güngören dergi - nisan

66

Upload: guengoeren-belediyesi

Post on 12-Mar-2016

262 views

Category:

Documents


10 download

DESCRIPTION

Güngören Belediyesinin İlçede gerçekleşen faaliyetler, etkinlikler, hayata geçen projeler, devam eden çalışmaların yanı sıra sağlık, teknoloji ve birçok güncel haberi bulabileceğiniz aylık dergisi.

TRANSCRIPT

Page 1: Güngören Dergi - Nisan
Page 2: Güngören Dergi - Nisan

Hizmet odaklı belediyecilik anlayışımız ile yaptığımız çalışmalardan biri olan Güngören Dergi, yenilenen yüzü ve ilk sayısı ile tekrar sizinle. Güngören Dergi; sosyal belediyecilik ve hizmet odaklı anlayışla çalışan belediyemizin, sosyal, kültürel ve kentsel hizmetlerinden vatandaşımızın haberdar olması ve daha çok yararlanabilmesi için oluşturduğumuz iletişim kanallarından biridir.

Aylık yayımlanacak olan dergimizle hem kentimizde gerçekleşen etkinlikler, hayata geçirilen projeler, devam eden çalışmalar hakkında bilgi alınabilecek hem de ülkemizden birçok önemli habere ulaşabileceksiniz. Milli manevi değerlerimiz çerçevesinde yaptığımız birçok çalışmanın ayrıntılarını en doğru şekilde bulabileceğiniz mecralarımızdan biri olan dergimiz, hizmetlerimizden kolaylıkla faydalanabilmeniz için bir rehber görevi de görecek. Dergimizle, sosyal tesislerimizdeki imkânlardan nasıl faydalanabileceğinizi, kültürel etkinliklerimizin ayrıntılı bilgilerini ve yaşadığımız kentle ilgili bilinmesi gerekenleri öğrenebilecek ve bu yolla Güngörenli olma bilincinin de farkındalığını kazanabileceksiniz. Toplumun en kutsal parçası olan “aile” kurumumuzun güçlendirilmesi ve zenginleştirilmesi için yaptığımız çalışmalara da ulaşabilme olanağının yanı sıra, toplumsal değerlerimiz çerçevesinde hazırladığımız içeriklerle de bilgi dünyanızı zenginleştirme olanağı bulmuş olacaksınız. Gençlerimizin ve çocuklarımızın kişisel ve bedensel gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla yaptığımız birçok faaliyete de bu kanal üzerinden ulaşabilecek ve gerçekleşecek çalışmalar hakkında bilgi edinebileceksiniz. Yaşadığımız çağın bir gerekliliği olan bilimsel - teknolojik gelişmelerin takibi ve yararlanabilme yollarını sizlerle paylaşarak ufkunuzu genişletebilecek ve bu yolla bilgi dünyanızı zenginleştirme imkânlarından birine daha sahip olacaksınız.

Bir cazibe merkezi haline gelmesini hedeflediğimiz Güngören’in, kültürel zenginliklerinden biri olacak olan Güngören Dergi, kentimizin hem yerel hem ulusal düzeydeki çalışmalarının anlatıldığı bir yayın niteliğindedir.

Yeni yayın organımızın entelektüel birikimimize katkı sağlaması dileğiyle.

Değerli Güngörenli Hemşehrilerim,

Güngören Belediye BaşkanıŞ. Yücel KARAMAN

Page 3: Güngören Dergi - Nisan

etkinlik yer tarih saat

Nisa

n 20

13 e

tkin

lik ta

kvim

i

Page 4: Güngören Dergi - Nisan

Yıl 1 | Sayı 1 | Nisan 2013

Gün

göre

n B

eled

iyes

inin

Ayl

ık S

ürel

i Yay

ın O

rgan

ıdır

GÜNGÖREN’DE NEVRUZ CEMRESİGÖNÜLLERE DÜŞTÜ

İSTANBULGENÇ OSMAN CAMİ

AİLE-YAŞAMADMÖNEMLİ OLAN İNSANIN HAYATINDABİR KAPI AÇABİLMEK

MAKALE/AYŞEGÜL TOZALEĞİTİMDEMONTESSORI METODU

YAZI DİZİSİKELAMDANKAĞIDANAİF BİR AKIŞHÜSN-Ü HAT

04

52

23 48

30

GEZEN BİLİRGÜNGÖREN

RÖPORTAJ / ÇOŞKUN SABAH“HALK MÜZİĞİ BAŞKAHALKIN MÜZİĞİ BAŞKA”

36

20

44

İmtiyaz SahibiGüngören Belediyesi Adına Şakir Yücel KARAMAN

Yazı İşleri Müdürüİrfan ERSAN

Yayın Koordinatörü Fatih DOĞAN

Yayın Yönetmeni Ferhat BULUT

Yayın KuruluSüheyla SÜLEZ, Yasemin EKMEKCİ Ayhan YILDIRIM, Pınar KARTI, Merve KIRDEMİR

Görsel YönetmenReyhan SULA

Foto MuhabirÇağlar MOĞULTAY

Baskı TarihiNisan 2013

Yönetim YeriGüven Mahallesi Marmara Cad.Belde Sokak No:38Güngören / İstanbulTel: 0 212 449 55 00 www.gungoren.bel.tr

Yayına Hazırlık ve Baskı

ISSN1309-2731

0 212 493 0 456www.afmiletisim.com

Page 5: Güngören Dergi - Nisan

GÜNDEM HABER Güngören’de Nevruz | 04 Güngören En İyi Stratejik Plan Yapan Belediye | 05 İlk Yardım ve Yangın Eğitimleri | 06Biyosidal Eğitim Semineri | 06Temizlik Personeli Bilinçlendirildi | 06Kamuda Güvenlik Paneli | 07Çanakkale Şehitlerini Anma Günü | 08Şehit Aileleri Unutulmadı | 09Başkan Karaman’dan 8 Mart’ta Kadınlara Karanfil Jesti | 09 Güngören Sokakları Topiary İle Renkleniyor | 10Temizlik Müdürlüğü Araç Filosunu Yeniledi | 11Başkandan İlim Yayma Cemiyeti’ne Ziyaret | 12 Başkandan GÜSİAD Ziyareti | 12Kadınlara Özel Spor Salonu | 13 Güngören Askerlik Şubesi Hizmete Girdi | 13

KENTLİLİKKentsel Dönüşüm | 14Güngören’in Yeni Yaşam Alanı Magirus | 16Eski Yeni Güngören | 18Söyleşi / Şükran ÖZBEN | 20

AİLE/YAŞAMAile Danışma Merkezi | 23Kadınlar Önce Çocuğum Diyor | 26Alo 183 Kadınlara Yardım | 26Türkiye’deki Her İki Doğumdan Biri Sezaryen | 27

EĞİTİM4 Yıllık Lisans Bölümleri 2 Yıla Düşürülecek | 28İbn-i Sina Bilgi Evi | 29Eğitimde Montessori Metodu | 30

SAĞLIKBiyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi | 32Tiroid Kanseri 7 Kat Arttı | 32Ekmekte Kepek Oranı Yüzde 60 | 32Güzelleşirken Sağlığınızdan Olmayın | 33Aşırı Tuz Zehirleyebilir | 33Temiz Evim - Evde Bakım | 34

RÖPORTAJCoşkun Sabah / “Halk Müziği Başka Halkin Müziği Başka” | 36

KAMU SPOTU Ekmeğini İsraf Etme | 40 TEKNOLOJİGüngören Belediyesi Mobil Tablet Takibi | 41Dünyanın İlk Şeffaf Telefonu | 42Google Korsan Sitelerin Fonlarını Kesiyor | 42Dokunmatik T-shirt | 42Bu Saat İphone’un Aklını Aldı | 43Güngören Belediyesi Bir Tık Uzağınızda | 43

YAZI DİZİSİHüsn-ü Hat | 44

GEZEN BİLİRGüngören | 48

İSTANBULGenç Osman Cami | 52

KÜLTÜR/SANATSöyleşi/Asım YILDIRIM | 58Söyleşi/Zekai TUNCA | 59Ölümünün 40. Yılında Aşık Veysel | 60Okuma Saat’inde Öğrenciler Yavuz BAHADIROĞLU’yla Buluştu | 61

SPORKüçükler Futbol Finalistleri | 62Buz Pistinin Finalistleri | 62Murat Ekmekçi Spor Kulübü | 62Giresun Federasyonu Futbol Turnuvası | 63

Page 6: Güngören Dergi - Nisan

nisan2013

4

gungorendergi.com

Erdem Bayazıt Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Nevruz Bayramı kutlamalarını Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği ile Öz-bekistan Büyükelçiliği birlikte düzenledi.

Güngören Belediyesi’nin ev sahipliğini yaptığı progra-ma Türkiye’de yaşayan ve Özbekistan’dan gelen Özbekler yoğun ilgi gösterdi.

Programda öncelikle misafir-lere geleneksel Özbek pilavı ikram edildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Kuran-ı Kerim tila-vetiyle başlayan programda Türkistanlılar Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı Ekber Yassa günün anlam ve önemini belirten kısa bir konuş-ma yaptı.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman, “baha-rın gelişini temsil eden Nevruz

Bayramı’nın kültürümüz içe-

risinde önemli bir yere sahip

olduğunu belirterek günümüz-

de çevre duyarlılığını artırma-

ya çalışan çevrecilerin Nevruz

Bayramı’nı ihmal etmemesi ge-

rektiğini” dile getirdi. Eyüp Be-

lediye Başkanı İsmail Kavuncu

ile Özbekistan Başkonsolosu

da herkesin Nevruz Bayramı’nı

kutladı.

Nevruz ateşinin sembolik olarak

yakıldığı sahneye, davet edilen

Başkan Şakir Yücel Karaman’a

dernek başkanı Ekber Yassa

tarafından geleneksel çapan

kıyafeti giydirildi. Daha sonra

demir dövüldü, yumurta tokuş-

turuldu ve ateş üzerinden atla-

nıldı. Özbekistan devlet sanat-

çısı Hasila Rahimov Özbekçe

şarkılar seslendirdi. Program

sonrasında davetlilere Güngö-

ren Belediyesi Park ve Bahçeler

Müdürlüğü’nün kendi yetiştir-

miş olduğu lale ve sümbül da-

ğıtımı yapıldı.

Güngören Belediyesi’nin her yıl farklı bir konsept ve içerikle hazırlayıp sunduğu baharın muştusu Nevruz Bayramı kutlamaları bu yıl da renkli görüntülere sahne oldu.

GÜNGÖREN’DE NEVRUZ CEMRESİ GÖNÜLLERE DÜŞTÜ

Page 7: Güngören Dergi - Nisan

5

gungorendergi.com

Güngören Belediyesi’nin hazırlamış

olduğu 2012-2016 yılı stratejik planı

uluslararası standartlara uygun en iyi

‘Stratejik Plan’ seçildi.

TESİAD Derneğinin, www.turkbeledi-

ye.com desteği ve Gönüllü Kamu İzle-

me Platformu K-PİT uzmanları tarafın-

dan yürütülen çalışmalar çerçevesinde

belediyeler tarafından hazırlanmış olan

“Stratejik Plan” ve “Performans Prog-

ramları” değerlendirmeye alındı. Yapı-

lan çalışmalar neticesinde, Güngören

Belediyesi tarafından 2012 – 2016 yıl-

ları için hazırlanan Stratejik Planı, en iyi

plan seçildi. Güngören Belediyesi’nin

planı, Anakent belediyelerince hazırla-

nan stratejik planların uluslararası ka-

bul görmüş ilkeler ve kamu kurumları

tarafından belirlenmiş bulunan stan-

dartları da taşıdığı açıklandı.

Bu başarılı çalışmanın altında iyi bir

ekip çalışması olduğuna dikkat çe-

ken Güngören Belediye Başkanı Şakir

Yücel Karaman, “Gelecek 5 yılın reel

bir sonuca dayandırılarak hazırlandığı

Güngören Belediyesi 2012-2016 Stra-

tejik Planı’nda, katılımcılığa verdiğimiz

önemin bir göstergesi olarak tüm iç ve

dış paydaşlarımızı çalışmaya dahil et-

tik.

STK’ların, üniversitelerin, kamu kurum-

larının, vatandaşlarımızın ve çalışanla-

rımızın fikirlerini aldık. Sadece belediye

tarafından değil tüm Güngörenlinin da-

hil olduğu bu süreçte; paydaşlarımız-

dan aldığımız tüm fikirlerin, kurum içi

ve dış çevre analizlerini ayrıntılı olarak

değerlendirdik.

Yoğun geçen mesailer ardından viz-

yonumuzu, öngörülerimizi ve hedef-

lerimizi belirleyerek stratejik planımızı

oluşturduk. Bu kapsamda stratejik pla-

nın oluşmasında emeği geçen Güngö-

ren halkı başta olmak üzere, çalışmayı

yürüten Strateji Geliştirme Müdürlüğü

ve tüm mesai arkadaşlarıma teşekkür

ediyorum” diye konuştu.

Güngören Belediyesi’nin hazırlamış olduğu

2012-2016 yılı stratejik planı uluslararası

standartlara uygun en iyi ‘Stratejik Plan’ seçildi.

GÜNGÖREN’DE NEVRUZ CEMRESİ GÖNÜLLERE DÜŞTÜ

GÜNGÖRENEN İYİ STRATEJİK PLAN YAPAN BELEDİYE

Page 8: Güngören Dergi - Nisan

6

gungorendergi.com

Güngören Belediyesi Başkan Yardımcısı

Ensar Özcan, Veteriner İşleri Müdürlüğü

ekiplerine yönelik verilen ilaçlama usul ve

esasları ile biyosidal eğitim seminerine

katıldı. Cevizlik Sosyal Tesisleri’nde, halk

sağlığı alanında haşerelere karşı ilaçla-

ma usul ve esaslar ile biyosidal ürünlerin

uygulama yolları konulu eğitim semineri

gerçekleştirildi.

Seminere Belediye Başkan Yardım-

cısı Ensar Özcan ve Veteriner İşleri

Müdürü Engin Civan ve müdürlük

ekipleri katıldı. Seminerde muhtemel

yanlış uygulamalar hatırlatıldı ve İlaç-

lama konusunda yeni yöntem ve tek-

nikleri hakkında bilgilendirilen ekipler,

biyosidal ürünlerin uygulama yolları

hakkında da bilinçlendirildi.

