evrİmİn fosİllere yenİlİŞİevrimi reddeden milyonlarca delil
DESCRIPTION
Bir bitki ya da hayvanın eski jeolojik çağlardan bu yana yerkabuğunda korunmuş olan kalıntılarına ya da izlerine fosil denir. Yeryüzünün her tarafından derlenmiş olan fosiller, yaşamın başlangıcından bu yana yeryüzünde yaşamış canlılar hakkında bilgi veren en önemli kaynaktır.TRANSCRIPT
w w w. h a r u n y a h y a . o rg - w w w. h a r u n y a h y a . n e t
Birinci Bask›: Ocak 2006
‹kinci Bask›: fiubat 2006
Üçüncü Bask›: Mart 2006
ARAfiTIRMAYAYINCILIK
Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi
‹brahim Elmas ‹flmerkezi
A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul
Tel: (0 212) 222 00 88
Bask›: Entegre Matbaac›l›k
Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul
Tel: (0 212) 451 70 70
YYaazzaarr vvee EEsseerrlleerrii HHaakkkk››nnddaa
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar, 1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk,
orta ve lise ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üni-
versitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤-
renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok es-
er haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n ge-
çersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya ko-
yan çok önemli eserleri bulunmaktad›r.
Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki peygamberin
hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden olufltu-
rulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl
olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Ke-
rim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya ol-
mas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulul-
lah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin
tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak
susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sa-
hibi olan Resulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›l-
m›flt›r.
Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulaflt›r-
mak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imani konular üze-
rinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temellerini ve sapk›n uygu-
lamalar›n› gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den En-
donezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹tal-
ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyan›n daha pek çok ülkesinde
be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce, Frans›zca, Al-
manca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Portekizce, Urdu-
ca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnakça, Uy-
gurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça,
Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kulla-
n›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›-
l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Dani-
markaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler,
yurt d›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan
takip edilmektedir.
Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insa-
n›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitap-
lar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi
üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, ke-
sin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserle-
ri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi,
ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri
mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da, ancak duygusal bir inatla savunacak-
lard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Ha-
run Yahya külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.
Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklan-
maktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir; yaln›zca
Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve ya-
y›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görme-
lerini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de,
çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.
Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri kar-
mafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve
keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve za-
man kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gü-
cünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda
kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek
ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça
görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çek-
tikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n
yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve
Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünya-
n›n günden güne daha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam›
dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas›
gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya külliyat›, Allah'›n iz-
niyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk
ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.
● Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lma-s›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Ya-rat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çok insa-n›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu te-orinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Buönemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›-m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu ko-nuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.
● Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm ki-taplar›nda imani konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›nayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tümkonular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klan-maktad›r.
● Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yedidenyetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anla-t›m sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r.Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›-lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.
● Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi,karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyenbir grup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tec-rübelerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.
● Bunun yan›nda, sadece Allah'›n r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›nave okunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm ki-taplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak iste-yenler için en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n tefl-vik edilmesidir.
● Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemlisebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›-yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha bir-çok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin birkaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.
● Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kay-naklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat edilmeyenüsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlaya-mazs›n›z
Girifl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8
Fosil Kay›tlar›na Göre Türlerin Kökeni . . . . . . . .12
Fosil Kay›tlar›ndaki Dura¤anl›k: "Stasis" . . . . . . .22
Yaflayan Fosillerden Örnekler . . . . . . . . . . . . . . . .36
Yaflayan Fosiller Evrimi Reddediyor . . . . . . . . . . .48
Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .54
Yaflayan Fosil Örnekleri
Evrim Teorisini Çürütüyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . .62
Amber ‹çindeki Milyonlarca Y›ll›k Canl›lar
Evrimi Geçersiz K›l›yor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .98
Darwinizm'in Çöküflü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .228
ir bitki ya da hayvan›n eski jeolojik ça¤lardan bu yana yerkabu-
¤unda korunmufl olan kal›nt›lar›na ya da izlerine fosil denir.
Yeryüzünün her taraf›ndan derlenmifl olan fosiller, yaflam›n bafl-
lang›c›ndan bu yana yeryüzünde yaflam›fl canl›lar hakk›nda bil-
gi veren en önemli kaynakt›r.
Hava ile temas› ani bir flekilde kesilen canl›lar›n iskeletleri, bozulma-
dan günümüze kadar ulafl›r. Fosillerin araflt›r›lmas›, soyu tükenmifl hay-
vanlar ve bitkiler konusunda bilgilenmemizi sa¤lar. Bu bilgiler hangi za-
man dilimlerinde hangi canl›lar›n yaflad›klar› hakk›nda da bilgi verir.
Yüzlerce milyon y›ll›k fosil örnekleri, evrimciler için, kendi teorileri-
ne uygun flekilde kullanabilecekleri birer malzemedir. Evrimciler bir fosi-
li al›r, bunu günümüz canl›lar›ndan biriyle iliflkilendirir ve bu fosilin söz
konusu canl›n›n atas› oldu¤unu iddia ederler. Bunun üzerine oldukça il-
ginç ve detayl› senaryolar kurarlar. Söz konusu fosil bir bal›ksa, sözde bu
fosilin "sadece birkaç kemi¤inden" ilkel baz› özelliklere, yeni geliflmekte
olan organlara, dönüflüm geçiren ara geçifl uzuvlar›na sahip oldu¤unu id-
dia ederler. Bu canl› üzerine kitaplar yazar, konferanslar düzenler, bunu
"y›llarca" arad›klar› ara geçifl fosili olarak sergileyip dururlar.
Ta ki, bu fosilin canl› bir örne¤i karfl›lar›na ç›k›ncaya kadar!
Bir canl›n›n milyonlarca y›l önce yaflad›¤› bilinen halinin günümüzde
bilim adamlar›n›n karfl›s›na canl› olarak ç›kmas›, evrimcilerin üretti¤i tüm
masallar› altüst eder. Bu durum, evrimcilerin iddialar›na göre milyonlar-
ca y›l boyunca evrim geçirmifl olmas› gereken canl›n›n, her nas›lsa, bu ha-
yali evrim sürecine hiç maruz kalmad›¤›n› gösterir. Dahas›, evrime göre,
tamamen ilkel canl›lar›n yaflam›fl olmas› gereken bir dönemde, son derece
kompleks özellikleriyle, tam olarak geliflmifl ve tümüyle o canl›ya has ya-
p›lara sahip varl›klar›n bulundu¤unu kan›tlar. Evrimcilerin "ilkel" zannet-
tikleri canl›, hiç de ilkel de¤ildir. Yani "tek hücreliden dönüflüm", "ara ge-
çifl formu" ve "ilkel canl›" iddialar›n›n geçersizli¤i, aldat›c›l›¤› anlafl›lm›flt›r.
Özetle, "aflamal› evrim süreci"nin bir hikayeden ibaret oldu¤u, önemli bir
delil ile bir kez daha ortaya ç›km›flt›r.
1100
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
B
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Bu örnekle sergilenen tek bir gerçek vard›r. Canl›lar, evrim teorisinin
hayali süreçleriyle oluflmam›fl, bir anda yarat›lm›fllard›r. Yarat›l›fl gerçe¤i,
canl›lar›n geçmiflten kalan kusursuz izleri ile bir kez daha sergilenmifltir.
Günümüzde tüm mükemmel özellikleriyle Allah'›n üstün sanat›n›n tecel-
lilerini oluflturan canl›lar, günümüzden yüz milyonlarca y›l önce de ayn›
ihtiflam ve mükemmelli¤e sahiptirler. Yarat›l›fl gerçe¤i, evrimcilerin hiç
beklemedikleri flekilde, tüm evrimci spekülasyonlar› ve iddialar› orta-
dan kald›rarak, en mükemmel haliyle gözler önüne serilmifltir.
"Yaflayan fosiller", yeryüzündeki canl›lar›n tümünün
yoktan yarat›ld›klar›n›n, her birinin Allah'›n eflsiz birer
mucizesi olarak kompleks ve üstün özelliklere sahip
olduklar›n›n bir delilidir. Bunun anlam›, milyonlar-
ca y›l önce evrimcilerin iddia ettikleri hayali
geliflim sürecinin yaflanmad›¤›d›r. Hayali
ara geçifl örnekleri, hayali senaryola-
r›yla beraber yok olup gitmektedir.
Sol altta, dört kanatl› bir böcek fosili,
Eosen dönemine ait (54 milyon y›l önce)
Sa¤›nda, ar› fosili,
(24 milyon y›ll›k
Dominik amberi)
Sa¤ üstte, 25 milyon
y›ll›k termit fosili
vrim teorisinin iddias›na göre, yeryüzündeki canl› türleri ortak
bir atadan, küçük de¤ifliklikler sonucunda türemifllerdir. Di¤er
bir deyiflle, teoriye göre, canl› türleri birbirinden kesin farkl›l›k-
larla ayr›lmamakta, süreklilik göstermektedir. Ancak, do¤ada
yap›lan gözlemler, ortada iddia edildi¤i gibi bir süreklilik olmad›¤›n› gös-
termifltir. Canl›lar dünyas›nda görülen, birbirinden belirgin de¤iflikliklerle
ayr›lan, farkl› kategorilerdir. Omurgal› paleontolojisinde uzman olan ev-
rimci Robert Carroll, bunu Patterns and Processes of Vertebrate Evolution(Omurgal› Evriminin Örnekleri ve Süreçleri) adl› kitab›nda flöyle itiraf eder:
Bugün dünya üzerinde neredeyse kavranamayacak kadar çok say›da tür ya-
fl›yor olmas›na ra¤men, bunlar birbirinden güçlükle ay›rt edilebilen ara form-
lardan oluflan sürekli bir da¤›l›m oluflturmazlar. Bunun yerine, türlerin nere-
deyse tamam›, birbirinden belirgin flekilde farkl› temel gruplara aittirler.1
Evrim, tarihte yafland›¤› iddia edilen bir süreçtir ve bizlere canl›l›¤›n
tarihi hakk›nda bilgi verecek yegane bilimsel kaynak da fosil bulgular›d›r.
P. Grassé, bu konuda flunlar› söyler:
Do¤a bilimciler unutmamal›d›rlar ki, evrim süreci sadece fosil kay›tlar› ara-
c›l›¤›yla a盤a ç›kar… Sadece paleontoloji (fosil bilimi) evrim konusunda de-
lil oluflturabilir ve evrimin geliflimini ve mekanizmalar›n› gösterebilir.2
Fosil kay›tlar›n›n bu konuda bize ›fl›k tutabilmesi için de, evrim teori-
sinin öngörüleri ile fosil bulgular›n› birbirleriyle karfl›laflt›rmam›z gerekir.
Evrim teorisine göre sözde bütün canl›lar birbirlerinden türemifller-
dir. Önceden var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine dönüflmüfl ve
1144
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
E
Evrimciler hiçbir bilimsel delili olmamas›na ra¤men,
kufllar›n sürüngenlerden türedi¤ini iddia ederler. El-
bette ki böyle bir dönüflümün gerçekleflmifl olmas›
mümkün de¤ildir. Mükemmel bir yarat›l›fla
sahip olan kufl tüylerinin, dinozor pul-
lar›ndan nas›l olufltu¤una ise asla
ak›lc› ve bilimsel bir aç›klama geti-
remezler.
bütün türler bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Teoriye göre, bu dönüflüm yüz
milyonlarca senelik uzun bir zaman dilimini kapsam›fl ve kademe kademe
ilerlemifltir. Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›s›z
"ara türler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.
Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini hala tafl›malar›na ra¤men, bir
yandan da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› bal›k-yar› sü-
rüngen canl›lar yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen özelliklerini ta-
fl›rken, bir yandan da baz› kufl özellikleri kazanm›fl sürüngen-
kufllar ortaya ç›km›fl olmal›d›r. Bunlar, bir geçifl sürecinde
olduklar› için de, sakat, eksik, kusurlu
canl›lar olmal›d›r. Geçmiflte ya-
flam›fl olduklar›na inan›lan
bu teorik canl›lara "ara
geçifl formu" ad› ve-
rilir.
E¤er ger-
çekten bu tür canl›lar
geçmiflte yaflam›fllarsa, bunlar›n sa-
y›lar›n›n ve türlerinin milyonlarca hatta mil-
yarlarca olmas› gerekir. Ve bu canl›lar›n kal›nt›lar›na
mutlaka fosil kay›tlar›nda rastlanmas› gerekir. Çünkü bu ara ge-
çifl formlar›n›n say›s›n›n bugün bildi¤imiz hayvan türlerinden bile fazla
olmas› ve dünyan›n dört bir yan›n›n fosilleflmifl ara geçifl formu kal›nt›la-
r›yla dolu olmas› laz›md›r. Bu gerçek, Darwin taraf›ndan da kabul edilmifl-
tir ve Darwin, Türlerin Kökeni isimli kitab›nda bunu flöyle aç›klam›flt›r:
1155
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
S A H T E
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
"E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-geçifl türleri
mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl olduklar›n›n kan›tlar› da sa-
dece fosil kal›nt›lar› aras›nda bulunabilir.3
Ancak bu sat›rlar› yazan Darwin, bu ara formlar›n fosillerinin bir tür-
lü bulunamad›¤›n›n fark›ndayd›. Bunun teorisi için büyük bir açmaz olufl-
turdu¤unu da görüyordu. Bu yüzden, Türlerin Kökeni kitab›n›n "Difficulti-
es on Theory" (Teorinin Zorluklar›) adl› bölümünde flöyle yazm›flt›:
E¤er gerçekten türler öbür türlerden yavafl geliflmelerle türemiflse, neden sa-
y›s›z ara geçifl formuna rastlam›yoruz? Neden bütün do¤a bir karmafla ha-
linde de¤il de, tam olarak tan›mlanm›fl ve yerli yerinde? Say›s›z ara geçifl for-
mu olmal›, fakat niçin yeryüzünün say›lamayacak kadar çok katman›nda gö-
mülü olarak bulam›yoruz... Niçin her jeolojik yap› ve her tabaka böyle ba¤-
lant›larla dolu de¤il? Jeoloji iyi derecelendirilmifl bir süreç ortaya ç›karma-
maktad›r ve belki de bu benim teorime karfl› ileri sürülecek en büyük itiraz
olacakt›r.4
Darwin'in, bu büyük açmaz karfl›s›nda öne sürdü¤ü tek aç›klama ise,
o dönemdeki fosil kay›tlar›n›n yetersiz oldu¤uydu. Darwin, fosil kay›tlar›
detayl› olarak incelendi¤inde, kay›p ara formlar›n mutlaka bulunaca¤›n›
iddia etmiflti.
FFoossiill KKaayy››ttllaarr››nn››nn YYeetteerrlliillii¤¤ii
Acaba ara form fosillerinin yoklu¤u karfl›s›nda, Darwin'in 140 y›l ön-
ce savundu¤u "ara formlar flimdi yok, ama yeni araflt›rmalarla bulunabi-
lir" iddias› hala geçerli midir? Bir baflka deyiflle, yap›lan tüm fosil araflt›r-
malar›n›n sonucuna bakarak, ara formlar›n gerçekte hiçbir zaman yaflama-
d›klar›n›n kabul edilmesi mi gerekir, yoksa yeni araflt›rmalar›n sonuçlar›
m› beklenmelidir?
Bu soruya verilecek cevab›, elbette elimizdeki fosil kay›tlar›n›n zen-
ginli¤i belirler. Paleontolojik verilere bakt›¤›m›zda ise, fosil kay›tlar›n›n
ola¤anüstü derecede zengin oldu¤unu görürüz. Dünyan›n farkl› bölgele-
rinden elde edilmifl milyarlarca fosil örne¤i vard›r.5 Bu fosillere bak›larak,
250 bin farkl› canl› türü tan›mlanm›flt›r ve bunlar, flu anda yaflamakta olan
yaklafl›k 1.5 milyon türe ola¤anüstü derecede benzerdir.6 (Yaflamakta olan
1166
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
1177
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
210 milyon y›ll›k kemikli bal›k fosili
300 milyon y›ll›k kaplumba¤a fosili
135 milyon y›ll›k bir tür
deniz y›ld›z› fosili
33.7-53 milyon y›ll›k kurba¤a fosili
55-35 milyon y›ll›k yengeç fosili
355-295 milyon y›ll›k örümcek fosili
bu 1.5 milyon türün 1 milyon kadar› böceklere aittir.) Ancak bulunan say›-
s›z fosil örne¤i aras›nda hiçbir hayali ara-geçifl formu fosili bulunamam›fl-
t›r. Zengin fosil kay›tlar›na ra¤men bulunamayan ara formlar›n, yeni kaz›-
larla bulunmas› ise mümkün gözükmemektedir.
Glasgow Üniversitesi paleontoloji profesörü T. Neville George, bu
gerçe¤i y›llar önce flu flekilde kabul etmifltir:
Fosil kay›tlar›n›n (evrimsel) zay›fl›¤›n› ortadan kald›racak bir aç›klama yap-
mak art›k mümkün de¤ildir. Çünkü elimizdeki fosil kay›tlar› son derece zen-
gindir ve yeni kefliflerle yeni türlerin bulunmas› imkâns›z gözükmektedir...
Her türlü keflfe ra¤men fosil kay›tlar› hala (türler aras›) boflluklardan olufl-
maya devam etmektedir.7
Amerikan Do¤a Tarihi Müzesi Müdürü ünlü paleontolog Niles Eld-
redge ise, Darwin'in "fosil kay›tlar› yetersiz, ara formlar› o yüzden bulam›-
yoruz" iddias›n›n geçerli olmad›¤›n› flöyle aç›klamaktad›r:
Tüm deliller, fosil kay›tlar›n›n ortaya koydu¤u sonucun do¤ru oldu¤unu
göstermektedir: (Fosil kay›tlar›nda) gördü¤ümüz boflluklar, hayat›n tarihin-
deki gerçek olaylar› yans›tmaktad›r, bunlar yetersiz bir fosil birikiminin so-
nucu de¤ildir.8
Robert Wesson ise, 1991'de yay›nlanan Beyond Natural Selection adl›
kitab›nda "fosil kay›tlar›ndaki boflluklar›n gerçek ve olgusal" olduklar›n›
flöyle aç›klamaktad›r:
Ne var ki, fosil kay›tlar›ndaki boflluklar gerçektir. Herhangi bir (evrimsel)
soy oluflumunu gösterecek kay›tlar›n yoklu¤u, son derece olgusald›r. Türler
genellikle çok uzun zaman dilimleri boyunca sabit kal›rlar. Türler ve özel-
likle cinsler hiçbir zaman yeni bir türe ya da cinse do¤ru evrim göstermez-
ler. Bunun yerine, bir tür ya da cinsin bir di¤eriyle yer de¤ifltirdi¤i gözlenir.
De¤iflim ise ço¤unlukla anidir.9
Bu durum, evrim teorisinin 140 y›ld›r öne sürdü¤ü "ara form fosille-
ri bulunmufl de¤il, ama ileride bulunabilir" argüman›n›n art›k geçerli ol-
mad›¤›n› göstermektedir. Fosil kay›tlar› canl›l›¤›n kökenini anlamak için
yeterince zengindir ve bu gerçek karfl›m›za somut bir tablo ç›karmaktad›r:
Farkl› canl› türleri, aralar›nda hayali evrimsel "geçifl formlar›" olmadan,
yeryüzünde bir anda ve farkl› yap›lar›yla, ayr› ayr› ortaya ç›km›fllard›r.
1188
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
1199
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Yeryüzündeki bütün canl›lar, tüm
kompleks ve üstün özellikleriyle
bir anda var olmufllar, yani yarat›l-
m›fllard›r. Evrimcilerin iddia ettik-
leri gibi canl›lar›n birbirinden türe-
di¤ini gösteren tek bir bilimsel
delil dahi bulunmamaktad›r.
FFoossiill KKaayy››ttllaarr››nn››nn GGöösstteerrddii¤¤ii GGeerrççeekk
Peki on y›llard›r toplumlar›n bilinçaltlar›na yerleflen "evrim-paleon-
toloji" iliflkisi nereden kaynaklanmaktad›r? Neden ço¤u insan, fosil kay›t-
lar›ndan söz edildi¤inde, bu kay›tlar ile Darwin'in teorisi aras›nda olumlu
bir ba¤lant› oldu¤u izlenimine kap›lmaktad›r? Bu sorular›n cevab›, ünlü
bilim dergisi Science'daki bir makalede flöyle aç›klan›r:
Evrimsel biyoloji ve paleontoloji alanlar›n›n d›fl›nda kalan çok say›da iyi e¤i-
timli bilim adam›, ne yaz›k ki, fosil kay›tlar›n›n Darwinizm'e çok uygun ol-
du¤u gibi yanl›fl bir fikre kap›lm›flt›r. Bu büyük olas›l›kla, ikincil kaynak-
lardaki ola¤anüstü basitlefltirmeden kaynaklanmaktad›r; alt seviye ders ki-
taplar›, yar›-popüler makaleler vs... Öte yandan büyük olas›l›kla biraz taraf-
l› düflünce de devreye girmektedir. Darwin'den sonraki y›llarda, onun taraf-
tarlar› bu yönde (fosiller alan›nda) geliflmeler elde etmeyi ummufllard›r. Bu
geliflmeler elde edilememifl, ama yine de iyimser bir bekleyifl devam etmifl
ve bir k›s›m hayal ürünü fanteziler de ders kitaplar›na kadar girmifltir.10
N. Eldredge ve Ian Tattersall ise bu konuda flu önemli yorumu yapar-
lar:
Ayr› türlere ait fosillerin, fosil kay›tlar›nda bulunduklar› süre boyunca de¤iflim
göstermedikleri, Darwin'in Türlerin Kökeni'ni yay›nlamas›ndan önce bile pale-
ontologlar taraf›ndan bilinen bir gerçektir. Darwin ise, gelecek nesillerin bu
boflluklar› dolduracak yeni fosil bulgular› elde edecekleri kehanetinde bulun-
mufltur... Aradan geçen 120 y›l› aflk›n süre boyunca yürütülen tüm paleontolo-
jik araflt›rmalar sonucunda, fosil kay›tlar›n›n, Darwin'in bu kehanetini do¤-
rulamayaca¤› aç›kça görülür hale gelmifltir. Bu, fosil kay›tlar›n›n yetersizli-
¤inden kaynaklanan bir sorun de¤ildir. Fosil kay›tlar› aç›kça söz konusu ke-
hanetin yanl›fl oldu¤unu göstermektedir.
Türlerin flafl›rt›c› bir biçimde sabit olduklar› ve uzun zaman dilimleri boyun-
ca hep statik kald›klar› yönündeki gözlem, "kral ç›plak" hikayesindeki tüm
özellikleri bar›nd›rmaktad›r: Herkes bunu görmüfl, ama görmezlikten gel-
meyi tercih etmifltir. Darwin'in öngördü¤ü tabloyu ›srarla reddeden h›rç›n
bir fosil kayd› ile karfl› karfl›ya kalan paleontologlar, bu gerçe¤e aç›kça yüz
çevirmifllerdir.11
2200
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Amerikal› paleontolog S. M. Stanley ise, fosil kay›tlar›n›n ortaya koy-
du¤u bu gerçe¤in, bilim dünyas›na hakim olan Darwinist dogma taraf›n-
dan nas›l göz ard› edildi¤ini ve ettirildi¤ini flöyle anlat›r:
Bilinen fosil kay›tlar› kademeli evrimle uyumlu de¤ildir ve hiçbir zaman da
uyumlu olmam›flt›r. ‹lgi çekici olan, birtak›m tarihsel koflullar arac›l›¤›yla, bu
konudaki muhalefetin gizlenmifl olufludur... Ço¤u paleontolog, ellerindeki
kan›tlar›n Darwin'in küçük, yavafl ve kademeli de¤iflikliklerin yeni tür olu-
flumunu sa¤lad›¤› yönündeki vurgusuyla çeliflti¤ini hissetmifltir... ama onla-
r›n bu düflüncesi susturulmufltur.12
fiimdi, fosil kay›tlar›n›n flimdiye dek "susturulmufl" olan gerçe¤ini bi-
raz daha detayl› inceleyelim.
2211
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Amber içindeki 24 milyon y›ll›k t›r-
t›l fosili, t›rt›llar›n tarih boyunca
hep ayn› flekilde var olduklar›n›n
yani hiçbir evrim geçirmediklerinin
bir delilidir.
