fiyatý: 6 ytl

45

Upload: others

Post on 21-Jan-2022

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Fiyatý: 6 YTL
Page 2: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 32 Somuncu BabaSomuncu Baba

AAyy ll ýý kk ÝÝ ll iimm - KKüü ll tt üü rr vv ee EEddee bbii yyaa tt DDee rr ggii ss ii

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý'nýn Yayýn Organýdýr.

Kurucusu

A.Þemsettin ATEÞ

Yaygýn Süreli

ISSN: 1302-0803

YIL: 13 SAYI: 72

Ekim 2006

Basým Tarihi: 01 Ekim 2006

Es-SSeyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý AdýnaÝmtiyaz SahibiSebahaddin ATEÞ

Genel Yayýn YönetmeniÝsmail PALAKOÐLU

Yazý Ýþleri MüdürüHulûsi YAYLA

Yayýn EditörüMusa TEKTAÞ

Tanýtým ve Halkla ÝliþkilerMelek ATALAY

Gör sel Sanat Edi tö rü Serkan ÖZTÜRK

Grafik / Tasarým

Muharrem AKIN

Emre AYDOÐAN

Samet ÞAHÝNASLAN

Kapak Fotoðraf Ýhsan ARITÜRK

Tashih

Ýbrahim ÞAHÝN

Yusuf HALICI

Arþiv

Sabit DEMÝR

Abone Ýþleri ve ReklamÝsmail Hakký ÖZBAY

Ahmet Hulûsi KÖMÜRCÜ

Basým-YYayým-DDaðýtým-PPazarlama

VÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi

Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

44700 Darende / MALATYA

Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79

www.somuncubaba.net - [email protected]

Daðýtým

DPP

CTcP - Kalýp Çýkýþ Bizim Repro: (312) 341 10 20 - 21

Baský & ÜretimAjans Türk Basým ve Basým Sanayi A.ÞÝstanbul Yolu 7. Km. Necdet Evliyagil Cad.No: 24 Batýkent/ANKARATel: 0 (312) 278 08 24

FiyatTek Sayý : 6 YTLKurum Abone : 100 YTL1 Yýllýk (12 Sayý) Abone : 60 YTLAvrupa 1 Yýllýk Abone : 60 EUROAvrupa Tek Sayý Fiyat : 5 EUROAvrupa Harici Yurtdýþý Abone : 90 USD

Posta Çeki Hesap No (Darende Postanesi): 1361068Ziraat Bankasý (Darende Þubesi): 26798480-55001

Somuncu BabaAMASYA (358) 218 20 28BARTIN (0533) 746 70 62 ANKARA (312) 324 40 75 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 615 19 21 G.ANTEP (532) 424 62 98 GÖLCÜK (532) 579 74 03 GEREDE (533) 385 66 01ÝSTANBUL (216) 472 08 92 ÝZMÝR (535) 616 95 93 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 221 00 26

K.MARAÞ (344) 221 98 99 ELBÝSTAN (532) 572 50 47 KARABÜK (542) 240 67 63 KONYA (535) 597 53 05 MALATYA (533) 396 80 66 MERSÝN (324) 320 06 11 OSMANÝYE (328) 812 78 21 SAKARYA (264) 274 34 38 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝVAS (533) 422 75 70 TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 275 86 00

Ýrtibat Telefonlarý

Derg ide Yay ýn lanan Yaz ý la rdan Yazar la r ý Mesu ldü r. Kaynak Gös te r i l e rek Ý k t ibas Ed i l eb i l i r.

Somuncu BabaEkim/2006

72GülþeninSolmayanGülü

Fiyatý: 6 YTL

Ýç indeki ler

8

12

24

32

48

70

Kur'ân ve OrucunHedef Birliði

Þehr-i Ramazan,Asr-ý SaadetinizOlsun!

BayramlarTatil GünleriDeðildir

Ahmet RemziAkyürek'inÞiirlerindeAtasözleri

OruçPsikolojisi

O EskiRamazanlar

Page 3: Fiyatý: 6 YTL
Page 4: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 76 Somuncu Baba

Muhterem Cemâat-i Müslimîn!

Allâhu Teâlâ'ya þükürler olsun Ramazan-ýÞerîfi idrâk etmiþ bulunuyoruz. Maddî vema'nevî huzûr ve râhat içinde böyle nice ni-ce Ramazanlara eriþmemizi Allâh (c.c)'tandileriz.

Ýkinci hicret yýlý þâbân ayýnýn ortalarýnda,yani Bedir Gazâsý'ndan bir ay ve birkaç günevvel farz kýlýnmýþ olan Ramazan orucu, bi-lindiði gibi, Ýslâm'ýn beþ þartýndan birisidir.

Oruç; yalnýz Müslümanlara deðil, Hazret-iÂdem'den i'tibâren bütün peygamberlerinümmetlerine de farz kýlýnmýþ ilâhî bir teessüs-tür. Ramazan orucu kitapla, yani Kur'ân-ýKerîm'le sâbit olmuþ bir farzdýr.

Bakara sûresinin 183. âyetinde Cenâb-ýHakk þöyle buyurmuþtur: "Ey îmân edenler!Sizden öncekilerine farz kýlýndýðý gibi, sizede oruç farz kýlýndý." (Bkz:Bakara, 183, 185, 187)

Bakara sûresinin 185. âyetinde þöyle bu-yuruluyor: “Ramazan ayý öyle bir aydýr ki,insanlar için ayn-ý hidâyet olan, insanlarýdoðru yola ulaþtýran, hak ile bâtýlý ayýranKur'ân-ý Kerîm bu ayda inzâl edildi. Öyle ise,sizden her kim bu ayý yolcu olmayarak gö-rür, bu ayda bulunursa onu oruçla geçirsin.”

Oruç insaný her hareketinde riyâsýzlýða veihlâsa alýþtýrýr. Oruca riyâ karýþmaz. Nitekimbir hadîs-i þerîfte: "Oruçta riyâ yoktur." buy-rulmuþ, Cenâb-ý Hakk’ýn da þöyle buyurdu-ðu Resûl-i Ekrem'den rivâyet olunmuþtur:"Âdemoðlunun her amelinde kendisi için bir

haz ve menfaat düþüncesi var, fakat oruçböyle deðil. Oruçlu kimse, benim rýzâm içinyemesini, içmesini, cinsi ârzûsunu býrakmýþ-týr. Onun ecrini de ben vereceðim."

Müslüman Kardeþlerim!

Orucun tutuluþ þekillerine göre muhteliffazîlet dereceleri vardýr. Ýlk derece sâdece ye-mekten, içmekten ve orucu bozan þeylerdenuzak kalmaktýr ki, bu herkesin tuttuðu ve tu-tabileceði oruçtur.

Ýkincisi, birincide sayýlan þartlarla birlikteayrýca eli, dili, gözü, vesâir bütün uzuvlarý dagünahlardan, kötülüklerden alýkoymaktýr ki,bu takvâ mertebesine ulaþmýþ olanlarýn oru-cudur. Üçüncü ve en büyük derecedeki oruçise ikincide saydýklarýmýzla beraber, ayrýcakalbi ve dimâðý da Allah (c.c)'tan, Allah'ýnrýzâsýndan baþka hiçbir þeyle meþgûl etme-mektir ki, bu oruç Allah dostlarýnýn Allah'akendilerini teslîm etmiþ olanlarýn orucudur.

Oruç bütün îcâblarýný gözeterek insaný,kâmil eder. Oruç böyle bol feyizli ve neþ'elibir ibâdettir.

Ebû Mes'ûd el-Giffârî diyor ki: Bir günResûl-i Ekrem efendimizden iþittim. Rama-zaný tebrik ettikten sonra; "Ümmetim, Rama-zan-ý þerîfin feyzini ve yüksek þerefini bilmiþolsalardý, bütün senenin Ramazan olmasýnýtemennî ederlerdi." buyurdu.

Allahu Teâlâ hazretleri bu mübârek Ra-mazan-ý þerîf hürmetine, Ramazanýn ulvîkudretini takdîr edenlerden kýla. Âmîn.

Þeyh Hamid-i Veli

Minberinden

HutbelerEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

Otuzüçüncü Hutbe

“(O sayýlý günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doðru yolun ve hak ile batýlýbirbirinden ayýrmanýn apaçýk delilleri olarak Kur’ân’ýn kendisinde indirildiði Ra-

mazan ayýdýr. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaþýrsa onu oruçla geçirsin...”(Bakara, 185.)

Page 5: Fiyatý: 6 YTL

8 Somuncu Baba Ekim / 2006 9

diði aydýr. Ýçinizden kim o aya yeti-þir(ayý görür)se oruç tutsun. Kimhasta olur, yahut seferde bulunursatutamadýðý günler sayýsýnca baþkagünlerde oruç tutsun. Allâh siziniçin kolaylýk ister, güçlük istemez.” 8

3. Kur’ân, oruç tutan erkek vekadýnlarýn mükafatýný (maðfiret vebüyük ecir) bildirir. “Doðrusu Müs-lüman erkek ve kadýnlar.. oruç tu-tan erkek ve kadýnlar.. Ýþte onlariçin Allah maðfiret ve büyük bir mü-kafat hazýrlamýþtýr.”

9

Ayet, Ýslâm’ýn kadýn erkek birlik-te yaþanacaðýný ve Allah’a kulluk ko-nusunda kadýn erkeðin bir olduðu-na vurgu yapar.

4. Kur’ân, Hz. Meryem’in Hz.Ýsa’yý dünyaya getirdiðinde tuttuðu‘susma orucu’ndan bahseder.10

5. Kur’ân’a göre hataen adamöldürmenin kefaret seçeneklerin-den (köle azat etmek, diyet, iki ay

oruc) biri, iki ay kesintisiz oruç tut-maktýr.11

6. Kur’ân’a göre zýhar (Eþini an-nesine benzetmek/ bir cahiliye ge-leneði olarak kadýna hakaret et-mek) kefaret seçeneklerinden (kö-le azat etmek, iki ay oruç, atmýþ fa-kiri doyurmak) biri de iki ay kesinti-siz oruç tutmaktýr.12

7. Hac ibadetinde týraþý geciktir-menin kefaret seçeneklerinden(oruç, sadaka veya kurban) biri ola-rak on gün oruç13 ve ihramlý ikenav öldürmenin kefaret seçenekle-rinden (kurban, fakirleri doyurmak,hayvanýn deðeri karþýlýðýnda hermüd için bir oruç) biri olarak oruçtutulmasý istenir.14

8. Yemin kefareti seçeneklerin-den (on fakiri doyurmak, on fakirigiydirmek, köle azat etme, yahutüç gün oruç) biri üç gün oruç tut-maktýr.15

Somuncu Baba

Günlük anlamýna gelen ve Fars-çadan dilimize geçmiþ olan oruçkelimesinin Arapça karþýlýðýsavm’dýr. Kur’ân ayetlerindesavm/sýyam kelimeleri þu þekildegeçer:

1. Kur’ân bir ayetinde, orucungeçmiþ toplumlara da farz kýlýnanevrensel bir ibadet olduðunu bildi-rir. “Ey iman edenler! Oruç sizdenöncekilere farz kýlýndýðý gibi size defarz kýlýndý. Umulur ki takvaya erer-siniz.”

1

Ayete göre oruç, bizden önce-ki toplumlara da farz kýlýnmýþ ev-rensel bir ibadettir. Oruc ibadeti,kötülükleri emreden nefsi dizginle-yen, onu eðiten, onu aþaðýlýklardantemizleyip arýndýran, onu yüceltenve huzura erdiren bir ibadettir.Oruc dünyada günahlara karþý, ahi-rette ise azaba karþý koruyucu bir

kalkandýr. Orucun hedefi, takvalý in-san yetiþtirmektir.

Takva, Yüce Allah’ý tanýyýp O’nakarþý yükümlülükleri yerine getirmebilincidir. Takva, Allah’ý hesaba kata-

rak yaþamak, nerede ve hangi þart-

ta olursak olalým O’ndan sakýnýpçekinmektir. Allah’ýn emirleri doð-

rultusunda yaþamak takva göster-

gesidir. Kur’ân’da oruç tutmanýnhedefi olarak takva gösterildiði gibi;Allah’a ibadet etmek

2, O’nun hü-kümlerine sýmsýký sarýlmak3, Kýsasve benzeri O’nun hükümlerini uy-gulamak4, Kur’ân’ý anlamak5 da heptakva göstergesi olarak sayýlmýþtýr.

Kur’ân’ýn iniþ gayesi, Yüce Yara-

týcýyý tanýyýp O’na karþý yükümlülük-

lerini yerine getiren müttakîleridosdoðru yola götürmektir. “Ýþte oKitap; kendisinde hiç þüphe yoktur;müttakiler için yol göstericidir.”

6

Orucun farz kýlýnýþ sebebi demüttakî insan olmaktýr. DolayýsýylaKur’ân ve oruç, takvalý insan yetiþ-tirme konusunda ayný hedefi pay-laþmaktadýrlar. Kur’ân, evrensel il-keleriyle insanýn beynini ve gönlü-nü donatýr; oruç da onun ruhunuve bedenini donatýr. Biri teori, di-ðeri pratik.

2. Kur’ân, orucun farziyyetini vebazý hükümlerini açýklar.7

Ayetlerde orucun sayýlý günler-de tutulmasý gerektiði, hasta yahutyolcu olanlara tanýnan ruhsatlar ileoruç gecelerinde yasaklarýn kalktýðýaçýklanýr. Bu ayetler, Ýslâm’ýn herdönem ve þartta yaþanýlabilen birnizam olduðunu ve Ýslâm’ýn yaþa-yanlara kolay geleceðini ifade eder.“Ramazan ayý, insanlara yol göste-ren, hidâyeti, doðruyu ve yanlýþýayýrdedip açýklayan Kur’ân’ýn indiril-

Kur'ân ve Orucun Hedef Birliði

Prof.Dr. Ali AKPINARÝlim ve Hayat

“Orucun farz kýlýnýþ sebebi müttakî insan olmaktýr. DolayýsýylaKur’ân ve oruç, takvalý insan yetiþtirme konusunda ayný hedefipaylaþmaktadýrlar. Kur’ân, evrensel ilkeleriyle insanýn beynini vegönlünü donatýr; oruç da onun ruhunu ve bedenini donatýr.”

“Doðrusu Müslüman

erkek ve kadýnlar.. oruç

tutan erkek ve kadýnlar..

Ýþte onlar için Allah

maðfiret ve büyük bir

mükafat hazýrlamýþtýr.”

(Ahzab, 35.)

Page 6: Fiyatý: 6 YTL

Hz. Meryem’in susma orucun-da

16,, onun içerisinde bulunduðu

durumu anlamayacak olan bir top-luma boþuna konuþmamasý, sus-kunluk orucu ile Rabbine zikir veþükretmesi hedeflenmiþtir. Gerçekanlamda oruçta da kiþinin boþ veanlamsýz sözlerden uzak kalmasýgerektiði hep vurgulanmýþtýr. Oruç,ya hayýr söyleyip yahut susmayý er-dem olarak görenlerin, söz gümüþ-se sükut altýndýr diyenlerin ibadeti-dir. Bu konuda Peygamberimizþunlarý söyler: “Sizden biri oruçluiken çirkin bir söz söylemesin, boþve lüzumsuz konuþmasýn. Biri ken-disine çatacak olursa yahut hakaretedecek olursa ona, ‘Ben oruçlu-yum’ desin.” “Yalan ve iftirayý ter-ketmeyen kimsenin aç ve susuzkalmasýna Allah’ýn ihtiyacý yok-tur.””Nice oruç tutanlar vardýr ki,tuttuklarý oruçlarýndan onlara kalansadece aç ve susuz kalmalarýdýr.”“Oruçlunun uyumasý ibadet, sus-masý tesbih, çalýþmasý bereketli, du-asý makbul, günahý baðýþlanmýþtýr.”

Yanlýþlýkla adam öldürme, zýhar,yeminini yerine getirmeme ve hac-

da yapýlmasý gerekenleri yapama-ma gibi þeylerin insanýn vicdanýndaoluþturacaðý rahatsýzlýklarýn oruçibadetiyle giderilmesi hedeflenmiþ-tir. Zira oruç, iç dünyayý test eden,onaran, tezkiye ve takviye eden biribadettir. Rabbine karþý herhangi birsaygýsýzlýk yapan kimse, Rabbin birkulunu inciten kimse, Rabbinin rý-zasýný kazanmak için oruç tutaraknefsini eðitmeye çalýþýr. Oruçla eði-tilen nefis, kemale ererek tekrarayný hataya dönmez.

Kýsaca söylemek gerekirse,oruç bizi Allah bilinci demek olantakvaya erdiren kutlu bir ibadettir.Oruç, ölü ruhlara hayat veren, has-ta ruhlarý onaran, dinç ve dinamikkýlan ibadettir. Dünyevî de pek çokfaydasý olan oruç ibadetinin müka-fatýný tam anlamýyla Yüce Allah ve-recektir. O, oruçlular için maðfiretve çok büyük mükafatlar hazýrla-mýþtýr.

OOrruuçç ÝÝbbaaddeettiinniinn ÜÜçç BBooyyuuttuu

Oruç ibadeti çok yönlü bir iba-dettir. Orucun faydalarý saymakla

bitmez. Orucun güzelliklerini biz þuüç maddede özetleyebiliriz:

1. Orucun Dini Boyutu:

Yalnýzca Allah için tutulan biribadettir.

Ýçerisine Riya karýþmayan iba-dettir.

Oruç O’nun için tutulmalý, O’nayaraþýr olmalý.

Oruçla kulluk rekoltesi yükselir,oruçlu iken yapýlan iyilik ve güzellik-lerin sevabý fazladýr.

2. Orucun Bireysel Boyutu:

Ruhlarý eðitir, arýndýrýr, yüceltir.

Nefisleri terbiye eder. O, engüzel sabýr eðitimidir.

Ahlaký güzelleþtirir, insaný olgun-laþtýrýp kemale taþýr.

Bedeni dinlendirir. Oruç saðlýk-týr. Oruç tutan sýhhat bulur.

3. Orucun Sosyal Boyutu:

Oruç nimetin kýymetini bildirir.

Ekim / 2006 1110 Somuncu Baba

Aç kalan insan, Allah’ýn nimetlerininolmadýðý zamanlarda ne hale düþe-ceðini düþünür ve daima O’na þük-reder.

Taþlaþmýþ gönülleri yumuþatýr,merhamet duygularýný hareketegeçirir. Bu yüzden oruçlu günlerdehayýr ve güzellikler artar, þer ve kö-tülükler azalýr.

Baþkalarýný düþündürür, oruçlazengin-fakir kaynaþmasý gerçekleþir.

Bu açýklamalardan sonra þimdiþu sorulara kendi içimizde cevaplararayalým:

Peki, bizim hayatýmýzda bunlarýn

ne kadarý gerçekleþiyor?

Öðrencisi olduðumuz Ramazan

okulu, bizi ne kadar eðitti, ne kadardeðiþtirdi ve ne kadar arýtýp temiz-

ledi?

Ramazan’da Müslümanlýk kali-tesini, salih amel rekoltesini yük-seltmek gerekir. Ramazan ayýnýnhayatýmýzda özel bir yeri olmalýdýr.Çünkü o, sýradan bir ay deðildir. O,ibadet ve taatta pek çok insanýn yo-ðunlaþtýðý, sürekli rahmetin yaðdýðýbir aydýr. Her Müslüman gücü nis-petinde bu rahmetten daha çokpay almaya çalýþmalýdýr. Diyelim kibizler Ramazan dýþýnda da namazý-

ný kýlan, Kur’ân’ý okuyan, hayrýný ya-pan müslümanlarýz. Ramazan dabunlarýn üzerine bir þeyler koyabil-meliyiz. Hiç namaz kýlmayan birkimse Ramazan’da namaza baþlý-yorsa; namaz kýlan biri olarak bizimRamazan’da namaz kalitemiz art-malýdýr. Aksi takdirde herkese birþeyler kazandýran Ramazan, bizebir þey kazandýrmamýþ olacaktýr.Ramazan’daki Kur’ân okumalarý-mýzda diðer aylardan farklý olmalý.Anlayarak, özümseyerek okuma-larla tanýþmalýyýz Ramazan’da. El-bette bu, Ramazan hatimlerimizeengel olmamalýdýr. Kur’ân’ý anlamaiþi, bir aya sýðmayacak kadar büyükbir iþ, ama Ramazan bizim bu ha-yýrlý iþe baþlama ayýmýz olamaz mý?

Ramazan’a eriþtiði halde deðiþ-meyenlere, arýnmayanlara, Rama-zan ile Müslümanlýðý bereketlen-meyenlere Sözün Efendisi þöylesesleniyor: “Ramazan’a eriþtiði hal-de, günahlarýndan baðýþlanmayýpcehenneme girene yazýklar olsun!”

DDiippnnoottllaarr

1- 2 Bakara 183.

2- 2 Bakara 21.

3- 2 Bakara 63, 7 Araf 171.

4- 2 Bakara 179.

5- 2 Bakara 187, 39Zümer 28.

6- 2 Bakara 2.

7- 2 Bakara 184-187.

8- 2 Bakara 185.

9- 33 Ahzab 35.

10-19 Meryem 26.

11-4 Nisa 92.

12-58 Mücadele 4.

13-2 Bakara 196.

14-5 Maide 95.

15-5 Maide 89.

16-Kur’ân Hz. Zekeriyya’nýn çocuðunun olaca-

ðýna dair müjdeyi alýnca tuttuðu üç günlük

susma orucundan da bahseder. 3 Alu Imran

41; 19 Meryem 10.

Page 7: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 1312 Somuncu Baba

Þehr-i Ramazan, asr-ý saadetinizolsun!

Asr-ý saadet, mutluluk çaðý.Müslümanlarda en büyük özlembu çaðadýr. Çünkü o dönem, AllahRasulü Hz. Muhammed'in (s.a.v)bizzat fiziki ve metafizik varlýðýyladünyamýzý selamladýðý/onurlandýr-dýðý bir dönem. O, bugün de bizebýraktýðý ilahi mesaj ve nebevî sün-netiyle daima aramýzda yaþamakta-dýr. "Ýyi biliniz ki Allah Rasulü içiniz-dedir" (el-Hucurât 49/7) âyeti buna ta-nýklýk eder. Onun getirdiði mesajýnetkisiyle, Ýslâm coðrafyalarýndanizâm-ý âlemin saðlandýðý bir dö-nemdir asr-ý saadet. Ýnsanlýðýn in-sanlýðýný öðrendiði, kurdun kuzu ilegeçindiði, ýssýz çöllere bile güvenli-

ðin geldiði, deðil insanlarýn hayatla-rýnda, rüyalarýnda bile iþlediði suç-larýn (ihtilâm gibi) hesabýný vermeküzere hâkime baþvurduðu, yetim-lerin, yoksullarýn, dullarýn gözyaþla-rýnýn dindiði, kadýnlarýn hukukununkorunduðu, helâl-haramýn bilindiðibir kutlu mevsimdir, asr-ý saadet.

Her türlü dil ve cinsiyet ayrýlýðý-nýn ortadan kalktýðý, inananlar ara-sýnda tam bir kardeþliðin kurulduðu,müslim ve gayr-i müslim iliþkilerininbarýþ ve hoþgörü temelinde þekil-lendiði bir atmosferdir, asr-ý saadet.

Müslümanlarýn yaptýðý ibadet-lerden manevi zevk aldýðý, gündelikhayatýnda farzlarýn yanýnda sosyalhayatla iliþkili nâfile ibadetlere aðýrlý-

ðýn verildiði, bir çaðdýr asr-ý saadet.Çünkü asr-ý saadet Müslümanlýðý,Rasul'ün rahle-i tedrisinde, "görül-düðü zaman Allah akla gelir" taný-mýnda hayat bulan örnek insanlarýnyetiþtiði bir dönemdir. Allah ve Ra-sulü'nün buyruklarý karþýsýnda 'ba-þým-gözüm üstüne' þeklindeki birteslimiyetin tezahür ettiði altýn za-manlar dilimidir, asr-ý saadet.

Çevresine; konuþmasý, bakýþý ký-rýcý, dökücü ve rahatsýzlýk verici ol-mayan, insanlarla olan iliþkileri kor-kutma üzerine deðil, ümit verme,huzur duyma ve güven üzerinekurulan bir insanlýk mektebinin inþâedildiði dönemdir, asr-ý saadet. Ne-fisleri için yaþayan deðil, nefisleriniterbiye edip Ýslâm'ýn ve Müslüman-

Prof. Dr. Ramazan ALTINTAÞHayat

Þehr-i Ramazan, Asr-ý Saadetiniz Olsun!

larýn izzeti için yaþayan insanlarýnvarolduðu yýllar topluluðudur, asr-ýsaadet.

"Asr-ý saadet" Müslümanlarýnterminolojisinde tarihin derinlikle-rinde kalan, yaþanmýþ, bitmiþ birklâsik/altýn çað olmadýðýna göre,acaba bu tecrübeyi modern za-manlara nasýl taþýyabiliriz, nasýl yeni-den üretebiliriz? Bütün þâirler, "geley Muhammed!" çaðrýsýnda bulu-nuyor. Hiç kimse sorunlarýmýzýnçözümü için Hz. Muhammed'e(s.a.v) gidelim çaðrýsý yapmýyor.Hep O'nu çaðýrýyor. Acaba 'asr-ýsaadet'i þimdiye/hâlihazýra çaðýrmakmümkün müdür? Yoksa, bugünü,oranýn ýþýðýnda yeniden üreterek miyaþamak gerekiyor? Bu sorulara ce-vap vermek deðildir bizim amacý-mýz. Bizimkisi, asr-ý saadet rûhunaduygusal bir yaklaþým vurgusudursadece. Bir baþka ifade ile, ama-cým, 'akademik' eksende bir tartýþ-ma deðil, pratik zeminlerde sonuç-lar çýkarmak, 'asr-ý saadet'i tazele-mektir. Bu baðlamda olaya baktýðý-mýz zaman ben inanýyorum ki, 'asr-ý saadet'in temel malzemeleri eli-mizde olduðuna göre, bundan isti-

fade edebilir, yaþadýðýmýz çaðda so-runlarýmýza pratik çözümler bulabi-lir, zamaný ve mekaný aþan müba-rek mesajý hayatýmýza taþýyarak ha-yatýmýzý anlamlandýrabiliriz.

Hayatýnýzda asr-ý saadetiniz hiçeksik olmasýn!

Bugüne geldiðimizde, anne-ba-ba ve çocuklarýn ayný çatý altýndamutluluk tablosu çizdikleri dönem-dir, asr-ý saadet. Aile içinde büyü-

ðün tanýndýðý, saygý gördüðü, kü-çüklerin sevilip, þefkat ve merha-metle kucaklandýðý bir kutlu ortam-dýr, asr-ý saadet. Aile büyüklerinin,çocuklarýnýn dünyevî gelecekleriuðruna varýný-yoðunu ortaya koy-malarý kadar, uhrevî geleceðin on-dan geri kalmadýðý bir sorumlulukbilincinin diri tutulduðu modern za-manlardýr, asr-ý saadet.

Anne ve babanýn ihtiyarlýk çaðý-na eriþtiði bir dönemde melek þef-

“Asra yemin olsun ki, þüphesiz insan zarardadýr. Ancak imanedip, ameli salih iþleyenler, hakký tavsiye edenler ve sabrý tav-

siye edenler müstesnadýrlar.” (Asr, 1-3)

Bütün þâirler, "gel eyMuhammed!" çaðrýsýnda bu-lunuyor. Hiç kimse sorunla-

rýmýzýn çözümü için Hz.Muhammed'e (s.a.v) gidelimçaðrýsý yapmýyor. Hep O'nu

çaðýrýyor. Acaba 'asr-ýsaadet'i þimdiye/hâlihazýra

çaðýrmak mümkün müdür?Yoksa, bugünü, oranýn ýþý-

ðýnda yeniden üreterek miyaþamak gerekiyor? “

Page 8: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 1514 Somuncu Baba

katiyle iyilik hizmetlerinin verildiðibir mekan kurgulayýn. Hiç düþün-dünüz mü sofra baþýnda, ayný kare-de bulunan aile bireylerinin birgünyavaþ yavaþ eksileceðini? O haldeanne-babanýz ve kan kardeþleriniz-le çizdiðiniz bu mutluluk tablosu, si-zin asr-ý saadetinizdir, kýymetini bi-lin.

Sizin ilminden ve irfanýndan isti-fade ettiðiniz manevi büyükleriniz,ilim ve irfan meclisleriniz vardýr."Cennet bahçesine çevrili ortam-larda" yaþadýðýnýz her saniye, herdakika ve sayýlý yýllar, sizin amel say-falarýnýzda lehinize kayýt düþüldüðüanlardýr, asr-ý saadetiniz. Bu anlarýdaha çok çoðaltalým, bereketlensin.Sizin için bu dönemler mutluluk yýl-larýdýr. Ýþte gönül baðýnýz olan dü-þünce ve maneviyat büyüklerinikaybettiðiniz gün asr-ý saadetiniz,asr-ý felaketiniz olabilir. Hüzünlü yýl-lar gelmeden âlimlerinizin, ârifleri-

nizin, önderlerinizin kýymetini bilin.

Çevrenizde, sizi maddi ve ma-nevi anlamda himâye eden âhiretkardeþleriniz vardýr, vefalý olun.Hiçbir menfaat beklemeden yar-dýmcý olan, size çelme takmayan,arkanýzdan kuyu kazmayan, bitmiþiþinizi bozmayan, size yapýlan hertürlü çirkin saldýrýyý, siz olmasanýzda kendisine yapýlmýþ gibi sayýp hu-kukunuzu koruyan dostlarýnýz var-dýr. Ayrýlýk günü gelmeden, dostlu-ðun koyulaþtýðý ortamlarýn ne büyüknimetler olduðunu takdir edin, iþteo anlar sizin asr-ý saadetinizdir.

Ýþte, þehr-i Ramazan! Kutlu göl-gesi üzerimize düþtü, þu ân.

Þehr-i Ramazaný saadet asrýnaçevirmenin çabasýna girelim. Evleri-mizi, iþ yerlerimizi, sokaðýmýzý, ma-hallemizi, çarþýmýzý, beldemizi, ül-kemizi ve özellikle gönlümüzü mü-barek ayýn saadetini doya doya iç-

selleþtirmeye hazýrlayalým.Kur'an'la, sýyâmla, iftar meclisleriy-le, teravih ve zikirlerle, yoksul veyetimlerin acýlarýna ortak olma giri-þimleriyle, zekât, sadaka ve infak gi-bi mali seferberlikle hayatýmýzý saa-det asrýna çevirelim. Aile ve dostla-rýmýzla buluþtuðumuz her an, bizimasr-ý saadetimizdir.

Gelin yeniden bir defa daha ori-jinal bir Müslüman kimliði sergileye-lim. Müslümanlýðýmýzý geliþtirerekdeðiþelim. Namazýnda, orucundaMüslüman; ticaretinde Yahudi, gi-yim-kuþamýnda Nasara kimliði çiz-meyen, hayatýmýzýn her alanýndaMüslüman gibi Müslüman olalým.Sözde Müslüman, fiiliyatta mater-yalist gibi yaþamayalým. Ýþte asr-ý sa-deniz gerçekleþir o zaman.

Hayatý güzelleþtirecek olan in-sanýn kendisidir. O halde asr-ý sa-adetinizi her an yenileyebilir, taze-leyebilirsiniz.

Sizin için, Allah'ýn bildiði, en ya-kýnlarýnýzýn bile bilmediði 'gizli kasa-larýnýz' olsun!. Bu kasalar, para-pul,dolar, altýn, gümüþ, avro ile deðil,hâlis ve muhlis niyetlerle yapýlmýþamel-i salihlerinizle dolsun. Ýbnu'l-vakit olan, yarýn için ne hazýrladýðý-na bakan bir kimsenin içinde asr-ýsaadet bir özlem deðil, kendisi ola-caktýr. Haydi, þehr-i Ramazanýnþavký üzerimize vurmuþken hayatý-mýzý asr-ý saadete çevirmenin plânve projelerini yapalým. 1400 yýllýkasr-ý saadet Müslümanlýðýný yaþadý-ðýmýz modern dönemlere taþýyalýmve yeniden inþâ edelim. Bugün in-sanlýðýn, asr-ý saadet Ýslâm'ýný temsileden örnek Müslümanlara ihtiyacývardýr.

DörtlüklerBÝR NEFES ÞÝÝR GÝBÝ

Gönül tabiatýnda çaðlayan nehir gibi

Issýz çöl ortasýnda, ýþýklý þehir gibi

Her mýsra bir efsûn, her þiir sihir gibi

"Olmaya devlet cihanda bir nefes þiir gibi"

ÞÂÝR

Düþünce kalbine billûr bir sýzý,

Kâh bülbül âvâzý kâh gülün nazý

Mânâsýný bulur ifâdesinde

Þâir ki en müthiþ sýrrýn hýrsýzý

YÛNUSÇA

Yetmiþ iki millete bir gözle kýlsam nazar

Ve tenimde erise benliðim azar azar

Gönlümü açsam Hakk'a güvercin kanadýnca

Bu çað benim adýmý belki de "YÛNUS" yazar

Vedat Ali TOK

“Asr-ý saadet'in temelmalzemeleri elimizde

olduðuna göre, bundanistifade edebilir, yaþadý-ðýmýz çaðda sorunlarýmý-za pratik çözümler bula-bilir, zamaný ve mekanýaþan mübarek mesajýhayatýmýza taþýyarak

hayatýmýzýanlamlandýrabiliriz.”

Page 9: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 1716 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Zaman zaman daha önceki gazellerin açýklamalarýn-da da geçtiði üzere, mutasavvýf þairlerin eserlerinde sýk-ça kullanýlan hûb, aþk, yâr, âþýk … gibi kelimelerdenmaksatlarýnýn, bir kadýna duyulan sevgi, ona delicesinetutulan sevgili anlaþýlmamalýdýr. Onlarýn nazarýnda yâr-ýhakîkî Cenâb-ý Hak'týr veya Habîbullâh olan peygambe-rimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'dir. Ya da Rasûlullâh'ýn yo-lunda giden, onun sünnet-i seniyyesine sýký sýkýya baðlý,onun vârisleri olan gerçek âlimler, mürþitler, erenler venice gönül erbâbý fâzîlet sâhibi þahsiyetlerdir. Bunlara it-tibâ edip, gösterdikleri yolda samimî bir þekilde yürü-mek, emrettikleri, tavsiye ettikleri þeylere gerçektenbaðlý kalmak, onlarýn gösterdikleri örnek hayatý yaþa-mak, takip edilecek en güzel yoldur. Ýnsaný iki cihansaâdetine ulaþtýracak da böyle davranmaktýr. Kiþinin sev-diði uðrunda sýkýntý çekmesi, ezâ ve cefâlara katlanmasýhattâ bu uðurda canýný vermesi de sevginin ne derecesamîmî ve güçlü olduðunun delilidir. Seven, sevdiði þah-sýn hayatýný örnek almalýdýr. Bu uðurdaki sýkýntýlara dasabretmelidir. Ýnsan nasýl dünyada sevdiði ile beraberolmakla mutlu olursa, âhirette de böyle olacaktýr. Nite-kim Peygamberimiz: "Kiþi sevdikleriyle beraber haþrolunacaktýr." buyurmuþtur.

Osman Hulûsî Efendi de bu gazelinde, insanýn sev-diði kiþiye gerçekten samîmî bir þekilde baðlanmak,onun yolundan ayrýlmamak, toz toprak içinde kalsa bi-le onun yolunda her türlü sýkýntýlara katlanmak, hattagerekirse sevdiði þahýs uðrunda canýný vermekten çe-kinmemek gerektiðini belirtir. Bunun için bülbülün gecegündüz bir ömür boyu güle kavuþmak emeliyle zâr ufigân ettiðini; ýþýða hayran olan pervânelerin gecelerimum ýþýðý etrafýnda döne döne kendilerini ateþe atýphayatlarýna son verdiklerini örnek gösterip, gerçek sev-ginin kolay olmadýðýný söyler.

