friedrich wilhelm nietzsche - İnsanca, pek İnsanca

567

Upload: guenesedairnevarsa

Post on 19-Dec-2015

172 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

genel

TRANSCRIPT

Page 1: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca
www.princexml.com
Prince - Personal Edition
This document was created with Prince, a great way of getting web content onto paper.
Page 2: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İNSANCAPEK İNSANCA

FRIEDRICH NIETZSCHE

Çeviren:Orhan Tuncay

Page 3: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İNSANCA PEK İNSANCAFRIEDRICH NIETZSCHE

Dizgi: Gün Yayıncılık Ltd. Şti.Kapak: İlhan Tekin

GÜN YAYINCILIK LİMİTED ŞİRKETİKlodfarer Cd. No:40/8 Sultanahmet/İstanbul0212 518 06 070212 518 06 [email protected]

Page 4: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ÖNSÖZ[1]

1

Yeterince sıklıkla ve her zaman büyük bir şaşkınlıkla, insanlarbana, The Birth of Tragedy'den başlayarak, son zamanlarda

yayınladığım Prologue to a Philosopy of the Future[2]'a kadarolan yazılarımda bir farklılık olduğunu söylüyorlar. Banasöylendiğine göre, hepsinde de dikkatsiz kuşlar için ağlar vetuzaklar; insanların saygı duydukları alışkanlıklarını ve alışkan-lıkla ortaya koydukları düşüncelerini değiştirmeye zorlayansüregelen, üstü kapalı bir meydan okuma varmış. 'Bu da ne? Herşey yalnızca- insanca pek insanca mı?' İnsanlar başlarını yazım-dan bu iç çekişle kaldırıyorlarmış. Ahlak karşısında bile birgüvensizlik ve ürküntü duyuyorlarmış. Hatta en kötü şeylerisavunmak için eğilim ve cesaret gösteriyorlarmış: belki de yal-nızca iftiraya uğramış olmasınlar? Yazılarım Kuşku ekolü olarakkabul edilmiş- hatta daha fazlası, Hor Görme ekolü olarak. Neyseki aynı zamanda Cesaret ve Cüreddekolü olarak da. Başka birkişinin dünyaya böyle derin bir kuşkuyla baktığına ben de ger-çekten inanmıyorum. Yalnızca bazen şeytanın avukatlığını yap-mıyorum, dini bakış açısıyla konuşursak, aynı zamanda bir Tanrıdüşmanıyım ve ona meydan okuyorum. Her insanın koşulsuzbakış farklılıklarıyla mahkum olduğu herhangi derin birkuşkunun sonuçlarını, yalnızlıktan kaynaklanan titreme vekorkuyu kestirebilen birisi, kendimi yeniden bulabilmek için,sanki kendimi bir süre tamamen unutmak istiyor gibi, sıklıklabir sığınak (hürmet, bilimsellik, düşmanlık, yüzeysellik veyaaptallık) aradığımı anlayacaktır. Aynı zamanda ne istediğimineden bulamadığımı, onu güç kullanarak yapay bir biçimde eldeetmem, taklit etmem veya şiirsel olarak yaratmam gerektiğini deanlayacaktır. (Ve şairler bundan başka ne yaparlar? Aksi halde

Page 5: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

dünyada sanat neden olurdu?) Kendime gelmek ve iyileşmek içinen fazla istediğim şey, böyle olanın, böyle görenin yalnızca benolmadığıma inanmak – bakışta ve arzuda kan bağı ve eşitliğinbüyülü sezgisine, güvenli bir dostluğun sükunetine gereksinimduyuyorum. Kuşku ve soru işaretleri taşımayan paylaşılmış birkörlük, yakın, en yakın ön planlardan, üst yüzeylerden, rengi, de-risi, görünümü olan her şeyden zevk almayı arzuluyorum. Belkide, böylesine sahte bir 'sanat' yaptığım için suçlanabilirim:örneğin, ahlak konusunda oldukça açık bir görüşüm olduğunda,

Schopenhauer'in kör ahlak istemine[3] isteyerek ve bilerek göz-lerimi kapattığım için; benzer biçimde, sanki bir son değil de birbaşlangıçmış gibi düşünerek kendimi Wagner'in iflah olmaz Ro-

mantizmi[4] konusunda da kandırmıştım; yine benzer biçimdeGrekler, Almanlar ve gelecekleri hakkında -böyle uzun bir listesıralayabilirim. Ama bütün bunlar doğru bile olsalar ve bununiçin iyi bir nedenle suçlansam bile, böyle bir kendini aldatmadane kadar çok kendini koruyucu bir kurnazlık, us ve yüksek sevi-yede bir korunma olabileceği; kendi gerçekliğimin lüksü içinkendime izin verebilmem amacıyla hala ne kadar çok gerçekdışılık gerektiği hakkında ne bilebilirsiniz?

Yeter, hala yaşıyorum ve yaşam ahlak tarafından düzenlen-medi. O, yanılma üzerine kuruldu -bunu bilmiyor musunuz?Eski ahlak düşmanı ve kuş avcısı olan ben buradayım, her zamanyaptığımı yaparak yeniden başlıyorum ve ahlak dışı, aşırı ahlakçıolarak, 'iyinin ve kötünün ötesinde' konuşuyorum.

2

Böylece onlara gereksinim duyduğumda, 'özgür ruhları'[5] icat

ettim ve bu Human All Too Human başlıklı efkarlı, cesur[6] kit-abı onlara adadım. Böyle 'özgür ruhlar' yok ve hiç olmadı -ama

5/567

Page 6: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

söylediğim gibi o zamanlar onların arkadaşlığını istiyordum,kötü şeyler (hastalık, yalnızlık, yabancılaşma, hüzün, hareketsiz-lik) arasında neşelenmeyi arzuluyordum- gülmeyi ve konuşmayıarzuladığımda beraberce konuşup gülebileceğim, sıkıldığımdacehenneme yollayabileceğim cesur arkadaşlar ve gözlemcilerolarak, olmayan arkadaşların yerine. Günün birinde bu özgürruhlar ortaya çıkarlarsa, Avrupa'mız geleceğin ve daha sonranınçocukları arasında böyle canlı, cesur, elle dokunulabilir gerçekinsanlara sahip olmalı. Benim durumumda olduğu gibi yalnızcahayaletler ve bir münzevinin gölge oyunu olarak kalmamalı:bundan kuşku duyabilecek son kişiyim. Onların yavaşça geldik-lerini görebiliyorum ve belki de onların hangi yazgıda ortaya çık-tıklarını, hangi yollardan geldiklerini önceden söyleyerekgelişlerini çabuklaştırıyorum.

3

Ruhun, günün birinde 'özgür ruhun' tatlı bir mükemmelliğe

doğru olgunlaşabilmesi için büyük bir ayrılma[7] gerçekleşmesigerekeceği tahmin edilebilir. Bundan önce daha çok bağımlı birruhtur, sonsuza dek köşesine, direğine zincirlenmiş gibidir. Ensıkı bağlayan nedir? En sağlam ipler nelerdir? Yüksek ve seçilmişinsanların ödevleri bu olacaktır: gençliğin yararına olacak derinsaygı, bunun karşısındaki ürperti ve incelik; yetiştikleri toprağa,yol göstericilerine, ibadeti öğrendikleri tapınaklara duyduklarıminnet -en yüce anları, onları en sıkı ve en uzun süre için bağlay-acaktır. Bu şekilde bağlanmış olanlar için, bir deprem şoku gibi,ayrılık aniden gelir: bir anda genç ruh perişan olur, gevşer,yıpranır -ne olduğunu kendisi de anlayamaz. Bir zorlama, birbaskı onu yönetir ve ruha sahip olur: istem ve arzu ne pahasınaolursa olsun ayrılmak üzere uyanırlar: bilinmeyen dünya için çıl-gınca ve tehlikeli bir alev titreşir ve tüm duyguları etkiler.

6/567

Page 7: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

'Burada yaşamaktansa, ölmek daha iyi' diyen emredici vecezbedici ses duyulur. Ve bu 'burası', 'ev', o zamana dek sevilenher şeydir! Sevilene karşı ani bir korku ve kuşku; bunun zorunlu-lukları için çakan bir küçümseme şimşeği; uzaklarda dolaşmak,yabancılaşmak, serinkanlı, ağır başlı, buz gibi olmak için isyank-ar, despotça, volkan gibi sarsan bir arzu; sevgiden nefret, belkikutsal olana karşı koyma ve o zamana kadar sevildiği vetapınıldığı yer olan geriye atılan bir bakış; belki en son yapılanşey için utanarak kızarmak ve aynı zamanda yapılanı kutlamak;bir zaferi açığa çıkartan sarhoş edici bir iç sarsılma

-bir zafer mi? Neyin zaferi? Kimin üzerinde kazanılan? Bilin-meyen, sorulan, kuşkulu bir zafer, ama yine de ilk zafer: bu türkötü ve acılı şeyler büyük ayrılıklar tarihinin bir parçasıdır. Bu,aynı zamanda insanı mahvedebilecek olan bir hastalıktır; bu ilkgüç patlaması ve kendi kararını verme isteği, yiğitlik, özgür istemisteği: insanı özgürleştiren, ayıran ve şimdi her şey üzerindekigücünü kanıtlamaya çalıştığı vahşi çabalarda ne çok hastalıkifadesi var! Tatmin edilemeyen bir arzuyla etrafta vahşi birbiçimde dolaşıyor. Gururunun tehlikeli gerilimini elde ettikler-iyle telefi ediyor olmalı; onu cezbeden her şeyi parçalayıp açıy-

or.[8] O zamana dek utançla sakınılan ve gizli tutulanı, hain birkahkahayla alt üst ediyor; alt üst edildiklerinde bunların nasılgöründüklerini araştırıyor. Daha önce onun için kötü olana gös-terdiği ilgiyle bir tür keyfiliği ve bundan alınan zevki sergiliyor -en yasak olanın etrafında tatlılıkla ve merakla dolaşırken. Sürenhareketliliğinin arkasında (yolculuğu, bir çöl yolculuğu gibiamaçsız ve huzursuz) daha tehlikeli bir merakın soru işareti dur-uyor. 'Tüm değerler alt üst edilebilir mi? Belki İyi olan Kötüolabilir mi? Tanrı, şeytanın bir icadı ve inceliği olabilir mi? Herşey yanlış mı? Eğer aldatıldıysak, bu nedenle aynı zamandaaldatanlar değil miyiz? Biz de aldatanlar olmalı mıyız?' Bu türdüşünceler onu, hep ileriye doğru yöneltir ve yanlış

7/567

Page 8: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yönlendirirler.[9] Yalnızlık onu sarar, onu sarmalar, daha tehditedici, boğucu, yürek sıkan, korkunç tanrıça ve mater saeva cu-

pidinum[10]- ama yalnızlığın ne olduğunu bugün kim biliyor?

4

Bu hastalıklı yalnızlıktan, deney yıllarının çölünden uzaklaş-mak ve bilginin oltası ve aracı olan hastalıktan bile vazgeçmeyenmuhteşem taşkın güvenliğe ve sağlığa ulaşmak için çıkılacakuzun bir yol var: kalbin kendini yöneten disipliniyle düşünceninbirçok zıt yoluna olanak tanıyan ruhun olgun özgürlüğünedoğru. Ruhun kendi yollarında kaybolmasını, aşık olmasını veyabir köşede sarhoş olup hareketsiz kalmasını engelleyen, iç gen-işliğe doğru uzanan uzun yol ve aşırılığın pohpohlanması; aşırıcanlı, şifa veren, üreten, yeniden canlandıran güçlere giden uzunyol, sağlık işareti, özgür ruha tehlikeli deneysel yaşama ve kend-isini maceraya atma imtiyazını veren aşırılık: ruhun ustalığınınimtiyazı! İkisinin arasında uzun nekahet yılları, artık sıkça sağlık

olarak giyinerek gizlenmeye[11] cesareddeden güçlü bir sağlıkistemiyle yönetilen ve yönlendirilen renkli, acılı, sihirlidönüşümler yer alabilir. Yolda bir orta nokta vardır. Böyle biryazgısı olan kişi daha sonra bunu duygulanmadan anımsayamaz:soluk, güzel bir ışık ve güneşli bir mutluluk bunun özellikleridir.Bir kuş özgürlüğü duyumsaması, kuş bakış açısı, kuşça bir kibir,merakın ve nazik bir küçük görmenin birleştiği üçüncü bir dur-um. Bir 'özgür ruh' -o durumda bu terim sakinleştirici, ısıtıcıolur. Artık aşk ve nefretin zincirleri yoktur, kişi Evet ve Hayırolmadan yaşar, isteyerek yakın veya uzaktadır, en çok uzak-laşmayı sever, kıyısından geçer, tekrar gider, tekrar yukarıyadoğru uçar. Altında muazzam bir kalabalığı gören herkes gibiyoldan çıkar ve kendilerini ilgilendirmeyen konularla kendilerine

8/567

Page 9: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

sorun yaratanların antitezi olur. Aslında, özgür ruh artık yalnızcaona sorun yaratmayan şeylerle (bunlar ne çoktur!) ilgilenir.

5

İyileşme yolunda bir adım daha. Özgür ruh yeniden yaşamaulaşır. Tabii ki yavaşça, neredeyse inatla ve kuşkuyla. Etrafı yen-iden ısınmaya başlar ve sarı renk alır; duyumsama ve sarımtırakduyumsama derinleşir; her tür hafif meltem üzerinden eser.Gözleri ancak şimdi yakındakiler için açıkmış gibi duyumsar.Şaşkındır, hareket etmeden oturur: o zamana kadar neredeydi?Bu yakın ve en yakın şeyler, ona nasıl da dönüşmüş gibigörünürler! O anda büyülü bir dokuları vardır! Geriye doğruşükranla bakar -yolculukları, katılığı kendi- yabancılaşması, uza-klara bakması ve soğuk yükseklere yaptığı kuş uçuşları içinmüteşekkirdir. Duygusuz ve şımartılmış bir aylak gibi 'evde','kendisiyle' kalmadığı için çok mutludur! Kendi yanındadır: bunakuşku yok. Kendisini ancak şimdi görür -ve orada nasıl bir sür-priz bulur! Ne denenmemiş ürpertiler vardır! Yorgunlukta, eskihastalıkta, nekahetin tekrar kötüye dönmesinde ne mutluluklarvardır! Sakince oturmayı, acı çekmeyi, sabrını genişletmeyi veyagüneşte yatmayı ne çok sever! Kışın mutluluğunu, duvardakigüneş ışığını onun gibi kim anlayabilir! Onlar dünyadaki enmüteşekkir hayvanlardır, aynı zamanda en alçakgönüllü olan-lardır. Bu iyileşme yolunda olanlar ve sincaplar, yeniden yarıyoldan yaşama dönerler -aralarında, arkasından sürüklediğikuyruğuna bir methiye şarkısı asmadan gün geçirmeyenlervardır. Ciddi konuşma gerekirse, tüm kötümserlik (bildiğimizgibi, eski idealistlerin ve yalancıların kökleşmiş kötülüğü) özgürruhlar biçiminde hastalık olunca, uzunca süre hasta kalınca vesonra uzunca bir süre iyileşince -yani daha sağlıklı olunca- tama-men iyileşir. Sağlığın kendisi bile ufak dozlarla uzun süre yöne-tilince, burada bir bilgelik, pratik bir bilgelik vardır.

9/567

Page 10: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

6

O zaman, hala kaynayan, hala değişebilen sağlığın ani ışığıarasında, özgür ruh, daha da özgürleşerek, o güne dek girilemez,sorgulanır neredeyse ulaşılamaz olarak bellekte bekleyen bubüyük ayrılmanın gizini ortaya koymaya başlar. Belki de kend-isine şunu uzunca süre sormaya pek cesareddedememiştir,'neden çok ayrı ve yalnız? Beğendiğim her şeyi reddetmek, hattabeğenmeyi bile? Bu katılık, kuşku, kendi erdemlerine karşı bunefret neden?' Ama şimdi bunu yüksek sesle sormaya cesared-dediyor ve yanıta benzer bir şey henüz duymadı. 'Kendi ustan vekendi erdemlerinin ustası olmak zorundasın. Daha önce er-demlerin seni yönetiyordu; ama onlar, diğer araçlarınınyanındaki araçlarından fazlası olmamalı. Taraf ve karşı olduğunkarşısında güç kazanmalısın, yüksek amaçların doğrultusundaonları yerinden almayı ve yerine takmayı öğrenmelisin. Tüm ke-stirimlerin bir bakış açısı olduğunu öğrenmelisin, ufukların yerdeğiştirmesini, bozulmasını, görünen teolojisini ve bakış açısınındiğer unsurlarını öğrenmelisin. Zıt değerlerle ilgili olan birazaptallığı ve her taraf ve karşı olunan için ödenen entelektüel bed-eli de öğrenmelisin. Her taraf ve karşı olunan için gerekli adalet-sizliği kavramalısın; yaşamdan ayrılmaz olan adaletsizliği kav-rayabilmek için, yaşamın kendisini de bir bakış açısı belirler vebu adaletsizliktir. Her şeyin üzerinde, adaletsizliğin en çokolduğu yerde, yaşamın en az, dar, zayıf, ilkel bir biçimdegeliştiğini ama yine de kendisini olguların amacı ve ölçüsü ol-maktan alıkoyamadığını ve kendisini koruyabilmek için, dahayüksek, büyük ve zengin olanı gizlice, dikkat çekmeden ve sürekliolarak sorguladığını ve deştiğini görmelisin. Sıra düzeni prob-lemini, güç ve adaletin ve bakış açısı genişliğinin beraberceyukarıya doğru geliştiğini açıkça görmelisin -dahası- Yeter, şimdiözgür ruh hangi 'yapmalısın' emrine uyacağını ve ne yapabile-ceğini, yalnızca ne yapmaya izni olduğunu biliyor.

10/567

Page 11: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

7

Özgür ruh ayrılmanın gizi hakkında kendisini bu biçimdeyanıtlar ve böylece deneyimi üzerinde karar verebilmek için dur-umunu genelleştirerek işini tamamlar. 'Bana böyle olduğunagöre' der kendisine, 'bir görev olarak biçimlenmesi ve “dünyayagelmesi” gereken herkes için de böyle olmalıdır.' Gizli güç ve bugörevin gerekliliği, onun çeşitli yazgıları arasında, göreve kendigözüyle bakmadan veya görevin adını bilmeden çok önce beklen-meyen bir hamilelik gibi hüküm sürecektir. Daha ne olduğunubilmediğimizde bile yazgımız bizi yönetir. Günün kuralını koyangelecektir. Biz özgür ruhlar, sorunumuzun sıra düzeni sorunuolduğunu kabul edersek, ancak şimdi problemin önümüzde be-lirmesine izin verilmeden önce yaşamımızın öğleninde, ne gibihazırlıklara, dolambaçlı yollara, denemelere, ayartmalara,gizlenmelere gerek duyduğumuzu anlayabiliriz. 'İnsan' adlı içdünyaya giden maceracılar ve yelken açanlar, aynı şekilde 'insan'diye adlandırılan her 'yüksek' ve 'diğerinin üzerindekinin'araştırıcıları, korkusuzca, hor görmeden, hiçbir şey kaybet-meden, her şeyin tadına vararak, rastlantısal olan her şeydenarınarak, uzaklaşarak her yere sızanlar olarak bedenimiz veruhumuzdaki çeşitli ve çelişkili hüzün ve mutluluk koşullarını ilkönce nasıl öğrenmemiz gerektiğini anlarız -sonunda biz özgürruhlar şöyle diyebilelim: 'Burada yeni bir problem var! Basamak-larında oturup, üzerine tırmandığımız ve bir zamanlaroluşturduğumuz uzun bir merdiven var! Burada daha Yüksek,daha Derin, Altımızda olan, büyük bir düzen, gördüğümüz birsıra düzeni var: problemimiz burada!'

8

11/567

Page 12: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Hiçbir ruh bilimci veya kahin bu kitabın yukarıdaki gelişmeninhangi yerinde olduğunu (veya yerleştiğini) keşfetmekte bir anbile zorlanmayacaktır. Ama günümüzün ruh bilimcileri nerede?Kesinlikle Fransa'da; belki Rusya'da; Almanya'da olmadıklarıkesin. Bugünün Almanlarının bunu bir onur olarak görmeleriiçin yeterince neden var. Bu anlamda yapılanarak Alman olmay-an bir biçimde yetişmiş biri için bu yeterince kötü! Okuyucu-larını geniş ülkeler ve çeşitli insanlar (yaklaşık on yıldır yolda)arasından bulduğu bilinen, kendisine kapalı yabancı kulaklarıkendisine çekebilmek için biraz müzik bilmesi ve flüt çalmasıgereken bu Alman kitabı -bu kitap Almanya'da ihmalkarca ok-unuyor, çok zor işitiliyor. Nedeni nedir? Yanıt, 'Çok fazla şeyistiyor. Kaba ödevlerin zorluklarını bilmeyenlere hitap ediyor; encesur biçimde ince ve nazik duyular istiyor; fazlalık, zaman

fazlalığı, gökyüzünün ve kalbin aydınlığını, otium[12] istiyor -bugün Almanlarda olmadığı için veremeyecekleri bütün güzelşeyleri.' Öyle nazik bir yanıt sonrasında, felsefem bana sessizkalmamı ve daha fazla araştırmamamı öğütlüyor. Sözlerde be-

lirtildiği gibi,[13] özellikle bazı durumlarda, insan ancak sessizkalarak felsefeci olabiliyor.

Nice, Bahar, 1886

12/567

Page 13: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

BİRİNCİ BÖLÜM

İLK VE SON ŞEYLER ÜZERİNE[14]

1

Kavramların ve duyguların kimyası. Bugün felsefi prob-lemler, iki bin yıl önce de olduğu gibi, hemen her açıdan biçim-lendiriliyorlar: bir şey karşıtından nasıl doğabilir -örneğin, usdışılıktan us, yaşamsızlıktan duyarlılık, mantıksızlıktan mantık,açgözlülükten kayıtsız düşünce, bencillikten kendini başkalarınaadamak, hatadan gerçek? Şimdiye kadar metafizik felsefe, herbirinin kökenini farklı kabul ederek bu sorunun üstesinden geldi.Aynı zamanda daha yüksek değeri olan şeylerin, 'kendinden

olanın'[15] özündeki mucizevi bir başlangıç noktası olduğunu ka-bul etti. Öte yandan, tüm felsefi yöntemlerin en genci olan veartık doğal bilimlerden ayrı kabul edilemeyen tarihsel felsefe,tekil durumlarda (herhalde tüm durumlarda bu karara varacak-tır) bunların zıtlar olmadıklarına, genel geçer veya metafizikbakış açılarıyla aksinin düşünüldüğüne ve bunun bir mantıkyürütme hatası olduğuna karar verdi. Tarihsel felsefeye göre,tam olarak açıklanınca, ne bencil olmayan bir eylem, ne de kayıt-sız bir gözlem olabilir: bunların ikisi de yüceltmedir. Bunlarda,temel unsur dağılmış ve ancak varlığı dikkatli bir gözlemciylekanıtlanabilir gibidir.

Tüm gereksinimimiz çeşitli bilimlerin değişik seviyelerde eldeettiklerinden bize yalnızca şimdi verilebilecek olandır; ahlaki,dini, estetik fikir ve düşüncelerin kimyası, kültür ve toplumunbüyük ve küçük ilişkilerinde, hatta yalnızlıkta deneylediğimiztüm itkilerin kimyasıdır. Eğer bu kimya, burada bile, tümmuhteşem renklerin en aşağı, en istenmeyen maddelerdenoluştuğu sonucuna varırsa ne olur? Bu tür araştırmaların

Page 14: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

peşinden gidecek çok insan var mı? İnsanlar köken ve başlangıçsorularını zihinlerine tutmamayı severler: insanın aksini duyum-saması için neredeyse insan olmaması gerekmez mi?

2

Filozofların doğuştan gelen eksikliği. Tüm filozofların ortakbir yanılgısı vardır. İşe bugünkü insandan başlayarak, onu ince-leyince amacını anlayabileceklerini düşünürler. İçgüdüsel olarak,

'insanın' önlerinde bir aeterna veritas[16] olarak dolaştığını, ana-forlarda değişmediğini, olguların güvenilir bir ölçeği olduğunukabul ederler. Ama filozofun insan için düşündüğü her şey,temelde kısıtlı bir zamana bağlıdır. Filozoflarda tarih bilincininolmaması doğuştan gelen bir eksikliktir. Bazıları farkındaolmadan, belirli din ve politikaların etkisiyle gelişmiş olan en soninsanı sabit bir örnek olarak ele alırlar. İnsanın evrimini, bilgiyeteneğinin geliştiğini anlamazlar. Hatta bazıları, bütün dünyayıbu bilme yeteneğinden çıkartıp, ona göre kurarlar.

İnsanın gelişimi için gerekli her şey ilk çağlarda, az çokbildiğimiz dört bin yıldan önce oluştu. İnsan bu bilinen yıllardapek değişmemiş olmalı. Ama filozoflar bugünün insanındaki'içgüdüyü' görerek, bunun insan doğasının değişmez bir unsuruolduğunu kabul ediyorlar. Böylece, bu bağlamda geneldedünyayı anlayabilecek bir anahtar sağladıklarına inanıyorlar. Buteleloji, insanlığın son dört bin yılında olanı, ebedi olan, olgu-ların başlangıçtan beri doğal yönü olarak kabul ediyor. Ama herşey evrimleşiyor; ebedi gerçekler yok, mutlak doğrular da yok.Böylece, artık tarihsel felsefe ve alçak gönüllülük erdemigerekiyor.

3

14/567

Page 15: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Ufak gerçeklere saygı göstermek. İnsanlığın metafizik ve san-atsal çağlarından gelen mutluluk verici ve parlak hatalar yerine,kesin bir yöntemle bulunan daha ufak, göze çarpmayan ger-çeklere karşı saygı göstermesi yüksek kültürün bir göstergesidir.Sanki diğerleriyle aynı kefeye konamazmış gibi, ufak gerçeklereönce alaycı bir gülümsemeyle yaklaşılmıştır: mütevazı, basit,gösterişsiz, açıkça cesaret kırıcı bir durumları varken, diğer ger-çekler çok güzel, muhteşem, büyüleyici, hatta mutluluk vericiy-diler. Ama kazanılması zor, kesin, sürekli ve bu nedenle de son-raki bilgiler için önemli sonuçları olan gerçekler yüksek ger-çeklerdir. Onların tarafında olmak erkekçe bir davranıştır vecesaret, basitlik, kanaatkarlık ister. Sonunda, uzun süreli, bilgiyegösterilen büyük saygıya alışılınca ve gerçeklerin mucizevi olarakiçten kaynaklandığına dair tüm inanç kaybolunca yalnızca bireydeğil, tüm insanlık bu erkekliğe yükselir.

Kendi güzellik ve yücelik standartlarıyla biçimlere[17] önemverenlerin basit gerçekleri ve bilim ruhu öne çıktığında, bununilk önce alayla karşılanması için kesinlikle iyi nedenler var. Ama,ya gözleri henüz basit gerçeğin çekiciliğine kapalıdır veya buruhla yükselen insanlar henüz tamamen ve içsel olarak onuntarafından nüfuz edilememişlerdir. Böylece, düşüncesizce halaeski biçimleri taklit etmeyi sürdürürler (ve sanki artık konuyla il-gileri yokmuş gibi zavallı bir biçimde). Daha önce, zihin sıkıdüşünmek zorunda değildi; önemi biçim ve simgeler kurmasınabağlıydı. Bu değişti; sembollerin önemi alt kültüre ait kaldı.Sanatımızın daha çok entelektüel, duyularımızın daha çok ruhsalolmaları gibi ve örneğin, kulağa neyin hoş geldiğinin yüzyılöncesine göre farklı biçimde yargılanması gibi, yaşamımızdakibiçimler de daha ruhsal oldular -belki bu, eski bakışa göre dahaçirkindi, ama yalnızca içsel ve ruhsal güzellik alanının sürekli de-rinleştiği, genişlediği ve zeki bir bakışın şimdi herkes için güzel

15/567

Page 16: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bir beden yapısı ve yüce bir yapıdan daha fazla anlam taşıyacağıfark edilmedi.

4

Astroloji ve benzerleri. Dini, ahlaki ve estetik duyarlılık nesnel-eri yalnızca ilgili şeylerin yüzeylerine ait olabilirler. Öte yandankişi, dünyanın kalbine dokunduğuna inanmayı yeğleyecektir.Kendini bu konularda yanıltmasının nedeni, bu durumlarınonda derin bir mutluluk veya mutsuzluk duyumsaması yarat-ması ve böylece astrolojide olduğu biçimde bir tür gurur sergi-leyebilmesidir. Çünkü astroloji, yıldızlı gök kubbenin insanlığınkaderinde ve ahlakında etkili olduğuna inanır. Yine de bu aradakalbinde taşıdıklarının her şeyin özünü ve kalbini oluşturduğunuvarsayar.

5

Düşleri yanlış anlamak. Ham ve ilkel kültür çağlarında, insan-lar ikinci gerçek bir dünyayı düşlerinde görebileceklerine in-anırlardı: tüm metafizik buna dayanır. Düşler olmasaydı, insandünyayı ikiye bölemezdi. Beden ve ruh ayrımı da eski düşünce

olan ruhsal hayaletler[18] inancına bağlıdır. Yani, hayalet, belkide Tanrı inancının kökeni budur. 'Ölü adam, yaşamayı sürdürür,çünkü yaşayanların düşlerinde görünür' İnsanlar daha önceleribinlerce yıl böyle düşündü.

6

Bilim ruhu tamamen değil kısmen güçlüdür. Biliminbirbirinden farklı, ufak alanları tamamen nesnel olarak elealınırlar. Öte yandan, genel, büyük bilim bütün olarak ele

16/567

Page 17: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

alındığında, şu soruyu sorarlar (tabii ki çok nesnel bir sorudur):ne için? Hangi yarar için? Yarar için duyulan bu endişe neden-iyle, insanlar bilimi, parçalarına göre bütünsel olarak daha azkişisel biçimde uygularlar. Şimdi, felsefede -tüm bilimsel pir-amidin tepesinde- bilginin yararı sorusu otomatik olarak ortayaçıkar ve her felsefe farkında olmadan bilgiye en yüksek yararıyükler. Bu nedenle, tüm felsefelerde yüksekten uçan bir metafiz-ik ve görünüşte önemsiz olan fizik açıklamaları için tedbirlilikvardır. Bilginin bu yaşamsal önemi olabildiğince büyük görün-melidir. Burada, farklı bilimsel alanlar ve felsefe arasındaki düş-manlığı görüyoruz. İkincisi, sanat gibi, yaşam ve eylem için olasıen büyük derinlik ve anlamı ortaya koymaya çalışır. Bilimlerde,bilgiden başkası aranmaz -sonuç ne olursa olsun. Şimdiye kadar,felsefeyi elinde bir bilgi savunmasına dönüştürmeyen felsefeciyoktur. Bu yolla, en azından, bilginin en yüksek yarara uygunkılınacağı düşüncesiyle herkes iyimserdir. Tüm filozoflar bu zul-mün altındadırlar ve mantık doğasının gereği iyimserliktir.

7

Bilimde sorun çıkartan. Dünya ve yaşamda hangi bilginin in-sanın mutluluğunda yararlı olacağını araştırmaya başlayanfelsefe, bilimle yollarını ayırır. Bu, Socrates ekolünde böyleolmuştur: bilimsel araştırmanın damarları, mutluluk kaygısıylabağlandı ve hala öyle oluyor.

8

Doğanın pnömatik açıklaması. Metafizik, doğanın yazısınısanki pnömatik bir biçimde açıklar -Kilise ve bilginlerinin İnciliaçıkladıkları biçimde. Aynı kesin açıklama sanatını doğada uygu-lamak için, dil bilimcilerin bugün tüm kitaplar için yarattıkları

17/567

Page 18: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

biçimde çok fazla anlama yeteneği gerekir: yalnızca yazının neanlama geldiğini anlamak için, ama asıl anlamını bulmak hattabunu varsaymak için değil. Kitaplarla ilgili kötü yorumlama san-atının üstesinden gelemediğimiz gibi, en iyi eğitilmiş toplum-larda bile alegorik ve mistik ifade kalıntıları hala varsa, doğa içinde durum aynısıdır -hatta daha kötüdür.

9

Metafizik dünya. Metafizik bir dünya olabilir; bunun olasılığıkolayca yadsınamaz. Her şeyi insan kafamızla görürüz ve bundankurtulamayız; oysa onu kesip atabilseydik dünyada geride nekalacağı hala bilinemezdi. Bu saf bir bilim problemidir ve in-sanın bunu sorun yapması için uygun değildir. Ama metafizikvarsayımları üreten ve onları insan için değerli, ürkütücü, hoşkılan her şey tutku, hata ve kendini kandırmacadır. Bilginin enkötü yöntemleri, en iyileri değil, bize onlara inanmayı öğretir. Buyöntemler var olan dinler ve metafizik sistemlerin temelleriolarak açıklanınca, insan onları reddeder. Diğer olasılık halavardır, mutluluğumuz, kurtuluşumuz ve yaşamımız böyle genişolasılıklar ağına bağlı olmasını bir yana bırakın, hatta onunla birşey yapmaya bile başlayamayız. Çünkü metafizik dünya içinbaşkalığı, bizim ulaşamayacağımız ve anlayamayacağımızbaşkalığı dışında bir şey söyleyemeyiz. Bu dünya olumsuz nite-liklere sahip olacaktır.

Böyle bir dünyanın varlığı ne kadar iyi bir biçimde kanıtlansada aslında bu konu hakkındaki bilgimiz tüm bilgilerin en tutarsızolanıdır. Bir fırtınayla karşılaşan bir denizcinin, suyun kimyasınıbilmesi onun için ne kadar alakasızsa, o kadar alakasızdır.

10

18/567

Page 19: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Metafiziğin gelecekteki zararsızlığı. Başta ve yola çıkıncametafizik bir işe karışmaya başvurmadan dinin, sanatın ve ah-lakın kökenleri tam olarak açıklanır açıklanmaz, artık kişinin'kendinde şey' ve 'görünüm' kuramsal problemleriyle ilgisi kal-

maz.[19] Çünkü durum ne olursa olsun, din, sanat ve ahlak

'dünyanın özüne' dokunmamıza yardımcı olamaz. Biz idealar[20]

alanında kalırız. Ve hiçbir 'sezgi'[21] bizi daha ileriye götüremez.Organizma ve kavramların fizyolojisinin ve gelişiminin dünyaimgelemimizi, dünyanın gizli özünden ne kadar farklı bir biçim-de şekillendireceğine tam bir sükunetle izin vermeliyiz.

11

Bilim olduğu iddia edilen dil. Kültürlerin gelişiminde dilinönemi, insanın dille, bir dünyayı başka bir dünya olan kend-isininkine yakınlaştırabilmesinde yatar. Kendi dünyasının çoksağlıklı olduğunu, tüm diğer dünyayı bu temelden hareketegeçireceğini ve o dünyanın efendisi olabileceğini düşünür. Uzunsüreler boyunca olguların kavram ve adlarını aeternae ver-

itas[22] olarak düşününce, kendisini hayvanların üstünde tutangurura sahip olur: dilde dünyanın tüm bilgisine sahip olduğuna

inanır.[23] Dil biçimlendirici, yalnızca olgulara yaftalar taktığınainanacak kadar alçak gönüllü değildir; daha çok, kelimelerle ol-gulardaki en yüksek bilgileri ifade ettiğini düşünür. Aslında, dil,bilimsel çabanın ilk aşamasıdır. Burada da, en yüksek güç, ger-çeğin bulunduğu inancından akmaktadır. İnsanlık, dile karşıolan inancıyla büyük bir yanlışı yaydığını çok geç (ancak şimdi)anlamıştır. Aklın o inanca dayanan gelişmesini, insanların yen-iden eski biçimine sokması için geç kalınmış olması bir şanstır.

Mantık da gerçek dünyada karşılıkları bulunmayan varsayım-lara dayanır; örneğin, eşitlik ilkesine, aynı şeyin değişik

19/567

Page 20: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

zamanlarda özdeş olduğuna. Ama bilim ters düşüncedenkaynaklanır (aslında gerçek dünyada böyle şeyler olduğu). Aynısımatematikçiler için de geçerlidir; eğer doğada tam bir düz çizgi,daire, mutlak bir ölçüm olmadığı baştan beri bilinseydi, matem-atik de olmazdı.

12

Düş ve kültür. Beynin bir işlevi olan bellek, uykuyla oldukçazayıflar -tamamen boşalmaz, ama ilk çağlardan beri gün boyu

uyanık kalındığında herkeste olduğu gibi daha etkilidir.[24] Keyfive kafa karıştırıcı bir durumda, en yüzeysel benzerliklere day-anılarak olgular hakkında sürekli yanılmamıza neden olur; amakabilelerin mitlerinin kaynağı aynı keyfilik ve kafa karışıklığıdır.Şimdi seyyahlar da yabanıl insanların ne kadar çok unutma eğili-minde olduklarını, belleklerinin kısa süreli bir uyumu son-rasında zihinlerinin nasıl da karıştığını, yoruldukları için yalan-lar ve saçmalıklar ürettiğini izliyorlar. Ama hepimiz düşgörürken yabanıl insanlar gibiyiz. Hatalı kabuller ve yanlış den-klemler, düşlerimizdeki yetersiz çıkarımlara bağlı. Öyle ki,düşlerimizi açık bir biçimde anımsadığımızda, kendimizdenkorkuyoruz, çünkü bunlar çok fazla aptallık barındırıyor.

Gerçeklikleriyle, bize, sanrılamaların çok sık olduğu ve bazentüm toplum ve halkları aynı zamanda etkilediği insanlığın eskitarihini bir kez daha anımsattığı koşulsuz biçimde varsayılantüm düşsel fikirler kesin bir anlam kazanırlar. Böylece uyku-muzda ve düşlerimizde eski insanların yaptıklarını bir kez dahagörürüz.

13

20/567

Page 21: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Düşlerin mantığı. Uyuduğumuzda, sinir sistemimiz çeşitli içitkilerden sürekli olarak etkilenir: bütün organlar neredeyse salgısalmakta ve iş görmektedirler. Kan hızlı dolaşımına devam eder;uyuyanın aldığı pozisyon bazı organlara baskı yapar; üzerindekiörtü duyu organlarını etkiler; mide sindirim yaparkenhareketiyle diğer organları etkiler; bağırsaklar hareket ederler;başın durumu nedeniyle kaslar değişik durumlara girerler;ayakkabısız, tabanları yere basmayan ayaklar, alışkın olunmayanbir duyguya neden olur; bedenin değişik giysiler içinde olması dabuna neden olur -günlük değişim ve farklılıklar, tüm sistemi,hatta beynin işlemesini etkileyen gariplikler olabilir. Bu nedenlebeynin şaşırması ve bu etkilenmenin oluşması için yüzlerceneden oluşur. Bu etkilenen duyuların nedenlerini arayan ve düş-leyen rüyadır -yani, varsayılan nedenleri. Ayakları etrafına iplerbağlayan birisi, örneğin, ayağına dolanmış iki yılan düşü görebi-lir. Bu önce bir hipotez, sonra ayrıntılı bir görsel tasarımın eşlikettiği bir inanç olur. Benim uyurken duyumsadıklarım için

causa[25] bu yılanlar olmalı -uyuyanın zihni böyle karar verir.Etkilenen düş gücü, yakın geçmişi bu biçimde şimdiye çevirir.Uykuda olan bir kişinin, işittiği yüksek bir sesi, zil sesini, topatışının sesini ne kadar çabuklukla düşünün içine aldığını, buolay sonrasında düşü içersinde nasıl yorumladığını, böylece sesiduymadan önce olayları düşünde yaşadığını düşündüğünü

herkes bilir.[26]

Uyanık zihin, hipotez konusunda ciddi, dikkatli ve kuşkuluykendüş gören zihin neden her zaman büyük yanılgıdadır? Duygu-larını açıklayacak ilk hipotezin en iyisi olduğuna neden hemeninanır? (Çünkü düş görürken, düşü gerçek olarak kabul ederiz;yani hipotezimizin kanıtlanmış olduğunu varsayarız.)

Bana göre, insan düş görürken, insanlığın bir zamanlaruyanıkken binlerce yıl ulaştığı aynı sonuçlara varır: açıklanması

21/567

Page 22: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

gereken bir şey için akla gelen ilk neden yeterli olarak kabul edi-lir ve gerçeği yansıttığına inanılır. (Seyyahların anlattıklarıöykülere göre, yabanıl insanlar bugün bile böyle davranıyor-larmış.) İnsanların eski yaşam biçimlerini düşlerimizde görüyor-uz, çünkü yüksek usun dayanağı bunlar ve bu us hala gelişiyor:düşler, gözümüzde eski insan kültürünü canlandırıyorlar ve on-

ları daha iyi anlamamızı sağlıyorlar. Düş düşüncesi[27] şimdi biz-im için çok kolay, çünkü insanlığın muazzam gelişimaşamalarında, ilk en iyi fikirden böyle fantastik ve ucuz açık-lamalar çıkartmayı çok iyi becerdik. Daha yüksek kültürlerin or-taya koyduğu katı talepleri yerine getirmeye çalışırken, düşgörmek bu yolla zihni iyileştirmektedir.

Uyanıkken oluşan benzer bir durum, düş için bir kapı veyaavludur. Eğer gözlerimizi kapatırsak, beyin, ışık ve renklerle il-gili, çok sayıda izlenim üretir. Bunlar, beyne gün boyunca gelenışık etkilerinin bir sonucu ve yankısı olabilirler. Şimdi, yine de,mantığımız (düş gücüyle birlikte) şekilsiz olan bu renkleri hemenşekillere, figürlere, görünümlere, hareket eden gruplaradönüştürmeye başlar. Bir kez daha, asıl süreç, sonuçtan nedenegiden bir çıkarsamadır. Zihin bu ışık ve renk etkilerinin kökeniniaraştırırken, bu figür ve biçimleri neden olarak algılar. Bu renkve ışıklara neden olmuş gibilerdir, çünkü zihin, gündüz gözleraçıkken her renk ve ışık izlenimi için bir nedene sahip olmuştur.Burada, o zaman, imgelem, günlük izlenimlerinden elde ettiğiüretimleri kullanarak, imgeleri zihne yerleştirir -düş imgelemitam da bunu yapar. Yani, varsayılan neden, sonuçtan elde edilirve sonuçtan sonra imgeleme girer. Bütün bunlar, hokkabazınbüyük hızıyla oluşunca yargı şaşırır, ardışıklık aynı anda oluyor-muş, hatta tersine izleniyormuş gibi algılanabilir.

Bu süreçten, daha keskin bir ussal düşüncenin, titiz bir nedensonuç ilişkisinin ne kadar geç geliştiğini çıkartabiliriz. Şimdi bile

22/567

Page 23: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

us ve bilgi edinme işlevlerimiz, içgüdüsel olarak çıkarsama yap-manın ilkel biçimlerine geri dönmektedir ve yaşamımızın nere-deyse yarısını bu halde geçiririz. Şair ve sanatçı da içinde bulun-dukları ruh halini gerçek durum olarak algılamaz, böylece bizeeski insanları anımsatarak onları anlamamıza yardım eder.

14

Tını. Tüm yoğun ruh hallerinde ilişkili duygu ve durumlar be-raberce çınlarlar ve sanki belleği canlandırırlar. İçimizdeki birşey anımsar ve benzer durumların, kökenlerinin farkında olur.Duyguların ve düşüncelerin hızlı biçimde ve şimşek hızıyla,alışkanlıkla bir araya gelmesi, sonunda karmaşıklıklar olarakdeğil, bütünsellikler olarak algılanır. Bu anlamda, kişi ahlaki,dini duygulardan bütünsel olarak bahseder. Gerçekte onlar, yüz-lerce kaynağı ve ayağı olan ırmaklardır. Sıkça olduğu gibi,sözcüğün bütünselliği, olgunun bütünselliğinigarantilememektedir.

15

Dünyada iç ve dış yoktur. Democritus'un[28] altında veüstünde yer alan bu kavramları sonsuz uzaya anlamsız biçimdeuygulaması gibi, filozoflar da dünyanın özü ve görünümü içingenelde içinde ve dışında kavramlarını uygularlar. İnsanın, derinduygularla derine girebileceğini ve doğanın kalbine ulaşabile-ceğini düşünürler. Bu duygular düzenli olarak, neredeyse farkedilmez bir biçimde derin olarak adlandırdığımız bazı karmaşıkdüşünce gruplarını etkiledikleri sürece derindirler. Onunla be-raber oluşan düşünce derin olduğu için bir duyguya derin deriz.Ama yine de derin bir düşünce gerçekten çok uzak olabilir.Örneğin, metafizik düşüncede olduğu gibi. Eğer, eklenen

23/567

Page 24: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

düşünce unsurları derin duygudan çıkartılırsa, geride kendisihakkındaki bilginin dışında bir şey garantilemeyen yoğun birduygu kalır. Bu, güçlü bir inancın, inanılanı değil, yalnızca kendigücünü kanıtlamasına benzer.

16

Görünüm ve kendindeki şey. Filozoflar yaşam ve deneyimkarşısında (görünüm dünyası dedikleri) hep ilk kez görüldüğügibi kalan ve aynı olayı sabit biçimde betimleyen bir resmebakıyormuş gibi davranırlar. Resmin üretiminin özüyle yani,kendindeki şeyle ilgili bir karara varabilmek için, bu olayı doğrubiçimde yorumlamaları gerektiğini düşünürler. Bu da, görünüm

dünyası için her zaman yeterli bir neden[29] olarak kabul edilir.Tam aksine katı mantıkçılar, metafizik kavramını keskin birbiçimde koşulsuz olanın ve böylece koşullanamayanın da kav-ramı olarak kabul ederler ve koşullanmamış olanla (metafizikdünya), bildiğimiz dünya arasındaki her ilişkiyi reddederler.Böylece kendindeki şey görünümler dünyasında ortaya çıkmazve birincisi için, ikinciye dayanılarak varılacak bir sonuç kabul

görmez.[30] Ama iki taraf da resmin -bizim için yaşam ve deney-im anlamı taşıyan- zamanla gelişmiş, hatta hala gelişiyor olabile-ceğini ve böylece yaratıcısı (yeterli mantık yürütme) hakkındakarar vermek veya onu reddetmek için sabit bir miktarda al-gılanmaması gerektiğini göz ardı eder. Binlerce yıl dünyaya, ah-laki, estetik ve dini yargılarla, kör yaklaşımlarla, arzu ve korku-larla baktığımız, kendimizi mantıksız düşüncenin kötü alışkan-lıklarına teslim ettiğimiz için, bu dünya zamanla garip, ürkütücü,derin ve tinsel renklerle bezendi. Renk kazandı, ama ressamlarıbiz olduk: insan aklı görünüşlerin ortaya çıkmasına izin verdi vebunların yanlış algılanmalarını şeylere yansıttı. Sonra, çok geçolarak düşünmeyi bıraktı: şimdi deneyim dünyası ve kendindeki

24/567

Page 25: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

şey çok farklı ve ayrı gibi görünüyor ki, ikincisi için birincisinedayalı bir sonucu reddediyor, ya da, berbat ve gizemli bir biçim-

de, özsel olana varmak, özsel olmak[31] için zekamızdan vekişisel istemimizden vazgeçmemizi istiyor. Öte yandan, diğer in-sanlar görünümler dünyamızın bütün özelliklerini (yani, düşün-sel hatalardan kaynaklanan, miras aldığımız dünya düşüncesi)bir araya toplarlar ve zekayı suçlamak yerine, dünyanın bu ger-çek ve acayip özelliğinin nedeni olarak şeylerin özünü suçla-

yarak, varlıktan kurtuluş vaazını verirler.[32]

Düşüncenin ortaya çıkış tarihindeki en büyük zaferini kutlaya-cak olan bilimin düzenli ve zor olan gelişim süreci, tüm bu bakışaçılarıyla kararlı bir biçimde ilgilenir. Vardığı sonuç belki de şu-dur: Bugün dünya dediğimiz şey, organik varlıkların gelişimindezamanla ortaya çıkan, onları birbiriyle kaynaştıran ve şimdi tümgeçmişin hazinesi olarak bize miras kalan bir sürü hata vefantezilerin sonucudur -bir hazinedir: çünkü insanlığımızındeğeri onun üzerinde yatar. İdea dünyasından, aslında, kesinbilim çok az kurtulabilir, (bu, arzu ettiğimiz bir şey değildir),çünkü eski duyumsama alışkanlıklarından iyice uzaklaşamaz.Ama, zamanla, aşamalarla bu dünya tarihinin kökeninin ideaolarak ortaya çıktığını aydınlatır -ve en azından bir an için bizitüm sürecin üstüne çıkartır. Belki bundan sonra kendindeki şey-

in bir Homer kahkahasını[33] hak ettiğini, ancak bu kadarolduğunu, görünüm ve boş, yani anlamsız olduğunu farkedebiliriz.

17

Metafizik açıklamalar. Genç birisi metafizik açıklamalardanhoşlanır çünkü, onun için zevksiz veya adi olan konulara yüksekanlam katar. Eğer kendisinden hoşnut değilse, kendine kınadığı

25/567

Page 26: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

şeyde dünyanın en derin gizini veya sefaletini görerek rahatlar.Kendisini daha az sorumlu hissetmek ve aynı zamanda olgularındaha ilgi çekici olması: bu, metafiziğe borçlu olduğu iki yönlüyarardır. Daha sonra, tabii ki tüm metafizik açıklama yöntemikarşısında güvensiz olur. Belki bundan sonra aynı etkilerin başkabir yolla ve daha bilimsel olarak elde edilebileceklerini anlar. Fiz-iksel ve tarihsel açıklamaların aynı sorumsuzluk duygusunudoğurabileceğini ve yaşam ve problemleri için gösterdiği ilgininböylece belki de daha çok canlanabileceğini anlar.

18

Metafiziğin temel soruları. Düşünmenin nasıl oluştuğununtarihi yazıldığında, şu cümle, mükemmel bir mantıkçı tarafındanyeni bir ışık altında görülecektir: 'Bilen öznenin ilk genel yasası,her nesneyi kendi içinde, kendi varlığında kendisiyle özdeş birnesne, yani kendi başına var olan ve temelde her zaman aynı

olup değişmeyen, bir töz olarak bilme içsel zorunluluğudur.'[34]

Burada özgün olduğu söylenen yasa da gelişmiştir. Daha sonra,bazı zevkli ve zevksiz itkiler fark edilmeye başlanınca, her birifarklı özelliğe sahip olan, yani bu organizmayla ayrı bir ilişkidebulunan farklı tözler ortaya çıkınca bu eğilimin alt organ-izmalardaki yavaş gelişimi, bu organizmaların aptal köstebekgözlerinin önce her şeyi nasıl özdeş algıladıkları bir güngösterilecektir.

Mantığın ilk aşaması yargıdır ve en iyi mantıkçıların belir-lemelerine göre bunun esası da inançtır. Tüm inançlar, duyum-sayan öznenin zevk ve acı duyguları üzerine kurulurlar. Bu ikiduygunun sonucu olan üçüncü bir duygu, en alt düzeydekiyargıdır.

26/567

Page 27: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İlk başta, biz organik varlıklar, bir şeyin bizle olan zevk ve acıilişkisi dışında, o şeyle ilgilenmeyiz. Bu ilişkinin farkında olduğu-muz anlar arasında (yani duyumsama durumları) sakin, duyum-samama anları vardır. Dünya ve her şey onun içinde bizim ilgim-iz dışındadır; içinde bir değişiklik fark etmeyiz (şimdi bile, birkonuyla yoğun biçimde ilgilenen bir kişinin, birisinin yanındangeçtiğini fark etmemesi gibi). Bir bitki için, her şey normaldesessizdir, ebedidir ve kendisiyle özdeştir. Alt organizmalar döne-minden beri, insan özdeş şeyler olduğuna inanmıştır (yalnızcayüksek bilim tarafından eğitilen deneyim bu ilkeyle çelişir).Baştan itibaren belki de organik olan her şeyin inancı geridekalan dünyanın tek ve hareketsiz olduğu biçimindeydi.

Mantığın ilk aşamasında, nedensellik düşüncesi çok uzaktakalır. Şimdi bile, temelde, tüm duygu ve eylemlerin, özgür istem-den kaynaklandığına inanıyoruz. Duyumsayan birey kendisiniincelediğinde, her duyguyu, her değişimi yalıtılmış, yani koşul-landırılmamış, bağlamsız biçimde ele alır. Bizden ortaya çıkar,önceki ve sonraki bir şeyle bağlantısızdır. Acıkırız, ama ilk önceorganizmanın canlı kalmaya çalıştığını düşünmeyiz. Bu duygudaha çok, nedeni ve anlamı olmadan ortaya çıkar. Kendisiniyalıtarak keyfi bir hal alır. Böylece istem özgürlüğü inancı, tümorganik varlıklardaki ilk hatadır ve içinde mantıksal uyarımlarbulunduracak kadar da eskidir. Koşullandırılmamış tözler veözdeş şeyler inancı da, tüm organik olanların eski ve köktengelen bir hatasıdır. Metafizik, temelde istemin tözü veözgürlüğüyle uğraştığı müddetçe, insanın temel hatalarıyla ilgi-lenen bir bilim olarak kabul edilebilir -ama sanki temel gerçeklergibi.

19

27/567

Page 28: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sayı. Sayıların yasalarının icadı, çeşitli özdeş şeylerin (aslındaözdeş olan hiçbir şey yoktur) veya en azından şeylerin (ama 'şey'de yoktur) olduğu inancıyla baştan beri süregelen hatalara day-anır. Çokluk varsayımı, her zaman sürekli ortaya çıkan bir şeyolduğunu öngörür. Ama hata burada egemen olur; burada bileolmayan varlıklar, birimler uydururuz.

Zaman ve mekan konusundaki duygularımız yanıltıcıdır, çünküciddi biçimde test edildiklerinde mantıksal çelişkilere nedenolurlar. Ne zaman bilimsel bir yaklaşıma sahip olsak, her zamanbazı yanlış miktarlarla uğraşırız; ama bu miktarlar en azındansabit olduklarından (örneğin zaman ve mekan duygumuzdaolduğu gibi) bilimden elde edilen sonuçlardaki birbirleriyleilişkilerinde kesinlik ve doğruluk elde edilir. Sonrası, bunlarüzerine inşa edilir -hatalı temel varsayımın, sabit hatanınsonuçlarla çelişeceği (örneğin atom kuramında olduğu gibi) ni-hai analize gelene dek. Bu durumda hala bir 'şeyin' veya mad-desel bir 'tözün' varlığını kabul ederiz, öte yandan tüm bilim,şeye benzeyenleri (maddesel olanları) harekete dönüştürür.Burada da duygularımız hareket edenle, hareket ettirilenibirbirinden ayırır ve bu döngüden çıkamayız, çünkü şeylere olan

inancımız, çok uzun süredir vazgeçilmez doğamızla iç içedir.[35]

Kant 'Us yasasını doğadan türetmez, ona uygular'[36] ded-iğinde, bu, ona uygulamak zorunda olduğumuz (Doğa = ideaolarak, yani yanılgı olarak dünya) doğanın kavranması bakışaçısından tamamen doğruydu, ama bu usun birçok yanılgısınınbir araya gelmesiyle oluşuyordu.

'Bizim tasarımlarımızdan oluşmayan bir dünya için sayılar yas-ası uygulanamaz: bu yalnızca insan dünyasında geçerlidir.'

20

28/567

Page 29: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Birkaç basamak aşağıda. İnsanlık boş inancın, dini kavram-ların, korkuların, -örneğin, cennetteki meleklere ve ilk günahaartık inanmayınca, ruhun kurtuluşundan konuşmayı bırakınca-ötesine geçince yüksek seviyede bir bilgi düzeyine ulaşılır. Buözgürlük seviyesine ulaşılınca bile metafizikle baş edebilmek içinyoğun çaba sarf edilecektir. Sonra, geriye doğru hareketedilmelidir: metafizik düşüncelerdeki tarih ve ruhsal olum-lamalar anlaşılmalıdır. Bunun insanlığın büyük gelişimine nedenolduğu ve bu geri adım atılmazsa, insanlığın bugüne dek elde et-tiği en muhteşem gelişimi anlamaktan yoksun kalacağı farkedilmelidir.

Felsefi metafizikle ilgili olarak, olumsuz bir sonuca ulaşanların(yani tüm olumlu metafiziğin bir hata olduğu) çok azının birkaçbasamak aşağıya indiğini görüyorum. İnsan en üst basamaktanetrafa bakmalıdır, ama üstünde durmamalıdır. En fazla aydın-lananlar, yalnızca kendilerini metafizikten özgür kılabilenler veona bir üstünlükle bakabilenlerdir. Halbuki, burada, bir hipo-dromda olduğu gibi, yolun sonundan geri dönülmelidir.

21

Kuşkunun varsayılan zaferi. Bir an için başlangıç noktasıolarak kuşkuculuğu kabullenelim: başka, metafizik bir dünya ol-madığını, bildiğimiz tek dünya için metafizik açıklamalar getire-meyeceğimizi kabul edersek, o zaman insanlara ve şeylere nasılbakabiliriz? Bu düşünülebilir; Kant ve Schopenhauer'in metafiz-ik hakkında bilimsel bir kanıt ortaya koyup koymadıkları sor-usunu reddetsek bile, bunu yapmak yararlı olacaktır. Çünkü butarihsel olasılığa göre, günün birinde tüm insanlar bu konuhakkında kuşku duymaya başlayacaklardır. Böylece şu soru sor-ulmalıdır: Böyle bir yaklaşımın etkisi altında olan insan toplu-luğu nasıl bir şekil alır? Belki de metafizik bir dünyanın bilim

29/567

Page 30: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yoluyla kanıtlanması o kadar zordur ki, insanlık artık ondankuşku duymayacaktır. Eğer metafiziğe güvenilmezse, o zamangenel konuşursak, bu, metafiziğin bilimsel olarak çürütülmesi veona güvenilmemesi durumunda olanla aynıdır. İnsanın metafiz-iksel olmayan yaklaşımı için sorulacak soru, her iki durumda daaynıdır.

22

'Monumentum aere perennius'a[37] güvensizlik. Metafizikbakış açılarının sona ermesi ile ilgili önemli bir sakınca, insanınkendi kısa yaşam kesitini fazla dikkate alması ve yıllarca süre-bilecek kalıcı kurumlar kurabilmek için güçlü duygulara sahipolmamasıdır. Kendi yetiştirdiği ağaçtan meyve almak ister, yıl-larca bakım gerektiren ve nesilleri aşarak yetişen ağaçları yeğle-mez. Çünkü metafizik bakış açıları, kişilerin, gelecek nesillerinüzerinde yerleşmek ve inşa etmek zorunda olduğu en son kesintemeli sağladıklarına inanmalarını sağlar. Kişi, kendisini bir kil-ise veya manastıra vakfederek kurtuluşunu kolaylaştırır. Bundanyararlanabileceğini ve ebedi ölüm sonrası yaşamda ruhunagerekli bedelin ödeneceğine inanır. Bu, ruhun ebedi kurtuluşuiçin yaptığı bir çalışmadır.

Bilim de, sonuçlar üzerinde böyle bir inanca neden olabilir mi?Emin olmak için en iyi müttefikleri kuşku ve güvensizliktir. Yinede, tüm kuşku ve çözülme fırtınalarına dayanan tartışılamaz ger-çeklerin toplamı zamanla o kadar büyüyebilir ki (örneğin sağlıkdiyetetiğinde) kişi, 'ebedi' çalışmalar yapmak için bu temele day-anabilir. Bu arada, heyecanlı gündelik varoluşumuzla, metafizikçağın geniş kapsamlı sakinliği arasındaki zıtlık hala çokgüçlüdür, çünkü iki çağ hala birbirine çok yakındır; birey, kend-isini yaşam süresince kalıcı yapabilecek bir duruma sokmasınacesareddetmesini engelleyen birçok iç ve dış gelişimlere uğrar.

30/567

Page 31: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Örneğin çağdaş bir insan ev yapmaya kalkışınca, sanki kendisinibir mozoleye canlı biçimde gömdüğünü duyumsar.

23

Karşılaştırmalar çağı. Kişi geleneklere ne kadar az bağlıysa,içsel etkilenmesi o kadar çok olur; böylece dışsal huzursuzluğu,karmaşası, çabalarının sesliliği artar. Bugün kendisini ve ondansonra gelenleri tek bir yere bağlı kılma konusunda ciddi bir niyetkimde vardır? Herhangi bir şeyin ciddi biçimde bağlayıcılığınıkim düşünür? Tüm ahlak, adet ve kültür aşamaları da tüm sanat-sal türler gibi arka arkaya, birbirlerini taklit ederler.

Sanki her sanat türü zaman ve mekanla bağlantılıymış gibi, herkültür için mahalli bir kuralın yer aldığı ve daha önce olamayanbiçimde, içinde çeşitli bakış açılarını, adetleri, kültürlerikarşılaştırılarak deneylendiği için, böyle bir çağ anlam kazanır.Şimdi insanlığın artan estetik duyguları karşılaştırılabilecekçeşitli formlar arasından karar verecektir. Birçoğunun (yani red-dettiklerinin) ortadan kalkmasına izin verecektir. Aynı biçimde,şimdi, amaçları daha alt ahlak biçimlerinden farklı olmayan yük-sek ahlak biçimleri ve alışkanlıkları arasında benzer bir seçimyapılacaktır. Bu karşılaştırmalar çağıdır! Bu, çağın gururudur -ama aynı zamanda haklı olarak acısıdır da. Acılardan korkmay-alım! Bunun yerine, çağın bize yüklediği görevi elden geldiğincebüyük olarak algılayalım. O zaman bizden sonra gelenler bizibunun için kutsayacaklardır -tamamlanmış özgün halk kültürler-ini ve karşılaştırma kültürünü aşan, ama her iki kültüre demüteşekkir olarak saygıdeğer antikalar biçiminde bakan geleceknesil.

24

31/567

Page 32: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Gelişim olanağı. Eğer eski kültür bilim adamı, gelişime inananbir insanla beraber yapacak bir şeyi kalmadığına yemin ederse,bunda haklıdır. Çünkü eski kültürün arkasında büyüklük ve iyi-lik vardır ve tarih eğitimi, insanı, onun hiçbir zaman tazeolamayacağının kabulüne zorlar. Bunu inkar etmek dayanılmazbir kalın kafalılık veya katlanılmaz bir heyecan gerektirir. Amainsanlar bilinçli bir biçimde ileri bir kültüre doğru yönelebilirler.Halbuki daha önceden bunu bilinçsiz ve rastlantısal olarakyapıyorlardı. Şimdi insan nesli, beslenmesi, gelişimi, bilgilen-mesi için daha iyi koşullar yaratabilir. Dünyayı bir bütün olarakekonomik biçimde yönetebilir, insanların gücünü karşılıklıolarak tartabilir ve bunu kullanabilir. Yeni bilinçli kültür,genelde bilinçsiz bir bitki-hayvan yaşamına yol açan eskisiniöldürecektir. Aynı zamanda gelişim karşısındaki güvensizlik deölecektir: gelişim olanaklıdır. Gelişimin zorunlu olarak ger-çekleştiğine inanmak, gelişmemişliktir, saçmalıktır demekistiyorum; ama bunun olabileceğini kim inkar edebilir? Tamaksine, eski kültür anlamında ve onun vasıtasıyla gelişim,düşünülemez bile. Romantik fantezi hala amaçları için 'gelişim'terimi kullanılıyor olsa da (yani, tamlanmış, özgün halkkültürleri) her halükarda, bu imgeyi geçmişten alır: bu alandakidüşünce ve imgeleminde özgünlüğü yoktur.

25

Kişisel ahlak ve dünya ahlakı. Artık insanlar Tanrınındünyanın bütünsel yazgısını yönettiğine inanmadıkları veya tümbelirgin dönemeçlere rağmen, insanlığın iyi bir yolda olduğunudüşünmedikleri için tüm dünyayı kucaklayan evrensel amaçlar

saptanması gereğini duyuyorlar. Eski ahlak, yani Kant ahlakı[38],kişinin herkes için arzuladığı eylemleri bireyden talep eder -herkesi, hemen, sanki tüm insanlık için neyin yararlı olacağını

32/567

Page 33: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bilecekmiş gibi kabul eden güzel, naif bir düşünce- yani, hangieylemlerinin herkesçe arzulandığını bilecekmiş gibi. Bu, İçseldüzenleme yasalarına göre ortaya çıkacak genel bir uyumuvarsayan özgür ticaret benzeri bir kuram belki de insanlığıngereksinimleri üzerine ileride yapılacak bir araştırma, tüm in-sanların aynı biçimde hareket etmelerinin arzulanır olmadığınıaçığa çıkartacaktır. Belki de evrensel amaçlar uğruna, insanlaraözel görevler, hatta bazı durumlarda kötü görevler verilecektir.

Her halükarda, eğer insanlığın böyle bir bilinçli genel yönetimtarzıyla kendisini yok etmesi engellenecekse, ilk önce kültürünkoşullarının bilgisine, tüm önceki bilgileri aşan bilgiye evrenselamaçların bilimsel standardı olarak erişmemiz gerekir. Bu, gele-cek yüzyılın dehalarının büyük görevidir.

26

Gelişim olarak tepki. Bazen yine de geriye dönen, kaba, etki-lenmeyen ve zorlu ruhlar ortaya çıkar; karşı koydukları yenieğilimlerin hala güçlü olmadıklarının, bir şeylerin eksikolduğunun kanıtı olarak iş görürler; aksi halde, bu büyücüleredaha kolay karşı konabilir. Örneğin, Luther'in reformu, yaşadığıyüzyılda ruhun tüm özgürlük itkilerinin hala kararsız, kırılgan veaz gelişmiş olduklarını kanıtladı. Henüz başını kaldıramamıştı.Aslında tüm Rönesans sanki hemen üzerine kar yağacak olanerken gelen bir ilkbahardı. Ama bizim yüzyılımızda da,Schopenhauer'in metafiziği bilimsel ruhun hala yeterince güçlüolmadığını kanıtladı. Böylece Schopenhauer'in tüm ortaçağHıristiyan dünyası bakış açısı ve insan duygularını eğitmesi,uzun süreli yenilgilerine rağmen Hıristiyan doğmalarının yen-iden doğuşuna neden olabilir. Öğretisi bilimle çok iç içe, amabaskın olan bilim yerine, eski, iyi bilinen 'metafizik gereksin-

im.'[39] Schopenhauer'den sağladığımız en büyük ve değeri

33/567

Page 34: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kestirilemez yararlardan birisi, duygularımızı kesinlikle eskidenolduğu gibi, bir süre için güçlü ve derin biçimde dünyayı ve in-sanı düşünmeye zorlaması. Bunu başka yollarla yapamayız.Tarih ve adalet bundan yararlanacaktır. Bana göreSchopenhauer'in yardımı olmadan, bugün kimse Hıristiyanlık veAsyalı yeğenleri karşısında adil davranamazdı. Hıristiyanlığınbugünkü haline bakarak bunu yapmak olanaksızdı. Ancakadaletin bu büyük başarısı sonrasında, Aydınlanmanın bu yollageleceği hakkındaki tarihsel biçimde düşünme konusundaönemli bir noktayı düzelttikten sonra, Aydınlanma pankartını birkez daha taşıyabiliriz. Bu pankart üzerinde üç isim olacaktır:

Petrach, Erasmus, Voltaire.[40] Tepki nedeniyle öne bir adım at-

tık.[41]

27

Din yerine geçecek olan. Kişi, felsefeyi din yerine koyunca iyikonuştuğunu sanabilir. Ruhsal ekonomide, aslında düşüncegeçişleri durumu pek fazla gerekmez. Dinsel düşünceden bilim-sel düşünceye geçiş, şiddetli ve tehlikeli bir sıçrama olduğu için,pek önerilmez. Bu bakımdan felsefeyi önermek doğrudur. Ama,şimdi felsefenin tatmin ettiği, dinin tatmin ettiği gereklerin dedeğişmez olmadıkları sonunda anlaşılır: bu gereksinimler zayı-flatılarak kökünden sökülebilirler. Örneğin Hıristiyan ruhsıkıntısını, düşkün olarak iç çekişini, ruhsal kurtuluş derdinidüşünün -tüm bu fikirlerin kökeninde us yanılgıları yatar vebunlar tatmin edilmekten çok yok edilmeyi hak ederler. Birfelsefe, ya bu gereksinimleri tatmin ya da yok ederek başarılıolabilir. Çünkü bunlar elde edilmiş, zamanla kısıtlı olan, bilimleçelişen varsayımlara dayanan gereksinimlerdir. Bu geçiş ve duy-gularla yüklü kalbi rahatlatmak için sanatın kullanılması yeğlen-melidir. Bu fikirler, metafizik felsefeden çok sanatla rahatlarlar.

34/567

Page 35: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İşe sanatla başlayarak, gerçek özgürleştirici bilime geçiş dahakolay sağlanır.

28

Adı kötüye çıkmış sözler. Sıkıcı, eskimiş olan 'iyimserlik' ve

'kötümserlik' sözcüklerini bırakın.[42] Onları kullanmak için hergün nedenlerimiz azalıyor, yalnızca gevezeler onlar olmadanyapamıyorlar. Çünkü olabilecek en iyi dünyayı yaratan Tanrıfikrinin savunulması gerekmezse, kendisi iyi ve mükemmelse in-san neden iyimser olsun? Düşünen bir insan neden hala Tanrıhipotezine gereksinim duysun?

Eğer Tanrı avukatlarını, din bilimcileri veya dinle uğraşanfelsefecileri rahatsız etmeye ve karşı tezi, yani, kötü hükümran-lıkları, tatsız olanın hoş olandan daha iyi, dünyanın bozukolduğunu şiddetle savunmaya ve yaşam için şeytani bir istem or-taya koymaya niyetiniz yoksa, kötümser bir itiraf için de bir se-bep yok. Ama bu günlerde din bilimciler için kim endişe duyuyor(Din bilimciler dışında)?

Tüm din bilimi ve buna karşı olan muhalefet bir yana,dünyanın iyi ve kötü olmasını bir yana bırakın, iyi ve kötünün ol-madığı, 'iyi' ve 'kötü' kavramlarının yalnızca insanlara göre an-lam kazandığı çok açık. Belki orada bile, genellikle kullanıldığıbiçimde, olumlanamıyorlar: her durumda dünyayı alçaltan veyücelten bakış açılarını göz ardı edemeyiz.

29

Çiçeklerin kokusundan sarhoş. İnsanlık gemisinin yüküarttıkça, daha iyi yük taşıdığı; insan daha derin düşündükçe,duygularının daha inceleceği; kendisine karşı daha çok saygı

35/567

Page 36: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

duyunca, diğer hayvanlardan daha çok uzaklaşacağı (hayvanlararasında daha zeki göründükçe), dünyanın özüne ve bilgisinedaha çok yaklaşacağı düşünülür. Aslında bunu bilim yoluylayapar, ama daha çok din ve sanat yoluyla yaptığını düşünür.Bunların uygarlığın çiçekleri olduğu kuşkusuz, ama dünyanınköklerine gövdeden yakın değillerdir. Olguların özü sanat vedinle anlaşılamaz, oysa ki hemen herkes aksini düşünür. Hata,insanı derin, kırılgan hale sokarak din ve sanat çiçeklerini öneçıkartmasına neden olmuştur. Saf bilgi buna neden olamazdı.Bize dünyanın özünü anlatabilen kişi, bizi fena şekilde rahatsızedecektir. Bu, kendinden şey olan dünya değil, anlamı derin,zengin, muhteşem, mutluluk ve mutsuzlukla doğurgan olanidealar (hatalar) dünyasıdır. Bu sonuç, dünyanın mantıksalolarak yadsınması felsefesine yol açar ve bu, bu arada, dünyanınpratik olumlanması kadar tersine de yol açar.

30

Sonuca varmadaki kötü alışkanlıklar. İnsanlar ortak olarak ençok şu hatalı sonuçlara ulaşırlar: bir şey vardır, öyleyse meşru-dur. Burada, yaşama yetkinliğinden, işlev ve işlevden meşrulukhakkında karar verilmektedir. Dahası, eğer bir fikir bizi memnunediyorsa, gerçek olmalıdır; eğer etkisi iyiyse kendisi de iyi ve ger-çek olmalıdır. Burada, 'hoşnut kılma', 'iyi olma' etkilerineyararlılık yüklenmektedir ve neden olarak da aynı yüklem olan'iyi olmak' kullanılmaktadır; ama bu şimdi mantıksal olarakgeçerli kabul edilmektedir. Bu önermenin tersi: eğer bir şey varolamıyor ve yaşamını sürdüremiyorsa, yanlış olmalıdır. Rahatsızeden ve huzur bozan bir fikir yanlış olmalıdır. Bu tür çıkarımyapmanın hatalarını bilen ve sonuçlarından acı çekecek olanözgür ruh, aynı biçimde yanlış olan aksi çıkarımlar yapmanınçekiciliğine genellikle yenik düşer: eğer bir şey yaşayamıyorsa,

36/567

Page 37: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

iyi olmalıdır, rahatsız eden ve sıkıntıya sokan bir düşüncedoğrudur.

31

Mantıkdışı zorunlu. Bir düşünürde umutsuzluğa neden olanşeylerden birisi insanlar için mantıkdışı olmanın gerekliliği veinsanın bundan çok yararlanıyor olmasıdır. Tutkulara,konuşmalara, sanata, dine ve genelde yaşama değer katan herşeyin içine o kadar sıkıca yerleşmiştir ki, bu güzel şeylere zararvermeden içinden çıkartılamaz. İnsan doğasının, saf mantığa

dönüşebileceğini yalnız saflar düşünür.[43] Ama eğer bu amacayaklaşma dereceleri varsa, bu yolda neler yok olmaz! En mantıklıinsan bile bazen doğaya, yani, tüm şeyler karşısındaki temelmantık dışı tavrına gereksinim duyar.

32

Haksızlık zorunluluğu.[44] Yaşamın değeri konusundaki tümyargılar mantıkdışı olarak gelişmişlerdir ve bu nedenle adildeğillerdir. Yargının saf olmaması, önce malzemenin eldeedilişinden (tam olmayan biçimde), ikinci olarak değerlendir-ilmesinden, üçüncü olarak -öyle olması gerektiği için- malze-menin her bir parçasının saf olmayan bilgilerle oluşmasındankaynaklanır. Örneğin hiçbir insan deneyimi, bizimkine ne kadaryakın olsa da, onu bütünsel olarak değerlendirdiğimizde mantıkaçısından hak verebileceğimiz kadar yeterli olamaz. Tüm değer-lendirmeler ilkeldir ve öyle olmalıdır. Son olarak, ölçükıstasımız, kendi doğamız, değişmez değildir. Değişik ruh haller-imiz, kararsızlıklarımız vardır; yine de eğer bir şeyle kendimiziadil biçimde karşılaştıracaksak, kendimizi sabit bir kıstas olarakdeğerlendiririz. Belki de bundan hiç değerlendirme yapmamış

37/567

Page 38: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

sonucu elde edebiliriz. İnsan keşke değerlendirme yapmadan,olumlu ve olumsuz eğilimleri olmadan yaşayabilseydi! Çünkütüm eğilimler, bir değerlendirmeye dayanırlar. Yararlı olanı arzuetmeden ve zararlı olandan kaçınmadan, amacını değer-lendirmeden insanın bir şeye doğru veya karşı bir eğilimiolamaz. Başlangıçtan itibaren mantıksızız ve bu nedenle de adildeğiliz ve şunu bilebiliriz: bu, varoluşun en büyük ve çözümsüzahenksizliğidir.

33

Yaşam için zorunlu yaşam hakkındaki yanılgı. Yaşamındeğeri ve önemi üzerindeki her düşünce saf olmayan düşünceyebağlıdır ve bireyin genelde yaşama ve sıkıntıya duyduğu sempat-inin az gelişmiş olması nedeniyle olanaklıdır. Kendilerinin ötes-inde düşünen alışılmamış insanlar bile genel olarak yaşamaodaklanmazlar, daha çok limitli bölümleriyle ilgilenirler. Eğer in-san, esas olarak istisnalara, yani büyük yeteneklere ve saf ruhlarayoğunlaşıyorsa, dünya evriminin amacı olarak onların ortayaçıkışlarını gerekli buluyor ve onları eylemlerinden kıvanç duyuy-orsa, o zaman yaşamın değerine inanabilir -çünkü kişi diğer in-sanları dikkate almıyor, yani saf olmayan biçimde düşünüyor de-mektir. Ve benzeri biçimde, eğer insan herkese odaklanırsa, amatek bir türü, en bencil olmayan dürtüyü, geçerli örnek olarak ka-bul eder ve insanları diğer dürtüleri açısından affederse, o zamaninsanlık için bütünde bir şey ümit edebilir ve yaşama bu boyuttainanabilir -bu durumda da, düşüncesi saf değildir. Ama durumne olursa olsun, bu tutum onu istisna yapacaktır. İnsanlarınçoğu fazla homurdanmadan yaşama hoşgörüyle bakarlar ve buyolla varoluşun değerine inanırlar. Ama temelde herkes kendibaşına olmak, toprağa tek başına basmak ve istisnalar gibi biradım ileri atmamak istediği için, kişisel olmayan her şey dikkat-inden kaçar ya da silik olarak görünür. Böylece sıradan, günlük

38/567

Page 39: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

insanlar için yaşam, kendisini, dünyadan daha önemli kabul et-mesi üzerine kurulur. Kuramadığı düşler nedeniyle çektiğisıkıntı, onu, diğer varlıkları anlamaktan uzak tutar ve böyleceonların yazgı ve acılarıyla olabildiğince az ilgilenir. Öte yandanbu konularla gerçekten ilgilenebilen kişi, yaşamın değerihakkında ümitsizliğe kapılacaktır. Eğer tüm insanlığın bilincinianlayıp kendi içersinde duyabilirse, varoluş karşısında bela oku-yarak çökecektir -bütün olarak, insanlık için amaçları yoktur vebunun sonucunda, tüm durumu göz önüne alarak, insan, yaşam-da rahatlık ve desteği bulamayacaktır. Bulacağı şey ümitsizliktir.Eğer yaptığı her şeyde, insanlığın amaçsızlığını düşünürse,yaptıklarının boşa gittiğini düşünür. Ama insanlığın boşa har-candığı düşüncesi (bir birey gibi değil), tek bir çiçeğin doğatarafından harcanması gibi, tüm duyguların üstünde birduygudur.

Ama bunu kim yapabilir? Kesinlikle yalnızca bir şair -ve şairlerher zaman kendilerini nasıl rahatlatacaklarını bilirler.

34

Biraz kuşku dağıtmak. Ama o zaman felsefemiz bir trajediyedönmez mi? Gerçek yaşamın, daha iyi olanın düşmanı olmaz mı?Bir soru dilimizin ucuna geliyor gibi ve yine de söylemekistemiyoruz: insan bilinçli olarak gerçek dışında kalabilir mi veyaeğer insan böyle davranacaksa, ölüm yeğlenmez mi? Çünkü artık'yapılması gereken' yoktur. Din gibi, ahlak da bir gereklilikolduğu sürece, bizim düşünce tarzımızla yok edilir. Bilgi yalnızcahoş olan ve olmayana, yarar ve zarara dürtüler olarak izin verir.Ama bu dürtüler gerçek duygusuyla nasıl uzlaşacaklar? Budürtüler de hatalara düşerler (lehte ve aleyhte olan eğilimlerin veonların haksız ölçümlerinin, söylediğimiz gibi, temeldehoşnutluluğumuzu ve hoşnutsuzluğumuzu ölçtükleri

39/567

Page 40: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

boyutlarda). Tüm insan yaşamı derin bir gerçek dışılığa batar.Kişi geçmişinden tamamen rahatsız olmadan, o anki dürtülerini(onur gibi) anlamsız bulmadan ve insanları gelecek ve gelecek-teki mutluluk için etkileyen arzulara hor görüyle ve tepedenbakarak karşı koymadan bu kuyudan çıkamaz. Eğer bu doğruysa,bireysel amaç olarak umutsuzluk ve kuramsal bir amaç olarakyok olma felsefesi biçiminde tek bir düşünce yolu mu kalmıştır?

