ey tÜrk kendİne6 dÖn.. mart 1978 pazartes. İ fİyati : 5...

11
Milliyetçi Siyasi Haftalık Gazete SAYI Y I L : 9 EY TÜRK KENDİNE DÖN... 6 MART 1978 PAZARTESİ FİYATI : 5 TL İşkenceli Demokrasi Devrinde UYARICI BİR SES ; Danıştay Başkanı Prof. İsmail Hakkı ÜLGEN Diyor ki : Türk Devletinin düşmanı anarşist cinayet şebekeleri saldırı halindedir. Türk Milletinin Evlâtları! millîbirlik ruhu içinde birlesin! Danıştay Başkanı İsmail Hakkı Ülgen, verdiği de- mecinde, «Devlete düşman ka- ranlık kökenli örgütlerin aracı okın cinayet şebekelerinin, kir- li ve kanlı ellerini nihayet kut- sal adalet müesseselerinin ka- dar uzattıklarına» işaret ederek, şunları söylemiştir; «Büyük Türk Milletini kar- deş kavgasına sürükleyerek, vatanımızı ve milletimizi parça- lamak ve bölmek ve bağımsız, demokratik cumhuriyetimizi yık- mak amacını güden, Türk Dev- letinin düşmanı, karanlık kö- kenli örgütlerin bilinçli ve bi- linçsiz aracı olan anarşist ci- nayet şebekeleri, kirli ve kanlı ellerini, nihayet kutsal adalet kuruluşlarına kadar uzattılar ve asırlık yüksek mahkeme olan Danıştayımıza bombokırla sal- dırdılar. Bu alçakça saldırıyı ve bugüne dek süregelen tüm sal- dırıları en içten üzüntü ile kar- şıladığına emin olduğumuz bü- yük Türk Milletinin yüksek vic- danında, Danıştay hakimleri adına nefretle tel'in ediyorum. Büyük Türk Milleti ve Türk istikbalinin hürriyete adalete ve fazilete aşık genç evlatları, siz- iere sesleniyorum : Hangi fikirde olursanız olu- nuz, milli birlik ruhu içinde, el- ele ve gönül gönüîe bir bütün olarak birlesiniz. Türk istiklali- ni, Türk Cumhuriyetini muha- faza ve müdafaa etmek olan birinci görevinizi yerine getir- mek, nereden gelirse gelsin va- tanın ve milletin bütünlüğüne yönelen bu anarşi hareketlerini ezelî ve ebedî vorlığınızın büyük gücü ile yok etmek, bu birleşmenize bağlı- dır ve zamanı gelmiştir. Adalet tarihinde eşine ras- lanmayan bu çirkin saldırıyı nefretle kınadıklarını belirtmek lüfunda bulunan, Türkiye Cum- huriyetini ve milletin birliğini temsil eden devletimizin başı çok sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, yetkili ve ilgili kuruluş ve kişilere ve va- tandaşlarıma derin teşekkür ve şükran hislerimizi sunarken, bu menfur saldırıyı düzenleyen, in- sanlık ve Türklük dışı, deviet ve adalet düşmanı gözü dön- müş bu yaratıkların asla ceza- sız kalmayacağına tam bir inanç ve güven içinde bulundu- ğumuzu büyük milletime içten saygılarımla arz ederim.»

Upload: others

Post on 25-Feb-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

Milliyetçi Siyasi

Haftalık Gazete

S A Y I

Y I L : 9

EY TÜRK KENDİNE DÖN... 6 MART 1978 PAZARTESİ FİYATI : 5 TL

İşkenceli Demokrasi Devrinde UYARICI BİR SES ; Danıştay Başkanı Prof. İsmail Hakkı ÜLGEN Diyor ki :

Türk Devletinin düşmanı anarşist cinayet şebekeleri saldırı halindedir.

Türk Milletinin Evlâtları! millîbirlik ruhu içinde birlesin!

Danıştay Başkanı İsmail Hakkı Ülgen, verdiği de­mecinde, «Devlete düşman ka­ranlık kökenli örgütlerin aracı okın cinayet şebekelerinin, kir­li ve kanlı ellerini nihayet kut­sal adalet müesseselerinin ka­dar uzattıklarına» işaret ederek, şunları söylemiştir;

«Büyük Türk Milletini kar­deş kavgasına sürükleyerek, vatanımızı ve milletimizi parça­lamak ve bölmek ve bağımsız, demokratik cumhuriyetimizi yık­mak amacını güden, Türk Dev­letinin düşmanı, karanlık kö­kenli örgütlerin bilinçli ve bi­linçsiz aracı olan anarşist ci­nayet şebekeleri, kirli ve kanlı ellerini, nihayet kutsal adalet kuruluşlarına kadar uzattılar ve asırlık yüksek mahkeme olan

Danıştayımıza bombokırla sal­dırdılar. Bu alçakça saldırıyı ve bugüne dek süregelen tüm sal­dırıları en içten üzüntü ile kar­şıladığına emin olduğumuz bü­yük Türk Milletinin yüksek vic­danında, Danıştay hakimleri adına nefretle tel'in ediyorum.

Büyük Türk Milleti ve Türk istikbalinin hürriyete adalete ve fazilete aşık genç evlatları, siz-iere sesleniyorum :

Hangi fikirde olursanız olu­nuz, milli birlik ruhu içinde, el-ele ve gönül gönüîe bir bütün olarak birlesiniz. Türk istiklali­ni, Türk Cumhuriyetini muha­faza ve müdafaa etmek olan birinci görevinizi yerine getir­mek, nereden gelirse gelsin va­tanın ve milletin bütünlüğüne yönelen bu anarşi hareketlerini

ezelî ve ebedî vorlığınızın b ü y ü k g ü c ü ile yok etmek, bu birleşmenize bağlı­dır ve zamanı gelmiştir.

Adalet tarihinde eşine ras-lanmayan bu çirkin saldırıyı nefretle kınadıklarını belirtmek lüfunda bulunan, Türkiye Cum­huriyetini ve milletin birliğini temsil eden devletimizin başı çok sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, yetkili ve ilgili kuruluş ve kişilere ve va­tandaşlarıma derin teşekkür ve şükran hislerimizi sunarken, bu menfur saldırıyı düzenleyen, in­sanlık ve Türklük dışı, deviet ve adalet düşmanı gözü dön­müş bu yaratıkların asla ceza­sız kalmayacağına tam bir inanç ve güven içinde bulundu­ğumuzu büyük milletime içten saygılarımla arz ederim.»

Page 2: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET YIL SAYI : 435 — 6 MART 1978 — SAYFA : 2

Ankara Kulisi nıehmet Özkan

Devlet Bakanı - Hükümet Bakani Muhalefet hücum ettikçe Hükümet cena­

hında, geri çekilme ve bozguna yakın bir da­ğılma oluyor. Bereket versin ki, iktidarı tutan basın organları ile Televizyon ve bilmem ne dernekleri hükümete iktidar aşısı yaparak, kuvvet macunu yedirerek, zorla cephede dur­malarını temin ediyorlar. Gene maneviyatları­nın alt üst olduğu günlerde, kendi aralarında sohbet eden bakanlar, muhalefeti merhamet­sizlikle, tahammülsüzlükle suçlamışlar, «şunun şurasında kaç gün oldu hükümet olduğumuz, herşeyi bir anda veya bir kaç haftada düzelt­mek mümkün mü?» diyorlarmış. Niye bu adamlar bize birazcık düşünme, derlenip to­parlanma, plân yapma mühleti tanımazlar?» İşte bu minval üzere konuşup dururlerken iç­lerinden biri, «Siz bu konuda ne düşünüyorsu­nuz Bey?» demiş. Çok şakacı olan Devlet Bakamınız, mahallî ağzı ile, «Vellehi, Demirel'-in ben ne kadar insafsız olduğunu sizden eyi bilirem, eğer ki, fursat eline geçer, bizim cüm­lemizi bir değirmende boğar, (niye değirmen de başka bir yer değil, O, bizim meçhulümüz). Lâkin benim dıggatımı çeki, bilmem siz de ferk ettiniz mi?» Nedir diye sual eylemişler. «Gar-daşım, Demirel olsun, Erbeken olsun, Türkeş, olsun cümlesi size gızıp duriler, bizlere lâf ede­ne henüz raslamadım. Gerçi arasıra Demirel bize satilmişler der ama, o da kötü bir şey de­ğil, pahası ölen satılir.» demiş ve sonra bas-muş kahkahayı. Moralleri oldukça bozuk olan sayın bakanlarımızı, Beyin son cümlesi bir hay li güldürmüş. Böylece bozuk asaplarım düzelt­me imkânını bulmuşlar

Bakanlardan biri, «Yahu Bey, siz ken­dinizi bakan saymıyor musunuz ki, muhalefet hep size hücum ediyor diye, bizi i tham ediyor­sunuz?» diye sormuş. Cevap: «tebi, ben de ba-hakanım, hem de bakanların padişahıyım, yal­nız diggat ederseniz, muhalefet hep hükümete hücum eder, hiç dövlete çatani gördünüz mü? Biliyorsunuz siz hükümet bakani, biz dövlet bakaniyiz. Onun için derim ki, muhalefetin der­di sizinledir. Bize adamlar Allah razi olsun heç garişmiyeler? Onun için biz de onlara doğun-mayiz.»

Bu tatlı cevap ve izah tarzları sinirleri ol­dukça gergin olan bakanları rahatlatmış, her­kes evine barkına rahatlamış bir vaziyetle dön­menin hazzı ile yolu tutmuşlar. O'nun şakaları olmasa bakanların bir çoğu alimallah sinirden hastahanelik olurlar.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı yüksek de­receli okullardan bazılarının dinlenme tatilleri 15 Marta kadar uzatıldı. Eğitim Enstitülerinin açılışı ise. 3 Nisan'a kaldı. Sebep olarak «Uy-, gun ortamı hazırlamak» gösteriliyor. Uygun ortamın ne olduğunu herhalde Türkiye'de an­lamayan kalmadı. Ankara Atatürk Lisesi'nde ve Gazi Eğitim Enstitüsü'nde ülkücü idareci­lerin bütünü ile, ülkücü öğretmenlerin ekseri­yeti görevlerinden alındı. Şimdi bu modeli bu­tum vatan sathındaki okullarda gerçekleştirile­cekler. Bunun için vakte ihtiyaçları var, okul­ların açılışlarının üstüste geciktirilmesinin se­bebi, bu. Hani görevlerinden Demirel hükümeti zamanında alman solcu idareciler için ortalığı kasıp kavuranlar var ya, memleketi baştan so­na sürgün yerine çevirdiler ama, memleketin yüksek mahkemelerinden ses seda çıkmıyor, hatta duyabildiğimiz kadarı ile Kudret isimli bir Danıştay raportörü ile iki arkadaşı Millî Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinde kat­liama tabî tutulacak idareci ve öğretmenlerin dosyalarını «kitabına uygun» tarzda hazırlıyor­larmış. Memleket Cephecilerin işgaline uğradı diye meydan meydan bağıran Ecevit, şimdi dev­

letin bütün kademelerini solcu - anarşistlerle dolduruyor da, muhalefet elindeki bu kozları maalesef gereği kadar kullanamıyor.

Sol gazetelerin aşırılarını bilmem takip edi-yormusunuz? Neler yazılı, neler... Meselâ on­lardan birini size aktarıyım da, hayretten belki donakalırsınız. Köy Enstitüleri var ya, onlann kuruluş sebeplerini meğerse biz yanlış bilirmi-şız. Bütün milliyetçiler, Köy Enstitülerinde solcu, hatta komünist öğretmenler yetiştirmek için büyük çabalar gösterildiğini, faaliyette bu­lunulduğunu söyler dururduk ya, meğerse yan­lışmış. Bu okulların açılış gayesi «Türk olma­yanları asimile» etmekmiş. Gördünüz mü başı­mıza gelenekleri? Hasan Ali Yücelle - Tonguçun okulları «Türkiye halklarının bir kısmım Türk­leştirmek,» yani Türkçülük yapmakla itham edi-lur iyiden iyiye sapıttılar. Boş vakitlerinizde, eğer paranıza kıyabilirseniz, lütfen, o biçim dergilerden bir tane alınız. Türkiye'nin nerele­re getirildiğini Öğrenip bütün acılara rağmen güleceğiniz saçmalıkları da bulursunuz.

«Devalüasyon ucuzluk yaratacak, fakir fu­kara rahat yüzü görecek,» Ecevitle Müezzinoğlu böyle diyor. Koskoca Başbakanla, Maliye Baka­nı yalan ve yanlış laf etmezler ya. Benim ce­bimdeki yüz Lira en azından yetmiş liraya düş­müş, halâ ben memnun olmuyorsam, bu her­halde hükümete olan inançsızlığımdandır. Hal­buki şöyle düşünebilsem rahatlıyacağım: Hik­me t i hükümetten sual olunmaz, onun her de­diğinde, bir keramet, bir hikmet vardır. Hükü­metin başı ve başın yardımcıları milletin yüzü gülsün diye geceyi gündüze katıp çalışıyorlar Devleti faşist ve halk düşmanlarının işgalinden kurtarmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama, benim gibi inançsızların yüzünden olacak bir türlü iyi niyetlerini halkımızın bütününe anlatamıyorlar.

• * •

Anarşi milleti can derdine düşürürken, bir do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin kilosunu, fiilini düşün. Artık o bu­lunmaz nimeti de gramla alacağız. Can derdi mi, aş derdi mi? İkisi birden milletin anasını ağlatacak ki, sormayın gitsin. Devalüasyon pa­ramızın değerini şöyle düşürdü, böyle azalttı diye konuşuluyormuş, mecliste bulunan Devlet Bakanlarımızdan biri, «Ben bu işleri annamaz oldu. bir zaman önce, gerilla kont'u diye bir mesele çıkmıştı, milletin başını ağrıttı durdi. şimdi bir DEVELİ HASSO çıktı başımıza, Ge­cen gün Maliye Bekam'ne sordum: Allahını se­versen kimdir bu DEVELİ HASSO bizim para­mızın kıymetini düşürüyor?» «Ecele etme ya­kında açıklıyacağım. dedi. O gün, bu gündür. Maliye Bakam televizyonda konuştu, gazataei-leıe anlattı, DEVELİ HASSO'nun adından da bahsetti, Lâkin kim olduğuni sülemedi ve ben de öğrenemedim. İçinizde bileniniz varsa söy­leyin, eskiden bizim memlekette devecilik ya­pan bir Ehmo var idi, onun oğlinin adı Hasso idi. Eğer DEVELİ HASSO bu ise, o fukaranın biridir. Ele höyük işler yapamaz.» dedi. Eee hep beraber arayalım DEVELİ HASSO'yu bulur isek, sayın bakana bildirelim.

• Emir vermiş bakan, «Mataraloji bizim ga­zanın da, heva raporlarında adi ohisin.» ilgililer, «Beyefendi iliniz hava raporu radyo ve televiz­yonda okunuyor, ayrıca İlçelerin durumunu açıklamamıza lüzum yok.» demişler.

«Yaho nasil lüzum yoh? ben bağımsiz bir vakilim, benim gazamin de bağımsız ölmesi lâzımdır. Heva raporinin de bağımsız ölerek okunması gerektir, yoğsa şanimize leke düşer.» buyurmuş.

