (6) tarafından geliştirilmiştir. Ülkemizde ölçeğin güvenilirliği ve geçerliliği 1996 yılında yapılmıştır (3). Yirmi dört sorudan oluşan PUKİ, kişinin 1 aylık uyku kalitesini değerlendirmektedir. Hastanın kendisi tarafından yanıtlanan 19 tanesi öz bildirim sorusudur. Klinik bilgi için kullanılan 5 soru hastanın eşi veya oda arkadaşı tarafından cevaplandırılır ve puanlamaya katılmaz (6). Puanlamaya katılan 18 madde, 7 bileşen puanı seklinde gruplandırılmaktadır. Bileşen 1 öznel uyku kalitesi, bileşen 2 uyku latensi, bileşen 3 uyku süresi, bileşen 4 alışılmış uyku etkinliği, bileşen 5 uyku bozukluğu, bileşen 6 uyku ilacı kullanımı ve bileşen 7 gündüz uyku işlev bozukluğu hakkında bilgi vermektedir (6). Her soruya 0’dan 3’e kadar bir değer verilmektedir. Toplam PUKİ skoru 0 ile 21 arasında olabilmektedir. Skoru 5 ve altında olanların uyku kalitesi “iyi”; 5’in üzerinde olanların ise uyku kalitesi

80

Duran S ve ark. Birinci ve İkinci Öğretimde Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması. Euras J Fam Med 2019;8(2):78-83

“kötü” olarak sınıflandırılmaktadır (6). Serra-Majem ve ark. (7) tarafından geliştirilen

KİDMED, beslenme alışkanlıklarını ölçmek için kullanılmaktadır. Toplam 16 sorudan oluşan bir ölçek olup çalışma öncesinde Türkçeye çevrilerek denenmiş ve bu çalışmada uygulanmıştır. Sorulardan 12’si olumlu, 4’ü olumsuz sorular olup, olumlu sorulara evet cevabı verenler +1, olumsuz sorulara evet cevabı verenler ise -1 puan almakta ve bunların toplanmasıyla 0-12 arasında değişen skorlar tespit edilmektedir. Optimal Akdeniz diyeti diyebilmek için ≥8 (iyi), Akdeniz diyetine uyumun geliştirilmesi gerektiğinin söylenebilmesi için 4-7 arası (orta) ve çok düşük beslenme kalitesi söylenebilmesi için ise ≤3 puan (düşük) alınması gerekmektedir (8).

Araştırma sonucunda elde edilen nicel verilerin normal dağılıma uygunlukları bakıldıktan sonra; parametrik test varsayımlarını yerine getiren değişkenlerin gruplar arası karşılaştırılmasında bağımsız gruplarda T Testi, parametrik test varsayımlarını yerine getirmediği durumlarda ise Mann Whitney U Testi, değişkenler arası ilişkinin değerlendirilmesinde Pearson ya da Spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. Kategorik verilerin değerlendirilmesinde ise ki-kare analizi kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistik olarak aritmetik ortalama ± standart sapma, ortanca (minimum-maksimum), sayı ve yüzdeler verilmiştir. Anlamlılık sınırı olarak p<0,05 alınmıştır. İstatistiksel değerlendirmede SPSS 22 programı kullanılmıştır. Bulgular

Birinci öğretimde okuyan 130 ve 2. öğretimde okuyan 108 öğrencinin yaş ortalamaları sırasıyla 21,3±1,7 ve 21,5±2,1 idi ve kız öğrencilerin oranı sırasıyla %63,9 ve %50,9’du. Birinci ve 2. öğretimde okuyan öğrencilerin okul dışındaki zamanlarında bir işte çalışma oranları sırasıyla %9,2 ve %11,1 olup, öğrencilerin herhangi bir işte çalışma durumu açısından iki grup arasında anlamlı bir değişiklik saptanmamıştır (p>0,05). Birinci öğretimde okuyan öğrencilerin %16,2’sinin sağlık sorunu saptanırken, bu oran diğer grupta %45,4’dür. Sağlık sorunu yaşanması bakımından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir (p<0,001). İkinci

öğretimde okuyan öğrenciler arasında sigara ve alkol kullanımı anlamlı bir şekilde daha yüksekken (p=0,03), spor yapma oranları anlamlı bir şekilde daha düşük bulunmuştur (p=0,002). Birinci öğretimde okuyan öğrenciler daha yüksek oranda okul kantininde kahvaltı yapıp öğle yemeği yerlerken, 2. öğretimde okuyan öğrenciler kahvaltı ve öğle yemeğini daha çok evlerinde tükettikleri görülmüştür (p<0,05). Birinci ve 2. öğretimde okuyan öğrencilerin ana ve ara öğün sayıları birbirlerine benzerken, 2. öğretimde okuyan öğrencilerin gece daha fazla yemek yedikleri (p=0,006) ve gün içinde öğün atladıkları saptanmıştır (p=0,001) (Tablo 1). Tablo 1. Birinci ve ikinci öğretimde okuyan öğrencilerin öğün atlama durumlarının karşılaştırılması

Öğün Atlama 1. Öğretim 2. Öğretim (n=130) (n=108)

P*

Evet 49 56 0,001 Hayır 24 4

Bazen 57 48 * Ki Kare Testi

Birinci ve 2. öğretimde okuyan öğrenciler arasında beden kitle indeksi (BKİ), bel çevresi, kalça çevresi ve bel/kalça oranı ortalamaları açısından anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (p>0,05). BKİ değerlerine göre zayıf, normal, kilolu ve obez olanların sayısı 1. ve 2. öğretimde okuyan öğrenciler arasında benzerdi (p=0,221). Bel/kalça oranlarına göre sağlıksız olanların oranı 1. öğretimde okuyan öğrenciler arasında (%11,5), 2. öğretimde okuyan öğrencilere (%3,7) göre anlamlı bir şekilde daha yüksek olarak saptanmıştır (p=0,021).

Birinci ve 2. öğretimde okuyan öğrencilerin PUKİ ve KİDMED puanları arasında ters yönde zayıf bir ilişki bulunmuştur (r=-0,131, p=0,043). KİDMED’e göre çok düşük diyet kalitesine sahip olup PUKİ puanına göre kötü uyku kalitesi olan öğrencilerin oranı %59,2 iken, iyi uyku kalitesine sahip olanların oranı %51 olarak saptanmış ve bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı tespit edilmemiştir (p>0,05). Erkek öğrenciler ve 2. öğretimde okuyan öğrencilerde PUKİ ve KİDMED puanları arasında da ters yönde bir ilişki bulunmuştur (r=-0,282, p=0,004 ve r=-0,206, p=0,032).

81

Duran S ve ark. Birinci ve İkinci Öğretimde Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması. Euras J Fam Med 2019;8(2):78-83

Akdeniz Diyeti Kalite İndeksine göre çok düşük diyet kalitesine sahip olanların oranı 1. öğretimde okuyan öğrenciler arasında %51,5 iken, 2. öğretimde okuyan öğrenciler arasında %61,1 olduğu görülmüştür. Optimal diyete sahip olanların oranı ise 1. ve 2. öğretimde okuyan öğrencilerde sırasıyla %9,2 ve %2,8 olup, iki grup arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir (p=0,081). PUKİ’ye göre iyi ve kötü uyku kalitesine sahip olan öğrencilerin sıklığı 1. ve 2. öğretimde okuyan öğrenciler arasında benzer bulunmuştur (p=0,506).

Akdeniz Diyeti Kalite İndeksine göre çok düşük diyet kalitesine sahip olanların oranı kız öğrencilerde %48,6, erkek öğrencilerde %66 olarak belirlenmiştir. Optimal diyete sahip olanların oranı ise kız ve erkek öğrencilerde sırasıyla %10,1 ve %1’dir. Erkek öğrencilerde kız öğrencilere göre çok düşük diyet kalitesine sahip olanların oranı istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek ve optimal diyete sahip olanların oranı düşük bulunmuştur (p=0,003). PUKİ’ye göre uyku kalitesi iyi ve kötü olanların oranı kız ve erkek öğrencilerde benzer saptanmıştır (p=0,198).