Yukarıda betimlenen etki bazı doğalar için geçerli olsa da, banagöre insanın mizacı, bilginin daha sonraki etkisini belirliyor.Yaşama, şimdikinden daha basit, daha özgür etkiler sağlayanbaşka bir türü de düşünebilirim. Eski ve kalıtımlaşmış alışkan-lıkla eski güçlü arzuların dürtüleri önce çok güçlü olacaklardır,ama temizleyici bilginin etkisiyle zamanla güçleri azalacaktır.Sonunda, kişi insanlarla beraber ve kendisiyle, övmeden, kına-madan, aşırı gayret göstermeden, daha önceleri yalnızca korkul-ması gereken bir görünümden hoşnut olarak, sanki doğadaymış

gibi yaşayacaktır. Kişi görünümden[45] özgür olacaktır ve basitbir doğa olmadığı veya doğa üstü olduğuna dair onu dürtendüşüncede artık olmayacaktır. Tabii ki, dediğim gibi, bunun içiniyi bir mizaç gerekir -güvenli, yumuşak ve temelde neşeli bir ruh;bu tür bir tavrın, hileler ve ani patlamalar için tetikte olmasıgerekmez ve ifadeleri ne homurdanma, ne öfke doludur- uzunzamandır zincirlenmiş olarak yatan şu eski köpeklerin ve insan-ların bilinen sıkıcı mizaçları. Daha çok, üzerine yaşamın olağansıkıntıları çok fazla yüklendiği için yalnızca bilgisini iyileştirerekyaşayabilen ve bunun için de fazla kıskançlık ve sıkıntıyadüşmeden diğer insanların değer verdiği her şeyden vazgeçebi-len bir kişi. İnsanlar, adetler, yasalar ve geleneksel değer-lendirmeler üzerinde özgürce, korkusuzca uçtuğu için mutlu olanve bu durumu arzulayan kişi. Bu durumdaki neşesini anlatmak-tan zevk duyar ve belki de anlatacak başka bir şeyi yoktur -yani,bir vazgeçme, bir kendini inkar daha içeren bir şeyi. Yine de

40/567

Page 41: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ondan daha fazlası istenirse, cömert bir baş sallayışla, kardeşine,özgür eylem insanını gösterecek ve belki de ufak bir küçümse-meyi de gizlemeyecektir: çünkü o adamın 'özgürlüğü' tamamenayrı bir konudur.

41/567

Page 42: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İKİNCİ BÖLÜMAhlaki Duyguların Tarihi Üzerine

35

Psikolojik gözlemin avantajları. İnsanca pek insanca olanşeyler üzerine düşünmek (ya da bilinen deyimde olduğu gibi'psikolojik gözlem') insanın yaşam yükünü azaltmasının bir yolu-dur. Bu sanatı yaparak, insan zor durumlarda sağlam bir akıl vesıkıcı durumlarda kendisine eğlence yaratabilir. Aslında,yaşamının en dikenli ve mutsuz bölümlerinden, özdeyişler topla-yarak böylece kendisini daha iyi biçimde duyumsayabilir: bunainanıldı, böyle bilindi -eski yüzyıllarda. Tüm Avrupa'da olmasada en azından Almanya'da birçok işaret psikolojik gözleminölümünü gösteriyorken neden bu yüzyılda bu unutuldu? Özel-likle romanlarda, kısa öykülerde ve felsefi meditasyonlarda değil,çünkü bunlar sıradışı insanların çalışmalarıdır. Daha çok halkınve kişilerin değerlendirmelerinde böyle oldu. Çoğumuzda,toplumun tüm sınıflarında psikolojik analiz ve hesaplama eksik.İnsanlar için yapılan birçok konuşma duyuluyor, ama hiçbiri in-sanlar hakkında değil. İnsanlar en zengin ve zararsız eğlencekaynaklarının kendilerinden uzaklaşmasına neden izin verdiler?Artık psikolojik özdeyiş ustaları neden hiç okunmuyor? Çünkü,

La Rochefaucauld[46] ve onun ruhsal ve sanatkar kuzenlerini ok-umuş kültürlü bir Avrupalının zor bulunacağını söylemek birabartma olmuyor. Onları tanıyıp, küçümsemeyen birisi de dahaender bulunur. Ama bu nadir bulunan okur bile, onlarınbiçimlerinin kendisine vermesi gerekene göre, bu sanatçılardandaha az zevk alacaktır. Çünkü en iyi zihin bile, eğer bunun içineğitilmemişse, bununla kendisine meydan okumamışsa parlat-ılmış bir özdeyiş sanatını değerlendirmek için yeterli olmayacak-tır. Böyle pratik bir öğrenme olmadan, kişi bu tür yaratmayı ve

Page 43: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

biçimlendirmeyi olduğundan kolaymış gibi kabul eder. Neyinbaşarılı ve çekici olduğunu ayırt edecek kadar keskinolamamıştır. Bu nedenle günümüzde özdeyiş okurları,bunlardan göreceli olarak daha az, hatta diş kovuğunu doldur-mayacak kadar bir zevk alıyorlar. Parlak taşlara bakan tipik iz-leyiciler gibi tepki veriyorlar; onları sevemedikleri için övüyorlar,çabuk beğenip, daha da çabuk kaçıyorlar.

36

İtiraz. Ya da psikolojik gözlemin yaşamın en olumlu dürtüler-inden, çarelerinden ve rahatlatıcılarından birisi olduğunun aksimi savunuluyor? Birisi bu sanatın tatsız sonuçlarına ikna olarak,öğrencilerinin bakışlarını isteyerek buradan uzaklaştırıyor olabi-lir mi? Aslında insan doğasının iyiliği hakkındaki kör inanç, in-san davranışının incelenmesine karşı hesapsız bir hoşnutsuzluk,çıplak ruh için duyulan bir tür utanç, yalıtılmış durumlardayararlı olan psikolojik keskinlik mizacına göre insan genelmutluluğu için daha fazla arzulanıyor olabilir. Ve belki de er-demli insandaki, eylemdeki ve dünyadaki kişisel olmayan dav-ranıştaki iyi niyet bolluğuna inanmak insanı daha iyi yapıyor, bu

yolla onlara daha çok güven duyuyor. Eğer Plutarc'ın[47]

kahramanları şevkle taklit edilirse ve onların eylemlerinindürtülerinin izi kuşkuyla sürülürken hoşnutsuzluk ortayaçıkarsa, o zaman bu toplumun yararına olur (toplum gerçeğinebir yararı olmasa da). Psikolojik hata ve bu alandaki anlayışsızlıkgenelde insanlığın ilerlemesine yardım eder; ama gerçeğin bil-gisi, La Rochefaucauld'un Sentences et maximes morales adlı es-erinin ilk baskısının başına koyduğu gibi bir hipotezin etkileyicigücünden daha fazlasını kazanabilir: 'Ce que le monde nommevertu n'est d'ordinaire Qu'un fantôme forme par nos passions, àqui on done un nom honnéte pour faire impunément ce qu'on

43/567

Page 44: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

veut.'[48] La Rochefaucauld ve diğer Fransız ruh arayışı ustaları(yakın zamanda Psychological Observations'un yazarı olan Al-

man da aralarına katıldı)[49] tam hedefe yönelmiş ve hedefi, in-san doğasının siyah işaretini, defalarca vuran oklar gibidirler.Onların becerileri insanı şaşırtır, ama bilimsel değil de insani birruha sahip olan bir izleyici, aşağılama ve kuşkulanma bilinciniinsan ruhuna ekmiş gibi görünen bu sanatı lanetler.

37

Yine de. Tez ve anti tez nasıl olursa olsun, tek bir kesin biliminşimdiki durumu ahlaki gözlemin uyanışını gerekli kılıyor vepsikolojik ameliyat masasının, bıçaklarının ve forsepslerinin ber-bat görünümü insanlıktan esirgenemez. Çünkü, ahlaki duygu-ların tarih ve kökeninin araştırılmasını ve karmaşık toplumsalproblemlerin çözümünde ve anlaşılmasında gelişim gösterilmes-ini şimdi bilim yönetiyor; eski felsefenin bu problemlerdenhaberi bile yok ve ahlaki duyguların kökenini ve tarihini araştır-maktan kaçınmak için her zaman yetersiz bahaneler buluyor.Sonuçları açık bir biçimde araştırabiliriz; genellikle büyük filozo-flarının hatalarının bazı insan eylemlerinin ve duygularının yan-lış açıklamalarıyla, bencil olmayan diye adlandırılan davranışınhatalı analizleriyle, yanlış bir ahlak sistemine temel kurarak,daha sonra dinsel ve mitolojik kafa karışıklığına neden olarak vesonunda bu üzgün ruhların gölgelerinin fizik ve tüm düşüncedünyasının üstüne düşmesiyle başladığının örnekleri kanıtolarak verilebilir. Ama eğer psikolojik gözlemin yüzeyselliği, in-san yargı ve sonuçları için en tehlikeli tuzakları kuruyorsa veyenilerini de hazırlamayı sürdürüyorsa, o zaman şimdi gerekduyduğumuz taş üstüne taş, çakıl üstüne çakıl koymaktan yorul-mayan bir iş azmidir; bu mütevazı görevi utanmadan yapabile-cek gösterişsiz ve oluşabilecek her hor görüyü alt edebilecek bir

44/567

Page 45: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

cesarete gerek duyuyoruz. İnsanca pek insanca olan şeyler içinsayısız söylemlerin ilk önce her türlü çabayı, bilimsel değil zekicebir cilve için sarf eden sosyal çevrelerde ortaya çıkartılarak, ifadeedildikleri doğrudur. Ve eski vatanın kokusu (çok çekici birkoku) neredeyse çıkmaz bir biçimde tüm ahlak özdeyişi tar-zlarına sindiği için, bilim insanı içgüdüsel olarak bu tarza ve cid-diyetine karşı kuşku duyuyor. Ama sonuca işaret etmek yeterli:en ciddi sonuçların psikolojik gözlemlerden ortaya çıktığı git-tikçe daha belirginleşiyor. En zeki ve soğukkanlı düşünürlerdenbirisi, On the Origin of Moral Feelings'in yazarı, insan eylemleriüzerindeki etkili ve derin analizleriyle hangi ilkeye ulaşabildi?'Ahlaklı insan' diyor 'düşünülür (metafizik) dünyaya fiziksel in-

sandan daha yakın değildir.'[50] Belki de gelecekte bir zamanda,tarih bilgisinin çekiç vuruşlarıyla sert ve keskin bir biçim alan bubilgi, insanın 'metafizik gereksiniminin' dibine konulacak bir

balta işini görebilir.[51] (genel yarar için bir lanet okumadan çokbir teşekkür olabilir, kim bilir?) Her halükarda en önemlisonuçların ilkesi ve aynı zamanda hem yararlı, hem korkulur ola-caktır. Tüm büyük sezgilerin sahip olduğu ikili bakışla dünyayabakacaktır.

38

Nasıl yararlı. O zaman psikolojik gözlemin insana yarar mı za-rar mı sağlayacağı sorusunu ileriye erteleyelim. Kesin olanbunun gerekliliğidir, çünkü o olmadan bilim olmaz. Ama bilim,doğa gibi nihai sorunlarla ilgilenmez; doğa bazen istemeden enyararlı sonuçları ortaya çıkartır ve bu, doğanın kavramsal tak-lidi olan, sıkça değil, bazen insanın faydalı olan, refahınıgeliştiren ve yararlı olanı elde etmesini sağlayan bilim için degeçerlidir -ama aynı şekilde istemeden yapar. Bu tür bir gö-zlemin esintisini soğuk olarak duyumsayan kişinin herhalde içi

45/567

Page 46: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

pek sıcak değildir. Biraz etrafına bakmasına izin verin, soğuklapa gerektiren hastalıkları ve hiçbir havayı yeterince soğuk vedondurucu bulmayan, ateş gibi parlayan ruhtan yoğrulmuş in-sanları fark edecektir. Dahası, çok ciddi bireylerin ve topluluk-ların, çok heyecanlı ve huzursuz olan diğerlerinin, bazen sağlık-ları için ağır, baskıcı yüklere gerek duymaları gibi ciddiyettenuzaklaşmaya gereksinimleri vardır. O zaman -bir çağın daha çokyanıp tutuşan ve düşünen insanları olarak- elimizdeki tümbastıran ve sakinleştiren yollarla, şimdiki gibi huzurlu, zararsızve mütevazı olmamalı mıyız ve böylece bir ayna ve kendi üzerim-izdeki düşünce biçiminde yararımızı ileri bir çağa aktarmalımıyız?

39

Anlaşılabilir özgürlük masalı.[52] Erdem yoluyla kişiyi sor-umlu tuttuğumuz ahlaki duygular diye adlandırdıklarımızıntarihi şu ana aşamalara bölünür: Önce, arkasındaki dürtüleridüşünmeden, yalnızca yararlı veya zararlı sonuçlarına bakarakbelirli eylemleri iyi ve kötü olarak nitelendiririz. Ama kısazamanda bu terimlerin kökenlerini unuturuz, sonuçlarını gözönüne almadan iyi ve kötünün eylemlerin içinde bulunduğunudüşünürüz. Taşa sert, ağaca yeşil diyen aynı dil yanlışıdır -yani,sonucu neden kabul ederiz. Sonra iyiliği ve kötülüğü dürtülereyükleriz ve eylemleri ahlak açısından tam tanımlamayız. Daha daileri giderek, belirli bir dürtüye iyi veya kötüyü yüklemeyibırakırız, ama bunu insanın bütün doğası için kullanırız: bitkinintopraktan yeşermesi gibi, dürtü de ondan yeşermiştir. Böylecekişiyi önce eylemlerinin etkileri, sonra eylemleri, sonra dürtülerive sonunda doğası için sorumlu tutarız. Nihai olarak doğasınınher ikisi için de sorumlu olamayacağını fark ederiz, çünkü ogeçmişteki ve şimdiki olguların parçaları ve gelişiminden oluşan

46/567

Page 47: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kaçınılamaz bir sonuçtur. Yani, insan hiçbir şey için sorumlututulamaz -ne doğası, ne dürtüleri, ne eylemleri, ne de eylemler-inin etkileri için. Böylece, ahlaki duygular tarihinin bir hatanın,kendisi de 'istem özgürlüğü' adlı hataya dayanan 'sorumluluk'adlı hatanın, tarihi olduğunu anlarız.

Schopenhauer, öte yandan, şöyle bir sonuca varıyor: bazıeylemler hoşnutsuzluk yarattıkları için ('suçluluk duygusu'), birsorumluluk var olmalıdır. Çünkü, eğer tüm insan eylemlerigereklilik sonucu oluşmasalardı (felsefecinin benimsediği biçim-de gerçekte de olduğu gibi), veya insan tüm doğasını da birgereklilik sonucunda elde ediyorsa (Schopenhauer bunu kabuletmez) bu hoşnutsuzluğun bir nedeni olmazdı. İnsanın hoşnut-suzluğundan hareket eden Schopenhauer, insanın bir türözgürlüğü, eylemlerini şekillendirmeyen, ama doğasıyla şekillen-en özgürlüğü olabileceğini kanıtlayabileceğini düşünüyor.Özgürlük, yani bu veya öbür yolu seçmek, bu yolda veya öbüryolda hareket etmemek. Schopenhauer'e göre 'operari',(yapmak), kesin nedensellik alanı, gereklilik ve sorumluluk ek-sikliği, özgürlük ve sorumluluk alanının essesinden (varlığından)doğar. İnsanların duyumsadığı hoşnutsuzluk sanki 'operari'yebağlı gibidir (bu hatalıdır), gerçekte, özgür istem eylem olan, bi-reysel varoluşun temel nedeni esse ile ilgilidir. İnsan istediği şey

olmaktadır: iradesi varlığından önce gelmektedir.[53]

Bu durumda yanlış biçimde, hoşnutsuzluk olgusundan,hoşnutsuzluğun haklı ve akla uygun olduğu sonucuna varırız; vebu yanlış çıkarımdan, Schopenhauer, anlaşılabilir özgürlük diyeadlandırdığı fantastik sonuca ulaşmıştır. Ama edim sonrasıhoşnutsuzluk hiç de ussal olmayabilir, çünkü edimin her zamanarkadan gelmeyeceği yanlış varsayımına dayanmaktadır.Böylece, insan özgür olduğunu düşündüğü için (ama özgür ol-madığı için) pişmanlık ve vicdan azabı duyacaktır.

47/567

Page 48: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Dahası, bu hoşnutsuzluk vazgeçilebilecek bir alışkanlıktır; aynıdurumda başka insanlar duyumsarlarken, birçok kişi bunu duy-umsamaz bile. Adet ve kültürün gelişimine bağlı olarak, çokdeğişkendir ve belki de tarihin kısa bir döneminde varolmuştur.

Hiç kimse edimleri ve doğası için sorumlu değildir, yargılamakadil olamaz. Bu, insan kendisini yargılarken de geçerlidir. Bu ilkegüneş ışığı kadar parlaktır ve yine de insanlar gerçek dışı gölgeyedoğru geri yürümeyi yeğliyorlar- sonuçlardan korkarak.

40

Süper-hayvan[54]. İçimizdeki hayvan yalan söylememizi ister.Ahlak, parçalara ayrılmamızı engelleyen beyaz bir yalandır. Ah-lak varsayımlarındaki hatalar olmadan, insan hayvan olarakkalırdı. Ama kendisini daha yüksek bir yere koyduğu için kend-isine daha katı kurallar uygular. Bu nedenle hayvana yakın olaninsan durumundan nefret eder, bu da kölelerin insan olmayanbir şey olarak neden hor görüldüklerini açıklar.

41

Değişmez karakter. Katı anlamıyla, kişinin karakterinin

değişmezliği yanlış değildir; bu popüler ilke[55] daha çok, insanınkısa yaşamında, onu etkileyen dürtülerin binlerce yıl boyunca al-nına yazılanı yerinden sökemeyeceği anlamına gelir. Seksen binyıl yaşlı olan insan anlaşılabilirse, onda mutlak değişken birkarakter bulunabilir, öyle ki ondan yavaş yavaş birçok değişik in-san gelişir. İnsan yaşamının kısalığı bizi insanın nitelikleri ko-nusunda yanıltıyor.

42

48/567

Page 49: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Ahlak ve iyilik düzeni. Alt, üst veya en üst bencilliğin bir şeyiveya başkasını arzulamasına dayalı olan iyiliğin kabul edilmişsıra düzeni, bugün ahlak veya ahlaksızlık konusunda karar veriy-or. Daha fazla değer verilene göre (örneğin sağlık), alçakta iyiolanı (örneğin şehvet) yeğlemek, ahlaksızlık olarak kabul edilir.Aynı şekilde rahatı, özgürlüğe yeğlemek de. Ama iyinin sıradüzeni her zaman sabit ve aynı değildir. Kişi intikamı adaleteyeğliyorsa, eski kültür standartlarında ahlaklı davranıyordu, amaşimdiki standartlara göre ahlaksızdır. O zaman, bu, 'Ahlaksız' in-sanın, her yeni kültürün getirdiği daha yüksek ve iyi olan ruhsaldürtüleri iyi duyumsayamadığı anlamını taşıyor. Geride kalmışbir yapısı var, ama yalnızca derece olarak.

Sıra düzeni tek başına ahlak bakış açısıyla yapılanmaz veyadeğişmez; yine de bir eylem, sıra düzeninin o anki durumunagöre ahlaklı veya ahlaksız olarak değer bulur.

43

Geri kalmış zalim insanlar. Bugünkü zalim insanlara eskikültürlerin aşamalarının kalıntıları olarak bakmalıyız. Onlarındurumu, insanlığın sıradağlarını, başka halde gizli kalacakolanın derin yapılarını ortaya çıkartmaktadır. Bazı olası kalıtımhataları nedeniyle beyinleri çok fazla ince değildir ve çok yönlübiçimde gelişmediği için geri kalmışlardır. Bir zamanlar hepimiz-in nasıl olduğunu bize gösterirler ve bizi korkuturlar. Ama birgranit parçası olarak, granit olduklarından sorumluluktaşımazlar. İnsan organlarının şekil aldığı balık biçiminden an-ılar taşımamız gerektiği gibi, bizim beynimizde de, bu duruma

karşı gelen kıvrım ve oyuklar olmalıdır.[56] Ama bu kıvrım ve oy-uklar artık bizim duygularımızın nehrinin aktığı yatak değildir.

44

49/567

Page 50: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Minnettarlık ve öç. Güçlü kişi şu nedenle minnettarlık duyar:ona iyilikte bulunan kişi bu davranışıyla, güçlü adamın alanınıihlal etmiştir. Şimdi de minnettarca bir davranışla, güçlü adam,ona iyilikte bulunan kişinin alanını ihlal ederek karşılık vermek-tedir. Bu, en hafif türde alınan bir intikamdır. Güçlü adam min-nettarlıktan tatmin olmazsa, kendisinin güçsüz olduğunu göster-ecek ve böyle tanınacaktır. Bu nedenle, her iyi insanlar topluluğu(yani başlangıçta güçlüler topluluğu) minnettarlığı ilk görevleriarasına koyar.

Swift, insanların minnettarlık duygusu taşırken, aynı ölçüde in-

tikam duygusu da taşıdıklarını söyler.[57]

45

İyi ve kötünün ikili ön tarihi. İyi ve kötü kavramlarının ikili öntarihi vardır: yani, ilk olarak, yöneten klan ve kastların ruhundankaynaklanır. İyiliğe iyilikle, kötülüğe kötülükle karşılık verebile-cek gücü olan ve bu karşılığı müteşekkir olarak veya öç alarakveren kişi, 'iyi' olarak nitelendirilir. Güçsüz olup karşılıkveremeyene ise 'kötü' denir. İyi bir insan olarak toplumsal birduyguya sahip olan iyiler topluluğu arasındadır çünkü bütün bi-reyler karşılık verebilme duygusuyla toplanmışlardır. Kötü birey,gurursuz güçsüz bir kalabalıktan oluşan ve toplumsal duygulartaşımayan kötüler topluluğuna aittir. İyi adamlar bir sınıfoluştururlar, kötü olanlar toz parçacıkları gibi bir güruhtur. İyive kötü bir zaman için soylu ve aşağı tabaka, efendi ve kölekarşılığı olarak kullanıldı. Tam aksine, düşman kötü olarak kabuledilmedi: o karşılık verebiliyordu. Homer'de hem Truvalılar,hem de Grekler iyiydiler. Bize kötülük yapan değil,aşağıladığımız kişi kötüydü. İyiler topluluğunda, iyilik kalıtım-saldır. Kötü bir adam böyle iyi bir topraktan yetişemez. Eğer yinede iyi bir adam, iyi adamlara uygun olmayan biçimde davranırsa,

50/567

Page 51: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bahanelere başvurulur: örneğin, iyi adamın gözlerini kör ettiği,onu delirttiği için Tanrı suçlanır.

O zaman, bastırılmış, güçsüz insanların ruhlarında diğer tüminsanlar, soylu veya aşağı tabakadan olsunlar, düşman,düşüncesiz, sömürücü, zalim, sinsi olarak kabul görürler. Kötü,insanı, aslında tüm canlıları niteleyen kelimedir. Hatta, örneğin,Tanrı için 'insani' ve 'kutsal', aynı zamanda 'şeytani' ve 'kötü' an-lamı taşır. İyilik, yardımseverlik, acıma işaretleri endişe ilekötülük, berbat bir şeye hazırlık, şaşırtmaca, kandırmaca olarak,kısaca zekice kötülük olarak algılanır. Böyle bir düşünceye sahipolan bir bireyde, toplum bilinci pek gelişemez -ya da ilkel biçim-de gelişir. Öyle ki, bu iyi ve kötü kavramı nerede egemense, bi-reylerin, sınıfların ve ırkların çöküşü yakındır.

Şimdiki ahlak anlayışımız, egemen sınıf ve kastların toprağında

yeşermiştir.[58]

46

Acıma, acı çekmeden daha güçlü.[59] Acımanın acı çekmedendaha güçlü olduğu durumlar vardır. Arkadaşlarımızdan birisiutanç verici bir durumdaysa, örneğin, bu durumda kendimiz ol-sak duyacağımız acıdan daha fazlasını duyarız. Çünkü onunsaflığına ondan daha fazla inanırız. Böylece ona olan sevgimiz(belki de bu inanç nedeniyle) kendisi için olan sevgisinden dahagüçlüdür. Onun bencilliği bizimkinden daha fazla acı çekse de,kabahatinin kötü sonuçları nedeniyle daha çok acı çekecektir,bizim bencil olmayan halimiz (bu kelime asıl anlamında değil,hafifletilerek alınmalı), onun egoist olmayan tavrından çoksuçundan etkilenecektir.

47

51/567

Page 52: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Hastalık hastalığı. Başkalarını düşündükleri ve kaygı duyduk-ları için hastalık hastası olanlar vardır. Bu tür acıma duygusuhastalık gibidir. Aynı biçimde, sürekli olarak İsa'nın acı duy-duğunu ve ölümünü düşünen yalnız, dinsel düşünceli kişilerinbaşına gelen bir Hıristiyan hastalığı vardır.

48

İyiliğin ekonomisi. İnsan ilişkilerinde en şifalı bitkiler vearaçlar olan iyilik ve sevgi, öyle değerli hazinelerdir ki, bu mer-hem benzeri araçları kullanırken, insan olabildiğince ekonomikhareket etmek ister. Ama bu olanaksızdır. Yalnızca en cesurütopyacı iyiliğin ekonomisini düşleyebilir.

49

İyi niyet. Ufak ama çok bol ve bu nedenle de çok etkili olanşeyler arasında, büyük ve az bulunan şeylerden daha fazlaönemsemesi gereken iyi niyet vardır. İlişkilerdeki dostça tavır-ların ifadesinden bahsediyorum -göz içinin gülmesi, el sıkma, in-san ilişkisini saran o yakınlık. Her öğretmen, her memur görevsaydığı şeye bu unsuru da katar. Bu bizim insanlığımızın süregel-en ifadesidir. Yetişen her şeye ışık saçtığını söyleyebiliriz. Özel-likle dar çevrede, ailede, yaşam ancak iyi niyetle tomurcuk ver-erek çiçek açabilir. İyi huy, arkadaşça davranış ve kalbin inceliğibencil olmayan bir itkinin hep akan pınarlardır ve kültüre buitkinin, acıma, yardım ve fedakarlık olarak daha çok bilinenifadelerinden daha fazla katkıda bulunur. Ama biz bunlarıküçümseme eğiliminde oluruz ve aslında bunlarda bencil olmay-an bir şey yoktur. Bu küçük dozların toplamı, yine de güçlüdür;toplu gücü, en etkin güçler arasındadır.

52/567

Page 53: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Aynı biçimde, eğer kişi doğru hesaplarsa ve en sıkıntılı an-larında bile insanın yaşamında bu rahatlık anlarının ne kadaretkili olduklarını unutmazsa, dünyada, görmeyen gözlerin göre-bildiğinden daha çok mutluluk vardır.

50

Acıma duygusu arzusu.[60] Kendisini anlatan en önemlibölümde (ilk olarak 1658'de yayınlandı) La Rochefaucauld, tümmakul insanları acıma duygusu karşısında uyardığında hedefi

ortadan vurmuştu.[61] Bunu, tutkulara gerek duyan (çünkü usonları yönetmiyordu) alelade insanlarla bırakmalarınısöylemişti. Acı çekene yardım etme noktasına gelerek, bir talihs-izliğe hevesli bir biçimde karışacaklardı. Çünkü, acıma duygusu,

ona ve Plato'ya[62] göre ruhu zayıflatıyordu. Tabii ki acıma duy-gusu ifade edilebilir, ama buna sahip olmaktan sakınılmalıdır,çünkü talihsiz insanlar o kadar aptaldırlar ki acıma duygusunudünyadaki en büyük besin olarak kabul ederler.

Eğer kişi acıma duygusu gereksinimini aptallık, zihinsel eksik-lik ve talihsizlikten kaynaklanan bir zihin sorunu olarak al-gılayamıyorsa (La Rochefaucauld'un bakış açısı gibi), ama başkave belirsiz bir biçimde algılıyorsa, belki de talihsiz için duyulacakacı duyma duygusu konusunda daha güçlü bir biçimde uyarmayapılmalı. Çocukların, acıma duygusu yaratmak için nasılağladıklarını, durumlarını fark ettirene kadar nasıl bekledikleriniizleyin. Veya hasta ve depresyona girmişler arasında yaşayın veetkili sızlanmalarının ve ağlamalarının, talihsiz görünüşlerininorada olanların canını yakmaya yönelik olup olmadıklarını sor-gulayın. Böylece izleyenlerin gösterdiği acıma duygusu, zayıflık-larına rağmen en azından bir güce sahip olduklarını görebildik-leri sürece, bu, zayıf olanları ve acı çekenleri teselli edecektir:

53/567

Page 54: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

incitme gücü. Acıma duygusunun ifadesi, talihsiz olana, buüstünlük duygusunu fark ettirdiğinde, ondan bir tür zevk alacak-tır. Kendi görünümü yeniden düzelecektir, hala dünyaya acıverecek kadar önemlidir. Bu nedenle acıma duygusu susuzluğu,zevk alma susuzluğudur ve bu arkadaş pahasına yapılır. LaRochefaucauld'un düşündüğü gibi, kendi öz benliğini'aptallığıyla' değil, saygısızca insanlara gösterir.

Sosyal diyalogda, tüm soru ve yanıtların dörtte üçü, katılanlarıbiraz incitmeye yönelmiştir. Bu, birçok insanın neden toplumubu kadar arzuladıklarını gösteriyor: toplum onlara güç duygusuverir. Çok fazla ama küçük olan dozlarda, bu kötülük, yaşamınen büyük dürtüsü olarak yer bulur. İyi niyet de aynı biçimde in-san dünyasına sürekli hazır bir şifa olarak dağıtılmıştır.

Ama acı yaratmanın bir zevk unsuru olduğunu, diğerlerini enazından düşüncede inciterek ve kötülük tohumları saçarakeğlendiklerini (iyi eğlendiklerini) kabul edebilecek yeterincedürüst insan acaba var mı? Bu utancın kaynağını bilebilmek içinbirçok insan dürüst değil, çok azı da çok iyi. Bu nedenle ProsperMerimée'nin haklı olarak söylediklerini inkar edeceklerdir:'Sachez aussi qu'il n'y arien de plus common que de faire le mal

pour le plaisir de le faire.'[63]

51

Görünüm nasıl varlık olur.[64] Sonunda, en derin acı bile, oy-uncuyu, oyununun ve oyunun genel görünümünün etkisini

düşünmekten alıkoyamaz. Hatta çocuğunun cenazesi bile.[65]

Burada kendi seyircisi olur ve kendi acısını ifade etmek içinağlar. Tek ve aynı rolü hep oynayan iki yüzlü, sonunda iki yüzlüolamaz. Örneğin gençken bilinçli veya bilinçsiz iki yüzlü olanpapazlar, daha sonra doğal insan ve gerçek rahip olurlar ve sahte

54/567

Page 55: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

tavırları ortadan kalkar. Veya baba bu kadar ileri gidemezse,belki de oğul, babanın yolunu kullanarak, alışkanlığı elde eder.Eğer bir kişi, uzunca bir süre ve inatla bir şeymiş gibi görünmekistiyorsa, sonunda başka bir şey olabilmesi çok zorlaşır. Hemenher insanın, her sanatçının mesleği iki yüzlülükle başlar, çünküdışarıyı taklit eder, etkin olanı kopyalar. Dostça bir tavırmaskesini her zaman takan kişi, sonunda, dostça bir tavrı başkatürlü ifade edemeyeceği için, yardımsever ruhlar üzerinde güçkazanır -ve sonra bu ruhlar onun üzerinde güç kazanırlar ve o dayardımsever olur.

52

Aldatmadaki dürüstlük noktası. Tüm aldatanlar, güçleriniborçlu oldukları önemli bir süreçten alırlar. Esas aldatma eyle-minde, tüm hazırlıklar arasında, sesteki, ifadedeki ve hareketler-deki ürkütücülükle, etkileyici görünümle kendilerine inanırlar.Bu tavırla, izleyiciler mucizevi biçimde etkilenir ve ikna olurlar.Büyük din kurucuları, kendini aldatma durumundan gelmedik-leri için bu aldatıcılardan ayrılırlar: ve çok nadir olarak,kuşkunun baskın olduğu açık anları yaşarlar. Ama genellikle buaçık anları kötü muhaliflerine mal ederek kendilerini rahatlatır-lar. Kendini kandırma var olmalıdır ki her iki tür aldatanın daetkisi büyük olsun. Çünkü insanlar, başkalarının çok inandığıaçık olan şeylere kolayca inanırlar.

53

Gerçeğin sözde düzeyleri. Genel yanlış düşüncelerden birisi deeğer bir kişi bize karşı doğru ve içtense, gerçeği konuştuğunusanmaktır. Böylece çocuk, anne ve babasının değer yargılarına;Hıristiyan, kilise kurucularının savlarına inanır. Aynı biçimde,

55/567

Page 56: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İnsanlar yaşamlarını ve mutluluklarını feda ederek savunduklarışeylerin, eski yüzyıllarda hata dışında bir şey olmadıklarını kabuletmek istemezler. Belki buna gerçek düzeyleri denebilir.Temelde, yine de, eğer birisinin bir şeye gerçekten inandığı,bunun için savaşıp öldüğü düşünülürse, o zaman yalnızcahatadan esinlenerek bu duruma düşmesi adil olmayacaktır. Bunedenle, duyarlı insanların kalpleri her zaman kafalarına ters birifadeyi ortaya koyarak, ahlaki eylemler ve ruhsal sezgilerarasında bir bağ olduğunu açıklarlar. Ne yazık ki, durum tersidir,çünkü ebedi adalet yoktur.

54

Yalan. İnsanlar günlük yaşamda neden genellikle doğruyusöylerler? Tanrı yalanı yasakladığı için böyle davranmadıklarıkesin. Daha çok, ilk olarak, böyle davranmak daha uygundur:çünkü yalan düş gücü, gizleme yeteneği ve iyi bir bellek gerek-tirir. (Swift, bu nedenle yalan söyleyen kişi üstüne aldığı ağıryükü nadiren fark eder, yani birinci iyi bir yalan için yirmi başkayalan yaratmalıdır demiştir.) Sonra, normal durumlardadoğrudan söylemek avantajlıdır: bunu istiyorum, bunu yaptım,vs. Yani, zorunluluk ve yetkenin yolu, kurnazlığın yolundan dahaemindir.

Eğer bir çocuk karmaşık yerel koşullarda yetişmişse, yalanıdoğal olarak kullanır ve içgüdüsel olarak her zaman çıkarına uy-gun olanı söyler. Gerçek duygusu, yalandan hoşlanmamak onayabancıdır ve bunları anlayamaz; böylece yalan söylerken tama-men masumdur.

55

56/567

Page 57: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İnanç nedeniyle ahlaktan kuşku duymak. Yalnızca ikiyüzlülerin temsil ettiği bir güç kendisini sürdüremez. Ama Kato-lik Kilisesinin birçok 'dünyevi' unsurları ve gücü hala, yaşamıkendileri için derin ve güç yapan, gözleri ve sıska bedenleri gecenöbetleri, oruçlar, ateşli vaazlar, hatta belki de kırbaçlamalarınıanlatan bu rahip doğalarına dayanır. Bu kişiler diğerlerini şokederek endişeye sürüklerler: eğer bu biçimde yaşamak gerekiy-orsa, o zaman ne olacak? Onların görünümleri nedeniyle buürkütücü soru dillerine kadar gelir. Bu kuşkuyu yayarak, güçler-ini sağlarlar. En özgür düşünce bile kendilerinden böylesinevazgeçenler karşısında, katı bir gerçek duygusuyla karşı gelmeyeve 'Siz kandırıldınız, başkalarını kandırmayın' demeye cesaretedemez.

Yalnızca kavrayışları onları bu adamlardan ayırır, bunun iyilikve kötülükle bir ilgisi yoktur. Eğer birisi bir şeyi sevmezse, onakarşı adil davranmama eğilimi taşır. Böylece Cizvit kurnazlığı veonların kötü sanatından bahsederken, her Cizvit'in kendisiniyenmeyi kendisine nasıl dayattığı ve Cizvit ders kitaplarının vaatettiği kolay yaşam koşullarının, onların değil sıradan insanlarınyararına olduğu gözden kaçırılır. Aslında, eğer onların taktikler-ini ve örgütlenmelerini kullanarak aydınlanabileceksek, bu türiyi araçlarla, kendini yenme ve yorulmazlık sayesinde aynıölçüde takdir kazanıp kazanamayacağımız sorgulanmalıdır.

56

Köktenci kötülük karşısında, bilginin zaferi. Bilgelik kazan-maya çalışan kişi bir süre insanın temelde kötü ve yoz olduğunudüşünürse yarar sağlar: bu düşünce, aksi gibi yanlıştır ama herzaman geçerli bir düşüncedir, kökleri bizim ve dünyamızıniçinde derinlerdedir. Kendimizi anlayabilmek için bunu an-lamalıyız. Ama daha yükseğe tırmanabilmek için, bunu aşıp

57/567

Page 58: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ötesine ulaşmalıyız. Metafizik anlamda günah olmadığını an-ladık, ama aynı anlamda erdem de yoktur. Ahlak fikirlerialanında sürekli dalgalanma olduğunu, iyinin ve kötünün, ahlakiolan ve olmayanın daha yüksek ve derin anlamları olduğunu farkettik. Olguları anlamak dışında arzusu olmayan birisi, ruhuylakolayca barışır ve cahilliği nedeniyle hata yapar (ya da geneldesöylendiği gibi 'günah işler') ama bu, tutkuları nedeniyle pek ol-maz. Artık arzularını lanetlemek ve kökünden söküp atmakistemez, onu tamamen yöneten, tek amacı olan her zaman olab-ildiğince anlamak, onu sakinleştirir ve rahatsızlığını yatıştırır.Buna ek olarak, birçok can sıkıcı düşüncelerden kurtulur; artık'cehennem azabı', 'günahkarlık', 'iyi olabilme yetersizliği' ke-limelerinde bir şey duyumsamaz: bunlar onun için yalnızcayaşam ve dünyaya ait yanlış düşüncelerin uçuşan görüntüleridir.

57

İnsanın kendisini bölmesi olarak ahlak. Konusuna önem vereniyi bir yazar, birisinin çıkıp, aynı konuyu daha iyi anlatarak veyarattığı her soruyu yanıtlayarak onu mahvetmesini arzular.Seven bir kız, kendi sadakatini aşığının sadakatsizliğiyle kanıt-lamayı arzular. Bir asker zafer kazanan ülkesi için savaş alanındaşehit olmayı arzular, çünkü ülkesinin zafer kazanması halindeonun arzusu da zafer kazanacaktır. Anne kendisine vermediğiniçocuğuna verir: uyku, en iyi yiyecekler, hatta bazı durumlardasağlık ve zenginlik.

Tüm bu durumlar bencillik ötesi midir? Bu ahlak mucizeleri,eğer Schopenhauer'in ifadesini kullanırsak 'olanaksız ama ger-çek' midirler? Tüm bu durumlarda insanın kendisine ait bir şeyi,bir düşünceyi, bir arzuyu, dölü, kendisinden daha fazla olan birşeyi sevdiği; böylece varlığını bölerek bir parçayı diğeri için fedaettiği açık değil mi? Bu, sersem adamın söylediği 'Bu adamın

58/567

Page 59: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yolundan bir parça bile çekilmektense, hemen vurulmayı yeğler-im' cümlesinden temelde farklı mı?

Bir şeye eğilim (bir arzu, dürtü, istek) tüm yukarıda anlatılan-larda vardır. Tüm sonuçlarıyla buna teslim olmak, 'bencillik dışı'bir davranış değildir. Ahlakta, insan 'birey' olarak değil, 'bölün-müş' olarak davranır.

58

Neyin sözü verilebilir. Kişi eylemleri için söz verebilir, amaduyguları için veremez, çünkü ikincisi istem dışıdır. Sonsuza dekseveceğine veya nefret edeceğine veya sadık kalacağına söz verenkişi, kendi elinde olmayan bir şey için söz vermektedir. Yine de,aşkın, nefretin veya sadakatin neden olacağı eylemler için sözverebilir, ama bunlar farklı itkilerden de kaynaklanabilir: çünküeyleme giden çeşitli yollar ve onu etkileyen çeşitli dürtülervardır. Birisini ebediyen sevme sözü, 'Seni sevdiğim sürece,aşkın eylemlerini sana yönelteceğim; artık seni sevmezsem de,başka nedenlerle de olsa benden aynı davranışları göreceksin'anlamını taşır. Böylece insan, arkadaşının sevgisinindeğişmediği ve hala aynı kaldığı yanılgısına düşer.

Kişi, kendisini kandırmadan ebedi aşkı söz verdiğinde, aşkındış görünümünün değişmezliği üzerine söz vermektedir.

59

Anlak ve ahlak. Verdiği sözleri tutabilmesi için insanın iyi birbelleği olması gerekir. İnsan, acıyabilmek için güçlü düş gücünesahip olmalıdır. Ahlak, anlak niteliğiyle yakından ilişkilidir.

60

59/567

Page 60: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İntikam alma arzusu ve intikam almak. İntikam ve bunu yer-ine getirme düşünceleri şiddetli -ama geçici- bir ateş nöbetinetutulmaktır. Ama, onları yerine getirecek cesareti taşımadan in-tikam duygularına sahip olmak sürekli acı çekmek, beden veruhu zehirlemek anlamına gelir. Yalnızca niyetleri gören bir ah-lak, her iki duruma da aynı değeri verir. Genellikle ilk durumdaha kötü olarak değerlendirilir (intikam almanın doğuracağıkötü sonuçlar nedeniyle.) İki değerlendirme de dargörüşlülüktür.

61

Bekleme yeteneği. Bekleyebilmek o kadar zordur ki, büyükşairler bekleyememeyi şiirlerine konu yapmayı küçümse-memişlerdir. Bu nedenle Shakespeare, Othello'da, Sophocles,

Ajax'da[66], kahinin dediği gibi, bir gün daha sabretselerdi inti-harı gerek görmeyebilirlerdi. İncinmiş kibrinin kışkırtmasınıiteleyerek, kendisine 'benim durumumda kim bir koyunu savaşçısanmazdı? Bu çok mu canavarca? Tam aksine, bu evrensel ve in-sani bir şey' diyebilecekti. Ajax bu yolla kendisini teselliedebilirdi.

Tutku beklemez. Büyük insanların yaşamındaki trajedi, onlarınzamanına ters düşmelerinden ve yoldaşlarının hainliklerindençok, yapacaklarını bir iki yıl erteleyememelerinden kaynaklanır.Bekleyemezler.

Her düelloda, öğüt veren arkadaşlar, tarafların daha fazlabekleyip bekleyemeyeceklerine karar vermelidirler. Eğerbekleyemeyeceklerse, düello makuldür, çünkü her iki taraf dakendisine şöyle diyecektir: 'Ya yaşamaya devam ederim ve diğerihemen ölür, ya da tersi olur.' Bu durumda, beklemek, incinmiş

60/567

Page 61: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

gurur nedeniyle, incitenin varlığı sürdükçe sürekli acıya nedenolur. Bu da yaşamın değerinden daha yoğun bir acıdır.

62

İntikamdan zevk almak. Hakarete uğradıklarını düşünen ilkelinsanlar, uğradıkları hakaretin derecesini olabildiğince artırırlarve hakareti abartarak konuşurlar ki, ortaya çıkan nefret ve in-tikam duygularından zevk alsınlar.

63

Küçümsemenin değeri. Kendilerine karşı duydukları saygıyıkorumak ve eylemlerinde etkili olabilmek için, tanıdıklarıherkesin imgesini alçaltıp küçümsemeyi gerekli bulan insansayısı az değildir. Yine de, alt seviyedeki doğalar sayıca yüksekolduklarından, bu etkiye sahip olmak veya onu kaybetme önemliolmadığından...

64

Çabuk parlayanlar. Çabuk parlayan bir kişi karşısında, sankibir zamanlar canımıza kastetmiş gibi dikkatli olmalıyız. Çünkühala yaşıyor olmamız, ondaki öldürme gücünün eksikliğinebağlıdır. Eğer bakışlar öldürebilseydi, çok uzun zaman önceölmüş olurduk. İnsanı, fiziksel vahşet gösterip, korkutarak sessizkılmak, ilkel bir kültür eylemidir.

Aynı yolla, seçkin insanların hizmetkarlarına yönelttiklerisoğuk bakış, insan sınıfları arasındaki farklılıklardan kaynak-lanan antik bir davranış biçiminin izlerini taşır. Bunun eskikollayıcıları olan kadınlar da bu kültür kalıntısını koruma ko-nusunda sadıktırlar.

61/567

Page 62: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

65

Dürüstlük nereye götürür. Birisi, talihsiz bir biçimde, tüm in-sanların dürtüleri kadar iyi ve kötü olan eylemlerinin dürtülerihakkında içten konuşurdu. İlk önce, karşısındakini incitti, sonrakuşkuya neden oldu, dışlandı ve aforoz edildi. Son olarak, adalet,başka zamanda önemsemediği ve göz yumduğu durumlarda burezil yaratığı anımsadı. Evrensel sır konusundaki sessizolamayışı ve kimsenin görmek istemediğini -kendisini- görmekonusundaki sorumsuz tavrı onu hapse ve zamansız ölümegötürdü.

66

Ceza verilebilecek olan hiçbir zaman ceza almaz. Suçlularkarşındaki suçumuz onlara alçak muamelesi yapmamızdır.

67

Erdemin 'santa simplicita'sı.[67] Her erdemin imtiyazlarıvardır, bunlardan birisi, yakılmaya mahkum olan birisininyakılacağı odunlardan, kendi bir kucak odununu götürmesidir.

68

Ahlak ve başarı. Bir eylemin başarısından sonra, onun ahlaklıveya ahlaksız olduğuna karar verenler yalnızca izleyenlerdeğillerdir. Eylemi yapan da buna karar verir. Çünkü dürtüler veniyetler, çok az zaman yeterince açık ve basittirler, hatta bazenbellek eylemin başarısıyla bulanıklaşır gibi olur ve kişi eylemleyanlış dürtüleri ilişkilendirir veya önemli olmayan dürtüleriönemli kabul eder. Genellikle vicdanın tam, dürüst ve pırıltılı

62/567

Page 63: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

görünümünü eyleme, başarı sağlar; başarısızlık rahatsız birvicdanın gölgesini en bilinebilir eylemin üzerine düşürür. Bu dapolitikacıların iyi bilinen düşünüş tarzına yol açar: 'Bana yal-nızca başarıyı verin; onunla, dürüst ruhları kendi tarafımaçekebilirim -ve kendimi de kendime karşı dürüst kılarım.'

Benzer bir yolla, başarı daha önemli tartışmaların yerini alabi-lir. Şimdi bile, birçok eğitimli insan Hıristiyanlığın Grek felsefesiüzerinde elde ettiği başarının, birincisinin gerçekliğininbüyüklüğünün kanıtı olduğunu düşünüyor -halbuki bu durumdadaha ham ve vahşi olan bir şey, daha ince ve ruhsal olan bir şeyüzerinde zafer kazanıyor. Uyanan bilimlerin harfi harfine

Epikür'ün[68] felsefesine dayanmalarıyla, ama Hıristiyanlığı har-fi harfine reddetmeleriyle, büyük gerçeğin hangisinde olduğunakarar verebiliriz.

69

Sevgi ve adalet. Sanki adaletten daha gerekliymiş gibi,hakkında iyi şeyler söyleyerek, sevgiyi neden adalet karşısındabüyütüyoruz? Sevginin daha aptalca olduğu açık değil mi? Tabiiki, bu nedenle de herkesin daha çok hoşuna gidiyor. Sevgiaptalca ve zengin bir bereket sepeti var; bunu hak etmemiş, hattabunun için ona teşekkür etmiyor bile olsalar, buradan herkesehediyeler dağıtıyor. Yalnızca adil olmayanın üzerine yağmayan,

bazen adil insanı baştan aşağı ıslatan yağmur (İncil'e[69] vedeneyime göre) kadar politika dışı.

70

İdamlar. Her idam bizi, cinayetlerden neden daha fazla rahat-sız eder? Yargıçların soğukkanlılıkları, acı dolu hazırlıklar, bu

63/567

Page 64: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

insanın diğerlerini caydırmak için kullanılıyor olduğunun an-laşılması bunun nedenleri arasındadır. Çünkü varsa bile ceza-landırılan suç değildir; suçlu olan eğitimcilerdir, ebeveynlerdir,çevredir, suç bizde yatar, katilde değil. Etkileyen koşullardanbahsediyorum.

71

Ümit. Pandora kabı[70] içindeki kötülüklerle getirip açtı. Bu,insana Tanrı'nın armağanıydı ve dıştan bakıldığında adı 'Mutlu-luk kabı' olan, güzel, baştan çıkartıcı bir armağandı. Sonra, canlı,kanatlı varlıklar olan tüm kötülükler dışarıya uçtular. O zaman-dan beri etrafta dolaşıyorlar ve insanlara gece, gündüz zarar ver-iyorlar. Bir tek kötülük henüz kaptan dışarıya çıkamadı. Zeus'unistediği gibi, Pandora kapağı kapatarak onu içeride tuttu. Şimdiinsanların elinde mutluluk kabı sonsuza kadar var ve bunundünyanın hazinesi olduğunu sanıyorlar. Onların hizmetinde, nezaman onun düşünü kursalar ona ulaşıyorlar. Çünkü bu kabın,Pandora'nın getirmiş olduğu kötülük kabı olduğunu bilmiyorlarve kalan kötülüğü en büyük dünya iyiliği için saklıyorlar -buümit. Diğer kötülükler insana ne kadar eziyet verse de, Zeus in-sanların yaşamlarını kestirip atmasını istememiş, yeni eziyetlerçekmesini istemişti. Bu amaçla, insana ümit verdi. Gerçekte, bukötülüklerin en kötüsüdür, çünkü insanın eziyetini uzatır.

72

Ahlaki parlamanın derecesi bilinemez. Tutkularımızın kızgınbir ateş sıcaklığına ulaşıp ulaşmadığı ve tüm yaşamımızı yönetipyönetmediği, bazı şoke edici görünüm veya izlenimlerlekarşılaşıp karşılaşmamamıza bağlıdır -örneğin, haksız olarakidam edilen, öldürülen veya işkence gören baba; sadakatsiz bir

64/567

Page 65: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

eş; düşman tarafından kötü bir pusuya düşürülmek. Koşulların,acıma duygusunun veya öfkenin onu nasıl etkileyeceğini kimsebilemez; ne dereceye kadar parlayabileceğini o da bilemez. Ber-bat, kötü koşullar, insanı berbat yapar; deneyimlerin nitelikler-inden çok nitelikleri insanın alt veya üst seviyede, iyi veya kötüolmasına karar verir.

73

İsteği dışında şehit olmak. Bir partide çok endişeli vedostlarıyla bile zıtlaşmaktan korkan bir adam vardı. Arkadaşlarıona her işi yaptırıyorlar, her şeyi ondan istiyorlardı, çünküölümün kendisinden çok arkadaşlarının eleştirilerinden korkuy-ordu. Sefil, zayıf bir ruhtu. Arkadaşları bunu fark etmişler ve buniteliği nedeniyle onu önce bir kahramana, sonra da şehideçevirmişlerdi. Korkak adam her zaman içinden 'hayır' demesinerağmen, partisi için darağacına bile giderken dudakları 'evet' di-yecekti. Yanında, sözleri ve bakışlarıyla ona baskı yapan eski birarkadaşı duruyordu ve sanki ölümü kendisine uygun olarakkarşılamıştı, böylece bir şehit ve büyük adam olarak anılacaktı.

74

Gündelik ölçüt. İnsan aşırı eylemleri kibre, mütevazı olanlarıalışkanlığa ve aptalca olanları korkuya yorarak pek yanılmaz.

75

Erdemi yanlış anlamak. Ardında zevk arayan bir gençlikbırakmış gibi, kötülüğün zevkle ilişkisini kuran birisi, erdeminhoşnutsuzlukla ilişkili olduğunu düşünür. Öte yandan, tutku-larından ve kötü alışkanlıklarından çok etkilenen bir insan,

65/567

Page 66: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

huzuru ve ruhunun erdemde mutluluğunu arzular. Bu nedenleiki erdemli insan birbirlerini hiç anlayamayabilirler.

76

Münzevi. Münzevi erdemi zorunluluğa[71] çevirir.

77

Kişinin saygınlığının nedene uygulanması. Evrensel olarak,başkası için aşk ve fedakarlık eylemleri nerede olursa olsun saygıgörür. Böylece, kendileri çok değerli olmasalar da sevilen veyafedakarlık yapılan şeylerin değerini artırırız. Yürekli bir ordu,savaşılan neden için bizi ikna eder.

78

Ahlaki duygunun yerine tutku. Tutku taşımayan bir karakter,ahlaki duygudan yoksun olmamalıdır. Tutkulu kişiler onsuz dayapabilirler ve aynı başarıya ulaşırlar. Bu nedenle alçak gönüllüailelerin tutkuları olmayan oğulları, ahlaki duygularını bir kezyitirdiler mi, hemen sahtekar olurlar.

79

Kibir zenginleştirir. Eğer kibir olmasaydı, insan ruhu ne kadarfakir olurdu! Bunun yerine, içi dolu ve hep yeniden dolan birmağaza gibidir. Her tür müşteriyi kendisine doğru çeker; eğerdoğru parayı (hayranlık) getirmişse, müşteri hemen her şeyibulabilir, alabilir.

80

66/567

Page 67: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Yaşlı adam ve ölüm. Dini gerekler dışında, yaşlandıkça güçlüazalan bir insan için bilinçli bir biçimde yaşamına son vermesin-in yerine yavaş bir biçimde tükenip yok olmayı beklemeninneden daha değerli olabileceği sorulabilir. Bu durumda, intiharçok doğal ve anlaşılır olacaktır ve aklın bir zaferi olarak saygıkazanacaktır. Önemli Grek filozoflar ve kahraman Romalı vatan-severler eskiden intiharı yeğlediklerinde böyle olmuştu. Aksine,yaşamı gün gün uzatma arzusu, endişeyle doktorlara başvurmakve yaşamdaki asıl amaca yaklaşacak gücü bulamadan en acılıaşağılayıcı durumları kabul etmek: bu, daha az saygıya değerdir.Kendini öldürme gereksiniminden kaçmak için din yeterincefazla bahane üretir: böylece yaşamayı sevenler de bu olumsu-zluğa kendilerini ikna ederler.

81

Acı çeken ve suç işleyen arasındaki yanlış anlama. Zenginbirisi, fakirin elindekini alırsa (örneğin, bir prens bir köylününsevgilisini elinden alırsa), fakir olan yanlış anlar. Zengin adamın,elindeki azıcık şeyi alacak kadar kötü olduğunu düşünür. Amazengin adam aldığı şeyin değerine fazla önem vermez, çünküonda çok daha fazlası vardır. Bu nedenle kendisini fakir adamınyerine koyamaz ve fakir adamın düşündüğü kadar haksız olduğuaklına gelmez. Her biri birbirini yanlış anlar. Bizi tarih boyuncaöfkelendiren güçlünün adaletsizliği, göründüğü kadar büyükdeğildir. Benzer biçimde, kalıtımla gelen yüksek biri olma duy-gusu, yüksek gösteriş, onu katılaştırarak, vicdanını huzurluyapar. Aslında, kendimiz ve başkası arasında büyük bir farklılıkvarken, hiçbirimiz adaletsizliği düşünmeyiz ve bir sineği hiçvicdan rahatsızlığı duymadan öldürebiliriz. Bu nedenle, Xer-

xes,[72] (hemen her Yunanlının özellikle soylu kabul ettiğikişiydi) bir erkek çocuğu babasından alıp, parçalara ayırdığında

67/567

Page 68: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bu bir kötülüğün işareti değildi, çünkü baba seferberlikkarşısında endişeli bir güvensizlik duyuyordu. Bu durumda bireyrahatsız edici bir böcek gibi ortadan kaldırılmıştı. Dünya haki-minde rahatsız edici duygular yaratmasına izin verilemeyecekkadar aşağı seviyedeydi. Kişi, haksızlık yapılan insanındüşündüğü kadar, zalim değildir. Acı düşüncesi, acının kend-isiyle aynı değildir. Adil olmayan bir yargıç veya ufak namussu-zluklarla halkı yanlış yönlendiren bir gazeteci için bu aynıdır.Her iki durumda da, neden ve etki değişik düşünce ve duygu kat-egorilerinde algılanır; yine de suç işleyenin ve acı çekenin olayıaynı biçimde duyumsadıkları ve birisinin suçunu diğerinin çek-tiği acıyla ölçülebileceği otomatik olarak kabul edilir.

82

Ruhun derisi. Kemikler gibi, et, iç organlar ve kan damarları daderiyle kaplıdır ve bu insanın görünümünü katlanılır yapar; aynıbiçimde ruhun tutkuları ve heyecanları da kibirle kaplıdır: buruhun derisidir.

83

Erdemin uykusu. Erdem uyuyunca, zinde kalkar.

84

Utancın incelmesi. İnsanlar kötü şeyler düşünmekten utan-mazlar, ama başkalarının, onların böyle kötü şeyleri düşünebile-ceğini düşünebileceğinden utanırlar.

85

68/567

Page 69: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Kötülük nadirdir. İnsanların çoğu kötü olamayacak kadarkendileriyle ilgilenirler.

86

Tartmak.Yargı gücümüzün parlaması için, hangisi daha uy-gunsa över veya hata buluruz.

87

Luka, 18:14.[73] geliştiriliyor. Alçaltılan kişi yükselmek ister.

88

İntiharın önlenmesi. İnsanın yaşamını elinden alan bir adaletvardır, ama ölümünü elinden alabileceğimiz bir adalet yoktur: bubir zalimliktir.

89

Kibir. Diğerlerinin bizim hakkımızdaki fikirlerine önem veririz,çünkü ilk olarak, bu bizim için yararlıdır ve daha sonra diğerler-ini hoşnut etmek isteriz (çocuklar ebeveynlerini, öğrencileröğretmenlerini, iyi insanlar diğer insanları hoşnut etmekisterler.) İnsan, ancak başkalarının çıkarları ve arzularıkarşısında hoş görünmeyi düşünmeden diğerlerinin kendihakkındaki iyi fikirlerini önemserse, o zaman kibirden bahsede-biliriz. Bu durumda, insan kendisini hoşnut kılmak ister, amabunu arkadaşları pahasına yapar. Böylece, ya onları kendisihakkında yanlış düşünmeye yöneltir veya hepsinde sıkıntıyaratacak (kıskançlık yaratarak) bir 'iyi görüş' derecesiniamaçlar. Kişi genellikle kendisi ile ilgili düşündüklerini başkaları

69/567

Page 70: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yoluyla onaylamaya ve bunu kendi gözünde güçlendirmeyeçalışır. Ama güçlü bir yetke alışkanlığı (insanlık kadar eski olan)birçok kişiyi kendi düşüncelerini yetkeye dayamaya ve bunubaşkalarından almaya yöneltir. Başkalarının değerlendirmegücüne kendilerininkinden daha fazla güvenirler.

Kibirli insanda, kendisine karşı olan ilgi, kendisini memnun et-me arzusu öyle yüksektir ki, kendisini değerlendiren başkalarınıda yanıltır ve olduğundan fazla değer vermelerine neden olur.Sonra, onların yetkesine bağlanır, yani, hatayı yaratarak bunainanır.

O zaman kibirli insanın yalnız başkalarını değil, kendisini dehoşnut kılmaya çalıştığı, böylece kendi çıkarlarını göz ardı ettiğikabul edilmelidir; çünkü sıkça, arkadaşlarını kendilerine karşıyararsız, düşman, kıskanç bir hale sokup onlara zarar vermeeğilimindedirler. Bunu, onlarla eğlenmek, kendi hoşnutluğunuartırmak için yapar.

90

İnsan sevgisinin limiti. Bir kez başkasına aptal, kötü diyenbirisi, onun böyle olmadığını görünce rahatsız olur.

91

Moralité larmoyante.[74] Ahlaktan ne çok zevk alırız! Soylu,cömert eylemlerin anlatılışında nasıl bir sevinç gözyaşı aktığınıdüşünün! Eğer sorumsuzluk inancı yaygınlaşırsa, yaşamdanalınan bu zevk ortadan kalkacaktır.

92

70/567

Page 71: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Adaletin kaynağı. Adalet, (kurallara uygunluk) Thucydides'in

(Atina ve Mel elçilerinin korkunç konuşmalarında)[75] doğrubiçimde anladığı gibi yaklaşık eşit güçler arasında olabilir. Açıkbir biçimde algılanabilecek üstün bir güç yoksa ve savaş yararsızolup iki tarafa da zarar getirecekse, taraflar diğerinin isteklerinianlama ve uzlaşma eğilimine girerler: adaletin ilk özelliğitakastır. Diğerinden daha fazla değer verdiğini alan taraf diğertarafı tatmin eder. Her taraf diğerinin istediğini verir ve bununkarşılığında da çok istediğini alır. Adalet, yaklaşık eşit güçlervarsayımına dayanan bir karşılıklı alışveriştir. Bu nedenle, in-tikam, önce adalet alanına aittir. O da şükran duymak gibi birdeğişim aracıdır.

Adalet, anlaşılabilir bir kendini koruma bakış açısına, yani şudüşüncedeki bencilliğe dayanır: 'Amacıma ulaşamazken, nedenboş yere zarara uğrayayım?'

Adaletin kökeni için bu kadarı yeter. İnsanlar, zeka ile ilgilialışkanlıkları paralelinde, adil, adaletli eylemlerinin asılamaçlarını unuttukları ve çocuklara yüzyıllar boyunca buhareketleri beğenmeleri ve taklit etmeleri öğretildiği için, adileylem zamanla bencil olmayan bir eylemmiş gibi algılanır. Bueylemlere duyulan büyük saygı bu görüntüye dayanır. Bu da tümsaygılar gibi sürekli olarak artmaktadır: insanlar, fedakarlıkyaparak, fazla saygı gören şeyler için çaba sarf ederler, onlarıtaklit ederler ve çoğaltırlar. Her bireyin gösterdiği çabanındeğeriyle, gelişirler ve değerleri artar.

Unutkanlık olmasaydı dünya ahlakı ne kadar hafif kalırdı! Birşair, Tanrı'nın, unutkanlığı, insan onuru mabedinin kapısınınbekçisi olarak yerleştirdiğini söyleyebilir.

93

71/567

Page 72: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Zayıfın hakkı. Bir taraf, kuşatma altındaki bir şehir, bazı koşul-larla güçlü tarafa teslim oluyorsa, bunun karşı koşulu bu tarafınkendisini yok edebilmesi, şehri yakması ve güce zarar ver-mesidir. Böylece hakların kurulması için bir tür eşitlik temelioluşur. Düşmanın çıkarı korumadan taraftadır.

Köleler ve efendiler arasındaki haklar eşit ölçüde vardır ve kö-leye sahip olmak efendi için ne kadar önemliyse, eşitlik de okadar yüksektir. Bu hakkın kökeni, birisinin diğeri için değerli,gerekli, sürekli, vazgeçilemez ve benzeri durumda bulunmasındayatar. Bu bağlamda taraflardan zayıf olanın da hakları vardır,ama bunlar daha azdır. Ünlü söz, 'unusquisque tantum juris ha-

bet, quantum potentia valet'[76] bu nedenle sarf edilmiştir. (ya

da tam olarak 'quantum potentia valere creditur.')[77]

94

Bugüne kadar ahlakın üç aşaması. Bir hayvanın insanolduğunun ilk işareti, davranışlarının artık anlık rahatlığa değilsürekli olana yöneliyor olmasıdır. Yani, insan artık yararlı, elver-işli bir çare olunca: o zaman, ilk kez, usun özgür yönetimi ortayaçıkar. İnsan onur ilkesine göre davrandığında daha da iler-lemiştir. Bununla, toplumda kendisine yer edinir ve ortak duygu-lara uyar. Yalnızca kişisel yararla yönlendiği aşamanın üstüneçıkar. Şimdi saygı gösterir ve görmek ister. Yani, fikrininbaşkalarına göre düzenlenmesi ve başkalarının fikrinin ona göredüzenlenmesinin yararlarını anlamıştır. Sonunda, bugüne kadarulaşılan en üst ahlak seviyesinde, şeylerin ve insanları kendinegöre olan standardında hareket eder, kendisi ve başkaları içinneyin onurlu, yararlı olduğuna o karar verir. Daha ince yarar veonur kavramları paralelinde fikirlerde yasa koyucu olur. Bilgi,daha yararlı olanı, yani, kişisel yarar karşısında genel yararyaratanı yeğlemesini, genel olana saygı duymasını, sürekli olana,

72/567

Page 73: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

anlık olandan daha çok değer vermesini sağlar. Kolektif bireyolarak eylem yapar ve yaşar.

95

Olgun bireyin ahlakı. Bugüne dek insanlar, ahlaki eylemin ger-çek işareti olarak kişisel olmamayı kabul ettiler, tüm kişisel ol-mayan eylemler takdir edildi ve genel iyilik için yeğlendi. Şimdi,daha açık bir biçimde, en kişisel saygıda genel iyiliğin en fazlaolduğunu tam da gördüğümüz zamanda, öyle ki, kişisel eylemgeçerli olan ahlak kuralına uyarken (ortak bir yarar olarak), bubakış açılarında büyük bir değişim yakında bekliyor olamaz mı?Kendinden tam bir kişi yaparak bütün eylemlerinde bu kişininiyiliğini dikkate almak -bu, bizi acıma itkilerinin ve başkaları içinyapılan eylemlerin ötesine götürecektir. Kişisel gereklerimiz içinhala çok az acı çekiyor olduğumuz kesindir, bu duygu azgelişmiştir. Zihnimizin zorla bu düşünceden ayrılarak, kendimizidevlete, bilime, ihtiyaç sahiplerine adadık -sanki adanmasıgereken kötü bir şey gibi. Şimdi de dostlarımız için çalışmakistiyoruz, ama bu çalışmada kendimize en büyük yararısağladığımız müddetçe; ne daha fazla, ne daha az. Bu, yarardanne anladığımıza bağlı. Gelişmemiş, ilkel, ham bir birey bunu ilkelbir biçimde anlayacaktır.

96

Ahlak ve töre.[78] Ahlaklı, doğru olmak, eski yasa ve gele-neklere uymak anlamını taşır. Kişinin buna isteyerek veyaistemeyerek uyması önemli değildir, uyması yeter. Uzun bir ak-tarım süreci sonrasında ahlak kurallarına doğasıymış gibi uyan-lara 'iyi' insanlar diyoruz -yani- kolayca ve memnun olarakyapanlara (örneğin, eski Grek kültüründe olduğu gibi gereğinde

73/567

Page 74: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

intikam almalıdır.) Bir şey için iyi davrandığından ona 'iyi' diyor-uz. Ama töreler değişirken, iyi niyet, acıma duygusu ve ben-zerleri hep bir şey için 'iyi', yararlı olarak algılandılar. İyi niyetlive yardımsever insan temel olarak 'iyi' kabul edildi. Kötü olmak'ahlaklı olmamaktır' (ahlaksız olmaktır), kötü alışkanlıklar edin-mektir, ne kadar aptalca da olsa geleneğe karşı çıkmaktır. Amaarkadaşına zarar vermek, değişik zamanların ahlak kurallarıiçersinde hep ahlaksızlık olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle'kötü' kelimesi bize, arkadaşa bilerek verilen zararı anımsatır. İn-sanlar ahlak içi ve dışı, iyi ve kötü olanı kararlaştırınca, temelzıtlık 'bencillik' veya 'bencillik dışı olmak' değildi, daha çok yasave geleneğe uymak veya uymamaktı. Geleneğin kökeninin en

azından iyi ve kötü veya mevcut zorunlu kategoriler[79] açısındanbir önemi yoktu. Amaç, her şeyin üzerinde, bir topluluğu, kişiyikorumaktı. Yanlış yorumlanan bir rastlantıyla oluşmuş her boşadet, ona uyulması ahlak gereği olan bir geleneği dayatır. Bunauymamak tehlikelidir, bireyden çok topluma zarar verir (çünkükutsallık, bu saygısızlık ve haklarının ihlali nedeniyle tümtoplumu cezalandırır, bu arada birey yalnızca toplumun birparçası olduğu için ceza görür.) Şimdi bir gelenek kökeninden nekadar uzaklaşmışsa ve kökeni unutulmuşsa o kadar saygın oluy-or. Geleneğe duyulan saygı, nesiller boyu birikiyor, sonundaneden kutsallaşıyor ve huşu uyandırıyor. Böylece dini bütünkişilerin ahlakı, bencil olmayan eylemler gerektiren ahlaktan çokdaha eskidir.

97

Gelenekten alınan zevk. Önemli bir zevk kaynağı ve böyleceönemli bir ahlak kaynağı alışkanlıklardır. İnsan alıştığı şeyleridaha kolayca, başarıyla ve severek yapar; bunlardan zevk alır,deneyimle bilir ki bu eylem denenmiş ve başarılı olmuştur.

74/567

Page 75: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Yararlı ve etkili olduğu bilinen ahlak kuralları, kanıtlanmamışyeni deneyler karşısında daha güçlüdürler. Böylece gelenekzevkli ve yararlının birleşiminden oluşur. Buna ek olarak,düşünce gerektirmez. İnsan zor kullandıkça bu töreleri uygularve yaygınlaştırır, çünkü ona göre bunlar kanıtlanmış bilgeliğitemsil ederler. Aynı biçimde, her topluluk içindeki bireyleri aynıtörelere zorlar. Hata buradadır: çünkü birisi bir gelenektenhoşlanıyorsa, ya da yaşamını onun yardımıyla sürdürüyorsa,kendisini iyi hissettiği için bu gelenek ona iyi gelir, sanki yaşamazevki yalnızca buradan kaynaklanmaktadır. Varlığın koşuluolarak alışkanlık düşüncesi geleneğin ayrıntılarına kadar girer:alt düzey insanlar ve kültürler gerçek nedenleri pek kavraya-madıkları için, boş korkularla herkesin aynı yola girmesinisağlarlar. Bir geleneği yerine getirmek zor, acı verici, külfetli bileolsa yararlı gibi göründüğü için gelenek korunur. Başka gele-neklerde de aynı derecede, hatta daha üst derecede rahatlıkolabileceği bilinmez. Ama en zor gelenekler bile, zamanla dahahoş ve hafif olarak algılanırlar ve böylece en zorlu yaşambiçimleri bile alışkanlık ve zevk halini alır.

98

Zevk ve sosyal içgüdü. İnsan, kendisinden aldıklarınınyanında, başkalarıyla olan ilişkilerinden yeni bir zevk alır.Böylece zevk duyacağı duyguların alanını oldukça genişletir.Belki de bu duyguların bazılarını, birbirleriyle oynamaktan zevkalan, özellikle de anneleri yavrularıyla oynayan hayvanlardan ge-tirmiştir. Daha sonra, her delikanlı için bir genç kızı (veya aksi)çekici kılan ve potansiyel bir zevk kaynağı olan cinsel ilişkiyidüşünebilir. İnsan ilişkilerine dayanan zevk verici duygular,genellikle insanın daha iyi hissetmesini sağlarlar. Ortak neşe, be-raberce alınan zevk, bu duyguyu artırır, bireye güven duygusuverir, onu daha iyi huylu yapar, güvensizlik ve kıskançlığı

75/567

Page 76: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ortadan kaldırır: insan kendisini iyi hisseder ve diğerinin de öyleolduğunu görür. Benzer zevk alma ifadeleri duygu sezgisi (ÇN:empati) ve benzer olma fantezisi yaratır. Paylaşılan üzüntüler,fırtınalar tehlikeler ve düşmanlar da buna yol açar. Zevk, tehditedici unsurları yok edip onlara toplumca direnmek için her bi-reyin yararına olan en eski ittifakı bunun üzerine kurar. Böylecesosyal içgüdü zevkten kaynaklanır.

99

Kötü eylem diye adlandırılanların masumiyeti. Tüm 'kötü'eylemler yaşamı sürdürme dürtüsünden etkilenirler, ya da tamdoğrusu, kişinin zevk alma ve sıkıntıdan uzaklaşma niyeti bunaneden olur. Bu nedenle bunlar etkilenen duygulardır ama kötüdeğillerdir. 'Kendine, kendinden acı vermek', felsefecilerin beyin-leri dışında yoktur, bu 'kendine, kendinden zevk vermek' için degeçerlidir. (Schopenhauer'e göre acımak.) Devlet öncesi durum-larda, eğer açsak ve ağaca doğru gidiyorsak, ağaçtaki meyveyibizden önce almaya çalışan maymun veya insan her varlığıöldürürdük. Şimdi de, bilinmeyen bölgelerden geçerken aynısınıhayvanlara yapıyoruz.

Bugün bizi en çok kızdıran kötü eylemlerden, bize kötülükyapanların özgür isteme sahip oldukları yanlış varsayımı neden-iyle bu şekilde etkileniyoruz, yani eylemi yapan kişi bunuyapmamayı seçebilirdi diye düşünüyoruz. Bu seçim inancı bizdenefret uyandırıyor, intikam arzuluyoruz ve tüm düş gücümüzkötüleşiyor. Öte yandan, sorumlu tutmadığımız için bir hayvanadaha az kızıyoruz. Kendini korumak için değil ama karşılıkamacıyla zarar vermek -bu hatalı bir düşüncenin sonucu ve buda böylece masum bir eylem. Örgütlü devlet aşaması öncesindebirey, diğerlerini sindirmek ve bu tür sindirici güç gösterileriylevarlığını güven altına almak için onlara karşı zalim ve kaba bir

76/567

Page 77: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

biçimde davranırdı. Zalim, güçlü olan, devleti ilk kuran ve dahazayıflara egemen olanlar da böyle davranırlardı. Şimdi devletinelinde olan bu hak onlara aitti. Ya da, bunu engelleyebilecek birhak yoktu. Daha büyük bir birey veya toplum veya devlet gibi bi-reyler topluluğu, bireyi boyun eğmeye zorladığında ahlakıntemelleri ortaya çıkabilir, yani bireyi yalnızlığından çıkartarakbirliğin içine kattığı zaman. Güç, ahlaktan önce gelir ve aslındabir zaman için, ahlak, hoşnutsuzluktan kaçınmak için boyun eği-len bir güçtür. Sonra gelenek olur, çok sonraları da istenerek uy-ulur ve en sonunda neredeyse bir içgüdüye dönüşür: sonra, tümdoğal olan ve alışkanlık kazandığımız şeyler gibi zevkle ilişki-lendirilir ve artık erdem adını alır.

100

Utanç. Utanç 'sır' olan her yerde vardır. Bu, eski insankültüründe çok yaygın olan bir dinsel kavramdır. Her yerdesınırlandırılmış alanlar bulunurdu ve bazı koşullar yerine getir-ilmeden kutsal yasa buralara girmeyi engellerdi: ilk önce bunlarharicilerin giremeyecekleri ve yakınına geldiklerinde korku duy-acakları bazı mekanlardı. Bu duygu, sıkça diğer ilişkilere detaşındı, örneğin daha olgunun ayrıcalığı ve kutsal gizemi olarakgençliğin gözünden uzaklaştırılan cinsel ilişkiler (onun iyiliğiiçin). Bu ilişkilerin korunması, gözlenmesi ve evlilik odasınınbekçiliğini yapması için birçok Tanrı düşünüldü. (Bu nedenle buodaya Türkçe'de Harem, 'kutsal yer' adı verilir ve aynı sözcük

camilerin dış avluları için de kullanılır.)[80] Aynı biçimde güç veihtişam kaynağı olan krallık da mütevazı tebaası için gizemli veutanç yaratan bir sırdır. Bu, aslında utanmayacak olan insan-larda, hala etki yaratmaktadır. Aynı biçimde, 'ruh' diye ad-landırılan tüm iç dünyalar felsefeci olmayanlar için hala birsırdır, çünkü çok eski zamandan beri kutsal bir kökeni olduğu,

77/567

Page 78: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Tanrı ile ilişkisi bulunduğu düşünülür: bu nedenle kutsal birsırdır ve utanç doğurur.

101

Yargılamayın.[81] Eski çağları düşündüğümüzde, haksızlıkyapmamaya özen göstermeliyiz. Köleliğin adaletsizliği kişi vehalkların boyun eğdirilmesindeki zalimlik, bizimstandartlarımızla ölçülemez. Çünkü o zamanlar adalet içgüdüsü

çok gelişmemişti. Dr. Servet'i[82] yaktığı için Cenovalı Calvin'ikim suçlayabilir? Yaptığı, makul ve düşüncelerine uygun bireylemdi ve Engizisyon'un da benzer nedenleri vardı. Demek kigeçerli olan düşünceler yanlıştı ve yol açtıkları bize katı gibigeliyor, çünkü şimdi o bakış açıları bize çok yabancı. Hem herkestarafından duyumsanacak cehennem ateşinin acısıylakarşılaştırıldığında, bir insanın yakılmasının ne önemi olabilirdiki! Ve yine de böyle felaket bir düşünce, Tanrı düşüncesineönemli bir zarar vermeden o zamanlar dünyaya egemen olmuştu.Zamanımızda politik heretiklere kaba ve zalimce davranıyoruz.Ama devletin gerekliliğine inandığımız için, olumlamalarını red-dettiğimiz konularda gösterdiğimiz duyarlılığı buradaki zalimlik-lerde göstermiyoruz. Çocukların ve İtalyanların hayvanlara zalimdavranması cahillikten kaynaklanmaktadır, yani Kilise'nin kendiamaçları doğrultusunda, eğitimlerinde, hayvanları insanların çokaltında bir yere koymasından.

Benzer biçimde, tarihte korkutucu ve insan dışı olan ve insan-ların zor inanabilecekleri şeyler konusunda emir veren ve uygu-layanların farklı kişiler oldukları düşünülünce: birincisi zalimliğiizlememektedir ve bu nedenle çok fazla etkilenmeyecektir, ikin-cisi bir amire uymaktadır ve sorumluluk duyumsamayacaktır.Düş eksikliği nedeniyle, birçok prens ve askeri komutan, öyle ol-madıkları halde, katı ve zalim gibi görünebilirler.

78/567

Page 79: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Bencillik kötü değildir, çünkü, 'komşu' düşüncesi (kelime

Hıristiyan kökenli[83] ve gerçeği yansıtmıyor) içimizde çokgüçsüz ve bitki ve taşlar karşısında sorumluluk duymadığımızkadar onun karşısında da sorumluluk duymuyoruz. Acı çekeninacısının öğrenilmesi gerekir ve bu hiçbir zaman tamöğrenilemez.

102

İnsan her zaman iyi davranır.[84] Bize şimşeklerini yolladığıve bizi ıslattığı zaman doğayı ahlaksızlıkla suçlamıyoruz; o za-man neden zarar veren insanlara ahlaksız diyoruz? Çünkü ilkdurumda, gereklilik, ikinci durumda istemin özgür seçimiolduğunu kabul ediyoruz. Ama bu farklılık düşüncesi hatalıdır.Dahası, istenilerek verilen zarar da her durumda ahlak dışıolarak adlandırılamaz: örneğin hiç düşünmeden bir sineğiöldürürüz, çünkü sesi bizi rahatsız etmiştir. Kendimizi vetoplumu korumak için, bir suçluyu isteyerek cezalandırıp ona za-rar verebiliriz. İlk durumda, birey, kendisini korumak veya ra-hatını sağlamak için isteyerek zarar vermektedir. İkinci durumdazarar veren devlettir. Tüm ahlak kuralları, meşru savunma içinisteyerek zarar vermenin yolunu açarlar, yani yaşamı sürdürmesöz konusu olduğunda. Ama bu iki bakış açısı, insanlarınbirbirlerine karşı yaptıkları tüm kötülükleri açıklamaya yeterli.İnsan ya hoşnut kalmak veya hoşnutsuzluktan uzaklaşmak ister.Bu, bir anlamda yaşamı sürdürebilme çabasıdır. Socrates vePlaton haklıydılar: insan ne yaparsa yapsın, iyilik için yapar,yani, zeka seviyesine us yürütme ölçüsüne göre, ona iyi (yararlı)göründüğü biçimde.

103

79/567

Page 80: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Kötülüğün zararsızlığı. Kötülük, başkasına acı çektirmeyideğil, kendi zevkimizi artırmayı amaçlar. Örneğin, intikam duy-gusunu veya güçlü bir heyecanı uyandırmak gibi. Her alayvakası, gücümüzü diğerleri üzerinde uygulayarak, üstünlük duy-umsamamız nedeniyle bunun bize zevk verdiğini gösterir.Başkalarının acılarından zevk almak ahlak dışı mıdır?

Schopenhauer'in dediği gibi, Schaden freude[85] şeytanca mıdır?Gücümüzü fark edebilmek için, doğada, dalları kırmaktan,taşları yuvarlamaktan, vahşi hayvanlarla savaşmaktan zevkalıyoruz. O zaman, başka bir insanın bizim nedenimizle acı çek-tiğini bilmek, başka durumda sorumluluk duymadığımız birkonuyu ahlaksız mı yapmaktadır? Ama eğer kişi bu bilgiye sahipdeğilse, yalnızca diğerinin acı çekmesinde bulabileceği güçlü ol-manın zevkine varamaz, örneğin alay etmede. Kişinin kend-isinden haz duyması iyi veya kötü olamaz. Kendi zevkimiz, içinbaşkasında hoşnutsuzluk uyandıracağımız fikri nereden geliyor?Tamamen avantaj yaratma bakış açısından, yani zarar görentaraf veya onu temsil eden devletin, bizi karşılık veya intikambeklentisine yöneltmesiyle olası tatsızlıkların sonuçlarını dikkatealmaktan. Bu eylemleri kendimize yasaklamamızın tek nedeni buolabilir.