Gazelde geçen sevgiden Allah sevgisini, peygambersevgisini anlayabiliriz. Ancak Hulûsî Efendi, son beyittebirbirleriyle yakýn anlamlarý olan hâk-i pây, toprak, hâk-sâr gibi kelimeleri kullanarak tenâsüp sanatý yapmakta,belki de kendisinin mürþidi olan merhûm Ýsmail HakkýToprak Efendi hazretlerine iþaret etmektedir.

Bu genel deðerlendirmenin ardýndan önce gazelinmetnini sonra da onun günümüz Türkçesiyle anlamýnýverelim:

Prof. Dr. Mehmet AKKUÞHulûsi Kalb’den

Kimleri Nasýl Sevelim ?

“Osman Hulûsî Efendi de bu gazelinde, insanýn sevdiði kiþiye gerçektensamîmî bir þekilde baðlanmak, onun yolundan ayrýlmamak, toz toprak içindekalsa bile onun yolunda her türlü sýkýntýlara katlanmak, hatta gerekirse sevdiði

þahýs uðrunda canýný vermekten çekinmemek gerektiðini belirtir.”

GGaazzeelliinn MMeettnnii ::1. Saâdettir o yârýn uðruna câný nisâr etmek

Kabâhattir ona cân vermeyip de i'tizâr etmek

2. Yetirmez âþýký maksûd-ý valsa gayrýnýn hubbuKabâhattir yüzün yârýn görüp gayra pazâr etmek

3. Gülün vasl-ý demin yâdýyla bülbül rûz u þeb inlerAný hiç gördünüz mü gülden özge þeye zâr etmek

4. Yanan þem'a dönen pervâneye cân verme derlerseOlur mu ona hîç dil baðlayan cânda karâr etmek

5. Eðer derlerse gel yârýn yolunda terk-i cân eyleSana ey dil düþer mi gayrý meydâna güzer etmek

6. Hulûsî'ye murâd oldur ki yârýn hâk-i pâyýnaDüþüp toprak olup bu cism ü câný hâk-sâr etmek

GGaazzeelliinn AAççýýkkllaammaassýý ::

1. Ýnsanýn sevdiði kiþi uðruna canýný fedâ etmesionun için en büyük mutluluktur. Eðer böyle canýný seveseve vermeyip de çeþitli özürler beyan ederek bufedâkarlýktan kaçýnmasý onun için kabahattir, ayýptýr.

2. Bir âþýkýn, sevdiði kiþinin yanýnda baþkalarýný dasevmesi, onlara da yönelmesi, onun gerçek muhabbetbesleyip, hakîkaten âþýkým dediði zâta ulaþmasýna mâni-

dir. Nitekim sevgilisinin yüzünü, cemâlini görüp de baþ-

kalarýyla pazarlýk etmek de onun için kabahattir.

3. Bülbül, güle kavuþma ümidiyle gece gündüz

inleyip durmaktadýr. Siz hiç bülbülün gülden baþka bir

þey için aðlayýp sýzladýðýný duydunuz mu?

4. Geceleri yanan mumlarýn, lambalarýn etrafýnda

dönüp duran kelebeklere, "Sakýn bu ýþýklarýn etrafýnda

dönüp canýný verme." denilir mi ? Bir þeye gönlünü

baðlayýp da o sevgide karar kýlanýn, sevgilisi uðrunda can

vermesi bir hiç sayýlýr mý ?

5. Ey âþýkým, seviyorum diyen kiþi! Sana "Gel

sevdiðin uðrunda bu canýný terk et." denilirse, senin

baþka yollara gidip, baþka sevdâlara düþmen uygun olur

mu ?

6. Hulûsî'nin arzu ettiði, istediði odur ki, muhab-

bet duyduðu, sevip saydýðý zâtýn ayaðýnýn topraðýna ka-

panýp, toz toprak içinde kalarak cismini de, canýný da

onun yolunda fedâ edip, toprak olmaktýr.

“Gülün vasl-ý demin yâdýyla bülbül rûz u þeb inlerAný hiç gördünüz mü gülden özge þeye zâr etmek”

Page 10: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 1918 Somuncu Baba

nun içindir ki bu ayda müminlerhândân, münafýklar giryân, þeytansûzân u periþandýr. Cennet kapýlarýaçýk, cehennem kapýlarý kapalý vemümin melekiyet makamýndadýr.Nasýl ki insan yaratýlmýþlarýn en þeref-lisi ise Ramazan da aylarýn en faziletli-sidir. O, on bir ayýn sultaný “Hoþ gel-din ey þehr-i Ramazan” ile karþýlanýp“Elvedâ ey mâh-ý gufrân” ile uðurla-nan kutlu aydýr. Müminlerin sevinci,muradý ve bayramýdýr.

Manevi yönden, þer kuvvetleridizginlenmiþ, hayýr imkânlarý çoðaltýl-mýþ ve þartlar müsaitleþmiþ olan buay, kullarýn batýldan hakka, günahtansevaba, hatadan tevbeye, kötülükteniyiliðe, fesaddan ýslaha, gafletten tak-vaya dönmesi için çok kýymetli bir fýr-sattýr. Ramazanda kalbler dirilir, gö-nüller aydýnlanýr, zihinler durulur, id-rak sayfalarý temizlenir, iradeler bileð-lenir.

Yoðun bir ibadet temposu ve ma-nevi atmosferle geçirilen Ramazan

ayý müminin kalb uyanýþýna, diriliþineyol açmaktadýr. Ýbadeti Ramazanahasretmeyen ama hayatýn gailelerisonucu yavaþ yavaþ kalbî hayatý du-mura uðrayan müminlere Ramazanyeniden diriliþin, azim ve gayretin, in-sanca ve Müslümanca yaþamaya dörtelle sarýlmanýn bir fýrsat mevsimidir.Kur’an’ýn iniþine yeniden þahit olma-nýn yoludur. Kur’an’ý daha iyi anlama,Kur’an’la kalbimizi ve hanelerimizisüsleme mevsimidir. Kur’an ayý ola-rak bilinen Ramazan Kur’an’la bütün-leþtikçe anlam kazanmakta ve bizleriulviyetine çekmektedir.

Ramazan ayý boyunca çeþitli iba-detlerle iþtigal eden mümin, bu iba-detler sayesinde bir ay, keyfiyetsizolarak Allah ile beraberlik þuuru için-de olmaya, huzur maallahý yaþamayaçalýþýr.

Bir baþka açýdan Ramazan, mü-minin riyazat mevsimidir. Biz insanla-rý kahreden alýþkýnlýklarýmýz ve tutku-larýmýzdýr. Ýbn Haldun Mukaddi-

mes’sinde “Açlýk yýllarýnda ölenleri aç-lýðýn deðil alýþtýklarý tokluðun öldürdü-ðünü” söylemektedir.

Ruhumuzun aydýnlýðýný ve safiyeti-ni korumamýzýn yolu þeytanî haslet-lerden ve nefsânî dürtülerden kendi-mizi muhafaza edebilmemizdir. Na-kýs insanlardan kamil iþler çýkmayaca-ðý için Müslümanýn kalbini her türlüayrýk otlarýndan arýndýrmasý gerek-mektedir. Þeklî, merasime dayalý,gösteriþ kokan Müslümanlýk tutu-mundan uzaklaþýp özü yakalamamecburiyetindeyiz. Müslümanlýðý ka-famýza ve kalbimize onaylatmak du-rumundayýz. Dilimizle kalbimizin aynýtelde çalmasýný saðlamalýyýz. Rama-zan ayý aslýnda bir muhasebe, oto-kontrol ve kendimizi test etme süre-cidir. Allah için davranmanýn, Allahyolunda olmanýn, Allah adýna hareketetmenin hatýrlatýldýðý bir iklimdir. Na-zargâh-ý ilahi, tecelligâh-ý ilahi olankalbimize Hakk’tan baþkasýný misafiretmemenin yoludur.

Arýnma Mevsimi OlarakRamazan

Doç. Dr. Kadir ÖZKÖSESûfi Perspektif

Somuncu BabaSomuncu Baba

Ýbadete aþina olan, kulluk görevi-ni yerine getiren Müslüman, muay-yen vakitlerde gerçekleþtirilen ibadet-lerle bir vakit disiplini elde etmektedir.Ýnsanýn dünyaya Müslüman olarakgeldiðini kabul eden Ýslâm, bu dünya-dan da ancak Müslüman olarak ayrýl-masýný istiyor. Böylece Ýslâm, doðum-dan ölüme kadar bir Ýslâmi kimlik ar-zu ediyor. Bu da gerçekten bir ömürboyu tutarlýlýk demektir. Bu bir baký-ma zamaný Ýslâm’a göre yoðurmakve her an Ýslâm duyarlýðý üzerindebulunmak anlamýna geliyor. Vakitleridonatan her ibadetin, Müslümanýnhayatýnda zamaný Ýslâm’la birlikte ya-þama disiplini inþa ettiðini söyleyebili-riz.

Tasavvuf anlayýþýnda sufi Ýbnü’l-vakt’týr. Yani zamanýn çocuðu, elinde-ki vaktin deðerini iyi hesap edendir.Vaktin zayi edilmesi büyük kayýp sayýl-

maktadýr. Ýslâm kültüründe zaman dý-þýnda her þeyde belli bir müsamahavardýr. Ancak vakit hususunda bin se-nede bir nefes dahi kaçýracak olsanmüsamaha yoktur.1

Tasavvuf düþüncesindeki vukuf-izamanî ve hûþ der dem prensipleride Müslümanýn zamaný nasýl geçire-ceðinin derin bir farkýndalýðýnda olu-þunu ve aldýðý her nefeste gaflettenuyanýk yaþayýþýný ifade etmektedir.

Peygamberimizin ifadesi ile za-man, pek çoklarýmýzca deðeri ve kýy-meti ifade edilememektedir. ZamanaKur’an’da yemin edilmekte,2 ibadet-lerin icrasý vakte, vakit þartýna baðlýkalmaktadýr. Günde beþ kez okunanezanlar insana bir anlamda vaktin kýy-metini bildirmektedir.

Zaman dilimleri içerisinde bazýzamanlarýn özel bir yeri vardýr. Buyüzden onlar, çok daha iyi deðerlen-

dirilmelidir. Ramazan ayý da bu özelzamanlarýn baþýnda gelir. Bu aya de-ðer kazandýran Kur’an’dýr.

Peygamberimizin hayatýnda buay, her bakýmdan diðer aylardan fark-lý olmuþtur. Þöyle ki, her zaman cö-mert olan Hz. Peygamber Ramazan-da daha cömert olur; her zamanKur’an okuyan Hz. Peygamber, Ra-mazanda daha çok Kur’an okur; herzaman ibadet eden Hz. PeygamberRamazanda daha çok ibadet ederdi.

Ýslâm inancýnda Ramazan ayýmaðfiret, lütuf ve ihsan ile birlikte aný-lýr. Hepimiz inanýrýz ki, bu ayda açýlaneller boþ çevrilmeyecek, gönüllermutluluk, yüzler tebessümle dola-caktýr. Ýftarýn sevinç ve huzuru yanýn-da sahurun bereketinin de inananýþâd u hurrem eylediðini her oruç tu-tan mümin bilir. Oruç Allah içindir veecrini de bizzat Allah verecektir. Bu-

“Ýslâm inancýnda Ramazan ayý maðfiret, lütuf ve ihsan ile birlikte anýlýr.Hepimiz inanýrýz ki, bu ayda açýlan eller boþ çevrilmeyecek, gönüller

mutluluk, yüzler tebessümle dolacaktýr.”

“Ramazan ayý bo-yunca çeþitli ibadet-lerle iþtigal eden mü-min, bu ibadetler sa-yesinde bir ay, keyfi-yetsiz olarak Allahile beraberlik þuuruiçinde olmaya, huzurmaallahý yaþamayaçalýþýr.”

Page 11: Fiyatý: 6 YTL

Gönül hanesinin saf ve temiz ol-masý dýþ etkenlerden ve menfî dürtü-lerden korunmasýna baðlýdýr. Ego ve-ya nefis dediðimiz, bizlere kötülüðüemreden, bizleri yanlýþa sürükleyenþeytanýn içimizdeki temsilcisini kon-trol altýnda tutmamýz gerekmektedir.Ýbadetlerimizin hedeflerinden biri debenliðimizin Ýslamileþtirilmesi, nefsi-mizin ýslahýdýr.

Ýslâmiyet’e göre insan yapýsýndabulunan kötülüklerin kaynaðý nefistir.Çünkü nefis, “alabildiðine kötülüðüemreden3 ve kiþiyi günaha yönelt-mek için fýsýltýlar hâlinde sürekli telkin-de bulunan4 bir güçtür. Ýþte bu türnefse nefs-i emmâre denir ki, insanvarlýðýnýn en aþaðý tabakasý olup, bü-tün kötü huylarýn ve çirkin hareketle-rin merkezidir.5

O, insaný daima kötülüðe sürük-ler. Kulaða vesvese verir,6 isteklere vekötü arzulara meyleder. Ýnsanýn onuyenmesi,7 sabýrlý olmasý8 ve açgözlü-lüðünden korunmasý9 lâzýmdýr. Güna-ha temayülün ve dünyaya ait istekle-

rin odak noktasý olarak karþýmýza çý-kan nefs-i emmâre, heva ve hevesinkaynaðýdýr.10

Hz. Peygamber(s.a.v), nefse karþýyapýlacak mücadeleyi, en büyük ci-had olarak isimlendirmiþtir.11.

Kur’an-ý Kerim’de nefsini tezkiyeedenin veya nefsini Allah’ýn tezkiyeettiði kiþinin felâha ulaþacaðý bildiril-miþtir.12

Bu gayeye binaen, nefsi arýndýr-ma yollarý ve merhaleleri, özellikle ta-savvuf erbabý tarafýndan sýkça iþlen-miþ, bu konu üzerinde çok fazla du-rulmuþtur.13

Tamamen ahlâký güzelleþtirip, kö-tü huylarý ve hasletleri yok etmeyeyönelen irþad ve talimler, nefsi meþruhaklarýndan da mahrum býrakmama-lýdýr. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v)bir hadislerinde; “Üzerinde Rabbi’ninde hakký vardýr; nefsinin de. Öyleyseher hak sahibine hakkýný ver.”14 bu-yurmuþtur. Kiþinin tabii ihtiyaçlarýnaengel olmasý, Allah tarafýndan taþkýnlýk

Ekim / 2006 2120 Somuncu Baba

olarak tanýmlanmýþtýr:

“Ey Ýnananlar! Allah’ýn size helâlettiði temiz þeyleri haram kýlmayýn,hududu da aþmayýn, doðrusu Allahaþýrý gidenleri sevmez.”15 Bu âyet, ba-zý sahabîlerin bir takým meþru nimet-leri nefislerine haram kýlma kararlarýmünasebetiyle inmiþtir.16

Kur’an-ý Kerim, bu menfî tema-yüllü nefse karþý, kendini kýnayan nef-se, “levvâme” ve rýzâ-i Hakk’ta huzurbulan nefse de “mutmainne” demek-tedir.17

Kur’an, bizlere, dizginlenmiþ veeðitilmiþ, iyilik yapmayý kabullenmiþnefislere ulaþmayý önermektedir.18

Ýbnu’l-Cevzî’nin tanýmlamasýnagöre nefis insanýn bir bineði gibidir.Yüce gayelere ulaþmasý için insanýnbineðine yumuþak davranmasý gere-kir. Nefsi doyurma konusunda zarar-lý olan yöntemleri býrakýp faydalý yön-temlere bakýlmalýdýr. Helâl olan dü-zenlemeleri terk etmek suretiyle aþý-rýlýklara tevessül, hem dine ve hemde insan bedenine zarar verir.19

Dolayýsýyla Ýslam’da nefsin öldü-rülmesi, insanýn arzularýnýn yok sayýl-masý deðil, nefsin ýslahý, arzularýný sý-nýrlandýrmasý esastýr.

Nefsin ýslahý ile kulun dindeki ke-mali doðru orantýlýdýr. Bir mütefekki-rin ifadesini söyleyecek olursak;“Nefsi kendi elinde kar gibi erimeye-nin elinde din, kar gibi erir.”20

Tükenmeyen ihtiraslarýmýz, bit-mek bilmeyen arzularýmýz, sonu gel-meyen emellerimiz bizleri esir al-makta, huzursuz kýlmakta ve köleleþ-tirmektedir. Allah’ýn azat ettiði kimse-yi hiçbir olgunun esir almamasý gere-kirken, maalesef tutsaklýklardan ken-dimizi kurtaramamaktayýz. Ýradesi za-yýf, kararsýz, idealsiz ve gayretsiz yýðýn-lar haline gelebilmekteyiz. Oruç iba-deti ile Müslümana iradesine hâkimi-yeti, nefsini terbiyesi, arzularýný sýnýr-landýrmasý eðitimi verilmektedir. Ha-

yatý yeme-içmeden ibaret görenlereulvi deðerler hatýrlatýlmaktadýr.

Ýnsan ancak Allah’a baðlandýðý za-man hür olduðunu, var olabildiðini,diðer insanlarý, varlýklarý hatýrlayabildi-ðini, onlarla “ayný dil”i konuþabildiðini,sorunlarýný paylaþabildiðini, sorunlarý-na sahip çýkýldýðýný, Allah’ýn rahmet,maðfiret ve sevgisine mazhar olabildi-ðini fiilen ve de en çok bu ilâhî senfo-ninin görkemli bir þekilde “sahnelen-diði” Ramazan’da anlayabiliyor.

Oruç, insanýn egosunu, arzularý-ný, iþtihalarýný, dürtülerini baþkalarýnýnzor kullanmasýyla deðil sadece kendi-sine kontrol ettiren ve böylelikle insa-ný özgürleþtiren, insanî özelliklerini,

imkânlarýný ve zaaflarýný keþfettiren;oruçlu olduðu her an kendisiyle, ar-zularýyla hesaplaþmasýný saðlayan vesonunda insaný her bakýmdan arýndý-ran, olgunlaþtýran; dünyaya, insanlarave tüm varlýklara bambaþka bir gözlebakmasýný mümkün kýlan eþsiz bir an-lam, aþk, coþku ve kardeþlik mevsimi.

Ýnsan zýtlarýn bileþkesi olan bir var-lýktýr. Onda bedenle ruh, madde ilemânâ, özle töz iç içedir. Ýnsanýn mut-luluðu farklý bu iki unsurun dengedetutulmasýna baðlýdýr. Maddi yönümüzdaha somut olduðu için, ruhî güçleri-mizi gölgelemek ve ona baskýn çýk-mak eðilimindedir. Bu eðilim süreklive etkili olursa insanýn ruhunun ol-gunlaþmasý engellenmiþ olur. O ba-

Somuncu BabaSomuncu Baba

“Ramazan yenidendiriliþin, azim ve gayre-tin, insanca ve Müslü-manca yaþamaya dört

elle sarýlmanýn bir fýrsatmevsimidir. Kur’an’ýn

iniþine yeniden þahit ol-manýn yoludur. Kur’an’ý

daha iyi anlama,Kur’an’la kalbimizi vehanelerimizi süsleme

mevsimidir.”

Page 12: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 2322 Somuncu Baba

açtý, gözün gördüðü o nur bizimlebirlikte.

Oruçla cavný da gönlü de temiz-ledik; pislik bizimle birlikte ama çok-tan arýndý, gitti.

Oruç tutmak zahmetlidir amagörünmeyen gönül definesi bizimlebirlikte.

Ramazan gönüller hizmetine gel-di, fakat gönlü yaratan bizimle birlik-te.” 22

“Oruç can gözünün açýlmasý içinbedenleri kör eder, senin gönül gö-zün kör olduðu için hiçbir ibadet seniaydýnlatamýyor.

Oruç her hayvanýn ömrünü eksil-tir, halbuki insanýn insanlýðýný olgunlaþ-týrýr.” 23

Dolayýsýyla Mevlânâ’ya göreoruç, ibadetlerin en büyüðüdür, in-sanlarý miraca götüren buraktýr,Kur’an’ýn sýrrýdýr. Ýnsanlarýn arzularý venefisleri ile yaptýklarý savaþtýr, onlarataze can baðýþlar, insanlarýn insanlýðýnýolgunlaþtýrýr. Varlýktan yokluða ulaþtýrýr.Hakk katýnda insaný makbul kýlan nite-liklere sahip eder. Bu ibadetin yapýldý-ðý ay olarak, Ramazan önemli ve ma-nevi deðeri büyük bir aydýr. Ýnsanlarýn

kötülüklerden arýndýðý bir yardýmlaþ-ma mevsimidir. Bu ayda gizli olan Ka-dir Gecesi’ni Mevlânâ, Tanrý’nýn ge-cesi olarak kabul eder. Sözün özüMevlânâ, orucu sever, hatta zamanzaman namaza bile tercih eder veoruç ayý adeta þiirleþip þahsýyla bütün-leþir. Oruç ayýný takip eden bayramayý ise Mevlânâ’nýn eserlerini sevinçledoldurur. 24

Özetle, Ramazan ayý icra ettiði-miz çeþitli ibadetlerle, keyfiyetsiz ola-rak Allah ile beraberlik þuuru içindeyaþamanýn, huzur maallahý idrak et-menin yoludur.

Ramazan, kýþ uykusuna yatmýþolan insanlýðýn, uyanmasý için bir ba-har baþlangýcýdýr. Güneþ ýþýðýnýn tabiatýdiriltmesi gibi, Ramazan da vahiy nu-ruyla, uyuþuk insanlarý canlandýrmak-tadýr.

Bu ay, aç kalýp uyuma ayý deðil;belki yemeyerek, maddi refah, lüks,debdebe ve sömürüden kaçma, in-sanlara kul olmaktan kurtulma, Al-lah’ýn Kur’an’ýna sarýlma ayýdýr.

Ramazan müminin donanýmmektebidir. Açlarý, ezilmiþleri, kimse-sizleri anlama mevsimi, onlarla birolabilme eðitimidir.

Ramazan, müminin özgürlük vebaðýmsýzlýk ayýdýr. En büyük düþmanýolan nefsiyle mücadele ederek, on-dan baðýmsýzlaþýr ve onu yendiði gibiKur’an’a ters düþen her þeyi bir kena-ra iterek ferdi ve Ýslâmî hürriyetinekavuþur, þahsiyet bulur. Kötülüðünher türlüsünden, aþaðýlýktan, hakaret-ten, baðýmlýlýktan ve kölelikten kendi-mizi baðýmsýz saymamýza kapý arala-yan bir iklimdir.

Allahu Teala’nýn ilahi ziyafetini hepbirlikte idrak etmek istiyorsak, boynubükük, ebeveyninden mahrum,bîçâre yavrularý, yoksullarý, felâketze-deleri, kýsaca ihtiyaç içinde kývrananherkesi baðrýmýza basmamýz, Hakk’ýnbize bahþetmiþ olduðu ihtiyaç nimet-lerinden, onlara da vermemiz el-zemdir. Zira ferdî heyecanýn, sadecekendimiz için yaþamanýn, dinimiz in-dinde hiçbir kýymeti yoktur. Zamanfýrsatlarý deðerlendirme vaktidir. Þairindiliyle söyleyecek olursak;

Bülbül ne yatarsýn nevbahar oldu,

Çaðrýþýp ötmenin zamaný geldi!

O halde tevbeye, kulluða, takvayave gayrete bürünelim. Hakk’a kulolup rahmete mazhar olalým.

kýmdan bedenin ruha boyun eðmesiiçin, bedenî gücün sýnýrlý tutulmasýruhânî gücün artýrýlmasý gerekir.

Gýda bedeni, ibadet ruhu besler.Gýdanýn azaltýlmasý, ibadetin artýrýlma-sý, ruhun bedene, akl-ý selimin hislereegemen olmasý anlamýna gelir. Be-den baðýndan kurtulan ruh ilahi âle-me yükselir.

Günümüz insanlarý rafine etme,arýndýrma, temizleme terimlerininpsikolojik boyutunu tamamen unut-muþtur. Bu terimler ya siyah petrolündünya piyasasýna sunulmasý ya fabrikaatýklarýnýn iþe yarar hale getirilmesiveya kirli sularýn saðlýða zarar verme-mesinin temini gibi tamamen maddî,nakdî ve efektif konulara tahsis edil-miþtir.

Bir baþka ifade ile insan kendiniarýndýrmadan, çevresini ve tabiatýarýndýracaðýný zannetmektedir. Ýçdünyasýný yedi baþlý ejderhadan kur-tarmadan toplumu ve insanlýðý kurta-racaðýný düþünmektedir. HalbukiKur’an’ýn verdiði mesaj böyle deðildir.O “temizlenmeyi” esas almaktadýr.

Arýnma yollarýndan biri olan oru-cun aç-susuz kalmaktan ibaret olma-dýðýný düþünen sufiler üç türlü oruç-tan bahsetmektedirler.

1. Avamýn orucu: Avam, yanihalk, yeme ve içme gibi orucu bozanþeyleri terk ederek oruç tutar, bununötesini düþünmez.

2. Havassýn orucu: Salih ve din-darlarýn orucu avamýn orucununþartlarýný taþýr, ayrýca daha baþka bir

takým özellikleri de vardýr. Bunlarýnbaþýnda insanýn bedeni ve organlarýile günah iþlememesi gelir. Gözleri,dili, kulaðý, el ve ayaklarý denetim al-týnda tutmaktýr. Kamil anlamda oruçbütün organlarýn iþtirakiyle gerçekle-þir. Kiþi midesini yemek içmekten ko-ruduðu gibi; dilini de yalandan, kötüsözden, boþ laftan uzak tutmalýdýr.Göz harama, yanlýþ yerlere bakma-malý, kusur aramamalýdýr. Kulak gýy-bet, dedikodu ve abes þeyler dinle-memelidir.

Orucun ruhu; þeytanýn araç ola-rak kullandýðý kuvveti zayýflatmak, nef-sin kötülüðe dönmesini önlemektir.Oruçla saflaþan kalbe þeytan yaklaþa-maz. Böyle bir kalbe sahip olan mü-min melekût âlemini seyreder. Me-lekûtun temaþa edilmesi için mideninboþ tutulmasý, zihnin masivadan arýn-dýrýlmasý ve kalbin safileþtirilmesi ge-rekir.

3. Hassu’l-havassýn orucu: Bunlarçok özel insanlardýr. Bunlarýn zihninedünya düþüncesi, kalbine kötü duy-gular girmez. Allah’tan baþka bir þeydüþünmezler. Gönülde güzelliklerinhissedilmesi, zihinde güzel þeylerindüþünülmesi esastýr.

Sûfî isimlerden Muzaffer Kýrmýsînîise orucun farklý boyutta üç tasnifiniyapmaktadýr. Bunlar ruhun, aklýn venefsin oruçlarýdýr. Ruhun orucu, aþýrýihtiraslardan uzak bulunmak ve kana-at sahibi olmaktýr. (Kasr-ý emel, kana-at). Aklýn orucu, heva ve heveslereaykýrý hareket etmektir. Nefsin orucuyeme-içme ve harama karþý per-hizkâr olmaktýr (imsâk).21

Oruç ibadetine özel bir itina gös-teren, sevenlerine orucun hikmetle-rine bürünmeyi telkin eden Mevlânâ,Ramazanda Cenab-ý Hakk’ýn kullarlabirlikte olduðunu þöyle dile getirir:

“Ramazan geldi, fakat bayram bi-zimle birlikte; kilit geldi, fakat anahtarbizde.

Oruç aðzý baðladý, gönül gözünü

DDiippnnoottllaarr

* (C.Ü. Ýlahiyat Fakültesi Dekanlýðý Tarafýndan Düzen-lenen ve 08.10.2005 tarihinde Sivas Belediyesi Kül-tür Merkezinde Gerçekleþtirilen "Bütün YönleriyleRamazan Ýklimi" Konulu Panel Tebliði olarak sunul-muþtur.)

1- Ebû Nasr Serrâc, el-Lum’a fi’t-tasavvuf (Ýslam Ta-savvufu), çev. H. Kamil Yýlmaz, Altýnoluk yay., Ýstan-bul 1996, 394.

2- Asr, 103/1.3- Yûsuf,12/53: “(Bununla beraber) nefsimi temize çý-

karmýyorum. Çünkü nefis aþýrý þekilde kötülüðüemreder; Rabbim acýyýp korumuþ baþka. ÞüphesizRabbim çok baðýþlayan, pek esirgeyendir.”

4- Kâf,50/16: “Andolsun, insaný biz yarattýk ve nefsininkendisine fýsýldadýklarýný biliriz ve biz ona þah dama-rýndan daha yakýnýz.”; Necm,53/23: “Bunlar (put-lar), sizin ve atalarýnýzýn taktýðý isimlerden baþka birþey deðildir. Allah onlar hakkýnda hiçbir delil indir-memiþtir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusu-na uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafýndanyol gösterici gelmiþtir.”

5- Süleyman Ateþ, Ýslâm Tasavvufu, Ýstanbul 1981,s.89.

6- Kâf,50/16: “Andolsun, insaný biz yarattýk ve nefsininkendisine fýsýldadýklarýný biliriz ve biz ona þah dama-rýndan daha yakýnýz.”

7- Nâziât,79/40: “Rabbinin makamýndan korkan venefsini kötü arzulardan uzaklaþtýrmýþ kimse için.”

8- Kehf,18/28: “Sabah akþam Rablerine, O’nun rýzasýnýdileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et.Dünya hayatýnýn süsünü isteyerek gözlerini onlardançevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kýldýðýmýz, kötü ar-zularýna uymuþ ve iþi gücü aþýrýlýk olan kimseye boyuneðme.”

9- Haþr,59/9: “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiþve gönüllerine imaný yerleþtirmiþ olan kimseler, ken-dilerine göç edip gelenleri severler ve onlara veri-lenlerden dolayý içlerinde bir rahatsýzlýk hissetmez-ler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onlarýkendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliðindenkorunursa, iþte onlar kurtuluþa erenlerdir”.

10- Necm,53/23: “Bunlar (putlar), sizin ve atalarýnýzýntaktýðý isimlerden baþka bir þey deðildir. Allah onlarhakkýnda hiçbir delil indirmemiþtir. Onlar ancakzanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbukikendilerine Rableri tarafýndan yol gösterici gelmiþ-tir.”

11- Ýsmail Muhammed el-Aclûnî, Keþfu’l-Hafâ, Beyrut1351, I/424.

12- Þems,91/9: “Nefsini kötülüklerden arýndýran kurtu-luþa ermiþtir”.

13- Ebû Abdullah Muhammed b. Ali el-Hâkim et-Tir-mizî, Kitabu’r-Riyâda ve Edebu’n-Nefs, Mýsýr 1947,42.

14- Ebû Abdullah Muhammed b. Ýsmail el-Buharî, el-Câmiu’s-Sahîh, Ýstanbul 1981, Adâb, 84-86.

15- Mâide,5/87.16- Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed el-Vâhidî, Esbâbu’n-Nü-

zul, Beyrut 1978, 137-138.17-H.Mehmet Soysaldý, “Ýslâm’da Günah Kavramý”, Ta-

savvuf Dergisi, yýl:3, S.7, Eylül-Aralýk 2001, 150-151.

18- Kýyâme,75/2: “Kendini kýnayan (piþmanlýk duyan)nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksi-niz)” ; Fecr,89/27-28: “Ey huzura kavuþmuþ insan!Sen O’ndan hoþnut, O da senden hoþnut olarakRabbine dön”.

19- Ebu’l-Ferec Abdurrahman Ýbnu’l-Cevzî, TelbîsuÝblîs, Beyrut 1992, s.136.

20- Kemal Sayar, “Geçmiþin Bilgeliði Bugünün Psikote-rapileriyle Buluþabilir mi? Sufi Psikolojisi Örneði”,Sufi Psikolojisi, Ýnsan Yayýnlarý, Ýstanbul 2000, 12.

21- Ebu’l-Kasým Abdülkerim el-Kuþeyri, er-Risaletu’l-Kuþeyriyye fi Ýlmi’t-Tasavvuf, haz.Ma’ruf Zerrik, AliAbdulhamid Baltacý, Daru’l-Hayr, Beyrut 1993,425.

22- Müjgân Cunbur, “Mevlânâ ve Oruç Ayý”, 1. Millet-lerarasý Mevlânâ Kongresi Tebliðleri, 3-5 Mayýs1987, Konya 1987, 134.

23- Cunbur, “Mevlânâ ve Oruç Ayý”, 1. MilletlerarasýMevlânâ Kongresi Tebliðleri, 135-36.

24- Cunbur, “Mevlânâ ve Oruç Ayý”, 1. MilletlerarasýMevlânâ Kongresi Tebliðleri, 140.

Page 13: Fiyatý: 6 YTL

"Cemiyetlerin temeli âiledir" veyâ"cemiyetler âilelerden teþekkül eder"sözleri muhakkak ki lâf olsun diyesöylenmemiþtir. Bu sözlerin mânâsý:Âilelerin cemiyet (millet mânâsýndaanlamak lâzým gelir) olabilmesi için,aralarýnda bir takým birlik-berâberlikve uyum mevzularý olmasý gerekir,demektir. Biribirinden habersiz, irti-batsýz ve ilgisiz; biribirlerinin dertleriile dertlenmeyen, sevinçlerine ortakolmayan âileler, bir cemiyeti (milleti)deðil, bir halk topluluðunu meydanagetirebilirler. Millet ile halk topluluðu-nu biribirinden ayýrt etmek ve arala-rýndaki farklarý fark edebilmek gerekir.Halk topluluklarýnda hâkim düþünce-ler menfaat ve nemelâzýmcýlýktýr.Bunlarý meþhur tâbirlerimizle ifâdeetmek istersek: "gemisini kurtarankaptan", "bana dokunmayan yýlan binyaþasýn"… tabirlerini gösterebiliriz.

Böylece topluluklardaki âileler, ar-týk "sevinçte ve tasada ortak" deðildir-ler. Konu-komþu, akraba-dindaþ, Va-tan-Millet… hakký, onlarý ilgilendirenkonular olmaktan çýkmýþtýr.

Son zamanlarda nispetini giderekartýran "ahlâk erozyonu"nun, yýkýmla-rýna mâruz kalan milletimiz, her ge-

çen gün biraz daha büyük nisbetler-de, yukarýdaki menfî vasýflara sâhipolarak, halk topluluklarý hâline sürük-lenmektedir. Bu durumun, baþtaanarþi olmak üzere, belirtileri pek faz-la bulunmaktadýr. Bunlarýn içinden bi-rinden, bayramlar vesîlesi ile sergile-neninden bahis etmek istiyoruz:

Bayramlar, sevineceðimiz, biribiri-mizle kaynaþacaðýmýz, millet olarakvarlýðýmýzý sürdürebilmek için güç ala-caðýmýz mutlu ve kutlu günlerimizdir.Ama bugün, her bayramdan bir ev-velkine nazaran, büyük bir yoðunluk-la artan bir kýsým vatandaþýmýz, bay-ramlarýn mânâ ve mâhiyetini hiç dü-þünmemekte ve onlarý birer tâtil gü-nü olarak deðerlendirmektedir. Buhâlin mahzurlarý, husûsiyle dinî bay-ramlarýmýz bakýmýndan, milleti teþkileden âileler, dolayýsýyla millet hesâbý-na son derece üzücü ve tehlikelidir.