Tartışma Üniversite öğrencileri beslenme problemleri

bakımından riskli gruplardandır. Üniversite eğitimi nedeniyle aile çevresinden uzaklaştıklarında, gençlerin beslenme alışkanlıklarında yepyeni bir dönem başlamaktadır (9). Üniversite dönemi; kişilerin özgürlük durumlarının ve sorumluluk bilinçlerinin arttığı bir dönemdir. Ülkemizde üniversiteli gençlerin beslenme alışkanlıklarıyla ilgili yapılan araştırmalara göre çok ciddi beslenme sorunları olduğu, öğrencilerin genellikle öğünlerin zamanına ve içeriğine önem vermedikleri, başta kahvaltı olmak üzere öğünleri geçiştirdikleri veya atladıkları bildirilmiştir (1). Kahvaltının kişinin beslenme şeklini düzelterek öğrenme, bilişsel beceriler ve eğitimin daha verimli olmasına katkıda bulunduğu belirtilmiştir (1,9). Genellikle öğrencilerin öğün atlama nedenleri unutmak, zaman ve fırsat bulamamaktır. Bu da öğrencilerin programsız yaşadıklarını ve beslenmelerine gereken özeni vermediklerini göstermektedir (10,11). Yapılan bir çalışmada

öğrencilerin zaman (% 51,3) ve iştahsızlık (%43) nedeniyle öğün atladıkları bildirilmiştir. Öğrencilerin %36’sının 2 ve daha az öğün tükettiğini, %40,5 olarak en yüksek oranda kahvaltıyı, en düşük oranda ise akşam yemeğini atladıkları saptanmıştır (10). Bu çalışmada 2. öğretimde okuyan öğrencilerinin anlamlı bir şekilde gece daha fazla yemek yedikleri, kahvaltı saatinde daha az yiyecek tükettikleri ve gün içinde öğün atladıkları saptanmıştır. Bu durum 2. öğretimde okuyan öğrencilerin akşam saatlerinde öğrenim görmelerine, sabah ve öğleden sonra dinlenmelerine bağlanabilir.

Uyku süresi ve kalitesi obezite riskleri arasında gösterilmektedir. Uyku süresi ve kalitesi besin tüketimini ve ağırlık kazanımını etkilediği gibi besin tüketimi de uykuyu etkilemektedir. Günümüzde uyku sürelerinde önemli düzeyde azalmalar olduğu belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda özellikle 6 saatten daha az uyuyanlarda daha fazla yağ dokusu, obezite ve ağırlık kazanımı olduğu bildirilmektedir (3,4).

Organizmanın birçok fonksiyonunun yenilenmesi uyku uyanıklık döngüsüne bağlıdır. Uyku çeşitli yollarla beyin aktivitesini korumakta ve merkezi sinir sisteminin farklı parçaları arasındaki doğal dengeyi yeniden oluşturmaktadır. Uykunun sinir sistemi üzerine ve diğer işlevsel sistemler üzerine etkileri mevcuttur. Uzun süren uyanıklık genellikle bellek, dil becerileri, soyut düşünme ve değerlendirme gibi zihinsel işlev bozukluğuna, düşüncelerin bulanıklaşmasına, bellek sorunlarına ve hatta bazen normal olmayan davranışlara neden olmaktadır (12). Bu nedenle uyku ve yeterli ve dengeli beslenmeyi bir bütün halinde değerlendirmek oldukça önemlidir (3). Çalışmamızda katılımcıların tamamı göz önüne alındığında PUKİ ve KİDMED puanları arasında ters yönde zayıf bir ilişki bulunmuştur. PUKİ’ye göre kötü uyku kalitesine sahip olan öğrencilerin oranı arttıkça, KİDMED’e göre optimal diyete sahip olanların oranı azalmaktadır. Bu durum kötü uyku kalitesinin günlük yaşam ve beslenme düzenini olumsuz etkilemesine bağlanabilir.

Son zamanlarda BKİ normal olanlara göre, aşırı kilolu ve obez çocuklarda KIDMED indeksinin daha

82

Duran S ve ark. Birinci ve İkinci Öğretimde Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması. Euras J Fam Med 2019;8(2):78-83

düşük olduğu bildirilmektedir (8). Serra-Majem ve ark. (13)’nın yaptıkları çalışmada 2-24 yaş arası 3850 çocuk ve gencin diyetleri KİDMED’e göre değerlendirilmiş ve çocukların %4,2’sinin çok düşük, %49,4’ünün orta düzeyde ve %46,4’ünün yüksek puan aldığı bildirilmiştir. Coğrafik yapıya ve sosyoekonomik düzeye göre de çocuklar arası önemli farklılığın olduğu görülmüştür. Yunanistan’da yapılan bir çalışmada ergenlerin sadece %8,3’ünün, çocukların da sadece %11,3’ünün optimal KİDMED skoruna sahip olduğu belirlenmiştir (14). Bu çalışmada da benzer şekilde KİDMED’e göre çok düşük diyet kalitesine sahip olanların oranı 1. öğretimde okuyan öğrencilerde %51,5 iken, 2. öğretimde okuyan öğrencilerde %61,1 olarak bulunmuştur. Optimal diyete sahip olanların oranı ise 1. ve 2. öğretimde okuyan öğrencilerde sırasıyla %9,2 ve %2,8’dir. İkinci öğretimde okuyan öğrencilerin KİDMED’e göre çok düşük diyet kalitesine sahip olmaları gün içinde düzensiz yemek yemelerine ve daha sık öğün atlamalarına bağlanabilir. KİDMED’e göre çok düşük diyet kalitesine sahip olanların oranı kız öğrencilerde

%48,6 iken, erkek öğrencilerde %66’dır. Optimal diyete sahip olanların oranı ise kız ve erkek öğrencilerde sırasıyla %10,1 ve %1’dir. Erkek öğrencilerde kız öğrencilere göre çok düşük diyet kalitesine sahip olanların oranı istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek ve optimal diyete sahip olanların oranı ise düşük bulunmuştur. Sonuç

Sonuç olarak 2. öğretimde okuyan öğrenciler arasında sigara ve alkol kullanımının yaygın olduğu, 1. öğretimde okuyan öğrencilere göre daha yüksek oranda gece yeme alışkanlıklarının olduğu, gün içinde öğün atladıkları ve KİDMED’e göre çok düşük diyet kalitesine sahip oldukları saptanmıştır. Ayrıca 2. öğretimde okuyanlar arasında PUKİ’ye göre kötü uyku kalitesine sahip olan öğrencilerin oranı arttıkça, KİDMED’e göre optimal diyet uygulayanların oranının azaldığı tespit edilmiştir. Bu sorunların önüne geçebilmek ve sağlıklı yaşam alışkanlığı kazandırmak için üniversite öğrencilerine, özellikle 2. öğretimde okuyanlara düzenli uyku ve beslenme ile ilgili düzenli eğitimler, seminerler ve konferanslar verilmelidir.

Kaynaklar

1. Faydaoğlu E, Energin E, Sürücüoğlu SE. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde okuyan öğrencilerin kahvaltı yapma alışkanlıklarının saptanması. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 2013;2(3):299-311.

2. Ermiş E, Doğan E, Erilli AN, Satıcı A. Üniversite öğrencilerinin beslenme alışkanlıklarının incelenmesi: Ondokuz Mayıs Üniversitesi örneği. Spor Performans Araştırmaları Dergisi 2015;6(1):30-40.

3. Pektas E, Cayir Y, Kosan Z. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi çalışanlarında kilo

değişimi ve ilişkili faktörler. Fam Pract Palliat Care 2017;2(2):1-4.