Kötülüğün (yukarıda söylediğimiz gibi) başkalarının acılarınayönelik olmaması kadar, acıma duygusu da diğerlerininhoşlanma duygularına yönelik değildir. Çünkü, acıma duygusu,en az iki (belki daha fazla) kişisel zevk unsuru taşır ve bu insanınkendisinden aldığı bir zevktir: her şeyden önce, bu bir duyguhazzıdır (trajedi de bulduğumuz bir acıma duygusu türü) veikinci olarak, bizi eyleme yönelttiğinde, güç gösterirken tatminolduğumuz için haz alırız. Eğer, ek olarak, bir kişi bize çokyakınsa, acıma duygusuyla kendi acımızı azaltırız.

80/567

Page 81: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Birkaç felsefeci dışında, insanlar, acıma duygusunu har zamanahlaki duyguların en alt düzeyine yerleştirdiler -ve doğruyaptılar.

104

Meşru savunma. Eğer meşru savunmayı ahlaki olarak kabuledersek, o zaman neredeyse tüm ahlak dışı bencillik ifadebiçimlerini de öyle kabul etmemiz gerekir. Yaşamımızısürdürmek veya kendimizi korumak, kişisel felaketleri önlemekiçin zarar veririz, soyar veya öldürürüz; kurnazlık veya gerçeğigizlemek yaşamımızı sürdürmemizin doğru yollarıysa yalansöyleriz. Varlık ve güvenlik (refahımızın korunması) nedeniyle,bilerek zarar vermek, ahlaki davranış olarak kabul edilir. Devletde, ceza verirken bu bakış açısıyla acıya neden olur. Tabii kiistenilmeden verilen zararda hiçbir zaman ahlaksızlık olamaz.Burada rastlantı vardır. Bizim varlığımızı ilgilendirmeye, re-fahımızı korumaya yönelik olmayan isteyerek verdiğimiz bir za-rar olabilir mi? Örneğin, yalnızca kötülük, zalimlik nedeniyle za-rar verebilir miyiz? Eğer insan, eyleminin ne kadar acı vereceğinibilmezse, kötülük yapmış olamaz. Bu nedenle bir çocuk, birhayvana kötülük yapmış olamaz: onu bir oyuncak gibi inceler vebozar. Yaptığımızın diğer kişiyi gerçekten ne kadar incittiğinibilebilir miyiz? Sinir sistemimizin elverdiğince, kendimizi acıdankoruruz. Eğer bu, arkadaşımızın duyduklarını duyumsamamızaelverse ona zarar vermeyiz (kendimize acı verebileceğimiz dur-umlar dışında, yani, kendimizi iyileştirmek için kestiğimiz,sağlıklı olabilmek için sıkıntıya girdiğimiz durumlar.) Bir şeyinbaşkasına zarar vereceğine benzetme yoluyla ulaşır, bellek ve düşgücümüzle bu durumdan rahatsız oluruz. Ama diş ağrısı çekmekve diş ağrısı çekeni görmek sonunda duyumsanan acının (acımaduygusu) farkı nedir? Yani, sözüm ona kötülükle incitirsek, herhalükarda acının derecesini bilemeyiz; ama bu eylemden zevk

81/567

Page 82: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

alıyorsak (gücümüzü güçlü heyecanımızı duyumsuyorsak), eylemhuzurumuzu sürdürmemize yarar ve bu kendimizi savunma veyabeyaz yalan kategorisine girer. Zevk olmayan bir yaşam; zevkmücadelesi, yaşam mücadelesidir. Birey bu mücadeleyisürdürürken bunun, iyi veya kötü olarak algılanması, onunzekasının ölçüsü ve yapısına bağlıdır.

105

Ödüllendirilen adalet. Tamamen sorumluluk dışı olduğumuzkuramını anlayan bir kişi, eğer adalet herkese hak ettiğini ver-mekse, ceza ve ödüle yol açan adaleti, adalet kavramıyla ilişki-lendirmez. Çünkü ceza alan kişi bunu hak etmemektedir: yal-nızca, başkalarının benzer eylemleri yapmamaları amacıyla, on-ları korkutmak için kullanılmıştır; benzer şekilde, ödüllendirende ödülü hak etmemiştir, çünkü başka türlü davranamaz.Böylece, ödül ancak o ve başkaları için daha sonraki eylemleriaçısından bir teşvik olabilir: pistte koşan atlet bağırılarak teşvikedilir, çizgiye ulaşana bu şekilde davranılmaz. Ne ceza, ne ödülhak edilmez. Haklar talep ettiği için değil, yararlı oldukları içinkişiye verilirler. Kişi şöyle demeli: 'Akıllı kişi, insanları, doğruhareket ettikleri için ödüllendirmez', ve aynı biçimde 'Akıllı kişiinsanları, yanlış hareket ettikleri için değil etmemeleri için ceza-landırır.' Eğer ceza ve ödül ortadan kalkarsa, insanları belirlieylemlerden uzaklaştırmak ve başkalarına doğru yöneltmek içingereken güçlü itkiler de ortadan kalkar. Bunların devamı insan-lığın yararınadır ve böylece ceza ve ödül, utanç ve övgü en fazlakibri etkiledikleri sürece, kibrin devamı da aynı yararı sağlar.

106

82/567

Page 83: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Şelalede. Bir şelale gördüğümüzde, özgür istemi ve dalgalardasonsuz sayıda bükülüş, kırılış ve kıvrılış gördüğümüzü sanırız.Ama her şey gereklilik sonucu oluşur. Her hareket matematikselolarak hesaplanabilir. Bu, insan eylemleri için de geçerlidir. Eğerher şeyi bilseydik, her bireysel davranışı, bilginin ilerlemesini,her hatayı, her kötülüğü önceden hesaplayabilirdik. Eylem yapaninsan, emin olabilmek için irade yanılsamasına düşer; eğerdünyanın çarkı bir an için dursa, her şeyi bilen ve hesap yapabi-len bir zihin bu duraklamadan yararlanabilir, her varlığın enuzak geleceğini açıklar ve çarkın bırakacağı her izi tanımlar.Eylem yapan kişinin kendi hakkındaki yanılgısı, özgür istemesahip olduğu varsayımı, bu hesaplanabilir mekanizmanın birparçasıdır.

107

Sorumsuzluk ve masumiyet. İnsanın, davranışı ve doğasıaçısından tamamen sorumluluktan yoksun olması, eğer sorum-luluk ve görevi insanlığın asalet konusundaki işareti olarakgörme alışkanlığı varsa, bilgili bir adamın yutması gereken en acıyudumdur. Tüm değerlendirmeleri, üstün görmeleri, hoşnutsu-zlukları böylece yararsız ve değersiz olacaklardır: bir kurbanveya bir kahraman için en derinden duydukları artık yanlıştır;artık övgü ve yergiye yer yoktur, çünkü doğa ve gereklilik övüle-mez ve yerilemez. İyi bir sanat eserini sevmesi ama kendi kend-isine bir şey yapamayacağı için övmemesi gibi, bir bitkiye yak-laştığı biçimde insanların ve kendisinin eylemlerine yaklaşacak-tır. Onların gücüne, güzelliğine bolluğuna hayran kalabilir, amaonlarda kazanılmış bir erdem yoktur: kimyasal süreç ve eleman-ların çarpışması kadar, iyileşmeyi arzulayan hastanın ıstırabıveya sonunda en güçlü konusunda karar verene dek, insanıçeşitli itkilerle öne ve arkaya sürükleyen iç mücadele ve krizlerde kazanılmış erdemler -söylendiği gibi- değillerdir (gerçekte en

83/567

Page 84: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

güçlü itki hakkımızda karar verir.) Ama bütün bu itkiler, onlarabüyük adlar vermiş de olsak, kötü zehirler taşıdığınıdüşündüğümüz köklere sahiptirler. İyi ve kötü eylemler aynıtürdendir; en fazla derece açısından farklı olabilirler. İyieylemler, yumuşak kötü eylemlerdir. Kötü eylemler, katılaşan veaptallaşan iyi eylemlerdir. Bireyin kendisini mutlu kılma ko-nusundaki tek isteği (onu kaybetme korkusu yanında) herkoşulda tatmin olur: insan yapabildiği kadar eylem yapar, yani,yapması gerektiği gibi. Bunlar, kibir, intikam, zevk, yarar,kötülük, kurnazlık, fedakarlık, acıma, bilme edimleri olabilir.Yargılama gücü, kendini mutlu kılma talebinin onu nereyegötüreceğine karar verir. Her toplumda, her bireyde, iyinin sıradüzeni her zaman vardır ve bununla insanlar kendi eylemlerinekarar verirler, başkalarınınkileri de yargılarlar. Ama bu standarthep akar; birçok eylem kötü olarak nitelendirilir ve yalnızcaaptalcadır, çünkü bunu seçen zeka seviyesi çok düşüktür.Aslında, bir anlamda şimdi bile tüm eylemler aptalcadır, çünküşimdi elde edilebilen en yüksek insan zekası kesinlikle aşılacak-tır. Ve o zaman, geriye bakınca, tüm davranış ve yargılarımızınyetersiz ve kısıtlı oldukları görülecektir. Şimdi geriye bak-tığımızda, yabanıl kabilelerin, tüm davranış ve yargılarınınyetersiz ve kısıtlı olduklarının görüldüğü gibi.

Tüm bunları anlamak büyük acıya neden olabilir, ama dahasonra insan teselliyi bulacaktır. Bunlar doğum sancılarıdır. Kele-bek, kozasından çıkmak istemektedir, onu çekiştirip yırtmak-tadır: daha sonra gözleri göremez ve özgürlük alanındaki bilin-meyen ışıktan kafası karışır. Bu üzüntüye katlanabilen insanlar(ne kadar azlar!) ilk önce, insanlığın kendisini ahlaksaldan akıllıbir türe dönüştürüp dönüştüremediğini görmeye çalışacaklardır.Bu bireylerde, yeni kutsal kitabın güneşi, ruhun en yüksek tepes-ine ışıklarını gönderecektir; sis her zamankinden daha yoğunolacaktır, en parlak ışık ve en yoğun alacakaranlık yan yana

84/567

Page 85: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

duracaktır. Her şey gerekliliktir: bu yeni bilgidir ve bu bilgininkendisi de gerekliliktir. Her şey masumiyettir: ve bilgi de bumasumiyetin kavranmasına giden yoldur. Eğer zevk, bencillik,kibir ahlak görüngüsünün oluşması ve en büyük çiçeği olandoğrunun duyumsaması ve adil bilginin açması için gerekliyse;eğer hata ve düş karışıklığı, insanlığın kendisini, bu kendisini ay-dınlatma ve kendisini kurtarma seviyesine zamanla yükseltmesiiçin çarelerse -bu çareleri kim küçümseyebilir? Bu yollarınulaştıracağı ereği algılayan kişi hüzünlü olabilir mi? Ahlakalanındaki her şey gelişiyor, değişiyor, dalgalanıyor, her şeyakıcı, bu doğru; ama aynı zamanda her şey öne doğru akıyor-tek bir ereğe doğru. Kalıtımlaşmış olan hatalı itibar, sevgi, nefretbizi yönetmeyi sürdürse de, artan bilginin etkisiyle gücü zayıflay-acaktır: yeni bir alışkanlık, anlayış, sevmeme, nefret etmeme,araştırma zamanla aynı temel üzerinde içimize ekilecektir. Bin-lerce yıl, belki de insanlığa, akıllı, masum (masumiyetinin

bilincinde olan)[86] insanları üretme gücünü sağlamak içinyeterli olacaktır. Bugün düzenli olarak, akılsız, adil olmayan,

suçunun bilincinde olan[87] insanları ürettiği gibi -bu insanlarilk aşamada gereklidirler, ama geleceklerin karşıtı olarak değil.

85/567

Page 86: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ÜÇÜNCÜ BÖLÜMDinsel Yaşam

108

Talihsizlik karşısında ikili mücadele. Başımıza kötü bir şeygelince, ondan, ya nedenini ortadan kaldırarak veya duygu-larımız üzerindeki etkisini değiştirerek kurtulabiliriz, yani talihs-izliğinizi, yararının sonradan görülebileceği düşüncesiyle, iyi birbiçimde yeniden tanımlayarak. Din ve sanat, (aynı biçimdemetafizik felsefe) kısmen deneyimlerimizi yargılama biçimlerim-

izi değiştirerek (örneğin, 'Tanrı sevdiğini döver' diyerek)[88] vekısmen acıda zevk yaratarak (trajik sanatın başlangıç noktası)duygularımızda bir değişim yaratmaya çalışırlar. Kişi ne kadarfazla yeniden tanımlama ve olumlama eğiliminde olursa, başınagelenlerin nedenleriyle daha az ilgilenir ve onları yok etmeyeçalışmaz; daha ciddi bir sıkıntıda, geçici bir dindirme ve uy-uşturma (örneğin diş ağrısı için kullanılan) onun için yeterli olur.Dini kuralların ve sanatın uyuşturucu etkisi azaldıkça, insanlarbaşlarına gelen kötülüğü gerçekten ortadan kaldırmak için dahaçok çaba sarf ederler -tabii ki, bu trajik şairler için kötü olur (tra-jedi için gerekli olan malzeme azalır, çünkü yazgının, acımasız,alt edilmez alanı daralmaktadır) ama papazlar için durum dahada kötüdür (çünkü o güne dek, insan talihsizliklerinin uyuşturul-masıyla yaşam bulmuşlardır.)

109

Üzüntü bilgidir. İnsan, papazların yanlış iddialarını değiş tok-uş yapmaktan ne kadar mutlu olur, -bizden İyiliğimizi isteyen birTanrı vardır, her eylemimizin, her anımızın, her düşüncemizintakipçisi ve bekçisidir; bizi sever ve her talihsizliğimizde bizim

Page 87: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

için en iyisini ister- insan bu iddiaları, o yanılgılar gibi iyileştir-ici, sakinleştirici, yatıştırıcı olan gerçeklerle değiştirmekten nekadar mutlu olacaktır! Ama bu tür gerçekler yoktur; en fazla,felsefe, diğer metafizik uydurmalarla (temelde bunlar da gerçekdeğillerdir) bu hatalara karşı çıkar. Ama trajik olan, bir kez zihn-imizde ve yüreğimizde gerçeğin kesin yöntemi oluşunca, din vemetafizik dogmalarına artık inanmıyor olmamızdır. Öte yandaninsanlığın gelişimi bizi o kadar ince, nazik ve duyarlı yapmıştırki, daha güçlü çarelere ve rahatlıklara gerek duyarız -böylece, in-sanın fark ettiği gerçekte yok olabileceği tehlikesi ortaya çıkar.Byron, bunu ölümsüz dizelerinde şöyle ifade ediyor:

Üzüntü bilgidir: bunu en iyi bilenler,

En derin acıyı çekenlerdir kaderin bilgisinden.

Bilgi ağacı yaşama ait değildir.[89]

En azından ruhun en kötü ve karanlık saatlerinde bu tür kay-gılar için, Horatius'un neşeli aldırmazlığını anımsamaktan dahaiyisi yoktur ve onun dizeleriyle kendinize şunu söyleyin:

Quid aeternis minorem

Consiliis animum fatigas?

Cur non sub alta vel platano vel hac

Pinu jacentes-[90]

Tabii ki her derecedeki kayıtsızlık ve melankoli, romantik birgeri dönüş ve kaçıştan, her biçimde Hıristiyanlığa ulaşmaktandaha iyidir. Çünkü ulaştığı bilgiyle, entelektüel vicdanını ümit-sizce kirletmeyen ve kendisini başkalarına teslim etmeyen kişiartık Hıristiyanlığa bağlı kalmayacaktır. Acıları yeterince sıkıntıverebilir, ama acılar olmadan, kişi, insanlık için lider ve eğitici

87/567

Page 88: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

olamaz ve yönetmeyi denerken, temiz bir vicdan sahibi olmay-

anın vay haline![91]

110

Dinde gerçek. Aydınlanma döneminde, insanlar dine yeterinceönem vermediler, buna kuşku yok. Ama daha sonra Aydınlanmakarşısında oluşan muhalefette, din, sevgi ve hatta ileri derecedeaşkla benimsenince, örneğin onun yoluyla dünya derin, çok der-in bir biçimde anlaşılmaya çalışılınca, adaletten çok daha fazlauzaklaşıldı. Bilim, bu anlayışı dogmatik süslerden arındırdı vegerçeğe mitsel olmayan bir biçimde ulaştı. Böylece tüm Aydın-lanma muhalifleri, kütlelerin anlayabilmesi için dinin, sensu al-

legorico[92] ifade tarzı olduğunu, gerçek çağdaş bilimi ondanuzaklaştırmak yerine, ona yaklaştırmış olması açısından, eskibilgelik olan kadim bilgeliğin dile gelmesi olduğunu iddia ettiler.Bu yolla, eski ve sonraki bilgeler arasında bir uyum, hatta fikirbirliği oluşacak ve bilgi gelişimi (eğer bundan söz edilmekistenirse) töze değil iletişime ait olacaktı. Bu tür din ve bilimdüşüncesi tamamen yanlıştı; Eğer Schopenhauer, koruma altınaalmak için söz söyleme yeteneğini kullanmamış olsaydı -yükseksesle söylenen, ama yine de dinleyicilerinin kulaklarına bir nesilsonra ulaşan- bugün bile kimse bunu itiraf etmek istemiyor ola-caktı. Schopenhauer'in, dünyayı ve insanı dinsel ve ahlaki açıdanyorumlamasından, insanın, Hıristiyanlık ve diğer dinler ko-nusunda birçok şey anlayabileceğinin kesin olması kadar, dininbilgi için değeri konusunda yanılıyor olması da kesindi. Bu an-lamda, zamanının Romantizmi bağırlarına basan ve Aydınlanmaruhunu tanımayan bilim öğreticilerinin uysal bir öğrencisiolmuştu. Eğer günümüzde doğmuş olsaydı, dinde sensu alleg-orico'dan bahsedemeyecekti. Daha çok, adeti olduğu üzere şusözlerle gerçeği onurlandıracaktı: 'Ne doğrudan, ne dolaylı, ne

88/567

Page 89: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

doğma, ne alegori olarak, hiçbir zaman, din gerçeği söyle-memiştir.' Her din, korku ve gereksinimden doğmuştur ve usunyan yollarını aşarak varlığa kavuşmuştur. Belki bir zaman, bilimnedeniyle tehlikeye düşünce, içine yapay bir felsefi kuram kat-mıştır ki daha sonra orada bulunabilsin. Ama bu, dinin kend-isinden kuşku duyduğu bir devirde, din adamının kullandığı birhiledir. Bilgi çağı olarak adlandırılan Hıristiyanlığın ilkçağlarında kullanılan bu din hileleri felsefeye girerek, sensu al-legorico boş inancına yol açtılar. Dahası, filozofların, kendiler-inde bulunan duyguları, (özellikle yarım adam olan, şair filozo-flarda ve filozof sanatçılarda) herkes için gerekli genel duygu-larmış gibi ele almalarına yol açtılar. Böylece kendi dini duygu-ları, sistemlerinin kavramsal yapılarını çok fazla etkiledi. Filozo-flar genellikle geleneksel dini alışkanlıklarla veya en azından eski'metafizik gereksinim' alışkanlığıyla felsefe yaptıkları için,Yahudi, Hıristiyan veya Hint dini doktrinlerini temsil eden dog-malara ulaştılar ve bunları çocukların annelerini taklit etmelerigibi taklit ettiler. Bu durumda, yine de babalar, çocuklarınınannelerinden emin olamadılar (hep olduğu gibi), ama daha çokmasumiyet şaşkınlığıyla, tüm din ve bilimlerin aileden gelenbenzerliği masalını anlattılar. Gerçekte din ve bilim arasında birilişki, arkadaşlık, hatta düşmanlık bile yoktu: farklı yıldızlardayaşıyorlardı. Son umut ve kararlılığın ötesinde bir kuyrukluyıldızın parlamasına izin veren bir felsefe, kendisinde bilimolarak ortaya koyduğu her şeye kuşku katar, bilim kılığına girmişolsa da, bu da dinsel olacaktır.

Bu arada, eğer tüm insanlar bazı dini konularda, örneğinTanrı'nın varlığı konusunda (bu durumda öyle değil), anlaşab-iliyorlarsa, o zaman bu yalnızca kabul edilen şeyler için, örneğinTanrı'nın varlığı, bir karşı görüştür. Genelde gentium ve homin-

um[93] fikir birliği haklı olarak budalalıktır. Tam aksine, tek bir

89/567

Page 90: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

şeye ait, consensus omnium sapientium[94] yoktur. Goethe'ninsatırlarında anlatılanın dışında:

Alle die Weisesten aller der Zeiten

lachlen und winken und stimmen mit ein:

Thöricht, auf Bess'rung der Thoren zu harren!

Kinde der Klugheit, o habet die Narren

ober zum Narren auch, wie sich's gehört[95]

Dize ve ritm olmadan söyler ve bizim durumumuza uygularsak:consensus gentiumun aptalca olması, consensus sapientumdur.

111

Dinsel tapınmanın kökeni. Eğer dinsel yaşamın tamamen ege-men olduğu zamanları düşünürsek, artık katılmadığımız temelbir inanışı görürüz ve bu nedenle de dinsel yaşamın kapılarınınartık bize kapatıldığını anlarız: bu doğa ve bizim onunla olanilişkimizdi. O zamanın insanları henüz doğa yasalarını bilmiyor-lardı, ne yeryüzü ne de gökyüzü için bir zorunluluk vardı: birmevsim, güneş ışığı, yağmur gerçekleşebilir veya bunlar olmay-abilirdi. Doğal nedensellik kavramı yoktu. İnsan kürek çek-tiğinde, kayığı hareket ettiren kürek çekme değildi, bu, daha çokbir gücün kayığı hareket ettirmesine yarayan bir büyü töreniydi.Tüm hastalıklar, ölümün kendisi sihirli etkilerle meydana geliy-orlardı. Hastalanmak ve ölmek doğal olarak ortaya çıkmıyor-lardı. 'Doğal gelişim' fikri yoktu (bu fikir ilk kez eski Greklerdeyani insanlığın ileri aşamasında, tüm Tanrılara egemen olan

Moira[96] kavramıyla ortaya çıktı). Birisi ok atarken, iş gören usdışı bir güçtü; eğer ırmaklar birden kurursa, akla ilk yeraltışeytanları ve onların kötülükleri gelirdi; görünmez etkisiyle Tan-rının attığı ok insanların birden ölmelerine neden oluyordu.

90/567

Page 91: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Hindistan'da (Lubbock'a göre)[97] bir marangoz çekicine, keser-ine ve diğer aletlerine kurbanlar sunardı. Bir Brahman yazdığıkaleme, bir asker savaş gereçlerine, bir duvarcı ustası malasına,bir işçi sabanına aynı şekilde davranırdı. Dinsel kişilerindüşüncesine göre, tüm doğa bilinçli ve niyetli varlıklarıneylemlerinin bütünüydü; bunlar çok karmaşık olan keyfieylemlerdi. Bizim dışımızdaki bir şeyin nasıl olacağına kararveremezdik: bizler az çok belirli ve hesaplanabilirdik. İnsanyasaydı, doğanın yasası yoktu: bu ilkede ilkel, dini açıdanüretken eski kültürlerin inancı yatmaktaydı. Bugünün insanlarıolan bizler tam aksini düşünüyoruz: İnsan iç dünyasını ne kadarçok zengin biçimde duyumsarsa, ne kadar çok sesli bir bireyse,doğanın simetrisi onu o kadar güçlü biçimde etkiler. Goethe'de,

doğayı, modern ruhun sakinleştiricisi olarak buluyoruz;[98] enbüyük saatin vuruşlarını, dinlenme, huzur bulma arzusuyla,sanki bu simetriyi içimize alabiliriz ve sonunda kendimizdenhoşnut kalabiliriz gibi duyuyoruz. Önceleri durum aksineydi:eğer ilkel kabileleri düşünürsek veya günümüzün yabanıl kabilel-erini yakından incelersek, onların yasa ve geleneklerden çoketkilendiklerini görürüz: birey, otomatik olarak bunlara bağlıdırve bir sarkaç düzenliliğinde hareket eder. Ona göre doğa -anlaşıl-mayan, ürkütücü, gizemli doğa- özgürlük, seçim yüksek bir güç,insanüstü bir varlık seviyesi, Tanrı gibi görünüyor olmalıdır.Şimdi, o zamandaki ve koşullardaki her birey varlığını, mutlu-luğunu, ailesini, ülkesini, tüm başarıları doğanın keyfi eylemler-ine bağlıyor olmalıydı: bazı doğa olayları zamanında olurlarken,diğerleri olmuyorlardı. Bu müthiş bilinmeyenler üzerinde kon-trol nasıl kurulabilirdi? Bu özgürlük alanı nasıl kısıtlanabilirdi?Kişi düşünürken, kendisine endişeyle soracaktı: 'yasa ve gelenekyoluyla, senin bağlandığın gibi, bu güçleri yönetmenin bir yoluyok mu?'

91/567

Page 92: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Büyüye ve mucizeye inananların düşünce biçimleri, doğayayasa uygulama eğilimindedir; ve kısaca, bu düşüncenin sonucudinsel tapınmadır. Onların ortaya koydukları problem şuna ben-zer: zayıf kabile, yine de, güçlü olana nasıl yasa koyar, onu yöne-tir ve eylemlerini yönlendirir (daha zayıf kabilelerlekarşılaştırınca)? Kişi, önce, en zararsız baskıyı düşünür, bu baskıbaşkalarını etkilemek için yaptıklarıdır.Yalvarışlar ve dualarla,itaatle, övgü ve hediyelerle, gönül okşayan yüceltmelerle, dahauyumlu davranmaları için doğa güçleri üzerinde baskı yapmakolasıdır: sevgi bağlar ve bağlanır. Sonra bazı davranışlar içinkarşılıklı olarak tarafların kendilerini bağladıkları anlaşmalarmühürlenebilir, teminatlar verilip yeminler edilebilir. Ama dahaönemli olan büyü yoluyla daha güçlü bir baskıdır. İnsanların,büyücü kullanarak güçlü bir düşmana zarar vermeyi ve onukorkutmayı amaçladıkları, aşk büyüsüyle uzaktan etkili olmayaçalıştıkları gibi, zayıf insan da doğanın güçlü ruhlarını bu yollaetkileyebileceğine inanır. Büyünün güç elde etmek için temeldekullandığı şey başkasına ait olan bir nesnedir. Bu, saç, tırnak,masasından alınan yiyecek, onun resmi, hatta adı olabilir. Ruh-sal olan her şeyle ilişkili fiziksel bir şey olduğu varsayımıyla, buyolla büyü yapılır. Bunun yardımıyla, ruh engellenebilir, ona za-rar verilebilir veya yok edilebilir. Fiziksel olan, ruhsal olanınyakalanmasının yollarını sağlar. Şimdi, insanların insanlarıyönettiği gibi, doğanın ruhları yönetilir, çünkü ruhun da fizikselbir yanı vardır ve bu yolla yakalanabilir. Ağaç ve onulakarşılaştırılınca, ağacın geliştiği tohum: bu şaşırtıcı ilişki, aynıruhta iki biçimin de yer aldığını kanıtlar gibidir -bir küçük, birbüyüktür. Aniden yuvarlanmaya başlayan taş, hareketi sağlayanruhu taşıyan bir bedendir. Eğer fundalıkta tek başına yatanbüyük bir kaya varsa, insan onu oraya getirmiş olamaz, bunedenle oraya kendi başına gelmiş olmalıdır, yani bir ruhu ol-malıdır. Doğanın ruhu da dahil olmak üzere bedeni olan her şeyebüyü yapılabilir. Bir Tanrı açıkça imgesine bağlıysa, o zaman ona

92/567

Page 93: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

karşı doğrudan güç kullanılabilir (onu kurbanla beslemeyerek,kırbaçlayarak, zincire vurarak, vs.) Çin'deki yoksul insanlar, Tan-rının kendilerinden esirgediklerini elde edebilmek için, resminiipe bağlarlar, yırtarlar, çamurlu yollarda sürüklerler ve 'Köpeksoyu' derlerdi 'seni muhteşem bir mabette yaşattık, seni altınlakapladık, çok iyi besledik, sana kurbanlar adadık ve sen çoknankörsün.' Katolik ülkelerde de bu yüzyıllarda, salgın ve kur-aklık dönemlerinde, azizlerin veya bakire Meryem'in resimlerinebenzer şeyler yapılırdı. Örneğin, insanlar görevlerini yerine ge-tirmek istemezlerdi.

Doğayla kurulan tüm bu büyülü ilişkiler sayısız törenleraracılığıyla gerçekleşirdi. Sonunda, törenler çok fazla birbirinekarışınca, en uygun doğa akışını, özellikle de mevsimlerindüzgün döngüsünü garantileyebilmek için insanlar, buna uygunolan törenleri düzenlemek, sistemli hale getirmek istediler. Din-sel tapınma, doğayı yönlendirme çabasıdır ve doğayı insanyararına çevirebilmek için büyü yapmayı amaçlar. Yani, baştasahip olmadığı yasalara uygunluk özeliğini onda sağlamaktır;öte yandan, günümüzde insanlar, onlara uyum sağlayabilmekiçin doğanın yasalarını anlamaya çalışıyorlar. Kısaca, dinseltapınmanın temelinde insanın insana büyü yapması fikri yatarve büyücü, papazdan daha yaşlıdır. Ama aynı zamanda başka vedaha soylu düşüncelere de dayanır; insanlar arasında anlayışlıilişkileri, iyi niyeti, şükran duygusunu, ricaların duyulmasını,düşmanların anlaşmasını, teminatlar verilmesini, mülkünkorunmasını da varsayar. En ilkel kültür aşamalarında bile, in-san doğaya güçsüz bir köle gibi boyun eğmemiştir, gönülsüz hiz-metkarı olmamıştır: dinin Grek aşamasında, özellikle OlimposTanrılarıyla olan ilişkilerde, biri soylu ve güçlü diğeri daha azsoylu olan iki sınıfın beraberce yaşadığı düşünülürdü, ama kökenolarak, ikisi de bir biçimde aynı soya aittiler ve birbirlerinden

93/567

Page 94: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

utanç duymamaları gerekirdi. Eski Grek dinselliğinin soylu yanıda budur.

112

Bazı eski kurban aletlerine bakarken. Maskaralık ve hattamüstehcenliğin, dini duygularla birleşmesi ile ilgili bazı duygu-ların kaybolduklarını görüyoruz: böyle bir karışım olasılığınınolabileceği duygusu yok olmaktadır. Bunu yalnızca tarihteki De-meter ve Dionysos festivallerinden, Hıristiyanlıktaki tutku vegizem oyunlarından öğreniyoruz. Ama yüce olanın burleskle vebenzerleriyle birliğini, acıklı olanın gülünç olanla iç içe oluşunuhala biliyoruz -belki de gelecek nesil bunu hiç anlamayacak.

113

Antik çağ olarak Hıristiyanlık. Bir pazar sabahı yaşlı çanlarınçaldığını duyduğumuzda kendimize şunu sorarız: bu olabilir mi?Bu, iki bin yıl önce Tanrı'nın oğlu olduğu için çarmıha gerilmişbir Yahudi anısına yapılmaktadır. Bu iddianın kanıtı yok.

Zamanımızın Hıristiyanlığının çok eski çağların bugüne uz-antısı olduğu kesin; ve insanların böyle bir sava inanıyor ol-maları (başka durumlarda savları test etme konusunda çok katıdavranırlarken) belki de bu mirasın en eski parçasıdır. Ölümlübir kadından çocuk doğuran bir Tanrı; artık çalışılmaması, yar-gılanması, yakındaki kıyametin işaretlerinin dikkatle izlenmesigerektiğini söyleyen akıllı bir adam; bir masumu vekaleten kurb-an olarak adayan bir adalet; müritlerinin kanını içtikleri birisi;dualar ve mucizeler; Tanrıya karşı işlenen ve onun tarafındanbağışlanan günahlar; ölümün bir kapı olduğu yaşam sonrasındankorku; amacının ve yarattığı utancın artık bilinmediği bir zaman-da haçın bir simge olması -bütün bunlar, sanki eskinin

94/567

Page 95: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

mezarından çıkıp üzerimize geliyorlarmış gibi ürkütücü! Hala in-anılan şeylere inanmak zorunda mıyız?

114

Hıristiyanlıkta Grek olmayan. Grekler, Yahudilerin aksine,üzerlerindeki Homer Tanrılarını efendiler ve onların altında olankendilerini köleler olarak görmüyorlardı. Onları, kendi sını-flarının en başarılı örnekleri, yani en üstün, kendi doğalarıylaçelişmeyen tasarımlar olarak kabul ediyorlardı. Onları kendiler-ine yakın buluyorlardı, karşılıklı çıkarları vardı, aralarında bir

tür symmachia[99] kurulmuştu. Bu tür Tanrılara sahip olan vebunu asil olanla daha az asil olanın ilişkisine benzeten insan,soylu olduğunu duyumsuyordu. Öte yandan İtalyan halkınındini, sürekli kötülüklerden, kaprisli güçlerden ve ceza verenler-den korkan köylü diniydi. Olimpos Tanrılarının gerilediği yerde,Grek yaşamı kasvetli ve korkulu bir hal aldı.

Öte yandan Hıristiyanlık, insanlığı tamamen ezerek parçaladı,adeta derin bir bataklığa gömdü. Sonra, birden, kafası karışıkkenkutsal merhametin ışığı parladı, şaşkın insan, bu merhametleiyice sersemledi, coşkulu bir çığlık attı ve bir an için tüm cennetiiçinde taşıdığını düşündü. Hıristiyanlığın tüm psikolojik icat-

ları,[100] bu hastalıklı duygu fazlalığı, bunun için gerekli olan de-rin beyin ve kalp yozlaşması üzerinde çalışırlar. Hıristiyanlık,yıkmak, parçalamak, sersemletmek, sarhoş etmek ister:istemediği tek şey vardır: ölçülü olmak ve bu nedenle, en derinanlamda barbar, Asyalı, soylu olmayan ve Grek olmayandır.

115

95/567

Page 96: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Kendi yararına Hıristiyan olmak. Dinin yüksek insanlığınkenar süsü gibi işlendiği ağırbaşlı ve yararlı insanlar vardır. Buinsanlar dindar olmayı sürdürürler.

Bir silah (söz ve yazı da silahtır) kullanmayı bilmeyen insanlarköle olurlar: bu tür insanlar için, din çok yararlıdır, çünküburada kölelik Hıristiyan erdemi olur ve şaşırtıcı biçimdegüzelleşir.

Günlük yaşamlarının çok boş ve monoton olduğunu düşünen-ler kolayca dindar olurlar: bu anlaşılır ve affedilebilir; amayaşamları boş ve monoton geçmeyenlerden dindar olmalarını ta-lep etme hakları yoktur.

116

Gündelik Hıristiyan. Eğer Hıristiyanlığın intikamcı Tanrı,genel günahkarlık, kadercilik, sonsuz cehennem azabı ilkeleridoğru olsaydı, papaz, havari veya münzevi olmamak, korku vetitremeyle tamamen kendini kurtarmaya çalışmamak, biraptallık işareti ve karakter eksikliği olurdu. Geçici rahatlık içinebedi ayrıcalık şansını kaybetmek aptallık olurdu. Hepsine in-andığını varsayarsak, günlük Hıristiyan zavallıdır, üçe kadar bilesayamaz ve bunu yanında, zihinsel yetersizliği nedeniyle,Hıristiyanlığın vaat ettiği cezayı hak etmemektedir.

117

Hıristiyanlığın kurnazlığı üzerine. Tam değersizlik, gü-nahkarlık ve aşağılık duygusu öğretisinin yüksek sesle açıklan-ması, başka insanların aşağılanmasını olanaksızlaştıran birHıristiyanlık hilesidir. Hıristiyan kendi kendine, 'İstediği günahıişleyebilir, temelde benden farklı değil; her yönden değersiz olan

96/567

Page 97: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ve aşağılanması gereken benim' der. Ama bu duygunun sivri ucuyoktur, çünkü Hıristiyan kendi kişisel aşağılığına inanmaz: insanolduğu için kötüdür ve şu ilkeyle kendisini biraz sakinleştirir:hepimiz aynı türdeniz.

118

Rollerin değişimi. Din hüküm sürmeye başlar başlamaz, ilkmüritlerinin tümü ona düşman olur.

119

Hıristiyanlığın kaderi. Hıristiyanlık kalbi ferahlatmak için varolmuştur. Ama daha sonra ferahlatmak için önce sıkıntıya sok-malıdır. Bunun sonunda yok olacaktır.

120

Zevk yoluyla kanıt. Kabul edilebilir bir fikrin gerçek olduğuvarsayılır: bu zevk yoluyla kanıttır (ya da, kilisenin dediği gibi,güç yoluyla kanıt). Tüm dinler utanç duymaları gerekirkenbundan gurur duyarlar. Eğer inancımız bizi mutlu etmiyorsa, in-anç olmaz: değeri ne kadar da azalır!

121

Tehlikeli oyun. Bugün kendisinde dini duygular olmasına izinveren kişi, onun gelişmesini sağlar: başka türlü davranamaz.Sonra zamanla doğası değişir: bağımlılık yaratanı veya dinselolana yakını yeğler, tüm yargı ve duyumsama ortamı bulutlanır,üstüne dini gölgeler düşer. Duygu dinginliğini yitirir: dikkatliolun!

97/567

Page 98: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

122

Kör müritler. Kişi öğretisinin, sanatının, dininin güçlü ve zayıfyönlerini iyi bildiği sürece, gücü hala azdır. Öğretisinin, dininin,vs. zayıf yönünü göremeyen mürit ve havari, öğretmenininetkisiyle ve ona karşı duyduğu dinsel hayranlıkla kör olur ve bunedenle öğretmeninden daha güçlüdür. Kör müritler olmadan,kimse veya kimsenin yaptığı iş etkili olamaz. Bazen, bilgiyi zaferkazanması için desteklemek, onu aptallıkla birleştirmek veaptallığın gücünün bu zaferi desteklemesini sağlamaktır.

123

Kiliselerin çöküşü. Dünya üzerinde, dinleri yok edecek kadaryeterli din yok.

124

İnsanın günahsızlığı. Bir zamanlar insan, 'günahın dünyayanasıl geldiğini' kavramıştı (yani yanlış us yürütmeyle, insanlarınbirbirlerini hatta kendilerini gerçekten daha kötü ve karagörmesiyle), sonra tüm ruh hali gelişecek, insan ve dünya birmasumiyet zaferi içinde görünecek ve bu temelde kişi için iyi ola-caktı. Doğanın ortasında insan her zaman kendinde çocuktur. Buçocuk bir zamanlar baskılı, ürkütücü bir düş görmüş olabilir,ama gözlerini açınca kendisini her zaman cennette bulacaktır.

125

Sanatçıların din dışı olmaları. Homer, Tanrıları arasındakendisini o kadar evinde hissediyordu ve bir şair olarak onlardano kadar zevk alıyordu ki, derinden dindar olmamalıydı. Genel

98/567

Page 99: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

inancın ona sunduğunu kabul etti (önemsiz, ham, kısmenürkütücü bir boş inancı) ve çamurunu kullanan bir heykeltıraşgibi özgürce, yani Aeschylus ve Aristophanes'in sahip olduklarıaynı açıklıkla ve son zamanların Rönesans sanatçılarında ve Go-ethe ile Shakespeare'de farklılık yaratan biçimde çalıştı.

126

Sanat ve yanlış yorumlamanın gücü. Azizlerin tüm öngörüleri, korkuları, yorulmaları, aşırı coşkunlukları, derin kökleriolan dini ve psikolojik hatalara dayalı bilinen hastalık durum-larıdır. Ama o, bunu hastalık olarak değil başka türlü yorumlar.

Böylece, Socrates'in Daimonion'u[101] da, bugünkünden farklıolarak, o günkü ahlak düşüncesine bağlı olarak açıkladığı benzerbir kulak hastalığı olabilirdi. Bu, kahinlerin ve peygamberlerindeliliklerinden ve saçmalıklarından farklı değildir. Yorumlayan-ların zihin ve kalplerindeki bilgi, düş gücü, ihtiras ve ahlakdüzeyi bunları ortaya çıkartır. Dahi ve aziz diye adlandırdık-larımızın en büyük etkilerinden birisi, onları insanlığın kur-tarıcıları olarak yanlış anlayan yorumlayıcıları zorla eldeetmeleridir.

127

Deliliğe saygı. Heyecanlı bir halin, genellikle zihni boşalttığı vemutlu fikirler ürettiği görüldüğü için, büyük heyecan durum-larında, insanın en büyük ve mutlu fikirlere ulaşacağı düşünülür.Bu nedenle deli olanlar, akıllı ve kahin diye saygı görürler. Buyanlış bir çıkarsamadır.

128

99/567

Page 100: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Bilimin sözleri. Çağdaş bilimin amacı en acısız ve en uzunyaşamı sağlamaktır -yani, bir tür ebedi mutluluk: dinin vaatler-iyle karşılaştırınca çok mütevazı kaldığı kesin.

129

Yasaklanan cömertlik. Düşsel varlıklara verebileceğimiz kadaryeterli sevgi ve şefkat dünyada yeterli miktarda yok.

130

Dinsel tapınmanın içte yaşamını sürdürüyor olması. Katolikkilisesi ve ondan önceki tüm eski tapınmalar kişinin olağan dışıhallere sokulduğu soğukkanlı yarar hesaplamalarından ve akılcıdüşüncelerden uzaklaştığı araçlar alanına egemendi. Derin ses-iyle yankılanan kilise; gerilimlerini topluma aktararak, insan-ların bir mucize beklentisiyle kulak kabartmalarını sağlayan dinadamları güruhunun, boğuk, düzenli ve sakin sesleriyle Tanrı eviolarak bilinmeyen karanlıklara uzanan her yerde topluluğukorkutan mimarın soluğu -artık bu varsayımlara inanılmazsa, in-sanları bu durumlara kim sokmak ister? Yine de bunlarınsonuçları tamamen yok olmadı: iç dünyaların, yüce, ince, ön sez-ili, derin pişmanlık duyan, neşeli ruh halleri, insanda temelolarak tapınmayla elde edilir. Şimdi bununla ilgili olarak ruhtavar olan ve o zaman tohum halinde bulunan, şimdi büyüyüpçiçek açmıştır.

131

Dinin sonraki etkileri. İnsan, dini alışkanlıklarını unuttuğunune kadar çok düşünse de, bunları, kavramsal bir içeriği olmayandini duygu ve ruh hallerinden zevk almayacak derecede

100/567

Page 101: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kaybetmemiştir. Buna örnek olarak müzik verilebilir. Ve eğerfelsefe bize metafizik umutların olumlanmasını, ruhun orada de-rin huzura ulaşabileceğini gösteriyorsa ve örneğin 'Raphael'in

Madonna'sının bakışında kesin bir İncil'den'[102] bahsediyorsa, ozaman sıcak bir tutum içersinde olan söylem ve açıklamalaraulaşırız. Burada, felsefecinin kanıtlarını ortaya koyması dahakolaydır; vermek istediğini, kalp, memnuniyetle alacaktır.Burada, özgür düşünenlerin doğmalara ne kadar dikkatsizceitiraz ettiklerini, ama dinsel duygunun büyüsünü çok iyi bildik-lerini fark ediyoruz; ikincisini, birincisi uğruna feda etmek on-ların canını sıkacaktır.

Bilimsel felsefe, bu gereksinimi (elde edilmiş ve bu nedenlegeçici olan bir gereksinim) temel alarak hataları taşımama ko-

nusunda dikkatli olmalıdır. Mantıkçılar[103] bile, onlara yasakolan, ahlak ve sanattaki gerçeğin 'sezgisinden' bahsediyorlar(örneğin, 'şeylerin özünün tek olduğu' sezgisi). Zahmetli birbiçimde ortaya konan gerçeklerle, bu tür 'sezgisel' şeylerarasında, aşılamaz bir boşluk vardır. Bu boşluk, birincisininzekadan, diğerinin gereksinimden kaynaklanmasından ortayaçıkar. Açlık, kendisini doyuracak olan bir besinin varlığını kanıt-lamaz, ama besini arzular. 'Sezmek' bir şeyin var olduğunu her-hangi bir derecede bilmek değil, ondan korkulduğu veya oistendiği sürece, bunun olasılığını kabul etmektir. 'Sezgi', bizikesinlik alanına doğru bir adım bile ileri götürmez.

Felsefenin, biraz din katılmış bölümlerinin diğerlerine göredaha iyi kanıtlandıklarına içgüdüsel olarak inanırız. Amatemelde durum aksinedir; yalnızca öyle olmasını içten isteriz -yani, biz memnun eden doğru olmalıdır. Bu arzu bizim, kötünedenlere, iyi varsayımıyla sahip olmamızı sağlar.

132

101/567

Page 102: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Hıristiyan kurtuluşu gereksinimi üzerine. Eğer iyice incelersekHıristiyan ruhunda yer alan kurtulma adlı süreç için bir açık-lama bulabiliriz ve bu açıklama mitolojiden bağımsız; yani,tamamen psikolojik olacaktır. Tabii ki şimdiye kadar dini dur-umların ve süreçlerin açıklamalarına gölge düşmüştür. Bu ko-nuda kendisini özgür düşünceli ilan eden din bilimi, kötü bir ünesahip olmuştur; çünkü daha en baştan kurucusu olan

Schleiermacher'in[104] ruhunun, 'özgür din biliminin', kendisineyeni bir dayanak bularak Hıristiyan dinini ve Hıristiyan din

bilimcilerini[105] koruduğunu düşünmemize neden olmuştur veher şeyin üzerinde bu, dinsel olayların psikolojik analizinde yenibir uğraştır. Bu öncülerin bizi yolumuzdan alıkoymalarına izinvermeden, incelenen görüngüyü şu şekilde açıklamaya cesaretedeceğiz: İnsan, geleneksel sıra düzeninde alt basamaklarda yeralan belirli eylemlerinin bilincindedir; aslında içinde bu türeylemlere eğilim duyduğunu fark eder ve bu sanki tüm doğasıgibi değişmez bir nitelik taşır. En üstte değer bulan diğer eylemkategorilerinde şansını nasıl da denemek ister; bencillik dışı birdüşünceyle izleyebileceği, iyi bir bilince sahip olduğunu duyum-samak ne kadar çok hoşuna gidecektir! Ama ne yazık ki bu biristekten öteye gidemez: bu konudaki tatminsizliği, genel olarakyaşamdan tatmin olmadığı diğer şeylerle birleşir veya bueylemlerin kötü diye adlandırılan sonuçları içinde uyanır.Böylece derin bir hoşnutsuzluk gelişir, bütün bu hoşnutsuzluk-ları ve nedenlerini ortadan kaldırmak için bir doktor arar.

Kişi kendisini fazla ihtiras göstermeden başkalarıylakarşılaştırıyorsa, bu çok fazla acı yaratmaz; o zaman herhangi birseviyede kendisinden tatmin olmaması gerekmez; yalnızca genelinsanlık tatminsizliği ve eksikliğinin yükü ona sıkıntı verir. Amakendisini bencillik dışı davranışlara sahip olan ve sürekli biçim-de bencillik dışı bir bilinçle düşünen kişiyle karşılaştırır: Tanrı.Bu parlak aynaya baktığı için, kendisini bulanık ve ileri derecede

102/567

Page 103: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çarpık görür. Sonra, diğer varlığın düşüncesi onu korkutur veonu düş gücünde cezalandıran bir adalet olarak yükseltir. Büyükveya küçük her deneyiminde, onun kızgınlığını, tehdidini fark et-tiğini zanneder ve onun yargıç ve cellat olarak kullandığıkırbaçlarını önceden duyumsadığını düşünür. Ölçülemez bir cezasüresi dikkate alınınca, düş gücünün tüm diğer korkularınınüzerinde olan bu tehlikede ona kim yardım edecektir?

133

Bu durumun başka sonuçlarını anlatmadan önce, insanın, buduruma 'suç veya 'günah' nedeniyle değil, ama bir dizi us yanıl-gısıyla düştüğünü, doğasının kendisine kara ve nefret uyandırıcıgöründüğünü, bunun aynanın hatasından, insanın düş ve yar-gılama gücünün bozuk imgelerinden kaynaklandığını açıkçasöylememiz gerekir. İlk önce, tamamen bencillik dışı eylemleryapabilen kişi, bir Anka kuşundan çok bir masaldır. Açıkçadüşlenemez bile, çünkü tüm 'bencillik dışı eylemler' baştan it-ibaren, eğer iyice incelenirse, havada buharlaşırlar. İnsan hiçbirzaman kendisine yönelik olmayan, yalnızca başkalarına yönelikeylemlerde bulunmaz. Aslında, kendisine referans vermedenyani, içsel bir zorlama olmadan (kişisel gereksinime bağlı) hiçbirşey yapabilir mi? Ego olmadan nasıl davranabilir?

Bunun aksine, bazen düşünüldüğü biçimde, tamamen sevgiolan bir Tanrı, tek bir bencillik dışı eylem yapamayacaktır ve buda Lichtenberg'in daha genel bir düzeyde söylediklerini aklımızagetiriyor: 'Söylendiğinin aksine, başkalarını duyumsamamızolanaksızdır. Yalnızca kendimizi duyumsarız. İlke katı gibigörünüyor, ama tam anlaşılırsa öyle olmadığı ortaya çıkacaktır.Ne anneyi, ne babayı, ne çocuğu severiz, sevdiğimiz onların bize

verdiği anlaşılabilir duygulardır.'[106] veya La Rochefoucauld'unsöylediği gibi, 'Si, on croit aimer sa maîtresse pour lamour d'elle

103/567

Page 104: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

on est bien trompé.'[107] Sevgi eylemlerinin diğerlerinden nedenüstün tutulduklarının, yani bunun özlerinden çok yararlarınabağlı olduklarının açıklaması için yukarıda sözü geçen On The

Origin of Moral Feelings'e[108] bakılabilir. Eğer insan Tanrı gibi,sevgi olmak, her şeyi kendisi için değil başkaları için yapmakistiyorsa, bu, baştan olanaksızdır, çünkü başkaları için bir şeyleryapabilmek amacıyla kendisi için çok şey yapması gerekecektir.Sonra, diğer kişinin bu fedakarlığı her seferinde kabul edecekkadar bencil olduğu varsayılmaktadır: böylece sevgi ve fedakarlıkinsanı, fedakarlıktan yoksun olan, sevgisiz bencillerin süreklivarlıklarına gereksinim duyacaktır ve bunun sürebilmesi içingerekli en yüksek ahlakın ahlaksızlığı zorlaması gerekecektir. (buyolla kendisini ortadan kaldıracağı kesindir.)

Dahası, Tanrı fikri inanıldığı sürece rahatsız eder ve küçükdüşürür, ama bu durumun kökenini araştıran bugünkükarşılaştırmalı etimolojinin artık kuşkusu yoktur ve kökenin an-laşılmasıyla inanç yok olur. Kendi doğasını Tanrı ile karşılaştıranbir Hıristiyan, kafası, şövalye romanlarındaki efsanevikahramanların yaptıklarıyla dolu olup, kendi cesaretini küçüm-seyen Don Kişot gibidir. Her iki durumda da kullanılan ölçütmasal alanından alınmıştır. Eğer Tanrı düşüncesi yok olursa,Tanrı talimatları karşısında işlenmiş bir suç, Tanrı'nın kutsadığıyaratıktaki bir leke olan 'günah' duygusu da yok olur. Bundansonra kalan belki de din dışı sağlanan adalet karşısında duyulankorkudan kaynaklanan ve buna sıkıca bağlı olan hoşnutsuzluk-tur. Veya insanlardan saygı görememe korkusudur. İnsan,eylemleriyle geleneklere, kurallara ve düzenlemelere karşı çık-tığının farkına varırsa, ama yine de 'ruhun ebedi kurtuluşunu' veonun kutsallıkla olan ilişkisini tehlikeye sokmadığını anlarsavicdan azabından kaynaklanan rahatsızlık, suç duygusunun enkeskin ucu kırılır. Eğer insan sonunda felsefi olarak kendisinitüm eylemlerin koşulsuz gerekliliğine ve sorumsuzluğuna ikna

104/567

Page 105: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

edebilirse ve bunu içselleştirirse, vicdan azabının izleri de yokolur.

134

Eğer Hıristiyan, söylediğimiz gibi, belli hataları, eylemlerihakkındaki yanlış, bilim dışı yorumlamaları sonucunda kendisiniküçümserse, bu küçük ve hor görme eyleminin, hoşnutsuzluğungenelde sürmediğinin büyük bir şaşkınlıkla farkına varmalıdır.Bunun tamamen ruhtan uzaklaştığı, kendisini özgür ve cesur his-settiği ne çok zaman olmuştur. Gerçekte, insanın kendisindenzevk alması ve kendi gücünden hoşnut kalması, her türlü kaçınıl-maz derin coşku azalmasıyla birlikte zafer kazanmaktadır: insanyeniden kendisini sevmeye başlamıştır: bunu duyumsar -ama busevgi, bu kendine saygı duyma gereksinimi ona inanılmaz gelir.İçinde yalnızca yukardan saçılan istenmeyen bir merhametışığını görebilir. Eğer daha önce, her olayda ikazlar, tehditler,cezalar ve her türlü kutsal hiddet gördüğünü düşünüyorsa, şimdide kutsal Tanrıçayı kendi deneyimlerine aktarmaktadır: bir dur-um ona sevgi dolu, diğeri yardımsever gelecektir ve üçüncüsü,özellikle de kendi neşeli hali, Tanrı'nın merhametinin kanıtı gi-bidir. Daha önce hoşnutsuz olunca, eylemlerini yanlış yorum-ladığı gibi şimdi de deneyimlerini yanlış yorumlayacaktır. Ruhhalini kendi dışındaki bir gücün tesellisi olarak anlayacaktır;kendini sevdiği sevgi, kutsal bir aşk gibi gelecektir; merhamet di-ye adlandırdığı ve kurtuluş için öngördüğü, gerçekte kendisiniaffetmesi, kendisini kurtarmasıdır.

135

Böylece bir tür yanlış psikoloji, dürtü ve deneyimleri yorumla-mada bir tür fantezi, Hıristiyan olmak ve kurtuluş gereksinimi

105/567

Page 106: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

duymak için gereklidir. Bu us ve düş yanılmasını anlayarak, in-san Hıristiyanlığı bırakır.

136

Hıristiyan münzeviliği ve azizliği üzerine. Bazı düşünürler,münzevilik ve azizlik olarak adlandırılan az görülür ahlaksalifade tarzlarını mucizevi olarak göstermeye çalışsalar da, ussalaçıklamaların ışığını üstüne tutmak küstahlık ve küfür olacağıgösterilmeye çalışılsa da, bu küstahlık için yine de güçlü bireğilim vardır. Tarih boyunca, doğanının güçlü bir itkisi, insanı,genelde bu olayları protesto etmeye yöneltti; bilim, daha önce desöylediğimiz gibi, doğayı taklit edebildiği kadarıyla, en azındanaçıklanamazlık ve erişilemezlik iddiası karşında kendisineprotesto etme izni verir ama hala başarılı olamadığı kesindir;yukarıda bahsi geçen ahlaken mucizevi olana hayran kalanlarınhoşnut olacakları biçimde, olaylar hala açıklanamamıştır. Çünkügenelde açıklanamayan hiç açıklanamaz, hiç açıklanamayandoğa dışı, doğa üstü ve mucizevi olarak kabul edilmiştir -bu tümdini bütün kişilerin ve metafizikçilerin (eğer düşünürlerse, san-atçıların da) ruhundaki taleptir. Öte yandan bilim adamı bu ta-lepte 'kötü ilkeyi' görür.

Münzeviliği ve azizliği değerlendirirken, kişinin ulaşacağı ilkgenel olasılık onların yapısının karmaşık olduğudur: çünkü he-men her yerde, fiziksel ve ahlaki dünyada, görünüşte mucizeviolanın izi, karmaşık ve çok nedenli temellere kadar başarıylasürülür. İlk önce azizlerin ve münzevilerin ruhlarındaki bazıitkileri yalıtmaya ve bunun sonunda da onların bize iç içegöründüklerini söylemeye cesaret edelim.

137

106/567

Page 107: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İnsanın münzeviliğinin çeşitli yüceltilmiş ifade biçimleriarasında kendisine karşı bir meydan okuması vardır. Bazı in-sanlar sevgi ve güçlerinin boyutlarını göstermek için o kadaryoğun bir gereksinim duyarlar ki, başka nesneler yoksa veyabaşka durumlarda hep başarısız oluyorlarsa, kendi varlıklarınınbazı bölümlerine, sanki varlıklarının bazı aşamalarıymış gibi zul-metmek akıllarına gelir. Böylece bazı düşünürler, kendi ünlerinigeliştirmeyecek veya artırmayacak bakış açılarına sahip olduk-larını itiraf edeceklerdir. Bazıları, tarafından küçümsenmek içinaçıkça yalvaracaklardır, halbuki sessiz kalsalar, onlar için saygıduyulması daha kolay olacaktır. Diğerleri eski fikirlerine geridönecekler ve bundan sonra tutarsız olarak adlandırılmaktankorkmayacaklardır; tam aksine atları iyice yabanileşip terleyince,hırçınlaşınca, onları çok fazla seven cesur süvariler gibi dav-ranarak yapmaya çalıştıkları budur. Böylece, insan kendi kork-aklığı ve titreyen dizleriyle alay etmek için, tehlikeli yollardan enyüksek tepelere tırmanır; filozof, pırıltısında görüntüsünün çokçirkinleşeceği münzevilik, mütevazılık ve azizlik bakış açılarınıkabullenir. Dinlerin çok yararlandığı bu, kendini parçalama,

kendi doğasını küçümseme, spernere se sperni,[109] aslında üstderecede bir kibirliliktir. Dağdaki vaazın tüm ahlakı budur;abartılmış taleplerle kendisine tecavüz ederek ve sonra zalimceistekleri olan ruhundaki bu şeye meydan okuyarak, insan şehvetduyar. Her münzevi ahlakında, insan bir parçasına Tanrı olarakdua eder ve diğer taraflarını da şeytanlaştırmayı gerekli bulur.

138

İnsanın ahlak anlayışı her zaman aynı değildir -bu çok iyibilinir. Eğer, kişi ahlakını, fedakarca kararlar alma ve kendiniinkar etme kapasitesiyle ölçerse (sabit olup alışkanlık halinegelince, bu azizlik olur), etkilenmelerinde çok ahlaklıdır; daha

107/567

Page 108: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yüksek bir heyecanda, her zamanki gibi soğukkanlı ve ağır başlıolunca, bu, ona yetkin bile olamayacağını düşündüğü yeni itkilersağlar. Bu nasıl olabilir? Belki de nedeni, büyük ve çok heyecanverici her şeyle olan ilişkisidir: insan, bir kez olağan dışı bir ger-ilim durumuna gelince, bu intikam gereksiniminin ürkütücübiçimde patlaması için ürkütücü bir intikama kolayca yönelebi-lir. Güçlü duygunun etkisiyle, büyük, güçlü, muazzam olan herolayı arzular ve rastlantı eseri kendisini feda etmesinin,başkalarını feda etmesi kadar veya ondan daha fazla tatmin ediciolduğunu fark ederse, bunu seçer. Aslında önemsediği duyguboşalımıdır, gerilim azaltılmasıdır, düşmanlarının mızraklarınıalıp göğsüne saplayabilmektir. İnsanlık, uzun süreli alışkanlıkla,yalnızca intikamda değil, kendini inkarda da büyük bir şeyolduğunu öğrenmek zorunda kaldı; kendisini feda eden bir kut-sallık, bu tür bir büyüklüğün en güçlü ve etkin sembolüdür. Düş-man üzerinde kazanılabilecek en zor zafer, duygulara ani birhakim oluş: böyle bir inkar buna benzer ve bu nedenle ahlakınzirve noktası olarak kabul edilir. Gerçekte, bu, kalp, aynı yük-sekliğini ve gücünü korurken bir fikrin diğeri yerine geçmesidir.Soğukkanlı davranan ve duygulardan uzaklaşan kişi, bu anlarınahlakını artık anlamaz, ama bunları izlerken duyulan hayranlık,bu insanları destekler. Duygu ve edimlerinin anlaşılma gücü aza-lınca, gurur onları teselli eder. Böylece, kendini inkar eylemleri,tamamen başkalarına yönelik olmadıkları için temelde ahlakla il-gili değillerdir. Daha çok, diğer insan, bu kendini inkar yoluyla,gergin kalbe, kendisini rahatlatabilme olanağı sunar.

139

Bazı açılardan, münzevi de yaşamı kendisi için kolaylaştırmayaçalışır. Bunu, genellikle başkasının isteminin, geniş yasa ve törenuygulamalarının altına girerek, Brahman'ın kendi iradesine birşey bırakmaması, bunun yerine her anını kutsal talimatlara

108/567

Page 109: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

uygun geçirmesine uygun biçimde davranır. Bu teslimiyet,kendini yönetebilmenin güçlü bir yoludur; kişi meşguldür, yani,sıkıntıdan uzaktır ve yine de ihtirasa yol açacak bir itkisi yoktur.Bir edim yerine getirildiğinde, sorumluluk duygusu yoktur ve bunedenle pişmanlık acısı duyumsanmaz. Kişi kendi istemini son-suza dek bırakır ve bu, bir arzuyu hafifletmektense, ebediyenterk etmek gibi, bazen bırakmaktan daha kolaydır. Eğer kişinindevlet karşısındaki bugünkü tutumunu anımsarsak, orada daniteliksiz bir itaatin, nitelikli olandan daha uygun olduğunugörürüz. O zaman, aziz, kişiliğini tamamen teslim ederekyaşamını kolaylaştırır ve bu görüngüyü ahlakın en kahramancabaşarısı olarak gören kişi kendisini kandırır. Her halükarda,bocalamadan ve kafa karışıklığı olmadan kişinin ne olduğunuanlaması, tanımlandığı biçimde ondan kurtulmasından dahazordur; daha fazla zeka ve düşünce de gerektirir.

140

Açıklanamaz eylemlerin, ifadelerin çoğunda, insanların duy-gusal zevkleri keşfettikten sonra, kendilerini aşağılamada (aziz-liğin işaretlerinden birisi), kendilerine işkence etmede (açlık,kendini kırbaçlama, kol ve bacakların çarpıtılması, delilik tak-lidi) bu doğaların yaşam güçlerinin (sinirlerinin) tükenmeleriylesavaştıklarını fark ettim: en azından bir süre için bu donuk vesıkıntılı durumdan çıkıp yukarıda anlatılan genel ruhsal tembel-lik ve yabancı bir isteme teslim olma haline dalmak için en acılıuyarıcıları ve dehşetleri kullanıyorlardı.

141

Yaşamı daha dayanılır ve zevkli kılmak için, münzevi ve aziz-lerin en çok kullandıkları yol, bazen savaş çıkartmak, yengi ve

109/567

Page 110: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yenilginin yer değiştirmesiydi. Bunu yapmak için bir rakipgerekiyordu ve kişi içinde bir 'iç düşman' bulmalıydı. Kibir, ihtir-as ve güç sevgisi eğilimleriyle beraber şehvet arzularını da kul-lanarak, yaşamı sürekli bir mücadele ve kendisini de iyi ve kötüruhlarının değişen sonuçlarla savaştığı bir savaş alanı olarakgördü. Düzenli cinsel ilişkinin, cinsel düş gücünü azalttığı hattabaskı altına aldığı ve tam aksine düzensiz veya hiç olmadığı za-man düş gücünün ahlaksızca özgür kaldığı bilinir. BirçokHıristiyan azizin düşleri çok kirlidir; içlerinde coşku uyandıranşeytanlar kuramına teşekkür etmeliler, bu sayede kendilerinisorumlu tutmuyorlar; itiraflarındaki öğretici içtenliği, bu sorum-suzluk duygusuna borçluyuz. Bu savaşın belli ölçüde sürüyor ol-ması onların çıkarınadır, çünkü, söylediğimiz gibi, onların kas-vetli yaşamı bununla renklenir. Ama bu savaşın, aziz olmayan-larda sürekli ilgi ve hayranlık yaratacak kadar önemli görünmesiiçin, cinsellik gittikçe daha çok karalandı ve damgalandı. Aslındaebedi lanet tehlikesi bunlarla o kadar yakından ilişkilendirildi ki,büyük bir olasılıkla tüm nesiller boyunca, Hıristiyanlar çocuk-larını yaparken rahat değillerdi ve böylece insanlığa büyük birzarar veriyorlardı. Oysa ki gerçek burada, yakışıksız bir biçimdebaş aşağı edilmiş durumdadır. Hıristiyanlık, her kişinin gü-nahkar olarak ana rahmine düşüp doğduğunu söyler;Calderon'un karşı konulmaz abartılı Hıristiyanlığı ile bu düşüncebir kez daha kendi içinde bağlanmış ve dolanmıştır. Böylece, endelice paradoksu şu dizelerde dile getirmeye cesaret edebildi:

İnsanın en büyük günahı

doğmuş olmasıdır.[110]

Tüm kötümser dinlerde döllenme kötü olarak duyumsanır,ama bu duygu genel ve insanca değildir; kötümserlerin bu ko-nudaki değerlendirmeleri bile aynı değildir. Örneğin, Empe-docles, cinsel olanda, utanç, şeytanlık, günahkarlık görmüyordu;

110/567

Page 111: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

daha çok büyük kötülük çayırı üzerinde, tek bir yararlı ve umutverici hayal görüyordu: Afrodit. Ona göre, çekişmesi sonsuza deksürmemesinin garantisiydi ve sonunda asa daha ılımlı bir

şeytana verilecekti.[111] Söylediğimiz gibi, kötümserliği meslekedinen Hıristiyanların güç konusunda farklı görüşleri vardı; yal-nızlık ve yaşamların ruhsal ıssızlığı için sürekli etken olan vegenel kabul görmüş bir düşman gerekiyordu. Ona, sürekli karşıkoyarak ve yenerek kendilerini aziz olmayanların gözünde, zoranlaşılır insan üstü varlıklar olarak ortaya koyuyorlardı. Yaşambiçimleri ve bozulmuş sağlıkları nedeniyle, sonunda, düşmantamamen ortadan kalkınca, iç dünyalarına yeni şeytanlar kat-mayı biliyorlardı. Kibirlilik ve alçak gönüllülüğün kefelerininaşağı ve yukarı doğru hareketleri, derin düşüncedeki zihinlerini,ihtiras ve dinginliğin yer değiştirdiği biçimde eğlendiriyordu. Ozamanlarda, psikoloji, insanca olan her şeye yalnızca kuşkuylabakmıyor, aynı zamanda onu karalıyordu, kırbaçlıyordu veçarmıha geriyordu; insan kendisini olabildiğince kötü olarakdüşünmek istiyordu; korku nedeniyle ruhu için kurtuluş arıy-ordu ve gücü konusunda umutsuzdu. İnsanın kötü, günah(örneğin hala erotik olan için uygulanan) diye nitelendirdiğidoğal olan her şey ona yük oldu, düş gücünü bulandırdı, bakışınıürkekleştirdi, kendisiyle tartışmasına ve kararsız hale düşmes-ine, güvenini yitirmesine neden oldu; düşleri bile bu sorunluvicdanın lezzetini aldı. Ve yine de doğal için duyulan bu sıkıntıolguların gerçekliğinde bir temele dayanmıyordu; yalnızca olgu-larla ilgili kanıların sonucuydu. Kaçınılmaz biçimde doğal olanakötü diyen ve daha sonra o biçimde yapılandığını duyumsayaninsanın nasıl kötüleştiğini görmek çok kolay. Bu, insanındoğasını kötü ve günahkar olarak düşünmek, doğasına kuşkudüşürerek kendisini kötü duyumsamasını isteyen dinin vemetafizikçilerin oyunuydu; çünkü bu yolla kendisini nasıl kötükabul edeceğini öğrenecekti, çünkü doğanın elbisesini üzerindençıkartamazdı. Zamanla, uzun bir doğa yaşamından sonra, günah

111/567

Page 112: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yükü o kadar ağırlaştı ki, bu yükü kaldıracak doğa üstü güçlergerekti; ve daha önce tartıştığımız kurtuluş gereksinimi sahneyeçıktı; bu gerçek bir günaha değil düşsel bir günaha karşılık geliy-ordu. Eğer insan Hıristiyanlığın bireysel ahlak söylemlerini iz-lerse, taleplerinin kendi başına tatmin edilemeyecek kadarabartıldığını her yerde görecekti. Amaç daha fazla ahlaklı olmasıdeğildi, olabildiğince günahkar olduğunu duyumsamalıydı. Eğerinsanlar bu duyguyu kabul edilir bulmamışlarsa, neden bunuürettik ve uzunca süre uyum sağladık? Eski dünyada olduğu gibi,ruhun ve yaratıcılığın ölçülemez gücü, törensel tapınma yoluylayaşam sevincini artırmak için kullanıldı, öyle ki, Hıristiyanlıkçağında eşit miktarda ölçülemez bir ruh gücü başka bir çaba içinsunuldu; insan her yönüyle günahkar olduğunu duyumsadı ve buyolla heyecanlandı, canlılık kazandı ve esinlendi. Her bedelleheyecanlanmak, canlılık ve ilham kazanmak -bu, güçsüzleştiri-len, aşırı olgunlaştırılan, aşırı kültürleştirilen çağın düsturu değilmi? Tüm doğal duygular çemberi yüz kez çevrildi, ruh bundanyoruldu; daha sonra aziz ve münzevi yaşam dürtüsü için yeni birkategori icat ettiler. Kendilerini herkese gösterdiler, çoğunluklataklit edilmek için değil, daha çok ürkütücü ama zevk verici birgörünüm sağlamak için bunu yaptılar. Bu, şimdiki dünya ile son-raki dünyanın sınırında, herkesin, kah cennetin parlayan ışığını,kah tekin olmayan derinliklerdeki alevleri algılayabildiğinidüşündüğü yerde sahnelendi. Kısa süren dünyevi yaşamın an-lamı üzerine odaklanan azizin gözü, her yönüyle korku salarken,sonsuz yaşam hakkında yakında verilecek olan karara odaklandı;yarı tüketilmiş bedendeki bu ateş gibi parlayan göz, eski dünyainsanını derinden titretti. Ruh kor halini alıp, buz tutarak titrey-inceye kadar, ona bakmak, titreyerek bakışları uzaklaştırmak,görünümün büyüsünü yeniden duyumsamak, ona teslim olmak,kendini onda doyurmak -bu, hayvan ve insan mücadelelerini bilekayıtsızca izlemeye başlayan eski dünyanın icadı olan son zevkti.

112/567

Page 113: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

142

Söylediklerimizi toparlamak için: azizin veya gelişmekte olanazizin yararlandığı tavır, çok iyi bildiğimiz unsurlardan oluşuyor.Yine de, dini olmayan fikirlerin etkisiyle, kendilerini başka renk-lerde gösterdiler, sonra; din ve varoluşun kesin anlamıylasüslendiklerinde karşılarına çıkan hayranlık, hatta tapınmakadar güçlü yoğun bir kınamayla karşılaştılar -veya en azındandaha eski zamanlardaki gibi. İktidar sevgisinin yakın akrabasıolan ve en yalnız adama güç duygusu veren bir biçimde, azizbazen kendisine meydan okudu; bazen kabaran duygularıyla,tutkularını özgürleştirme arzusundan; gururlu bir ruhungücüyle, onları yaban gülleri gibi ezme isteğine hopladı. Bazentüm sıkıcı, ıstırap verici ve rahatsız edici duyguları durdurmayı,uyanık bir uykuyu, duygusuz hayvani ve bitkisel bir gevşemeninkucağındaki sürekli dinlenmeyi arzuladı; bazen kavga aradı vebunu kendi içinde kışkırttı, çünkü can sıkıntısı karşına esneyerekçıkmıştı. Kendi Tanrılaştırılmasını, kendini küçümseyerek ve za-limlikle cezalandırdı; arzularının yabanıl biçimde isyanından,günahın keskin acısından, hatta kaybolma fikrinden zevk aldı;duygularına, örneğin en aşırı güç sevgisine karşı nasıl tuzak kur-acağını bildi ve böylece en uç aşağılanmaya ulaştı, heyecanlan-mış olan ruhu bu zıtlıkla parçalara ayrıldı. Ve sonunda,görüntüleri, ölüleri veya Tanrısal varlıkları arzuladığında, is-tediği temelde az bulunan bir şehvet biçimidir; bu, belki de tümöteki türleri bir düğümle birbirlerine bağlayan şehvet budur.Deneyim ve içgüdü yoluyla azizlik sorununa yaklaşan otoriteler-den birisi olan Novalis, tüm sırrı naif bir neşeyle dile getirmişti:'Şehvet, din ve zalimliğin beraberlikleri nedeniyle kısa zamanönce, onların yakın ilişkisinin ve ortak niyetinin insanların

dikkatini çekmiş olması bir mucizedir.'[112]

113/567

Page 114: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

143

Azizin ne olduğu değil, aziz olmayanın gözünde ne değertaşıdığı, onun dünya tarihindeki değerini belirler. İnsanlar onunhakkında yanıldıkları, iç dünyasını yanlış yorumladıkları vesanki karşılaştırılamaz, insan üstü birisi gibi kendilerinden ciddibir biçimde farklı kıldıkları için tüm insanların, çağların düşgücünü kontrol edebilecek bir önem kazanır. Kendisi, kendisinitanımaz; ruh halleri yazılarını, eğilimlerini, İncil'in havalı yoru-mu olarak abartılı ve yapay bir yorum sanatına göre okur.Doğasındaki garip, hastalıklı unsurlar ruhsal yoksulluk, yetersizbilgi, bozulmuş sağlık, aşırı duyarlı sinirlerle birlikte, bakanınkulağı kadar gözünden de gizlenmiştir. Özellikle iyi birisideğildir, hatta akıllı da değildir. Ama iyilik ve bilgelikte insanölçülerini aşan bir şeyin işaretidir. Ona olan inanç, tüm varoluşadinsel bir bakış açısıyla kutsala, mucizeye gelecekteki kıyametgününe olan inancı destekler. Hıristiyanlığın üzerine parlayacakolan kıyamet gününün akşam ışıklarıyla birlikte, azizin gölgesimuazzam bir büyüklüğe ulaşır; bu büyüklük o kadar fazladır ki,Tanrıya inanmayan çağımızda bile, azizlere inanan birçokdüşünür var.

144

Azizin, türünün ortalamasına göre çizilmiş olan bu resminindışında, daha olumlu izlenimlere yol açabilecek başka resimler-inin de çizilebileceği açıktır. Bu türün, cömert ve nazik olan, mu-cizevi enerji sahibi tek tük istisnaları vardır; diğerleri çok fazlaçekicidirler, çünkü bazı yanılmalar, örneğin, Tanrı'nın oğlu ve bunedenle günahsız olduğunu kabul eden Hıristiyanlığın ünlü kur-ucusu düşüncesi gibi, onların varlıkları üzerine ışık saçarlar;böylece fantezi yoluyla (çok katı yargılanmaması gerekir, çünkü

114/567

Page 115: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

tüm eski dünya Tanrı oğullarıyla kaynar) aynı amaca ulaşırlar:sonsuz günahsızlık, sorumluluktan özgürlük duyumsaması -in-sanların şimdi bilim yoluyla elde edebilecekleri bir duygu.

Hıristiyan aziz ve Grek filozof arasında yer alan ve bu nedenlesaf bir türü temsil etmeyen Hintli kutsal adamları da bunundışında bıraktım. Budistler diğer insanlardan, bilgi, bilim (olab-ildiğince), ussal yolla diğer insanlar üzerinde üstünlük ve azizlikişareti olarak düşünce gelişimi talep ederler. Hıristiyandünyasında ise aynı nitelikler reddedilerek, din dışı olarakkötülenmiştir.

115/567

Page 116: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

DÖRDÜNCÜ BÖLÜMSanatçı ve Yazarların Ruhundan

145

Henüz gelişmediği söylenen yetkinlik. Bir şey mükemmelolduğunda, sanki topraktan büyü yoluyla çıkmış gibi, onungelişimini sormama ve o anki durumundan hoşnut olma eğili-minde oluruz. Bu anlamda, hala eski mitolojik duyguların etkisialtında olmalıyız. Hala sanki Tanrı gibi duyumsuyoruz (örneğinPaestium'daki bir Grek tapınağında gibi); bir sabah oynarken,muazzam kütlelerden bir konut inşa etmişiz; başka zamanlarsanki ruh büyülü bir biçimde taşa girmiş ve onu konuşmak içinkullanmak istiyor. Sanatçı, yapıtını, doğaçlamayla, mucizevi birani ortaya çıkışla yarattığı zaman eserinin etkili olduğunu bilir;bu nedenle bu görüntüyü teşvik eder ve yaratma başlangıcındakicoşkulu huzursuzluk, kör düzensizlik, umutlu düş kurma, izleyi-ciyi veya dinleyiciyi mükemmelin birdenbire oluştuğuna in-andıracak biçimde aldatmaca araçları olarak sanata katılır.

Açık olduğu biçimde, sanat bilimi bu yanılsamanın karşısındaolmalıdır, sanatçının tuzağına düşürecek olan zekanın yanlışsonuçlarını ve hoşgörülerini göstermek zorundadır.

146

Sanatçının gerçek duyumsaması. Gerçekleri kavrama ko-nusunda, düşünüre göre, sanatçının ahlak anlayışı daha zayıftır;hiçbir durumda parlak, derin, yaşam yorumlarının ondan alın-masını istemez ve kendisini, ciddi, açık yöntemler ve sonuçlarkarşısında savunur. Görünürde, yüksek onur ve insanlık içinsavaşmaktadır; gerçekte, sanatının en etkili ön varsayımlarından

Page 117: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

vazgeçmek istemez, yani fantastik, mitsel, kesin olmayan, uç,sembolik duyumsama, bireyin değerinin yüceltilmesi, zekanınmucizevi olduğu düşüncesi: böylece, yaratma tavrını sürdürmes-inin her türlü biçimdeki gerçeğe, ne kadar açık görünse de,bilimsel olarak yaklaşmaktan daha önemli olduğunu düşünür.

147

Ruh çağırıcı olarak sanat. Sanat, koruma, yok olmuş, sararmışfikirlere hafifçe dokunma görevlerini yerine getirir; bunuyaparken, değişik çağlar arasında bağ kurar ve ruhlarının gerigelmesine neden olur. Tabii ki, bunun sonucunda yalnızca mez-arların üzerindeki veya sevilen ruhların düşlerdeki geridönüşündeki gibi bir benzerlik oluşur; ama en azından o an içineski duygular geri döner ve kalp aksi durumda unutulmuş olanbir ritmle çarpar. Sanat bu genel yararı sağladığı için, sanatçı,eğer aydınlanmanın saflarında, insanlığın olgunlaşmasınıngelişiminde yer almıyorsa da mazur görülmelidir. Tüm yaşamıboyunca çocuk veya genç olarak kalmıştır ve hala sanatsaldürtüsünün ona ulaştığı yerdedir. Ama yaşamın ilk zaman-larındaki duygular, çağımızın duygularına göre ilk çağlardakiduygulara daha yakındır. Sanatçının bilincinde olmadığı göreviinsanlığın gençleştirilmesidir: bu onun zaferi ve kısıtlamasıdır.

148

Şairler yaşamı nasıl kolaylaştırırlar. İnsanların yaşamlarınıkolaylaştırmak istedikleri sürece, ya bakışlarını çetin şimdikizamandan uzaklaştırırlar, ya da ışığın geçmişten parlamasınısağlayarak şimdinin yeni renklere kavuşmasına yardımcı olurlar.Bunu yapabilmek için kendileri de bir biçimde geriye bakabilenyaratıklar olmalıdırlar ki, oldukça uzak zamanlar ve fikirler,

117/567

Page 118: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ölmekte olan, ölen dinler ve kültürler için köprü olarak kul-lanılabilsinler. Aslında her zaman ve kaçınılmaz olarak tak-litçidirler. Tabii ki yaşamı kolaylaştırma biçimleri hakkında bazıkötü şeyler söylenebilir: yalnızca o an için, geçici olarak yatıştırırve iyileştirirler. Doyumsuz olanın eyleme zorlayan tutkusunungeçici olarak içini boşaltıp, insanları, koşullarında gerçek iy-ileştirme sağlayacak çalışmalarından bile alıkoyabilirler.

