four season hotel/amman 18.11.2017 değ şkanı ö Ü ü...
TRANSCRIPT
1
Four Season Hotel/Amman
18.11.2017
Değerli IBF Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri,
Filistin-Ürdün İş Forumu ve Rakha’nın Değerli Başkanları,
Ürdün ve Ürdün Dışından Katılım Sağlayan Kıymetli Misafirler,
Değerli Türkiye Ticaret Ataşesi,
Kıymetli MÜSİAD Üyeleri ve Dostları,
Değerli Basın Mensupları,
2
Ürdün Başbakanının himayelerinde gerçekleştirdiğimiz 21. IBF Kongre’sinin
açılış oturumunda MÜSİAD Başkanı olarak sizleri saygıyla selamlıyorum; hoş geldiniz,
şeref verdiniz.
Her sene dünyanın farklı ülkelerinden, değerli katılımcıları bir araya getiren İş
Forumumuzda; hem güncel iktisadın önemli sorunlarına farklı yaklaşımlarla çözüm
getirmek, hem de üye ülkeler arasındaki iletişimi ve ekonomik iş birliğini geliştirmek
için projeler üretiyoruz.
Bu bakımdan IBF Kongreleri, ihtiyaç duyduğumuz fikir alışverişinin yanında, bu
fikirleri uygulamaya geçirmek için yapılması gerekenlerin de konuşulduğu, ayrıcalıklı
bir buluşma zemini sağlıyor.
Bu itibarla, kongremizin ülkemiz ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum.
3
Kıymetli Misafirler,
‘Katılım Finansı Sürdürülebilir Ekonomik Büyümeyi Nasıl Sağlar?’ konulu 21. IBF Açılış
oturumunda sizlere, kendi varoluş anlayışımızla çatışmayan, ekonomik büyüme ve
refahı, toplumsal kalkınmayı sağlayabilecek, sadece İslami finansla sınırlanamayacak
yeni bir finansal yapılanmaya yönelik görüş ve fikirlerimizi aktarmak istiyorum.
Konuşmama bazı istatistikler üzerinden, İslam Dünyasının bugünü ve gelecek
vizyonunu da içeren küresel bir ufuk turu ile başlamak istiyorum
İkinci bölümde, yeni finans sistemi olarak nitelendirdiğimiz insani finansı tanımlamaya
çalışırken, bu yeni finans sisteminin temel paradigmalarını aktaracağım. Son olarak da
MÜSİAD olarak bu yeni finans anlayışını destekleyecek iş modellerimizi ve
projelerimizi anlatacağım.
4
1.bölüm-istatistikler
1. SLAYT –Dünya kaynaklarının %40’ı islam ülkelerinde
İslam alemi olarak çok büyük doğal zenginliklere ve sermaye kaynağı/fonlara sahip
olmamıza rağmen neden çok köklü bir kalkınma hamlesi uygulanamıyor? Doğru bir
strateji ile Allah'ın bize emanet ettiği kaynakların bir mükellefiyet bilinciyle islam ülkeleri
başta olmak üzere az gelişmiş ülkelerin, toplumların gelişmesi için kullanmalıyız.
2.SLAYT – Dünya Gelirinden İslam Ülkelerinin aldığı pay
Dünya nüfusunun %23 ünü kapsayan ,dünyadaki doğal kaynakların %40 ına sahip
olan İslam ülkeleri dünya ticaretinin yalnızca %9 una tekabül edebiliyor.
Bunun en temel sebebi teknolojik gelişmelerde diğer ülkelere nazaran geride
oluşumuz, bilhassa yenilikler karşısında yalnızca ihtiyaç sahibi konumunu temsil
5
etmemizdir . Elimizdeki doğal kaynakları değerlendiremeyip batılı devletlere teslim
etmek zorunda oluşumuz ve İslam ülkeleri olarak ortak ticari birlikteliğimizin yetersizliği
bu grafiği kaçınılmaz kılıyor.
3 . SLAYT – İslam Ülkeleri arasındaki Ticaret Hacmi
Dünya ticaretinde pastada %9 una sahip olan İslam Ülkeleri kendi arasındaki ticari
ilişkilerde bu hacmi %2 seviyelerine kadar düşüyor. Bu istatistik gösteriyor ki İslam
ülkeleri aralarındaki ticarette dışarıya yani Müslüman olmayan ülke ekonomilerine akıp
giden 600 milyar dolara tekabül ediyor. Peki bunun başlıca nedenleri nelerdir ?