45-50 milyon y›ll›k
A¤ustos böce¤i fosili
o¤a tarihini inceledi¤imizde karfl›m›za, "farkl› anatomik yap›la-
ra evrimleflen" de¤il, yüz milyonlarca y›l boyunca hiç de¤iflme-
den kalan canl›lar ç›kmaktad›r. Fosil kay›tlar›ndaki bu "de¤ifl-
mezlik", bilim adamlar› taraf›ndan "stasis" (dura¤anl›k) olarak
tan›mlanm›flt›r. Yaflayan fosiller ve günümüzde varl›¤›n› korumayan ama
dünya tarihinin birbirinden farkl› dönemlerinde fosil b›rakm›fl olan canl›-
lar, fosil kay›tlar›ndaki dura¤anl›¤›n somut delilleridirler. Ve fosil kay›tla-
r›ndaki söz konusu dura¤anl›k, aflamal› bir evrim sürecinin yaflanmad›¤›-
n› gösterir. Stephen Jay Gould, Natural History dergisindeki yaz›s›nda fosil
kay›tlar›n›n evrim teorisi ile olan tutars›zl›¤›n› flu flekilde ifade etmifltir:
Ço¤u fosil türünün tarihi, kademeli geliflim ile tutars›z olan iki özellik göste-
rir: 1. Stasis. Ço¤u tür dünya üstünde geçirdikleri süre boyunca hiçbir yön-
lü de¤iflim göstermemektedir. Fosil kay›tlar›ndan kaybolduklar› s›rada nas›l
görünüyorlarsa ortaya ç›kt›klar›nda da ayn› görünümdedirler; morfolojik
de¤iflim ço¤unlukla s›n›rl›d›r ve yönlü de¤ildir. 2. Birden ortaya ç›k›fl. Her-
hangi bir yerel bölgede, bir tür, atalar›n›n sabit dönüflümü neticesinde kade-
meli olarak ortaya ç›kmamaktad›r; birden ve 'tam geliflmifl' olarak ortaya ç›k-
maktad›r.13
E¤er bir canl›, milyonlarca y›l önceki tüm özellikleri ile günümüzde
kusursuz flekilde varl›¤›n› sürdürüyorsa ve hiçbir de¤iflim geçirmediyse,
bu durum Darwin'in öngürdü¤ü aflamal› evrim modelini tamamen orta-
dan kald›racak kadar güçlü bir kan›tt›r. Öyle ki, yeryüzünde bunu kan›t-
layacak tek bir örnek de¤il, milyonlarca örnek bulunmaktad›r. Canl›lar,
milyonlarca y›l hatta kimi zaman yüz milyonlarca y›l önce var olduklar›
hallerinden hiçbir farkl›l›k göstermemektedirler. Bu durum, Niles Eldred-
ge'in aç›kça ifade etti¤i gibi, paleontologlar›n, hala savunulmakta olan ev-
rim fikrinden art›k "kaç›nmalar›na" sebep olmaktad›r:
Paleontologlar›n evrimden bu kadar uzun süre kaç›nm›fl olmalar› hiç de fla-
fl›rt›c› de¤ildir. Evrim asla gerçekleflmemifl gibi görünmektedir. Kayal›klarda
dikkatle ve sab›rla yürütülen toplama çal›flmalar› zigzaglar, küçük sal›n›m-
lar, ve çok nadiren milyonlarca y›l boyunca görülen de¤iflimlerin küçük biri-
kintilerini ortaya ç›karmaktad›r – ki bunlar evrimsel tarihte yaflanm›fl olan
tüm o müthifl de¤iflimi aç›klayamayacak kadar yavafl bir h›zdad›r.14
2244
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
D
Fosil kay›tlar›ndaki dura¤anl›k, gerçekten de evrim savunucular› için
en büyük problemi teflkil eder. Çünkü evrimciler, hayali evrim süreci için
gereken kan›tlar› fosil kay›tlar›nda ararlar. Ancak fosil kay›tlar›, beklenen
ara geçifl formlar› örneklerini vermemekte, dahas›, yüz milyonlarca y›l
içinde de¤iflim geçirdi¤i iddia edilen bir canl›n›n hiçbir evrim geçirmedi-
¤ini gözler önüne sermektedir. Canl› formlar›, milyonlarca y›l önceki hal-
leri ile ayn›d›rlar ve Darwin'in öngördü¤ü aflama aflama de¤iflimi geçirme-
mifllerdir. Niles Eldredge, evrimci paleontologlar›n uzun süre ihmal ettik-
leri dura¤anl›k gerçe¤inin, Darwin'in aflamal› evrim iddias›n› çürüttü¤ü-
nü flu flekilde izah etmektedir:
Fakat dura¤anl›k, hayat›n tarihinin evrimsel biyolojide gözard› edilmemesi
gereken bir özelli¤i olarak terk edildi, ve Gould ile birlikte böyle bir dura-
¤anl›¤›n, hayat›n tarihinin yüzleflilmesi gereken gerçek bir yönü oldu¤u, ve
asl›nda evrimin temel fikrinin kendisine yönelik hiçbir esas tehdit teflkil et-
medi¤ini gösterene kadar da gözard› edilmeye de-
vam etti. Çünkü bu Darwin'in sorunuydu: Dar-
win, evrim fikrinin inand›r›c›l›¤›n› sa¤lamak
için türlerin sabitli¤ine dair eski doktrini
y›kmak zorunda oldu¤unu düflünüyor-
du. Darwin'e göre stasis, aksi bir uy-
gunsuzluktu.15
2255
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Mezozoik döneme
ait (245-65 milyon
y›l aras›) vatoz fo-
sili, günümüz de-
nizlerinde yaflayan
vatozlar›n sahip
oldu¤u tüm özel-
liklere sahiptir.
Yaklafl›k 250 mil-
yon y›ll›k bu canl›,
evrimsel süreç id-
dias›n›n tamamen
bir hayal oldu¤unu
aç›kça göstermek-
tedir.
Ammonitler, yaklafl›k 350 milyon y›l
önce ortaya ç›kt›lar ve 65 milyon y›l
kadar önce soylar› tükendi. Aradaki
300 milyon y›l boyunca üstteki fosil-
de görülen yap›lar› hiç de¤iflmedi.
400 milyon y›ll›k deniz y›ld›z› fosili
E¤er gerçekten bir evrim yaflanm›fl olsayd›, ki hiç-
bir flekilde yaflanmam›flt›r, canl›lar›n yeryüzünde
küçük kademeli de¤iflimlerle ortaya ç›kmalar› ve
zaman içinde de de¤iflmeye devam etmeleri gere-
kirdi. Oysa fosil kay›tlar› bunun tam aksini gösterir.
Farkl› canl› s›n›flamalar›, fosil kay›tlar›nda hiçbir
atalar› olmadan aniden ortaya ç›km›fllar ve yüz mil-
yonlarca y›l boyunca hiç de¤iflim geçirmeden du-
ra¤an bir biçimde kalm›fllard›r.
Ordovisyen Dönemi'ne ait "atnal› yengeci" fosili.
Bu 450 milyon y›ll›k fosil de, günümüzde yaflayan
örneklerinden farks›z.
FF OO SS ‹‹ LL KK AA YY II TT LL AA RR II NN DD AA DD UU RR AA ⁄⁄ AA NN LL II KK
Ordovisyen Devri'ne ait istiridye fosilleri.
Almanya'n›n Bav-
yera bölgesinde
bulunan 140 mil-
yon y›ll›k yusufçuk
fosili, flu anda ya-
flayan yusufçukla-
r›n ayn›s›d›r.
‹skoçya'daki East Kirkton bölgesinde bu-
lunmufl olan bilinen en eski akrep fosili.
Pulmonoscorpius kirktonensis ad› verilen
türe ait bu akrep, 320 milyon y›ll›k ve günü-
müz akreplerinden farks›z.
Balt›k Denizi k›y›lar›nda amber içinde bu-
lunan yaklafl›k 170 milyon y›ll›k bir böcek
fosili. Yaflayan örnekleriyle t›pat›p ayn›.
35 milyon y›ll›k fosil si-
nekler. Günümüzde ya-
flayan sineklerle ayn›
vücut yap›s›na sahipler.
Jurasik Dönem'e ait yaklafl›k 170 milyon
y›ll›k karides fosili. Günümüzdeki kari-
deslerden hiçbir fark› yok.
Darwin'in aflamal› evrim iddias›n›n geçersizli¤ini görerek, buna kar-
fl› Stephen J. Gould ile birlikte "s›çramal› evrim" iddias›n› ortaya atan Ni-
les Eldredge'in yukar›daki ifadeleri, dura¤anl›¤›n Darwin'e problem olufl-
turmas› konusunda oldukça do¤ruydu. Fakat Eldredge'in de aç›kça ihmal
etti¤i ve görmezden geldi¤i nokta, fosil kay›tlar›nda aç›kça görülen dura-
¤anl›¤›n, s›çramal› evrim için de büyük bir sorun oluflturdu¤uydu.
S›çramal› evrim (Punctuated Equilibrium – Kesintiye U¤ram›fl Den-
ge) modelini öne süren paleontologlar, fosil kay›tlar›ndaki dura¤anl›¤›n
bir "sorun" oldu¤unu kabul etmifl ama evrim fikrinden vazgeçmeyi im-
kans›z gördükleri için canl›lar›n küçük de¤iflikliklerle de¤il, ani ve büyük
de¤iflikliklerle olufltu¤unu öne sürmüfllerdi. Bu iddiaya göre evrimsel de-
¤ifliklikler, çok k›sa zaman aral›klar›nda ve çok dar popülasyonlar içinde
gerçekleflmekteydi. Bu vakte kadar canl› popülasyonu hiçbir de¤iflim gös-
termiyor ve bir tür denge durumunda kal›yordu. Popülasyon çok dar ol-
du¤u için büyük mutasyonlar sözde çok k›sa sürede do¤al seleksiyon me-
kanizmas› vas›tas›yla seçiliyor ve böylece ve her nas›lsa yeni bir türün olu-
flumu sa¤lan›yordu.
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Kurba¤alar›n kökeninde de bir evrim süreci yok-
tur. Bilinen en eski kurba¤alar, bal›klardan tama-
men farkl›d›r ve kendilerine has yap›lar›yla or-
taya ç›km›fllard›r. Ve günümüzdeki kurba¤alarla
ayn› özelliklere sahiplerdir. Dominik Cumhuriye-
ti'nde bulunan amber içindeki kurba¤a fosili yak-
lafl›k 25 milyon y›ll›kt›r ve yaflayan örnekleriyle
aras›nda hiçbir fark yoktur.
S›çramal› evrim modelinin, mikro-
biyoloji ve genetik bilimleri taraf›ndan
çok fazla delil ile yalanlanm›fl oldu¤u bu-
gün bilinen bir gerçektir. (Detayl› bilgi için bkz.
Hayat›n Gerçek Kökeni, Harun Yahya) Ayr›ca fosil kay›t-
lar›ndaki dura¤anl›¤a ve dolay›s›yla ara form yoklu¤una aç›klama getir-
mek için öne sürülen s›çramal› evrimin "dar popülasyonlar" iddias› da yi-
ne hiçbir bilimsel dayana¤a sahip de¤ildir. Yeni bir tür oluflumunun, say›-
ca son derece az hayvan› ve bitkiyi bar›nd›ran topluluklarda gerçekleflti¤i-
ni iddia eden s›çramal› evrim, dar popülasyonlar›n genetik yönden evrim
teorisi için avantajl› de¤il, dezavantajl› oldu¤unun aç›kça ortaya ç›kmas›y-
la büyük bir darbe alm›flt›r. Dar popülasyonlar, yeni bir tür oluflumuna yol
açacak flekilde geliflmek bir yana, ciddi genetik bozukluklar ortaya ç›kar-
maktad›r. Bunun nedeni, dar popülasyonlarda, bireylerin sürekli dar bir
genetik havuz içinde çiftleflmeleridir. Bu yüzden normalde "heterozigot"
olan bireyler giderek "homozigot" haline gelmektedir. Bunun sonucunda
da, normalde çekinik (resesif) olan bozuk genler, bask›n (dominant) hale
gelmekte ve böylece popülasyonda giderek daha fazla genetik bozukluk
ve hastal›k ortaya ç›kmaktad›r. Dolay›s›yla fosil kay›tlar›ndaki ara form
eksikli¤i, dar popülasyonlarda gerçekleflen bir evrimin sonucu de¤ildir.
Tüm bu bilimsel olanaks›zl›klar›n yan›s›ra, s›çramal› evrim taraftarlar›n›n,
küçük popülasyonlarda meydana gelen de¤iflikliklerin izinin, fosil kay›t-
lar›nda neden bulunamad›¤› sorusuna verebilecek bir cevaplar› yoktur.
Bu aç›k gerçek gösterir ki, hem Darwin'in ortaya att›¤› aflamal› evrim
modeli, hem de onun sundu¤u geçersizlikleri örtbas edebilmek için öne
sürülen s›çramal› evrim modeli, fosil kay›tlar›ndaki dura¤anl›¤›, canl›
formlar›n›n ani ortaya ç›k›fllar›n› ve ara form yoklu¤unu aç›klayamamak-
tad›r. Bu durum, her ne teori öne sürülürse sürülsün, canl›lar›n evrim ge-
2299
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
çirdi¤ine dair her türlü iddian›n baflar›s›zl›kla sonuçlanaca¤›n›, bilimsel
olarak çöküfle u¤ramaya mahkum olaca¤›n› tüm aç›kl›¤›yla göstermekte-
dir. Çünkü canl›lar evrimleflmemifllerdir; Allah tüm canl›lar› kusursuz hal-
leri ile yoktan var etmifltir. Dolay›s›yla canl›lar›n evrimleflti¤ini savunan
her iddia, yok olmaya mahkumdur.
S›çramal› evrim teorisinin fikir babas› Stephen J. Gould, Hobart &
William Smith College'de verdi¤i bir konferansta bu gerçe¤i tüm aç›kl›¤›y-
la flu flekilde itiraf eder:
Her paleontolog ço¤u türlerin de¤iflmedi¤ini bilir. Bu s›k›nt› vericidir… kor-
kunç bir s›k›nt›ya neden olur… [Canl›lar] biraz daha büyük veya yamru-
yumru olabilirler fakat ayn› tür olarak kalmaya devam ederler ve bunun ne-
deni kusurluluk veya boflluklar de¤il, dura¤anl›kt›r. Fakat bu ola¤anüstü du-
ra¤anl›k genellikle bir veri olarak görmezlikten gelinmifltir. E¤er de¤iflmiyor-
larsa, söz konusu olan evrim de¤ildir; o halde bundan söz etmezsiniz.16
ÇÇeevvrreenniinn ""EEttkkiissiizzllii¤¤ii""
Yaflayan fosiller, günümüzdeki örnekleriyle geçmiflten kalan
fosil örnekleri aras›nda farkl›l›k bulunmayan, dolay›s›yla türlerin
milyonlarca y›l boyunca hiçbir evrim geçirmedi¤i gerçe¤ine
ayna tutan kan›tlard›r. Bu yönleriyle evrim teorisine a¤›r bir
darbe oluflturmaktad›rlar. Bilindi¤i gibi evrim teorisi, an-
cak de¤iflen çevre flartlar›na uyum sa¤layabilen canl›lar›n
hayatta kalaca¤›n›, hayali bir tak›m rastlant›sal de¤iflimlerin etki-
siyle canl›lar›n bu süreçte baflka canl›lara evrimleflece¤ini iddia et-
mektedir. Yaflayan fosiller ise, teorinin, türlerin zaman içinde de-
¤iflen flartlara göre de¤iflim geçirece¤i iddias›n›n as›ls›z bir hi-
kayeden ibaret oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Tarihte yüz
milyonlarca y›l geriye uzanan, çok eski yaflayan fosil ör-
nekleri mevcuttur. Yaklafl›k dört yüz milyon y›ll›k oldu-
¤u halde hiçbir de¤iflim izi ortaya koymayan köpek
3300
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
3311
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
bal›¤› ve evrimcilerin soyu tükenmifl bir ara-geçifl canl›s› olarak ortaya at-
t›klar› ama günümüzde halen yaflayan bir dip bal›¤› oldu¤u anlafl›lan
Cœlacanth gibi canl›lar›n fosilleri, evrim teorisinin de¤iflim senaryosunu
yalanlayan çok çarp›c› bir tablo çizmektedir.
Denizlerin en tehlikeli canl›lar›ndan biri olan köpek bal›¤› ve 400 milyon y›ll›k fosili bize
köpek bal›klar›n›n hiçbir evrim süreci geçirmedi¤ini aç›kça göstermektedir.
160 milyon y›ll›k,
bilinen en eski se-
mender fosili.
Milyonlarca
y›ll›k y›lan fo-
silleri, y›lanla-
r›n hiçbir de-
¤iflime u¤ra-
mad›klar›n›
göstermekte-
dir. 120 milyon y›ll›k kufl tüyü fosili.
Zeminde, bir tür
a¤açkakan tüyü fosili.
Günümüz a¤açkakan
tüyleriyle ayn›d›r.
190 milyon y›ll›k timsah fosili ve
günümüzdeki yaflayan örne¤i.
Yanda, 2 milyon y›ll›k
amber içinde kar›nca
fosili ve üstünde
günümüzde yaflayan
kar›nca. Bu canl›lar,
milyonlarca y›l önce
de günümüzdekiler-
den farkl› de¤ildi.
Zeminde, bugüne kadar bulunan en eski çiçekli bitki fosili.
Birkaç milyon y›ll›k
Akçaa¤aç yapra¤›n›n
fosili ve günümüzde-
ki Akçaa¤aç yaprak-
lar›.
Sa¤da, Çuha çiçe¤i fosili
ve yukar›da, günümüzde
yaflayan çuha çiçe¤i
3344
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Focus dergisi de evrimci bir yay›n olmas›na karfl›n, Cœlacanth'›n konu
edildi¤i Nisan 2003 tarihli say›s›nda, bu bal›k gibi milyonlarca y›ld›r de-
¤iflmeyen canl›lardan flöyle söz etmifltir:
Cœlacanth gibi büyük bir canl›n›n, bunca y›l bilim dünyas›n›n bilgisinden
uzak yaflad›ktan sonra bulunmas›, çok fazla ilgiyi üstüne çekmesine yol açt›.
Oysa, Cœlacanth gibi milyonlarca y›l öncesinden kalan fosilleriyle t›pa t›p
benzerlik içindeki organizmalar›n say›s› oldukça fazla. Örne¤in, bir kabuklu
türü olan Neopilina, 500 milyon y›ldan beri, akrep, 430 milyon y›ldan beri;
z›rhl› ve k›l›ç kuyruklu bir hayvan olan deniz canl›s› Limulus, 225 milyon
y›ldan beri; yaln›zca Yeni Zelanda'da yaflayan bir tür sürüngen olan Tuatara
da, yaklafl›k 230 milyon y›ldan beri de¤iflmedi. Eklembacakl›lar›n birçok ta-
k›m›, timsahlar, deniz kaplumba¤alar› ve birçok bitki türü de uzay›p giden
listenin bir parças›.17
Focus dergisi, hamam böce¤i ve archaebakterilerden örnek vererek,
bu fosillerin evrim teorisine vurdu¤u darbeyi ise aç›kça itiraf etmektedir:
Evrim çizgisinden bak›ld›¤›nda, bu tip organizmalar›n mutasyona u¤rama
olas›l›¤›, di¤erlerine göre çok daha yüksek. Çünkü, her yeni nesil, DNA'n›n
kopyalanmas› demek. Milyonlarca y›l süresince kopyalama iflleminin kaç
kez yap›ld›¤›n› düflününce, ortaya çok ilginç bir tablo ç›k›yor. Teoride, de¤i-
flen çevre koflullar›, düflman türler, türler aras› rekabet gibi çeflitli bask› un-
surlar›n›n do¤al seçime neden olmas›, mutasyona u¤ram›fl avantajl› türlerin
seçilmesi ve bu türlerin, bu kadar uzun zaman içinde çok fazla de¤iflikli¤e
u¤ramas› gerekiyordu. AMA GERÇEKLER BÖYLE DE⁄‹L. Sözgelimi, ha-
mamböceklerini ele alal›m. Çok h›zl› ürüyorlar, ömürleri de k›sa, ama yakla-
Amber içinde 50 milyon
y›ll›k akrep fosili
fl›k 250 milyon y›ldan beri ayn›lar. Daha çarp›c› bir örnek ise archaebakteri-
ler. Tam 3.5 milyar y›l önce, Dünya henüz çok s›cakken ortaya ç›kt›lar, günü-
müzde de Yellowstone Milli Park›'ndaki kaynar sularda yaflamaya devam
ediyorlar.18
Evrim teorisi, türlerin do¤a tarihi hakk›nda yaz›lan, ancak bu alanda
elde edilen bilimsel bulgularla kesin olarak yalanlanan hayali bir hikaye-
den ibarettir. Yaflayan fosiller, çevrenin canl›lar üzerindeki etkisinin "ev-
rim" de¤il, tam aksine "evrimsizlik" oldu¤unu göstermektedirler. Türler
günümüzdeki beden yap›lar›na tesadüfi bir de¤iflim sürecinden geçerek
ulaflmam›fllard›r. Hepsi Yüce Allah taraf›ndan kusursuzca var edilmifller-
dir ve yeryüzündeki varl›klar› boyunca hep yarat›ld›klar› flekilde yaflam›fl-
lard›r.
3355
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Milyonlarca y›ld›r de¤iflmemifl bir canl› olan
Tuatara’n›n, fosili ve günümüzdeki hali.
150 milyon y›ll›k atnal› yengeci fosili ve
günümüzdeki Atnal› yengeci
eolojik dönemlere ait örneklerinin fosil katmanlar›nda bulundu-
¤u, yaflayan örneklerinin de günümüzde ele geçti¤i canl›lara
"yaflayan fosiller" ad› veriyoruz. Bu canl›lar, milyonlarca y›ll›k
örneklerinden hiçbir fark ortaya koymamakta, fosil formlar›n›n
canl› örneklerini oluflturmaktad›rlar. Bunlar›n kuflkusuz en önemli örne¤i,
evrimcilerin y›llarca en önemli sözde ara geçifl canl›s› olarak tan›t›p üze-
rinde say›s›z spekülasyon yapt›klar› Cœlacanth'd›r.
SSaahhttee AArraa GGeeççiiflfl ÖÖrrnnee¤¤ii:: CCœœllaaccaanntthh
Güney Afrika k›y›lar›nda, 1938 k›fl›nda, The Nerina ad› verilen bir bal›kç›
teknesi, Hint Okyanusu'nda Chalumna nehrine yak›n bir yerlerde 70 milyon
y›l önce soyunun tükenmifl oldu¤u düflünülen bir bal›k yakalad›. Bu bal›k,
dinozorlarla ayn› zamanda yetiflip büyümüfl olan Cœlacanth idi…19
Oxford Üniversitesi, Do¤al Bilimler Akademisi baflkan› evrimci Keith
S. Thomson'un bu sözleri, bir evrim efsanesinin nas›l yok oldu¤unun aç›k
bir ifadesidir. Çünkü Cœlacanth'›n canl› bir örne¤inin yakalanmas›, evri-
min en büyük sahte dayanaklar›ndan birini ortadan kald›rm›flt›r.
Fosil kay›tlar›na göre 410 milyon y›l öncesine (Devonian Dönemi) da-
yanan Cœlacanth, evrimciler taraf›ndan, bal›klar ile amfibiyenler aras›nda
yer alan çok güçlü bir ara form delili say›l›yordu. 70 milyon y›l önce (Kre-
tase Dönemi) fosil kay›tlar›ndan gizemli bir flekilde silinmifl ve o dönem-
de soyunun tükendi¤ine inan›lm›flt›.20 Evrimci biyologlar, bu canl›n›n fo-
sillerinden yola ç›karak, canl›n›n vücudunda tam olarak ifllev görmeyen,
yani evrimcilerin tabiriyle "ilkel" bir akci¤er bulundu¤unu ileri sürmüfller-
di. Cœlacanth üzerindeki spekülasyonlar o kadar yayg›nlaflt›r›ld› ki, bu
canl›, pek çok bilimsel kayna¤a en önemli evrim delili olarak girdi ve hat-
ta bu canl›n›n denizden karaya ç›karken çizilmifl resimleri bilimsel kay-
naklarda büyük bir h›zla yay›nlanmaya bafllad›. Elbette bütün bu varsa-
y›mlar›n, sahte çizimlerin, sahte iddialar›n dayana¤›, bu canl›n›n soyu tü-
kenmifl olmas›na dair kesin inançt›.
Fakat durum farkl›yd›. ‹lki 1938 y›l›nda Güney Afrika'da, ikincisi
1952 y›l›nda Madagaskar'›n Kuzeybat›s›ndaki Comores adalar›nda ve di-
¤eri ise 1998 y›l›nda Endonezya Sulawesi'de olmak üzere Cœlacanth,
3388
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
J
200'den fazla kere günümüz okyanuslar›nda yakaland›. Ele geçirilen ilk
Cœlacanth karfl›s›nda flaflk›nl›¤›n› aç›kça ifade etmekten kendini alamayan
evrimci paleontolog J. L. B. Smith, "Yolda dinozora rastlasayd›m, daha çok
flafl›rmazd›m," diyordu.21
Cœlacanth'›n canl› örneklerinin bulunmas›yla bu canl› hakk›ndaki id-
dialar›n bir aldatmacadan baflka bir fley olmad›¤› da ortaya ç›km›fl oldu.
Evrimci araflt›rmac›lar›n ilkel akci¤er oldu¤unu öne sürdükleri yap›, bal›-
¤›n vücudunda bulunan bir ya¤ kesesinden baflka bir fley de¤ildi. Ayr›ca
evrimciler bu canl›y› hep s›¤ sularda yaflayan ve sudan ç›kmaya haz›rla-
nan bir sürüngen aday› olarak tan›tm›fllard›. Oysa Cœlacanth'›n gerçekte
okyanusun en derin sular›nda yaflayan ve 180 m derinli¤in üzerine hemen
hiç ç›kmayan bir dip bal›¤› oldu¤u anlafl›ld›.22
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Altta, evrimci paleontolog J. L. B. Smith ve Comores adalar›nda
canl› halde bulunan Cœlacanth. Bulunan bu ilk örnek ile
Cœlacanth'›n tam bir bal›k oldu¤u, evrimcilerin iddia ettikleri gibi
bir ara geçifl canl›s› olmad›¤› ortaya ç›kt›. Bundan sonra bulunan
200 canl› örnek, bu önemli gerçe¤i pekifltirmiflti.