149

Güzelliğin yavaş oku. En soylu güzellik, bizi bir anda etkileyen,saldırıları şiddetli ve sersemletici (bu tür kolaylıkla iğrenmeyeneden olabilir) olmayan, ama yavaşça sızan, farkında olmadanberaberimizde taşıdığımız ve düşlerimizde yenidenkarşılaştığımızdır. Uzunca süre mütevazı bir biçimde kalbimizdekaldıktan sonra, bizi tamamen ele geçirir, gözlerimizi yaşlarla,kalbimizi özlemle doldurur.

Güzelliği görünce neyi arzularız? Güzel olmayı. Mutluluğunbununla bağlantılı olduğunu düşünürüz. Ama bu bir yanılgıdır.

150

Ruhun sanata katılması. Dinlerin gerilediği yerde, sanat başınıkaldırır. Din tarafından üretilen birçok duygu ve ruh halinietkileyerek onları kalbine yerleştirir, daha derin, daha ruhsalolur, yani, daha önce iletemediği yüceltme ve coşkuyu iletebilir.Dinsel duygunun ırmak olan zenginliği, sürekli olarak taşar veyeni alanlar elde etmeye çalışır: ama artan aydınlanma dini dog-maları sarsar ve derin bir güvensizlik yaratır; böylece, aydınlan-mayla dini alandan çıkmaya zorlanan duygu, kendisini sanatıniçine, bazı durumlarda politik yaşama, hatta doğrudan biliminiçine atar. Kişi ne zaman insanlık çabalarının daha yüce ve koyu

118/567

Page 119: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

renklerini algılasa, ruhların korkusunun, tütsü kokusunun ve kil-iselerin gölgelerinin onlara bağlı kaldığını varsayar.

151

Ölçü nasıl güzelleştirir. Ölçü, gerçeklik üzerine bir tül örter,konuşmada bir yapaylık ve düşüncede kirlilik yaratır; düşünceüzerine düşürdüğü gölgeyle, bazen gizlerken, bazen vurgular.Güzelleştirmek için gölgenin gerekli olması gibi, berraklık için de'buğu gerekir'.

Bulanık düşüncenin tülünü yaşamın üstüne örten sanat,görüntüsünü dayanılır yapar.

152

Çirkin ruhun sanatı. Yalnızca düzenli, ahlaki dengede duranbir ifade tarzı isteyen kişi sanatı ciddi biçimde kısıtlar. Plastiksanatlarda olduğu gibi, müzik ve şiirde de çirkin ruhun ve güzelruhun sanatı vardır. Sanatın en görkemli etkilerini elde ederken

-ruhları parçalamak,[113] kayaları hareket ettirmek, hayvanlarıinsanlaştırmak- belki de bunu başaran çirkin sanattır.

153

Sanat, düşünenin ruhunu ağırlaştırır. Metafizik gereksinim-

in[114] ne kadar güçlü olduğunu ve doğanın bile sonunda ondanayrılmakta ne kadar güçlük çektiğini, kendisini metafizik olanher şeyden arındıran özgür ruhta bile, sanatın yüksek etkilerininuzun süredir sessiz kalmış, hatta kırılmış bir metafizik telinyankısını kolayca yaratmasından anlayabiliriz. Beethoven'in 9.Senfonisinin belirli bir yerinde, örneğin, yeryüzünden yukarıda,

119/567

Page 120: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yıldızlı bir kubbede, kalbinizde ölümsüzlük duygusuylauçtuğunuzu duyumsayabilirsiniz; tüm yıldızlar etrafta parlıyorgibidir ve dünya, altta, gittikçe daha derine batmaktadır.

Eğer bunun farkına varılırsa, kalpte derin bir sızı duyulur vedin veya metafizik adlı kaybolmuş sevgiliye götürecek adam içiniç çekilir. Bu anlarda, zeka doğası test edilmektedir.

154

Yaşamla oynamak. Homeros'un düş gücünün hafifliği ve

gevşekliği[115] Greklerin aşırı heyecanlı kalplerini ve keskin zi-hinlerini yatıştırmak ve geçici olarak bu duruma ara vermek içingerekliydi. Usları konuştuğunda, yaşam ne acı ve berbat oluy-ordu! Kendilerini kandırmıyorlardı, ama bilerek, yalanlar

yoluyla yaşamla oynuyorlardı. Simonides,[116] vatandaşlarınayaşamı oyun olarak kabul etmelerini söylemişti. Hepsi acıyoluyla ciddiyetin farkındaydılar (aslında, insanların sefaleti,Tanrıların şarkılarının temasıydı) ve yalnızca sanat yoluyla se-faletin zevk halini alabileceğini biliyorlardı. Bu kavrayışın cezasıolarak, yine de, masallar uydurma arzusuna öylesinekapılmışlardı ki, günlük yaşamda yalandan ve kandırmadan uzakkalmak zorlaşmıştı. Şairler de yalan söylemede hoşluk ve dahası,masumiyet buluyorlardı. Bu, bazen komşularını umutsuzluğasürüklemiş olmalıydı.

155

Esinlenme inancı. Sanatçılar, diğer insanların, esinlenme adıverilen ani fikir inanışlarıyla ilgilenirler; sanki sanat, şiirçalışması, felsefenin temel düşüncesi gökten aşağı doğru mer-hametli bir ışık gibi parlar. Gerçekte, iyi bir sanatçının veya

120/567

Page 121: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

düşünürün düş gücü sürekli, iyi, orta karar ve kötü şeyler üret-mektedir, ama yargı gücü, sıkça denenen, keskinleşen kabul vereddedilenlerle birleşir. Böylece, şimdi Beethoven'in defterler-inden en muhteşem melodileri zamanla bestelediğini ve bir dere-ceye kadar onları farklı başlangıç noktalarından elde ettiğinigörüyoruz. Daha katı olmayan bir ayrım yapan sanatçı, taklitedici belleğine güvenerek, bazı durumlarda büyük birdoğaçlamacı olabilir. Ama sanatsal doğaçlama ciddiyet vezorlukla ortaya konan düşüncelere göre aşağı seviyede kalır.Tüm büyük insanlar çok çalışmışlardı, yalnızca yaratmaktandeğil, aynı zamanda, reddetme, eleme, biçimlendirme ve düzen-lemeden de yorulmazlardı.

156

Bir kez daha esinlenme. Üretken enerji bir süre birikmiş ve birengel akışına mani olmuşsa, sonunda, sanki daha önce hiçbir içetkilenme olmamış gibi doğrudan esinlenmeyle, bir mucizeoluyormuşçasına ani bir boşalma olur. Daha önce de söylediğim-iz gibi, bu, tüm sanatçıların sürdürmeye uğraştıkları çok iyi bilin-en yanılsamaya neden olur. Sermaye birikmiştir; aniden göktendüşmemiştir. Ayrıca, bu açık esinlenme başka yerde de vardır,örneğin iyilik, erdem, kötülük alanında.

157

Dahinin acıları ve bunların değeri[117]. Sanatçı dahi zevk ver-mek ister, ama eğer çalışması çok üst düzeydeyse, bunları değer-lendirecek kişileri bulamayabilir; onlara yiyecek ikram eder, amaisteyen yoktur. Bu nedenle bazen gülünç ve dokunaklı bir duy-guya kapılır, çünkü temelde zevk almaları için insanları

121/567

Page 122: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

zorlamaya hakkı yoktur. Flütü çalar ama dans etmek isteyen yok-tur. Bu trajik olabilir mi?

Belki olabilir. Sonunda bu yoksunluğu giderebilmek için, yar-atırken, başkalarının tüm etkinliklerden aldığından daha fazlazevk alabilir. Kişi üzüntüsünü çok fazla duyabilir, çünkü yükseksesle dövünür, dili etkilidir. Bazen de, ihtiras ve kıskançlığıbüyük olduğu için, üzüntüsü gerçekten büyüktür. Kepler ve

Spinoza gibi olan, bilgili dahi[118] genelde çok arzulu değildir,gerçek büyük üzüntü ve yoksunlukları için yaygara yapmaz. Son-raki kuşakları büyük bir kesinlikle hesaba katar ve günü gözdençıkartabilir. Öte yandan bunu yapan bir sanatçı, her zaman kalpacısı duyumsadığı umutsuz bir oyun oynamaktadır. Bazı enderdurumlarda -yetenek ve anlayış dehası, ahlak dehasıyla aynı bi-reyde birleştiğinde- yukarıda bahsi geçen acılara ek olarak,dünyada istisna olarak görülen acılara da sahip olunur: kişisellikdışı, kişi üstü duygular, başka kişilere, insanlığa, uygarlığa, tümacı çekenlere karşı duyulan sempati; bu duygular, özellikle zor veuzak algılamalarla birleşerek değer kazanırlar (kendi başına acı-manın değeri yoktur.)

Bunların özgünlüğünün ölçüsü, tartısı nedir? Bu tür duygul-ardan bahseden kişiye güvenmemek neredeyse bir zorunlulukdeğil midir?

158

Büyüklüğün kaderi. Özellikle sanat alanında, her büyükgörüngüyü yozlaşma takip eder. Büyük olanın model alınması,kibirli doğaları onu dışsal olarak taklit etmeye veya geçmeyeçabalamaya yöneltir. Buna ek olarak tüm büyük yeteneklerindaha zayıf güçlerin ve tohumların gelişimini engellemek ve etra-flarındaki doğayı perişan etmek gibi bir kaderleri vardır. Sanatın

122/567

Page 123: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

gelişimindeki en şanslı an, bazı dahilerin karşılıklı olarakbirbirlerini denetledikleri zamandır; böyle bir mücadelede, zayıfve narin doğalar genellikle hava ve ışık alabilirler.

159

Sanatçılar için tehlikeli olan sanat. Sanat kişiyi güçlü biçimdeele geçirince, onu, sanatın hızla geliştiği zamanların bakışaçılarına doğru geriye götürür; böylece etkisini geriye doğru gös-terir. Sanatçı, ani heyecanlara gittikçe daha fazla saygı duyar,Tanrılara ve şeytanlara inanır, doğaya ruhu katar, bilimden ne-fret eder, antik zamanların insanı gibi tutucu olur ve sanata uy-gun olmayan tüm koşullardan kurtulmak ister ve bu bir çocuğunateşliliğiyle, us dışılığına benzer. Artık sanatçı içsel olarak gerikalmış bir yaratıktır, çünkü hala gençlik ve çocukluk oyunları oy-namaktadır ve buna ek olarak zamanla geriye doğru gider.Böylece onunla, aynı yaştaki zamanının başka insanları arasındasonunda ateşli bir zıtlık ve hüzünlü bir son oluşur -eskilerin an-lattıkları öykülere göre, Homer ve Aeschylus'un melankoli içindeyaşayıp ölmeleri gibi.

160

Yaratılmış insanlar. Tiyatro yazarının (ve genelde sanatçının)gerçek karakterleri yarattığı söylenince, bu, varlığı ve yayıl-masıyla, sanatın niyetsiz, gereksiz zaferlerinden birisini kutladığıgüzel bir yanılsama ve abartmadır. Aslında, gerçek, canlı insan-ları pek anlayamayız ve onlara belli karakterleri yüklediğimizdeçok yüzeysel genellemeler yaparız; şair de bunu, insanla ilgilitam olmayan bakış açımızı yansıtırken, insanların bildiğimizyüzeysel tasarımlarını insanlara çevirir (bu anlamda 'yaratır').Sanatçılar tarafından yaratılan karakterler çok fazla

123/567

Page 124: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bozulmuşlardır; bedenleşmiş doğaların örnekleri olamazlar,daha çok, boyalı insanlar gibi, çok incedirler; yakın incelemeyegelemezler. Dahası, ortalama bir canlının karakteri kendisiyleçelişirken, tiyatro yazarının kafasındaki doğadan özgün modeliyarattığını söylemek yanlış olur. Gerçek insan tamamen zorunlubir şeydir (çelişkileriyle birlikte bile), ama bu gerekliliği her za-man fark edemeyiz. İcat edilmiş insanın, hayaletin, gerekli birşeyi işaret ettiği iddiasındadır. Bunu, ancak gerçek insanı, kabave doğal olmayan basitlikler yoluyla anlayabilen kişiler içinsağlayabilir. Böylece üzerlerinde bol ışıkla, etraflarında çokçagölge ve yarı karanlıkla öne sıkça çıkan birkaç özellik onların ta-leplerini tamamen karşılar. Hayaleti, gerçek, gerekli kişi olarakkabullenmeye hazırdırlar, çünkü gerçek kişide, hayalet, siluet,bütünde kasıtlı bir kısaltma kabullenmeye alışkındırlar.

Ressam ve heykeltıraş, insanı 'idea' olarak kibirli bir fantezi veduyuların aldatılması biçiminde ifade ederler; böyle bir şeysöylediğinde insanın gözü zulüm görür, çünkü insan bedeninde,göz, yalnızca yüzeyi, deriyi görür; ama iç beden ideanın dahabüyük kısmını oluşturur. Plastik sanat, karakteri bedendegörünür kılmak ister; konuşma sanatı bu amaçla kelimeyi kul-lanır ve karakteri seste betimler. Sanat, insanın kendi içi ile ilgilidoğal cehaletinden gelişir (beden ve karakter olarak; fizikçilereve filozoflara göre değildir.

161

Sanatçı ve filozoflara olan inançta kendini abartmak.Hepimiz, sanat eserinin veya sanatçının iyiliğini, bizi sarmasınave derinden etkilemesine bağlarız. Halbuki değerlendirme veduyumsamadaki kendi iyiliğimiz ilk önce kanıtlanmalıdır -ki

böyle değildir. Bizi, plastik sanat alanında Bernini'den[119] dahafazla etkileyip, hoşlanmamıza neden olan başka kim var? Asya

124/567

Page 125: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

türünü ortaya çıkartan ve iki yüzyıl boyunca sürmesine neden

olan Demosthenes sonrası söylevde[120] kim etkili olabildi?Yüzyıllar boyu etkili olmak, tarzın sürekliliği ve geçerliliği ko-nusunda hiçbir şeyi kanıtlamaz; bu nedenle insan bir sanatçıyaolan güveni karşısında emin olmamalıdır. Öte yandan yargı veyaduygu veya her ikisi de çok ham veya çok ince, çok aşırı veyakaba olabilirler. Felsefenin veya dinin verdiği mutluluklar ve kut-samalar da aynı biçimde onların gerçek olduğunu kanıtlamazlar-delinin sabit fikrinden aldığı mutluluğun, fikirlerinin ussallığınıkanıtlayamayacağı gibi.

162

Kibirden doğan dehaya tapınmak. Kendimiz hakkında iyişeyler düşündüğümüz, ama hiçbir zaman Raphael gibi resimyapmayı veya Shakespeare gibi oyun yazmayı ummadığımız için,böyle bir yeteneğin muazzam, beklenmedik bir rastlantı veyadini inancımız varsa Tanrı'nın nimeti olduğu konusunda kendi-mizi ikna ederiz. Kendi gururumuz, kendimizi sevmemiz dahiyetapmamızı geliştirir, çünkü ancak bizden çok uzak bir mucizeolduğunu düşünürsek bizi acıtmaz. (Kıskanç olmayan Goethebile, Shakespeare'i en yüksekte bulunan yıldızı olarak ad-landırmıştı ve bize şu satırı anımsattı: 'Die Sterne, die begehrt

man nicht' -Yıldızlara öykünmemeli.)[121] Ama kibrimizinkışkırtmaları bir yana, dahinin eylemleri, temelde, mekanikalanda icat yapandan, astronomi veya tarih aliminden, bir taktikustasından farklı değildir. Tek doğrultuda düşünen, her şeyi oamaç için kullanan, kendi ve başkalarının iç yaşamlarınıheyecanla gözleyen, her yerde modeller ve uyarmalar gören,malzemeyi yeniden düzenlemekten yorulmayan bir kişidüşünülünce, tüm bu eylemler açıklanmış olur. Dahi de, ilk öncetaşları yerleştirmekten başka bir şey öğrenmez, inşa etmekten,

125/567

Page 126: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

malzeme aramaktan, şekillendirip yeniden şekillendirmektenbaşka bir şey yapmaz. Yalnızca dahilerinki değil, her insaneylemi şaşırtıcı derecede karmaşıktır: ama hiçbirisi 'mucize'değildir.

O zaman yalnızca sanatçının, hatibin veya filozofun dahiolduğu, yalnızca onların sezgi sahibi oldukları (böylece,doğrudan varlığın içini görebilecekleri bir tür sihirli gözlük on-

lara takılıyor) fikri nereden geliyor?[122] Yalnızca zekanın büyüketkileri hoş bulunduğunda ve öte yandan kıskançlık duyumsan-mak istenmediğinde dehadan bahsedildiği açık. Birisine 'kutsal'demek, 'Burada rekabet etmek istemiyoruz' anlamını taşır. Da-hası, tam ve mükemmel olan her şey beğenilir, gelişen her şeyindeğeri düşürülür. Şimdi, kimse, sanatçının çalışmasının nasıl birgelişim gösterdiğini görmez: bu, onun avantajıdır, çünkü bugelişimi nerede görsek, soğukluk duyarız. Tamamlanmış temsilsanatı evrimiyle ilgili tüm düşünceleri akıldan uzaklaştırır, bizi,bunun güne ait bir mükemmellik olduğunu düşünmeye zorlar.Bu nedenle temsil sanatçıları genellikle dahi olarak adlandırılır-lar, ama bu bilim adamları için geçerli olmaz. Gerçekten, birin-cisine saygı duyarken, ikincisine değerini vermemek, usunçocukça kullanılmasıdır.

163

Zanaatın ciddiyeti. Tanrı vergisinden, içsel yeteneklerden bah-setmeyin! Tanrı vergisine sahip olmayan birçok büyük adamdansöz edilebilir. Ama onlar, farkında olan hiç kimsenin eksik-liğinden bahsetmek istemediği niteliklerle büyüklüğü eldeederek, 'dahi' (bize göre) oldular. Hepsinde de, büyük bütünüyapmaya başlamaya cesaret etmeden önce parçaları yapmayıiyice öğrenen usta zanaatkarların ciddiyeti vardı. Buna zamanayırdılar, çünkü, şaşırtıcı tümün etkisini yaratmaktan çok daha

126/567

Page 127: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

az önemli ama iyi bir şey yapmaktan zevk alıyorlardı. Örneğin,nasıl kısa öykü yazarı olunacağının anlatılması daha kolaydır,ama bunu başarmak, alışkanlıkla gözden kaçan nitelikleri gerek-tirir ve şöyle denir: 'Yeteneğim yok.' Kişi yüzlerce veya dahafazla, iki sayfadan uzun olmayan kısa öykü müsveddesi yazsın,ama açık olabilmesi için her birinde uygun kelimeleri kullansın;en özlü ve etkili biçimi bulana dek her gün bir anısını yazsın; in-san karakterlerini ve tiplerini derlemede ve betimlemede yor-ulmadan çalışsın; her şeyin üzerinde seyirciyi etkilemek içinsıkça öyküler anlatsın ve keskin bir göz ve kulakla dinlesin; birpeyzaj ressamı veya elbise tasarımcısı gibi dolaşsın; tümbilimlerden, iyi betimlendiğinde sanatsal etki yaratabilen herşeyi alsın; son olarak insan davranışını etkileyen itkileri düşün-sün ve üzerlerindeki en ufak bir bilgi kırıntısını bileküçümsemesin ve bunları gece gündüz toplasın. Bu çeşitliçalışmalarla on yıl geçsin: atölyede yaratılan ancak insanlararasına çıkartılabilir.

Ama insanların çoğu bunu nasıl yapıyor? Parçalarla değil,bütünle işe başlıyorlar. Belki bir zamanlar seçimleri iyiydi,dikkat çektiler ve sonra iyi, doğal nedenler için kötü seçimleryaptılar.

Bazen, bu tür sanatsal yaşamı planlamak için us ve karakteryetersiz kalınca, kader ve gereklilik eylemlerine egemen olur vegeleceğin ustasını zanaatının gereklerinden adım adım geçirir.

164

Dahiye tapınmadaki tehlike ve yarar.[123] Büyük, üstün, ver-imli zihinlere olan inanç her zaman olmasa da sıkça, dini veyayarı dini bir boş inançla, diğer insanlardan farklı biçimde bilgiyeulaşabilen bu zihinlerin insanüstü oldukları, mucizevi yetenekler

127/567

Page 128: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

içerdikleri düşüncesini taşır. Bir pelerinin deliğinden içeriyebakıyormuşçasına, yaşamın özüne doğrudan bakabilecek durum-dadırlar ve mucizevi kahin bakışının yardımıyla zorlu ve sıkıntılıbilim yollarından geçmeden doğru düşünebilirler, nihai kararlarverebilirler, insan ve dünya hakkında kesin yorumlar yapabi-lirler. İnsan, bilgi alanında mucizelere inandığı sürece, inanan-ların da kendilerini koşulsuz olarak büyük zihinlerin emrine ver-erek, gelişim sürecinde kendi zihinleri için en iyi disiplin ve eği-timi sağlayarak avantaj elde ettikleri kabul edilmelidir. Öteyandan deha ve onun ayrıcalıkları, yetenekleri ile ilgili boş inanç,kök saldığında bunun deha için yararı kuşkuludur. Herhalükarda, ister Sezar'ın duyduğu olsun ister (burada olduğugibi) dehadan kaynaklansın, insanın kendisi nedeniyle bir huşuiçersine girmesi tehlike işaretidir; yalnızca Tanrı'ya sunulan kur-banın kokusu, dahinin zihnine sızarsa titreyerek, kendisini insanüstü zanneder. Sonunda sorumsuzluk duygusu; olağanüstü hak-lara sahip olma, varlığıyla lütufta bulunma inancı; kedisininbaşkalarıyla karşılaştırılmasında, değersiz olarak nitelenmes-inde, işindeki başarısızlığın açığa çıkartılmasında çılgıncaöfkelenme hali ortaya çıkar. Kendisini eleştirmekten vazgeçince,kanatlarındaki telekler tek tek dökülmeye başlarlar; boş inançgücünün köklerini kazır ve gücü onu terk ettikten sonra bile onuiki yüzlü yapar. Belki de büyük zihinler için kendi güçlerini veonun kaynağını anlamaları, hangi saf insan özelliklerine sahipolduklarını kavramaları ve hangi şanslı koşulların etkili olduk-larının farkına varmaları daha yararlıdır: her şeyden önce süreklienerji, belli amaçlar doğrultusunda kararlılık, büyük kişiselcesaret; daha sonra erken yaşta en iyi öğretmenleri, modelleri veyöntemleri sağlayan iyi bir eğitim şansı. Eğer amaçları olası enbüyük etkiyi yaratmaksa, o zaman kendileri hakkında eminolmamaları ve buna eklenecek yarı delilik çok yararlı olacaktır,çünkü insanları zayıf istem sahibi kılabildikleri, insanüstü yolgöstericiler tarafından yönlendirildikleri yanılgısıyla onları

128/567

Page 129: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

sürükledikleri için her zaman beğenilmiş ve kıskanılmışlardır.Aslında, insanüstü güçler tarafından elde edilmiş olma inancı in-sanı esinlendirerek, içinde yükselme duygusu uyandırır; öyle ki,Platon'un söylediği gibi, delilik, insana en büyük kutsamaları ge-

tirmiştir.[124]

Yalıtılmış, nadir durumlarda, bu kadar delilik, böyle aşırıbiçimde dağılmış bir doğanın sıkıca bir araya toplanmasındayardımcı olabilir: bireylerin yaşamlarında da, aslında zehirli olanyanılmalar sıkça iyileştirici etki gösterirler. Yine de, kutsallığınainanan her 'dahi' için zehir, sonunda, dahinin olgunlaşmasınabağlı olarak belirgin olur. Örneğin Napolyon anımsanabilir:kendisine ve yıldızına olan inancı ve diğer insanları aşağılamasınedeniyle, onu tüm çağdaş insanlardan farklılaştıracak biçimde,bu inanç delice bir yazgıya dönüşene, keskin ve hızlı bakışını yokedene ve düşüşüne neden olana dek doğasını büyük bir birlikaltında toplamıştı.

165

Deha ve boşluk. Sanatçılar arasında, özgün ve kendisinden birşeyler yaratan zihinler, bazı durumlarda tamamen boş ve yavanolanı üretirler. Öte yandan, yetenek denilen daha bağımlıdoğalar belleklerinde iyi olanı tutarlar ve zayıf koşullarda bile ka-bul edilebilir bir şeyler üretirler. Ama özgün olanlar kendileritarafından ihanete uğradıklarında bellekleri onlara yardımcı ol-maz: boş kalırlar.

166

Halk. İnsanlar trajediden, etkilenmekten fazlasını beklemezler,kalplerindekini dışarıya dökmeyi arzularlar. Ama yeni bir trajedigören sanatçı, onun teknik icatlarında, araçlarında,

129/567

Page 130: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

düzenlenmesinde, malzeme kullanımında, eski motiflerin vedüşüncelerin yeni kullanımında sergilenen hünerden zevk alır.Sanat yapıtına karşı estetik bir yaklaşımı vardır, bu bir yaratıcıyaklaşımdır; yalnızca içerikle ilgilenen ilk tür yaklaşım halka ait-tir. Ortadaki insanlar için söylenecek bir şey yok: ne halk ne desanatçı olanlar ve ne istediklerini bilmeyenler için. Bu nedenleonların neden zevk aldıkları açık değildir ve az zevk alırlar.

167

Halkın sanatsal eğitimi. Eğer aynı motif ustalar tarafındanyüzlerce farklı biçimde ele alınmamışsa, halk, konunun içeriğin-in ötesine geçemez. Ama, eğer uzun süredir yapılan birçok uyar-lamaları biliyorsa ve artık yeniliğin veya duraksamanın çeki-ciliğini duyumsamıyorsa sonunda o da konuyu tamamen kavray-acak, ufak farklardan ve motifin ele alınışındaki ince yeni yar-atıcılıklardan zevk alacaktır.

168

Sanatçı ve izleyenlerin adımları birbirine uymalı. Bir türdendiğerine gelişim, yalnızca sanatçıların değil aynı zamanda dinley-ici ve izleyicilerin de katılabilmesi ve tam olarak neyin ortayakonulduğunu anlayabilmesi için yavaş olmalıdır. Aksi halde uzaktepelerde eserini yaratan sanatçı ve artık bu yüksekliğe tırman-amayacak, canı sıkılarak tekrar tepeden aşağıya inmek zorundakalacak olan halk arasında aniden büyük bir uçurum oluşacaktır.Sanatçı artık halkı yanına çekemediği zaman, dehasının onu yük-seğe taşıdığından daha da hızlı ve tehlikeli bir biçimde, kartalınpençelerinde, bulutlarda taşıdığı kaplumbağayı felakete

düşürmesi gibi aşağıya doğru düşer.[125]

130/567

Page 131: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

169

Komik olanın kökeni. Eğer yüz binlerce yıl boyunca insanınçok fazla korkan bir hayvan olarak yaşadığı ve ani veya beklen-medik bir şeyin kavgaya veya ölüme hazır olması anlamınıtaşıdığı, daha sonraki sosyal ilişkilerinde tüm güvenliğin de ke-stirilebilene, anlam ve eylemdeki geleneklere dayandığıdüşünülürse, o zaman zararsızca ve tehlikesizce ortaya çıkanbeklenmeyen her söz veya eylem karşısında, insanın gevşeyerekkorkunun aksini duyumsaması şaşırtıcı olmamalıdır. Korkuylasinen ve titreyen yaratık sıçrar ve genişler: güler. Bu, anlıkkorkudan kısa süren bir neşeye geçiş komik olarak adlandırılır.Tam aksine trajedi görüngüsünde, kişi hemen büyük, sürelineşeden, büyük korkuya geçer. Yine de, ölümlüler arasındasürekli neşe, korku durumundan daha az olduğu için, dünyadatrajik olandan çok komik olan vardır. İnsan perişan olmasıylakarşılaştırıldığında, daha çok güler.

170

Sanatsal tutku. Grek sanatçıları, örneğin tragedyacılar, zaferiçin yazarlardı; tüm sanatları rekabetsiz düşünülemezdi. Tutku,

Hesiod'un iyi Eris'i[126] onların dehasını kanatlandırırdı. Şimdi,bir sanat eseri için genel mükemmellik değerlendirmesi veyageçerli zevkler göz önüne alınmadan, çalışmalarının kendi göz-lerinde, onların anladıkları biçimde en yüksek seviyeye çıkab-ilmesi için, her şeyin üzerinde bu tutku talep edilirdi. Ve böylece,Aeschylus ve Euripides, eserlerini kendi ölçütlerine göre değer-lendirebilecek eleştirmenleri yetiştirmeden önce uzunca bir sürebaşarısız oldular. Böylece, kendi yargılanma alanlarında, kendideğerlendirmelerine bağlı kalarak, rakipleri üzerinde zaferkazanmaya çalıştılar. Daha mükemmel olmayı gerçekten de

131/567

Page 132: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

istiyorlardı; sonra dışarıdakilerin kendi değerlendirmeleriyleaynı fikirde olmalarını, onları onaylamalarını talep ettiler. Budurumda, onur için çabalamak, 'kendini üstün kılmak ve bununherkesçe bilinmesini arzulamak' anlamına geliyordu. Eğer birin-cisi yoksa ve yine de ikincisi arzulanıyorsa, bu kibirdi. Eğer ikin-cisi yoksa ve arzulanmıyorsa, bu gururdu.

171

Sanat yapıtındaki zorunluluk. Sanat yapıtındaki zorunluluk-tan çok fazla konuşan kişi, sanatçıysa in majorem artis glori-

am,[127] sıradan birisiyse cahilliğinden abartmaktadır. Fikirlerinive böylece konuşma biçimini ifade eden sanat çalışmasınınbiçimleri, her dil gibi her zaman gereksiz bir şeyler içerir.Heykeltıraş birçok ayrıntıyı katabilir veya bırakabilir. Aktör,müzik virtüözü veya besteci olsun, temsil sanatçısı da böyle yap-abilir. Bugün bu ayrıntı ve incelikler onun hoşuna gidecektir,yarın gitmeyecektir; sanattan çok sanatçı için vardırlar, çünküondan asıl fikri betimlemesini talep eden katı iç disiplin neden-iyle, kavgacı olmamak için o da bazen şeker ve oyuncaklar ister.

172

Dinleyicilerin ustayı unutmasını sağlamak. Bir usta gibi çalanbir piyanist, eğer dinleyicilerin ustayı unutmasını sağlayabilirse,kendi yaşamından bir öyküyü veya o an deneylediğini anlatıyorgibi görünebilirse en iyi şekilde çalmış olur. Eğer kendisi önems-izse, yaşamıyla ilgili gevezeliğe herkesin lanet okuyacağıkesindir. Bu nedenle, dinleyicinin düş gücünü nasıl kazanabile-ceğini anlamalıdır. Öte yandan, bu, aynı zamanda'virtüözlüğünün' zayıflığını ve çılgınlığını da açıklar.

132/567

Page 133: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

173

Carriger la fortune.[128] Büyük sanatçıların yaşamlarında kötürastlantılar vardır, örneğin bir ressamın en önemli resmini öyles-ine aklına gelen bir fikirle çizmiş olması veya Beethoven'in

büyük sonatlarda (Büyük Si Bemol majör gibi)[129], bir senfonin-in tam olmayan piyano özetini bize bırakmaya zorlaması gibi. Budurumlarda sonradan gelen sanatçı büyük insanın yaşamınıdüzeltmelidir; örneğin, bir orkestra ustası, piyanoda ölmüşgörünen bu senfoniyi yaşama döndürerek bunugerçekleştirmelidir.

174

Küçültme. Bazı şeyler, olaylar veya insanlar küçük ölçekte elealınmalarına hoşgörüyle bakmazlar. Laocoön gurubu küçültüle-

mez, büyüklük gerekir.[130] Doğası gereği küçük olanın büyütül-meye hoş görüyle bakması ise daha enderdir. Bu nedenlebiyografi yazarları, küçük kişileri büyük olarak betimlemelerinegöre, büyük kişileri küçük olarak betimlemede daha başarılıolurlar.

175

Çağdaş sanatta duygusallık. Sanatçılar çalışmalarında duyguamaçladıklarında genellikle yanlış hesap yaparlar; çünkü izleyi-cileri ve dinleyicileri duyguları olmadan ve sanatçının niyetinekatılmadan, sanat eseri yoluyla, sıkıntıyla yakından ilişkili olanbir duygu 'kutsallığına' düşerler.

Belki de onların duygusallıkları, sanatçınınkinin bittiği yerdebaşlar; ya da en fazla bir noktada buluşurlar.

133/567

Page 134: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

176

Ahlakçı Shakespeare. Shakespeare tutkular üzerinde çokdüşünmüştür ve belki de mizacı nedeniyle birçoğunu kolaylıklaanlamıştır (tiyatro yazarları genelde kötü insanlardır). AmaMontaigne'e benzemeyen bir biçimde onlar hakkındakonuşamamıştır; daha çok tutkularla ilgili gözlemlerini karak-terlerinin ağızlarından aktarmıştır. Bu, tabii ki doğal değildir,ama dramaları o kadar düşünce doludur ki, diğer tüm dramalarboş gibi görünürler ve genel bir isteksizliğe neden olurlar.

Schiller'in özdeyişleri (hemen her zaman yanlış ve önemsizfikirlere dayanan) tiyatro özdeyişleridir ve etkileri güçlüdür, öte

yandan Shakespeare'in özdeyişleri örnek aldığı Montaigne'yi[131]

onurlandırırlar ve ciddi fikirleri şık biçimde barındırırlar, bunedenle de tiyatro izleyicisi için çok uzak ve incedirler, etkisizkalırlar.

177

Kendini duyurabilmek. İnsan yalnızca iyi oynamayı değil, aynızamanda kendisini duyurabilmeyi de bilmeli. Büyük bir ustanınelindeki keman, eğer salon çok büyükse, yalnızca bir gıcırtı sesiçıkartır; böylece usta çaylakla karıştırılabilir.

178

Etkili ve tamamlanmamış olan. Sanki duvardan çıkacaklarmışve bir şey tarafından engellenerek aniden durmuşlar gibi,rölyefteki biçimlerin bazen düş gücünü çok etkiledikleri biçimde,bir düşüncenin veya bir felsefenin rölyef benzeri tamamlanmışsunumu da, onun tam anlaşılmasından bazen daha etkili olabilir.

134/567

Page 135: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İzleyiciye çok şey bırakılır; yoğun ışıkta karşısına rölyef gölgesiolarak çıkanı geliştirmeyi, üzerinde düşünmeyi ve tam olarak or-taya çıkmasını engelleyen şeyi ortadan kaldırmayı arzular.

179

Özgün olanlara karşı. Sanat üstüne en yıpranmış giysiyi giy-diğinde, sanatı en açık biçimde anlarız.

180

Ortak zihin. İyi bir yazar yalnız kendinin değil, arkadaşlarınında zihnine sahiptir.

181

İki tür yanılgı. Açık ve keskin yazarların şanssızlıkları, onlaradar açıdan bakılması ve üzerlerinde çaba sarf edilmemesidir.Açık olmayan yazarların şansı da okurun onları anlamayaçalışması ve bu nedenle aldığı zevki onlara yüklemesidir.

182

Bilimle olan ilişki. Bilimle ilgisi olmayanlar, yalnızca o konudabir şeyler keşfedince heyecanlanırlar.

183

Anahtar. Önemli insanlar için önemli olan ve önemsiz kişileringülüp küçümsedikleri bir düşünce saklı hazinelerin anahtarıdır;bu, başkaları için yalnızca bir demir parçasıdır.

135/567

Page 136: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

184

Çevrilemez. Bir çalışmanın ne en iyisi, ne en kötüsüçevrilemezdir.

185

Bir yazarın paradoksları. Okurun itiraz ettiği, bir yazarınsözüm ona paradoksları genelde yazarın kitabında değil, okurunkafasındadır.

186

Espri. En nüktedan yazar, en az gülümsemeye neden olur.

187

Karşı sav. Karşı tez, yanılgının, içinden geçerek gerçeğeulaşmayı yeğlediği dar bir kapıdır.

188

Biçemciler olarak düşünürler. Birçok düşünür kötü yazar,çünkü yalnızca düşüncelerini değil, aynı zamanda düşünüş tar-zlarını da anlatır.

189

Şiirde düşünceler. Şair düşüncelerini, ritmin arabası üzerindemuhteşem biçimde aktarır -genelde yürüyerek gidemedikleriiçin.

136/567

Page 137: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

190

Okurun zihni karşısındaki günah. Bir yazar, yalnızca ok-uyucuyla aynı seviyeye gelebilmek için yeteneğini inkar et-tiğinde, okuyucunun onu hiç affetmeyeceği ölümcül bir hatayapar (okuyucu fark edebilmişse). Aksi halde bir kişi hakkındakötü konuşabiliriz, ama bunu söylerken onun gururunu da okşa-mak gerekir.

191

Dürüstlüğün limiti. En dürüst yazar bile bir devri bitirmeyiamaçladığında fazladan bir sözcüğün kaymasına izin verir.

192

En iyi yazar. En iyi yazar, yazar olmaktan utanandır.[132]

193

Yazara karşı Drakon[133] yasası. Bir yazar, ender olarak ak-lanmayı ve bağışlanmayı hak eden bir suçlu olarak değerlendiril-melidir: böylece kitaplarının artması engellenebilir.

194

Modern kültürün soytarıları. Bizim kültür yazarlarımız, or-taçağ saray soytarılarına benziyorlar: aynı kategoriye ait insan-lar. Yarı ussal, şakacı, aşırı, aptal, bazen garip şeyler yaparak vegevezelik ederek anlayış havasını yumuşatmak, büyük olaylarınağır, sıkıcı çan seslerini bağırtılarıyla boğmak için orada

137/567

Page 138: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bulunuyorlar. Daha önceleri prens ve soyluların hizmetindey-diler, şimdi siyasi partilere hizmet ediyorlar, çünkü insanlarınprense eski bağlılıklarının büyük bir kısmı hala parti yak-laşımında ve disiplininde yaşıyor. Yine de çağdaş edebiyat yazar-ları da kültür yazarlarından çok farklı değil; onlar da 'modernkültürün soytarıları.' Eğer bunun için suçlu sayılmayacakları ka-bul edilirse, çok hafif yargılanmış olurlar. Yazarlığı meslek olarakdüşünmek, haklı olarak delilik diye nitelendirilebilir.

195

Grekleri takip ederek. Abartılmış duygularla yüzyıllar boyuncatüm kelimelerin anlaşılmaz ve şişirilmiş olmaları nedeniylebugün bilgi büyük ölçüde engelleniyor. Kendisini bilginin yöne-timi altına koyan (baskıcı bir biçimde değil) yüksek kültüraşaması daha ciddi duyumsama ve kelimelere güçlü bir yoğun-laşma gerektirir -Demosthenos devrinde, Grekler bunu bizlerdenönce yaptılar. Aşırılık tüm modern yazarların özelliği; basitşekilde bile yazmaya çalışsalar, kullandıkları kelimeler hala garipbir biçimde duyumsanıyorlar. Katı düşünce, sıkıştırma,soğukluk, açıklık (hatta isteyerek limitlere kadar da götürülsebile)- kısaca, duygu kısıtlaması ve suskunluk: bu yardımcıolabilir.

Böyle soğuk bir biçimde yazmak ve duyumsamak çelişkisiyleçekicidir; ve bunda tabii ki yeni bir tehlike vardır. Çünkü acısoğuk, yüksek sıcak kadar iyi bir uyarıcı olabilir.

196

İyi öykücü, kötü anlatıcılar. İyi öykücüler, karakterlerinineylemlerinde övülecek bir ruhsal kesinlik ve tutarlılık sergilerlerve bu genellikle ruhsal açıdan düşünme yoksunluklarıyla gülünç

138/567

Page 139: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bir tezat teşkil eder. Böylece onların kültürü bir an için çok yük-sek gibi görünürken, bir an sonra acınası düşük bir seviyeye iner.Sıkça da kendi kahramanlarının eylem ve doğalarını açıkça yan-lış bir biçimde anlatırlar -ne kadar olanaksız gibi görünse de,kuşkusuz bu böyledir. Büyük piyanist, teknik gerekler ve herparmağın özel yeteneği, kötü alışkanlıkları kullanımı ve eğitilebi-lirliği (parmak ahlakı) üzerinde çok az düşünür ve bunlarhakkında konuşurken basit hatalar yapar.

197

Tanıdıkların yazıları ve okuyucuları. Tanıdıklarımızın (dostve düşman) yazdıklarını kuşkuyla okurken bilgimiz kulağımızaşunu fısıldar: 'Bu onun, iç dünyasının bir işareti, deneyimi,yeteneği' ve öte yandan başka bir bilgi, çalışmanın ne anlamageldiğini, yazarı dışında ne anlam taşıdığını, beraberinde hangiöğrenme zenginliğini getirdiğini ortaya koymaya çalışır. Açıkbiçimde, bu iki tür okuma ve ölçme birbirine karışır. İki kişisonunda yalnızca ellerindeki konudan bahsederek, arkadaşolduklarını unuturlarsa bilginin iyi meyvelerini üretebilirler.

198

Ritmsel fedakarlıklar. İyi yazarlar bazı cümlelerin ritmlerinideğiştirirler, çünkü ortalama bir okuyucunun, cümleyi ilksürümünden kavrayamayacağını düşünürler. Bu nedenle, dahaiyi bilinen ritmleri seçerek cümleyi okuyucu için basitleştirirler.

Çağdaş okuyucuda ritm yeteneği eksikliği olduğu düşüncesi,şimdiden bazı iç çekmelere yol açtı, çünkü çok fazla fedakarlıkgösterildi. İyi müzisyenler de aynısını duyumsar mı?

199

139/567

Page 140: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sanatsal uyarma olarak eksiklik. Eksiklik genellikle tamam-lanmış olmaktan daha etkilidir; özellikle de övgü söylevlerinde.Bu amaçlar için, us dışı bir unsur olarak dinleyicinin düşünedenizi sokan ve bir sis gibi karşı kıyıyı saklayan, yani övülenkonunun sınırlandığı, tamamlanmamış bir uyarıcı gerekir. Eğerbirisinin iyi bilinen yetenekleri geniş ve ayrıntılı biçimde an-latılıyorsa, yalnızca bunların o kişinin yetenekleri olduğuhakkında kuşku uyanır. Öven kişi, kendisini övülenin üstüneçıkartmıştır; ona tepeden bakıyor gibidir. Bu nedenle tam olanzayıf etki bırakır.

200

Yazmada ve öğretmede gelenek. Yazmaya başlayan ve yazmatutkusunu içinde duyan kişi, her yaptığından bir şey öğrenir veyabir yazar için algılanabilecekleri deneyler. Kendisini değil, yazarıve halkını düşünür. Önsezi ister, ama kendi yararı için değil. Hepöğrencilerinin iyiliğini düşünür ve tüm yeni bilgi, aktarabildiğiölçüde onu mutlu eder. Sonunda kendisini öğrenmenin geçidi,genel bir aracı olarak görür ve kendisi hakkındaki ciddiyetinikaybeder.

201

Kötü yazarlar gereklidir. Kötü yazarlar her zaman olmalıdır,çünkü, gelişkinler kadar gereksinimleri olan gelişmemiş, olgun-laşmamış yaş gruplarının zevkine hitap ederler. Eğer insanyaşamı daha uzun olsaydı, olgun olan insanların sayısı olgun ol-mayanlardan daha fazla olurdu. Veya sayıları yaklaşık olurdu.Ama büyük çoğunluk genç olarak öldüğü için, az gelişmiş, kötüzevk sahibi zekaların sayısı daha fazladır. Dahası, bu kişiler

140/567

Page 141: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

gereksinimlerini gençlik ateşiyle tatmin etmek isterler ve kötüyazarların varlıklarını zorlarlar.

202

Çok yakın, çok uzak. Genellikle yazar ve okur birbirlerini an-lamazlar, çünkü yazar temayı çok iyi bilir ve neredeyse sıkıcı bu-lur, bu nedenle de çok iyi bildiği örnekleri kullanmaz. Ama ok-uyucu, konuya yabancıdır ve eğer örnekler verilmezse konununzayıf kaldığını düşünür.

203

Sanat için kaybolmuş bir hazırlık. Gymnasium'un[134] yaptık-ları içerisinde en değerlisi Latin türünde eğitimdi, çünkü, tümdiğerleri tamamen öğrenmeye yönelmişken, bu bir sanatsalçalışmaydı. Alman yazımına öncelik tanımak barbarlık olur,çünkü halk söylevi geleneğiyle gelişmiş bir klasik Alman biçe-mimiz yoktur; ama eğer Alman yazımı düşünme pratiğinigeliştirmek için kullanılmak istenirse, biçemin bir an için un-utulması kesinlikle daha iyi olacaktır, böylece düşünme çalışmasıve betimleme birbirinden ayrılabilir. İkincisi verilmiş bir içeriğinçeşitli sürümleriyle ilgilidir ve içeriğin bağımsız biçimde ortayaçıkartılmasıyla ilgilenmez. İçerik verilirken, betimleme yalnızcaLatin biçeminin yerine getirilmesidir ve bunun için eski öğret-menler uzun süredir kaybolmuş olan duyma inceliğinesahiptirler. Eskiden modern dilde yazmayı iyi öğrenmiş olan birkişi, bunu, bu çalışmaya borçludur (şimdi eski Fransız hocal-arının kontrolü altında okula gitmek gerekiyor); ve dahası:biçimin yüceliği ve zorluğu kavranılıyor ve olası tek doğru yollagenelde sanata hazırlanılıyor: pratik yaparak.

141/567

Page 142: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

204

Karanlık ve aşırı parlaklık yan yana. Genelde fikirleriniaçıkça ifade etmeyi bilmeyen yazarlar, özellikle en güçlü, enabartılı terimleri ve en mükemmel tanımlamaları seçerler: bu,karışık orman yollarındaki meşale etkisini gösterir.

205

Yazarca ressamlık.[135] Önemli nesneleri resmederken, kimy-acı gibi, resmin renklerini kendisinden almak ve sonra düzenle-menin renk farklılıkları ve karışımlarından gelişmesini sağla-yarak bunları sanatçı gibi kullanmak en iyisidir. Bu yolla resimyapmak nesneyi de önemli yapan ürpertici bir içsel nitelikkazandırır.

206

Bize dans etmeyi öğreten kitaplar. Olanaksızı olanaklı biçimderesmeden, ahlaktan ve zekadan her ikisi de sanki yalnızca bir ruhhali veya geçici bir hevesmiş gibi bahseden, sanki insan parmak-ları üzerinde yükselerek içsel zevki nedeniyle dans ediyormuş

gibi taşkın bir özgürlük duygusu yaratan yazarlar vardır.[136]

207

Bitirilmemiş düşünceler. Gençlik ve çocukluğun kendiiçersinde değerleri olması (olgunluk dönemi kadar) ve yalnızcabir geçiş ve köprü olarak düşünülmemeleri gerektiği gibi, bitiril-memiş düşüncelerin de kendi değerleri vardır. Bu nedenle birşairi ince yorumlamalar yaparak sıkıntıya sokmamalıyız ve sankibaşka düşünceler için bir yol hala açıkmış gibi ufkunun

142/567

Page 143: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

belirsizliğinden hoşnut olmalıyız. Eşikte duruyoruz; sanki birhazinenin çıkartılmasını bekliyoruz; sanki derin bir fikrin bulun-ması çok yakın. Şair, temel bir fikir bulurken ve bunu yaparken,bizi, fikri kapmaya çalışacak kadar hırslı kılarken, düşünürünaldığı zevke benzer bir şey arar. Ama, bu, en güzel kelebek kanat-larını göstererek üzerimizde uçar -ve bizden uzaklaşır.

208

Kitap neredeyse insan oldu. Bir kitap yazardan ayrılıp kendihayatını yaşamaya başlayınca, her yazar hep yeniden şaşırır. Birböceğin bir parçası ayrılmış ve kendi yoluna gidiyormuş gibiduyumsar. Belki de kitabı neredeyse unutmuştur; belki de kitap-taki bakış açılarının üstüne yükselmiştir; belki de onu artık hiçanlamayacaktır ve kitabı yazarken hızla yükseldiği kanatlarınıkaybetmiştir. Bu arada kitap okurlarını arar, yaşam verir, mutlueder, korkutur, yeni çalışmalar kurar, başkalarının niyet ve dav-ranışlarının ruhu olur. Kısaca, akıl ve ruhu varmış gibi yaşar -yine de insan değildir.

En şanslı yazar, yaşlı birisi olarak yaşam verici, güçlendirici,isyan yaratıcı, aydınlatıcı düşünce ve duyguların tümünüyazılarında sürdürebildiğini, ateş sakınılarak her yere taşınırken,kendisinin yalnızca gri bir kül olduğunu söyleyebilen kişidir.

O zaman, yalnızca kitaplarının değil insanın her eyleminin birbiçimde başka eylemler, kararlar ve düşünceler için fırsat olduk-ları; olan her şeyin girift bir biçimde olacak her şeye bağlı olduğudüşünülürse, hareketteki gerçek ölümsüzlük kavranır: birzamanlar başkalarını, kehribarın içindeki kelebek gibi hareke-tlendiren şey, tüm var olanların genel birliğinde kapatılarakölümsüzleştirilmiştir.

143/567

Page 144: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

209

Yaşlılıkta neşe. Benliğinin en iyi yanı yapıtlarına geçmiş olandüşünür veya sanatçı, bedeninin ve ruhunun zamanla kırılarakyok olmasından haince bir zevk duyar. Sanki bir köşeden kas-asını açmaya çalışan bir hırsızı izlemektedir, bu arada kasanınboş, tüm hazinelerinin emniyette olduğunu bilir.

210

Dingin verimlilik. Doğuştan ruh aristokratları çok açgözlüdeğillerdir; yarattıkları, yeni bir şeyle geri itilmenin telaşıyla ar-zulanmadan ve hızlandırılmadan, dingin bir sonbaharakşamında çiçek açarak ağaçlardan düşerler. Sürekli yaratma ar-zusu, kabadır, kıskançlık ve hırsı ortaya çıkartır. Eğer kişi birşeyse, bir şey yapması gerekmez -ve yine de çok şey yapar.'Üretken' insanın üzerinde daha yüksek bir tür vardır.

211

Achilles ve Homer. İnsana her zaman Achilles ve Homer'infarkı anımsatılmalı: birisinin deneyimi, duyguları vardı, diğeribunları betimledi. Gerçek bir yazar, başkalarının deneyleri veduyguları için yalnızca kelimeleri verir. Duyumsadığı az şeydençok şey tahmin edebilecek bir sanatçıdır. Sanatçılar yüksektutkuları olan kişiler değillerdir, ama sıkça öyleymiş gibi yapar-lar. Eğer kendi yaşamları bu anlamda kendi deneyimlerindenyanaysa, başkalarının tutkuya çok inandıklarına dair bilinçsiz birduyumsamayla betimlerler. Kişi kendisini bırakırsa, kontrol et-mezse, kızgınlık ve arzularını dizginlemezse, tüm dünyabağırmaya başlar: 'Ne kadar tutkulu!' Ama derindeki, işleyen,kemiren ve sıklıkla bireyi yutan tutkunun bir önemi vardır. Bunu

144/567

Page 145: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

duyumsayan kişi, bunu, dramalarına, müziğine veya roman-larına yansıtmaz. Sanatçılar, sanatçı olmadıkları sürece genel-likle ahlaksız kişilerdir -ama bu başka bir şey.

212

Sanatın etkisi konusundaki eski kuşkular. Aristotale'nin[137]

söylediği gibi, izleyicilerin evlerine soğukkanlı ve sakin olarakgitmeleri için acıma ve korku duyguları gerçekten de sanatyoluyla boşaltılmalı mıdır? Hayalet öyküleri bizi daha az korkulukılıyor ve boş inançlardan uzaklaşmamızı mı sağlıyor? Bazı fiz-iksel süreçlerde -örneğin aşk eyleminde- bir gereksinimin tatminedilmesiyle, dürtünün hafiflemesi ve geçici olarak ortadan kalk-ması doğru mudur? Ama acıma ve korku duyguları bu anlamdabelirli organların gereksinimleri değillerdir; rahatlatılmalarıgerekmez. Ve düzenli hafifletilmelere rağmen, uzun sürede, biritki tatmin edilerek güçlendirilir. Her bir tekil durumda, acımave korku duyguları tragedya yoluyla yatıştırılarak boşaltılabilir;yine de, trajik etkiyle bütünde artabilirler ve tragedyanın geneldebizi daha fazla endişeli ve duygusal kıldığını söylediğinde Platonhaklı çıkar. Tragedya şairi, gereksinimi nedeniyle, kasvetli,korkulu bir dünya bakışına; zayıf, hastalıklı, sulu göz bir ruhasahip olur. Eğer tragedya şairleri ve benzer biçimde tüm toplumözellikle bundan zevk duyuyorlarsa, daha fazla ölçüsüzlüğe veahlaksızlığa doğru yozlaşacağımız konusundaki Platon'un fikrine

bu uyum sağlar.[138]

Ama, Platon'un sanatın ahlaki etkisi konusundaki büyük sor-usuna yanıt verebilmek için çağımızın ne hakkı var? Sanatımızolsa bile -etkisini nerede görüyoruz, sanatın bir etkisi var mı?

213

145/567

Page 146: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Saçmalıkta neşe. İnsan saçmalıktan nasıl neşe duyabilir?Nerede gülünüyorsa olan budur -aslında, nerede mutluluk varsa,saçmalıkta neşe vardır denilebilir. Deneyimi tersine, amaçlıyıamaçsıza, gerekliliği keyfiyete çevirme zevkini öyle bir biçimdebize verir ki, işlem zarar vermez ve eğlendirici olur. Çünkü bizianlık olarak, genellikle zalim efendilerimiz biçimindegördüğümüz zorunluluk, anlamlılık ve deneyim güçlerindenözgür kılar. Beklenen (bizi korkutan ve gergin yapan) zarar ver-meden boşaldığında güler ve oynarız. Bu, kölelerin Satürn şen-liklerindeki neşesidir.

214

Gerçeğin yüceltilmesi. İnsanlar bir zamanlar afrodizyakdürtülerde Tanrıça'yı gördükleri, bu dürtü onları içten etkilediği,bunu bir tapınmanın şükranıyla duyumsadıkları için, zamaniçersinde bu duygular daha yüksek duygularla karışmış veyüceltilmişlerdir. Bu idealleştirme sanatıyla, bazıları hastalıklarıkültüre yararlı büyük güçlere dönüştürdüler -örneğin, dahaönceki çağlarda yaygın sinir salgınlarından (St. Vitus dansınınepilepsisine benzer biçimde) etkilenen Grekler, bundanmuhteşem bir Baküs rahibesi tipi yarattılar. Greklerin sağlıklarıtam yerinde olmadığı için, sırları, eğer güçlüyse hastalığa Tanrısaygısı göstermekti.

215

Müzik. Müzik, iç dünyamız açısından kendi başına ve kendisiiçin önem taşımaz, doğrudan bir duygu dili anlamını taşıyabile-cek derin etkisi yoktur. Daha çok şiirle eskiden yakınlık kurmuşolan, ritmik harekete, ses yüksekliğine ve ton yumuşaklığınabağlı bir ritmik harekettir ve o kadar çok sembol kullanır ki

146/567

Page 147: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

şimdi müziğin doğrudan iç dünyamıza hitap ettiğini ve bundankaynaklandığını düşünürüz. Müzik sanatı, şarkı, opera ve yüz-lerce tonlama çabasıyla geniş bir sembolik teknikler alanınıkapsadıktan sonra dramatik müzik gerçekleştirilebilmiştir 'Mut-lak müzik' ya ritmdeki ve farklı tonlardaki seslerin neşe vermekiçin yeterli olduğu müziğin ham halindeki saf biçimdir veya şiirolmadan anlayışımıza hitap edemeyen biçimlerin sembolleridir.(iki sanat uzun süre beraberce geliştikten sonra, müziğin biçimisonunda kavram ve duygu iplikleriyle defalarca örülmüştür.)Müziğin gelişmesinin arkasında kalanlar, belirli bir müzikparçasını saf biçimsel olarak deneyler, öte yandan daha gelişmişolanlar tümünü sembolik biçimde algılarlar. Hiçbir müzik kendiiçinde derin ve tam anlamlı değildir. 'İstem' veya 'kendindeşey'den bahsetmez. Tüm içsel alanı müzik sembolleri içinfethedebilen bir çağda, zeka bu fikre sahip olabilir. Mimarlıktakiçizgi ve ölçülerin orantılarına, mekanik yasalara tamamenyabancı bir anlam yüklemesi gibi, zeka bu anlamı sese dönüştür.

216

Jest ve dil. Jestlerin taklidi dilden eskidir, jest dilinin dünyadabastırıldığı ve eğitimli insanlara hareketlerinin kontrol edilmes-inin öğretildiği şimdiki zamanda bile istem dışı olarak sürmek-tedir. Jest taklidi o kadar güçlüdür ki, gergin bir yüze, kendiyüzümüz etkilenmeden bakamayız (esner gibi yapan kişiyebakınca siz de esneme gereği duyarsınız). Taklit edilen jest, taklitedeni, taklit edenin bedeninde veya yüzünde ifade edilen duyum-samaya götürür. Bu yolla birbirimizi anlamayı öğreniriz; çocukbu yolla annesini anlamayı öğrenir. Genelde, acılı duygular, acıyaneden olabilecek jestlerle ifade edilebilirler (örneğin, saçı yol-mak, göğse vurmak, yüz kaslarını şiddetle germek veya çarpıt-mak). Tam aksine, hoş duyguları ifade eden jestler zevklidirler veanlama iletişimine kolayca uyarlar (daha sonra başka zevkli

147/567

Page 148: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

duyguları ifade etmeye yarayan, gıdıklanma işareti olarak gül-mek zevklidir.)

İnsanlar jest yoluyla birbirlerini anlar anlamaz, bir jest sembol-izmi gelişebilir. İnsanların, ilk önce tonun ve jestin üretilebile-ceği (tonla sembolik olarak birleşen), daha sonra tek tonadönüşecek olan işaret tonları üzerinde anlaşabilmesini kas-tediyorum. Müziğin gelişiminde bugün gözlerimizin önünde vekulaklarımızda gelişene benzer bir şey eski zamanlarda da sıkçaortaya çıkmış olmalı, yani dramatik müzik: açıklayıcı dans vemimikler (jest dili) olmadan müzik, önce boş bir sestir; müzik vejestin beraberliğine uzunca süre alışmak, kulağın, ton biçimlerinihemen anlamasında yardımcı olur. Sonunda, kulak öyle hızlı an-lamaya başlar ki, artık görünür bir hareket gerekmez ve bestecibu olmadan da anlaşılabilir. O zaman mutlak müziktenbahsediyoruz, yani, başka yardım olmadan her şeyin sembolikolarak anlaşılabileceği müzikten.

217

Yüksek sanatın duyarsızlaştırılması. Modern müziğin sanatsalgelişimi zekanın olağanüstü bir eğitimden geçmesini zorladığıiçin, kulaklarımız da gittikçe daha entelektüel oldular. Böyleceartık daha yüksek sese, daha fazla 'gürültüye' dayanabilir olduk,çünkü ondaki usu dinlemekte atalarımızdan daha iyi eğitildik.Tüm duyularımız bir anlamda duyarsızlaştılar, çünkü 'böyledir'ibırakıp, hep 'ne anlama gelir'in arkasından gittik. Böyle bir du-yarsızlık, örneğin yumuşak notaların yetersiz egemenliğiyle or-taya çıktı. Çünkü hala ince ayrımları, örneğin do diyez ve re be-mol arasındaki, yapabilen kulaklar istisnadır. Bu açıdan, ku-lağımız hamlaştı. Dahası, başta duyulara ters düşen dünyanınçirkin yüzü müzik için kazanıldı. Yüce, ürkütücü ve gizemli olanıifade etme alanı böylece şaşırtıcı bir biçimde genişledi.

148/567

Page 149: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Müziğimiz daha önceden dili olmayan şeyleri konuşturdu. Aynıbiçimde, bazı ressamlar gözü daha entelektüel kıldılar ve dahaönce biçim ve renkte neşe olarak adlandırılanın ötesine geçtiler.Burada da, eskiden dünyanın kötü olarak kabul edilen yüzü, san-atsal anlayış tarafından ele geçirildi.

Bütün bunların sonucunda ne oldu? Göz ve kulak daha fazladüşünme yeteneğine sahip olunca, duyarsız oldukları sınır çiz-gisine daha çok yaklaştılar. Neşe beyne transfer edildi; duyu or-ganları duyarsız ve zayıf oldular. Sembolik olan var olanın yerinigiderek daha fazla aldı ve böylece, başka bir yolla da olacağı gibi,bu yolla barbarlığa ulaştık. Bugün için dünyanın her zaman-kinden daha çirkin olduğu hala söyleniyor, ama bu şimdiyekadar olan en iyi dünya anlamını taşıyor. Ama anlamın hoş kok-usu ne kadar çok dağılırsa ve buharlaşırsa, bunu hala algılayabi-lenler o kadar azalacaktır. Diğerleri çirkinlikte kalacaklar vedoğrudan zevk almaya çalışacaklar; bu çaba başarısızlığamahkumdur. Böylece Almanya'da müziğin gelişmesinde iyi yön-lü bir eğilimimiz var: bir tarafta, daha yüksek ve ince talepleriolan, kendilerini 'ne anlama gelir' için uyarlamış on bin kişilikbir grup; öte yanda her geçen yıl, duygusal çirkinlik olarak bileanlamı daha az kavrayan ve böylece içsel olarak çirkin ve iticiolana artan zevkle yaklaşmayı öğrenen, yani duygusal açıdanseviyesiz olan çoğunluk.

218

Taş eskisinden daha fazla taş. Genelde mimariyi, en azındanmüziği anladığımız kadar artık anlamıyoruz. Retorik olanın tonetkilerinden uzak kalmaya başladığımız biçimde, çizgilerin vebiçimlerin sembolizminin dışına çıktık ve yaşamın ilk anındakültürün ana sütünün bu türünü emdik. İlk başta Grek veyaHıristiyan yapıları hakkındaki her şey anlamlıydı ve yüksek

149/567

Page 150: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

seviyeyi işaret ediyordu. Bu tükenmez anlamlılık havası, yapınınüzerinde sihirli bir peçe gibi asılmıştı. Güzellik, esrarengiz yüce-lik temel duygusunu, büyülü kutsanmayı veya Tanrı'nın yakın-lığını bozacak biçimde, sisteme ikincil olarak girebilmişti. Enfazla, güzellik dehşeti hafifletiyordu -ama bu dehşet her yerdegerekliydi.

Yapının güzelliği bugün bizim için ne anlam taşıyor? Akılsız birkadının güzel yüzü gibi: maskeye benzer.

219

Modern müziğin dini kökeni. Duygulu müzik, Toronto Konsülüsonrasında yeniden kurulan Katolikliğin içinde, yeni uyanmış,

gayretli derin etkilenmiş ruhun yankılanmasında Palestrina[139]

ile ortaya çıktı. Bach ile birlikte daha sonra Protestanlıkta,

Pietist'lerin[140] derinleştirebildiği kadar ortaya çıktı ve baştangelen dogmatik karakterinden kurtuldu. Her iki köken için de birön gerek ve gerekli bir hazırlık aşaması müzikle, özellikle aka-demik biçimde, Rönesans ve Rönesans öncesinde oluştuğubiçimde ilgilenmekti. Ve bu, temelde armonik başarılardan veçok seslilikten alınan bilimsel bir zevkti. Öte yanda, duygulumüzikten önce sıradan insanın soğuk ve fazla öğretilmiş müzik

karşısındaki protestosunu ortaya koyduğu ve Polyhymnia[141]

ruhunu yeniden yaratmaya çalıştığı opera vardı.

Bu kalbin derin dini değişimi, içten duygulanan ruhun solansesi olmadan, müzik öğretilmiş veya opera olarak kalırdı; Re-form karşıtı ruh, modern müziğin ruhuydu (çünkü Bach'ın müz-iğindeki dindarlık bir tür Reform karşıtlığıydı). Bu nedenle diniyaşama çok şey borçluyuz.

150/567

Page 151: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sanat alanında müzik Rönesans karşıtı bir harekettir;

Murillo'nun[142] sonraki resimleri bu döneme, belki de baroktürüne ait olabilirler (her halükarda Rönesans'ın veya antikçağın mimarisinden daha fazla.) Ve eğer taşları kaldırabiliyorsamodern müziğimizin, onları eski mimaride bir araya getirip ge-tiremeyeceği şimdi bile sorulabilir. Bundan çok kuşkuluyum.Çünkü bu müziği yöneten -duygu, yüksek ve saran ruh haller-indeki zevk, ne pahasına olursa olsun canlanma arzusu, hızlıduygu değişimi, ışık ve gölgenin güçlü rahatlatıcı etkisi, naiflik veesrimenin beraberliği- tüm bunlar daha önce bir kez plastik san-atları yönetmişti ve biçim için yeni ilkeler yaratmıştı. Ama bu neantik çağda ne de Rönesans'da oldu.

220

Sanatta aşkınlık. Sanatçıların en çok esinlendikleri anlarda,şimdi yanlış olduğunu anladığımız düşünceleri göklere çıkarttık-larını her zaman derin üzüntü duymadan kabul edemeyiz: san-atçılar, insanlığın dini ve felsefi hatalarını yüceltirler ve bunuyaparken onların mutlak doğruluğuna inanırlar. Şimdi, böyle birgerçeğe olan inanç biterse, eğer insan bilgisi ve düş gücünün dışkenarlarındaki gökkuşağı renkleri solarsa; o zaman İlahi Komedigibi bir sanat, Raphael'in resimleri, Michelangelo'nun freskleri,Gotik katedraller, sanat nesnesinde yalnızca kozmik değil aynızamanda metafizik anlam arayan sanat artık çiçek açamaz. Böylebir sanatın, sanatsal inancın bir zamanlar var olduğu dokunaklıbir efsane olur.

221

Şiirde devrim. Eylem, yer, zamanın; tür, ifade biçimi ve cümleyapısıyla bütünlük sağlayabilmesi için Fransız tiyatro

151/567

Page 152: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yazarlarının kendi üzerlerine uyguladıkları katı kısıtlama, mod-ern müzik veya Yunan güzel konuşma sanatındaki Gorgian

figürleri[143] veya kontrapunkt ve füg kadar önemli bir eğitimdi.Kendini bu tür kısıtlamak garip görünebilir; yine de gerçekçiliğinötesine gidebilmek için katı insanın kendisini biçimde kısıt-lamasından başka bir yol yok. (belki de keyfi olarak.) Bu yolla,insan, zamanla baş döndürücü uçurumlar üzerinde asılı olanküçük köprülere bile zarafetle adım atmayı öğrenir ve şimdiyaşayan herkesin gözünde müzik tarihinin kanıtlandığı biçimdehareketinin kıvraklığından yararlanır. İnsan burada, sonundakurtulacak hale gelebileceği zincirlerin attığı her adımda nasılgevşediğini görür gibi olur: bu görünüş, sanatta gelişimgerekliliğinin en önemli sonucudur. Modern şiirde, kendimizetaktığımız zincirlerden zamanla mutlu bir biçimde kurtulma yok-tur. Lessing, Fransız biçemini, tek modern biçemi, Almanya'da

alay konusu yaptı ve Shakespeare'i[144] işaret etti; böylece zincirevurulma süreci sonunda kayboldu ve doğacılığa doğru sıçradı,yani sanatın başlangıcına doğru. Goethe, kendisini sürekli olarakfarklı biçimlerde kısıtlayarak doğacılıktan kurtulmaya çalıştı;ama gelişimin ipi bir kez kopunca, ancak en yetenekli sanatçılarsürekli bir deney ortaya koyabildiler. Schiller biçeminin görecelikesinliğini reddetmesine rağmen içgüdüsel olarak saygı duyduğuve Lessing'den oldukça bağımsız tuttuğu Fransız trajedisininmodeline borçludur. (herkesin bildiği gibi, onun dramatiketkilerini reddetmiştir.) Voltaire'den sonra, Fransa'da da kısıt-lamalardan çıkarak, özgürlük yanılsamasıyla tragedyanıngelişmesine neden olabilecek yüksek yetenekler yetişmedi; dahasonra Alman örneğini takip ettiler, sanatta ve deneydeRousseaucu bir doğal tarza doğru sıçradılar. Avrupa kültürünün,gelenekten koparak sonsuza kadar neyi kaybettiğini kalpten an-layabilmesi için Voltaire'in Mahomet'i zaman zaman okunmalı.Voltaire, en büyük trajik fırtınalara benzeyen çok biçimli ruhunu

152/567

Page 153: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Grek yatıştırmasıyla kısıtlayan dramatistlerin sonuncusudur.(Hiçbir Almanın elde edemediğine ulaştı, çünkü Fransızlar'ındoğası Almanlar'dan çok Grekler'e yakındı.) Aynı zamanda hita-beti ele alırken, Grek kulağı, sanatsal vicdanı, basitliği ve zarafetiolan son yazardı. Aslında, tutarsız veya korkak olmadan, ruhunen yüksek özgürlüğü ve olumlu devrim dışı bir düşünce yapısıyla

kendisiyle bileşebilen son kişiydi.[145]

O zamandan beri, modern ruh, ilk önce devrim ateşiyle serbestkalarak, sonra kendi korku ve ürkünçlüğünün saldırısına uğrayıpkendisine yeniden dizgin vurarak, huzursuzluğuyla, ılıman olanave limit koyana karşı nefretiyle her alanda egemen oldu -amausun dizginleri, artık sanatsal ılımanlık değillerdi. Bu zincirler-

den kurtularak, tüm insanların[146] şiirlerine, saklı yerlerdedoğal, taze, yabanıl, garip biçimde güzel ve muazzam düzensiz

olarak yetişen her şeye, halk şarkılarından, büyük 'barbar'[147]

Shakespeare'e kadar ulaşabildiğimiz doğrudur. Şimdiye dek san-atçılara yabancı kalan mahalli renklerin ve çağın giysilerininneşesini tadıyoruz; Goethe'nin, Faust'unun biçimsizliğini en uy-

gun ışığa çıkartabilmek için Schiller[148] karşısında ısrar ettiğizamanımızın 'barbarca avantajlarını' bolca biçiyoruz. Ama bunudaha ne kadar yapabiliriz? Herkesin şiirlerinin, her türün yaklaş-makta olan seli, sonunda hala sessiz ve gizli gelişimin olabileceğitoprağı süpürmeli. Başta ne kadar güçlü olsalar da, tüm şairlerdeney yapan taklitçiler, gözü pek kopyacılar olmalılar. Sonunda,temsil etme enerjisinin kısıtlanmasında, tüm sanatsal yollarındüzenlenme ustalığında, gerçek sanatsal oyunu görmeyi unutanhalk, gücü güç için, rengi renk için, düşünceyi düşünce için,hatta esinlenmeyi esinlenme için değerlendirmeyi artan biçimdeöğrenmeli; buna bağlı olarak yalıtılmış değillerse sanatçalışmasının unsurlarından ve gereklerinden zevk almazlar veson olarak sanatçının kendisini yalıtılmış olarak ortaya koyması

153/567

Page 154: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

gerektiği doğal talebini yaparlar. Evet, Fransız-Grek sanatının'makul olmayan' zincirlerini attık, ama bunu bilmeden yaptık,tüm zincirleri, kısıtlamaları us dışı bulma alışkanlığı edindik.Böylece sanat çözülüşe doğru ilerledi ve süreçte başlangıcındaki,çocukluğundaki, olgunlaşmamışlığındaki, eski risk ve aşırılık-larındaki tüm aşamalara dokundu. kökenini, evrimini ve yokoluşunu yorumladı.

İçgüdüsüne güvenebileceğimiz ve kuramında daha on yılçalışılması gereğinden başka bir eksiklik bulunmayan LordByron bir zamanlar şöyle demişti: 'Genelde şiirle ilgili olarak nekadar çok düşünürsem, hepimizin, tek tek yanlış yolda olduğu-muz kanısı o kadar çok artıyor ve tamamen yanlış olan devrimselbir sistemi izliyoruz. Neslimiz veya bir sonraki nesil de aynı so-

nuca ulaşacaktır.[149] Aynı Byron, 'En olağanüstü şair de olsa

Shakespeare'i kötü bir örnek olarak gösteriyorum' demişti.[150]

ve yaşamının ikinci yarısında, olgun sanatsal öngörüsüyletemelde aynı şeyi söyleyen Goethe değil miydi? Goethe buöngörüsüyle bir dizi neslin önüne geçebilmişti, genellikle,Goethe'nin henüz etkisini göstermediği ve zamanının gelmediğisöylenebilir. Tam da, uzun zamandır doğası onu şiirsel devrimyolunda tuttuğu için, dolaylı olarak bulunan ve kazılarakçıkartılan, yani gelenekten uzaklaşınca oluşan sanatın kalıntılarıarasından çıkartılan yeni keşifler, olanaklar ve yardımlar yoluylaelde edilen her şeyden çok hoşlandığı için -bu nedenlerle, dahasonraki dönüşümü ve değişiminin böyle bir ağırlığı vardır. Bu,sanatta geleneğe yeniden dönmeyi çok arzuladığı anlamını taşırve yıkımın çok fazla güç gerektirdiği yerde kolları yapım için çokzayıf kalıyorsa da, gözün düş gücü mabedin kalıntılarından eskive tamamlanmamış bütünlüğünü anlamalıdır. Böylece, gerçeksanatın anısında yaşıyormuş gibi sanatta yaşadı: şiiri, eski, uzunzamandır yok olmuş sanat çağlarını anlamasında belleğineyardımcı oldu. Yeni çağın gücünü, taleplerini düşününce, tabii ki

154/567

Page 155: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

tatmin olamazdı; ama bu konudaki acısı bu taleplerin bir zaman-lar tatmin edilmesi ve hala bunun paylaşılabilmesinin neşesiyleiyi biçimde dengelendi. Bireyler değil ama az çok ideal maskeler;gerçek değil ama alegorik bir genelleme; tarihi karakterler vebölgesel rengin, mitsel ve orta olanı nerdeyse görünmez kılması;çağdaş toplumun, en basit biçimine sıkıştırılan, etkileyici, ger-ginleştirici, patolojik niteliklerinden arındırılmış, sanatsal an-lamı dışında etkisiz kılınmış çağdaş duyguları ve problemleri;yeni konu ve karakterlerin olmayışı, sürekli bir yeniden canland-ırma ve yeniden biçimlendirmeyle daha çok eski iyi bilinenlerinvaroluşu: Goethe'nin, daha sonra Grek, hatta Fransızların uygu-ladığı biçimde anladığı sanat buydu.

222

Sanattan geriye kalan. Bazı metafizik varsayımlarla, sanatındaha fazla değer kazandığı doğrudur -örneğin, eğer kişininkarakterinin değişmezliğine ve dünyanın özünün sürekli olaraktüm karakterlerde ve eylemlerde ifade edildiğine inanılıyorsa. Ozaman sanatçının işi ebediyen var olanın imgelemi olmaktadır.Ama, bizim düşünce biçimimizde, sanatçı imgelem geçerliliğinibir kez sağlayabilir, çünkü insanlık bütünde gelişmekte vedeğişmektedir; insan bile sabit ve sürekli değildir.

Aynısı başka bir metafiziksel varsayım için de doğrudur: eğermetafizikçilerin varsaydığı gibi görünen dünyamız yalnızca birgörüntüyse, o zaman sanat gerçek dünyaya yaklaşır. Çünküorada görüntüler dünyası ile sanatçının imgeleri düşlemesiarasında daha fazla yakınlık vardır. Kalan farklılık, sanatın an-lamını doğanın anlamından daha çok güçlendirecektir, çünküsanat simetriyi, doğanın tip ve modellerini betimleyecektir.

155/567

Page 156: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Ama bu tür varsayımlar yanlıştır: o zaman bu bilgi sonrası san-at için kalan nedir? Her şeyin üzerinde, binlerce yıl, her yaşambiçimini ilgi ve neşeyle görmeyi ve sonunda 'Nasıl olursa olsun,

yaşam güzeldir'[151] demek için mantığımızı geliştirmeyi bizeöğretti. Bu sanat öğretisi -varlıktan zevk almak ve çok etkilen-meden, sanki yasalarla gelişmiş gibi insan karakterini doğanınbir parçası olarak kabul etmek- bu öğreti içimizde kök saldı.Şimdi bilgi için çok güçlü bir gereksinim olarak yeniden günışığına çıkıyor. Sanattan vazgeçebiliriz, ama bunu yaparken bizeöğretilen yok olmaz. Benzer biçimde, dinden de vazgeçebiliriz,ama onun bizi ulaştırdığı duygusal yoğunluk ve yücelme bizibırakmaz. Plastik sanatlar ve müziğin din yoluyla edinilmiş vefazladan kazanılmış duyguların ölçüleri olması gibi, sanatıniçimize ektiği yaşamdaki yoğun ve çok yönlü neşe de sanat yokolduğunda bile tatmin olmak isteyecektir. Bilim adamları san-atkarların gelişmiş türleridir.

223

Sanatın gün batımı. İnsanın yaşlılığında gençliğini anım-saması ve belleğinde bir kutlama yapması gibi, insanlık da sanatıneşeli gençliğin etkileyici anılarıyla sonunda ilişkilendirecektir.Belki daha önce sanat, ölümün sihrinin ona çalım atar gibigöründüğü şimdiki zaman kadar tam ve içten kavranamamıştı.Yabancı barbarlığın içselleşmiş adetlerinin gittikçe daha çok elegeçirdiği melankoli ve gözyaşları arasında yılda bir kez Grek fest-

ivallerini kutlayan Güney İtalya'daki Grek şehrini düşünün.[152]

Helenler, bu yok olan Helenler arasında olduğu gibi, altın nek-tardan hiçbir zaman bu kadar zevk almadılar. Sanatçı, kısazamanda, eski günlerin mutluluğu, onun gücü ve güzelliğine day-anan harika bir kalıntı olarak algılanacak; ona, eşitlerimize sun-mak istemediğimiz şerefler verilecektir. İçimizde en iyi olan

156/567

Page 157: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

geçmiş zamanların duygularından kalanlar olmalı. Bu duygularabugün doğrudan yollarla ulaşmak zor. Güneş battı bile, ama,artık onu görmüyorsak da yaşamımızın gökyüzü hala onunlaparlıyor ve ışıldıyor.

157/567

Page 158: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

BEŞİNCİ BÖLÜMÜst ve Alt Kültürün Belirtileri

224

Yozlaşma yoluyla yüceltme. Tarihin bize öğrettiğine göre,uzun süren, değiştirilemez kurallarındaki benzerlik nedeniyle

-yani ortak inançları- genellikle canlı bir topluluk ruhunu pay-laşan toplumun üyeleri iyi bir yaşam sürdürebilirler. Onlarındurumunda, iyi ve tutarlı bir gelenek onları güçlendirir; Bireyintabi oluşu öğrenilir ve karakterlerine sağlamlık baştan içselolarak, sonradan eğitimle verilir. Benzer, sadık bireyler üzerinekurulu bu güçlü toplumlardaki tehlike, tüm dengeyi bir gölgegibi izleyen, artan, içsel bir aptallıktır. Bu tür topluluklarda, ruh-sal gelişim, daha az bağımlı, daha az emin olan, ahlaken dahazayıf bireylere bağlıdır. Onlar, yeni ve birçok farklı şeyleri den-erler. Zayıflıkları nedeniyle, birçok sayıda böyle adam görünürdeetki bırakmadan yok edilir; ama genel olarak, eğer bunlar aynısoydan geliyorlarsa, olaylarla bağları azalır ve zaman zamantoplumun dengedeki unsurunu bozarlar. Tam da bu zayı-flatılarak, örselenmiş yerde, ortak bedene yeni bir şey aşılanır;ama, toplumun genel gücü bu yeni şeyi kendi kan akışına alarakkendisine uydurmaya yeter. Gelişim nerede ortaya çıkarsa, aykırıdoğalar önem kazanırlar. Toplamdaki her gelişme, parçadaki za-yıflamadan sonra olur. Güçlü doğalar türü sabit tutarlarken, za-yıflar gelişimine yardım ederler.