Bu Sayıdan •

İtibaren Devlet Aylık

Oluyor 1969 Yılı Nisan'ının ilk haf­

tasından bu yana her hafta nın pazartesi günleri sizlerle baş-başa olan DEVLET bundan böyle - maalesef elimizde olma­yan sebeplerle - her ayın ilk pa­zartesi günleri huzurunuzda olacaktır.

Gerçi 10. yılına giren bu dö­nem zarfında bir takım malî krizler sonucu kısa bir müddet 15 günlük çıktığı da olmuştu. İnşallöh bu kriz devresinin de kısa sürmesi ve çok daha güç­lü olarak yine her hafta sizlere hak bildiği d a v a n ı n sesini duyurabilmesi en samimi dileği­mizdir.

İnşaallah DEVLET'in bu ge­rilemesi, iktisattaki «Kötü para, iyi parayı kovar» kaidesinin bir tezahürü değildir de onun aksi bir gelişmenin sonucudur.

Ancak sizlere ayda bir de­fa sesini duyurabileceği bu dö­nemde DEVLET, mümkün mer­tebe günlük politikanın dışına sayıdan sayıya çıkmaya gayret edecek; gerek yazarlar dünya­sına DEVLET'in kazandırmış olduğu, tanıdığınız ve beğen- • diğiniz imzalarla; gerekse daha önceden beri Türk milliyetçiliği fikrini savunan kalemlerle hu­zurunuzda olacaktır.

Bu geride bıraktığımız 9 yı­lın muhasebesini, milliyetçi Ha-reket'in nereden başlayıp nere­ye geldiğini ve bu gelişteki DEVLET'in katkısını siz vefakâr okuyucularımızın takdirine bı­rakıyoruz.

. . ve elbette inanıyoruz ki,

Milliyetçi Hareket'in mensupla­rı, İstihbarat teşkilâtlarında uy- • gulandığı bilinen «Limon Politi-tikası» nı uygulamıyor. Artık çıkacak suyu kalmadı düşün­cesiyle DEVLET'i de çöp kutu­suna atmıyor.

Bu inançla ve DEVLET'in 10'cu yılında 2 Nisan 1978 günü buluşmak üzere Allah'a ema­net olunuz.

DEVLET

Page 3: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 435 — 6 MART 1978 — SAYFA : 3

olaylar düşünceler

yorumlar

« i

m

Milliyetçi Hükümet tarafın­dan hazırlanan 1978 yılı bütçe­si, komisyon yapılan ufak tefek değişikliklerle CHP Hükümeti bütçesi olarak Meclislerden geçti. Bütçe 210'a karşı 229 oyla kabul edildi. Oylamaya 6 AP'li. MSP'li ve 1 bağımsız milletvekili katılmadı. Oylamaya katılmcryan milletvekilleri şun­lar : AP'den; Ahmet Nihat Akay, Ahmet Hamdi Sancar, Mutlu Menderes, Aydın Menderes, Mahmut Kepoğlu, Zeyyat Man­dalina; MSP'den Muhysttin Mutlu; bağımsızlardan Cemalet-tin İnkaya... Bunlardan Zeyyat Mandalinci, Muhyettin Mutlu

ve Cemalettin İnkaya'nın katıl­mayış mazeretleri anlaşılamadı. Diğerlerinin ciddi mazeretleri vardı ve zaten de kimse aksine yorum yapmaya kalkmadı. Mut­lu Menderes herkesi üzüntüye boğan bir trafik kazası ile has­tanede idi ve Menderes kardeş­lerin katılmayış sebepleri açıktı. Ahmet Nihat Akay, Ahmet Ham­di Sancar ve Mahmut Kepeoğ-lu ise ameliyat olmak için yurt­dışında bulunuyorlardı. Bu du­rumdan da anlaşıldı ki, AP'den koparak yeni hükümete yer alanların «arkamızdan gelecek ve AP'den kopacak daha birçok milletvekili arkadaşımız var» sözlerinde, kendilerinin tatmin için yaratılmış bir ümidi aşan gerçekler yoktur.

Kabul edilen bütçe milli­yetçi hükümet tarafından Mec­lislere verildiği zaman Ecevit, «bütçenin dayanağı olması ge­reken plân Meclislerin onayın­dan geçmemiştir, bu yüzden bütçe hukukî dayanaktan yok­sundur, hukuken boşluktadır ve geçersizdir» demiş ve Anayasa Mahkemesine kendince pas at­mıştı. CHP'nin nasibi galiba hep böyle olmuştur; neyi tenkid et­meye kalktılarsa başlarına gel­miştir. Şimdi kendileri, değil Meclisin onayından geçmemiş, plânı hiç olmayan bir bütçe ile Meclislerin karşısına çıkmışlar­dır. Ecevit bütçesine mesnet teşkil edecek tek satırlık bir plân bile yoktur. CHP'nin oynak

Ecevit'in evvelce ; «Plân Dayanağından Yoksun» dediği;

BÜTÇE KABUL EDİLDİ mantığına göre bakalım bu na­sıl bir hukuk kılıfına sokulmaya kalkılacaktır?

Bütçe müzakereleri sıra­sında CHP'nin saldırganlığı da ayrıca kayda değer. Anarşiyi Meclis çatısına da sokmak ve te­rör yaratmakta usta olduklarını bir kere daha göstermişlerdir. AP'li ve MSP'li hatiplere de­vamlı sataşmışlar, laf atmışlar, küfür etmişler; muhalif kimseyi konuşturmak istememişler; sık sık kavga çıkartarak muhalif milletvekillerinin üzerine yürü­müşlerdir.

Bu arada, Kültür Bakanlığı bütçesi reddedildiği ve yeniden komisyona iade edilmesi gerek­tiği halde, tabir caizse gargara­ya getirilerek sonraki bir otu­rumda yeniden oylandığı ve böylece geçirildiği de hatırla­nırsa, CHP'nin başka hangi sa­halarda da (mahir) olduğu çok iyi anlaşılacaktır.

Bütçe, bütün tartışmalara rağmen Meclislerden geçtiğine göre, Hükümet kendisini yeni­den güvenoyu almışçasına ra­hat ve pervasız hissedecektir. Ve bunun verdiği rahatlıkla da, giriştiği kıyımları daha da arttı­rarak devam ettirecektir. Bir­

çok tcplu kıyımın ve sürgünün bütçenin çıkmasını bekleyerek ertelendiği söyleniyordu. Asıl büyük tayinlerin ve kütlevî sür­günlerin bütçeden sonra uygu­lamaya konulacağı iddia edili­yordu. CHP iktidarının bütçe çıkmadan önce yaptıkları ha­tırlanırsa, şimdi cesaretinin ne­relere kadar uzanabileceği kı­yas yoluyla anlaşılacaktır.

Bütçenin yapısı, müzakere­ler sırasında söz alan çeşitli parlementerler tarafından eleş­tirilmiş ve özellikle bütçenin bi­zatihi kendisinden ziyade uy­gulayıcı hükümet tenkid edil­miş ve dergimiz bu tenkidlerin

büyük bir kısmına yer vermişti. Bu sayımızda da gene yer ve­riyoruz. Bu bakımdan şimdi bu sütunda ayrıca tenkid ve tahlil­de bulunmayacağız. Ancak şu kadarını söyleyelim ki, tutum ve davranışları ile hukukun meşruiyet sınırını zorlayan ve zaman zaman da geçen CHP iktidarının bütçesini Meclisler­den geçirmiş olması, kendileri­ne hiçbir surette cesaret ve ra­hatlık, saldırganlık, pervasızlık kazandırmamalıdır. Bilmelidir k.i her adımlarında, ihtilâlci gibi giriştikleri her tasarrufta, kıyım­da, zulümde karşılarında milli­yetçileri ve milleti bulacaklar­dır.

Olaylar Gittikçe Artıyor..

CHP iktidarı işbaşına gel­diği günden beri, bütün iddia­lara rağmen anarşi sür'atle tır­manıyor. Ölü, yaralı ve bombalı olay sayısı milliyetçi hükümet zamanındaki bir yıllık devreyi bile fersah fersah aştı.

Gaziantep ve Elâzığ'daki son kanlı olaylar, Danıştaya bi­le bomba konulması ve nihayet

BÜTÇEDE MHP KONUŞMACILARI

1978 Yılı Bütçe Kanunu Tasarılarının Millet Meclisi Genel Kuru­lunda görüşülmesi sırasında MHP Grubu adına Bakanlık ve daire bütçeleri üzerinde konuşma yapan milletvekilleri şöyledir :

Agâh Oktay GÜNER (Konya Mv.) : Bütçenin tümü üzerinde, Devlet Plânlama TeşkUâtı, Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanbğı, İşletmeler Bakanlığı, Maliye Başkanlığı Sadi SOMUNCUOĞLU (Niğde Mv.) : Cumhurbaşkanhğı, Başbakanlık. Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı, Toprak ve Tarım Reformu Müs-teşarbğı, İçişleri Bakanbğı, ve Bütçenin tümü üzerinde son konuşma, Nevzat KÖSOĞLU (Erzurum Mv.) : Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Danıştay Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Gümrük ve Tekel Bakanbğı Ça­lışma Bakanbğı, CENGİZ GÖKÇEK (Gaziantep Mv.) : Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan, lığı, Çabşma Bakanlığı, Mehmet Yusuf ÖZBAŞ (K.Maraş Mv.) : Sayıştay Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Orman Bakanbğı, Faruk DEMİRTOLA (Tokat Mv.) : Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sos­yal Güvenlik Bakanlığı, Ali GÜRBÜZ (Sivas Mv.) : Dinayet İşleri Başkanbğı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanbğı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanbğı, Mehmet IRMAK (Çorum Mv.) : Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Gelirler Bütçesi, Mehmet Doğan (Kayseri Mv.) : Vakıflar Genel Müdürlüğü, Turizm ve Tanıtma Bakanbğı, Mehmet Tahir ŞAŞMAZ (Elazığ Mv.) : Devlet Meteroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanbğı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Necati GÜLTEKİN (Ankara Mv.) : Millî Savunma Bakanbğı, Dışişleri Bakanbğı, Turan KOCAL (İstanbul Mv.) : Bayındırlık Bakanbğı, Ulaştırma Ba­kanbğı, İhsan KABADAYI (Konya Mv.) : Köyişleri ve Kooperatifler Bakanbğı, Yerel Yönetim Bakanbğı, İhsan KARAÇAM (Ankara Mv.) : İmar ve İskân Bakanlığı

banliyö trenine sabotaj işin hangi boyutlara ulaştığını gös­termek bakımından ilgi çekici­dir. Hiçbir hedef gözetmeksizin kitle halinde katliama yönelik bir teşebbüs olan ve doğrudan doğruya halka kasteden tren sabotajı, anarşistlerin çılgınlık derecesine geldiklerini göste­riyor.

Danıştay'a konulan bomba­nın tepkileri büyük oldu. Danış­tay Bakanı İ. Hakkı Ürkenin bu vesileyle yaptığı konuşma ve bu itham furyasında partizan­ların yaptıkları peşin ithamlara itibar etmeksizin tamamen ta­rafsız olarak gençliğe yaptığı çağrı çok müsbet karşılandı.

Bankaların ve Tekel Depo­larının soyulması fiillerine şim­di de, para taşıyan mutemetle­rin ve arabaların yollarda önle­rinin kesilerek soyulması eklen­di. Soyguncular, hedeflerine ulaşabilmek için gerektiğinde kan dökmekten ve adam öldür­mekten de çekinmiyorlar.

Hükümetin anarşinin ön­leneceği konusundaki vaatleri boşlukta duruyor. Gözle görü­lür hiçbir tedbir alınabilmiş de­ğil, ne zaman alınacağı ise meçhul. CHP iktidarı hatalı ve çarpık teşhisinde israr ediyor. Bu kafadan vazgeçmedikçe ya­pabilecekleri hemen hiçbir şey yok. İktidara gelişlerinin nerede ise tek sebebi olarak göster­dikleri anarşi konusunda bu ka­dar aciz kalan bir iktidarın, gö­revi ehillerine devredip çekip gitmekten başka yapabileceği şey kalmamıştır.

Page 4: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 435 — 6 MART 1978 — SAYFA : 4

ÜLKÜCÜLERİN DİKKATİNE : Mehmet YUSUF ÖZBAŞ

/ Yeni hükümetin, anarşik olayların özüne kati bir teşhis koyduğu

zaman (bunun aşırı solun marifeti olduğu meydana çıksa bile), gözü­nün yaşına bakmadan, yok edilmesi, kararında olduğuna inanmaya başlayan, bölücülerle komünistler, son günlerde yeni bir tatkik uygu­lamaya başladılar.

Anarşistler (yani komünistler ve bölücüler.) seçimlerden önce, Cumhuriyet Halk Partisinden çok şeyler ummuş ve hedeflerine erişe­cekleri güne kadar (bazı yazarların benzettikleri gibi.) CHP şemsiye­si altına sığınmada, bir çok fayda görmüşlerdi. Bu amaçla, adı geçen partiyi iktidar yapabilmek için, bütün güçlerini seferber etmiş, seçim­lerde onları reyleriyle desteklemiş, milliyetçi cephe hükümetini devi­rebilmek için de her türlü fırsattan yararlanmış ve böyle fırsatları bizzat yaratmıştı.

CHP de. iktidara gelebilmek için, her şeyi mubah gördüğünden, seçimler ve sağ cephe iktidarı döneminde, «yıların bu umudunu kuv­vetlendirmek için hiçbir fırsatı kaçırmamış ve tıpkı anarşistler gibi, yurdumuzdaki kanlı olayların tek sebebinin ülkücü hareket olduğunu iddia etmiş, aslında anarşinin devası olan ülkücülüğü, büyük bir teh­like imiş gibi tanıtmaya çalışarak, bölücülük ve bozgunculuk karşısın da bir barikat gibi duran bu gücü, ortadan kaldırmayı hedef ittihaz ettiklerini ilan etmişti.

Ama CHP hükümeti iş başına geldikten sonra, anarşistlerin yık­mak istediklerinin, partiler ve hükümetler değil, devlet olduğunu, ül­kücüler sırf bu hedefe varılırken, yıkılması icap eden bir manîa olduk­ları için saldırıldığını, sosyal adalet sözünün, kötü niyetlerin, çirkin yü­zünü gizleyen bir maske gibi kullanıldığını, anarşik olayların, münfe­rit ve bir birinden kopuk eylemler olmayıp, hazırlıklı, planlı ve çok şümullü fitne hareketleri olduğunu anlayınca, kararlı bir şekilde üs­tüne gitmeğe, başlamıştır. İşte yıkıcılar, oyunlarının meydana çıktığı­nı, CHP'nin şimdiye kadar kendilerini korumakta olan şemsiyeyi dür-mek ve bunun sivri ucunu da, kendilerinin can evine saplanacak bir süngü gibi kullanmak niyetinde olduğunu geçte olsa anlamış, ona yine, eski yanlış görüşünü empoze edebilmek, yani anarşik olaylarla hiç olmazsa ülkücülerin de yarı yarıya payı olduğu şeklindeki yanlış ka­naati ihya etmek, dolayısiyle de üzerlerindeki takibatı, yanlış mecraya çevirmek, veya hafifletmek için, radyo, televizyon, dergi ve ajanları ile kesif bir propagandaya girerek, anarşinin kaynakları olduğu iddiası ile, günlerce ve haftalarca, tekrar, tekrar yurtları ve ülkü ocaklarını arat­tırmış, çeşitli baskılarla, bazı gençlere suç kabul ettirebilmek için (be­şinci kolunu) kullanmıştır. Yalnız bu çabaları hiç bir olumlu sonuç vermemiş gerçek her gün biraz daha gün ışığına çıkmıştır. Anarşiye sebep gösterilen okullar tatile sokulduğu, Yurtlar boşaltıldığı halde, yıkıcılık azalmamış artmış, Eğitim enstitülerinde okuyan yetmiş bin gencin sokağa atılması yolu ile sağlanmak istenen anarşi ortamında hükümet ileri görüşlü bir uygulama ile fırsat bırakmadığından, boz­guncular yeni bir plân uygulamaya başlamıştır.