Güngören Belediyesi, kurum içi eği-timlerine devam ediyor. İlçenin te-mizliğinden sorumlu ekipler her gün yüzlerce tehlikeyle karşı karşıya ka-lıyor. Kimi zaman tedbirsizlikten kimi zaman yetersiz bilgiden kaynaklanan kazalar hakkında ekipler bilgilendiril-di.

Güngören Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde görev yapan temizlik personeli iş kazalarına karşı bilinçlen-dirildi. C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı

Çevre Mühendisi Derya Açıkgöz’ün verdiği eğitim arasında düşmeler, iş-letme içinde dolaşım, makine ve alet kullanımı, yangın ve patlama, temizlik ve diğer tehlikeler yer aldı.

Köyiçi Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda verilen eğitime temizlik işleri müdürlüğü ekiplerinin tamamı katıldı. C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Çevre Mühendisi Derya Açıkgöz iki saat boyunca sunum eşliğinde bilgi-lendirme yaptı.

Güngören Belediyesi Sivil Savunma Şefliği

tarafından hazırlanan “İlk yardım ve yangın

eğitimi” kurslarına yapılan başvurular sonu-

cunda eğitimler yapıldı. İki saatlik eğitime

katılan herkese belediye yetkilileri tarafından,

ilk yardım seti ve gaz algılama dedektörü

hediye edildi.

Güngören Belediyesi Sivil Savunma Şefliği

eğitimler sonrası vatandaşlardan mahalle

afet gönüllüleri seçecek. “Canımı seviyorum

harekete geçiyorum” sloganıyla başlatılan

eğitim seferberliği eğitimleri yaklaşık bir ay

sürdü. 10-21 Şubat 2013 tarihleri arasında

ilk yardım ve yangın kurslarına kayıt alan

Sivil Savunma Şefliği, eğitimlere 1 Mart

2013 itibariyla mahalle bazlı olarak başladı.

Eğitimler sonucunda uzman ekipler, ma-

halle afet gönüllülerini oluşturuldu. İlerleyen

aşamada ise bu kişilere deprem sonrası ara-

ma ve kurtarma eğitimi verilecek.

Verilen eğitimler arasında, ev kazaları, kes-

ik ve kanamalar, yanıklar, zehirlenmeler,

çocukların cisim yutması, bayılmalar, çocuk-

larda havale ve ateş, kalp krizi, evlerde yangın

çıkabilecek yerler, mutfak yangınları, LPG ve

doğalgaz, baca yangınları ve zehirlenmeleri,

gaz algılama dedektörleri, yangında binadan

nasıl dışarı çıkılır, yangın söndürme tüpler-

inin tanıtımı yer alıyor.

İLK YARDIM VEYANGIN EĞİTİMLERİ

TEMİZLİK PERSONELİ İŞ KAZALARINA KARŞI BİLİNÇLENDİRİLDİ

İLAÇLAMA EKİPLERİNE BİYOSİDAL EĞİTİM SEMİNERİ VERİLDİ

Page 9: Güngören Dergi - Nisan

7

gungorendergi.com

Kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik artan korsan saldırıların önüne geçmek amacıyla Yıldız Teknik Üniversitesi’nde panel düzenlendi.

Son yıllarda ülkelerin en önemli sorunla-rından biri haline gelen siber saldırılarla ülkelerin gizli bilgileri çalınarak sanal or-tamlarda yayımlanıyor. Kimi zaman krizle-re neden olan bu saldırılar sanal ortamlar aracılığıyla gruplar oluşturan bilgisayar korsanları tarafından gerçekleştiriliyor. Ülkemizde son yıllarda birçok siber sal-dırıdan sorumlu tutulan RedHack grubu zaman zaman uluslararası Anonymous hacker grubuyla ortak saldırılar düzenle-yerek yaklaşık 350 Emniyet Müdürlüğü si-tesini geçici süreyle çalışmaz hale getirdi. Grubun çekirdek kadrosunu oluşturan 12 kişi birçok gizli resmi yazışmayı da sanal ortamda yayımladı, bakanlıkların internet si-

telerine yönelik çok sayıda saldırı gerçekleştirdi.

Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kam-püsü Elektrik Elektronik Fakültesi Kon-ferans Salonunda TEKDER (Teknik Ele-manlar Derneği), Güngören Belediyesi, ESAM (Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin organizasyonuyla gerçekleştirilen Kamu-da Siber Güvenlik Paneli Teori ve Uygula-malar panelinde siber güvenlik hakkında önemli bilgiler verildi. Çok sayıda öğren-cinin ve davetlinin katıldığı panelin açılış konuşmasını TEKDER İstanbul İl Başkanı Hüseyin Kurşun, Rektör İsmail Yüksek ve Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman yaptı.

Ulusal ve uluslararası siber saldırılarla mü-cadele edecek güçte olduğumuzu söyle-yen Şakir Yücel Karaman, “Artık eskisi

gibi yazılımları dışardan almıyoruz. Kendi uçağımızı helikopterimizi üretip yazılımını yapabiliyoruz. Kendi insansız aracımızın yazılımını yapabiliyoruz. Uçaklarımızın geçmişteki yazılımlarını yerlileştirebiliyo-ruz. Dolayısıyla bu tür projeler çok daha fazla yapılır oldu, başarılır oldu. Gençle-rimiz eskiye nazaran bu konularda kapa-siteli. Paneldeki amaç; bu kapasitenin bu potansiyelin farkına varmamızı sağlama ayrıca konuya da buna ilgi duyanların far-kına varmasını sağlama. Ondan sonra da bekleyip, bu potansiyelin çıkaracaklarını görmek. Ben tekrar başta sayın rektö-rümüz olmak üzere burada emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Birçok kurumdan katılımın olduğu panel, yapılan bilgilendirici sunumların ardından sona erdi.

SİBER SALDIRILARA KARŞI

KAMUDA GÜVENLİK PANELİ

Page 10: Güngören Dergi - Nisan

8

gungorendergi.com

Güngören Erdem Beyazıt Kültür

Merkezi’nde Belediye Başkanı Şakir Yücel

Karaman ve Kaymakam Zafer Orhan’ın

katılımıyla Çanakkale Şehitleri anıldı.

Saygı duruşunun ardından okunan İstiklal

Marşıyla başlayan Çanakkale Zaferi’nin

98. yılı ve şehitleri anma töreninin açılış

konuşmasını Zafer Orhan yaptı. Zafer Or-

han “Çanakkale’de bir destan yazıldı, bu

destan Türk Milletinin büyük destanıydı.

Büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un deyişiyle

“tek dişi kalmış canavarın” Türk Milleti’ni

yok etme mücadelesine karşı atılmış olan

bir tokatın destanıydı.

Avrupa ülkeleri havadan, karadan, de-

nizden en iyi teknolojik donanımlara sa-

hip savaş araç gereçleriyle Çanakkale’ye

yükleniyordu. Burası aşıldığında İstanbul

düşürülecek, dolayısıyla Türk Milleti’nin

kalbine bir hançer sokulmuş olacaktı. Tabi

Türk milleti buna fırsat veremezdi. Türk mil-

leti özgür ve bağımsız yaşamaya alışmıştı.

Türk Milleti’nin imanı ve inancı buna fırsat

veremezdi. Çanakkale’de biz bu birlik ve

beraberlik ruhunu gördük ve bunun saye-

sinde Avrupa’nın en ileri ordularına büyük

bir darbe vuruldu. Bizi hayatta tutan ve

Çanakkale’de zaferi kazanmamızı sağla-

yan ruhu çok iyi anlamamız gerekiyor” ifa-

delerinde bulundu.

Çanakkale’de yaşanan olayların anlatıl-

dığı, görsel sunumların yapıldığı ve şiir-

lerin okunduğu tören Kaymakam Zafer

Orhan’ın kapanış konuşması yapmasıyla

sona erdi.

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE ANMA GÜNÜ

Page 11: Güngören Dergi - Nisan

9

gungorendergi.com

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman 8 Mart Dün-ya Kadınlar Günü dolayısıyla Güngörenli kadınlarla bir araya geldi. Kadınlara karanfil veren Başkan Karaman, “Bizim inan-cımıza göre kadınlar kutsaldır ve başımızın üstünde yerleri vardır. Allah sizi başımızdan ek-sik etmesin” dedi.

Tüm dünyada kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dola-yısıyla Güngören Belediyesi özel bir program organize etti. Menderes ve İnönü caddesin-de kadınlarla bir araya gelen Belediye Başkanı Ş. Yücel Ka-raman kadınlarla tek tek sohbet

etti. İş sahibi kadınları da ziya-ret eden Karaman ziyaret etti-ği dükkân sahibi erkeklere ise eşlerine vermek üzere karanfil hediye etti. Ekibi ile cadde ve sokaklarda gördükleri kadın-lara karanfil hediye edip istek ve taleplerini dinleyen Başkan Karaman, “2010 yılında yapılan referandumla; kadınlar, çocuk-lar, özürlüler ve yaşlılar pozitif ayrımcılık ile anayasal güvence altına alınmıştır. Biz de beledi-ye olarak kadınlarımıza ve ço-cuklarımıza yönelik çok sayıda çalışmalar yürütmekteyiz. Yap-tığımız çalışmalarla kültürel ve sosyal hayatta yerlerini hazır tutuyoruz” dedi.

Başkan Karaman’dan8 Mart’ta Kadınlara Karanfil Jesti

18 MART’TA ŞEHİT AİLELERİ UNUTULMADI18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü’nde İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Gün-gören Kaymakamı Zafer Orhan, Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman ve Güngören İlçe Emniyet Müdürü Ömer Burak Akkaş şehit ailesi ziyaretinde bulundu.

Ankara’da 2011 yılında eğitim uçuşu sı-rasında şehit olan Pilot Üsteğmen Kemal Taşçı’nın babası Müslüm Taşçı ziyaret için memnun olduğunu belirtirken konuklarına ikramlarda bulundu. Samimi karşılama ve sohbet sonrası Taşlı ailesi misafirlerine ka-

pıya kadar eşlik etti.

Eğitim uçuşu sırasında Ankara’da düşen helikopterin pilotlarından olan 2 çocuk babası Pilot Üsteğmen Kemal Taşçı Kemal Taşçı ve 4 asker şehit olmuştu.

Page 12: Güngören Dergi - Nisan

10

gungorendergi.com

Ağaç budama sanatı (topiary) Güngören sokaklarını renklendiriyor.

Güngören’in kavşakları, yolları ve refüjlerinde şekil bulan bitkiler, kimi za-

man fil, kimi zaman mantar görünümünde ortaya çıkıyor.

Her yıl ilçedeki kentsel estetik ve yeşil alan miktarını artıran Güngören Be-

lediyesi, şehirleşmeyle birlikte baş gösteren beton yığınlarına yeşil savaş

başlatmış durumda. Bu vizyon çerçevesinde Güngören Belediyesi Park ve

Bahçeler Müdürlüğü ekipleri, kişi başına düşen yeşil alan miktarında dünya

standartı olan 7 m²’yi yakalamak için büyük gayret sarf ediyor. Güngören’in

yeşil alan artış miktarı 9 yılda yüzde 100’ü aşarken, sadece parklarda ve

boş alanlarda yeşillendirme yapılmakla kalınmayıp, yol kenarları başta ol-

mak üzere ana arterlerde de göz zevkine hitap eden budama sanatı da

uygulanıyor.

Sokaklarda, geometrik şekilli ağaçlar kullanarak yoğun kentleşme ve ye-

şil alan azlığına çözüm ürettiklerini dile getiren Belediye Başkanı Ş. Yücel

Karaman, “Modern kentlerde çınar gibi bilinen ağaçlarının dikiminde ve

tür tercihinde, ağacın büyüme kapasitesi, yol genişliği, binaya mesafesi,

estetik uyum ve düzen göz ardı edildiğinden birçok sorun yaşanıyor. Bu

tür ağaçlarda, alt yapıyı tahrip etmesi, binaların ışık almasını engellemesi,

yaya ve araç trafiğini zorlaştırması sıkça karşılaşılan durumlardı. Biz de bu

sıkıntıları ortadan kaldıracak bir proje geliştirmeye karar verdik. Küçük yeşil

alanlarda, dikkat çekici, göz zevkini okşayan, kentsel estetik adına bir doku

oluşturmaya çalıştık. Uygulamamız; budamaya dayanıklı türlerin sürekli

budanarak şekillendirilmesi esasına dayanıyor. Doğal formlar dışında, özel

hazırlanan konstrüksiyonlarla çeşitli geometrik şekiller, hayvan figürleri ve

heykelcikler oluşturulabiliyoruz” diye konuştu.

Güngören Belediyesi’nin başlatmış olduğu çalışmaların ilki, Davutpaşa

Kavşağı’nda ikincisi ise, tramvayın da kullanımında olan Necip Fazıl Kısa-

kürek ve Abdi İpekçi caddelerinde uygulandı. Kavşak göbeğine ve refüjlere

uygulanan çalışma, araç kullanıcıların ve yayaların göz zevkine hitap ettiği

gibi, insanlara doğal bir rahatlama da sağlıyor. Güngören Belediyesi, azalan

yeşil dokuyu daha çekici hale getirip, bu amaçla yetişkin ve özel formlu

bitkiler tercih ederek yeni bir tarz oluşturmuş durumda. Ağaçlandırma ça-

lışmalarında estetik kaygılar yanında, altyapı, yaya ve araç trafiği, binaların

ışık alması, güvenlik gibi birçok unsur göz önünde bulunduruldu.

GÜNGÖREN SOKAKLARI

TOPİARY İLE RENKLENİYORAğaç budama sanatı (topiary) Güngören sokaklarını renklendiriyor. Güngören’in kavşakları, yolları ve refüjlerinde şekil bulan bitkiler, kimi zaman fil, kimi zaman mantar görünümünde ortaya çıkıyor.

Page 13: Güngören Dergi - Nisan

11

gungorendergi.com

Güngören Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü araç ve personel ye-niliklerine devam ediyor. Geçtiğimiz yıl personelinin kıyafetlerini ye-nileyip eğitim faaliyetlerine önem veren müdürlük, 2012 yılında çöp toplama araçlarında da yeniliklere gitti.