410 milyon y›ll›k
Cœlacanth fosili
3399AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
1987 y›l›nda Alman do¤abilimci Hans Fricke'nin yapt›¤› araflt›rmalar
da bu sonuçlar› do¤rulad›. Fricke, Grand Comoro adalar›nda Cœlacanth'la-
r› gözlemlemifl ve foto¤rafland›rm›flt›. Bu canl›lar›n, öne, arkaya, hatta bafl
afla¤› yüzdüklerini görmüfl ama hiçbir flekilde deniz dibinde yüzgeçleriy-
le hareket etme gibi "yürümeyi" and›racak bir hareket flekli göstermedik-
lerini tespit etmifltir.23
Cœlacanth'›n bir yaflayan fosil örne¤i olmas›, evrimcilerin sudan kara-
ya ç›k›fl gibi hayali bir senaryo için gururla sunup sergiledikleri tek sözde
delili de ortadan kald›r›yordu. 1938 y›l›nda günümüz denizlerinde karfl›-
lafl›lan bu canl›, öylesine önemli bir bal›kt› ki, evrimcilerin çok uzun za-
mand›r anlamazl›ktan geldikleri "sudan karaya geçifl sahtekarl›¤›n›" bir
anda ortaya ç›karm›flt›. Evrimciler, bu canl› gerçek karfl›s›nda kimseyi suç-
layamad›lar, kimseyi "bunun aksi oldu" diye iknaya kalk›flmad›lar. Cœla-canth ve onun sudan karaya ç›k›fl hikayesi ile ilgili hiçbir yeni iddia ortaya
atamad›lar. Fosil kay›tlar›ndaki dura¤anl›k, evrimi, en büyük dayanakla-
r›ndan bir tanesini ortadan kald›rarak y›km›flt›.
Politik bilim profesörü Robert G. Wesson, bu gerçe¤i flu sözlerle aç›k-
lam›flt›:
Soyunun tükenmifl oldu¤u san›lan ama 1938 y›l›nda tekrar keflfedilen
sa¤l›kl› yüzgeçlere sahip Cœlacanth, yaklafl›k 450 milyon y›ld›r dura-
¤an durumdad›r… Bu neredeyse zamans›z türler, tüm
4400
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
4411
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
canl›larda söz konusu olan protein de¤iflikliklerinden muaf de¤ildirler. Ve
bunlar adaptasyon eksikli¤i olmadan çeflitli flekillerde çeflitlenmifl olmal›d›r-
lar. Ama bunlar›n örnekleri her nas›lsa adeta donmufltur... Geleneksel evrim
teorisinin görüflüne göre, uzun süreli dura¤anl›¤›n aç›klanmas› zordur. Tür-
ler yeni flartlara ve f›rsatlara adapte olduklar› için h›zl› evrim daha kapsam-
l› olmal›d›r. Ama milyonlarca y›l boyunca de¤iflen koflullar alt›nda de¤iflme-
den kalan türlerle ba¤daflmamaktad›r.24
Üstte, canl› Cœlacanth
bal›¤›n›n kuyru¤u ile 140
milyon y›ll›k fosil hali bir-
birlerinden tamamen
farks›zd›r. Yukar›da solda,
bulunan canl› Cœlacanth
örneklerinden bir di¤eri.
AAttnnaall›› YYeennggeeccii
‹lk fosil kay›tlar› 425 milyon y›l öncesine dayanan atnal› yengeci, gü-
nümüz sahillerinde ayn› flekli ile varl›¤›n› sürdüren önemli bir yaflayan fo-
sil örne¤idir. Kumsalda rahat yürümesini sa¤layan ve bir dümen gibi ha-
reket eden kuyru¤u, son derece kompleks birleflik yap›daki iki gözü ve
tüm di¤er özel yap›lar› ile günümüzden 425 milyon y›l önce, bugünkü
flekliyle varl›¤›n› sürdürmüfltür.
4422
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
450 milyon y›ll›k atnal› yengeci fosi-
li. Fosilin günümüzde yaflayan atnal›
yengeçlerinden hiçbir fark› yoktur.
Günümüzden yaklafl›k yar›m milyar
y›l önce de ayn› özelliklere ve ayn›
kompleks donan›mlara sahiptir. Bu
gerçek, Darwinistlere göre canl›lar›n
evrim geçirmeleri gereken bir
dönemde evrimin hiçbir flekilde
yaflanmad›¤›n› aç›kça gösterir.
HHaammaamm BBööccee¤¤ii
Hamam böce¤i, bugüne kadar yaflam›fl olan en eski kanatl› böcektir.
Fosil formu bundan tam 350 milyon y›l önce Karbonifer Dönemi'nde orta-
ya ç›km›flt›r.25 Bu canl›, en küçük bir harekete, hatta bir hava ak›m›na kar-
fl› bile oldukça hassas olan çeflitli uzant›lar›yla, mükemmel kanatlar›yla,
nükleer radyasyona bile karfl› koyabilecek dayan›kl› yap›s›yla, 350 milyon
y›l önceki halinden farks›zd›r.26
4433
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
300 milyon yıllık
hamam böce¤i fosili, günümüzde
yaflayan hamam böcekleriyle tama-
men ayn› özelliklere sahiptir. 300
milyon y›ll›k bu yaflayan fosil,
Darwin'in evrim teorisini kesin
olarak reddetmektedir.
OOkkaappii
Evrim teorisinin en büyük sahte delillerinden birini çürüten, hatta ev-
rim ad›na yap›lm›fl önemli bir sahtekarl›¤› ortaya ç›karan yaflayan fosiller-
den biri de sayfan›n alt›nda resmi görülen Okapi'dir.
Bu canl›n›n bulunan fosilleri Miocene devrine aitti. 1901 y›l›nda ilk
defa canl› olarak ele geçirilene kadar, Okapi'nin soyunun tükenmifl oldu-
¤u san›l›yordu. Ve bu nedenle de evrimciler taraf›ndan al›n›p tamamen
sahte bir iddia olan at›n evrimi senaryosuna bir ara geçifl canl›s› olarak da-
hil edildi. Ancak Okapi'nin canl› örne¤inin ele geçirilmesiyle, at›n evrimi
senaryosu da ortadan kalkm›fl oluyordu.
Memelilerin hayali kökeni konusunda "at›n evrimi", uzun bir süre bo-
yunca evrimcilerin bafl tac› ettikleri bir konuydu. Çeflitli boy s›ras›na göre
canl›lar arka arkaya dizilmifl ve aralar›ndaki anatomik farkl›l›klar hiç dik-
kate bile al›nmadan bunlar›n at›n evrimsel aflamalar› oldu¤u öne sürül-
müfltü. Y›llar boyunca do¤al tarih müzelerinde sergilenen bu seri, evrime
bir delilmifl gibi ders kitaplar›nda bile anlat›ld›. Ancak bugün pek çok ev-
rimci, at›n evrimi senaryosunun geçersizli¤ini aç›kça kabul etmekte ve bu-
nun tümüyle göz boyamaya dayanan bir sahtekarl›k örne¤i oldu¤unu iti-
raf etmektedir.
4444
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Kas›m 1980'de Chicago Do¤a Tarihi Müzesi'nde 150 evrimcinin kat›l-
d›¤›, dört gün süren ve kademeli evrim teorisinin sorunlar›n›n ele al›nd›¤›
bir toplant›da söz alan evrimci Boyce Rensberger, at›n evrimi senaryosu-
nun, fosil kay›tlar›nda hiçbir dayana¤› olmad›¤›n› ve at›n kademeli evrim-
leflmesi gibi bir sürecin hiç yaflanmad›¤›n› flöyle anlatm›flt›r:
Yaklafl›k 50 milyon y›l önce yaflam›fl dört t›rnakl›, tilki büyüklü¤ündeki can-
l›lardan, bugünün daha büyük tek t›rnakl› at›na, bir dizi kademeli de¤iflim
oldu¤unu öne süren, ünlü at›n evrimi örne¤inin geçersiz oldu¤u, uzun za-
mand›r bilinmektedir. Kademeli de¤iflim yerine, her türün fosilleri bütünüy-
le farkl› olarak ortaya ç›kmakta, de¤iflmeden kalmakta, sonra da soyu tüken-
mektedir. Ara formlar bilinmemektedir.27
Rensberger'in bulgular› do¤rudur, at›n evrimi ad› verilen bir sürecin
yafland›¤›na dair hiçbir kan›t yoktur. At serisi iddias›, tamamen spekülatif-
tir, gerçeklere dayanmamaktad›r ve bu canl›lar›n aralar›nda anatomik ve fi-
ziksel oldukça büyük farklar bulunmaktad›r. Ancak Rensberger'in ihmal et-
ti¤i nokta, söz konusu canl›lar›n tümünün soylar›n›n tükenmifl olmad›¤›d›r.
1901 y›l›nda canl› örne¤i ile karfl›lafl›lan Okapi, evrimcilerin ara geçifl formu
olarak sergiledikleri bir canl›n›n günümüzde halen yaflamakta oldu¤unu
göstermifltir. At ile hiçbir ilgisi olmayan, daha çok zebraya benzeyen bu can-
l›, Miosen Dönemi'nde de (23 - 5.3 milyon y›l önce), flu anda sahip oldu¤u
kompleks özelliklerle yaflam›flt›r.
Bir yaflayan fosil olan Okapi, evrimin en büyük iddialar›ndan bir tane-
sini bir kez daha çürütmüfltür. Her yönden tutars›zl›klarla dolu olan at›n
evrimi senaryosu, tamamen ortadan kalkm›fl, evrimin bir baflka utanc› ola-
rak rafa kald›r›lm›flt›r. Amerikan Do¤a Tarihi Müzesi'nden Dr. Niles Eld-
redge, hala müzenin alt kat›nda duran bu flema hakk›nda flunlar› söyler:
Hayat›n do¤as› hakk›nda her biri birbirinden hayali bir sürü kötü hikaye
vard›r. Bunun en ünlü örne¤iyse, belki 50 y›l önce haz›rlanm›fl olan ve hala
alt katta duran at›n evrimi sergisidir. At›n evrimi, birbirini izleyen yüzlerce
bilimsel kaynak taraf›ndan büyük bir gerçek gibi sunulmufltur. Ancak flimdi,
bu tip iddialar› ortaya atan kiflilerin yapt›klar› tahminlerin, yaln›zca spekü-
lasyon olduklar›n› düflünüyorum.28
4455
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
DDii¤¤eerr YYaaflflaayyaann FFoossiilllleerr
Gazetelerde s›k s›k, "20 milyon y›ll›k örümcek fosili bulundu", "35
milyon y›ll›k kertenkele fosili bulundu" gibi haberler dikkatinizi çekmifltir.
Bu haberlerin her biri asl›nda evrim süreci gibi bir senaryonun hiçbir fle-
kilde gerçekleflmedi¤inin aç›k birer delilidir. Yaflayan fosillere verilebile-
cek çok fazla örnek vard›r. Üstelik bu örnekler, yüzlerce milyon y›l geriye
kadar gitmektedir.
Timsah, 200 milyon y›l önce yaflam›fl olan bir canl›d›r ve
fosil kay›tlar› bunu do¤rular.29 Ama günümüzde de varl›¤›-
n› sürdürmektedir. Ginko a¤açlar›, 125 milyon y›l önce de
yaflam›fllard›r, günümüzde de canl› örnekleri bulun-
mufltur. Neopilina yumuflakçalar› 500 milyon y›l, tuata-
ra kertenkelesi 200 milyon y›l, hatta arkeabakteriler 3.5
milyar y›l önce yaflam›fl varl›klard›r.30 Ve ayn› mükem-
mel sistemleri ve kompleks yap›lar›yla günümüzde de
yaflamlar›n› sürdürmektedirler. Nautilus'lar bir grup yu-
muflakçad›r ve 300 milyon y›l önceki denizlerde yafla-
maktad›rlar.31 Bu canl›lar, günümüz denizlerinde de
ayn› flekilde varl›klar›n› sürdürmekte, ayn› flekilde bes-
lenip, ayn› flekilde ço¤almaktad›rlar.
Avustralya ve Afrika akci¤erli bal›¤› da 400 milyon
y›l öncesinde varl›¤›n› sürdüren ve flu anda da yafla-
makta olan bir yaflayan fosil örne¤idir. Charles Darwin,
bu bal›klar›n günümüzdeki varl›klar› hakk›nda flaflk›nl›¤a düflmüfl, Türle-rin Kökeni kitab›nda söz konusu türleri bu nedenle
"anormal formlar" olarak nitelendir-
mifl ve bunlar›n "neredeyse yafla-
yan fosil olarak adland›r›labile-
ceklerini" belirtmifltir.32
4466
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
125 milyon y›l önce yafla-
yan Ginko a¤ac› yapra¤› fo-
sili ve günümüzdeki hali.
Üstte, 146-65 milyon y›ll›k
Nautilus fosili ve alt›nda
günümüzde yaflayan
Nautiluslar.
De¤iflmeden günümüzde varl›klar›n› milyonlarca y›l önceki halleriy-
le aynen devam ettiren canl›lar bunlarla s›n›rl› de¤ildir. Mersinbal›¤›, zar-
gana, ›stakoz, kerevit ve Devonian dönemine ait köpek bal›klar›, yaflayan
fosillere birer örnektirler. Uskumru, tatl› su levre¤i, ringa bal›¤›, denizana-
s›, süngerler, kurba¤alar, ar›lar, kar›ncalar, kelebekler ve termitler, yine de-
¤iflmeden kalan bu canl›lara örnektirler. 230 milyon y›ll›k yusufçuk, 100
milyon y›l öncesine ait asker kar›ncalar, 150 milyon y›ll›k semender günü-
müzde de yaflamaktad›r. Bu durum örümcek gibi araknidler ve k›rkayak
gibi miriapodlarda da ayn›d›r.33 34 Son olarak kendi kan› ile birlikte bir am-
ber içinde bulunan ve 20 milyon y›ll›k oldu¤u tespit edilen örümcek fosili
de 2000'li y›llar›n en önemli kefliflerindendir. Manchester Üniversite-
si'nden yap›lan aç›klamada 4 cm uzunlu¤unda ve 2 cm eninde olan canl›-
n›n 20 milyon y›l önceki halinin, günümüz örümceklerinden hiçbir fark
göstermeden reçine içinde saklanm›fl oldu¤u bildirilmifltir. Örümce¤in
kendi kal›nt›s› ile birlikte kan örne¤inin de, bu canl›n›n DNA yap›s›n›n tes-
pit edilmesini sa¤lamas› umulmaktad›r.35 Ancak flu bir gerçektir ki, söz ko-
nusu örümcek fosili, bulunan tek örnek de¤ildir. Yap›lan kaz›larla ortaya
ç›kar›lm›fl ve yüz milyonlarca y›l öncesine ait örümcek fosilleri mevcuttur
ve bunlar dünyan›n çeflitli ülkelerinde müzelerde sergilenmektedir. Bili-
nen en eski ve en eksiksiz su örümce¤i fosili, günümüzden 425 milyon y›l
öncesine aittir ve bu canl›lar›n milyonlarca y›ldan beri de¤iflmeden kald›k-
lar›n›n önemli bir delilidir.36 Yeryüzü, örümcek gibi milyonlarca y›l önce-
sinden kalan, günümüz canl›lar›n›n ve soyu tükenmifl di¤erlerinin say›s›z
fosil örne¤ini bar›nd›rmaktad›r. Bu kitapla gözler önüne serilen fosiller, çe-
flitli müzelerde saklanan milyonlarca örnekten sadece birkaç›d›r.
4477
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Devonian Dönemi'ne ait (408-360
milyon y›l önce) Avustralya akci-
¤erli bal›¤›. Evrimciler, akci¤erli
bal›klar›n, amfibiyenlerin atas› ol-
du¤unu iddia ederler. Ancak bu
bal›klar›n akci¤er yap›s›n›n kara
canl›lar›n›n akci¤erleri ile hiçbir
benzerli¤i bulunmamaktad›r.
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
vrimci New Scientist dergisi, yaflayan fosiller gerçe¤i karfl›s›nda
evrimcilerin çeliflkilerini flu flekilde aç›klam›flt›r:
Baz› biyologlar, muhtemel de¤iflikliklerdeki tehlikeleri göz önüne ala-
rak, hiçbir flekilde evrim gerçekleflmemesinden dolay› flafl›r›yorlar.
'Gerçek flu; organizmalar öylesine kompleks ki, her fleyi bir enkaza çevirme-
den tek bir fleyi de¤ifltirmek oldukça zor' diyor (Yale Üniversitesi'nden ev-
rimci paleontolog Elizabeth) Vrba. Ancak bizim mükemmel flekilde sa¤ ka-
lan canl›lar›m›z›n neden milyonlarca y›l boyunca de¤iflmeden kald›klar›n›
anlatmak oldukça zor.37
Bu somut gerçe¤in aç›klanmas› elbette evrimciler aç›s›ndan zordur.
Çünkü onlar, buna evrim teorisinin içinde bir aç›klama ararlar. Oysa yafla-
yan fosiller, canl›lar›n aflamalarla birbirlerinden türemediklerini, hiçbir fle-
kilde evrimleflmediklerini gözler önüne sermektedir. Fosil kay›tlar›, ara
geçifl formlar›n›n hiçbir örne¤ini vermemektedir. Canl›lar, milyonlarca y›l
boyunca de¤iflmeden kalm›fllar, flu anki anatomik yap›lar› nas›lsa, o dö-
nemde de ayn› anatomik yap›lar›yla var olmufllard›r. Fosil kay›tlar›, bunu
gösteren hayvan ve bitki örnekleriyle neredeyse tamamlanm›fl durumda-
d›r ve evrimi kesin ve bilimsel olarak yalanlamaktad›r.
Evrimci Niles Eldredge, evrimin çözemedi¤i say›s›z s›rdan bir tanesi-
ni oluflturan yaflayan fosiller konusuyla ilgili hiçbir aç›klamalar›n›n olma-
d›¤›n› flöyle itiraf eder:
Yaflayan bir organizma ile onun
uzak jeolojik geçmiflteki fosillefl-
mifl atalar› aras›nda karfl›laflt›rabi-
lece¤imiz herhangi bir parça üze-
rinde neredeyse hiçbir de¤ifliklik
yok gibi görünmektedir. Yaflayan
fosiller, evrimsel dura¤anl›k fikri-
nin uç derecede somut örnekleri-
dir... Yaflayan fosillerin s›rr›n› tam
anlam›yla çözemedik.38
5500
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
E
Niles Eldredge
Fransa'n›n en ünlü zoologlar›ndan, 35 ciltlik Traité de Zoologie (Zoolo-
jinin Anlaflmas›) ansiklopedisinin editörü ve Frans›z Bilimler Akademi-
si'nin (Académie des Sciences) eski baflkan› Pierre-Paul Grassé ise, Evolu-
tion of Living Organisms (Canl› Organizmalar›n Evrimi) adl› kitab›n›n "Ev-
rim ve Do¤al Seleksiyon" bölümünü flöyle bitirir:
J. Huxley ve di¤er biyologlar›n, evrimin, do¤al seleksiyon mekanizmas› ara-
c›l›¤›yla iflledi¤i teorisi, demografik gerçeklerin, genotiplerin bölgesel dalga-
lanmas› ve co¤rafi da¤›l›mlar›n bir gözleminden baflka bir fley de¤ildir. Ço-
¤unlukla ele al›nan türler, on binlerce sene hiç de¤iflmeden kalmaktad›r. Ko-
flullara ba¤l› olarak meydana gelen dalgalanmalar, genlerin önceden de¤ifl-
mesiyle beraber ele al›nd›¤›nda, evrime delil olarak kullan›lamaz; ve bu-
nun en güzel delili de milyonlarca y›ld›r hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramayan ya-
flayan fosillerdir.39
Yaflayan fosiller ve fosil kay›tlar›ndaki dura¤anl›k, ne Darwin döne-
minde aç›klanabilmifltir ne de bundan sonra aç›klanabilir durumdad›r.
Darwin'in evrim teorisini, flekilden flekle sokarak günümüz bilimsel bulu-
gular›na uyarlamaya çal›flan evrimci bilim adamlar› da bu gerçe¤i, art›k is-
temeseler de kabul etmifl durumdad›rlar. Bilimsel verilerin ve fosil kay›t-
lar›n›n ortaya ç›kard›klar› gerçekler, t›pk› 150 y›l önce Darwin'in itiraf etti-
¤i gibi, günümüzde de evrim teorisinin her türlü versiyonu ile çeliflmekte-
dir:
Bu kitapta, gerçeklerin delil gösterilemeyece¤i bir nokta oldu¤unu biliyo-
rum. Bu nokta, genellikle benim vard›¤›m sonuçlardan tamamen ters sonuç-
lar ortaya ç›karmaktad›r. Adil bir sonuç, ancak her problemin her iki yönü-
nün gerçeklerini tam olarak aç›klamak ve tartmak ile sa¤lanabilir. Ama bu-
rada bunu yapmak mümkün de¤ildir.40
Darwin bu sözlerle, iddias›n›n gerçeklerle ba¤daflmad›¤›n› ve bu ne-
denle de gerçekleri görmezden geldi¤ini, çekinmeden dile getirmektedir.
Günümüzde, fosil kay›tlar›n›n ortaya koydu¤u gerçe¤e ra¤men evrim te-
orisini savunanlar›n içinde bulundu¤u durum da budur. Körü körüne
Darwin'in izinden gitmeye devam etmekte ve gerçeklere yüz çevirmekte-
dirler. Ancak bu yaln›zca k›sa süreli bir aldatmacad›r. Gerçekler, art›k Dar-
5511
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
win dönemindekinden daha aç›k ve daha fazla sapta-
nabilir durumdad›r. Gerçekleri gören ve gerçekleri ter-
cih eden insanlar›n say›s› artmakta, hikayelere inan›p
bunlar› sorgulamayan insanlar›n say›s› oldukça azal-
maktad›r. Gerçekler, art›k Darwin döneminde oldu¤u
gibi gizlenebilir ve ihmal edilebilir durumda de¤ildir.
Genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji, jeoloji ve di¤er
tüm bilim dallar›, Darwin'in ve Darwin destekçilerinin
hiç istemedi¤i ve belki de hiç beklemedikleri bir gerçe-
¤i sürekli olarak ortaya ç›karmaktad›r. Ve bu gerçek,
Yarat›l›fl Gerçe¤idir.
‹flte böyle; çünkü Allah, hakk›n ta Kendisi'dir.
O'nun d›fl›nda, onlar›n tapt›klar› ise, flüphesiz
bat›l›n ta kendisidir. Gerçekten Allah, yücedir,
büyüktür.
Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, böylece
yeryüzü yemyeflil donat›ld›. fiüphesiz Allah,
lütfedicidir, herfleyden haberdard›r.
Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. fiüp-
hesiz Allah, hiçbir fleye ihtiyac› olmayan (Ga-
ni)d›r, övülmeye lay›k oland›r.
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde
O’nun emriyle ak›p giden gemileri, sizin yarar›-
n›za verdi. Ve izni olmad›kça, gö¤ü yerin üstü-
ne düflmekten al›koyar. fiüphesiz Allah, insan-
lara karfl› flefkatlidir, çok merhametlidir.
Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da dirilte-
cek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür.
(Hac Suresi, 62-66)
5522
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
azete ve dergilerde zaman zaman haber olarak verilir: "200 mil-
yon y›ll›k sivrisinek fosili bulundu!", "30 milyon y›ll›k kertenkele
fosiline rastland›"... Bu tarz haberleri okuyanlar, kimi zaman bu
fosillerin ayr›cal›kl› ve efline az rastlan›r oldu¤unu düflünebilir-
ler. Ama bu hatal› bir bilgidir.
Yeryüzünün büyük bir k›sm›, günümüz canl›lar›n›n milyonlarca y›l-
l›k fosil örnekleri ile doludur. Bunlar›n çok büyük bir k›sm› ele geçirilmifl-
tir ve paleontologlar kaz›p araflt›rd›klar› her yerde, kusursuz donan›mla-
r›yla günümüz canl›lar›n›n fosil örneklerine halen rastlamaktad›rlar. Bun-
lar›n tümü ülkelerin müzelerinde tutulmaktad›r. Milyonlarca y›ll›k örüm-
cek, kar›nca, sinek, akrep, yengeç, kurba¤a ve daha pek çok soyu tüken-
mifl veya tükenmemifl canl› fosili, hatta amber içinde tüm detaylar›yla sak-
l› kalm›fl örneklerin binlerce hatta yüz binlercesi, müzelerde yer almakta-
d›r. Ancak bunlar›n say›ca çoklu¤u kitaplara ve gazetelere pek yans›t›l-
maz, bilimsel dergi, forum ve söyleflilere konu olmazlar.
Peki bunun nedeni nedir?
Bunun nedeni, bulunan her fosilin, evrimi y›kan bir delil olmas›d›r.
Bulunan her bir yaflayan fosil örne¤i, Darwinistlerin yaflamlar›n› adad›k-
lar› sahte teoriyi yok edecek güçtedir. Bu nedenle söz konusu fosillerin bir
k›sm› evrimcilerce gizli tutulmaya çal›fl›lm›flt›r.
G
5566
40 milyon y›ll›k kertenkele fosili amberi.
Amberin içinde kertenkelenin kafas›, ön
bacak kemikleri ve baz› dokular bulu-
nuyor. Amber içindeki kertenkelenin
tüm özellikleri, günümüz kertenkele-
lerininkilerle ayn›d›r.