4. Gezmen Karadağ M, Aksoy M. Uyku regülasyonu ve beslenme. Göztepe Tıp Derg 2009;24(1):9-15.

5. Sonmez A, Bayram F, Barcin C, Ozhan M, Kaya A, Gedik V. Waist circumference cut off points to predict obesity, metabolic syndrome, and cardiovascular risk in Turkish adults. Int J Endocrinol 2013;2013:767202. doi: 10.1155/2013/767202.

6. Buysse DJ, Reynolds CF, Monk TH, Berman SR, Kupfer DJ. The Pittsburgh Sleep Quality Index: a new

instrument for psychiatric practice and research. Psychiatry Res 1989;28(2):193-213.

7. Serra-Majem L, Ribas L, Ngo J, Ortega RM, García A, Pérez-Rodrigo C, et al. Food, youth and the Mediterranean diet in Spain. Development of KIDMED, Mediterranean Diet Quality Index in children and adolescents. Public Health Nutr 2004;7(7):931-5.

8. Kabaran S, Gezer C. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki çocuk ve adolesanlarda Akdeniz diyetine uyum ile obezitenin belirlenmesi. Türkiye Çocuk Hastalıkları Dergisi

83

Duran S ve ark. Birinci ve İkinci Öğretimde Öğrencilerin Uyku Durumları ve Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması. Euras J Fam Med 2019;8(2):78-83

2013;1:11-20. doi: 10.12956/tjpd.2013.03.

9. Önay D. Üniversite öğrencilerinde kahvaltı alışkanlıklarının değerlendirilmesi: Akşehir Sağlık Yüksekokulu örneği. Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi 2011;27(1):95-106.

10. Yıldırım İ, Yıldırım Y, Tortop Y, Poyraz A. Afyon Kocatepe Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları ve bunları

etkileyen faktörler. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 2011;8(1):1376-91.

11. Özdoğan Y, Yardımcı H, Özçelik A, Sürücüoğlu SM. Üniversite öğrencilerinin öğün düzenleri. Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi 2012;(29):66-74.

12. Köse E, Aslan D. Uyku ve sağlık: halk sağlığı bakış açısı. Sağlık ve Toplum 2013;23(1):12-23.

13. Serra-Majem L, Ribas L, Garcia A, Perez-Rodrigo C,

Aranceta J. Nutrient adequacy and Mediterranean Diet in Spanish school children and adolescents. Eur J Clin Nutr 2003;57(Suppl 1):35-9.

14. Kontogianni MD, Vidra N, Farmaki AE, Koinaki S, Belogianni K, Sofrona S, et al. Adherence rates to the Mediterranean Diet are low in a representative sample of Greek children and adolescents. J Nutr 2008;138(10):1951-6.

Euras J Fam Med 2019;8(2):84-88. doi:10.33880/ejfm.2019080205

84

Ailesel Hipokalemik Periyodik Paralizi - Olgu Sunumu Gökmen Özceylan, Dilek Toprak https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080205

AUTHORS / YAZARLAR

Gökmen Özceylan (Corresponding Author)

[email protected]

Aile Hekimliği Polikliniği, Marmara Ereğlisi Devlet Hastanesi, Tekirdağ ORCID iD: 0000-0002-2388-4158

Dilek Toprak

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tekirdağ ORCID iD: 0000-0001-5119-9089

Date of submission 22.01.2019

Date of acceptance 26.02.2019

How to cite / Atıf için: Özceylan G, Toprak D. Ailesel Hipokalemik Periyodik Paralizi - Olgu Sunumu. Euras J Fam Med 2019;8(2):84-88. doi:10.33880/ejfm.2019080205

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ÖZ

Hipokalemik periyodik paralizi, periyodik kas güçsüzlüğü veya paralizi atakları ile karakterize konjenital bir hastalıktır. Ataklar, günde veya yılda bir olup birkaç saat veya birkaç gün sürebilir. Atak sırasında serumdaki potasyum seviyesi düşüktür. Ama ataklar arasında serum potasyum seviyesi normaldir. Vücutta potasyum eksikliği yoktur. Bu olgu sunumunda, ilk ailesel hipokalemik periyodik paralizi atağını, egzersiz sonrası geçiren ve soyağacı taramasında babası, dedesi ve amcasında benzer yakınmalar saptanan, 16 yaşında bir olgu, klinik ve laboratuvar özellikleri ile sunulmuştur

Anahtar kelimeler: hipokalemik periyodik paralizi, konjenital, aile araştırması

Familial Hypokalemic Periodic Paralysis - Case Report ABSTRACT

Hypokalemic periodic paralysis is a congenital disorder which is characterized by intermittent episodes of muscle weakness or paralysis. The attacks can occur everyday or once a year, may last for a few hours or for several days. Serum potassium level is low during the attack. But serum potassium levels are normal between two attacks. There is no potassium deficiency in the whole body. In this report, a 16 years old boy, whose grandfather, father and uncle had the same semptoms, and had his first attack of familial hypokalemic periodic paralysis following a grand exercise were presented according to the clinical and laboratory features.

Keywords: hypokalemic periodic paralysis, congenital, family research

Case Report / Olgu Sunumu

85

Özceylan G ve Toprak D. Ailesel Hipokalemik Periyodik Paralizi - Olgu Sunumu. Euras J Fam Med 2019;8(2):84-88

Giriş Hipokalemik periyodik paralizi (HPP), periyodik

paralizilerin en sık görülen formu olup kaslarda epizodik güçsüzlük ile karakterize bir hastalıktır. Sporadik olarak da ortaya çıkabilir. Atak döneminde serum potasyum düzeyi düşüktür ve potasyum kandan kas hücrelerine geçer. Ataklar arasında ise, hem serum potasyum düzeyi hem de hastanın nörolojik muayenesi tamamen normaldir (1,2). Bu olgu sunumunda otozomal dominant kalıtımla geçiş gösteren ailesel hipokalemik periyodik paralizili (AHPP) bir hasta sunulmuştur. Olgu

On altı yaşında erkek hasta acil servise ayak ve ellerde kasılma, güçsüzlük ve mide bulantısı

şikâyetiyle başvurdu. Olgunun geliş öyküsünde okulda futbol oynarken aniden ellerde başlayan sonra ayaklara ve boyuna uzanan kasılmaları mevcuttu. Okuldan 112 ile hastane acil servisine getirilen hastanın acil serviste yapılan ilk muayenesinde vital bulguları stabildi. Ellerde ve ayaklarda kasılması mevcuttu ve derin tendon refleksleri alınamıyordu. Olgunun hemogramı normaldi. Biyokimyasal değerlerinde potasyum 1.8 mmol/lt (3,5-5,5) ve kreatin kinaz 383 IU/L (26-192) idi. Bunun dışında kalan biyokimyasal parametreler ve tam idrar tahlili normal sınırlardaydı. Çekilen ilk elektrokardiografi (EKG)’sinde sinüs bradiaritmisi ve patolojik U dalgası mevcuttu (Şekil 1).

Şekil 1. Hastanın acil serviste çekilen EKG’si

Hastaya acil serviste yapılan ilk müdahale

sonrasında dâhiliye ve nöroloji konsültasyonu istendi. Olgu paralizi dönemindeki potasyum düşüklüğü sebebinin araştırılması ve tedavisi için dâhiliye servisine yatırıldı. Özgeçmişinde prenatal, natal ve postnatal öyküsü normal olan hasta, 4 ay önce uzun yol yürüyüşü sonrası ayaklarında 10 dakikayı geçmeyen kasılma şikâyeti olduğunu ancak geçince hastaneye başvurmadığını belirtti. Hastanın bunun dışında herhangi bir hastalık geçirmediği ve herhangi bir ilaç kullanmadığı belirlendi.