Bu plân şöyledir : Ülkücülerin arasına, bir ülkücü gibi karışıp, on­ların samimi ve masum hareketlerini hedefinden saptırmak, veya anar­şik olayları bizzat yapıp, yakalandığı takdirde ülkücü olduğunu iddia etmek. Böylelikle, yetkililere yanlış hedef göstererek, üzerlerindeki kont­rolü hafifletmek, hem de, halkın ülkücülere olan sevgi ve itimadım or­tadan kaldırarak, onları yalnızlığa itmektir.

Halbuki ülkücüler, yurtlarının bölücüler; inauslarının, komünist­ler tarafından tehdit edildiğini görerek, millî devlet ve güçlü iktidar müessesesi etrafında toplanan, kanun hakimiyeti özlemi ile, hiç bir şahsi çıkar beklemeden atalarının mukaddes miraslarına sahip çıkan gençlerdir.

Onların ilk arzusu, hangisi olursa olsun, anarşist ve bölücülere karşı başardı olacak bir hükümetin mevcudiyetidir. Hükümetin sat-veti, yurtta ve her müessesede barış temin etmesi onları yalnızca se­vindirir.

Yoksa bozguncuların iddiası gibi, hükümetin başarısızlığım isbat için anarşik olayları bizzat düzenlemez. Ülkücünün tek düşmanı, yani sevmediği, varlık komünistlik ve bölücülüktür. Bu belâlara karşı olan her kuvvet Ülkücünün dostudur. Bu yüzden de, hükümetin anarşistler karşısındaki başarısı, dolayısı ile barışın sağlanması, onlar için bir neşe ve övünç sebebidir.

Ülkücü, hükümet anarşik olaylar karşısında aciz kalıyor, dedirt­mek için, kendi yurduna ve, derneğine ve varlığının bir parçası olan millet mauna kıyamaz. Kısacası, dâvasına ters düşemez.

Ülkücü demek, kanuna ve devletine sadık kişi demektir. Bu ölçü­ye sığmayanlar ülkücü olamazlar. Bu ölçü dışında bulunanlar, bir ül­kücü derneğin belgesini eline geçirse de, bir ülkücü grubun içerisine karışsa da durumu değişmez. Çünkü komünist ve bölücü anarşistler, başarı sağlıyabilmek için her kılığa bürünebilir. Aralarına karışarak, en masum bir yürüyüşü hedefinden saptırmak için akla gelmeyecek İşleri, yapar kendi hain emellerinin tahakkuku için yaptığı bir eylem sırasında yakalanırsa da, ben ülkücüyüm diyebilir.

Polis ve Jandarma üniformaları, sahte belge ve hüviyetler kullan­dıklarını her gün okuyup dinlemekte olduğumuz bu kişiler, suç işleme­ğe gittiklerinde kastı mahsusla üzerlerinde böyle bir belge bulundura­bilecekleri gibi, sizleri de böyle sahte belgelerle aldatabilirler. Bu se­beple bu gün, her zaman olduğundan daha dikkatli davranarak, ara­nıza katılanları kontrol ediniz. Kimsenin sizi ve dâvanız; fena tanıtma­sına ve araç olarak kullanmasına fırsat vermeyiniz. Bunun için en ba­sit ölçü şudur :

Kanuna ve ahlâka uymayan bir hareketi yapan veya yapmak iste­yen ülkücü değildir. Millî devlet ve güçlü iktidarı da ancak aralarında sahtekârların barınmasına fırsat vermiyecek halis ülkücüler gerçek­leştirilebilir

Milliyetçi Hareket Partisi Yüksek istişare Meclisi

Toplandı Geçen hafta pazar günü,

Ankara Konak Sinemasında MHP Yüksek İstişare Meclisi toplandı. Genel İdare Kurulu üyelerinin, partili parlementer-lerin, İstişare Meclisi üyeleri­nin, parti mafettişlerinin, İl ve ilçe başkanlarının katıldığı bu toplantıda; memleketin içinde bulunduğu durum, CHP hükü­metinin icraatı ve MHP'nin mu­halefetteki tutumu üzerinde de­legeler görüşlerini söylemişler­dir. Bütün İl delegeleri alfabetik sıraya göre konuşmuşlar, parti ve parlemento çalışmaları üze­rinde kanaatlerini açıklamışlar­dır. Ecevit iktidarın yurt sathı­na yayılan baskı ve terörünü di­le getiren delegeler, milliyetçi­lik bayrağının ergeç burca di­kileceğini ve bu mücadeleden milliyetçilerin muzaffer olarak çıkacağını ifade etmişlerdir.

MHP Yüksek İstişare Mec­lisi toplantısının sonunda bir bildiri neşredilmiş, ülkenin için­de bulunduğu iç ve dış mese-olan anarşi konusunda iktida-leler hakkında Meclisin görüş­leri açıklanmıştır.

«Türkiye ağırlığı son iki ayda daha da artan iç ve dış meselelerin sıkıntısı altında ciddi bir bunalım düşmüştür. İki aylık Sayın Ecevit hüküme­tinin, bu meselelerle uğraşırken tinin, bu meselelerle uğraşırken daha ziyade parti çıkarları İte meşgul olması, bakanların ken­di hizbinden kadrolarla devleti işgale kalkması bekleyen mese-

BİLDİRİ ŞÖYLEDİR :

Fin önemli iç meselemiz lelerin ağırlaşmasına yolaçmış-tır.

rın takip ettiği siyaseti son de­rece endişe verici buluyoruz. Çünkü bir yandan devletin em­niyeti, devletle mücadeleyi ken­dilerine gaye edinen anarşist bir derneğe bırakılmış; öbür yandan anarşinin temelinde ya­tan komünizm ve bölücülük bir kenara itilmiş; bazı bölgelerde­ki silahlanma faaliyetleri gör­mezlikten gelinerek, solcu ol­mayan gençlerin kaldığı bir kaç yurt hedef seçilmiştir. Komik olduğu kadar da endişe verici olan bu gayretler, anarşistleri cesaretlendirmiş; soygunlar ci­nayetler, MİT merkezine kadar varan bombalı sabotajlar, polis ve bekçilerin şehit edilmesi gi­bi; devlet kurumlarını ve güç­lerini hedef alan hareketler hız­lanmıştır.

Tarihi tabloların indirilme-siyle, anarşinin önleneceği gibi çok sakat ve yanlış yollara gi­dilmektedir. Türk tarihinin ve bütün insanlığın seçkin şahsi­yetlerini gösteren; Türk tarihi­nin ve insanlığın ve önemli olay­larını temsil eden sanat eseri tablolar, millet olarak bizleri birleştirmeyecekse, hangi de­ğerlerde ortalık kuracağız. Or­du ve MİT'e, kontgerilla perde­si altında saldıranlar, kınadık­larında «Türk ordusunun sa­vunması kimseye kalmamıştır» cevabını veriyorlar. Türk tari­hini, Türk okullarından silmeye kalkışanlar, istiklâl marşın» anarşi unsuru sayanlar, tenkit edildiklerinde, yine aynı sözleri söylüyorlar Herkes bilmeli ki, Türk Ordusu da, Türk tarihi de elbette her Türk'ün korumakla görevli olduğu mukaddes de­ğerlerdir. Ordu, tarih düşmanlı­ğının, iktidar eliyle yapılması ciddi bir endişe kaynağıdır.

Kanun ve nizama bağlı ka­larak, Anayasada tarifi yapılan Türk milliyetçiliği felsefesine sıkı sıkıya sarılarak anarşinin yenileceğine olan inancımız yenileceğine olan inancımızı tekrarlamak isteriz.

Milliyetçi Harekat Partisi bugüne kadar olduğu gibi, her türlü kanunsuzluğa karşı çıka­cak, kökü dışardaki emperya­lizmin oyunlarını bozmaya de­vam edecektir. Demokratik re­jim içinde, hukukun üstünlüğü-, ne dayanan bir zihniyetle, ger­çekleri milletimize bütün açıklı­ğı ile anlatarak, milletimizle el ele vererek anarşinin kökünün kurutulacağı görüşümüze uy­gun olarak mücadelemizi sür­düreceğiz.

Bütün siyasi kadroları de­nemiş bulunan aziz milletimiz,

yürekli inançlı, kararlı ve müca­deleci bir ruha sahip olan Mil­liyetçi Hareket Partisi'nin etra­fında süratle toplanmaktadır. Bu toplanış karşısında telaşa düşenler, ne yaparsa yapsınlar yakın gelecekte Milliyetçi Kad­rolar görev başına geçecektir.

r O f t l - DEVIET YAY1NÎVI

4*ESS 5.

BASKI

TÖRE/DEVLET YAYINEVİ VARKEN TÖRE/DEVLET YAYINLARI OKUNlflL

Page 5: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 435 — 6 MART 1978 SAYFA : 5

ol«i\l«ır düşünceler

\ommlar

Yurt - Kur Genel Kurulun­dan sonra Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliğinde Oyna­nan Baskın Basanındır Oyunu Tutmadı.

Dernek Yöneticilerinin id­dialarına göre : 27.2.1978 günü, Türk Ziraat Yüksek Mühendis­leri Birliği planlı bir saldırıya hedef olmuş. Birlik Genel Mer­kezi Binası Birkısım CHP. Par­lamenterleri yönetiminde komü­nist militanlar ve birliğe üye olmayan bir grup solcu tarafın­dan basılmıştır.

Yönetim Kurulu Kararı alın­madan gazetelere verilmiş kon­gre ilânlarını kendilerine huku­ki gerekçe sayan ikiyüz'üçyüz kişilik solcu grup Pol - Der'ci-lerle iş birliği yapmak suretiy­le saat 9.00 sıralarında birliğe ait genel merkez binasına gel­mişler, İdare Müdürlük Bürosu. Yönetim Kurulu Odası, Konfe­rans salonu, lokal dahil olmak üzere beş katlı binanın hemen hemen tamamını işgal etmişler­dir. Bilahere bu zorbalar kapı­ları, dolapları, masa ve çekme­celerin çoğunu kırmak suretiy­le lüzumlu evraklara el koymuş­lardır. Hadiseler sırasında Em­niyete telefon edilerek durum anlatılmış, binadan baskıncıla­rın çıkarılması istenmiş, ancak kongre yapmaya geldiklerini belirten bu grubun elebaşları özellikle başta CHP'nin Ziraat Yüksek Mühendisi, parlamen­terleri ve eski Ziraat Mühendis­leri Odası Başkanı «Faşistleri bu binadan atmadan bir yere gitmeyeceğiz» diyerek Pol - Der' çileri Türk Ziraat Yüksek Mü­hendisleri Birliği Balkanı Ali Kömürcü ve Yönetim Kurulu üyeleri üzerine saldırtarak tar-taklatmıştır. Bunun üzerine Ali Kömürcü ve arkadaşları duru­mu Valiliğe bildirmişler ve bi­nayı canları pahasına olsa ter-ketmeyeceklerini söylemişler­

dir.

Hadiseler bu şekilde ge­lişmekte iken birliğin Ankara' daki üyeleri Genel Merkez Bi­nasına gelerek, zorbaların çı­karılması için polise müteaddit defalar ikazda bulunmuşlardır. A n c a ' k a s ı l s ı z ve mesnetsiz bir kongre yap-

Baskın Basanındır Veyahut

Polis Devleti mak isteyen bu kişiler, Pol -Der'cilerin himayesinde uydur­ma bir kongre yapmışlar ve se­ve bu olayın da bu hadiseler çilen yeni yönetim kuruluna bi­na ve derneği zorla devretmek istemişlerdir. Polis tarafından dışarıya atılmak istenen birlik gerçek üyeleri ile baskıncılar arasında çıkan hadiselerden sonra dernek solcu zorbalar ta­

rafından tahrib edilmiş, bunun üzerine valilik duruma biz­zat el k o y m u ş t u r . Hadiseler d a h a fazla bü-lir-gider defteri, üye kayıt def­teri, karar defterleri tetkik edi­leceği bahanesiyle ilgililerce alınmıştır.

Bir hukuk devleti olan ül­kemizde bu gibi olayların son günlerde sık sık ceryan etmesi

OH... NE ZENGİN MİLLETİZ!

Oktav OGUZHAN

Gaziantcpspor - Galatasaray maçından sonra seyirciler Galatasa­raylı futbolculara taşlarla birlikte para da atmışlar...

Evet, evet : Taş ve para!... Zamlara, kuyruklara, yokluklara bakmayın siz. Bu bir gerçek : Va­

tandaş para atıyor! Çünkü : — Her geçen gün paranın değeri düşüyor. — «Akgünler,» milleti kara kara düşündürüyor. — Vınlayıp duran kurşunlar önüne geleni öldürüyor. — Ve «para atma» hadisesinin olduğu gün «Devalüasyon» oluyor. — Bir liranın değeri altmış altı kuruşa düşüyor... Bu parayla hiçbir şey alınmaz. Dolmuşa, otobüse bile binilfcnez. öyleyse ben böyle parayı Atarım!... Gaziantepliler de öyle yapmışlar.

ŞU TRT ŞU BASIN. ŞU SOL!

« — Anarşi tırmanıyor.» « — Anarşi tepeye tırmanıyor.» « — Anarşi zirveyi aştı, fezaya tırmanıyor!...» Yetkililer : « — Anarşide azalma var.» « — İki ayını yeni doldurmuş bir hükümetten anarşinin tamamen

durdurulmasını istemek haksızlık olur.» « — Ne taraftan gelirse gelsin şiddete karşıyız...» Ama dün : ^ ^ S i S I T « — Memleketin anarşiye bir gün bile sabrı kalmamıştır. Bunun

için acelemiz var diyorlardı...» Meğer anarşiyi iyice hızlandırmak içinmiş bütün acelecilikleri. Yoksa, acele işe şeytan karışmış olmasın ? Son iki ayın ölü, yaralı, patlama ve soygunlarla ilgili rakamları

oldukça korkunç... 1 aylık toplamın çok çok üstünde. Sol basında manşetler : « — Şu kadar ülkücü göz altına alındı.»

— Suçları neymiş? '< — İddiasıyla, gerekçesiyle zannıyla » Araştırıyoruz : Haberlerin çoğu yalan. Bir kısmında, «yakalandı» denen ülkücü­

ler ilk sorgularında serbest bırakılmış, önemli bir kısmında da polis karakollarında günlerce aç-susuz bırakılmışlar, sopa yemişler. Suçları yok, günahları yok.

Biraz da tertiplere kurban gidenler var. Ama, ya okuyup duyamadıklarımız. TV'de göremediklerimiz? — CHP Develi ilçe merkezinde partililer üzerinde yakalanan 3

adet otomatik silah ve patlayıcı maddeler... — İGD'li ve Mao'cu gençlerin birbirlerine saldırıları, öldürmeleri,

sabotajları... — THKP-C'nin banka soygunları, vurgunları...