1930'lu - 40'lý yýllardaki çocuklu-ðumuzda âileler, milleti meydana ge-tiren üniteler olduðunu gösterir biryaþayýþ içinde olurlar, biribirleri ile ya-kýndan ve candan ilgilenirler, acýlarýnave sevinçlerine ortak olurlar, yardým-laþýrlar; birbirlerine, örf ve âdetin, dinve nezâketin gerektirdiði þekilde

muâmele ederlerdi. Diðerleri gibi, bi-zim âile de çoluk-çocuk, hep birlikte,sýk sýk akrabâ ve komþularý ziyâreteder, yakýn akrabâ ve dostlara sene-de en az bir gün yemekli gider, onlarda bize gelirlerdi. Yemekli ziyâretler-de, kadýn ve çocuklar gündüzden gi-derler, erkekler de iþ dönüþü -akþa-ma yakýn- gelirlerdi. Âileler arasýndakimünâsebetler çocuklarla birlikte sür-dürüldüðü için, çocuklar da nasýl gö-rürler ise öyle alýþýrlardý. Yakýn kom-þular (ana-baba komþuluðu) arasýnda-ki samîmiyet ve dayanýþma, en yakýnakrabâlar arasýndakinden de ileri idi.

Þimdi bakýyoruz, herkes kendiâleminde ve sâdece kendini düþün-mekte… Akrabâ, eþ-dost ziyâretleriortadan kalkmýþ, yapýlabilenler de ne-rede ise birlikte televizyon seyret-mek için bir araya gelme hâline dö-nüþmüþ, ziyâret vazîfesini ifâ için eldesadece iki bayram (Kurban ve Rama-zan) vesilesi kalmýþ…

Bir kýsým vatandaþýmýz, ziyâret veyakýnlaþma vesîlesi bu iki Bayrama bi-le gönülsüz katýlmakta ve katlanmak-ta !. Bayramlardan içtimâî istifâdeyiihmâl eden âilelerin çocuklarý ise, ak-rabalarýný ve âile dostlarýný tanýmýyor-

Ekim / 2006 2524 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

lar bile. Bunun mânâsý, âilenin ak-rabâlarý ile irtibatý kesilmiþ, akrabâ de-recesindeki dostlara sâhip olamamýþdemektir.

Þimdi de -yukarýda belirttiðimizgibi- bayramlarý tâtil günü kabuledenler türedi !. Bunlar, arefe günün-den, mevsimine göre câzip bölgele-rimize geziye çýkmakta; ziyâret bor-cunu yerine getirmediði gibi, kendiniziyârete gelenleri de kapýda býrak-maktadýrlar. Böylece, sâdece senedeiki defâ mecburî (!) görüþmeyi de or-tadan kaldýrýnca, geriye akrabâ vedostlarý unutmak kalmaktadýr. Bu hâlbaþlangýçta, umumiyetle okumuþ,doktor, mühendis, avukat ve benzeriserbest meslek sâhibi ve varlýklý âile-lerde görülmekte iken, þimdi cemi-yetin her kesimine yayýlmýþ, her ge-çen gün de geniþlemeye devam et-mektedir. Maddî imkânlarýnýn bol ol-masý, çoðu zaman altlarýnda hususîvâsýtalarý bulunmasý bir nevî teþvikvesîlesi olmakta ise de, meselenin asýlilleti, okumuþ ve varlýklý âilelerdemânevî bað ve duygularýn diðerlerinenazaran daha kolay azalmasý ve bun-larýn, varlýklarýný sâdece kendi nefisle-ri için harcamak meyil ve istekleridir.Bu hâl malî durumunu düzelten sýra-dan vatandaþlarýn katýlýmý ile daha da

geniþlemektedir. Son zamanlarda se-vinilecek taraf ise, münevver tabaka-nýn, kendine dönmekte, bayramlaragereken önemi vermekte ve bay-ramlarýn hakkýna riâyet etmekte ol-malarýdýr.

Bir kýsým vatandaþý, eþi, dostu, ak-rabâyý býrakýp tâtile gitmelerine teþvikeden sebebler de yok deðildir. Bay-ramlarýn arefesinde basýn yayýn or-ganlarýnda memleket büyüklerininbayram tâtillerini nerelerde geçire-ceklerine dâir haberler vatandaþý datâtilciliðe teþvik etmekte, devlet bü-yüklerini taklit ettirmektedir. Cum-hurbaþkanýnýn, kabine üyelerinin,parti liderlerinin, meclis idârecilerininbayramda tâtillerini nerelerde geçire-cekleri sýralanmakta, bir bakýma va-tandaþa örnek olarak sunulmaktadýr.Devlet büyükleri böyle örnek olur-

larsa vatandaþa da tâtilciliði çok gör-memek gerekmektedir.

Âileler arasýndaki baðlarýn zayýfla-masý hâlinde, þehirlerin büyümesi,an'anevî komþuluk münâsebetlerininzayýflamasý, hattâ sönmesi, hayat þart-larýnýn zorlaþmasý, meþgalenin artma-sý, refah seviyesinin yükselmesi vedaha çok çalýþmayý gerektirmesi birersebeb sayýlabilir ise de, bunlar vazîfe-nin ifâsýný güçleþtirip belki biraz daseyrekleþtirebilirler; yoksa terkine se-beb olamazlar. Asýl sebeb, dinî vemânevî duygu ve inanýþlarýn zayýfla-masý, bir kýsým vatandaþýn da bunlar-dan tamâmen sýyrýlmasýdýr. Bu felake-tin telâfisi için alýnmasý gereken ted-birlerin baþýnda da mekteplerde, ta-lebeyi asgarî hadden Müslüman ya-pacak din tedrisatýnýn yapýlmasý olsagerektir.

Bayramlar Tatil Günleri Deðildir

Nevzat TÜRKTENHayat

“Âileler arasýndaki baðlarýnzayýflamasý hâlinde, þehir-lerin büyümesi, an'anevîkomþuluk münâsebetleri-nin zayýflamasý, hattâsönmesi, hayat þartlarýnýnzorlaþmasý, meþgaleninartmasý, refah seviyesininyükselmesi ve daha çok ça-lýþmayý gerektirmesi birersebeb sayýlabilir ise de,bunlar vazîfenin ifâsýnýgüçleþtirip belki biraz daseyrekleþtirebilirler; yoksaterkine sebeb olamazlar.”

“Âileler arasýndaki baðlarýnzayýflamasý hâlinde, þehir-lerin büyümesi, an'anevîkomþuluk münâsebetleri-nin zayýflamasý, hattâsönmesi, hayat þartlarýnýnzorlaþmasý, meþgaleninartmasý, refah seviyesininyükselmesi ve daha çok ça-lýþmayý gerektirmesi birersebeb sayýlabilir ise de,bunlar vazîfenin ifâsýnýgüçleþtirip belki biraz daseyrekleþtirebilirler; yoksaterkine sebeb olamazlar.”

Page 14: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 2726 Somuncu Baba

gibi süflî arzulardan korunmasýndaorucun faydasý çok büyüktür. Bun-lardan uzaklaþan insan, Allah'ýn aza-býndan da kurtulmuþ olur.

Hakîkaten oruç nefsi yatýþtýrýr veuysallaþtýrýr. Oruç, kalbi yumuþatýr,mideyi dinlendirir, günâhlarý silipyok eder, isyan ateþini söndürür,açlýða ve susuzluða alýþtýrmak sure-tiyle de sabýr ve tahammülü kuv-vetlendirir. Baþkalarýna yardým duy-gularýný canlandýrýr. Oruç, hakîkatenher sene insaný dinlendirmekte veher hastalýðýn kaynaðý olan mîde,oruçla kendisini kontrol imkânýnýbulabilmektedir. Bunun için yücePeygamberimiz:

"Oruç tutunuz ki sýhhat bulasý-nýz." buyurmuþtur.

Hem de bunu ondört asýr evveltýb âlemine bir saðlýk düsturu olarakhediye etmiþtir.

Oruç, Allah katýnda ecri en faz-

la olan bir ibadettir. Çünkü oruç,asla riya kabul etmez. Hakkiyle tu-tulan oruç, insaný her türlü fenalýk-tan alýkoyar ve insaný, bütün gücü-nü Allah yolunda sarfetmeðe yö-neltir.

Bir hadîs-i kudsîde þöyle buyu-ruluyor:

"Âdemoðlunun her iyi ameli onmislinden 700 misline kadar sevap-landýrýlýr. Oruç böyle deðildir.Cenâb-ý Hak; oruç benim rýzâmiçin tutulur. Onun ecrini de ancakben takdir ederim, buyurmaktadýr."

Oruç emrini bildiren âyet-ikerîmenin sonunda takvânýn zikre-dilmesi ve takvânýn oruçla kazanýlanbir derece olduðuna iþâret edilme-si çok dikkate þâyandýr. Çünkü Allahkatýnda en üstün insan, en müttakîolandýr. En yüksek dereceye yük-selmek için ahlâkýn güzeli, ibâdetle-rin en hâlisi, îmânýn en kâmili, hayru hasenâtýn ve itâatýn en iyisi lâzým-

dýr. Oruç bütün bu hasletleri kendi-sinde toplamýþtýr ki, insana o en yü-ce mertebelerin yollarýný açmýþtýr.Hakikî oruç, insana en ulvî hazzýtattýran, dünyevî ve uhrevî saâdetekavuþturan bir ibâdettir.

Önderimiz, rehberimiz, eðitici-miz olan Sevgili Peygamberimizbizler için en güzel bir numûnedir.Peygamberimiz en güzel insan, enüstün bir peygamberdir. Ýnsan ol-manýn sýrlarýný bizzat hayatýnda tat-bik ederek göstermiþtir. Hal böyleolunca inanan bir mümin olarakbizler, insanlýða yakýþmayan duygu,düþünce ve iþlerden iþte ibadetleri-miz ve baþta oruç olmak üzere birvesileyle arýnacaðýz, insanlýða yaký-þan duygu, düþünce ve iþlerle mü-cehhez olacaðýz. Orucun bedenensýhhatini gördüðümüz kadar ruhu-muza olan etkisini de hissedeceðiz.Nefisle mücahedede oruç bir iradegösterimidir.

Somuncu BabaSomuncu Baba

Müjdeler olsun Ramazan gel-di... Onbir ayýn sultâný mübarek ay,bütün ihtiþâmýyla boy gösteriyor...Coþkuyla feyizli bir þekilde idrakediyoruz.

O Ramazan ki, sahurlarýyla,oruçlarýyla, mukabele ve va'zlarýyla,ýþýl ýþýl minareleri, iftar ve teravihle-riyle, en gencimizden en yaþlýmýzakadar kadýn-erkek hepimizin ruhla-rýmýzda heyecanlar, kalplerimizdesevinçler, vicdanlarýmýzda rikkatleruyandýran bir aydýr.

O Ramazan ki, bütün bir sene-nin türlü üzüntüleriyle, meþakkatle-riyle kararan gönlümüzü aydýnlatanbir nûrdur.

Bu ayda, yaðmur yaðmur inme-ðe baþlayan ilâhî rahmet,karanlýklarýboðar… Týpký ilkbaharda yerdenfýþkýran hayat gibi, ruhlarda bir can-lýlýk, kalplerde bir ümit doðar... Ýncimercan yüklerini, bütün mülkünü

oruç tutan Müslümanlara hediyeeden hayýr kervanýdýr Ramazan.

Ramazan ayýnda nazil olmayabaþlayan Kur'an-ý Kerim ilahî gele-nektir. Geleneðe baðlý bir medeni-yetle ihtiþamlý ve inkiþaflý devirleriaydýnlatan aziz milletimiz gelenekleaþinalýðýný Kur'an merkezli olarakyaþamýþtýr. Rasulûllahtan gelen feyz;çaðlar boyunca yüreklere sevda,gönüllere deva ve imanlý kalplereve beyinlere mukaddes bir davaolarak hayatiyetini devam ettirmek-te.

Bir cemiyete, bir millete mazi-sinden iki gelenek hazinesi miraskalýr; Din mirasý ve dil mirasý. Diniumdelerin canlý olarak yaþatýldýðýtoplumlar edebî eserlerine de bugelenek ve kültür tohumlarýný kök-lü bir þekilde ekmiþ onlarý tarih bo-yunca yaþatmýþlardýr.

OOrruuçç ÝÝrraaddee ÝÝþþiiddiirr

Oruç; insaný nefsin tahakkü-münden kurtarýr, takva yolunu açar,kendini korumasýný öðrenen insandünyada da ahirette de kurtuluþaerer. Ýçinde yaþadýðýmýz toplumdakötü duygularýn çýð gibi büyüdüðü,stresin, problemlerin çözümsüzhale geldiði asrýmýzda, ibadetin in-san ruhuna verdiði dinginliði dahayakînen müþahede edebilmek açý-sýndan oruç elbette kalkandýr. Oruçirade iþidir, oruç mücadeledir.

Bizden öncekilere de farz kýlýn-dýðý ayet-i kerimede belirtilen oruç,insaný taþkýnlýktan korumayý saðlar.Onun içindir ki Peygamberimiz(s.a.v) nefislerinin azgýnlýðýndan þi-kayet edenlere oruç tutmalarýnýtavsiye etmiþtir. Oruç çok güzel birterbiyecidir. Bu ilahî terbiyeyle eði-tilen ruhlar, dizginlenen nefisler el-bette saadete erecektir.

Nefsin yalan, gýybet, hased, kin

Müjdeler Getiren Kervan Ramazan

Musa TEKTAÞEdebiyat

“Hakîkaten oruç nefsiyatýþtýrýr veuysallaþtýrýr. Oruç,kalbi yumuþatýr, mi-deyi dinlendirir,günâhlarý silip yokeder, isyan ateþinisöndürür, açlýða vesusuzluða alýþtýrmaksuretiyle de sabýr vetahammülü kuvvetlen-dirir. Baþkalarýna yar-dým duygularýnýcanlandýrýr.”

Page 15: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 2928 Somuncu BabaSomuncu Baba

OOrruuçç iillee YYüükksseelliiþþ

Yüce Allah (c.c), insanlarý îmanetmeðe çaðýrýr, ibadet etmeleri için;ibâdet etmeðe çaðýrýr, nefislerinehâkim olmalarý için oruç tutmayaçaðýrýr. Böylece bir ay boyunca ne-fislerine hâkim olmaða çaðýrýr, Hz.Muhammed(s.a.v)'in ahlâkýylaahlâklanmaya çaðýrýr... Kim, Hz.Muhammed'in (s.a.v) ahlâkiylemümkün olduðu nisbette ahlâkla-nýrsa, O'nun hâlinden nasip alýr.Kim O'nun hâlinden nasip alýrsa, okiþiye irfan yollarý açýlýr, dünyasý daukbâsý da cennet olur ve Allah'ýnsevdiði kullar arasýna girer. Oruç bi-zi alýr lahuti âlemelere götürür.

Ýþte oruç, mü'mine bütün buyükseliþlerde yardýmcý olabilmekiçin, üç mertebeye sahiptir.

Birinci mertebe: Fecr-i sânîdengüneþ batýncaya kadar yemek iç-mek ve þehevi duygulardan sakýn-mak.

Ýkinci mertebe: Ramazan oru-cunu tutmakla beraber ömür bo-yunca büyük ve küçük günahlardankurtulmak.

Üçüncü mertebe: Ramazanorucunu tutmakla beraber Allahsevgisine yükselip, Allah için sevenbir insan olmak, bu sevgiyle Allah'ýunutmaktan yâni gafletten uzak ya-þamak.

115500 YYýýll ÖÖnnccee MMeeddiinnee''ddee RRaammaazzaann

On dört asýrdan beridir bir kut-lu mevsim olarak Ramazan-ý Þerifayý çeþitli etkinliklerle zevkli bir þe-kilde ihya edilmektedir. Bundan150 yýl önce, Peygamberimizinþehri nurlu Medine'de Ramazan-ýÞerifin nasýl geçtiðini merak edenleriçin Mirat-ý Medine adlý eserden birbölümü birlikte okuyalým:

"Ramazan-ý Þerifte Mescid-iSaadet’in her tarafý her gün dolu vemamur olur. Medine'nin yerlileri ve

ziyaretçiler gece gündüz gizli veâþikâr olarak Kur'an okurlar. Bir anbile Kur’an okumaktan geri dur-mazlar. Þemail, Mesabih, Meþarýk,Sahih-i Buhari gibi hadis-i þerif ki-taplarý okurlar. Geceleri yüzlercesayýda kandiller, mumlar, fenerleryakýp teravih namazý kýlarlar.

Teravih namazlarýný kýldýktansonra, zaviyelerde kandiller, mum-lar yakýlýp karþýlýklý kasideler okunur.Önce sað tarafa oturanlar Yementarafýnýn okuma tarzýna uygun birkaide ile tevriye manzumesi teren-nüm ederler. Bu muhammes kasi-de na't-ý þeriftir. Her beytin sonun-da zaviyede hazýr bulunanlar topluhalde salâvat-ý þerife okurlar. Sonrasol taraftakiler taraifiyye kasidesin-den bir beyit okurlar. Huzurda bu-lunanlar bu beytin sonunda da biraðýzdan salâvat-ý þerife okurlar. Ta-raifiyye kasidesi tevriye kasidesinenazire olarak yazýlmýþ olduðundankarþýlýklý tilavet edilir. Zaviyede bu-lunanlar iþte bu þekilde sahura ka-dar zikir, Kur'an tilaveti ve namazkýlarak meclise devam ederler. Sa-hur yendikten sonra sabah namazý-ný kýlmak için Mescid-i Saadet’e gi-dilir.

Ayrýca Medine-i Münevveremücavirleri Ramazanýn 17. günühep birden Mescid-i Kuba'yý ziyaretederler. Bu ziyaret Peygamberimi-zin zamanýndan kalma bir adettir.Onun için asla terk etmezler. Yinebu ziyarete yerli halktan da çokçakatýlanlar olur."

KKuurr''aann-ýý KKeerriimm''iinn AAyyddýýnnllýýððýý

Mübarek Ramazan-ý Þerif aynýzamanda Kur'an ayýdýr, Kur'an-ý Ke-rim'in nazil olduðu kutlu iklimdir.

Bütün Peygamberlerin ilâhî birvazîfe ile gönderilmiþ olduklarýný vekendilerini kavimlerine kabul ettire-bilmek için, bâzý hârikulâde þeyleryâni mucizeler göstermek

mecbûriyetinde kaldýklarýný hepimizbiliyoruz. Geçmiþ, Peygamberlerinbu mucizeleri, sadece o devirdeyaþayanlar ve o anda hazýr bulu-nanlar tarafýndan müþahede edile-bilirdi. Kýsaca ifade etmek lâzým ge-lirse, onlarýn bu mucizeleri süreklideðil, geçici ve hissi idi. Meselâ, sih-rin revaçta bulunduðu ve ünlüsâhirlerin yaþadýklarý bir devirde,Hazret-i Mûsâ'ya mucize olarak si-hirli bir asâ verilmiþ, bununla sihir-bazlar maðlûb edilmiþti. Hazret-iÎsâ'nýn týb sahasýnda gösterdiði bü-yük mucizeler ise, onun zamanýndatýbbýn ve hâzýk tabiblerin en yüksekderecelere ulaþtýklarýný gösteren birdelildir.

Hazret-i Muhammed (s.a.v)'inmucizeleri ise, ekseriyetle süreklive aklî idi. Hazret-i Peygamber za-manýnda Arap dili üslûbu ve hitabe-

ti en yüksek dereceye ulaþmýþ bu-lunuyor, adeta altýn çaðýný yaþýyor-du. Arab kavminin belâgat ve fesa-hat sahasýnda en yüksek mertebe-ye ulaþtýðý bir devirde gereken enbüyük mucize, hiç þüphe yok ki,belâgat ve fesahatin en büyük tim-sal olan ve hiç kimse tarafýndan tak-lit edilemeyen Kur'ân-ý Kerîm'invahyedilmesi olmuþtur. O, Allah'ýnkelâmýdýr, mahlûkun sözleri aslaonu taklit etmeðe muktedir olamazve olamayacaktýr da. Çünkü bu hu-sus Cenâb-ý Hak tarafýndan o dere-ce kesinlikle belirtilmiþtir ki, aksininvârid olmasý mümkün deðildir.Kur'ân-ý Kerîm'in insanlýðý âciz býra-kan yönü, yâni onun i'câzý, onabenzer veya ona yakýn baþka bireserin meydana getirilememesindearanmalýdýr. Ýþte bu bakýmdanKur'ân-ý Kerîm, Hazret-i Peygam-

ber'in en mühim ve en büyük mu-cizesi olmuþtur. Bizzat Kur'ân'ýnkendisi, bütün insanlar bir araya ge-lip çalýþsalar kendine benzer bireser meydana getirmekte âciz kala-caklarýný söyler. Risaletinin ilk devir-lerinde Mekke'de, Kur'ân'ýn ebedî,eþsiz bir mucize olduðunu söylemiþve bütün muârýzlarýna meydanokunarak bir benzerinin meydanagetirilemeyeceði ayet-i kerimedebildirilmiþtir.

Kur'an-ý Kerim Ramazan ayýiçerisindeki Kadir Gecesinde inme-ye baþlamýþtýr. Onunu için Rama-zan ve Kur'an’ý biz böyle hep içiçealgýlar, iç içe yaþarýz. Okunan mu-kabeleler, hatimler hayatýmýzý doludolu yaþamamýza, bu güzel ayý ihyaetmemize, Kur'an ahlakýyla ahlak-lanmamýza vesile olur.

Page 16: Fiyatý: 6 YTL

30 Somuncu Baba

Bir þair Kadir Gecesini þöyle anlatýr:

Ne hayýrlý gecedir bu ne mu'azzam bir an

Bu gece baþladý izzetle tulûa Kur'ân

Beþerin rûhuna bir feyz-meâbý kattý

Açtý zulmetleri dünyalarý aydýnlattý

Ne þereftir ki semâ-pânâ melekler bi'l-ikrâm

Sana vermektedir ümmet-i merhûme selâm

Sen de ey þanlý þerefli mu'azzez ümmet

Eyle ma'bûdunu bir vecd ile zikre gayret

Pertev-i zikr ile þu mâbed-i akdes dolsun

En mukaddes emelin hazret-i Allah olsun

KKuurr''aann UUffkkuu KKaaddiirr GGeecceessii

Kadir Gecesi Kur'ân ufkudur; îmân ve irfân ufkudur.Koyu karanlýklar ortasýnda bir güneþ gibi doðan; dalâle-ti koðan; insanlýðý ve insanlarý hidâyet ýþýðýna boðan ay-dýnlýktýr. Batmayan bir güneþtir Kadir Gecesi…

Ýþte bu gece, o batmaz güneþin doðmaða baþladýðý,Kur'ân'ýn iniþinin yýldönümüdür; mübârek Kadr gecesi-dir. Bu gecede îmân dolu gönüller, nûrdan kanatlarlaKadire ulaþýrlar, bir ilâhî bedre kavuþurlar.

Geçmiþ ve göçmüþ ümmetlerin böyle deðerli ve"Bin aydan hayýrlý" geceleri olmamýþtýr; bu Muhammedümmetine, o ümmetin Muhammed'inin yüzü suyuhürmetine Allah'ýn inâyetidir.

Sevgili Peygamberimiz: "Kim, inanarak, ihlâs göste-rerek Ramazân'da oruç tutarsa, geçmiþ günahlarý baðýþ-lanýr; kim inanarak, ihlâs göstererek Kadr Gecesi'niibâdet ve tâatle geçilirse, geçmiþ günahlarý baðýþlanýr."buyurmuþtur.

Hazret-i Âiþe Validemiz, Peygamberimizin Ra-mazânýn son on günü girdi mi yatak örtüsünü attýðýný,az uyuduðunu, gecesini ihya ettiðini, aile efrâdýný uyan-dýrdýðýný, ulu-orta yatmaða býrakmadýðýný rivayet etmek-tedir.

Süfyân-ý Sevrî Hazretleri:

"Kadir Gecesinde duâ ve istiðfâr nâfile namazdan

daha hoþtur. Kur'ân okunduktan sonra duâ etmek dahaiyidir." demiþtir.

Kadir Gecesi müjde gecesidir, ayný zamanda secdegecesidir. Meleklerin yeryüzüne inip inananlarý selamla-dýðý gecedir. Bin aydan daha hayýrlý gecedir. Hayýr gece-sidir, huzur gecesidir, nûr gecesidir. Namazlarda saf ge-cesi, Rabbin kulunu af gecesidir. "Oku" emrinin indiði,bir ilahi inkýlâb ile devrin döndüðü gecedir. Kadir gece-si, takva gecesidir. Hasýlý mü'minler için dua gecesidir.

GGüünnaahhssýýzz GGüünnüümmüüzz BBaayyrraammýýmmýýzzddýýrr

Yazýmýzý Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretle-rinin irad ettiði bir hutbenin son kýsmýyla baðlarken, buayda kazandýðýmýz güzelliklerin bütün bir yýlýmýzý, hattahayatýmýzý kuþatmasýný dileyelim:

"Ramazan-ý Þerîfte dahi iyi ameller oruç ve terâvihgibi ibâdetler yaptýktan sonra, ibâdet ve tâati býrakýp gü-naha batmaya baþlayan kimselerde öðleye kadar yüneðirip, öðleden sonra eðirdiði yünleri bozan akýlsýz ka-dýn gibi olmuþ olurlar. Herhangimizin hurmalýklarý, baðve bostanlarý olup, hurmalýklar, bað ve bostanlardakiaðaçlarýn altlarýndan gürül gürül nehirler aksa ve bol susayesinde her nevi meyvelerden bu bað ve bostanlardolsa ve taþsa ve bunlarýn sahibi olan herhangi birinizinküçük küçük evlatlarýnýz kalsa ve size dahi ihtiyarlýk gel-se, çatsa tam bu sýrada bir sam yeli gelip ve yýldýrým dü-þüp ve bu hurmalýklarýnýz bað ve bostanlarýnýz yansa vekurusa, hâli nasýl olursa; Allahü Teâlâ'ya ibâdetten son-ra tâat ve ibâdeti býrakan kimsenin hâli de öyle olur. Bi-lin ki; müminlerin beþ bayramý vardýr: Bunlarýn,

Birincisi: Herhangi müminin hiçbir günah iþlemedendefterine hiçbir günah yazýlmadan geçirmiþ olduðu gün-dür.

Ýkincisi: Dünyadan îmânla göçtüðü, îmânla çene ka-payarak Allah'a kavuþtuðu gündür.

Üçüncüsü: Sýrattan selâmetle geçip Cehennemdenyakasýný kurtardýðý gündür.

Dördüncüsü: Cennete girdiði gündür.

Beþincisi: Allah (c.c)'ýn cemâl-i bâ-kemâlini gördüðügündür ki iþte müminlerin bu bayramý, bayramlarýnbayramýdýr. Allahü Teâlâ hazretleri cümlemizi meleklergibi ehl-i tâat olanlardan eyleyip cemâl-i bâ-kemâlinigörmek bahtiyârlýðýna eren kullarýndan eylesin. (Âmîn)"

Arýnmýþ gönüller durdu secdeye, Ýndi kuþlar gökyüzünden müjdeye, Bu sabah hüzzamdan okundu ezan, Aksetti ilâhî sesler, derinde, Bir bitmez bereket beraberindeYurda burcu burcu geldi Ramazan...

Gözler kilit vurur uykusuzluða, Çeþmeler yetiþmez bu susuzluða, Bu o gündür derman bulunur derde, Bugün artýk bütün þüpheler yalan, Bu o gündür þavkýr can-evimde can, Bugün mahya benim, minarelerde.

Tertemiz, dolaþsam hangi mabedi, Melekler kýskanýr bu ibadeti. Düþler, kubbelerde kucak kucaktýr, Bana madde kadar mânâ da lâzým, Gürül gürül Kur'an oku, hâfýz'ým, Bu aþk içerimde salkým saçaktýr.

Ýnancýn eriþtim saltanatýna, Dilekçem var bugün Tanrý katýna. Huzurdan bahseder, görürsem kimi, Yalýn duygularým çoðalýr daha, Bugün kalbim daha yakýn Allah'a,Bugün tekmil aþk donatýr içimi...

Sular gümüþ gümüþ akar sebilden, Ay-aydýn âyetler süzülür dilden. Hakk'ýn avuçlara sýðmaz nasibi, Cümle saadetler gelir yakýna, Peygamberler peygamberi aþkýna, Doðruluk ver kullarýna Yâ Rabbî.

MübârekRamazan

Feyzi HALICI

Page 17: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 3332 Somuncu Baba

atasözlerinden bazýlarý yaptýðý çaðrýþým gözetilerek alý-nýp deðerlendirilmiþtir.

11..AAççmmaa ssýýrrrrýýnnýý ddoossttuunnaa,, oo ddaa ssööyylleerr ddoossttuunnaa.. Buatasözü Remzî Dede’de þu þekilde geçmektedir:

Âlemde ser-âzâde olan âkil odur kimRâz-ý dilini etmeye bir kimseye ifþâ (s. 144).

Ýnsanlar, dünyada birtakým þeyleri, birileriyle paylaþ-mak isterler. Bu paylaþtýklarý þeyler bazen baþkalarý tara-fýndan bilinmemesi gereken, gizli olan þeylerdir. Bunla-ra biz sýr diyoruz. Baþkalarýnýn bilmesi hâlinde sýr dedi-ðimiz, bizde saklý olmasý gereken bu sözler baþýmýzý að-rýtabilir, bizi huzursuz edebilir. Onun için þâir bir yerdeinsanlara atasözlerinin de bir baþka özelliðinden, öðütverme özelliðinden hareket ederek, sýrlarýný özelliklede gönül sýrlarýný söylemeyen insanlarýn âlemde akýllý in-sanlar olduklarýný vurguluyor.

22..SSöözz ggüümmüüþþssee ssüükkûûtt aallttýýnnddýýrr..

Bu mesel meþhurdur kim söz gümüþ zerdir sukût

Belki zerden mu’teber bir baþka gevherdir sukût(s. 277)

Türk an’anevîsinde büyüklerin yanýnda susma, onla-rý dinleme oldukça önemlidir. Bu durum hem o kimse-nin saygýsýný hem de ilmini artýracaktýr. Konuþma, helebilgisi olmadan konuþma insana zarar getirir, birçokþeyden mahrum eder. Bulunduðumuz ortama göre ye-ri geldiðinde konuþmalý, yoksa susmalýyýz. “Ýki dinle birkonuþ” atasözü de bu meyanda hemen aklýmýza gel-mektedir. Ýnsanlarda bulunan iki kulak bir aðzýn bu ata-sözü ile baðlantýlý olduðu düþünülebilir. Bir de söz ve

sükûtun benzetildiði nesnelere dikkat edilirse yerli ye-rinde konuþmanýn ya da susmanýn ne kadar kýymetli ol-duðu anlaþýlýr.

33..SSaabbýýrrllaa kkoorruukk hheellvvaa oolluurr,, dduutt yyaapprraaððýý aattllaass.. SSaabbrree-ddeenn ddeerrvviiþþ mmuurraaddýýnnaa eerrmmiiþþ.. Ýkisini birlikte aldýðýmýz he-men hemen ayný anlamý taþýyan bu iki atasözü RemziDede’nin þiirlerinde yine iki farklý yerde geçmektedir:

Sabr eden gül eyler elbet gonceyi

Ermeden maksûda salmaz pençeyi (s. 284).

Dertlere tahammül iyidir elbet

Sabr eden kimseler bulur selâmet (s. 305).

Bu iki atasözünde de öne çýkarýlan þey sabýrdýr. Bun-lardan özellikle ikincisi Yunanlýlarýn Ýzmir’i iþgali sýrasýndaRemzi Dede tarafýndan yazýlan bir þiirde geçmektedir.Ýstiklâl savaþý yýllarý… Açlýðýn, sefaletin diz boyu olduðubir dönemde, bir de üstüne üstelik vatanýmýzýn elimiz-den alýnma senaryolarýnýn oynandýðý yýllar. Herhalde ozamanki insanýmýzýn her þeyden ziyade ihtiyaç duyduðuya da duyacaðý þey sabýr. Ýmkânsýzlýklar içerisinde birmilletin tek sýðýnaðý sabýr.

Atasözleri bir milletin tarihî ve kültürel zenginlikleri-dir. Az sözle çok þey anlatma esasýna dayalý ürünlerolan atasözlerinde, bir deðerler hazinesi gizlidir. Ata-sözlerinin kimin tarafýndan söylendiði belli deðildir; ata-sözlerini halk engin tecrübesiyle söylemiþtir.

Ýslâmiyet öncesi Türk Edebiyatý geleneðinde atasö-zünün karþýlýðý olarak “sav” kelimesi kullanýlmaktadýr. Ýlkolarak Orhun Kitâbelerinde karþýmýza çýkan bu kelime,XI. yüzyýlda Kaþgarlý Mahmut’un 1074’te Baðdat’ta ta-mamladýðý Divân-ý Lügat’it-Türk adlý Türkçe-Arapçasözlüðünde yukarýda zikredilen karþýlýðýyla “sav” olarakgeçmektedir. XV. yüzyýla dek birçok yapýtta sýk sýk kul-lanýlan kelime, XIX. yüzyýlda yerini Arapça mesel,darb-ý mesele (çoðulu: durûb-ý emsal) býrakýr (Acaroðlu

1992: 7). Hatta bu adla Ýbrahim Þinasi Efendi (D. 1826 - Ö.

1871), Paris’te bulunduðu sýrada derleyip, toparladýðý veadýna da Durûb-ý Emsâl-i Osmânîye (1851-52) dediðibir atasözleri kitabý yayýnlamýþtýr. Bundan sonra günü-müze deðin atasözleriyle alakalý onlarca eser hazýrlan-mýþtýr.

Sav, mesel, darb-ý mesel ve nihayet atasözü (atalarsözü) olarak adlandýrýlan bu özlü sözlerin muhtelif kay-naklarda yer alan tanýmlamalarý þu þekildedir:

Atalarýmýzýn uzun denemelere dayanan yargýlarýný,gözlemlerini genel kural, bilgece düþünce ya da öðütolarak düsturlaþtýran, birtakým töreleri, inanýþlarý yansý-tan ve kalýplaþmýþ biçimleri bulunan kamuca benimsen-miþ özsözler (Aksoy 1989:37). Uzun deneme ve gözlem-

lere dayanýlarak söylenmiþ ve halka mal olmuþ söz,darbýmesel (TDK Türkçe Sözlük 1988: 100). Atasözleri çok de-fa gerçek manalarý yerine mecazlý bir mana kazanaraksözlü gelenek içinde nesilden nesile aktarýlan ve halkhafýzasýnda yaþayan, halka mal olmuþ, kalýplaþmýþ ifade-lerdir (TDV Ýslâm Ansiklopedisi 1991: C.4, 44). Bir fikri, bir öðü-dü, mecaz yolu ile, kýsa ve kesin olarak anlatan, eskidenberi söylenegelmiþ vecize sözler (Meydan Larousse 1960: C.1,

798). Uzun gözlem ve tecrübelerden sonra varýlmýþ hü-kümleri hikmetli bir tarzda kýsa olarak ifade eden eski-lerden kalma söz, atalar sözü, eskiler sözü, mesel,darb-ý mesel (D. Mehmet Doðan 1989:62).

Yukarýda birbirine benzer muhtelif tanýmlarýný verdi-ðimiz atasözü, hem Halk Edebiyatýmýzda, hem deDîvân Edebiyatýmýzda þâirlerimizin þiirlerinde kullandýk-larý ürünler olmuþlardýr. Bunda elbette ki atasözlerininiçlerinde barýndýrdýklarý anlam yoðunluðu ve ifade kýv-raklýðýnýn etkisi vardýr. Þâirlerimiz üzerinde yapýlacak butür incelemeler onlarýn þiirlerinin deðerlendirmesi ya-nýnda, yaþadýklarý dönemin sosyal hayatý hakkýnda dabizlere ipucu verecektir.