Tam 70 y›l boyunca Smithsonian Institution'da gizlenen Kambriyen
canl›lar›n›n, bir baflka deyiflle dünya tarihinin en eski kompleks canl›lar›-
n›n fosilleri, bu konuda önemli bir örnektir. Charles Doolittle Walcott,
ABD'nin ünlü müzelerinden Smithsonian Institution'da görevli yönetici
(1907-1927) ve bir paleontologdu. Kanada'n›n Rocky Da¤lar› civar›ndaki
Burgess bölgesinde fosil araflt›rmalar›na bafllad›. 31 A¤ustos 1909 günü,
Walcott, paleontoloji tarihinin en büyük bulgular›ndan birini ele geçirdi:
530 milyon y›l öncesinde yaflanm›fl Kambriyen dönemine ait ilk fosiller...
Walcott toplad›¤› fosillerin hangi filumlara ait oldu¤una bakt›¤›nda
çok flafl›rd›. Çünkü buldu¤u fosil tabakas› çok eskiydi ve bundan daha eski
tabakalarda kayda de¤er bir yaflama rastlanmam›flt›; ama bu tabakada bili-
nen filumlar›n neredeyse tamam›na ait canl›lar vard›. Dahas› hiç bilinmeyen
filumlara ait fosiller de bulmufltu. Bu, hayvanlar alemindeki tüm vücut ya-
p›lar›n›n ayn› jeolojik devirde, bir arada ortaya ç›kt›klar›n› gösteriyordu.
5577
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Darwinizm'i çürüten en önemli delillerden biri
olan fosil kay›tlar›, ço¤u zaman Darwinistler
taraf›ndan özenle gizlenir. 70 y›l boyunca fla-
fl›rt›c› flekilde gizlenen Kambriyen dönemine,
yani canl› tarihinin ilk kompleks canl›lar›na ait
fosiller bu aldatma yönteminin en önemli ör-
neklerindendir. Benzer yöntem, yaflayan fosil
bulgular›na da ço¤u zaman uygulanmakta,
evrimi geçersiz k›lan deliller gizlenmeye çal›-
fl›lmaktad›r. Ancak bu çaba boflunad›r, fosil
bilimi, en kusursuz örnekleri ile evrimi çoktan
çürütmüfl durumdad›r.
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
Bu ise Darwin'in teorisi için y›k›c› bir darbe oluflturuyordu. Çünkü
Darwin canl›lar›n yavafl yavafl dallanan bir a¤ac›n kollar› gibi geliflti¤ini
ileri sürmüfltü. Darwin'in kurgulad›¤› evrim a¤ac›na göre, önce türler be-
lirmeli, ard›ndan yeryüzünde tek bir filum olmal›, sonra uzun zaman di-
limleri içinde farkl› filumlar yavafl yavafl ortaya ç›kmal›yd›. Oysa Walcott,
günümüzden yaklafl›k 530 milyon y›l önce, günümüzde var olan tüm fi-
lumlar›n, hatta daha da fazlas›n›n ayn› anda ve aniden ortaya ç›kt›klar›n›
gösteren kan›tlarla yüz yüzeydi. Bu, türlerden bafllayarak uzun zaman di-
limlerinde kademelerle filumlar›n olufltu¤unu varsayan hayali "evrim
a¤ac›"n› tamamen ortadan kald›rmaktayd›. Canl› tarihinin daha en bafl›n-
da tüm türleri kapsayan kompleks özellikler, toplam 50 ayr› filumu temsil
eden birbirinden kompleks fosil örnekleriyle en mükemmel flekilde sergi-
lenmiflti.
5588
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Kademeli evrim safsatas›n› tümüyle ortadan kald›ran yaklafl›k 530
milyon y›ll›k bu fosiller, ancak 70 y›l sonra gizlendikleri yerden ç›kar›lm›fl
ve dünyaya tan›t›lm›flt›r. Çünkü Walcott, elde etti¤i fosilleri bilim dünya-
s›na açmak yerine, gizlemeye karar vermifltir.
Smithsonian Müzesi'nin müdürü olan Walcott koyu bir Darwinistti.
Evrim teorisine göre bu denli eski kayalarda, nispeten basit yap›da fosille-
rin bulunmas› beklenirdi. Oysa buldu¤u fosillerin komplekslik aç›s›ndan
günümüzde yaflamakta olan yengeç, deniz y›ld›z›, solucan gibi canl›lar-
dan hiçbir fark› yoktu. Darwinistler aç›s›ndan iflin en endifle verici yan› ise
Burgess Shale'de de, daha eski kayalarda da bu canl›lar›n atas› olabilecek
hiçbir fosil örne¤inin bulunamam›fl olmas›yd›.
Bu açmazlarla karfl›laflan Walcott, elde etti¤i fosillerin evrim teorisine
büyük bir sorun oluflturaca¤›ndan emin oldu¤u için, bunlar› aç›klamak
yerine, çekti¤i baz› foto¤raflar›, birtak›m notlarla birlikte Smithsonian Ins-
titution'a yollad›. Fosiller burada yetmifl y›l kadar unutulacaklar› çekme-
celere kilitlendiler. Burgess Shale fosillerinin gün ›fl›¤›na ç›kmas›, ancak
1985 y›l›nda, müzenin arflivlerinin yeniden incelenmesi sayesinde oldu. ‹s-
railli bilim adam› Gerald Schroeder bu konuda flu yorumu yapar:
5599
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
E¤er Walcott isteseydi, fosiller üzerinde çal›flmak üzere bir ordu dolusu ö¤-
renciyi görevlendirebilirdi. Ama evrim gemisini bat›rmamay› tercih etti. Bu-
gün Kambriyen Devri fosilleri Çin'de, Afrika'da, ‹ngiliz Adalar›'nda, ‹sveç'te
ayr›ca Grönland'da da bulunmufl durumdad›r. (Kambriyen Devrindeki) Pat-
lama, dünya çap›nda yaflanm›fl bir olayd›r. Ama bu ola¤anüstü patlaman›n
do¤as›n› tart›flmak mümkün olmadan önce, bilgi gizlenmifltir.41
Evrimin geçersiz bir teori oldu¤unu kesin olarak ortaya ç›karan bu
fosiller, halen evrimcilerin tam anlam›yla aç›klamas›z kald›klar› ve teori
için en büyük zorluklardan biri olarak gösterdikleri kusursuz birer yarat›-
l›fl delilidirler.
Evrim teorisi, tarihinde, insan kafatas›na maymun çenesinin yap›flt›r›l-
d›¤›, tek bir domuz difli fosilinden maymun-adamlar›n hayali sosyal yaflam-
lar›n› gösteren rekonstrüksiyonlar›n›n yap›ld›¤›, dinozor fosillerine tüy ek-
lendi¤i, say›s›z sahtekarl›k örne¤i ile doludur. (Detayl› bilgi için bkz. Harun
Yahya, Hayat›n Gerçek Kökeni, Araflt›rma Yay›nc›l›k; Harun Yahya, Evrim Al-
datmacas›, Araflt›rma Yay›nc›l›k) Bilimsel delillerle de¤il, ideolojik olarak
ayakta tutulmaya çal›fl›lan bu teorinin takipçileri, iddialar›n› destekleyecek
sahte ara-fosil örnekleri oluflturmaktan çekinmemifl, teoriyi tümden rafa kal-
d›racak olan kompleks canl›lar›n yüz milyonlarca y›ll›k fosillerini de saklama
ihtiyac› duymufllard›r. Zaman içinde bu gizlili¤in ne derece mant›ks›z oldu-
¤u anlafl›lmaya bafllanm›fl, yeryüzü katmanlar› bu fosil örnekleri ile dolu ol-
du¤u için fosillerin bir k›sm› yavafl yavafl ortaya ç›kar›lm›flt›r. Ancak yine de
bu aldatmaca, günümüzde halen devam etmekte, müzelerde sakl› yaflayan
fosil örneklerinin bir k›sm›, büyük bir sessizlik içinde gizlenmektedir. Müze-
lerdeki bu örneklerin tamam› insanlar›n bilgisine sunulsa, gerçeklerin ne ol-
du¤u anlafl›lacakt›r. Ancak ço¤u bilim adam›, evrim teorisini kökten ortadan
kald›racak böyle bir giriflime cesaret edememektedir.
Bu kitap ile, sizlere milyonlarca y›ll›k yaflayan fosillerin küçük bir bö-
lümünü sunuyoruz. Buradaki amaç, yeryüzünde bir evrim sürecinin ya-
flanmad›¤›n› aç›kça göstermek, canl›lar›n, milyonlarca y›l önce de bugün
oldu¤u gibi kusursuz özelliklerle donat›lm›fl olduklar›n› yani yoktan yara-
t›lm›fl olduklar›n› kan›tlamak ve evrimin, delilleri gizleme yöntemi ile yal-
n›zca insanlar› aldatarak ayakta tutulmaya çal›fl›lan sahte bir teori oldu¤u-
nu gözler önüne serebilmektir. Bilimsel delilleri gizleyen, bilimselli¤i sah-
6600
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
tekarl›k ve aldatmaca ile sa¤lamaya çal›flan bir teori, zaten kendi geçersiz-
li¤ini ilan etmifltir. Evrimciler de aç›kça bilmektedirler ki, ele geçen tüm bi-
limsel deliller, "evrim süreci" iddias›n›n yaln›zca bir masaldan ibaret oldu-
¤unu göstermifltir. Yaflayan fosiller; bu canl›lar›, milyonlarca y›l önce ya-
ratm›fl ve günümüze kadar en mükemmel flekilleriyle korumufl, tüm var-
l›klar›n Yarat›c›s› ve Hakimi olan Allah'›n eseridirler. Tarih boyunca Dar-
winistlerin tüm korkular›, bu aç›k gerçe¤in gözler önüne serilmesi olmufl-
tur. Ama art›k, bu aç›k ve tart›flmas›z gerçek tam anlam›yla gözler önün-
dedir ve Darwinistlerin buna karfl› gösterdikleri tüm çabalar bofla ç›km›fl-
t›r. Hak olan karfl›s›nda bat›l tamamen ortadan kalkm›fl ve Alemlerin Rab-
bi olan Allah, büyüklü¤ünü ve yüce kudretini bir kez daha en mükemmel
flekli ile sergilemifltir:
Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye gö¤ü, yeri ve ikisi
aras›nda bulunanlar› yaratmad›k. E¤er bir 'oyun ve oyalanma' edin-
mek isteseydik, bunu, Kendi Kat›m›zdan edinirdik. Yapacak olsay-
d›k, böyle yapard›k. Hay›r, Biz hakk› bat›l›n üstüne f›rlat›r›z, o da
onun beynini darmada¤›n eder. Bir de bakars›n ki, o, yok olup git-
mifltir. (Allah'a karfl›) Nitelendiregeldiklerinizden dolay› eyvahlar
size. (Enbiya Suresi, 16-18)
6611
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
6644
Amerika'n›n Wyoming eyaletindeki Green River bölgesinden ç›kar›lan bal›k yer-ken fosilleflmifl 50 milyon y›ll›k bal›k fosili.
50 milyon y›ll›k bu bal›k fosili Genus Priscacara, Wyoming'deki dünyan›n en ün-lü fosil oluflumlar›n›n bulundu¤u Green River'da bulunmufltur. Bu bal›kta oldu-¤u gibi bölgede bulunan fosillerin yumuflak dokular›n›n büyük bir k›sm› aynenkorunmufltur.
50 M‹LYON YILLIK BALIK FOS‹LLER‹
6666
Günümüzde de yafla-yan bu ay›, Rusya'daUral Da¤lar›'ndabulunmufltur.
Ay›n›n difli
300 B‹N ‹LA 100 B‹N YILLIK AYIFOS‹L‹
146 M‹LYON - 65 M‹LYON YILLIKZAR KANATLI FOS‹LLER‹
‹lk Neuropteranlar (zar kanatl›lar)bundan 300 milyon y›l kadar önceortaya ç›km›flt›r. Günümüzde bucins, sinekleri ve böcekleri de içi-ne alan bir aile olarak oldukça bolmiktarda bulunmaktad›r. Günü-müzde yaflayan 4700 çeflit Ne-uropteran bulunmaktad›r. Ve bufosil örnekleri, günümüzdeki can-l›lar› ile ayn›d›r.
Amber içinde korunmufl Ascalaphidaecinsi yusufçuk larvas›. (146 milyon- 65milyon y›ll›k)
Çok iyi korunmufl 28 mm boyutunda zarkanatl›, Liaoning, Çin. (146 milyon- 65milyon y›ll›k)
Çok iyi korunmufl bir tür zarkanatl›, Liaoning, Çin
146 milyon- 65 milyon y›ll›k
6677
6688
Çin'in Hebei bölgesinden, 100 aile-ye ait, 500 farkl› cinste, yaklafl›k125 milyon y›ll›k böcek fosilleri ç›-kar›lm›flt›r. Bu muhteflem çeflitlilikve ince detaylar›n örne¤ine, dün-yan›n baflka hiç bir yerinde rast-lanmam›flt›r. Bu resimde görüldü-¤ü gibi kanatlarda çok ince detay-lar mevcuttur. Ve burada elde edi-len fosiller, böceklerin günümüzekadar hiçbir de¤iflim geçirmedikle-rini aç›kça sergilemektedir.
‹talya'n›n Rimimini bölge-sinde bulunan bu denizat›fosili, 5-1.8 milyon y›ll›kt›r.Bu türün günümüzde yafla-yan örneklerine dünyan›nçeflitli yerlerinde sub-tropi-kal ve tropik sularda rast-lanmaktad›r.
6699
Çin'in Hebei bölgesindenç›kar›lan bu fosil, i¤nesiolmad›¤› için difli oldu¤uanlafl›lan bir böce¤e ait.Bu fosilde, kanatlar›n renkfleritleri de dahil olmaküzere çok ince detaylar,korunmufl olarak günümü-ze kadar gelmifltir. Ve bucanl›n›n günümüzde ol-dukça fazla say›da örne¤ibulunmaktad›r.
125 M‹LYON YILLIK AKREP S‹NE⁄‹
PALEONTOLOJ‹,YAfiAYAN FOS‹LLER ‹LE, YARATILIfi GERÇE⁄‹N‹ ‹LAN ETM‹fiT‹R.
Çin'in Hebei bölgesinden toplanan yaklafl›k 125 milyon y›ll›k, 500 farkl› cinse ait10,000 böcek fosilinin tümü, günümüzde varl›¤›n› sürdüren örneklerdir. Afla¤›dabu böceklerin baz›lar› görülmektedir.
18 mm. boyunda bir bitki böce¤i(yaklafl›k 125 milyon y›ll›k)
Kanat aç›kl›¤› 5 cm'den fazla olan güve fosili(yaklafl›k 125 milyon y›ll›k)
16 mm'lik tafl sine¤i (yaklafl›k 125 milyon y›ll›k)
7700
7711
Yak›n plan görünüflü
Yak›n plan görünüflü
Çin'in Hebei bölgesinde bulu-nan fosiller aras›nda, çekirge-lere bol miktarda rastlanmak-tad›r. Detaylar› çok iyi korun-mufl olan bu fosilde, 125 mil-yon y›l öncesinden kalma birrenk skalas› mevcuttur. Detay-larda görülen ve canl›n›n yu-murtalar› topra¤a koymak içinkulland›¤› 27 mm'lik yumurt-lama borusundan anlafl›ld›¤›gibi bu bir diflidir ve günümüzçekirgeleriyle tam anlam›ylaayn› anatomik yap›y›paylaflmaktad›r.
125 M‹LYON YILLIK ÇEK‹RGE
7722
DARWIN'‹N ÖLÜMÜNE SEBEP OLANSU‹KASTÇ‹ BÖCEK
Dünyan›n her yerinde yayg›nolarak yaflayan, h›zlar› ve avla-r›n› zehirlemeleri nedeniyle su-ikastçi böcek olarak an›lan, He-miptera. 120 milyon y›l öncekifosil örnekleri, günümüzsuikastçi böcekleri ile ayn›d›r.
Fosiller evrimi reddetmifltir.
150 y›l önce Darwin'in
"teorinin zorluklar›ndan biri"
olarak sundu¤u gerçek,
bugün tüm aç›kl›¤›yla
gözler önündedir.
7733
50 milyon y›ll›k vatoz bal›¤›fosili, Wyoming'de Green Ri-ver'da bulunmufltur. Mükem-mel flekilde korunmufl olanbu fosilde, kuyruk uçlar›nda-ki detaylar dikkat çekicidir.Tüm yap›sal özellikleri ile 50milyon y›ll›k vatoz fosili,günümüz vatozlar›n›n ay-n›s›d›r.
50 M‹LYON YILLIK VATOZ BALI⁄I
7744
50 M‹LYON YILLIK R‹NGA BALI⁄I
Wyoming'deki Green Ri-ver'da bulunan Eosendevrine ait (50 milyon y›lönce) ringa bal›¤› fosili,yüzeyde beslenen bal›k-lara özgü bir a¤›z yap›s›-na sahiptir. Bu cins rin-ga bal›klar›, ayr›ca Gü-ney Amerika'daki Creta-ceous tabakas›nda dabulunmufltur. Bu canl›-lar, 50 milyon y›ld›r hiç-bir de¤iflime u¤rama-m›fllard›r.
7755
Kanada, BritishColombia'da bulunan bu50 milyon y›ll›k fiafakK›z›l a¤ac› fosilinin ilkyaflayan türleri, 1944y›l›nda Çin'debulunmufltur.
Karbonifer döneminden,yani 330 milyon y›löncesinden kalmaAnnularia stellata,Fransa'dan ç›kar›lm›flt›r.Bu türün yaflayan türleriat kuyru¤u fleklindekie¤relti otlar›d›r.
Eosendevrinden, yani50 milyon y›löncesindenkalan bu kavak yapra¤›,Utah'taki Green River'dabulunmufltur.
7788
Colorado Green Ri-ver'da bulunmufl 50milyon y›ll›k sumakbitkisi yapra¤›
Montana'da bulunan ve Paleosendevrinden (65-55 milyon y›l önce)kalma bu hufl a¤ac› fosili üç boyut-ludur. Ç›nar (Macginitea) yapra¤› fosili.
55 milyon y›ll›k.
Kanada BritishColombia'da bulunan bu
akçaa¤aç yapra¤›na aitfosil, Eosen devrinden (50milyon y›l önce) kalm›flt›r.
7799
250-70 milyon y›l ön-cesine ait karides fo-sili. D›fl iskeleti vücu-dun ön k›sm›n› kapla-yan, sert tek parça-dan meydana gelen,uzun bir kabuktanoluflmaktad›r. 5 cmuzunlu¤unda olancanl›, günümüz de-nizlerinde çok yay-g›nd›r.
Jurasik deniz katman-lar›nda s›kça görülenbir karides fosili. Fo-sil, 200 ila 140 milyony›l öncesi döneme ait-tir ve günümüz kari-deslerinden hiçbir far-k› yoktur.
125 milyon y›l öncesine ait, içinde 3farkl› böcek olan fosil. Fosilin içindeçeflitli kanatl› böcekler ve bir tatarc›kyer almaktad›r. Son derece iyi vedetayl› olarak korunmufl bir fosildir.
8800
Bir tür yengeç olanHarpactocarcinus, 55-35milyon y›l öncesindeyaflam›flt›r. Türün buörne¤i yaklafl›k 8 cm dir.
280 milyon y›ll›k kurba¤a fosili
Ankara Beflkonak yak›nlar›nda bulun-mufl olan bu bal›k fosili, yaklafl›k 14 mil-yon y›l öncesine ait.
8811
fieklinden dolay› i¤-ne bal›¤› olarak an›-lan bu bal›¤›n fosili,Fas'›n Ramlia Taouzbölgesinde bulun-mufltur. Kretase dev-rinden kalan bu fosilyaklafl›k 127 milyony›ll›kt›r. Günümüz i¤-ne bal›klar›ndan hiç-bir fark› yoktur.
8822
1.8 milyon-11 bin y›ll›kYeni Zelanda'da bulunanörümcek fosili
Yanda Pliosen dönemineait (5-1.8 milyon y›l önce)
kaplumba¤a fosili
Solda 200 milyon y›ll›kkaplumba¤a fosili
8833
161 milyon y›ll›k semender fosili
64 milyon y›ll›k, geç KretaseDönemi'ne ait karides fosili
82-68 milyon y›ll›k denizkestanesi fosili
8844
50 milyon y›ll›k böcekfosili
May›sböce¤iJurasik döneminden(208-146 milyon y›lönce)
195 milyon y›ll›k karides fosili ile günümüz karidesleri aras›ndahiçbir farkl›l›k bulunmamaktad›r.
Yukar›da 50 milyon y›ll›k bir kaplumba¤a fosili ve milyonlarcay›ld›r hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramam›fl bir kaplumba¤a görülmektedir.
8855
50 milyon y›ll›k bal›klar
25 milyon y›l öncesine aityengeç fosili.
50 milyon y›ll›k ar› fosili
Evrim, yaflayan fosillerkarfl›s›nda yenilgiyeu¤ram›flt›r.
8866
Orta Kretase dönemine(146-65 milyon y›l önce-
sine) ait bir ›stakoz
208-146 milyon y›ll›k bal›k fosili
Oligosen dönemine (38-23 milyony›l öncesine) ait yengeç fosili
Jurasik dönemine (208-146 milyon y›l ön-cesine) ait bir karides. Günümüz denizlerinde
yaflayan fosillerden hiçbir fark› yoktur.
9 cm uzunlu¤unda köpekbal›¤› difli. Orta Floridafosfat yataklar›nda bu-lunmufl. Fosil, Eosen dö-nemi (54 milyon y›l önce)ile Erken Pliosen Dönemi(5 milyon y›l önce) aras›döneme aittir.
8877
150 milyon y›ll›k yusufçuk fosili, günümüzyusufçuklar› ile ayn›d›r.
Denizlalesi. Siluryen (440-410 milyon y›l önce) ve Mis-sissipi Dönemi (360-325 mil-yon y›l önce) kayalar›ndaçok bulunur. Günümüz de-nizlalelerinden hiçbir fark›yoktur.
8888
Çiçekli bir bitkiye ait bir fosil (Archaefructus li-aoningensis). Bu fosilin, flimdiye kadar bulu-nan bitki fosillerinin, en eskilerinden oldu¤u ka-bul edilmektedir. Geçmifli 130 milyon y›l öncesi-ne dayanan çökellerin içinde bulunan ve tümçiçekli bitkilerin ay›rt edici özelli¤ine sahip olanbu fosilde, meyveye dönüflecek olan tohumlar›bar›nd›ran difli organlar mevcuttur. Günümüzçiçekli bitkilerinden hiçbir fark› yoktur.
Yaklafl›k 20 milyon yafl›ndabir tür çam kozala¤› fosili.
Tüm canl›lar Allah'›n"Ol" emri ile yoktan varedilmifllerdir. KuflkusuzAllah, onlar› tarihinherhangi bir dönemin-de, günümüzdeki ha-lleriyle yarat›p var et-meye kadirdir. Evrimci-lerin kavrayamad›klar›,görmezden gelmeyeçal›flt›klar› gerçek bu-dur. Ama fosil kay›tlar›,görmezden gelinmeye-cek kadar aç›k birflekilde 'Yarat›l›fl Ger-çe¤i'ni ilan etmektedir.
8899
146-65 milyon y›ll›kbu polen tanesi, bi-linen en eski kapal›-tohumlu polen tür-lerinden biridir. Bupolen, çeflitli bitkilertaraf›ndan günü-müzde de ayn› flek-liyle üretilmektedir.
Mikroskopta yüksekölçekte büyütülmüflpolen fosili
49 milyon y›ll›kFlorissantio
"Evrim aldatmacas›",milyonlarca y›l öncekiörnekleri bulunan ya-flayan fosillerle, aç›kçaortaya ç›km›flt›r. Bucanl›lar, günümüzdehala, ayn› özellik ve do-nan›mlarla yaflamayadevam etmektedirler.
35 milyon y›ll›k Sö¤üt a¤ac› dal›
Ankara, K›z›lcahamamyak›nlar›nda bulunan bir
tür ç›nar yapra¤›na aitbu fosil, 18 milyon y›löncesine aittir. Günü-
müz ç›nar yapraklar›ylatam olarak ayn› özellikle-
ri tafl›maktad›r.
Yaklafl›k 350 milyony›ll›k bir bitki fosili
olan Alepthopteris vegünümüzdeki benzeri
9900
Lepidodendron (pullu a¤aç) günümüzden 345-270milyon yıl önce yaflamıfl bir bitkidir. Fosilin büyü-tülmüfl resminde de görüldü¤ü gibi Lepidodend-ron a¤acının fosilleflmifl olan gövdesinin yüze-yinde, yapraklarının bafllamıfl oldu¤u yerlerin iz-leri çok belirgindir. Hatta damarlı demetin göv-deden, yapra¤ın sapına geçmifl oldu¤u yerlerdeelmas fleklindeki yaprak izlerinin merkezleri derahatlıkla görülmektedir. Bu canl›, günümüzdede ayn› flekli ile varl›¤›n› sürdürmektedir.
345-270 M‹LYON YILLIK PULLU A⁄AÇ FOS‹L‹
9911
9922
Tekrar tekrar bölünenbileflik yapraklardanoluflan bu bitki,Senftenbergia plumosatürüdür. KarboniferDönemi'ne (300 milyonyıl öncesine) ait birbitkidir.
Evrimi reddeden milyonlarca delil,yaflayan fosiller ile sergilenmifltir.