Bireyde de benzer bir şey olur. Bir yozlaşma, bir sakatlanma,bir kötü davranış, fiziksel veya ahlaksal bozukluk başka yerdenadiren bir avantaj sağlamaz. Savaşı seven ve huzursuz olan birkabilede, örneğin, hasta bir insan yalnız kalarak daha sakin veakıllı olabilme olanağını bulacaktır.Tek gözlü adamın, o gözü

Page 159: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

daha güçlüdür; kör olan içini daha derinden görür ve kesinlikledaha iyi işitir. Bu bakımdan, en iyi uyum sağlayanın yaşamasıyla

ilgili ünlü kuram[153], bana, kişinin veya ırkın güçlenmesi süre-cini açıklayan tek bakış açısı gibi görünmüyor. Daha çok iki şeybir araya gelmeli: ilk önce, inanç ve topluluk duygusuyla bağlı zi-hinler aracılığıyla dengeli bir güç gelişmeli; ve ikinci olarak,yozlaşan doğalar, dengeli gücü kısmen zayıflatır veya örselerkendaha yüksek amaçlara erişilebilmeli. Ancak daha narin ve özgürolan zayıf doğa gelişimi sağlayabilir. Eğer insanlar bir yerdeparçalanarak zayıflamaya başlarlarsa, ama genelde güçlü vesağlıklıysalar, yeni bir şeyin bulaşmasını kabul ederek, bundanyararlanabilirler. Eğitimin görevi insanı o kadar sağlam ve eminyapmaktır ki, bir bütün varlık olarak, yolundan uzak-laştırılamasın. Ama o zaman eğiticinin onu yaralıyor veyayazgının onda açtığı yaralardan yararlanıyor olması gerekir. Acıve gereksinim bu yolla ortaya çıkınca, yeni ve asil olan bir şeyyaralı yerlere aşılanabilir. Tüm doğası bunu içine alacak ve buyücelme daha sonra meyvelerini verecektir.

Devletle ilgili olarak Machiavelli[154] şöyle diyor: 'hükümetbiçiminin önemi çok azdır, ama yarı eğitimliler aksinidüşünürler. Politikanın en büyük ereği her şeyin üstünde veözgürlükten daha değerli olan süreklilik olmalıdır.' Ancaksüreklilik güvenli bir biçimde kurulduğunda ve garanti-lendiğinde, sabit bir gelişim ve yücelten bir aşılanma sağlanabi-lir. Buna, kesinlikle, tüm kalıcılığın en tehlikeli dostu tarafındankarşı konulacaktır: yetke tarafından.

225

Göreceli bir kavram olarak özgür ruh.[155] Eğer kişi, köken-ine, çevresine, sınıfına, pozisyonuna bakıldığında veya geçerli

159/567

Page 160: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bakış açılarıyla karşılaştırıldığında beklenenden farklı düşünüy-orsa, özgür ruh olarak adlandırılır. O istisnadır: bağımlı ruhlarkuraldırlar; ikinciler, özgür ilkelerinin kökeninin ya fark edilmegereksiniminden kaynaklandığını açıklayarak, ya da kişininözgür davranışlarından kuşku duyulacağını, yani yaptıklarınıntoplumu bağlayan ahlakla uyuşmadığını belirterek onu kınarlar.Bazen, bazı özgür ilkelerin sapkınlık ve garipliklerden kaynak-landığı söylenir; ama bu yalnızca, ne söylediğine kendisi de inan-mayan ve yalnızca acı vermek isteyen kötü olanların sesidir:çünkü genelde özgür ruhun büyük inceliği ve keskin zekasınınkanıtı açıkça yüzünden okunur ve bağımlı ruhlar bunu çok iyianlarlar. Özgür ruhun diğer iki türü içtendir; ve birçok özgür ruhbu iki yoldan birinden gelir. Ama vardıkları ilkeler, bağlı ruhlarınulaştıklarından hala daha gerçekçi ve güvenilirdir. Gerçeğin bil-gisi altında, önemli olan, onu aramanın nedeni veya nasıl bulun-duğu değil, ona sahip olmaktır. Gerçeğe ahlak dışı yollardanulaşıyorlarsa da eğer özgür ruhlar haklıysalar, ahlakı esas alarakgerçek dışılığa tutunan bağımlı ruhlar haksızdırlar.

226

İnancın kökeni. Bağımlı ruh, ussal olarak değil alışkanlıknedeniyle bir pozisyon alır. Örneğin, kişi, birçok dinleri iyibildiği ve içlerinden seçim yaptığı için Hıristiyan, İngiltere'yiseçtiği için İngiliz olmaz; daha çok Hıristiyanlık ve İngiltereonun için verilmişlerdir ve şarap ülkesinde doğan birisinin çokşarap içmesi gibi düşünmeden onları kabul etmiştir. Daha sonra,Hıristiyan ve İngiliz kimliklerini taşırken, bunlar için bazı neden-ler geliştirebilir; bu gerekçeler çürütülebilirler, ama, kendisi tümtavrıyla çürütülemez. Örneğin, bağımlı bir ruha çok eşlilikkarşısındaki nedenini sorun, o zaman tek eşlilikle ilgilicoşkusunun gerekçelerinin usa mı yoksa alışkanlığa mı bağlı

160/567

Page 161: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

olduğunu anlarsınız. Nedeni olmayan entelektüel ilkeler alışkan-lığına inanç diyoruz.

227

Sonuçlardan çıkartılan mantık veya mantıksızlık. Tüm dev-letler ve sosyal düzenlemeler -sınıf, evlilik, eğitim, yasa- güç vesürekliliği yalnızca içlerindeki bağlı ruhların inançları nedeniyleelde ederler. O zaman mantığın yokluğunda veya en azındannedenlerin araştırılmasındaki dirençte onlar vardır. Bu, bağlıruhların kabul etmek istemediği bir şeydir ve bunun

pudendum[156] olduğunu kabul ederler. Entelektüel fikirlerindeçok masum olan Hıristiyanlık, bu pudendumdan bir şey an-lamaz. İnanç ister, yalnızca inanç ve mantık arzusunu şiddetlereddeder; inancın başarılı sonuçlarını gösterir: 'Yakında inancınavantajını keşfedeceksiniz' der, 'bu nedenle kutsanacaksınız.'Aslında, devlet de aynı şeyi yapar ve her baba oğlunu aynı biçim-de yetiştirir: 'Bunu doğru kabul et' der 'ne kadar iyi geldiğini farkedeceksin.' Ama bu, bir fikrin gerçekliğinin, kişisel yararla kanıt-lanması anlamını taşır; bir öğretinin yararı, onun entelektüelkesinliğini ve gerçekliğini kanıtlıyor olmalıdır. Bu, sanığınmahkemede şöyle konuşmasına benzer: 'Avukatımın söyledikleritamamen doğrudur, savunmasından çıkan sonuca bir bakın: be-raatimi istiyor.'

Bağlı ruhlar, ilkeleri yararlılıklarına göre saptadıkları için,özgür ruhun da kendi bakış açılarıyla kendi yararını kollay-acağını ve ona yararlı olanı doğru bulacağını düşünürler. Ama,vatandaşlarının veya sınıfındakilerin yararlı bulduklarının aksiniyeğliyor gibi olduğu için, onun ilkesini kendileri için zararlıgörürler ve 'haklı olmamalı, çünkü bizim için zararlı' derler veyaböyle duyumsarlar.

161/567

Page 162: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

228

Güçlü, iyi öğretmen. Alışkanlık onları içgüdüselleştirdiğindebağlı bakış açıları karakter güçlülüğü denilene dönüşürler. Eğerkişi hep aynı olan birkaç itkiyle hareket ediyorsa, eylemleri fazlaenerji tüketir; eğer bu eylemler bağlı ruhların ilkeleriyle uyum-luysalar, kabul edilirler ve onları yapanda iyi vicdan duygusuyaratırlar. Bazı dürtüler, enerji dolu eylem ve iyi bir vicdankarakter gücü denilen şeyi oluşturur. Güçlü karakteri olan kişi,eylemi için birçok olasılık ve yön bilgisinden yoksundur: zekasıözgür değildir, bağlıdır, herhangi bir durumda ancak iki olasılıkgösterebileceği için, bu ikisi arasından, doğasına uygun olarakseçim yapmalıdır, bunu kolayca ve çabuk yapar, çünkü elliolasılık arasından seçmek zorunda değildir. Eğitim ortamı en azolasılıkları sunarak her bireyi daha az özgür kılmaya çalışır. Eği-timciler, bireyi sanki yeni bir şeymiş ama bir tekrar olmasıgerekiyormuş gibi ele alırlar. Eğer insan önce bilinmeyen, hiç varolmamış bir şey gibi ortaya çıkmışsa, bilinen ve daha önce varolmuş bir şeye dönüştürülmelidir. Çocukta iyi huy denen şey, varolana bağımlı olduğunu göstermesidir. Kendisini bağlı ruhuntarafına koyarak, çocuk, ilk önce uyanan toplum ruhunu gösterir.Bu toplum ruhuna bağlı olarak, devletine veya sınıfına yararlıolacaktır.

229

Bağlı ruhta şeylerin ölçüsü. Bağlı ruhlar dört tür şeyin doğruolduğunu söylerler: önce, sürekli olan her şey doğrudur; ikinciolarak, bize sorun yaratmayan şeyler doğrudur; üçüncü olarak,bize yarar sağlayan şeyler doğrudur; dördüncü olarak, fedakarlıkgerektirmeyen şeyler doğrudur. Örneğin sonuncusu,

162/567

Page 163: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

fedakarlıklar yapılır yapılmaz, insanların arzuları dışında başlat-tıkları bir savaşı neden istekle sürdürdüklerini açıklar.

Davalarını bağlı ruhların mahkemesinde savunan özgür ruhlar,her zaman özgür ruh olduklarını, özgür düşündüklerini veböylece sürekliliğe sahip bulunduklarını, yük olmak istemedik-lerini ve son olarak genelde bağlı ruhlara yararlı olduklarınıkanıtlamak zorundadır. Ama bu son noktada bağlı ruhları iknaedemeyecekleri için, birinci ve ikinci konuları kanıtlamalarınınbir yararı yoktur.

230

Esprit fort[157]. Gelenek tarafında olan ve eylemleri içinnedene gerek duymayan insanla karşılaştırılınca, özgür ruh,özellikle eylemlerinde her zaman zayıftır. Çünkü birçok dürtü vebakış açısı bilir, bu nedenle kararlı değildir, hantaldır. O zaman,etkisiz davranırken, en azından kendisini etkili bir biçimde kabulettirerek yok olmaması için göreceli biçimde daha güçlü nasılolabilir? Güçlü ruh (esprit fort) nasıl var olur? Bu, tek bir dur-umda zekanın meydana getirilmesi sorunudur. Tüm geleneklerkarşısında bir kişinin bireysel dünya bilgisi elde etmek için sarfettiği gayretin enerjisi, yenilmez gücü, dayanma gücü, neredengelmektedir?

231

Dehanın ortaya çıkışı. Her ufak avantajdan en hesaplı ve zorlubiçimde yararlanarak kendisini kurtarmak için bir yol bulmayaçalışan bir mahkumun zekası, bize, doğanın bazen bir deha (mit-olojik ve dini bir anlam katmadan anlaşılmasını istediğim bir ke-lime) üretmek için kullandığı araçları öğretebilir. Doğa dehayı

163/567

Page 164: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

hapse kapatmıştır ve özgürleşme hırsını en üst seviyedeuyarmaktadır.

Veya başka bir imge kullanırsak, ormanda tamamen kaybolanama hangi yoldan olursa oradan kurtulmak için alışılmadık birçaba harcayan birisi, bazen yeni ve bilinmeyen bir yol keşfedebi-lir: özgünlüğü için methedilen deha böyle ortaya çıkar.

Sakatlığın, cılızlığın, önemli bir organ eksikliğinin, başka birorganın alışılmadık mükemmellikte gelişimine nedenolduğundan bahsetmiştik, çünkü o organın iki işlevi birden yer-ine getirmesi gerekmektedir. Buradan birçok muhteşemyeteneğin kökenini keşfedebiliriz.

Dehanın bu genel durumları, özele indirgenebilir, yani özgürruhun ortaya çıkışına.

232

Özgür düşüncenin kökeni üzerine varsayımlar.[158] Buzul böl-gesinde güneş denizleri eskisinden daha fazla ısıtınca, buzullarıngenişlemesi gibi, güçlü ve yayılan özgür düşünce de, bir yerlerdeduygusal ateşin çok fazla yükseldiğinin kanıtı olacaktır.

233

Tarihin sesi. Genelde tarih zekanın ortaya çıkışı ile ilgili şu der-sleri anlatıyor gibidir: 'İnsanlara kötü davranın ve eziyet çektir-in', tarih Kıskançlık, Nefret ve Rekabet duygularını çağırıyor,'onları aşırılığa kışkırtın; birbirleriyle yarıştırın, insanları insan-larla yarıştırın ve bunu yüzyıllar boyunca yapın; belki o zaman,yaratılan enerjinin bir köşeye sıçrayan kıvılcımından doğan dehaışığı aniden alevlenir. İstem, sürücüsü tarafından mahmuzlanan

164/567

Page 165: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bir at gibi yabanıllaşarak aniden ortaya çıkar ve başka bir nok-taya sıçrar.'

Dehanın nasıl oluştuğunun farkında olan ve pratik yoldan iler-lemek isteyen kişi, doğanın da genellikle yaptığı gibi, doğa kadarkötü ve düşüncesiz olmalıdır.

Ama belki de yanlış işittik.

234

Yolun ortasının değeri. Belki de dehanın ortaya çıkışı insan-lığın belli bir çağıyla kısıtlıydı. Çünkü insanlığın geleceğinden,yalnızca geçmişin belirgin koşullarının ortaya çıkartabileceği herşey beklenemez -örneğin, dini duyguların şaşkına çevirenetkileri. Bu bir zamanlar vardı ve birçok güzel şey yenidenyeşeremez, çünkü onlar ancak o koşullarda gelişebilirlerdi.Böylece artık yaşam ve kültür için dini ufuklar tanımlanmaya-caktır. Belki de aziz tipi bile belirli bir entelektüel dar bakış açısıiçersinde geçerli olabilecektir ki bu da artık yoktur. Ve belki debu yüksek zeka insanın yalnızca bir dönemine aitti; olağanüstü,uzun süredir biriken istem enerjisinin, kendisini istisnasız olarakentelektüel hedeflere aktarmasıyla bu ortaya çıktı (ve ortaya çık-mayı sürdürüyor, çünkü hala o çağda yaşıyoruz.) Bu istemin enüst seviyesi, böyle bir yabanıllık ve enerji artık ekilmeyince sonaerecektir. Belki de yolunun ortasındaki, varoluşunun ortaçağındaki insanlık, sonunda olacağından çok asıl ereğine dahayakındır. Sanatı biçimlendiren bu enerjiler, örneğin, kolaylıklayok olabilirler; yalan söylemekten, açık olmamaktan, sembolikolmaktan, sarhoşluktan, esrimekten alınan zevk hor görülebilir.Aslında, yaşam bir kez mükemmel biçimiyle oluşturulunca, o za-man, şimdiki zaman, şiir için bir tema sağlamayacaktır ve yal-nızca geri kalmış insanlar hala şiirsel gerçek dışılığı talep

165/567

Page 166: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

edeceklerdir. O zaman, mükemmel olmayan eski devlete, yarıbarbar topluma, bizim zamanlarımıza özlemle bakacaklardır.

235

Deha ve ideal devlet çelişkisi. Sosyalistler büyük kütleler içiniyi yaşam sağlamayı arzu ederler. Eğer iyi yaşamın kalıcı ülkesi,mükemmel devlet gerçekten elde edilecekse, insanın en büyükzekasının veya herhangi güçlü bir insanın gelişeceği toprağı yokedilecektir: büyük enerji demek istiyorum. Bu devlete ulaşılınca,insanlık artık dehalar üretemeyecek kadar zayıflayacaktır. O za-man yaşamın vahşi özelliğini korumasını ve yabanıl güçlerleenerjilerin sürekli öne çıkmasını arzulamamalı mıyız? Şimdi, sı-cak ve sempatik bir kalp bu sert ve yabanıl karakterin ortadankaldırılmasını arzular ve en sıcak kalbin bunu çok fazla isteye-ceğini düşünebilirsiniz. Aynı güçlü arzu yoluyla, kendi ateşini, sı-caklığını bu yabanıl ve sert yaşam karakterinden elde edecektir.Sıcak kalp daha sonra us yürütmesini ortadan kaldırmak vekendisini yok etmek isteyecektir; yani, us dışı ve zeka dışı bir şeyisteyecektir. En yüksek zeka ve en sıcak kalp bir insanda be-raberce olamazlar ve yaşam için yargı belirten akıllı kişi, insanıntoplam yaşamında her şeyle beraber değerlendirilmesi gerekenbir şey olarak, kendisini nezaketin üzerine çıkartır. Akıllı insanzeka dışı nezaketin lüzumsuz isteklerine karşı çıkmalıdır, çünkükendi türünü ve üst düzey zekayı sonunda ortaya çıkartaraksürdürmek onun için önemlidir. En azından, bu devlette yalnızcazayıf bireylere yer olduğu sürece 'mükemmel devletin'oluşmasına katkıda bulunmaz. Öte yandan, en sıcak kalpli olarakdüşündüğümüz İsa, insanlığın aptallığını geliştirdi, zekaca zayıfolanları tuttu ve en büyük zekanın ortaya çıkmasını engelledi: bututarlıydı. Onun aksinin, mutlak akıllı adamın, İsa'nın ortayaçıkışını engellemek zorunda kalacağını tahmin edebiliriz.

166/567

Page 167: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Devlet, insanları birbirlerinden koruyan zekice düzenlenmişbir kurumdur. Eğer çok fazla yüceltilirse, birey oldukça zayıflar,hatta yok olur -ve böylece devletin ilk amacı iyice engellenir.

236

Kültür kuşakları. Karşılaştırma yapmak için, kültürel çağların,çeşitli iklim kuşaklarına denk geldiği söylenebilir. Yalnızca,önceki diğerini takip eder ve coğrafi kuşaklar gibi yan yana dur-mazlar. Görevimizin girmek olduğu ılıman kültürel kuşaklakarşılaştırınca, bütünde, geçmiş bir tropik iklim izlenimi yaratır.Sert zıtlıklar, gündüz ve gecenin ani değişimleri; sıcak vemuhteşem renkler; ani, gizemli, ürkütücü olan her şey için gös-terilen saygı; ani fırtına başlangıçları; her yerde doğanın bereketsepetlerinin savurgan biçime dolup taşmaları; ve öte yandankültürümüzün parlak olmayan gökyüzündeki bir ışık; saf, nere-deyse değişmeyen hava; canlılık, hatta bazen soğuk hava: ikikuşak böylece birbirlerine zıttırlar. Metafizik ideaların kurnazgücüyle, en güçlü tutkularla nasıl baş edilerek, kırıldıklarınıgördüğümüzde, tropiklerdeki yabanıl kaplanların gözlerimizinönünde dev yılanlar tarafından sarmalanarak ezildiklerini duy-umsar gibi oluruz. Bu tür şeyler bizim ruhsal iklimimizde olmaz.Bizim fantezimiz ılımandır. Düşlerimizde bile, bizden önceyaşayanların uyanıkken gördüklerini görmeyiz. Ama, tropikkültürün yok olmasından sanatçıların bozuldukları ve biz sanatçıolmayanları biraz fazla ciddi buldukları bu değişimden mutlulukduymamız gerekmez mi? Bu anlamda, sanatçılar 'gelişimi' red-dederken haklı olabilirler, çünkü son üç bin yılda sanatta birgelişim olduğu kuşkuludur; aynı biçimde, Schopenhauer gibi birmetafizik filozofunun da, metafizik felsefe ve din açısından sondört bin yılı araştırdığında gelişimi kabullenmesi için bir nedenolmayacaktır.

167/567

Page 168: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Ama bizim için, ılıman kültür kuşağının varlığı bile birilerlemedir.

237

Rönesans ve Reform. İtalyan Rönesans'ında, çağdaş kültüreborçlu olduğumuz tüm olumlu güçler vardı: yani, düşünceözgürlüğü, yetkeyi hor görmek, eğitimin soyluluk kibri üzer-indeki zaferi, bilim ve insanlığın bilimsel geçmişine duyulanheyecan, bireyin zincirlerinden kurtuluşu, doğruluk ve görünüm-den ve salt etkiden kaçınma yolundaki gayret. (o ateş, yapıt-larında, kendilerinden olan mükemmellik ve en üst ahlaksalsaflıkta mükemmellik dışında bir şey arzulamayan çok sayıdakisanatçı karakterin içinde yanıp tutuştu.) Evet, Rönesans, bugünekadarki çağdaş kültürümüzde henüz böyle bir güç kazanmayanolumlu güçlere sahipti. Tüm eksikliklerine ve kötülüklerine rağ-men, bu bin yılın Altın Çağıydı. Bunun aksine, Alman Reformu,henüz orta çağ bakış açılarını tatmin edememiş olan ve onun yokolmasının işaretlerini algılayan -dini yaşamın aşırı sığlığı vedışlaşması- geri kalmış zihinlerin enerji dolu, uygun bir neşeyledeğil ama derin bir hoşnutsuzlukla ifade edilen birprotestosuydu. Kuzeyli güçleri ve inatlarıyla, insanları geride tut-tular, sert bir kuşatmayla, tam uyanışı ve bilimi iki üç yüz yıldaha erteleyerek ve aynı zamanda olanaksızı belki de ebediyengerçekleştirip eski ve yeni ruhu iç içe sokarak Katolik Hıristiyan-lığı savunan Reform karşıtlığını zorladılar, Rönesans'ın büyükgörevi tamamlanamadı, şimdi geriye yönelik olan Alman karak-teri tarafından engellendi (orta çağlarda sürekli olarak Alpler'etırmanarak kendisini kurtaracağı duygusuna yeterince sahipolan). Luther'in o zamanda yaşıyor olması ve protestosunun güçkazanması, olağanüstü bir politik düzenleme rastlantısındayatıyor: onun yeniliğini Papa karşısında bir baskı unsuru olarakkullanabilmek için İmparator onu korudu ve Papa da Protestan

168/567

Page 169: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

prensleri imparator karşısında kullanabilmek için benzer biçim-de gizlice onu destekledi. Bu garip niyet uyumu olmadan, Luth-

er, Huss[159] gibi yakılırdı -ve Aydınlanmanın şafağı, belki deşimdi düşleyebileceğimizden daha parlak bir biçimde ve dahaerken ağarırdı.

238

Oluşum halindeki Tanrı'ya adalet. Eğer tüm kültür tarihi, kötüve soylu, doğru ve yanlış fikirler karmaşasından ibaretse ve in-sanı bu dalgalar nedeniyle neredeyse deniz tutuyorsa, o zamanoluşum halindeki Tanrı fikrindeki rahatlık anlaşılabilir; kend-isini sürekli dönüşümlerle ve insanların emellerinde daha fazlaortaya çıkartmaktadır; bütün bunlar gözü kapalı mekanizmalar,güçlerin karşılıklı olarak anlamsız, amaçsız etkilenmelerideğildir. Oluşumun Tanrılaştırılması metafizik bir yaklaşımdır -fenerden tarih denizine bakıyormuş gibi- ve çok fazla tarihleşenbilim adamları nesline rahatlık sağlar. Bu düşünce ne kadar yan-lış da olsa, kızmamak gerekir. Yalnızca Schopenhauer gibi birisigelişimi inkar ederken, aynı zamanda bu tarih dalgalarının za-vallılığını duyumsamaz. Oluşum halindeki Tanrı veya onu kabul-lenme gereksinimi ile ilgili hiçbir şey bilmediği ve duyumsa-madığı için, onunla alay etmekte haklıdır.

239

Mevsimine uygun meyveler. İnsanlık için arzulanan her dahaiyi gelecek, kaçınılmaz olarak bazı açılardan kötü bir gelecek ola-caktır, çünkü yeni, daha yüksek seviyeli bir insanlığın eskiçağların tüm erdemlerini bir araya getireceğine ve örneğin enyüksek seviyedeki sanatı yaratacağına inanmak düş görmektir.Daha çok, her mevsimin kendi erdemleri ve güzellikleri vardır ve

169/567

Page 170: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

diğer mevsimlere ait olanları içermez. Dinden gelişen veyakınında olan her neyse, din ortadan kalktıktan sonra tekraryetişemez. En fazla, geç kalmış daldırma filizleri, eski sanatınaralıklı belleği gibi bizi bu konuda yanılgıya sevk ederler. Bu,yitirme ve yoksunluk duygularını ortaya çıkartabilir, ama yenibir sanatın doğabileceği herhangi bir gücün kanıtı olamaz.

240

Dünyanın artan ciddiyeti. İnsanlık, kültür seviyesi yük-seldikçe, şaka ve alay konularından uzaklaşır. Eğlencemiz içinelinden geleni yaparken, Voltaire, kilise ve evliliği icadı ko-nusunda gökyüzüne şükran borçluydu. Ama o ve onun çağı veondan önceki 16. yüzyıl, bu konularla en uç seviyede alay ettiler;bugün bu konularla ilgili herhangi bir şaka için çok geç vealıcıları çekmek için çok ucuz olacaktır. Şimdi nedenler soruluy-or; şimdi ciddiyet çağı. Gerçek ve gösterişli görünüm, insanın neolduğu ve neyi temsil etmek istediği arasındaki farkın hafiftarafıyla hala kim ilgileniyor? Nedenlerini aradığımızda bu zıtlık-ları çok farklı duyumsuyoruz. İnsan yaşamı daha iyi anlayınca,sonunda 'anlayışının derinliğiyle' dalga geçse de, daha az dalgageçiyor.

241

Kültür dehası. Eğer kültür dehası düşlenecekse, bu nasıl birşey olur? Yalanları, gücü, en umarsız bencilliği güvenli bir biçim-de aletleri olarak öyle bir kullanır ki, kötü, şeytani olarak ad-landırılır; ama orada burada parlayan erekleri büyük ve iyidir.Bir Kentaur, yarı hayvan, yarı insandır, hatta başında melekkanatları vardır.

170/567

Page 171: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

242

Bir mucize olarak eğitim. Hastalığın iyileştirilmesi, ancak mu-cizelerden vazgeçildiğinde geliştirilebileceği gibi, eğitime karşıilgi de ancak Tanrı ve onun şefkatine karşı duyulan inancınbırakılmasıyla güç kazanabilir. Ama bugüne kadar, tüm dünyaeğitime hala bir mucize gibi bakıyor: insan, en üretken vegüçlülerin düzensizlikten, belirsiz amaçlardan ve olumsuz koşul-lardan yetiştiklerini görünce, bunun nasıl olabileceğini soruyor.

Şimdi bu durumlara daha yakından bakacağız, daha dikkatliinceleyeceğiz. Kimse mucize bulamayacak. Eşit koşullarda,birçok insan sürekli yok oluyor, ama buna karşılık kurtulan dahagüçlü kalıyor, çünkü geliştirip büyüttüğü yok edilmez iç gücünedeniyle bu olumsuz koşullara dayanabiliyor: bu, mucizeyiaçıklıyor. Artık mucizeye inanmayan bir eğitim üç şeye dikkat et-melidir: ilk önce ne kadar enerji kalıtımsallaştırılmıştır? İkinciolarak, başka yeni enerjiler hala nasıl uyandırılabilirler? Üçüncüolarak, bireyi bozmadan ve tekilliğini dağıtmadan kültüre aityeni ve farklı taleplere nasıl uyum sağlanabilir? Kısaca, birey,kişi ve toplum kültürünün müziğine nasıl uyum sağlayabilir;müziği söylerken aynı anda nasıl eşlik edebilir?

243

Doktorun geleceği. Bugün doktorun yükseldiği seviyeye kadaryükselebilen başka bir meslek daha yok. Özellikle ruhsal doktor-lar, ruhsal öğüt verici diye adlandırılanlar artık büyülü sanat-larını halkın alkışları önünde yerine getiremiyorlar ve kültürlüinsanlar onlardan uzaklaşıyorlar. Bir doktor en yüksek ruhsalgelişimine artık, en iyi yeni yöntemleri bilerek, iyi pratikyaparak, teşhislerin ünlendiği etkiden nedene giden hızlıçıkarımları yaparak ulaşamıyor; buna ek olarak her bireye uygun

171/567

Page 172: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ve kalbi yüreğinden çekip alabileceği bir hitabet yeteneğine;görüntüsü bile umutsuzluğu (tüm hasta insanları kemiren birkurt) gideren bir erkekliğe; tedavileri için neşe isteyenler vesağlık nedenleriyle neşe yaratanlar (yaratabilenler) arasında or-tam yaratacak politik yumuşaklığa; onları açığa vurmadan ruhungizlerini, bir polis ajanının veya bir avukatın inceliğiyle anlamayagereksinimi var -kısaca, bugün iyi bir doktorun, tüm diğermesleklerin hilelerini ve üstünlüklerini bilmesi gerekiyor; bubiçimde hazır olunca, yine de, yaptığı iyi işleri, ruhsal neşe veverimliliği çoğaltarak; tüm kötü düşünce ve niyetleri, kötülükleri(iğrendiren kaynağı genellikle belden aşağı olan) uzaklaştırarak;ruhsal-fiziksel aristokrasi üreterek (evlilik komisyoncusu ve evli-lik sansürcüsü olarak); ruhsal eziyet ve vicdan rahatsızlıklarınıntümünü iyi bir niyetle bıçak gibi keserek topluma yararlı olacakbir pozisyon almalı. Bu nedenle, bir 'doktor' bir kurtarıcı olacak-tır ve yine de mucize göstermeyecek ve çarmıha gerilmeyecektir.

244

Deliliğin yakınında. Duyguların, bilginin, deneyimlerin, to-plamı, yani, kültürün bütün yükü öyle büyür ki, bunun tehlikesisinir ve zihin güçlerinin aşırı duyarlı olmasıdır; Avrupa'nınkültürlü ülkeleri sinir hastasıdır ve her birinin büyük ailelerininkollarından birisinde deliliğe yaklaşılmıştır. Şimdi sağlığa birçokyoldan ulaşabileceğimiz doğrudur, ama esasta duygusal gerilim-in, baskıcı kültürel yükün azaltılması gereği hala var. Bu öyle birazalma ki, önemli kayıplarla bile gerçekleştirilmeli ve yeniRönesans'a yol açacak bir umut taşımalı. Hıristiyanlığa, filozo-flara, şairlere ve müzisyenlere derinden etkilenmiş duygufazlalığını borçluyuz; bunların bizi yutmalarını engellemek için,bizi genelde daha serinkanlı ve kuşkucu kılacak ve kesin ger-çeklere olan inancın sıcak akışını -özellikle de Hıristiyanlık

172/567

Page 173: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

nedeniyle çılgınca akan- serinletecek bilim ruhunuuyandırmalıyız.

245

Kültürün çanını dökmek. Kültür kaba, sıradan, gerçek olmay-an, şiddet içeren tüm farklı benliğin büyütüldüğü ve farklıkişilerden oluşan malzemeyle kalıptan dökülen bir çan gibi or-taya çıkar. Şimdi bu eriyiği kalıptan çıkartma zamanı mıdır?Eriyik katılaşmış mıdır? İyi ve yararlı itkiler, soylu kalplerinalışkanlıkları, artık metafiziğin, dinin yanlışlarının, kaba ve şid-detli olayların, insan ve halklar için en güçlü bağlar olmasındanvazgeçileceği noktada kesinleşmiş ve evrenselleşmişler midir?

Tanrıdan gelebilecek bir işaret artık bu soruyu yanıtlamamızdayardımcı olamaz: kendi kavrayışımızla karar vermeliyiz. İnsanındünyevi devleti bütünüyle insanın ellerinde olmalı; 'her şeyibilme yetisi' kültürün gelecekteki kaderini keskin bir gözleizlemeli.

246

Kültürün Kyklopsları. (ÇN: Yunan mitolojisinde alnının or-tasında gözü olan dev) Buzulların uzandığı kırışık boşluklarıgören insan, günün birinde çayırların, ormanların bulunduğu vederelerin aktığı bir vadinin burada olabileceğine inanamaz. İn-sanlık tarihi için de bu böyledir: en yabanıl güçler yollarını açar-lar, önce yıkarlar, ama eylemleri yine de gereklidir, öyle ki dahasonra daha yumuşak uygarlıklar orada kurulabilsinler. Ürkütücüenerjiler -yani kötü diye adlandırılanlar- insanlığın Kyklops mi-marları ve yol açıcılarıdır.

247

173/567

Page 174: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İnsan ırkının döngüsü. Belki de tüm insan ırkı, belli bir hayvantürünün zamanla kısıtlı bir gelişim aşamasıdır. Öyle ki insanmaymundan gelmiştir ve ona dönecektir. Oysa ki bu komediningarip sonuna ilgi gösteren kimse yoktur. Roma kültürününçöküşü ve onun en büyük nedeni olan Hıristiyanlığın yayılışı ileRoma İmparatorluğundaki insanlar nasıl genel bir çirkinlikkazandılarsa, genel kültürün çöküşü de insanları daha çirkin vehayvan gibi yapabilir ve bu maymun olma noktasına kadarulaşabilir.

Tam da bakış açısını aklımızda tutarak, belki, geleceğimiziböyle bir sondan koruyabiliriz..

248

Umutsuz bir ilerlemenin avuntusu. Çağımız geçici olduğuizlenimini veriyor; yaşam üzerindeki eski bakış açıları, eskikültürler hala kısmen var, yeni olanlar kesin, alışkanlıkolamamışlar ve bu nedenle bütünlük ve uyumluluktan yoksun-lar. Sanki her şey karmakarışık, eski ölüyor, yeninin çok fazladeğeri yok ve gittikçe daha fazla zayıflıyor. Ama bu, yürümeyiöğrenen askerin başına gelen; bir zaman için her zamankindendaha kararsız ve hantal olacaktır, çünkü kasları bir eski alışkan-lığa, bir yeni alışkanlığa göre hareket eder ve hiçbirisi henüzkesin zafer kazanmamıştır. Sendeleriz, ama bu konuda endişeetmememiz veya yeni elde ettiğimizden vazgeçmememiz gerekir.Hem, eski sisteme artık geri dönemeyiz; arkamızdaki köprüleriyaktık. Sonuç ne olursa olsun, cesur olmamız gerekiyor.

Öne doğru adım atalım, yürüyelim! Belki de davranışımız as-lında bir gelişim gibi; ama eğer öyle değilse, büyük Frederik'insözleriyle teselli bulalım: 'Ah, mon cher Sulzer, vous ne

174/567

Page 175: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

connaisez pas assez cette race maudite, à laquelle nous apparten-

ons.'[160]

249

Kültürün geçmişinden acı duymak. Kültür problemini açıkçaanlayan kişi yasa dışı yoldan elde edilmiş bir zenginliği mirasalan insanınkine veya atalarının şiddetleri nedeniyle hükümsüren bir prensinkine benzer bir acı duyumsar. Kökeninihüzünle düşünür ve sıklıkla utanç duyar, rahatsız olur. Gücününtoplamı, yaşam istemi ve mülküne yönelttiği neşe, derin birbıkkınlıkla dengelenir: kökenini unutamaz. Geleceğemelankoliyle bakar: torunlarının da, onun gibi geçmişten acıçekeceklerini önceden bilir.

250

Tavırlar. Saray ve bütünlüklü aristokrasinin etkisi azaldıkça,iyi tavırlar da aynı ölçüde yok olurlar. Eğer gittikçe daha çokkabalaşan halk olayları için uygun bir bakış açınız varsa, bu aza-lma çağlar boyunca açıkça izlenebilir. Bugünlerde hiç kimse say-gı göstermenin veya dil dökmenin nasıl akıllıca yapılabileceğinibilmiyor; bu da komik bir duruma yol açıyor ve insanlar saygıgösterecekleri yerde (örneğin bir devlet adamı veya sanatçıkarşısında) en derin duygunun, sadık namuslu, temizyürekliliğin dilinin eğreti kullanılması ortaya çıkıyor -utançtanve incelik ve akıl yoksunluğundan. Böylece insanların kamudakitörenleri daha da beceriksizce düzenlenirken öyle olmamasınarağmen daha ince ve onurlu görünüyor.

Ama tavırlar hep kötüye doğru mu gidecekler? Bana göre tavır-lar derin bir eğri çiziyorlar ve en alt noktasına doğru yaklaşıyor-uz. Şimdi daha önceki koşullarla şekillenen tavırları miras olarak

175/567

Page 176: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

taşıyoruz ve artık daha zayıf olarak aktarılarak öğreniliyorlar.Ama toplum bir kez niyetleri ve ilkeleri konusunda daha kararlıolunca, bunların biçimlendirici bir etkisi olur ve bu niyetler veilkeler kadar gerekli ve doğal olabilecek toplumsal tavırlar, jest-ler ve ifade tarzları olurlar. Zaman ve işlerin daha iyi biçimdebölünmesi; beden eğitimi her zevkli boş zamana eşlik eder; artanve canlanan derin düşünce, zekayı artırır, bedene bile kıvraklıkverir -hepsi bununla beraber oluşur.

Bu noktada, kişi, tabii ki, akademisyenlerimiz hakkında birazdudak bükerek düşünebilir: yeni kültürün öncülleri olduklarınıileri süren bu adamlar, kendilerini üstün tavırlarla mı ortayakoyuyorlar? Ruhları yeterince istekli de olsa, durum böyle

değildir: bedenleri zayıftır.[161] Geçmiş hala kaslarında çoketkilidir; hala özgür olmayan bir durumları vardır, yarı laik dinadamları, üst sınıfın yarı bağımlı eğitimcileri gibidirler; ekolarak, bilimin bilgiçliği ve çağ dışı, akılsızca yöntemleri onlarısakat ve cansız yapar. Böylece, en azından bedensel olarak vesıkça dörtte üç ruhsal halde, hala eski ve yaşlı bir kültüre aittirlerve böylece kendileri de bunaktırlar; bazen bu eski kabuklarlagürültü yapan yeni ruh, o anda yalnızca onların daha kararsız veendişeli olmalarını sağlar. Geçmişin ve geleceğin hayaletleri on-ların peşindedir; yararlarına ve olması gerektiği gibi hareket ed-emedikleri kesindir.

251

Bilimin geleceği. Araştıran ve çalışan için bilim çok zevklidir,sonuçlarını öğrenen için bu zevk çok azdır. Ama tüm bilimselgerçekler sonunda günlük ve olağan olacaklarına göre, takdiredeğer çarpım tablosunu öğrenmekten zevk almayı uzun zaman-dır bıraktığımız gibi, bu az miktardaki zevk de ortadan yok olur.Şimdi, eğer bilim gittikçe daha az zevk veriyorsa ve metafiziğin,

176/567

Page 177: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

dinin ve sanatın rahatlıkları konusunda kuşku duymaktan dahafazla zevk alınıyorsa, o zaman insanlığın tüm insanlığını borçluolduğu en büyük zevk kaynağının gücü azalır. Bu nedenle dahayüksek bir kültür insana iki beyin ve beyin boşluğu sağlamalıdırki, sanki birisi bilimi deneylerken, diğeri bilim dışını deneyliyorolsun. Beraberce yan yana, karışıklık olmadan, ayrılabilir biçim-de, başkasına gerek duymayan: sağlığımızın talebi budur. Biralanda gücün kaynağı, diğerinde düzenleyici vardır. Yanıl-samalar, hatalar, tutkular ısı veriyor olmalılar; bilimsel bilgininyardımıyla, aşırı ısının zararlı ve tehlikeli sonuçları önlenmelidir.

Eğer yüksek kültürün bu talebi tatmin edilmezse, insanlığınileriki gelişimini kesinlikle kestirebiliriz: gerçek karşısındaki ilgiyok olacaktır, daha az zevk verecektir; yanılsama, hata ve fantez-iler zevkle ilişkilendirildikleri için daha önceki bölgeyi adımadım yeniden ele geçirecekler; bilimin çöküşü ve barbarlığa geridönüş bir sonraki adımdır. Penelope gibi, bir gecede yok ettiktensonra, insanlık, kumaşını yeniden örmeye başlamak zorundakalacaktır. Ama bunu yapacak gücü bulabileceğimizi kim garantiedebilir?

252

Bilmekten alınan zevk. Araştırmacıların ve filozofların bir un-suru olan bilgi neden zevkle ilişkilidir? İlk ve en önemli olarak,onunla gücümüzün farkında olduğumuz için -bu nedenle bedenhareketleri de izleyiciler olmadan bile zevk verir. İkinci olarak,bilgi kazandıkça, eski fikirleri ve temsilcilerini geride bırakırız,zafer kazanırız veya en azından böyle düşünürüz. Üçüncü olarak,ne kadar küçük de olsa her yeni bilgi, bu konuyu iyi anladığımıziçin, herkesin önünde kendimizi üstün ve özel olarak duyum-samamıza neden olur. Zevke neden olan bu üç nunsur en

177/567

Page 178: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

önemlileridir, ama bilenin doğasına bağlı olarak, birçok ikincilnedenler olabilir.

Kimsenin aklına gelmeyecek bir yerde, Schopenhauer[162] ileilgili dostça bir uyarım bu nedenlerle ilgili olarak küçümsen-meyecek bir liste ortaya koyuyor, o sayfalardaki ironiden rahatsızbile olsa, bu tablo her deneyimli bilgi hizmetkarını tatminedecektir. Çünkü bir akademisyenin ortaya çıkabilmesi için'birçok insan dürtüsünün ve itkisinin birbirine karışacağı ' eğerdoğruysa, yani, kesinlikle soylu ama saf olmayan bir madendenoluşuyorsa ve 'çok farklı itki ve uyarılmaların karmaşık dok-usundan oluşuyorsa', o zaman aynı şey sanatçının, felsefecinin veahlak dehasının köken ve doğası için de doğrudur -ve söz konusuyazıda yüceltilen isimler için de. Kökenle ilgili olarak, insancaolan her şey ironik bir düşünme gerektirir: bu nedenle dünyadaçok fazla ironi vardır.

253

Güvenilirlik kanıtı olarak sadakat. Eğer kırk yıl boyunca, yar-atıcısı, kuramına hiç güvensizlik duymamışsa, bu, kuramının iyiolduğunun mükemmel bir göstergesidir. Ama, gençliğinde or-taya attığı bir kurama sonunda küçümseyerek veya en azındankuşkuyla bakmamış bir filozof olmadığından eminim.

Ama, hırsı veya (daha soylu doğalarda olabileceği biçimde)taraftarları karşısındaki duyarlılığı nedeniyle bu fikir değişiminiherkese açıklamamış olabilir.

254

İlginç olanın artması. Bir insanın daha yüksek eğitim görmesisürecinde her şey ilginçleşir; konunun bilgilendirici yönünün

178/567

Page 179: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

nasıl bulunacağı, düşüncedeki boşluğu dolduracak veya bir fikridestekleyecek nokta hemen bilinir. Süreçte, duygusal heyecanarttıkça, can sıkıntısı gittikçe daha çok azalır. Sonunda, doğabilimci bitkiler arasında nasıl dolaşıyorsa, kişi, insanlar arasındaöyle dolaşmaya başlar ve kendisini bilgi arzusunu yoğun biçimdetetikleyen bir görüngü olarak algılar.

255

Eş zamanlılıktaki boş inanç[163]. Eş zamanlı şeylerin bağlantılıoldukları düşünülür. Uzakta bir akrabamız ölür, onu rüyamızdagörürüz -işte söylendiği gibi oldu! Ama öldüğünü rüyamızdagörmediğimiz sayısız akrabamız vardır. Deniz kazasından kurtu-lup adak adayanlar da böyledir: daha sonra adak kilisesindeölenlerin adak levhalarını göremezsiniz.

Birisi ölür, bir baykuş öter, bir saat durur; hepsi gecenin aynısaatinde gerçekleşir: aralarında bir bağ yok mudur? Doğayı böyleyakından tanıyor olması, insanın gururunu okşar.

Bu tür boş inançlar, tarihçilerde ve kültür araştırmacılarındadaha ince bir biçimde vardır. İnsanların ve halkların yaşamındaçok bol olan tüm anlamsız birlikteliklerden sudan korkar gibikorkarlar.

256

Bilim yoluyla ekilen, bilmek değil yapabilmektir. Belli bir süreiçin kesin bir bilimin peşinden gitmenin değeri, özellikle bununsonuçlarından ortaya çıkmaz: değerli bilgi deniziylekarşılaştırıldığında, bu önemsiz bir damladır. Ama bu, enerjiartışını, çıkarsama yeteneğini, sürekliliği öne çıkartır ve insanamacına, amaca uygun yollardan yaklaşmayı öğrenir. Bu

179/567

Page 180: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bakımdan, daha sonra yapılacaklar açısından, bir zamanlar birbilim adamı olmak çok önemlidir.

257

Bilimin gençlik çekiciliği. Gerçeğin araştırılması, hatanın sıkıcıve kasvetli durumuna zıt bir biçimde hala çekicidir; bu çekicilikgittikçe kaybolmaktadır. Hala bilimin gençliğinde yaşadığımız vegüzel bir kızı izler gibi gerçeğin peşinden gittiğimiz doğru; amagünün birinde yaşlı, ve suratsız bir kadına dönüşünce ne olacak?Hemen her bilimde, temel kavrayış ya henüz bulunmuştur, ya dahala aranmaktadır. Bu düşünce, temel olan her şeyin bulunmuşolduğu ve araştırmacı için yalnızca sonbahar ekininin sonkalıntılarından kaldığı düşüncesinden ne kadar farklı (bazı tarihdisiplinlerinde bu duygu biliniyor olabilir).

258

İnsanlık heykeli. Kültür dehası, Perseus'un heykelini dökerken

Cellini[164] gibi hareket eder: sıcak eriyik, yetersiz gibidir amayeterli olmalıdır; bu nedenle eline geçen tabak ve çanak kazanaatılır. Bu, kültür dahisinin, hataları, kötülükleri, ümitleri, yanıl-gıları ve değerli, değersiz malzemeyi kazana atmasına benzer,çünkü insanlık heykeli ortaya çıkartılarak bitirilmelidir. Eğerşurada burada düşük kalitede malzeme kullanılmışsa da bununne önemi vardır?

259

Erkek kültürü. Klasik dönemin Grek kültürü bir erkekkültürüydü. Pericles, cenaze konuşmasında kadınlarla ilgili her

180/567

Page 181: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

şeyi şu sözlerle söylemişti: 'En iyi olanlar erkeklerin haklarında

en az konuştuklarıdır.'[165]

Bizim kavrayamadığımız seviyede, erkek eğitimi için (aşkilişkileri ve evliliğin de az çok uzun zamandır kadınların üstdüzey eğitimi için gerekli olması gibi) gerekli tek ön şarterkeklerin genç erkeklerle olan erotik ilişkisiydi. Grek doğasınınidealizminin tüm gücü bu ilişkiye bağlanıyordu ve gençlerin eği-timi hiçbir zaman böyle altıncı ve beşinci yüzyıllarda olduğu gibi,bilinçli, sevecen ve yeteneklerine (virtus) yönelik olmayacaktı -Hölderlin'in güzel sözüne uygun olarak ('denn liebend giebt derSterbliche vom Besten'- ölümlü kişi severek en iyisini

yapar.)[166] Bu ilişkiye ne kadar çok önem verilirse, kadınlarlaolan ilişki o kadar önemsizleşecektir: çocuk yapma ve şehvetbakış açısı -bunun dışında bir düşünce olmadı. Onlarla ruhsal birilişkiye girilmiyordu, hatta gerçek bir romantizm de yoktu. Da-hası, kadınların her tür rekabet ve gösteri dışında tutulduklarıdüşünülünce, o zaman kadının eğlencesi için tek kalan dinitapınmaydı.

Electra ve Antigone Tragedyalarda betimlenirlerken, bu,yaşamda olmadığı biçimde sanatta hoşgörü unsuru taşıyordu.Şimdi, yaşamda acıma duygusu uyandıran hiçbir şeye day-anamazken, bunu sanatta hoş görmemiz gibi.

Kadınların, baba doğasının bozulmadan yaşayacağı çocuklardoğurmaktan ve böyle gelişmiş bir kültürün yaygın sinirsel ger-ilimine tepki vermekten başka görevleri yoktu. Bu, Grekkültürünün uzunca bir süre genç kalmasına neden oldu. ÇünküGrek annelerinde, Grek dehası sürekli olarak doğaya geri döndü.

260

181/567

Page 182: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Büyüklükten yana önyargı. İnsanlar, büyük olan ve öne çıkanher şeyi açıkça abartırlar. Bu, insanın tüm gücünü tek bir alanayöneltmesinin yararlı olacağı ve böylece tek bir büyük organhaline geleceği, bilinçli veya bilinçsiz düşüncesinden kaynaklan-maktadır. Bir insan için elbette ki güçlerini eşit ölçüdegeliştirmesi daha yararlıdır, çünkü her yetenek kalan güçten kanemen bir vampir gibidir. Aşırı üretkenlik en yetenekli insanı biledeliliğe sürükleyebilir. Sanatta bile, aşırı doğalar çok ilgi çeker,ama onların boyunduruğuna girmek için de az kültür yeterlidir.İnsanlar, alışkanlıkla, güç sahibi olmak isteyen her şeye boyuneğerler.

261

Ruhun tiranları. Greklerin yaşamı, yalnızca mit ışığı üzerler-inde yansıdığında parlaktır, aksi halde loştur. Şimdi, Grek filozo-flar bu mitolojiyi üzerlerinden atıyorlar; sanki ışıktan uzaklaşıpgölgeye geçmek ister gibi değiller mi? Ama hiçbir bitki ışıktanuzaklaşmak istemez: aslında bu filozofların aradığı daha parlakbir ışık; mitoloji onlar için saf ve yeterince parlak değil. Aradık-ları ışığı bilgilerinde buldular ve her biri bunu kendi 'gerçeği'olarak adlandırdı. Ama bilgi, o zaman daha da parladı; hala yol-lardaki zorluklarla, tehlikeler çok az biliniyordu; tek birsıçramayla tüm varlığın merkezine ulaşma ve orada dünyanınbilmecesini çözme ümidi vardı. Bu filozoflar kendilerine ve 'ger-çeklerine' çok güveniyorlardı, bununla tüm komşularını veöncüllerini alt ettiler. Her birisi bir savaşçı ve zorba bir tirandı.Belki de, insanın gerçeği kendinde barındırdığı inancındandoğan mutluluk, dünyada hiçbir zaman daha büyük olmamıştı;ama büyük bir inancın sertliği, küstahlığı, tiranlığı ve hattakötülüğü için de durum aynıydı. Onlar her Grek'in olmayı arzu-ladığı ve becerebilirse her birinin olduğu tiranlardı. Belki de

182/567

Page 183: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yalnızca Solon[167] bir istisnaydı: Şiirinde, kişisel tiranlığı nasılküçümsediğini anlatır. Ama bunu, görevi, yasa koyma görevi,sevgisiyle yaptı ve yasa koymak da yumuşatılmış bir tiranlıkbiçimiydi. Permenides de yasa koyucuydu, Pythagoras ve Empe-docles de öyle olmalılar. Anaximander bir şehir kurdu. Platon,büyük bir yasa koyucu ve devletin atası olan filozof halini almaarzusunun bedenselleşmesiydi. Bunun gerçekleşememesindençok sıkıntı duyuyor gibiydi ve sona doğru ruhu en kara öfkeyledoldu. Grek felsefesi güç kaybettikçe, öfkeden ve karalamagereksiniminden de içsel sıkıntı çekti. Çeşitli mezhepler sonundasokaklarda gerçekleri için çatışmaya başladığında bütün bu ger-

çek taliplerinin ruhları kıskançlık ve öfkeyle tıkanmıştı;[168] tiranunsuru bedenlerinde bir zehir gibi köpürmüştü. Bu birçok ufaktiran birbirlerini çiğ çiğ yiyebilirlerdi; içlerinde sevgi kıvılcımıkalmamıştı ve bilgilerinden duydukları sevinç de çok azdı.

Tiranların genellikle öldürüldükleri ve sonra gelenlerin kısayaşadıkları ilkesi, ruh tiranları için de genellikle doğrudur.Tarihleri kısa ve şiddetli olmuştur; etkileri birden ortadan kalk-mıştır. Tüm büyük Helenlerin neredeyse çok geç ortaya çıktıklarısöylenebilir; Aeschylus, Pindar, Demosthenes, Thucydides deöyledir; onları bir nesil izlemiştir -ve sonra tamamen biterler.Bu, Grek tarihiyle ilgili karışık ve tekinsiz bir yöndür. Şimdikigünlerde kaplumbağa öyküsünü beğeniyoruz. Tarihsel olarakdüşünürsek, sanki tüm zamanlarda 'Olabildiğince uzun sürede,olabildiğince az!' ilkesine göre tarih yapılmış gibi. Ne yazık kiGrek tarihi çok çabuk son bulmuş! Yaşam hiçbir zaman bu kadarsavurganca ve lüks biçimde yaşanmamıştır. Grek tarihinin ünlüolduğu doğal süreçten geçtiğine kendimi ikna edemiyorum. O

kadar çok yetenekleri vardı ki, Achilles[169] ile yarışan kaplum-bağa gibi, adım adım yavaşça ilerliyor olamazlardı. Grekler'deher şey hızla ilerler ve hızla gerilerdi; tüm mekanizmanınhareketi öyle yoğundu ki, çarklarına atılacak ufak bir taş sistemi

183/567

Page 184: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çökertebilirdi. Bu taş, örneğin Socrates'di; bir gecede, o zamanakadar çok düzenli ama çok hızlı olan felsefi bilimin gelişimi yok

edildi.[170] Eğer Platon, Socrates'in büyüsüne kapılmamış olsay-dı şimdi bizim için ebediyen kaybolan yüksek türde bir filozofubulabilir miydi sorusu lüzumsuz değildir. Sanki böyle tiplerledolu bir heykeltıraş atölyesine bakar gibi, ondan önceki çağlarabakıyoruz. Altıncı ve beşinci yüzyıllar, yine de, ürettiklerindendaha fazlasını vaat ediyor gibiydiler; ama yalnızca ümit ve açık-lamalar olarak kaldılar. Yine de bir tipin, yeni ve daha öncekeşfedilmemiş olan üst düzey bir felsefi yaşamın kaybındandaha ağır bir şey olamaz. Eski tipler bile bize yetersiz bir biçimde

aktarılmış olmalılar; Democrituslu Thales[171] zamanına kadarfilozofları tanıyabilmek bana zor görünüyor. Ama bu insanlarıyeniden yaratmakta başarılı olabilen bir kişi, en muhteşem ve safürünler arasında dolaşacaktır. Tabii ki, bu yetenek çok azdır;eski filozofları çalışan daha sonraki Grekler'de bile bu yoktu.Özellikle Aristotale, onlarla karşılaştığında sanki başında gözleriyok gibiydi. Ve bu nedenle bu muhteşem filozoflar boşunayaşamışlar veya yalnızca Socratesçi okulları tartışan ve konuşankalabalıklar yetiştirmişler gibi görünüyor. Söylediğimiz gibi,burada bir boşluk, gelişimde bir kırılma var; bazı büyük talihsiz-likler meydana gelmiş ve o büyük yaratıcı hazırlık çalışmasınınanlam ve amacının kavranabileceği tek büyük heykel parçalan-mış ya da başarılamamış olmalı. Ne olmuşsa, sonsuza dek atöly-enin gizi olarak kalacak.

Grekler'de olanlar (mutlak gerçeğe sahip olduğuna inanan herbüyük düşünürün bir tiran olması ve böylece Grek düşünce tari-hinin şiddetli, kaba ve tehlikeli özelliğiyle politik tarihinde ortayaçıkması) onlarla bitmedi. Son zamanlarda da, nadiren ve Grekfilozoflarının saf, naif vicdanları aracılığı dışında da olsa benzerbirçok şey gerçekleşti. Çünkü genelde muhalif doktrin veşüphecilik çok güçlüydü ve sesi çok yüksek çıkıyordu. Ruhsal

184/567

Page 185: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

tiranların devri kapanmıştı. Yüksek kültür alanında, tabii ki herzaman bir yetke vardı, ama bu andan itibaren bu yetke ruh ol-igarşisinin eline geçti. Tüm ruhsal ve politik ayrılıklara rağmen,kamuoyu ve dergi, gazete yazılarında ortaya çıkan lehte ve aley-hte fikirler ne olursa olsun üyeleri birbirini tanıyan ve kabuleden birbirine bağlı bir toplum oluşturdular. Daha önce bölün-meye ve düşmanlığa yol açan ruhsal üstünlük, şimdi bağlayıcı ol-maya başlamıştı: eğer orada burada aynı koşullarda benzeşenyaşamlarını fark etmemiş ve yüzeysel ruh ve kültürün avam ege-menliği karşısında olduğu kadar bazen de kitlesel bir tiranlıkkurma çabası karşısındaki mücadelede el ele tutuşmamışolsalardı insanlar, tüm akıntılar arasında kendilerini nasıl ileriçıkartabilir ve kendi yolarında nasıl yüzebilirlerdi? Oligarklarbirbirine gerek duyarlar; birbirlerinin en iyi arkadaşlarıdırlar;birbirlerinin rütbelerini anlarlar -ama yine de her biri özgürdür;her kes kendi toprağında savaşır ve zafer kazanır, teslim olmak-tansa yok olmayı yeğler.

262

Homeros. Şimdi bile Grek kültürü ile ilgili en önemli gerçekHomeros'un hemen Panhelenik olmasıdır. Grekler'in elde ettiğitüm ruhsal ve insani özgürlükleri bu gerçekten kaynaklanır. Amaaynı zamanda, bu, Grek kültürünün gerçek sonu oldu, çünkümerkezileştirerek, Homeros, bağımsızlığın ciddi içgüdülerinisığlaştırdı ve yok etti. Zaman zaman Helen duygusunun derinler-inden Homeros karşısında bir muhalefet ortaya çıkmıştır; ama oher zaman galip geldi. Tüm büyük ruhsal güçler, özgürleştiricietkileri yanısıra bastırıcı bir etki de yaparlar; ama tabii ki, bununHomeros, İncil veya bilim tiranı olması fark eder.

263

185/567

Page 186: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Yetenek. Şimdiki gibi çok gelişmiş bir insanlıkta, herkesdoğuştan birçok yeteneğe sahip oluyor. Herkesin doğuştan biryeteneği var, ama çok azı gerçek bir yetenek olabileceği, yanineyse o olacağı kadar, sağlam, dayanıklı ve enerji dolu bir mirası

alıp geliştirebiliyor[172]-yani, yapıtlarında ve eylemlerindeserbest kılabileceği kadar.

264

Nüktedani insan ya abartılıyor ya küçümseniyor.[173] Bilimdışı ama yetenekli insanlar doğru veya yanlış izi sürerek her-

hangi bir nükte[174] işaretine saygı duyarlar. Her şeyin üzerinde,kendileriyle ilişkide olan insanın nükteleriyle onların hoşuna git-mesini, onları teşvik etmesini, ateşlemesini, onları ciddiyet veyaşakaya yöneltmesini ve her halükarda güçlü bir muska gibisıkıntıdan kurtarmasını isterler. Öte yandan bilimsel bir doğaçeşitli fikirlere sahip olma yeteneğinin, bilim ruhunun en katıbiçimiyle dizginlenmesi gerektiğini bilir; Bilgi ağacından almakistediği meyve, parlayan, ışık saçan ve heyecan uyandıran değil,yalın gerçektir. Aristotle gibi, 'sıkıcı' ve 'zeki' olan insanlararasında ayırım yapmaz. Cinleri, onu, gittiği her yerde gerçek,makul ve özgün olandan zevk alması için çöllerde, tropik orman-larda dolaştırır.

Önemsiz akademisyenlerde, bu, nükteli olan her şey karşısındabir güvensizliğe ve kuşkuya neden olur ve tam aksine, nüktedankişiler, hemen tüm sanatçılar gibi, bilimden hoşlanmazlar.

265

Okulda us. Okulun, dikkatli bir düşünce biçimini, doğru yar-gılamayı, ussal sonuçlara varmayı öğretmekten daha önemli bir

186/567

Page 187: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

görevi yoktur; bu nedenle bu işlemler için uygun olmayan herşeyden kaçınmalıdır -örneğin, din. Daha sonra, insan belirsiz-liğini, alışkanlığını dikkate alabilir ve çok gergin düşünmeninyayının gevşetilmesi gerekebilir. Ama etkisi sürdüğü müddetçe,okul eğitimi kişiyi gerekli olana ve insanı farklı kılana doğru zor-lamalıdır: en azından Goethe'nin yargısıyla, 'Us ve bilim, insanın

en üst düzeydeki gücü' elde edilmelidir.[175]

Büyük doğa bilimci von Bauer[176] tüm Avrupalıları, inandık-ları konuda us yürütebilmeyi öğrenme yeteneklerinde, Asyalılaragöre üstün buluyor ve Asyalıları bu açıdan tamamen yeteneksizgörüyor. Avrupalı, ussal ve eleştirel düşünmeyi öğrenmek üzereokula gidiyor. Asyalı hala gerçekle şiiri ayırt edemiyor ve in-andıklarının gözlem veya düzgün düşünceden mi, yoksa düşler-inden mi kaynaklandığını algılayamıyor.

Okullardaki usçuluk Avrupa'yı Avrupalı yapıyor. Orta çağlarda,Avrupa yeniden Asya'nın bir parçası ve eklentisi olmayı, yaniGrekler'e borçlu olduğu bilimsel bilinci kaybetmeye başlamıştı.

266

Gymnasium eğitiminin küçümsenen etkisi. Gerçekten de Gym-nasiumda öğrenilenlerin hiç unutulmadıklarına pek dikkatedilmiyor, daha çok orada öğretilen ve öğrencinin, en kısazamanda kurtulmak üzere isteksizce içselleştirdikleri önemseniy-or. Klasikleri okumak, her yerde olduğu gibi, nefret uyandırıcıbir iştir (her eğitimli kişinin kabulleneceği gibi): bunları okumakonusunda saygısı olmayan gençler karşısında öğretmenler hersözleriyle ve sıkça görünümleriyle, iyi bir yazar üzerine gölgedüşürürler. Ama burada genellikle küçümsenen bir değer var: buöğretmenler, anlaması sıkıcı ve zor da olsa, beynin üst seviyede

çalışmasını[177] gerektiren yüksek bir kültürün soyut dilini

187/567

Page 188: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

konuşuyorlar; o kavramlar, teknik terimler, yöntemler ve an-ıştırmalar, gençlerin akrabalarıyla yaptıkları ve sokaklarda kul-landıkları dile hiç benzemiyor. Öğrenciler yalnızca dinlemişolsalar, zihinleri kendiliğinden bilimsel yönde düşünmeyeyönelecektir. Bu eğitimden saf bir çocuk doğasıyla, soyut-lanmadan hiç etkilenmemiş olarak çıkmak olanaksızdır.

267

Birçok dil öğrenmek. Birçok dil öğrenmek, belleği veriler vebilgiler yerine kelimelerle doldurur, oysa her insanın belleğikısıtlı sayıda veri alabilir. Ayrıca, çok dil öğrenmek zararlıdırçünkü insan beceri sahibi olduğuna inanır ve insan ilişkilerindebaştan çıkartıcı bir prestij elde eder. İyi temellenmiş bilgi edin-mesini ve insanların saygısını dürüst yoldan sağlamasını engel-leyerek de dolaylı zarar yaratır. Son olarak, bu, ana dildeki incedil duygusunun köküne vurulan bir baltadır, onarılamaz zarar veziyana neden olur. En büyük biçemcileri üreten iki halk olanGrekler ve Fransızlar yabancı dil öğrenmediler.

Ama insan alışverişleri gittikçe kozmopolit olduğu için veörneğin, Londra'da yaşayan iyi bir tüccarın sözlü ve yazılı olarakkendisini sekiz dilde ifade edebilmesi gerektiğinden, tabii kibirçok dil öğrenmek gerekli bir kötülüktür. Aşırıya kaçıldığında,insanlığı bunun karşısında çare aramaya zorlar ve uzak bir gele-cekte herkes yeni bir dil, öncelikle ticaret dili, sonra geneliletişim dili öğrenecektir ve bu bir gün hava yolculuğununolacağı kadar kesindir. Aksi halde dil bilimi yüz yıldır dil yas-alarını araştırmazdı ve her bir farklı dil için neyin gerekli, değerlive başarılı olduğunu ortaya çıkartmazdı.

268

188/567

Page 189: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Bireyin savaş tarihi üzerine. Birçok kültürde, iki nesilarasında, babayla oğul arasındaki mücadelenin bir insanyaşamına sıkıştığını genellikle görüyoruz. Yakın bir ilişki bumücadeleyi artırır, çünkü her taraf da diğer tarafın çok iyi bildiğiiç dünyasını insafsızca işin içine çeker; ve böylece bu mücadeleen acımasız biçimde bireyin içinde sürer; burada, her yeni aşamaeskisinin üzerinden zalim bir adaletsizlikle ve onun araçlarını veamaçlarını göz ardı ederek geçer.

269

Çeyrek saat önce. Zamanının önünde fikirlere sahip olan insanender bulunur, o da ancak önündeki on yılın genel bakış açılarınıortaya koyabilir. Kamuoyu fikirlerini açıklanmadan bilir, bas-makalıp olacak fikirlerin eline diğerlerinden çeyrek saat öncedüşmüştür. Ama onun şöhreti, gerçekten büyük ve üstün olan-dan daha yüksek olma eğilimindedir.

270

Okuma sanatı. Her güçlü yönelim tek taraflıdır; yöneliminedoğru bir çizgiden ulaşır ve benzer biçimde özel olmayanı dışlar;yani, zayıf doğa ve grupların dalgalanmaları gibi birçok başkayönelimlerle ilgilenmez. Bu nedenle dil bilimcilerin tek taraflı ol-maları hoş görülmelidir. Loncaların yüzyıllar boyunca kitaplarıüreterek korumaları ve aynı zamanda açıklamaları, sonundadoğru yöntemlerin bulunmasına izin vermiştir. Tüm Orta Çağ,kesin bir felsefi açıklama için yetersizdi, yani, yazarın ne dediğinianlama arzusunu ortaya koymakta yetersizdi. Bu yöntemleribulabilmek bir işti; bunu küçümsemeyelim! Tüm bilimler doğruokuma sanatı nedeniyle süreklilik ve dengeye kavuştular, yani dilbilimi tam güç kazandı.

189/567

Page 190: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

271

Çıkarımda bulunma sanatı. İnsanlığın en büyük gelişiminintemelinde doğru çıkarımlar yapmayı öğrenmesi yatar. Bu,Schopenhauer'in, şöyle dediğinde varsaydığı kadar doğaldeğildir: 'Herkes çıkarım yapabilecek yetenektedir, yalnızca

birkaçı yargıda bulunabilir';[178] aslında bu geç yaşta öğrenilir veşimdi bile egemen olmamıştır. Yanlış çıkarımlar eskiden kuraldı.Tüm insanların mitolojileri, sihri, boş inancı, dinsel tapınması veyasası -bu tez için yanılmaz kanıtlardır.

272

Bireysel kültürün yıllık halkaları. Entelektüel verimlilikte güçveya zayıflık, kalıtımsal yetenekten çok onunla gelen esnekliğinmiktarına bağlıdır. Birçok eğitimli genç, otuz yaşlarında yaşam-larının ilk gündönümüne dönerler ve ondan sonra yeni zihinseldeğişimlerden hoşlanmazlar. Bu, sürekli gelişen bir kültürünsağlığı için, neden yeni bir neslin gerektiğini ortaya koyar, amaaynı zamanda da çok uzaklaşmamalıdır: çünkü babanınkültürünü yakalayabilmek için, oğlun da, babasının oğluna hayatverdiği aşamasında tükettiği neredeyse aynı miktardaki kalıtım-sal enerjiyi tüketmesi gerekir; kalan az bir fazlayla, çocuk dahada ileriye gider (yol ikinci kez kat edileceği için biraz daha hızlıgider; babasının bildiğini öğrenmek için, onun kadar enerji har-camaz.) Goethe gibi çok esnek bir adam, örneğin, bir kerede dörtneslin başarabileceği aşamadan geçebilir; ama bu nedenle çokçabuk ilerler, böylece diğerleri onu bir yüzyıl sonra ancakyakalayabilirler ve belki de hiçbir zaman tam anlamıyla onayetişemezler, çünkü sıkça oluşan kesintiler kültürel bütünlüğü vegelişim uyumluluğunu zayıflatır.

190/567

Page 191: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İnsanlar, daha da büyük bir hızla tarih boyunca elde edilmişolan ruhsal kültürün olağan aşamalarını tekrarlıyorlar. Şimdi,çocukların on yaşında dinden etkilendikleri biçimde kültüreadım atıyorlar; belki de o duygular çok canlıydılar. Daha sonra,bilme yaklaştıkça daha zayıf biçimlere girdiler (panteizm); Tan-rıyı, ölümsüzlüğü ve benzerlerini aştılar, ama metafizik felsefen-in etkisine teslim oldular. Bu da sonunda inandırıcılığını kay-betti; öte yandan, sanat, gittikçe daha çok şey sağlar gibigöründü ve böylece metafizik yalnızca sanat içersinde değişimgeçirerek veya sanatsal açıdan güzelleştirici bir ruh hali olarakyaşayabildi. Ama bilimsel anlayış gittikçe daha çok egemen olduve insanı doğa bilimine, tarihe ve özelikle de bilginin en keskinyöntemlerine doğru yöneltti. Bu arada sanat daha bastırılmış vemütevazı bir anlam kazandı. Bütün bunlar, bir insanın ilk otuzyılında gerçekleşti. Bu, belki de insanlığın otuz bin yılda yap-maya çabaladığı görevinin bir özetidir.

273

Geride kalmak değil, geriye gitmek. Gelişimine hala dini duy-gularla başlayan, daha sonra yaşamını metafizikte ve uzun süresanatta sürdüren birisi tabii ki bir miktar geri gider ve diğermodern insanlar karşısındaki yarışına handikapla başlar. Yer vezaman kaybettiği açıktır. Ama ısı ve enerjinin serbest kaldığı vegücün tükenmeyen bir pınardan volkanik bir nehir gibi aktığıyerlerde kaldığı sürece, zamanında bu bölgeleri terk edince hızlaöne doğru gelir; ayakları kanatlanır; göğsü daha huzurlu, dahauzun süre ve güçlü olarak nefes almayı öğrenir.

Yalnızca sıçramak için yeterince zemin bulabilmek için geriler:böylece bu geri adımda, ürkütücü ve tehdit edici bir şey olabilir.

274

191/567

Page 192: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sanatsal bir nesne olarak benliğimizin bir kesiti. Düşük sevi-yedeki insanların neredeyse düşüncesizce yaşadıkları ve ruh-larının levhasından sildikleri gelişimlerinin belirli evrelerini bil-inçli olarak anımsayarak doğru biçimde resmedebilen insanlarınvarlığı üstün bir kültürün işaretidir. Bu çok az insanın anlayab-ildiği üst seviyede bir resim sanatıdır. Bunu yapabilmek için, sözkonusu aşamalar yapay olarak birbirinden ayrılmalıdırlar: tarih-sel çalışmalar bu tür resim yapma kapasitesini geliştirdi, çünkübir tarih veya bir insanın veya insanlığın yaşam süreci belirgindüşünceler ufkunun düşlenmesine, belirgin yoğun duygulara,bazılarını üstün kılarken, diğerlerinin geri çekilmesine elver-diğinde sürekli olarak bizi teşvik ettiler. Tarihsel bilinç, fırsatçıktığında, rastgele serpilmiş sütun ve duvar parçalarından birmabedin algılanabilmesi gibi, bu tür düşünce ve duygu sis-temlerini yeniden yapılandırabilmeyi içerir. Bunun hemen or-taya çıkan sonucu, etrafımızdaki insanları böyle kesin sistemlerve çeşitli kültürlerin temsilcileri olarak anlamamızdır; yani,gerekli ama değişebilir. Ve tam aksine, kendi gelişimimizinbölümlerini ayırarak, onları bağımsız kılabiliriz.

275

Kinik ve Epikürcüler. Kinik olan, kültürlü insanın güçlü veçeşitli acılarıyla bol gereksinimleri arasındaki ilişkiyi bilir; bunedenle, güzelliğin, görgü kurallarına uygunluğun, yakışık ol-manın ve mutluğun, zevkin ve aynı zamanda hoşnutsuzluğunzengin kaynaklarını artıracağına dair çok yönlü fikirleri anlar. Buanlayışa bağlı olarak, kinik, bu düşüncelerin çoğunu bırakarak vekültürün belirli taleplerinden geri çekilerek kendisini gerileyenbir biçimde eğitir. Bu yolla, özgürlük ve güç duygusuna ulaşır vezamanla, alışkanlık yaşam biçimini katlanır kılınca, aslındakültürlü kişiye göre daha az ve güçsüz bir hoşnutsuzluk duyum-sar ve evcil bir hayvana benzer; her kontrastı çekici bulur -canı

192/567

Page 193: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çektiği kadar küfredebilir ve böylece, tekrar hayvan dünyası duy-gularından uzaklaşır.

Epikürcü de kinik olanın bakış açısına sahiptir; ikisi arasındayalnızca mizaç farkı vardır. Dahası, süregelen fikirlerden bağım-sız olabilmek için, Epikürcü yüksek kültürü kullanır; kinik yal-nızca zıt kutupta kalırken, kendisini onların üstüne çıkartır.Sanki sakin, iyi korunan, yarı karanlık geçitlerde gezinir; buarada ağaç dalları üzerinde rüzgarla uğuldar ve dış dünyadakihareketin ne kadar şiddetli olduğunu ona gösterir. Öte yandan,kinik, sanki dışarıda esen rüzgarda çıplak dolaşmaktadır ve duy-gusuz kalana kadar kendisini katılaştırmaktadır.

276

Kültürün mikro kozmosu ve makro kozmosu. İnsan kendiiçindeki en iyi buluşları, orada hüküm süren iki heterojen güçbulduğunda yapar. Bir insan, bilim ruhundan etkilendiği kadar,plastik sanatları veya müziği seviyorsa ve bir tanesini tamamenyok ederek, diğer gücü tamamen özgür bırakarak bu çelişkiyisonlandırmayı olanaksız kabul ediyorsa, o zaman ona kalan tekşey, farklı uçlarda da olsa, iki gücün beraberce yaşayabileceğibüyük bir kültür yapıtı ortaya koymaktır; bunların arasında, eğerbir mücadele oluşursa, yatıştıracak gücü olan uzlaştırıcı merkezigüçler barınır. Bir bireydeki böyle bir kültür abidesi, tümçağların kültürel yapısına benzer ve paralellik kurularak, onlarhakkında sürekli bilgi sağlar. Kültürün büyük mimarisi nerede

geliştiyse, daha az uygun[179] olarak arkada kalan güçleri biraraya toplayarak, baskı uygulamadan ve onları boyundurukaltına almadan, zıt güçler arasında uyumu sağlamak onun işidir.

277

193/567

Page 194: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Mutluluk ve kültür. Çocukluğumuzun görüntüleri bizi perişaneder: bahçeli ev, mezarlarıyla kilise, havuz ve ağaçlar- onları yen-iden acı yaratanlar olarak algılarız. Kendimize acırız, çünkü ozamandan beri çok acı çekmişizdir. Ve burada her şey sakin veebedidir: farklı ve karmaşa içinde olan biziz; Zamanın izlerini birmeşe ağacından daha fazla bile taşımayan bazı insanları bile yen-iden fark ederiz: köylüler, balıkçılar, orman insanları -hepsiaynıdırlar.

Daha düşük kültür önünde harap olmak ve kendine acımak,daha yüksek kültür işaretidir -bu en azından, mutluluğun ikincisinedeniyle artmadığını gösterir. Yaşamdan mutluluk ve rahatlıkelde etmek isteyen kişi, yüksek kültürden uzak durmalıdır.

278

Dans benzetmesi.[180] Bugün, eğer bir kişide bilgiyi saf veözenli biçimde arayacak ve başka zamanlarda şiiri, dini vemetafiziği engel olarak kabul ederken, onların gücünün ve güzel-liğinin değerini bilecek güç ve esneklik varsa, bunu, büyükkültürün kesin işareti olarak kabul etmeliyiz. Çok farklı iki savarasındaki bu tür bir pozisyon çok zordur, çünkü bilim kendiyönteminin mutlak egemenliği için zorlar ve bu sağlanmazsa,değişik itkiler arasında donuk bir bocalama tehlikesi ortayaçıkar. Bu arada (en azından bir benzetme yoluyla bu zorluğaçözüm sağlayabilecek bir bakış açısını ortaya koyabilmek için)dans etmenin farklı itkiler arasında yorgun bir biçimde ileri gerisallanmakla aynı şey olmadığı anımsanmalıdır. Yüksek kültürcesur bir dansa benzer ve bu nedenle söylediğimiz gibi çok fazlagüç ve esneklik gerektirir.

279

194/567

Page 195: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Yaşamı kolaylaştırma üzerine. Yaşamı kolaylaştırmanın temelyollarından birisi tüm süreçleri idealleştirmektir; ama,idealleştirmenin ne olduğu resim yoluyla biliniyordur. Ressam,izleyenin çok katı ve çok yakından bakmasını istemez; belirli biruzaklıktan bakması için onu zorlar; izleyenin resimden belirli biruzaklıkta olacağı varsayımına bağlı kalır; aslında izleyicisindeaynı biçimde sabit bir izleme eylemini de varsaymalıdır; hiçbirdurumda bu konularda tereddüt etmemelidir. Böylece, yaşamınıidealleştirmek isteyen kişi, onu çok yakından görmemeli ve bellibir mesafeden bakmalıdır. Örneğin, Goethe, bu hileyi çok iyibiliyordu.

280

Kolaylaştırma[181] olarak zorlaştırma ve tersi. Bazıaşamalarda insanın yaşamını zorlaştıran şeylerin çoğu, dahayüksek aşamalarda kolaylaştırır, çünkü insan yaşamın daha çetinzorluklarını bilir. Aksi de doğrudur: örneğin, insanın onasıkıntısını ve yükünü alan bir olgu gibi aşağıdan bakmasına veyayükselmesini engelleyen bir zincir gibi yukarıdan bakmasınabağlı olarak dinin iki yüzü vardır.

281

Yüksek kültür kaçınılmaz olarak yanlış anlaşılır. Çalgısındayalnızca iki teli olan kişi (bilimsel itkileri yanında, yalnızca dinselitkiye sahip olan bilim adamları gibi), daha fazla telle çalabilen

insanları anlayamaz. Daha yüksek, çok telli ve çok yönlü[182]

kültürün doğasında, her zaman alt kültür tarafından yanlış an-laşılmak vardır. Örneğin sanat gizli bir din biçimi olarak elealındığında böyle olur. Aslında yalnızca dindar olanlar, sağır-

195/567

Page 196: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

dilsizlerin görünür bir hareket olmasa müziği bilemeyecekleribiçimde bilimi bile dini duyguların araştırması olarak anlarlar.

282

Dövünme. Vita contemplativa'nın (ÇN: düşünmeye adanmışyaşam) gerilemesi ve bazen küçük görülmesi belki dezamanımızın bir avantajıdır. Ama zamanımızın büyük ahlakçılaraçısından fakir kaldığı; Pascal, Epictetus, Seneca ve Plutarch'ınartık çok az okundukları; çalışma ve çalışkanlığın (önce büyüksağlık Tanrıçasına hizmet eden) bazen bir hastalık gibi coştuğukabul edilmelidir. Düşünmeye zaman ve düşünmede dinlenmeolmadığı için, artık farklı görüşleri tartmıyoruz, onlardan nefretetmek bize yetiyor. Yaşamının müthiş bir hız kazanmasıyla,gözümüzü ve zihnimizi eksik biçimde görmeye ve yargılamayaalıştırıyoruz ve tüm insanlar bir ülkeyi ve insanları trenin pen-ceresinden tanıyan yolculara benziyorlar. Bağımsız ve dikkatlibir bilimsel yaklaşım neredeyse delilik olarak kabul ediliyor:özgür ruh, özellikle onun izleme yeteneğindeki titizliğini vekarınca çalışkanlığını kendilerinde bulamayan ve onu bilimin birköşesine sıkıştırmaktan mutlu olan bilim adamları tarafındansaygı görmüyor; bu arada özgür ruhun çok farklı ve yüksek olan,bilimsel ve bilgili insanları uzak karakoldan tüm arrière

bornu[183] yönetme ve onlara kültürün yollarını ve ereklerinigösterme görevi var.

Böyle bir dövünmenin zamanı herhalde gelecektir ve gününbirinde, meditasyon dehası güçlü biçimde döndüğünde ortadankaybolacaktır.

283

196/567

Page 197: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Etkin insanlarda temel eksiklik. Faal insanlar genellikle yük-sek etkinlikten yoksundurlar -bireysel etkinlikten bahsediyorum.Memur, işadamı, bilim adamı, yani bir türün üyesi varlıklarolarak etkindirler, ama tekil ve kendilerine has olarak değil. Buanlamda tembeldirler.

Faal insanların talihsizliği, etkinliklerinin her zaman birazmantık dışı olmasıdır. Örneğin para toplayan bir bankere sürekliçalışmasının amacı sorulamaz: bu mantık dışıdır. Faal insanlartaş gibi yuvarlanırlar ve mekaniğin aptallığıyla uyum sağlarlar.

Bugün de her zaman olduğu gibi, insanlar köleler ve özgür in-sanlar olmak üzere ikiye ayrılıyorlar. Gününün üçte ikisini kend-isine ayıramayan kişi, yaptığı iş ne olursa olsun bir köledir: birdevlet adamı, bir işadamı, bir memur veya bir akademisyen.