İşte bütün bunlar ve daha bir çoğu TRT ve basında «kimlikleri saptanamayan» ya da «meçhul kişiler» tarafından yapılan «eylem»ler-dir.

Ama, tertip sonucu da olsa, yanlışlıkla da olsa, haksız yere de ol­sa, iddia, zan ve iftiralar sonucu da olsa «ülkücüler»in adı illa ki söy­lenmeli, teşhir edilmeli, iz bırakılmalıdır.

Ah şu TRT Şu Basın... Şu Sol... İçişleri Bakam!.. Başka ne diyelim ki? Utamrsa eğer, «Baht utansın!...»

zincirinden biri olması bakımın­dan üzerinde biraz durulmasını gerektirmektedir. Zira söz ko­nusu olan CHP militanları (Mi­lisler), CHP Bürokratları, CHP Parlamenterleri ve Pol - Der'ci-lerle birlikte hazırlanan planla­rın ne ilk ne de sonu olduğu, dur. Milliyetçi kuruluşlara, der­neklere; bilhassa kongreleri fırsat bilerek baskın yapan, asıl üyeler dışarıya atılarak, üye olmayan, delege olmayan kişi­lerle hukü'ki hiç bir dayanağı olmayan yönetim kurulları oluş­turanlar bizzat mevcut iktidar­dan güç almaktadır. Zorbalık­larla bazı kuruluşlar ele geçiril­mektedir. Şöyle ki, Yurt - Kur Gima, TMMOB ye bağlı meslek odası genel kurullarında oynan, dığı iddia edilen oyunlar bu izahatın son günlerdeki delil­leridir. Kısacası bu usullerce birçok yönetimler devralınmak-tadır.

Özellikle geniş tabanlı mesleki kuruluş ve teşekkülle­rin tamamını CHP'nin emrine geçmesine kadar bu taarruz­ların devam edeceğinden kim­senin şüphesi olmamalıdır. Önümüzdeki günlerde yine bu tür olayların meydana geleceği kesindir. Nisan ayı içerisinde kongresi yapılacak olan ve yıl­lardır CHP'nin eline geçireme-diği fakat sızmış olduğu Ziraat Odaları Birliği de (Geniş bir Çiftçi Teşekkülü) muhtemelen böyle bir tertip karşısında ka­lacaktır. Ziraat Mühendisleri Birliğinde başarılamayan plan burada da aynen uygulanacak­tır.

Ülkücülerin nöbet tutma­dığı her kuruluş ve teşekkül CHP'nin eline er geç tek tek geçecektir.

Unutulmamalıdır ki, siyasi güce, sokak gücüne ve emrin­deki kuvvetlere dayanan bir iktidar her şeyi yapabilir. Bu duruma karşı tedbirleri almak bütün Milliyetçilere düşen bir görevdir.

,4i Uzun zamandır beklediğiniz kitap —. kitapçınızda

TÖRE DEVLBT \gfl YAYIMLARI 41

TÖRE, DEVLET YAYINEVİ VARKEN TÖRE/DEVLFT YAYINIARI OKUNUR

Page 6: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

# MEHMET DOĞANIN VAKIFLAR ve TURİZM ÜZERİNE BÜTÇE KONUŞ­MASI :

Bütçe Kanununun Millet Meclisi ge­nel kurulunda görüşülmesi sırasında MHP grubu adına, Vakıflar genel Müdürlüğü Bütçesi üzerinde Kayseri Milletvekili Meh­met Doğan yaptığı konuşmada/Vakıfların içinde bulunduğu durumu izah etmiş Va­kıfların perişanlıktan kurtarılması için ön­celikle köklü ve radikal tedbirlerin alın­masını istemiştir.

Doğan konuşmasında özetle şunları söylemiştir :

«Millete hizmet, dolayısıyla, Cenab ı Allah'ın rızasını kazanmak amacı ile kuru­lan bu müesseseler, vakıflar, bugün peri­şan bir haldedir. Bir kısmı talan edilmiş, kapkaççı, fırsatçılara el koyulmuş bir kısmı maalesef Devlet tarafından satılmış, ayak­ta kalabileni bakımsız, perişan ve tama­men gayesi dışında kullanılmaktadır. An­kara, İstanbul, İzmir ve diğer büyük vilâ­yetlerde, şahsa ait bir han odası veya dükkân binlerce Lira değerinde kiraya ve­rilirken, vakıf işhanı ve dükkânlarının yok bedelle, bir kaç yüz Lira aylıkla gasbedil-mesine göz yumulmuş, bu ata yadigârı müesseseler gereği gibi korunamamış, elde edilen gelirler de tamamen gayesi dışında kullanılmıştır. Ve kullanılmaya de­vam edilmektedir.

«Biz de onlar gibi yapalım, Ülkemizde yaşayan Rum azınlığa misilleme yapalım demiyorum. Bu aklımızdan dahi geçmez. Çünkü biz asil ve büyük bir milletiz. Türk hamiyetine sığınanlar, hangi dinden, han­gi ırktan olursa olsun, dün olduğu gibi bu­gün de, yarın da her türlü endişeden uzak olarak yaşayacaktır. Ancak Türk Devleti­nin, Türk Milletinin aleyhine tutum ve dav­ranışta bulunmamak, Türk Milletinin sır­tından kazandığı parayı Atinaya aktarma­mak şartı ile olacaktır. Çan kulesi takıl­mış Ayasofya Kartpostalları bastıran son vatan parçası Anadolumuza göz koyan Yunana verilen tavizler son bulmalı, Ro-mayı, Bizansı ihya etme hevesine son ver. meliyiz. Milletimizin ana sütü gibi ak, he­lâl olan parasını, kendi öz medeniyetini ihya etmek uğrunda sarfeîmeliyiz.»

Kayseri Milletvekili Doğan Turizm ve Tanıtma Bakanlığı bütçesi üzerinde de MHP'nin görüşlerini anlatmış Turizm Ba­kanlığının millî kültür anlayışı bulunmadı­ğını izah edecek «bu anlayışsızla ne halle­dilecek, Türk Milletinin hangi öz değerleri ortaya konacak» demiştir.

Doğan konuşmasını daha sonra şöy­le sürdürmüştür :

«Maalesef bu bakanlık bugüne kadar görevini layıkı veçhile yapmamış ve ken­disinden bekleneni verememiştir. Herşey-den önce ne yaptığını ve ne yapacığını tesbit edememiş, bocalamış, dolayısıyla yanlış bir çıkmaz bir sokağa girmiştir. Üzerinde yaşadığı ülkeden, tabii güzellik­lerine, kendi öz kültür ve medeniyetinden bihaber olarak turist çekerim ümidine ka­pılarak hiristiyan âlemi için cazip ve kut­sal sandığı düzme aziz makamları ihdas etmiştir. Meselâ; Efeste Meryen Ana, An-takyada Sen Jan, Tarsusta Senpol, Antai-yada Aya Nikola gibi. İş bununla da kal­mamış, Roma, Bizans artığı taş parçaları

için fakir milletin kesesinden yüzmilyonla-rı aşan paralar harcamıştır. İş daha ileriye götürülerek bin yıllık yurdumuza, milyon­larca şehit pahasına elde tutulan son va­tan parçasına misâl olarak, Antalya böl­gesine, Bizanstan ve Romadan kalma Kapodokya denmesi, Avrupada böylece reklam yapılması geliniz buralar sizin de­mek değilde nedir?

Bu sorumsuz mirasyedi tutumumuz «toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır» diyerek bir gül bahçesine girercesine bu kara toprağın altında yatan atalarımızın aziz hatırasına ihanet değil midir?

Kayseri Milletvekili konuşmasını şöy­

le tamamlamıştır : «Başbakanın konuşmasını talimat ka­

bul eden, Millî Eğitim, Gençlik ve Spor, Ticaret Bakanları Türk büyüklerinin ve Türk tarihinin azametini sergileyen tarihî toblolara karşı savaş açmıştır. Bu arada Atatürk düşmanlığı da ihmal edilmemiş, bizzat kendisi tarafından yaptırılan ERGE-NEKON tablosu indirilmiş 56 yıl önce kur­duğu Anadolu Ajansının tahsisatı kesile­rek TRT gibi CHP'nin borazanı yapılmak istenmiştir.»

# AGAH OKTAY GÜNER'İN BÜTÜ­NÜ ÜZERİNDEKİ KONUŞMASI

Bütçenin tümü üzerinde MHP grubu adına konuşan Konya Milletvekili Dr. Agâh Oktay Güner, Ekonomimizin içinde bulun­duğu durumu açıklamış ve bu hükümetin hiçbir ciddî istikrar tedbiri alamadığını belirterek şunları söylemiştir :

«Çağımız ihtisasa saygı çağıdır. Özel. likle gelişme ilerledikçe ihtisaslaşma da artar. Herkesin kesin kendi mesleki konu­larında konuşması gerekir.

Başbakan son günlerde Ulusal Sa­vunma Sistemi konusunda beyanlarda bu­lunuyor, bu beyanla konunun tamamen dışında olan bir kimsenin o konu ile ilgili yeni fikir üretmesine benziyor. Yurdumuz­da Türk Silâhlı Kuvvetleri ve Genel Kur­may Başkanlığı Cumhuriyetten bu yana savunma ihtiyaçlarını tesbit etmiş ve uy­gulamıştır. Bunu kurulduğundan beri, Cumhuriyetin ilânından beri Türk Silâhlı Kuvvetlerinin geliştirdiğini görüyoruz. Si­lâhlı Kuvvetlerimizin (Ulusal Savunma) kavramında başarılı oldukları açıktır. Si­lâhlı Kuvvetlerimiz bu şuurla etkili bir bi­çimde caydırıcı rol oynadıkları gibi kendi­sine verilen görevlerde de başarı sağla­mıştır. Silâhlı Kuvvetlerimizin bölgemiz ve dünya şartlarında Türkiyenin savunması­na birinci derecede önem verilmelidir. Bu anlayışla Sovyet Rusya dışında kalan kom­şumuz devletlerin herbirinde daima üstün bir Millî savunma gücü sağlanmalıdır. Bu ulaşma yolunda hiçbir fedakârlıktan çe­kinmemeliyiz. Bu fedakârlığı gerektiriyor­sa Türk Milleti bundan kaçınmaz. Seve seve yerine getirir.»

# BİZ MHP'liler MİLLETİN MİLLİ BÜ­TÜNLÜĞÜ ÜLKÜSÜNÜN TAKİPÇİLE­RİYİZ.

«Biz Milliyetçi Hareket Partililer ola­rak Türk milletinin millî bütünlüğü ül­küsünün takipçileriyiz. Anayasa, çok par­tili demokratik rejime ve vatanın bu-yor, anarşi tehlikeli noktalara doğru tırma-tünlüğüne yönelen tehditler gittikçe artı-

MHP Milletvefllerinin Bütçe Konuşmaları iktiddı Çileden Çıkardı

nıyor. Demokrasinin üstünlüğünü ve yüce­liğini hür parlementer rejimin devamını el birliği ile sağlamak zorundayız. İktidarın anarşiye karşı tesbitinin ne kadar noksan ve hatalı olduğu, anarşiyi önleme yolunda­ki zamanlama ile ortaya çıkmıştır. İktidar mensupları devamlı bir biçimde anarşiyi önlemek için öngördükleri süreyi arttır­maktadır. Anarşi ve tehdiş olaylarına ger­çekçi ve doğru teşhislerle bakmak ve inançla anarşinin üzerine yürümek gere­kir. Siyasi hasımlarını boğmak hırsı ile Anayasa düşmanı, vatan bölücü gayret­lere müsamaha edilir ve aynı hırsla ger­çek suçlular yerine suçlu olması istenen masumlara peşin mahkumiyet ilan edilirse bu tutum bu anlayış anarşinin en mühim kaynağı olur, bugün bu tutum bütün in­safsızlığı ile uygulanıyor. Marksist polis derneğinin mensupları vazife şuuruna sa­hip dürüst namuslu Türk Polisinin mazisi­ne, haline ve geleceğine kara bir leke gi­bi düşmüş bulunuyor. Polisin suçluiarı araması Anayasa içinde, kanunlar içinde görevini yerine getirmesi Anayasa düze­nini savunan bizlerin saygı ile karşılaya­cağı davranışlardır. Ancak polis her vic­danlı insanın isyan edeceği şekilde ma­sum gençleri döver, kitaplarını yırtar, yurt­ları basar, yangın enkazı haline getirir, asıl görevini unutursa sokaktaki anarşide otomobilleri benzinler ve kurşunlayarak yakar. Bir aylık dönemimizde 95 vatandaş öldü maalesef bu çok talihsiz endişe veri­ci bir hezimettir. Siyasi Parti Liderleri ol­mak mes'elelere tek gözlü bakma yönün­den belki mazur görülebilir ama devlet adamı için taraf tutma, öncelik!» devlete ihanettir. Devlet benim diyenlerin hazin akıbetlerini ise tarih bolca gösteriyor!.»

£ İŞKENCELİ DEMOKRASİ Mİ? «ÖZ­GÜRLÜKÇÜ» DEMOKRASİ Mİ?

«Daha dün, Kırşehirde masum insan­lara suç kabul ettirmenin işgencelerinl gördük. Aynı işgence tatbikatı İstanbuida, Ankarada, Borda, Konyada, Seydişehirde, Niğdede uygulandı. Ülkücü gençler topla­nıyor, karakollarda saatlerce dövülüyor­lar. Namuslu vatandaşın varlığı ile huzur bulduğu polis onu falakaya çekerse, kız­gın demirle dağlarsa bunun sorumlusu sizsiniz. Sayın Başkan Sizin temsil ettiği­niz demokrasiye özgürlükçü demokrasi denmez, işkenceli demokrasi denir. Biz bu örnekleri bu insafsız ve vicdansız zulüm örneklerini Yüce Meclise bütün delilleriyle teker teker getireceğiz.»

«Biz yol yakınken Sayın Eceviti hu­kuka saygıya insan haysiyetine hörmete, adalete davet ediyoruz. Devlet hayatını adaletsizlik sarsar, perişan eder. İktidarın gururundan doğan hülyaların, bedbahtlık­ların yegane kaynağı olduğu unutulmama­lıdır. İşkencelerin en kötüsü kanunla iş­kence etmektir. Siz, ben sizi attım, sen git temizle diyerek Devlet memurlarına zulme­diyorsunuz. Bu kanun dışıdır, unutmayınız

yasaların bittiği yerde zülüm başlar. Yüz­lerce ülkücü genç kurşunlanırken biz her Türk gencinin ölümündeki acı ile kavrulu­yoruz. Ama siz susuyorsunuz. Ülkücüler dövülür, ülkücüler öldürülürse Türkiyede milliyetçi fikir, milliyetçi aksiyon sona erer zannediyorsanız aldanıyorsunuz! Unutma­yınız ki, toprağa ekilen tohumlanır içeri­sinde en çok mahsûl vereni bir davaya inanmış yiğitlerin döktükleri kandır. İftira­larla hiç bir neticeye ulaşılmaz. Ancak if­tira kılıçtan daha zalim bir silahtır. Çünki iftiranın açtığı yaraların hiç bir zaman ka­panmadığı gerçektir. Hükümetin bir üyesi Ticaret Bakanlığında bir iş adamının döv­düğü iftirasını kapalı kapılar ardında bir iş adamından dinlediğini ifade ederek an­latmıştır. Bir eski bakana bir kadroya böy­lesine iftira edildiği görülmemiştir. Şerefli ve haysiyetli insanlar başkalarının şeref ve haysiyetini en az kendi şerefleri kadar aziz bilirler. Hükümetin Senato'da yapmış olduğu bu ağır iftirayı, kimse o iş adamı ile birlikte isbata davet ediyorum. Erge­ne kon Destanı, Kurtuluş Savaşı Tablola­rına ve Milliyetçi Yöneticilere düşmanlık kamburlanyla zaten tükenmiş olan bu hü­kümet aksi halde Bakanlık koltuğunda oturmağa layik değildir. Hiç kimsenin tat­min edilmediği, herkesin zorbalıkla, iftira­larla yola getirilmek istendiği böyle bir hü­kümetin devam etmesi mümkün değildir. Ölçülü eşitliğe dayanmayan ve herkese kendi hakkını vermeyen hiç bir hükümet sürekli olmaz. İşleri, o işlere ehil olmayan­lara vererek kıyameti başlattınız, bunun günahı artık yalnızca sizindir. Bugün dev­let kadroları korku içindedir. Listelerle kı­yımlar hareketleri düzenliyorsunuz.