Güngören Belediyesi, çağın ve teknolojinin yeniliklerinden faydalan-maya devam ediyor. Personel eğitimlerine verdiği önem kadar araç filosunda da yeniliklere giden Güngören Belediyesi, vatandaşına en iyi hizmeti vermeye çalışıyor.

İlçe sakinlerinin çöp çıkarma saatlerine riayet göstermesi duru-munda belediye harcamalarında önemli bir tasarruf sağlanacağına dikkat çeken Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, “Belediye bütçe giderlerinin büyük bir bölümünü temizlik harcamaları oluşturuyor. Vatandaşlarımızın çöp çıkarma saatlerine özen göstermesi bu har-camaları azaltacaktır. Böylece Güngörenlilerin sosyal yaşamında önemli yer edinen park ve sosyal donatı alanlarına daha fazla kay-nak aktarabiliriz. Avrupa’da haftada bir çöp toplanırken ülkemizde bu durum daha vahim durumda. Biz her gün çöp topluyoruz ve bunun parası ne yazık ki vatandaşımızın cebinden vergi olarak çı-kıyor. Biz bunu düzeltmek istiyoruz. Vatandaşlarımızı bilgilendirici ve uyarıcı afişler asıyoruz. Araç filomuzu da yenileyerek temizlik konu-sundaki duyarlılığımızı herkesle paylaşmaya çalışıyoruz” diye konuştu.

Güngören Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü, ana caddeler için çöp toplama araçlarını saat 17:00’de çıkarırken mahallelerde çöp toplama işlemleri saat 19:30’dan sonra başlıyor. Akıncılar mahallesi, Haznedar Mahallesi, Güven Mahallesi, Mareşal Çakmak Mahallesi ve Güneştepe Mahallesinin bir kısmı (Kutsal sokak ile Necip Fazıl Kısa Kürek Caddesi arası ) salı, Perşembe ve cumartesi günleri ak-şam saatlerinde çöp toplama hizmeti veriliyor.

Merkez Mahallesi, Sanayi Mahallesi, Gençosman Mahallesi ve Gü-neştepe Mahallesi (Bağlar caddesi ile necip fazıl kısa kürek caddesi arası) Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri yine akşam saatlerin-de, Tozkoparan Mahallesi, M.Nesih Özmen Mahallesi ve A.Nafiz Gürman Mahallesi’nde ise her akşam çöp toplama hizmeti veriliyor.

Güngören’in yaşam merkezinin olmasının yanında sanayi ve üretim merkezi de olması nüfus yoğunluğunu artırıyor. Çalışan vatandaşla-rının evlerine akşam saatlerinde dönmesi ve araç trafiğini olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle çöp toplama saatleri akşamın ilerleyen saatlerinde yapılmak zorunda kalıyor. Çöp toplama hizmetlerini 22 araç ile yapan Güngören Belediyesi, gece amirlikleri sayesinde araçlarla iletişim halinde olarak vatandaşlarına daha iyi hizmet ver-meye çalışıyor.

GÜNGÖREN BELEDİYESİ TEMİZLİK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ

ARAÇ FİLOSUNU YENİLEDİGüngören Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü araç ve personel yeniliklerine devam ediyor. Geçtiğimiz yıl personelinin kıyafetlerini yenileyip eğitim faaliyetlerine önem veren müdürlük, 2012 yılında çöp toplama araçlarında da yeniliklere gitti.

Page 14: Güngören Dergi - Nisan

12

gungorendergi.com

İlim Yayma Cemiyeti Gün-gören Şubesi, Güngören Kaymakamı Zafer Orhan, Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, İlçe Müftü Vekili Ali Gencel, AK Parti İlçe Başkanı Ercüment Sever’i ağırladı.

Fikir alışverişinde bulunmak ve verdikleri eğitim hizmeti hakkında bilgi vermek ama-cıyla ilçe protokolüyle bir ara-ya gelen İlim Yayma Cemiyeti

Güngören Şubesi, yetkililere binayı gezdirdi. Öğrencilerin eğitim gördüğü ve spor yaptığı alanları inceleyen yetkililer, ve-rilen hizmetten memnun kaldı.

Güngören Kaymakamı Za-fer Orhan ve İlçe Müftü Vekili Ali Gencel Spor Salonu’nda masa tenisi oynadı. Öğren-cilerle sohbet eden Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman ise, gençlere önerilerde bulundu.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman, Mart ayı boyunca hafta sonla-rında dernek ziyaretlerinde bulundu. Der-neklerin önemine değinen Başkan Kara-man, gençlere sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi.

Güngören’de faaliyet gösteren hemşehri derneklerinden bu ay Bayburt İli Armutlu Köyü Derneği, 24 Erzincanlılar, Trabzon Gülen Köyü ve Trakyalılar dernekleri ziya-

ret edildi. Derneklerin önemine değinen Başkan Karaman, “Hemşehri dernek-leri, doğup büyüdükleri bölgenin kültü-rünü yaşadıkları şehirlere de taşımalılar. İstanbul’un karmaşası içinde kaybolan gençlerimizin elinden tutmalı, onlara örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi aşılama-lıyız. Yarın bu ülkeyi onlar yönetecekler.

Bu yüzden gençlerimiz geçmişlerini, gel-dikleri yeri ve tarihimizi çok iyi bilmeliler.

Bundan dolayı siz değerli derneklerimize çok büyük görevler düşüyor. Kurduğunuz hemşehri dernekleri yaşadıkça ve amacı-na uygun hareket ettikçe, bu gençlik bizim geleceğimiz olmaya devam edecektir”. diye konuştu.

Ziyaretlerde Karaman’a AK Parti Güngö-ren İlçe Başkanı Ercüment Sever, Belediye Başkan Yardımcısı Fatih Özçiçek ve Bele-diye Meclis Üyesi Tarık Kambur eşlik etti.

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Ka-raman, Güngören Sanayici ve İş Adamları Derneği (GÜSİAD), olağan genel kurulun-da oy birliğiyle başkan seçilen Mehmet Katar’ı ziyaret etti.

Başkan Karaman, dernek başkanlığına oy birliği ile seçilen Mehmet Katar ve yönetim kurulu üyelerine yeni görevlerinde başarı-lar diledi.

GÜSİAD’ın olağan 5. genel kurulu toplan-tısı, geçtiğimiz aylarda yapılmış ve Meh-met Katar, Ekrem Ateş’in elinden başkan-lık bayrağını devralmıştı.

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Ka-raman, hem Mehmet Katar’a yeni göre-vinde başarılar diledi hem de, derneğin 2013 vizyonu hakkında bilgi aldı. Katar, nezaket ziyaretinden dolayı Başkan Kara-mana hediye takdim etti.

BAŞKAN KARAMAN İLİM YAYMA CEMİYETİ’Nİ ZİYARET ETTİ

BAŞKAN KARAMAN: “HEMŞEHRİ DERNEKLERİNE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR”

KARAMAN, GÜSİAD BAŞKANI MEHMET KATAR’I ZİYARET ETTİ

Page 15: Güngören Dergi - Nisan

13

gungorendergi.com

Güngören Askerlik Şube Başkanlığı bir yıllık çalışmanın ardından hizmete gir-di. Daha öne Bakırköy Askerlik Şubesi Başkanlığı’na gitmek zorunda kalan Gün-görenliler, bundan böyle askerlik hizmet-lerinin tamamını yeni şubeden alabilecek.

Güngören’de kamu yatırımları devam edi-yor. Geçen yıl yeni hükümet konağına ka-vuşan Güngörenliler, bu kez Askerlik Şube Başkanlığı’na kavuştu. Yıllardır askerlik hizmetlerini almak için Bakırköy’e giden vatandaşlar bundan böyle bütün işlemlerini Güngören Yeni Şube Başkanlığından ya-pabilecek. Personel Albay Adnan Şahin’in yönetimindeki Yeni Şube Başkanlığı man-zarasıyla da dikkat çekiyor.

Vatandaşın ihtiyaç duyduğu kamu yatı-rımlarını ilçeye kazandırmaya devam ede-ceklerini dile getiren Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, “Güngören-lilerin en büyük hayallerinden biri de as-

kerlik şubesine sahip olmaktı. Gençleri-miz yıllarca askerlik hizmetlerini alabilmek için Bakırköy ilçesine gitmek zorunda kal-dı. Biz bu sıkıntıyı ortadan kaldırmaktan ve bir hayali gerçeğe dönüştürmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Geçen yıl da hükümet konağımızı yeni binasına taşıdık. Vatandaşlarımız konforlu ve estetik kamu binalarında hizmet almayı hak ediyor.

Emniyet Müdürlüğümüzü de yeni ve daha modern bir binaya taşıma gayreti içindeyiz. Güngören için en iyisini ve en güzelini yap-ma gayreti içinde olmaya devam edece-ğiz” diye konuştu. Yeni celp döneminde ve sülüs yoklamalarında gençler bütün işlem-lerini Güngören şubeden yaptırabilecek. Askerlikle ilgili her türlü işlemin yürütüle-ceği şube, Sanayi Mahallesi Eşref Bitlis Caddesi No:1’de bulunuyor. Vatandaşlar şubeye 0212 543 90 88 nolu telefondan ve 0212 543 88 41 nolu fax numarasından ulaşabilecek.

Güngören

Askerlik Şubesi Hizmete Girdi

Güngören Belediyesi tarafından hizmete sunulan Güneştepe Semt Konağı Spor Merkezi açıldı. Kendilerine özel seanslar da bulunan spor salonuna haftanın belirli günlerinde gelen kadınlar, sağlıklı yaşamın püf noktalarını öğreniyor. Tüm dünyada sayıla-rı hızla artan obezite hastalığı Türkiye’nin de gündemine geldi. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı ‘Obezite ile mücadele planı’ kap-samında Güngören Belediyesi de harekete geçti. İş yerinde veya evinde spor yapma imkanı bulamayan kadınlara ücretsiz spor yapma imkanı sunuluyor. Güneştepe Semt Konağı’nda bulunan spor salonunda, kadın spor hocası yönetiminde spor yapan ba-yanlar sağlıklı beslenme ve spor yapmanın tadını çıkarıyor.

Yoğun iş temposu ve stres altında çalışan kişilere spor yapma im-kanı sunmak için yola çıktıklarını dile getiren Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde

de obezite hastalığına sıkça rastlamaktayız. Bunun önüne ge-çebilmek için neler yapabiliriz diye düşündük ve belli projeleri hayata geçirdik. Erkekler futbol, masa tenisi ve yüzme gibi akti-vitelerle spor yapabiliyor. Fakat, bayanlara özel spor salonlarının yetersizliği hanımlarımızı spor yapma konusunda iştahsız bırakı-yor. Hizmete açtığımız kültür merkezimizde hanımların spor ya-pabileceği bir salon hazırladık. Koşu bantları, dambıllar, pilates topları ve aerobik hareketleriyle günün yorgunluğunu üstlerinden atıyorlar. Özel bayan hocamızla spor yapan hanımlarımız, böy-lelikle sağlıklı yaşamış oluyorlar” diye konuştu. Salonu Çarşam-ba ve Cuma günleri 17:00 - 19:00 saatleri arasında erkekler de kullabiliyor. Yapılan spor hareketleri ve pilates sonunda yorgunluk sonrası toparlanma daha erken başlıyor. Spora giden bayanlar ise uygulamadan son derece memnun.

HA

FTA

LIK

SP

OR

VE

PİL

ATE

SG

ÜN

VE

SA

ATLE

KA

DIN

LAR

İÇİN

SEANS

1.SEANS/K

2.SEANS/K

3.SEANS/K

4.SEANS/K

SEANS SAATİ

09:30-10:30/15 BAYAN

11:00-12:00/15 BAYAN

14:00-15:00/15 BAYAN

15:30-16:30/15 BAYAN

SEANS

1.SEANS

2.SEANS

SEANS SAATİ

09:30-10:30/15 BAYAN

11:00-12:00/15 BAYAN

HAFTA İÇİ HAFTA SONU

KADINLARA ÖZEL SEANSLARIN OLDUĞU SPOR SALONU HİZMETE GİRDİ

Güngören Belediyesi tarafından hizmete sunulan Güneştepe Semt

Konağı Spor Merkezi açıldı.

Page 16: Güngören Dergi - Nisan

Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’u, tarihinden ve medeniyet zen-ginliğinden kopmayan bir şehirdir ve Yahya Kemal bu şehre âşıktır. Her köşesinde yaşanılacak, bütün değerleriyle hisse-dilecek bir şehir olan İstanbul’u semt semt, sokak sokak ge-zerek anlatan Yahya Kemal, İstanbul’u İstanbul yapan değerler üzerinde durmuştur. Yahya Kemal için şehir olmaktan ileri bir anlam barındıran İstanbul; vatanın birliği, tarih şuuru, mimarlık sanatı, musiki ve maviliğine doyum olmayan denizdir. Örne-ğin Süleymaniye, Yahya Kemal’e bütün memleketin varlığını aksettiren bir manzara gibidir. O manzarada “mübarek” ve “garip” bir “âlem” mevcuttur.

Yahya Kemal “Aziz İstanbul”da Türklerin İstanbul’u nasıl imar ettiğini, hangi amaçlarla hangi usul ve gayelerle yapılar inşa ettiklerini anlatır. Bir halk halis ve ahenk içerisinde yaşıyorsa, Yahya Kemal’e göre orada iklimden anlayan, gerçek ve has-sas sanatkârlar yetişebilir ki; İstanbul’u fetheden Türkler, sanki İstanbul’un tepelerine mimari açıdan şekil verirken “Artık bu diyar dünya durdukça Türk kalacaktır” dediklerinin hissedil-diğine değinir. Hatta bu cümleyi belki de İstanbul’u gören ilk Türklerin söylediği de rivayet edilir. 1071 yılından on sene son-ra Selçuklu orduları Anadolu’da ilerlediğinde, 1081 yılında Türk atlılarının ilk defa İstanbul’un karşı sahilinde Fenerbahçe’yle Üsküdar arasında göründükleri anlatılır. Ayasofya kubbesini

ilk defa Anadolu yakasından gören Türkler de bu Türklerdir ve Üsküdar ilk o zaman fethedilir.