Kayserili Dîvân þâirlerinden Ahmet Remzi (Akyü-rek) de (D.1872- Ö.1944), þiirlerinde atasözlerine vedeyimlere yer vermiþtir. Biz bu çalýþmamýzda sýrasýylaönce þâirin þiirlerinde yer alan atasözlerini, sonra dadeyimleri nasýl ve hangi amaçla kullandýðýný, içinde bu-lunduðu psikolojik atmosferi de göz önüne alarak kýsadeðerlendirmelerde bulunacaðýz. Aþaðýya alacaðýmýz

Sait ÖZEREdebiyat

Ahmet Remzi Akyürek'inÞiirlerinde Atasözleri

KKaayynnaakkllaarr

* Ahmet Remzi Akyürek'in þiirlerinde atasözü ve deyimleri tespit edilirken,Prof Dr. Hasibe Mazýoðlu'nun "Ahmet Remzi Akyürek ve Þiirleri - Ankara1987" adlý eseri incelenmiþtir. Hayatý ve þiirleri ile ilgili olarak þu kaynaklarabakýlmalýdýr: Hasibe Mazýoðlu, Ahmet Remzi Akyürek ve Þiirleri, Ankara1987; M. Fatih Köksal, Kayserili Dîvân Þâirleri, Kayseri 1998; ÝbnüleminMahmut Kemal Ýnal, Son Asýr Türk Þâirleri, Ýstanbul 1988; Erciyes Dergisi,Ahmet Remzi Akyürek Özel Sayýsý, Kayseri 1983; Muhsin Ýlyas Subaþý, ÝkiMevlevî (Remzî Dede, Yaman Dede), Ýstanbul 2005; Sait Özer, AhmetRemzi (Akyürek) ve Þiirleri, Türk Dili ve Edebiyatý Makaleleri, Sayý:4, Sivas2004.

“Sabr eden gül eyler elbet gonceyiErmeden maksûda salmaz pençeyi”

Page 18: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 3534 Somuncu Baba

varsa, insan kulaðý her þeyi duyar.3

Ancak nice sesler vardýr ki, duya-ný görünmeyen âlemlere taþýr. Nite-kim Mevlânâ’nýn deyiþiyle “Seni yü-celere, yükseklere çeken her sesi,yücelerden gelen ses olarak bil. Sanahýrs veren nefsânî duygunu artýransesi de, insaný yaralayan kurt sesibil.”4

Misâk ayetinde anlatýldýðý üzere5,Hakk, ruhlara “Ben sizin Rabbinizdeðil miyim?” diye nida buyurdu.Sonradan tecessüm edecek bütünruhlar “Belâ (evet)” diye cevap ver-diler. Ýþte bu hitabýn manevi hazzýnýnhiçbir zaman yok olmadýðýný bâki kal-dýðýný söyleyen Mevlânâ, cisimlenenruh sahiplerinin dünyaya indirildiktensonra, ne zaman güzel bir ses iþitse-ler, o ezeldeki Yaratan ile buluþmadageçen konuþmanýn lezzetini hatýrla-dýklarýný bildirir. Hakikatte müziktenzevk almanýn sýrrý da ezeldeki ilk vus-latta aranmalýdýr.6

RRuuhhuu DDiirriilltteenn//AArrýýnnddýýrraann SSeess

Ruhu dirilten, arýndýran ve ötele-rin ötesine götüren güzel ses,

Mevlânâ cephesinde her türlü dün-yevî nimet ve lütuftan daha kýymetli-dir. Öyle bir deðerli nemâdýr ki, bugüzel ses, týpký insaný baþtan çýkarýpgecelerini gündüzlerine karýþtýran birdilbere benzer. Güzel ses sahibi,belki Mevlânâ için, ezeldeki hitabýnsahibi Semi’nin (her þeyi iþiten) söz-leri, insaný dünyada diri tutan, mumgibi aydýnlatan bir tesirin kesintisizdevamýný saðlamaktadýr.7

Kendisini coþturup hakikatler âle-mine daldýrmayan sözü ve sesi de-ðersiz kabul eden Mevlânâ, söz üsta-dý olmasýna raðmen, söyledikleri in-sanlarý etkilemiyorsa sükutun dahaefdal olduðunu düþünür. Bu baðlam-da o, Sevgili’nin sözleriyle coþmuþ-tur. Ancak Sevgili’yi atlý kabul eder-ken, Mevlânâ onun ayaðýnýn altýnda-ki tozdan baþka bir þey deðildir.8

Duyduðu ses, Mevlânâ’nýn gönültandýrýnda çýnlamakta yýkýk-dökükyüreði heyecandan adeta yerindenfýrlayýp raksa baþlayacak gibidir.9

Onun dünyasýnda musikiden et-kilenmeyip de buz gibi kaskatý kesilen

ölüden farksýz ve belki de ölüden da-ha beter bir mertebededir.

Nitekim Mevlânâ’yý müzikle be-raber helâl aþk þarabý, ayrýlýk ateþindekavurur, piþirir ve kemâlâta ulaþtýrýr.

Gaybýn dünyevî hiçbir kýyas kabuletmeyen namütenâhi güzelliði ve es-tetiði, sözlere sýðmaz, söz ile ifadeedilmez, anlatýlamaz, övülmektenötedir. Binlerce göz de olsa bir o ka-dar da ödünç alýnsa Nurlarýn Nu-ru’nu görebilmek imkan dahilindedeðildir.10

Ancak, mekansýzlýk mekanýnýngözleriyle hakikati müþahede etmek,o mekanlara nâil olanlara vaciptir.

DDiinnlleemmeeyyii SSeevveenn MMeevvllâânnââ

Gerçekte Mevlânâ söz ve sesüretmekten ziyade, dinleyen olmayataliptir. Zira o, aðzýndan ballar dökü-len sözlerinde þeker tadý olan hatipletanýþtýktan sonra her türlü sese karþýilgisini kaybetmiþtir. 11

Müzik ve naðme tesiri,Mevlânâ’nýn gözünde, sahibinin vas-fýyla mukayyettir. Zira öyle sesler

Somuncu BabaSomuncu Baba

Mevlânâ düþüncesinde müziðinvarlýðý, günümüze kadar tartýþma ko-nusu olmuþtur. Halbuki müzik aleti,câmilere girmemekle beraber klasikmüzik, bilhassa cuma ve bayram na-mazlarýnda, bayram tekbirlerinde,hatim cemiyetlerinde, mevlitte vemersiyelerde, halkýn bu ruhî ihtiyacý-na cevap vermiþtir.1

Nitekim Mevlevî semâ’larý sýra-sýnda okunmak üzere bestelenmiþâyin (mukabele) denen mûsikî eser-ler bulunmaktadýr. Hakîkat arayýþýn-daki mûsiki, semâ’nýn rengi, tadý, tu-zu ve ahengidir.

Mevlânâ düþüncesinde müzikaletleri önemli bir yer tutmaktadýr.Eserlerinde, Mevlânâ, tespit edebil-diðimiz kadarýyla saz, davul, zurna,rebap, kemençe, kudüm, def, tan-bur, kopuz ve neyden bahsetmekte-dir.

Mevlânâ da müziðin çýkýþ noktasý-ný hikmet erbabýnýn (filozoflarýn) an-

ladýðý gibi ifade etmeye çalýþýr. Her nekadar o, “Hoþa giden bu mûsikî nað-melerini gökyüzünün ve gökyüzün-de bulanan yýldýzlarýn dönüþündenaldýk. Halkýn tanburla çaldýðý, aðýzlasöylediði sesler, gökyüzünün dönü-þünden çýkan seslerdir.” sözlerini filo-zoflara atfederse de, kendisinin debu düþünceleri benimsediði ifadele-rinde hissedilmektedir.

Mü’minlerin müzikle ilgili sözleri-ne, Mevlânâ, onlarýn aðzýndan þöyletercüman olur: “Cennetin ruhânî te-siri ile bütün çirkin sesler güzelleþir.Biz hepimiz, bütün insanlar, Âdem’incüz’leriyiz. Biz cennette iken o nað-meleri dinlemiþiz. Ruhumuza sindir-miþiz. Balçýktan yaratýlmamýz bizi birþüpheye düþürdü. Ama yine de hatý-rýmýzda o naðmelerden, o güzellik-lerden bir þeycikler var.” Cemîl’incennetinde her þeyin güzel olduðugibi, bed sesler de orada insan ruhu-nu yücelten seslere dönüþmektedir.

Her ne kadar insanoðlu hatýrlamasada, ruhu o dayanýlmaz tatlýlýkta vegüzellikteki sesleri, dünya cehenne-mine düþmeden, hazzýný yaþamýþtýr.

Mevlânâ mü’minlerin sözlerinidevam ettirir: “Fakat, mihnetler top-raðý ile yoðrulduktan sonra, bu yük-sek bu güzel, bu hafif naðmeler, ne-reden, nasýl o manevî zevki ve neþe-yi verecek?”

AAþþýýkkllaarrýýnn GGýýddaassýý

Nihayetinde güzel ses dinlemeyiâþýklarýn gýdasýna benzeten MevlânâCelaleddin, güzel ve hoþ sesleri din-lemede buluþma, kavuþma ve vusla-týn hayalini görmektedir. Bu haldeezeldeki ilâhi huzuru ve enfes hitabýhatýrlama ve tezekkür zevki bulun-maktadýr. Nitekim gönüldeki hayal-ler, güzel sesle tekâmül eder ve ba-kýlmaya kýyýlamayacak derecedekiþekillere kalp olur.2

Tabiatta ve varlýk alanýnda her ne

Doç. Dr. Bayram Ali ÇETÝNKAYABilim ve Hikmet

Cennette Dinlenen Naðmeler ve Mevlânâ

“Seni yücelere, yükseklere çeken her sesi, yücelerden gelen sesolarak bil. Sana hýrs veren nefsânî duygunu artýran sesi de, insaný

yaralayan kurt sesi bil.”

“Ruhu dirilten, arýndýran ve ötelerin ötesinegötüren güzel ses, Mevlânâ cephesinde hertürlü dünyevî nimet ve lütuftan daha kýymetl idir.Öyle bir deðerli nemâdýr ki, bu güzel ses, týpkýinsaný baþtan çýkarýp gecelerini gündüzlerinekarýþtýran bir dilbere benzer.”

Page 19: Fiyatý: 6 YTL

“Seni anlatmaya dilim dönmüyorbenim; o harfler yetmiyor anlatýþýmabenim.” diyerek gönlüne hitap edenMevlânâ, bu esnada çalgýcýyý daunutmaz: “O çalgýcý, çalgýcýya benimvuruþlarýmla vurmada, gönlümceçalmada ya; dilimin yerine bütünvarlýðým onun perdesinden dönüpduruyor; gönlümün halini o vuruþlaanlatýyor.”20

Çalgýcýya çalacaðý perdeyi söyle-yen Mevlânâ, bunun gerekçesinisevgiliyle anlatýr: “Çünkü sevgilimizsarhoþ bir halde geldi; o tertemiz, ovefalý yaþayýþ, sarhoþ olmuþ, çýkagel-di.”21

Mevlânâ, çalgýcýya yönünü varlý-ðýn ötesine yani yokluða çevirmesihususunda nasihat etmeyi ihmal et-mez: “A çalgýcý, yüzünü yokluða çevir,çünkü varlýk yol kesicidir; çünkü var-lýk haindir, hain korkak olur, hiçbirkorku çeken de neþeli olamaz.”22

Hakikatte Mevlânâ bir anlamdagörünmeyen âlemlerin bâkiliðine,dünyevi maddî âlemin de sahte vesanallýðýna dikkat çekmektedir.

Aþýklar çalgýcýsý, Rumî’den gelennaðmeleri terennüm etme teklifiylekarþý karþýyadýr. Ancak Rumî’nin ku-laklarý her sese açýk deðildir. Çokyüksek sesli zurna bile onun kulakla-rýný etkilemez.23

Mevlânâ’nýn zarif, nazik çalgýcýdanistekleri bitip tükenmez. Bazen de o,söylediði gazelin kalan kýsmýný onuntamamlamasýný ister. Ancak Mevlânâ,çalgýcýdan gazeli kendi istediði gibineticelendirmesini talep eder:24“Anâzik çalgýcý, bu gazelin geri kalanýný,istediðim gibi sen say-dök artýk.”25

Müzikte önemli bir yeri olan ga-zel, Mevlânâ için de vazgeçilmezdir.Bu anlamda o söylediði gazeller içinokuyucusuna sýðýnýr: “Gazel, güdükkaldýysa ayýplama; uçup giden hatýrdavefâ yoktur ki.”26

Mevlânâ gazel söylemeden ede-mez, yoksa rahatsýzlanýr ve gazelivurmalý enstrüman çalan davulcudan

ayýrmaz: “ Gazel söylemezsem aðzý-mý yarar benim, çal çaðýr, fazlalaþtýrsözü, fazlalaþtýr neþeyi, nihayet senbir davulcusun der.”27

Ancak onun için gerçek gazel,harfe bürünmüþ þekilde olan deðildir.Gazel, candan suretsiz ve harfsiz ol-malýdýr.28

ÇÇaallggýý:: HHaassttaa GGöönnüülllleerriinn MMaahhaalllleessiinneeGGeettiirriilleenn AAlleett

Çalgýcýdan sonra Mevlânâ, çalgýyýele alýr. Onun için çalgý, hasta gönül-lerin mahallesine getirilen bir alettir:“Getir meclisimize çalgýyý, kerem sa-hibi ol bize karþý, kerem sahibi; hastagönüllerin mahallesinde merhametlidavran, merhametli.”29

Ancak Mevlânâ, çalgýnýn büyülüve þatafatlý sesine kendisini kaptýrýpana istikametten çýkanlarý ikaz eder.Bu çerçevede o, bu halin geçiciliðin-den dem vurur: “Niye çalgýyla neþe-lip sarhoþ olan var ki ahengi býraktý dao helvalar yiyen tatlý, güzel dudaklaradüþtü gitti. Baþýný küpe daya, testiyiküpün yanýna koy, sýçrayýp kalkacak-san sýçra, kalk, küpün yanýna var akavgadan, gürültüden sarhoþ olmuþkiþi.”30

Hakikî çalgý, Mevlânâ için, halkýcoþturan deðildir. Onun nezdindedinlenilecek olan “kendinden geçencanýn çalgýcýsýdýr”: “Gece oldu; halkýncoþuþu dindi; kalk, coþma sýrasý bizdeartýk. Bu gece, senden deðer buldu,üstünlük elde etti de kibrinden, düneomuz vurmada. Bir müddet, çalgýdinledik; þimdi de kendinden geçencanýn çalgýsýný dinleyelim.” 31

Þu halde, Mevlânâ öðretisinde,güzel ses dinlemek âþýklarýn gýdasýdýr.Zira güzel sesleri dinleyiþte buluþma,kavuþma hayali vardýr. Gönüldeki ha-yaller, güzel sesle geliþir, hattâ ohayâller, güzel ses yüzünden þekille-re bürünür. Demek ki mûsikî, karak-terimize, huyumuza göre bize tesiretmektedir. Hoþ naðmeler, iyi karak-terli, mânâya düþkün bir insaný, ilâhîâleme yükseltirken; bedene ait zevk-

lere düþkün kiþiyi de ayný naðmelercismânî zevklere, nefsânî arzularagötürür.

Can naðmeleriyle þenlenen cansesi, güzel sesler ve müzik,Mevlânâ’nýn yüreðini heyecandankaynatýr, coþturur. Ondaki gaye, an-cak rebâbýn dilinde, kudümün sesin-de, neyin ahenginde ve mutriblerinmaharetinde duyulabilir.

Ekim / 2006 3736 Somuncu Baba

1- Abdülbaki Gölpýnarlý, Tasavvuf, Ýstanbul2000, 199.

2- Mevlânâ, Konularýna Göre Açýklamalý Mes-nevî Tercümesi, çev: Þefik Can, IV. baský, Ýs-tanbul 2002, IV, 437, b. 733-738, 742-743.

3- Mevlânâ, Konularýna Göre Açýklamalý Mes-nevî Tercümesi, VI, 379, b. 662.

4- Mevlânâ, Konularýna Göre Açýklamalý Mes-nevî Tercümesi, II, 414, b. 1958-1959

5- Bkz. A’râf, 172.6- Mevlânâ, Konularýna Göre Açýklamalý Mes-

nevî Tercümesi, IV, 436 (580 nolu dipnot).7- Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, haz: A. Gölpýnarlý, II.

baský, Ankara 2000, II, 16-17, b. 162-169.8- Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, II, 124, b. 1010.9- Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, III, 219, b. 2042-

2048.10-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, III, 261-262, b.

2481-2497.11-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, III, 261-262, b.

2481-2497.12-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, III, 319, b. 3119.13-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, II, 16-17, b. 162-

169.14-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, VI, 92-93, b. 819-

820.15-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, IV, 407, b. 3927.16-Mevlânâ, Konularýna Göre Açýklamalý Mes-

nevî Tercümesi, VI, 378, b. 643-647.17-Þefik Can, Konularýna Göre Açýklamalý Mes-

nevî Tercümesi içinde, VI, 378 (324 noludipnot).

18-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, II, 127, b. 1024-1025.

19-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, VII, 344, b. 4436.20-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, II, 135, b. 1088-

1089.21-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, III, 400, b. 3857.22-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, III, 432, b. 4151-

4153.23-Mevlânâ Divân-ý Kebîr, III, 457, b. 4385.24-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, II, 301, b. 2471-

2472.25-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, VII, 604, b. 8018.26-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, V, 4, b. 26.27-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, I, 343, b. 3151.28-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, II, 83, b. 690.29-Mevlânâ, Dîvân-ý Kebîr, III, 257, b. 2440.30-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, II, 255, b. 2074-

2076.31-Mevlânâ, Divân-ý Kebîr, V, 292, b. 3460-

3463.

vardýr ki, zerreleri oynatýp uçurur;dað iþitse tüm haþmetiyle kalkar, rak-setmeye baþlar.12

Daðlarý bile oynatan naðmeler,Sevgili’nin dilinde Mevlânâ’yý sabah-lara kadar uyutmaz. Çünkü bu söz-ler ve sesler, gönül mahallinin me-kanlýk ettiði yerden gelmektedir. An-cak Rumî için buradaki söz ve sesler,çalgýyla harmanlanmýþ olmalýdýr.13

“Can naðmeleriyle neþelendirinbeni, tellerin seslerini duyurun bana”diye seslenen Mevlânâ, güzel ses veþarký dinlemeye olan düþkünlüðünügizlemez: “Güzel seslerle söyleyin,dinleyeyim; þarkýlarýnýz, duyduðumen güzel en temiz þarkýlar.”14

MMüüzziikk:: GGüüll BBaahhççeessiinnee AAççýýllaannPPeenncceerree

Hâsýlý, Mevlânâ Celâleddin, mü-ziðin gül bahçesine açýlmýþ bir pence-re olduðuna inanmakta ve âþýklarýngönül kulaklarýnýn, hep bu pencere-nin baþýnda bulunduðunu söylemek-tedir.15

Bu çerçevede Mevlânâ’nýn, eser-lerinde iki kavrama yer verdiðini gör-

mekteyiz. Bunlar, müziði icra edençalgýcý ve müzik için yokluðu düþü-nülemeyen çalgýdýr.

CCaann ÇÇaallggýýccýýssýý

Mevlânâ’nýn ifadeleriyle sehervakti uyanan cahil bir Türk, içtiði þa-rabýn tesiriyle ve uykunun mahmur-luðuyla bir çalgý ister. Mevlânâ içincan çalgýcýsý, sarhoþlarýn dostudur.Sarhoþun mezesi de odur, gýdasý da.Gücü kuvveti hasýlý her þeyi odur.Can çalgýcýsý, sarhoþluða götürür,onu dinleyenler çalgýnýn naðmesin-den, nefesinden tadarlar. Hakk þara-bý, insaný can çalgýcýsýna götürür. Tenþarabý ise, naðmeyi bu çalgýcýdan din-ler. Mevlânâ burada sözde ikisinin deadýnýn bir olduðunu, ancak bu hisle ohis arasýnda fark bulunduðunu belir-tir.16

Çaðýmýzýn son önemli Mevlânâaraþtýrmacý ve yorumcusu Þefik Can,bu ifadeleri þu þekilde açýmlar:

“Hakk þarabý insaný, can çalgýcýsý-na götürür” denilmektedir. Buradaçalgýcýdan murad, ruhânî çalgýcýdýr.Bu ten þarabý ise de, güzel sesleri buçalgýcýdan dinler demekle, bildiðimiz

þarabý içerek sarhoþ olmuþ cahilTürk’ün istediði cismânî çalgýcý kasde-dilmiþtir. Aslýnda Mevlânâ’nýn “cançalgýsý”, “ten çalgýcýsý” diye çalgýcýyý iki-ye ayýrmasý sembolik bir mana taþý-maktadýr. Þöyle ki mûsikî, karakteri-mize, huyumuza göre bize tesireder. Ýyi karakterli, mânâya düþkünbir insaný hoþ naðmeler ilâhî âlemeyükseltirken, bedene ait zevkleredüþkün kiþiyi de ayný naðmeler cis-mânî zevklere, nefsânî arzulara götü-rür.”17

Güzel yüzlü çalgýcýya müziði elçýrpa çýrpa okumasýný söyleyenMevlânâ, onu münacat erine benze-tirken, kendisini meyhane rindine(kalender) indirgemektedir.Mevlânâ, kendisini görmek isteyenbeden nakþýna kapýlýp baðlanmýþ kiþi-leri ikaz eder: “Caný görmeye imkanyoktur; ben de meyhanenin caný-yým.”18

Çalgýcýya hitabý devam ederMevlânâ’nýn; Allah için aþk sarhoþugibi mýzrap vur; mýzrabýna öyle birvur ki, çeng gibi biz de düzene gire-lim.19

Somuncu BabaSomuncu Baba

DDiippnnoottllaarr

Page 20: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 3938 Somuncu Baba

Oruçla birlikte insanýn ruhu, nefsinköleleþtirici zincirlerini kýrar ve hakikimanada özgürleþme yolunda ilerler.

Bir hadiste, Efendimiz, 'Rama-zan'da þeytanlarýn zincirlendiðini' belir-tir ki, bu, Ramazan-ý Þerifin kutsi nite-liðini ifade eder.

Þeytanýn ve nefsin zincirlenmesi,insanýn ruhen özgürleþmesi anlamýnagelir.

Ubudiyetin yani sürekli ibadet et-me halinin, Ramazan-ý Þerif'te, hermüminde doruða çýktýðý görülür.

Ramazan-ý Þerif, ilahi bir sofra, semavi bir meþher, birticaretgah ve pazardýr.

Pir Sultan'ýn dediði gibi, 'aktarlar dükkanlarýný açar'lar buayda. Ýrfan ehlinin açtýðý bu pazarda ne ararsan bulunur. Busofra kozmiktir, evrenseldir, umumidir. Herkes çaðrýlýdýrburaya. Asi, muti, günahkâr, abid, efendisinden kaçmýþ kö-le, isyana düþmüþ biçare, Seyyid'ine tabi mürid, mürþidinibulmamýþ salik, kadýn, erkek, çocuk, yaþlý, herkes bu sof-ranýn çaðrýlýsýdýr. Hatta oruç mükellefiyeti olmayan çocuk-lar, hastalar da…Çocukluðumuzda en þenlikli anlarýmýz if-tar ve sahurlar idi. Ertesi gün orucumuzu gizlice bir bardaksuya feda ettiðimiz günlerde bile, sahurun, o genel sofra-nýn neþvesinden biz de nasiplenirdik. Bu, Ramazan'da Al-lah'ýn Rahman ism-i þerifiyle, Rezzak sýfatýyla azami merte-bede tecelli ettiðinin de bir belirtisidir. Rahman, her þeyikuþatmýþtýr. Arþý istiva etmiþ, varlýðýn tavaný olan arþý kuþat-

mýþtýr. Kalp, beytullahtýr. Buradaki gönül, öncelikle bizeorucu getiren Efendimiz'in gönlüdür. O'nun gönlüne gir-mek, Allah'ýn rýzasýna ulaþmaktýr. Yunus Emre þöyle buyu-rur : 'Yunus Emre der hoca/Gerekse var bin hacca/Hepi-sinden iyice/Bir gönüle girmektir' Buradaki gönülden kasýt,Efendimiz'in gönlüdür. Efendimiz'in gönlü ise iman veÝslâm diyarýdýr. O'nun rýzasý, Allah'ýn rýzasýna vesiledir.

Ýþte Ramazan-ý Þerif, 'bir gönüle girmenin' en elveriþlianýdýr. Bu anýn bereketi hem maddi hem manevidir. Yok-sulluðun son sýnýrýna vardýðý ülkemizde, en fakir iftar sofra-sýnda bile birkaç çeþit yemek bulmak mümkündür. Him-met sahibi þefkatli ve cömert Müslümanlar, bu ayda, Al-lah'ýn bahþettiði rýzýktan sofralar açar, yoksullarýn gönlünüþenlendirirler.

Ramazan-ý Þerif'le birlikte þehirlerin üzerine Rahmanibir rüzgar esmeye baþlar. Bu, hem gönüllere hem þehir-

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Sadýk YALSIZUÇANLAREdebiyat

Oruçla Arýnma

Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi, görkemli eseri Di-van'da þöyle der :

"Sana matlûb sensin ey dil gayrý bir söz arama

Sendedir ol görecek yüz taþradan yüz arama"

Ýnsanýn asýl dileði, aradýðý, muhtaç olduðu ve istediði'kendi'sindedir, ruhundadýr. Kendi (self), bir bakýma 'soul',yani ruh demektir. Ki ruh ise Rahman'ýn soluðudur.

Muhyiddin Ýbn Arabi hazretleri, 'ruh'un insandaki'Rabb', Rabb'ýn tecellisi, nefesi olduðunu söyler.

Ýnsanýn iki kutbu vardýr : Nefs ve ruh. Nefs, ruhun em-rine girerse, insan baþtan ayaða ruh kesilir ve erdemin, ol-gunluðun, iyilik ve güzelliðin mekaný olur.

Hulûsi Efendi, 'o yüz sendedir, dýþarýda arama'derken,insanýn ruhuna yönelmesi gerektiðini beyan eder. Ýnsan,nefsinin istek ve tutkularýndan arýndýkça, ruhun dairesinegirmeye baþlar.

Ruh, esasýnda emanettir ve Allah'ýn nefesi olarak, be-dende konuktur. Beden için bizim inisiyatik sözlüðümüzde

'iklim' yani yurt, vatan tabiri de kullanýlýr.

Ruh, arýnmýþ olan bedende, þairane oturur.

Bu, beden mülkünün, ibadet ve kullukla arýnmasý ma-nasýndadýr. Bedenin arýnmasý ancak kullukla mümkündür.Su, maddi arýnmayý saðlar, semavi su ise (Salih ameller) ru-hun, arýnmýþ bir yerde ikametini saðlar.

Kulluk için üç tabir kullanýr Ýbn Arabi hazretleri : Ýbadet,ubudiyet, ubudet.

Ýbadet, dini ibadet formlarýdýr. Namaz, hacc, oruç, ze-kat vb…Ubudiyet, insanýn sürekli ibadetle meþguliyet ha-lidir. Ubudet ise, insanda ubudiyet halinin sürekli galebesi-ne denir.

Namaz dýþýnda da namazda olma, sürekli Allah'ý zikret-me, her þeyi O'ndan bilme, O'nu tanýma ve itaat þuuruiçerisinde olma, hayýr ve þerrin O'ndan geldiðini idrak ha-linin kesintisizliði, ubudet makamýnýn niteliklerindendir.

Oruç, namaz gibi, insanýn nefsani olandan arýnarak, ru-hun daire-i hayatýna girmesinin vazgeçilmez bir þölenidir.

“Oruç, namaz gibi, insanýn nefsani olandan arýnarak, ruhun daire-ihayatýna girmesinin vazgeçilmez bir þölenidir. Oruçla birlikte insanýn

ruhu, nefsin köleleþtirici zincirlerini kýrar ve hakiki manada özgürleþmeyolunda ilerler.”

“Kalp, beytullahtýr.Buradaki gönül, öncelikle

bize orucu getirenEfendimiz'in gönlüdür.O'nun gönlüne girmek,

Allah'ýn rýzasýnaulaþmaktýr.”

Page 21: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 4140 Somuncu Baba

lere hem de ülkelere doðru esen Rahmani bir nesimdir ki,onda Allah'ýn rahmet ve merhameti tüter.

Ramazan, bir tezkiye, bir temizlenme, bir arýnma,dünya baðlarýndan kopma, nefsin zincirlerinden boþanma-dýr. Kalbin cilalanmasý, parlamasý ve temizlenmesidir. Kalpmadem Allah'ýn evidir, oraya Sahibi'nin teþrifi için arýnmasýþarttýr. Bunun en bereketli zamaný Ramazan-ý Þerif'tir.

Ramazan-ý Þerif'te okunan bir Kur’an harfine Allah bin,onbin, yirmi bin bazen kýrkbin mükafat verir.

Allah'ýn cömertliðine nihayet yoktur. Bu, Ramazan'daiyice taçlanýr. Kadir gecesi gibi kutsi bir an Ramazan-ý Þerif-tedir ve o gece Allah, insanlýða evrensel bir hidayet çaðrýsýolarak indirdiði Kur’an-ý Kerim'ini baðýþlamýþtýr. Bu gecedebir sevaba onbinlerce mükafat verilir.

Çaðýmýzýn büyük bilgesi Es-Seyyid Osman HulûsiEfendi,

"Bu yolun merdinden olup nefsini basdýn ise

Merd-i meydân-ý cihânsýn gel yokuþ düz arama"

derken bu hakikati, bu sýrrý ifade etmektedir. Bu yolunmerdi olmanýn, yiðidi olmanýn en elveriþli zamaný Rama-zan-ý Þeriftir.

Nefsi 'basmanýn', nefsin baðlarýndan azad olmanýn im-

kaný en çok bu ayda açýlýr…Ruhun, kaynaðýna doðru iler-lemesi, o semaya uruc etmesi, o göðe yükselmesi, Rama-zan-ý Þerifte adeta ilahi bir lütuf olarak insanlarýn üzerine in-mektedir.

Þeytanlarýn baðlandýðý, meleklerin aramýzda dolaþtýðý,insanýn meleki yanlarýnýn güçlendiði bu bereketli ve feyizliayda bol bol Kur’an okumak, namaz kýlmak, istiðfar etmek,salavat-ý þerife getirmek, evrad ve ezkarla meþgul olmak,yoksullarý gözetmek, fakirleri doyurmak, giydirmek, hasta-lara bakmak, kimsesizlerin kimsesi olmak gerekir.

Ýnsan, hemcinsinin sýkýntýlarýný paylaþmadan insan ol-maz. Diðergamlýk ve nefsinden önce ötekini düþünmek,nebevi bir haslettir.

Bunun için bir fýrsat sofrasý önümüze açýlmýþtýr. Rama-zan-ý Þerifte bilhassa kimsesiz ve yoksullarýn, çaresiz vehastalarýn yanýnda olmak, onlarýn derdine derman bulmaken deðerli ibadettir. Bu, fütüvvet ahlakýdýr.

Osman Hulûsi Efendi'nin dedikleri gibi,

"Sînene yazdýnsa eðer nakþ-ý hayâl-i dil-beri

Gayrýya bakma Hulûsî var þeb ü rûz arama"

Demek ki, aslolan O'nun rýzasýdýr. O ise kulluk eden-lerin ve gönlü kýrýklarýn kalbindedir.

Allahu Teâla (c.c) besmeleyiLevhi Mahfuz'a, Hz. Adem (a.s)'inalnýna, Cebrail (a.s)in kanadýna, Hz.Musa (a.s)'nýn asasýna, Hz. Süley-man (a.s) ve Hz. Ýsa(a.s)'nýn dilinenakþeylemiþtir.

Hz. Muhammed'in (s.a.v); 'Kimbesmeleyi güzelleþtirerek yazarsaAllah (c.c) onu af ve maðfiret eyler'sözünü düstur edinerek yola çýkanhattatlar, 1400 yýldýr bu aþk ve he-yecanla binlerce birbirinden güzelbesmele-i þerif yazagelmiþ olup,hayallerinin sýnýrlarýný zorlamalarýnavesile olunca da orjin krasyonlarüretmiþlerdir.

KKaaiinnaattýýnn BBiirr DDiillii VVaarrssaa OOddaaBBeessmmeelleeddiirr

Peygamber Efendimiz'in bes-

mele ile ilgili 'Kâinatýn bir dili varsa oda besmeledir' Hadisi þerifi hattatla-rý aynen çok kuvvetli bir ýþýðýn kele-bekleri kendisine çekmesi gibi bes-meleye çeker. Bu çekime kapýlanhattatlar aylarýný, yýllarýný vererek,bedel ödeyerek, tükettikleri enerji-leri ile olaðanüstü kompozisyonlaraimza atmýþlardýr. Ýçlerinde bazý der-viþ hattatlar da muazzam eserlerin-de Allah'a karþý edeplerinden imza-larýnýn yerine 'Laedri' (Bilinmiyor)mahlasýný koymuþlar, bu cezbeyekendini kaptýrmýþ ve kendilerini giz-lemiþlerdir. Böylelikle hattatlar ih-laslarý nisbetinde muteber sayýlmýþ-lardýr.

Besmele kâinatý yaratan ve ida-re eden yüce varlýðýn adýný Kur'an-ýKerim'de, bu ad yerine en çok kul-

Besmeleye Gönül VerenHattatlar

Yusuf Coþkun BENEFÞEKültür

“Hattat kimin adýný yazdýðýndan gafil olmazsa, en güzel yazmaya layýkolan Yaratanýn ismini yazdýðýnýn bilincinde olursa, sýrtýný O' na dayarsa,kaleme güç veren elin O olduðunu tefekkür ederse hadisenin metafi-

zik boyutuna erer.”

“Allah (c.c) aþký ilekamýþý mürekkebe

batýran ve ona duyduk-larý aþkýn heyecaný ileismini kâðýda iþleyenhattatlar dünkü gibi

bugün de Allah'ýn rýza-sýný kazanmak içinbesmele yazýlý eþsiz

eserler ortaya koyuyor.”

Page 22: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 4342 Somuncu Baba

lanýlan ve 99 esma-ý hüsna dizisin-de ikinci sýrayý alan 'Rahman' ile he-men onun ardýndan gelen 'Rahîm'isimlerini toplamýþ kutsal metindir.'Esirgeyen-baðýþlayan, lütuf, merha-met ve ihsaný eksiltmeyen' anla-mýndaki Rahman ve Rahîm isimleriilahi rahmet ve koruyuculuðun bü-tün alemi kucakladýðýný ifade et-mektedir.

Heraklius, Hz. Peygamber'ingönderdiði 'Ýslâma davet' mektubu-nu okurken terler dökülmeye baþ-ladýðýnda sebebini soranlara, 'Süley-man (a.s) 'dan sonra böyle Bismil-lahirrahmanirrahim diye baþlayanbir mektup görmemiþtim' dedi.

(Delailün-nebüvve 290)

18 Mart 1915 Çanakkale Har-binde bulunan bir topçu subayý an-latýyor: 'Çanakkale'de savaþýrkenher tetiðe dokunuþumda besmeleçekerdim. Attýðým her mermi, düþ-man cephaneliðine düþerdi. Bu te-sadüf deðildi'. Kur'an-ý Kerim'deþöyle buyrulmaktadýr: Düþmanlaraattýðýn zaman sen atmadýn, ancakAllah attý. (Enfal, 8/17)

BBeessmmeelleenniinn YYaazzýýllýýþþýýnnýýHHzz.. MMuuhhaammmmeedd ((ss..aa..vv)) TTaarriiff EEttttii

Besmelenin nasýl yazýlmasý ge-rektiði hususunda rivayet edilen ha-disler olduðunu ifade eden 'Gülzar-ý

Savab' isimli hat sanatýný anlatan eserþu örneði veriyor:

Hz.Muhammed (s.a.v) besme-leyi güzel yazmanýn usulünü beyaniçin Muaviye (r.a) buyurdu: 'Hokka-ya lika koy, kalemi iðrice kes, bes-melenin (ba) sýný dik yap, (sin) indiþlerini iyice göster, (mim) in gözü-nü kör etme, Lafza-i Celal'i güzelyaz, Rahim kelimesini de güzelyaz.'