Hükümet devamlı bir biçimde devlet kadrolarının işgal edildiğinden bahsetmek­tedir. Kendisine göre o kadrolarda bulu­nan elemanları işgalci olarak görmekte ve onların yerine CHP'lileri tayin ederek dev­let kadrolarını militanlara teslim etmek­tedir. Ticaret Bakanlığına bağlı 11 adet tarım kredi kooperatifi Genel Müdürünün görevlerinden alınmaları kanunlara, te­amüllere tamamen aykırıdır. Anayasanın devlet memurları yasasının ve kooperatif­ler hukukunun açıkça ihlâlidir. Tarım Kredi Kooperatiflerini düzenliyen yasalar Koo­peratif Müdürlerinin ancak fevkalade hal­lerde müfettiş raporuna dayalı olarak gö­revden alınmalarını gerektiren vahim bir fiil işledikleri tesbit edilmiş ise alınmaları­na müsade verir. Her idari tasarruf kendi­sine vücut veren tasarrufun usûlü ile so­na erdirilir. Maalesef bütün bunlar parti taassubu uğruna unutulmuştur. 2834 sayı­lı Tarım Satış Kooperatifleri ve birliği hak­kında kanun ancak bir suç işlendiğinin tesbiti diğer bir ifade ile hukuki değil de cezai bir sorumluluğun bahis konusu ol­ması halinde uygulanabilir. Bu 11 gene! müdür başında bulundukları birliklere çok değerli hizmetler ifa etmişlerdi. Birliklerin tarihinde ilk defa bu dönemde kâr'a ge­çilmiştir. İş yerleri çalışma disiplinine ka­

vuşturulmuş, verimli olabilmek gayesi, bir­leştirici olmak endişesi ile, gayreti ile ta­rım kredi Kooperatifleri birliği köylümüzün hizmetine koşulmuştur.»

Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde de konuşan Güer, Ticaret Bakanlığının mili­tan1 bir teşkilat haline getirildiğini ifade ederek, bu anlayış ve tutumda partizanlık, devlet ve millet düşmanlığı zihniyetinin ha­kim kılınmak istendiğini söylemiş bu zihni­yetle sonuna MHP olarak mücadele ede­ceklerini tekrarlamıştır.

0 İÇİŞLERİ BÜTÇESİ ve SADİ SOMUN-CUOĞLU

MHP Niğde Milletvekili Sadi Somun-cuoğlu İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada «Tek yanlı ve maksatlı anlayışla Türkiye'ye huzur getirmenin mümkün olamıyacağını» ifade etmiştir.

Somuncuoğlu, İçişleri Bakanın anar­şiyi durduramıyacağını, bilhakis daha da artırdığını söylemesinden sonra sözlerine şöyle devam etmiştir :

«Anarşi, devlete karşı, kanuna karşı girişilen hareketin adıdır. Gerçek hedef devlettir. Bu ana hedefi, dikkatsiz gözler­den, propagandaya teslim olanlardan giz­lemek de, anarşiyi yürütenlerin üzerinde durdukları önemli bir stratejik unsurdur. O halde, anarşi için bir tarafın olması ye­terlidir. Çünkü ikinci taraf, daha doğrusu hedef daima vardır. O da devlettir, kurulu nizamdır. Anarşinin bir başka özelliği de, sürekli olması, siyasal olması ve teşkilatlı güçler tarafından yapılmasıdır. Yine Tür-kiyedeki gelişmelere ve ortaya konulan gerçeklere bakılırsa, anarşi, bir araç ola­rak kullanılmak istenmektedir.»

# ANARŞİST, HAPİSHANEDEN DEVLE­TİN ÖNEMLİ MEVKİLERİNE SIÇRADI.

«Bizim üzerinde durmak istediğimiz esas konu bu değildir. Biz 12 Mart öncesi Cumhuriyet Halk Parti yöneticileriyle ara­mızdaki sert tartışmanın mahkemeye git­tiğini ve bu tartışmayı mehkeme ilâmları ile CHP yöneticilerinin kaybettiğini söyle­mek istiyoruz. İyi niyetli siyasi kadrolar da yanılabilir. Samimi kanaatini savunanlara ancak saygı duyulur. Ama CHP yöneticile­ri bu mahkeme kararlarına da itibar etme­diler. Yine bildikleri türküyü söylemeye de­vam ettiler. Ettiler de ne oldu? Türk Ordu­sunun ve bağımsız mahkemelerin, Türk polisinin ve bütün devletin» «şehir gerillası dedikleri,» «kır gerillası» dedikleri silahlı komünist çetelerle yaptığı iki yıllık müca­dele, mürekkebi, akıtılan şehit kanı kuru­madan, Sayın Ecevit iktidarının çıkardığı afla hükümsüz hâle, tesirsiz hale getirildi. Sicilleri de temize çıkaran bu afla, devlet ve rejim düşmanları tekrar devletin kurum­larında göreve başladılar, Anarşist, bir an­da hapishaneden, devletin önemli mevki­lerine sıçradı. Yurt dışına, sosyalist ülke­lere kaçanlar, çoğu eski tüfekler diye ad­landırılan komünist şefler tekrar yurda döndüler. Yeniden buluştular, teşkilatlan­dılar, kanlanıp canlandılar. Sonra kanlı ey­lemler başladı. Burada anarşinin bu dev­let, rejim ve milliyet düşmanları tarafından çıkarıldığının bir yeni ispatı daha görüldü 12 Mart 1871 den 1974'e kadar milliyetçi­lerden hiç bir anarşik hareket gelmedi. Fakülteler, fabrikalar, okullar, devlet da­

ireleri muntazam işledi. Bazı geçici sol de­nemelerin dışında demek ki, beynelmilel komünizmin yerli işbirlikçileri tesirsiz ha­le getirilince, hiç bir anarşik olay meyda­na gelmiyormuş. O halde anarşinin tek ta­raflı olduğu, bunun da devlet ve rejimi yık­mayı, vatanı bölmeyi hedef alanlar tara­fından çıkarıldığı kesinlikle anlaşılıyor.»

«Şimdi Sayın Ecevit hükümetinin, 47 günlük hükümetinin, anarşi ile ilgili siya. setine birlikte eğilelim. Biz yanlış yolda olduklarını, tehlikeli yolda olduklarını söy­lediğimiz zaman CHP'nin sayın sözcüleri ve bazı bakanları bu kürsüye çıkarak, bi­raz insaflı olun bize fırsat tanıyın. 10 yıllık, —gerçi onlara göre 10 yıl değil üç yıldır— Anarşiyi b i r a y d a nasıl önleyelim, bunu bizden nasıl beklersiniz diyorlar. Sa­yın üyeler, biz insaflı kimseleriz, niçin ön leyemediniz demiyoruz, bıçak keser gibi önleyeceğiz dediğiniz halde niçin anarşi alevlendi diyoruz. Niçin anarşide rekoru bir ayda siz kırdınız diyoruz. Niçin işken­ceye başvuruyorsunuz, niçin kanunlar, ni­zamı, insan haklarını hiçe sayıyorsunuz. Böyle giderseniz sadece anarşide rekor kırmakla kalmaz, ülkeyi daha ağır bir bu­nalıma sokarsınız diyorum. TRT'de asılsız haber yayınlatarak halkı paniğe vermek, hiç bir olay ve sebep yokken, solcu olma. yan gençlerin kaldığı yurtları ve okulları basarak olay çıkarmak suretiyle ne kazan­mak, nereye varmak istiyorsunuz? 12 Mar­ta devletin, rejimin ve Türk milletinin düş­manları ile devletin kuvvetleri karşı karşı­ya gelmişti; ama anarşistler böyle istedik­leri için, devlet kuvvetlerine ve kurumları­na saldırdıkları için meydana gelen bu gerilla savaşı yapılmıştı. Bu defa siz bu­nun tersi bir tablo mu çizmek istiyorsu­nuz? O zaman anarşistler saldırıyordu, şimdi devletin kuvvetlerini siyasi maksat­larınıza alet etmek suretiyle siz saldırı­yorsunuz. Yalnız unutulmamalıdır ki, yan­lış yanlıştır ve sonu da buna göre olacak­tır. Belki bir süre, yalan yanlış tertipler ve irtibatlar kurmak suretiyle bazı vatandaş­larımıza sıkıntı verebilirsiniz, ama çok kı­sa bir süre sonunda bunun da sonu alına­caktır. O zaman ne yapacaksınız? Anar­şinin temelinde ve büyük bölümüyle yer altı dediğimiz kuruluşlarla nasıl karşılaşa­caksınız? Kaybedeceğiniz sürede onların çok daha güçlenmiş olarak karşınıza çık­mayacaklarına dair teminatınız mı var?»

«Bugünkü hükümeti çok yanlış ve teh­likeli bir gidiş içinde gördüğümüzü söyle­dik. Şimdi bu kanaate nasıl vardığımızın delillerini sıralamak isterim. Polis teşkilâtı içinde kurulmuş ve polisi mcrksist felse­feye göre şartlandırmak isteyen, kafaları bu kalıba dökmek isteyen Pol - Der adın­da bir dernek vardır. Sayın Bakanın Em­niyet Genel Müdürlüğünde ve bütün teşki­latta yapılacak tayinler konusunda bu der­nekten faydalandığı ifade edilmektedir. Yine bu derneğin bazı yöneticilerini Emni­yet Genel Müdürlüğünde ve teşkilatta ak­tif görevlere getirdiği söylenmektedir. Eğer, bu marksist ve bölücü derneğe böy­lesine yaklaşılmış ise, hazinenin anahtarı hırsıza, memleketin asayişi yıkıcıya, bö­lücüye verilmiş demektir.»

«İşkenceler bir vahşeti andıracak şe­kilde sürdürülmektedir. Elimizde tarihleriy­le karakol isimleriyle birlikte işkenceleri gösteren bir büyük liste var bir kaçını sı-

(Devamı Sayfa ilde)

Page 7: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 435 — 6 MART 1978 — SAYFA : 8

CHP ve Komünistler Hedef Birliği İçinde

Sayın Milletvekilleri,

Devlet, rejim ve ülke bütünlüğüne kasdedenlere karşı koyan, devlet kurumla­rını ve devletin güçlerini böylesine suç­layarak; ihanete sürüklemiş kızıl cinayet şebekelerini korumaya kalkışanlar, bir ül­kede ana muhalefet sandalyasında oturu-yorlarsa, zaman zaman iktidar koltuğuna geçebiliyorlarsa, o ülkede anarşinin niçin önlenemediğini fazlaca araştırmaya da ihtiyaç yoktur. Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı bütçelerinin görüşülmesi sıra­sında genişliğine ve derinliğine anlattığı­mız gibi, CHP yöneticileriyle 10 yıldan beri aramızda bir tartışma vardır. Kızıl kaynak­lı, bölücü kaynaklı anarşinin birinci döne­mi olan 12 Mart 1971 de, iddialarımız mah­kemelerde yargılandı. Askeri mahkeme­lerde yargılandı, daha sonraları sivil mah­kemelerde yargılandı. CHP yöneticileri mahkeme ilamıyla tartışmayı kaybettiler. Elimizdeki ilamlara göre, anarşiyi, Türk devletini ve demokratik rejimi yıkmak, va­tanımızı bölmek isteyenler çıkarmaktadır. Bunlara kısaca komünistler ve bölücüler diyoruz. Bu ilamlara rağmen CHP yöneti­cileri tamam biz kaybettik, yanılmışız de­mediler. Mahkeme kararlarına da karşı çıktılar. «Bozuk düzende, mahkemeler ka­rar verse bile, haksız olur» gibi, ancak ge­rillacıların kanununda bulunabilecek fet­valar verdiler. Bugüne kadar da bu görüş­lerinden ciddi ölçüde değişiklik olmadı. Bakınız Sayın Ecevit 22 Kasım 1976 tari­hinde Barış Gazetesinde yayınlanan de­mecinde ne diyor... anarşiye nasıl teşhis koyuyor. Aynen şöyle; «Demirel ve temsil­cisi olduğu zihniyet kanlı ellerini üniversi­telerden ve okullardan çekse, bu kurum­lara kendiliğinden barış gelecek.» Bu id­dianın sahibi şimdi iktidardadır, ama kanlı anarşi azalma şöyle dursun, hızla tırman­ma var.

Sayın Milletvekilleri,

Türkiyedeki anarşinin temelinde ko­münizm ve bölücülük vardır. Mahkeme ka­rarlarıyla da bu böyledir; bütün şehirlerin vitrinler dolusu kitaplarıyla da bu böyledir; Sayısı bilinmeyen dergilerle de böyledir, işlenen cinayetler ve devlet kurumlarına yapılan saldırılarla da bu böyledir; polis, bekçi, jandarma ve masum vatandaşların • şehit edilmesiyle de bu böyledir. MHP ola­rak inanıyoruz ki, Türkiyede, komünist ve bölücü saldırılar durdurulduğu gün, anarşi de biter. Ama Türkiyede bir tane bile ül­kücü milliyetçi bulunmasa, komünist ve bölücü saldırılar yine durmaz, aksine da­ha da artar.

Demezler ki madekmi ülkücüler yok, polisleri öldürmeyelim; mademki ülkücü­ler yok MİT'e polis karakollarına bomba koymayalım, mademki ülkücüler yok «Halklara özgürlük» istemeyelim; mademki ülkücüler yok bankaları, tekel depolarını, vergi dairelerini soymayalım; mademki üfkücüler yok faşist orduyla; halkı sömü­ren devleti elinde tutan burjuvazi ile mü­cadele etmeyelim, mademki ülkücüler yok

proleteryanın diktatörlüğünü kurmayalım. Demezler çünkü hedefleri bunlardır.

Komünistler ve bölücüler, yukardaki hedeflere her türlü şart altında gitmek isteyeceklerdir. O halde, gelin anlaşalım. Anarşinin temelinde komünizm vardır. Anarşinin temelinde bölücülük vardır.