Pecopteris miltani,365-290 milyon y›l önceyaflam›fl olan bir bitkidir.Günümüzdeki örnekleriylehiçbir fark› yoktur.
9933
E¤relti otu a¤ac›n›n, 300 milyon y›löncesinden bir limes kayas›n›niçinde fosilleflmifl örne¤i, oldu¤ugibi durmaktad›r.
E¤relti otu a¤ac›, uzunlu¤u 6 m'yekadar uzanan günümüze ait bir türdür.
Quercus hispanica,Günümüzde mefle a¤ac›n›n, yakla-fl›k 145 milyon y›l önce yaflam›flolan bir cinsinin fosilidir. Günümüzmefle a¤açlar›ndan farks›zd›r.
9944
65-54 milyon y›ll›k S›¤la a¤ac› fosili.
Bu a¤açlar genellikle 25metreye kadar uzarlar. Gü-nümüzde mobilya ve ka¤›t
yap›m›nda kullan›ld›klar›için ekonomik aç›dan olduk-
ça önemli kabul edilirler.
E¤relti otu benzeriyapraklar› olan Sphe-nopterid bitkisi komp-leks yapılı bir bitkidir.Dıfl görünüfl olarak gü-nümüz bitkilerinden hiç-bir farkı olmayan bu bit-kinin fosilinde, yaprak-ları çok net görülmekte-dir. Resimdeki S. ele-gans türü, KarboniferDönemi'ndendir. (325-290 milyon yıl önce)
Asterophylli-tes grandis350 milyon y›l-l›k bir batakl›kbitkisi fosili vegünümüzdekibenzeri
9955
Günümüzde yaflayanCryptomeniajaponicaadl› a¤aç, 300 milyony›ll›k fosili ile tama-men benzerdir.
Yüz milyonlarca y›ld›r hiçbir de¤iflime u¤ramadan günümüzekadar gelen bu bitkiler, evrimteorisini yalanlayan en önemlidelillerdendir.
Baragwanathia, en eskidamarlı kara bitkisidir.Yaprakları olan dallar, 28cm uzunlu¤undadır. Budalların geniflli¤i 1-2 cmdir. B.Longifolia türü(resimde görülen) bitki,Avustralya, Victoria'dabulunmufltur. 400 milyonyıllık bir bitkidir. ÜstSiluryen Dönemi'ne ait-tir. Bu bitkinin yaflayanörnekleri günümüzdemevcuttur.
100
45-15 milyon y›ll›k, 1.3 mm uzun-lu¤unda tohum fosili
Fosillerin muhafaza edildi¤i ortamlardan biri de amberlerdir. A¤açlar-
dan ç›kan amberin canl›n›n üzerine ak›p donmas› ve canl›n›n o haliy-
le muhafaza edilmesiyle oluflan amber içindeki fosiller, bulunan di¤er
pek çok fosil gibi çok önemli bir gerçe¤i göstermektedir: Canl›lar milyonlar-
ca y›ld›r hiçbir de¤iflime u¤ramam›fl yani asla evrim geçirmemifllerdir.
Amber içinde bulunan on binlerce fosil, termitlerin hep termit, kar›nca-
lar›n hep kar›nca, kurba¤alar›n hep kurba¤a, y›lanlar›n hep y›lan, kelebekle-
rin hep kelebek, güvelerin hep güve, k›sacas› tüm canl›lar›n dünyaya geldik-
leri ilk andan itibaren hep ayn› özelliklerle, ayn› flekilde var olduklar›n› gös-
termektedir. Bundan milyonlarca y›l önce yaflam›fl ve amber içinde muhafa-
za edilmifl canl›larla, günümüzdeki halleri aras›nda hiçbir fark yoktur.
Amber içindeki fosiller pek çok bilim adam›n›n önemli u¤rafl alanla-
r›ndand›r. Örne¤in, California Üniversitesi'nden Prof. George Poinar ve en-
tomolojist Roberta Poinar baflta Dominik Cumhuriyeti'ndeki fosiller olmak
üzere, dünyan›n çeflitli bölgelerinde amber içindeki fosiller üzerinde çok
detayl› çal›flmalar yürütmüfllerdir. The Amber Forest (Amber Orman›) adl›
eserlerinde yafllar› 45-15 milyon y›l aras›ndaki yüzlerce fosili bir araya ge-
tirmifllerdir. The Amber Forest'ta yuvas›na yemek götüren, savunma halinde,
kamufle olmaya çal›flan, yavrular›n› korumaya u¤raflan, düflmanlar›n› etki-
siz hale getirmek için kimyasal madde salg›layan pek çok canl›n›n o anki
halleriyle fosilleflmifl örnekleri vard›r.
‹lerleyen sayfalarda bu fosillerin baz› örneklerine yer verilecektir. fiu-
nu da belirtmek gerekir ki, bu örnekler say›s›z fosilden sadece birkaç›d›r.
Bunlar gibi daha binlerce fosil örne¤i bulunmaktad›r. Bu canl›lar günümüz-
de de yaflamaktad›rlar.
101
45-15 milyon y›ll›k bu bambubaflak盤›, kufl ve memelilerintüylerine as›labilmek için kan-cal›d›r. Resimde hayvanlar›ntüyleri hala baflakç›k fosilineba¤l› durumdad›r.
Yukar›daki resimde amberiçinde 45-15 milyon y›ll›k birincir a¤ac› ar›s›n›n fosiligörülüyor.
45-15 milyon y›ll›k Bryopteris yaprak-lar›n›n kenarlar›ndaki küçük yap›lar,k›z›lyaprak bitkisi üzerindeki tomur-cuklar›n›n ilk fosil kayd›d›r.Günümüzde de yaflayan örnekleribulunmaktad›r.
45-15 milyon y›ll›k bu genç t›rt›l,uzun ve kat› tüyleriyle birlikteçok iyi muhafaza edilmifl.
45-15 milyon y›ll›k bitki böce¤ifosili.
a
102
Son derecehareketli birçekirge türü, 50milyon y›l önce degünümüzdeki halin-den farks›z.
Baz› güve larvalar› beslendiklerisüre boyunca yanlar›nda tafl›d›klar›koruyucu bir kutu infla ederler. Bukutular› herhangi bir tehlike an›ndakorunma amac›yla kullan›rlar. ‹nflaettikleri bu kutu ile güveler, yak-lafl›k 50 milyon y›ll›k halleriylesergilenmifllerdir.
45-15 milyon y›ll›k, henüz kurtçuk aflamas›n-da olan erkek c›rc›r böcekleri, amber iç-lerinde bol miktarda bulunmaktad›r.
45-15 milyon y›ll›k amberiçinde bir kelebek türününfosili görülüyor.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
103
45-15 milyon y›ll›k, iki kolluanteni ile bir erkek testeresine¤i.
45-15 milyon y›ll›k, büyük meyve si-neklerinin genellikle çarp›c› kanatdesenleri vard›r.
45-15 milyon y›ll›k, Dantelböceklerinin üst kabuklar›oldukça girintili ç›k›nt›l›d›r.
45-15 milyon y›ll›k bir mayt kü-mesi fosili. Bu maytlar kendile-rini tafl›yan böce¤e yap›fl›rlar.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
104
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
45-15 milyon y›ll›k, a¤açlar›ngövdelerinin içi ile beslenen,resimde fosili görülen a¤açgövdesi böce¤i.
45-15 milyony›ll›k, teke bö-cekleri, uzunantenleri ilebilinen böcek-ler aras›ndaen uzunlar-dand›r.
Yalanc› akrepler genellikle yeni yaflayacak yer bulmakiçin çeflitli böceklere yap›fl›rlar. Akreple böce¤in sim-biyoz yaflam› 50 milyon y›ll›k fosil kay›tlar›nda oldu¤ugibi durmaktad›r.
105
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
45-15 milyon y›ll›k, resimde fosiligörülen küçük boyuttaki örüm-cek ar›lar›, tek bir petek gözüiçin çok say›da örümcek top-larlar.
Resimde 45-15 milyon y›ll›k amberiçinde görülen böcek türü(Collembola), ço¤unlukla topluseyahat eden bir arthropoddur.
45-15 milyon y›ll›k, bu mayttürünün olgunlu¤a eriflti¤ini,s›rt›ndaki yuvarlak halkalardananlayabiliriz. Halkalar›n herbirinin bulundu¤u bölgede de üstderinin döküldü¤ü göze çarpar.
45-15 milyon y›ll›k, örümceka¤›na yakalanm›fl bir güvesine¤i fosili.
45-15 milyon y›ll›k, örümceka¤›na yakalanm›fl bir kar›nca. Pek çok difli kar›nca yumurtalar›-
n› korumak amac›yla yan›ndatafl›r. Bunun 45-15 milyon y›ll›kfosilleflmifl bir örne¤i deyukar›daki gibidir.
45-15 milyon y›ll›k, bu difli araknid,a¤aç kabuklar›n›n çatlaklar› aras›nayapt›¤› a¤›ndaki avlar› kontrol eder-ken fosilleflmifl. Afla¤›da araknidinflu anki hali görülmektedir.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
106
Bir çeflit balon üretmek için biraraya gelen 45-15 milyon y›ll›körümceklerin fosilleflmifl halleri.Bu ifllem, ipek lifleri arac›l›¤›yla biryerden bir yere hareket etmelerigerekti¤inde yap›l›r.
107
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
Bu 45-15 milyon y›ll›k, yalanc›akrepler, büyük k›skaçlar›ylaminyatür akrebe benzerler fakatbunlar›n öldürücü i¤nesi yoktur.
45-15 milyon y›ll›k kuyruksuzkamç›l› akrep
Resimde 45-15 milyon y›ll›kfosili görülen, bir rüzgar akrebitürü, av bulmak için a¤aç göv-delerinde dolafl›r.
45-15 milyon y›ll›k, bu akrep, aç›lm›fl k›skaçlar› ve ze-hirli kuyru¤uyla savunma pozisyonunda fosilleflmiflhaldedir.
110
45-15 milyon y›ll›k k›rkayakfosili.
45-15 milyon y›ll›k, bir tahta bitifosili.
Deniz kenarlar› amfipodlar içintek yerleflim bölgesi de¤ildir. 45-15 milyon y›ll›k, bu amber içinde-ki böcek türlerinin bir ço¤u tro-pik bölgelerde yaflarlar.
45-15 milyon y›ll›k, bu böcekle-rin sadece tek bir türü (Ne-omachilellus dominicanus: Me-inertellidae: Archaeognatha)Dominik amberi içinde bulun-mufltur.
3 mm'ye uzayan boylar› ile bu bö-cek türleri kendilerini a¤aç gövdesialt›na ya da çürüyen bir tahtan›n içi-ne saklarlar ve nadiren ortada görü-lürler. Bu amber 45-15 milyony›ll›kt›r.
45-15 milyon y›ll›k, sarmafl›kfosili
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
111
45-15 milyon y›ll›k, amber içindesalyangoz fosili.
45-15 milyon y›ll›k k›rkayakfosili, bu tür k›rkayaklargeceleri avlanmaya ç›karlar. 45-15 milyon y›ll›k, birkaç ta-
ne a¤aç kabu¤u biti, alt›ndadinlenebilecekleri koruyucubar›naklar infla etmifllerdir.
45-15 milyon y›ll›k, kamuflajyapabilen bir böcek türü.
45-15 milyon y›ll›k, diflik›rkayak fosili.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
112
Resimde 45-15 milyon y›ll›k amberiçinde fosilleflmifl olan bu may›sböce¤inde görülen genifl göz yap›-s› dikkat çekicidir.
45-15 milyon y›ll›k difli orkidear›s›n›n bafl›.
A¤aç kabu¤u bitine 45-15milyon y›ll›k amberlerde yay-g›n olarak rastlan›r. Bu türünkanatlar›n›n üzerindeki da-marlar›n›n flekli oldukça dik-kat çekicidir.
45-15 milyon y›ll›k, bu difli kanatl›böcek, amber içine s›k›flm›fl büyükböcek örneklerinden birini olufl-turur.
45-15 milyon y›ll›k ka¤›t ar›s›
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
113
45-15 milyon y›ll›k iflçi kar›nca
45-15 milyon y›ll›k erkekcaddis sine¤i amberiçinde görülüyor.
45-15 milyon y›ll›kkraliçe ar›
Yavafl akan nehirlerde veyagöllerde görülen canl›lardan bi-ri de suda yaflayan böceklerdir.45-15 milyon y›ll›k amberiçinde, erkek olan (sa¤da görü-lüyor), di¤er erkekleri uzak tut-mak için korunma pozisyonun-dayken fosilleflmifl.
45-15 milyon y›ll›k, kar›nca efl-li¤inde bir t›rt›l. Boyun bölge-sinden ç›kan uzant›ya dikkatedin. Bu organlar, onlara efllikeden kar›ncalar› tehlike oldu-¤unda uyaran kimyasal birmadde üretirler. Bu türe ait ke-lebekler bugün Orta ve GüneyAmerika'da bulunmaktad›r.
45-15 milyon y›ll›k, bu erkek ar›,sindirim sisteminde polen ve nektar›ayn› anda tafl›yabilen bir gruba ait.
45-15 milyon y›ll›k, av›na sald›ran birreçine böce¤inin tek baca¤› hala av›-n›n üzerinde. Resimde fosil ar› sald›r-gan› ile karfl› karfl›ya görülüyor.
45-15 milyon y›ll›k amber için-de en s›k görülen ar›lardan bi-ri. Bu i¤nesiz iflçi ar›, arka ba-caklar›na reçineyi yerlefltir-mifltir.
45-15 milyon y›ll›k, bu tür y›rt›c›maytlar di¤er küçük böceklere sal-d›r›r ve ön bacaklar›ndaki sivri di-ken gibi organ› avlar›n› kolayl›klayakalamak için kullan›rlar.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
115
Yaklafl›k 1 mm boyunda olan45-15 milyon y›ll›k, bu yetiflkink›rkayak, en küçük türlerdenbiri. Likenlerin üzerinde çok iyikamufle olmufl haldeykenreçineye yakalanm›fl.
45-15 milyon y›ll›k yalanc› akrepve kar›ncan›n bir a¤aç kabu¤undakarfl›lafl›p mücadele ederken fo-sillefltikleri görülüyor.
45-15 milyon y›ll›k, tüm ka-natlar›yla birlikte bir kraliçetermiti amber içerisinde gör-mek s›ra d›fl› bir durumdur.Normal koflullarda baz› ka-natlar›, çiftleflme uçuflundansonra, kanatlar›n gövdeylebirleflme noktas›ndan kopar.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
45-15 milyon y›ll›k, bambubaflak盤›n›n (Gramineae)günümüzde de örneklerimevcuttur.
116
Kolonisini terk etmeden önce, pul-lu bir böce¤i alt çenesiyle yakala-m›fl olan 45-15 milyon y›ll›k birkraliçe kar›nca.
Bu resimde bir örne¤i görülen45-15 milyon y›ll›k çiftçikar›ncalar tohum toplarlar.
45-15 milyon y›ll›k iri iflçi kar›nca
45-15 milyon y›ll›k, bu kar›nca bö-ce¤i kendisini kar›ncalardan ko-ruyan koruyucu tüylerle kapl›d›r.
45-15 milyon y›ll›k Derbidae (Ho-moptera) familyas›ndan bu bitkiböce¤i türünün kanat uçlar›ndakigenifllik dikkat çekicidir.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
117
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
45-15 milyon y›ll›k, bir çiftkoni burunlu termit. Bunlarkimyasal püskürtme yapanaskerlerdi. Bu baflar›l› ter-mitler tropiklerde günümüzekadar varl›klar›n› korumufl-lard›r.
Kar›nca yuvalar›nda yaflayan 45-15 milyon y›ll›k, bu böcek,kar›ncalar› etkilemek için s›v›salg›lamaya yarayan tipik anten-lere sahiptir.
45-15 milyon y›ll›k, bu kanats›zböcek, mantar ile beslenirkenfosilleflmifl durumdad›r.
45-15 milyon y›ll›k Miagram-mopes türü örümcekler, a¤la-r›na bir av gelip gelmedi¤iniön ayaklar›ndaki bas›nç his-setme mekanizmas› arac›l›¤›y-la anlarlar.
Tarihin En Sapk›n Dini: DarwinizmAr›, çekirge, sivrisinek, sinek, tatarc›k... Bu ve buna benzer böcek türle-rini hemen herkes bilir. Bahçelerde, sokaklarda, hatta evlerde bu küçükcanl›lara s›kça rastlamam›z mümkündür. Bu küçük hayvanlar yaklafl›k200 milyon y›ld›r hep ayn›d›rlar. Evrimcilerin iddias›na göre bu canl›lar,dev kufllara, garip, de¤iflik müthifl canl›lara dönüflmelilerdi. Ama bu hiçolmam›flt›r, yaflayan fosiller bunun aç›k ispat›d›r. Bir an düflünelim. Bunun tam tersi olsayd›... Her yer ara fosillerle doluolsayd›... Bu yaflayan fosiller iddia ettikleri gibi geliflme aflamas›ndaanormal varl›klar olsayd›... Kuflkusuz evrimciler bu delillleri sayfalarcayay›nlarlard›. Ve teorileri için kesin delilin olufltu¤unu iddia ederlerdi.Ama bu milyonlarca delil evrimi de¤il de yarat›l›fl› tasdik etti¤i için bukonuda suskun ve sessizler.Yarat›l›fl›n milyonlarca apaç›k delili ortadad›r. ‹nat etmek, anlamazl›ktangelmek, bu mant›ks›z, tarihin en ilkel ve en sapk›n dinini, Darwinizm'itaassupla savunmak bu yüzy›l›n ola¤anüstü flafl›rt›c› bir olay›d›r. ‹lerideinsanl›k bunu hayret ve flaflk›nl›kla hat›rlayacakt›r.
120
45-15 milyon y›ll›k Xestocephalus türüne ait olan buböcek, Dominik amberlerinde en s›k rastlanan türdür.
45-15 milyon y›ll›k, kafas› dikene benzeyen bir tür böcek,üzerinde bulundu¤u bitkide iyi kamufle olmaktad›r.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
121
45-15 milyon y›ll›k, bu termit böce¤iyass› bedeni sayesinde bafl›n› ve di-¤er organlar›n› bir z›rh gibi koruya-bilmektedir.
45-15 milyon y›ll›k ejderböce¤inin bafl›
45-15 milyon y›ll›k, düflmanlar›n›flafl›rtmak için kuyru¤u mumla kapl›bir tür bitki böce¤i.
45-15 milyon y›ll›k bitki böce¤i amberiçinde kal›rken kanatlar›n› geri çek-meye dahi vakti olmam›flt›r.
45-15 milyon y›ll›k, bu iflçikar›nca.
45-15 milyon y›ll›k, bir tür bitkiböce¤i.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
122
45-15 milyon y›ll›k, yar›s›yenmifl yaprak fosili.
45-15 milyon y›ll›k, Polydrusinae(Curculionidae: Coleoptera) altfamilyas›ndan yaprakla beslenenbir bu¤day biti.
45-15 milyon y›ll›kThymeliaceae familyas›ndanbir çiçek fosili, bu türgünümüzde de mevcuttur.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
Bu kitaptaki görünen fosillerin
tamam›, günümüzde yaflayan
canl›lara aittir. Bu gerçek,
Darwinizm'in sahte bir teori
oldu¤unu ispat etmektedir.
123
45-15 milyon y›ll›k, bafl›n›nüstünde gözleri olan bu bu¤daybiti türünün burnu bitki dokusunatam uyumlu flekildedir.
45-15 milyon y›ll›k, bu yaprak örne¤i mimozatüründendir. Günümüz mimozalar› ile ayn›özellikleri tafl›maktad›r.
45-15 milyon y›ll›k, kahverengizarkanatl›lar bilinen avc› böcek-lerdendir ve kanat üzerindeki da-marlar detayl› olarak görülmekte-dir. Günümüz zarkanatl›lar›ndanfarks›zd›r.
45-15 milyon y›ll›k, avc› ekin bit-leri, amber orman›ndaki en küçük
avc›lardand›r. Uzun ön bacaklar›avlar›n› yakalamaya yarar.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
124
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
45-15 milyon y›ll›k atefl böcekleri
45-15 milyon y›ll›k amberiçinde mantis
45-15 milyon y›ll›k, bir tür eflekar›s› (Brachymeria: Chalcidae:Hymenoptera)
45-15 milyon y›ll›k büyük kafal›sinekler. Bu canl›lar günümüzdedünyan›n her yan›nda yaflamak-tad›rlar.
45-15 milyon y›ll›k, bu eflek ar›s›türü k›skaçl› uzun bacaklara sahip-tir. Günümüzde bu canl›n›n örnek-leri yaflamaktad›r.
45-15 milyon y›ll›k, bu eflek ar›s›türü (Dryinidae: Hymenoptera),konak çekirgenin (Fulgoroidea:Homoptera) tam üstündenayr›l›rken.
125
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
Yaklafl›k 45 milyon y›l önceki böcek,sinek ve ar› fosilleri, Darwinizm'ebüyük bir meydan okumad›r. Evrimteorisine göre, hayali bir evrim sü-recinden geçmesi ve ara form niteli-¤inde olmas› gereken bu canl›lar,günümüzdeki türdeflleriyle tamolarak ayn›d›r. Bu gerçek, canl›lar›n,tarihin hiçbir döneminde evrimgeçirmediklerinin kesin delilidir.
45-15 milyon y›ll›k, bir eflek ar›s› türü.
45-15 milyon y›ll›k, bu askerkar›nca, bir sald›r›dan eflekar›s› pupas› ile birlikte dön-müfltür.
45-15 milyon y›ll›k salyangoz sine¤i
45-15 milyon y›ll›k Erkekkadife kar›ncas› 45-15 milyon y›ll›k örümcek sine¤i
126
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
Günümüzden yaklafl›k 45 milyon y›l önce de sinekler, mükemmelve üstün komplekslikteki petek gözleri ile dünyay› görüyorlard›.Kufl tüyleri, yine ayn› aerodinamik kompleks yap›ya sahipti. Sinek-ler, ayn› mükemmel mekanizmay› kullanarak uçabiliyorlard›. Bucanl›lar›n hiçbiri, hayali bir evrim sürecine tabi de¤illerdi. Her biri,en kusursuz donan›mlara günümüzden 45 milyon y›l önce de sa-hiplerdi.
45-15 milyon y›ll›ksivrisinek
45-15 milyon y›ll›k tatarc›kfosili 45-15 milyon y›ll›k tatarc›k
fosili
127
45-15 milyon y›ll›k gekonun amber içinde kalm›fl bafl k›sm›, tümdetaylar›yla görülebilmektedir. Canl›, flu anki halinden hiçbirfarkl›l›k göstermemektedir.
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
45-15 milyon y›ll›k, bir tür a¤açkakan tüyü. Günümüza¤açkakan tüyleriyle ayn›d›r.
128
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
Canl›lar, fosil kay›tlar›nda, günümüz örneklerinden farks›z, tam ve ku-sursuz halleriyle karfl›m›za ç›kmaktad›rlar. Evrim teorisi savunucular›-n›n teorilerini delillendirebilmek için, say›s›z fosil örne¤i içinde, var ol-mas› gereken milyarlarca ara fosil canl›s›n›, delil olarak sunmalar›gerekmektedir. Ama tek bir ara geçifl örne¤i dahi sunamam›fllard›r.
45-15 milyony›ll›k erkekpire 45-15 milyon y›ll›k
erkek pire
45-15 milyon y›ll›k erkekkene 45-15 milyon y›ll›k k›vr›ml›-
kanatl› böcek
129
45-15 milyon y›ll›k geko.
40-24 milyon y›ll›k Dominik amberiiçinde dantel böce¤i.
20 milyon y›ll›k Dominik amberiiçinde kar›nca.
131
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
Evrim teorisine göre, milyonlarca y›l önce yeryüzünde, yar›m ka-natl›, garip görünümlü, ifllevsiz canl›lar var olmal›d›r. Ama fosilkay›tlar› Darwinistleri yalanlam›flt›r. Amberler içinde oldu¤u gibisaklanan örnekler, evrimsel süreç masal›n› tamamen yok etmifltir.
45-15 milyon y›ll›k danssine¤i
45-15 milyon y›ll›k bir türböcek (Cicadellidae:Homoptera). Üzerinde parazitikgüve larvas› bulunmaktad›r.
45-15 milyon y›ll›k kanatl› böceklarvas›
45-15 milyon y›ll›kparazitik böcek
132
45-15 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
Tüm canl›lar› Allah
yaratm›flt›r.
Milyonlarca y›ll›k fos-
il örnekleri, bu
gerçe¤i bir kez daha
en mükemmel flekli
ile göstermifltir.
Allah, tüm varl›klar›n
Yarat›c›s›, üstün ve
güçlü oland›r.
45-15 milyon y›ll›k, ‹ki nematod,bir tatarc›¤›n üzerinden ayr›l›rken.
45-15 milyon y›ll›k meyve sine¤i ve nematodlar.
45-15 milyon y›ll›k yaprak böce¤ifosili.
133
90-94 milyon y›ll›k geko fosili de canl›lar›n hiçbir evrimgeçirmediklerinin delillerinden biridir.
90-94 milyon y›ll›k kurba¤a fosilinden de anlafl›ld›¤› gibi, 90milyon y›l önce kurba¤alar nas›llarsa, günümüzde de ayn›
flekildedirler.
25-30 milyon y›ll›k k›rkayak fosiliyle bugün yaflayan k›rkayaklar bir-birlerinden tamamen farks›zd›rlar.
t
143
20 milyon y›ll›k kufl tüyü fosili.