Allah (c.c) aþký ile kamýþý mürek-kebe batýran ve ona duyduklarý aþ-kýn heyecaný ile ismini kâðýda iþle-yen hattatlar dünkü gibi bugün deAllah'ýn rýzasýný kazanmak için bes-mele yazýlý eþsiz eserler ortaya ko-yuyor. Çünkü yanýndaki sahabeleregüzel bir besmelenin nasýl yazýlaca-ðýný tarif eden Hz. Muhammed(s.a.v), O'nun adýný en güzel þekildeyazmak için çaba gösteren hattatla-rýn Cennete gireceklerini müjdeli-yor. Ýþte bu müjde tarih boyuncahattatlarýn gözünde hem besmeleyazýsýna ayrý bir mâna katýyor, hemde en önemli çalýþmalarýnda bes-meleye yer veriyorlar.

GGöözzlleerriinniinn IIþþýýððýýnnýý KKaayybbeeddeennHHaattttaattllaarr

Tarihte, güzel bir besmele yaz-mak için gözlerinin ýþýðýný kaybedenhattatlarýn varlýðý, Allah sevgisi vefedakârlýðýnýn nasýl bir yüreðin ürü-nü olduðunu gösteriyor. Geçmiþyüzyýllardaki hat sanatýndaki en ihti-þamlý eserlerin besmele üzerineyapýlmýþ þaheserler olduðunu belir-ten merhum Üstad NecmettinOkyay' ýn besmelenin hattatýnýn ru-hunun tekamülünde derin bir tesiriolduðu ve huzura kavuþturduðuyönündeki bu ifadesi, hattatlarýn ta-rih boyunca verdikleri ürünlerinneden en çok besmele üzerine ya-pýlmýþ eserler olduðunun izahýdýr.

HHaattttaatt KKiimmiinn AAddýýnnýý YYaazzddýýððýýnnýý BBiillmmeellii

Besmele yazýsýnda bir baþka çe-kicilik vardýr. Gerek ifade ettiðimâna itibariyle, gerekse istiflerdekizengin estetik ve cazibe besmeleyazýsýnda olduðu kadar baþka hiçbiryazýda yoktur. Besmele yazarkenhattat yaþadýðý duygularýn çok farklýolduðunu tüm yüreðinde hisseder.Bu duygu hiçbir duyguya benze-mez. Hocalarýn hocasý hat tarihinineriþilmez ekol ismi merhum SamiEfendi diyorki; ‘Hattat kimin adýnýyazdýðýndan gafil olmazsa, en güzelyazmaya layýk olan Yaratanýn isminiyazdýðýnýn bilincinde olursa, sýrtýnýO' na dayarsa, kaleme güç verenelin O olduðunu tefekkür ederse

hadisenin metafizik boyutuna erer.Bu hal hattatýn orijinal bir besmelekompozisyonu meydana getirme-sine vesile olur.’ Veli tabiatlý talikhattýn devi derviþ hattatlarýmýzdanmerhum M. Hulusi Yazgan efendi-de talebelerine hattatýn istikametiAllah rýzasý olduðu zaman eserleri-ne Allah' ýn Cemal sýfatý tecelli eder.Ve ona sanatkârýn önünü kimse ke-semez sözünü kadim dostu ve ta-lebesi merhum hafýz, hattat, beste-kar Kemal Batanay efendi anlatýr-ken hocasýna olan muhabbetindendolayý göz yaþlarýna hükmedeme-diðini Üstad merhum Hattat Nec-mettin Okyay da sohbetlerindeduygulanarak ifade ederdi. " Kati-binden baki kalýr nice hatlar, nice

baki hatlar býrakýr fani hattatlar."

DDuuaa MMüümmiinniinn SSiillaahhýý BBeessmmeelleeHHeerr ÝÝþþiinn BBaaþþýýddýýrr

Peygamber Efendimiz buyuru-yor ki " Dua müminin silahýdýr" .Besmele de her iþin baþlangýç düs-turudur. Hendek harbinde kimse-nin parçalayamadýðý kayayý Hz. Mu-hammed (s.a.v) bismillah diyerekvurduðu kazma darbesi ile parçala-mýþtýr. Hz. Mevlâna (k.s) bir sözün-de; " Bir doktor hastasýný muayeneetmeye baþlarken besmele çeker-se Allah o hastanýn vücudu üzerin-den manevi perdeleri kaldýrýr. Böy-lece doktor isabetli teþhis koyar.Aksi halde niþan almadan kurþunatan kimsenin durumuna döner,isabet ettirinceye kadar kaç reçeteyazar bozar Allah bilir" demektir.Mevlâna'nýn bu sözünün etkisindekalan ve Müslümanlýðý seçen FransaTýp Fakültesinde Cerrahi Ana BilimDalý baþkaný Prof. Dr. Maurice Bu-caille; "Ameliyata baþlarken besme-le çektiðimde baþarýlý olduðuma vebesmelenin þifaya vesile olduðunainanýyorum. Besmele çekmedenameliyata baþladýðýmda zorlandýðý-mýn farkýna varýyorum" ifadesi Jo-urs' de France mecmuasýndaki rö-portajýnda dile getirilmiþtir. Besme-leye gönül veren hattatlarýn vücudagetirdiði eserler her iþin baþý olanbesmeleyi dilimize kolayca yerleþti-rebilmemizi saðlamakta, hayýrla ne-ticelenecek iþlerin ancak besmeleile baþlanan iþler olacaðýna bize sü-rekli hatýrlatmaktadýr.

KKaayynnaakkllaarr

1- Kasým Kufran, Besmele.2- Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, "Selçuk Besmelele-

rinden Birkaç Örnek ".3- Müstakýmzade, Tuhfe, s. 10,12.4- Wensinck, Mucem, " Ýsm" md.5- Lýsanü' l - Arap, "Besmele" md.6- Prof. Dr. Muhittin Serin, Hattat Aziz Efendi, Ýs-

tanbul, 1998, s. 100-104.7- Ziva Bilgic, Besmele Albümü Ýstanbul, 1991.

Page 23: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 4544 Somuncu Baba

dana gelebiliyor. Bunlarý önlemekadýna daha dinamik bir icra organýoluþturmaya gayret gösteriyoruz.Gerek siyasi, gerek ekonomik vegerek kültürel iþbirliði imkanlarýoluþturmak da yaptýðýmýz iþlerin ilksýralarýnda yer alýyor” diye konuþu-yor.

TTüürrkkiiyyee TTaakkiipp EEddiilliiyyoorr

Sancýlý bir dönemde ÝKÖ GenelSekreteri olduðunun altýný çizen Ýh-sanoðlu, bir yanda dünyadaki yenisiyasi geliþmeler, öte yandan Ýslâmcoðrafyasýnda yaþananlar. Mesela,Irak, Filistin ve Lübnan konusundaçok titiz ve ciddi çalýþmalar yaptýkla-rýný þu sözlerle anlatýyor:

“Bugünlerde sözünü ettiðinizbölgelerde önemli geliþmelerin ol-

duðunu söylemek istiyorum. Özel-likle Irak ve Filistin konusunda alý-nan kararlar ümitli olmamýz gerek-tiðini gösteriyor. Filistin meselesin-de yeni bir ufuk belirdi. Son hafta-lardaki geliþmeler Filistin’e dahafarklý bir pencereden bakmamýzýgerektiriyor. Filistin’le ilgili alýnanhaklý kararlarýn uygulanmasýnda,uluslararasý bir desteðin doðacaðýnýdüþünüyoruz. Yani müsbet bir or-tamýn meydana gelmesi için yapýla-cak olan bu kararlarýn desteklen-mesi gerekiyor. Bizim temennimiz,bu davanýn meþru zeminlerde vebarýþçý þekilde halledilmesi, Filistinhalkýnýn meþru haklarýna kavuþmasýve Filistin devletinin bu halkýn meþ-ru temsilcisi olarak görev baþýndaolmasýdýr.”

Somuncu Baba

Konuþan: Özcan ÜNLÜRöportaj

Türkiye'nin Önemi Artýyor

Ýslâm Konferansý Teþkilatý GenelSekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin Ýh-sanoðlu ile son görev yeri olan veyaklaþýk çeyrek asrýný verdiði ÝslâmTarih, Sanat ve Kültür AraþtýrmaMerkezi (IRCICA)’ndeki odasýndagörüþtük. “Medeniyetlerarasý anla-yýþ ve diyalogda saðladýðý üstün ba-þarýlar” dolayýsýyla kendisine verilenödüllerin heyecanýný taþýyan ancakÝslâm coðrafyasýnda on yýllardýr ya-þanan trajedinin acýsýyla buruk olanÝhsanoðlu, “Bugüne kadar ciddi birbilim anlayýþýnýn yerleþmesi ve Türkbilim tarihinin bütün dünyaca tanýn-masý için mücadele ettim, bundansonra da edeceðim. Bu konudayaptýðým çalýþmalarýn dikkate alýný-yor olmasý, þahsým için deðil, ülke-mize de katkýlar saðladýðýný düþünü-

yorum” diyor ve son eseri “Mý-sýr’da Türkler ve Kültürel Mirasla-rý”nýn bu anlayýþýn bir meyvesi ol-duðunun altýný çiziyor.

Özellikle “Osmanlý Bilim Literatü-rü” ve “Bilim Tarihi” üzerindeki ansik-lopedik çaptaki eserleriyle tanýnanProf. Dr. Ekmeleddin Ýhsanoðlu, ÝKÖGenel Sekreterliði, projeleri, Ýslâmdünyasýnýn geleceði ve ilmi çalýþmala-rý üzerine yaptýðýmýz konuþmada,özellikle coðrafyamýzda yaþananlarüzerinde durdu.

ÝÝKKÖÖ DDaahhaa AAkkttiiff OOllaaccaakk

Ýslâm Konferansý Teþkilatý’nýnGenel Sekreterinin, bu teþkilatýn ic-ra organý olan genel sekreteryanýnbaþý olduðunu belirten Prof. Dr. Ýh-sanoðlu, “Biz, deðiþik karar meka-

nizmalarýnda alýnan kararlarý uygu-lamakla mükellefiz. Burada yapýla-cak en önemli þey sekreteryanýndaha aktif, daha verimli ya da dahaseviyeli çalýþmasýný saðlamaktýr. Enbaþta gelen görevleri arasýnda busorumluluðu gelir. Öte yandan,mevcut çalýþma ortamýný daha iyihale getirmek için de çaba sarf et-mesi gerekir. Bütün bunlara baðlýolarak alýnan kararlarýn, daha aktifiþbirliði mekanizmalarýný oluþtur-duktan sonra uygulanmasýný takipetmektir. Ülkeler arasýnda bazensekreteryanýn ataletinden doðan,bazen devletlerin dikkatlerinin baþ-ka yerlere daðýlmasýndan kaynakla-nan, uygulamada güçlük çekilen ve-ya istenilen hýzda olmamasý baký-mýndan bir takým aksaklýklar mey-

“Türkiye’nin ortaya koyduðu baþarý sýrrýný öðrenmek isteyenler, kendimodelleri için, kendi toplumlarý için uygun bir düþünce tarzý olarak

görmek isteyeceklerdir. Türkiye’nin geliþmesi ve itibarlý bir Müslümantoplum olmasýnýn eminim ki, Ýslâm dünyasý için de önemi vardýr.”

Ýnsan, çalýþtýkça veürettikçe yücelir. Ýnsan

baþkalarýna yardýmettikçe kazanýr. Ýlim

vermekle azalmaz. Ýlimvermekle artar. Ýyilikyapmakla da insan

hiçbir þey kaybetmez.

ÝKÖ Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekme-leddin Ýhsanoðlu, “Türkiye’nin geliþ-

mesi ve itibarlý bir Müslüman toplumolmasýnýn, Ýslâm dünyasý için de öne-mi vardýr. Dikkat edilirse, Türkiye’de-ki geliþmeler Ýslâm dünyasýnda müs-

bet karþýlanýyor. Siyasi, iktisadi vekültürel bakýmdan geliþmiþ, müreffeh

bir Türkiye, politikalarý ile elbettedoðru bir örnek olacaktýr” diyor.

ÝKÖ’yü daha aktif politikalar üretenbir yapýya kavuþturmak için tüm gü-

cünü kullandýðýný söyleyen Prof. Ýhsa-noðlu, “Sancýlý Ýslâm ülkelerinin sela-mete kavuþmasý için projeler üretiyo-

ruz. Filistin, Irak meselesi ve diðercoðrafyalarla ilgili verimli görüþmelerve istiþareler yapýp, alýnan kararlarýnvakit geçirilmeden uygulanmasý ko-nusunda tavizsiz çalýþýyoruz” diyor.

Page 24: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 4746 Somuncu Baba

Prof. Dr. Ekmeleddin Ýhsanoðlu,önemli dönemeçlerden geçmiþ vekendine özgü bir siyasi, idari veekonomik bir geliþme seyri izlemiþolan Türkiye’nin bölge için çokönemli bir örnek olduðunu vurgu-luyor ve þunlarý söylüyor:

“Türkiye siyasi, iktisadi ve kültü-rel bakýmdan geliþmiþ, müreffeh birtoplum ve itibarlý bir devlet nokta-sýna doðru giderse, onun takip etti-ði politikalarýn doðru politikalar ol-duðu görülecektir. Ýslâm toplumla-rýnýn birbirine benzer karakterlerivar. Ayný kültür ve ayný dine men-sup olmalarý baþlýca özellikleri ara-sýnda. Bazen ayný gibi görünmesineraðmen, bazen de çok deðiþik sos-yal farklýlýklarýn olmasý gibi... Bütün

bunlara raðmen, Türkiye’nin ortayakoyduðu baþarý sýrrýný öðrenmek is-teyenler, kendi modelleri için, ken-di toplumlarý için uygun bir düþün-ce tarzý olarak görmek isteyecek-lerdir. Türkiye’nin geliþmesi ve iti-barlý bir Müslüman toplum olmasý-nýn eminim ki, Ýslâm dünyasý için deönemi vardýr. Dikkat edilirse, Tür-kiye’deki geliþmeler Ýslâm dünya-sýnda müsbet karþýlanýyor. Son bir-kaç yýl içerisinde olup bitenlere ba-kýldýðýnda bunu açýkça görebiliyo-ruz.”

ÝÝlliimm VVeerrmmeekkllee AAzzaallmmaazz

Üniversite hocalýðý, yazarlýk, IR-CICA Genel Direktörlüðü göreviderken bir anda ÝKÖ Genel Sekre-

teri olarak ülkemizin adýný bir kezdaha tarihe yazdýran Prof. Dr. Ek-meleddin Ýhsanoðlu, bilim ahlakýylabaðdaþmayacak hiçbir davranýþtabulunmamasýyla da dikkat çeken birbilim adamý. Türkiye’ye bilim, ahlakve samimiyet penceresinden baka-rak bir deðerlendirme yapmasýný is-tediðimizde bize þöyle bir perspek-tif sunuyor:

“Bütün bunlar; yani hayattakimüktesebat, insanla birlikte gider.Yeni bir göreve getirilmiþ olmam,yeni bir kulvara girdiðim manasýnagelmez ama þöyle bir þey söyleye-bilirim; çok farklý bir alana geçtiðimdoðrudur. Kültürel diplomasiden,siyasi diplomasiye geçiyorum. Emi-nim ki, burada kazandýðým tecrübe-ler orada bana yardýmcý oluyor. Fa-kat tabii yeni görevin kendine göreþartlarý var ama buradaki kazandýðý-mýz ve taþýdýðýmýz þeyler bizimlebirlikte geldi. Ýnsan, çalýþtýkça veürettikçe yücelir. Ýnsan baþkalarýnayardým ettikçe kazanýr. Ýlim ver-mekle azalmaz. Ýlim vermekle ar-tar. Ýyilik yapmakla da insan hiçbirþey kaybetmez. “Ýyilik yaptýðýn insa-nýn þerrinden korun” diye bir hadis-iþerif vardýr. Bugüne kadar kötüolanlardan kendimi korumaya çalýþ-tým. Bana zarar vermek isteyenle-rin þimdi nerede olduklarýný okuyu-cularýn takdirine býrakýyorum. Ha-yatlarýný baþkalarýnýn kurduklarýnýyýkmak, zevklerini baþkalarýna ezi-yet etmekten alan insanlarýn sonuher zaman hüsrandýr ve baþarýsýz-lýktýr. Kur’an-ý Kerim’de, “Hiç bilen-lerle bilmeyenler bir olur mu?” di-ye bir ayet vardýr. Buna paralel ola-rak “yapanlarla yýkanlar bir olurmu?” diye sordum kendime herzaman. Bunun takdirini ben, bu iþ-leri takip eden insanlara býrakýyo-rum. Son yýllarda birçok acý hadise

yaþadýk. Kanun tanýmayanlar, aka-demik ölçülere riayet etmeyenler,hakikati hakký sýrf kendilerinde gö-rüp bölümleri kapatanlar, bölümle-ri kapatýrken küçük insanlarý kulla-nýp yalan söyletenler, gizli gizli iftiraatanlarýn sonu hüsrandýr. Çalýþaninsanlarýn önü her zaman açýktýr.Bir süre sýkýntý çekerler ama sabýrla-rýnýn sonucunda zafere ulaþýrlar.”

BBiilliimm HHiizzmmeettlleerrii SSüürrüüyyoorr

Prof. Dr. Ekmeleddin Ýhsanoðlu,ömrünün son 25 yýlýný verdiði IRCI-CA’nýn geleceði konusunda ümitliolduðunu söylüyor ve yeni dönem-de de kuruma daha güçlendirilmiþbir destek saðlayacaðýný belirtiyor:

“IRCICA, gerek Türkiye, gerek-se milletlerarasý seviyede rüþtünüispat etti. Halen projeleri ve prog-ramlarýyla bütün dünyanýn kucakla-dýðý, dünyayý kucaklayan bir kurumhaline geldi. IRCICA’nýn geleceðininçok daha iyi olacaðýna inanýyorum.Çünkü artýk ÝKÖ Genel Sekreterli-

ði’nin de büyük desteðini saðlamýþolarak yoluna devam ediyor. IRCI-CA’nýn 10 ülkenin bilim ve kültürþahsiyetlerinden oluþan bir idareheyeti var. Bütün plan ve projeleronlarýn onayýndan geçiyor. Akade-mik bakýmdan benim sorumlulu-ðum altýnda olan konularýn devametmesini isteyen bu heyetin isteðidoðrultusunda hizmetlerimi sürdü-

rüyorum. Benim merkeze karþýolan tarihi görevim yine devamediyor. Tam mesaili olarak deðilama proje bazýnda sürüyor. Benimüzerimde olan birkaç proje; mese-la, Osmanlý Bilim Literatürü Projesidevam ediyor. Þahsi ilgi sahamdaolan projeler zaman içerisinde biti-rilecek. IRCICA’dan tamamen kop-mam mümkün deðildi...”

Somuncu BabaSomuncu Baba

CCiiddddii vvee BBaaþþaarrýýllýý......

Ýslâm Konferansý Teþkilatý’nýn ilk Türk Genel Sek-reteri olan Prof. Dr. Ekmeleddin Ýhsanoðlu, Ýslâm

Tarih, Sanat ve Kültür Araþtýrma Merkezi (IRCICA)

Genel Direktörü, Türk Bilim Tarihi Kurumu (TBTK)

Kurucu Baþkaný, Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fa-kültesi Bilim Tarihi Bölümü’nün de kurucularý arasýn-da yer aldý. Devlet Üstün Hizmet Madalyasý sahibi.

Londra Üniversitesi- SOAS Araþtýrma Kurul ve Har-vard Üniversitesi-Ortadoðu Araþtýrmalarý Merkezi

Danýþma Kurulu Üyeliði, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih

Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi asil üyesi ve

daha birçok uluslararasý kurum ve proje de görev

yapýyor. Kendisine Bosna-Hersek hükümeti tarafýn-dan büyükelçilik unvaný, çeþitli ülkelerden liyakat

niþanlarý verilen, Mimar Sinan Üniversitesi, Sofya

Üniversitesi Azerbaycan Ýlimler Akademisi ve ABD

Dowling College ‘Fahri Doktora’ payesi bulunan

Prof. Ýhsanoðlu, entelektüel münasebetlerin geliþti-rilmesi için yaptýðý hizmetlerden dolayý Amerikan Bi-yografi Enstitüsü tarafýndan Altýn Baþarý Ödülü ile

ödüllendirildi.

Academiae Europaea’un da üyesidir. Bilim tari-hi ve Türk kültürü hakkýnda birçok kitap, makale

ve tebliði bulunmaktadýr. Osman-lý Bilim Tarihi Literatürü ve Osman-lý Devleti Tarihi ve Medeniyeti gibi birçok kitabýn

editörü ve yazarýdýr. Eserleri Türkçe, Ýngilizce,

Fransýzca ve Arapça olarak yayýnlanmýþ, bazý eser-leri de Japonca, Korece, Urduca ve Farsça’ya çev-

Page 25: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 4948 Somuncu Baba

mek için, kendi istek ve arzularýnýdizginleyen insan, elbette, dengelive erdemli olabilecek, huzur vemutluluðu geçici heveslerin aldatýcý-lýðýnda deðil, gerçek anlamda içdünyasýnda hissederek yaþayabile-cektir.

Bir diðer konu da, zengin kim-selerin durumudur. Orucunu hak-kýyla tutan zengin kimseler, açlýðýn,susuzluðun ne demek olduðunuancak oruçla anlarlar. "Yaþamayanbilmez" ilkesi gereðince, Allah (c.c)zenginlere bizzat yaþatarak, fakirlerianlayýp onlara yardýmcý olmalarýnýistemektedir. Bu yolla zengin kim-seler, fakirlere daha çok merhametbesleyip, onlarla aralarýnda insanolarak bir fark olmadýðýný kavrar-ken, ayný zamanda fakirlerle zen-ginlerin sýnýf çatýþmasýnýn önüne ge-çilmektedir. Çünkü böylece birzenginin malýnda fakirin gözü olma-yacaktýr. Bunun sonucunda da, sos-

yal denge saðlanacaktýr. Birbiriyleçatýþan deðil, dayanýþma içinde olaninsanlarýn oluþturduðu bir toplummeydana gelecektir. Bu toplum daolsa olsa sevgi toplumu olabilir.

Orucun psikolojik analizini ya-parken, önemli bir noktanýn da,dikkatten kaçýrýlmamasý gerekmek-tedir. Oruç, tamamen Allah ile bi-rey arasýndaki özel bir ibadettir. Þukudsi hadis bunu açýkça ifade et-mektedir: "Adem oðlunun heramelinin karþýlýðý, kat kat verilir. Biriyilik, on mislinden yedi yüz mislinekadar mükafatlandýrýlýr. Yalnýz oruçhariç. Orucun mükafatýný ben vere-ceðim. Zira kulum, yemesini, iç-mesini, nefsani arzularýný sýrf benimiçin terk ediyor." Bu yönüyle oruç,insanlarýn, kendi iradeleriyle so-rumluluk yüklenme yetilerini geliþ-tirir. Bu durum, özellikle çocuklaraçýsýndan daha da önemlidir. Çün-kü öðrenerek davranýþ geliþtiren

çocuklar, sadece Allah'a karþý so-rumluluðun bir gereði olarak oruçtutmanýn, yani yeme-içme vb. dav-ranýþlardan kendi isteði ile uzakdurmanýn ve bunu Allah(c.c) dýþýn-da takip eden biri olmaksýzýn yap-manýn, onlara yüklediði ‘sorumlu-luk yüklenme’ duygusundan hoþ-nut olurlar. Oruç tuttuklarý konu-sunda hesap verecekleri bir kimseolmadýðý halde, gereðine inanarako iþi yapmalarý, ancak varlýðýna imanettikleri Yüce Rablerinin hoþnutlu-ðunu kazanmak içindir. Çocuklarýnböyle bir idrakle oruç tutmalarý,kendilerini daha deðerli hissetmele-rine yol açacaðý gibi, onlara sýnýrsýzbir özgüven katacaktýr.

Sonuç olarak oruç, çocuklukdöneminden itibaren, insan hayatý-nýn her evresinde, insanýn olgunla-þarak, daha saðlam bir ruh yapýsýnasahip olmasýný saðlayan önemli biribadettir.

Yrd. Doç. Dr. M. Doðan KARACOÞKUNPsikoloji

Oruç Psikolojisi

Bilindiði gibi, her yýl, Ramazanayýnda oruç tutmak, her Müslümanafarz kýlýnmýþtýr. Dolayýsýyla Ramazanayý, kýþ mevsimine de, yaz mevsimi-ne de denk gelse Müslüman bireyleriçin, mazereti olmadýkça, oruç tut-mak zorunlu bir ibadettir. Tabiatýylabu durum, bir açýdan Yüce Allah'ýnbizim oruçlarýmýza ihtiyacý olmadýðý-ný, diðer açýdan asýl amacýn bizim açve susuz kalmamýz olmadýðýný gös-termektedir. Nitekim öyle olsaydý,örneðin her yýl, sadece uzun yazgünlerinde oruç tutmamýz istenebi-lirdi. Ama böyle bir kayýt olmadýðýnagöre, asýl amaç ne olabilir? Oruç tut-mak, bizim için sosyal ve psikolojikaçýlardan ne tür bir deðer ifade et-mektedir? Üzerinde durmak istedi-ðim þey de, aslýnda budur.

Oruçlu insan, oruç olduðu sü-rece, dýþ alemden ziyade, kendi içdünyasýna yönelir. Çünkü yemek-içmek gibi yönelimleri olmadýðý gi-bi, insanlarla kavga etmek, çatýþmakgibi yönelimler içerisinde de ol-maz. Nitekim Peygamber Efendi-miz (s.a.v), birileri bize sataþarak,kavga etmeye yönelseler bile, "benoruçluyum" diyerek, onlarla tartýþ-mamamýz gerektiðini öðütlemiþtir.Bu derece olgunluk içerisindekioruçlu bir insan, kendi kendine yö-nelerek, bütün hareketlerini dikkat-le gözden geçirme imkaný bulacak-týr. Yanlýþ davranýþlarýný düzeltmeyeçalýþacak ve içindeki insani güzellik-leri keþfedecektir.

Bütün bunlar baðlamýnda, oruçtutmanýn sýradan bir açlýk ve susuz-

luk olmadýðý, insanýn tüm benliðininkatýldýðý bir ibadet olduðu anlaþýl-maktadýr. Bu da, insanýn ruhsal ol-gunluða ulaþmasýnýn mükemmel biryolu olarak, oruç tutmanýn insanpsikolojisi için önemini ortaya koy-maktadýr. Oruç sayesinde, insanýnne kadar þerefli bir varlýk olduðunuanlamak mümkün gözükmektedir.Þöyle ki, oruç tutan bir insan, ra-hatlýkla ulaþabileceði ve helal olanyiyecek- içecek gibi þeyleri, kendiiradesiyle yememektedir. Dolayý-sýyla o, bu davranýþýyla sadece gü-düleri, yani içten gelen istek ve ar-zularý ile hareket eden sýradan birvarlýk olmadýðýný göstermektedir.Oruçlu kimsenin bütün bu davra-nýþlarýndaki tek amacýnýn, Allah'ýnhoþnutluðu olduðu anlaþýlmaktadýr.Böylesine ulvi bir amaca ulaþabil-

"Adem oðlunun her amelinin karþýlýðý, kat kat verilir. Bir iyilik, onmislinden yedi yüz misline kadar mükafatlandýrýlýr. Yalnýz oruç hariç.Orucun mükafatýný ben vereceðim. Zira kulum, yemesini, içmesini,

nefsani arzularýný sýrf benim için terk ediyor."

Page 26: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 5150 Somuncu Baba

cillik, yalan, hýrs, cimrilik, hased gibimanevi hastalýklara da þifa olabil-mektedir. Böyle olmamasý halindetutulan oruçlarýn bir deðerinin ol-madýðý, sevgili Peygamberimizin birhadisinde þöyle ifade edilmektedir:

“Yalan söylemeyi ve yalanla iþyapmayý býrakmayan kimsenin, ye-mesini içmesini býrakmasýna YüceAllah deðer vermez.”4

Maddi ve manevi arýnma þuu-ruyla tutulan oruçlar vesilesiylePeygamberimiz’in (s.a.v) “Kim fazi-letine inanarak ve karþýlýðýný Al-lah’tan bekleyerek Ramazan oru-cunu tutarsa, geçmiþ günahlarý ba-ðýþlanýr”5 müjdesine nâil olunabilir.

Ramazan, ayný zamanda insan-larýn ibadetlerle yoðunlaþarak ma-nevî bir arýnmanýn gerçekleþtiði ay-dýr. Ramazan’da kulluk þuuruna va-ran insanlar, hem bireysel hem detoplumsal olarak yenilenmekte, buayýn feyiz ve bereketinden nasip-lenmektedirler.

Kur’an ve oruç ayý olmasýnýn ya-nýnda Ramazan, mü’minler içinkardeþlik duygularýnýn doruða ulaþ-týðý bir infak ayýdýr. Bu ayda iftar sof-ralarýnda bir araya gelen gönüllerkaynaþmakta, verilen zekat ve sa-dakalarla insanlar arasýnda dayanýþ-ma saðlanmaktadýr. “Ramazan ayýn-da bir oruçluya iftar yemeði verenkimseye, oruç tutan kimse kadarsevap yazýlýr, oruç tutan kimseninsevabýndan hiçbir þey eksilmez”6

hadisinde belirtilen mükâfata ulaþ-mak için ihtiyaç sahiplerine yardýmeli uzatýlmaktadýr. Rahmet ayýndakalpler yumuþamakta, þefkat, mer-hamet ve cömertlik hislerinin yo-ðunlaþmasýyla yoksullarýn, kimsesiz-lerin yüzü gülmektedir. Ayný za-manda, tutulan oruçlar sayesindeinsanlar nimetin kadrini bilmeyi öð-renmekte, çevrelerindeki muhtaç-larýn durumunu daha iyi anlayabil-mektedirler.

Her yeni Ramazan, yeni birbaþlangýç olmalýdýr. Bu ay, ayný za-manda ömürlerin muhasebesininyapýldýðý, insanlarýn eksikliklerininfarkýna vararak yenilendiði bir diriliþmevsimidir. Ramazanda yapýlanhasbihalle daha þuurlu bir kul olmayolunda adýmlar atýlmalýdýr.

Bir yýl boyunca özlemle bekle-nen kutlu zamanlar için kalpler ha-zýrlanmalý, Ramazan layýk olduðuþekilde karþýlanmalýdýr. Her biri altýndeðerinde olan bu zaman dilimi eniyi þekilde deðerlendirilmelidir. Sa-hurlarla, terâvihlerle, oruçla, gönül-den niyazlarla dolu dolu geçirilip ih-ya edilmelidir.

DDiippnnoottllaarr

1- Buhârî, Savm, 5, had. no: 1898; Muslim, Sýyâm,1,2, had. no: 1079; Nesâî, Sýyâm, 3, had. no:2099.

2- Nahl 16/89.3- Bakara, 2/185.4- Buhârî, Savm, 8, had. no:1903.5- Buhârî, Savm, 6, had. no: 1901.6- Tirmizî, Savm, 82, had. no: 807.

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Rukiye AYDOÐDUPeygamber Ýklimi

Kutlu Zaman Ramazan

Kur’an-ý Kerim’de üzerine ye-min edilerek deðer atfedilen, insa-noðlunun ise daha çok yokluðundadeðerini bildiði bir hazinedir zaman.Zaman kavramý, baþlý baþýnaönemli olmakla birlikte, bazý zamandilimleri daha özel anlamlar taþýya-bilmektedir. Asýrlar içerisinde Asr-ýSaâdet özel olduðu gibi, günlerdenCumanýn, gecelerden Kadir gecesi-nin, aylardan ise Ramazan’ýn çokayrý bir yeri bulunmaktadýr.

Müminler için kulluk ve sabýr ayýolan Ramazan-ý Þerif ile rahmetesusayan gönüller yeþermekte, ruh-lar bu mana ikliminde her yýl yeni-den tazelenmektedir. Peygamberi-miz, (s.a.v) bu ayýn feyzini Buhâri,Muslim ve Nesâî gibi hadisçilerinSavm bölümünde naklettikleri birhadislerinde þöyle ifade etmekte-dir:

“Ramazan geldiðinde cennetkapýlarý açýlýr, cehennem kapýlarý ka-panýr; þeytanlar ise zincire vuru-lur…” 1

Ýmam Muslim rivayetinde “Ra-mazan geldiði zaman göðün rah-

met kapýlarý açýlýr” þeklinde yer al-maktadýr. Hadiste Ramazan’ýn ma-nevi havasý içerisinde insanlarýn iba-detlerle daha fazla meþgul olmalarý,hayýr ve hasenata yönelmeleri so-nucu daha çok Allah’ýn rahmetinenâil olacaklarý, böylelikle adeta cen-net kapýlarýnýn açýlmýþ olmasý anlatýl-mak istenmektedir. Gerçekten deRamazan’da gönüller Kur’an’la nur-lanmakta, nefisler oruçla terbiyeedilmekte, yapýlan hayýr ve hase-natla yüzler gülmekte ve cennetinkokusu bir ay boyunca inananlar ta-rafýndan hissedilmektedir.

Ramazan’ýn önemi, mü’minleriçin bir rehber, rahmet ve müjdeolan2 Kur’an-ý Kerim’in bu ayda in-dirilmeye baþlamasýndan kaynak-lanmaktadýr. Cebrail (a.s) ilk vahyiPeygamberimize bu ayda getirmiþve kendisine risalet görevi bu aydaverilmiþtir. Ýçerisinde bin aydan da-ha hayýrlý olan Kadir gecesinin bu-lunduðu Ramazan’ýn önemiKur’an’da þöyle belirtilmiþtir: “Ra-mazan ayý, insanlara yol gösterici,doðrunun ve doðruyu eðriden ayýr-manýn açýk delilleri olarak Kur’an’ýn

indirildiði aydýr. Öyle ise sizden Ra-mazan ayýný idrak edenler ondaoruç tutsun.“3

Kur’an ayý olan Ramazan’da yal-nýz okunan mukabelelerle yetinil-memeli, ruhlar onunla tazelenmeli,yeniden hayat bulmalýdýr. Ramazanayný zamanda Kur’an-ý Kerim’in ha-yatýmýzla daha çok bütünleþtiði,onun ayetlerinin zihinlerimize nak-þedildiði ay olmalýdýr.

On bir ayýn sultanýna ulaþmýþ ol-manýn þükraný olarak, Ramazan’daoruçlar tutulur. Bu ayný zamandasabýr imtihanýndan geçmektir.Oruç, insanýn yalnýz Rabbinin rýza-sýný gözeterek kendine hakim ol-masý, bu yolla kendini terbiye et-mesidir. Ýnsanýn kemal yolculuðun-da zor ama eðitici bir yöntem olanoruç ile vücut aç kalsa da, ruh ma-nevi yönden doyuma ulaþmaktadýr.Zira oruç yalnýz yemeden içmedenuzaklaþmak demek deðildir, kiþinineline, diline, kalbine hakim olmasý,tüm uzuvlarýný haramdan koruma-sýdýr. Böylece beden için sýhhat kay-naðý olan oruç, ayný zamanda ben-

Page 27: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 5352 Somuncu BabaSomuncu Baba

Mustafa ÖZÇELÝKEdebiyat

Nasreddin Hoca Fýkralarýnda Ramazan

Somuncu Baba

Büyük bilgemiz Nasreddin Ho-ca’nýn en belirgin özelliklerinden biride sürekli olarak hayatýn ve insanlarýniçinde oluþudur. Dolayýsýyla onun fýk-ralarýnda cemiyetin bütün olaylarýnýve her türlü insan tipini görmekmümkündür.

Hoca’nýn fýkralarýnda Ramazanayý da özel bir yer tutar. Bu durumhem onun Hoca sýfatýyla hem deRamazan’ýn bütün bir toplumu kuþa-tan, etkileyen bir ibadet oluþuyla ilgi-lidir. Hoca, bu tür fýkralarýnda da yineeðitimci, ahlâkçý yönünü ve insanlarýýslah anlamýndaki tenkitçi tavrýný çokçarpýcý biçimde gösterir.