Sayın Milletvekilleri,

Bütün dünyada komünistlerin kendi­lerine karşı çıkanlara verdiği ad «Faşist» liktir. CHP yöneticilerinin beyanlarına dik­kat ediniz. 10 yıllık beyanlarına dikkat edi­niz. Hep faşizm tehlikesinden sözettikleri halde, bir gün için dahi olsa komünizm tehlikesinden bahsetmemişlerdir. Geçen­lerde yapılan CHP küçük kurultayında ko­nuşan Sayın Ecevit, faşizmden, faşist teh­likeden yine alışkanlığı üzere bahsetmiş, ama komünizm tehlikesine ait tek kelime söylememiştir. Türkiyede bırakınız son 10 yılı, Cumhuriyet tarihi boyunca, hiç fa­şizm propagandası yapmaktan mahkum olan, hatta hakim önüne çıkarılan var mı? Hayır Türkiyede Faşist olduğunu söyle­yen, halkı faşizme çağıran tek kişi çıkmış mıdır? Hayır... O halde nedir bu uydurma faşizm? Ne yapılmak isteniyor? Komünist­leri anladık ama, CHP yöneticileri ne yap­mak istiyorlar? Bu yanlışı düzeltmek ge­reklidir. İktidara gelmiş bir parti hüküme­tin başı, ortaya çıkar da, faşizm tehlike­sinden bahseder ve bu konuşmalar sürüp giderkende, polisler bekçiler öldürülür, soygunlar alabildiğine hızlanırsa ve hiç komünizm tehlikesinden bahsedilmezse. bu hükümetin takip edeceği politikadan endişe duymamak mümkün değildir. İyi ni­yetine inanmaya devama çalıştığımız bir İçişleri bakanının bulunmasına rağmen endişe duymamak mümkün değildir.

Faşizm tehlikesinden söz etmek, ka­mu oyunun dikkatini en azından ikiye böl­mek ve devletin gerçek düşmanı komüniz­mi ve bölücülüğü gözlerden uzaklaştır­maktan başka bir sonuç vermemektedir.

Sayın Milletvekilleri

İktidarda bulunan CHP yöneticileri­nin anarşi karşısında da, her konuda da kendilerini gözden geçirmeleri lâzımdır. Komünistler neleri hedef almışlarsa CHP' nin bugünkü yöneticileri de onları hedef bilmiştir. Komünistler ve bölücüler, Kontr-gerilla perdesiyle ordu düşmanlığı yapıyor, CHP yöneticileri de öyle; komünistler ve bölücüler, MİT düşmanlığı yapıyor, CHP yöneticileri de öyle, Komünistler ve bö­lücüler milliyetçilere «Faşizm» perdesi al­tında düşmanlık yapıyorlar, CHP yönetici­leri de öyle; Her toplumda bulunması şart olan egemen güçler konusunda komünist­ler ve bölücüler, devletin kurumlarına sal­dırıyor, CHP yöneticileri de öyle; Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmak isteniyor, buna komünistler ve bölücüler saldırıyor, CHP yöneticileri de öyle; namuslu iş ada­mını, toprak sahibini, ayırmadan komü­nistler ve bölücüler bunlara düşmanlık ya­pıyorlar, CHP yöneticileri de öyle; bu kadar

hedef birliği içinde bulunulduğunun far­kına mı varılmıyor. Geçenlerde Londra'da, Yunan, Filistin ve Tüfkiye komünistleri top­luca yürüyüş yapıyorlar, «Faşist MHP ve Ül kü Ocakları kapatılsın.» «Yaşasın Maden-İş» diye, CHP yöneticileri de aynı şeyleri söylüyor. Bunun anlamı nedir? Gündelik gürültüler ve patırtıların tozu dumanı için­de, tarihi parti nereye götürülmek isteni­yor?

Sayın Milletvekilleri,

İki aydan beri CHP iktidardadır. Bıçak keser gibi önleyeceklerini söyledikleri kanlı anarşi, önlemek, aynı seviyede dur­mak bir yana, rekor seviyeye çıkmıştır.

«Anarşi okullardan ve yurtlardan kay­naklanıyor.» diyordunuz. Okullarda Yurt­larda büyük kısmıyla kapatılır ama anarşi hızlanıyor. Bir gerçek iyice bilinmelidir. Anarşi, komünizmin ve bölücülüğün orga­nize ettiği yeraltına dayanıyor. Okul ve Yurtlardaki olaylar, bir çok neticeden, sa­dece biridir. Neticeyle değil, sebeple, kay­nakla uğraşarak anarşi durdurulur.

Anarşi hızla artıyor. Qünkü hükümet yanlışlarından vazgeçmemekte israr eden­lerin elindedir. Anarşinin kaynağı -da, da­marları da her şeyi de apaçık ortada iken, sayın hükümet, masum milliyetçi gençlerin yurtlarına karargah kurmuştur. Arama ba­hanesiyle yurtlar talan ediliyor. Gençlerin eşyaları tahrip ediliyor. Hiçbir sebep yok­ken, hiçbir şikayet yokken ve hiçbir olay olmamışken marksist bir polis derneğine mensup seçme militanlar gönderiliyor. Ge­cenin ikisi, üçü... Arama var deniliyor. Aranıyor... Bir. iki... üç defa aranıyor. Bir-şey bulunamayınca, bundan memnuniyet duyulmuyor. Bu polis kılıklı militanlar, öf­keleniyor, küfür, sille tokat gençler dövü­lüyor. Karakola götürülüyor ve 12 saat aç susuz, manevi işkence yapılıyor. Sonunda savcıya çıkarılmadan, karakolun arka ka­pısından bırakılıyorlar. Böylesine mahke­meye sevkedilmeden, hiç sebep yokken keyfi şekilde, terör yaratmak maksadıyla dövülen gençlerden kulağı sağır olanı var. kan kaybından günlerce hasta yatanları var. Doktordan aldıkları raporlarla mah­kemeye müracaat edenleri var. Yine İç İşleri Bakanlığı Bütçesinde anlatıldığı gi­bi, Kırşehirde elbisesi soyularak işkence yapılan bir genç omuz başında bozkurt döğmesi var diye, kızarmış demirle dağla­nıyor. Bütün şikayetlere rağmen bu polis­ler yerlerinde duruyor. Önceden isimleri tesbit edilen ve suçlu gösterilmesine karar verilen gençlere, cereyan verilmek dahil, akıl almaz işkenceler yapılıyor. İsimleri ka­til olarak, suçlu olarak TRT'den ilan edilen, gençleri şerefli Türk savcıları, hakimleri salıverince, bu gençler kamu oyuna duy-rulmuyor. Haklara özgürlük mitingi, Anka-rada Kızılayın göbeğinde yapılıyor. İstan­bul'da kanunsuz yürüyüş yapanlar ne po­lisçe dağıtılıyor, ne de kanunsuz gösteri için için yakalanıyor oluyor. Ama Milli Eğitim Ba kanına Eğitim Enstitüleri için okullarından

Page 8: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 435 — 6 MART 1978 — SAYFA : 9

ki yoktur. Türk gençliğini yıllarca siyase­tin içine çekmeye çalışanlar kendileridir.

MHP olc/ak inancımız şudur; Pol - Der, Töb - Der, Disk gibi anarşinin yatağı Birkaç misal vermek isteriz: 20 Nisan 1970 ve kaynağı olduğu zehabını bırakan ve «Der»le biten bir takım kuruluşlarla, CHP tarihli Ulus gazetesinde Sayın Ecevit ne-yöneticileıinin irtibattan, eylem birlikleri sürdükçe, ülkemizde kanlı anarşinin bo- ler söylüyor; «Türk gençliğine siyasetle yutları küçülmez daima büyür. Hükümet bu gerçeği görmek zorundadır. Aksi halde, ilgilenmeyi hiç kimse yasaklayamayacak akıtılan kanlar, kıyılan canlar, kendilerinin sonlarını da süratle hazırlayacaktır. tır. Gençleri politikadan uzaklaştırma yo Bunların hesabını bütün sorumlulardan, Milliyetçi Hareket Partisi soracaktır.» luna gidilmesi, gericiliğin ta kendisi ola­

caktır.» Sayın Üyeler, 1970 tarihini fazla eski bulabilirsiniz. Size 1976 25 Eylülünde yeni Asır gazetesinde çıkan, yine Sayın Ecevit'e ait olan bir beyanı sunuyorum. Aynen Şöyle: «Devlet Güvenlik Mahke­meleri nedeniyle, işçilerin yürüttükleri ya­sal direnişi desteklemekteyiz. CHP şimdi iki işin peşindedir. İşçi tarafında başlatılan demokratik hak ve özgürlük direnişi, ya­kında açılacak üniversitelerde, gençler ta­rafından da sürdürülecektir. CHP işçi kar­deşlerimiz ve gençlerimiz sı'kı iş birliği yapmalı ve dayanışma içine girmelidir.»

çıkarak topluca &3İen gençler, polisin müdahelesi i!e karşılaşıyorlar. 52 kişi tu­tuklanıyor. Böylesine, insanlık dışı, sebep­siz yere, vahşeti andıran işkencelerin ya­pıldığı, kanunların farklı uygulandığı gö­rülmemiştir.

Sayın Milletvekilleri;

Biz ne MHP olarak, ne aramaya, ne de sanıkların karakollara götürülmesine karşı değiliz. Biz ister arama yapılsın, is­ter ifade alınsın, bütün bu işlemlerin kanu­nun gösterdiği şekilde yapılsın, istiyoruz. Suçsuz insanların suçlu gibi, gösterilerek TRT'de yalan haberler yayınlanmasına şiddetle karşıyız. Hele hiç bir sebep yok­ken tethiş yaratmak maksadıyla, gençle­rin dövülmesine, hakarete uğramasına se­yirci kalınamaz. Böyle bir tutum kanun dı­şı, insanlık dışıdır. Bir defa daha ifade et­mek isteriz ki, işkenceyle suni katiller icad etmek; masum milliyetçi gençlerin yurt­larını sebepsiz yere basıp, onlara zulum-etmek; TRT'de yalan haberler yayınlat­mak; okulları kapatmak ve devletin güven­liğini marksit bir polis derneğine kaydıra­rak; dernek militanlarıyla terör ve baskı yaratmak suretiyle komünist ve bölücü kaynaklı anarşi önlenemez.

Bu yolun yanlışlığı kendi ikdidarları zamanında da apaçık bir şekilde ispat edilmiştir. Son günlerin cinayet, soygun, sabotaj, ve saldırı bilançosunu, dürüst bir şekilde gözden geçirmek yeterlidir, ikti­darınız sırasında yalnızca, düşmanlığını yaptığınız MİT'i de bombalattınız. Millet Meclisi Başkanı Sayın Karakaşın evinin kurşunlanması, MİT'in düşmanları tara­fından bombalanması, tehlikenin kapıya dayandığını göstermiyor mu? Türkiyenin çeşitli bölgelerinde, Türk ordusunun bile bulunmayan modern silahlarla silahlanıl-ması, devletin kurumları, polisleri ve bek­çilerinin öldürülmesi, soygunların giddikçe artması, bölücü yayınların faaliyetlerinin yoğunlaşması, gerçek tehlikenin kayna­ğını göstermemiş olmalı ki, üç-beş masum öğrenci yurduna yurduna baskı yapmak, tedhiş ve işkenceyle sindirme yoluna git­mekten medet umulmaktadır.

Bu yol yanlıştır. O 'kadar yanlıştır ki. ve tehlike o kadar size yakın ki, bütün ikazlara rağmen görmemeğe çalışıyorsunuz İşte bir örneği. Marksist bir polis derneği­nin hazırladığı listelere göre, emniyette tayinler yapıldığı Yine böyle bir derneğin genel Başkanının, polislerin isimlerinin ve sicillerinin bulunduğu Emniyet Genel Mü­dürlüğü Özlük İşleri Dairesinin başına ge­tirildiği ifade edilmektedir. Bu marksit po­lis derneğinin, yayın organındaki, komü­nist propagandayı örnekleriyle, İç işleri bakanlığı bütçesinde ortaya koymuştuk. Şimdi aynı konuda başka örnekler vere­lim. Pol - Der Kasım 1977 sayı 18 : «Polisin Tarafsızlığı» başlıklı yazıdan :

«Polisin tarafsız olması genel anlam­da olanaksızdır. Tarafsızlık bir uyutmaca ve aldatmacadır.»

Sayın Milletvekilleri;

Polisin tarafsız olamıyacağı, tarafsız­lığın bir uyutmaca ve aldatmaca olduğu, 141 ve 142 inci maddelere polis uyduğu takdirde egemen sınıfların ekonomik ve si­yasal ikdidarlarını korumuş olacağını ve halkla birlikte polisi de sömüren devletle mücadele edilmesi gerektiğini açık açık yazmaktadır. Bu polisle mi asayişi can gü­venliğini ve tarafsızlığı sağlıyacaksınız?

Sayın Milletvekilleri;

Emniyet Teşkilatında Pol - Der ne ise Milli eğitimde de Töb - Der odur. Töb-der'in, bir bölümünün Maocu mar'ksistler, bir bölümününde Leninci marksistler ol­mak üzere iki gruptan oluştuğu partimizin sözcüsü tarafından Milli Eğitim Konusun­da açılan genel görüşmede, 26/1/1978 günü, kendi belgeleriyle açıklığa kavuştu­rulmuştu. Bu derneğin marksist militanla­rı okulları yıllardan beri anarşi yatağı ha­line getirmiştir. Eğitim Enstitüleri konusun­da bu dernek başkanı ne diyor: «Faşistler Eğitim Enstitülerinde bırakılırsa görülme­miş demokratik direnişler yapacağız.? (7.2.1978 Milliyet) Bundan iki gün sonra Sayın Ecevit verdiği demeçte, Eğitim Ens­titülerindeki şartlandırılmış kafalardan kaygı duyan çevreler vardır. Bu kaygıya •katılmamak mümkün değildir. Ancak bu­rada görev, gerçek öğretmenlere düşü­yor. Biz bunun için, 2 ve üç yıllık Eğitim Enstitülerini 4 yıla çıkardık diyor. Kaygı duyanlar TÖB - DER'lilerdir. Gerçek öğ­retmen de herhalde bunlardır. Ve TÖB -DER'li öğretmenler, eğitim enstitülerine öğretmen tayin edilecekler, Türk milliyet­çiliği çizgisine yakın bir kafa yapısında bulunan bu gençleri, marksist kalıba dök­meye çalışacaklar. Eğitim Enstitüleri de 4 yıla çıktığına göre, marksist militanlar görevlerini yapmalıdır. Bu görev sırasın­da ne kadar masum memleket evladı kıyı­ma uğrayacak, istikbalinden olacak ve anarşi hangi boyutlarda burada kendini gösterecek, bugünden tahmin etmek güç olmasa gerekir.

Sayın Milletvekilleri; Eğitim enstitülerinde oynanmak iste­

nen oyunları önümüzdeki günlerde daha sıhhatli olarak göreceğiz. Ancak burada bir tesbiti yapmakta yarar vardır. Anaya-nın ve Milli Eğitim Temel Kanununun em­rettiği Türk Milliyetçiliği fikrine en çok yaklaşan bir zihniyeti bu okullarımızda, öğretmen adaylarımızda görüyoruz. Bu durum başta TÖB - DER militanları olmak üzere bütün komünistleri ve bölücüleri çok telaşlandırmaktadır. CHP'li yöneticile-ride aynı ölçüler içinde bu okullardan şi­kayet ettiklerine göre aşırı solla bu nokta­da görüş birliği içinde oldukları anlaşıl­maktadır.