20 M‹LYON YILLIKAMBER ‹Ç‹NDE B‹R
KUfi TÜYÜ
Yukar›daki kufl tüyü fosili, DominikCumhuriyeti’ndeki La Tocamadeninde bulunmufltur.
t
25 MiLYON YILLIK DOM‹N‹K AMBER‹
120 M‹LYON YILLIK LÜBNAN AMBER‹
Örümcek a¤›na tak›lm›fl iki tatarc›k.
Bir tatarc›k türü.
24 milyony›ll›k güve
amberi.
145
Kendi kan› ile birlikte bir amber içinde bulunan ve 20 milyon y›ll›k oldu¤utespit edilen örümcek fosili 2000’li y›llar›n en önemli kefliflerindendir.Manchester Üniversitesi’nden yap›lan aç›klamada 4 cm uzunlu¤unda ve 2cm eninde olan canl›n›n 20 milyon y›l önceki halinin, günümüz örümcekle-rinden hiçbir fark göstermeden reçine içinde saklanm›fl oldu¤u tespit edil-mifltir. Örümce¤in kendi kal›nt›s› ile birlikte geride b›rakt›¤› kan örne¤ininde, bu canl›n›n DNA yap›s›n›n tespit edilmesini sa¤lamas› umulmaktad›r.Canl›, günümüz örümceklerinden hiçbir fark göstermemektedir.
20 M‹LYON YILLIK KANI ‹LE B‹RL‹KTE AMBER ‹Ç‹NDE BULUNAN ÖRÜMCEK
90 M‹LYON YILLIK AMBERBir ar› türü.
Bu tatarc›k dinazorlar›n neslinin tüken-mesinden 40 milyon y›l sonra yaflam›flt›r.
Yeryüzü, birbirinden farkl› oldukça fazla say›da türe sahiptir. Bucanl›lar, Darwinizm'i tümüyle ortadan kald›ran birbirindenkompleks özelliklerle donat›lm›fllard›r. Darwinistler bu gerçe¤ekarfl› bir aç›klama bulmazlarken, bu canl›lar›n milyonlarca y›lönceki kusursuz haldeki fosilleri, onlar› tam anlam›yla aç›kla-mas›z b›rak›r. Milyonlarca y›l öncesine ait yaflayan fosiller, can-l›lar›n evrimleflmedi¤ini, evrim teorisinin delilsiz ve tamamengeçersiz bir teori oldu¤unu gözler önüne sermektedir. Canl›lar,tüm kompleks donan›mlar› ve türlerine has özellikleri ile mil-yonlarca y›l önce de, flimdi oldu¤u gibi Allah'›n yaratt›¤› birermucizedirler.
148
24 M‹LYON YILLIK DOM‹N‹K AMBERLER‹
24 milyon y›ll›k bir tür bitki böce¤i
24 milyon y›ll›k üç kanatl› böcek yak›nçekim.
24 milyon y›ll›k bir tür bitki böce¤i
24 milyon y›ll›k kanatl›termit
24 milyon y›ll›k, tek bir amber içindeörümcek, tatarc›k, sinek ve bir maytfosilleri.
24 milyon y›ll›k üç kanatl› böcek
149
24 milyon y›ll›k, ayn› amber içindekanatl› termit, bir difli iflçi ar› ve birkanatl› böcek larvas›.
24 milyon y›ll›k sivrisinek
24 milyon y›ll›k kar›nca 24 milyon y›ll›k mayt
150
24 milyon y›ll›k yalanc›akrep
24 milyon y›ll›k bitki özüylebeslenen bir tür böcek.
24 milyon y›ll›k yalanc›akrep
24 milyon y›ll›k a¤açkabu¤u biti
Dominik Cumhuriyeti'nin La Tor-ca bölgesinden 24 milyon y›ll›kamber içinde günümüzde deyaflamakta olan çeflitli canl›lar.
152
50-35 M‹LYON YILLIK BALTIK AMBERLER‹
50-35 milyon y›ll›kbir çift sinek
50 milyon y›ll›k yap›flkan s›v›yatak›ld›ktan sonra hortumu kopan biryaprak biti.
50-35 milyon y›ll›körümcek
50-35 milyon y›ll›körümcek
30 M‹LYON YILLIK DOM‹N‹K AMBER‹Yalanc› akrep
153
50-35 M‹LYON YILLIKKARINCA AMBER‹
Canl›lar, milyonlarca y›l önceki
halleriyle fosilleflmifller ve geride
örneklerini b›rakm›fllard›r. Bu
fosiller, günümüz canl›lar›yla ayn›
olduklar›ndan, Darwinizm'in "ara
geçifl" iddias›n› çürütmüfllerdir.
154
LÜBNAN’DA BULUNAN 140-110 M‹LYON
YILLIK FOS‹L AMBERLER‹
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
155
BU AMBERLER ‹Ç‹NDEK‹ S‹NEK VE BÖCEKLER
GÜNÜMÜZDE DE YAfiAMAKTADIRLAR
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL140-110 M‹LYON YIL
156
140-110 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
LÜBNAN’DA BULUNAN 140-110 M‹LYON
YILLIK FOS‹L AMBERLER‹
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
157
140-110 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
BU AMBERLER ‹Ç‹NDEK‹ S‹NEK VE BÖCEKLER
GÜNÜMÜZDE DE YAfiAMAKTADIRLAR
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL140-110 M‹LYON YIL
158
140-110 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
LÜBNAN’DA BULUNAN 140-110 M‹LYON
YILLIK FOS‹L AMBERLER‹
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
159
140-110 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
BU AMBERLER ‹Ç‹NDEK‹ S‹NEK VE BÖCEKLER
GÜNÜMÜZDE DE YAfiAMAKTADIRLAR
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
160
140-110 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
LÜBNAN’DA BULUNAN 140-110 M‹LYON
YILLIK FOS‹L AMBERLER‹
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL140-110 M‹LYON YIL
161
140-110 M‹LYON
YILLIK AMBERLER
BU AMBERLER ‹Ç‹NDEK‹ S‹NEK VE BÖCEKLER
GÜNÜMÜZDE DE YAfiAMAKTADIRLAR
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL 140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
140-110 M‹LYON YIL
Her fleyi yoktan yaratmaya gücü yeten Allah, her bir canl›y›,en kompleks ve üstün özellikleriyle diledi¤i zamanda ve dile-di¤i flekilde yaratmaya kadirdir. Darwinizm, bu gerçek kar-fl›s›nda tümüyle çöküntüye u¤ram›flt›r.
164
M‹LYON YILLIK FOS‹L AMBERLER‹
25-20 milyon y›ll›k am-berleflmifl böcek fosili.Reçineden kurtulmayaçal›flan böcekler bazenkanat ya da bacak gibivücutlar›n›n baz› parçala-r›n› feda ederek kurtul-may› baflar›rlar. Bu am-ber örne¤inde böce¤insadece kanatlar› kalm›fl.
25-20 milyon y›ll›k iki farkl› böcek fosili
165
Dominik amberi içindekia¤aç kabu¤u biti fosili.Bu böcek, 25 milyon y›lönce içine düfltü¤ü am-berde son derece iyi mu-hafaza edilmifltir. Öyle kianten uzant›lar› ve kanatrenkleri oldu¤u gibi kal-m›flt›r.
Günümüzde halenyaflayan 25-20 milyony›ll›k Sciarid sinekleri,milyonlarca y›l öncetropik amber ormanla-r›nda da yafl›yorlard›.Bu örnek, kanatlar,bileflik gözler ve bacak-lar gibi çok iyi korun-mufl yap›sal detaylar›aç›kça göstermektedir.
40-35 milyon y›ll›k mü-kemmel bir flekilde ko-runmufl küçük parazitikbir ar› türü. Kanatlar, an-ten, kompleks yap›dakigözler ve eklemler bo-zulmam›fl flekilde kal-m›flt›r.
166
35-30 milyon y›ll›kçekirge fosili. Zamanlaamber, reçine oluflu-mundaki fiziksel vekimyasal ifllemler ilekimyasal olarak de¤ifle-rek alt›n rengini alm›fl-t›r. Gözler bacaklar, an-ten ve di¤er detaylarçok iyi korunmufltur.
40 milyon y›ll›k sinekfosili.
167
25-20 milyon y›ll›kAstropikal Kar›nca.Bacaklar›n›n baz›k›s›mlar› eksik ol-mas›na ra¤men, buiflçi kar›nca çok iyikorunmufltur. Göz vevücut tüyleri de halamevcuttur.
Yaklafl›k 50-35milyon y›ll›kBalt›k amberiiçinde maytfosili.
40-30 milyon y›ll›kamber içinde sineklarvas›.
168
Yaklafl›k 50-35 milyon y›ll›kkertenkele fosili
25-20 milyon y›ll›k küçük böcekfosili. D›fl vücut detaylar› inceliklekorunmufl.
25-20 milyon y›ll›k Dominik am-beri içinde rüzgar akrebi
25 milyon y›ll›k tatarc›k fosili. Pe-tek gözler ve di¤er yap›sal detay-lar› ile bu örnek oldukça iyi korun-mufltur.
169
Tek bir amber içinde 25-20 mil-yon y›ll›k örümcek ve sinek fosili.Örümcek avc› ve sinek de onunav› konumunda duruyor.
Yaklafl›k 50-35 milyon y›ll›k Balt›kamberi içindeki sinek fosili.
D›fl yüzey detaylar› çok iyi ko-runmufl yaklafl›k 50-35 milyony›ll›k Balt›k amberi içinde sinekfosili.
Balt›k amberi içinde kanatl› birtermit. Termitler tahtadaki selülo-zu g›da olarak tükettikleri için on-lar› ormanlarda görmek oldukças›k rastlanan bir durumdur. 45-30milyon y›l önce var olan Balt›kbölgesindeki amber ormanlar› datermitlerin s›k görüldü¤ü bölgeler-den biridir.
Yaklafl›k 25 milyon y›ll›k Dominik am-beri içindeki bu örnek ilk bak›flta ka-natl› bir kar›ncay› and›r›yor olsa daasl›nda çok küçük, parazitik bir eflekar›s›d›r.
170
Pek çok baca¤› olmas›nara¤men kendisini reçineniniçinden kurtaramam›fl olank›rkayak fosili. Yaklafl›k 25milyon y›ll›k Dominik am-beri
Yaklafl›k olarak 4 cm uzunlu¤undaki bu akrep 20-15 milyon y›l ön-ceye aittir. Bu canl› kafas›n› ve k›skaç fleklindeki uzant›lar›n› kay-betmifl fakat bedeninin geri kalan› ve kuyru¤u çok güzel bir flekil-de korunmufltur. Canl›, günümüzde yaflayan akreplerden tam an-lam›yla farks›zd›r.
Tüm varl›klar›n hakimi ve Yarat›c›s› Allah't›r. Darwinistler, bu gerçe-¤i reddettikleri için canl›lardaki mükemmel özelliklerin aç›kça yara-t›l›fl gerçe¤ini gösterdi¤ini görmezden gelirler. Ancak fosil bilimininve canl›lardaki kompleks özelliklerin gösterdi¤i gerçek tektir. Can-l›lar, Allah'›n yüce kudretinin ve üstün gücünün bir tecellisidirler.
174
Bu amber içinde, bir çok say›da bö-cek fosili yer almaktad›r:Kum sine¤i, tüylü kanatlar› ve be-deniyle belirgin olan Güve sine¤i,kar›nca ve küçük bir eflek ar›s›.Yafl›: Pliosen’den (5-1.8 milyon y›lönce), Pleistosen’e (1.8 milyon y›lönceden 11,000 y›l önce)
ÇEfi‹TL‹ BÖCEK FOS‹LLER‹ AMBER‹
175
TAHTA B‹T‹ FOS‹L AMBER‹
Bu amber nadir rastlanan ve tahta bitiolarak adland›r›lan canl›ya ait fosil içeriyor.Bu amber içinde yer alan di¤er canl›lar dabir çift küçük eflek ar›s›, kar›nca, çeflitli si-nekler ve 3 mm boyundaki Bitki Böce¤i (he-miptera)Yafl›: Pliosen’den (5-1.8 milyon y›l önce),Pleistosen’e (1.8 milyon y›l önceden 11,000y›l önce)
176
AMBER ‹Ç‹NDE SON DERECE ENDER BULUNAN BASTON BÖCE⁄‹
Baston böcekleri do¤ada nadirbulundu¤u gibi amberler içindede nadir bulunur. Bu amberiniçinde sadece baston böce¤i yok.Onun yan›nda bir tane uçan bö-cek, 5 tane de çift kanatl› böcekve küçük bir örümcek bulunuyor.Yafl›: Pliosen’den (5-1.8 milyon y›lönce), Pleistosen’e (1.8 milyon y›lönceden 11,000 y›l önce)
177
AMBER ‹Ç‹NDE MANT‹S
Yafl›: Pliosen’den (5-1.8 milyon y›l ön-ce), Pleistosen’e (1.8 milyon y›l önce-den 11,000 y›l önce)
50-35 M‹LYON YILLIK BALTIK AMBERLER‹
50-35 milyon y›ll›k uçan kar›nca 50-35 milyon y›ll›k sinek
50-35 milyon y›ll›k sinek50-35 milyon y›ll›k kanatl› böcekler
50-35 milyony›ll›k örümcek
50-35 milyon y›ll›kdört kanatl› böcek(solda), sinek yiyenörümcek ve mayt.
181
50-35 milyony›ll›k 2 sinek
50-35 milyon y›ll›kkar›nca taraf›ndantafl›nan yaprak biti.
50-35 milyony›ll›k mayt
50-35 milyony›ll›k kanatl›kar›nca
50-35 milyony›ll›k örümcek
50-35 milyony›ll›k kanatl›böcek
50-35 M‹LYON YILLIK BALTIK AMBERLER‹
Yaklafl›k 24 milyon y›ll›k Dominik amberi k›rbaçl› akrep fosili.
24 M‹LYON YILLIKAMBERDEK‹ Ç‹ÇEKLER
Resimdeki amberiniçinde bir düzinedenfazla çiçek fosili bu-lunmaktad›r. Çiçek-ler Lupin çiçekleriolup 24 milyon y›l-l›kt›r.
25 M‹LYON YILLIK AMBER‹Ç‹NDE KERTENKELE
Kabu¤undan yeni ç›km›fl bu yavru kertenkele fosili 25milyon y›l öncesine ait.
186
50 M‹LYON YILLIK BALTIK AMBERLER‹ ‹Ç‹NDE CANLILAR
50 milyon y›ll›k,bu parça içindeçeflitli canl›larbulunmaktad›r.
50 milyon y›ll›körümcek a¤›.
50 milyon y›ll›khamamböce¤i larvas›.
Evrim teorisi tarihe kar›flm›flt›r,yaflayan fosillerbunun en büyükdelillerindendir.
187
50 milyon y›ll›k,amber içindeçok iyi korun-mufl durumdakiküçük bir örüm-cek (birkaç mili-metre uzunlu-¤unda).
50 milyon y›ll›k,çok iyi korun-mufl bir örüm-cek fosili.
50 milyon y›ll›kböcek fosili.
188
24-5 M‹LYON YILLIK DOM‹N‹K
AMBERLER‹
24 miyon y›ll›k ‹¤nesiz ar›
24-5 miyon y›ll›k balpete¤i fosili.
50-40 milyon y›ll›ksivrisinek türü
50-40 milyon y›ll›kcaddis sine¤i
50-40 M‹LYON YILLIK BALTIK AMBERLER‹
189
119911
Tek amber içinde 50 milyony›ll›k iki sinek fosili.
Tek amberiçinde 50 mil-yon y›ll›k ikisinek fosili.
119922
50 milyon y›ll›körümcek fosili,günümüz örüm-ceklerinden tamanlam›ylafarks›zd›r.
50 milyon y›ll›k örümcek fosili.
119933
50 milyon y›ll›k örümcek fosili.
50 milyon y›ll›k bitki böce¤i fosili.
50 milyon y›ll›k bir çeflit bitfosili.
50 milyon y›ll›k böcek fosili.
119955
Tek amber için-de 50 milyon
y›ll›k iki sinekfosili.
BU CANLILAR,M‹LYONLARCA YILBOYUNCA H‹ÇB‹R
DE⁄‹fi‹KL‹⁄EU⁄RAMAMIfiLARDIR.
119966
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k kar›nca fosili.
EVR‹M SÜREC‹D‹YE B‹R fiEY
YAfiANMAMIfiTIR.
119977
50 milyon y›ll›k örümcek fosili.
50 milyon y›ll›k yaprak biti fosili.
50 milyon y›ll›ksinek fosili.
119988
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k kar›nca fosili.
50 milyon y›ll›k kar›nca fosili.
119999
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k birçeflit bit fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k kelebek fosili.
50 milyon y›ll›k kar›nca fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
BU CANLILAR, HERZAMAN BAHÇEDE,
SOKAKTAGÖREB‹LECE⁄‹M‹Z
CANLILARDIR.
220011
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k böcek fosili.
50 milyon y›ll›ksinek fosili.
Bir amberin içindesaklanm›fl her birfosil, Allah'›n mil-yonlarca y›l boyun-ca sergiledi¤i üs-tün sanat›n birertecellisidir.
220022
220044
50 milyon y›ll›kkar›nca fosili.
50 milyon y›ll›kkar›nca fosili.
50 milyon y›ll›k böcek fosili.
50 milyon y›ll›k böcek fosili.
50 milyon y›ll›k örümcek fosili.
220055
50 milyon y›ll›k bir tür bit fosili.
50 milyon y›ll›k böcek fosili.
50 milyon y›ll›kkar›nca fosili.
Evrimciler insanlar›, milyonlarca y›l önceyeryüzünün garip canl›larla dolu tamamenfarkl› bir yer oldu¤una inand›rmaya çal›fl›r-lar. Oysa günümüzden yüz milyonlarca y›lönce de ayn› sinekler uçmakta, ayn› bal›k-lar yüzmekte, ayn› örümcekler a¤ kurmak-tad›r. Onlar› flimdi en kusursuz halleriyleyaratan Allah, kuflkusuz diledi¤i bir zaman-da ayn› kusursuzlukla yaratmaya kadirdir.
220088
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k sahte akrep fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili. 50 milyon y›ll›k kar›nca fosili.
FOS‹L BULGULARIARASINDA TEK B‹RARA FORM ÖRNE⁄‹NE RASTLANMAMIfiTIR.
220099
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
Evrimciler, ele geçirdikleri say›s›z fosil örne¤iiçinden sadece tek bir ara geçifl formuna rast-lasalard› -ki böyle bir fley imkans›zd›r-, kuflku-suz bunu say›s›z yerde en büyük delil olarakkullan›r, say›s›z kitaba konu yaparlard›. Evrim-cilerin fosil kay›tlar› konusunda suskun kalma-lar›n›n tek nedeni vard›r: Tüm fosil örneklerinin'Yarat›l›fl Gerçe¤i'ni ilan etmesi.
50 milyon y›ll›k termit fosili.
221100
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k böcek fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
221111
50 milyon y›ll›kböcek fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili
Tek amberiçinde 50 milyony›ll›k üç sinekfosili.
ON M‹LYONLAR-CA YILLIK FO-S‹LLER, GÜNÜ-MÜZDEK‹ ÖR-NEKLER‹NDENFARKSIZDIR.
221133
50 milyon y›ll›k sinek fosili
50 milyon y›ll›k örümcek a¤›
50 milyon y›ll›k kar›nca fosili
50 milyon y›ll›k örümcek fosili.
221144
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
Amber içinde 50 milyon y›ll›k örümcek a¤›, örümcek, akar veeflek ar›s› fosilleri.
Yeryüzü, içinde milyarlarca y›ll›k fosilleri bar›n-d›ran mükemmel bir koruyucudur. Yeryüzününher bir yan›ndan toplanm›fl say›s›z fosil, enönemli gerçe¤i gözler önüne sermifltir: Tümvarl›klar Yüce Allah'›n eseridir.
221155
50 milyon y›ll›k örümcek fosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili.
50 milyon y›ll›k bitki fosili.
50 milyon y›ll›k yaprak biti fosili.
24 milyon y›ll›k tipula sine¤i fosili.
50 milyon y›ll›körümcek fosili.
50 milyon y›ll›k bir tür sivrisinek fosili
221166
50 milyon y›ll›k güve sine¤ifosili.
50 milyon y›ll›k sinek fosili
FOS‹L KAYITLARI YARATILIfi GERÇE⁄‹N‹GÖSTERM‹fiT‹R. EVR‹MC‹LER‹N BU KONUDA-K‹ SESS‹ZL‹KLER‹N‹N TEK SEBEB‹ BUDUR.
221188
50 milyon y›ll›k üçsivrisinek türü. (üstte)Yanda: Amberinbüyütülmüfl hali.
50 milyon y›ll›k bir çeflit sinek türü. Yanda: Amberinbüyütülmüfl hali.
Darwinizm'in ara geçifl iddias› biryaland›r. Canl›lar evrimleflmemifltir.Yaflayan fosiller bunun en önemlidelillerindendir. Yeryüzü, Darwin'inhayali olan ara geçifl örnekleriylede¤il, milyonlarca y›l önce yaflam›flgünümüz canl›lar›yla doludur.
222200
50 milyon y›ll›k sinek fosili
Amber içinde bir çok akar vetatarc›k fosilleri. (50 milyon y›ll›k)
EVR‹M B‹R YALANDIR. CANLILAR H‹ÇB‹R DE⁄‹fi‹M GEÇ‹RMEMifi-LERD‹R.
50 milyon y›ll›k iki tatarc›kfosiliYanda: Amberinbüyütülmüfl hali.
Üç adet bir tür sivrisinek fosili(50 milyon y›ll›k) sa¤da: Amberinbüyütülmüfl hali.
222222
Hiçbir canl›, Darwin'in ortaya at›p takipçileri-nin de savundu¤u gibi, hayali bir evrimselgeliflim geçirmemifltir. Yaflayan fosiller, evri-mi kesin olarak reddetmektedir.
50 milyon y›ll›k bir tür sivrisinek fosili
222233
Örümcek fosili ve kök parçalar› fosili. (50 milyon y›ll›k)
24 milyon y›ll›k kanatl› kar›nca fosili.
Amber içinde ikiörümcek ve bir
kar›nca fosili. (50 milyon y›ll›k)
222255
Kar›n bölgesine maytyap›flm›fl tatarc›k amberi.
Yumurtlarken ölen güve amberi.
Güveler de milyonlarca y›ld›r hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramam›fllard›r.Amber içindeki güve fosili bunun bir delilidir.
Milyonlarca y›l önceki dünyay› görmüfl, o döne-min flartlar›nda yaflam›fl olan bu canl›lar, günümü-ze kadar, hiç de¤iflmeden yaflamaya devam etmifl-lerdir. Milyonlarca nesil geçirmifl, ama günümüz-deki türdefllerinden hiçbir farkl› özellik gösterme-mifllerdir. Darwinistlerin iddia etti¤i evrim yaflan-mam›flt›r. Yaflayan fosillerin tümü, canl› tarihin-deki bu "de¤iflmezli¤i" aç›kça ilan etmektedir.
A¤z›nda böcek tafl›yan kraliçe kar›nca amberi.
AMBER ‹Ç‹NDEMAYIS S‹NE⁄‹
May›s sinekleri bir-kaç saat ya da bir-
kaç gün gibi çokk›sa bir süre yaflar-
lar. Resimdeambere
yakalanm›fl birmay›s sine¤i.
222277
arwinizm, yani evrim teorisi, yarat›-
l›fl gerçe¤ini reddetmek amac›yla
ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l›
olamam›fl bilim d›fl› bir safsa-
tadan baflka bir fley de¤ildir. Canl›l›¤›n,
cans›z maddelerden tesadüfen olufltu-
¤unu iddia eden bu teori, evrende ve
canl›larda çok aç›k bir "tasar›m" bu-
lundu¤unun bilim taraf›ndan ispat
edilmesiyle çürümüfltür. Böylece
Allah'›n tüm evreni ve canl›lar› yarat-
m›fl oldu¤u gerçe¤i, bilim taraf›ndan da
kan›tlanm›flt›r. Bugün evrim teorisini
ayakta tutmak için dünya çap›nda yürü-
tülen propaganda, sadece bilimsel gerçekle-
rin çarp›t›lmas›na, tarafl› yorumlanmas›na, bi-
lim görüntüsü alt›nda söylenen yalanlara ve yap›-
lan sahtekarl›klara dayal›d›r.
Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim teorisinin
bilim tarihindeki en büyük yan›lg› oldu¤u, son 20-30 y›ld›r bilim dünya-
s›nda giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle 1980'lerden
sonra yap›lan araflt›rmalar, Darwinist iddialar›n tamamen yanl›fl oldu¤u-
nu ortaya koymufl ve bu gerçek pek çok bilim adam› taraf›ndan dile geti-
rilmifltir. Özellikle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farkl›
alanlardan gelen çok say›da bilim adam›, Darwinizm'in geçersizli¤ini gör-
mekte, canl›lar›n kökenini art›k "yarat›l›fl gerçe¤iyle" aç›klamaktad›rlar.
Evrim teorisinin çöküflünü ve yarat›l›fl›n delillerini di¤er pek çok ça-
l›flmam›zda bütün bilimsel detaylar›yla ele ald›k ve almaya devam ediyo-
ruz. Ancak konuyu, tafl›d›¤› büyük önem nedeniyle, burada da özetlemek-
te yarar vard›r.