Ramazan, Hoca’nýn fýkralarýndaen çok iftar sofralarýndaki olaylarlagündeme gelir. Bunlardan birisi þöy-ledir:

“O yýl Ramazan ayý yazýn ortasýnarastlar. Günler uzun, hava da çok sý-

cak geçmektedir. Bir ahbabý Hoca’yýbirkaç arkadaþýyla birlikte iftara çaðýrýr.Ýftarda önce buzlu bir hoþaf tasý gelir.Ancak ortada tuhaf bir durum vardýr.Ev sahibinin elinde kepçe büyüklü-ðünde bir kaþýk, misafirlerde ise kü-çücük kaþýklar bulunmaktadýr. Üstelikev sahibi koca kaþýðý her daldýrýþýnda“Ohhhh!...Öldüm…gibi tuhaf seslerçýkarmaktadýr. Konuklarsa küçücükkaþýklarla ne hoþafýn tadýný alabilmek-te, ne de susuzluklarýný giderebil-mektedirler.

Hoca, bakar ki böyle olmayacak.Ev sahibinin elinden kepçeyi kaparve:

—Efendi, þu kepçeyle birer debizler içsek, birer kerecik olsun biz-ler de ölsek! deyiverir.”

Bu fýkraya elbette tebessüm ede-ceðiz çünkü nükte gücü çok yüksek;ama onun ötesinde Hoca’nýn þu

mesajýný da anlamak durumundayýz:“Konuk aðýrlamak, güzel bir davra-nýþtýr; ancak konuðu gereði gibi aðýr-lamak daha önemlidir.”

Hoca’nýn kiþiliðini yansýtan birbaþka Ramazan fýkrasý da þudur:

“Akþehir’in zenginlerinden biriHoca’yý iftara çaðýrýr. Önce çorba ge-lir. Daha bir kaþýk alýrlar ki ev sahibi“Bu ne biçim çorba”diyerek çorbayýkaldýrtýr. Ardýndan et gelir. Ev sahibibir parça eti aðzýna atar atmaz “kaldý-rýn bunu. Bu ne biçim et” der. Budurum böyle devam eder gider.Hoca, bakar ki olmayacak. Hemenyerinden kalkar, evin bir köþesinekaldýrýlan çorbaya, etli pilava kaþýðýnýdaldýrýp yemeye baþlar.

Hoca’dan böyle bir davranýþbeklemeyen ev sahibi þaþkýnlýkla“Aman Hocam, sen ne yapýyorsun?Sofraya getirseydik, burada yesey-

Somuncu Baba

“Hoca’nýn fýkralarýnda Ramazan ayý da özel bir yer tutar. Bu durum hemonun Hoca sýfatýyla hem de Ramazan’ýn bütün bir toplumu kuþatan,

etkileyen bir ibadet oluþuyla ilgilidir.”

din…” deyince Hoca “ Vallahi efen-di, sen sofraya gelenlerin hesabýnýgöredur, ben de biraz þu pilavla gö-rüþeyim” der.”

Bu fýkra da bizi yine tebessüm et-tirecek ama þunu da düþündürecek-tir mutlaka” Þaka yollu da olsa bizi al-datmaya kalkýþanlara gerekli dersivermek zorundayýz.”

Yine Hoca’ya yakýþan bir baþkafýkra: “Hoca, Ramazan ayýnda zalim,acýmasýz bir aþiret beyinin evine mi-safir olur. Yemekler yenir ve sohbetbaþlar. Bey der ki “Hocam, ben za-lim bir insaným. Acaba dünyada buzulmün cezasýný çeker miyim? Hoca,adamýn özelliðini bildiði için iþi alttanalýr ve “ne münasebet efendim; hiç-bir þey olmaz.” der. Zalim bey bucevaptan tatmin olmaz ve sorar:“Yaptýðým zulümler ne olacak, maz-lumun ahý yerde mi kalacak? ”Hoca,bilgeliðini konuþturur. “Hayýr efen-dim, kalmaz. Zulmünüzün cezasýnýevlatlarýnýz çeker.” Zalim adam bu

açýklama karþýsýnda rahatlar “Ohbe!..der. Ben çekmeyeyim de kimçekerse çeksin.” der.

Aradan birkaç gün geçer. Bey,ava giderken attan düþer ve ayaðý ký-rýlýr. Hemen Hoca’yý çaðýrtýr ve so-rar: “Hani zalimliðimin cezasýný evlat-larým çekecekti. Bak ayaðým kýrýldý.Ne diyeceksin bu iþe? Hoca da“Efendim sözümde bir yanlýþlýk yok.Baþýnýza gelen bu felaket senin yap-týklarýnýn deðil, babanýn yaptýklarýnýncezasýdýr. Seninkileri daha sonra ev-latlarýn çekecektir” der.

Fýkra dikkatle okunduðunda her-halde þu sonucu çýkarmak zor olma-yacaktýr: Hangi durumda olurlarsa ol-sunlar güç sahipleri kimseye zulmet-memelidirler. Zalimler cezalarýnýnkarþýlýðýný er geç bulurlar. Ama bun-dan daha önemlisi þudur: Zalim kiþi-lere hak ve hakikati dolaylý yollardansöylemek gerekir. Yani gerçek aslagizlenmeyecek ama muhatabýn du-rumuna göre üslup deðiþik olacaktýr.

Hoca’nýn þu fýkrasý ise dinin haki-katini bilen bir din adamýnýn çok açýkbir tavrý olarak bugün için de çok dik-kat çekici ve ibret dersleriyle dolu-dur:

“Hoca’nýn kadýlýk yaptýðý bir za-manda bir adam, Abdullah isimli biri-ni yaka paça, sille tokat mahkemeyegetirir ve “Kadý Efendi!...Bu adamalenen oruç yiyor. Cezasýný ver, der.Hoca, düþünür ve Abdullah’ý ceza-landýrmaya gerek görmez onu geti-rene: ”Sen hakkýn olmadýðý halde buadamý dövdün, buraya getirerekonurunu kýrdýn. Bu suçunun cezasýolarak sana bir ay hapis veriyorum.”der. Adam, “mahkeme hükmüdür”diyerek sesini çýkartmaz ama þunuda sormadan edemez: “Kadý efendi,cezama razýyým ama bu Abdullah’ahiç ceza vermeyecek misin?” diyesorar. Hoca da: “Evladým, ben Akþe-hir kadýsýyým. Buranýn nizamlarýnýbozduðun için seni hapse koyuyo-rum. Halbuki Abdullah dinin kaidele-

Page 28: Fiyatý: 6 YTL

yoruz. Çünkü kimi fýkralar asla onuntarzýna uygun deðildir. Bu da bunlar-dan biridir:

“Ramazan ayý gelince konu kom-þu Hoca’ya orucun kaçý olduðunusorarlarmýþ. Hoca da þaþýrmamakiçin evdeki çömleklerden birine hergün bir nohut tanesi atarak hesabýnýtutuyormuþ. Ancak bir gün kýzý onunnohut attýðýný görünce babasýndanhabersiz bir avuç nohut atmýþ çöm-leðe.

Ramazanýn ortalarýna gelincekomþularý sormaya baþlamýþlar “Ho-cam bugün orucun kaçý” diye? Hoca,baþlamýþ nohutlarý saymaya. Çöm-lekte tam yüz beþ tane nohut var-mýþ. Hoca, bu rakamý söylese olma-yacak ve sayýyý indirerek “Orucunotuz beþi, demiþ.” Komþularý “Ho-cam nasýl olur, Ramazan topu topuotuz deðil mi,” deyince Hoca þöylecevap vermiþ: “Be adam, sen yinebu hesaba þükret. Ýþ çömlek hesabý-na kalsaydý bugün orucun yüz beþiidi..”

Bu fýkrada espri elbette var. Bubakýmdan fýkra niteliðine uygun. Amaþunu da düþünmeden edemiyoruz.Bir Hoca’nýn Ramazan’ýn kaçý oldu-ðunu bilmemesi mümkün müdür?Hadi takvim yok, bilemedi diyelim yaRamazanýn otuz beþi, sözüne ne di-yeceðiz…

Bunun gibi Hoca’ya yakýþtýrýlmýþpek çok fýkra vardýr. Bunlarýn Ho-ca’nýn fýkra külliyatýndan ayýklanmasýHoca’nýn doðru anlaþýlmasý açýsýndanson derece önemlidir.

Görüldüðü gibi, Ramazan, Ho-ca’nýn fýkralarýnda da yansýmasýný bul-muþ, Hoca da bilge tavrýný, nüktedankiþiliðini, cemiyeti ýslah tutumunu butür fýkralarýnda da göstermiþtir.

Ekim / 200654 Somuncu Baba

rini bozdu. Ben ahiret kadýsý deðilim.Onun meselesi ahirette Allah’laonun arasýnda” der.”

Derslerle, hikmetlerle dolu bir fýkrabu…Vermek istediði mesajlara gelin-ce; Adalet iþiyle uðraþanlar çok titiz ol-malý, dini kavramlarý kullanarak kendiegosunu tatmin etmek isteyenlere aslafýrsat vermemelidir. Öte yandan bu fýk-radan inançlara saygýlý olmak, bir kusuriþleyenin hatasýný hemen alenileþtirme-mek gibi daha pek çok ders çýkarabili-riz.

Yine dini tutum ve anlayýþ noktasýn-da bir ramazan fýkrasý da þöyledir:

“Hoca’yý bir akþam iftara davetederler. Hoca, kendi evinde önce ifta-rý eder, namazýný kýlar sonra yemekyermiþ. Ama burada kural þuymuþ:Önce akþam namazý kýlýnacak, sonra if-tar açýlýp yemek yenilecek. Ayrýcaimam da namazý çok yavaþ kýldýracaktýr.

Hoca, çaresiz katlanýr ve namazadurulur. Ýmam, fatihayý yavaþ yavaþokumaya baþlar. Hoca’nýn caný sýkýlýrama bir þey demez. Çünkü namaz-dadýr. Ýmam, fatihayý bitirince Yâsin’der demez Hoca’nýn cini tepesi-ne çýkar. Ýþin çok uzayacaðýný anlaya-rak hemen namazýný bozarak “benartýk dayanamayacaðým. Bunu Allahda biliyor. Çünkü her þeyin bir sýrasývardýr,” diyerek saftan ayrýlýr yalnýzbaþýna namaz kýlmaya hazýrlanýrkenimam “Vel’kuranilhakim” diyerek rü-kua varýnca Hoca “bak, buna bir iti-razým, yok diyerek tekrar cemaateuyar.”

Hoca, burada da hem hocalýðýnýhem de bilgeliðini yine bize göster-mektedir. Zira, cemaatle kýlýnan na-mazlarýn kýsa tutulmasý Hz. Peygam-ber uyarýsýdýr. Bu uyarýya raðmen ce-maat namazýný çok uzun tutanlara bireleþtiridir Hoca’nýn tavrý. Dahasý da

var: Ýnsan, asla peþin hükümlü olma-malý, sabýrlý hareket etmeli ve hatala-rýný görmeye çalýþýp düzeltmelidir.

Hazýrcevaplýlýk, Hoca’nýn en be-lirgin özelliðidir. Hele kaba-saba, gör-güsüz insanlar karþýsýnda çok etkili biryoldur. Bu açýdan bir de þu fýkrayabakalým:

“Bir gün Hoca’yý iftara çaðýrýrlar.Bir aralýk sofraya tatlý gelir. Hoca’nýnyanýnda oturan oldukça obur ve gör-güsüz biri kaþaðýný hýrsla tatlýya daldý-rýr. O anda, tabaktan koca bir parçasýçrayýp Hoca’nýn göðsüne yapýþýr.Hoca, tatlý parçasýna bakarak þöyleder: “A mübarek, þu adamýn elindenbana deðil Allah’a sýðýn.”

Hoca’nýn þu fýkrasý ise oruç gibibir ibadeti þahsi çýkarý için kullanmayakalkýþanlara karþý çok güzel bir cevapsayýlmalýdýr:

“Hoca, bahçesindeki incirleri sat-mak üzere pazara götürür. O sýradabir kadýn gelir ve Hoca’ya: “Efendi,ben komþunuz Hasan efendinin ka-rýsýyým. Eðer veresiye verirseniz bi-raz incir alacaðým.” der.

Hoca, razý olur ve incirleri tartar.Bu arada bir nezaket olsun için kadý-na da bir tane uzatýr. “Haným” der.“Ýncirlerim çok lezzetlidir. Ye de tadý-na bak.”

Kadýný uzatýlan inciri almak iste-mez ve þöyle der.” Saðol Hocam.Oruçluyum. Altý yedi sene önce has-talanmýþ ve orucumu bozmuþtum.Bu gün borcumu ödüyorum” deyin-ce Hoca: “Öyle ise haným kusurabakma sana incir filan veremem.Bende veresiye verecek mal yok.Allah’ýn alacaðýný altý yedi senedeödeyen, benim alacaðýmý kimbilir nevakit verir.” diyerek incirleri satmak-tan vazgeçer.”

Hoca’nýn Ramazanla ilgili dahapek çok fýkrasý vardýr. Onlar okundu-ðunda daha nice hikmet dersleri çý-karýlabilecektir. Son olarak Hoca’yayakýþtýrýlan bir fýkraya yer vermek isti-

Göklerden sessizce gelen kutsal bir fermandýr, Oruçla güzelleþen gönüllere sultandýr, Allah'tan kullarýna en güzel armaðandýr, Hayâtýmýza hoþ geldin ey þehr-i Ramazan.

Nefsimizin beton duvarlarýný kýrandýr, Bütün aylarýn içinde en mübârek olandýr, Yoksullarý giydiren, açlarý doyurandýr, Hayâtýmýza hoþ geldin ey þehr-i Ramazan.

Þeytan elçilerini zincirlere vurandýr, Bu ayda tüm müminler daha bir Müslümandýr, Hatimle kýlýnan namaz, okunan Kur'ân'dýr, Hayâtýmýza hoþ geldin ey þehr-i Ramazan.

Merhametin somut hâle geldiði zamandýr, Câmiler dolup taþar, bereket çaðlayandýr, Minâre minâre mahya, mahyalar nurdandýr, Hayâtýmýza hoþ geldin ey þehr-i Ramazan.

Af ve maðfiret ayý, bu bir mâh-ý gufrandýr, Sabýr eðitimiyle dertlilere dermandýr, Yeryüzüne huzûru cömertçe daðýtandýr, Hayâtýmýza hoþ geldin ey þehr-i Ramazan.

Bekir OÐUZBAÞARAN

Ey Þehr-i Ramazan

Page 29: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 5756

dirde ne gibi vahim durumlarýnmeydana geleceðini hatýrlatýr. Buanlamda Anadolu'da yaþayan müs-lümanlarýn sorumlularýnýn arttýðýnýve bütün dünya müslümanlarýn ge-leceklerinin, bu coðrafyada yaþa-yan müslümanlarýn çaba ve gayret-lerine baðlý olduðunu ilân eder.Anadolu'da yaþayan ve faaliyet gös-teren hemen hemen bütün kesim-lere mesajlar gönderen Takî Efendibu anlamda devlet büyüklerine, mil-letvekillerine, âlimlere hatta sûfileredahi üzerlerine düþen görevleri ha-týrlatma sadedinde ifadelerde bulu-nur. Milli mücadele âmirleri ve aske-riyenin bu mücadelede üzerlerinedüþen görevleri kusursuz yerine ge-tirmelerini, bu görevin çok aðýr ol-duðunu ve insanlarýn ellerinde kalanson fýrsat olarak bu imkâný deðerlen-dirmeleri gerektiðini belirtir.

Takî Efendi, içerisinde yaþadýðýneslin çok zor þartlar altýnda yaþa-dýklarýný, türlü sýkýntýlara maruz kal-dýklarýný ancak bundan öncede ata-larýnýn ayný sýkýntýlara hatta daha þid-detli sýkýntýlara maruz kaldýklarýnýhatýrlatarak, bu insanlarýn dini vemilli duygularýný harekete geçirmekiçin, gerek Osmanlý ve gerekseÝslâm tarihinin fedakarlýk sahneleriy-le dolu tarihi seyrinden demetlersunar.

Dünyanýn baþka yerlerinde çe-þitli sýkýntýlar içerisinde bulunanmüslümanlarýn dertlerini de zamanzaman gündeme taþýr ve onlara ya-pýlan haksýzlarý dile getirir. Bir ilimadamý olarak müslümanlara yapýlanbazý haksýz ve kasýtlý eleþtirilere ce-vaplar verir. Yine bu ilmî sýfatýný veyetkisini kullanarak müslümanlar

arasýnda ihtilaf söz konusu olan ba-zý meselelerde görüþlerini dile ge-tirmekten de geri kalmaz. Ýlmi biri-kimini gözler önüne serdiði bir baþ-ka çalýþmasý da "Beyânü'l-Hak" der-gisinde seri halinde yayýnladýðý "Di-yanetin Medeniyete Lüzûmu" isim-li makaleleridir. O, bu çalýþmalarýn-da dinin maddi ve manevi anlamdamedeniyet için ne kadar önemli ol-duðunu herkese anlatmayý hedefle-miþtir.

Takî Efendi, milli mücâdele anla-yýþýný hayata aktarabilmek düþünce-siyle hiçbir zaman siyâsetten uzakkalmamýþtýr. Daha o, adliye teþkila-týnda çalýþtýðý dönemlerde "Ýttihatve Terakki Cemiyeti"ne üye, aktifbir siyasetçi olmuþtur. Bu cemiyetive anlayýþýný, istiþarenin hayata akta-rýlmasý olarak benimsemiþ, bu an-

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Milli mücâdelede birçok isimsiz kahramanýmýz var-dýr. Gerek zamanýn gerekse de bizlerin onlara gerekendeðeri vermeyiþimizin bir sebebi olarak, bu insanlar, ta-rihin karanlýk sayfalarý arasýnda kalmýþtýr. Her þeydenönce bu insanlarý lâyýk olduklarý yerlere koymamýz on-larýn torunlarý olarak bize düþen en önemli görevler-den bir tanesidir. Ýþte, çok aktif bir hayat yaþamasýnaraðmen, bu isimsiz kahramanlar kervanýna katýlan isim-lerden bir tanesi de Sivaslý Mustafa Takî Efendi’dir.

Mustafa Takî Efendi, Anadolu'nun zor ve sýkýntýlý birdöneminde hayatýný devam ettirmiþ ve iyi yetiþmiþ biralimdir. Milli mücadelesini ortaya koyan bir milletin içe-risinde, herkesin bu mücadelenin bir ucundan tuttuðukritik ve çetrefilli bu zaman diliminde Anadolu ve dün-yadaki müslümanlarýn birlik ve beraberlik duygularýnýharekete geçirmeye çalýþan ve bu uðurda bir ömür sarfeden samimi bir vatanseverdir.

Takî Efendi Osmanlýnýn çöküþü ile baþlayan bu yenisüreçte çok önemli görevler üstlenmiþtir. Þöyle ki, ön-celikle birlik ve beraberliðe ihtiyaç duyan milletin, birlik-

teliðini saðlama noktasýnda gerek fiili gerekse yazýlý ola-rak etkin rol oynamýþ; daha sonra yeni kurulan TürkiyeCumhuriyeti devletinin saðlam temeller üzerine binaedilmesi için çaba ve gayret göstermiþtir.

Takî Efendi, iþe öncelikle Osmanlýnýn içerisinde bu-lunduðu durumdan kurtulmasý için çareler üretme gay-reti ile baþlar. Osmanlý içerisinde birkaç asýrdýr devameden haksýzlýk, zulüm, adaletsizlik, körü körüne taklit,tembellik vs. gibi yanlýþ anlayýþlarýn deðiþmesi gerektiði,bunlarýn yerine hak, adalet, bilim ve teknolojiden istifa-de etme, çaba ve gayret gösterme gibi konular üzerin-de durur. Yine ayný þekilde baþlarýna gelen felâketlerin,Ýslâm dünyasýnda büyük bir uyanýþa sebep olmasý ge-rektiðini vurgular. Bu büyük uyanýþta Takî Efendi,Kur'ân-ý Kerîm ve Sünnetin, diðer bir ifade ile dinin çokbüyük bir öneme sahip olduðunu düþünerek, bu de-ðerlere atýflarda bulunarak gaflet perdelerini yýrtmayýamaçlar. Müslümanlarý ortak paydada buluþturmak içinmukaddes deðerlerini onlara hatýrlatýr ve bu mukaddesdeðerlere sahip çýkýldýðý zamanlar müslümanlarýn duru-munun ne olduðunu, bu deðerlerden uzaklaþýldýðý tak-

Fatih ÇINAR Düþünce

Mustafa Takî Efendi ve Milli Mücâdele

“Mustafa Takî Efendi, Anadolu'nun zor ve sýkýntýlý bir dönemindehayatýný devam ettirmiþ ve iyi yetiþmiþ bir alimdir.”

Page 30: Fiyatý: 6 YTL

58 Somuncu Baba

Doç. Dr. Bünyamin ERULSahabe Albümü

Baba adý : Cafer b. Ebi TalibAnne adý : Esma bint ÜmeysEþ(ler)i : Ümmü VeledAkrabalarý : Hz. Ali amcasýdýr. Hz. Ebu Bekr'in oðluMuhammed ve Hz. Ali'nin oðlu Yahya ile anne bir kardeþtir.Oðullarý : Ýsmail, Ýshak, Muaviye.Kýzlarý : Ümmü Ebîhâ.Kabilesi : Kureyþ, HaþimîÝslam'a giriþi : Müslüman bir ailede doðdu.Sohbet süresi : 3 yýlRivayeti : 23Yaþadýðý yer : Habeþistan, MedineMesleði : TicaretHicreti : Ailesiyle Habeþistan'dan, Medine'ye hic-ret etmiþtir.Savaþlarý : Sýffîn'deki komutanlardan.Görevleri : Amcasý Hz. Ali'yi þehit eden Ýbn Mül-cem'e kýsas hükmünü bizzat uyguladý.Fiziki yapý : Hem ahlak, hem de fizik bakýmýndan Hz.Peygamber'e benzemektedir.Mizacý : Cömertliði, kibarlýðý, zahidliði, iffeti, hilmi,ahlaký ve takvasýyla meþhurdur.Ayrýcalýðý : Habeþistan'dan Medine'ye dönünce yediyaþýndayken Hz. Peygamber'e bey'at etti. Babasý Mute Sava-

þý'nda þehid düþünce Hz. Peygamber'in velayeti altýnda o'nunkucaðýnda yetiþti.Ömrü : 90 yýlÖlüm yýlý : H. 80 (84, 85, 86, 90 tarihleri de verilir)Ölüm yeri : Medine. Cenaze namazýný Medine emiriEban b. Osman kýldýrmýþtýr.Ölüm sebebi : YaþlýlýkHakkýnda : "Ýslam'da ondan daha cömert kimse yok-tur" denilmiþtir. Rasul-i Ekrem: "Allah’ým! Abdullah'ýn ticareti-ni berektli kýl!" diye dua buyurmuþtur.Hadisleri : Rasulullah (s.a.v) herhangi bir güçlüklekarþýlaþtýðýnda þu duayý okurdu: "Lâ ilâhe illallahu'l-Halîmü'l-Kerîm, Sübhânallahi Rabbi'l-arþi'l-azîm, el-hamdü lillahi Rab-bi'l-âlemîn= Halim ve Kerim olan Allah'tan baþka ilah yoktur,Yüce arþýn Rabbi her türlü noksanlýktan uzaktýr, bütün övgü,alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur."Sözleri : "Allah Rasulü bir yolculuktan döndüðün-de aile çevresindeki çocuklar tarafýndan karþýlanýrdý. Bir defa-sýnda O'nu ilk karþýlayan ben idim ve beni bineðinin önüne,bir torununu da arkasýna bindirdi ve Medine'ye binek üze-rinde üç kiþi olarak girdik."Kaynaklar : Tabakat, V. 313, 329; Ýstiab, II. 275-7; Üsd, III. 198-200; Nubela, III. 456-462; Ýsabe, II. 289-290; DÝA, I. 89; Sahabiler Ansiklope-disi, s. 20-1; Ahmed, Müsned, I. 203-6.

Adý : AbdullahLakabý : B a h r u ' l - c û d(cömertlik deryasý), kutbu's-sehâ(cömertlikte kutup)Künyesi : Ebu Cafer, EbuMuhammed, Ebu HaþimDoðum yýlý : M. 615-6.Doðum yeri : H a b e þ i s t a n ' d aMüslümanlardan doðan ilk çocuktur.

Abdullah b. Cafer

""AAllllaahh RRaassuullüü bbiirr yyoollccuulluukkttaann ddöönnddüüððüünnddee aaiilleeççeevvrreessiinnddeekkii ççooccuukkllaarr ttaarraaffýýnnddaann kkaarrþþýýllaannýýrrddýý.. BBiirr

ddeeffaassýýnnddaa OO''nnuu iillkk kkaarrþþýýllaayyaann bbeenn iiddiimm vvee bbeenniibbiinneeððiinniinn öönnüünnee,, bbiirr ttoorruunnuunnuu ddaa aarrkkaassýýnnaa

bbiinnddiirrddii vvee MMeeddiinnee''yyee bbiinneekk üüzzeerriinnddee üüçç kkiiþþii oollaarraakkggiirrddiikk..""

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

lamda "Meþrutiyet"i istiþare anlayýþý-nýn ve herkesin hesaba çekilmesigerektiði fikrinin yansýmasý olarakkabul etmiþ ve benimsemiþtir. Mil-li mücadele anlayýþýný aktif kýlabil-mek için herkesin üzerine düþengörevi yerine getirmesinin gereðinisavunmuþtur. Bu duruma düþme-mizin sebebi olarak idarecilerin hersöylediklerinin ve yaptýklarýnýn doð-ru kabul edilmesini , kimseye þuneden böyledir?, bu neden böyle-dir?, denilememesi , aile reislerininsorumluluklarý altýndaki kimseleri iyiyetiþtirememeleri , din kardeþliðifikrinin yeterince benimseneme-mesi , çaðýn gereklerinin, askeri, si-yasi ve ekonomik anlamda, geri

kalýnmasý ve nihayet milli birlik ve

beraberlik içerisinde olamayýþýmýz

gibi sebeplere baðlamýþtýr.

Mustafa Takî Efendi, milli müca-

dele fikrinden hareketle, millete

daha iyi ve rahat hizmet edebilece-

ðine inandýðý için, Ýttihat ve terakki

cemiyetine üyeliði ile baþlayan siya-

si hayatýna nihayet ilk açýlan meclis-

te milletvekili olarak devam etmiþ-

tir. Üç sene süren milletvekilliði

döneminde ülkenin madden ve

manen kalkýnmasý için; çalýþtýðý ko-

misyonlar, verdiði kanun teklifleri

ve kürsü konuþmalarý ile çaba ve

gayret göstermiþtir.

Milletvekilliði döneminin ardýn-dan tekrar görev isteminde bulun-muþ ve Sivas Sultanisi'ne Arapça-Hadis hocasý olarak atanmýþtýr. Bugörevini devam ettirirken1 Aðustos 1925 tarihinde vefat et-miþtir.

Netice olarak þunu söyleyebili-riz: Hayatýný ilmen ve ahlaken mil-letinin geliþmesine adayan ve buanlayýþý milli mücadelenin þartý ola-rak kabul eden Takî Efendinin biröðretmen olarak hayatýnýn sona er-mesi, onun bu mücadelesini bir ha-yat tarzý olarak kabul ettiði ve öm-rünü bu uðurda feda etmekten çe-kinmediði anlaþýlacaktýr.

Eylül / 2006 59

Page 31: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 6160 Somuncu Baba

etti. Bu anda bende çok deðiþikliklerhâsýl oldu. Duasý kabul olmuþtu."

Bir gün Sýrrî Sekatî'ye, sabrýn neolduðu soruldu. O da sabýr konusu-nu anlatmaya baþladý. Bu esnada birakrep dolaþmaya baþladý. Ýðnesinidefalarca kendisine soktuðu hâlde,Sýrrî Sekatî hazretleri hiçbir þey yok-muþ gibi, sakin sakin konuþmasýnadevam etti. Neden akrebi fýrlatýp at-mýyorsunuz? diye soranlara da: "Sa-býr konusunda konuþurken, sabret-memek husûsunda Hak Teâlâ'danhayâ ederim." diye cevap verdi.

Lübnan'dan birisi gelip; "Falan za-týn size selâmý var." dedi. Sýrrî Sekatîhazretleri buyurdu ki; "O kiþiye biz-den selâm söyle. Ýnsanlardan uzakla-þýp dað baþýnda oturmasý, yalnýz iba-detle meþgul olmasý uygun deðildir.Hakk âþýðý dediðin, çarþýda, pazardaalýþ veriþle de meþgul olur ve bu es-nada bir an olsun Allah u Teâlâ'dangafil olmaz. Ýnsanlara hizmet etmeside ibadettir. Kiþinin zarurî ihtiyaçlarýnýkarþýlamasý tevekkülüne mâni deðil-dir."

Gençlere; "gençler, gençliðinizin

kýymetini biliniz. Güç kuvvet eldeiken, çok ibadet ediniz. Biz yaþlýlar-dan ibret alýnýz da, zayýf ve güçsüzduruma düþmeden evvel, çok iba-det yapýnýz" diye öðüt verirdi.

Sýrrî Sekatî hazretlerinde, Allahkorkusu, kendini baþkalarýndan kü-çük ve aþaðý görme hâli son derecefazlaydý. Onun için "Baðdat'ta ölmekistemem, çünkü bu insanlar, benimhakkýmda iyi zan sahibidirler. Korka-rým ki, toprak beni kabul etmez de,herkese rezil olurum." derdi.

Yine; "kabahatlerimden dolayýyüzümün kararacaðýndan korkarak,her gün bir kaç defa aynaya baka-rým." buyururdu.

Sýrrî Sekatî, bir bayram günü meþ-hur bir zatla karþýlaþmýþ ve ona güleryüzlü olmayarak selâm vermiþti. "Ne-den böyle yaptýn?" diye sorulduðun-da, "Peygamber efendimiz bir hâdis-iþerifte; "Ýki mü'min karþýlaþtýklarý za-man, yüz rahmet aralarýnda taksimedilir. Bunlardan doksan rahmet, da-ha güler yüzlü olana verilir" buyur-muþtur. Ýstedim ki, o benden dahaçok sevap alsýn" diye cevap verdi.

SSýýrrrrîî SSeekkaattîî’’ddeenn ÝÝnncciilleerr

"Ýhtiyaç kadar yemek, ihtiyaç ka-dar su, ihtiyaç kadar elbise, ihtiyacayetecek kadar bir ev ve doðru ilimsahibi olmaktan baþka, dünyada herþey boþ ve faydasýzdýr."

"Bir kimsenin ahmak olduðunaalâmet, kendi ayýbýný býrakýp, baþkasý-nýn ayýbýyla uðraþmasýdýr."

"Þu üç þey Allah u Teâlâ'yý çoküzer: Vakti boþa geçirmek, insanlarlaalay etmek ve gýybet etmek."

"Gerçekten Allah u Teâlâ'dankorkan, hâlinin ne olacaðýný ve nere-ye varacaðýný bilinceye kadar yeme-sini ve içmesini terk eden ve uykuyubýrakan kimsedir."

"Sâlih bir kul olmak isteyip de,yarýn yaparým diyerek günlerini geçi-ren kimse aldanmýþtýr."

"Dil, kalbin tercümaný, yüz kalbinaynasýdýr. Kalpte gizli olan, yüzdemeydana çýkar."

Evliyânýn büyüklerinden olup is-mi, Sýrrî bin Muðallis es-Sekatî'dir.Künyesi Ebu Hasan'dýr. Baðdat'tadoðdu, Ramazan-ý þerif ayýnda yineorada vefat etti.

Cüneyd-i Baðdadî hazretlerinindayýsý ayný zamanda hocasýdýr.Ma'rûf-ý Kerhî hazretleriyle arkadaþolup ondan feyz aldý.

Sýrrî Sekatî hazretleri birçok âlim-den ilim öðrenmiþ ve hâdis-i þerif ri-vayet etmiþtir. Üçüncü asýrda yaþa-mýþ olan evliyâlarýn hemen hepsi,kendisinden feyz almýþtýr.

Güzel hallerde ona yetiþen yok-tu. Vera' ve takvada zamanýnýn bir ta-nesiydi. Zühd ve edebte pek çokharikulade hâl ve hareketleri meþ-hurdur. Bir yere gittiðinde, yoldaolan þeyler ve havada uçan kuþlar,açýk bir lisan ile kendisine selâm ve-rirlerdi. Kýrk defa yürüyerek hacca gi-dip geldi.

Kendisi büyüklerin yoluna girme-sini þöyle anlatýr: "Bir gün hocamMârûf-i Kerhî hazretlerini, hurma çe-kirdeði toplarken gördüm. Ona;'Bunlarý ne yapacaksýn?' diye sor-dum. Bana: 'Þu çocuðu aðlar vaziyet-te gördüm ve niçin aðlýyorsun? diyesordum. Çocuk: 'Ben yetimim. An-

nem babam yok. Bütün arkadaþlarý-mýn güzel elbiseleri var. Fakat benimne elbisem var, ne de oyuncaðým.'dedi. Ben de þimdi bunlarý toplayýp,satacaðým ve onun ihtiyacýný alaca-ðým.' dedi. Bunun üzerine ben deMa'rûf-ý Kerhî'den izin isteyip, çocu-ða bir takým elbise ve oyuncak aldým.Yetim çocuk çok sevindi. Ma'rûf-ýKerhî hazretleri bu durumu görün-ce; 'Sen bu çocuðu sevindirdiðin gibi,Allah u Teâlâ da seni sevindirsin.Dünya sevgisini kalbinden çýkarsýn,seni bu meþguliyetten kurtarsýn.' diyedua etti. Ýþte bu dua sebebi ile dün-ya sevgisinden ve bütün meþguliyet-lerimden kurtuldum."

Cüneyd-i Baðdadî hazretleri an-latýr: "Sýrrî Sekatî hazretlerinden ziya-de ibadet ehli bir kimse görmedim.Daima edepli bir hâlde otururdu. Al-lah u Teâlâ'dan hiçbir zaman gafil ol-madý. Yetmiþ yýl, hiç kimse onunayaklarýný uzatýp yattýðýný, edebe uy-mayan bir hareketini görmedi. Ge-ce-gündüz Allah u Teâlâ'nýn huzu-runda olduðunu düþünür ve her za-man edepli bir þekilde otururdu. An-cak ölüm hastalýðýnda yataða uzana-bildi."

Kendisi anlatýr: "Bir gün bir hataiþledim. O hatanýn ateþi otuz yýldýr

içimde durmakta, hatýrladýkça kalbimcayýr cayýr yanmaktadýr. Bir gün Bað-dat þehrinde, dükkânýmýn bulunduðusemtte yangýn çýktý. Bütün dükkânlaryandýðý hâlde yalnýz benim dükkânýmyanmamýþtý. Dükkânýmýn yanmadýðýhaberi gelince, "Elhamdülillah" diyeAllah u Teâlâ'ya þükrettim. Hemenakabinde, baþkalarýnýn zarar ve ziya-nýný düþünmediðimi hatýrlayýp, çoktevbe ve istiðfar ettim. Keffâret ola-rak dükkânýmdaki bütün mallarýmý fa-kirlere daðýttým. Ama otuz yýldýr, kal-bimden bunun acýsýný silemedim.

Yaya olarak, Rum diyarýna gazaiçin gitmiþtim. Ýstirahat ederken, yor-gunluktan sýrt üstü yatmýþ, ayaðýmýduvara dayamýþtým. O esnada bir sesduydum. Bu ses bana; 'Yâ Sýrrî! Kö-le, efendisinin yanýnda böyle yatarmý?' dedi. Bundan sonra, bir dahaayaðýmý hiçbir þekilde uzatýp yatma-dým."