Yahya Kemal, İstanbul’un fethedilmeden önce, virane bir şehir olduğunu, Türklüğün bu şehri imarlı bir halde bulmadığını be-lirtir. Aynı tespiti Yahya Kemal’in akranı olan Ahmet Refik Altınay da Eski İstanbul kitabında yapar. İstanbul’un ilk banisinin Kos-tantin, ikinci banisinin Fatih olduğunu belirtir. Yahya Kemal, Türklerin asırlarca Avrupa’nın yegâne medeniyeti olmuş ve şaşaasıyla bütün milletlerin gözlerini kamaştırmış bir devletin harabesi üzerine kurulu halini gördüğünü ve bu harabeyi ta-biri caizse nakış nakış örerek henüz bir asır bile geçmeden şaha kaldırdığını anlatır. Ünlü tarihçi Charles Diehl de 1822’de Galatasaray Lisesi’nde verdiği bir derste Bizans’tan kalan şe-hirle Türklerin imar ettiği şehir arasında ciddi farklılıkların ve dünya görüşünün bulunduğunu belirtir ve Bizans’ın ekonomik durumlardan ötürü İstanbul’u Frenk İstilası’ndan sonra imar edemediğini, hakikaten virane olarak Türklerin eline geçtiği-ni uzun uzadıya anlatır. Yahya Kemal bu durumun kesinlikle abartılmadığını, İstanbul’un Türklerin eliyle ihtişamına, bütü-nüyle medeniyet ruhuna sahip olduğuna değinerek, Üsküdar’ı örnek gösterir. Üsküdar, fetihten önce küçük bir şehirdir ama fetihten sonra Çamlıca’ya kadar uzanarak genişler, tepeleri ve sakinliğiyle dikkatleri çeker. Yine Boğaziçi ıssızdır, birkaç kili-

KENTSEL DÖNÜŞÜMYAHYA KEMAL’İN ‘AZİZ İSTANBUL’UNU İMAR EDEBİLİR Mİ?

14

gungorendergi.com

Page 17: Güngören Dergi - Nisan

senin dışında herhangi bir hareketlilik yoktu, öyle ki Yahya Kemal’in tabiriyle Çanakkale Boğazı’nı andırıyordu. Fetihten sonraysa iki sahil boyunca İstanbul’un gözbebeği olmuş, her zaman temaşa edilesi bir yer halini almıştır.

Peki, Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’u, 1453’ten günümüze ihtişamıyla, insanı esir alan yapısıyla gelen bu kutlu şehir, ilk ne zaman fire vermeye, yabancılaşmaya başlamıştır? Yahya Kemal noktayı ekonomiye getirir ve İstanbul’da bü-yük zanaatın küçük zanaatı tükettiği zaman İstanbul’un da tükenmeye başladığını belirtir. Pazarlarda yabancı -tabiri caizse- markaların satılmaya başladığı an, İstanbul’a darbe vurulmaya başlanmıştır. Acaba şu anı görebilseydi Yahya Kemal, neler derdi İstanbul için? Süleymaniye’nin arkasında yükselen o iki kuleyi görseydi, İstanbul’un siluetinin de ar-tık kaybedildiğini görseydi, Ayfer Tunç gibi eski İstanbul’un sadece kitaplarda kaldığını mı söylerdi? Bir zamanlar İstanbul’u keşfettikçe kendisine geldiğini söyleyen, hatta İstanbul’u tamamen keşfedemeden ölmek istemeyen ve bu konuda hayli telaşlı olan o mübarek zat, şehrin şimdiki halini görebilseydi neler derdi acaba bilinmez ama iyi şeyler söy-lemeyeceği kesin. Çarpık kentleşmenin sonuçlarını kültür ve medeniyet zenginlikleriyle, mimari yapılar ve estetik güzelli-ğini kaybetmeyle ödeyen İstanbul, halen önü alınamaz bir

süreçte kendini kaybetmeye devam etmektedir. İstanbul’a

kendini kaybettirenlerdir aslında kendini kaybedenler, kendi

iç dünyasını imar edememiş, estetik ve güzellikten yoksun,

tarih bilincine erememiş, şehirle ünsiyet kuramamış, İstan-

bul önceliğini başka başka şeylerle değiştirmiş kişiler...

Rasim Özdenören, insanın yalın halde kâinatta yaşaya-

mayacağını, kâinatı kendisine yaşanabilir kılma çabasının

fıtratında varolduğunu belirtirken, insanın örtme örtünme

hissinin elbise ve şehir inşa etmeyle vücut bulduğunu be-

lirtir. (Rasim Özdenören - Kent İlişkileri) İnsanın yaşayacağı

yeri inşa etmesi, tarih boyunca birike birike süregelmiş, bi-

riktikçe şehirler de insanlar gibi zenginleşmiştir. Bağdat’ın,

Kudüs’ün, Paris’in ya da Berlin’in içinde taşıdığı şey; bünye-

sinde yaşadığı insanların kâinatta keşfettikleri ve yorumla-

dıklarından ibarettir. Bağdat bir ilim şehriyken, kütüphaneler

dolusu kitapların geleceği, şehrin de geleceğini etkilemiş ve

ne zaman kütüphaneler yakılıp yıkıldıysa Bağdat da o vakit

harabeye dönmüştür. Endülüs de öyledir, Saraybosna da,

Roma da, Berlin de. Elbette İstanbul da öyledir. 1453 tarihin-

den itibaren şaha kalkmış, medeniyet şehirlerinin gözbebe-

ği durumuna gelmiş, hemen her konuda dünya tarihinin en

önemli kentlerinden biri haline gelmiştir. Hiç şüphesiz bu du-

rum, İstanbul’u ellerinde tutan insanların da dünyaya bakış

açılarından kaynaklanmaktadır. İstanbul’u fetheden Türkler,

sahip olmak için değil, şahit olmak için fethetmiş, o yüzden

de fethettikten sonra icraatlarıyla şehre muhteşem dokular

kazandırarak baştanbaşa donatmışlardır.

Bir şehrin medeniyet birikimlerini üzerinde toplaması ve ge-

leceğe taşıyabilmesi, öyle kolayca oluşacak bir durumdan

ibaret değildir. İstanbul, kendisinden önce oluşan mede-

niyetlerin zenginliklerini kendinde toplamış, geçmişi taklit

ederek değil, zamanın ruhunu yakalayarak ve sorunları aşa-

rak bir dünya şehri haline gelmiştir. Şehir, mekân ile onu şe-

killendiren insan arasındaki karşılıklı özne-nesne ilişkisinden

doğacak medeniyet ile özgünlüğünü yakalar. İstanbul da,

tarih boyunca yaşadığı toplulukların medeniyetleriyle Fatih

zamanına kadar gelmiş, Fatih’le birlikte şehir; nesne konu-

mundan özne konumuna geçerek adeta çağ atlamıştır.

Bizler bu şehri mamur etmekle sorumluyuz. Medeniyetlerin zenginliklerini taşıyan İstanbul’u geleceğin vizyon şehri olarak imar etmekle mükellefiz. İstanbul’a sadece ekonomik açıdan geleceğin menfaat sağlanacak şehri gözüyle bakarsak, hem kendimizi hem İstanbul’u tüketmiş oluruz.

15

gungorendergi.com

Page 18: Güngören Dergi - Nisan

Güngören’in YeniYaşam Alanı:GÜNGÖREN PARKIMagirus – Otokar firması tarafından 1963 yılında fabrika

yapılan arazide 1997 yılına kadar otomobil üretildi. 1997

yılında fabrika Sakarya’ya taşındı ve üretim durdu. Bu

tarihten sonra ise, 2011 yılına arazi imar izni için birçok

kere davalık oldu. Önceki belediye başkanları dönemin-

de halkın yararına yönelik kullanılması düşünüldüğü için

araziye imar izni verilmedi. Son davayı kazanan ve ara-

ziyi kamulaştıran İstanbul Büyükşehir Belediyesi araziyi

Güngören Belediyesi’ne devretti. Arazinin projesi yapıl-

dıktan sonra başlanılan çalışmaların yıl sonuna kadar

tamamlanması planlanıyor.

Yeşil Alan Sıkıntısına Çözüm Olacakİstanbul’un en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip ilçe-

leri arasında olan Güngören, yapılaşmasının büyük

bölümünü 90’lı yıllarda tamamlandı. Tamamlanmış

yapılaşma nedeniyle yeni kentsel sosyal alanların

yapılmasında da yer sıkıntısı çekiliyor. Yapımı süren

alanın tamamlanmasıyla park ve yeşil alan sıkıntısının

yüksek olduğu ilçede, sosyal ve kentsel ihtiyaçların

önemli bir kısmına cevap verileceği düşünülüyor.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman ise,

“Benden önceki belediye başkanlarımız burası bir

gün Güngörenli’nin yaranına kullanılabilir düşünce-

siyle imara açmadılar. Ben de belediye başkanlığım

dönemimde aynı çizgiyi korudum. Haznedar Mahal-

lemizin yeşil alan ihtiyacını karşılamak için Magirus’un

Güngören’e kazandırılması gerektiğini Büyükşehir be-

lediye başkanımıza ilettim. Büyük gayretler sonunda

araziyi bize, Güngörenlilere kazandırdığı için öncelikle

Sayın Kadir Topbaş’a ve bugüne kadar projede emeği

geçen herkese şükranlarımı sunuyorum” dedi.

16

gungorendergi.com

Çal

ışm

alar

ına

Baş

lana

n P

roje

nin

Son

Hal

i

Page 19: Güngören Dergi - Nisan

Yeni Yaşam Alanında Neler Olacak

• Yeşi l Alan

• Kent Meydanı

• Dinlenme Alanlar ı

• Çocuk Oyun Alanı

• Yürüyüş Yolu

• Koşu Parkuru

• İk i kat l ı Otopark

• 1600 Tezgah Kapasite l i

Kapal ı Pazar Yer i

Taşındığı 1997 yılından bu yana atıl biçimde duran ve günümüze kadar birçok davaya konu olan Magirus fabrika arazisi Güngören’in en büyük yeşil alanı olacak.

17

gungorendergi.com

Page 20: Güngören Dergi - Nisan

GÜNGÖREN

197

1

Yapılaşmanın yeni başladığı 1970’li yıllarda E-5’ten bakıldığında Güngören civarı böyle görünüyordu. Fotoğrafta öndeki bina Merter bölgesi, daha geride ise Güngören Köyü görünüyor.

18

gungorendergi.com

Page 21: Güngören Dergi - Nisan

Kentin bugünkü görüntüsüne bakıldığında ise son 40 yıllık sürede gerçekleşen değişimin ne denli büyük olduğu anlaşılıyor.

GÜNGÖREN

2013

19

gungorendergi.com

nisan2013

Page 22: Güngören Dergi - Nisan

Güngören, bir zamanlar insanların köy hayatı yaşadığı, hayvancılık ve tarımla uğraştığı, okulu, hastanesi, yolu , suyu olmayan bir köydü. Şükran Özben (Kavalcı) Güngören’in 60 hane olduğu

zamanlarda doğan ve o gün bugündür burada yaşayan bir Güngörenli. Zaman zaman iç çekerek, duygulanarak ve kimi anlarda bir tebessümle Güngören’i anlattı.

1940’lı yıllardan bu güne Güngören

Ben 1941 yılında burada (Güngören) doğmuşum. Babam (Seyfettin Özben) Selanik, annem Üsküp göçmeni. An-nemle evlendiklerinde annem 17 ya-şındaymış babam da 35 yaşında. Do-kuz çocukları olmuş ve ben o dokuz çocuğun yedincisi oluyorum.

Babam bir hocasının kızını istetmiş babasına, babam sarıklı hocaymış. Babası da “oğlum isteyemem, ho-canın kızı gelip de benim ineğimin altını atmaz, ineğimi sağmaz” demiş. Tabi o zamanlar Selanik’te yaşıyorlar. Babası öyle deyince kızmış, gidip gö-nüllü askere yazılıyor. Alman harbine gidiyor, 13 senede bitiyor. Burada (Güngören’de) İngilizler varmış o za-man, buraya geliyor. Üç ay duruyor

BugünküKöyiçi civarı

Buraları HepDutluktuGüngören’in İlk Muhtar Azası Seyfettin ÖZBEN’in Kızı Şükran ÖZBEN

20

gungorendergi.com

Page 23: Güngören Dergi - Nisan

sonra ihtiyata gidiyor üç sene. 35 ya-şında askerden geliyor. Sonra buraya yerleşiyor.

“Babam çok yönlü bir adamdı”

Babam 7 lisan bilirdi. İngilizce, Arapça, Farsça, Türkçe, Romanca bir kaç tane daha bilirdi ama hatırlamıyorum. Harp zamanında öğrenmiş oradan buradan. Avukat yokmuş o zaman, burada herke-sin mahkemesine avukat olarak babam çıkarmış. 5-6 yaşındaydım babamın bir midilli atı vardı. O zaman araba falan yok buralarda. Bizim iki koşum at ara-bamız vardı. Üstüne fayton gibi, ızgara gibi yapılmış bir şey koyardık. Babam beni o atla götürürdü mahkemelere. Atın üstüne o da binerdi beni de alırdı. Mah-kemeye gider gelirdik babamla. Kavga oluyordu, toprak kavgası oluyordu. Tar-lasını sürerken bir saban öbür taraftan giderse sınır geçmiş oluyor. Bu sefer o öbürünü mahkemeye veriyor benim sı-nırımı geçti diye. O zaman böyle tel du-var çekecek halleri yok ki. Taşla işaret koyuyordu herkes tarlasının kenarına ya da arık yapıyordu. İşte hep onların da-valarına giderdi babam.

“Mübadeleden sonra Bulgaristan’dan gelmişler”

O zamanlar burası 60 hanelik bir köy-dü. Burada mübadele bölümü olmuş. Bulgaristan’dan gelmişler çoğu, müba-delede hükümet yer vermiş onlara bura-larda. Tarlalar vermiş. Çocuk başına 4’er dönüm yer veriyordu devlet. O gelenler de reçberlik (çiftçilik) yapmışlar. Herkesin tarlası vardı. Babam da burada o zaman çok yer zapt etmiş. Viranbağın altını fa-lan hep bırakmış. O zaman tapu yokmuş burada. Ekebildikleri kadar reçberlik ya-pıyormuş. Kireç ocakları vardı. Şimdi tam neresi olduğunu bilmiyorum; ama İlgi Hastanesi’nin oralar oluyor galiba. Orada bizim tarlamız bile vardı. O taraflar hep Güngören’de oturanların tarlalarıydı.