İhtiyaçlarımızı karşılayacak ürünleri üretememiz mi ;yoksa yüz yıllardır İslam aleminin
en büyük sorunu olan birliktelik problemi mi ?
4-5-6.-SLAYT – İslam Ülkelerindeki Nufus Artış hızı ve genç işgücü avantajı
6
Sanayi İnkılabından sonra Dünyada ki iş gücü ihtiyacı Devletleri ciddi sermayelerle
nüfus politikaları düzenleme eğilimine sokmuştur. Fakat gelişmiş devletlerde politikalar
istenilen ve öngörülen geri dönüşleri elde edememiş ve devletlerin nüfus artışı her
geçen gün azalmıştır. Günümüzde ise nüfus artış ivmesi eksi yönlü olan onlarca devlet
vardır . Bir devletin en temel ihtiyacı istihdam sağlanacak genç nüfusudur. 2017 yılında
dünya nüfusunun %23 ünü kapsayan İslam alemi 2070 yılında 10 milyarı geçeceği
öngörülen Dünya nüfusunun %30 una sahip olacaktır. Bu veriler İslam Ülkelerinde ki
nüfus artış hızı ivmesinin diğer ülkelere nazaran hızla yükselişte olduğunu
göstermektedir. Bir diğer veriye göre 2100 yılında öngörülen Dünya nüfusu 11 milyarın
üzerinde olup İslam ülkelerinin pastadaki payının %35 olacağını göstermektedir buda
demek oluyorki İslam Ülkelerindeki nüfus artışı yıllarca genç işgücü avantajı olarak
kullanılabilecek ve diğer devletler ise yaşlanan nüfusları hasebiyle genç işgücü
avantajından mahrum kalmakla beraber yaşlı kesimin devletlerin sırtına yüklediği
7
ekonomik baskının her geçen gün artması ile kaçınılmaz olan gençlik mahrumiyetiyle
yüz yüze kalacaktır.
7. SLAYT islam ülkelerinde beşeri sermayeye yatırım, eğitimin önemi.
Grafiklerde aşikar olarak görünen hem okur-yazarlık , hem okullaşma hemde internet
erişimleri hususunda dünya ortalamasının dahi altında oluşumuz günümüzdeki
ekonomik birliktelik , teknolojik entegrasyon ve bilhassa ümmet bilinçsizliğinin en
önemli aktörleridir . Bu uğurda yapılacak yatırımlar , atılacak adımlar hiç şüphesiz
İslam coğrafyasının Dünya geleceğindeki yerini belirlemekle kalmayıp
birlikteliğimizden doğacak kuvveti bizlere kanıtlayacak en çarpıcı gerçektir .
8
8. SLAYT 2030 ve 2050 de islam ülkelerinin potansiyeli ve ekonomik büyüklükleri.
Gördüğünüz tabloda yer alan veriler 2050 yılı küresel ekonomik lig sıralamasını
göstermektedir. Tabloya baktığımız da islam ülkelerinin tamamımın bir kalkınma
yarışına girdiğini görmekteyiz. Bu kalkınma yarışını islam ülkeleri arasında tatlı bir
rekabete çevirip, diğer ülkelere karşı birlik olmak için kullanmak, gelecek dünyasında
söz sahibi bir islam alemi olmak için elzemdir. İslam ülkeleri olarak bu veriler ışığında
bir değişim, dönüşüm ve reform içine girerek bu yarışta galibiyetle hep birlikte daha
güçlü bir islam ailemi oluşturmak bizlerin en temel amacıdır. Çünkü biz Müslümanız.
Peygamber efendimiz (sav) bizlere şöyle buyurdular, İman etmedikçe cennete
giremezsiniz, birbirini gerçek mana da sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.
Ve Birlikte rahmet ayrılıkta azap doğar.
9
2.bölüm
Bildiğiniz gibi, geleneksel finans sistemi, sık sık krizler üretiyor. 1929 Ekonomik
Buhranının ardından temelleri atılan bugünkü ekosistem, 2008 küresel kriziyle birlikte,
daha yüksek sesle eleştirilmeye başlandı. Ancak bu sistem devam ettiği sürece,
krizlerin de süreceği aşikar. Her bir kriz dönemi, ülke ekonomisine ve insanlarımıza
ciddi zararlar veriyor. Hepimiz maalesef bu dönemleri bizzat yaşadık, gördük.