Hastanın soygeçmişi sorgulandığında ise anne baba akraba evliliği yoktu. Aile öyküsünde, dedesinde (74 yaş), amcasında (58 yaş) ve babasında (54 yaş) da benzer şikâyetler olduğu, özellikle efor veya spor sonrasında ataklar şeklinde buna benzer sağlık sorunları yaşadıkları tespit edildi. Ancak bu atakları geçici olarak yaşadıkları için hastaneye başvurmadıkları ve tanı almadıkları tespit edildi. Ailede yapılması düşünülen genetik çalışmayı dede, baba ve amca kabul etmedi. Öykü ve klinik seyire dayanarak AHPP olma olasılığı üşünüldü (Şekil 2).

86

Özceylan G ve Toprak D. Ailesel Hipokalemik Periyodik Paralizi - Olgu Sunumu. Euras J Fam Med 2019;8(2):84-88

Şekil 2. Aile soyağacı

Dâhiliye servisine yatışındaki ilk fizik muayenesinde ateş 36,2 ̊C, nabız 54/dk, kan basıncı 100/60 mmHg, solunum 22/dk idi. Genel görünümünde bilinç açık, koopere ve oryantasyonu tam, hareketler ise pasifti. Hastanın yapılan ilk muayenesinde nörolojik sistem dışında diğer sistem muayenelerinde anlamlı bir patolojiye rastlanmadı. Nörolojik muayenede boyun fleksiyonu normal (6/6) iken; dört ekstremitede güç kaybı (2/6), proksimal kas gruplarında ise hafif (5/6) kayıp saptandı. Derin tendon refleksleri üst ekstremitede ve alt ekstremitede alınamadı.

Alınan laboratuvar bulgularında ise hemogram normal, biyokimyasal belirteçlerden üre, kreatinin, SGOT, SGPT normal sınırlardaydı. Tam idrar tetkikinde anormal bir sonuç yoktu. Elektrolit değerleri ise potasyum (K): 1,9 mmol/lt (3,5-5,5) değeri ile anlamlı derecede düşük bulundu. Sodyum (Na): 142 mmol/lt (135-145), Klor (Cl): 104 mmol/lt (95-107) idi. Kreatin kinaz (CK): 310 IU/L(26-192) ılımlı yüksek idi. Diğer laboratuvar sonuçları normal sınırlardaydı. Hastanın 24 saatlik K atılımı 49,6 mmol/lt ile normal sınırlardaydı. Kan gazları, tiroid fonksiyon testleri, aldosteron, renin ve kortizon düzeyleri normaldi. Batın ve tiroid ultrasonunda anlamlı patolojiye rastlanmadı. Hastanın çekilen EKG’sinde patolojik U dalgası mevcuttu ve hastada sinüs bradikardisi tespit edildi.

Hastaya akut dönemde 60 mEq/gün potasyum klorür (KCL) infüzyon tedavisi düzenlendi. Hastaya uygun diyet tedavisi planlandı. Yatışının ikinci gününün sonunda paralizi geriledi. Hastanın K seviyesi normale döndü (K: 3,8 mmol/lt). Hastaya proflaktik tedavi olarak asetozolamid (500 mg/gün)

başlanarak bir hafta sonra kontrol önerilip taburcu edildi. Bir hafta sonra polikliniğe başvuran olgunun herhangi bir şikâyeti olmadığı saptandı. Serum K değeri normal sınırlardaydı. Proflaktik tedavi sonlandırıldı. Yüksek karbonhidratlı diyetten ve ağır egzersizden kaçınması önerildi. Genetik analiz için genetik polikliniğine yönlendirildi.

Tartışma HPP, iskelet kasının T-tübüllerindeki

dihidropiridin - duyarlı L- tipi kalsiyum kanallarının -1 subuniti (CACNA1S) kodlayan gendeki mutasyona bağlı otozomal dominant kalıtımla geçen bir iyon kanal hastalığıdır. Kalsiyum kanallarındaki kas eksitasyon kontraksiyon bağlantısında önemli rol oynadığı düşünülen bu gen, birinci kromozomunun uzun kolu üzerinde 31 ve 32. lokusda bulunmaktadır (1q31-32) (3,4). L-tipi Ca++ kanallarındaki fonksiyon bozukluğunun HPP’ de güçsüzlüğü nasıl başlattığı halen tam olarak bilinmemektedir. Fakat hipokalemiden dolayı eksite kas liflerinde membran depolarizasyonu ortaya çıkmakta, sodyum kanallarının kapatılmasıyla Ca2+ salınımının azaltıldığı ve voltaj kontrollerine direkt etki yaptığı bilinmektedir (5).

Olguların %18-20'si sporadiktir. AHPP‘li ailelerde epilepsi, migren yanı sıra progresif musküler distrofi görülme sıklığı fazladır. AHPP yaklaşık 1/100.000 oranında görülmektedir. Erkeklerde kadınlardan 3-4 kez daha fazla görülür ve semptomlar daha ciddidir (5-7). Olgumuzun soyağacına bakıldığında da vakaların erkek bireylerde ortaya çıktığı gözlenmektedir. Olgunun baba tarafında genetik yük olduğu dikkat çekmektedir.

Kliniğin ana bulgusu olan güçsüzlük özellikle, omuz ve kalça kaslarında belirgin olup genellikle simetriktir. Bazen sadece bir kol ve bacağın etkilendiği veya asimetrik tutulum da görülebilir. Göz kasları, solunum ve faringeal kaslar nadiren etkilenebilir. Güçsüzlük epizodlarla karakterizedir, sıklıkla uyanıklık döneminde ortaya çıkar (2,6,7) Olgumuzda ise başlangıç olarak alt ekstremitelerde simetrik başlayan ve yukarıya doğru yayılan ve omuz bölgesinde sabitlenen ve en fazla belirtilen bölgede

87

Özceylan G ve Toprak D. Ailesel Hipokalemik Periyodik Paralizi - Olgu Sunumu. Euras J Fam Med 2019;8(2):84-88

hissedilen kasılmalar ortaya çıkmıştır. Ataklar, birkaç saat devam edebileceği gibi birkaç

günde sürebilir. Ataklar başlangıçta seyrek olmasına karşın, birkaç ay veya yıl sonra sıklığı artabilir. Ekzersizden sonraki istirahat periyodu, tuzlu ve aşırı karbonhidratlı yiyecekler, subkutan insülin enjeksiyonu, alkol, stres, heyecan, soğuk, minerelokortikoidler, nadiren de özellikle, viral enfenksiyonlar başta olmak üzere enfenksiyonlar atağı tetiklemektedir. Genellikle adolesan çağda başlamakla beraber 10 yaşından önce de başlayan olgular bildirilmiştir (7,8). Olgumuzda da ataklara bakıldığında bir yıl önce, bir sefer buna benzer kısa süreli bir kasılma geçirdiği ve yaklaşık 10 dakika sürdüğü tarifleniyordu. Ancak zamanla bu atakların sıklığı ve süresinin artması nedeniyle hasta acil servise başvurmuştur. Olgunun gözlenen atağı yaklaşık 4 saat sürdü ve bu atağı okulda yaptığı spor sonrası yorgunluk sırasında başladığı tespit edildi. Olgunun semptomları silik de olsa, ilk buna benzer atağı 15 yaşlarında geçirdiği tespit edildi.

HPP’de atak sonrası güçsüzlük tam olarak düzelmekle birlikte çok sayıda yinelenen ataklar sonrası kalıcı güçsüzlük de görülebilir; nadiren göz kapaklarında miyotoni görülebilir (8,9). Olgumuzda ise atak sonrası kas güçsüzlüğü düzeldi. Nörolojik muayenesi normaldi.

Atak sonrasında kontrole çağrılan hastada herhangi bir kas güçsüzlüğü veya nörolojik muayene kusuru gözlenmedi.