264

Tembellerden yana. Huzurlu bir yaşamın azaldığının birişareti, bugün akademisyenlerin faal olanlarla telaşlı bir neşeylerekabete girmeleridir. Öyle ki, onlara gerçekten yararlı olacak veaslında onları daha fazla neşelendirecek türden daha çok bu tarzbir neşeye değer veriyorlar. Akademisyenler huzurdan utanç

duyuyorlar. Halbuki boş zaman ve tembellik[184] asildir.

Eğer tembellik gerçekten de tüm kötülüklerin

başlangıcıysa,[185] en azından tüm erdemlere de çok yakındır:tembel birisi, faal olana göre hala daha iyidir.

Zamanı boşa harcamak ve tembellikten bahsederek sizi kastet-tiğimi düşünmüyorsunuz değil mi, sizi gidi tembel hayvanlar?

285

197/567

Page 198: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Modern huzursuzluk. Batıda ileriye doğru gittikçe, modernçalkalanma artar; öyle ki Amerikalılar için Avrupalılar geneldebarışsever, mutlu insanlar gibi görünürler, aslında onlar arılar veeşek arıları gibi telaşla uçuşmaktadırlar. Bu çalkalanma o kadarartmıştır ki, yüksek kültür artık meyvelerini olgunlaştıramamak-tadır; sanki mevsimler hızla ardı ardına gelmektedir. Huzur ek-sikliği nedeniyle, uygarlığımız yeni bir barbarlıkla sonuçlanacak.Faal, yani huzursuz olanlar hiçbir zaman değer görmediler. Bunedenle, İnsanlık özelliğine uygulanması gereken düzeltmeler-den birisi, düşünme unsurunun yoğun biçimde güçlendir-ilmesidir. Kalbi ve kafası sakin ve dengeli olan her bireyin yal-nızca iyi bir mizaca sahip olmadığına, aynı zamanda daha genel,yararlı bir erdeme sahip olduğuna ve bu erdemi sürdürebilmekiçin daha yüksek bir görevi yerine getirdiğine inanmaya hakkıvardır.

286

Faal olan ne dereceye kadar tembeldir. Bir fikir sahibi olun-ması gereken her konuda her insanın bir fikri olması gerektiğineinanıyorum, çünkü o tüm diğer şeyler hakkında yeni ve dahaönce var olmayan bakış açıları taşıyan özel, kendisine has birvarlıktır. Ama, faal bir insanın ruhunun en altında yer alan tem-bellik, insanın, kendi kuyusundan su çekmesini engeller.

Fikirlerin özgürlüğü, sağlığın özgürlüğüyle aynıdır: her ikisi debireyseldir; her ikisi için de genel olarak geçerli bir kavramoluşturulamaz. Bir bireyin sağlığı için gereken, diğerini hastaedebilir ve ruhsal özgürlüğe giden birçok yol ve yöntem, dahagelişkin doğalar için bağımlılığa giden yol ve yöntem olabilir.

287

198/567

Page 199: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Censor vitae.[186] Yaşam hakkındaki yargılarında özgür olmakisteyen kişinin içsel durumu, çok uzun zamandır sevgi ve nefretarasındaki değişimlerden oluşuyor; iyi olduğu kadar kötü olanher şeyi unutmuyor ve hesabını soruyor. Sonunda ruhununlevhası deneyimlerinin yazılarıyla dolunca, varoluşu ne küçüm-ser, ne ondan nefret eder, ne de onu sever; daha çok, bir neşeli,bir hüzünlü bakışla üstünde yer alır ve doğa gibi bir yaz, bir son-bahar tutumundadır.

288

İkincil sonuç. Kim ciddi olarak özgürleşmek isterse, bu süreçteaynı zamanda hatalar ve kötü alışkanlıklar yönünde olaneğilimini, hiçbir baskı altında olmadan yitirir; rahatsızlık vehuzursuzluğun pençesine de daha az düşer. Çünkü istemi, hiçbirşeyi bilgi ve ona giden yollar kadar acil istemeyecektir -yani, bil-giyle en iyi bütünleşebileceği sürekli koşulları.

289

Hastalığın değeri. Yatakta hasta yatan bir insan, bazen işinin,işyerinin veya toplumun genellikle onu hasta yaptığını ve kendisihakkında berrak biçimde düşünmesini engellediğini kavrar; bubilgeliğe, hastalığının kendisine zorladığı boş zamanda sahipolur.

290

Kırlarda olduğunu duyumsamak. Eğer kişinin yaşam ufkunda,dağ tepelerinde veya ağaçlardaki gibi dengeli, sakin çizgileryoksa, o zaman en derin istemi, bir şehir insanınınki gibi huzur-suz, dağınık ve hırslı olur: mutluluk bilmez ve vermez.

199/567

Page 200: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

291

Özgür ruhun özeni. Yalnızca bilgi için yaşayan, özgür ruhlu in-sanlar, yaşam için dışsal amaçlarını, toplum ve devletkarşısındaki nihai durumlarını bulduklarını kısa zamanda farkedecekler ve örneğin gereksinimlerini karşılayan ufak bir durumveya şans nedeniyle memnuniyetle tatmin olacaklardır. Çünküyaşamlarını öyle ayarlamışlardır ki, ekonomik koşullardakibüyük bir değişim, politik yapıdaki bir devrim yaşamlarını alt üstetmeyecektir. Tüm bu şeyler üzerinde çok az enerji harcarlar vebu nedenle sanki derin bir nefes alıyormuş gibi, toplananenerjileriyle bilgi unsuruna dalarlar. Böylece derine dalma vedibi görme ümitleri vardır.

Böyle bir ruh deneyiminden bir köşe kapmaktan mutlu olur;olguları genişlikleri ve katlarının açıldığı biçimleriyle sevmez;çünkü bunlarla sarmalanmak istemez.

O da haftanın bağımlı, özgür olmayan ve hizmet edilen günler-ini bilir. Ama zaman zaman özgürlüğün pazar gününüyaşamalıdır, yoksa yaşama dayanamaz.

İnsanlık sevgisi bile özenli ve kısa soluklu olabilir, çünkü bilgiaçısından gerektiği kadar eğilimler ve körlükler dünyasıyla ilgile-necektir. Eğer suçlayan sesler onu sevgi yoksunu olarak çağırır-larsa, adalet dehasının kendi müridi ve koruyucusu için birşeyler söyleyeceğine güvenmelidir.

Kendi yaşam ve düşünce tarzında ince bir kahramanlık vardır;ondan daha ham olan kardeşinin yaptığı gibi, kendisini topluluk-ların saygısına sunmayı küçümser, dünyada ve dünya dışındasessizce dolaşmayı yeğler. Hangi labirentlerde dolaşırsa dolaşsın,ırmağı, zorlu yolunun üstündeki hangi kayaları zorlarsa zorlasın

200/567

Page 201: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

-ışığa çıkar çıkmaz, yolunda, aydınlık, hafif ve adeta sessizceilerler ve güneş ışığı derinliklerinde oynaşır.

292

İleri. Candan bir yürüyüşle ve içten bir güvenle bilgelikyolunda ileri! Ne olursanız olun, kendi deneyiminizin kaynağıolun! Doğanızla ilgili tüm hoşnutsuzluğunuzu üstünüzden atın;benliğinizi, kendinizi affedin, çünkü o üzerinde bilgiye ulaşabile-ceğiniz yüzlerce basamaklı bir merdivendir. İçine üzüntüyleatıldığınızı düşündüğünüz çağ, bu şans yüzünden sizi kutsamak-tadır, belki de sizi, sonraki çağdaki insanların yoksun olacağıdeneyimleri paylaşmaya çağırmaktadır. Bir zamanlar dindarolduğunuz için kendinizi hor görmeyin; bir zamanlar sanataözgün bir biçimde nasıl ulaştığınızı iyice araştırın. Bu deney-imler, eski insanlığın büyük gerilimlerini daha yüksek bir an-layışla izleme konusunda yardımcı olmazlar mı? Eski kültürünbirçok mükemmel meyvesi bazen hoşunuza gitmeyen, saf olmay-an düşünce toprakları üzerinde yetişmedi mi? İnsan, dini ve san-atı annesi veya süt annesi gibi sevmiş olmalıdır -yoksa bilgeolamaz. Ama kişi bunların ötesine bakabilmeli, onları aşabilmeli;eğer onların etkisi altında kalırsa, kişi onları anlamaz. Aynıbiçimde, tarih ve terazinin kefeleriyle oynanan ince oyunu bil-meniz gerekir: 'bir yanda- öte yanda'. İnsanlığın, geçmişinçölünde gerçekleştirdiği büyük ve üzüntülü arayışın ayak izler-iyle geriye gitmelisiniz; o zaman daha sonraki insanlığın git-meyeceği veya gidemeyeceği yerler hakkında bilgi edinirsiniz. Vegeleceğin düğümünün nasıl atılacağını bütün gücünüzle öncedenöğrenmek isteyerek yaşamınız bilgi için bir alet ve yol değerikazanacaktır. Yaşadığınız her şeyi -çabalar, yanlış başlangıçlar,hatalar, yanılgılar, tutkular, sevgi ve ümitleriniz- hiçbir şeyiarkada bırakmadan amacınızla birleştirme gücünüz var: zorunlubir kültürün zincirinin halkaları olacaksınız ve bu zorunluluğa

201/567

Page 202: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bağlı olarak, genel kültürün zorunlu yolunu bulacaksınız.Görüşünüz, varlığınızın ve bilginizin karanlık kuyusunun dibinigörecek kadar iyileşince, onun aksinde gelecek kültürlerin uzakyıldız yansımalarını da görebilirsiniz. Böyle bir amaca sahip olanbir yaşamın çok çetin, tüm rahatlıklardan yoksun olduğunu mudüşünüyorsunuz? O zaman hiçbir balın bilgi kadar tatlı ol-madığını ve hüznün asılı bulutlarının sizi avutacak memelerolduğunu henüz öğrenmemişsiniz. Ancak yaşlandığınızda,doğanın sesini nasıl dinlediğinizi doğru olarak algılayacaksınız;dünyayı zevk yoluyla yöneten bu doğayı. İleri yaşta zirveyeulaşan aynı yaşam, sürekli olan ruhsal neşenin yumuşak ışınlarıaltında bilgelikte de zirveye ulaşacaktır; hem yaşlılık, hem de bil-gelikle yaşamın bir dağ sırtında karşılaşacaksınız -doğa böyleister. Sonra, zaman gelmiştir, ölüm sisinin çökmesine kızmakiçin neden yoktur. Işığa doğru -son hareketiniz; neşeli bir bilgiçığlığı- son sesiniz.

202/567

Page 203: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ALTINCI BÖLÜMToplumdaki İnsan

293

Gerçeği iyi niyetle gizlemek. İnsanlarla ilişki kurarken, sankidavranışlarının güdüsünü anlamıyormuşuz gibi, genellikle ger-çeğin iyi niyetle gizlenmesi gerekir.

294

Kopyalar. İnsan, önemli kişilerin kopyalarıyla sıkça karşılaşır;ve tablolarda olduğu gibi, çok kimse asıl yerine kopyayı yeğler.

295

Konuşmacı. Dünyaya tam aksini haykırırken çok yerindekonuşabiliriz: bu, tüm dünyaya konuşmadığımız zamandır.

296

Yakınlık eksikliği. Arkadaşlar arasında yakınlığın olmamasıonarılamaz hale sokulmadan önce eleştirilemeyecek bir hatadır.

297

Verme sanatı üzerine. Yalnızca uygun biçimde sunulmadığıiçin bir hediyeyi reddetmek, vereni bize küstürür.

298

Page 204: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

En tehlikeli partizan. Her partide, parti ilkelerine olan inancınısöylemesiyle bile diğer üyeleri ayrılmaya kışkırtan birisi vardır.

299

Hastanın akıl hocası. Hastaya kim akıl verirse, verdiği akıl ka-bul de, reddedilse de üstünlük kazandığı duygusuna kapılır. Bunedenle, alıngan ve gururlu hastalar, akıl verenlerden, hastalık-larından daha fazla nefret ederler.

300

Eşitliğin iki yönlü türü. Eşitliği çok istemek, ya kişininbaşkalarını kendi seviyesine çekme (küçülterek, ayırarak, çelme-leyerek) veya başkalarının seviyesine ulaşma isteğiyle (değer ver-erek, yardım ederek, başkalarının başarılarında yardımcı olarak)ifade edilir.

301

Sıkılganlığa karşı. Çok sıkılgan birisine yardım etmenin veonu yatıştırmanın en iyi yolu, onu kararlı biçimde övmektir.

302

Bazı erdemleri yeğlemek. Rakibimizde olmadığını tamamenfark etmeden önce, belli bir erdeme sahip olunmasına değervermeyiz.

303

204/567

Page 205: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Kişi neden karşı çıkar. Sıklıkla bir fikre karşı çıkarız, halbukiaynı fikirde olmadığımız yalnızca fikrin ifade edildiği tondur.

304

Güven ve yakınlık.[187] Eğer kişi gayretli bir biçimdebaşkasıyla yakınlık kurmaya çalışırsa, o kişinin güveninikazanabildiğinden emin olamaz. Eğer güvenildiğinden eminse,insan, yakınlığa fazla değer vermez.

305

Arkadaşlık dengesi. Bazen başkasıyla olan ilişkimizde, terazin-

in bizim tarafta olan kefesine biraz adaletsizlik[188] kırıntısıkatarsak doğru arkadaşlık dengesi kurulur.

306

En tehlikeli doktorlar. En tehlikeli doktorlar, doğuştan doktorolanları taklit eden mükemmel bir aldatma sanatıyla doğuştanaktörlerdir.

307

Paradokslar uygun olduğunda. Bazı zamanlarda, ilkeyi büyükbir paradoks olarak ifade etmeleri için, bir ilkeden yana kazanab-ilmek için akıllı insanlara gerek duyulabilir.

308

205/567

Page 206: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Cesur insanlar nasıl kazanılır. Bir eylem olduğundan dahatehlikeli gösterildiğinde cesur insanlar eylem için iknaedilebilirler.

309

İncelikler. Popüler olmayan insanlar tarafından bize karşıyöneltilen incelikleri hakaret olarak algılarız.

310

Onları bekletmek. İnsanları kışkırtmanın ve kafalarına kötüfikirler sokmanın kesin yolu onları uzun süre bekletmektir. Buahlaksızlığı artırır.

311

İnanan insanlar karşısında. Bize tamamen güvenenler,kendilerine de güvenilmesi hakkını kendilerinde görürler. Buçıkarsama yanlıştır: haklar erdemler yoluyla kazanılamaz.

312

Tazmin yolları. Eğer birisini incitmişsek, kendimiz hakkındaşakalar yapmasına olanak tanımak ona kişisel bir tatmin, hattabize karşı iyi davranmasını sağlamak açısından genellikle yeterliolacaktır.

313

Dilin kibri. Kişi olumsuz niteliklerini ve kötülüklerini saklıyorda, açıkça itiraf ediyor da olsa, gururu, her iki durumda da

206/567

Page 207: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

üstünlük sağlamasını ister: kötü niteliklerini saklayanlarla,bunları açık ve dürüst biçimde ortaya koyanları nasıl ince birbiçimde ayırdığına dikkat edin.

314

Düşünceli. Kimseyi rahatsız etmeme veya kimseye zarar verm-eme arzusu, adil olduğu kadar, korkak bir tavrın göstergesidir.

315

Tartışma için gereken. Düşüncelerini buza yatırmayı bilmey-en, tartışmanın ateşi içersine girmemelidir.

316

Ortam ve kibir. Kişi, her zaman yetenekli insanlar arasındaolduğunu bilirse, kibri unutur; yalnızlık küstahlığı büyütür. Gençinsanlar kibirlidirler, çünkü, her biri hiç olan, ama önemli ol-mayı isteyen kendi türleriyle dolaşırlar.

317

Saldırı için dürtü. Bir kişiye yalnızca zarar vermek, onu elegeçirmek için saldırmayız, belki de yalnızca gücümüzü fark et-mek isteriz.

318

Yağcılık. Kendileriyle ilgili özeni bozmak için bizi pohpohlay-anlar, bizi uyutmazsa uykumuzu daha da kaçıran uyku ilacı ben-zeri çok tehlikeli bir araç kullanırlar.

207/567

Page 208: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

319

İyi mektup yazan. Hiç kitap yazmayan, çok düşünen veyetersiz bir toplumda yaşayan kişi, genellikle iyi mektup yazar.

320

En çirkin. Çok gezen bir kişinin dünyanın herhangi bir yerindeinsan yüzünden daha çirkin olan yerler bulduğu kuşkuludur.

321

Anlayışlı. Talihsizliklerde her zaman yardıma hazır olan an-layışlı doğalar, nadiren neşemizi de paylaşan kişilerdir: başkalarımutluyken, yapacakları bir şey yoktur, gereksizdirler, üstünlük-lerini kaybettiklerini duyumsarlar ve bu nedenle kolayca hoşnut-suzluklarını gösterirler.

322

İntihar edenin akrabaları. İntihar edenin akrabaları, yaşama-yarak şöhretlerine zarar getirdiği için, ona içerlerler.

323

Nankörlüğü beklemek. Çok büyük bir hediye veren kişi,şükranla karşılanmaz; çünkü alan için almış olmak zaten yeter-ince büyük bir yüktür.

324

208/567

Page 209: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sersem toplumda. Zekanın gösterilmesi uygun olmayan birtoplumda, topluma uyum sağlamaya çalışan zeki kişiye kimseteşekkür etmez.

325

Şahidin huzurunda. Eğer etraf buna cesaret edemeyecekkişilerle doluysa, suya düşen birisinin ardından suya atlayan in-san iki kez mutlu olur.

326

Sessizlik. Her iki taraf için de münakaşaya tepki göstermeninen kabul edilemez yolu kızgın olmak ve sessiz kalmaktır; çünküsaldıran, suskunluğu küçümseme işareti olarak algılar.

327

Arkadaşın sırrı. Konuşacak konusu kalmayınca,arkadaşlarının sırlarını anlatmayan çok az kişi vardır.

328

İnsanlık. Ünlü entelektüellerin insanlığı, ünlü olmayanlarlasürdürdükleri ilişkilerinde kibar biçimde savunduklarındanvazgeçmelerinden ibarettir.

329

Engellenen. Sosyal olarak kendisini güvende duyumsamayankişiler, üstün olduklarını yakınları karşısında gösterebilmek için

209/567

Page 210: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

her olanaktan yararlanırlar; bunu herkesin önünde vearkadaşlarının yanında yaparlar -örneğin sataşırlar.

330

Teşekkürler. İnce bir ruh, birisinin ona teşekkür borçluolduğunu bilmekten rahatsızdır; ham bir ruh da teşekkür borçluolmaktan rahatsızdır.

331

Yabancılaşmanın belirtisi. İki kişinin birbirlerine yabancıbakış açılarına sahip olduklarının en açık belirtisi, birbirlerinekarşı iğneleyici sözler söylemeleri ama bunu fark etmemeleridir.

332

Başarılar sonrasında kibir. Başarılar sonrasında kibir, başarıelde etmeyen kişinin kibrinden daha çok rahatsızlık yaratır;çünkü başarının kendisi rahatsız edicidir.

333

Sesteki tehlike. Bazen konuşma tonumuz, kafamızıkarıştırarak, bizi, fikirlerimizi yansıtmayan düşüncelere sevkeder.

334

Konuşmada. Konuşmada, prensipte birisinin yanında veyakarşısında olmak alışkanlığa bağlıdır; ikisi de makuldür.

210/567

Page 211: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

335

Komşu korkusu.[189] Komşumuzun düşmanca tavrından kork-arız, çünkü bu tavırla sırlarımızı keşfedeceğinden korkarız.

336

Kınayarak farklılaşmak. Çok saygıdeğer kişiler, kınamalarınıbile bizi farklı kılmak için gerçekleştirirler. Bizimle ne kadariçten ilgilendiklerini göstermek için bunu yaparlar. Eğer kı-namalarını olduğu gibi alırsak ve kendimizi savunursak, onlarıpek anlamış olmayız; böyle yaparak onları rahatsız eder, kendi-mizden uzaklaştırırız.

337

Başkalarının iyi niyetinden sıkılmak. Kendimizden ne kadarnefret edildiği veya korkulduğu hakkında yanılırız; çünkü birkişiden, bir yönden veya bir gruptan ne kadar uzak olduğumuzukendimiz çok iyi biliriz, ama diğerleri bizi çok yüzeysel olaraktanırlar ve böylece bize karşı ancak yüzeysel bir nefret duyarlar.Genellikle açıklayamayacağımız bir iyi niyetle karşılaşırız; amaanlarsak bizi rahatsız eder, çünkü bu kişinin bizi yeterince ciddi-ye almadığı veya önem vermediği anlamımı taşır.

338

Çarpışan kibirler. Aynı derecede kibirli olan iki insankarşılaştıklarında birbirlerinden kötü bir izlenim edinirler,çünkü her biri karşısındaki üzerinde sağlamaya çalıştığı izlen-imle meşguldür ve bu nedenle diğerinden hiçbir izlenim alamaz.

211/567

Page 212: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sonunda, her ikisi de çabalarının boşa gittiğini görerek, bununiçin diğerini suçlar.

339

İyi bir işaret olarak kötü tavırlar. Üstün ruh, ihtiraslı gencin,kendisine karşı olan patavatsız, küstah, hatta düşmancatavrından zevk alır; bu, çabuk öfkelenen ve sırtlarına henüz bin-ici almamış, ama yakında alacak olan atların davranışıdır.

340

Yanlış davranmanın geçerli olduğu zaman. Eğer ona zıt çık-tığımız veya itiraz ettiğimizde, suçlayan kişi, bizi daha da haksızgörecekse, suçlamaları, haksız olsalar bile itiraz etmeden kabul-lenmek iyidir. Tabii ki, bu yolla her zaman haksız olan kişi haklıolduğunu ileri sürebilir ve dünyadaki en büyük vicdan ra-hatlığıyla en dayanılmaz tiran ve bela olabilir. Birey için geçerliolan, toplumun tüm sınıfları için de geçerlidir.

341

Az saygı gören. Beklediklerinden daha az saygı işareti alan çokgururlu insanlar kendilerini ve başkalarını bu konuda uzun süreyanıltırlar; yeterince saygı gördüklerini kanıtlayabilmek için titizbir ruh bilimci olurlar; eğer amaçlarına ulaşamazlarsa, eğerkandırmanın peçesi düşerse, daha da öfkelenirler.

342

İlkel durumların konuşmada yankılanması. Bugünkü toplum-da insanların savlar öne sürmelerinde, kişi sıkça en çok silah

212/567

Page 213: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

konusunda yetenekli olunan zamanların sesinin yankılandığınıduyar; insanlar bazen savlarını nişan alan okçular gibi kullanır-lar; bazen kılıçların vınlaması ve şakırtısı duyulur gibi olur; vebazı insanların savları ağır bir sopa gibi gürültüyle yere düşer.

Öte yandan, kadınlar sanki dokuma tezgahı önünde binlerce yıloturan, dikiş diken veya çocuklarla çocuk olan yaratıklar gibikonuşurlar.

343

Anlatıcı. Anlatanın, konu ilgisini çektiği için mi, yoksa anlat-tığıyla ilgi yaratmak için mi anlattığını söylemek kolaydır. Eğerdurum ikincisiyse, abartır, abartılı sıfatlar kullanır, vs. Birden enkötü biçimde anlatır, çünkü kendisini düşündüğü kadar öyküyüdüşünmez.

344

Yüksek sesle okumak. Dramatik şiiri yüksek sesle okuyan kişi,kendi karakteri hakkında keşifler yapar. Bazı ruh hali ve sahneleriçin sesini diğerlerinden daha doğal bulur -örneğin, acıklı veyamaskaralık olan her şey için; öte yandan, olağan yaşamında,acıklılık veya maskaralıktan bahsedebilecek olanağı olmayabilir.

345

Yaşamda olabilecek bir komedi sahnesi. Birisi, toplumiçersinde açıklamak için bir konuda zekice bir fikir düşünür.Şimdi bir komedide, asıl konuya gelebilmek için bütün yelkenlerinasıl açtığını ve arkadaşlarını fikrine doğru yönelttiğini;konuşmayı bir yöne doğru nasıl ittiğini, bazen yönünü kaybedip,sonra yeniden bulduğunu, sonunda ona ulaştığını; neredeyse

213/567

Page 214: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

nefessiz kaldığını -sonunda topluluktan birisinin kelimeyiağzından aldığını işitebilir ve görebiliriz. Ne yapacaktır? Kendifikrine mi karşı çıkacaktır?

346

İstemeden nezaketsiz. Eğer istemeden birbirimize karşı neza-ketsiz davranırsak, örneğin, karşımızdakini fark etmediğimiz içinselam vermezsek, kendimizi suçlamasak da üzülürüz. Diğerkişide yarattığımız kötü izlenim bizi üzer veya kötü niyetindenkorkarız veya başkasını incitmek bize acı verir -böylece kibir,korku veya acıma duygusu, belki de üçü birden ortaya çıkabilir.

347

Hainin başyapıtı. Birlikte komplo yaptığınız arkadaşınıza, sizeihanet edebileceği konusundaki incitici kuşkuyu ifade etmeniz veaynı anda ona ihanet etmeye hazırlanmanız bir kötülükbaşyapıtıdır, çünkü bu diğerinin kendisinin farkına varmasını,kuşkulanmadan ve bir süre için açık hareket etmesini, gerçekhain olan size açık bir el vermesini sağlar.

348

İncitmek ve incinmek. İncitip, daha sonra af dilemek in-citilerek af beklemekten daha iyidir. Birincisini yapan kişigücünü ve iyiliğini gösterir. Diğeri, eğer insani görünmek istiy-orsa, affetmelidir; diğerini utandırma zevki, bu zorunluluklaazalır.

349

214/567

Page 215: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Tartışmada. Birisinin fikrine zıt düşüp, aynı zamanda kendifikrinizi geliştirirseniz, diğer görüşe sürekli olarak dikkat ettiğin-iz için, kendi görüşünüzün doğal ifadesi de değişir: daha kasıtlı,keskin belki de abartılı görünür.

350

Hile. Başkasından zor bir şey isteyen kişi, konuyu sorun olarakalgılamamalı, bunun yerine, bunu, sanki tek yolmuş gibi ortayakoymalıdır; eğer rakibinin gözünde bir itiraz veya zıtlık ışığıgörürse, ona zaman vermeden konuşmasını hemen nasıl kese-ceğini bilmelidir.

351

Topluluk sonrası vicdan azapları. Olağan topluluklarda bulun-duktan sonra neden vicdan azabı çekeriz? Çünkü önemli konu-ları hafife alırız; çünkü insanlara yeterince sadık kalmadan on-larla konuşuruz veya konuşmamız gereken yerde susarız; çünküyeri geldiğinde zıplayıp kaçmayız; kısaca, topluluk içindeykensanki ona aitmişiz gibi davranırız.

352

Yanlış değerlendirilince. Nasıl değerlendirildiğini dinleyen kişiher zaman rahatsız olur. Çünkü, bazen bize en yakın olanlartarafından bile yanlış değerlendiriliriz ('bizi en iyi bilenler'). Eniyi arkadaşlar bile kıskançlık içeren bir kelimeden rahatsız olur-lar. Eğer bizi tam tanısalardı, acaba arkadaşımız olurlar mıydı?

İlgisiz kişilerin yargıları bizi çok incitir, çünkü kısıtlanmamışve nesnel gibidir. Ama eğer bir düşmanımızın gizli bir

215/567

Page 216: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

özelliğimizi bizim kendimizi bildiğimiz kadar bildiğini farkedersek -o zaman ne çok rahatsız oluruz!

353

Portrenin tiranlığı. Bireysel özelliklerden bir kişi veya olayınhemen tam resmini çizen sanatçılar ve devlet adamları, kişi veolayın gerçekten de resmettikleri biçimde olmasını daha sonratalep ettiklerinde genellikle adil olmazlar; kişinin, onlarınimgeledikleri gibi, yetenekli, kurnaz veya adalet dağıtmayanbirisi olmasını isterler.

354

En iyi dost olarak akraba. Bir arkadaşın ne olduğunu çok iyibilen Grekler (tüm insanlar içersinde, yalnızca onlar,arkadaşlığın derin, çok yönlü, felsefi tartışmasını yaptılar;böylece arkadaşlığı çözüme değer bir problem olarak gören ilk veşimdiye kadar son olan kişilerdir), bu aynı Grekler 'arkadaşın'abartılı biçimi olan akraba terimini kullandılar. Ben bunu açık-lanamaz buluyorum.

355

Fark edilmeyen dürüstlük. Eğer bir konuşmada kişi kendisiiçin 'Söylerdim… Her zaman söylerim' derse, bu kibirlilik etkisiyaratır, aslında bu genellikle zıt bir kaynaktan veya en azındananı daha önceye ait fikirlerle süsleyip püslemeyi arzulamayaniçtenlikten gelir.

356

216/567

Page 217: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Asalak. Eğer kişi, her bedelle çalışmamak için, bağımlı olduğukişilere karşı gizli bir öfke duyarak, başkalarının sırtındangeçinerek, özgür yaşamamayı yeğlerse, bu soylu karakter eksik-liğini gösterir.

Bu tür karakter erkeklere göre kadınlarda daha geçerlidir veaynı zamanda daha çok affedilir (tarihsel nedenlerle.)

357

Uzlaşmanın sunağında. Bir kişiden bir nesnenin yalnızca onuinciterek ve onu kendinize düşman ederek alındığı durumlarvardır; bir düşman karşısında çok sıkıntı duyumsaması neden-iyle, kişi, ilk yumuşama halinin işaretini algıladığında uzlaşmayıarar ve bu uzlaşmanın sunağında, onun için daha önce çokönemli olan ve hiçbir bedelle satmayacağı nesneyi feda eder.

358

Kibir belirtisi olarak acıma talebi. Kızıp başkalarını incittikler-inde, ilk önce onlara karşı hiçbir şey söylenmemesini, ikinciolarak şiddetli saldırılar karşısında kaldıkları için kendilerineacınmasını talep eden insanlar vardır. İnsan kibri buraya kadargidebilir.

359

Olta yemi. 'Her insanın bir bedeli vardır.'[190]-Bu doğrudeğildir. Ama herkesin yutması gereken bir yem vardır. Bunedenle, bazı insanları bir konuda kazanabilmek için, konunun,insanca, soylu, iyilik sever, fedakar boyasına boyanması yeter-

217/567

Page 218: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

hangi konu böyle boyanmamıştır ki? Bu, onların ruhlarının tatlışekeridir; başkalarında da başkaları vardır.

360

Övüldüğünde davranış. İyi arkadaşları yetenekli birisiniövdüklerinde, o, genellikle nezaketi ve iyi niyeti nedeniylehoşlanmış gibi davranır, ama aslında ilgilenmez. Gerçek doğasıbu konuda üşengeçtir ve yattığı gölge veya güneşin altından ileri-ye bir adım bile atmaz; ama insanlar överek neşelendirmekisterler ve bundan hoşlanmazsa üzülürler.

361

Socrates neyi bulmuştu. Eğer birisi bir konuda ustaysa, diğerkonularda tam anlamıyla amatördür; ama insanlar, Socrates'inbulduğu gibi tam tersini düşünürler. Ustalarla beraberliğin tatsızolmasına neden olan sakınca budur...

362

Hayvanlaşmanın yolu.[191] Budalalık karşısındakimücadelede, en adil ve nazik insanlar zalimleşirler. Belki de bukendilerini savunmanın doğru yoludur; çünkü aptal alnın hakkısıkılmış bir yumruktur. Ama söylediğimiz gibi, adil ve nazik biryapıları olduğu için, bu, savunmayla yaşadıkları acının yaratık-ları acıdan daha fazla olacağı anlamına gelir.

363

218/567

Page 219: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Merak. Eğer merak hiç olmasaydı, komşunun iyiliği için fazlabir şey yapılamazdı. Ama, Merak, Görev ve Acıma adlarını kul-lanarak talihsiz ve düşkünün evine sızar.

Belki de çok bilinen anne sevgisinde bile merakın oldukça iyibir yeri vardır.

364

Toplumda yanlış hesap. Bir kişi yargılarıyla, diğeri sevdiklerive sevmedikleriyle, üçüncüsü tanıdıklarıyla, dördüncüsü yal-nızlığıyla ilgi çekmek istiyor -ve hepsi yanlış hesap yapıyorlar.Çünkü karşısında oyun oynadıkları kişi, oyunda öne çıkanın yal-nızca kendisi olduğunu düşünür.

365

Düello. Tüm düellolar ve onur meselelerinin lehine şu denilebi-lir: eğer bir insan hakkında şu veya bu söylendiğinde veyadüşünüldüğünde, o insan yaşayamayacak kadar duyarlıysa, o za-man meselenin taraflardan birisinin ölümüyle çözümlenmesiniistemeye hakkı vardır. Çok duyarlı olmasını tartışamayız; buaçıdan geçmişin, büyüklüğünün ve aşırılıklarının mirasçılarıyız.Şimdi eğer, kurallara uygun bir düello sonunda kalbi rahatlata-caksa ve kanın ölümün yerini alabileceği bir onur kuralı varsa, ozaman bu büyük bir iyiliktir, aksi halde birçok insan yaşamı teh-likede olurdu.

Bu arada, böyle bir kurum insanları söylediklerinde dikkatli ol-maları için eğitir ve onlarla ilişki kurulmasını sağlar.

366

219/567

Page 220: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Soyluluk ve şükran borcu. Müteşekkir olmak zorunda kaldığınıduyumsayan soylu bir ruh mutlu olur ve bu zorunluluktan kur-tulma endişesi taşımaz. Daha sonra şükran ifadesinde bu-lunurken de benzer biçimde rahattır. Halbuki, daha ham bir ruhherhangi bir biçimde zorunlu kalma karşısında direnir veyaşükran ifade ederken çok aşırı ve hevesli davranır. Bu arada, busonuncusu, düşük kökenli veya bastırılmış haldeki insanlarda dagörülür: kendilerine yapılan iyiliği bir merhamet mucizesi gibigörürler.

367

Hitabet saatleri. Bir insan, iyi konuşabilmek için, kesinlikleondan daha üstün olduğunu kabul ettiği birisine gereksinim du-yar. Başkası tamamen özgürce konuşabilmesi için yalnızcaüstünlük kurduğu kişiler karşısında iyi bir hatiptir. Neden, her

iki durumda da aynıdır: her ikisi de ancak sans géne[192]

konuştuklarında iyi konuşurlar. Birisi, üstün adam, diğeri düşükadam karşısında rekabet ve yarışma duygusu duymaz.

Şimdi, başka tür insanlar da yalnızca rekabet karşısında,kazanmak amacıyla iyi konuşurlar. Bu iki türden hangisi dahahırslıdır: hırslandığında konuşan mı, yoksa tam da aynı itkilernedeniyle kötü konuşan, hatta hiç konuşamayan mı?

368

Arkadaşlık yeteneği. Arkadaşlık için özel yetenek sahibi olan-lar arasında, iki tür dikkat çeker. Bir tür sürekli yükseliştedir veher gelişim aşamasına uygun arkadaşlar bulur. Bu yolla elde et-tiği arkadaş serileri, daha sonraki gelişim aşamalarının,öncekileri ortadan kaldırması veya değerini azaltmasına uygunolarak nadiren birbirleriyle ilişkilidir ve bazen birbirleriyle

220/567

Page 221: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

uyuşmaz ve çelişirler. Bu kişiye şaka olsun diye merdiven adıverilebilir.

Diğer tür, etkileme gücünü çok farklı karakterler veyeteneklerle sergiler, böylece geniş bir arkadaş çevresi olur; vearkadaşları, tüm farklılıklarına rağmen, birbirleriyle ilişkiyegirerler. Bu kişiye daire adı verilebilir; çünkü birçok huy vedoğanın yakın ilişkisi onda bir biçimde daha önceden şekillen-miş olmalıdır.

Ayrıca, birçok insanda, iyi arkadaşlar edinme yeteneği, iyi birarkadaş olma yeteneğinden daha fazladır.

369

Konuşma taktikleri. Birisiyle konuştuktan sonra, eğer insan,konuşmasında kendi zeka ve sevimliliğini bütün ihtişamıylagösterebildiğini düşünüyorsa, arkadaşına karşı iyi bir yaklaşım-da bulunur. Başkasının desteğini kazanmak isteyen akıllı biradam, bunu konuşması esnasında kullanır, diğer kişiye şaka vebenzer şeyler yapabilme olanağı tanır. İki akıllı kişi arasındakieğlendirici olabilecek bir konuşmayı düşünün. Her biri diğerininbeğenisini kazanmak istemektedir, bu nedenle konuşma için iyiolanakları birbirlerine sunarlar ve hiçbiri bunu kabul etmez -öyleki konuşma genelde nükteden ve sevimlilikten uzaktır, çünkü herbiri, diğerine nükte ve cana yakınlık olanağı tanımayaçalışmaktadır.

370

Sıkıntıdan kurtulmak. Bir işte başarısız olan kişi, bunu şanstançok başkasının kötü niyetine yorar. İncinmiş olan anlayışı, birşeyi değil de bir kişiyi başarısızlığının nedeni olarak düşünerek

221/567

Page 222: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

rahatlar. Çünkü kişilerden intikam alabilirken, rastlantısal zarar-lar için yalnızca yutkunabilir. Bu nedenle bir prens bir konudabaşarısız olunca, erkanı ona varsayılan neden olarak bir kişiyiişaret eder ve tüm saray mensuplarının yararı için o kişi feda edi-lir; aksi halde prens sıkıntısını hepsi üzerine boşaltacaktır, çünkütabii ki, yazgı Tanrıçasından intikam alamayacaktır.

371

Ortamın rengini almak. Beğeni ve antipati neden çok bu-laşıcıdırlar ki duyguları güçlü olan birisinin yakınında, insan,onun yanlı ve yansız olduklarıyla dolu olan bir kap gibi olmadanyaşayamaz? İlk önce tamamen yargıda bulunmamak çok zordurve bazen kibrimiz için bu dayanılmaz bir hal alır. Bu düşünce veduygu yoksunluğu, korkaklık, erkekçe olmama gibi görünebilir;ve böylece, eğer gururumuz bu tutumu yeğliyorsa, belki de or-tamımıza karşı bir yönde en azından bir taraf tutmaya ikna edil-iriz. Ama genellikle (bu ikinci nokta), kayıtsızlıktan sevme veyasevmeme durumuna geçtiğimizi fark etmeyiz, ama zamanlaçevremizin duygularına alışırız. Anlayışlı bir anlaşma vekarşılıklı anlama çok hoş olduğu için, kısa zamanda ortamın an-layışını ve parti renklerini üstümüze alırız.

372

İroni. İroni, bir öğretmenin her tür öğrenciyle kurduğu ilişkideyalnızca pedagojik bir araç olarak uygundur; amacı küçükdüşürme, utandırmadır, ama iyi niyet uyandıran ve bize böyledavranan bir doktora gösterdiğimiz saygı ve duyduğumuzşükranı bizden isteyecek olan yararlı bir türdür. İronik kişicahilmiş gibi davranır, bunu öyle iyi yapar ki onunla konuşanöğrencileri buna inanırlar ve daha iyi bildiklerinden emin

222/567

Page 223: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

olurlar, kendilerini her şeye karşı açık tutarlar. Dikkatlerinikaybederler ve kendilerini olduğu gibi ortaya koyarlar -öğret-menlerinin yüzüne doğru tuttukları meşalenin alevi aniden yüz-lerine geri yansıyarak onları utandırıncaya kadar.

Öğretmen ve öğrenci arasında ilişkinin bulunmadığı yerde,ironi nazik olmayan, kötü bir duygudur. Tüm ironik yazarlar,yazar gibi duyumsamaya hazır, kendilerini üstün gören ve yazarıkendi kibirlerinin sözcüsü kabul eden aptal bir okuyucu kategor-isine güvenirler.

Bu arada, ironi alışkanlığı, alay gibi, karakteri bozar; zamanlabaşkalarının zararlarından haz duyan bir üstünlük olur;sonunda, kişi ısırmanın yanında gülmeyi de öğrenmiş olan azgınbir köpeğe benzer.

373

Kibir. İnsan, her tür iyi ürünümüzü yok edecek olan[193], kibirdiye adlandırılan zararlı otun büyümesinden kendini her şeydençok sakınmalı; çünkü sıcak kalplilikte, saygı işaretlerinde, an-lamlı bir yakınlıkta, kucaklamalarda, dostça önerilerde, hatalarınitirafında, başkalarına acımada kibir vardır -ve bütün bu güzelşeyler, zararlı ot aralarında yetiştiğinde tiksinmeye neden olur-lar. Kibirli, yani, olduğundan veya düşünüldüğünden dahaönemli olmaya çalışan kişi, her zaman yanlış hesap yapar. Kib-rine şahit olup, korku veya uyum nedenleriyle ona talep ettiğionuru bir parça veren insanlar nedeniyle geçici bir başarı eldeedeceği kesindir. Ama insanlar, ona verdikleri değerden, talepettiği onur miktarını düşürerek bunun intikamını kötü alırlar.İnsanlar en ağır bedeli küçük düşerek öderler. Kibirli olan, ger-çek ve en büyük başarısını başkalarının tozlu ayakları altında

223/567

Page 224: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çiğnenecek kadar kuşku duyularak bakılan küçük bir şeyedönüştürür.

İnsan, yanlış anlaşılarak kibirli olarak tanımlanmayacağındanemin olmadan, gururlu bir tavır takınmamalıdır -örneğin,arkadaşlarla veya eşlerle. Çünkü insanlarla kurulan ilişkide,kibirli olarak tanınmaktan daha budalaca bir şey olamaz; bukibarca yalan söylemeyi öğrenememekten daha da kötüdür.

374

Diyalog. Diyalog mükemmel bir konuşma biçimidir, çünkü birkişinin söylediği her şey belirgin rengini, sesini beraberindekijestini konuşulan kişinin tam anlamıyla dikkate alınmasıylakazanır; bu, hangi kişiye yazdığına bağlı olarak tek ve aynı kişin-in iç düşüncelerini onlarca yolla ifade ettiği mektup yazmayabenzer. Bir diyalogda, tek bir düşünce kırılması vardır: bu,konuşmadaki diğer kişi tarafından, düşüncelerimizin olab-ildiğince yansıtılmasını istediğimiz bir ayna olarak üretilir. Amaikiden fazla taraf varsa ne olur? Burada konuşma kişisel in-celtilmesinden bir şeyler yitirecektir; farklı düşünceler kesişecek-tir ve birbirlerini eleyecektir; bir kişinin hoşuna giden bir cümle,başkasına uymayacaktır. Bu nedenle birkaç kişiyle ilişkide bu-lunan bir kişi, olayları olduğu gibi anlatabilmek için tekrar kendiüzerinde yoğunlaşmak zorunda kalır ve bir konuşmanın ana ko-nusunu, dünyanın en hoş şeyi yapan insanlık havasınınparıltılarından yoksun bırakır. İnsan gruplarıyla konuşan insan-ların konuşma tonlarını dinleyin; bu ses sanki tüm konuşmanın

temel bası[194] gibidir: 'Bu benim, ben bunu söylerim, artık neyapacağınızı siz düşünün.' Bu nedenle, erkeklerin toplumdakarşılaştıkları akıllı kadınlar genellikle garip, münasebetsiz, iticiolarak anımsanırlar: onların entelektüel sevimliliğini ortadankaldıran ve sadece bilinçli olarak kendilerine güvendiklerini,

224/567

Page 225: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

taktiklerini ve açık zafer arzularını parlak bir ışık altında göster-en, çok kişiyle kalabalık önünde konuşmalarıdır; bu arada, aynıkadınlar bir diyalogda tekrar dişi olurlar ve zihinsel zarafetleriniyeniden keşfederler.

375

Ölüm sonrası şöhret. Uzak bir gelecekte tanınmışlık ummakancak insanlığın temelde değişmeyeceği ve büyüklüğün bir kezdeğil her zaman büyüklük olarak algılanacağı varsayılırsa anlam-lıdır. Yine de, bu bir hatadır; neyin güzel ve iyi olduğunun tümalgılama ve yargılarıyla, insanlık büyük ölçüde değişmektedir;birkaç mil önde olduğumuzu ve tüm insanlığın bizim yolumuzuizleyeceğini düşünmemiz bir fantezidir. Hem bir bilim adamınıntanınmamışlığı, buluşunu başkalarının da yapmış olmasınabağlanabilir ve en iyi halde, daha sonra bir tarihçinin, onun şunuveya bunu bildiğini, ama kuramı için inandırıcı olamadığını or-taya çıkartacağını hesap edebilir. Gelecek kuşaklar tarafındantanınmamak, güç eksikliğine yorulur.

Kısaca, kişi kibirli bir yalnızlık için bu kadar kolay tarafolmamalıdır. Bu arada, istisnalar vardır ama kendi hatalarımız,zayıflıklarımız veya aptallıklarımız genellikle büyük yetenekler-imizin fark edilmesini engellerler.

376

Arkadaşlar hakkında. En yakınlarınız arasında bile ne kadarfarklı duygu ve düşüncelere sahip olduğunuzu bir kez düşünün.Aynı görüşlerde bile, sizin kafanızda arkadaşlarınıza göre başkabir yer ve yoğunluk vardır. Yanlış anlama veya düşmanca birkaçış için yüzlerce kez nasıl da olanak doğar. Tüm bunlardansonra, kendinize şöyle dersiniz: 'Tüm bağlarımızın ve

225/567

Page 226: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

arkadaşlarımızın dayandığı temel ne kadar da güvensiz; soğuksağanaklara ve kötü havaya ne kadar da yakınız; herkes ne kadarda yalnız!' Eğer birisi bunu, aynı zamanda tüm arkadaşlarınınfikirlerinin, tür ve yoğunluk olarak, eylemleri kadar kaçınılmazve sorumluk yüklemez olduklarını anlarsa; karakterin, işin,yeteneğin ve çevrenin girift karışımları nedeniyle fikirlerinkaçınılamaz bir içselliğe sahip olduklarını algılamayı öğrenirse -

belki de o zaman bilgenin 'Arkadaşlar, arkadaş yoktur!'[195] diy-en çığlığının acı ve keskin duygusundan uzaklaşabilir. Daha çok,aslında arkadaşlar olduğunu, ama onların kendisine hata veyanılgı getirdiklerini kendine itiraf eder; ve arkadaş kalabilmel-eri için diğerlerinin sessiz olmaları gerekecektir; çünkü hemenher zaman, böyle bir insan ilişkisi birkaç kesin şeyin söylenm-emesi, hatta hiçbir zaman bu konulara deyinilmemesi üzerinekuruludur; ve bir kez bu çakıllar yuvarlanmaya başladıklarında,arkadaşlık arkadan gider ve parçalanır. Gerçek dostlarının onlarhakkında gerçekten ne bildiğini öğrenip de, ölümcül yara almay-an olabilir mi?

Kendimizi tanır ve doğamızı görüş ve ruh hallerinin değiştiğibir alan olarak kabul edersek, böylece onu biraz küçümsemeyiöğrenirsek, diğerleriyle yeniden denge kurarız. Her tanıdığımızı,hatta en yakınımızı bile küçümsemek için haklı nedenlerimizolduğu doğrudur; ama bu duyguyu kendimize karşı çevirmekiçin de iyi nedenimiz var.

Bu nedenle birbirimize tahammül edelim, çünkü aslında kendi-mize bile tahammül edemiyoruz; ve belki de günün birindeherkes şöyle dediği daha neşeli bir anı anımsayacaktır:

'Arkadaşlar, arkadaş yoktur!' diye bağırdı ölmekte olan bilge.

'Düşmanlarım, düşman yoktur!' diye bağırdım, ben ölmekteolan budala.

226/567

Page 227: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

YEDİNCİ BÖLÜMKadın ve Çocuk

377

Mükemmel kadın. Mükemmel bir kadın mükemmel bir erkeğegöre daha yüksek bir insan tipidir ve aynı zamanda daha azbulunur.

Hayvanlarla ilgilenen doğal bilim bu ilkeyi gösterebilecekaraçları sunabilir.

378

Arkadaşlık ve evlilik. En iyi arkadaş olan, herhalde en iyi eşede sahip olacaktır, çünkü iyi bir evlilik iyi arkadaş olabilmeyeteneği üzerine kurulur.

379

Ebeveynlerin yaşamı. Ebeveynlerin karakterleri veyaradılışlarından kaynaklanan, ilişkilerdeki çözülmemiş uyum-suzluklar, çocuğun karakterine yansımayı sürdürür ve içselhuzursuzluklara neden olur.

380

Anneden. Herkes annesinden aldığı bir kadın imgesini be-raberinde taşır; bu, genelde kadınlara saygı mı duyacağını, onlarıküçümseyeceğini mi, yoksa kayıtsız mı kalacağını belirler.

381

Page 228: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Doğru doğa. Eğer kişinin iyi bir babası yoksa, bir tanebulmalıdır.

382

Babalar ve oğullar. Babalar, oğul sahibi olmamalarını telafi et-mek için çok şey yapmalıdırlar.

383

Seçkin kadınların hatası. Seçkin kadınlar, eğer toplumdahakkında konuşulamıyorsa bir konunun var olmadığınıdüşünürler.

384

Bir erkek hastalığı. Erkeklerin kendini aşağılama hastalığıylamücadele etmek için en emin yol, akıllı bir kadın tarafındansevilmektir.

385

Bir tür kıskançlık. Eğer çok başarılıysalar, anneler oğullarınınarkadaşlarını kıskanırlar. Genelde anneler çocuklarından çok,çocuklarındaki kendilerini severler.

386

Makul us dışılık. Bir erkeğin yaşam ve düşünme tarzı olgun-laşınca, babasının kendisini dünyaya getirmekle yanlış yaptığınıduyumsar.

228/567

Page 229: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

387

Anaç iyilik. Bazı anneler çocuklarının mutlu ve saygın ol-masını; bazıları da mutsuz olmasını isterler: aksi halde iyi anneolduklarını gösteremezler.

388

Farklı iç çekmeler. Kadınını kaptıran az erkek iç çeker; çoğu dabunu, kimse onları almak istemiyor diye yapar.

389

Aşk evlilikleri. Aşk için yapılan evliliklerde (aşk evlilikleri) baba

Hata ve anne (muhtaç olunan)[196] Zorunluluktur.

390

Kadının arkadaşlığı. Kadınlar da erkeklerle arkadaş olabilirler,ama bunu sürdürebilmek için -ufak bir fiziksel antipatininyardımı gerekir.

391

Sıkıntı. Birçok insan, özellikle de kadınlar, sıkıntı duyum-samazlar, çünkü hiçbir zaman doğru biçimde çalışmayıöğrenmemişlerdir.

392

229/567

Page 230: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Bir aşk unsuru. Her tür dişi aşkında, bir tür anaç sevgi devardır.

393

Mekanda birlik ve drama. Eğer eşler bir arada yaşamasalardı,iyi evlilikler daha sık görülürdü.

394

Evliliğin olağan sonuçları. Yükselmeyen her ilişki, aşağıyadoğru çeker ve tersi de geçerlidir; bu nedenle erkekler genellikleevlendiklerinde bir biçimde batarlarken, eşleri yükselirler. Çokzeki olan erkekler acı bir ilaca direnir gibi direnirken, aynızamanda evliliğe gereksinim duyarlar.

395

Yönetmeyi öğretmek. Diğer çocukların itaati öğrendiklerikadar, mütevazı ailelerin çocukları yönetmeyi öğrenmelidirler.

396

Aşık olma isteği. Uygunluk nedeniyle nişanlananlar, soğuk vehesapçı yararcılık suçlamasından kurtulabilmek için sıkça aşıkolmaya çalışırlar. Aynı biçimde, yararları için Hıristiyanlığıseçenler dindar olmaya çalışırlar, çünkü böylece dindarı oyna-mak daha kolay olacaktır.

397

230/567

Page 231: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Aşkta durak yok. Yavaş bir tempoyu seven bir müzisyen, aynıparçaların temposunu gittikçe düşürür. Böylece aşkta durakolmaz.

398

Alçak gönüllülük. Kadınların mütevazılığı genellikle güzellik-leriyle artar.

399

Uzun süren evlilik. Bireysel amacı diğeri yoluyla elde etmekisteyen eşlerin evliliği uzun sürer, örneğin, kadın eşi yoluylaşöhret kazanmak, veya erkek eşi yoluyla popüler olmak isterse.

400

Proteus doğası (ÇN: kılık değiştirebilen Yunan Tanrısı). Kadın-lar, aşk uğruna, onları seven adamın imgeleminde canlanan kişiolurlar.

401

Sevmek ve sahip olmak. Kadınlar genellikle önemli kişilerikendilerine ait olmasını istedikleri için severler. Kilit altına al-maktan mutlu olurlar -eğer onun başkaları önünde önemligörünmesini isteyen kibirleri, aksini söylemezse.

402

İyi bir evliliğin testi. Bir evlilik bir 'istisna'ya hoşgörüylebakabiliyorsa iyidir.

231/567

Page 232: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

403

Herkese her şeyi kabul ettirmenin yolları. Kişi, bir erkeği, ra-hatsızlıklarla, korkularla aşırı iş ve fikirlerle çok yorup zayıflatab-ilir ve artık açıkça karmaşık bir konu karşısında dayanamayıppes edecek duruma sokabilir -bunu diplomatlar ve kadınlarbilirler.

404

Onur ve dürüstlük.[197] Yaşam boyunca geçimlerini yalnızcagençlik çekiciliklerinden sağlamak isteyen ve bu kurnazlık, kur-naz anneleri tarafından desteklenen kadınlar, kibar fahişelerinistediklerini arzularlar -yalnızca onlardan daha akıllı ve daha aznamusludurlar.

405

Maskeler. Nereye baksanız iç yaşamlarını bulamayacağınız,maskeden başka bir şey olmayan kadınlar vardır. Bu tür hayaletgibi ve kesinlikle tatmin edici olmayan yaratıklara kendisinikaptıran erkek zavallıdır; ama tam da bu kadınlar erkeğin arzu-larını derinden etkileyebilirler: onların ruhlarını arar -aramayısürdürür.

406

Uzun bir konuşma olarak evlilik. Evlenmek üzere olan insanşunu sormalıdır: İleri yaşta da bu kadınla tatmin edicikonuşmalar yapabileceğini düşünüyor musun? Bunun dışında,evlilikteki her şey geçicidir, ilişkinin çoğu konuşmayla geçer.

232/567

Page 233: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

407

Kızların düşleri. Deneyimsiz kızlar, erkekleri mutlu etmeninkendi ellerinde olduğunu söyleyerek böbürlenirler. Daha sonrayalnızca bir kızın erkeği mutlu edebileceğini düşünmenin oerkeği küçümsemek olduğunu anlarlar.

Kadın gururu, bir erkeğin mutlu bir kocadan fazlası olmasınıister.

408

Faust ve Gretchen'in soyu tükeniyor. Bir zamanlar birakademisyenin çok zekice belirttiği gibi, bugünün Almanya'sındaeğitimli erkekler Mephistophales ve Wagner bileşimini temsil

ediyorlar,[198] ama atalarının en azından gençliklerinde içindegürlemeleri duyumsadığı bu kişiler, kesinlikle Faust değiller. Bunedenle (fikri sürdürmek için) Gretchen onlara bu iki nedenleuymaz: ve artık arzulanmadıklarına göre, nesilleri tükeniyorolmalı.

409

Gymnasium öğrencileri olan kızlar. Allah aşkına, kızlara Gym-nasium öğrenimini de yüklemeyelim! Çünkü genellikle, zeki,araştırıcı ve ateşli gençler yetiştiriyor -öğretmenlerinin kopyalarıolarak!

410

Rakipler olmadan. Bir erkeğin ruhunun sahibinin olup ol-madığını kadınlar kolayca anlarlar; rakipleri olmadan sevilmek

233/567

Page 234: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

isterler ve eğer bunlara karşı arzu duyuyorsa, ihtiraslarını,politik görevlerini bilim ve sanatını kınarlar -eğer bunlar neden-iyle öne çıkmamışsa: o zaman onunla bir aşk bağı umarlar ki on-lar da öne çıksınlar; durum böyleyse sevgiliyi desteklerler.

411

Kadın aklı. Kadın aklı kendisini mükemmel bir kontrol, yetkinbir zihin ve tüm yararları kullanma biçiminde ortaya çıkar.Bunu, çocuklarına temel bir özellik olarak miras bırakırlar vebaba da istemin karanlık yönünü biçimler. Babanın etkisi ritm veuyumu belirler, yani, yeni yaşamın icra edileceği temeli; amamelodi anneden gelir.

Bir şeyi açıklamayı bilenler için söylemek gerekirse: kadınınzekası, erkeğin kalbi ve ihtirası vardır. Bu, erkeklerin zekalarıyladaha fazla ilerlemesi durumuyla çelişmez: onların daha derin vegüçlü dürtüleri vardır; kendi içinde edilgen olan zekaları bu yollaöne çıkar. Kadınlar erkeklerin onların kalplerine karşı gösterdiğisaygıya genellikle hayran kalırlar. Erkek, eşinde özellikle derinve sıcak kalpli, kadın ise akıllı, dikkatli ve parlak bir kişilik arar.Erkeğin ideal bir erkek ve kadının ideal bir kadın aradığı açıkçagörülebilir -yani, tamamlayıcı değil de, kendi özelliklerininmükemmelleşmesi olarak.

412

Hesiod'un[199] bir yargısının doğrulanması. Kadınların zekiolduklarının bir işareti, arı kovanındaki erkek arılar gibi hemenher yerde başkalarından nasıl destek alabileceklerini bilmel-eridir. Bunun başlangıçta ne anlama geldiğini ve erkeklerinneden kadınlardan destek almadıklarını düşünün. Bu, kesinlikleerkek kibri ve ihtirasının, kadın zekasından fazla olmasındandır.

234/567

Page 235: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Çünkü, kadınlar tabii olarak esas üstünlükleri olan hükmetmeyigüven altına alırlar. İlk önceleri, çocuk bakımı bile akıllı kadın-ların işten olabildiğince uzak durabilmek için kullandıkları birmazeretti. Şimdi bile, örneğin ev işleri yaparak eğer çok çalışıy-orlarsa, bunu nasıl kafa karıştırıcı bir itiraza dönüştüreceklerinibilirler ki böylece erkekler onların çalışmasını on kat abartsın.

413

Miyoplar aşık olurlar. Bazen güçlü bir çift gözlük aşık biradamı iyileştirebilir; ve eğer birisinin yirmi yıl sonra bir yüz veyabiçimi tasarlama gücü varsa, yaşamını belki de hiç rahatsızolmadan geçirir.

414

Kadın nefret ettiğinde. Nefret ettiklerinde kadınlar erkekler-den daha tehlikeli olurlar. İlk ve en önemli nedeni, bir kez düş-manca duyguları uyandığında, adalet duygusu onları engellemezve nefretlerini olabildiğince büyütürler; ve ikinci olarak (her in-sanda ve grupta bulunan) yaralı noktaları bulmakta ve orayavurmakta ustadırlar: hançer sivriliğindeki zihinleri onlara çokyararlı olur (öte yandan yara alan erkekler, çekinirler ve genel-likle cömert ve uzlaşıcı olurlar.)

415

Aşk. Konu aşk olunca kadınların uyguladıkları putperestliktemelde ve baştan beri akıllı bir yöntemdir. Bu yolla aşkın tümidealleri onları güçlendirir ve erkeğin gözünde arzulanır olurlar.Ama yüzyıllar boyunca aşkın bu abartılı değerlendirmesinealışkın oldukları için, kadınlar kendi tuzaklarına düşerek, arkada

235/567

Page 236: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yatan nedeni unuttular. Şimdi erkeklerden daha fazla kanıyorlarve her kadının yaşamına neredeyse zorunlu olarak giren bu düşkırıklığından bu nedenle daha fazla acı çekiyorlar -yanılmak vedüş kırıklığına uğramak için yeterli anlama ve düş güçleri olduğu

sürece.[200]

416

Kadınların özgürleşmesi üzerine. Eğer kadınlar sevmeye vehemen lehte, aleyhte yargılamaya bu kadar alışkınsalar, adilolabilirler mi? Bu yüzden nedenlerden çok kişilere taraftar olur-lar; eğer bir nedeni tutuyorlarsa hemen partizan kesilirler ve saf,masum etkisini bozarlar. Böylece, politika veya bilimin bazı alan-larına (örneğin tarih) girdiklerinde, önemli bir tehlike doğar.Çünkü bilimin ne olduğunu gerçekten bilen kadından daha az neolabilir? Hatta en iyileri bile, sanki ondan daha üstünlermiş gibiona karşı kalplerinde gizli bir küçümseme beslerler. Belki tümbunlar değişebilir; şimdilik durum böyle.

417

Kadınların yargılarındaki esinlenme. Kadınların lehte ve aley-hte karar verme eğilimleri, beğenme ve beğenmeme ani pat-lamalarıyla, kişisel ilişkilerin yıldızının hızla parlaması, kısacasıkadın adaletsizliğinin kanıtları, sanki Delfi kazanı ve tacı olmasada tüm kadınlar zeka kaynağıymış gibi aşık erkekler tarafındanbir parıltıya dönüştürülebilirler: uzun zaman sonra bile,söyledikleri kehanet olarak yorumlanır ve açıklanır. Ama, bir kişive neden için olumlu olarak ve aynı biçimde aleyhinde söylene-cek şeyler varsa, her şeyin iki değil üç, dört yönlü olduğudüşünülürse, o zaman bu ani kararlarla yanılgıya düşmemek çok

236/567

Page 237: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

zordur. Yine de, şeylerin doğası öyle bir biçimde ayarlanmıştır ki,kadınlar her zaman haklı çıkarlar.

418

Kendini sevdirmek. Genellikle iki sevgiliden birisi seven diğerisevilen olduğu için, her aşk ilişkisinde sevginin sabit olduğunainanılır: birisi ona ne kadar sahip olursa, diğerine o kadar azıkalır. Bazen, istisna olarak, kibir her iki tarafı da sevilenin kend-isi olduğuna ikna eder ve her iki taraf da kendisini sevgiyebırakır: evlilikte, özellikle, bu yarı gülünç ve yarı garip sahnelereneden olur.

419

Kadın kafalarındaki çelişkiler. Kadınlar nesnel olmaktan çokkişisel oldukları için, düşünce alanları ussal olarak birbirleriyleçelişkideki düşünceleri taşıyabilirler; bu eğilimlerin, arka arkayatemsilcileri olmaya heveslidirler ve sistemlerini toptan ele alır-lar; ama yeni bir kişilik daha sonra önem kazanınca bu yolla ölübir nokta ortaya çıkar. Yaşlı bir kadının kafasındaki tüm felsefen-in bu ölü noktalardan oluştuğu söylenebilir.

420

Kim daha çok acı çekiyor? Kadınla erkek arasında gerçekleşenbir kişisel anlaşmazlık ve münakaşa sonrasında, bir taraf diğeriniincittiği düşüncesiyle diğeri de ötekini yeterince incitmediğinidüşünerek en çok acıyı çekebilir ve bu nedenle de ağlayıphıçkırarak, yüzünü buruşturarak sonradan da diğerini üzmeyeçalışabilir.

237/567

Page 238: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

421

Kadınsal cömertlik olanağı. Kişinin düşünceleri adetlerin ta-leplerinin ötesine giderse, doğa ve usun arka arkaya evlenmeyigerektirdiğini düşünebilir. Öyle ki ilk önce 22 yaşında ondan ah-laki ve ruhsal olarak üstün ve kendisinden daha yaşlı olan ve onuyirmili yaşların tehlikelerinden (hırs, nefret, kendiniküçümseme, her tür tutku) koruyabilecek bir kadınla evlenmeyidüşünebilir. Bu kadının aşkı daha sonra anne sevgisine dönüşürve adam otuzlu yaşlarda, eğitimini de kendisi üstleneceği dahagenç bir kızla anlaşırsa bunu yalnızca anlayışla karşılamaz aynızamanda iyi bir biçimde teşvik eder.

Çünkü 20'li yaşlardaki evlilik gerekli bir kurumdur; 30'luyaşlardaki evlilik yararlıdır ama gerekli değildir; daha sonragenellikle zarar verir ve kocanın ruhsal gerilemesine neden olur.

422

Çocukluk trajedisi. Soylu düşünceli ve tutkulu kişiler en çetinmücadelelerini, sıklıkla çocukluklarında yaparlar; örneğin rolyapan ve yalancı olan düşük ahlaklı babaya kendisini kabul et-tirebilmek için veya Lord Byron gibi çocuksu ve gazap dolu biranneyle sürekli mücadele ederek. Eğer kişi böyle mücadelelervermişse, yaşamının kalan süresinde gerçekte en büyük ve teh-likeli düşmanının kim olduğunu hiç bilemeyecektir.

423

Ebeveynlerin aptallığı. Bir kişiyi değerlendirirken en büyükhatalara ebeveynleri düşerler; bu bir gerçektir, ama nasıl açık-lanabilir? Ebeveynler çocuk hakkında çok deneyim sahibidirlerde, artık bunu bir bütün halinde toparlayamazlar mı? Yabancı

238/567

Page 239: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

topraklarda dolaşanların, orada ilk kalışlarında halkın genel vefarklı özelliklerini doğru kavradıklarını fark ederiz; insanlarıdaha çok tanıdıkça, farklı ve tipik olanı görmeyi daha çok un-uturlar. Yakınlaştıkça, uzak görüşlü olamazlar. Ebeveynler deçocuklarından yeterince uzak durmadıkları için onları yanlışdeğerlendiriyor olamazlar mı?

Oldukça farklı bir açıklama da şu olabilir: insan çok yakınolduğu şeyler hakkında düşünmeme ve onları kabul etme eğili-mindedir. Ebeveynlerin çocuklarını değerlendirmeleri gerekince,belki de alışkanlıktan kaynaklanan düşünce eksikliği yanlışkararlara yol açar.

424

Evliliğin geleceğinden. Dişi cinsi eğitme ve yükseltme göreviniüstlenen soylu, özgür düşünceli kadınlar, bir konuyu göz ardıetmemeliler: üst seviye yorumlamasıyla evlilik, farklı cinslerdekikişilerin ruhsal arkadaşlığıdır, yani, bir kuşağın eğitimi ve üre-timi amacıyla gelecekte umulan evlilik. Tenselliği sanki dahayüce bir amaç için, geçici ve nadiren kullanan böyle bir evlilik,herhalde doğal bir yardıma gerek duyar ve bu sağlanmalıdır:metres. Çünkü, eğer erkeğin sağlığı için, karısı onun cinsel arzu-larının tatmini açısından hizmet etse de, ortaya koyduğumuzamaçlarla çelişen yanlış bir bakış açısı eş seçimini etkileyecektir.Yeni kuşaklar rastlantısal bir amaç olacaktır ve başarılı eğitimolasılığı çok azalacaktır. Arkadaş, yardımcı, çocuk büyüten, anne,aile reisi, yönetici ve aslında belki de kocasından ayrı bir işi olaniyi bir eş aynı zamanda bir metres olamaz: bu, ondan çokfazlasını istemek olur. Böylece Atina'da Pericles zamanındaolanın aksi gelecekte gerçekleşebilir: Adamın, metresten fazlası

olmayan eşleri, Aspiasia'ya[201] da dönüşebilirler, çünkü o zihin-sel ve duygusal özgürleştirici sosyalliğin zevklerini arzulayacaktır

239/567

Page 240: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ve bunu ancak bir kadının ruhsal esnekliği sağlayabilir. Evlilikgibi tüm insanlık kurumları yalnızca ılımlı bir pratikidealleştirmeye izin verirler, aksi takdirde kaba çareler hemengerekir.

425

Kadınların fırtına ve gerilim dönemi. İki üç uygar Avrupaülkesinde, birkaç yüzyılda kadın, istenildiği biçimde, hatta erkekgibi eğitilebilir -cinsel açıdan değil, tabii ki, kesinlikle başka heraçıdan. Bu etki altında, bir noktada tüm erkek erdem ve güçler-ini; tabii ki aynı zamanda erkek zayıflıklarını ve kötülüklerini deelde edeceklerdir. Söylediğim gibi bu kadarı zorlanabilir. Amabununla ortaya çıkacak, birkaç yüzyıl sürecek olan ve kadınlarıneski takılarından oluşan aptallık ve adaletsizliğin hala öğrendik-leri veya elde ettikleri her şeyde etkili olacağı ara aşamaya nasıldayanabileceğiz? Bu sürede gerçek erkek duygusu öfke olacaktır.Bu öfke, tüm sanat ve bilimlerin şoke edici bir amatör hevesleistila edilip, engellenmesi nedeniyle oluşacaktır; kafa karıştıranbir gevezelikle felsefe ölümüne konuşulacaktır; politika olab-ildiğince fanatikleşecek ve partizanlaşacaktır; toplum tam bir ah-laksızlığa sürüklenecektir, çünkü, eski adetlerin koruyucularıolan kadınlar, kendi gözlerinde gülünçleşecekler ve her anlamdaadetlerden uzaklaşmaya çalışacaklardır. Çünkü, eğer kadınlaradetler üzerinde güç kazanırlarsa, adetlerden vazgeçtikten sonraaynı güç fazlalığını başka nerede elde etmezler ki?

426

Özgür ruh ve evlilik. Özgür ruhlar kadınlarla yaşarlar mı?Genelde, bana göre, günümüzün doğru düşünen ve doğru

240/567

Page 241: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

konuşan adamları olarak, eski zamanların kahin kuşları gibi yal-nız uçmayı yeğlemeliler.

427

Mutluluk ve evlilik. Alışkanlık olan her şey, etrafımızda gittikçedaha sıklaşan örümcek ağları örer. Sonra iplerin tuzağadönüştüğünü, bizim de ortasında, kendi kanıyla beslenmesigereken yakalanmış bir örümcek gibi oturduğumuzu fark ederiz.Bu nedenle özgür ruh bütün alışkanlık ve kurallardan, sürekli vekesin olandan nefret eder; bunun sonucunda sayısız ufak vebüyük yaralar alacak olsa da, bu nedenle, sürekli olarak acıylaetrafındaki ağı yırtar -çünkü bu ipleri yırtarak bedeninden,ruhundan uzağa atmalıdır. Nefret etmeye alışık olduğu yerdesevmeyi öğrenmelidir ve tersi. Aslında, onun için olanaksız yok-tur. Önceleri iyiliğin bereketini saçtığı tarlaya canavar tohumlarıekebilir.

Bunlardan, evliliğin mutluluğuna uygun olup olmadığınıanlayabiliriz.

428

Çok yakın. Eğer bir kişiyle çok yakınsak, bu sanki madeni birgravüre çıplak parmaklarımızla dokunmamız gibidir. Gününbirinde elimizde kirli ve kötü bir kağıt dışında bir şey kalmaz. İn-san ruhu da sürekli dokunuşlarla yıpranır; en azından sonundabize böyle görünür -artık özgün yapısını ve güzelliğini göremezoluruz.

Kişi kadınlarla ve arkadaşlarla olan çok yakın ilişkisinde herzaman kaybeder; ve bazen bu süreçte yaşamının incisinikaybeder.

241/567

Page 242: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

429

Altın beşik. Etrafındaki kadınların yönettiği kadınsal ihtimamve korunmadan kurtulmaya sonunda karar veren özgür ruh, herzaman rahat bir nefes alır. Endişeyle ondan esirgenen serthavanın ona zararı olur mu hiç? Altın bir beşiğe, tavus kuşuyelpazesine mahkum olmayla, başında beklenilerek bir çocukgibi şımartıldığı için müteşekkir olma baskısını duyumsamaylakarşılaştırıldığında yaşamdaki kayıpların, kazaların, hastalık-ların, borçların veya aptallıkların gerçek zararı ne olabilir? Bunedenle etrafındaki kadınların anaç tavırlarıyla ona sunduklarısüt kolayca safraya dönüşebilir.

430

Gönüllü kurban edilen hayvan. Önemli kadınlar, kocalarıtanınmış ve büyükse, kap görevi görerek onların yaşamına ra-hatlık katarlar -yani diğer insanların genel kötü niyetleri vebazen ortaya çıkan kırgınlıkları karşısında. Rahatlayabilmek için,kötüye kullanabilecekleri ve gerçek bir hayvan olarak kurbanedebilecekleri birisini bulabilirlerse, çağdaşlar büyük insan-larının birçok hatalarını, aptallıklarını, hatta büyük adaletsizlik-lerini göz ardı etme eğilimindeler. Bu tür kurban olmaya heveslikadın bulmak çok zor değil ve böylece erkekler de mutluolacaklardır -yakınında, böyle bir şimşek, fırtına ve yağmur para-tonerine sahip olmayı isteyecek kadar bencilse.

431

Hoş muhalifler. Kadının, sakin, düzenli, mutlu bir varoluş vetoplum yönündeki doğal eğilimi, yaşam denizi üzerindeki etkileriyağ gibi yatıştırıcı özellikleri, otomatik olarak özgür ruhun içsel

242/567

Page 243: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kahramanlık zorunluluğuna karşı çalışır. Bunu fark etmeden,kadınlar, sanki yolculuk yapan mineralogun yolundaki taşları ay-ağına çarpmaması için temizlerler -aslında tam da amacı onlaraçarpmaktır.

432

İki ünsüzün uyumsuzluğu. Kadınlar hizmet etmek isterler vemutlu olurlar; ve özgür ruh hizmet edilmesini istemez ve böylemutlu olur.

433

Xanthippe. Socrates aradığı kadını bulmuştu -ama yeterincetanısaydı onu seçmezdi; bu özgür ruhun kahramanlığı bu kadarileri gitmezdi. Aslında Xanthippe, evini yaşanmaz ve düşmancakılarak onu, garip mesleğine doğru gittikçe daha fazla itiyordu;ona arka sokaklarda, tembelce gevezelik edebileceği her yerdeyaşamasını öğretti. Böylece Atina'nın en büyük arka sokakdiyalektikçisini biçimlendirdi. Sonunda Socrates de güzel bir At-ina atının boynuna ona huzur vermemesi için Tanrı tarafındankondurulan sinir bozucu bir at sineğiyle kendisini karşılaştırmak

zorunda kaldı.[202]

434

Uzak körlüğü. Annelerin, çocuklarının algılanabilir ve görüle-bilir acılarından fazlasını algılayamamaları veya görememelerigibi, bütün tutkulu adamların eşleri de kocalarının sıkıntılarını,arzularını, hatta aşağılanmalarını göremezler. Belki, bu yaşamyollarını doğru seçtiklerinin tek işareti değildir ama, amaçlarınıner veya geç elde edileceğinin garantisidir de. Kadınlar, her zaman

243/567

Page 244: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kocalarının yüksek ruhlarına gizlice karşı koyarlar; acısız ve ra-hat bir bugün için, geleceği konusunda aldatmak isterler.

435

Güç ve özgürlük. Kadınlar kocalarına çok saygı gösterirlerken,toplum tarafından kabul edilmiş güç ve fikirlerine daha da fazlaönem verirlerken; binlerce yıl boyunca tüm kurallar önünde,ellerini göğüsleri üzerinde kavuşturarak, eğilerek ve kamugücüne karşı her türlü çıkışı kınayarak yürüdüler. Bu nedenle,istemeden, içgüdüsel olarak, özgür düşüncenin, bağımsızçabanın çarkına çomak soktular ve bazı durumlarda kocalarınısabırsız kıldılar. Özellikle de kocaların, eşlerinin yaptıklarınınaşk olduğuna inandıkları zamanlarda. Kadınların yöntemlerinionaylamamak ve bu yöntemlerin güdülerine bolca saygı duymak:bu erkeklerin seçtiği yol ve sıkça da umutsuzlukları.

436

Ceterum Censo.[203] Hadımlar topluluğunun miras haklarınınkaldırıldığını ilan etmesi gülünçtür; çocukları olmayanların daülkenin yasaları üzerine çalışması aynı biçimde gülünçtür. Gele-ceğin okyanusuna açılabilmeleri için gereken yeterli safra gem-ilerinde yoktur. Ama en genel bilgiyi elde etmeyi ve tüm varoluşudeğerlendirmeyi görev bilen bir insanın da, aile, beslenme,güvence, eş ve çocuk saygısı gibi kaygıları üstlenmesi aynı dere-cede anlamsızdır; teleskopunun üstüne kalın bir örtü örtmek-tedir ve böylece uzak göklerden gelen ışıklar içeriye çok kolaysızamayacaklardır. Ben de böylece en yüksek seviyede felsefiolaylarda, tüm evlilerin kuşkulu oldukları ilkesine ulaştım.

437

244/567

Page 245: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sonunda. Değişik baldıran türleri vardır ve kader genellikle buzehri içeren bir kabı özgür ruhun dudaklarına götürebilmeolanağını bulur -herkesin dediği gibi, onu 'cezalandırmak' için. Ozaman etrafındaki kadınlar ne işe yarar? Ağlarlar, dövünürler vebelki de Atina hapishanesinde yaptıkları gibi düşünürün tankızıllığı huzurunu bozarlar. Socrates, 'Ah, Crito, birisi şu kadın-

ları benden uzaklaştırsın!' der sonunda.[204]

245/567

Page 246: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

SEKİZİNCİ BÖLÜMDevlete Bir Bakış

438

Söz istemek. Bugün tüm politik partilerin ortak özelliği dem-agoji ve kütleleri etkileme niyetleridir; bu niyet nedeniyle hepside ilkelerini büyük aptallık fresklerine dönüştürmeye ve bubiçimde duvara resmetmeye zorlanırlar. Bunda değiştirilebilecekbaşka bir şey yoktur -aslında, hatta bunun karşısında parmakoynatmak bile gereksizdir. Voltaire'nin dediği bu konuya uygun-dur: 'Quand la populace se mêle de raissoner, tout est

perdu.'[205] Şimdi bu oluyor, deprem toprağın eski limitlerini veçizgilerini yerinden oynatırken, sahip olunan malın değerinideğiştirirken yaptığı gibi, kişi yeni koşullara uyum sağlamalıdır.Dahası, eğer tüm politikanın işi yaşamı kitle için çekilir hale ge-tirmekse, bu kitle çekilir bir yaşamdan ne anladığına kendisikarar verebilmelidir. Eğer zekalarıyla bu amaca ulaşılabilecekdoğru yolları bulabileceklerini düşünüyorlarsa, bundan kuşku-lanmanın ne yararı olabilir? Yalnızca kendi talih ve talihsizlikler-

inin mimarı olmak isterler.[206] Eğer bu kendi yazgısına kararverme duygusu, kafalarında bulunan ve gün yüzüne çıkartılabile-cek beş altı kavramdan duyulan bu gurur, yaşamlarını kabuledilebilir kılıyorsa, o zaman dar görüşlülüklerinin acısonuçlarına memnuniyetle katlanacaklardır. Dar görüşlülükler-inin, her şeyin onların anladığı biçimde politikleşmesini veherkesin onların standartlarına göre hareket edip yaşamasınıisteyecek kadar ileri gitmemesi koşuluyla itiraz edilecek fazla birşey olmayacaktır. Çünkü, her şeyden önce, bazı insanlarapolitika dışında kalmaları ve biraz ilerde durmaları için olanaktanınmalıdır (şimdi her zamandan daha fazla.) Kendi kararlarınıverebilmenin zevki de bu insanları yönlendirmektedir ve hatta

Page 247: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çok fazla konuşan varken -ya da yalnızca çok fazla- sessiz kalmakbiraz gururlu bir davranış olabilir. İkinci olarak, eğer bu azınlıkçoğunluğun (insanlar veya toplum sınıfları biçiminde tanımlan-mış olabilir) mutluluğuna ciddi biçimde önem vermiyorsa ve za-man zaman iğneleyici yaklaşımlarıyla suçlu gibi davranıyorsa bugöz ardı edilebilir. Onlar için ciddiyet başka yerde yatmaktadır;onların mutluluk kavramları farklıdır; onların amaçları beşparmağa sahip beceriksiz bir elle sarmalanamaz. Son olarak (vekesinlikle bu onlara verilmesi en zor olandır, ama verilmelidir),bu, sessiz yalıtılmışlıklarından çıkıp ciğerlerinin gücünü yenidendenemek onlar için özel bir an olacaktır; sonra, tanınmak vebirbirlerini cesaretlendirmek için ormanda kaybolan insanlargibi birbirlerine bağıracaklar; tabii ki, çeşitli şeyleri yaptık-larında, bunları duymaya hazır olmayan kulaklara kötü gelensesler çıkacaktır.

Az zaman sonra, orman yeniden sessiz olacaktır; öyle sessizolacaktır ki ormanın altında ve üstünde yaşayan çeşitli böcekler-in vızıltısı, uğultusu ve kanat sesleri açıkça duyulabilecektir.