Bugün küresel ekonomi yeniden kabuk değiştirirken, bizler de yeni bir arayışın içinde
ve değişimin eşiğindeyiz. Bu arayış, insani değerleri hiçe sayarak, merkezine, sadece
faizi koyan, mevcut ekonomik ve finansal sistemden, İnsan Odaklı sisteme geçiş
arayışıdır.
Çünkü toplumların daha müreffeh seviyeye ulaşması için, bir araç olması gerekirken,
onları yöneterek, bir amaç haline gelen mevcut Finansal Sistem, artık işlevini yitirmiştir.
10
Gerçek ekonominin değerleri; AR-GE, Yenilikçilik, Yatırım, İstihdam ve Üretim'dir.
Bizim, bu değerleri merkeze alan yeni bir finansal sisteme ihtiyacımız var. Bunu
sağlayacak olan da Katılım Finansı modelidir.
Katılım Finans modelinin sahip olduğu varlığa dayanan finansman, etik değerler,
kurumsal yönetim ve sosyal sorumluluk gibi özelliklerle bu sektör, küresel piyasaların
aradığı birçok çözümü ihtiva etmektedir.
Kâr ve zararın paylaşıldığı bir ortaklık anlayışı, tasarruf sahiplerinin ve birikimlerinin
korunması, fonların daha etkin bir şekilde reel sektöre aktarılması ve böylece
sürdürülebilir bir büyüme sürecinin desteklenmesi; Katılım Finansının en belirgin
özellikleridir.
11
Bu model; özellikle geleneksel ,yavaş büyüyen sektörlerden çağdaş ve hızlı büyüyen
sektörlere kaynak aktarılması, sanayinin ihtiyaç duyduğu sabit getiri odaklı
finansmanın sağlanması gibi avantajlara sahiptir.
Üretim odaklı bu modelde parayı para ile döndürmek yoktur. Bu nedenle Katılım
Finansı, özellikle kriz dönemlerinde riski dağıtarak piyasalar açısından çok daha güzel
sonuçlar vermektedir.
Yani katılım finansı, krize uygun bir alan açmamakla kalmaz; aynı zamanda piyasalara
sanal bir finansal döngü değil, gözle görülür seviyede reel bir hareketlilik vaat
etmektedir.
Gerçek bir sürecin, belli ölçekler ile zaman üzerinde işletilmesi ya da taklit edilmesine
simülasyon denir. Süreç modellenir, kodlanır ve belli bir zamanda yaşanıyormuş gibi
12
yapılır. Böylece gerçek olanın yaşanması halinde, ortaya çıkacak olası hatalar,
aksaklıklar, riskler önceden test edilmiş olur. Simülasyon bir mühendislik marifetidir.
Ama yaşamak, bir mühendislik ödevi değildir kıymetli misafirler.
Takas ile başlayıp soluğu 21. Yüzyılda, post modern kapitalizmde alan iktisadi
yolculuğumuzun en sıkıntılı hesabı nedir bilirsiniz: değer, saklama ya da değişim
ölçütlerimizin zaman karşısındaki değerleme işlemleri. Fonların yönetimi ve bunların
ekonomi adına faydalı kullanımları.
Nakit, vadesiz mevduat, nakde çevrilebilir değerler ve gerektiğinde para gibi görev
yapabilecek çeşitli araçlar… Yani fonlar. Fonlar finansın temel araçlarıdır. Ancak, her
fon ve onu izleyen işlemler, zaman değeri denilen bir kısıt içinde hareket eder.
13
Çünkü finansmanda temel amaç, bugünün değil ,yarının gereklerini sağlamaktır. Yani
riskleri en aza indirmek ve paranın zaman değerini korumak. Bu bakımdan finansa dair
faaliyetler, aslında birer simülasyondur.
Bu noktada biraz durmak, soluklanmak lazım kıymetli misafirler,
Burada bir durup, kendimize şunu sormamız gerekiyor: bizim yaşadığımız hayat
simülasyon değil, gerçek; o zaman ne için gerçek olmayan bir sistemde işlerimizi
yürütmeye çabalıyoruz?
Tüm bu süreçlerin temelinde yatan kavram nedir? Elbette para… Peki, günümüzde
para tam olarak nedir? Klasik tanım ve kullanım amacının çok ötesinde bir para ve
değerleme yani finans sitemiyle karşı karşıyayız.