HPP'de ataktan önce idrarda potasyum atılımı düşmektedir. Güçsüzlük başlarken potasyum iskelet kasına geçer ve serum K miktarı azalır (10). Olgumuzda ise hastanın atak sonrasında 24 saatlik idrarda K düzeyi bakılmış ve herhangi bir kayıp gözlenmemiştir.

Hipokalemide EKG’de U dalgaları, ST depresyonu, QT uzaması ve T dalgasında düzleşme, sino-atrial bloklar ve aritmiler saptanabilir (11-14). Olgumuzda atak sırasında çekilen EKG’sinde

patolojik U dalgası gözlendi. Olgunun sinüs bradikardisi mevcuttu. Hastanın K replasmanı sonrası EKG’deki değişiklikler düzeldi.

Ayırıcı tanıda tirotokikoz, hiperaldosteronizm, distal renal tubuler asidoz ve buna bağlı periyodik paraliziler, ilaç kullanım öyküsüne bağlı hipokalemi düşünüldü. Olguda kan gazı bakılarak asidoz olmamasıyla, idrar ph’sının normal olmasıyla distal tubuler renal asidoz dışlandı. Tiroid fonksiyon testleri ve tiroid ultrasonu ile tirotoksikozis tanısından uzaklaşıldı. Hastanın ilaç kullanma ve gastrointestinal sistem kayıp öyküsünün olmaması ile bu olasılıklar da dışlandı. Hastanın kortizon düzeyi, aldosteron ve renin düzeyleri normal geldi. Hastanın bir hafta sonra kontrolde yapılan batın ultrasonu normaldi. Nörolojik muayenesi ve serum K düzeyi normal geldi.

Tedavide atak döneminde 90 mEq/L/gün'ün üzerinde olmamak şartıyla KCl infüzyonu kullanılır. Profilaktik tedavide, tuz kısıtlaması ve karbonhidratlı gıdalardan kaçınılmasının yanı sıra, oral asetozolamid 0,5-2 gr/gün bölünmüş dozlarda verilebilir. Bir karbonik anhidraz inhibitörü olan asetozolamid renal tübüllerde enzimi inhibe eder ve sodyum, potasyum ve bikarbonat iyonlarının reabsorbsiyonunu önler. Bu olaya bağlı, su ve iyon atılımı ortaya çıkar ve metabolik asidoz gelişir. HPP'de bu metabolik asidoz yapıcı etkilerin yanı sıra, patogenezi tam aydınlatılmayan membran stabilize edici etkilerinden dolayı kullanılır. Tedavide asetozolamidin etkisini artırmak için tedaviye flurohidrokortizon (0,5 g/gün; bölünmüş dozlarda) eklenebilir (5,15).

Sonuç olarak AHPP acil nöromusküler hastalıklardan birisidir. Özellikle çocukluk ve genç adelosanlarda akut olarak ortaya çıkan, kol ve bacaklarda güçsüzlük yakınması ile başvuran olgularda aile öyküsü mutlaka sorgulanmalı ve ikincil nedenler dışlandığında AHPP tanısı akılda tutulmalıdır. Olgumuz bu ender hastalığa dikkat çekmek amacıyla sunulmuştur.

88

Özceylan G ve Toprak D. Ailesel Hipokalemik Periyodik Paralizi - Olgu Sunumu. Euras J Fam Med 2019;8(2):84-88

Kaynaklar

1. Antes LM, Kujuba DA, Fernandez PC. Hypokalemia and the pathology of ion transport molecules. Semin Nephrol 1998;18(1):31-45.

2. Gutmann L. Periodic paralyses. Neurologic Clin 2000;18(1):195-202.

3. Lapie P, Lory P, Fontaine B. Hypokalemic periodic paralysis: an autosomal dominant muscle disorder caused by mutation in a voltage-gated calcium channel. Neuromuscular Disorders 1997;7(4):234-40.

4. Plassart E, Elbaz A, Santos JV, Reboul J, Lapie P, Chauveau D, et al. Genetic heterogeneity in hypokalemic periodic paralysis (hypoPP). Hum Genet 1994;94(5):551-6.

5. Rowland LP, Layzer RB. Muscular dystrophies, atrophies, and related diseases. In: Baker AB (Ed.). Clinical neurology. Philadelphia: Harper & Row Publishers; 1986:1-109.

6. Adams RD, Victor M. Myasthenia gravis and episodic forms of muscular

weakness. In:Principles of neurology. New-York: McGraw-Hill Information Services Company; 1989:1150-67.

7. Stedwell R, Allen KM, Binder LS. Hypokalemic paralysis: a review of the etiologies, pathophysiology, presentation, and therapy. Am J Emerg Med 1992;10(2):143-8.

8. Ptacek L. The familial periodic paralyses and nondystrophic myotonias. Am J Med 1998;105(1):58-70.

9. Lehmann-Horn F, Rüdel A. Channelopathies: the nondystrophic myotonias and periodic paralyses. Seminars in Pediatric Neurology 1996;3(2):122-39.

10. Kuwabara S, Kanai K, Sung JY, Ogawara K, Hattori T, Burke D, et al. Axonal hyperpolarization associated with acute hypokalemia: multiple excitability measurements as indicatorsof the membrane potential of human axons. Muscle Nerve 2002;26(2):283-7.

11. Buruma OJ, Schipperheyn JJ, Bots GT. Heart muscle disease in familial periodic paralysis. Acta Neurol Scand 1981;64(1):12-21.

12. Levitt LP, Rose LI, Dawson DM. Hypokalemic periodic paralisis with arrhymia. N Engl J Med 1972;286(5):252-4.

13. Kramer LD, Cole JP, Messenger JC, Ellestad MH. Cardiac dysfunction in a patient with familial hypokalemic periodic paralysis. Chest 1979;75(2):189-92.

14. Williams MJ, Hammond-Tooke GD, Restieaux NJ. Hypokalaemic periodic paralysis with cardiac arrhythmia and prolonged QT interval. Aust N Z J Med 1995;25(5):549.

15. Rowland LP. Familial periodic paralysis and paramyotonia congenita. In: Engel AG, Franzini-Armstrong C (Eds.). Myology. New York: McGraw-Hill Inc; 1994:1303-34.

Euras J Fam Med 2019;8(2):89-90. doi:10.33880/ejfm.2019080206

89

Editöre Mektup Dilara Ünüvar Ünlüoğlu, İlhami Ünlüoğlu https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080206

AUTHORS / YAZARLAR

Dilara Ünüvar Ünlüoğlu (Corresponding Author)

[email protected]

Sosyal Kuluçka Merkezi, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, Dış İlişkiler Müdürlüğü, Eskişehir ORCID iD: 0000-0002-2431-1490

İlhami Ünlüoğlu

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Eskişehir ORCID iD: 0000-0001-8130-1443

Date of submission 23.05.2019

Date of acceptance 11.06.2019

How to cite / Atıf için: Ünüvar Ünlüoğlu D, Ünlüoğlu İ. Editöre mektup. Euras J Fam Med 2019;8(2):89-90. doi:10.33880/ejfm.2019080206

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

Sayın Editör, Eurasian Journal of Family Medicine / Avrasya Aile Hekimliği Dergisi’nin 2019; 8(1): 36-44 sayfalarında yer

alan Dikmen, Marakoğlu ve Mertcan’ın “Kadın Sağlık Çalışanlarının Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi” başlıklı araştırmalarını ilgi ile okuduk (1). Sağlık alanında çalışan kadın akademik personelin ve hemşirelerin toplumsal cinsiyet rolleri ile kadınların çalışmasına yönelik tutumlarının değerlendirilmesini amaçlayan bu çalışma için yazarları kutluyoruz. Toplumsal cinsiyet ve çalışma hayatında kadına yönelik araştırmalarda; sağlık sektörünü, bünyesindeki kadın personel oranı göz önüne alınarak incelenmesi gereken öncelikli alanlardan biri olarak değerlendirmek mümkündür.