223300
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
D
Charles Darwin
223311
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
DDaarrwwiinn''ii YY››kkaann ZZoorrlluukkllaarr
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti olmas›na
karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teoriyi bilim dünyas›n›n
gündemine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in 1859 y›l›nda ya-
y›nlanan Türlerin Kökeni adl› kitab›yd›. Darwin bu kitapta dünya üzerin-
deki farkl› canl› türlerini Allah'›n ayr› ayr› yaratt›¤› gerçe¤ine karfl› ç›k›-
yordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlard› ve zaman
içinde küçük de¤iflimlerle farkl›laflm›fllard›.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanm›yordu; ken-
disinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mant›k yürütme" idi. Hatta Dar-
win'in kitab›ndaki "Teorinin Zorluklar›" bafll›kl› uzun bölümde itiraf etti¤i
gibi, teori pek çok önemli soru karfl›s›nda aç›k veriyordu.
Darwin, teorisinin önündeki zorluklar›n geliflen bilim taraf›ndan afl›-
laca¤›n›, yeni bilimsel bulgular›n teorisini güçlendirece¤ini umuyordu.
Bunu kitab›nda s›k s›k belirtmiflti. Ancak geliflen bilim, Darwin'in umutla-
r›n›n tam aksine, teorinin temel iddialar›n› birer birer dayanaks›z b›rak-
m›flt›r.
Darwinizm'in bilim karfl›s›ndaki yenilgisi, üç temel bafll›kta incelene-
bilir:
1) Teori, hayat›n yeryüzünde ilk kez nas›l
ortaya ç›kt›¤›n› asla aç›klayamamaktad›r.
2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim meka-
nizmalar›"n›n, gerçekte evrimlefltirici bir
etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bi-
limsel bulgu yoktur.
3) Fosil kay›tlar›, evrim teorisinin
öngörülerinin tam aksine bir tablo or-
taya koymaktad›r.
Bu bölümde, bu üç temel bafl-
l›¤› ana hatlar› ile inceleyece¤iz.
AAflfl››llaammaayyaann ‹‹llkk BBaassaammaakk:: HHaayyaatt››nn KKöökkeennii
Evrim teorisi, tüm canl› türlerinin, bundan yaklafl›k 3.8 milyar y›l ön-
ce ilkel dünyada ortaya ç›kan tek bir canl› hücreden geldiklerini iddia et-
mektedir. Tek bir hücrenin nas›l olup da milyonlarca kompleks canl› türü-
nü oluflturdu¤u ve e¤er gerçekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden
bunun izlerinin fosil kay›tlar›nda bulunamad›¤›, teorinin aç›klayamad›¤›
sorulardand›r. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk
basama¤› üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nas›l ortaya
ç›km›flt›r?
Evrim teorisi, yarat›l›fl› reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahaleyi kabul
etmedi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasar›m, plan ve düzenleme olma-
dan, do¤a kanunlar› içinde rastlant›sal olarak meydana geldi¤ini iddia ed-
er. Yani teoriye göre, cans›z madde tesadüfler sonucunda ortaya canl› bir
hücre ç›karm›fl olmal›d›r. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlar›na
ayk›r› bir iddiad›r.
223322
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Darwin, hücrenin içi su dolu
bir baloncuk oldu¤unu san›-
yordu. Oysa geliflen bilim,
hücrenin bilim adamlar›n›
hayrete düflürecek komp-
lekslikte bir yap›ya sahip ol-
du¤unu gözler önüne serdi.
""HHaayyaatt HHaayyaattttaann GGeelliirr""
Darwin, kitab›nda hayat›n
kökeni konusundan hiç söz etme-
miflti. Çünkü onun dönemindeki
ilkel bilim anlay›fl›, canl›lar›n çok
basit bir yap›ya sahip olduklar›n›
varsay›yordu. Ortaça¤'dan beri
inan›lan "spontane jenerasyon"
adl› teoriye göre, cans›z maddele-
rin tesadüfen biraraya gelip, canl›
bir varl›k oluflturabileceklerine
inan›l›yordu. Bu dönemde böceklerin yemek art›klar›ndan, farelerin de
bu¤daydan olufltu¤u yayg›n bir düflünceydi. Bunu ispatlamak için de il-
ginç deneyler yap›lm›flt›. Kirli bir paçavran›n üzerine biraz bu¤day kon-
mufl ve biraz beklendi¤inde bu kar›fl›mdan farelerin oluflaca¤› san›lm›flt›.
Etlerin kurtlanmas› da hayat›n cans›z maddelerden türeyebildi¤ine
bir delil say›l›yordu. Oysa daha sonra anlafl›lacakt› ki, etlerin üzerindeki
kurtlar kendiliklerinden oluflmuyorlar, sineklerin getirip b›rakt›klar› göz-
le görülmeyen larvalardan ç›k›yorlard›.
Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab›n› yazd›¤› dönemde ise, bakteri-
lerin cans›z maddeden oluflabildikleri inanc›, bilim dünyas›nda yayg›n bir
kabul görüyordu.
Oysa Darwin'in kitab›n›n yay›nlanmas›ndan befl y›l sonra, ünlü Fran-
s›z biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu inanc› kesin olarak
çürüttü. Pasteur yapt›¤› uzun çal›flma ve deneyler sonucunda vard›¤› so-
nucu flöyle özetlemiflti:
Cans›z maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddias› art›k kesin olarak tarihe
gömülmüfltür.42
Evrim teorisinin savunucular›, Pasteur'ün bulgular›na karfl› uzun sü-
re direndiler. Ancak geliflen bilim, canl› hücresinin karmafl›k yap›s›n› orta-
ya ç›kard›kça, hayat›n kendili¤inden oluflabilece¤i iddias›n›n geçersizli¤i
daha da aç›k hale geldi.
223333
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Louis Pasteur
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
2200.. YYüüzzyy››llddaakkii SSoonnuuççssuuzz ÇÇaabbaallaarr
20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele
alan ilk evrimci, ünlü Rus biyolog Alexander
Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›llarda ortaya att›¤›
birtak›m tezlerle, canl› hücresinin tesadüfen mey-
dana gelebilece¤ini ispat etmeye çal›flt›. Ancak bu
çal›flmalar baflar›s›zl›kla sonuçlanacak ve Oparin
flu itiraf› yapmak zorunda kalacakt›:
Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümü-
nü içine alan en karanl›k noktay› oluflturmakta-
d›r.43
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayat›n kökeni konusunu çözü-
me kavuflturacak deneyler yapmaya çal›flt›lar. Bu deneylerin en ünlüsü,
Amerikal› kimyac› Stanley Miller taraf›ndan 1953 y›l›nda düzenlendi. Mil-
ler, ilkel dünya atmosferinde oldu¤unu iddia etti¤i gazlar› bir deney dü-
zene¤inde birlefltirerek ve bu kar›fl›ma enerji ekleyerek, proteinlerin yap›-
s›nda kullan›lan birkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi.
O y›llarda evrim ad›na önemli bir aflama gibi tan›t›lan bu deneyin ge-
çerli olmad›¤› ve deneyde kullan›lan atmosferin gerçek dünya koflullar›n-
dan çok farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda ortaya ç›kacakt›.44
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kulland›¤› at-
mosfer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti.45
Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l boyunca yürütü-
len tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla sonuçland›. San Diego Scripps
Enstitüsü'nden ünlü jeokimyac› Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde
1998 y›l›nda yay›nlanan bir makalede bu gerçe¤i flöyle kabul eder:
Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala, 20. yüzy›la girdi¤imizde sahip ol-
du¤umuz en büyük çözülmemifl problemle karfl› karfl›yay›z: Hayat yeryü-
zünde nas›l bafllad›.46
223344
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Alaexander Oparin
HHaayyaatt››nn KKoommpplleekkss YYaapp››ss››
Evrim teorisinin hayat›n kökeni konusunda bu denli büyük bir açma-
za girmesinin bafll›ca nedeni, en basit san›lan canl› yap›lar›n bile inan›lmaz
derecede karmafl›k yap›lara sahip olmas›d›r. Canl› hücresi, insano¤lunun
yapt›¤› bütün teknolojik ürünlerden daha karmafl›kt›r. Öyle ki bugün dün-
yan›n en geliflmifl laboratuvarlar›nda bile cans›z maddeler biraraya getiri-
lerek canl› bir hücre üretilememektedir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlant›larla
aç›klanamayacak kadar fazlad›r. Hücrenin en temel yap› tafl› olan protein-
lerin rastlant›sal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik ortalama
bir protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük
olas›l›klar pratik olarak "imkans›z" say›l›r. Hücrenin çekirde¤inde
yer alan ve genetik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inan›l-
maz bir bilgi bankas›d›r. ‹nsan DNA's›n›n içerdi¤i bilginin, e¤er
ka¤›da dökülmeye kalk›lsa, 500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik
bir kütüphane oluflturaca¤› hesaplanmaktad›r.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vard›r: DNA, yal-
n›z birtak›m özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yard›m› ile
efllenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'da-
ki bilgiler do¤rultusunda gerçekleflir. Birbirine ba-
¤›ml› olduklar›ndan, efllemenin meydana ge-
lebilmesi için ikisinin de ayn› anda var ol-
malar› gerekir. Bu ise, hayat›n kendili¤in-
den olufltu¤u senaryosunu ç›kmaza sok-
maktad›r. San Diego California Üniversite-
si'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Sci-
entific American dergisinin Ekim 1994 tarih-
li say›s›nda bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
223355
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
Son derece kompleks yap›lara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin
(RNA ve DNA) ayn› yerde ve ayn› zamanda rastlant›sal olarak oluflmalar›
afl›r› derecede ihtimal d›fl›d›r. Ama bunlar›n birisi olmadan di¤erini elde et-
mek de mümkün de¤ildir. Dolay›s›yla insan, yaflam›n kimyasal yollarla orta-
ya ç›kmas›n›n asla mümkün olmad›¤› sonucuna varmak zorunda kalmakta-
d›r.47
Kuflkusuz e¤er hayat›n do¤al etkenlerle ortaya ç›kmas› imkans›z ise,
bu durumda hayat›n do¤aüstü bir biçimde "yarat›ld›¤›n›" kabul etmek ge-
rekir. Bu gerçek, en temel amac› yarat›l›fl› reddetmek olan evrim teorisini
aç›kça geçersiz k›lmaktad›r.
EEvvrriimmiinn HHaayyaallii MMeekkaanniizzmmaallaarr››
Darwin'in teorisini geçersiz k›lan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim
mekanizmalar›" olarak öne sürdü¤ü iki kavram›n da gerçekte hiçbir ev-
rimlefltirici güce sahip olmad›¤›n›n anlafl›lm›fl olmas›d›r. Darwin, ortaya
att›¤› evrim iddias›n› tamamen "do¤al seleksiyon" mekanizmas›na ba¤la-
m›flt›. Bu mekanizmaya verdi¤i önem, kitab›n›n isminden de aç›kça anla-
fl›l›yordu: Türlerin Kökeni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...
Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam mücadele-
si içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canl›lar›n hayatta kalaca¤› düflün-
cesine dayan›r. Örne¤in y›rt›c› hayvanlar taraf›ndan tehdit edilen bir geyik
sürüsünde, daha h›zl› koflabilen geyikler hayatta kalacakt›r. Böylece geyik
sürüsü, h›zl› ve güçlü bireylerden oluflacakt›r. Ama elbette bu mekanizma,
geyikleri evrimlefltirmez, onlar› baflka bir canl› türüne, örne¤in atlara dö-
nüfltürmez.
Dolay›s›yla do¤al seleksiyon mekanizmas› hiçbir evrimlefltirici güce
sahip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in fark›ndayd› ve Türlerin Kökeni adl›
kitab›nda "Faydal› de¤ifliklikler oluflmad›¤› sürece do¤al seleksiyon hiçbir
fley yapamaz" demek zorunda kalm›flt›.48
223366
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
LLaammaarrcckk''››nn EEttkkiissii
Peki bu "faydal› de¤ifliklikler" nas›l oluflabilirdi?
Darwin, kendi döneminin ilkel bilim anlay›fl› için-
de, bu soruyu Lamarck'a dayanarak cevaplamaya
çal›flm›flt›. Darwin'den önce yaflam›fl olan Frans›z
biyolog Lamarck'a göre, canl›lar yaflamlar› s›ra-
s›nda geçirdikleri fiziksel de¤ifliklikleri sonraki
nesle aktar›yorlar, nesilden nesile biriken bu özel-
likler sonucunda yeni türler ortaya ç›k›yordu. Ör-
ne¤in Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türe-
mifllerdi, yüksek a¤açlar›n yapraklar›n› yemek için ça-
balarken nesilden nesile boyunlar› uzam›flt›.
Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kökeni adl› ki-
tab›nda, yiyecek bulmak için suya giren baz› ay›lar›n zamanla balinalara
dönüfltü¤ünü iddia etmiflti.49
Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20. yüzy›lda geliflen genetik bilimiyle ke-
sinleflen kal›t›m kanunlar›, kazan›lm›fl özelliklerin sonraki nesillere akta-
r›lmas› efsanesini kesin olarak y›kt›. Böylece do¤al seleksiyon "tek bafl›na"
ve dolay›s›yla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalm›fl oluyordu.
NNeeoo--DDaarrwwiinniizzmm vvee MMuuttaassyyoonnllaarr
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'lar›n son-
lar›nda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yayg›n ismiyle neo-Darwi-
nizm'i ortaya att›lar. Neo-Darwinizm, do¤al seleksiyonun yan›na "faydal›
de¤ifliklik sebebi" olarak mutasyonlar›, yani canl›lar›n genlerinde radyas-
yon gibi d›fl etkiler ya da kopyalama hatalar› sonucunda oluflan bozulma-
lar› ekledi.
Bugün de hala dünyada evrim ad›na geçerlili¤ini koruyan model
neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canl› türü-
nün, bu canl›lar›n, kulak, göz, akci¤er, kanat gibi say›s›z kompleks organ-
223377
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Gregor Mendel
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
lar›n›n "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayal› bir süreç sonu-
cunda olufltu¤unu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz b›rakan aç›k bir
bilimsel gerçek vard›r: Mutasyonlar canl›lar› gelifltirmezler, aksine her
zaman için canl›lara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir.
Bu molekül üzerinde oluflan herhangi rasgele bir etki ancak zarar verir.
Amerikal› genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle aç›klar:
Mutasyonlar küçük, rastgele ve zararl›d›rlar. Çok ender olarak meydana ge-
lirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonlar›n evrimsel
bir geliflme meydana getiremeyece¤ini gösterir. Zaten yüksek derecede özel-
leflmifl bir organizmada meydana gelebilecek rastlant›sal bir de¤iflim, ya et-
kisiz olacakt›r ya da zararl›. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir de-
¤iflim kol saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya
en iyi ihtimalle etkisiz olacakt›r. Bir deprem bir flehri gelifltirmez, ona y›k›m
getirir.50
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararl›, yani genetik bilgiyi gelifltiren mu-
tasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonlar›n zararl› oldu¤u görüldü.
Anlafl›ld› ki, evrim teorisinin "evrim mekanizmas›" olarak gösterdi¤i mutas-
yonlar, gerçekte canl›lar› sadece tahrip eden, sakat b›rakan genetik olaylard›r.
(‹nsanlarda mutasyonun en s›k gö-
rülen etkisi de kanserdir.) Elbette
tahrip edici bir mekanizma "evrim
mekanizmas›" olamaz. Do¤al se-
leksiyon ise, Darwin'in de kabul
etti¤i gibi, "tek bafl›na hiçbir fley
yapamaz." Bu gerçek bizlere do¤a-
da hiçbir "evrim mekanizmas›" ol-
mad›¤›n› göstermektedir. Evrim
mekanizmas› olmad›¤›na göre de,
evrim denen hayali süreç yaflan-
m›fl olamaz.
223388
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
‹ki kafal› inek
Resimde mutasyona
u¤rayan canl›larda
oluflan anormalikler-
den bir örnek görül-
mektedir.
FFoossiill KKaayy››ttllaarr››:: AArraa FFoorrmmllaarrddaann EEsseerr YYookk
Evrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmam›fl oldu¤unun en
aç›k göstergesi ise fosil kay›tlar›d›r.
Evrim teorisine göre bütün canl›lar birbirlerinden türemifllerdir. Ön-
ceden var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine dönüflmüfl ve bütün
türler bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Teoriye göre bu dönüflüm yüz mil-
yonlarca y›l süren uzun bir zaman dilimini kapsam›fl ve kademe kademe
ilerlemifltir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›s›z "ara
türler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.
Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini tafl›malar›na ra¤men, bir yandan
da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› bal›k-yar› sürüngen canl›-
lar yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen özelliklerini tafl›rken, bir yandan da
baz› kufl özellikleri kazanm›fl sürüngen-kufllar ortaya ç›km›fl olmal›d›r.
223399
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Yaflayan fosiller, canl›lar›n
milyonlarca y›ld›r hiçbir de-
¤iflim geçirmediklerini, yani
canl›lar›n evrimleflmedikle-
rini ispatlayan delillerden-
dir. Solda günümüzde yafla-
yan yusufçuk, sa¤da ise 140
milyon y›ll›k yusufçuk fosili
görülmektedir.
Bunlar, bir geçifl sürecinde olduklar› için de, sakat, eksik, kusurlu canl›lar
olmal›d›r. Evrimciler geçmiflte yaflam›fl olduklar›na inand›klar› bu teorik
yarat›klara "ara-geçifl formu" ad›n› verirler.
E¤er gerçekten bu tür canl›lar geçmiflte yaflam›fllarsa bunlar›n say›lar›-
n›n ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olmas› gerekir. Ve bu ucube
canl›lar›n kal›nt›lar›na mutlaka fosil kay›tlar›nda rastlanmas› gerekir. Dar-
win, Türlerin Kökeni'nde bunu flöyle aç›klam›flt›r:
E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-geçifl çeflitleri
mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl olduklar›n›n kan›tlar› da sa-
dece fosil kal›nt›lar› aras›nda bulunabilir.51
DDaarrwwiinn''iinn YY››kk››llaann UUmmuuttllaarr››
Ancak 19. yüzy›l›n ortas›ndan bu yana dünyan›n dört bir yan›nda
hummal› fosil araflt›rmalar› yap›ld›¤› halde bu ara geçifl formlar›na rastla-
namam›flt›r. Yap›lan kaz›larda ve araflt›rmalarda elde edilen bütün bulgu-
lar, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canl›lar›n yeryüzünde birdenbire,
eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermifltir.
Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci ol-
mas›na karfl›n bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n› detayl› olarak inceledi¤imizde, türler ya
da s›n›flar seviyesinde olsun, sürekli olarak ayn› gerçekle karfl›lafl›r›z; kade-
meli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryüzünde oluflan gruplar görürüz.52
Yani fosil kay›tlar›nda, tüm canl› türleri, aralar›nda hiçbir geçifl formu
olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya ç›kmaktad›rlar. Bu, Darwin'in
öngörülerinin tam aksidir. Dahas›, bu canl› türlerinin yarat›ld›klar›n› gös-
teren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canl› türünün, kendisinden evrim-
leflti¤i hiçbir atas› olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya ç›kmas›n›n
tek aç›klamas›, o türün yarat›lm›fl olmas›d›r. Bu gerçek, ünlü evrimci biyo-
log Douglas Futuyma taraf›ndan da kabul edilir:
Yarat›l›fl ve evrim, yaflayan canl›lar›n kökeni hakk›nda yap›labilecek yegane
iki aç›klamad›r. Canl›lar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksik-
siz bir biçimde ortaya ç›km›fllard›r ya da böyle olmam›flt›r. E¤er böyle olma-
224400
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
d›ysa, bir de¤iflim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan baz› canl›
türlerinden evrimleflerek meydana gelmifl olmal›d›rlar. Ama e¤er eksiksiz ve
mükemmel bir biçimde ortaya ç›km›fllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir ak›l
taraf›ndan yarat›lm›fl olmalar› gerekir.53
Fosiller ise, canl›lar›n yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçimde
ortaya ç›kt›klar›n› göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in san-
d›¤›n›n aksine, evrim de¤il yarat›l›flt›r.
‹‹nnssaann››nn EEvvrriimmii MMaassaall››
Evrim teorisini savunanlar›n en çok gündeme getirdikleri konu, insa-
n›n kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaflayan mo-
dern insan›n maymunsu birtak›m yarat›klardan geldi¤ini varsayar. 4-5
milyon y›l önce bafllad›¤› varsay›lan bu süreçte, modern insan ile atalar›
aras›nda baz› "ara form"lar›n yaflad›¤› iddia edilir. Gerçekte tümüyle haya-
li olan bu senaryoda dört temel "kategori" say›l›r:
1- Australopithecus
2- Homo habilis
3- Homo erectus
4- Homo sapiens
224411
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Evrimciler, insanlar›n sözde ilk maymunsu atalar›na "güney maymu-
nu" anlam›na gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canl›lar gerçekte
soyu tükenmifl bir maymun türünden baflka bir fley de¤ildir. Lord Solly
Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca
ünlü iki anatomistin Australopithecus örnekleri üzerinde yapt›klar› çok ge-
nifl kapsaml› çal›flmalar, bu canl›lar›n sadece soyu tükenmifl bir maymun
türüne ait olduklar›n› ve insanlarla hiçbir benzerlik tafl›mad›klar›n› göster-
mifltir.54
Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhas›n› da, "homo" yani insan
olarak s›n›fland›r›rlar. ‹ddiaya göre homo serisindeki canl›lar, Australopithe-
cuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farkl› canl›lara ait fosilleri ard›
ard›na dizerek hayali bir evrim flemas› olufltururlar. Bu flema hayalidir, çün-
kü gerçekte bu farkl› s›n›flar›n aras›nda evrimsel bir iliflki oldu¤u asla ispat-
lanamam›flt›r. Evrim teorisinin 20. yüzy›ldaki en önemli savunucular›ndan
biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kay›pt›r" diye-
rek bunu kabul eder.55
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapi-
ens" s›ralamas›n› yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atas› oldu-
¤u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologlar›n son bulgular›, Australopit-
hecus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'n›n farkl› bölgelerinde ayn› dö-
nemlerde yaflad›klar›n› göstermektedir.56
Dahas› Homo erectus s›n›flamas›na ait insanlar›n bir bölümü çok mo-
dern zamanlara kadar yaflam›fllar, Homo sapiens neandertalensis ve Homo sa-
piens sapiens (modern insan) ile ayn› ortamda yan yana bulunmufllard›r.57
Bu ise elbette bu s›n›flar›n birbirlerinin atalar› olduklar› iddias›n›n ge-
çersizli¤ini aç›kça ortaya koymaktad›r. Harvard Üniversitesi paleontologla-
r›ndan Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmas›na karfl›n, Darwi-
nist teorinin içine girdi¤i bu ç›kmaz› flöyle aç›klar:
E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farkl› hominid (insan›ms›) çiz-
gisi varsa, o halde bizim soy a¤ac›m›za ne oldu? Aç›kt›r ki, bunlar›n biri di-
¤erinden gelmifl olamaz. Dahas›, biri di¤eriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda evrimsel
bir geliflme trendi göstermemektedirler.58
K›sacas›, medyada ya da ders kitaplar›nda yer alan hayali birtak›m
224422
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
224433
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
"yar› maymun, yar› insan" canl›lar›n çizimleriyle, yani s›rf propaganda yo-
luyla ayakta tutulmaya çal›fl›lan insan›n evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel
temeli olmayan bir masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun y›llar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri
üzerinde 15 y›l araflt›rma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve sayg›n bilim
adamlar›ndan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmas›na ra¤men, orta-
da maymunsu canl›lardan insana uzanan gerçek bir soy a¤ac› olmad›¤› so-
nucuna varm›flt›r.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalas›" yapm›flt›r. Bilimsel olarak
kabul etti¤i bilgi dallar›ndan, bilim d›fl› olarak kabul etti¤i bilgi dallar›na
kadar bir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'›n bu tablosuna göre en "bi-
limsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi dallar› kimya ve fiziktir. Yelpa-
zede bunlardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yel-
pazenin en ucunda, yani en "bilim d›fl›" say›lan k›s›mda ise, Zuckerman'a
göre, telepati, alt›nc› his gibi "duyum ötesi alg›lama" kavramlar› ve bir de
"insan›n evrimi" vard›r! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu flöyle aç›klar:
Objektif gerçekli¤in alan›ndan ç›k›p da, biyolojik bilim olarak varsay›lan bu
Evrimciler, soyu tüken-
mifl maymunlar› ve baz›
insan ›rklar›n› kullana-
rak, hayali bir evrim a¤a-
c› oluflturmaya çal›fl-
maktad›rlar. Ancak, bi-
limsel deliller buna
olanak tan›mamaktad›r.
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
alanlara -yani duyum ötesi alg›lamaya ve insan›n fosil tarihinin yorumlan-
mas›na- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herfleyin müm-
kün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin
çeliflkili baz› yarg›lar› ayn› anda kabul etmeleri bile mümkündür.59
‹flte insan›n evrimi masal› da, teorilerine körü körüne inanan birta-
k›m insanlar›n bulduklar› baz› fosilleri ön yarg›l› bir biçimde yorumlama-
lar›ndan ibarettir.
DDaarrwwiinn FFoorrmmüüllüü!!
fiimdiye kadar ele ald›¤›m›z tüm teknik delillerin yan›nda, isterseniz
evrimcilerin nas›l saçma bir inan›fla sahip olduklar›n› bir de çocuklar›n bi-
le anlayabilece¤i kadar aç›k bir örnekle özetleyelim.