Bizim bu arazimiz 80 dönümdü. 80-90 tane incir ağacımız vardı. Bahçelikti bu-rası zaten. Kedimiz, köpeğimiz, ineğimiz, atımız, 60-70 tane tavuğumuz, ördeğimiz her şeyimiz vardı. Reçberdik, babam da Reçberlik yapardı. Bizim bağlarımız var-dı. Ekin ekerdik mısır ekerdik. Yumurta toplardım samanların üstünden. Eteği-me toplardım, bir ucu bir düşerdi hayda hepsi kırılırdı. Fasulyemiz, mercimeğimiz hep bahçeden çıkardı. Sabah üçte dörtte kalkardık biz bahçeye. Ablam “hadi kalk” derdi bana, ben de kalkar otururdum “azıcık daha uyuyayım, çok uykum geli-yor” o da “kalk güneş doğmadan bamya toplanacak” derdi. Bamya güneş doğdu-ğu zaman toplanmaz. Ellerini yakar insa-nın, sert olur.

“Her şeyimizi kendimiz yapardık”

Ekmeği evde yapıyorduk. Buğday çıkarı-yorduk. Değirmene götürüp öğütüyorlar-dı. Sonra o undan ekmek. Ayçiçek eker-dik onu çuvallara doldururduk. Götürür yağ yapıp getirirdik. Satmak bilmezdik unuymuş, yağıymış. Yani nereye sata-caksın zaten. Annem evden mayalardı yedi sekiz tepsi ekmek, bir de işçileri-miz oluyordu. İneklerimiz vardı, sütümüz

Seyfettin Özben, 1930’lu yıllar, İlk çocuğu Mehmet’le birlikte

Varşova Arabalar - Şu andaki Bağcılar Caddesi’nin Bulunduğu Yer

vardı. Kendimiz yoğurt, peynir yapardık. Ayçiçek ekiliyordu, mısır ekiliyordu, laha-na ekiliyordu, bamya ekiliyordu, ıspanak ekiliyordu. Bizim bu 80 dönüm arazinin içine biz bunları ekiyorduk. Domates eki-liyordu. Su kuyuları vardı. Bizim bostan kuyumuz hala duruyor bir evin altında. Te-nekelerle kuyudan su çıkarılıyor ya, onlara at koşardık oradan su çıkardı, bahçeleri-mizi onunla sulardık. Dönen bir tekerlek gibi bir şey var kenarlarında tenekeler bağlı, at bunu döndürdükçe değirmen gibi dönüyor, o tenekeler aşağı girip çı-kınca su dolu çıkıyor. Bu tarafa akıyor. Tenekeden oluğumuz vardı, o bahçeye doğru. Oradan domatese, lahanaya, her şeye mesela bamyaya, hepsine oradan su çıkartırdık. Tabi sene 1950’ler. Bizim ki bostan kuyusuydu öyle büyük, şu oda gibi. Üstüne tahtayla demirler atmıştı ba-bam, döşemişti. Yani üstüne çoluk çocuk çıkar da düşer diye. Bir kenarı vardı sade-ce açık olan. Oradan da su çekerdik işte.

“Okul yok, hastane yok, gaz lambası bile yok”

Bizim Kenan ağabey vardı. Burada bir tek okula giden olarak onu hatırlıyorum. Bu-radan Bakırköy’e okula giderdi. Buralarda ortaokul yoktu, ilkokul vardı. Bakırköy’de-ki de ortaokuldu. O zamanlar Varşova ara-balar vardı onunla Bakırköy’e giderlerdi. Kamyonet gibi bir abaydı, arkaları açıktı. Topkapı’ya falan da biz öyle gidiyorduk. Arkasına binerdik iki sıra halinde.

21

gungorendergi.com

Page 24: Güngören Dergi - Nisan

22

gungorendergi.com

Seyrek gidiyordu ama her zaman gitmez-di. Sonra minibüsler çıktı Bağcılar – Top-kapı hattı sonra sonra çoğaldı.

İğneye bile Şehremini’ye giderdik. Bi-len varsa buralarda, askeriyeden mesela sıhhiye olarak gelen varsa, ben iğne vur-mayı biliyorum deyip vuruyordu. Yoksa Şehremini’ye giderdik. Oradan doktor getirirdik atla, at arabasıyla. Biz mahalle ebesiyle doğmuşuz. Eğitim görmüş biri-si değil. O zaman doktor hastane yok ki. Benim en küçük kardeşim vardı, bir tek o Bakırköy Doğumhanesinde doğdu.

O zamanlar gaz lambası bile yok. Suyu da çeşme vardı Genç Osman Cami’nin orası bir de aşağı tarafta vardı bir tane. Şimdiki Üç Çeşmeler sokağında. Birisi caminin duvarında biri alt tarafında. Oralardan taşırdık sularımızı. Kuyularımız vardı. O zaman evler yoktu, biz Genç Osman Ca-mi’sini görürdük.

“Silahla üç dört el ateş ederlerdi”

Bayramlarımız çok güzeldi. Konu komşu herkes birbirine gider gelir. Yemek yaptı-rırlar kıra yayarlar yemeği otururlar hep beraber bayram yemeği yerler. Genç Os-man Cami’sine gidiyorlardı başka cami yoktu burada. Camimiz ka-labalık olurdu. Ziya ağabe-yim üç dört el silahla ateş ederdi. Biz de camiden çıktılar derdik. Namazdan çıktılar mı silah atarlardı «evin hanımları camiciler geliyor» demek gibi bir şeydi o da. Neşeli oluyor-du be. Çocukluk bir başka valla. Annem olsun babam olsun, lastik ayakkabılar vardı üstü delikli, onlardan almışlardı. Ben yastığımın altına sakladım kimse el-lemesin diye. Şimdiki ço-cuklar gündeye bile makosen ayakkabılar giyiyor. Marka ayakkabı giyiyor. Hevesi yok, var mı artık çocukların hevesi, yok hiçbir şeye. Biz sırtımıza bir manto alının-ca sevincimizden ölürdük. O zaman fakir herkes. Tahta takunyayla geziyoruz. Yoktu ama huzur vardı. Ne bir korku var ne baş-

ka kötü bir şey var. Gecenin köründe kalk camiye git su al gel, kimseden korkmaz-sın. Şimdi gel bakalım çıkabiliyor musun! Hiçbir tarafa gönderemiyorsun. Çocuğu-nu göndersen sen de peşine çıkıyorsun.

Elbisemizi kendimiz dikiyorduk. Kumaş alırlardı eskiden. Şimdi pazarlarda bir metre kumaş bulamıyorsun. Binde bir dü-ğüne giderken belki bir elbise dikiyorduk sırtımıza. Onu da kendimiz dikiyorduk.

“Ürettiğini herkes pazara götürüp satıyordu”

Her şeyimizi kendimiz yapardık. İnsanlar-da para yok ki. Götürüyor pazara lahana-sını satıyor. Bahçeden söküyor pırasasını satıyor. Pazarda satıyor alacağını alıyor. Mesela annem babam öldükten son-ra senelerce Çarşamba Pazarı’na incir gönderdi. Onu satıyorduk gelirken ora-dan yiyeceğini alıp geliyor. Kabzımal gibi oluyor ya incir tezgahları burada dizerdik, götürürdük. 80 ağacın incirini ne yapaca-ğız. Toplardık at arabasına koyardık Fatih Çarşambaya gider, orda annem verirdi boş olan tablaları alır gelirdik. Haftada iki sefer toplardık. Ağacın bir kısmını bir se-fer bir kısmını bir sefer. Bizim her şeyimiz

bahçeden çıkardı. Altı ayda bir kere şe-kerini alırdı bir çuval toz şeker, bir çuval kesme şeker. Leğenle kış helvası alırdık. Pazardan alacak başka bir şeyimiz yoktu.

Bizim köyümüz hakikaten çok neşeliydi, çok iyiydi. Kimse kimsenin evinde ekmeği yok dedirtmezdi. Hemen oraya bir tepsi

ekmek gider, yoğurt, süt gider. Hemen hemen herkesin burada bir ineği vardı. Sütünü sağar, çoluğuna çocuğuna süt içi-rirdi mesela. Sonra sonra kalktı işte, pis-lik oluyormuş diye. Bizim montofon cinsi ineklerimiz vardı.

“Sonra sonra sattılar yerlerini, dolmaya başladı buralar”

60 hane zamanında herkesi tanırdık. Davutpaşa’nın oradan çıkanı tanırdık biz buradan. Filan geliyor diye tanırdık he-men. Yani görülüyordu. O zamandan bu zamana bu kadar eski kimse kalmadı. Şimdiki komşularımızın hepsi sonradan gelen insanlar. Eskilerden kimse kalmadı.

Hatırladığım kadarıyla gitgide yerler sa-tılmaya başlandı. Tarlalar, evler, topraklar satılmaya başlandı. Dışardan gelenler oldu. O bir ev yeri aldı, başka biri bir ev yeri aldı, yani öyle öyle değişti. Sonra değişik değişik insanlar geldi. Mesela bir memleketten bir kişi gelse arkasından on kişi geliyordu, neredeyse bütün sülalesini getiriyordu. Öyle öyle doldu buralar. Şim-di dolu her taraf.

Baba ölünce araziyi de hep sattılar ağa-beylerim. O zaman ucuzdu para etmiyor-

du. Şimdiki parayla 3-4 mil-yara arsa sattılar. Şimdi para edeceğini bilsek satmazdık, bu Osman Bey evleri gibi kaç misli yerimiz vardı. Yerlerimi-zin kıymetini bilmedik yani.

Ah keşke o günlerimiz olsay-dı. Keşke o çamurun içinde gezseydik. Şimdi bakın biz burada o 80 dönüm arazi-nin içinde bu binanın yerine sıkıştık. Her taraf çeşit çeşit insanlar dolu.

Güngören şu anda Avrupa’nın en yüksek nüfus yoğunluğu-na sahip bölgelerinden biri ve

nüfusu 300 binin üzerinde. İlçede kırsal yerleşme yok. İlçe birçok anlamda yapı-laşmasını, kentsel gelişimini tamamlamış durumda. İstanbul’un en çok değerlenen bölgelerinden biri. Yeni projelerle gelişimi-ni sürdüren ilçenin durumu eski-yeni bir çok insanı mutlu ediyor.

Page 25: Güngören Dergi - Nisan

23

gungorendergi.com

İnsanlara daha iyi bir yaşam yolu açma amacında olan Aile Danışma Merkezi (ADM) küçük yaştan itibaren tüm danı-şanlara psikolojik destek veriyor. Güngö-renliler, bünyesindeki psikolog bulunan merkezin olanaklarından tamamen üc-retsiz olarak yararlanabiliyor. Yaptığımız görüşmede Psikolog Birsen Korkmaz ve Psikolog Ayşe Süer, Aile Danışma Merkezi’nin amacı, işlevi, çalışmaları ve kapsamı hakkında bilgi verdiler.

ADM nedir?

ADM ailelere, gençlere ve her yaştan in-sanlara psikolojik destek ve danışmanlık hizmeti veren, Güngören Belediyesi’nin 2005 yılında faaliyete geçirdiği, 2013 yılın-da ise yenilenerek tekrar hizmete sunulan bir kurumu.

Aile Danışma Merkezi’nin asıl amacı nedir?

Amacımız; insanları psikologlara bağımlı hale getirmeden, farkındalıklarını artıra-bilmek ve tek başlarına hayatta müca-dele edebilmelerini sağlayabilmek. Bizim toplumumuzda çiftler için geçerli olan bazı yargılar var. Çiftin, her iki bireyinden

de bir fidanın güller açan iki dalı olması beklentisi ve bu şekilde oluşturulmuş bir bilinçaltı var. Biz onlara aslında iki ayrı fi-dan olduklarını göstermeye çalışıyoruz. Yani eşin olmadan da, eşin varken de sen hayatına devam edebilecek misin? Bir de, kişinin hastalığıyla ilgili farkındalığı nedir, ne yapabilir, sorunların nasıl üstesinden gelinebilir? Bazen insanlar “boşanayım mı, boşanmayayım mı” diye soruyorlar. Ona kesinlikle biz karar veremeyiz; ama ağzımızdan çıkacak bir kelime belki de onları hemen buradan çıkartıp adliyeye gönderebilecek güçte. Bizim ağzımızdan çıkacak her şey onun hayatında çok bü-yük bir anlam ifade edebiliyor, onun için kelimeleri seçme konusunda çok dikkatli olmak zorundayız. Cümleleri çok dikkatli kurmamız gerekiyor. Bazen insanlar çok büyük kararlar alırken o kararların vebal-lerini gelip sizin boynunuza atabiliyorlar.

İnsanların psikoloğa gitmesi bayağı kül-fetli. Belediyenin amacı da insanları bu külfetten kurtarabilmek. Dışarıda her seans ortalama olarak 100-200 TL ara-sı değişebilmekte hatta bundan da fazla olabilmekte... Maddi durumu iyi ya da kötü olsun burada hiç kimseden para alınmıyor. Bazen insanlar “ben çocu-ğumla birlikte iki seans psikoloğa gittim;

Önemli Olanİnsanın HayatındaBir Kapı Açabilmek

Kurulduğu 2005 yılından itibaren yüzlerce insana danışmanlık hizmeti veren Aile Danışma Merkezi, yeni binasında ve yeni ekibiyle Güngörenlilere psikolojik danışmanlık hizmeti vermeye devam ediyor.

ADM:

Page 26: Güngören Dergi - Nisan

24

gungorendergi.com

ama üçüncü seansta gidemedik” diyor. Buradaki amacımız sorunları olan herke-sin psikoloğa gitmesini sağlayabilmek. O yüzden insanlar gönül rahatlığıyla gelebi-liyorlar. İnsanlar bazen önyargılı oluyorlar böyle bir yerin ücretsiz hizmet verdiğine inanamıyorlar.

İnsanlar hangi sorunları için siz-den danışmanlık hizmeti alıyor?

Danışmanlık hizmetinden faydalanan va-tandaşların çoğunluğunda gördüğümüz belli başlı vakalar: Okula uyumsuzluk, dikkat dağınıklığı, aile içi iletişimsizlik, öfke kontrolsüzlüğü, ergenlik sorunları, sınav kaygısı, kardeş kıskançlığı ve evlilik öncesi kaygılar olarak sıralayabiliriz.