Ataerkil ideoloji çerçevesinde şekillenen toplumsal cinsiyet rollerinin bir öğretiler bütünü olarak nesilden nesile evrilerek devredildiğine ve kadınların kendi kendilerine bakış açılarında dahi ataerkil ideolojinin hissedildiğine dair yapılmış bir araştırma örneğine göre; Amerika Birleşik Devletleri’nde lise öğrencileri arasında yapılan bir uygulama kız çocuklarının erkek çocuklarına göre daha kolay ikna edilebildiği ortaya çıkarmıştır. Ancak aynı araştırmanın, ilkokul düzeyindeki öğrencilerde aynı sonucu ortaya çıkarmadığı saptanmıştır. Bu verilerden hareketle, kızların erkeklere oranla doğalarının getirdiği bir özellik olarak daha çabuk ikna edilmedikleri, eğer böyle olsaydı aynı sonucun ilkokul düzeyindeki öğrencilerde de çıkması gerektiği vurgulanmaktadır. Araştırmaya göre, lise çağındaki kız öğrenciler toplum tarafından şekillendirilmiş ve ikna olmaya hazırlanmış durumdayken, ilkokul düzeyindeki kız çocukları henüz tam şekillendirilmemiş aşamada görülmektedir (2).

Özel alanda tanımlanan bu öğretiler ve roller ile sınırları çizilen kadınların, kamusal alanda (çalışma hayatlarında) da cam tavan, toplumsal cinsiyet eşitsizliği veya rol çatışmaları gibi pek çok farklı problemle karşılaştıkları bilinmektedir. Zira toplumsal cinsiyet ideolojisinin şekillendirmesiyle ev işleri ya da çocuk bakımı gibi yükümlülüklerin sadece kadının görevi olarak görülmesinin bir sonucu olarak; iş ve aile yaşamı arasındaki rol çatışmasına kadınların erkeklere oranla daha fazla maruz kaldıkları bilinmektedir (3). Örneğin, mevcut değişen ve gelişen dünya düzeni kadına 'Çalış! Hayatına sahip çık!' derken; bir yandan da ataerkil ideoloji 'Anne ol!' demektedir (4). Bu rol çatışması kapsamında dışarıda ücretli şekilde çalışmanın yanı sıra, evde de ücretsiz aile işçiliği pozisyonunun sürmesi kadını daha çok yormakta ve hatta zaman zaman işgücü piyasalarının dışında kalmalarına da sebep olmaktadır. Sağlık sektöründe konuya dair yapılan bir araştırma kapsamında, yarı yapılandırılmış görüşmelerde elde edilen bazı bulgular konuya dair anlamlı kabul edilebilmektedir. Araştırmada ‘Sizce Türkiye’de çalışan kadınların en önemli sorunu nedir?’ görüşme sorusuna verilen yanıtlardan bazıları şu şekildedir;

‘’Ev işlerinin kadının görevi olarak görülmesi yüzünden iş yerinde yorulmamıza rağmen eve gelince bir de ev işleriyle uğraşmak.’’ (Kadın, 20)

‘’Bence çalışan kadınların çalışmayan kadınlarla evde aynı işlere devam etmeleri. Çalışan kadınların ev hanımlarıyla evde aynı işi yapmaları, eşlerinin hiç yardımcı olmaması.’’ (Kadın, 45)

Yine araştırmada çalışma hayatına ara veren kadın katılımcıların % 50,5’inin bu ara verişin nedeni olarak “doğum ve çocuk bakım yükümlülükleri”ni gösterdikleri tespit edilmiş durumdayken, aynı neden ara veren erkek katılımcılarda sadece % 7,7 seviyesinde gözlenmiştir. Ya da benzer şekilde evlilik kadın katılımcıların % 9,5’i için iş hayatına ara verme nedeni iken, ara veren hiç bir erkek katılımcı için evlilik bir neden olarak gösterilmemiştir (5).

Toplumumuz için çok önemli olan bu konudaki değerli çalışmalarının sonuç bölümünde yazarlar, konu ile ilgili fotoğrafı çok iyi saptayarak ”konunun (erkeklerin de katılacağı) daha büyük örneklem grubu ile iyi tespit edilerek ve sahaya da yayılarak daha geniş çalışmaların yapılmasının ülkemiz açısından önemini” vurgulamışlardır. Yazarların bu görüşüne aynen katılıyor ve planlanacak bu çalışmanın multidisipliner yapılmasının önemine de dikkat çekmek istiyoruz.

Letter to the Editor / Editöre Mektup

90

Ünüvar Ünlüoğlu D ve Ünlüoğlu İ. Editöre mektup. Euras J Fam Med 2019;8(2):89-90

Kaynaklar

1. Dikmen HA, Marakoğlu K, Mertcan K. Kadın sağlık çalışanlarının toplumsal cinsiyet rolleri ile kadınların çalışmasına yönelik tutumlarının değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44. doi:10.33880/ejfm.2019080105

2. Kağıtçıbaşı Ç. Yeni insan ve insanlar. 10. Baskı. İstanbul: Evrim Yayınları, 2006:206.

3. Arslan M. İş-aile ve aile-iş çatışmalarının kadın çalışanların iş doyumları üzerindeki etkisi. Birey ve Toplum Dergisi 2012;2(3):100.

4. Elçi E. Türkiye'de "kadın olmak" söylemi: kadınlarla yapılmış bir söylem çalışması. Psikoloji Çalışmaları Dergisi 2010;31:1-28.

5. Ünlüoğlu DÜ. Avrupa sosyal şartı çerçevesinde Türkiye’de kadın işgücünün değerlendirilmesi: Eskişehir özel sağlık sektörü örneği (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; 2019.

INSTRUCTIONS FOR AUTHORS

Eurasian Journal of Family Medicine (EJFM) is an open access international journal which publishes clinical and experimental trials, interesting case reports, invited reviews, letters to the Editor, meeting, news and bulletin, clinical news and abstracts of interesting researches conducted in Family Medicine field. The Journal is published quarterly in collaboration of Department of Family Medicine of Trakya University School of Medicine and Eurasian Society of Family Medicine (ESFAM). The language of the journal is both Turkish and English. The journal is based upon independent and unbiased double-blinded peer-review principles. Processing and publication of submitted papers are free of charge.

Publication EthicsThe authors are responsible for the scientific content

of the material to be published. The authors should fill the copyright form to declare any possible conflicts of interest and to transfer the copyright to EJFM. The manuscript can not be published elsewhere in any other language without the consent of EJFM. The final form of the manuscript should be seen and approved by all authors. The Editorial Board, International Editorial Board and the Publisher are responsible to identify and prevent any research misconduct. The journal is open to publish any corrections, clarifications and apologies when needed. Any requests for retraction will be thoroughly discussed and carefully evaluated by the Editorial Board and the Publisher.

Research EthicsAn approval of research protocols by ethics committee

in accordance with international agreements is required for experimental, and clinical and drug trial studies:

WMA Declaration of Helsinki - Ethical Principles for Medical Research Involving Human Subjects, October 2013, Fortaleza, Brazil (available at: http://www.ub.edu/recerca/Bioetica/doc/Declaracio_Helsinki_2013.pdf)

Guide for the care and use of laboratory animals 8th edition (available at: http://grants.nih.gov/grants/olaw/guide-for-the-care-and-use-of-laboratory-animals.pdf)

Scientific Review and AcceptanceManuscripts must only be submitted electronically

through the following website: www.ejfm.orgOnly the papers that have not previously been

published or under review in any scientific publication are accepted for publication. Manuscripts that have been presented orally or as a poster must be stated on the title page with the date and the place of the congress.

All submissions must be accompanied by a signed

statement of scientific contributions and responsibilities of all authors and a statement declaring the absence of conflict of interests. Any institution, organization, pharmaceutical or medical company providing any financial or material support, in whole or in part, must be disclosed in a footnote.