Salihlerden bir zât þöyle anlatý-yor: "Bir defa Sýrrî Sekatî'yi ziyâret et-mek için evine gidip, kapýsýný çaldým.Ýçeriden 'Kim o?' dedi. 'Âþýðýn birisi'dedim. 'Eðer âþýk olsaydýn, hep Allahu Teâlâ ile meþgûl olur, bana gelmez-din' buyurdu ve; 'Yâ Rabbî! Bu kim-seyi hep kendin ile meþgul eyle ki,baþkalarý ile meþgul olmasýn' diye dua

Yusuf HALICIÖrnek Hayat

Sýrrî Sekatî (k.s)

Somuncu BabaSomuncu Baba

Page 32: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 6362 Somuncu Baba

dullah ve Mahmut, Yavuz Selim’inoðlu Süleyman ( Kanuni ), Kanuni-nin oðullarý Mustafa ve Mehmet, II.Selim’in oðlu Murat, II.Murat’ýn oð-lu Mehmettir.

Günümüz modern eðitim siste-minin temellerinde þunlar bulun-maktadýr: Öðrenci, öðretmen, eði-tim sistemi, ders araç gereçleri,okul, rehberlik. Manisa’da kurulanve Þehzade mektebi dediðimiz ya-pýyý bu ölçütlerle inceleyelim.

Manisa Þehzade mektebininözel öðrencileri þehzadelerdir.Devlet iþlerinde tecrübe kazanmakiçin gelen þehzadeler burada tümalanlarda eðitim görmüþler ve ustaellerde yetiþtirilmiþlerdir. Mesela birþehzadenin annesi ; padiþah eþininve þehzade anneliðinin nasýl olmasýgerektiðini burada alacaðý eðitimle

öðrenir. Lala'nýn defterdarýn ve di-ðer görevlilerin eðitimleri yine buokulda verilir. Þehzade padiþah ol-duðunda maiyeti efradýnýn ona nasýldavranacaðý eðitimi verilirken þeh-zadenin kabiliyeti ve özellikleriniçok iyi öðrenen bu insanlar yöne-timde ve sosyal hayatta hata yap-mazlar böylece bir sistem oluþtu-rulmuþ olurki, devlet idaresindehatalar yapýlmaz ve önemli ölçüdebaþarýlar kazanýlmýþ olur. Aleladetahta çýkmayan bu þehzadelerdenher birisi cihan padiþahlýðýna aday-dýr. Nitekim de bu böyle olmuþ veOsmanlý sultanlarý tarihe yön ver-miþlerdir. Öyleki þehzadeler o ka-dar yeterlilerdir ki þehzadelikleridöneminde örfi hukuka dair kanun-lar dahi hazýrlamýþlardýr. ÞehzadeSüleyman Manisa sancaðýnda görevyaparken Ýstanbul'a bir siyasetnamegöndermiþtir. Ýþte bu belgeden bir

Osmanlý padiþahlarýnýn oðullarýbabalarýnýn saðlýðýnda yüksek has-larla görevlendirilirlerdi. Bu suretlebütün askeri, siyasi, idari iþlerde ye-tiþtirilirlerdi. Yanlarýnda annesi, ho-calarý, askerleri ve maiyeti olduðuhalde sancaða gönderilirlerdi. San-cakta bulunan þehzadelere Çelebisultan denirdi. Osmanlýlarda þehza-deler on - onyedi yaþýna geldikle-rinde sancaklara gönderilir, lala de-diðimiz çok tecrübeli bir devletadamýnýn gözetiminde hem iþleriyürütür hem de yetiþtirilirlerdi. Ya-nýnda bulunan diðer görevliler þun-lardýr: Defterdar, Niþancý, Ruznam-çeci, Çavuþbaþý, Divan katibi, Mira-lem, Mirahor, Çeþnigir, Kapýaðasý,

tabib, bahçivan vb. Bu ise bizlereküçük bir devlet teþkilatlanmasýnýnörneðini gösterir ki bu sayede þeh-zade mükemmel bir þekilde yaþa-yarak eðitimini almýþ olur.

Þehzadeler kendi sancaklarýndazeamet ve týmar tevcih edebilir,berat ve hükm verebilir, askerleriy-le birlikte savaþlara katýlabilirlerdi.Ancak yapacaklarý tüm iþlerde mer-keze bilgi vermek zorundaydýlar.Böylece Osmanlý Devleti þehzade-leri yetiþtirirken merkezi otoriteyiihmal etmemiþtir. Devletin baþarýlýolmasýnýn temel sebebi, merkeziotoritesinin çok güçlü olmasýndan-dýr. Tarih içerisinde merkezi otori-tesi en güçlü olan devlet Osmanlý

Devletidir. En uzun ömürlü olanTürk devleti de bu sebebledir kiOsmanlýlar olmuþtur.

Þehzadeler Anadolu da bellibaþlý þehirlerde görev almýþlardýr.Önemli þehirler þunlardýr ; Manisa,Amasya, Konya, Trabzon, Kütahya,Sivas, Sinop, Muðla, Bursa, Ýzmit,Eskiþehir ve Balýkesir’dir. Þehzadesancaklarý içerisinde ise en meþhurolan Manisa'dýr. Bunun sebebi iseburada yetiþen þehzadelerden pa-diþah olanýn çok olmasýdýr. Manisa-da görev yapan þehzadeler þunlar-dýr; Yýldýrým Beyazýd’ýn oðlu Süley-man Çelebi, II.Murat’ýn oðluII.Mehmet (Fatih) II.Mehmet'in oð-lu Mustafa, II. Beyazýt'ýn oðullarý Ab-

Resul KESENCELÝTarih

Osmanlý Devletinde Þehzade Eðitim Sistemi

Somuncu BabaSomuncu Baba

“Osmanlý Devleti þehzadeleri yetiþtirirken merkezi otoriteyi ihmal etmemiþtir.Devletin baþarýlý olmasýnýn temel sebebi, merkezi otoritesinin çok güçlüolmasýndandýr. Tarih içerisinde merkezi otoritesi en güçlü olan devlet

Osmanlý Devletidir.”

“Alelade tahta çýkmayanbu þehzadelerden her

birisi cihan padiþahlýðýnaadaydýr. Nitekim de buböyle olmuþ ve Osmanlý

sultanlarý tarihe yönvermiþlerdir. Öylekiþehzadeler o kadar

yeterlilerdir kiþehzadelikleri

döneminde örfi hukukadair kanunlar dahihazýrlamýþlardýr.”

Page 33: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 6564 Somuncu Baba

deler tam anlamýyla devlet baþkanýstajý ve eðitimi görmekteydiler. Al-mýþ olduklarý bu eðitimi ise tüm ha-yatlarý boyunca kullanmýþlardýr.

Þehzadelerin almýþ olduklarýdersleri ise þu þekilde sýralayabiliriz;

1- Devlet yönetimi ile ilgili ders-ler: Devlet idaresi ile ilgili olarakidare, hukuk, askerlik ve siyasi ko-nularda uzmanlardan ders almýþlar-dýr. Askeri ve siyasi alanda özel ola-

rak yetiþtirilen þehzadeler fiilen as-kerleriyle birlikte savaþa katýlmýþlar-dýr.

2- Dini-manevi dersler: Döne-min en meþhur alim, þeyh ve mu-tasavvýflarýndan dersler almýþlar vebu iliþkileri hükümdar olduktansonra da devam etmiþtir.

3- Spor eðitimi: Kabiliyet ve ye-teneklerine göre spor dersleri al-mýþlardýr. Bunlar ise ata binmek, ok

atmak, kýlýç kullanmak, güreþ, yüz-mek, deðiþik halk oyunlarýný öðren-mektir.

Þehzadeler almýþ olduklarý çokiyi bir eðitimden sonra devlet iþle-rinde görev almaya baþladýklarýndaçok fazla baþarýlý olurlar, hatta hü-kümdar olduktan sonra dahi lalala-rýnýn fikirlerine müracaat ederekdevlet için en doðru kararlarý verir-lerdi.

Sonuç: Þehzade eðitim siste-miyle geleceðin padiþahlarý en mü-kemmel þekilde yetiþtirilmiþlerdir.Bir taraftan devlet idare yapýsý öð-retilirken diðer taraftan fikri eðitim-leri mükemmel bir þekilde tamam-lanmýþtýr. Beste yapacak kadar mu-siki dersi alan þehzadeler, baþ peh-livanla güreþecek kadar spor eðitimialmýþlardýr. Ýlmi eser yazabilecekseviyeye gelen bu þehzadeler za-man içerisinde tarihe ve cihanadamgalarýný vurmuþlar tüm insanlý-ðýn teveccühünü kazanmýþlardýr.Annesiyle birlikte sancaklarda gö-rev aldýklarý için þefkat ve merha-metten yoksun kalmayan bu yüceinsanlar bir karýncayý incitmektenkorkarken çok büyük, devasa haçlýordularýný da durdurmayý baþarmýþ-lardýr. Halkla iç içe yaþamasýný öðre-nen þehzadeler, halkýn tüm dertle-riyle ilgilenirken kadrolarýný da bunayönlendirmiþlerdir. Halkýn tümdertlerine çare bulan bu yöneticilerve bunu bu haneden mensuplarýhalkýn ve hakkýn huzurunda hak et-tikleri yeri almýþlardýr.

kýsmý þu þekildedir. "Bir cemaat birmahalle içinde adam öldürmüþse;o cemaat, mahalle ve köy halký öl-düreni bulmak zorundadýr. Bul-mazlarsa fidye ile cezalandýrýlacak-lardýr."

Küçük yaþtaki þehzadelerin eði-timi için tayin edilen hocalar; onla-rýn dini, manevi eðitimlerinden so-rumluydular. Þehzadelerle birliktesancaða çýkar ve onlara fýkýh, hadis,kelam, tefsir ilimlerinin yanýnda ta-rih, astronomi, coðrafya, kimya,matematik gibi dersleri de okutur-lardý. Ayrýca öðrencinin kabiliyetinegöre manevi ve tasavvufi derslerverilirdi. Nitekim Molla Hüsrev veMolla Fenari’den sonra bir manevi-yat eri olan Akþeyh hazretlerindenders alan II. Mehmet (Fatih) dünya-nýn en baþarýlý hükümdarlarýndanbiri haline gelmiþ, Akþeyh hazretle-

rinin yönlendirmeleri ve manevinüfuzuyla Ýstanbul'un fethi Osmanlýdevletine müyesser olmuþtur. Bun-lar haricinde þehzadeler idari, siya-si, askeri ve dýþ politika ile ilgili deeðitim almýþlardýr.

Lalalar; þehzadelerin idare ettiðisancaðýn vezir-i azamý özelliðinde-dir. Þehzadenin terbiyesinden so-rumlu olduðu gibi devlet idaresi vedevlet reisi olarak yetiþmesinde deçok etkili rol almýþlardýr. Hatta bazýlalalar þehzade hükümdar olduktansonra bile hizmetlerine devam et-miþlerdir.

Þehzadelerin irfan ve kabiliyet-lerine göre yanlarýnda alim, þair,edip þahsiyetler de bulunur, bunlar-dan eðitim alan þehzadeler arasýndailmi eser yazan, þair, edebiyatçý, hü-kümdarlar da yetiþmiþtir. Özellikleyönetim alanýnda yetiþtirilen þehza-

BBiibblliiyyooððrraaffyyaa

1- Ý. Hakký Uzunçarþýlý, "Sancaða Çýkan Osmanlý Þeh-

zadeleri," Belleten.

2- Ý. Hakký Uzunçarþýlý, Osmanlý Ýlmiye Teþkilatý

3- Ý. Hakký Uzunçarþýlý, Osmanlý Saray Teþkilatý

4- Abdulmecit Mutaf, "Þehzadelerin Sancaða Çýkmala-

rý ve Eðitimi"

5- Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi.

“Molla Hüsrev ve MollaFenari’den sonra birmaneviyat eri olan

Akþeyh hazretlerindenders alan II. Mehmet(Fatih) dünyanýn en

baþarýlýa hükümdarlarýn-dan biri haline gelmiþ,Akþeyh hazretlerininyönlendirmeleri vemanevi nüfuzuylaÝstanbul'un fethi

Osmanlý devletinemüyesser olmuþtur.”

Page 34: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 6766 Somuncu Baba

Prof. Dr. Nesimi YAZICIKültür

Kara Günlerimizin Dostu Kýzýlay

Bilindiði gibi gerek Ýslâm Tari-hi'nin genelinde ve gerekse millî ta-rihimiz olarak Türk-Ýslâm Tarihi'ninmuhtelif sayfa ve safhalarýnda, farklýyardýmlaþma kurumlarýyla karþýlaþý-rýz. Bunlarýn çoðu vakýf kuruluþlar-dýr ve kelimelerin tam anlamýyla,hayatýn bütününü kapsarlar. Nite-kim atalarýmýz doðmamýþ çocuktan,ölenlerin mezarlarýna kadar, bir in-saný ilgilendiren hayatýn ve hayatsonrasýnýn bütün devreleri için va-kýflar kurmuþlardýr. MüslümanTürklerin þefkat ve merhametleri,canlýlarýn hepsinin Yüce Allah tara-fýndan yaratýlmýþ ve korunmaya haksahibi olduklarý gerçeðinden hare-ketle, hayvanlarý ve bitkileri de ku-þatmýþ, onlar için de vakýflar tesisedilmiþtir. Osmanlýlarý göz önündebulunduracak olursak, klâsik dö-nemde geçerli olan ve hatta zorun-

lu olarak zamanýn deðiþimine ayakuydurmakla birlikte, Türkiye Cum-huriyeti'nde bugün de varlýðýný de-vam ettiren vakýflar yanýnda, baþkabir kýsým yardýmlaþma müessesele-rine de gereksinim duyulduðunu vebunlarýn kurularak, geliþtirildikleriniifade etmemiz yerinde olacaktýr.

Biz, yeni ihtiyaçlara cevap ver-mek üzere kurulan bu müessesele-rin bir kýsmýna, daha önceki muhtelifyazýlarýmýzda temas etmiþtik. Müslü-man gayrimüslim ayrýmý yapýlmaksý-zýn ülkenin bütün yetim çocuklarýnahizmet vermek üzere ilki Midhat Pa-þa tarafýndan, bugün sýnýrlarýmýzdançok uzakta kalmýþ olan Niþ'te 1863sonlarýnda kurularak, bütün Osmanlýülkesi genelinde yayýlma imkâný bu-lan, tarihimizin ilk sanat okullarý Is-lahhâneler, bu alanda çok dikkat çe-kici bir örnek oluþtururlar. Cemiyet-i

Tedrîsiye-i Ýslâmiye'nin önceleri Ka-palýçarþý'da çalýþan çýraklara yöneliksabah kurslarý þeklinde baþlattýðý çalýþ-malarýnýn nihaî noktasý olan ve Müs-lüman yetim çocuklarýn okutuldukla-rý, döneminin en modern eðitim öð-retim kurumu Galatasaray Sultanîsiayarýndaki Daruþþafaka ise, 28 Hazi-ran 1873'ten günümüze ve Allah'ýnizniyle daha uzak geleceklere kadarhizmetlerini sürdürecek bir diðer ör-nektir. Faaliyetlerini yardýmseverlerinbaðýþlarýyla devam ettirmektedir.Dârüleytâmlar, II. Meþrutiyet'te orta-ya çýkan ve gerek Balkan ve gerekseI. Cihan Savaþý'nda kimsesiz kalançocuklarý öncelikle barýndýrmayý,sonra da birer meslek sahibi yaparakhayata hazýrlamayý hedefleyen ku-rumlardý. Sivil bir giriþim olarak 6Mart 1917'de kurulan Himâye-i EtfâlCemiyeti'ni de bu vesile ile hatýrla-

mamýz yerinde olacaktýr. Günümüz-deki durumu dolayýsýyla çoðumuzunyalnýzca yaþlýlara hizmet ettiðini dü-þündüðümüz Dârülaceze ise, din far-ký gözetmeksizin çocuk, genç veyayetiþkin bütün bakýma muhtaçlarayardým amacýyla kurulan ve 2 Þubat1896'dan itibaren faaliyetini sürdü-ren bir diðer sosyal yardým kurumu-muzdur.

Genel olarak ülke çapýnda teþ-kilâtlanma imkânýna kavuþan, hiç de-ðilse farklý yörelerinden gelen ihtiyaçsahiplerine hizmet veren bu kurum-lar yanýnda, hemen her bölgede ku-rulmuþ çok sayýda mahallî yardýmmüesseseleri bulunmaktadýr ki, bun-larýn kýsmî bir envanterini vermekiçin bile, ciddî araþtýrmalarýn yapýlma-sýnýn gerektiðine þüphe yoktur. Bizyalnýzca örnek olarak hatýrlanmasý di-leðiyle birkaçýnýn isimlerini þu þekildegösterebiliriz. 1911 tarihli ni-zamnâmesinden tanýdýðýmýz BayburtMüslüman Dilendirmezler Cemiye-ti, 24 Temmuz 1916 tarihinde vakfi-yesi düzenlenmiþ olan Bursa'nýn Çe-kirge semtindeki Ýnegöllü-oðlu Hacý

Safvet Erâmilhânesi (Dullar Evi), Ed-remit'te 26 Ocak 1918'de açýlan Ye-timler Yuvasý, yine bu devrede Balý-kesir'de görev yapan Ýâþe-i FukarâKomisyonu.

Fakat bunlarýn içerisinde hiç þüp-hesiz Kýzýlay'ýmýzýn çok özel ve özel-likli bir yeri bulunmaktadýr ki, þimdionun geçmiþine kýsaca bir göz atma-mýz yerinde olacaktýr. Kýzýlay'ýn kök-leri 11 Haziran 1868'de Mecrûhînve Marzâ-yý Askeriyeye MuâvenetCemiyeti' ne kadar uzanmaktaysada, bu cemiyetin yeterli performansýgösterememesi dolayýsýyla esas ola-rak Kýzýlay (Osmanlý Hilâl-i AhmerCemiyeti), 14 Nisan 1877'de döne-min padiþahý II. Abdülhamid'in hima-yesinde kurulmuþtur. Fakat bundansonra da çeþitli nedenlerle ve muh-telif defalar, Kýzýlay'ýn çalýþmalarý ya-vaþlamýþ, aksamýþ veya tamamendurmuþ, bu sebeplerle de onun içinyeni baþlangýçlar yapýlmasý gerekmiþ-tir. Bu yolda 24 Mayýs 1897 tarihiikinci kuruluþ, 20 Nisan 1911 tarihiise üçüncü ve günümüze kadar hiz-metlerinin kesintisiz sürdüðü üçüncü

kuruluþ olarak deðerlendirilmektedir.

Kýzýlay veya baþlangýçtaki ismiyleOsmanlý Hilâl-i Ahmer Cemiyeti ileilgili olarak hatýrlanmasý gereken bir-çok husus varsa da, bizim bakýþ açý-mýzdan ihmal edilmemesi gerekennoktalar içerisinde, teþkilâtýn kuruluþve geliþmesinde, Müslümanlarla be-raber -topraklarý bol olsun- gayri-müslim Osmanlý vatandaþlarýnýn kat-kýlarýnýn da unutulmamasý gerektiði-dir. Yani bu insanî çabanýn içerisineMüslüman Osmanlý yurttaþlarý yanýn-da, Müslüman olmayan yurttaþlarý-mýzdan da katýlanlar bulunmuþlardýr.Bir diðer husus, hizmetin gereði ola-rak ortaya konan güzellikte, erkek-lerle birlikte kadýnlarýn da çok etki-li bir biçimde rol sahibi olduklarýdýr.Üçüncü konu cemiyetin kendisi içinkabul ettiði isimde yer alan "hilâl-i ah-mer/kýzýlay" terimi ve bu terimingöstergesi olan beyaz zemin üzerin-deki kýrmýzý hilâl iþareti/resminin ge-nel kabul görür hale gelmesidir ki, busonuncunun kýsa da olsa açýklanmasýyerinde olacaktýr.

“Kuruluþundan günümüze Kýzýlay, kendisi için belirlenen ulvî hedefleristikametinde, çok sayýdaki baþarýlý hizmette yer almýþtýr. Onun sýkýntýda

bulunanlara, katiyen din ve etnik köken ayýrýmý yapmadan ve hiçbir þekilde karþýlýkbeklemeksizin yaptýðý yardýmlar, dün de bugün de millî sýnýrlarýmýzla kayýtlý

olmamýþ, bütün insanlýðý kapsamýþtýr.”

“Genel olarak ülke çapýndateþkilâtlanma imkânýnakavuþan, hiç deðilse farklýyörelerinden gelen ihtiyaçsahiplerine hizmet veren bukurumlar yanýnda, hemenher bölgede kurulmuþ çoksayýda mahallî yardýmmüesseseleri bulunmaktadýrki, bunlarýn kýsmî birenvanterini vermek için bile,ciddî araþtýrmalarýnyapýlmasýnýn gerektiðineþüphe yoktur.”

Page 35: Fiyatý: 6 YTL

68 Somuncu Baba

Bilindiði gibi baþlangýcýnda Kýzýlay,savaþlarda yaralanan askerlere hiz-meti hedeflemiþti. Bu haliyle de ken-disinden daha önce Avrupa'da kurul-muþ olan Kýzýlhaç organizasyonuylaparalel hizmet vermekte idi. AslýndaKýzýlay'ýn kuruluþ ve geliþmesinde,Avrupa'da teþkilâtlanan Kýzýlhaç'ýn birörnek oluþturmuþ bulunduðunu ifa-de etmemiz yerinde olacaktýr. Avru-palýlar bizden önce düþünmüþ vekurmuþ, biz de doðrunun böylesi ol-duðunu kabul etmiþ ve benzer kuru-mu ülkemizde oluþturmuþuzdur. Ta-biatýyla burada karþýmýza isim konusuçýkmaktadýr. Madem bunun ilk örne-ði Avrupa'da çýkmýþ ve milletlerarasýkabul gören bir kuruluþ olarak Kýzýl-haç isim ve sembolüyle tanýnmýþsa,farklý dinlerdeki milletlerden benzer

organizasyonu oluþturanlar da buisim ve sembolü kabul etmeliydiler.Avrupalýlar bunun dinî düþüncelerinuzaðýnda bir konu olduðunu, nitekimÇin, Siyam, Japonya gibi halký Hristi-yan olmayan devletlerin de Kýzýlhaçisim ve sembolünü kabul ettikleriniifade etmekteydiler. Halbuki konubizim açýmýzdan çok farklý idi. Çünkübiz yüzyýllarca hilâlin gölgesinde yaþa-mýþ, hilâlin yüceltilmesi uðruna çabagöstermiþ, haça karþý savaþmýþ, haçýyüceltenlerle cihat etmiþtik. Bizimdurumumuz ne Çinlilere, ne Japon-lara ve ne de baþkalarýna benzerdi.Bu nedenle de 1877'de Kýzýlay'ýn ku-ruluþuyla birlikte, sembol olarak be-yaz zemin üzerine kýrmýzý hilâlin se-çilmiþ olduðu gerekli yerlere bildiril-miþ ve bunun takibi ýsrarla yapýlarak

1907'den itibaren bütün devletlertarafýndan kesin olarak kabulü saðlan-mýþtýr.

Kuruluþundan günümüze Kýzýlay,kendisi için belirlenen ulvî hedefleristikametinde, çok sayýdaki baþarý-lý hizmette yer almýþtýr. Onun sýkýntý-da bulunanlara, katiyen din ve etnikköken ayýrýmý yapmadan ve hiçbirþekilde karþýlýk beklemeksizin yaptýðýyardýmlar, dün de bugün de millî sý-nýrlarýmýzla kayýtlý olmamýþ, bütün in-sanlýðý kapsamýþtýr. Kuruluþ yýllarýndasavaþlarda yaralanan askerlerin teda-visine öncelik vermesi dolayýsýyla,Osmanlý son döneminin bütün sa-vaþlarýnda etkin roller üstlenen Kýzý-lay'ýn bu yoldaki faaliyetleri arasýndasýrasýyla; Doksan Üç Harbi diye isim-lendirilen 1877/78 Osmanlý-RusHarbi, 1897 Osmanlý-Yunan Harbi,Atatürk'ün de bizzat katýldýðý Ýtalyan-lara karþý Afrika'daki son vatan topra-ðý Trablusgarb'ý savunduðumuz sa-vaþta, Balkan savaþlarýnda, I. CihanHarbi'nin muhtelif cephelerinde de-ðiþik milletlere karþý verdiðimiz savaþ-larda, nihayet Kurtuluþ Savaþý'nda Ký-zýlay'ý hep yanýmýzda yakýnýmýzdabulduk. Zaman içerisinde Kýzýlay'ýmý-zýn faaliyet alaný hemen bütün sýkýntý-larý içerecek derece de geniþletildi.Artýk yangýnda, selde, kuraklýkta, kýt-lýkta, sýcakta, soðukta... kiþilerin veyatoplumlarýn üstünden gelmekte güç-lükle karþýlaþtýklarý her yerde Kýzý-lay'ýmýz vardýr. Bizler onun þefkat el-lerinin, ihtiyacýmýzýn olduðu bütünzamanda üzerimizde olacaðýnýn hu-zurunu duymaktayýz.

KKaayynnaakkllaarr

1- Seçil Akgün-Murat Uluðtekin, "Tarblusgarb veHilâl-i Ahmer", OTAM., S. 3 (Ankara Ocak 1992),s. 17-84;

2- Seçil Karal Akgün-Murat Uluðtekin, Hilal-i Ah-mer'den Kýzýlay'a, Ankara, 2000;

3- Zuhal Özaydýn, "Osmanlý Hilâl-i Ahmer Cemiye-ti'nin Kuruluþu ve Çalýþmalarý", Türkler, Ankara,2002, c. XIII, s. 687-698;

4- Mesut Çapa, Kýzýlay, DÝA., c. XXV, s. 544-546.

Muhabbet deryâsýnýn aþk lezzeti sende var; Aþkýn hakikatinin muhabbeti sende var. Tutuþtu mu gönüller bir kez o kývýlcýmla; Saadetin özünün bereketi sende var.

Bütün coþan gönüller meþakkatten âzâde... Gün olur elbet dolar ömre biçilen vâde. Huzura yürünüyor; her þey Rabb'e âmâde; On bir ayýn þahlanan fazileti sende var.

Nûrunla kalbler doldu; bulutlar aralandý. Milyonlar saf saf oldu; ardarda sýralandý. Sevdâ yüklü kâinat seninle tuðralandý; Ebedi yolculuðun saadeti sende var.

Dupduru bir pýnarýn suyuyla yunmak güzel. Köþkünden pýrýltýlar aþk ile sunmak güzel. Ýlâhîlerle gönle bir kez dokunmak güzel; Sevginin çaðýl çaðýl zerafeti sende var.

Her kýþýn baharý var, gönlün baharý sensin. Güzelliðin, çehrede, gerçek âyarý sensin, Ýftar sofralarýnda sabrýmýn yârý sensin; Benliðimin hoþgörü hürriyeti sende var.

Câmiler; mahzûn, buruk sînelerin yunaðý. Sevdâ yüklü kalplerin en emîn barýnaðý. Ezân nidâlarýyla kucaklayan her çaðý; Þefkatteki tevâzû azameti sende var.

Gece-gündüz her ânýn þükürlerle donanýr. Kâinat, sabahlarý, bin bir hazla uyanýr. Cân, cânanýn aþkýna bilmem nasýl dayanýr; Evliyâ nefesinin her hikmeti sende var.

Harâbeler içinde gözler ziyâný arar. Garipler, biçâreler, sende mizâný arar. Tevbenin sýrlarýnda ân ân mânâný arar; Anne hissiyâtýnýn merhâmeti sende var.

Dünyâya râm olamam, ölümü dost edinmem. Çok korkarým, mahveder, beni, kibrim-debdebem.Çünkü âciz nefsimle çetindir mücâdelem; Dertlerin merheminin inâyeti sende var.

Ne kadar güzelsin ki, aylarýn sultânýsýn. Ümit üzre olanýn cânýsýn-cânanýsýn. Titreyen dudaklara, hükümdâr irfânýsýn; Sabah ezân vaktinin sükûneti sende var.

Minâreler parýldar nazlý bir ihtiþâmla. Su akar, çiçek açar, yeni yeni ikrâmla. Yýldýzlar göz kýrparlar asîl bir ihtirâmla; Bülbülün, kurdun-kuþun, cemaâti, sende var.

Kuru kuru dudaklar, tiril tiril parmaklar... Seninle cân bulurlar... gürül gürül ýrmaklar! Bu ýrmakta çimenler, ne kadar temiz - paklar; Mânevî kâinatýn tüm serveti sende var.

Sözü güzel diyene, Hakk da yâr olur, inan! Ona karþý koyana, her þey nâr olur, inan! Seninle olmayana, dünyâ dar olur, inan; Ýki cihân mülkünün emâneti sende var.

Bu yolda âþýk durmaz; âþýk olan yorulmaz. Bilinir ki, dereler, bulanmadan durulmaz. Bataklýk arazide saðlam binâ kurulmaz; Tevhîdde aþk devleti, asâleti sende var.

Ramazannâme

M.Halistin KUKUL

Page 36: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 7170 Somuncu Baba 71

kalsa gel diyecek ama babam yokderdi. Babam yok derdi fakat þýkýr-dayan hoþaf kasesinin, piþen yufkaböreklerinin kokusu içimden gider-di. Sanýrým bakýþým yalvarýþýmdanüstün gelmiþ olmalý ki, babaannemdayanamaz sofraya çaðýrýrdý. Ne-dense sahura kalkmanýn zevki birbaþka olurdu. Kapýnýn önünde ma-niler söyleyerek gezen davulcuyapiþen böreklerden götürmek içinadeta yarýþýrdýk kardeþimle. Davul-cu börekleri aldýkça daha bir iþtahlasallardý çomaðýný.

Oruçlu olduðumuz günler, ba-baannem sýrtýnda taþýr, babam daiftara istediðimiz þeyleri alýrdý. Benen çok tatlý getirmesini isterdim.Akþama doðru babamýn yolunugözler bizim için getirdiklerini dahaeve girmeden kapýþýrdýk. Getirdiði

tatlý türü þeyleri elimize alýr, diðer

komþu çocuklarýyla birlikte iftar to-

punun atýlmasýný beklerdik dýþarýda.

Top atýldýðý zamanda elimizdekilerle

oruçlarýmýzý açar, "top atýldýýý" diye

baðrýþarak evlerimize koþardýk. O

gün akþama kadar büyüklere naz

güttürür, akþamlarý da babamla ka-

ragöz oyunlarýna giderdik. Çoðu

kez de ben babamla birlikte teravi

için lale camiine gider vaaz dinler-

dim. O huzur dolu günlerin özle-

mini hâlâ içimde hissederim.

Bayram yaklaþýrken bizim ailede

bir kýpýrdanma olurdu. Bayramlýk

elbiseler, hediyeler alýnýr, yahni için

nohut ve pirinç birkaç gün önce-

den hazýrlanýrdý. Babaannem ise

tahta oklavanýn baþýna geçer bir gü-

zel baklava açardý.

Bayram sabahý babamla erken-

den camiye giderdik. Cami dönüþü

yemekler hazýrlanmýþ olur hemen

sofraya otururduk. Yemek yerken

benim gözüm hep o bol cevizli

baklavada olurdu. Ama ancak bir iki

dilim almama müsaade edilirdi.

Çünkü gelen giden akrabalara ve

eþe dosta ikram edilecekti.

Bir baþka olurdu o eski rama-

zanlar, neþe içinde geçerdi bayram-

lar. Þimdi her ramazan bir evvelki-

ne oranla daha yenilenmiþ olarak

ve eski geleneklerinden bir þeyler

kaybetmiþ olarak geliyor. O eski

manevi huzuru ve neþeyi bir türlü

bulamýyorum. Kim bilir belki de ar-

týk elinde iftarlýkla dönen bir baba,

sýrtýnda taþýyan bir babaannenin ol-

mamasýndan mýdýr nedir?

Kayseri'de ramazan hazýrlýðý ay-lar öncesinden baþlardý eskiden. Üçaylarýn baþlamasý ramazanýn en bü-yük ve en güzel habercisiydi. Üçaylarýn girmesiyle birlikte Recep veÞaban ayýna mücevher gibi serpiþti-rilen mübarek günlerde oruçlar tu-tulur, beden oruca hazýrlanýrken,ruhta manevi bir atmosferle huzu-ra kavuþurdu.

Ramazanýn baþlamasýna doðruda bir çuval un ve yað alýnýr, yufka-lar piþirilir, keteler yapýlýrdý. Yapýlanyufkalar tahtalarýn üzerine bizimboyumuzca konulur ve kurumayabýrakýlýrdý. Ramazanýn baþladýðý ilkteravi akþamý ise camiler dolup ta-þardý. Babaannem ise o akþam ge-

ce yenecek yufkalarý ýslatýr, hoþaflarýhazýrlar, soðumasý için avluya býra-kýrdý. O zamanlar buzdolabý falanyoktu. Biz ise kardeþimle ben, gecebizi sahura kaldýrmasý için babaan-neme tembihlerdik. Ramazanýn ilkgünü olduðu için oruç tutmamýzamüsaade edilir ve o gece uykulugözlerle kalkar, yufka böreðinin ba-þýna kurulurduk. Uykulu gözlerlediyorum ama az sonra sahura kalk-mamýzýn sevinciyle uyku falan kal-mazdý.

Ertesi gün oruçlu olmamýzýnkeyfini çýkarýr, anneme canýmýzýn is-tediði yemekleri sýralardýk. Ama ra-mazanýn ilerleyen günlerinde kü-çüklüðümüz bahane edilerek fazla

oruç tutmamýz yasaklanýrdý. He-

vesle oruç tuttuðumuz, sahura

kalkmak için kardeþimle yarýþtýðýmýz

o eski ramazanlar bir sinema þeridi

gibi geçer hep gözlerimin önün-

den. Oruç tutmadýðýmýz günler sa-

hura kalkmak bir mesele olurdu bi-

zim için. Akþamdan babaanneme

yalvarýr, annemi tembihler, sahura

kalkmak için her türlü duygu sömü-

rüsünü yapardýk. Çoðu kez de atla-

týlýrdýk ama mutlaka ben hoþaf ka-

sesinin þýkýrtýsýna uyanýrdým. Fakat

babamýn korkusuyla yerimden ký-

mýldayamazdým. Yaþýmýzýn küçük

olmasý oruç tutmamýzý engellerdi.

Yalvaran gözlerle babaannemin

gözlerine bakardým. Babaanneme

Ümit Fehmi SORGUNLUDeneme

O Eski Ramazanlar

“Þimdi her ramazan bir evvelkine oranla daha yenilenmiþ olarak ve eskigeleneklerinden bir þeyler kaybetmiþ olarak geliyor. O eski manevi huzuru veneþeyi bir türlü bulamýyorum. Kim bilir belki de artýk elinde iftarlýkla dönen bir

baba, sýrtýnda taþýyan bir babaannenin olmamasýndan mýdýr nedir?”

Page 37: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 7372 Somuncu Baba

olan, çabucak geçiverir avucumuz-dan, parmaklarýmýzýn arasýndan ka-yan kum taneleri gibi.

Yaþanýlan her yýlýn Ramazan’ý el-bette o yýl için çok özeldir. Lakinyaþadýðýmýz þu yýllar, diðerlerineoranla daha hareketli ve daha za-lim. Dünya ikindi vaktini çoktan tü-ketti , dünyanýn günü gün batýmýnayaklaþtý ve hava yavaþ yavaþ karar-maya baþladý. Bu nedenle bu yýllardua yýllarý, Allah 'ý çokça anma za-manlarý ve kapanýp secdeye top-rakla bir oluncaya kadar, göz yaþla-rýmýz yeni fidanlar filizlendirene ka-dar orada kalýnmalý.