Para artık; değişim, değer ya da saklama fonksiyonlarının çok ötesinde, bir emtia
haline gelmiştir. Para emtiası üzerinden sürekli artan bir getiri talebi maalesef üretime
14
ve işgücüne dönmemektedir. Paranın kendi etrafında oluşan kısır ekonomik döngü, ne
verimlilik ne de refah kriterlerini sağlamaktadır.
Para üzerinden değerlenen servet ve refah kavramı reel değildir; bizleri iktisadi
faaliyetin 2 temel piyasasından alıkoymaktadır: emek ve hammadde. Yani insan ve
üretim.
Kıymetli misafirler,
İnsani finansın çıkış noktası, tam da budur. Simülasyonlar içinde yok olmaya terk
ettiğimiz gerçek hayatın, gerçek parametrelerini geri çağırmak.
15
Nedir bunlar? Kaynaklar ve kaynak kullanımları, hammaddeler, üretim prosesleri, iş
gücü, üretmek adına yatırım, tasarruf, tasarruf adına yatırım, bölüşüm ve bölüşümün
yeniden üretim ve yatırıma sevk edilmesi.
Döngüyü para eksenli değil, mal, hizmetler, işgücü ve refah ekseninde yeniden inşa
etmek. Finans sistemini yok etmek değil, ona alternatifler sunmak. Fon ihtiyacı,
değerleme ya da zaman değeri kavramlarını görmezden gelerek hayali bir balonu
şişirmek değil, finansın temel kavramlarını, insani bir bakış açısıyla yeniden düşünmek.
Faiz ya da kar payı zorunluluğunu tartışmak, zaman değeri kavramının tanımı etrafında
bu kavramları yeniden şekillendirmek. Toplumların inanç ve yaşam biçimlerine saygı
duyan yeni bir iktisadi zihniyetin olasılıklarını ortaya koymak.
Özgürlük kavramının bu denli itibar kazandığı yeni bin yılımızda, risk yönetimini
unutmadan, iktisadi faaliyet özgürlüğü hakkını kullanmak.
16
Bir günde her şeyin, bir dokunuşla değişmeyeceğini elbette biliyoruz; fakat bugün
burada yeni bir finans anlayışının paradigmasının temellerini atıyoruz. Nedir bu temel
paradigmalar:
• İnsani Değerleri, Finansal Değerlerin Üstünde Tutan
• İnsanı Para İçin Değil, Parayı İnsan için Çalıştıran.
• Ahlaki Değerleri Finansal Değerlerin Üstünde Tutan
• Para, Zaman ve Tecrübeyi Buluşturarak Üretime Dönüştüren.
• Tek Bir Bireyin Değil, Toplumun toplam kazancını hesaplayan
• Toplumsal Büyümeyi Amaçlayan
17
• İş Süreçleri Ve Finansal Araçları İş Modeli İçinde Entegre Eden
• Tüketen, Sömüren, Yok Eden Değil, Üreten, Sürdüren, Var Eden
sistemler kuran
• Birikimleri Bir Araya Getiren, Kazancı ve Riski Paylaşan
• Atıl kaynakları Bir Araya Getiren, Üretime, Kazanca Dönüştüren
• Paranın ne iş yaptığını bilen
Yatırımcıyı ve Girişimciyi, Ürün ve Süreç Geliştireni Bir Araya Getiren İnsani finans
budur…
3.bölüm
18
MÜSİAD olarak üretimi, ortaklığı, yatırımı, istihdamı, katma değerli ihracatı artıran iş
modelleri oluşturmak için tüm paydaşlarla çalışıyoruz.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile gayrimenkul yatırımlarından elde edilen geliri,
yatırımcılarla paylaşan, yatırımcıların, hangi ölçekte olursa olsun, projelere
ortak olabilmesinin önünü açan, projelerin finansmanı ile ülke ekonomisine katkı
sağlayan
Uzun vadeli, toplumsal kalkınmayı hızlandıran, emeklilik fonlarını kaldıraç olan
kullanan
Katma değerli yatırımları yüzde 50 artıran ve şirketlere sermaye sağlayarak
büyümelerini destekleyen bir sistem olan Girişim Sermayesi Fonu’yla, ilgili
sektöre uluslararası vizyon verebilecek, büyüme potansiyeli olan girişimleri
veya fikirleri, üretim odaklı finansal modeller ile geliştiren
19
Sermaye Piyasalarını üretim odaklı besleyen iş modelleri, önceliklerimiz
arasında bulunmaktadır.