Manuscript format must be in accordance with the ICMJE-Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publication available at www.icmje.org.

All articles submitted for publication are peer- reviewed for their suitability for the Journal. Papers do not comply with the format of the Journal will be returned to the author without further review. Therefore, to avoid time and work loss, authors must carefully review the rules of the journal.

Manuscripts that comply with the main rules of the journal are sent to at least two reviewers from International Editorial Board with no conflict of interest with the authors, and the reviewers are asked for opinion about the suitability of the paper for publication. The reviewed manuscripts are then re-reviewed by the Editorial Board and the decision for the publication is established. There may be multiple revision requests by the reviewers or editors, if needed.

The Editorial Board, International Editorial Board and the Publisher have the authority to edit the manuscripts, request changes in the format of the manuscripts, and make reductions within the authors' knowledge in typographic control. Until the required changes and edits have been made, the papers will not be preceded for publication.

Manuscript PreparationThe manuscript file should include title page, abstracts

and keywords, text, references, tables (each table on a separate page), figure legends (if any) in the mentioned order.

Title page: Title page should include the title of the manuscript, the name(s), ORCID numbers and institution(s) of the author(s) and telephone, postal address and e-mail address of the corresponding author. If the authors do not have ORCID numbers yet, please click the link to register: https://orcid.org/register

Abstracts: Abstract should follow the title. Turkish and English abstracts must be included. For the manuscripts submitted from outside of Turkish speaking countries, editorial team will provide the translation into Turkish upon request. For research articles, abstracts

Euras J Fam Med

INSTRUCTIONS FOR AUTHORS

should be structured as follows; Aim, Methods, Results, Conclusion, and should not exceed 250 words. Abstracts of case reports should mainly include information about the case and should consist of a short and single paragraph.

Keywords: At least three keywords should be written both in Turkish and English. Keywords must be selected from “Medical Subject Headings” (MESH) available through: www.nlm.nih.gov/mesh/MBrowser.html.

Main text file: The main text should be structured as follows: Introduction, Methods, Results, Discussion, Authors Contributions, Acknowledgements, Conflict of Interest Disclosure and References. The sections do not have to begin on separate pages. Case reports should also be structured as Introduction, Case(s) and Discussion following the titles and abstracts. Author names and their institutional information, figures and illustrations should not be present in the manuscript file.

References: Reference listing must be in accordance with ICMJE standards and numbered consecutively at the end of the manuscript in the order in which they are mentioned in the text. Journal abbreviations should be in Index Medicus style. If there are more than six authors, it should be abbreviated with the use of "et al.". Authors should only cite the articles that they have directly used. Our journal does not approve the citations made from references of any other articles. If a reference is considered not to be directly cited, the reference(s) must be verified by the authors against the original documents by sending the photocopy of the first page(s). Any citation of unpublished work, of which the page numbers could not be provided, such as unpublished conference, symposium, and meeting presentations, is impermissible. For further information authors should consult NLM’s Citing Medicine for information on its recommended formats for a variety of reference types.

Examples for writing references (please give attention

to punctuation):Format for journal articles; initials of author’s names

and surnames, titles of article, journal name, date, volume, number, and inclusive pages, must be indicated. Example:

Marakoglu K, Toprak D, Taner S, Ozdemir S, Erdem D, Bodur S. Smoking and depression symptoms among medical students in Turkey. Euras J Fam Med 2012;1(2):42-54.

Format for books; initials of author’s names and surnames, chapter title, editor’s name, book title, edition, city, publisher, date and pages. Example:

Eyler AE, Biggs WS. Medical human sexuality in family medicine practice. In: Rakel RE (Ed.). Textbook of family medicine. 7th ed. Philadelphia: WB Saunders; 2007. p.1335-55.

Format for books of which the editor and author are the same person; initials of author(s)’ editor(s)’ names and surnames chapter title, book title, edition, city, publisher, date and pages. Example:

Solcia E, Capella C, Kloppel G. Tumors of the exocrine pancreas. In: Solcia E, Capella C, Kloppel G (Eds.). Tumors of the pancreas. 2nd ed. Washington: Armed Forces Institute of Pathology; 1997. p.145-210.

Format for online-only publications; DOI is the preferred on-line reference.

Format for websites; author(s)/organization, internet in square brackets, title, page update, citation date and web adress. Example:

American Medical Association [internet]. Helping doctors help patients [cited 2007 Feb 27]. Available from: http://www.ama-assn.org/

Tables, Figures, Graphics and Photographs: Each table must be on a separate sheet. Figures, graphics and photographs must be submitted in jpeg format in high resolution. Tables, figures and graphics must be cited in the text.

Euras J Fam Med

YAZARLARA BİLGİ

Avrasya Aile Hekimliği Dergisi (EJFM), Aile Hekimliği alanında yapılan klinik çalışmaları, ilginç olgu bildirimlerini, davet edilmiş derlemeleri, Editöre mektupları, toplantı, haber ve duyuruları, klinik haberleri ve ilginç araştırmaların özetlerini yayınlayan; yayın dili Türkçe ve İngilizce olan, bağımsız ve önyargısız çift-kör hakemlik (peer-review) ilkelerine dayanan uluslararası bir dergidir. Dergi, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı ile Avrasya Aile Hekimliği Derneği’nin (ESFAM) bilimsel içerikli yayın organı olup yılda dört sayı (Mart, Haziran, Eylül, Aralık) yayınlanır. Yazıların değerlendirme ve yayınlanması ücretsizdir.

Yayın EtiğiYazıların bilimsel sorumluluğu yazarlara aittir.

Yazarlar olası çıkar çatışmalarını beyan etmek ve yayın hakkını EJFM’ye devretmek için yayın hakkı devir formunu doldurmalıdırlar. Makaleler EJFM’nin rızası olmadan başka bir yer, başka bir dilde yayınlanamazlar. Makalenin son hali tüm yazarlarca görülmüş ve okunmuş olmalıdır. Editörler Kurulu, Uluslararası Editörler Kurulu ve Yayıncı herhangi bir araştırma hatasını saptamak ve önlemek ile sorumludurlar. Dergi gerektiğinde herhangi bir düzeltme, açıklama ve özür yayınlamak için açıktır. Herhangi bir geri çekme talebi Editörler Kurulu ve Yayıncı tarafından etraflıca tartışılacak ve dikkatlice değerlen-dirilecektir.

Araştırma EtiğiDeneysel, klinik ve ilaç araştırmaları için ilgili

uluslararası anlaşmalara uygun etik komisyon raporu gerekmektedir:

WMA Declaration of Helsinki - Ethical Principles for Medical Research Involving Human Subjects, October 2013, Fortaleza, Brazil (available at: http://www.ub.edu/ recerca/Bioetica/doc/Declaracio_Helsinki_2013.pdf)

Guide for the care and use of laboratory animals 8th edition (available at: http://grants.nih.gov/grants/olaw/ guide-for-the-care-and-use-of-laboratory-animals.pdf)

Bilimsel Değerlendirme ve Yayına KabulYazılar sadece http://www.ejfm.org adresinden online

olarak gönderilmelidir. Gönderilen yazıların dergide yayınlanabilmesi için

daha önce başka bir bilimsel yayın organında yayınlanmış olmaması ya da değerlendirme sürecinde olmaması gerekir. Daha önce sözlü ya da poster olarak sunulmuş çalışmalar, yazının başlık sayfasında tarihi ve yeri ile birlikte belirtilmelidir.

Sisteme yüklenen tüm makaleler ile beraber tüm

yazarların bilimsel katkı ve sorumlulukları ile çıkar çatışması olmadığını belirten imzalı bildirim eklenmelidir. Araştırmalara yapılan kısmi de olsa nakdi ya da ayni yardımların hangi kurum, kuruluş, ilaç-gereç firmalarınca yapıldığı dip not olarak bildirilmelidir.