Sıklıkla karşılaştığınız sorunlar neler oluyor?

Bireysel hizmet almak için gelen yetiş-kinlerin en büyük problemleri aile içi ileti-şimsizlik. Belki de bu sorunların hepsinin yaşanmasının temelinde yatan en büyük etken budur. İletişimsizliğin bir sonucu olarak çocuk; babasından, annesinden, evden uzaklaşıyor ve problemler yaşı-yor, ergenliği ağır atlatıyor; ama hepsinin büyük bir penceresi iletişimsizlikten kay-naklanıyor. Mesela ufak bir değişiklik ya-pıyorsunuz her şey çok daha farklı geliş-meye başlıyor. Geçenlerde gelen bir aile çocuklarının küfürlü konuşmasından ve dahası çocuklarıyla iletişim kuramadıkla-rından yakınıyordu. Aile dinamiklerini öğ-renip, yapılan yanlışlıklar ve bu yanlışlık-ların nelerle sonuçlanabileceği hakkında konuştuk. Sonraki seansa geldiklerinde olumlu birçok değişikliğin olduğunu, daha huzurlu ve mutlu olduklarını söylediler. Bu örnekte dahi, aile içinde huzursuzluğun en büyük nedeninin iletişimsizlik ve aile fertlerinin birbirlerine nasıl yaklaşmaları gerektiğini bilmemelerinden kaynaklan-dığını görebilmekteyiz. Çağın en büyük sorunu da bu zaten. Bu iletişimsizliğin sonucunda, danışanlar eğer öğrenciler-se, okula uyumsuzluk, dikkat dağınıklığı ve benzeri sorunlar da baş göstermeye başlıyor.

Evlilik öncesi danışmanlık için son zaman-larda gelen oluyor. Bazen bireysel bazen de çift olarak gelen danışanların boşanıp boşanmama hakkında fikir almak istedik-lerini görebilmekteyiz. Bu kararı elbette

ki biz vermiyoruz ama boşandığı ya da boşanmadığı takdirde neler olabileceğin-den, kendini birkaç yıl sonra görmek iste-diği yere, hangi kararı aldıktan sonra daha yakın olacağına ve bundan sonraki alaca-ğı/alacakları kararın getirilerini ve götü-rülerini ne kadar kaldırabileceklerinden bahsediyoruz. Bazen öyle oluyor ki, kişi ya da kişiler ani bir karar alıyor ve bunun ardını arkasını düşünemeyebiliyor. Ama-cımız bunların hepsini danışanın düşün-mesini sağlamak. Etraflıca düşünüp, her şeyi tarttıktan sonra verilen kararın kişiyi daha huzurlu, sakin kıldığını ve problem odaklı değil de çözüm odaklı yaklaştığını görebiliyoruz.

Danışanların genellikle nasıl bek-lentileri oluyor?

Bazı insanlara göre bizim bir sihirli değ-neğimiz var. Sihirli dokunuşlarla her şeyi düzelteceğimiz algısı olan insanlar da oluyor. İlk seansta gidişat hakkında bilgi veririz, ilk önce hastayı tanırız, hastayı tanıdıktan sonra kendimizi tanıtırız, ken-dimizi tanıttıktan sonra seanslar şu kadar sürecek ve biz bu sürede bunları yapaca-ğız; ama bizim bir sihirli değneğimiz yok hayatınızı birden bire değiştiremeyiz. İlk seansta özellikle bunları söyleriz. Mesela otuz yaşındaki bir insan, siz buraya otuz yılınızı getiriyorsunuz, belki otuz yılında son iki yılında gerçekten çok kötü oldu-nuz, son iki yıldır kendinizi kötü hisse-diyoruz ve buraya iki yılı getiriyorsunuz;

ama o iki yılın ardında yirmi sekiz yıl var. Her şey birkaç günde birkaç seansta de-ğişmeyecek. Sonuçta ‘aslında hiçbir şey değişmedi’ diyenler de oluyor ‘siz hiçbir şey yapmayın benim buraya gelip size bir şeyler anlatıyor olmam da yetiyor’ diyebi-len insanlar da olabiliyor.

İnsanlar ADM’ye nasıl başvurup, randevu alabilir ve terapilere nasıl başlayabilir?

Sabit hattımızı arayarak (212 641 11 39) çok kolay randevu alabiliyorlar. Rande-vular konusunda esnek davranmaya ça-lışıyoruz. Mesela okula giden öğrencilerin dersleri sabahsa eğer sabah saatlerin-de randevu vermiyoruz. Onlar için daha uygun olan saatleri belirliyoruz. Çalışan insanlara uyumlu olmaya çalışıyoruz. Burayı kalabalık göremezsiniz; çünkü in-sanlar randevularından önce buraya gelir seansına girer ve gider, daha sonra son-raki danışan gelir. Yani insanlar burada birbirleriyle pek karşılaşmaz. Sonuçta bu onları tedirgin eden bir şeydir. Yoğun bir kalabalık yok yani. Biz de buna özen gös-teriyoruz. Danışanların psikolog seçme hakkı da bulunuyor. Aile, yetişkin, çocuk ve ergen bölümlerinden oluşuyor. Terapi-ye başlamadan önce, psikolojik tarama yapılıyor. İkinci seansla birlikte o tarama-nın geri bildirimleri veriliyor. Taramada ağır bir tablo çizerse psikiyatriye yönlendirilir. Bazıları bizimle birlikte seanslara devam ederken psikiyatriden ilaçlarını da alır,

“İnsanlar psikoloğa yalnızca dertlerini anlatmak için değil yaşam kalitesini artırmak için de gidiyor.”

Psikolog Birsen KORKMAZ

Page 27: Güngören Dergi - Nisan

25

gungorendergi.com

koordineli bir şekilde gitmeye çalışırız. Bazıları da bizlik değildir çok ağır vakalar gelir, bir hastaneye yatmadan düzelmeye-cek insanlar. Bu tür hastaları da doğrudan yönlendiriyoruz.

Talep çok oluyor mu peki?

200’ün üzerinde danışanımız var. Talep çok fazla. Önümüzdeki hafta için tüm randevular dolu. Sürekli bir yoğunluk içe-risindeyiz. Bu elbette ki bizi mutlu eden bir şey. Randevu vermek anlamında zor-lanmaya başladık. Sürekli ileri zamana itmek zorunda kalıyoruz. Bugün telefon eden birine en erken bir hafta sonrasına randevu verebiliyorsak hakikaten şanslı biri olarak bakıyoruz.

Seansları ne sıklıkla yapıyorsu-nuz?

Her hafta herkese seans veremiyoruz. Burada bir sirkülasyon var ve onu devam ettirebilmemiz gerekiyor. Onun için bazı-larına her hafta danışmanlık veremiyoruz. En erken gelebilecekleri seans olarak iki hafta sonrasını belirliyoruz. Bazı istisnai durumlar var mesela; yas sürecindeki kişinin bu dönemi daha az hasarla atlat-ması için desteğe ihtiyacı vardır. Böyle danışanlara daha öncelik tanıyıp, onların gelme sıklıklarına biraz da sık aralıklarla yapabiliyoruz. Geldiği zaman da sadece anlatıyor olmak bile ona çok iyi gelebili-

yor. Danışanın ilerlemesine göre çok ağır olmadığı sürece birkaç seansta bitirebi-liyoruz. Mesela bugün bir danışanımızın terapisi ikinci seansta bitti. Bir sıkıntı ol-duğunda tekrar gelebilirsiniz diye açık kapı bırakıyoruz. Bizler gelen danışana tehşis koymayız, bu etik de olmaz zaten ama danışan hakkında belli öngörülerimiz vardır ve ilk seanstaki tarama testiyle de birlikte bazı durumları göz önünde bulun-durup, ihtiyaç dahilinde gerekli bölümlere yönlendirilmesini de yapıyoruz kimi za-man.” Danışan depresyondadır ama biz bunu ona söylemiyoruz psikiyatristin ver-diği ilaçlarla birlikte altı-yedi ay da devam edebiliyoruz. Daha çok danışanın durumu süreci belirliyor.

Karşılaştığınız ilginç ve sıra dışı talepler oluyor mu?

Bazen çok farklı telefonlar farklı talepler geliyor. Geçenlerde bir adam aradı erkeğe yönelik şiddete karşı bizden yardım istedi. “Hep erkeklerin yaptığı şiddetlerden bah-sediyorsunuz, peki kadınların yaptığı bu şiddete kim dur diyecek” diye şikâyette bulundu. “ Bir dede gelip siz insan sarra-fısınız, benim torunumun evlenmeyle ilgili bir problemi var sizin tanıdıklarınızdan bir gelen olursa torunumu evlendirir misiniz” diye telefon numarasını bıraktı. Beyefendi biz böyle işlere bakamayız ama isterse-niz kızınıza danışmanlık hizmeti verebiliriz

dedik. Ona rağmen allem etti kullem etti

o telefon numarasını bıraktı. Biz de kırma-

mak adına telefon numarasını aldık.

İnsanlara cesaret verici bir örnek verebilir misiniz?

Daha önce görev yaptığım bir sağlık ku-

rumunda bir çift danışanım geldi. Çift

terapisi olmuştu, uzun yıllar evli olan bir

çiftti. Torunları olan insanlar. Ayrılma kararı

alıyorlar, birbirlerini anlayamadıklarını dü-

şünüyorlar. Bu zamana kadar nasıl bunu

fark etmediniz diyebilirsiniz, onlar da fark

etmemişler. Kadın peçeteler yığınıyla ge-

liyor, çok fazla ağlayacağını biliyor seans

sırasında. Peçeteyi görünce insanın bir

psikolog olarak nutku tutuluyor ve kadının

çok ağlayacağını siz de tahmin ediyorsu-

nuz seans sırasında. Zaman ilerledi belli

başlı ev ödevleri verildi. Bunlarla birlikte

birbirlerini tanımalarına yardımcı olundu

ve artık son seansa doğru birlikte yemek

yaptıklarını, televizyon izlediklerini, birlik-

te gezdiklerini ve dahası birbirlerine hitap

sözcüklerinin değiştiğini ifade ediyorlardı.

İnsanların psikoloğa yalnızca dertlerini

anlatmak için değil yaşam kalitesini de

artırmak için de gittiğini söyleyen Psiko-

log Birsen Korkmaz, ADM’nin kapılarının

tüm Güngörenlilere açık olduğunu ifade

ediyor.

Danışanların psikolog seçme hakkı bulunuyor. Aile, yetişkin, çocuk ve ergen bölümlerinden oluşuyor. Terapiye başlamadan önce psikolojik tarama yapılıyor. İkinci seansla birlikte o taramanın geri bildirimleri veriliyor.

Psikolog Ayşe SÜER

Page 28: Güngören Dergi - Nisan

26

gungorendergi.com

Türkiye’de kadınların en

büyük mutluluk kaynakları

arasında önceliklerinin ‘’eş-

leri’’ değil ‘’çocukları’’ oldu-

ğu ortaya çıktı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun

(TÜİK) bireylerin mutluluk

kaynağı olan kişilere ilişkin

verilerinden yaptığı derle-

meye göre, soru yönelti-

lenlerin yüzde 62’si ‘’tüm

Aile ve Sosyal Politikalar Bakan-lığı İletişim Merkezi Alo 183, 7 ayda bin 345 çağrıyı ilgili kurum-larla irtibata geçerek çözüme ka-vuşturdu.

Gelen taleplerin hepsi şiddet mağduru kadınlardan. Günde 2 bine yakın telefon alan iletişim merkezinin yüzde 57’si, kadın ça-lışanlardan oluşuyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Turkcell Global Bilgi’nin işbirliği ile açılan “Alo 183 Danışma Hat-tı” şiddet mağduru kadınlardan gelen çağrılara çözüm arıyor. Bu-güne kadar şiddet gören kadın-lardan iletişim merkezine gelen bin 345 yardım talebini çözüme kavuşturdu. Alo 183 üzerinden şiddet gören veya töre ve namus cinayetlerine maruz kalma riski taşıyan kadınlara yönelik çağrılar alınıyor, kadın konukevleri, aile danışma merkezleri hizmetleri ve yararlanabilecekleri diğer hizmet modelleri hakkında bilgi veriliyor. Gelen çağrının aciliyeti göz önün-de tutularak, vakanın bulunduğu ilin acil müdahale ekip sorumlu-suna yönlendirme yapılıyor. Acil müdahale ekibi vakayı değerlen-dirdikten sonra emniyet veya jan-darma birimleri ile koordinasyon kurup, olaya kısa bir süre içerisin-de müdahale ediyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Ba-kanı Fatma Şahin, Aile ve Sos-yal Politikalar Bakanlığı İletişim Merkezi’ni çağrı merkezinin Ga-ziantep’teki modern binasında, alanında yetişmiş personeliyle en iyi hizmeti vermeye odak-landığını söylüyor. “Kadına karşı ayrımcılık ırkçılıktan daha be-terdir, diyerek yola çıktık. Biz nimetin ve külfetin eşit paylaşıl-dığı bir Türkiye istiyoruz.” diyen Bakan Şahin, şu ifadeleri kul-lanıyor: “Hiçbir ayrımcılık iste-miyoruz. Kadına yönelik şiddeti bir toplumsal sorun, bir insan hakkı ihlali, bir halk sağlığı so-runu olarak görüyoruz. Şiddetle mücadeleyi toplumsal seferber-liğe dönüştürdük. Ancak böyle, insani değerleri güçlendirebilir, şefkatli, merhametli, dayanışma içinde olabiliriz.”

Aile ve Sosyal Politikalar Bakan-lığı İletişim Merkezi ‘işaret dili’ ile hem sesli hem de görüntü-lü olarak çağrı merkezi hizmeti de veriyor. İşitme engelli vatan-daşlar 3G uyumlu telefonları ile 08.00-17.00 saatleri arasında (532) 755 01 83 ve (532) 755 01 44 numaralı telefon üzerinden iletişim merkezine ulaştıkların-da, işaret dili tercümanları tara-fından karşılanıyor.

aile’’nin kendileri için mut-luluk kaynağı olduğunu be-lirtti.