439

Kültür ve kast. Daha yüksek bir kültür ancak toplumda yalnıziki sınıf olduğunda ortaya çıkar: çalışan sınıf ve gerçekten boş za-man geçiren tembel sınıf; ya da daha güçlü bir ifadeyle, zorunluişgücü sınıfı ve özgür işgücü sınıfı. Konu yüksek bir kültür yarat-mak olunca, mutluluğun dağılımı önemli bir unsur olmaz, as-lında tembel sınıf acı çekmeye daha uygundur ve daha çok çeker;varlığından aldığı mutluluk daha azdır, görevi daha büyüktür.Şimdi, eğer iki sınıf arasında bir değişim olacaksa, yüksek sınıf-taki daha sersem, daha az ruhsal olan sınıflar ve aileler aşağısınıfa indirilir ve tersine, alt sınıftaki daha özgür olanlar yukarıya

247/567

Page 248: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çıkar: o zaman ötesinde yalnızca sonsuz arzuların açık denizininhala görülebileceği bir koşul oluşur.

Böylece, eski çağın solan sesi bizimle konuşur; ama bunuduyabilecek kulaklar nerede?

440

Soylu kan üzerine. Soylu kana sahip olan kadın ve erkeklerin,daha büyük değer biçme hakkını onlara tartışmasız sağlayan,diğerlerine üstünlükleri vardır, çünkü miras yoluyla gittikçeartan iki sanata sahiptirler. Yönetebilme sanatı ve gururlu itaatsanatı.

Şimdi, yönetmek ne zaman günlük rutinin bir parçası olursa(büyük iş ve endüstri dünyasında olduğu gibi), nesillerin 'soylukanına' benzer bir şey ortaya çıkar, ama onlar, diğerlerinin feod-al koşullardan miras aldıkları ve bizim kültürel iklimimizde artıkyetişmeyen soylu itaat özelliğinden yoksunlardır.

441

Üste bağlılık. Asker ve memur devletlerde çok önemli olan üstebağlılık, Cizvitlerin gizli taktikleri gibi yakında bizim için inanıl-maz olacak; ve bu bağlılık bazı en şaşırtıcı sonuçlarına ulaşmayıartık başaramayınca, dünya daha zavallı olacak. Bu bağlılık kalk-malıdır, çünkü temeli ortadan kalkıyor: mutlak yetke, nihai ger-çek inancı. Askeri devletlerde bile, fiziksel baskı bağlılığısağlamaya yetmiyor; gerekli olan daha çok kalıtımsallaşmış,süper insan olarak algılanan prens hayranlığı.

Özgür durumlarda, kişi, karşılıklı anlaşma sonucunda yalnızcakoşullara bağlı olur, yani hiçbir kişisel yarar önyargısı olmadan.

248/567

Page 249: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

442

Halk ordusu. Şimdi çok alkışlanan halk ordusunun en büyüksakıncası, yüksek uygarlık insanlarının israfıdır; onlar ancak tümkoşullar uygunsa var olabilirler -onlarla düzenli ve dikkatli birbiçimde ilgilenilmelidir, çünkü bu tür narin biçimlenmiş beyin-lerin üretimi için çok uzun süreler gerekir! Ama Greklerin, Grekkanında çaresiz yüzdükleri gibi Avrupalılar da şimdi Avrupakanında yüzüyorlar ve aslında bol ve iyi kalitede dölü garantieden yüksek kültür insanı her zaman göreceli olarak daha çoksayıda fedakarlık yapıyor; çünkü bu insanlar bir savaşın öncephelerinde komutan olarak yer alıyorlar ve dahası, aşırı tutku-ları nedeniyle, daha fazla tehlikelere atılıyorlar.

Bugünlerde, vatan ve şereften oldukça farklı ve yüksek göre-vler verildiğinde, ham Roma vatanseverliği onursuzluk veya geri-lik işareti oluyor.

443

Kibir olarak umut. Yeni fikirlerin güneşleri insanların üzerler-inde yeni bir sıcaklıkla parladığında eski düzenlere olduğu gibisosyal düzenimiz de yavaş bir biçimde eriyecektir Bu erime,umut ediliyorsa arzulanabilir; ve kişi ancak kendinin, eşitlerininkalbi ve kafasına var olan sistemin temsilcilerinden daha fazladeğer verdiği sürece makul bir umut taşıyabilir. O zaman, genel-likle, bu umut bir kibirdir, bir abartmadır.

444

Savaş. Savaş karşıtı olarak, savaşın kazananı aptal, kaybedenikötü yaptığı söylenebilir. Savaş lehine, savaşın bu iki etki yoluylabarbarlığa neden olduğu ve insanı daha doğal kıldığı

249/567

Page 250: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

söylenebilir; savaş, kültürün kışı veya uyku zamanıdır: hem iyihem kötü için, insan daha güçlü olarak ortaya çıkar.

445

Prensin hizmetinde. Tamamen düşüncesiz olarak davranabil-mek için, bir devlet adamı işini kendisi için değil, prensi içinyürütmelidir. İzleyenin gözü bu genel benlik dışı davranış ışığıylao kadar kamaşacaktır ki, devlet adamının işinin beraberindekikurnazlık ve sertlikleri görmeyecektir.

446

Bir güç sorusu, adalet değil. Her zaman bir konunun en üstderecedeki yararını düşünenler için, sosyalizm, eğer gerçekten debaskı altına alınanların ve binlerce yıl başı eğik olanlarınbaskıcıları karşısındaki isyanıysa, burada bir adalet (gülünç vezayıf soruyla: 'İnsan taleplerinden nereye kadar vazgeçebilir?')değil güç ('İnsan taleplerini hangi ölçüye kadar yerine getirebi-lir?') sorunu vardır. Bu, ya makinelerin Tanrısı olan insantarafından kendi yararı için zorlanan doğal bir güç - örneğin,buhar- gibidir veya makinede hatalar olduğunda (yani,yapımında insan hataları olduğunda), kendisini ve beraberindeinsanı parçalaması gibidir. Güç problemini çözebilmek için, in-san, sosyalizmin ne kadar güçlü olduğunu ve geçerli siyasalgüçler oyunu içinde güçlü bir kaldıraç olarak hangi değişimler-inden yararlanılabileceğini bilmelidir. Bazı durumlarda hattaonu güçlendirmek için her şey yapılmalıdır. İnsanlık, bütünbüyük güçleri (en tehlikelileriyle bile) nasıl kendi niyetlerininaraçlarına çevirebileceğini düşünmelidir.

İki güç olan eski ve yeninin temsilcileri bir savaş içindegöründüklerinde, sosyalizm hak kazanabilir, ama daha sonra iki

250/567

Page 251: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

taraf da tedbirli bir biçimde kendilerine en iyi yararı nasıl sağlay-abileceklerini hesaplarlar. Ve bu da anlaşma arzusuylasonuçlanır. Anlaşma olmadan adalet olmaz. Ama, şimdiye dekadı geçen bölgede ne savaş, ne de anlaşma ve böylece ne hak ne'gereklilik' oldu.

447

En küçük samimiyetsizlikten yararlanma. Basının gücü, herbir çalışanının kendisini ona karşı çok az yükümlü ve bağımlıhissetmesinde yatar. Kişi fikir beyan eder, ama bazen partisine,ülkesinin politikasına, hatta kendinse yararlı olabilmek içinsusar. Bu tür ufak samimiyetsizlikler veya içten olmayan suskun-luklar kişi için dayanılmaz değildir. Ama yine de sonuçlarımuazzamdır, çünkü bu küçük samimiyetsizlikleri aynı andabirçok kişi yapar. Bunların her biri kendisine 'Bu küçük hiz-metler karşılığında daha iyi bir yaşam sürebilirim; bu tür küçükçıkarları gözetmezsem, kendimi zora sokarım' der. Altını imzala-madan, bir iki satır fazla veya eksik yazmak, ahlaki açıdan nere-deyse fark etmiyor göründüğü için, para ve gücü olan bir kişiherhangi bir fikri kamuoyu fikri haline dönüştürebilir. İnsan-ların ufak şeyler karşısında zayıf olduğunu fark eden veamaçlarına onlar aracılığıyla ulaşmak isteyen kişi, her zaman in-sanlık için tehlikelidir.

448

Çok yüksek sesle şikayet. Olağanüstü bir durumun (bir yöne-timin işlediği suçlar, rüşvet, politik kayırma, akademik yozlaşmagibi) tanımlaması çok abartılırsa, tabii ki ileri görüşlü insanlarüzerinde daha az, dar görüşlüler (dikkatli ve hesaplı bir sunumakayıtsız kalanlar) üzerinde de daha çok etkili olur. Ama dar

251/567

Page 252: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

görüşlüler kalabalık oldukları ve içlerinde daha büyük bir güç veistem taşıdıkları, eylem amacıyla şiddetli bir arzu sahibi olduk-ları için, abartmalar araştırmalara, cezalandırmalara, vaatlere veyeniden yapılandırmalara neden olacaktır.

Bu bakımdan, olağanüstü durumları tanımlarken, abartıyararlıdır.

449

Görünürdeki politik havayı oluşturucular. İnsanların, havahakkında bir şeyler bildiklerini ve hava durumunu bir gün ön-ceden kestirenlerin havayı oluşturduklarını gizlice varsaymalarıgibi, eğitimli ve bilgili insanlar da, boş inançlara bağlı kalarak,onlar için büyük devlet adamları olan kişilerin zamanlarındaoluşan önemli değişim ve durumları diğerlerinden daha öncebildikleri ve ona göre hesap yaptıkları açıksa, bunu, onlara yorar-lar. Böylece onlar da, hava oluşturucu olurlar -ve bu inanç on-ların gücü için önemli bir araçtır.

450

Yeni ve eski hükümet kavramı. Devlet ve insanları pazarlıkyapan ve anlaşan biri daha yüksek ve güçlü, diğeri daha alçak vezayıf iki güç alanı olarak birbirinden ayırmak, devletlerinçoğunda iktidar ilişkilerinin tarihsel saptanmasına karşılık gelen,biraz kalıtımsal bir yetidir. Örneğin, Bismarck, anayasayı hükü-met ve halk arasındaki uzlaşma olarak tanımladığında, mantığınıtarihten alan (tabii ki, insanın hiçbir zaman onsuz olunamay-acağına dair mantıksızlık payını da alan) bir ilkeye görekonuşuyordu. Bunun aksine, şimdi hükümetin, halkın or-ganından başka bir şey olmadığını ve alışkanlıkla mütevazıolmuş 'Aşağı' ile saygı gösterilmesi gereken onurlu 'Yukarı'

252/567

Page 253: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

arasındaki bir ilişki olmadığını öğrenmek (kafadan çıkan vebundan sonra tarihi oluşturması beklenen ilke) zorundayız.Daha mantıklı da olsa, tarih dışı ve yapay olan bu hükümet kav-ramı formülü kabul edilmeden önce, sonuçlarını düşünmeliyiz:halk ve hükümet arasındaki ilişki en güçlü ilişki modeli olduğuiçin, öğretmen ve öğrenci, evin reisi ve hizmetçiler, baba ve aile,komutan ve asker, usta ve çırak arasındaki ilişkiler ona göre oto-matik olarak şekillenir. Bütün bu ilişkiler şimdi, devletin geçerlianayasal yapısının etkisi altında ufak bir değişim geçirmek-tedirler: uzlaşmalar olmaktadırlar. Ama, yeni devlet kavramıherkesin zihnine egemen olmuşken, bunlar kendilerini nasılbaşkalaştırıp, dönüşecekler, isim ve doğalarını değiştirecekler-dir! Bunun için herhalde bir yüzyıl daha gerekir. Bu durumda,özen ve yavaş gelişimden daha fazla istenilebilecek bir şeyyoktur.

451

Parti cazibesi olarak adalet. Yönetici sınıfın soylu temsilcileri(kavrama yeteneğine tam sahip olmasalar da) halka eşitmuamele etmek ve onlara eşit haklar sağlamak için yemin edebi-lirler. Bu bakımdan, adalet üzerine kurulu sosyalist bir düşüncetarzı olabilir; ama söylediğimiz gibi, bu ancak, adaleti fedakarlık-lar ve feragatler yoluyla sağlayan yönetici sınıf içersinde olabilir.Öte yandan boyunduruk altındaki sınıfın sosyalistlerinin talepettikleri eşit haklar, adalet değil hırstan kaynaklanır.

Eğer bir canavara kanlı et parçaları yakından gösterilir vekükreyene dek ondan uzaklaştırılırsa, bu kükreme adalet an-lamına gelir mi?

452

253/567

Page 254: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Mülkiyet ve adalet. Sosyalistler, bugünkü toplumda zengin-liğin sayısız adaletsizlik ve iğrençliğin sonucu olduğunu kanıt-ladıklarında, özetle, adil olmayan biçimde kurulu her şeyi red-dettiklerinde tek bir şeyi görüyorlardı. Eski kültürün tümgeçmişi şiddet, kölelik, kandırmaca, hata üzerine kurulmuştur;ama, tüm bu koşulların mirasçıları olan biz, tüm geçmişinbirbirine karışmış olan köklerini kendimiz için yok varsayamayızve tek bir parça bile çıkartmayı isteyemeyiz. Zihnin adil olmayanyapısı, 'mülksüzlerin' ruhlarında da vardır; 'mülk sahiplerinden'daha iyi değillerdir ve özel bir ahlaki üstünlükleri yoktur, çünkübir noktada ataları da 'mülk' sahibiydiler. Mülkün zor yoluylayeni paylaşımına değil, düşüncenin zamanla değişimine gerekduyuyoruz; adalet kavramı herkeste daha fazlalaşmalıdır ve şid-det içgüdüsü azalmalıdır.

453

Tutkuların dümencisi. Devlet adamı uyandıracağı karşı tutkul-ardan yararlanmak için, kamuoyunda tutku yaratır. Bir örnekgerekirse: bir Alman devlet adamı, Katolik kilisesinin hiçbir za-man Rusya ile aynı planları yapmadığını bilir; Ruslarla işbirliğiyapmaktansa Türkleri yeğleyecektir. Aynı şekilde Almanya'nınFransız Rusya işbirliğinin tehdidi altında olduğunu da bilir. Şim-di, eğer Fransa'yı Katolik kilisesinin kalbi ve evi yapmayı başar-abilirse, bu tehlikenin gelişini uzun süre erteleyebilir. Bu nedenleKatoliklere karşı nefret göstermek onun yararınadır ve çeşitlitürdeki düşmanlıklarla, Papa'nın yetkesine inananları, Almanpolitikası karşıtı olan ve Almanya'nın düşmanı Fransa ilebirleşmek isteyen tutkulu bir politik güce dönüştürür.

Mirabeau'nun[207] anavatanının kurtuluşunu Katolikleşmedegörmesi gibi amacı Fransa'nın Katolikleşmesidir.

254/567

Page 255: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Böylece, bir devlet, bundan yararlanabilmek için başka bir dev-letteki milyonlarca zihni bulandırmak istemektedir. Bu, komşudevletlerin halkçı hükümet biçimlerini desteklemekle aynıdır-

Merimée'nin dediği gibi, 'le désorde organisé'[208]-, çünkübunun insanları zayıflaştıracağını, böleceğini ve savaş çıkartmaolanaklarını azaltacağını düşünür.

454

Tehlikeli yıkıcı ruhlar. Toplumu, kendileri ve çocukları, torun-ları için bir şey kazanmaya çalışanlar ikiye ayırabiliriz. Son-rakiler daha tehlikelidirler; çünkü bencil olmama inancı vevicdan rahatlığına sahiptirler. Diğerleri ayartılabilir: yöneticisınıf bunun için hala yeterince zengin ve akıllıdır. Amaçlar kişiselolmayınca tehlike başlar. Kişisel çıkarları olmayan devrimciler,geçerli düzenin savunucularına çıkarcı olarak bakarlar ve bunedenle kendilerini onlardan üstün görürler.

455

Babalığın politik değeri. Eğer bir adamın hiç oğlu yoksa, birdevlet işi ile ilgili olarak konuşmaya hakkı da yoktur. Onun içinçok değerli olanı başkalarıyla beraber riske atmak zorundaysa;ancak o zaman devletine tam bağlanır. Kişi kendi soyununmutluluğunu düşünmelidir ve böylece, her şeyin üstünde, tümkuruluşlar ve onların dönüşümünde doğru ve doğal biçimde yeralacak bir soya sahip olmalıdır. Yüksek ahlakın gelişimi birerkeğin erkek çocuklar sahibi olmasına bağlıdır: bu onu bencil-likten uzaklaştırır veya daha doğrusu, bencilliğini zamana yayarve onun yaşam süresini aşan amaçları ciddi biçimde takip etmes-ine neden olur.

255/567

Page 256: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

456

Atalardan duyulan gurur. Babaya kadar ulaşan iyi bir atalarsilsilesinden haklı olarak gurur duyulabilir -ama silsileden gururduyulmaz, çünkü herkes buna sahiptir. İyi atalardan geliyor ol-mak, gerçek doğum soyluluğudur; zincirdeki tek bir kırılma, birkötü ata, asaleti bozar. Asaletinden bahseden herkes, atalarıarasında kavgacı, tamahkar, sefih, kötü veya zalim birisinin olupolmadığını araştırmalıdır. Eğer birisi doğru bir vicdanla 'hayır'yanıtını verebiliyorsa, onunla arkadaş olunabilir.

457

Köleler ve işçiler. Kibrimizi tatmin etmekten daha çok başkabir rahatımızı (güvenlik, korunma, tüm zevkler) düşünmediğim-iz komik bir derecede, herkesin köleliğin kalkmasını istemesinde(politik nedenler dışında) ve insanlığın bu duruma gelmesindentamamen nefret etmesinde kendisini gösteriyor: kölelerin heranlamda çağdaş işçilerden daha emin ve mutlu yaşadıklarını veköle çalışmasının işçi çalışmasına göre çok daha az olduğunuhepimiz kabul ederken. Buna insanlık onuru adına karşı çıkılıy-or, ama daha açık ifade etmek gerekirse, bu Eşit Olmayan veyaToplumsal olarak alt seviyede görüleni en kötü yazgı olarak duy-umsayan eski kibrimiz.

Kinik, bu konuda farklı düşünür, çünkü onuru küçümser -ve bu

nedenle Diogenes[209] bir zaman için köle ve öğretmendi.

458

Yöneten zihinler ve aletleri. Büyük devlet adamlarının ve plan-larını uygulayabilmek için çok insan kullanan bütün kişilerin

256/567

Page 257: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

işlerini ya bir ya öteki şekilde yürüttüklerini görüyoruz: ya işler-ine uyan adamları dikkat ve titizlikle seçiyorlar, bu seçilmişadamların doğalarının onları kendi arzuladıkları yönde ilerlete-ceğini bilerek onlara oldukça büyük özgürlük tanıyorlar; ya dakötü seçim yapıyorlar, aslında ellerine düşeni alıyorlar, amadaha sonra her parçayı kirli amaçlarına uygun biçimde yoğuruy-orlar. Bu son türe daha şiddetli, kontrol edici yöntemler gerekiy-or, insan psikolojisinden daha az anlıyorlar ve ilk tanımlanan zi-hinlere göre insanlığı daha çok küçümsüyorlar, ama kendi kur-dukları makine ilk grubun atölyesinden çıkan makineden dahaiyi çalışıyor.

459

Keyfi yasa gerekir. Avukatlar, en iyi biçimde düşünülmüş olanyasaların mı yoksa anlaşılması en kolay olan yasaların mı insan-lar için geçerli olması gerektiğini tartışıyorlar. En büyük model-leri Roma hukuku olan ilk tür, sokaktaki insan için anlaşılamazgibi gelir ve bu nedenle, onun adalet duygusunu ifade edemez.Örneğin Alman yasaları gibi popüler olanlar, ham, boş inançtaşıyan, us dışı, kısmen aptalcadırlar ama oldukça belirginkalıtımsallaşmış yerel adet ve duyguları yansıtırlar.

460

Kitlelerin büyük insanları. Kitlelerin büyük diye adlandırdık-ları kişilerin reçetesini vermek çok kolaydır. Her halükarda, on-lara hoş buldukları bir şeyi verin veya ilk önce şunun veya bununhoş olacağı fikrini kafalarına sokun, sonradan onlara verin. Amane olursa olsun bunu hemen yapmayın: bunun zorlukla eldeedilmesini, ya da öyle görünmesini sağlayın. Kitleler, güçlü, hattayenilmez istem gücü izlenimini almalıdırlar, en azından öyle gibi

257/567

Page 258: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

görünmelidir. Herkes güçlü bir istemi takdir eder, çünkü bukimsede yoktur. Herkes kendisine, eğer buna sahip olursa, kend-isi ve bencilliği için sınır kalmayacağını söyler. Şimdi, eğer bugüçlü istem, kendi hırslı arzularını dinlemek yerine kitleler içinhoş bir şey yaratıyor gibi görünürse, herkes ona daha çokhayranlık duyar ve kendisini tebrik eder. Ayrıca, kitlenin tümözelliklerine sahip olmalıdır: onun önünde ne kadar az utanç du-yarlarsa, o kadar çok popüler olur. Bu nedenle, kavgacı, kıskanç,sömürücü, entrikacı, yaltakçı, dalkavuk kasıntı olmalı veya dur-uma göre hepsi birden olmalıdır.

461

Prens ve Tanrı. İnsanlar prenslerine karşı çoğu zaman Tanrı'yakarşı davrandıkları gibi davranırlar, çünkü zaten prens sıklıklaTanrı'nın temsilcisidir veya en azından yüksek seviyede birpapazdır. Bu neredeyse garip saygı, korku ve utanç duygusu git-tikçe daha azalmaktadır, ama bazen parlayarak, güçlü kişiliklereyapışır. Akıllıya tapınmak, Tanrı ve prenslere gösterilen saygınınbir yankısıdır. Birey ne zaman insanüstü seviyeye çıkartılmakistense, genel eğilim kitleleri, olduğundan daha kaba ve basitolarak algılamaktır.

462

Ütopyam. Daha iyi bir sosyal düzende, zor işler ve yaşamınsıkıntısı, bundan en az acı duyanlara yöneltilmelidir, yani enaptallara. Ve sonra adım adım acının en yüksek ve yüceltilmiştürlerine duyarlı olan ve bu nedenle yaşamın en büyük kolay-laştırmasından acı duyacak kişiye ulaşılır.

463

258/567

Page 259: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Devleti yıkma kuramında bir yanılgı. Adil bir insanlığın engururlu mabedinin hemen kendi başına kurulacağı inancıyla,tüm eski düzenlerin yıkılmasını ateşli ve coşkulu konuşmalarlaarzulayan politik ve sosyal hayalperestler vardır. Bu tehlikelidüşlerde, muhteşem, doğal ama baskı altında kalmış insandoğasını anlatan ve bu baskı için toplumdaki, devletteki ve eği-timdeki kültür kurumlarını suçlayan Rousseau'nun boş inancı

hala yansır.[210] Ne yazık ki bu tür her devrimin, en yabanılenerjileri, en eski çağların uzun süredir gömülü korkuları veaşırılıkları olarak yeniden canlandırdığını tarihsel deneyimlerim-izden biliyoruz. Bir devrim nefesi kesilmiş bir insan ırkı içinenerji kaynağı da olabilir, ama hiçbir zaman, insan karakteri içinörgütleyici, mimar, sanatçı, mükemmelleştirici olamaz.

Örgütlemeye, temizlemeye ve yeniden yapılandırmaya eğilimliolan Voltaire'nin ılımlı yapısı değil, daha çok Rousseau'nuntutkulu budalalıkları ve yarım gerçekleri devrimin iyimserruhunu uyandırıyor ve ben de bunun karşısında şunu haykırıyor-

um: 'Ecrasez l'infame!'[211] Onun yüzünden,[212] aydınlanmaruhu ve ilerici gelişim, uzun zaman gelemeyecek kadar uzağakaçırılmıştır: onu tekrar geri çağırabilmenin olanaklı olup ol-madığına bakalım (her birimiz kendimiz için.)

464

Ilımlılık. Düşünce ve araştırmada tam kararlılık -yani, özgürdüşünce bir karakter niteliği olunca- insanı davranışını da ılımlıkılar: çünkü, hırsı azaltır, ruhsal amaçlara ulaşmak için uygunenerjiyi kendisinde toplar, tüm ani değişikliklerde neyin yarımyararlı veya yararsız ve tehlikeli olduğunu gösterir.

465

259/567

Page 260: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Ruhun yeniden dirilişi. Halk, politik hasta yatağında genelliklekendisini yeniden yaratır ve güç arama ve iddiası esnasındazamanla yitirdiği ruhunu yeniden bulur. Kültür, en yüksekbaşarılarını, politikanın zayıfladığı dönemlere borçludur.

466

Eski eve yeni adet. Fikirlerin devrimini, kurumlardaki devrimhemen izlemez; yeni fikirler daha çok ev sıkıntısı nedeniylekendilerine seçtikleri eskilerin ıssız ve tekinsiz evinde uzuncasüre otururlar.

467

Eğitim sistemi. Büyük devletlerdeki eğitim sitemi en iyisindenvasat olabilir, aynı nedenle büyük mutfaklarda en iyisinden vasatbir yemek pişer.

468

Masum yozlaşma. Politik eleştirinin keskin rüzgarını duyum-sayamayan tüm kurumlarda (örneğin, akademik örgütler vesenatolarda) masum bir yozlaşma mantar gibi gelişir.

469

Politikacı olarak akademisyenler. Politikacı olan akademisy-enlere genellikle, politikacının iyi vicdanlı olmasının komik rolüverilir.

470

260/567

Page 261: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Kuzunun postuna gizlenen kurt. Bazı durumlarda, herpolitikacı, aç bir kurdun kuzu ağılına girmesi gibi namuslu birinsana çok gereksinim duyar: ama, çaldığı koçu yemek için değil,onun postunun ardına gizlenmek için.

471

Mutlu zamanlar. Mutlu bir çağ tamamen olanaksızdır, çünküinsanlar buna ulaşmayı değil, bunu yalnızca arzulamayı isterler.Ve eğer iyi günleri olmuşsa, her birey, huzursuzluk ve sefalet içingerçekten dua etmeyi öğrenmiştir. İnsanlık yazgısı mutlu anlarauygundur (her yaşamda bu anlar vardır) ama mutlu çağlara uy-

gun değildir. Yine de, geçmiş çağlardan miras kalan bu fikir[213]

insan imgeleminde 'dağların ötesindeki yer' olarak kalacaktır,çünkü eski günlerden beri, mutlu çağlar kavramı içinde bulun-duğu durumdan kaynaklanmıştır. Bir av veya savaş sonrasındayorulan insan, rahat etmek ister, gerinir ve uykunun yakınındakanat çırptığını duyar. Bu zihin alışkanlığıyla insan, tüm sefaletve sıkıntı dönemlerinden sonra aynı yoğunlukta ve uzunluktaolan bu tür bir mutluluğa erişebileceğini düşünürse, bu yanlışolur.

472

Din ve devlet. Devlet, daha doğrusu hükümet reşit olmayan birgrubun vasisi olarak atandığını bildiği ve dinin korunup yokedilmesi konusunu onların yararına düşündüğü sürece, her za-man dini koruması olasılığı yüksektir. Çünkü kayıp, korku, yok-sunluk veya güvensizlik anlarında din ruhu yatıştırır, yani, devletbireyin içsel acısını yatıştırabilmek için çaresiz kaldığında; hattaevrensel, kaçınılmaz ve baştan engellenemeyen felaketlerde (kur-aklıklar, mali krizler, savaşlar) din kütleleri sakinleştirir, sabırlı

261/567

Page 262: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ve güvenli olmalarını sağlar. Bir devlet hükümetinin gerekli veyarastlantısal eksiklikleri veya hanedan çıkarlarının tehlikelisonuçları ileri görüşlü insanların dikkatini ne zaman çekerse veonları asi yaparsa, dar görüşlüler Tanrının parmağını gördükler-ini sanırlar ve Yukarıdan gelen talimata hemen uyarlar (burada,devletin kutsal ve dünyevi yönetimi birbirine karışır). Böylece,vatandaşın iç huzuru ve gelişimin sürekliliği korunur. Din,popüler duyguların birliğinde, herkesin benzer amaç vedüşüncelerinde yatan gücünü, ruhban sınıfla devletin fiyatta an-laşamayarak ve savaştığı durumlar dışında korur ve mühürler.Devlet genellikle papazları nasıl kazanacağını bilir, çünkü on-ların çok özel ve gizli ruh eğitimlerine gereksinim duyar ve farklıbir çıkarı temsil ediyor gibi görünen hizmetkarların değerini bi-lir. Papazların yardımı olmadan, hiçbir güç şimdi bile'yasallaşamaz' -Napolyon'un anladığı gibi.

Böylece, mutlak vasi bir devlet ve dinin dikkatli biçimde korun-ması beraberce giderler. Yönetici kişi ve sınıfların, onlara dintarafından sağlanan yararla aydınlanacakları ve onu bir aletolarak kullandıkları için bu yolla ona bir biçimde üstün olduk-larını duyumsayacakları kabul edilmelidir; ve bu, özgür düşün-menin kökenidir.

Peki, demokratik devletlerde öğretildiği biçimde farklı birhükümet kavramı hakim olmaya başlarsa ne olur? Hükümet,Yukarı Aşağı zıtlığı olarak değil de yalnızca genel istemin biraracı, tek başına egemen olanın, halkın bir işlevi olarak al-gılanırsa ne olur? O zaman hükümet ancak insanların dine karşıaldığı tavrı takınabilir; aydınlanmadaki herhangi bir yayılmasıdoğrudan temsil edenlere yansımalıdır; devlet amaçları için din-sel enerjileri kullanmak veya bunlardan yararlanmak çok kolayolmayacaktır (bazen güçlü parti liderleri, aydınlanmış despotlukbenzeri bir etki kullanmadıkları sürece.) Ama eğer artık devletdinin kendisinden hiçbir şekilde yararlanmıyorsa veya insanlar

262/567

Page 263: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

dini konularda çok farklı düşündükleri için hükümet dinhakkında tek biçimli, birleşik tedbirler alamıyorsa, o zamangeçerli seçenek, dini özel bir konu biçiminde ele almak ve onuher bireyin vicdan ve alışkanlığına teslim etmektir. İlk önce, dev-letin bilerek veya bilmeyerek bastırdığı gizli veya bastırılmışkıpırtıların ortaya çıkarak tüm limitleri aşmasıyla dini duygulargüçlenecektir; daha sonra, dinin üzerinde tarikatlar ortaya çıka-cak ve din özel bir hal alınca birçok canavar tohumunun ekildiğifark edilecektir. Sonunda, kavga görüntüsü ve dini itiraflarıntüm zayıflıklarının düşmanca sergilenmesi, her üstün veyetenekli kişinin kişisel düşüncelerine dini katmaması dışındabaşka bir seçenek bırakmayacaktır. Sonra, bu yaklaşım yöneten-ler için de geçerli olacaktır ve neredeyse istekleri dışında aldık-ları tedbirlerde din dışılık görünecektir. Bu olur olmaz, haladinden etkilenenler ve yarı dini veya tam dini bir devlete hayran-lık duyanlar, devlet karşısında kesin bir düşmanlık besleye-ceklerdir. Devletin aldığı tedbirlere karşı çıkacaklar, ellerindengeldiğince bunları engellemeye, aşmaya ve yıkmaya çalışacak-lardır ve aşırı ateşli bir biçimde karşı geldikleri için, dinle ilgisiolmayan karşı tarafı, devlet yönetimi için aşırı bir hevesesürükleyeceklerdir. Buna, aynı zamanda gizliden katkıda bulun-an şu olacaktır: dinden koptuklarını duyumsadıkları için din dışıkalanlar bir boşlukta kalacaklar ve kendilerini devlete vakfederekgeçici bir telafi, bir tür doyum arayacaklardır. Uzun sürebilecekolan bu geçici mücadeleler sonrasında, dini partilerin eski devletyönetimi biçimini yeniden canlandırarak çarkı geri döndürmeyehala yeterince güçlü olup olmadıklarına -bu durumda, devletkaçınılmaz olarak aydınlanmış despotların eline geçecektir (belkide eskiye göre daha az aydınlanmış ve daha çok ürkütücü olan)-veya din dışı partilerin süreceğine, birkaç nesil boyunca rakipler-inin çoğalmasını okul ve eğitim yoluyla önleyip, sonunda tama-men engelleyeceklerine karar verilecektir. Sonunda devlet içinduyulan heyecan onlarda da yok olacaktır. Dine tapıldığı

263/567

Page 264: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

dönemlerde devleti bir gizem, aşkın bir kurum haline sokan duy-gunun ve bu nedenle devletle olan saygılı ve dindar ilişkinin sar-sıldığı gittikçe daha açık bir hal alacaktır. Bundan sonra, bireylerbunun onlar için yararlı ve zararlı yönlerini görebileceklerdir;her yöntemi kullanarak üzerinde etkili olmaya çalışacaklardır.Ama bu rekabet büyüyünce insanlar ve partiler hızla yer değiştir-ecekler, nadiren yukarıya ulaştıklarında birbirlerini düşüncesizcetepeden aşağıya iteceklerdir. Devletin aldığı tedbirlerin süreklilikgarantisi olmayacaktır; olgun bir meyvenin üretilebilmesi için,on yıllar veya yüz yıllar boyu sessizce gelişmesi gereken gir-işimlerden insanlar ürkeceklerdir. Artık kimse, anında onu koy-an güç önünde eğilmek dışında yasa karşısında sorumlulukduymayacaktır. Yine de insanlar hemen, yeni bir güçle, oluşacakyeni bir çoğunlukla onu dinamitlemeye başlayacaklardır.Sonunda (bu kesinlikle ifade edilebilir) yöneten her şeykarşısındaki güvensizlik, bu kısa süreli mücadelelerinyararsızlığının ve rahatsız ediciliğinin anlaşılması, insanları yenibir karara zorlayacaktır: devlet kavramının ortadan kalkması,'özel ve halk' antitezinin yok olması. Özel teşebbüs, adım adımdevlet kurumlarını ele geçirecektir; eski devlet işlerinden kalanen inatçı artıklar bile (örneğin, özel partileri özel partilerkarşısında koruması için beklenen eylemler) sonunda özelteşebbüsün kontrolüne geçecektir. İhmal, düşüş ve devletinölümü, kişinin özgürleşmesi (birey demiyorum) -bu, demokratikdevlet kavramının sonucudur; bu onun görevidir. Eğer bu göreviyerine getirirse (insanca olan her şey gibi, çok fazla us içi vedışıdır), eğer eski hastalığa tekrar yakalanmaların üstesindengelinirse, o zaman insanlığın hikaye kitabında yeni bir sayfaaçılacaktır. Onun üzerinde birçok türde garip tarih öyküleri vebelki iyi olanları da okunabilir

Kısaca toparlarsak, vasi hükümetin çıkarları ve dinin çıkarlarıel ele giderler, çünkü eğer sonraki ortadan kalkmaya başlarsa,

264/567

Page 265: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

devletin temelleri de sarsılacaktır. Politik konularda kutsal birdüzen inancı, devlet varlığındaki giz dinsel kökenlidir. Eğer dinortadan kalkarsa, devlet de kaçınılmaz olarak eski Isis'in peçes-

ini[214] kaybedecektir ve artık huşu uyandıramayacaktır. Halkınegemenliği, yakından bakıldığında, bu duygularda bulunan büyüve boş inançların son izlerini de ortadan kaldırmaya yarayacak-tır; modern demokrasi, devletin çöküşünün tarihsel biçimidir.

Ama bu kesin düşüşün sonucu her açıdan mutsuzluk olmaya-caktır, insanın tüm özellikleri içerisinde akıllılığı ve bencilliği eniyi gelişeceklerdir; devlet artık bu enerjilerin taleplerini yerinegetiremeyince, oluşacak olan karmaşa en son şeydir. Daha çok,devletten daha iyi bir çare, devlet üzerinde zafer kazanacaktır.İnsanlık birçok örgütlü gücün çöküşünü gördü, örneğin, binlerceyıl aileden çok daha güçlü olan cinsiyete bağlı kurumların, ailen-in kuruluşundan çok daha önce sallanıp yol olması gibi. Biz,Roma varlığının ulaştığı her yerde egemen olan yasal ve önemliaile fikrinin gittikçe nasıl zayıfladığına ve güçsüzleştiğine tanıkoluyoruz. Böylece gelecek nesiller de dünyanın bazı yerlerindedevletin nasıl anlamsızlaştığını göreceklerdir -bugün birçok in-sanın korku ve nefret duymadan düşünemeyeceği bir fikir. Bufikrin genişlemesi ve gerçekleşmesi konusunda çalışmanın başkabir şey olduğu kesindir: kişinin kendi nedeniyle ilgili kibirli biryaklaşımı ve sabana elini şimdi atabilmesi için yüzeysel bir tarihanlayışı olmalıdır- kavrulan toprağa daha sonra saçılacak to-humları bize hala gösterebilecek biri yokken. Bu nedenle 'insanınakıllığına ve bencilliğine' güvenelim ki devlet bir süre dahadevam etsin ve aşırı gayretli ve aceleci yarı cahillerin yıkıcıetkileri geri püskürtülsün.

473

265/567

Page 266: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Araçları açısından sosyalizm. Sosyalizm hayalperest despot-izmin küçük kardeşidir ve onun mirasına sahip olmak ister. Bunedenle çabaları en derin anlamda tepkiseldir. Çünkü, tek des-potizm olarak yönetici gücün refahını arzular. Aslında, doğanınadaletsiz bir lüksü olarak gördüğü bireyi yok etme ve bir toplumorganını çare olarak geliştirme çabasıyla geçmişteki her şeyibastırır. Sosyalizm, eski tipik sosyalist Platon'un Sicilyalı tiran-

ların saraylarında görülmesi gibi,[215] ilişkisi nedeniyle, tüm aşırıgüç ifadelerinin yakınında yeşerir. Bu yüzyılda Sezarcı gücesahip olan bir devleti arzular (bazı durumlarda ilerlemesinisağlar), çünkü, daha önce de söylediğimiz gibi onun mirasçısı ol-mak ister. Ama bu miras bile amaçlarına yetmez; tümyurttaşların, daha önce görülmemiş biçimde en mutlak devletetam itaatlerini arzular. Otomatik biçimde daha çok dindarlığıyok etmeye çalıştığından (çünkü, tüm var olan devletleri ortadankaldırmaya çalışır) artık devlete karşı gösterilen eski dindarlığınıhesaba katamayacağı için, en aşırı ürkütücülüğü kullanarak kısasürelerde orada burada varolmayı umar. Bu nedenle gizlicekorku düzeni için hazırlanır ve onları tamamen uslarından yok-sun kılmak amacıyla (bu us zaten yarı eğitim nedeniyle yeterinceacı çekmektedir) ve oynamaları gereken kötü oyun için vicdan-ları rahatlatarak 'adalet' kelimesini yarı eğitimli kütlelerin ka-falarına bir çivi gibi çakar.

Devlet gücünün yığılması tehlikesini öğretmek için, sosyalizm,zalim ve zorlayıcı bir yol izler ve bu amaçla kişiyi devlete karşıgüvensiz kılar. Kaba sesiyle 'Olabildiğince fazla devlet' diyereksavaş çığlığı atınca, önce bu sesi her zamankinden dahagürültülü çıkartır, ama kısa zamanda daha güçlü bir biçimde aksibir ses yükselir: 'Olabildiğince az devlet.'

474

266/567

Page 267: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Devletin korktuğu ruhun gelişmesi. Tüm örgütsel politik güçgibi, Grek polisi (ÇN: polis-şehir devlet) de yurttaşları arasındakültürün gelişmesini reddeder ve buna güvenmezdi; en güçlüdoğal itkisi bir şey yapmamak, yalnızca engellemek ve köstekle-mekti. Polis, tarih ve gelişimin içersinde kültürü istemiyordu.Toprağın yasalarıyla belirlenen eğitim tüm nesilleri bağlayaraktek bir seviyede tutma niyetindeydi. Daha sonra, Platon da idealdevleti için farklı bir şey istemedi. Bu nedenle kültür, polise rağ-men gelişti. Tabii ki polis dolaylı olarak ve istemeden katkıda bu-lundu, çünkü onda bireysel tutku o kadar yüksekti ki, bir kez en-telektüel gelişim yoluna girdi mi gidebildiği kadar gidecekti.

Buna karşı Perikles'in övgü söylevi[216] savunulamaz, çünkü bu,polis ve Atina uygarlığı arasında varsayılan bağ ile ilgili büyük iy-imser düştür. Atina üzerine gece çökmeden önce (veba ve gele-nekten kopuş), Thucydides, yüce bir tan kızıllığının bir kez daha

göz kamaştırıcı biçimde parlamasına izin verdi[217] ve böylece bugörüntüyle daha önce gelen kötü günü unutmamızı sağladı.

475

Avrupa insanı ve ulusların yok edilmesi. Ticaret ve endüstri,kitap ve mektup trafiği, tüm yüksek kültürün müşterekliği,mekan ve arazinin hızlı değişimi, toprak sahiplerinin bugünkügöçebe yaşamları -bu koşullar kaçınılmaz olarak ulusların veyaen azından Avrupa'daki ulusların zayıflamalarına ve sonundayok olmalarına neden oluyor; öyle ki, sürekli bir çapraz üretimsonucunda Avrupalı karışık bir ırkın buradan çıkması gerekiyor.Yaratılan ulusal düşmanlıklar nedeniyle, ulusların yalıtılması,şimdi bu amaca karşı bilinçli veya bilinçsiz olarak işliyor, amayine de kesintili karşı akımlara rağmen karışım işlemi yavaşçailerliyor. Bu yapay ulusalcılık, yapay Katoliklik kadar tehlikeliolduğunu söylemeliyim, temelde zorlama bir acil durum ve savaş

267/567

Page 268: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yasasıdır, az kişi tarafından çoğunluk üzerinde uygulanır, saygıgörebilmek için kurnazlık, yalan ve güç kullanır. Söylendiği gibiçoğunluğun (halkın) yararına değildir, bu ulusalcılığı zorlayanbazı soylu hanedanların ve aynı zamanda bazı ticari ve sosyalsınıfların çıkarlarıdır. Bu anlaşıldı mı, kişi, korkusuzca kendisiniiyi Avrupalı olarak ortaya koymalıdır ve ulusların birleşmesi ko-nusunda etkin olmalıdır. Almanlar, eski kanıtlanmış özellikler-iyle ulusların yorumlayıcısı ve arabulucusu olarak bu süreçteyardımcı olabilirler.

Bu arada, Yahudi problemi yalnızca ulus devletlerde vardır,azimleri ve üstün zekalarıyla, uzun süreli acılar okulunda nesillerboyu biriken ruh ve zeka sermayeleri, her yerde kin ve nefretuyandıracak bir üstünlüktedir; böylece bugünkü hemen herulusun edebiyatında (ve aslında, yenilenen ulusal davranışlarıylaorantılı olarak.) Yahudileri, tüm kişisel ve toplu talihsizlikleringünah keçisi olarak mezbahaya gönderecek kötü niyetli bir yazımvardır. Mesele artık ulusların korunması değil de en güçlükarışık Avrupa ırkını yaratmak olur olmaz, Yahudi, herhangibaşka bir ulusal unsur gibi yararlı ve istenir olacaktır. Herulusun, her insanın arzulanmaz, hatta tehlikeli özellikleri olabi-lir; Yahudilerin bir istisna olmalarını istemek zalimliktir. Buözellikler özellikle tehlikeli ve ürkütücü de olabilirler ve belki degenç borsa Yahudi'si tüm insanlık ırkının en iğrenç icadıdır. Yinede, toplam bir hesapta, tüm uluslar arasında en çok acı çekmes-inde hepimizin suçu olan ve dünyanın en soylusu (İsa Mesih) ileen bilgesi (Spinoza) ve en güçlü kitabı ile en etkili ahlak yasasınıborçlu olduğumuz bu ulusta nasıl kusur arayacağımızı bilmek is-terim. Dahası, en karanlık orta çağlarda, Asya bulutu ağır birbiçimde Avrupa üzerine çöktüğünde, Yahudi özgür düşünürleri,akademisyenleri ve doktorları en büyük kişisel baskılar altında,aydınlanma ve entelektüel bağımsızlık bayrağını dik tuttular veAvrupa'yı Asya karşısında korudular. Dünyanın doğal, akla

268/567

Page 269: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

uygun ve her halükarda mitsel olmayan bir açıklamasının yen-iden üstünlük kazanmasını ve şimdi bizi Yunan Roma antikçağının aydınlanmasına bağlayan kültür halkasının kırılmadankorunmasını onların çabalarına borçluyuz. Eğer Hıristiyanlık,Batıyı doğulaştırmak için her şeyi yapmışsa, o zaman Yahudilikde onun tekrar batılılaşmasına sürekli olarak önemli katkıda bu-lunmuştur. Bu, bir anlamda, Avrupa tarihini ve görevini Grektarihinin ve görevinin devamı haline getirmesi demektir.

476

Orta çağların belirgin üstünlüğü. Orta çağlar kiliseyle, tüm in-sanlığı kapsayan oldukça evrensel bir amacı olan, insanlığın(varsayılan) en büyük yararına hitap eden bir kurum ortaya koy-dular; bunun zıddı olarak, modern tarihin sağladığı devlet veulusların amaçları, umut kırıcı bir izlenim yarattı. Ufak, alçak,maddeci, bölgesel olarak dar gibi göründüler. Ama imgelemim-izde oluşan bu farklı izlenimlere bağlı kalarak yargılarımızıoluşturmamalıyız, çünkü Kilisenin evrensel yapısı, eğer yoksa ilkönce üretilmesi gereken (kurtuluş gereksinimi) kurmacalaradayanarak yapay gereksinimleri yansıtır. Yeni kurumlar gerçekgereksinim durumlarında yardımcı olurlar; ve kurumların, in-sanların genel, gerçek gereksinimlerine hizmet edecekleri, fant-astik ilk örneği, Katolik Kilisesini, unutulmuşluk gölgesine terkedecekleri zaman geliyor.

477

Savaş gerekli. İnsanlık bir kere savaş yapmamayı öğrendiyse,ondan daha fazlasını beklemeyi sürdürmek (ya da çok daha

fazlasını) boş bir hayalcilik ve duygusallıktır.[218] Şimdilik, yor-gun insanlara, tüm büyük savaşların güçlü ve emin bir biçimde

269/567

Page 270: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

sağlayacağı coşkudan daha iyi bir yol bilmiyoruz. Savaş alanınınham enerjisi, derin kişisel olmayan nefret, vicdan rahatlığıylakatil soğukkanlılığı, düşmanı yok etmedeki toplumsal ve örgütlüşevk, büyük kayıplar ve kendinizle dostlarınızın yaşamıkarşısındaki gururlu kayıtsızlığınız, ruhun boğucu, deprem gibisarsılması. Daha sonra, eğer koşullar uygunsa, kopup gelendereler ve ırmaklar, yuvarlanan taşlar ve onlarla berabersürüklenen döküntüler, narin kültürlerin çayırlarını bozarak,ruhun atölyelerindeki çarkları yeni bir güçle döndürecekler.Kültür, tutkular, kötü alışkanlıklar ve kötülükler olmadan kesin-likle olmaz.

Roma İmparatorluğu savaşlardan biraz yorulunca, tekrar güçkazanmak için hayvan dövüştürdü, gladyatör müsabakalarıdüzenledi ve Hıristiyanlara eziyet etti. Savaş istemez gibi görün-en bugünkü İngilizler, azalan güçlerini yenilemek için başka yol-lar deniyorlar: tehlikeli keşif yolculuklarına çıkıyorlar, oky-anusları aşıyorlar, dağlara tırmanıyorlar -söylediklerine görebilimsel amaçla, gerçekte her tür maceraya ve tehlikeye atılarak,artan enerjiyi eve getirmek için. İnsanlar, savaş yerini tutacakbaşka şeyler de bulacaklar, ama herhalde, bu, bugünkü Avrupagibi, böyle yüksek kültürlü ve bu nedenle de yorgun bir insan-lığın, kültür araçlarında kendi kültür ve kayboluşunu yitirmemekiçin yalnızca savaşlara değil, en büyük ve korkunç savaşlaragereksinim duyduğunu (yani bazen barbarlığa kapılmaya) on-ların daha açık bir biçimde anlamasına yarayacak.

478

Güney ve kuzeyde çalışkanlık. Çalışkanlık iki farklı tür olarakortaya çıkar. Güneydeki zanaatkarlık, mal edinme dürtüsündenkaynaklanmaz, daha çok sürekli olarak başkalarına duyulangereksinimden kaynaklanır. Her zaman birisi atını nallatmak

270/567

Page 271: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

veya arabasını tamir ettirmek için geleceğinden nalbantçalışkandır. Eğer kimse gelmezse çarşıda aylaklık eder. Verimlibir ülkede yaşamak zor olmaz; bunu yapabilmek için, çok azçalışma gerekir, çok gayret gerekmeyeceği ise kesindir; enazından dilenilebilir ve insan mutlu olur.

Öte yandan bir İngiliz işçisinin çalışkanlığının ardında mal ed-inme arzusu yatar: kendinin ve amaçlarının farkındadır; mal ed-inerek güç kazanmak ve bu güçle en büyük olası özgürlüğe ve bi-reysel farklılığa ulaşmak ister.

479

Kan soyluluğunun kaynağı olarak refah. Refah kaçınılmazolarak ırk aristokrasisi yaratır, çünkü kişi en güzel kadını seçebi-lir ve en iyi öğretmenlere ödeme yapabilir; temiz olur, bedençalışması yapamaya zaman bulur ve her şeyin üzerinde aptalcabedensel çalışmadan kaçınabilir. İnsana birkaç nesilde şık vegüzel biçimde hareket edeceği, hatta davranabileceği tüm koşul-ları sağlar: duygularda daha büyük özgürlük, patronlar önündebirkaç kuruş için küçük düşmemek ve alçalmamak.

Genç birisi için, bu olumsuz yararlar tam da en zengin doğumhakkı armağanlarıdır. Soylu yapıdaki fakir birisi genellikle kend-isini yok eder: gelişemez ve bir şey elde edemez; onun ırkıvarlığını sürdüremez.

Ama kişi eğer yılda üç yüz veya otuz bin taler (ÇN: para birimi)harcayabiliyorsa refahın etkilerinin neredeyse aynı olduğu anım-sanmalıdır: o zaman: daha uygun koşullarda bir artış olmayacak-tır. Ama daha azına sahip olmak, bir çocuk gibi dilenmek vekendini alçaltmak çok kötüdür. Bu, mutluluklarını sarayparıltılarında, güçlü ve etkili kişilere bağımlı olmakta arayanveya kiliselere yönetici olmak isteyenler için yine de bu bir çıkış

271/567

Page 272: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

noktası olabilir. (Kayırmanın yer altı geçitlerinden eğilereksüzülmeyi öğretir.)

480

Farklı yönlerde kıskançlık ve tembellik. Sosyalist ve ulusalcı ikimuhalif parti (veya Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde nasıl ad-landırılıyorlarsa) birbirlerine gereksinim duyarlar: her ikisindede, kıskançlık ve tembellik etkileyici güçlerdir. Bir tarafta, insan-lar elleriyle olabildiğince az çalışmak isterler; diğerleri de ka-falarıyla olabildiğince az çalışmak isterler; ulusalcılıkta, insanlar,kendilerini geliştirmiş, kitle eylemleri için rütbe almak istemey-en özellikleriyle öne çıkmış olanlardan nefret ederler ve onlarıkıskanırlar; sosyalizmde insanlar, dışsal olarak iyi bir durumdabulunan, asıl görevi yaşamı içsel olarak daha zor ve acılı kılmakolan -kültürün en üst ürünlerini üreterek- toplumun daha iyisınıflarını kıskanırlar ve onlardan nefret ederler. Tabii ki, eğerkitle hareketi ruhunun, yüksek sosyal sınıf ruhunadönüştürülmesi başarılabilirse, o zaman sosyalist kalabalık,dışsal olarak, kendisini diğerlerinin seviyesine çıkartmaktahaklıdır, çünkü içsel olarak, kafada ve kalpte, zaten aynıseviyededir.

Yüksek insanlar olarak yaşayın ve yüksek kültürün görevleriniyerine getirmeyi sürdürün -o zaman yaşayan her şey sizehakkınızı verecektir ve tepe ucunu temsil ettiğiniz sosyal düzen,kem göz veya ellerden korunacaktır.

481

Büyük politikalar ve kayıpları. Savaş ve savaşa hazır olmak,ticaret ve alışverişteki engellemeler veya ordunun beslenmesigibi bedelleri nedeniyle insanlara en büyük sıkıntıları çektirmez.

272/567

Page 273: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

(bu kayıplar ne kadar büyük olsalar da: şimdi sekiz Avrupaülkesi bunun için yılda üç milyar harcıyorlar.) Asıl büyük kayıp,her yıl, en yetenekli, en güçlü, en çalışkan erkeklerin büyükmiktarlarda işlerinden ve mesleklerinden uzaklaştırılarak askerealınmasıdır. Aynı biçimde, büyük politikalara hazırlanan vegüçlü devletler arasında kararlı bir ses yükseltmeyi garantileyenbir halk da, en büyük kayba, en belirgin yerlerde uğramaz. Çoksayıda en önemli yeteneğini 'Anayurdun sunağında' veya ulusaltutku uğruna sürekli olarak feda edeceği doğrudur. halbuki, bukişiler, daha önceleri, politika tarafından yutulmak yerine, on-lara açık olan başka alanlarda çalışıyorlardı. Ama bu toplumsalkurban vermek bir yana, temelde daha ürkütücü olan bir gösteriyüzlerce eş zamanlı eylem olarak sürüyor; her biri yetenekli,çalışkan, zeki, hırslı ve politik zafer için çok hevesli kişiler buhevesle yönleniyorlar ve artık eskiden olduğu gibi kendileriniişlerine veremiyorlar. Her gün halkın esenliği ile ilgili yenisorunlar ve konular günden çalıyor, her yurttaşın zihinsel veduygusal sermayesini eksiltiyor: bütün bu fedakarlıkların to-plamı, bireysel enerji ve iş kaybı o kadar yüksek ki, neredeysekaçınılmaz olarak, insanların politik açılımlarını, zihinsel biryoksullaşma ve yorgunluk, yüksek yoğunluk ve odaklanmagerektiren işleri üretme yeteneğinde azalma izliyor. Sonunda,geneldeki bu çiçek açma ve ihtişam için (yalnızca diğer devletler-in yeni devden korkusu biçiminde, ulusal ticaretin, dış ülkelerdezorla elde edilmiş korunması olarak), toprakları şimdiye dekdaha bereketli olan, daha soylu, narin ve zeki bitkilerin ve otlarınbu büyük ve zevksiz çiçek için feda edilmeleri gerekliyse -bunundeyip deymeyeceği sorulabilir.

482

273/567

Page 274: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Tekrar söylemek için. Kamu düşünceleri -kişisel tembellik-

ler.[219]

274/567

Page 275: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

DOKUZUNCU BÖLÜMKendisiyle Baş Başa Olan İnsan

483

Gerçek düşmanları. İnançlar, yalanlara göre gerçeklerin dahabüyük düşmanlarıdır.

484

Tersine dünya. Bir düşünür, kabul etmediğimiz bir ilkeyi önesürerse, onu daha keskin bir biçimde eleştiririz; ve yine de ilkeyikabul edilebilir bulduğumuzda bunu yapmak daha makulolacaktır.

485

Karakterli kişi. Kişi, ilkeleri yerine mizacına göre davranırsa,karakterli olduğu genellikle kabule edilir.

486

Gerekli olan tek şey. Kişide şu ikisinden birisi olmalıdır: doğasıgereği yumuşak başlılık veya sanat ve bilgiyle elde edilen yu-muşak başlılık.

487

Tutkulu olmak. Tutkusunu olgulara yönelten kişi (bilim,ulusun iyiliği, kültürel ilgiler, sanat) insanlar karşısındaki

Page 276: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

hırsının ateşini azaltır (hatta bunlar devlet adamı, felsefeci veyarattıklarını ortaya koyan sanatçılar olsalar da.)

488

Eylemde sakin. Bir şelalenin suya dalarken yavaşlaması vesüzülmesi gibi, büyük eylem adamları da, yapacakları iş öncesikapıldıkları şiddetli tutkudan beklenmeyecek bir biçimdekisakinlikle eylem yaparlar.

489

Çok derin değil. Bir konuyu tüm derinliğiyle benimseyenkişiler, çoğu zaman ona ebediyen sadık kalmazlar. Çünkükonunun derinliklerini ışığa çıkartınca, onda görülecek çok kötüşey olur.

490

İdealistlerin yanılgısı. Tüm idealistler, hizmet ettiklerikonunun, dünyadaki tüm diğer konulardan oldukça önemliolduğunu düşünürler; ve konuları gelişecekse, tüm diğer insanlıkgirişimlerine gereken kötü kokulu gübreye gereksinim duyacak-larına inanmak istemezler.

491

Kendini izlemek. İnsan kendisini kendisi tarafından araştırıl-maya ve kuşatılmaya karşı çok iyi korur ve genellikle kend-isindeki dışsal yığınaklarından başka bir şeyi algılayamaz.Arkadaşları ve düşmanları ihanet ederek, onu gizli bir yoldan

276/567

Page 277: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

oraya ulaştırmazlarsa, asıl kalesine giremez, hatta bugörünmezdir.

492

Doğru meslek. Eğer, bunun temelde diğerlerinden daha önemliolduğuna inanmıyorlar veya ikna olmuyorlarsa, insanlarmesleklerini kolaylıkla sürdüremezler. Kadınlar da aynısını sev-gilileri için yaparlar.

493

Zihniyet soyluluğu. Zihniyet soyluluğu, büyük ölçüde iyi birdoğa ve güvensizlik duyamamaktan oluşur; böylece tam dakazanç düşkünü ve başarılı kişilerin üstünlük duygusu veküçümsemeyle sergilemeyi sevdiklerini içerir.

494

Hedef ve yollar. birçok kişi bir kere izlenen yol hakkında in-atçıdır, hedef konusunda inatçılık yapan az olur.

495

Bireysel yaşam tarzında öfke yaratan şey. Yaşamı için çok bi-reysel ölçüler seçen kişilere insanlar kızarlar; çünkü o kişininkendisine sunduğu olağan dışı davranışla, olağan kişiler gibialçaldıklarını duyumsarlar.

496

277/567

Page 278: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Büyüklüğün ayrıcalığı. Büyüklüğün ayrıcalığı, önemsizyeteneklerle en üst düzey hoşluğu sağlamaktır.

497

Farkında olmadan soylu. Bir kişi, hiçbir zaman insanlardanbir şey istememe alışkanlığı edinmişse ve her zaman onlara birşeyler veriyorsa farkında olmadan soyludur.

498

Kahraman olmanın koşulları. Eğer kişi kahraman olmak istiy-orsa, önce yılan bir canavar olmalıdır: aksi halde asıl düşmandan

yoksun kalacaktır.[220]

499

Arkadaş. Arkadaşlığı sağlayan, ortak tutku değil, ortak

neşedir.[221]

500

Med ve cezirden yararlanmak. Bilgi edinmek amacıyla, bizi birşeye çeken ve bir zaman sonra da bizi ondan uzaklaştıran içakıntı bilinmelidir.

501

Kendinden hoşnut olmak.[222] 'Bir girişimden hoşnut olmak'derler, ama gerçekte insan girişim yaparak kendisinden hoşnutolur.

278/567

Page 279: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

502

Mütevazı olan. Başkaları karşısında mütevazı olan kişi, birçokşey karşısındaki (şehir, devlet, toplum, çağ veya insanlık) kibriniortaya koyar. Bu onun intikamıdır.

503

Haset ve kıskançlık. Haset ve kıskançlık insan ruhunun edepyerleridir. Karşılaştırma belki daha da ileri götürülebilir.

504

En ince iki yüzlü. İnsanın kendisinden hiç bahsetmemesi enince iki yüzlülüktür.

505

Rahatsızlık. Rahatsızlık duymak bir fiziksel hastalıktır ve yal-nızca rahatsızlığın nedeni ortadan kaldırılarak yok edilemez.

506

Gerçeğin temsilcileri. Söylenmesinin en tehlikeli olduğuzamanlarda değil de çok sıkıcı olduğunda, gerçek şampiyonlarınıbulmak çok zordur

507

Düşmanlardan daha sorunlu. Bir neden (örneğin, min-nettarlık), davranışlarının içten olmadığına inandığımız kişiler

279/567

Page 280: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

karşısında bizi uygun olmayan bir içtenliğe zorlarsa, bu kişilerdüş gücümüzde düşmanlarımızdan daha çok sıkıntı yaratırlar.

508

Doğada. Doğayla beraber olmayı çok isteriz, çünkü hakkımızdafikir yürütmez.

509

Herkes bir şeyde üstün. Uygar ortamlarda, herkes başkasıkarşısında en azından daha üstün olduğunu duyumsar; bu, be-lirli koşullarda herkesin yardıma gerek duyabileceği ve kendisineyardım edilirken utanç duymayacağı konusundaki genel iyi ni-yetin temelidir

510

Avunma nedenleri. Birisi ölünce, genellikle avunma nedenler-ine yöneliriz ve acının şiddetini dindirmekten çok bu kadar kolayavunabildiğimiz için mazeret ararız.

511

İnançlarına sadık. Çok işi olan bir kişi, bir fikirle ilgilenenkişiler kadar sıkça genel bakış açılarını ve fikirlerini değiştirmez.Fikri artık test etmeyecektir; bunun için zamanı yoktur. Aslında,tartışma olasılığını bile düşünmek onun çıkarına aykırıdır.

512

280/567

Page 281: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Ahlak ve nicelik. Başkasına göre bir kişinin daha ahlaklı ol-ması, genellikle amaçlarının nicelik olarak büyüklüğüne bağlıdır.Diğeri dar bir alanda, küçük şeylerle uğraşarak kendisini aşağıyaçeker.

513

Yaşam ürünü olarak yaşam. İnsan bilgi konusunda ne kadarileriye gitse de, kendisine ne kadar tarafsız gibi görünse de -sonunda kendi biyografisinden başka bir şeyi taşımaz.

514

Demirden zorunluluk. Tarih boyunca, insanlar demirdenzorunluluğun ne demir ne de zorunluluk olduğunu öğrendiler.

515

Deneyimden. Bir şeyin us dışı olması, bunun var olmadığınıkanıtlamaz, daha çok onun koşulunu oluşturur.

516

Gerçek. Kimse bugünlerde ölümcül gerçeklerden ölmüyor: çokfazla panzehir var.

517

Temel kavrayış. Gerçeğin desteklenmesi ve insanlığın selameti

arasında önceden kararlaştırılmış bir uyum vardır.[223]

281/567

Page 282: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

518

İnsan yazgısı. Eylem ve yargıları ne olursa olsun çok derindüşünen kişi her zaman yanıldığını bilir.

519

Circe (ÇN: insanları hayvana dönüştüren büyücü) olarak ger-çek. Hatta hayvanları insana dönüştürdü. Gerçek de insanlarıyeniden hayvana dönüştürebilir mi?

520

Kültür tehlikesi. Kültürümüzün, kültür tarafından yok edilmetehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir zamana aidiz.

521

Büyüklüğün anlamı: yön vermek. Hiçbir nehir kendi başınabüyük ve zengin değildir, ama birçok yan kolları alarak onlarıileriye taşıması onu büyük yapar. Bu, tüm büyük zihinler için deaynıdır. Önemli olan bir kişinin yön vermesidir ki yan kollar onuizleyebilsinler; zengin veya fakir bir başlangıç yapması önemlideğildir.

522

Zayıf vicdan. İnsanlık için kendi önemlerinden bahsedenlerinanlaşma ve sözlere uymaya ait ortak burjuva içtenlikleri ile ilgilizayıf vicdanları vardır.

523

282/567

Page 283: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Sevilmek istemek. Sevilme talebi en büyük kibirdir.

524

İnsanları hor görmek. İnsanları küçümseme konusundaki enaçık davranış şudur: kişi başkalarını kendi amaçlarına uygunolarak hoş görür veya hiç hoş görmez.

525

Anlaşmazlıktan doğan müritler. İnsanları kendisi karşısındakızgınlığa düşüren kişi, her zaman kendisini destekleyecekbirilerini de bulacaktır.

526

Kişinin deneyimlerini unutması. Çok fazla -ve nesnel olarak-düşünen bir kişinin kendi deneyimlerini unutması çok kolaydır,ama onlar tarafından canlandırılan düşünceleri unutamaz.

527

Bir fikre bağlanmak. Bir kişi bir fikre bağlanmıştır çünkü bufikri kendisi bulduğu için gururlanır; diğeri fikri öğrenmek içinçaba sarf ettiği ve kavradığı için gururludur; ikisi de kibirdenkaynaklanır.

528

Işıktan uzak durmak. İyi eylem de kötü eylem kadar ışıktanendişeyle uzak durur: ikincisi, eğer bilinirse, acının (ceza olarak)geleceğinden korkar; birincisi, eğer bilinirse, neşenin (kişinin

283/567

Page 284: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kibrinin tatminini de içerir içermez kısa zamanda yok olan in-sanın içindeki saf neşe) yok olacağından korkar.

529

Günün uzunluğu. Eğer kişinin içine sokacak çok şeyi varsa,günün yüz cebi olur.

530

Tiran deha. Eğer ruh kendisini tiranca ifade etmek için day-anılmaz bir arzu duyuyorsa ve ateş sürekli yüksekse, o zaman endüşük bir yetenek bile (politikacı veya sanatçılarda) zamanlaneredeyse dayanılmaz bir doğa gücü olur.

531

Düşmanın yaşamı. Bir düşmanla savaşmak için yaşayan kişi,düşmanın canlı kalmasını ister.

532

Daha önemli. Açıklanamamış, anlaşılması güç konular, açık-lanmış, belirgin olanlardan daha fazla önemsenirler.

533

Verilen hizmetleri değerlendirmek. Bize başkasının sunduğuhizmetleri, bizim için taşıdıkları değere göre değil, o kişinin hiz-metlere verdiği değere göre değerlendiririz.

534

284/567

Page 285: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Mutsuzluk. Mutsuzluğun farklılığı o kadar önemlidir ki, (sankimutlu olmak bir sığlık, tutku eksikliği veya sıradanlık işaretiymişgibi) birisi 'Ne kadar mutlu olmalısın!' dediğinde, genellikleitiraz ederiz.

535

Korku fantezisi. Korku fantezisi, en ağır yükü taşımaya hazırolduğunda insanın sırtına atlayan, kötü maymun benzeri cindir

536

Yavan rakibin değeri. Bazen bir amaca yalnızca, onunmuhalifleri yavanlıklarını sürdürdükleri için bağlı kalırız.

537

Mesleğin değeri. Bir meslek bizi düşüncesiz yapar: en büyükyararı budur. Çünkü genel türdeki vicdan azapları ve endişelerbize saldırdığında, arkasına çekilebileceğimiz bir siperdir.

538

Yetenek. Bazı kişilerin yetenekleri olduğundan daha azgörünür, çünkü kendileri için hep büyük görevler hedeflerler.

539

Gençlik. Gençlik çağı tatsızdır, çünkü o zaman herhangi bir an-lamda verimli olmak olanaksız veya us dışıdır.

540

285/567

Page 286: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Çok büyük erekler. Kendisine açıkça büyük hedefler koyan vedaha sonra bunları yerine getirebilmek için kendi başına zayıfkalacağını anlayan kişi, genelde bu amaçlardan açıkça vazgeçe-bilecek gücü de kendisinde bulamaz ve sonra kaçınılmaz olarakiki yüzlü olur.

541

Irmakta. Güçlü nehirler birçok taş ve çalıları kendileriylebirlikte sürüklerler; güçlü zihinler de birçok aptal ve karışıkkafaları.

542

Entelektüel bağımsızlığın tehlikesi. Kişi gerçekten aklını özgür-leştirmeye çalışınca, tutku ve arzuları da gizlice bundan yarar-lanmak isterler.

543

Ruhun bedenleşmesi. Kişi çok fazla ve akıllıca düşündüğünde,yalnız yüzü değil, bedeni de akıllı bir görünüm alır.

544

Zayıf görmek ve zayıf işitmek. Çok az gören kişi, hep daha azşey görür; kötü işiten kişi, her zaman biraz daha fazla işitir.

545

Kibirden alınan zevk. Kibirli kişi yalnızca seçkin olmayıistemez, aynı zamanda seçkin olduğunu duyumsamak ister ve bu

286/567

Page 287: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

nedenle kendini aldatma ve atlatma yollarını reddetmez.Önemsediği, başkalarının fikirleri değil, onların fikirlerihakkındaki kendi fikirleridir.

546

İstisna olarak kibirli. Genellikle kendi kendine yeterli olankişi, fiziksel bir hastalığı olduğunda, istisnai olarak kibirlidir vetakdir ve övgüyü kabullenir. Kendisini kaybettiği ölçüde,başkalarının fikirlerinden yararlanarak, dışsal etkiyle kendiniyeniden toparlamaya çalışmalıdır.

547

'Akıllı' olanlar. Aklı arayanın aklı yoktur.

548

Parti şefleri için ima. Eğer insanları bir şeyi açıkça ortayakoymaları için zorlarsak, bunu kendi başlarına da açıklayabile-cekleri noktaya ulaşırlar; tutarlı olarak algılanmayı sürdürmekisterler.

549

Hor görmek. İnsanlar, kendilerinden gelen küçümsemeye görebaşkalarından gelene daha çok duyarlıdırlar.

550

287/567

Page 288: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Minnettarlığın ipi. Yapılan iyilikler için teşekkürleri o kadarileriye götüren köle ruhlar vardır ki aslında kendilerini min-nettarlık ipiyle bağlamışlardır.

551

Kahinin hilesi. Sıradan insanların davranışlarını tahmin ede-bilmek için, tatsız bir durumdan kurtulmak amacıyla akıllarınıher zaman en az seviyede kullanacaklarını kabul etmeliyiz.

552

Tek insanlık hakkı. Gelenekten ayrılan olağandışının kurbanı,gelenekte kalan geleneğin kölesi olur.

553

Hayvandan da aşağı. İnsan kahkahayla uluyunca kabalığıylatüm hayvanları aşar.

554

Yüzeysel bilgi. Biraz yabancı dil bilen, çok iyi konuşandan dahamutludur; mutluluk yüzeysel bilgiye bağlıdır.

555

Tehlikeli yardımseverlik. Daha sonra yaşamı kolaylaştırmakiçin reçeteler vermek dışında başka nedenleri olmadan insan-ların yaşamlarını zorlaştırmak isteyenler vardır.

556

288/567

Page 289: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Çalışkanlık ve vicdanlılık. Çalışkanlık ve vicdanlılık genelliklebirbirlerine düşmandırlar. Çalışkanlık, ağacın meyvelerini henüzhamken toplamak ister, vicdanlılık, yere düşüp çürüyene dek on-ları uzun süre ağaçta bırakır.

557

Kuşku. Hoşgörüyle yaklaşamadıklarımızdan kuşku duyarız.

558

Koşulların olmaması. birçok kişi şansın onlar için iyileşmesiniyaşam boyu bekler.

559

Arkadaş arzusu. Arkadaş arzusu haset ve kibri işaret eder.birçok kişi, haset gerektirmeyen, rastlantısal koşullarda arkadaşedinirler.

560

Çoklukta tehlike. Bir yetenek daha fazlası ile, insan, genelliklebir yetenek azına göre daha az güvendedir: bir masanın dört yer-ine üç ayak üzerinde daha sağlam durması gibi.

561

Diğerlerinin modeli. İyi bir örnek olmak isteyen kişi, erdemler-ine bir parça budalalık katmalıdır. Bundan sonra diğerleri onutaklit edebilirler ve aynı zamanda, taklit edilenin üstündeyükselebilirler -insanlar bunu severler.

289/567

Page 290: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

562

Hedef olmak. Genellikle insanların hakkımızda konuştuklarıkötü şeyler aslında bizi hedef almaz, ama rahatsızlıklarını veyafarklı nedenlerden kaynaklanan aksiliklerini ifade ederler.

563

Kolay vazgeçmek. Eğer insan düşünde geçmişten nefret ede-biliyorsa, yerine getirilemeyen arzulardan çok az sıkıntı çeker.

564

Tehlikede. En büyük ezilme tehlikesiyle bir aracın önündenkaçarken karşı karşıya kalırız.

565

Sese göre rol. Alışık olduğundan (zor işitenin veya geniş kitleönünde) daha yüksek sesle konuşmaya zorlanan kişi geneldeileteceğini abartır.

Bazıları, yalnızca sesleri fısıltıya uysun diye, bir komplocu, kötübir iftiracı veya entrikacı olur.

566

Sevgi ve nefret. Sevgi ve nefret kör değildir, ama beraberler-inde taşıdıkları ateş onları körleştirir.

567

290/567

Page 291: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Düşmanı kendi yararına çevirmek. Yeteneklerini dünyayaaçıkça gösteremeyen kişiler, kendilerine karşı yoğun bir düşman-lık uyandırmaya çalışırlar. Sonra, bunun, onların yeteneği vefark edilmesi arasında yer aldığını, başkalarının da bunu böylekabul edeceğini ve bunun kendi önemleri için çok yararlıolduğunu düşünmenin rahatlığını yaşarlar.

568

İtiraf. Başkasına itiraf edince suçumuzu unuturuz, ama genel-likle diğer kişi bunu unutmaz.

569

Kendi kendine yetmek. Kendine yeterliliğin altın postu, zır-valara karşı korur, ama iğnelemelere karşı korumaz.

570

Alevdeki gölge. Alev, kendisi için, aydınlattıkları kadar parlakdeğildir: akıllı adamlar da.

571

Kendi fikirlerimiz. Bir konu hakkında ani bir soru soruluncaaklımıza ilk gelen genellikle kendi fikrimiz olmaz. Ama bu, gele-neksel sınıfımıza, pozisyonumuza veya kökenimize uygun birgörüştür; kendi fikirlerimiz yüzeye pek çıkmaz.

572

291/567

Page 292: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Cesaretin kökeni. Sıradan insan, tehlikeyi göremediğinde,bunu görecek gözleri olmadığından bir kahraman gibi cesaretlive yenilmezdir. Tam tersine, bir kahramanın tehlikeye en açıknoktası, arkasıdır, orada gözleri yoktur.

573

Doktordaki tehlike. Kişi ya hekimi için, doğar, ya onunyüzünden yok olur.

574

Sihirli kibir. Cesaretle üç kez hava tahmini yapıp başarılı olankişi, kalbinin derinliklerinde kahin yeteneğine bir parça inanır.Gururumuz okşandığında, neyin sihirli veya us dışı olduğunutartışmayız.

575

Meslek. Meslek yaşamın belkemiği gibidir.

576

Kişisel etki tehlikesi. Başkası üzerinde çok etkili olduğunu duy-umsayan kişi, onun dizginlerini tamamen bırakmalıdır, hattabazen direnmesini yeğlemelidir ve bunu sağlamalıdır: aksi tak-dirde kaçınılmaz biçimde düşmanı olacaktır.

577

Mirasçıya hakkını vermek. Bencil olmayan bir düşünceylebüyük bir şey yapan kişi, mirasçılara sahip olmak ister. İnsanın,

292/567

Page 293: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çalışmalarının mirasçılarında kendi muhaliflerini görmesi ve on-lara karşı savunma durumunda yaşaması tiranca ve soylu olmay-an bir doğanın işaretidir.

578

Az bilgi. Az bilgi tam bilgiden daha başarılıdır: olguları olduk-larından daha basit bir biçimde algılar ve böylece anlaşılabilir,ikna edici fikirlerle neticelenir.

579

Parti üyesi olmaya uygun değil. Çok düşünen kişi parti üyesiolmaya uygun değildir: kısa zamanda kendisinin partiden üstünve ötede olduğunu düşünür.

580

Kötü bellek. Kötü belleğin yararı, çok kereler, insanın aynı şey-den ilk kez gibi hoşlanmasıdır.

581

Kendinde acıya neden olmak. Düşüncesizce bir yaklaşım,genellikle uyuşmak isteyen huzursuz bir iç dünyanın işaretidir.

582

Şehit. Bir şehidin müridi, şehitten daha fazla acı çeker.

583

293/567

Page 294: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Artakalan kibir. Kibirli olmamaları gereken bazı insanlarınkibri, hala kendilerine inanmaya hakları olmadığı, bu inancıbaşkalarından bozuk para olarak dilenerek elde ettikleri zaman-dan kalan ve büyüyen bir alışkanlıktır.

584

Tutkunun punctum saliensi.[224] Kızgın bir duruma veya şid-detli bir aşka düşen kişi, ruhunun bir kap gibi dolduğu bir nok-taya ulaşır; ama bir damla su daha gerekir: tutkuya yönelik iyiniyet (aynı zamanda genel olarak kötü niyet diye de adlandırılır).Sadece bu küçük nokta gereklidir; sonra kap taşar.

585

Huysuz düşünce. İnsanlar ormandaki kömürlere benzerler.Yalnızca gençler, kömürler gibi artık kor gibi parlamayıp,karardıkça, yararlı olurlar. İçin, için yanıp duman çıkardıklarımüddetçe belki daha ilgi çekicidirler, ama işe yaramazlar vesıklıkla sorun yaratırlar.

İnsanlık, makineleri ısıtmak için her bireyi acımadan kullanır;ama bireyler (yani insanlık) yalnızca onların işlemesine yardımcıoluyorsa, makinelerin ne yararı var? Kendi amaçları için

makineler -bu umana comedia[225] mıdır?

586

Yaşamın akrebi (ÇN: saatteki). Yaşam, en büyük önemsizliğinnadir, yalıtılmış anlarından ve sayısız birçok aradan oluşur. Busürede olsa, olsa bu anların gölgeleri üzerimizden süzülür. Aşk,bahar, her güzel ezgi, dağlar, ay, deniz -tüm bunlar, eğer tam

294/567

Page 295: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

konuşma şansı bulurlarsa yalnızca bir kez kalpten tam konuşur-lar. Birçok insanın bu anları yoktur, kendileri, gerçek yaşam sen-fonisinde ara ve kesintidirler.

587

Karşı koymak veya yapmak.[226] Genellikle açıkça bir yöne,bir partiye, bir çağa, karşı olma hatasını işleriz, çünkürastlantısal olarak yalnızca yapay tarafını, gelişmeyen yüzünü

veya kaçınılmaz olarak 'erdemlerindeki kusurlarını'[227] görürüz-belki de biz kendimiz işin içine çok gireriz. Daha sonra onlarasırtımızı döneriz ve ters yönü ararız; ama iyi, güçlü taraflara bak-mak veya bunları kendi içimizde geliştirmek daha iyi olacaktır.Oluşmamış ve gelişmekte olanın gelişmemişliğini anlayıp red-detmek yerine, onu ilerletmek için güçlü bir bakış ve iyi bir istekgerekeceği kesindir.

588

Mütevazılık. Gerçek mütevazılık (yani, kendi ürünümüz ol-madığımızı bilmemiz) vardır ve büyük zihne çok uygundur,çünkü o, özellikle, tamamen sorumsuz olduğu düşüncesini kav-rayabilir (iyi ne yaratıyorsa onun için bile). Kişi, büyük insan-ların mütevazı olmamalarından, kendi gücünü duyumsadığı içindeğil, başkalarını inciterek, zorbaca davranarak ve buna ne kadardayanabildiklerini anlamak için gücünü denemek istediğinde ne-fret eder. Ama bu genellikle aslında gücünden emin olmadığınıkanıtlar ve insanları büyüklüğü hakkında kuşkuya düşürür. Bubakımdan, akıllılık açısından mütevazı olmamak önerilmez.

589

295/567

Page 296: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Günün ilk düşüncesi. Her güne başlamanın en iyi yolu,uyanınca, en azından bugün bir kişiyi sevindiremez miyim diyedüşünmektir. Eğer bu alışkanlık, dinsel dua alışkanlığının yerinialırsa, insanlarımız bu değişimden yarar göreceklerdir.

590

Son rahatlama aracı olarak kibir. Eğer insan bir talihsizliği,zihinsel yeteneksizliklerini, önceden belirlenmiş yazgı biçimindehastalıklarını, sıkıntısını, daha önce yaptığı bir şey nedeniylegizemli biçimde ceza görmesi olarak algılıyorsa, böylece kendidoğasını ilginç kılmaktadır ve kendisini arkadaşlarından üstüngörmektedir. Gururlu günahkar, tüm dini mezheplerde bilinenbir figürdür.

591

Mutluluğun gelişimi. İnsanlığın üzüntülerinin yanına ve sıkçavolkanik toprağının üstüne, insan, ufak mutluluk bahçeleriniyerleştirir; yaşama ister varoluştan yalnızca bilgi isteyen birisiolarak yaklaşsın, ister teslim olan ve geri çekilen birisi, isterüstesinden gelinecek bir soruna sevinen birisi gibi yaklaşsınsorunun yanında tomurcuklanan bir mutluluğu her yerde bula-caktır. Toprak ne kadar çok volkanikse, mutluluk o kadar çokolacaktır- ama bu mutluluğun acıyı haklı çıkartacağını söylemekgülünçtür.