Bütün bunlara rağmen, kendilerine sorulunca, biz okullardan, politikaya çı­karmak istiyoruz diyeceklerdir. Gençliğin politikanın içine çekilmek istenmesinden sadece CHP yöneticilerinin şikayete hak-

Memleketin Meclisleri anarşiyi daha hızlı ve ehliyetli şekilde yargılamak için devlet güvenlik mahkemesi kurmak iste­yecek, siz sokağı harekete geçirerek mem­leketin fabrikalarını işgal ederek bunu ön­leyeceksiniz. Bu gaye uğruna da gençleri kullanacaksınız, sonrada okulları siyaset­ten arındırmak zorundayız diyeceksiniz. Buradaki siyaset sözünden, CHP'ye alet olmayacak kadar şuurlanmış elemanların kastedildiği anlaşılmaktadır.

Sayın Üyeler,

Sayın Milli Eğitim Bakanı, anarşi ile mücadele için, Fatihlerin, Yavuzların, Ka­nunîlerin, hasılı bütün Türk büyüklerinin tablolarını mahzene indirtmiştir. Bağım­sız Türk devletinin ayyıldızlı bayrağının dalgalandığı, kendi vatanında, kendi okul­larında isti'klâl Marşı, Atatürk'ün Gençliğe hitabesi asılamıyacaktır. Bunlar anarşi un­suru olduğu için anbarlara hapsedilmiştir. Allah korusun Türkiye işgal altında olsay­dı, işgal komutanı bundan başka ne ya­pardı? Bunları söyleyince, «Türk tarihinin savunması kimseye kalmamıştır» gibi manasız karşılıklar verilmektedir. Elbette Türk tarihi, ona bağlı olanların herşeyden önce koruyup kollayacakları bir büyük hazinedir.

Milliyetçi H.P.'nin ikdidarında Türk büyüklerinin tabloları, çocuklarımıza ör­nek olması için, önce okulların duvarlarını şereflendirecektir.

Böylesine yanlış ve çarpık bir anla­yışla birlik kurulamaz. Çünkü bizi biz ya­pan değerler, müştereklerimiz bunlardır. Bunlar, mana ve ruh olarak kaybedildiği için anarşi vardır. Şimdi ise tablo olarak da kaydedilmek istenmektedir. Yanlıştır. MHP olarak sonuna kadar bunun müca­delesini vereceğiz. Böyle yapanlar, tarihin büyük mirasını kendilerinden daha da uzaklaştırmakta, bizlere yaklaştırmaktadır. Sayın ̂ Milletvekilleri;

Devlet işgalini sabahtan akşama ka­dar söylemekten bakmayanların, şimdi dev­leti işgale uğraştıklarını acı misalleriyle görüyoruz. Hem de parti içindeki hiziplere göre devlet parsellenmektedir. Buna ait elimizde çok örnekler vardır. Öte yandan, bir kültür bakanı çıkıyor, »ileri bir aşama­da Kültür Bakanlığının ortadan kaldırılaca­ğını» söylüyor. Hem de Anayasamızda, kültürel ve ekonomik kalkınma plana bağ­lanır demesine rağmen. Bir Gençlik ve Spor Bakanı çıkıyor. Yurt - Kur'un seçimle

Page 9: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET — YIL : 9 — SAYI : 435 — 6 MART 1978 — SAYFA : 10

MEMUR KIYIMI BÜTÜN HIŞMI İLE DEVAM EDİYOR...

Türk tarihinde görülme­dik bir şiddetle, tam bir ihtilâlci üslûpla memur kıyımı ve toplu sürgünler devam ediyor.

Milli Eğ.ıim Bakanlığında 54 Milli Eğitim Müdürünün, 800 küsur Ortaokul Müdürünün, 500 küsur Lise Müdürünün, 120 Eği­tim Enstitüsü ve Öğretmen Li­sesi Müdürünün görevlerinden uzaklaştırılmaları kesinleş­ti. Bunlara ilâveten tayin emri hazırlanan binlerce Müdür Mu­avini ve öğretmen de var. Böy­lece değiştirilmedik idareci kal­mıyor.

Okulların açılacağı 6 Mar­ta kadar bu tayinleri ve sürgün­leri normal yollardan tamamla-yamadıkları ve ilgililere tebliğ edemedikleri için Bakanlrk tel­grafla emir tebliğ ediyor. Milli Eğitim Müdürlüklerine listeler halinde telgraflar çekiliyor ve 25 - 30'ar kişilik toplu kıyımlar böyle gerçekleştiriliyor.

500 Emniyet Amirinin ve Müdürünün. 200 Kaymakamın da görevlerinden uzaklaştırıla­cakları ve sürülecekleri konu­sunda haberler yayıldı. Zaten bekleniyordu. Onların tayin emirleri de bugün yarın gönde­rilir.

Hemen arkasından sıra yurt müdürlerine ve idarecileri­ne geliyor.

İstatistik Enstitüsünün 38 İldeki İl Müdürlükleri kaldırıldı.

Müsteşer ve Genel Müdür­lerin tayinleri ise aynı şiddetle devam etmekte. Son olarak Toprak ve Tarım Reformu Müs­teşarı Latif Gökçek görevinden ölmdı. Hangi göreve tayin edil­mek üzere görevinden alındığı henüz belli değil.

Bu izahsız tayinlere CHP'li Bakanların yanı sıra Bağımsız Bakanların da katılmış olması ve kıyıma kalkışması düşündü­rücü ve hükümetin geleceği hakkında endişe vericidir. Ken­dilerini CHP düşmanı ilân eden ve milliyetçilik lâfını ağızların­dan bırdkmayan bağımsız bazı milletvekilleri ve bazı Bakanla­rı ibretle seyrediyoruz ve ancak CHP Bakanlarına yakışır bir ha­reket içinde kendilerini görmek­ten üzüldüğümüzü belirtmek is­tiyoruz.

Nakil ve tayinlerin yanı sı­ra, işlerine büsbütün son veri­len ve kapıdışarı edilen perso­nel de var. Ticaret Bakanlığın­da, yeni hiçbir görev verilmek­sizin tam 65 kişi kapıdışarı edil­di. Bu derece insafsız ve vahşi usûllerle vatanseverlerin ek­mekleriyle uğraşan Ticaret Ba­kanının, Genel Başkanına daha fazla yaranmak maksadıyla ge­lecek günlerde hiçbir milliyetçi personeli Bakanlık bünyesinde barındırmıyacağını tahmin et­mek yanıltıcı olmayacaktır.

Bu gidişle Milliyetçi hü-h ü k m e t z a m a n ı n d a görev almış hiçbir idare -ci kalmayacak. CHP'nin açtığı bu korkunç kapıdan memleket adına ürkmemek mümkün değil­dir. Bu nasıl bir kin ve öç duy­gusudur ki, tek iddiası sulhçü-lük olan CHP iktidarını kendi kini ile boğulmaya sürüklemek­tedir?

Bu tutum tam bir anarşi teşvikçiliğidir. Hükümetten güç aian gizli ve açık bütün solcu güçler, «ağam bir vurursa ben 5 vururum» diyerek milliyetçile­re yöneltilen baskıları arttıra­

cak, tam bir terör havasını yurt sathında yayacaklardır. Hükü­metin yeni Vali ve idarecilere ve polise verdiği işaret, milli­yetçilere suçlu-suçsuz ağır bas­kıların yöneltilmesine başlangıç teşkil etmiştir.

Kış ortasında aç ve açıkta bırakılan, oradan oraya sürü­len, savrulup atılan ve haksız

muameleye tabi tutulan bu in­sanların ahi ağırdır ve kimse altından kalkamaz. Devlet çar­kını ve karakolları tam bir zu­lüm merkezi olarak kullanan CHP iktidarının hesabı hukuk yollarından ileride muhakkak kendisinden sorulacaktır. Bun­dan hiç kimsenin şüphesi olma­malıdır.

Yurt - Kur KONGRESİ CHP'nin «anarşi yuvalarını

yıkıyoruz» adı altında giriştiği baskı ve terör yurtlarda da kendisini göstermeye başladı. Daha önceki beyanatlardan ve hazırlıklardan zaten belliydi. Gençlik ve Spor Bakanı, «Özerk» bir müessese olan Kredi Yurtlar Kurumunu kanun­suz bir şekilde dağıtmış; Genel Müdürünü görevden almış, Yö­netim Kurulu üyelerini polis zo­ruyla görevlerinden uzaklaştır-mıştı. Seçimle işbaşına gelen bir heyeti seçimsiz bir şekilde azletmek ancak CHP'ye has bir tavırdır. Ve hukuku çiğnemek de sadece CHP'nin inhisarında-dır.

Yurt - Kur'un kanunsuz bir şekilde görevinden uzaklaştırı­lan yönetim kurulu üyeleri hu­kuk yollarından haklarını arar­larsa muhakkak görevlerine dö­necekler ve Gençlik Bakanı kö­tü duruma düşecekti. Bunun da tedbiri hemen alındı ve usulsüz bir kongre ile Yönetim Kurulu seçimi yenilendi. Kılıf hazırlan-

/fi ^ MMk TÜRK

M İ L L İ Y E T Ç İ L İ Ğ İ N İ N G E R Ç E K S E S İ D İ R

Hepgîin.

mıştı ama o da yırtık çıktı. Kon­greye önce davet edilen Eğitim Enstitüsü temsilcilerinin delege­lik vasıfları sonraki bir telgraf emriyle kaldırıldı ve kongre sa­lonuna da sokulmadılar. Bunun sebebi ne anlaşıldı, ne de an­latıldı. Eskiden delege olan bu kimseler, en son kongreye de çağırıldığı halde, nasıl oldu da birden bire delege olmaktan çıktılar. Yüksel Çakmur'un emir­leriyle, kanun ve yönetmeliklere dayalı bir hak, hak olmaktan çıkıyorsa bunun adı nedir? Konre 48 eksik delegeyle ya­pılmıştır. Bu, salona sokulma­yan 48 delege ise zaten genel kurulun üye tam sayısının ya­rısından fazladır.

Yüksel Çakmur'un kanun­suz tutumu, kongreye katılan MHP ve AP milletvekilleri ta­rafından şiddetle protesto edil­di. Zaman zaman kavgalar bile çıktı. Ama Yüksel Çakmur der­sini iyi almıştı; milletin gözünün içine baka baka «ben yaptım oldu» derecesine Yurt - Kur'u işgal etti.

$8>, Hficsüa

CHP ve Komünistler (Baştaraft Sh. 9'cfa)

gelmiş yönetim kurulunu emirle feshedi­yor. Delegeleri polfs kuvvetiyle kongreye sokmayarak kendi taraflanyla seçim ya­pıyor. Böylesine devletin kuvvetlerini, par­ti emellerine alet eden, kanun nizam ta-nımıyon bir ikdidar gelmemiştir. Ama bu kanunsuzlukların hesabı etbette sorula­caktır. Hem de alet olanlar da kanun önünde hesabını vermek şartıyla.

Sayın Milletvekilleri;

Hükümet anarşiyi önlemek bir yana yeni anarşi kaynakları bulmakla meşgul­dür Y a r g ı t a y ı n r e f e r a n d u -mu kanuna aykırı görmesine rağmen, Çalışma Bakanı adını değiştirerek irade beyanı dediği bir yola girmekle, işyerinde­

ki barışı tehdit etmektedir. Parti militanı müfettişleri, kopalı odada, hiç bir sendika-nrn müşahidini içeri almadan, irade beya­nı yaptıracaktır. Kanunlarımıza göre üye­lik esostır. Bir işyerindeki barışı bozacak iFk kanunsuz uygulama İskenderun Demir Çelik Fabrikası işçilerine yapılacaktır. De-mekki sükunet içindeki bu İşyeri; komü­nizm faaliyetleri yaptığı ve demirperde gerisi komünist konfederasyonlara üye olduğu gerekçesiyle, Dünya Metal İşçileri Sendikasının üyeliğinden kovulan Maden-İş'e verilmek için bu tertiplere alet edil­mektedir.

İkdrdarın borazanı haline getirilen TRT, Milliyetçilerin aleyhine emniyette üretilen haberleri yayınlamakta meşgul­dür. Develi CHP İlce binasında 23 Şubat günü üç adet tabanca yakalanırken susan TRT' MHP aleyhine asılsız da olsa. haber­ler yayınlamakta. İçişleri Bakanlığı Müs­teşarından bile emirler almakta mahzur görmemektedir.

Sayın Milletvekilleri;

MHP olarok inancımız şudur, Pol -Der, Töb - Der, Disk gibi anarşinin yatağı ve kaynağı olduğu zehabını bırakan ve «Der»le biten bir takım kuruluşlarla, CHP yöneticilerinin irtibatları, eylem birlikleri sürdükçe, ülkemizde kanlı anarşinin bo­yutları küçülmez daima büyür. Hükümet bu gerçeği görmek zorundadır. Aksi halde, akıtılan kantar, kryrlan canlar, kendileri­nin sonlarını öa süratle hazırlayacaktır. Bunlarrn hesabını bütün sorumlulardan. Milliyetçi Hareket Partisi soracaktır.

Bu bütçeye, plana dayanmaması, tat­bikat mevkiinde bulunanların komünizm ve bölücülük tehlikelerini büyütecekleri, îktrsadi hayatrmızı bir keşmekeşe soka­cakları kanaatıyla, MHP grubu olarak kır­mızı oy vereceğiz.

Bu duygular ve düşünceler içinde Yü­ce Meclisi Saygılarımla selamlıyorum.

Page 10: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

DEVLET — YİL : 9 —

CHP ve KOMÜNİSTLER HEDEF BİRLİĞİ İÇİNDE

t

(Baştarafı Orta Sayfada) ralamak isterim. 10 Ocak i978 günü Anka­ra Devlet Mimarlık Akademisinde anar­şistlerin saldırısına uğrayan Ferhat Gü-müşbaş, İrfan Dönmez, Fazsl Aydın, Şeref Yazıcı, Veysel Sayan, Hikmet Antakyalı, İbrahim Yavuz, Dursun İnce, Rifat Baran, Reşat Özmen ve Fikret Karakuş olmak üzere Çankaya Karakoluna gidiyorlar. An­cak karakolda şikayetleri c'inlenileceğine, Sağ görüşlü oldukları anlaşılınca işken­ceye tabii tutuluyor ve hücreye konularak uzun süre işkence izleri geçsin diye bek­letiliyor. Yalan diyemezsiniz? Çünkü elle­rinde işkence gördüklerine dair doktor raporu var.

Yine 26 Ocak günü Çiftlik Karakoluna işkence yapıldığı haberi üzerine üç millet­vekili arkadaşla birlikte ben de gittim. Orada Ağa Savur ve Hayrettin Ceylan isimli gençleri gördüm. Yüzleri morarmış DpuuD|umnq eA SJIUSJS UDftfO umueızoö kan izleri vardı. Polislerin önünde sordum bunlar nedir.» diye; önce korktular sonra israr edinoe karakolda polislerin işkence yaptıklarını falakaya yatırıldıklarını söyle­diler. Ağa Savur, efendim müsade ederse­niz oturmak istiyorum. Çok kan kaybettim. Ayakta duramıyorum dedi. Hayrettin Cey­lan ise, kendisinin dövüldüğü sırada bayıl­dığını ayıldığında da, yerde yatar vaziyet­te olduğunu başının dönmekte olduğunu söyledi. Karakol amirine bunları doktora

gönderin muayene ettirin durumları ağır görünüyor dedim. Daha sonra öğrendiği­me göre, ertesi günü karakoldan salını-vermişler. Bunlar niçin işkence gördü? Suçlu iseler niçin mahkemeye çıkarılma­dılar?