Erkekler, ‘’tüm aile’’den sonra en büyük mutluluk kaynağı olarak eşlerini gös-terirken, bu durum kadın-larda değişti. Kadınların en büyük mutluluk kaynakları arasında önceliklerinin ‘’eş-leri’’ değil ‘’çocukları’’ oldu-ğu ortaya çıktı. AA

DİYO

R

Alo 183’ten KADINLARA YARDIM

KADINLAR ÖNCE ÇOCUĞUM

Page 29: Güngören Dergi - Nisan

27

gungorendergi.com

TÜRKİYE’DEKİ HER İKİ DOĞUMDAN BİRİ SEZARYEN

Günümüzde birçok yöntemle normal do-ğumun kolaylaşmasına rağmen tercih edi-len sezaryen, hem bebekte hem annede tahribatlara yol açıyor.

Sezaryen ameliyatı geçiren anne sonraki bebeklerini normal doğum ile doğurma şansını büyük oranda kaybediyor. Sezar-yen sonrasında bebekte solunum sıkıntısı olma riski daha fazla olurken bebeklerde meme emme başarısı daha düşük. Sezar-yen anne-bebek etkileşimini geciktiriyor. Toplanan verilere göre, Türkiye’de normal doğumun en fazla olduğu yaş grubu ken-di içinde yüzde 65 ile 18 yaş altı grubu. En fazla sezaryenin gerçekleştiği yaş grubu ise yüzde 65 ile 36-45 yaş arası. 18-25 yaş arasında sezaryen oranı yüzde 45 olurken 26-35 yaş arasında sezaryen ora-nıysa yüzde 58. Normal sigortalı hastalar sezaryene daha fazla yönelirken, yeşil kartlı hastalarda bu oran düşüyor. Sadece kamu hastanelerinde doğum yapabilen yeşil kartlı hastaların yüzde 70’i normal doğumu tercih ediyor. Yüzde 30’luk kesim ise sezaryen yaptırıyor.

2008 yılında 160 bin sezaryenin gerçek-leştiği özel hastanelerde bu oran 2012’de 110 bin artarak 270 bin oldu. 2008’de 95 bin normal doğumun gerçekleştiği özellerde geçtiğimiz yıl 140 bin normal doğum yapıldı. Sağlık Bakanlığı hastane-

leri ise normal doğumlar sezaryene göre

daha fazla oldu. Kamu hastanelerinde

2008’de 210 bin normal doğum ve 160

bin sezaryen yapıldı. Geçtiğimiz yıl sonu

tahmini rakamlara göre, bu 345 bin nor-

mal doğum, 212 bin sezaryen şeklinde

oldu. Ayrıntılı incelemelerin yapıldığı 2011

yılı verileri ise Türkiye’deki sezaryenin illere

göre dağılımını gözler önüne seriyor. Yapı-

lan incelemede yüzde 87 oranı ile Adana

sezaryende ilk sırayı alıyor. Onu yüzde 80

ile Antalya ve yüzde 78 ile Osmaniye izli-

yor. İstanbul’daki sezaryen oranı ise yüzde

52. İzmir’deki özel bir hastane yüzde 98

sezaryen oranı ile özel sağlık kuruluşları

arasında ilk sırada.

Normal ile sezaryen tercihinde nasıl yol izlenmeli?Uzmanlar artışın temel sebeplerini ye-ni yasalarda hata yapan doktora cezai yap-tırımların uygulanıyor olması ve sezaryenle doğumdaki sürenin kısalığının da önemli faktör olduğunu ifade ediyor. Sezaryen, sıvı azalması, kordon dolanması, ters be-bek gibi doğum sırasında yaşanan sorun-ları azaltıyor. Fakat bunun yanında karın içi iltihaplanması, dikişlerde ve cilt altında kanama olması risklerini taşıyor. Ayrıca sezaryen ile kan kaybı, normal doğuma göre daha fazla. Sezaryen sonrası dikiş bölgesindeki sancılar 3-4 gün devam edi-yor ve annenin hareketleri ile emzirmesini güçleştiriyor.

Doktorların hastaya sezaryenle yapılacak doğumlardan ikinci ve üçüncü çocuktan sonrasının riskli olduğunu belirtmesi gere-kiyor. Hasta eğer korkudan dolayı sezar-yeni tercih ediyor ve riskli bir durum taşı-mıyorsa doktor tarafından mutlaka normal doğuma yönlendirilmeli. Epidural anestezi ile artık normal doğumlarda da ağrının ortadan kaldırıldığı mutlaka anlatılma-lı. Hastaya düşen ise kendini sezaryene şartlandırmaması. Doğum öncesi süreçte mutlaka normal doğumu kolaylaştıracak egzersizlere başlamalı, ona göre dokto-rundan bilgi almalı.

Son 5 yılda sezaryen

yüzde 70 arttı. SGK’nın

normal doğuma fazla

ödenek ayırmasına rağmen

birçok anne sezaryeni

tercih ediyor.

Page 30: Güngören Dergi - Nisan

28

gungorendergi.com

Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) giren öğrencilere ÖSYM tarafından dağı-tılan kırtasiye malzemeleri ‘Genç Dönü-şüm’ projesi kapsamında toplandı. Kırta-siye malzemelerinin ihtiyacı olan okullara gönderileceği öğrenildi.

İzmir’de üniversiteye girişin ilk aşaması olan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı’nda 67 bin 391 öğrenci ter döktü. YGS sı-navı çıkışında ise Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda gönüllü olarak görev yapan gençlik liderleri ‘Genç Dönüşüm’ projesi için harekete geçti. Salon çıkışlarına ko-nulan kutularda sınavdan çıkan öğrenci-lerin ellerindeki kalem silgi ve kalemtraş bulunan kalem kutularını toplayan genç-ler, büyük ilgi gördü. ‘Tek kullanımlık san-ma çöpe atmaya kalkma’ sloganıyla yü-rütülen Türkiye genelindeki kapsamında toplanan kırtasiye malzemelerinin bulun-duğu kalem kutularının köy okullarındaki ihtiyaç sahibi öğrenci çocuklara dağıtıla-cağı belirtildi.Cihan

YÖK taslağına eklenen maddeyle 4 yıl okutulan işletme, turizm ve otelcilik ile bankacılık gibi bölümlerin 2 seneye dü-şecek, mühendislik ve eczacılık 5, mi-marlık ve diş hekimliği 6 yıla çıkacak...

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), YÖK Yasa Taslağı’na eklediği bir madde ile üni-versitelerde okutulan bölümlerin eğitim sürelerinde değişiklik yapılmasını istedi. Milliyet’in haberine göre; bu kapsamda mevcut sistemde çoğu üniversitede li-sans bölümü oldukları için 4 yıl okutulan işletme, turizm ve otelcilik, bankacılık, sigortacılık gibi bölümlerin 2 seneye; hukuk, coğrafya, sosyoloji, tarih, psi-koloji gibi bölümlerin ise 3 seneye indi-rilmesi planlanıyor. Değişiklik yapılırsa, mühendislik ve eczacılıkta eğitim süresi-nin 5, mimarlık ve diş hekimliğinde ise 6 yıla çıkarılması gündeme gelecek.

Taslağa eklendiMilli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, gö-rüş ve önerilerini içeren bir önyazı ile Başbakanlığa gönderdiği YÖK Yasa Taslağı’nda, üniversitelerde okutulan bölümlerin eğitim sürelerinde değişiklik yapılmasını istediği öğrenildi. Yazısında Türkiye’de tıp fakülteleri hariç bütün li-sans programlarının 4 yıl eğitimi kap

sadığını hatırlattığı belirtilen Avcı’nın, eğitim sürelerinde bölümde okutulan derslerin ağırlığı göz önünde bulunduru-larak yeniden planlama yapılması gerek-tiğine dikkat çektiği ifade edildi.

Türkiye’de mevcut sistemde, programlar lisans ya da ön lisans programları olarak ikiye ayrılıyor. Lisans programları 1 yıl ya-bancı dil hazırlık eğitiminin ardından 4 yıl alan eğitimini içerirken, ön lisans prog-ramları 1 yıl hazırlık eğitiminin ardından 2 yıl alan eğitimi programını kapsıyor. Bir istisna olarak tıp fakültelerinde ise öğ-rencilere 6 yıl boyunca eğitim veriliyor.

Bakanlığın “eğitim süreleri düşürülsün” önerisinin ayrıntılarına göre işletme, tu-rizm ve otelcilik, bankacılık, sigortacılık gibi bölümlerin eğitim süresinin 2 se-neye; hukuk, coğrafya, sosyoloji, tarih, psikoloji, ekonomi, edebiyat gibi bölüm-lerin ise 3 yıla düşürülmesi planlanıyor. Düzenleme yapılırsa, mühendislik ve ec-zacılıkta eğitim süresinin 5 yıla, mimarlık ve diş hekimliği bölümlerinde ise 6 yıla çıkarılmasının gündeme gelmesi bekle-niyor. Yeni sistemde, isteyen öğrencinin alan eğitimine geçmeden önce, üniver-sitede 2 yıl “temel eğitim” alabileceği bir model üzerinde de duruluyor.Aktifhaber

4 YILLIK LİSANS BÖLÜMLERİ2 YILA DÜŞÜRÜLECEK

YÖK taslağına eklenen maddeye göre, üniversitelerin 4 yıllık lisans bölümlerinden bazıları 2 ve 3 yıla düşürülecek. İşte taslaktaki o bölümler...

“TEK KULLANIMLIK SANMAÇÖPE ATMAYA KALKMA”

Page 31: Güngören Dergi - Nisan

29

gungorendergi.com

Kurulduğu 2005 yılından beri yüzler-ce öğrenciye kültürel ve bilimsel eğitim desteği veren İbn-i Sina Bilgi Evi yüksek standartlardaki kalitesiyle çalışmalarına devam ediyor.

Yaklaşık sekiz yıl önce Güngören Beledi-ye Başkanı Şakir Yücel Karaman’ın ve İs-tanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ka-dir Topbaş’ın katılımıyla açılışı yapılmıştı. Güngören’deki bilgi evlerinin ilki olan İbn-i Sina Bilgi Evi’nde bu zamana kadar yüzlerce öğrencinin rehberlik, psikolojik danışma, bilgisayar eğitimi, kitap deste-ği, etüt dersleri eğitimi alması sağlandı.

Öğrencilerin bilimsel ve kültürel ihtiyaç-larına cevap veriyor. İlköğretim 1. sınıf - 8. sınıf öğrencilerin eğitim gördüğü bilgi evi, sabahları yaklaşık 50, akşamları ise yaklaşık 70 öğrenciye eğitim veriyor. Bilgi evinde günlük ortalama 100 öğrenci bir-çok ders ve çalışmadan faydalanabiliyor.

İbn-i Sina Bilgi Evi’nde öğrencilerin ih-tiyaçlarına cevap açık 5 bin kitaplık kü-tüphane , sözel ders öğretmeni, sayısal ders öğretmeni, rehberlik öğretmeni bu-lunuyor. Bilgi evinde öğrencilerin 15 gün süreyle kitaplarından faydalandığı kütüp-hane dışında etüt sınıfı, konferans salonu ve bilgisayar sınıfı bulunuyor.

Gezi programlarıyla kültür ve tarih bi-linci oluşturuluyorHer ay önemli gün ve haftalara uygun gezi ve eğitimlerin düzenlediği program-lara öğrenciler aileleriyle birlikte katıla-biliyor. Her ay en az bir kere düzenlenen etkinliklerle çocuklarda kültür ve tarih bi-linci oluşturulmak amaçlanıyor.

Yaz aylarında, okulların tatil olduğu dö-nemlerde de öğrenciler eğitimlere ve et-kinliklere katılabiliyor. Yapılan etkinlikler ve sergiler Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman ve Güngörenlilerin katılımıyla sergileniyor.

İBN-İ SİNA BİLGİ EVİ

Kurulduğu 2005 yılından beri yüzlerce öğrenciye kültürel ve bilimsel eğitim desteği veren İbn-i Sina Bilgi Evi yüksek standartlardaki kalitesiyle çalışmalarına devam ediyor.

Page 32: Güngören Dergi - Nisan

30

gungorendergi.com

AYŞEGÜL TOZAL/ UZMAN PSİKOLOG

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÇOCUKLARIN GELİŞİMİNDEKİ ROLÜ VE GELECEĞİNDEMONTESSORI EĞİTİM METODU

“Çocukluk insanlığın anayurdudur.”Jorge Amado

Page 33: Güngören Dergi - Nisan

31

gungorendergi.com

Eğitim, bireyin çevresiyle belli düzeydeki etkileşimleri, yani yaşantı sonucunda kazanabileceği kalıcı, istendik nitelikteki davranışlarla ilgilidir ve bu tür davranışları kazandırmakla yükümlüdür.1 Çocukların zihinsel ve kişilik gelişiminin yüzde 70’i 0-6 yaş arasında tamamlandığı düşünülürse eğitimde okul öncesi dönemin bireyin hayatındaki önemi fark edilecektir. Haluk Yavuzer çağdaş psikolojinin her ne kadar kişilik gelişiminin insanın yaşamı boyunca süregeldiğini kabul etse de, kişilik oluşumu ve yapılanmasında, temelin çocukluk döneminde atıldığı gerçeği geçerliliğini korumakta olduğunu vurgular.2 Okul öncesi eğitimin niteliği konusu tarih boyunca ilgi konusu olmuş, tartışılmış ve çeşitli alternatiflerle ebeveynlere tavsiyelerde bulunulmuştur. Zamanla eğitim metodundaki yanlışlar ya da eksiklikler fark edilip, yeni alternatif eğitim metotları türetilmiştir. İyi olmanın yolunun eğitimden geçtiğini varsayan Platon, küçük yaşlardan itibaren çocukların iyi eğitimden geçmeleri ve güzel şeylerle uğraşmaları gerektiğini vurgular.3 Gazali ise eğitimi “yabani ısırgan otlarını ayıklayan bir bahçıvanın faaliyet”ine benzetir.