592

Kişinin atalarının yolu. Tamamen yeni bir şeye yönelmeyip,babasının veya büyük babasının çok çalışarak elde ettikleriyeteneği, kişinin geliştirmesi akıllıca olur. Yoksa, insan kendisini

296/567

Page 297: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bir meslekte yetkinleşmekten mahrum eder. Bu nedenle: 'Hangiyolu seçeceksiniz? Atalarınızın yolunu.'

593

Eğitici olarak kibir ve tutku. Kişi, henüz evrensel insanlık iy-iliği açısından bir alet olamadığından, tutku ona eziyet verebilir.Ama eğer amacına ulaşırsa, herkesin iyiliği için makine gibiçalışırsa, o zaman kibir de işe karışabilir. Tutku, kaba işini bitird-ikten sonra onu ufak konularda insanlaştırır, daha toplumsal,hoş görülü, düşünceli yapar. (onu yararlı kılar.)

594

Filozof acemiler. Eğer bir filozofun zekasına sahip olursak,sokaklarda değişmiş ve büyük bir adam olmuş duygusuyladolaşırız. Çünkü yalnızca bu zekadan haberi olmayan kişilerlekarşılaşırız ve böylece her şeyle ilgili yeni, duyulmamış bir yargıileri süreriz; çünkü bir yasalar kitabını biliriz ve aynı zamandayargıç gibi davranmamız gerektiğini sanırız.

595

Hoşnutsuzluk yaratarak memnun etmek. Dikkat çekmeyi vebu arada can sıkmayı yeğleyen kişiler, fark edilmemeyi ve mem-nun etmeyi yeğleyen kişilerle aynı şeyi, amaçlarından uzaklaşıy-or görünene doğru bir adım atarak yalnızca daha fazla ve dolaylıolarak arzularlar. Etki ve güç sahibi olmak istedikleri için, bu ka-bul edilmez olsa da üstünlüklerini sergilerler: çünkü, sonundagüç kazanan kişinin, yaptığı ve söylediği hemen her şeyde, hattahoşlanılmadığında bile, yine de herkesi hoşnut kılıyor gibigöründüğünü bilirler.

297/567

Page 298: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Hem özgür ruh, hem gerçek inanır hoşnut kılmak için güçisterler; eğer doktrinleri yüzünden kötü bir yazgı, zulüm, hapisveya ölümle tehdit edilirlerse, bunun, doktrinlerini insanlıküstüne kazıyacağı ve dağlayacağı düşüncesiyle sevinirler. Ge-cikmiş bir eylem olsa da, bunu, yine de güç kazanmak için acılıama yetkin bir yol olarak kabullenirler.

596

Casus belli[228] ve benzerleri. Komşusuna savaş açmak içinkarar verip casus belli bulan bir prens, çocuğunu annesine zorlakabul ettiren babaya benzer. Ve eylemlerimiz için açıklanmışdürtülerimizin hemen hepsi bu tür zorla kabul ettirilmiş annelerdeğiller midir?

597

Tutkular ve haklar. Kalbinin en derininde bundan kuşkuduyan kişi kadar hiç kimse haklarından tutkuyla bahsetmez.Tutkuyu kendi tarafına çekerek, usu ve kuşkuları donuklaştır-mak ister: böylece vicdanı rahatlar ve bu yolla arkadaşlarıarasında başarılı olur.

598

Başarısız olanın hilesi. Evliliği, Katolik papazları gibi protestoeden kişi, onu en alt ve kaba biçimiyle anlamayı arzular. Aynıbiçimde, çağdaşlarının saygısını reddeden kişi, bunu alçak birbiçimde algılar. Böylece geri çekilir ve ona karşı olan mücadeles-ini kolaylaştırır. Ayrıca, büyük konuları ret eden kişi, küçükkonularda kolayca teslim olur. Çağdaşlarının alkışlarının

298/567

Page 299: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

üstünde olan bir kişinin, yine de ufak kibirlerden tatmin olmayıret etmemesi anlaşılabilir.

599

Kibir yaşı. Yetenekli insanlar için uygun kibir yaşı yirmi altı ileotuz yaşları arasındadır; bu, ilk olgunluk çağıdır ve hala birazekşimsi tat vardır. İçinde duyumsadığına bağlı olarak, kişi, bunuçok az gören veya hiç görmeyenlerden saygı ve alçak gönüllülüktalep eder; ve bunlar önce olmayınca, bir bakışla, kibirli bir dav-ranışla veya ses tonuyla intikam alır. İyi bir göz ve kulak o yıl-ların tüm ürünlerinde -müzik, felsefe veya resim ve müzikte-bunu fark eder. Yaşlı deneyimli insanlar bunun karşısındagülümserler ve bu kadar çok olmak ama az görünmek algısınakızılan yaşamın bu güzel zamanını duygulanarak anarlar. Dahasonra, kişi gerçekten daha fazla görünmeye başlar -eğer kişiyaşamı boyunca kibrin ümitsiz budalası olarak kalmamışsa çokfazla olma konusundaki inanç kaybolmuştur.

600

Aldatıcı, ama yine de dayanıklı. Bir uçurumun tepesindeyürürken veya derin bir çayın üzerindeki kalası aşarken, par-maklıklara gerek duyarız; tutunmak için değil (çünkü bizimlebirlikte hemen çökecektir), ama görsel bir emniyet elde etmekiçin. Bunun gibi, gençken, bize farkında olmadan parmaklıkgörevi sağlayacak insanlara gerek duyarız. Gerçekten tehlikedeolup onlara yaslanmak istesek bize yardım etmeyeceklerdir; amabize yakındaki koruma duygusunun rahatlığını sağlarlar(örneğin, üçünü de bildiğimiz biçimde babalar, öğretmenler,arkadaşlar.)

299/567

Page 300: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

601

Aşkı öğrenmek. Aşkı, nazik olmayı en genç yaştan itibarenöğrenmeliyiz. Eğitim veya şans nedeniyle bu duyguları öğrene-memişsek, ruhumuz kurur ve aşk dolu insanların en inceçağrılarını anlamaz. Benzer biçimde, eğer kişi yetenekli bir nefretedici olmak istiyorsa nefret de öğrenilmeli ve geliştirilmelidir:aksi halde onun çekirdeği de zamanla kurur.

602

Dekorasyon olarak kalıntılar. birçok ruhsal değişim geçireninsanlar, eski aşamalardan bazı alışkanlık ve bakış açılarını taşır-lar. Bu, daha sonra, onların yeni düşüncelerinde ve eylemlerindeaçıklanamaz bir antikalık ve gri duvar gibi bir çıkıntı yapar vegenellikle tüm bölgeyi süsler.

603

Aşk ve saygı.[229] Aşk arzular, korku kaçınır. Aynı kişitarafından sevilmenin ve saygı görmenin, en azından aynı zamandiliminde olanaksız olmasının nedeni budur. Çünkü başkasınasaygı duyan kişi, onun gücünü kabul eder; yani ondan korkar:

içinde bulunduğu durum hürmettir.[230] Ama aşk güç tanımaz,ayıran, farklılık yaratan, ast üst seviyeleri yoktur. Sevilmek duru-

munda saygı olmadığı için, tutkulu[231]insanlar açıktan veya giz-liden buna direnirler.

604

300/567

Page 301: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Soğuk insanlar lehine ön yargı. Çabuk ateş alan kişiler, çabuksoğurlar ve bu nedenle genelde güvenilmezler. Bu nedenle, hepsoğuk olanlar veya öyle davrananlar, özellikle güvenilir olduklarıön yargısından yararlanırlar: yavaş ateş alan ve uzun süre yanan-larla karıştırılırlar.

605

Özgür fikirler için tehlikeli olan. Özgür düşüncelere hafifçedokunmak, kaşınmaya benzer; kişi bölgeyi ovmaya başladı mı,sonunda açık ve ağrıyan bir yara oluşur. Yani, özgür düşüncesonunda yaşam karşısındaki davranışımızı, insan ilişkilerimizirahatsız edip, bizi sıkmaya başlar.

606

Derin acı arzusu. Tutku kaybolduğunda, arkasında koyu bir ar-zu bırakır ve kaybolurken bize son bir cezp edici bakış atar. Onunkamçısıyla dövülmekten alınan bir zevk olmalıdır. Bunun aksine,daha mütevazı duygular daha düz görünürler; daha şiddetlihoşnutsuzlukları, zevkli hoşluklara açıkça yeğleriz.

607

Başkalarına ve dünyaya karşı küstahça tavır. Sıklıkla, kendi-mizden duyduğumuz rahatsızlığı başkalarına yöneltiriz, aslındabu kendimize karşı olan duygumuzdur. Kendi yargımızı bu-landırmaya ve kendimizi kandırmaya çalışırız. Rahatsızlığımızı aposteriori olarak başkalarının kusur ve eksiklikleriylegüçlendirmek isteriz, böylece kendi görünümüz ortadan yokolur.

301/567

Page 302: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Kendilerini acımasızca yargılayan ve çok dindar olanlargenelde insanlık hakkında kötü konuşurlar. Günahları kendiüzerine alan ve erdemleri diğerlerine yükleyen bir aziz yoktur:Buda'nın söylediklerine uyarak iyi yönünü insanlardan gizleyenve yalnızca kötü yönlerini gösteren birisinin de pek bulunamay-acağı gibi.

608

Neden ve sonuç karıştırılıyor. Bilinçsiz olarak, mizacımızauyan ilke ve doğmaları ararız ve sonunda süreklilik ve kesinlikkazanarak, ilke ve doğmalar bizim karakterimiz tarafından yar-atılmış gibi olurlar, aslında tam tersi olmuştur. Sanki, düşün-cemiz ve yargımız doğamızın nedenidir, halbuki aslında düşün-memize, bir veya başka biçimde yargılamamıza neden olandoğamızdır.

Bu neredeyse bilinçsiz olan komedi hakkındaki kararımızınnedeni nedir? Tembellik ve rahatına düşkünlük ve en az bunlarkadar düşünce ve karakterinde tutarlı olarak görünme kibri:çünkü bu saygı kazandırır, bize güven ve güç sağlar.

609

Yaş ve gerçek. Genç insanlar, doğruluğuna ve yanlışlığınabakmadan ilgi çekici ve garip olanı severler. Tam olgun zekalar,basit ve açık gibi görünse, sıradan insanlara sıkıcı gelse desonunda, gerçeği severler. Çünkü gerçeğin en büyük bilgeliği ba-sitlik kisvesiyle sergilediğini fark edeler.

610

302/567

Page 303: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

İnsanlar ve şairler. Kötü şairlerin daha ikinci satırda uygun birkafiye aramaya başlamaları gibi, insanlar da yaşamlarının ikinciyarısında endişeli bir havaya girerek, daha önceki yaşamlarınauyan eylem, davranış ve ilişkilere bakarlar, ki dışsal bir uyumoluşabilsin. Ama artık yaşamlarını yönetebilecek ve yenileştire-bilecek güçlü bir düşünceleri yoktur. Bu düşüncenin yerini dahaçok bir kafiye bulma niyeti alır.

611

Can sıkıntısı ve oyun. Gereksinim, bizi, ürünü gereksinimimizisakinleştirecek olan çalışmaya zorlar; her gereksinim uyanışındaçalışma alışkanlığımız vardır. Ama gereksinimlerimizin sakin-leştiği ve uyuyor gibi göründüğü aralarda, bizi sıkıntı kaplar. Bunedir? Bu, bu biçimde çalışma alışkanlığıdır ve şimdi kendisiniyeni ve ek bir gereksinim olarak ortaya koymaktadır; çalışmaalışkanlığımız ne kadar büyükse gereksinim de o kadar büyük-tür, hatta belki de gereksinimlerimizden doğan acıdan da dahabüyüktür. Can sıkıntısından kaçmak için, kişi ya her zamankigereksinimlerinin gerektirdiğinden daha fazla çalışır veya oyunicat eder. Yani, genelde çalışmanın dışında, gereksinimi sakin-leştirecek bir iştir bu. Oyundan yorulan ve yeni gereksinimler ol-mazsa çalışmaması gereken kişi, bazen oyunla ilişkisi, havadasüzülmenin dans etmekle, dans etmenin yürümekle ilişkisi ben-zeri üçüncü bir durumu, mutlu ve huzurlu bir devinmeyi ister:bu sanatçı ve filozofların mutluluk anlayışıdır.

612

Resimlerden alına ders. Eğer kendimizi çocukluktanbüyüklüğe kadar uzanan bir seri resim olarak algılarsak, insanınyetişkinden çok çocuğa benzediğini görerek şaşırırız: belki de

303/567

Page 304: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

buna uygun olarak, temel karakterimize geçici olarakyabancılaşırız, daha sonra biriken ve yoğunlaşan güç buyabancılaşmayı alt eder. Bizi ergenliğe götüren bütün tutku-larımızın, öğretmenlerimizin veya politik olayların, sonradansabit bir ölçeğe dönüştüğüyle, bu görüş uyum sağlar. Bunlaryaşamayı ve içimizde işlem yapmayı kesinlikle sürdürürler, yinede temel düşünce ve duygularımız üstündürler, bunları güçkaynağı olarak kullanırız, ama yirmilerde olduğu gibi artıkdüzenleyiciler olarak kullanmayız. Böylece insanın düşünce veduyguları çocukluk yaşlarına daha uygun olur -ve bu içsel dur-um, yukarıda belirtilen dışsal durumla ifade edilir.

613

Yılların sesi. Ergenlerin, konuşurken, överken, suçlarken kul-landıkları ses tonu yaşlı olanları hoşnut kılmaz, çünkü çok yük-sektir, ama aynı zamanda, boşluk nedeniyle rezonans kazananmahzendeki bir ses gibi boğuk ve anlaşılmazdır. Ergenlerindüşündükleri, kendi doğalarının bütünlüğünde dışarıya doğruakmaz, daha çok etraflarında düşünülenin, söylenenin, övüleninve ayıplananın uyumsal biçimleri ve yankıları sergilenir. Amaiçlerinde duygular, bu duyguların nedenlerinden daha güçlü birbiçimde yankılandığı için (eğilim ve uzaklaşmaya ait), tekrarduygularını dile getirdiklerinde, neden yokluğunu veya vekıtlığını belli eden bu boğuk, çınlayan ton ortaya çıkar. Daha ol-gun yılların tonu daha canlıdır, keskin biçimde vurgulanır, çokyüksek değildir, ama açıkça ortaya konan her şey gibi çok uzağaulaşır. Sonunda ileri yaş sese bir incelik ve hoşgörü sağlar ve onusanki tatlandırır: tabii ki, bazı durumlarda ekşitir de.

614

304/567

Page 305: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Geride kalmış ve ilerlemiş insanlar. Tamamen güvensiz olan,rakiplerinin ve komşularının başarılarına hasetle tepki veren,farklı fikirler karşısında şiddetle parlayan tatsız bir kişilik,kültürün ilk aşamalarına ait bir kalıntı olduğunu gösterir. Çünküinsanlara karşı olan yaklaşımı yetkenin güçle sağlandığı çağlarınkoşullarına uygundur ve o çağlara aittir. O, geride kalmış bir in-sandır. Başkalarının neşelerine cömertçe katılan, her yerdearkadaşlar kazanan, gelişen ve büyüyen her şeyden etkilenen,başka kişilerin onurlanmalarından ve başarılarından hoşlanan veyalnızca kendisinin gerçeği bildiğini ileriye sürmeyen, bununyerine tam bir mütevazı şüphecilik sahibi olan ikinci bir kişilik -daha yüksek bir kültüre doğru ilerler. Tatsız kişilik kaba bir in-san ilişkisinin temellerinin hala atılacağı zamanlara uzanır;diğeri, kültürün temelleri altındaki mahzenlerde kilitli, kızgın veuluyan vahşi hayvandan uzakta en üst katlarda yaşar.

615

Hastalık hastasının rahatlaması. Büyük bir düşünür geçicibiçimde hastalık hastası olarak eziyet çekerse, kendisini rahatlat-mak için şöyle söyleyebilir: 'Bu asalak, senin büyük gücündenbeslenip büyüyor; eğer bu gücün daha az olsaydı, daha az acıçekerdin.' Bir devlet adamı da kıskançlık ve kin dolu duygulartaşıdığı zaman aynı biçimde konuşur, kısaca, bellum omnium

contra omnes[232] havasındadır, çünkü ülkenin temsilcisi olarakyeteneğinin büyük olması gerekirken, ruh durumu bazen kişiselilişkilerine sızarak yaşamını zorlaştırır.

616

Bugünden yabancılaşmış. Kendimizi zamanımızdan iyice uza-klaştırmanın ve kıyısından, geriye eski dünya bakışlarının

305/567

Page 306: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

okyanusuna sürüklenmenin yararları vardır. Kıyıya bu açıdanbakınca, ilk kez şeklini bütünüyle görürüz ve yine yakın-laştığımızda, onu hiç terk etmeyenlere göre onu bütünde daha iyianlarız.

617

Kişisel eksiklikler üzerine ekip biçmek. Rousseau gibi insanlar,zayıflıklarını, eksikliklerini veya kötü yönlerini sanki bunlaryeteneklerinin gübreleriymiş gibi kullanmasını iyi bilirler.Rousseau, toplumun bozukluğundan ve yozlaşmasından,

kültürün tatsız bir sonucu olarak şikayet ederken,[233] bu, acılığıgenel lanetlemesini çok keskinleştiren ve attığı okları zehirleyenkişisel deneyimine dayanıyordu. Önce kendisini bir birey olarakaklıyordu ve topluma doğrudan yararı olacak bir çare aradığınainanıyordu ve bu dolaylı olarak ve toplum yoluyla, onun yararınaolacaktı.

618

Felsefeci anlayışı. Genel olarak, tek bir duygusal tutum, tümyaşam durumları için tek bir bakış açısı edinmeye çalışırız:genellikle de buna felsefe anlayışı deriz. Ama kendimizi tekdüzeyapmak yerine, her biri beraberinde kendi bakış açısını getirendeğişik durumların yumuşak seslerini dinleyerek bilgiyi zengin-leştirmenin daha büyük bir yolunu bulabiliriz. Böylece, katı,değişmez ve tekil bireyler gibi davranmayarak birçok kişininyaşamını ve doğasını öğrenerek paylaşırız.

619

306/567

Page 307: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Küçük görmenin ateşinde. Kişi, açıkladığında kendisini küçül-tecek olan, hoşuna giden fikirleri ifade etmeye cesaret ettiğinde,bu bağımsızlığa doğru atılan yeni bir adımdır. Arkadaşları veyeni tanıdıkları bile bundan sonra endişeli olmaya başlayacak-lardır. Yetenekli insan bu ateşten geçmelidir, daha sonra dahaçok kendine ait olur.

620

Fedakarlık. Eğer seçenek varsa büyük bir fedakarlık, küçükolana yeğlenir, çünkü kendimize hayranlık duyarak bunu telafiederiz ve bu küçük fedakarlıkta olanaksızdır.

621

Hile olarak sevgi. Kişi ne zaman yeni bir şey öğrenmeyi ger-çekten isterse (bir kişi, bir olay, bir kitap), yeni şeyleri tüm olasısevgisiyle ele alırsa, konu ile ilgili düşmanca, itiraz edilebilir veyayanlış bulduğu her şeyden kaçınırsa, hatta unutursa iyi yapar.Böylece, örneğin, bir kitabın yazarına en büyük avansı veririz vebir yarıştaymış gibi çarpan yürekle hedefe ulaşmasını isteriz.Bunu yaparak, yeni şeyin kalbine, itki merkezine gireriz: bu daonu bilmenin yoludur. Bu kadar yol aldıktan sonra, us limitlerinikoyar; abartma, eleştiri sarkacının geçici durması, konununruhunu açığa çıkartmaya yarayan bir hiledir.

622

Dünya için çok iyi veya çok kötü düşünmek. Olgularla ilgiliolarak çok iyi veya çok kötü düşünsek de, her zaman daha büyükzevk elde etmekten yararlanırız: eğer algılamamız çok iyiyse, ol-guları (deneyimleri) olduklarından daha tatlı bir biçimde ortaya

307/567

Page 308: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

çıkartırız. Eğer algılamamız çok olumsuzsa, bu tatlı bir düşkırıklığına yol açar. Bu şeylerde olan ve onlardan alınan zevk,şaşkınlığımızın hoşnutluğuyla artar.

Ayrıca, kuşkucu bir mizaç, her iki durumda da aksinideneyleyecektir.

623

Derin insanlar. Güçleri, izlenimlerinin derinliklerinde yataninsanlar (bunlara genellikle 'derin insanlar' denir), ani bir şeyolduğunda göreceli olarak kontrollü ve kararlıdırlar, çünkü ilkizlenimleri hala sığdır; ancak daha sonra derinleşir. Ama ön-ceden kestirilebilen şeyler veya insanlar bu doğaları çokheyecanlandırır ve bekleme bittiğinde sakin bir halde kal-malarını olanaksızlaştırır.

624

Yüksek benlikle kurulan ilişki. Herkesin, yüksek benliğini bul-duğu iyi bir günü vardır. Gerçek insanlık, kişiyi, özgür olmayanve kölece iş günlerinde değil yalnızca bu durumdayken yar-gılamamızı talep eder. Örneğin, bir ressamı görebildiği ve çize-bildiği en yüksek bakış açısına göre değerlendirmek ve onur-landırmak gerekir. Ama insanlar buna, kendi yüksek benliklerineçok farklı davranırlar ve genellikle, sanki bu yüksek anlardaymışgibi davranabildikleri sürece kendi oyuncuları olarak hareketederler. Bazıları ideallerinden utangaç bir alçak gönüllülüklebahsederler ve inkar etmekten hoşlanırlar: yüksek benlikler-inden korkarlar, çünkü konuştuğunda talep eder. Buna ekolarak, istediği gibi kalmak veya gitmek gibi hayalet benzeri birözgürlüğü vardır. Bu nedenle, genellikle Tanrıların armağanı

308/567

Page 309: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

olarak adlandırılır; halbuki aslında diğer her şey Tanrıların(rastlantının) armağanıdır: ama bu insanın kendisidir.

625

Yalnız insanlar. Bazı insanlar kendileriyle yalnız kalmayaalışıktırlar ve kendilerini başkalarıyla karşılaştırmazlar, amasakin, neşeli bir havada kendileriyle konuşurlarken, hattagülerken monolog yaşamlarını sürdürürler. Ama eğer kendilerinibaşkalarıyla karşılaştırmaya zorlanırlarsa, kendilerini derin birdüşünceyle küçümseme eğilimine girerler: öyle ki, tekrardiğerlerinden kendileri hakkında iyi ve adil fikirler edinmeyiöğrenmeye zorlanmaları gerekecektir. Bu öğrenilmiş fikri bile,hep azaltmak veya eksiltmek isteyeceklerdir.

Bu nedenle, bazı insanlara yalnızlıkları verilmelidir ve sıklıklaolduğu için bu nedenle aptalca biçimde onlara acınmamalıdır.

626

Ezgisiz. Sabit içsel huzur ve uyumlu bir yetenek talebinin çokbelirgin olduğu insanlar vardır ki herhangi bir amaç yönelimlieylem onlara ters gelir. Onlar süregelen armonik akortlardanoluşan, yapısal, devingen bir ezginin işaretini taşımayan birmüzik parçasına benzerler. Dışarıdan gelebilecek herhangi birharekette, kayıkları, armonik ahenk denizinde hemen yeni birdenge kazanır. Modern insanlar, bir şey olmayan, ama bir şey ol-madıkları onlara söylenmeyen bu kişilerle karşılaşma konusundaözellikle sabırsızdırlar. Bazı ruh hallerinde, yine de varlıkları şusıra dışı soruyu uyandırır: neden ezgi olsun ki? Yaşam kendisinihuzur içersinde derin bir gölde yansıtınca neden tatminolmuyoruz?

309/567

Page 310: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

Orta çağlar, şimdiki çağlara göre bu doğalar açısından dahazengindi. Çalkantının ortasında kendi içinde bu kadar huzur veneşe içersinde yaşayan ve Goethe gibi kendisine 'En iyisi içindeyaşadığım ve dünyaya karşı geliştiğim ve elimden, ateşle kılıçla

alamayacakları derin sessizlik'[234] diyen bir insana ne kadar azrastlayabiliyoruz?

627

Yaşam ve deneyim.[235] Eğer bazılarının deneyimlerinden,(günlük önemsiz deneyimlerinden) yılda üç kez meyve aldıklarıbir tarla gibi yararlanmayı bildikleri; bu arada başkalarının (vene kadar çok kişinin!) yaşamlarının kaderin dönen en heyecanlıdalgalarına, zamanlarının veya uluslarının en karışık akıntılarınakapıldıkları, ama yine de bir mantar gibi hafifçe yüzeyde kalmayıbaşarabildikleri fark edilse: o zaman, insanlık, azdan çok yap-masını bilen bir azınlığa ve çoktan az yapmayı bilen çoğunluğabölünürdü; aslında hiçlikten dünya yaratmak yerine, dünyadanhiçlik yaratan bu aksi büyücülerle karşılaşılabilir.

628

Oyunda ciddiyet. Cenova'da gün batımında, bir kuleden gelenuzun süreli çan seslerini duydum: sürekli devam etti ve arkasokakların sesleri üzerinde, sanki kendisinden tatmin olamamışgibi, akşamın gökyüzüne ve deniz havasına yayıldı. Hem çokürkütücü, hem de çok çocukçaydı ve çok melankolikti. Sonra;Platon'un sözlerini düşündüm ve aniden onları kalbimde duy-umsadım: insanca olan ne varsa, ciddi olarak ele almaya değer:

yine de…[236]

310/567

Page 311: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

629

İnançlar ve adalet üzerine.[237] İnsan, tutkuyla söz verdiğiniveya kararlaştırdığını, daha sonra serinkanlılık ve ciddiyetle yer-ine getirmelidir: bu talep insanlığı baskı altında tutan en ağıryükler arasındadır. Öfkenin, aşırı kinin ve tutkulu adanmanınsonuçlarını her zaman kabullenmek zorunda kalmak -bu, bunakarşı olan duygularda acılık yaratacaktır, çünkü her yerde veözellikle sanatçılarda, özellikle bu duygular puta tapınmanınnesnesidirler. Sanatçılar, tutkuya saygı gösterilmesini geliştiri-rler ve hep böyle yapmışlardır. Onların, kişinin, ölümle, sakat-lanmayla veya gönüllü sürgünle ve kırık kalbin boyun eğmesiylesonuçlanan kin patlamalarına teslim olduğu tutkunun korkulutatminini de yücelttikleri kesindir. Her halükarda, tutkularla il-gili merakı canlı tutarlar; sanki şöyle demek isterler: Tutkularolmadan yaptığınız hiçbir şey yoktur.

Hatta tamamen saf imgesel bir varlık olan Tanrı karşısında bilesadakat yemini ettiğimiz için; kalbimizi bir prense, bir partiye,bir kadına, bir ruhani düzene, bir sanatçıya veya bir düşünüreverdiğimiz için, bizi aşırı bir sevinç içinde saran kör bir deliliklebu şeyleri her türlü onura ve fedakarlığa layık görünce: ayrılmazbir biçimde bağlanmış mı oluruz? O zaman kendimizi kandırmazmıyız? Bu, kendimizi vakfettiğimiz şeylerin, gerçekten de imgele-mimizde göründükleri gibi oldukları varsayımına dayalı bir şartlısöz verme (tabii ki belirtilmemiş) değil midir? Bu sadakatle,üstün yönümüze zarar verdiğimizi anlıyor bile olsak hatalarımızsadık kalmak zorunda mıyız?

Hayır, böyle bir yasa, bir zorunluluk yok; hain olmalıyız, dürüstdavranmamalıyız, ideallerimizi her seferinde terk etmeliyiz. Buihanet acılarına neden olmadan ve karşılığında acı çekmedenyaşamın bir aşamasından diğerine geçemeyiz. Bu acılardan

311/567

Page 312: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kaçınmak için duygularımızdaki ani yükselişten kendimizi koru-malı mıyız? O zaman dünya bizim için çok kasvetli, çok boş ol-maz mı? Daha çok kendimize, bu değişime ikna olma acılarınıngerekli olup olmadıklarını veya yanlış bir düşünceye ve kestirimedayanıp dayanmadıklarını sormak istiyoruz. Neden ikna olduğukonuya sadık kalan kişiyi övüyoruz ve ondan vazgeçeni küçüm-süyoruz? Korkarım ki böyle bir fikir değişiminin yalnızca alçakyararlar ve kişisel korkulara bağlı olduğu yanıtı verilecektir.Yani, temelde, kişiye yararlı oldukları veya en azından ona zararvermedikleri sürece, kimsenin fikirlerini değiştirmeyeceğe in-anıyoruz. Ama eğer durum böyleyse, o zaman bu tüm iknaoluşların entelektüel anlamı açısından, kötü bir kanıt oluyor. Buikna oluşların nasıl ortaya çıktıklarını ve bunların çok abartılıolup olmadıklarını test edelim: bu yolla, ikna oluşlardakideğişimlerin yanlış ölçüldüğü ve bugüne dek bu değişimlerdençok fazla acı çekme eğiliminde olduğumuz açığa çıkacaktır.

630

İkna olmak, bilginin bir aşamasında, kişinin mutlak gerçeğielde ettiğine inanmasıdır. O zaman böyle bir inanç mutlak ger-çeklerin varolduğunu; aynı biçimde, bunlara ulaşılabilecekmükemmel bir yöntemin bulunduğunu; son olarak ikna olanherkesin bu mükemmel yöntemleri kullandığını varsayar. Bu üçvarsayım da, ikna olan kişinin, bilim düşüncesi adamı olmadığınıhemen kanıtlar; önümüzde, hala kuramsal masumiyet yaşında,çocuk olarak durmaktadır, ama başka türlü olsa büyüyebilecek-tir. Binlerce yıl boyunca, insanlar bu tür çocukça varsayımlarlayaşadılar ve bunlardan insanların en etkili güç kaynakları aktı.Kanaatleri nedeniyle kendilerini feda eden sayısız insan, bunumutlak gerçek için yaptığını sandı. Hepsi de hatalıydı: herhaldeşimdiye dek hiçbir kimse kendisini gerçek uğruna feda edemedi;en azından inancının dogmatik ifadesi bilim dışı veya yarı

312/567

Page 313: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

bilimsel oldu. Ama aslında insanlar haklı olmak istiyorlardı,çünkü haklı olmaları gerektiğini düşünüyorlardı. İnancınınelinden alınmasına izin vermesi, belki ebedi mutluluğunun sor-gulanması anlamına gelecekti. Bu çok önemli konu ile birlikte,'istem' aklın açıkça duyulabilen bir suflörü oldu. Bir kanaatin in-ancını taşıyan kişi, çürütülemeyeceğini varsayar; eğer karşısavlar çok güçlüyseler, hala genelde us dışı davranır ve belki de

aşırı fantastik 'credo quia absurdum est'[238] pankartını açar.Tarihi çok vahşi yapan fikirler çatışması değil, daha çok fikirlereolan inançların çatışmasıdır; yani kanaatlerin çatışmasıdır.Kanaatlerini çok üstün tutan, bu nedenle çok şeyler feda eden vebuna hizmet için onurlarını, bedenlerini yaşamlarını da sakın-mayan bu insanlar, eğer güçlerinin yalnızca yarısını bukanaatlere hangi hakla takıldıklarını, bu sonuçlara nasıl ulaştık-larını araştırmaya ayırmış olsalardı, o zaman insanlık tarihi nekadar barışçı olurdu! Daha ne kadar fazla şey bilinirdi! Her türheretiğe yapılan zulüm sahnesini iki nedenle yaşamış olurduk:birincisi, engizisyoncular kendilerini sorgularlardı ve mutlak ger-çeği savundukları kibirli düşüncenin ötesine ulaşırlardı; ve ikin-cisi, heretikler de tüm dinsel tarikatların ve 'Ortodoksların ilkel-eri gibi kötü temellere dayanan ilkelere, onları araştırdıktansonra önem vermezlerdi.

631

İnsanların bilgiyi sorgularken alınan tavırdaki kuşkucu vegöreceli pozisyonlarda, mutlak gerçeği bildiklerine inandıklarızamandan kaynaklanan derin bir rahatsızlık vardır. Genellikleyetke (babalar, arkadaşlar, öğretmenler, prensler) tarafından or-taya konan kanaatlere koşulsuz olarak teslim olmayı yeğleriz veeğer bunu yapmazsak vicdanımız rahat olmaz. Bu eğilim an-laşılabilir ve sonuçları insan usunun gelişmesi karşısında şiddetli

313/567

Page 314: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kınamalar yapma hakkını vermez. Ama zamanla, insandaki bilimruhu, dikkatle çekinme erdemini, kuramsal yaşam alanından çokpratik yaşam alanında daha iyi bilinen, örneğin Goethe'nin

Antonio'sunda, tüm Tasson'lar,[239] yani bilimsel olmayan veaynı zamanda edilgen doğalar için bir düşmanlık nesnesi olarakbetimlediği bilgece ılımlılığı öne çıkartmalıdır. Kanaat adamı,dikkatli düşünen, kuramsal Antonio için içinde bir anlamamahakkına sahiptir. Öte yandan, bilim adamı, onu bu nedenle pay-lama hakkına sahip değildir; onun karşısında hoş görülüdür vebunun yanında, bazı durumlarda, Tasso'nun sonunda Antonio'yayaptığı gibi, bu adamın da ona tutunacağını bilir.

632

Eğer insan çeşitli kanaat aşamalarından geçerse, ama ilk inançağına takılı kalırsa, bu değişmezlik nedeniyle tüm olaylarda gerikalmış kültürlerin temsilcisi olur. Bu eğitim eksikliğine (her za-man eğitilebilirlik varsayımıyla) bağlı olarak, kaba, düşüncesiz,öğretilemez, nazik olmayan, ebediyen kuşkulanılacak, tereddütetmeyen, başka fikirler olduğunu anlayamadığı için kendi fikrinigüçlendirmek için her şeyi deneyen bir kişidir. Bu bakımdan,belki de bir güç kaynağıdır ve hatta, yalnızca güçlü biçimdemuhalefeti kışkırttığından fazla özgür ve gevşek kültürler içinyararlıdır: çünkü, bu yolla yeni kültürleri, onunla savaşmaya zor-lanan daha narin yapısı daha da güçlenir.

633

Temelde hala Reform çağının insanlarıyız -ve başka türlü nasılolabilirdi ki? ama fikirlerimize zafer kazandırmak için artık bazıyollara başvurmuyoruz: bu, bizi o çağdan ayırıyor ve bizim dahayüksek bir kültüre ait olduğumuzu kanıtlıyor. Bu günlerde eğer

314/567

Page 315: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

kişi hala, Reform zamanındaki insanların tavırlarıyla, fikirlerekuşku ve öfke patlamalarıyla saldırıyor ve onları eziyorsa, eğerbaşka zamanda yaşasaydı muhaliflerini yakabileceğini, eğer Re-form karşıtı olarak yaşasaydı her türlü Engizisyon yönteminebaşvurabileceğini açıkça ortaya çıkartmaktadır. O zamanEngizisyon makuldü, çünkü tüm Kilise yetki alanında ilanedilmiş olan genel askeri yasa dışında bir şey değildi. Her askeriyasa gibi, aşırı uygulamaları onaylıyordu, şöyle ki, gerçeğe Kilis-enin sahip olduğu ve bunun ne pahasına ve fedakarlıkla olursaolsun, insanlığın kurtuluşu için korunması gerektiği varsayımına(bunu, artık o kişilerle paylaşmıyoruz) dayanıyordu. Ama artıkkimsenin gerçeğe sahip olduğunu çok kolay kabul etmiyoruz; çokyoğun araştırma yöntemleri, yeterince kuşku ve dikkate nedenoldu ve bu yüzden söz ve eyleminde fikirlerini şiddetle savunan-ları, günümüz kültürünün düşmanları veya en azından gerikalmış olarak görüyoruz. Ve aslında, bugün gerçeğe sahip olmahevesi, daha nazik ve sessiz biçimde yürütülen diğer heveslekarşılaştırılınca çok zayıf kalıyor: gerçeği araştırma hevesi, yeniyiöğrenmek ve test emekten yorulmayan bir araştırma azmi.

634

Bu arada, gerçeğin kendisinin yöntemsel olarak aranması dakanaatlerin birbirleriyle savaştıkları zamanın bir ürünüdür. Eğerbirey bu 'gerçeğe' önem vermemiş olsaydı, yani sonunda haklıolduğuna, bugün hiçbir araştırma yöntemi olmazdı. Ama mutlakgerçek konusundaki çeşitli bireylerin savlarının ebediçatışmasıyla, insanlar, savlarının adilliğini sınayabilecekleri vetartışmanın sona erdirilebileceği çürütülemez ilkeler bulabilmekiçin adım, adım ilerlediler. Kararlar ilk önce yetkelere göre ver-ildi, daha sonra görünüşteki gerçeğin bulunduğu yollar vearaçlar iki taraflı olarak eleştirildi; arada, muhalif savınsonuçlarının zararlı, mutsuzluk verici olarak ortaya çıktığı ve

315/567

Page 316: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

deneylendiği bir dönem oldu; bu yolla herkes muhalif fikrin hataiçerdiği kanaatine vardı. Sonunda, düşünürün kişisel mücadelesiyöntemlerini keskinleştirdi ki gerçekler keşfedilebilsin ve eskiyöntemlerin sapmaları gözler önüne serilebilsin.

635

Bilimsel yöntemler, bir bütün olarak, diğer araştırma sonuçlarıkadar en azından önemli sonuçlardır; çünkü bilim ruhu yöntemkavrayışına dayanır ve bu yöntemlerin kaybolduğu yerde, tümbilimsel sonuçlar batıl inanç ve saçmalığın yeniden zafer kazan-masını önleyemezler. Akıllı insanlar, bilim sonuçlarını istediklerikadar öğrensinler, konuşmalarında ve özellikle dekonuşmalarında öne sürdükleri hipotezlerinde, bilim ruhundanyoksun oldukları görülür. Yanlış düşünme yolları karşısındaiçgüdüsel güvensizlikleri yoktur. Bu güvensizlik, uzun deney-imler sonucunda, her bilim adamının ruhuna derin köklerinisalmıştır. Onlar için bir konu hakkında tek bir hipotez bulmakyeterlidir; sonra bunun için ateş alırlar ve işin bittiğinidüşünürler. Onlar için, bir fikir sahibi olmak fanatikleşmek vefikri bir kanaat olarak bağırlarına basmaktır. Eğer bir konu açık-lanamazsa, kafalarına giren ilk açıklama benzeri unsurlaheyecanlanırlar; bunun sonuçları her zaman, özellikle de politikaalanında kötüdür.

Bu nedenle, herkes en azından bir bilim konusunun esaslarınıbilmelidir; daha sonra yöntemin ve en uç tedbirin ne kadargerekli olduğunu öğrenecektir. Bu öğüt özellikle, şimdi tüm hi-potezlerin çaresiz kurbanları olan ve nüktedan, hayran bırakan,canlandıran, güçlendiren izlenimi sergileyen kadınlara veril-melidir. Aslında, eğer kişi yakından bakarsa, tüm eğitimlilerinçoğunluğunun hala ikna olmaya gerek duyduklarını ve birdüşünür tarafından ikna edilmek dışında bir şey istemediklerini

316/567

Page 317: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ve ufak bir azınlığın kesinlik istediği fark edilebilir. Birincisi,kendi gücünü bu yolla artırmak için zorla sürüklenmeyi arzular;az sayıdaki ikincisi, yukarıda bahsedilen yöntem gücü artırsa da,kişisel yarar gözetmeyen nesnel bir ilgi duyarlar. Bir düşünürnerede bir dahi gibi davranırsa, kendisini öyle adlandırırsa veyetke gerektiren yüksekteki bir kişi gibi aşağıya doğru bakarsa,büyük çoğunluğun sınıfına güvenmektedir. Bu tür bir dehakanaatlerinin ateşinden etkilendiği ve bilimin dikkatli ılımanruhunda güvensizlik uyandırdığı ölçüde, taliplisi olduğuna nekadar inansa da gerçeğin düşmanıdır.

636

Adalete ait başka bir deha kategorisi olduğu kesindir; ve bunuherhangi bir felsefi, siyasal veya sanatsal açıdan daha az değerlibulamam. Bu, olgular karşısındaki yargılarda gözümüzü köreden ve kafamızı karıştıran her şeyden içten bir isteksizlikle uza-klaşma yoludur. Böylece kanaatlerin düşmanıdır, çünkü, ölüveya canlı, gerçek veya imgesel her şeye hakkını vermek ister -vebunu yapabilmek için çok açık bir anlayışı olmalıdır. Bu nedenleher şeyi en iyi ışık altına koyar ve dikkatle etrafında dolaşır.Sonunda, muhalifine, kör veya dar görüşlü 'ikna etme' (erkekler-in tanımlamasıyla, kadınlar buna 'inanç' derler) hakkını bileverir -gerçek uğruna.

637

Tutkulardan fikirler gelişir; ruh tembelliği, bunu katıkanaatlere dönüştürür.

Yine de, eğer kişi özgür, durmadan hareket eden, huzursuz birzihne sahip olduğunu duyumsarsa, sürekli bir değişimle bukatılığı engelleyebilir. Ve eğer genelde gerçekten düşünen bir çığ

317/567

Page 318: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

gibiyse, o zaman kafasında fikirler olmayacaktır, bunun yerinekesinlikler ve tam ölçülmüş olasılıklar yer alacaktır.

Ama bizim yapımız karışıktır, bazen ateşle parlar, bazen zekay-la soğur. Üstümüzde fark ettiğimiz tek Tanrıça olarak adaletönünde diz çökmek isteriz. Genellikle içimizdeki ateş bizi adalet-siz kılar ve bu Tanrıça'da olduğu gibi saflığımız yok olur. Bu dur-umda asla onun elini tutmamalıyız ve hoşnutluluğunun derinzevki hiçbir zaman bize ait değildir. Onu yaşamın peçeli

İsis'i[240] olarak onurlandırıyoruz, ateş bizi yakıp tüketmeyeçalıştığında, utanarak acımızı ceza ve kurban olarak onasunuyoruz. Tamamen yanmış kömürlere dönmekten bizi kur-taran aklımızdır. Orada, burada, bizi, adaletin kurbansunağından geriye doğru çeker ve üzerimize asbestten yapılı birkoza örer. Ateşten kurtulunca akla yönelerek, taraf değiştirerek,ihanet edilecek tüm şeylerin soylu bir haini olarak fikirden fikreatlarız -yine de suçluluk duymayız.

638

Gezgin. Us özgürlüğüne kısmen ulaşan kişi, dünya üzerinde birgezgin olduğundan başka bir şey duyumsayamaz -nihai biramaca doğru yolculuk etmez, çünkü bu yoktur. Ama gözlemle-mek ve dünyada olan her şey için gözlerini açık tutmak ister; bunedenle, kalbini tek bir şeye sıkıca bağlamamalıdır, neşesinideğişim ve geçicilikten alan ve içinde dolaşan bir şey olmalıdır.Yorulduğunda ve dinleneceği şehrin kapılarını kapalı bul-duğunda bu insanın kötü geceleri olacağı kesindir. Belki de, bunaek olarak, Doğudaki gibi, çöl kapıya dayanmıştır; şimdi yırtıcıhayvanlar yakında ve uzakta ulumaktadırlar; güçlü bir rüzgar es-mektedir; haydutlar yük hayvanlarını çalmaktadırlar. Dahasonra ürkütücü gece, sanki ikinci bir çöl gibi çölün üstüne çökerve kalbi dolaşmaktan yorulur. Daha sonra sabah güneşi

318/567

Page 319: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

yükselirse, öfke Tanrıçası gibi parlarsa ve şehrin kapıları açılırsa,dışarıya göre, yaşayanların yüzlerinde belki daha da fazla çöl, kir,yalan, karasızlık görecektir -ve gün neredeyse geceden dahakötüdür. Gezginin başına bu bazen gelebilir; ama telefi olarakbaşka bölgelerin ve günlerin neşe verici sabahları da gelir. Sonra,sabah karanlığında, dağların sisleri arasında perilerin dansederek geçen bandosunu yakınında görür. Daha sonra, öğleöncesi ruhunun dengesine sessizce döner. Tepelerinden veyapraklı köşelerinden yalnızca iyi ve parlak şeylerin; dağlarda,ormanda ve yalnızlıkta evlerinde olan ve bazen neşeli bezendüşünceli biçimde ona benzeyen gezgin ve filozof tüm özgür ruh-ların hediyelerinin üzerine düştüğü ağaçların altındadır. Şafakvaktinin gizemlerinden doğarak, onuncu ve on ikinci çan vur-uşları arasında, günün, nasıl da saf, saydam, yücelmiş ve neşelibir yüze bürünebileceğini düşünürler -öğle öncesi felsefesiniararlar.

319/567

Page 320: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

ARKADAŞLAR ARASINDASON SÖZ

1

Hoştur beraberce susmak,

Daha da hoştur beraberce gülmek

Gökyüzünün ipeksi giysisi altında

Yaslanmak kitaplara ve yosuna

Arkadaşlarla beraberce alçak ve yüksek kahkahalarla

Her birimiz parlayan beyaz dişlerimizi göstererek.

Eğer iyi yaptıysam, sessiz kalalım,

Eğer kötü yaptıysam, gülelim

Ve yeniden biraz kötü davranmak için,

Daha kötü yapalım, daha kötü gülelim,

Ta ki mezara girene dek.

Arkadaşlar! Peki! Ne diyorsunuz?

Amin! Bir daha buluşana dek!

Page 321: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

2

Özür dileme! Bağışlama!

Siz mutlu, gönlü rahat insanlar,

Benim bu us dışı kitabıma1

Kulak, yürek ve sığınak verin!

Gerçekten de arkadaşlarım,

Benim us dışılığım bir lanet olarak gelişmedi!

Ararken ne bulduysam

Bu kitapta var mıydı?

Budalalar lejyonundan birisini onurlandırın!

Bu budalanın kitabından öğrenin

Nasıl akıl başa gelir- 'aklın başına'!

O zaman arkadaşlar, ne diyorsunuz?

Amin! Bir daha buluşana dek!

Page 322: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

KRONOLOJİ

1844 5 Ekim. Friedrich Wilhelm Nietzsche, Almanya Lüzenyakınındaki Röcken'de papaz evinde doğdu. Köy papazı KarlLudwig ve yakındaki bir köyün papazının kızı olan FranziskaNietzsche'nin üç çocuğundan birincisiydi.

1849 27 Temmuz. Nietzsche'nin babası öldü.

1850 Nietzsche ve ailesi Nisan ayında Thuringa, Naumberg'etaşındı. Arthur Schopenhauer Essays Aphorisms and Maximsadlı kitabı yayınladı.

1856 Freud doğdu.

1858 Aile No 18 Weingarten'e taşındı. Nietzsche ünlü Pfortaokulunu kazandı.

1860 İki Nurnbergli arkadaşıyla birlikte 'Germania' adlı biredebiyat topluluğu kurdu. Jacob Buckhardt The Civilization ofthe Renaissance in Italy adlı kitabını yayınladı.

1864 Din bilimi ve dil bilimi öğrencisi olarak Bonn Üniversites-ine girdi.

1865 Hıristiyanlığa olan inancını yitiren Nietzsche, din bilimiöğrenimini Noel'de bıraktı. Bonn'dan ayrılarak eski dil dersiöğretmeni Friedrich Ritschl'in peşinden Leipzig'e gitti. Schopen-hauer okumaya başladı.

1867 İlk yayınlanan eseri: 'Zur Geschichte der Theoginideis-chen Spruchsammlung', Rheinische Nuseum für Philiogie'deyayınlandı. Askere gitti.

1868 Askerlik görevi bitti. Wagner'le tanıştı.

Page 323: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

1869 Ritchl'in önerisiyle Basel Üniversitesi klasik filoloji kür-süsüne atandı. Leipzig'den doktor unvanı aldı. Tribschen'dekiWagner'in evinin düzenli misafirlerinden oldu.

1870 'Grek Müzikal Draması' ve 'Socrates ve Tragedya' üzerinehalk konferansları verdi. Prusya ordusunda sağlık görevlisiolarak görev yaptı ve orada difteri oldu.

1871 Basel filoloji kürsüsüne başarısız bir başvuruda bulundu.Sağlığı bozuldu. İyileşmek için izin aldı ve The Birth ofTragedy'yi yazdı.

1872 The Birth of Tragedy yayınlandı (Ocak). 'Eğitim Kurum-larımızın Geleceği' adlı halk konferansları verdi.

1873 Untimely Meditations I: David strauss yayınlandı.

1874 Untimely Meditations II: On the Use and Disadvantageof History for Life ve III: Schopenhauer as Educator yayınlandı.

1875 İlk müridi olacak olan Peter Gast ile tanıştı. Kötü sağlıkdurumu, yıl sonunda genel bir çöküşe dönüştü.

1876 Kötüleşen sağlığı nedeniyle izin alarak Basel'den uzuncabir süre uzaklaştı. Mathilde Trampedach'a evlenme teklif etti vereddedildi. Untimely Meditations IV: Richard Wagner inBayreuth yayınlandı. İtalya'ya gitti.

1878 Human All Too Human yayınlandı. Wagner'le olanarkadaşlığı sona erdi.

1879 Assorted Opinions and Maxims yayınlandı. Hastalığınedeniyle Basel'den emekli oldu.

1880 The Wanderer and his Shadow ve Human All Too Hu-man II yayınlandı.

323/567

Page 324: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

1881 Dawn yayınlandı.

1882 The Gay Science yayınlandı. Lou Andreas Salomé'yeevlenme teklif etti ve reddedildi.

1883 13 Şubat. Wagner Venedik'te öldü. Thus Spoke Zarathus-tra I ve II yayınlandı.

1884 Thus Spoke Zarathustra III yayınlandı.

1885 Zarathustra IV kendisi tarafından yayınlandı.

1886 Beyond Good and Evil yayınlandı.

1887 On The Genealogy of Morals yayınlandı.

1888 The Wagner Case yayınlandı. Çalışmasının bir değer-lendirmesi Bern Band'da yayınlandı. Sağlığı biraz iyileşti, ama bukısa sürdü.

1889 Turin'de aklını tamamen yitirdi ve Jena Üniversitesi akılhastalıkları kliniğine yatırıldı. Twilight of Idols yayınlandı. Niet-zsche Contra Wagner özel olarak yayınlandı.

1890 Nietzsche anne evine geri döndü.

1891 Dithyrambs of Dionysus yayınlandı.

1894 The Anti Christ yayınlandı. Kız kardeşi Elizabeth bir Niet-zsche Arşivi oluşturdu.

1895 Nietzsche Contra Wagner yayınlandı.

1897 20 Nisan. Nietzsche'nin annesi öldü. Elizabeth,Nietzsche'yi Weimar'a götürdü.

1900 25 Ağustos. Nietzsche öldü. Freud Interpretation ofDreams adlı kitabını yayınladı.

324/567

Page 325: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

1901 The Will to Power, Elisabeth ve Gast tarafından seçilenyazıları yayınlandı.

1908 Ecce Homo yayınlandı

325/567

Page 326: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[1] 1886 yılında yer alan bu önsöz yerine, 1878 yılı baskısındaRené Descartes'in Discourse on Method adlı kitabındanaşağıdaki bölüm yer almıştı.

Ön Söz Yerine

'… en iyisini bulabilmek amacıyla, insanların bu yaşamdakiçeşitli uğraşlarını bir süre inceledim ve diğerlerinin işlerihakkında bir şey söylemeyi arzulamadan, kendi işimle ilgilen-mekten daha iyisini bulamadım, yani tüm yaşamımda Usumugeliştirmeye ve kendi yöntemimle gerçeğin bilgisine olduğuncaçabuk bir biçimde ulaşmaya çalışmaktan daha iyisini bula-madım. Bu yöntemi kullanmaya başladıktan sonra o kadar çoktatmin oldum ki, bu yaşamda daha tatlı ve masum bir şeyin bu-lunamayacağına inandım; her gün bu yolla, bana yeterinceönemli gibi gelen ve diğer insanların çok farkında olmadıklarıyeni bir şey keşfettim. Ruhumu dolduran bu sevinçle diğer herşey önemsiz kaldı.'

(...je m'avisay de faire un reveuë sur les diverses occupationsqu'ont les hommes en cete vie, pour tascher a faire chois de lameilleure; et sans que vueille rien dire de celles des autres, jepensay que je ne pouvois mieux que de continuer en celle lamesme ou je me trouvois, c'est a dire, que d'employer toute mavie a cultiver ma raison, et m'avancer, autant que je pourrois enla connoissance de la verité, suivant la Methode que je m'estoisprescrite. J'avois esprouvé de si extremes contentmens, depuisque j'avois commencé de me servir de cete Methode, que je necroyois pas qu'on pust recevoir de plus doux, ny de plus inno-cens, en cete vie; et descouvrant tous les jours par son moyenquelques veritez, qui me sembloient assez importanteset com-munement ignorées des autres hommes, la satisfaction que j'enavois remplissoit tellement mon esprit que tout Ie reste ne metouchoit point.)

Page 327: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[2] The Birth of Tragedy 1872 yılında yayınlandı. Beyond Goodand Evil adının yerine kullanılan Prologue to a Philosopy of theFuture 1886 yılında yayınlandı.

Page 328: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[3] Schopenhauer as Educator (1874). Nietzsche'nin, kör ahlakistemi karşısında gösterdiği daha sonraki tepki için özellikle 39.nolu aforizmaya bakınız.

Page 329: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[4] Richard Wagner in Bayreuth (1876). Nietzsche'nin,Wagner'in sanatı karşısında gösterdiği daha sonraki tepki için,özellikle 164, 165, 215, 219 nolu aforizmalara bakınız.

Page 338: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[13] 'o si tacuisses/ Philosophus mansissers' satırlarına gönder-me yapıyor.

Page 339: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[14] 'Son şeyler' (die letzten Dinge) yeniden doğma düşüncesinegönderme yapıyor.

Page 340: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[15] Ding an Sich: Kendinden olan, Kant, Critique of PureReason (1781), varlığın bizim bilgimiz dışında varoluşundanbahseder; bir nomendir, duyulardan çok zihne aittir; insan al-gılamasının olmadığı alandır; yani, 'görünüm'den çok, 'öz' dür.

Page 342: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[17] Bilim adamları karşısında sanatçı ve estetikçiler.

Page 343: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[18] Seelenscheinleib, Nietzsche'nin yeni sözcüğü.

Page 345: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[20] Vorstellung. Sıkça 'temsil etme' olarak çevrilir. Schopen-hauer 'idea' terimini kullanmıştır.

Page 348: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[23] Cf. Nietzsche. 'On the Truth and Lie in the Extra-MoralScience' (1873).

Page 349: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[24] Cf. Freud. 'The Interpratation of Dreams.' Bu çalışmanınbeşinci baskısının (1919) ekinde; Freud, Nietzsche'nin düş kav-ramına insanlığın arkaik mirasının bilgisine ulaşmanın yoluolarak gönderme yapar. 'onun ruhsal özüne aittir' (Standard Edi-tion, V, s. 549).

Page 351: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[26] Cf. Freud. 'Interpretation of Dreams' (Standard Edition) V,s. 23-30.

Page 354: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[29] Var olan her gerçekliğin bir varlık nedeni olduğuna dairvarlık bilimsel ilke (Critique of Pure Reason A201, A783, B246,A783, B246, B811). Böylece, metafizik dünya görünümlerdünyasının varoluşunun bir açıklamasıdır. Schopenhauer'in ilkçalışmalarından olan (1813) 'The Fourfold Root of the Principleof Sufficient Reason'. Cf. E. F. J. çevirmen Payne, (La Salle, III:Open Court Publishing Co. 1974.)

Page 358: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[33] Yüksek sesli, durmayan bir gülüş. Cf.Iliad. 1.599 veyaOdessy 7.326, 20.346.

Page 359: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[34] Afrikan Spir, Denken und Wirklichkeit (Düşünce ve Ger-çek) (Leipzig, 1873). Nietzsche basıldığı yıl Basel'de okumuştu.

Page 360: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[35] Bu problemle ilgili olarak, Democritus'un dışında Nietz-sche de Empedocle'in (İ.Ö. 5 yy.) ve Anaxogoras'ın (İ.Ö.500-428) çalışmalarından bahsetmişti. (Cf Philosophy in theTragic Age of the Greeks, par 36.)

Page 362: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[37] 'Çelikten daha dayanıklı bir abide', Horace, Odes., 3.30.1.

Page 363: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[38] Kant'ın, Critique of Practical Reason (1788), par 7 içindekizorunlu kategorilerine bir gönderme: Her zaman öyle hareket etki isteminin kuralları evrensel bir eylem yasasına göre işlemgörsün.'

Page 364: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[39] Schopenhauer, The World as Will and Idea, The World asWill and Idea b. 2, k.1 no 17: 'İnsanın metafizik gereksinimiüzerine.'

Page 365: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[40] Petrach (1304-74) bu üçlüde Rönesans'ı, Erasmus(1456-1536) insanlığı, Voltaire (1694-1778) tabii ki Aydınlanmayıtemsil ediyor.

Page 366: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[41] Wir haben aus der Reaction einen Fortschritt gemacht.Forschritt, 'bir adım ileri' demektir, aynı zamanda 'gelişim' an-lamını da taşır. Böylece 'Tepki nedeniyle öne bir adım attık' diyeçevrilebilir.

Page 368: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[43] Cf. Nietzsche'nin David Strauss üzerindeki çalışması(1873), ilk Untimely Meditations.

Page 369: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[44] Bu aforizma, Nietzsche'nin, Karl Eugen Dühring'in DerWert des Lebens im Sine einer Heroischen Lebensauffassung(1865) (Kahramanlık anlamında yaşamın değeri) adlı eserineyazdığı notlardan kaynaklanmıştır.

Page 371: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[46] Due François de la Rochefaucauld (1613-80).

Page 372: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[47] Chaeroncalı Plutarch (İ.S. 50-120) Onun Yaşamlar'ındakiamaç büyük adamların kariyerlerindeki özel erdemlere örnekvermekti.

Page 373: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[48] 'İnsanın erdem dediği genellikle, tutkularımızın yarattığıhayaletler dışında bir şey değildir. Her istediğini yaparak ceza-dan kaçınabilmek için, insan buna onurlu bir isim verir.

Page 374: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[49] Bahsedilen Alman Paul Rée'dir (1845-1901). PsychologicalObservations adlı eseri 1875 yılında basıldı.

Page 375: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[50] Rée'nin 1877 yılında çıkan On the Origin of Moral Feelingsadlı kitabından yorumlanmıştır.

Page 377: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[52] Eski Grek'te Platon'un idealar dünyasına -duyumsanandünya modeli olarak- 'Anlaşılabilir özgürlük' deyimiyle gönder-me yapıyor. 'Anlaşılabilir özgürlük' özgürlüğün en saf biçimidir.Bkz. The World of Will and Idea, k. 4, b. 55.

Page 380: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[55] Cf. Aristotale., Nichomachten Ethics, 6.13.1: 'Bazı karak-terler doğa tarafından ihsan edilmiştir.' Veya Heraclitus: 'Karak-ter kaderdir.'

Page 381: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[56] Cf. Karl Ernst von Baer (1792-1876) ve Ernst Haeckel(1834-1919). adlı biyologların çalışmaları.

Page 382: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[57] Aslında Papa Alexander'in bir sözü (cf. Das Swift- Büch-lein, Berlin, 1847.)

Page 383: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[58] Cf. On the Geneology of Morals (19887), ilk çalışma.

Page 385: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[60] Bu aforizma, Schopenhauer'in acıma duygusunu en yüksekahlak duygusu olarak yüceltmesi karşısında yazılmıştır (cf. TheWorld as Will and Idea, k. 4, no 67).

Page 386: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[61] Je suis peu sensible à la pitié et voudrais ne l'y étre pointdu tout… Cepedant il n'est rien que je ne fisse pour le soulage-ment d'une personne affligée…Mais je tiens aussi qu'il faut secontenter d'en témoigner et se garder soigneusement d'en avoir.C'est une passion qui n'est bonne à rien au dedans d'une àme bi-en faite, qui ne sert qu'a affaiblir le coeur, et qu'on doit lassier aupeuple, qui, n'exécutant jamais rien par raison, a besoin des pas-sions pour le porter à faire les choses. (Acıma duygusu beni çoketkilemez ve etkilenmek de istemem… Yine de, acı çeken insan-ları rahatlatmak için yapmayacağım şey yoktur… Ama insanlarınbunu ifade ederek mutlu olduklarını ve neşeli bir biçimdebununla karşılaşmaktan uzak durduklarını kabul ediyorum. Bu,iyi gelişmiş bir ruh için yararsız bir tutkudur ve yalnızca kalbi za-yıflatmaya yarar ve ussal hareket etmeyen ve eylem için tutkuyagereksinim duyan kütlelere bırakılmalıdır.)

Page 388: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[63] Prosper Merimée (1803-70) Letters, à une inconnue, 1:8'Zarar vermekten çok ondan zevk almanın daha çok geçerliolduğunu bilin.'

Page 390: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[65] Cf. Diderot, Paradoxe sur le comédien (1769).

Page 391: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[66] Agamemnon Odysses'i Archilles'in silahlarıyla ödüllendi-rince, Sophocles'in oyununun kahramanı olan Ajax delirerekkoyunları asker zanneder ve onlara komutan olur. Aklı tekrarbaşına gelince, kılıcıyla kendisini öldürür.

Page 393: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[68] Epikür, (İ.Ö. 341-270): Nietzsche'nin, Epikür'le olanilişkisini belgelendirmek için bkz. Walter Kaufmann'ın The GayScience'deki çevirisindeki notu. (New York: Vintage,1974) s. 110.

Page 394: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[69] Matthew, 4:45 'Onun güneşi iyi ve kötünün üzerine doğar,adil ve adil olmayan üzerine yağmur yağdırır.'

Page 395: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[70] Hesiod'a göre, Epimetheus'la evlendiğinde Pandora, çeyizolarak topraktan yapılmış büyük bir kap (dolium) getirir (birkutu değildir). Nietzsche Fass kelimesini, büyük bir fıçı için kul-lanıyor. Efsanenin tam eleştirisi için, bkz. Dora ve Edwin Panof-sky, Pandora's Box, (New York, Harper and Row, 1962.)

Page 396: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[71] Nietzsche'nin, bu atasözünü ters çevirerek yaptığı söz oy-unu çeviride anlamını kaybediyor. Çünkü Almanca'da Not(gereklilik) kelimesi, aynı zamanda 'sefalet' anlamına geliyor.

Page 397: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[72] Xerxes: İ.Ö. 486- 465 yılları arasında Pers kralı.Heredot'un Histories kitabının yedincisinde, kötü bir rüya görenPythus, büyük oğlunun Xerxes'in ordusunda askere alın-mamasını rica eder. Xerxes çocuğun ikiye bölünmesini emreder.

Page 398: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[73] Luka 18:14 'Kendini alçaltan, yükseltilecektir.'

Page 399: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[74] Ağlamaklı ahlak. Nietzsche, 18. yüzyılın popüler bir tiyatrotarzını anlatan ve Destouches'in (1680-1754) oyunlarındagörülen, Diderot tarafından geliştirilen (Le Fils naturel, 1757; LePiere de famille 1758) comédie larmoyante deyimiyleoynamaktadır.

Page 400: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[75] K. 5, 85-113. Thucydides, Melos'un İ.Ö. 416'da teslim ol-masını anlatır.

Page 401: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[76] 'Herkes gücüne eşit hakka sahiptir.' Spinoza, TarctatusPoliticus c. 2 b. 8.

Page 402: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[77] 'Gücünün değerlendirilişine göre.'

Page 405: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[80] Nietzsche'nin Türkçe açıklaması doğrudur.

Page 407: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[82] Michel Servat, tam olarak Miguel Serveto (1611-53),İspanyol doktor ve din bilimcisi. Trinity üzerindeki heretikgörüşleri nedeniyle Calvin'in emriyle Cenova'da yakıldı.

Page 408: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[83] Nietzsche Luke 25:37'ye gönderme yapıyor olabilir. İyiSamartian masalı.

Page 410: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[85] Başkasının talihsizliğinden kötü biçimde zevk duymak.

Page 413: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[88] 'Tanrı sevdiğini döver ve seçtiğini yanına alır.' (Hebrew12:6).

Page 414: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[89] Manfred, sahne 1, oyun 1 satırlar 10-12.

Page 415: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[90] Horace, Odes. 2.11.13-14. 'Ebediyet bilmecesini çözebilmekiçin, neden zavallı usuna işkence ediyorsun? Neden yüksekgöğün veya burada çam ağacının altında yatmıyoruz?' AyrıcaSchopenhauer'den de alıntı vardır, Parerga and Paralipomena,çev. E.F.J. Payne, c. I (Oxford: Clarendon Pres, 1974) s. 412.

Page 416: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[91] Bu paragraf özellikle Wagner'in Parcifal'ına yanıttır.

Page 420: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[95] 'Kophtisches Lied': Her çağdaki tüm bilgeler/Gülümserler,baş sallarlar ve kabul ederler/ Budalaların daha iyi olmalarınıbeklemek aptallıktır/ Akıllılığın çocukları aldatırlar/ Onlar daaptaldırlar, olmaları gerektiği gibi.

Page 422: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[97] Sör John Lubbock (1834-1913) İlk çağlar İngiliz tarihçisi.

Page 423: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[98] Örneğin bkz: 'Adler und Taube': 'Allgegenwärtiger balsam/Allheilender Natur' (doğanın her yerde hazır olan sağaltıcıkokusu)

Page 425: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[100] Erfindungen. Bazı baskılarda Empfindungen (duygular).

Page 426: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[101] Socrates'in duyduğunu iddia ettiği kutsal iç ses. Daha eskive farklı bir değerlendirme için, bkz. The Birth of Tragedy,böl.13.

Page 427: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[102] Cf. Schopenhauer, Parerga and Paralipomena. I:478.

Page 428: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[103] African Spir'e başka bir gönderme daha. (bkz. N.21, b.I)

Page 429: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[104] Friedrich Schleiermacher (1768-1830), romantik dinfelsefecisi.

Page 430: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[105] Theolegen. Bazı basımlarda, Theologie (din bilimi).

Page 431: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[106] Cf. Vermischte Schriften (Göttingen, 1867) c. I, 83.

Page 432: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[107] 'Eğer kişi sevgilisini, ona aşık olduğu için sevdiğinidüşünüyorsa, çok yanılıyor.'

Page 433: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[108] Paul Rée'nin çalışması, 1887 (Cf. 5, böl 2).

Page 434: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[109] 'Küçümseneni küçümse' (Lavardiuslu Hildebert'in ar-kasından (1056-1132), Carmina Miscellanea, 124.)

Page 435: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[110] Calderon de la Barca (1600-81). La Vida es Sueno, sahne I,b. 3 'Pues el delito mayor/del hombre es haber nacido.' TheWorld as Will and Idea adlı kitabından (kit. 3 b. 51) Schopen-hauer, sıkça alıntı yapmıştır.

Page 437: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[112] 'Fragmente und Studien.' 1799-1800. Schriften, c. 3 (Stut-tgart: Kohlhammer, 1968), s. 568.

Page 440: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[115] Die Leichtigheit und Leichtfertigheit.

Page 441: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[116] Grek şair (İ.Ö. 556-467), Coes'den. Cf. Theon,Progymmasmata.

Page 442: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[117] Dahi: Nietzsche daha arkaik biçim olan Genius terimi ile,daha çağdaş olan das Genie terimini değişimli olarak kullan-mıştır. (İkisini beraberce kullandığı Aph. 164'de bu daha açıktır);der genius, tam anlamıyla, daha çok insan özelliği olan yaratıcıbir ruh, das Genie, dehası olan kişi anlamını taşır.

Page 445: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[120] Magnesialı Hegasias (İ:Ö: 250) Klasik Attik türün aksine,popüler, nükteli, tumturaklı bir söylev geliştirmişti.

Page 446: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[121] Trost in Tränen'den alıntı. Devamı: 'man freut sich ihrerPracht' (onların ihtişamından sevinç duyulur)

Page 448: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[123] Bu aforizma Richard Wagner'e gönderme yapıyor.

Page 450: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[125] Aesop'un Kaplumbağa ve Kartal adlı masalına göndermeyapıyor.

Page 451: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[126] Works and Days (1. 1-13) adlı eserinde, Hesiod, (İ.Ö.750-720) savaş Tanrıçası 'ürkütücü Eris' ile, insanlar, özellikle desanatçılar arasında yumuşak bir rekabet isteyen 'iyi Eris'arasındaki farklılığı ortaya koyuyor. Bu mücadele Tanrıçası,Nietzsche'nin güç istemi kuramının beklentileri arasındaydı.

Page 452: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[127] Sanatın daha büyük ihtişamı nedeniyle.

Page 453: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[128] Kaderi düzeltmek (kandırmak anlamında).

Page 455: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[130] Laocoön grubu: İ.Ö. 1. yüzyılda büyük bir Helen grubu.

Page 456: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[131] Michel de Montaigne (1533-92). 1603 yılında,Shakespeare yaşarken (1564-1616) İngilizce'ye çevrildi.

Page 457: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[132] Schriftsteller (yazar) teknik, saçma yazı yazan için kul-lanılıyor. Daha iyi yazı yazan için kullanılan kelime: Dichter.

Page 458: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[133] Drakon yasası, Grek yasa koyucu Drakon'un ardından çokkatı kurallar için kullanıldı.

Page 460: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[135] Yazarca ressamlık: Nietzsche, Horace'nin ünlü sözünü tersyüz ediyor: ut pictura poesis (şiir resim gibidir) (Die Arte Poet-ica, 361).

Page 461: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[136] Nietzsche, Christopher Martin Wieland'ı (1733-1813)düşünüyordu.

Page 464: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[139] Giovanni Palestrina (1525-94), Toronto Konsülü(1545-63) sonrasında halka Katolik kilisesinin ihtişamını anlat-abilmek için besteler yapan İtalyan besteci.

Page 465: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[140] Pietistler: Philipp Jakob Spener (1635-1705) ve A. H.Francke (1663-1727) ile başlayan Hıristiyan mezhebi. İnsanruhunun kutsalı candan deneylediğine inanırlardı.

Page 467: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[142] Bartolomé Murillo (1618-82). İspanyol ressam.

Page 468: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[143] Gorgian figürleri: hatip –filozof Leontinili Georgias'ın(İ.Ö. 480?-370) sıkça ritmik ve çok süslü, Atik söyleyiş tarzındaparalellikler ve karşı savlar kullanan figürleri.

Page 469: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[144] Cf. Lessing, Briefe, die neueste Literatur betreffend(1759-65.)

Page 470: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[145] Bu bölüm, Nietzsche'nin Human All Too Human'ıVoltaire'e ithaf etmesini olumlamayı amaçlıyor.

Page 471: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[146] die Poesien aller Völker: Herder'in antolojisi Stimmen derVölker in Leidern'e (1807) bir gönderme.

Page 472: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[147] Voltaire'in, Shakespeare için yargısı.

Page 473: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[148] Cf. Goethe, Anmerkungen über Personen und Gegen-stände ve Schiller'e yazılmış bir mektup, Haziran 27, 1797.

Page 474: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[149] Byron, Letters and Journals, c. 4, 1816-1820, ed. RowlandE. Prothero (New York: Schibner, 1903-22), s. 169-70. Eylül 15tarihli mektup. Tam olarak şöyledir: 'Genelde şiirle ilgili olarakne kadar çok düşünürsem, onun (Moore) ve hepimizin -Scott,Southey Wordsworth, Moore, Campbell ve ben- hepimizdiğerleri kadar hatalıyız; en ufak bir değeri olmayan yanlış birdevrimsel şiir sistemindeyiz veya sistemlerindeyiz ve içinden Ro-gers ve Carabbe dışında kimse özgürleşemedi; neslimiz veya birsonraki nesil de aynı sonuca ulaşacaktır.'

Page 475: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[150] İbid, 5:323, Temmuz 14, 1821: 'En büyük bir şair olsa daShakespeare, en kötü örnektir.'

Page 477: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[152] Paestum (Cf. Selected Table Talk of Aristoxenos (İ.Ö.350)). Paestum'a bu gönderme, bu bölümdeki ilk aforizma 145'ianımsatıyor.

Page 482: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[157] Esprit fort: güçlü ruh, 'özgür ruhla' veya 'özgür düşünürle'eş anlamlı. İlk olarak Le Bruyere tarafından Caracteres (1688)adlı eserinin son kısmında kullanıldı.

Page 484: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[159] John Huss (1369?-1415). Bohemyalı dini reformist veşehit.

Page 485: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[160] 'Aziz Sulzer, bu ait olduğumuz lanetli ırkı yeterincetanımıyorsunuz.'

Page 487: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[162] 'Schopenhauer as Educator' (1874), Nietzsche'nin Un-timely Meditations'unun üçüncüsü.

Page 488: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[163] Cf. Schopenhauer'in çalışması: 'On the Apparent Designin the Fate of the Individual.'

Page 489: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[164] Benvenuto Cellini (1500-71), İtalyan heykeltıraş.

Page 490: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[165] 'En değerli kadın, ister övgü ister yergi için olsun, adıerkek dudaklarında en az dolaşandır.' Thucydides, 1.2.35:46.Pelepones (İ.Ö. 431) Savaşında sıraya girmiş olan Atinalılarıselamladığı cenaze konuşması.

Page 491: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[166] Der Tod des Empedokles, ilk çeviri s. 2, b. 4.

Page 492: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[167] Solon, Yunan yasa koyucu (İ.Ö. 640-560).

Page 494: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[169] Achilles'de Zeno, (İ.Ö. 490) Achilles'in kaplumbağa ileyarışındaki paradoksu anlatır. Buna Aristotales'in Physics'inde239b 15-18 ve Platon'un Parmanides'inde 128c. göndermeyapılmıştır.

Page 496: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[171] Nietzsche ve Socrates öncesi filozoflarla ilgili daha fazlabilgi için, bkz. Nietzsche, Philosophy in the Tragic Age of theGreeks, çev. Marianne Crown (Chicago: Gateway 1962). Nietz-sche ve Socrates hakkında daha fazla bilgi için, bkz. Wener J.Dannhauser, Nietzsche's View of Socrates, (Ithaca, N. Y.: CornellUniversity Pres, 1974.)

Page 497: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[172] Nietzsche'nin Pindar'dan aldığı en meşhur alıntılardanbirisi.

Page 500: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[175] Goethe'nin Faust'unda (I) 'Studierzimmer', 1851f Mephis-topheles konuşuyor

Page 504: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[179] unvertäglich, Zimmern kitabında olduğu gibi unertäglich(dayanılmaz) değil.

Page 505: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[180] Dans metaforunnun Nietzsche açısından önemi büyüktür.Cf. The Gay Science, Kit. 5, böl, 381.

Page 507: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[182] vielsaitiger: kelime anlamıyla 'daha çok telli'; ayrıca 'çokfazla yönlü' anlamına gelen vielseitiger kelimesi ile oynuyor.

Page 508: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[183] arrière born: Askere alınan kütleler.

Page 510: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[185] 'Müssigang ist aller Laster Anfang' (tembellik tümkötülüklerin başlangıcıdır.) Alman atasözü.

Page 515: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[190] Oliver Cromwll'e (1599-1658) mal edilir.

Page 516: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[191] Vertierung. Zimmerman'ın yazısı Vertierdigung'da(savunma).

Page 518: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[193] in uns jede gute Ernte verdirbt; bazı baskılarda, uns jedegute Ernte verdirbt.

Page 519: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[194] Yinelenen, kısa müzik cümlesi; üst seslerin melodilerindeokunur.

Page 521: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[196] die Not (das Bedürfnis): die, aynı zamanda hem 'gereksin-im', hem de 'sefalet' anlamını taşıyamaz (cf. N. 24, bölüm 2.)

Page 523: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[198] 3Bahsedilen akademisyen Paul de Lagarde'dir (1827-91).Wagner, Faust'ta, Faust'un bilgiçlik taslayan yardımcısı vekomedi unsurudur.

Page 524: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[199] 1878 yazında, Nietzsche, Works and Days üzerine konfer-ans veriyordu ve burada Hesiod, yemek için uzanıp yatan vekocasını erken yaşlandıran obur bir hanım kadar ürkütücü birşey olamaz diyordu.

Page 526: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[201] Aspiasia (İ.Ö. 470? 410): Pericles'in akıllı ve etkili metresi.

Page 528: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[203] 'Bu arada, benim fikrim.' Saygın Cato, tüm konuşmalarınışöyle tamamlardı: 'Ceterum Censo Carthaginem esse delendam.'(Bu arada, benim fikrim, Carthaga'nın yok edilmesidir.' Cf. Plut-rach, Saygın Cato üzerine (Lives, s. 27)

Page 530: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[205] 'Halk düşünmeye başladı mı, her şey bitmiş demektir.'Danilaville'ye mektup, 1 Nisan, 1766.

Page 531: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[206] 'Jeder ist seines Glückes Schmied' (her insan kendi tali-hinin mimarıdır.) Alman atasözü.

Page 532: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[207] Honoré Gabriel de Riqueti, Mirabeau Kontu (1749-91),Fransız devlet adamı.

Page 533: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[208] 'düzenli düzensizlik' (Letters à une inconnue, 2, 372.)

Page 534: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[209] Grek Kinik filozof (İ.Ö. 412?-323.)

Page 535: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[210] Cf. Jean-Jacques Rousseau, Discourses, on arts and sci-ences (1749) ve On the origin of inequality (1755).

Page 536: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[211] 'Ezin alçağı!' d'Alambert'e 28 Aralık 1762 yılında yazdığımektupta, Voltaire, boş inançtan bahsediyordu.

Page 537: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[212] Durch ihn, ya 'onun yüzünden', yani Rousseau veya 'onunyüzünden', yani devrimin ruhu anlamındadır.

Page 538: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[213] Vorzeiten. Bazı baskılarda: Urväter (atalar).

Page 539: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[214] Kültü Roma İmparatorluğunda yayılan Mısır bereketTanrıçası.

Page 540: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[215] İ. Ö. 388. Platon Sicilya tiranı büyük Dionysos'u, İ. Ö. 367ve 361 yıllarında geri döndüğünde, politik fikirlerini orada ger-çekleştirebilmeyi umarak Syracusa'da sarayında ziyaret etmişti.

Page 541: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[216] Thucydides içinde, 2.35-46 (cf. n. 12 Bölüm 5'e kadar).

Page 542: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[217] Bahsettiği uygarlık veya söylev olabilir.

Page 543: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[218] eitel Schwärmerei und Schönseelenthum.

Page 544: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[219] Nietzsche, bu satırı Untimeley Meditations III (Schopen-hauer as Educator)'den alıyor. Bu aynı zamanda, Bernard deMandeville'nin (1670-1733) yazdığı The Fable of the Bees'in dealt başlığı.

Page 545: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[220] Cf. Schopenhauer, The World as Will and Idea, I:173.

Page 547: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[222] Freude an sich çok açık değil, aynı zamanda kendiyle sev-inç duymak anlamını da taşır.

Page 548: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[223] Önceden kararlaştırılmış bir uyum: Bir bütünün parçalarıarasındaki uyumu anlatan Liebniz'in tanımı. Özellikle monadlardünyanın tözünü oluştururlar.

Page 552: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[227] George Sand'a gönderme yapıyor: 'Chacun a les défauts deses vertes.'

Page 557: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[232] Herkesin herkesle savaşı: Thomas Hobbes (1588-1679)tarafından türetilmiş bir cümle.

Page 559: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[234] Goethe'nin güncesi, 13 mayıs, 1780.

Page 561: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[236] Platon, Republic, 10.604b. Aynı zamandaSchopenhauer'in Parerga and Paliponema'sına da alınmıştır. Ni-etzsche, annesine ve kız kardeşine 22 ekim 1876'da yazdığı birmektupta böyle bir akşamdan bahseder.

Page 562: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[237] Gelecek bölümde Nietzsche sadakat ve ihanet üzerine yaz-arken, kuşkusuz Wagner ile olan ilişkisi aklındaydı. Ama aynızamanda ruhun dönüşümü kuramının alt yapısını da hazırlıy-ordu (cf. Thus spoke Zarathustra, Kısım I, 'Of the ThreeMetamorphoses.'

Page 563: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[238] 'Garip olduğu için inanıyorum. (Yanlış biçimdeAgustine'ye atfedilir.)

Page 566: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

[241] Bahsi geçen kitap İnsanca Pek İnsanca değildir. The Bookof Folly (Das Narrenbuch) adlı, planlanan, bir şarkı ve deyişlerderlemesidir.

Page 567: Friedrich Wilhelm Nietzsche - İnsanca, Pek İnsanca

@Created by PDF to ePub