# SAYIN BAKAN! GÖREVİNİZ SUÇLU SANILANLARI MAHKEMEYE Mİ ÇI­KARMAK, YOKSA İŞKENCEYLE TAT­MİN Mİ OLMAK? Başka misal mi istiyorsunuz. Kırşehir

de, Şubat ayı başında tamamen kasıtlı olarak, pol - der militanları tarafından bazı kimseler karakola götürülüyor, falakaya yatırılarak işkence yapılıyor. Polis kıyafe­tine sokulmuş bu militanların kinleri sön­müyor. Mahmut Haykır isimli gencin elbi­selerini soyuyorlar omuz başında bozkurt döğmesini görünce, adeta kuduruyorlar. Ve yanmakta olan sobada kızarttıkları de­mirle, bozkurt döğmesinin bulunduğu omuzbaşını dağlıyorlar. Hem de zavallı genç feryat ederken, kahkaha çığlıkları atarak, sizi faşistler sizi, kökünüzü kazı­yacağız tehditleri ile. Sayın Bakan bu vah­şet değilde nedir? Maksadınız suçlu sanı­lanları mahkemeye mi çıkarmak, yoksa iş­kenceyle tatmin mi olmak?»

«Hangi asırda yaşıyoruz. Bu vahşet sayın iç işleri bakanına intikal ettirildiğin­de, müfettiş göndereceğini söylüyor, ama bize verilen bilgiye göre müfettiş gitme­miştir.

SAYI : 435 — 6 MART 1978 — SAYFA : 11

Bu kin, bu vahşet, bu düşmanlık niye. Elimizdeki işkence listesinde isimleri bu­lunanların hemen hemen hepsi, savcılığa bile intikal ettirilmeden, işkence izleri geç­tikten sonra salıverilmiştir.»

«Sayın Bakan, suç işlediği sanılan kimseler elbette yakalanacaktır. Bunlara sanık denir. Görecekleri muamele kanun­larımızda gösterilmiştir. Siz kanunları bir kenara iterek, böylesine vahşete, böyle­sine insanlık dışı, böylesine merhametsiz hareketlere göz yumamazsınız. Bunlar suçtur.»

«Aramalarda da böyle oluyor. Elbette arama yapılacak, ama kanun ve nizam dahilinde yapılacak. Siz arama yapıyorum bahanesiyle, hiç bir sebep ve olay yokken, zulme kalkarsanız, anarşisti aramaya ihti­yaç kalmaz. Madem ki anarşi kanunların sürekli olarak çiğ nen meşinden çıkıyor, siz de bunu yapmış olmuyor musunuz? Biz hukuka saygı istiyoruz. Zulümden, vahşet­ten vaz geçilsin diyoruz. İnsan ve onun Anayasayla teminat altına alınmış hakla­rına saygılı olun diyoruz.»

«Sıkıyönetim komutanlığı sırasında Sayın İç işleri Bakanımız yağmur duasına çıkanları anarşist diye yakalatmış ve mah­kemeye sevk etmiştir. Ama o zaman, etra-fındakilerin bu işleri yaptığı, kendisinin bil­gisi dışında cereyan ettiği söylenmiştir. Şimdi de etrafına mı bütün işleri bırakmış­tır. Göreve başladığında güveninin olma­dığını söylediği tarafsız, teknik hizmet ya­pan polisleri sağa sola süratle sürerek, yerine Pol - Der militanlarını getirdiği için-mi bu kin ve garaza dayanan kanun, in­sanlık ve hukuk dışı vahşet işleniyor.»

I R A A T I N K ASI 'm cime crişHemeı

BİRBİRİNİN KUYRUĞUNDA VE UZANTISINDA «BİR ÇEŞİT» BASINDAN ÖRNEKLER ÜSTÜNE

Baştarafı 12 de

Öğrencilerle ve öğretmenlerle ilgili bütün Danıştay kararları derhal uygulan­malıdır.

Orta öğrenim kurumlarında faşist ida­re baskılarına son verilmeli, müdürler, öğ­retmen ve öğrenciler tarafından seçilmeli­dir.

Özel ve resmi tüm yurtiardaki faşist işgalin kaldırılması için tavizsiz bir müca­dele sürdürülmelidir.

Faşist, Gerici, Irkçı Ders Kitapları Okutulmamalıdır?

Anti - Demokratik Müfredat Ve Yönet­melikler Derhal Değiştirilmelidir.

Öğretmen Kıyımının Hesabı Sorulma­lıdır.

Milli Eğitim Müdürlükleri Halktan Ya­na Bir Yapıya Kavuşturulmalı ve Buralara Seçimle Gelinmelidir.

Bütün Çalışanlara Grevli - Toplu Söz­leşmeli Sendika Hakkı Verilmelidir.

Kürt Halkı Üzerindeki Şoven Baskıla­ra Son Verilmelidir.

Kürt Halkına Ana Dilinde Eğitim Hak­kı Tanınmalıdır.

Zindanlar Boşatsın. Genel Af. Bütün Emperyalist Kurumlarından Çı­

kılmalı, Üsler Kaldırılmalıdır. Kahrolsun Faşism Yaşasın Mücadele­

miz» Sayın Savcılar nerdesiniz? Sayın Millî Eğitim bakanı istediğiniz

«çoğulcu demokrasi»nin «özgürlükçü dü­şüncelin savunucuları bunlar mı?

Page 11: EY TÜRK KENDİNE6 DÖN.. MART 1978 PAZARTES. İ FİYATI : 5 TLulkunet.com/UcuncuSayfa/devlet_435_yeni_6283.pdf · do devalüasyon çıktı ki başımıza, işin yoksa fasulyenin

Birbirinin Kuyruğunda ve Uzantısında «Bir Çeşit»

Basından Örnekler üstüne

TÖB - DER'in 4-11 Şubat 1978 tarihleri arasında Ankara'da toplanan, başta DİSK olmak üzere, çok sayıda adına demokratik (!) denen kuruluşun desteklediği sözüm ona «Demokratik Eğitim Kurultayı», devi-rici öğretmen hareketinin çok hayatî olan meselelerini tartışmış ve sonunda da bir «sonuç bildirgesi» (!) yayınlamıştır. İşte bu sonuç bildirgesinden 5 numaralı örnek :

«Demokratik bir eğitim, ancak demok­ratik bir toplumda mümkündür... Baskısız ve sömürüşüz bir toplum düzenini gerçek­leştirebilmek amacıyla anti - demokratik tüm engellerin temizlenmesi, tarihsel bir görevdir. Tüm emekçi sınıf ve tabakalara eğitim görme olanakları sağlanmadıkça, ezilen halkın demokratik özlemleri, dili ve kültürü üzerindeki ırkçı-şoven ve asimilas-yoncu politika ve uygulamalara son veril­medikçe, üretim güçlerinin özgürce gelişi­mini sağlayan, gerçekten demokratik bir toplumdan ve eğitimden söz edilemez. Tür­kiye'de yürürlükte olan ve emperyalist - ka­pitalist sistemce belirlenen üretimden ko-pug anti - demokratik; idealist, ırkçı-şoven ve asimilasyoncu eğitim sistemi, üretim güçlerinin özgürce gelişmesine olanak ver­memekte; egemen güçlerin çıkarları ve dünya görüşü doğrultusunda şartlandırıl­mış, üretken ve yaratıcı olmayan okur-ya-zar yetiştirmekte; ezilen ve sömürülen emekçi kitlelerin ileriye dönük mücadele­sinde etkin görevler yüklenebilecek, ken­dine güvenli, gerçekten demokrat, direnç­li insanlar yetiştirmemektedir.»

Bu satırlar, adına «Bağımsızlık, De­mokrasi, Barış ve Özgürlük mücadelesin­de töb-der» denilen sözüm ona bir dergi­nin 1 Mart 1978 tarihli 157. sayısından alınmıştır.

İşte sözüm ona bu derginin bir başka yerinde de, «Türkçe - Kürtçe dillerinde ya­yın hayatına atılan Roja Welat gazetesi» hakkında da «Kurultayımız, basın ve kül­tür üzerinde süregelen ağır baskıların dü­şünce özgürlüğü ile bağdaşmadığını, bu uygulamaların .. 1961 Anayasasına '.. aykırı düştüğünü, anti-demokratik, ırkçı ve şoven bir karakter taşıdığını belirtir» demek su­retiyle, niyetini çök açık olardk gözler önün-sergilemektedir.

İşte siyaset esnasında büyük bir şem­siye açan bu dergi her satırı, her ifadesi bir tahrik unsuru olan. «Bütün fertlerini,

E. S. Salihoğlu

kederde, kıvançta ve tonuda ortak, bö­lünmez bir bütün halinde, miliî şuur ve ülkeler etrafında toplayan ve milletimizi... Millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen» Anayasamızın temel ilkeleri­ne ters düşen zihniyet ve tutumuyla «Türk Devletinin ilkesi ve milletiyle bölünmez bü­tünlüğü» ne aykırı eylemlere zemin hazır­lamakta, ve ifan tohumları ekmektedir.

Gelin ve görün ki, siyasetin her çeşi­dinden ötesine uzanan mantığıyla, yürür­lükteki yasalara ters düşen eylemci kışkırt­malarına rağmen, bu derginin de ötesinde, beterin beteri olan bir anlayışa tercüman olan meğer bir başka uzantısı daha var­mış : «Devrimi öğretmen».

Yanlış okumadınız, adı öğretmen, sı­fatı da devrimci. Bakın bu «Devrimci Öğ­retmen» T7. Şubat 1978, Sayı 7) fanatizmi­nin koyuluğu içinde, «Tüb-Der Genel Mer­kezi, yaptıklarını meşrulaştırmada Demok­ratik Eğitim Kurultayını bir araç olarak kulanmak istemektedir. Yaptığı ise şudur: 'Demokratik Eğitim' sloganı ardına gizle­nerek 'CHP'ne kuyrukculuk... değerlendir­mesiyle ağababasının ve kendisinin niyeti­ni ese açık ve seçik olarak ortaya koy­maktadır.

Biraz daha yakından bakalım da gö­relim, içinde ne düzen bozanların, değiş­tiricilerin daha ne türlü maksatları, ard niyetleri varmış! İşte ayan beyan olan amaçları :

«Şimdiye dek çeşitli siyasal görüş­ler, mercek eğitimi kurumunun toplumda­ki yeri ve işlerini saptamağa çalışmışlar ve bu kuruma karşı genellikle tepkisel plân da kalan eleştiriler getirmişlerdir. Bu tar­tışma platformları, mevcut düzeni yıkmayı amaçlamadığı ve egemen sınıfların tartış­ma platformunun dışına çıkamadığı için reformcu, anlayışın ötesine geçememiş ve uzun süre bu anlayışla 'devrimci görüş* olarak kitlelerce yansıtılmıştır.»

İşte bu mantık tutarlılığı içinde de. «eğitim kurumu, hukuk, sanat, kültür, din Vb. gibi bir üst yapı kurumu niteliğinde­dir... Bu anlamda bugün ülkemizdeki eği­tim, burjuva sınıf egemenliğinin emperya­lizme ve yerli ortaklarına 'uysal uşaklar' ve 'beceriler işçiler' yetiştirilmesinin bir aracıdır.»

İşte toptancılığa alışmış olan bu id­dianın topyekûnu kafaları, Maoist bir alışkanlık içinde, Cumhuriyet döneminde eğitime verilen önemi, halkın yaygın eği­timi, eğitmen kursları yolundan okuma-yaz-ma öğretimini çerçevemizde değerlendir­mek istemişler ve şöylece kafalarının için-dekini dışlaştırmalardır : «Bu dönemde uygulanan eğitimin diğer bir yönü de T.C. sınırları içinde yaşayan Kürt Halkının azi-mile edilmesinde bir araç olmasıdır. Bü­tün bir dönem boyunca Kürtlerin Türk-leştirilmesi'nde eğitim bir araç olarak kul­lanılmıştır. Eğitimin yetersiz kaldığı anlar­da askerî operasyon ve kırımlarla bu ek­siklik tamamlanmıştır. Başka bir deyişle Kürt Halkı'nın varlığını ortadan kaldırmayı yönelik operasyon ve kırımlar eğitimdeki düzenlemelerle tamamlamıştır. Özellikle Kürt Halkının yaşadığı yerlerde kurulan 'Yatılı Bölge Okulları' asimilasyoncu poli­tikanın günümüzde uygulaması örgütlü bir şeklidir»

Zaten bu kafaların traş olmalarına göre, bir bakıma, köy enstitüleri bile. «tarım kesiminde kapitalistleşmeyi ger­çekleştirmek amacıyla kurulmuştur.

Çünki bu kafaların içinde «demokra­tik eğitim, küçük burjuva solculuğunun varabileceği son noktadır. Yıllardır savu­nulan 'eğitim üretim içindir' sloganı da bu küçük burjuva solculuğunun başka bir yansımasıdır. Eğitim üretim içindir' sloga­nı sosyalist bir düzende ve sosyalist bir düzen için atılabilir. Kaldı ki, bu anlamda bile slogan eksiktir. Çünkü sosyalist dü­zende eğitim sadece üretim için değildir. Ondan önce, yeni insanın yaratılmasının, sosyalist kişiliğin yaratılmasının bir ara­cıdır.»

Evet aziz okuyucular yanlış okumuz değilsiniz, maksat böyle bir kişiliğin yara­tılmasında araç olacak bir eğitim hedefi de, her halde Millî Eğitim Temel Kanu­nunda çizilen genel amaçlar olmayacak, bu başka düzenin hayal edilen uzantı­sında mevcut düzenin yıkıcılığını amaçla­yan başka sosyalistçi (!) emellerin ku­cakladığı alternatifler olsa gerektir.

İsterseniz 'Devrimci öğretmen'in arka kapağına bakarak hayal edilenleri kendi­lerinin de şifre ettikleri gibi anlamaya ça­lışalım :

HALKIN İKTİDARI KENDİ GÜÇLÜ KOLLARIYLA KURULACAKTIR. ÖĞRENİM ÖZGÜRLÜĞÜ - CAN GÜVENLİĞİ SAĞLANMALIDIR.

Faşist katillerden işkencecilerden ve işgalcilerden hesap sorulmalıdır.

Sürülen öğretmenler eski görev yer­lerine dönmelidir.

(Devamı Sayfa ll'de)

Sahibi ve Sorumlu Yazı îşleri Müdürü

M. ÇAĞATAY ÖZDEMtR

İdare Müdürü

HAYRÎ BAŞBUĞ

Haberleşme Adresi :

P. K. 284 BAKANLIKLAR

ANKARA

Abone : 6 AYLIK : 120 TL. YILLIK : 240 TL.

Posta Çeki Nu : 21849 Dizgi - Testip - Baskı

Yeni Işık Matbaası - ANKARA Tel : 29 58 20

HER TÜRLÜ İLÂN VE REKLÂM

PAZARLIĞA TÂBİDİR.

Gazetemizde yayınlanan yazılar

kaynak gösterilmeden iktibas

edilemez.