Makalelerin formatı ICMJE-Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publication (www.icmje.org) kurallarına göre düzenlenmelidir.

Dergiye gönderilen yazılar, ilk olarak dergi standartları açısından incelenir. Derginin formatına uymayan yazılar, daha ileri bir incelemeye gerek görülmeksizin yazarına iade edilir. Bu nedenle, gereksiz yere zaman ve emek kaybına yol açılmaması için, yazı sahipleri dergi kurallarını dikkatli incelemek zorundadır.

Derginin temel kurallarına uygunluğuna karar verilen yazılar Danışma Kurulundan yazarlarla çıkar çatışması olmayan en az iki üyeye gönderilir ve bu üyelerden yayına uygun olup olmadığı konusunda görüşleri alınır. Bu incelemeden geçen yazılar, Yayın Kurulu tarafından tekrar değerlendirilir ve basılacağı yer ve sayı kararlaştırılır. Gerekirse hakemler veya editörler tarafından birden fazla düzeltme isteğinde bulunulabilir.

Danışma Kurulu, Yayın Kurulu ve Yayıncı dizgi ve kontrol aşamasında, yazılarda düzeltme yapmak, biçiminde değişiklikler istemek ve yazarları bilgilendirerek kısaltma yapmak yetkisine sahiptir. Yazarlardan istenen değişiklik ve düzeltmeler yapılana kadar, söz konusu yazılar yayın programına alınmayacaktır.

Makalenin HazırlanmasıYazının gönderildiği metin dosyasının içinde sırasıyla,

başlık sayfası, Türkçe ve İngilizce özetler ve anahtar sözcükler, makalenin metinleri, kaynaklar, her sayfaya bir tablo olmak üzere tablolar ve son sayfada şekiller (varsa) şeklinde olmalıdır. Tüm makale tek bir MS Word dosyası halinde sisteme yüklenmelidir.

Başlık sayfası: Başlık sayfası yazının başlığını, yazar(lar)ın isim, ORCID numaraları ve çalıştıkları kurumları ile sorumlu yazarın telefon, adres ve elektronik posta bilgilerini içermelidir. Henüz ORCID numarası almamış olan yazarlar şu adresten kayıt olabilirler: https://orcid.org/register

Özetler: İkinci sayfada Türkçe ve İngilizce özetler yazı başlıkları ile birlikte verilmelidir. Araştırma makalelerinde özetler; Amaç, Yöntem, Bulgular, Sonuç bölümlerine ayrılmalı ve toplamı 250 sözcüğü geçmeme-lidir. Olgu sunumlarının özetleri ağırlıklı olarak mutlaka

Euras J Fam Med

YAZARLARA BİLGİ

olgu hakkında bilgileri içermeli, kısa ve tek paragraf olmalıdır.

Anahtar kelimeler: En az üç adet anahtar kelime Türkçe ve İngilizce olarak “Medical Subject Headings (MESH)”e uygun verilmelidir. İngilizce anahtar kelimeler için www.nlm.nih.gov/mesh/MBrowser.html ve Türkçe anahtar kelimeler için www.bilimterimleri .com adreslerinden yararlanılabilir.

Tam metin dosyası: Giriş, Yöntem, Bulgular, Tartışma, Çıkar Çatışması Beyanı, ve Kaynaklar şeklinde oluşturulmalıdır. Metin dosyasında yazının hiçbir bölümünün ayrı sayfalarda başlatılması zorunluluğu yoktur. Olgu sunumları da, başlık ve özetlerden sonra Giriş, Olgu(lar) ve Tartışma şeklinde düzenlenmelidir. Metin dosyasının içinde, yazar isimleri ve kurumlara ait bilgi olmamalıdır.

Kaynaklar: Kaynak yazım stilleri ICMJE kurallarına göre yapılmalı ve yazı içinde geçiş sırasına göre makale sonunda listelenmelidir. Kullanılacak kısaltmalar Index Medicus'a uygun olmalıdır. Yazar sayısı altıdan fazla ise sonraki isimler Türkçe makalelerde "ve ark." İngilizce makalelerde ise "et al." şeklinde kısaltılmalıdır. Yazarlar yalnızca doğrudan yararlandıkları kaynakları yazılarında gösterebilirler. Dergimiz, başka çalışmalarda bildirilen kaynakların aktarma şeklinde kullanılmasını kesinlikle benimsememektedir. Bir kaynağın aslından yararlanıl-mamış olduğu düşünüldüğünde, yazarından söz konusu kaynak ya da kaynakların ilk sayfalarının fotokopilerini göndermesi istenir. Yayınlanmamış ve sayfa numaralarıyla verilemeyecek kaynak (yayınlanmamış kongre, sempoz- yum, toplantı, vb. belgeleri) kullanılamaz. Çeşitli kaynak tiplerinin kullanımı hakkında daha fazla bilgi için yazarlar “NLM’s Citing Medicine” kaynağına başvurabilirler.

Kaynakların yazımı için örnekler (Noktalama işaretlerine lütfen dikkat ediniz):

Makale için; Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, makale ismi, dergi ismi, yıl, cilt, sayı, sayfa no’su belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayınlanan makaleler için;Marakoglu K, Toprak D, Taner S, Ozdemir S, Erdem

D, Bodur S. Smoking and depression symptoms among medical students in Turkey. Euras J Fam Med 2012;1(2):42-54.

Türkçe makaleler için;Öztürk Ö, Seven H. Comparison of late term treatment

with steroid and hyperbaric oxygen aided steroid in

idiopathic sudden hearing loss. Euras J Fam Med 2012;1(2):63-8.

Kitap için; Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, bölüm başlığı, editörün(lerin) ismi, kitap ismi, kaçıncı baskı olduğu, şehir, yayınevi, yıl ve sayfalar belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayımlanan kitaplar için;Eyler AE, Biggs WS. Medical human sexuality in

family medicine practice. In: Rakel RE (Ed.). Textbook of family medicine. 7th ed. Philadelphia: WB Saunders; 2007. p.1335-55.

Türkçe kitaplar için;Tür A. Emergency airway management and

endotracheal intubation. Şahinoğlu AH (editör). Yoğun bakım sorunları ve tedavileri. 2. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2003. p.9-16.

Yazar ve editörün aynı olduğu kitaplar için; Yazar/editörün soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, bölüm başlığı, kitap ismi, kaçıncı baskı olduğu, şehir, yayınevi, yıl ve sayfalar belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayımlanan kitaplar için;Solcia E, Capella C, Kloppel G. Tumors of the

exocrine pancreas. In: Solcia E, Capella C, Kloppel G (Eds.). Tumors of the pancreas. 2nd ed. Washington: Armed Forces Institute of Pathology; 1997. p.145-210.

Türkçe kitaplar için;Eken A. Cosmeceutical ingredients: drugs to

cosmetics products. Eken A (ed.). Kozmesötik etken maddeler’de. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2006. p.1-7.

Sadece online yayınlar için; DOI tercih edilen on-line referanstır.

Websiteleri için; Yazar(lar)/Organizasyon, (Internet), başlık, sayfa güncelleme tarihi, erişim tarihi ve web adresi belirtilmelidir. Örnek:

American Medical Association [internet]. Helping doctors help patients [cited 2007 Feb 27]. Available from: http://www.ama-assn.org/

Tablo, Şekil, Grafik ve Fotoğraflar: Tablolar her sayfaya bir tablo olmak üzere yazının gönderildiği dosya içinde olmalı; yazıya ait şekil, grafik ve fotoğrafların her biri yüksek çözünürlüklü jpeg formatında gönderilmelidir. Tablo başlıkları ve şekil altyazıları eksik bırakılmamalıdır. Tablo, şekil ve grafiklerin yazıda nerede geçtiği belirtilmelidir.

Euras J Fam Med