Dünyanýn günü gün batýmýný ya-þarken ve her sabah güneþ battýðýyerden doðmuyorken, yürekleri-mizin özlemini ona verelim. Bu Ra-mazanda yüreklerimizi göz yaþlarý-mýzla temizleyelim. Dünyanýn biryakasýnda kozalaklarla aðaçtan aða-

ca sýçrayan bir yangýn baþlamýþ vebiz televizyonlarý karþýmýza almýþbir masal dinler gibi, bir çizgi film iz-ler gibi izliyoruz yüreði yangýn yerianalarý ve tüm yaþayanlardan tümyaþananlar nedeniyle ümidini kes-miþ, gözlerinin feri sönmüþ yavru-larý.

Düþününce aklýma gelen tekvarlýk küçük bir serçecik oluyor.Hz. Ýbrahim ateþe atýldýðýnda gaga-sýnda bir damla su ile yangýný sön-dürme çabasýnda ki o küçücük kuþ.Hani "senin gagandaki o bir damlasu ile bu yangýn sönmez" diyene"olsun, en azýndan tarafým belli ol-sun " diyen o serçeciði durmadanhatýrlýyorum. Elbette benim duam-la bu yangýn hemencecik sönme-yecek lakin damlalar bir araya gelipbir sel oluþturacak ya da en azýndantarafým belli olacak. Peki ne olacaktarafým belli olunca? Bir vebalden

kurtulacaðým ve vicdaným daha azrahatsýz olacak .

Bir tek olmadýðýmý hatýrlayaca-ðým ve dualarýmla yalnýzlara bir tekolmadýklarýný hatýrlatacaðým. Rama-zan geliyor, gelince de çabucak gi-diyor, tam anlamý ile Ramazan’ý ya-ni saðnak saðnak rahmet yaðmuru-nu tüm feyzi ile yaþayamasak da,onun bitiþi biz günahkâr kullarý üzü-yor. Yine yeni bir umutla gelecekolan yýlý bekliyoruz. Ve bu döngüyümütemadiyen yaþýyoruz. Herkesayrýlýklara üzülür ve hasret çekebilirlakin deðer bilen çok nadir görülür,misafiri hakký ile aðýrlayan ev sahip-leri gibi.

Rabbim bizi Ramazan’da arý-nanlardan, onun hasreti ile yan-makla kalmayýp deðerini bilenler-den, kendini affettirebilenlerdeneylesin. (Amin.)

“Þüphesiz Müslüman erkeklerleMüslüman kadýnlar,mümin erkek-

lerle mümin kadýnlar,itaatkarerkeklerle itaatkar kadýnlar, doðruerkeklerle doðru kadýnlar, sabre-

den erkeklerle sabredenkadýnlar,Allah'a derinden saygý

duyan erkeklerle Allah'a derindensaygý duyan kadýnlar,sadaka veren

erkeklerle sadaka verenkadýnlar,oruç tutan erkeklerle oruç

tutan kadýnlar, namuslarýnýkoruyan erkeklerle namuslarýnýkoruyan kadýnlar,Allah'ý çokça

anan erkeklerle Allah'ý çokça anankadýnlar var ya ; iþte onlar içinAllah baðýþlanma ve büyük bir

mükafat hazýrlamýþtýr.” (AHZAP:35)

Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Sayýlý günlerde damla damlarahmet yaðar koca bir yýlýn sýcaðýn-da kavrulmuþ gönüllere. Gece da-ha bir baþkadýr, gece daha çok his-sedilir, gece daha çok yaþanýr vegece sükunetini yerleþtirir namazlave oruçla beslenen, Kur'an ile ken-dine gelen ruhlarýmýza. Ve gecelerbir barýnak oluverir arýnmak için. El-bette diðerlerinden daha ayrý ola-caktýr içinde "kadir"i barýndýran ge-celer.

Bütün yýl elleri ardýnda gezenle-re fark atacaktýr elbette yýl boyuncaelleri semadan ayrýlmayanlar bu sa-yýlý günlerde. Kimilerinin elleri vedilleri baðlanacaktýr, kimilerinin ye-timlerin baþlarýný merhametle okþa-yan elleri daha çoðuna ulaþacaktýr.Kimileri ise dillerine daha bir bal ka-týp anlatacaktýr kendini yarataný vebir zamanlar batýl ile savaþýp diðer

yandan karýnlarýna taþ baðlayanlarýve bað kurmaya çalýþacaklar yaþa-nanlarla, ayrýca çoðu da aðlayacakulaþamadýklarýna..

Yine de yeni bir umut, yeni birgün dönümü, yeni bir bismillah busayýlý günler. Anne babalarda yap-týklarý ibadetin ciddiyeti þu kenardadursun, çocuklar her gece gözleriniovarak uyanýr ve hep tekne orucututarlar öðle ezanýna kadar.

Daha hýzlý dönmeye baþlardünya, arabalar daha hýzlýdýr ikindivakitlerinde, otobüsler daha yoðun,fýrýnlar daha hýzlý çalýþýrlar, ekmekle-rin buðusu daha hýzlý daðýlýr. Dahaçok gidilir camilere, daha çok varýlýrsecdelere ve eller daha çok uzanýrgöklere. Ekmeðin kokusu, yemeðinbuðusu, karýn gurultusu daha birhissedilir bu sayýlý günlerde. Sayýlýgünlerdir bunlar, hidayet rehberi

Bir Mahcup Misafir Ramazan

Leyla KANVERENAile

“Rabbim biziRamazan'da

arýnanlardan, onunhasreti ile yanmaklakalmayýp deðerini

bilenlerden, kendiniaffettirebilenlerden

eylesin.”(Amin.)

Page 38: Fiyatý: 6 YTL

Somuncu Baba Ekim / 2006 7574 Somuncu Baba

la yardým etmekten üþenme-yen pazardan dönenlerinçantasýna, kömür veya oduntaþýyanlarýn selesine yapýþan,bahçe iþleme bað iþlerindegönüllü olarak komþularýnbütün baðlarýnda boy göste-ren bir tatlý afacandý. Arkadaþgrubunu da kendisiyle aynýözelliklerde olmasýna dikkatederek seçmiþ ve çok tatlý ar-kadaþlýklara imza atýlan bir ar-kadaþ grubu oluþturmuþtu.

Yine öyle güzel bir yaz gü-nüydü. Sabah kahvaltý yapýlýryapýlmaz annelerin bütün iti-razlarýna raðmen mahalledekibütün çocuklar hemen he-men bütün yaz tatilinin ilkgünlerinde yaptýklarý gibi mis-ketlerini pantolonlarýnýn cep-lerine güç bela sýðdýrarak so-

kaklara döküldüler. Sedat ay-ný sokaktaki oyun arkadaþla-rýyla parkta buluþtular. Eþleþti-ler ve oyunlar baþladý. Misket-lerin bir kýsmýný kaybetti.

Durum vahimdi. Þansýnýbüyük çemberde denemeyekarar verdi. Aþaðý mahalleninçocuklarý kendilerini buoyunda daha þanslý görüyor-lardý. Oyun baþladý. O misketattýkça sanki çember küçülü-yor ve bir türlü çemberin içinibulamýyordu.

Kýzmaya baþlamýþtý. Kay-bettikçe asabileþiyor gitgidehassasiyetinden uzaklaþmayabaþlýyordu. O güzel çocuk git-miþ sert, sevimsiz, adeta hastaruhlu bir çehre peyda olmuþ-tu mahallenin parkýnda.

Annesinin hemen eve gel-mesi için gönderdiði komþu-nun çocuðunu bile terslemiþeve gelemeyeceðini kýzgýn birþekilde iletmiþti.

Bu gün Cuma idi. Sedat’ýnen belirgin özelliklerinden bi-ri de sokaktaki çocuklarý Cu-ma günleri toplayýp Cuma na-mazýna götürmesiydi. Bu haf-ta da öyle olacaktý. Ama ol-madý.

Oyun uzadýkça ne diðermahallenin camiinden verilensalayý duydu ne de arkadaþla-rýný kapý kapý dolaþarak cami-ye hazýrlamak hatýrýna geldi.Kaybettikçe oynadý kaybettik-çe oynadý.

Sabah cepleri dolu doluevden çýkmýþtý. Ama þimdi

Televizyonun çocuklarýn dünyasýný bu kadar iþ-gal etmediði, yaz akþamlarýnda oyundan, muzýrlýk-tan fýrsat bulup evlerine dönmeyi unuttuklarý, kom-þuluklarýn ahbaplýklarýn yaranlýklarýn anlatýlmayýpbütün diriliði ile yaþandýðý o gizemli zaman dilimle-rinden birindeydi.

Yaz tatiline yeni giren Sedat ve arkadaþlarý üçaylýk upuzun yaz tatilinin doyasý tadýný çýkarmanýnplanlarýný yapýyorlardý. Ýlkokul üçten dörde geç-menin keyfi inanýlmazdý.

Karne de güzel olunca babasýndan, annesindenve hatta dedesinden kocaman karne harçlýklarýnýçýkarýnca koca yaz istediði gibi dinlenme ve tatilyapma hakký tanýnmýþtý.

Aþaðý mahallenin çocuklarý artýk gruplar halindeSedatlarýn sokaða geliyorlar, parka yayýlmýþ çocuk-lara saklambaç, tombik kovalamaca, askercilik, kös-tebek ve misket oynama teklifinde bulunuyorlar,günler ütmeler ütülmelerle geçip gidiyordu.

Akþamlarý ise akþam yemeklerini yer yemez an-neler babalar serinlikte balkonlara çýkýp keyifle çay-larýný yudumlayýp televizyonda dizi var film var v.stekliflerine aldýrýþ etmeden tatlý tatlý sohbetler eder-ken, çocuklar gece oynanan oyunlarý için anneler-den durumu idare etme sözü alarak babalara çak-týrmadan sokaklara sývýþýyorlardý. Ýþaret ýslýklarýylabirlikte aþaðý sokak senin yukarý mahalle benim ge-cenin geç saatlerine kadar evlerle girmek bilmiyor-lardý.

Sedat sokaðýn gözdelerindendi. Arkadaþlarýylaasla kavga etmeyen, sokak sakinlerinin sevgilisi, as-

Somuncu Baba

Çocuklar Ýçin Hikâye

Somuncu BabaSomuncu Baba

PiþmanlýkAcýsý

Mikail ÇOLAK

Page 39: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 7776 Somuncu Baba

diye üzüntüden kendini ha-rap edecekti. Benim evdekicadaloz koca bu kadar utansaömrümü önüne süpürgeederdim. Kýzým býrak aðlasýnaðlasýn da bir daha ayný þeyiyapmasýn.

Sedat’ýn annesi bir taraftanoðlunun hassasiyetine gülüyorbir yandan da onunla gururduymanýn hazzýyla sevinçgözyaþlarý döküyordu. Sedatutancýndan birkaç gün sokaðabile çýkmadý.

Bu son oldu… Sedat ertesihafta Cuma günü erkendenkalktý. Salanýn verilmesini ipleçekti. Salalar verilir verilmezkýsa süreliðine ara verdiði gö-revinin baþýna geçti ve tüm ar-kadaþlarýný Cuma namazýnagötürmek için kapý kapý do-laþtý.

Hayatýnýn en güzel ve hu-zurlu Cuma namazlarýndanbirini kýldý. Cumadan sonraher hafta bir teyzenin Cumakekini yeme adetini bu hafta-da bozmadýlar. Ve bu haftakisýra Suna Teyzedeydi. Sedatkendisini ona atfettirmek içiniyi bir fýrsattý.

O güzelim cumalýk kekleri-ni yerlerken çocuklarýn se-vinçlerinin arasýnda Sedatýngeçen haftaki piþmanlýk acýsýkaybolup gitti. Suna Teyzeninhiç çocuðu olmamasýndanduyduðu acýyý ise kimseciklerbilmiyordu. Hele hele bütünsevgisini bu çocuklara adadý-ðýný ancak Yaratan biliyordu.

gitgide bilyesi azalýyordu. Biroyunda kaybederse öbürünesýçrýyordu. Ama ondada kay-bediyordu. Kaybetmesineraðmen bir türlü býrakmayýbilmiyordu .

Açlýðý susuzluðu bile unut-muþtu. Bu arada arkadaþlarýabdestlerini almýþlar onsuzcumaya gitmiþler ve neredey-se Cuma namazýný bitirmeküzereydiler.

Sedat arkadaþlarýyla oyunadevam ederken Cuma nama-zý vakti kýrk yasinden dönenmahallenin kadýnlarý namazbürgülerini iyice burunlarýnýnüstüne çekmiþ Kur’an tilaveti-nin verdiði vakarla evlerinedönüyorlardý. Yolda Sedat’ýgörür görmez þaþýrdýlar. Kom-þularý Suna Teyze þaþkýn þaþ-kýn Sedat oðlum sen namaza

gitmedin mi diye sordu

Sedat:

-"Suna teyze daha sonra ký-larým oyunum bitmek üzere"diye cevap verdi. Yaþlý kadýndaha büyük bir hayret ifade-siyle:

"Oðlum Cuma namazýnýnsonrasý nasýl olurmuþ bu yaþý-ma geldim sonra kýlýnan Cu-ma hiç duymadým" dedi

"Ne cumasý Suna Teyze"

"Bu gün Cuma çocuðumhaberin yok mu yoksa"

Sedat’ýn beyninden kaynarsular döküldü. Þimþekler çak-tý sendeledi. O kadar büyükbir utanç duydu ki

Bu gün cumaydý ve o Cu-ma namazýný kýlmamýþ oyunadalmýþtý. Mahallenin çocukla-rýný her cuma kapý kapý dola-

þýp cumaya götüren, mahalle-nin göz bebeði yaþlýlarýn sev-gilisi, Sedat Cuma namazýnýkaçýrmýþ hem de mahalleninnur yüzlü teyzelerine oyunbaþýnda yakalanmýþtý. O ka-dar büyük bir utanç duydu kikoþa koþa evlerine geldi vehüngür hüngür aðlayarakodasýna kapandý. Ne annesi-nin þaþkýn bakýþlarýný ne den’oldu yavrum seslerini duy-du.

Annesi meraktan ölmeküzereydi ki imdadýna Sedatýnpeþi sýra gelen Suna Teyze ye-tiþti. Yaþlý kadýn annesine Se-dat’la aralarýnda geçen diya-logu anlattý. Ve Sedat’ýn anne-sine tembih etti.

"Melek haným kýzým buutanç ona yeter. O kadar te-miz çocuk ki cumayý kaçýrdým

Yâ Rab, sensin bende benimle her an;Ýkrârda can buldum, canda var oldum!..

Bu zorlu nefsime, neyledi zaman?.. Bazen kýþa döndüm, kâh bahar oldum!..

Tevhîdin nûruyla süsledin caný;Ufkuna nakþettin eþsiz fermâný!.. Takdirden, tedbire çýkan her sonu;Tefekkür ettikçe tevbekâr oldum!..

Kader levhâsýnda, ince bir sýr var;Âleme sýðmadý, aþk denen esrâr!.. Ömrümü sardýkça her derin efkâr;

Yanmýþ ney misâli, âh u zâr oldum!..

Ezelden, ebede bu þevk, bu heves;Firdevs'den, Mevâ'dan, Naim'den bir ses!..

Ýlahî menzilde, açan her nefes;Dal budak saldýkça, lalezâr oldum!..

Ýmân tezgâhýnda, dokudun gülü;Yardýn, pâk eyledin mümin gönülü!

Sebepler içinde her tevekkülü;Sezdikçe hem gizli, aþikâr oldum!..

Yâ Rab, yakýn sensin, ben benden uzak;Ýçimde, iç içe binlerce tuzak!..

Ey gönül, geç nefsi, benliði býrak;Kim demiþ âlemde bahtiyâr oldum

Rýfat ARAZ

Tevbekâr Oldum

Page 40: Fiyatý: 6 YTL

Ekim / 2006 7978 Somuncu BabaSomuncu BabaSomuncu BabaSomuncu Baba

Þimdi bir fýrsat günlerini daha ya-þýyoruz. Aile bireylerinin tümününkatýlabileceði çok özel günler… Tabiiki Allah (c.c)'ýn her günü özel ve gü-zeldir. Ancak içinde bulunduðumuzRamazan ayý bize ivme, hýz kazandýr-makta, daha bir heyecanlandýrmakta,ibadetlerimizi daha özenli daha þuur-lu yapmaya yönlendirmektedir.

Çocuklarýmýzý yutmak için bekle-yen o kadar tehlike ve tuzak var ki,bu sebeple Ramazan ayýný bir fýrsatolarak görmeliyiz. Bu tehlike ve tu-zaklarý sýralarsak; Nefsimiz birinci sýra-da yer alýr, evde Tv, bilgisayar, aile içiiletiþimsizlik, geçimsizlik büyük kesit-lerdeki hýzlý ve yoðun yaþamýn eveyansýmasý, yalnýzlýk ve bireysel yaþam,doðal mekanlardan uzak bir hayat.Trafik terörü, çevre kirliliði, internetkafeler, kötü arkadaþlar, içki sigara,uyuþturucu ve madde baðýmlýlýðý,kapkaç çeteleri organ mafyasý, fuhuþv.b çepeçevre bizi sarmýþ durumda.

Diðer yandan ise eðitim sistemin-den kaynaklanan sýkýntýlar sonucundaokul-dersane-testler ve sýnavlarla ya-rýþmaya odaklandýrýlmýþ, baþarýsýný vevarlýðýný, baþkalarýný elemeye, geçme-ye baðlamýþ, tabiri caizse test makine-

si olmuþ, ancak Türkçe testlerdekendi ifadeleriyle 'full çekerken' yarýmsayfalýk bir kompozisyon yazamayan,yorum yapamayan çocuklarýmýz.

Ýþte buna benzer pek çok sebep-ledir ki bu günlerin kýymeti çok iyi bi-linmelidir. Anlamlý yaþanmalýdýr, þuayrýmý daha iyi yapmalýyýz, gelenekle-rimiz önemlidir, güzeldir, ancak ayet,hadis ve sünnetin önüne geçmeme-lidir. Adetimiz böyle diyerek iftarlarbayramlar iþkenceye dönüþtürülme-melidir.

Ramazan ayýna, oruçlu günlere,kadir gecesine ve ardýndan gelenBayram'a bu açýdan bakmalýyýz. An-ne-babalar sorumluluk makamýnda-dýrlar. Unutulan ve ihmal edilen tümgüzellikleri yeniden canlandýrmak du-rumundadýrlar.

Yaz tatilinde Kur'an Kurslarýna gi-derek temel bilgileri alan çocuklarý-mýz þimdi oruç, namaz ve bayramlayaþayarak geliþtirecekler bilgilerini.Günümüzde aile bir araya gelemezoldu. Ýþ yoðun, trafik yoðun, okuldersane derken çocuklar yoðun, bir-likte sofraya oturulamýyor. Eskidenakþam ezanýndan sonra eve gelirdi

çocuklar. Öðün saati belliydi, þimdiyok, çünkü eve kimin, ne zaman ge-leceði belli deðil. Üstelik çocuklar dý-þarýda pek de saðlýklý olmayan aburcubur dediðimiz yiyecekleri sýklýklayedikleri için öðün saatinde acýkma-mýþ oluyorlar.

Ýþte bu güzelliði bir manevi havayýtattýrmamýz hep birlikte Ramazana aitgüzellikleri yaþamamýz lazým. Bunanitelikli beraberlik diyoruz. Nitelikliberaberliði Ramazan'ýn bereketiyleyaþayalým.

Çocuklarýmýzýn dersleri aðýr, bün-yesi zayýf, dayanamaz diyerek oruçtutmasý engellenmemelidir. Kendisiorucunu tuttuðu halde liseye hattaüniversiteye giden çocuðunun bu se-beplerle oruç tutmasýný istemeyenanne-babalar biliyoruz.

Küçük çocuklarýmýzý bile tekneorucu dediðimiz yarým günlük oruçtutmaya özendirilmeli ve ödüllendir-meliyiz. Sahur'un, iftar saatlerinin tatlýtelaþýný yaþatmalýyýz… Bazýlarý iftarsaatinde okullarda olacaklar. Bilhassagelir düzeyi düþük, gariban arkadaþla-rýyla birlikte iftar etmelerini ve ikram-da bulunmalarýný saðlayabiliriz.

Nitelikli Birliktelik ve Ramazan

H. Sebahat ÖZCANÇocuklar Ýçin

Ramazan ayý ayný zamanda na-maza baþlamanýn tam zamaný olarakgörülmelidir.

Teravih namazlarýna çocuklarý-mýzla birlikte gitmeliyiz. Yaþadýklarý þe-hir ve yaþlarý uygun ise arkadaþ gru-buyla camiye gitmelerine imkan sað-lamalýyýz. Cami dönüþü onlarý tebriketmeli ve ikramda bulunmalýyýz. Ce-maatle namaz kýlmanýn, sabah na-mazlarýnýn, bayram namazýnýn o gi-zemli, muhteþem havasýný teneffüsetmelerine ön ayak olmalýyýz.

Ramazan ayýnýn bir güzel yaný if-tar davetleridir. Fakirleri araþtýrýp yar-dým etme ve dayanýþma yönüdür. Enyakýnýmýzdan baþlayarak apartmaný-mýzdan mesela küçük çocuklarý olan,yaþlý, hasta veya yalnýz komþularýnýzaçocuklarýnýzla bir tas çorba bir tabaktatlý gönderelim. Bu inanýlmaz deðer-li dayanýþma örneklerini görsünler."Nasýlsýnýz birkaç gündür göreme-dim" diyerek hal-hâtýr edildiðine þahitolsunlar. Muhtaç ailelere yardým da-ðýtýlýrken çocuklarýmýz o aileleri ve ya-þadýklarý ortamý görsünler.

Kadir gecesinin ayrýcalýðýný hisset-sinler, özel hediye, ikram program,gezi hazýrlanabilir. Bayram için çocuk-lara hitap eden hediyeler ve ikramlarþekerlemeler düþünülebilir. Hediye-leþmenin verici olmanýn hazzý vekeyfi yaþatýlmalýdýr. Bayram günlerinintatil yapma fýrsatý gibi görülmemesigerekir. Aksine her zaman görüþüle-meyen büyüklerin, aile dostlarýnýn,akrabalarýn, arkadaþlarýn, ziyareti ola-rak deðerlendirilmelidir. Hiç deðilseþöyle orta bir yol bulunabilir. Bayra-mýn ilk günü aile büyüklerinin bulun-duðu mekânda aile yakýnlarý akrabalarbir araya gelip bayramlaþabilirler, da-ha sonra herkes gitmesi gereken ye-re gider. Aileyi, sülaleyi bir araya top-layan davet eden büyükler bizler ola-bilir bu âdeti bizler baþlatabiliriz.

Küçük gibi görünen bize özgü budavranýþlar fevkalade önemli toplum-sal harçlardýr. Toplumu birbirine bað-layan önemli deðerlerdir. Çünkü bizfarklý bir toplumuz. Batý bu deðerler-den yoksundur, bilmez. Çocuklarý bugüzellikleri yaþamadýðý için bencildir.Ýyi olmaya, yarýþmaya acýmasýzca di-ðerlerini geçmeye, ezmeye odaklan-mýþtýr. Yalnýzdýrlar bilhassa yaþlýlýklarýn-da onlar gülmezler, yüzlerinde do-

nuk ve düz bir ifade vardýr. Kucaklaþ-mazlar, beden dilinin sýcak, tatlý elek-triðinden haberdar deðildirler.

Oruç sadece aç kalarak aç insan-larýn halini anlamak veya birden saðlý-ðýmýz için önemini kavramak olarakalgýlanmamalý, toplumsal boyutu ço-cuklarýmýzýn geleceði açýsýndanönemsenmeli ve bir fýrsat günleriolarak görülmelidir.

Page 41: Fiyatý: 6 YTL

Saðlýklý mutlu ve huzurlu yaþamanýn, týbbi yardým al-manýn en doðru yolu, konunun uzmanlarýna danýþarak veonlarýn doðru yönlendirmelerine baðlý kalarak hareketetmektir.

Genelde toplumumuzda çekingenlik ile “acaba sor-sam doktorum ne der nasýl bir tepki verir” endiþesihâkimdir.

Oysaki doktorlar da bizlerden biri, amacý bizlere hiz-met etmek saðlýðýmýzý korumamýza yardýmcý olmak, iyi-leþme sürecinde bizleri aydýnlatabilmek için çalýþýr durur-lar.

Ramazan ayýnda oruç tutan hastalarýn daha neþeli,meþguliyeti artan vesvesesi ve sýkýntýsý azalan psikoloðunugünde on defa arayan insanlarýn bile aramayý unuttuðumüþahede edilmektedir. Ýnanan, inandýðý gibi yaþayan in-sanlarýn bu ayda þifa bulanlarýna çok rastlanmýþtýr.

Doktor Þevki Kaftancýoðlu Bey de inandýðý gibi yaþa-yan hastalarýna kendini adayan iç hastalýklarý uzmaný ola-rak hizmet veren, ender bulunan hekimlerimizden biridir.

Sorularýmýza cevap verdiði için teþekkür ediyor, sizkýymetli okuyucularýmýzýn huzurunda saygýlarýmý sunuyo-rum.

Oruç tutmaya engel olabilecek rahatsýzlýklar nelerdir?

Oruç tutmalarý týbben zararlý olan rahatsýzlýklarý sýrala-yacak olursak:

a)Þeker hastalarý (Ancak diyetle ayarlanan, ilaç kullan-mayan þeker hastalarý tutabilir),

b)Böbrek hastalarý,

c)Sýk sýk nefes açýcý kullanan týkayýcý bronþit ve astýmhastalarý,

d)Düzenli ilaç kullanmalarý gereken ileri düzeydekikalp ve tansiyon hastalarý,

e)Hamile kadýnlar,

f)Kronik karaciðer hastalarý (Siroz v.b ),

g) Aktif mide ülserli hastalar,

h) Reaktif hipoglisemili hastalar,

i)Yaþý çok ileri olan ve düþkün yaþlýlar.

Ýftar sofralarýnda saðlýðýmýz için nelere dikkat etmeliyiz?

Ýftar etmeye hazýrlanan oruçlu bir kiþi sofranýn zengin-liðine veya açlýk ve susuzluðun verdiði sabýrsýzlýða pes et-meyerek mümkün olduðunca yavaþ bir þekilde yemeyebaþlamalý orucunu açtýktan sonra akþam namazýný kýlmaksuretiyle, verilen aradan sonra tekrar yemeðe baþlayacak

Akýn DÝNDARSaðlýk

Oruç ve Saðlýðýmýz

olursa, hýzlý ve kontrolsüz yemenin sonucunda ortaya çý-kacak sýkýntýlardan kendisini korumuþ olur.

Oruç tutmaya baþladýðýmýz ilk günlerde beslenme dü-zenimizi nasýl ayarlamalýyýz.Özellikle yemeklerden sonramide yanmasý, ekþimesi olan bireylere tavsiye ve önerile-riniz nelerdir?

Ramazanýn ilk günleri genelde her oruçlu kiþide öðle-den sonra kan þekerinin düþmesine baðlý olarak halsizlik,dermansýzlýk, baþ aðrýsý ve baþ dönmesi þikâyetleri olabilir.Ayrýca mide yanmasý, ekþime gibi mide þikâyetleri ortayaçýkabilir o nedenle oruç tutacak kimse mutlaka sahurakalkmalý ve hafif kahvaltý tarzýnda hazmý zor olmayan þey-ler yemelidir. Çünkü yaðlý ve kýzartma türleri, acýlý ve ek-þili yiyecekler oruca baþladýktan sonraki zaman sürecindemidemiz için sýkýntý olabilir. Hatta orucumuzu bozmak zo-runda bile kalabiliriz. O nedenle daha öncesinde gastritþikâyeti olanlar sahurda bir mide ilacý almak suretiyle, ola-bilecek mide þikâyetlerini engellemiþ olurlar.

Ýftar ile sahur arasýnda geçen süreçte bireyler neleredikkat etmelidirler?

Ýftar ile sahur arasý yaklaþýk 10 saat bir zaman aralýðývar. Ýftardan sonra malum yatsý ve teravih namazlarý kiþi-nin yediklerini hazmetmesi için en uygun fiziki aktivite ola-caktýr. Teravih sonrasýnda çok uzun süre oturmayarak sa-hura kadar en az 5-6 saat kadar uyuyacak zaman süreci-

ni ayarlamalý ve en geç saat 23:00 sularýnda yatmasý enuygun davranýþ olacaktýr.

Ramazan ayýnda ilaç kullanmasý gerekli olan bireyleretavsiyeleriniz nelerdir?

Ramazan ayýnda ilaç kullanan bireylerin sabahlarý birkez tansiyon ilacý alan, ya da sabah akþam romatizma ila-cý kullanan, yahut hekiminin oruç tutmasýnda sakýnca gör-mediði günde bir veya iki kez düzenli ilaç kullanan þekerhastalarý ilaçlarýný sahur ve iftar þeklinde düzenleyebilirler.

Hangi belirtilerde orucun bozulmasý týbben gerek-mektedir?

Özellikle ramazanýn ilk günleri oruca niyetlenen kiþininilerleyen saatlerde öðle sonrasý kan þekerinin düþmesi so-nucu baþ aðrýmaya, dönmeye baþlar, midesi bulanýr, hal-sizleþir. Midesinde gastriti olanlarýn midesi boþ kalýnca að-rýmaya baþlayabilir bu durumda kiþi mecburiyetten günü-ne gün tutmak üzere orucunu bozabilir.

Ramazan ayýnda size gelen hastalarýn þikayetleri ge-nelde nelerdir?

Ramazan ayýnda oruç tutmaya baþladýktan sonra sað-lýk yönünden þikâyetleri olanlar; genellikle mide ve tansi-yon hastalarý olmakta buna ilaveten nefes darlýðý olan aðýrbronþitli hastalar, migreni olan hastalardýr.

yemekzevki.net

Ekim / 2006 8180 Somuncu Baba

Page 42: Fiyatý: 6 YTL

Bundan bin dört yüz yýl önce, on yaþlarýn-da sevimli mi sevimli Biþr isminde bir çocukvarmýþ. Ailesi ile birlikte mutlu bir þekilde ya-þarlarmýþ. Son zamanlarda bu kara gözlü ço-cuk çok üzgünmüþ. Gülen gözleri hiç gülmezolmuþ. Çünkü babasýný çok özlüyor baþýnýokþadýðý günlerin hayalini kuruyormuþ.

Bir bayram sabahý, bütün çocuklar neþeiçinde gülüp oynuyorlarmýþ. Dört bir yandacývýl cývýl çocuk sesleri etrafý çýnlatýyormuþ.Bütün çocuklar birbirinden güzel, bayramlýkelbiselerini giymiþ, neþe içinde gülüyorlarmýþ.

Kara gözlü kývýrcýk saçlý Biþr ise baþýný el-lerinin arasýna almýþ, bir köþede sessiz sessizaðlýyormuþ. Üstü baþý periþan olduðu gibikarný da çok açmýþ. Midesinden gurul gurulsesler geliyormuþ. Kendi kendine:

- Þimdi bana kim sahip çýkacak? Kim kar-nýmý doyurup, bayramlýk elbiseler alacak? di-ye düþünüyormuþ. Bir yandan da yaþla do-lan gözlerini siliyormuþ.

Tam o sýrada, Sevgili Peygamberimiz(s.a.v) de oradan geçmekteymiþ. Oynayançocuklarý seyrederken birdenbire Biþr dikkati-ni çekmiþ. Hemen onun yanýna gidip:

- Yavrucuðum! Niçin aðlýyorsun? Neden

arkadaþlarýn gibi sen de gülüp oynamýyor-

sun? diye sormuþ. Biþr baþýný kaldýrmadan;

- Ben aðlamayayým da kim aðlasýn! Bütün

çocuklar, bu güzel günde bayramlýklarýný gi-

yip anne ve babasýyla bayramlaþtýlar. Benim

babam bir savaþta þehit oldu. Annem ise bir

baþkasýyla evlendi. Üvey babam yanlarýnda

kalmama izin vermedi. Þimdi yapayalnýz kal-

dým. Arkadaþlarýma bakýyorum hepsinin aile-

si var…" derken göz yaþlarý da yaðmur tane-

si gibi dökülüvermiþ yanaklarýndan.

Biþr'in bu çaresiz durumu karþýsýnda, þef-

kat ve merhamet abidesi olan sevgili Pey-

gamberimiz (s.a.v)' in yüreði sýzlamýþ. Müba-

rek gözleri yaþla dolmuþ. Biþr'in saçlarýný ipek

tenli, nurlu elleriyle okþarken:

- Bak yavrum. Ýster misin, ben senin ba-

ban olayým? Aiþe annen, Ali amcan, Fatýma,

Hasan ve Hüseyin de kardeþlerin olsun, de-

miþ.

Biþr merhamet dolu sesin sahibinin Efen-

dimiz olduðunu anlayýnca büyük bir sevinç-

le:

- Tabiî ki ya Rasulallah! diyerek O'nun

mübarek eline sarýlýp öpmüþ.

"Benim Yerimde OlsaydýnýzSiz de Sevinirdiniz"

Ekim / 2006 8382 Somuncu Baba

Bir müddet sonra Peygamberimiz (s.a.v)’ in evine doðru yola çýkmýþlar. Biþr, o kadar mut-luymuþ ki, yolda yürürken sanki Peygamberimiz (s.a.v)'in mübarek elinden Biþr'in küçücükkalbine ýlýk ýlýk sevgi ve mutluluk tohumlarý akýyormuþ. Biþr, dünyanýn en mutlu çocuðuymuþ.Kalbi kaybettiði mutluluðu bulmanýn sevincini yaþýyormuþ.

Biþr, arkadaþlarýnýn yanýna dönerken artýk yüzü gülüyor, gözleri neþe saçýyormuþ. Arkadaþ-larýyla birlikte oynamaya baþlamýþ. Arkadaþlarý ondaki bu deðiþikliði görüp sorunca Biþr, ne-þe içinde arkadaþlarýna bakarken:

- Benim yerimde olsaydýnýz siz de sevinirdiniz. Ben açtým, þimdi karným doydu. Giysilerimeskiydi, þimdi yenilendi. Hiç kimsem yoktu, þimdi ise Peygamberimiz (s.a.v) babam, Aiþe (r.a)annem, Ali (r.a) amcam, Hasan-Hüseyin (r.a) ve Fatýma (r.a) da kardeþlerim oldular. Ýþte bu

yüzden çok sevinçliyim, cevabýný vermiþ. O gün hiç oynamadýðý kadargüzel oyunlar oynamýþ. Çocuk olmanýn mutluluðunu en

güzel þekilde yaþamýþ.

Dilara ÞÝMÞEK

Bir HadisOruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü sözsarfetmesin, baðýrýp çaðýrmasýn. Birisi kendisine yakýþýksýz lafedecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!'' desin

(ve ona bulaþmasýn).

Page 43: Fiyatý: 6 YTL

Malzemeler

Hazýrlanýþý:

6 kiþilik

1 kg orta boy kuru soðan

Yarým kg kuþbaþý kuzu eti

2 kaþýk tereyaðý

1 kaþýk salça

1 bardak su

Tuz

Hazýrlanýþý: Soðanlar kabuðu soyulduktan

sonra dörde bölünür. Kuþbaþý et yumuþayýncaya

kadar piþirilir. (Soðanlar çabuk piþeceði için etin

önceden piþirilmesi uygun olur.) Tencereye te-

reyaðý ve et konur. Etler tencerede 1-2 dakika

çevrilir.

Salça ve tuzu ilave edildikten sonra doðran-

mýþ soðanlar bir çay bardaðý su ile 4-5 dakika

arada bir karýþtýrýlarak sarartýlýr. Üzerine 1 su

bardaðý su döküp soðanlar piþene kadar hafif ký-

sýk ateþte bekletilir.

Gönülden Ýkramlar

SSooððaann YYeemmeeððii

Sýdýka & Mesude SARI

84 Somuncu Baba

Page 44: Fiyatý: 6 YTL
Page 45: Fiyatý: 6 YTL