Evrim teorisi canl›l›¤›n tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedir. Dola-
y›s›yla bu iddiaya göre cans›z ve fluursuz atomlar biraraya gelerek önce
hücreyi oluflturmufllard›r ve sonras›nda ayn› atomlar bir flekilde di¤er can-
l›lar› ve insan› meydana getirmifllerdir. fiimdi düflünelim; canl›l›¤›n yap›-
tafl› olan karbon, fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤i-
mizde bir y›¤›n oluflur. Bu atom y›¤›n›, hangi ifllemden geçirilirse geçiril-
sin, tek bir canl› oluflturamaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasarlaya-
l›m ve evrimcilerin asl›nda savunduklar›, ama yüksek sesle dile getireme-
dikleri iddiay› onlar ad›na "Darwin Formülü" ad›yla inceleyelim:
Evrimciler, çok say›da büyük varilin içine canl›l›¤›n yap›s›nda bulu-
nan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden
bol miktarda koysunlar. Hatta normal flartlarda bulunmayan ancak bu ka-
r›fl›m›n içinde bulunmas›n› gerekli gördükleri malzemeleri de bu varillere
eklesinler. Kar›fl›mlar›n içine, istedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar
da (bir tekinin bile rastlant›sal oluflma ihtimali 10-950 olan) protein doldur-
sunlar. Bu kar›fl›mlara istedikleri oranda ›s› ve nem versinler. Bunlar› iste-
dikleri geliflmifl cihazlarla kar›flt›rs›nlar. Varillerin bafl›na da dünyan›n ön-
de gelen bilim adamlar›n› koysunlar. Bu uzmanlar babadan o¤ula, kuflak-
tan kufla¤a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hatta trilyonlarca sene sürekli
varillerin bafl›nda beklesinler. Bir canl›n›n oluflmas› için hangi flartlar›n var
224444
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
olmas› gerekti¤ine inan›l›yorsa hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak,
ne yaparlarsa yaps›nlar o varillerden kesinlikle bir canl› ç›kartamazlar. Zü-
rafalar›, aslanlar›, ar›lar›, kanaryalar›, bülbülleri, papa¤anlar›, atlar›, yu-
nuslar›, gülleri, orkideleri, zambaklar›, karanfilleri, muzlar›, portakallar›,
elmalar›, hurmalar›, domatesleri, kavunlar›, karpuzlar›, incirleri, zeytinle-
ri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufllar›n›, sülünleri, renk renk kelebekleri ve
bunlar gibi milyonlarca canl› türünden hiçbirini oluflturamazlar. De¤il bu-
rada birkaç›n› sayd›¤›m›z bu canl› varl›klar›, bunlar›n tek bir hücresini bi-
le elde edemezler.
K›sacas›, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluflturamazlar. Son-
ra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda baflka kararlar
al›p, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yap›s›n› bu mikroskop
alt›nda izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancak Allah'›n üstün ya-
ratmas›yla hayat bulur. Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tama-
men ayk›r› bir safsatad›r. Evrimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerinde biraz bile
düflünmek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i aç›kça gösterir.
GGöözz vvee KKuullaakkttaakkii TTeekknnoolloojjii
Evrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di¤er konu
ise göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" sorusuna k›saca
cevap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde retinaya ters olarak düfler.
Bu ›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›ndan elektrik sinyallerine dönüfltürülür
ve beynin arka k›sm›ndaki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya
ulafl›r. Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu merkez-
de görüntü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden sonra flimdi düflünelim:
Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k beynin bu-
lundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranl›k,
›fl›¤›n asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflmad›¤›n›z kadar karanl›k bir
yerdir. Ancak siz bu zifiri karanl›kta ›fl›kl›, p›r›l p›r›l bir dünyay› seyret-
mektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzy›l tekno-
224455
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
lojisi bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤layamam›flt›r. Örne¤in flu
anda okudu¤unuz kitaba, kitab› tutan ellerinize bak›n, sonra bafl›n›z› kal-
d›r›n ve çevrenize bak›n. fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu gö-
rüntüyü baflka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size
dünyan›n bir numaral› televizyon flirketinin üretti¤i en geliflmifl televiz-
yon ekran› dahi veremez. 100 y›ld›r binlerce mühendis bu netli¤e ulaflma-
ya çal›flmaktad›r. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araflt›r-
malar yap›lmakta, planlar ve tasar›mlar gelifltirilmektedir. Yine bir TV ek-
ran›na bak›n, bir de flu anda elinizde tuttu¤unuz bu kitaba. Arada büyük
bir netlik ve kalite fark› oldu¤unu göreceksiniz. Üstelik, TV ekran› size iki
boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi
izlemektesiniz.
Uzun y›llard›r on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün
görme kalitesine ulaflmaya çal›flmaktad›rlar. Evet, üç boyutlu bir televizyon
sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmek
mümkün de¤il, kald› ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulan›k,
ön taraf ise ka¤›ttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü¤ü kadar
net ve kaliteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda da mutla-
ka görüntü kayb› meydana gelir.
‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan mekanizman›n
tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. fiimdi biri size, odan›zda duran
televizyon tesadüfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya geldi ve bu gö-
rüntü oluflturan aleti meydana getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce ki-
flinin biraraya gelip yapamad›¤›n› fluursuz atomlar nas›l yaps›n?
Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan alet te-
sadüfen oluflam›yorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntünün de tesadü-
fen oluflamayaca¤› çok aç›kt›r. Ayn› durum kulak için de geçerlidir. D›fl ku-
lak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vas›tas›yla toplay›p orta kula¤a iletir;
orta kulak ald›¤› ses titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a aktar›r; iç kulak
da bu titreflimleri elektrik sinyallerine dönüfltürerek beyne gönderir. Ay-
nen görmede oldu¤u gibi duyma ifllemi de beyindeki duyma merkezinde
gerçekleflir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ›fl›k gibi sese de
224466
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
kapal›d›r, ses geçirmez. Dolay›s›yla d›flar›s› ne kadar gürültülü de olsa
beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men en net sesler beyinde alg›lan›r.
Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestran›n senfonilerini dinlersiniz, kala-
bal›k bir ortam›n tüm gürültüsünü duyars›n›z. Ama o anda hassas bir ci-
hazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizli¤in
hakim oldu¤u görülecektir. Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle tek-
noloji nas›l kullan›l›yorsa, ses için de ayn› çabalar onlarca y›ld›r sürdürül-
mektedir. Ses kay›t cihazlar›, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi al-
g›layan müzik sistemleri bu çal›flmalardan baz›lar›d›r. Ancak, tüm tekno-
lojiye, bu teknolojide çal›flan binlerce mühendise ve uzmana ra¤men kula-
¤›n oluflturdu¤u netlik ve kalitede bir sese ulafl›lamam›flt›r.
En büyük müzik sistemi flirketinin üretti¤i en kaliteli müzik setini dü-
flünün. Sesi kaydetti¤inde mutlaka sesin bir k›sm› kaybolur veya az da ol-
sa mutlaka parazit oluflur veya müzik setini açt›¤›n›zda daha müzik bafl-
lamadan bir c›z›rt› mutlaka duyars›n›z. Ancak insan vücudundaki tekno-
lojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kula¤›,
hiçbir zaman müzik setinde oldu¤u gibi c›z›rt›l› veya parazitli alg›lamaz;
ses ne ise tam ve net bir biçimde onu alg›lar. Bu durum, insan yarat›ld›¤›
günden bu yana böyledir. fiimdiye kadar insano¤lunun yapt›¤› hiçbir gö-
rüntü ve ses cihaz›, göz ve kulak kadar hassas ve baflar›l› birer alg›lay›c›
olamam›flt›r. Ancak görme ve iflitme olay›nda, tüm bunlar›n ötesinde, çok
büyük bir gerçek daha vard›r.
224477
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Gözü ve kula¤›, kamera ve ses kay›t cihazlar› ile k›yaslad›¤›m›zda, bu organlar›m›z›n söz konusu
teknoloji ürünlerinden çok daha kompleks, çok daha kusursuz yarat›lm›fl oldu¤unu görürüz.
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
BBeeyynniinn ‹‹ççiinnddee GGöörreenn vvee DDuuyyaann fifiuuuurr KKiimmee AAiittttiirr??
Beynin içinde, ›fl›l ›fl›l renkli bir dünyay› seyreden, senfonileri, kuflla-
r›n c›v›lt›lar›n› dinleyen, gülü koklayan kimdir?
‹nsan›n gözlerinden, kulaklar›ndan, burnundan gelen uyar›lar, elekt-
rik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitapla-
r›nda bu görüntünün beyinde nas›l olufltu¤una dair birçok detay okursu-
nuz. Ancak, bu konu hakk›ndaki en önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlaya-
mazs›n›z: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak
alg›layan kimdir? Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan
tüm bunlar› alg›layan bir fluur bulunmaktad›r. Bu fluur kime aittir?
Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakas› ve sinir hücre-
lerine ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden ibaret oldu¤unu
zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememek-
tedirler. Çünkü bu fluur, Allah'›n yaratm›fl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntüyü
seyretmek için göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunlar›n da
ötesinde düflünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Bu aç›k ve ilmi gerçe¤i okuyan her insan›n, beynin içindeki birkaç
santimetreküplük, kapkaranl›k mekana tüm kainat› üç boyutlu, renkli,
gölgeli ve ›fl›kl› olarak s›¤d›ran Yüce Allah'› düflünüp, O'ndan korkup,
O'na s›¤›nmas› gerekir.
MMaatteerryyaalliisstt BBiirr ‹‹nnaannçç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla
aç›kça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teorinin hayat›n kökeni
hakk›ndaki iddias› bilime ayk›r›d›r, öne sürdü¤ü evrim mekanizmalar›n›n
hiçbir evrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara form-
lar›n yaflamad›klar›n› göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisi-
nin bilime ayk›r› bir düflünce olarak bir kenara at›lmas› gerekir. Nitekim
tarih boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düflünce, bilimin
gündeminden ç›kar›lm›flt›r. Ama evrim teorisi ›srarla bilimin gündeminde
tutulmaktad›r. Hatta baz› insanlar teorinin elefltirilmesini "bilime sald›r›"
olarak göstermeye bile çal›flmaktad›rlar. Peki neden?..
224488
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
224499
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
Bütün hayat›m›z› beynimizin içinde yaflar›z. Gördü¤ümüz insanlar, koklad›¤›m›z çiçek-ler, dinledi¤imiz müzik, tatt›¤›m›z meyveler, elimizde hissetti¤imiz ›slakl›k... Bunlar›nhepsi beynimizde oluflur. Gerçekte ise beynimizde, ne renkler, ne sesler, ne de görün-tüler vard›r. Beyinde bulunabilecek tek fley elektrik sinyalleridir. K›sacas› biz, beyni-mizdeki elektrik sinyallerinin oluflturdu¤u bir dünyada yaflar›z. Bu bir görüfl veya var-say›m de¤il, dünyay› nas›l alg›lad›¤›m›zla ilgili bilimsel bir aç›klamad›r.
Hareket
Düflünme Dokunma
KonuflmaGörme
Tat alma
Koku almaiflitme
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin baz› çevreler için, kendisinden
asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inan›fl olufludur. Bu çevreler, mater-
yalist felsefeye körü körüne ba¤l›d›rlar ve Darwinizm'i de do¤aya getirile-
bilecek yegane materyalist aç›klama oldu¤u için benimsemektedirler. Ba-
zen bunu aç›kça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü bir ge-
netikçi ve ayn› zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Lewontin,
"önce materyalist, sonra bilim adam›" oldu¤unu flöyle itiraf etmektedir:
Bizim materyalizme bir inanc›m›z var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl, do¤-
ru varsay›lm›fl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir aç›klama getirme-
ye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kurallar› de¤il. Aksine, materyalizme
olan 'a priori' ba¤l›l›¤›m›z nedeniyle, dünyaya materyalist bir aç›klama geti-
ren araflt›rma yöntemlerini ve kavramlar› kurguluyoruz. Materyalizm mut-
lak do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girmesine izin ve-
remeyiz.60
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤l›l›k u¤runa yaflat›-
lan bir dogma oldu¤unun aç›k ifadeleridir. Bu dogma, maddeden baflka
hiçbir varl›k olmad›¤›n› varsayar. Bu nedenle de cans›z, bilinçsiz madde-
nin, hayat› yaratt›¤›na inan›r. Milyonlarca farkl› canl› türünün; örne¤in
kufllar›n, bal›klar›n, zürafalar›n, kaplanlar›n, böceklerin, a¤açlar›n, çiçekle-
rin, balinalar›n ve insanlar›n maddenin kendi içindeki etkileflimlerle, yani
ya¤an ya¤murla, çakan flimflekle, cans›z maddenin içinden olufltu¤unu ka-
bul eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime ayk›r› bir kabuldür. Ama
Darwinistler kendi deyimleriyle "‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girmeme-
si" için, bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.
Canl›lar›n kökenine materyalist bir ön yarg› ile bakmayan insanlar
ise, flu aç›k gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canl›lar, üstün bir güç, bilgi ve ak-
la sahip olan bir Yarat›c›n›n eseridirler. Yarat›c›, tüm evreni yoktan var
eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canl›lar› yarat›p flekillendi-
ren Allah't›r.
225500
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
EEvvrriimm TTeeoorriissii DDüünnyyaa TTaarriihhiinniinn EEnn EEttkkiillii BBüüyyüüssüüddüürr
Burada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yarg›s›z, hiçbir ideolojinin et-
kisi alt›nda kalmadan, sadece akl›n› ve mant›¤›n› kullanan her insan, bilim
ve medeniyetten uzak toplumlar›n hurafelerini and›ran evrim teorisinin
inan›lmas› imkans›z bir iddia oldu¤unu kolayl›kla anlayacakt›r.
Yukar›da da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük bir va-
rilin içine birçok atomu, molekülü, cans›z maddeyi dolduran ve bunlar›n
kar›fl›m›ndan zaman içinde düflünen, akleden, bulufllar yapan profesörle-
rin, üniversite ö¤rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlar›n›n,
Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatç›lar›n, bunun yan› s›ra ceylanla-
r›n, limon a¤açlar›n›n, karanfillerin ç›kaca¤›na inanmaktad›rlar. Üstelik,
bu saçma iddiaya inananlar bilim adamlar›, profesörler, kültürlü, e¤itimli
insanlard›r. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en
etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerinde olacakt›r. Çünkü, dünya tari-
hinde insanlar›n bu derece akl›n› bafl›ndan alan, ak›l ve mant›kla düflün-
melerine imkan tan›mayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok
aç›k olan gerçekleri görmelerine engel olan bir baflka inanç veya iddia da-
ha yoktur. Bu, eski M›s›rl›lar›n Günefl Tanr›s› Ra'ya, Afrikal› baz› kabilele-
rin totemlere, Sebe halk›n›n Günefl'e tapmas›ndan, Hz. ‹brahim'in kavmi-
nin elleri ile yapt›klar› putlara, Hz. Musa'n›n kavminin alt›ndan yapt›kla-
r› buza¤›ya tapmalar›ndan çok daha vahim ve ak›l almaz bir körlüktür.
Gerçekte bu durum, Allah'›n Kuran'da iflaret etti¤i bir ak›ls›zl›kt›r. Allah,
baz› insanlar›n anlay›fllar›n›n kapanaca¤›n› ve gerçekleri görmekten aciz
duruma düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayetlerden baz›-
lar› flöyledir:
fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez;
inanmazlar. Allah, onlar›n kalplerini ve kulaklar›n› mühürlemifltir; gözleri-
nin üzerinde perdeler vard›r. Ve büyük azab onlarad›r. (Bakara Suresi, 6-7)
…Kalpleri vard›r bununla kavray›p-anlamazlar, gözleri vard›r bununla
görmezler, kulaklar› vard›r bununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir,
hatta daha afla¤›l›kt›rlar. ‹flte bunlar gafil olanlard›r. (Araf Suresi, 179)
225511
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
Allah baflka ayetlerde de, bu insanlar›n mucizeler görseler bile inan-
mayacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:
Onlar›n üzerlerine gökyüzünden bir kap› açsak, ordan yukar› yükselseler
de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmifl bir toplulu-
¤uz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)
Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olmas›, insan-
lar›n gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalar› ve 150 y›ld›r bu büyünün bo-
zulmamas› ise, kelimelerle anlat›lamayacak kadar hayret verici bir durum-
dur. Çünkü, bir veya birkaç insan›n imkans›z senaryolara, saçmal›k ve
mant›ks›zl›klarla dolu iddialara inanmalar› anlafl›labilir. Ancak dünyan›n
dört bir yan›ndaki insanlar›n, fluursuz ve cans›z atomlar›n ani bir kararla
biraraya gelip; ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, ak›l ve fluur gösterip
kusursuz bir sistemle iflleyen evreni, canl›l›k için uygun olan her türlü
özelli¤e sahip olan Dünya gezegenini ve say›s›z kompleks sistemle dona-
t›lm›fl canl›lar› meydana getirdi¤ine inanmas›n›n, "büyü"den baflka bir
aç›klamas› yoktur.
Nitekim, Allah Kuran'da, inkarc› felsefenin savunucusu olan baz›
kimselerin, yapt›klar› büyülerle insanlar› etkilediklerini Hz. Musa ve Fira-
vun aras›nda geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a
hak dini anlatt›¤›nda, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile
insanlar›n topland›¤› bir yerde karfl›laflmas›n› söyler. Hz. Musa, büyücü-
lerle karfl›laflt›¤›nda, büyücülere önce onlar›n marifetlerini sergilemelerini
emreder. Bu olay›n anlat›ld›¤› ayet flöyledir:
(Musa:) "Siz at›n" dedi. (Asalar›n›) at›verince, insanlar›n gözlerini büyüle-
yiverdiler, onlar› dehflete düflürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmifl
oldular. (Araf Suresi, 116)
225522
EEvvrriimmiinn FFoossiilllleerree YYeenniilliiflfliiEEvvrriimmii RReeddddeeddeenn MMiillyyoonnllaarrccaa DDeelliill
Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yapt›klar› "aldatmacalar"la -
Hz. Musa ve ona inananlar d›fl›nda- insanlar›n hepsini büyüleyebilmifller-
dir. Ancak, onlar›n att›klar›na karfl›l›k Hz. Musa'n›n ortaya koydu¤u delil,
onlar›n bu büyüsünü, ayetteki ifadeyle "uydurduklar›n› yutmufl" yani et-
kisiz k›lm›flt›r:
Biz de Musa'ya: "Asan› f›rlat›ver" diye vahyettik. (O da f›rlat›verince) bir
de bakt›lar ki, o bütün uydurduklar›n› derleyip-toparlay›p yutuyor. Böy-
lece hak yerini buldu, onlar›n bütün yapmakta olduklar› geçersiz kald›.
Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak tersyüz çevrildiler.
(Araf Suresi, 117-119)
Ayette de bildirildi¤i gibi, daha önce insanlar› büyüleyerek etkileyen
bu kiflilerin yapt›klar›n›n bir sahtekarl›k oldu¤unun anlafl›lmas› ile, söz
konusu insanlar küçük düflmüfllerdir. Günümüzde de bir büyünün etki-
siyle, bilimsellik k›l›f› alt›nda son derece saçma iddialara inanan ve bunla-
r› savunmaya hayatlar›n› adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezlerse
gerçekler tam anlam›yla a盤a ç›kt›¤›nda ve "büyü bozuldu¤unda" küçük
duruma düfleceklerdir. Nitekim, yaklafl›k 60 yafl›na kadar evrimi savunan
ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Malcolm
Muggeridge evrim teorisinin yak›n gelecekte düflece¤i durumu flöyle aç›k-
lamaktad›r:
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uyguland›¤› alanlarda, gelece¤in
tarih kitaplar›ndaki en büyük espri malzemelerinden biri olaca¤›na ikna
oldum. Gelecek kuflak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inan›lmaz bir
safl›kla kabul edilmesini hayretle karfl›layacakt›r.61
Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yak›n bir gelecekte insanlar
"tesadüfler"in ilah olamayacaklar›n› anlayacaklar ve evrim teorisi dünya
tarihinin en büyük aldatmacas› ve en fliddetli büyüsü olarak tan›mlana-
cakt›r. Bu fliddetli büyü, büyük bir h›zla dünyan›n dört bir yan›nda insan-
lar›n üzerinden kalkmaya bafllam›flt›r. Evrim aldatmacas›n›n s›rr›n› ö¤re-
nen birçok insan, bu aldatmacaya nas›l kand›¤›n› hayret ve flaflk›nl›kla dü-
flünmektedir.
225533
HH AA RR UU NN YY AA HH YY AA
AA DD NN AA NN OO KK TT AA RR
1 Robert L. Carroll, Patterns and Processes of Vertebrate Evolution, Cambridge University Press, 1997, s. 9
2. Pierre Grassé, Evolution of Living Organisms. New York, Academic Press, 1977, s. 82
3. Charles Darwin, The Origin of Species, 1 b., s.179
4. Charles Darwin, The Origin of Species, 1 b., s.172
5. Duane T.Gish, Evolution: Fossils Still Say No, CA, 1995, s.41.
6. David Day, Vanished Species, Gallery Books, New York, 1989.
7. T. N. George, "Fossils in Evolutionary Perspective", Science Progress, vol. 48, January 1960, s.1
8. N. Eldredge and I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s.59
9. R. Wesson, Beyond Natural Selection, MIT Press, Cambridge, MA, 1991, s. 45
10. Science, July 17, 1981, s. 289
11. N. Eldredge ve I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s. 45-46
12. S. M. Stanley, The New Evolutionary Timetable: Fossils, Genes, and the Origin of Species, Basic Books Inc.
Publishers, N.Y., 1981, s.71
13. http://members.iinet.net.au/~sejones/fsslrc02.html
14. http://members.iinet.net.au/~sejones/fsslrc02.html
15. http://members.iinet.net.au/~sejones/fsslrc02.html
16. http://www.bible.ca/tracks/fossil-record.htm
17. Evrimin Ç›kmaz Sokaklar›: Yaflayan Fosiller, Focus, Nisan 2003
18. Evrimin Ç›kmaz Sokaklar›: Yaflayan Fosiller, Focus, Nisan 2003
19. http://www.nwcreation.net/fossilsliving.html
20. http://www.straight-talk.net/evolution/living.htm
21. Jean-Jacques Hublin, The Hamlyn Encyclopædia of Prehistoric Animals, New York: The Hamlyn Publishing
Group Ltd., 1984, s. 120
22. Bilim ve Teknik Dergisi, Kas›m 1998, Say› 372, s. 21; http://www.cnn.com/TECH/ Science /9809/23/liv-
ing.fossil/index.html
23. http://www.straight-talk.net/evolution/living.htm
24. http://members.iinet.net.au/~sejones/fsslrc02.html
25. http://school.discovery.com/lessonplans/programs/livingfossils/
26. http://www.insectia.com/beta/e/iv_c202015.html
27. Boyce Rensberger, Houston Chronicle, 5 Kas›m 1980, Bölüm 4, s. 15
28. Colin Patterson, Harper's, fiubat 1984, s. 60
29. http://school.discovery.com/lessonplans/programs/livingfossils/
30. http://www.answersingenesis.org/creation/v22/i2/living_fossil.asp
31. http://www.newscientist.com/article.ns?id=mg16422094.900
32. http://www.straight-talk.net/evolution/living.htm
33. http://www.straight-talk.net/evolution/living.htm
34. http://www.nwcreation.net/fossilsliving.html
35. http://news.bbc.co.uk/1/hi/england/manchester/4296398.stm
225544
NNOOTTLLAARR
225555
36. http://www.nature.com/nature/journal/v431/n7011/full/nature02928.html - Nature 431, 978-980 (21
October 2004)
37. http://www.newscientist.com/article.ns?id=mg16422094.900
38. http://www.nwcreation.net/fossilsliving.html
39. Phillip E. Johnson, Darwin On Trial, Intervarsity Press, Illinois, 1993, p. 27
40. http://www.arn.org/docs/abstasis.htm (Charles Darwin, The Origin of Species, 1859)
41. Gerald Schroeder, "Evolution: Rationality vs. Randomness", http://www.geraldschroeder.com/evolu-
tion.html
EVR‹M:
42. Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s.
2
43. Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint), sf.196
44. "New Evidence on Evolution of Early Atmosphere and Life", Bulletin of the American Meteorological Soci-
ety, c. 63, Kas›m 1982, sf. 1328-1330
45. Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis of Small Molecules, 1986,
sf. 7
46. Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, sf. 40
47. Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, Scientific American, c. 271, Ekim 1994, sf. 78
48. Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s.
189
49. Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, sf.
184
50. B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust, 1988.
51. Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, sf.
179
52. Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record", Proceedings of the British Geological Association, c.
87, 1976, sf. 133
53. Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York: Pantheon Books, 1983. sf. 197
54. Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, sf. 75-94; Charles E.
Oxnard, "The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt", Nature, c. 258, sf. 389
55. J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Aral›k 1992
56. Alan Walker, Science, c. 207, 1980, sf. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1. bask›, New York: J. B. Li-
pincott Co., 1970, sf. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, c. 3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971,
sf. 272
57. Time, Kas›m 1996
58. S. J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, sf. 30
59. Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, sf. 19
60. Richard Lewontin, "The Demon-Haunted World", The New York Review of Books, 9 Ocak 1997, sf. 28
61. Malcolm Muggeridge, The End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, sf.43