Çıktılarıyla ülke ekonomisine çarpan katkısı etkisi sağlayacak tarım ve
hayvancılık sektörü, bilhassa önceliklerimiz arasında bulunmaktadır. Bu
bağlamda Tarımsal Yatırım Fonu’yla yeni bir “tarım iş modeli” oluşturuyoruz.
Girişim Sermayesi Fonu ve Gayrimenkul Yatırım Fonu’ndan sonra Tarımsal
Yatırım Fonu’nun da, fonların ülke ekonomisine kazandırılmasında önemli rol
oynayacağını düşünüyoruz.
Kurduğumuz Karz-ı Hasen Sandığı’yla, üyelerimiz ve vefat eden üyelerimizin eş
ve çocukları arasında yardımlaşma kültürünü oluşturmak amacıyla, ödünç ya
da karşılıksız destek sağlıyoruz. Bunu sağlayabilmek ve sürdürülebilir kılmak
için de Karz-ı Hasen Fonu ve Sosyal Yardım Fonu adında iki fon kurduk.
20
Önceliğimiz “para artırmak” değil, insanların refahını yükseltmek ve bunu sürdürülebilir
kılacak bir düzen kurmak.
Toplantımızın ana teması olarak belirlediğimiz İnsani Finans, bu arayışımızda
geldiğimiz çok önemli bir durağı işaretliyor.
Peygamber Efendimizin, ticarette de güzel ahlakı, erdemi, adaleti temel alan anlayışı,
her zaman bizlerin iş hayatına ışık olmuştur.
Şimdi amacımız, bu değerli yaklaşımı yalnızca kendi işletmelerimizde, kendi sosyal
çevremizde uygulamakla yetinmeyip, tüm iş dünyasına adapte etmek.
Biz, “helal” anlayışının, yediğimizle, içtiğimizde sınırlı tutulmaması gerektiğine
inanıyoruz. Sosyal hayatta da “helal olanın yasal hale gelmesi” için çalışmalar
yapıyoruz. Zira faiz Yüce Allah emriyle her üç dinde de haramdır. Yasaktır.
21
MÜSİAD olarak ortak iş modelleri oluşturmayı amaçlıyoruz.
İnsani finansta, bankacılıktan sigortacılığa, yatırım finansmanından, emeklilik fonlarına
kadar finansal sistemin tüm paydaşları için paranın nasıl kazanıldığı en önemli
konudur.
Özetle; paradan para kazanmaz. Modelin merkezine üretimi koyar. Üretime dayalı
ekonomik modeli destekler.
Yatırım yaparken, insani ve ahlaki kriterleri göz önünde bulundurur. Bu model,
insanın para için değil, paranın insan için çalışmasını hedefler.
22
Bütün bu projelerimiz, MÜSİAD Stratejik Sektörler ve Politikalar başkanlığımız
ve Kobi iş geliştirme komisyonu bünyesinde geliştiriliyor ve arkadaşlarımızın, alternatif
modeller üzerine çalışmaları devam ediyor.
Kıymetli Misafirler,
Konuşmamın başında da değindiğim gibi MÜSİAD olarak biz, ekonomide
alternatif finans modelleri ile de iş dünyasının üstündeki yükün azaltabileceğine
inanıyoruz.
Bunun basit bir finansal mekanizma dönüşümü arayışı olmadığını biliyoruz. Bu
sürecin sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel ve psikolojik birçok farklı parametresi söz
konusu olacak. Bu temel paradigma dönüşüm sürecini, bu gerçekleri göz ardı
etmeden, tüm paydaşlarla beraber yürüteceğiz.
23
Sözlerimi burada bitirirken,21.IBF kongresinin, iş dünyamız ve ülkemiz için
hayırlara vesile olmasını ve çok boyutlu bir değişimin ilk adımı kabul edilmesini temenni
ediyorum.
Zirveye, destek veren tüm kurumlarımıza ve sponsorlarımıza şükranlarımı
sunuyorum.
Bütün katılımcılarımıza sadrınızdan dolayı teşekkür ediyor, sizleri saygı ve
muhabbetle selamlıyorum.
Allaha emanet olun. Esselamünaleyküm verahmetullahü ve berakatühü
Abdurrahman Kaan Genel Başkan
24