20.yüzyıla geldiğimizde ise, okul öncesi eğitimin çocukların gelişimindeki rolü ve geleceğini etkilemedeki farkındalık artmıştır. Özellikle birçok eğitim akımı ortaya çıkmış ve “Yeni Eğitim” adı altında toplanmıştır. J.J.Rousseau’nun eğitim anlayışından esinlenen bu akım eğitilecek kişinin merkezde olmasını salıklar. Emile isimli kitabında eğitim yaklaşımını anlatan Rousseau, özgürlüğü temel alarak; dışsal veya içselleştirilmiş otoriteden bağımsız, kişinin kendi inançları ve eylemleri üzerindeki denetimini vurgular.4 Çocukla sabırla, sevgiyle ve müdahalede bulunmadan zaman geçirilmelidir. Çevre de yine çocuğa göre düzenlenmeli ve içindeki keşfetme arzusu kısıtlanarak köreltilmemelidir. Uluslararası bir hareket olan yeni eğitimin gerçek destekçisinin Maria Montessori (1870-1952) olduğunu belirten Eylem Korkmaz’ın kaleme aldığı Montessori Metodu, bu yazımızın konusu olacaktır.

Özgür Çocuklar İçin EğitimMaria Montessori, 1870 yılında İtalya’da doğmuş olup, yirmi altı yaşında İtalya’nın ilk kadın tıp doktoru unvanını elde eder. Roma’da çocuklar üzerine konferanslar vermesiyle, yönünü çocuk eğitimine çevirerek, üniversitedeki görevini bırakır. Öğretmenlik eğitimi almamasına rağmen, Roma’da açtığı ‘Çocuklar Evi’yle eğitim hayatında bir devrime yol açar. Çocuklara hayatla ilgili pratikler yaptırır ve sonucunda çocukların bunları keyifle yaptıklarını gözler. Okula gelen ziyaretçiler ve özellikle bürokratlar uygulamalara şaşırır ve dünyaya yayılmasında rol oynarlar. On iki yıl süren ve İtalya’yla başlayan sürgün dönemi Hindistan’la devam eder. Burada bir dönem Devlet Başkanı Gandi’nin eğitim danışmanlığını dahi yapar. 1949’da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Montessori, 1952 yılında Hollanda’da vefat eder ve mezar taşında “Lütfen her şeyi yapabilen sevgili çocukları dünyada ve insanlar arasında barış ve huzurun sağlanması için benimle birlikte eğitin” yazmaktadır.5 1911’de ABD’de açılan ilk Montessori Okulu’nun felsefi temeli, insan doğasına müdahil olmadan, ‘normalleşme’sine imkân tanımayı hedef alıyor. Anne-babanın çocuklarını boş bir levha olarak görmeleri ve bu levhayı kendilerinin isteği doğrultusunda doldurmaları çocuğun normal gelişimini olumsuz etkilemekle, çocuk bağımlı hale getiriyor. Oysa çocuk yaşayarak ya da pratiklerle hayatı tecrübe ettiğinde öğrenme daha zevkli ve öğrendikleri daha kalıcı oluyor. Aslında normal bir çocuk, disiplinli çalışan, kendine hâkim ve huzur dolu bir bireydir. Montessori metodu ise, çocuğun bu halini muhafaza ederek, kendi kendisine yapmasına olanak vererek, tercihlerinde 1 Adnan Kulaksızoğlu, Öğrenme Psikolojisi

2 Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, 34.Basım, Remzi yay, sf. 11

3 Platon, Devlet, sf. 312

4 Joel Spring, Özgür Eğitim, Çev. Ayşen Ekmekçi, Ayrıntı Yayınları, 1997, sf. 27

5 Abdullah DURAKOĞLU, Maria Montessori’ye Göre Çocuğun Doğası ve Eğitimi, Doktora Tezi, 2010

serbest bırakır ve onun “Kendim yapabilmem için bana yardım et” çağrısına kulak verir.

Montessori metodunda çevre önemlidir. Bu ortam adeta cansız bir eğitmendir, mobilyaların hatayı gösterebilir nitelikte ve çok hafif olması (devirebilirler) çocukların kullanım şekilleri hakkında kolayca bilgi verir. Fakat çocuğu çekebilecek tarzda ona göre hazırlanan ortam, engellere takılmadan doğasına göre hareket etmesini ve böylece kişiliğinin oluşmasını olumlu yönde etkiler. Çocuklar ‘iş yapma’yı öğrenirler ve günlük hayatımızda yaptığımız sıradan faaliyetler onlar için adeta eğlenceli bir oyun halini alır. Toz almak, yerleri süpürmek, düğme iliklemek, yemek pişirmek, vs. bir sürü aktivite vardır. Oyun, çalışmak kadar önemli değildir, bu nedenle fantezi, dramatik oyun, oyuncak bebekler, bloklar ve minyatür oyuncaklar Montessori sınıflarında yoktur.6 Çocuğun bir amaç edinerek bu işleri yapması, yani amaçlı faaliyet göstermesi zihinsel yoğunlaşmayı getirmektedir. Çocuk iş yapmak istediği zaman, açık raflarda bırakılan materyallere rahatlıkla ulaşabilir. Örneğin; düğme ilikleme tablosunu eline aldığında, öğretmen çocuğun yanına oturur ve çok fazla sözsel müdahalede bulunmadan yalnızca işi gösterir. Daha sonra çocuk yapmayı dener, istediği kadar bu denemeyi yapabilir. Çocuk bu süreçten sonra uzaktan takip edilir. Çocuk gösterilen işi başaramasa dahi bırakabilir. Sonra tekrar istediği zaman o işle uğraşabilir ve öğrendiğinde, öğretmen tarafından düğme ilikleme tablosunun bir üst kademesi gösterilir. Çocuk bu süreçte kendi kendine seçim yapmakta, dikkatini yoğunlaştırmakta, problem çözme becerisi kazanmakta ve bu şekilde bireysel zekâsı gelişmektedir. Görüldüğü üzere, Montessori Okulu’ndaki öğretmenin görevi sadece nesne göstermekle sınırlı kalmaktadır. Dolayısıyla ‘her çocuk kendi gelişim planını özünde bulundurur’ temel görüşünden hareket ederler.7 Günümüzdeki mevcut anaokulları tek tip uygulamayla, çocuklara oyun, şarkı ya da çeşitli aktiviteler öğretmeyi hedef alıyorlar. Gürültü, deneyimsiz öğretmenler, özensiz okul ortamı ve özellikle deneyimsiz kişilerin açmış olduğu sübyan okulları çocukların bedensel ve ruhsal gelişimleri açısından tehlikeli sonuçlara yol açıyor. Anaokullarının ülkemizdeki çıkış sebebi, annelerinin çalışma hayatına atılmasıyla olmuştur. Çocuktan bir şekilde kurtulma isteği, güvenilir bir yere bırakma telaşı ya da apartman ortamında yaşayan çocuğun arkadaş ortamına girerek sosyalleşmesi düşünülerek en yakın anaokuluna teslim ediliyor. Çocuklar için önemli olan bu altın çağ, anaokullarının yetersiz donanımları sebebiyle hüsran olabiliyor. Çocukların; bağımlı, pasif, saldırgan, korkak, vs gibi sorunları yaşaması kaçınılmaz oluyor.

Montessori sistemi hakkında yapılan bir röportajda okul yöneticisi şöyle söylüyor, “Bizi etkileyen ve ülkemizde giderek daha çok sayıda insanın dikkatini çeken ise Montessori Sistemi’nin yapısı. Montessori eğitiminde; çocuk, bireysel bir eğitim içinde, kendi öğrenme hızı, yetenekleri, kişisel gelişimi doğrultusunda eğitim alıyor. Ve çocuklar daha özgüvenli, kendi başına karar alabilen yüksek yoğunlaşma düzeyine ulaşabilen, sosyal bireyler oluyorlar.”8 60’lı yıllarda ülkemizde Montessori eğitiminin öncüsü sayılabilecek Güler Yücel, Zeytinburnu’nda Çocuk Esirgeme Kurumu öğretmenleri için eğitim verir. 70’lerde İstanbul Üniversitesi Çapa Çocuk Psikiyatrisi Bölümü’nde bu uygulama yapılır. Fakat özellikle son yıllarda ülkemizde sayıları çoğalmakta, ne yazık ki nitelik sorunu da beraberinde gelmektedir. Yakın zamanda yayınlanan habere göre, “Modern eğitim sistemleri içinde akademik ölçümlerde en başarılı eğitim sistemi olarak kabul edilen Montessori eğitim sistemi, Bahçelievler Kaymakamlığı’nın öncülüğünde pilot proje olarak 7 okulda hayata geçiriliyor.”9

6 H.F.Robison, Exploring Teaching in Early Childhood Education, Boston: Ally and Bacon, 1982, s.473

7 Abdullah DURAKOĞLU, Maria Montessori’ye Göre Çocuğun Doğası ve Eğitimi, Doktora Tezi, 2010

8 Habertürk Röportajı

9 Zaman Gazetesi, Bölge Haberleri, 11.03.2012

1911’de ABD’de açılan ilk Montessori Okulu’nun felsefi temeli, insan doğasına müdahil olmadan, ‘normalleşme’sine imkân tanımayı hedef alıyor.

Page 34: Güngören Dergi - Nisan

32

gungorendergi.com

Hastaları avuç içinden tanıyacak sistemin 1 Nisan’dan itibaren tüm özel ve üniversi-te hastanelerinde başlayacağını açıklayan SGK, uygulamanın 1 Eylül’e ertelendiğini duyurdu.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile sözleş-meli ve protokollü tüm özel ve üniversite hastanelerinde, Biyometrik (Avuç İçi Da-mar İzi) Kimlik Doğrulama Sistemi’ne 1 Eylül’de geçilecek.

SGK’nın 2008’de sağlık karnesi ve vizite kağıdı uygulamasını kaldırarak vatandaş-lara TC kimlik numarası üzerinden sağlık hizmeti sunmaya başlamasının ardından SGK’ca sağlık yardımları karşılanmayan bazı kişilerin usulsüz sağlık hizmeti aldıkları belirlendi. Daha önce ülke genelinde Biyo-metrik Kimlik Doğrulama Sistemi’ne

1 Ocak tarihinde geçileceği duyurulmuştu ancak hastanelerin bir kısmının hazır ol-maması nedeniyle sistemin uygulanması 1 Nisan’a ertelenmişti.

Hastanelere yazı gönderen SGK, sisteme geçişin 1 Eylül 2013 tarihine ertelendiğini, yapılan teknik çalışmalar sonucuna göre yeni kılavuz düzenlemesinin ayrıca duyuru-lacağını bildirdi.

Buna göre tüm Türkiye’de, 1 Eylül 2013 tari-hine kadar Medula Sistemi’ni kullanan tüm özel ve üniversite hastaneleri, konuyla ilgili gerekli tedbirleri alarak avuç içi Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi’ne geçecek. 1 Eylül’den itibaren Biyometrik Kimlik Doğru-lama Sistemi’ne geçmeyen hastanelerin, Medula hizmet kayıtlarına izin verilmeyecek.

BİYOMETRİK KİMLİK DOĞRULAMA SİSTEMİ

Tiroid Kanseri 7 Kat ArttıEkmekte Kepek Oranı

Yüzde 60

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yet-kililerinden alınan bilgiye göre, Buğday Unu Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi. Tam buğday ununda yüzde 15-20 oranında kepek bulunduğu dikkate alındığında, tebliğ değişikliğiyle normal ekmekteki kepek oranı en az yüzde 7,02, en çok yüzde 8,71 olarak düzenlendi. Deği-şikliklerle ekmek yapımında kullanılan buğday unları ‘’ekmeklik buğday unu’’ adıyla tek sınıfta toplandı ve bu unlarda-ki kül miktarı en az 0,7, en çok 0,8 olarak belirlendi. Tebliğ değişikliğiyle normal ekmekteki kepek oranının en az yüzde 7,02, en çok yüzde 8,71 olması gereke-cek. Tam buğday ekmeğindeki kepek oranı ise 15,79 olacak.

Genel Cerrah Doç. Dr. Ali Uğur Emre, tıptaki gelişmeler ve ultrasonografinin daha etkin kullanılmaya başlanması ile erken evrede tespit edilmeye başlanan tiroid kanserinde son 10 yılda 7 kat artış yaşandığını söyledi.

Doç. Dr. Ali Uğur Emre, tiroid kanseri-nin, kanser türlerinin yüzde 2’sini oluş-turduğunu, kadınlarda erkeklere oranla 3- 4 kat daha fazla görüldüğünü söyledi. Tiroid kanserinin erken dönemde belirti vermediğini, ancak muayene ve ultra-sonografi sırasında tespit edilebildiğini vurgulayan Doç. Dr. Emre, şöyle konuştu:“Son 10 yılda tiroid kanserinde 7 kat artış var. Ancak bu artış tiroid kanserinin daha fazla ortaya çıkmasından ziyade, tıpta-ki gelişmeler ile ultrasonografinin daha etkin kullanılmaya başlanması ve tiroid bezindeki nodüllerin ultrasonografi eşli-ğinde iğne biyopsileri ile değerlendiri

lebilme imkanının sağlanması sayesinde kanserin erken teşhisi sonucu olmuştur.”Tiroid kanserinin genetik faktörler da-hil bazı etkenler ile ortaya çıktığını ifade eden Doç. Dr. Emre, şişmanlık, radyas-yona maruz kalma ve iyot eksikliğinin en önemli etkenler olduğunu belirtti. Neden ne olursa olsun hastalığın başarılı bir şe-kilde tedavisi için erken teşhisin önemine vurgu yapan Doç. Emre, tiroid cerrahisin-de en çok çekince yaratan durumun ise ses kısıklığı konusu olduğunu söyledi.

Ses Telleri Risk Altında OlabilirEmre, “Tiroid ameliyatları, ses tellerine giden sinirlerin olduğu bölgede yapılan bir ameliyattır. Daha önce guatr ameliyatı geçirmiş insanlarda tekrarlayan cerrahi-lerde ses kısıklığı riski 10 kat artmaktadır.

Ancak günümüzde tiroid cerrahisinin sık yapıldığı, sinir monitörizasyonu tekniği ile sinirin korunması konusunda donanımı tam olan endokrin cerrahi merkezlerinde ve bu konuda uzmanlaşmış cerrahların elinde bu risk yüzde bir’in altındadır. Yine de bu sinirler ameliyat alanı içerisindedir ve belli bir risk altındadır” dedi.

Ekmekteki kepek oranını, geçen yıl yürürlüğe giren düzenlemeyle yüz-de 20 artıran Gıda Tarım ve Hay-vancılık Bakanlığı, oranı yüzde 60’a çıkardı.

Page 35: Güngören Dergi - Nisan

33

gungorendergi.com

Türk Ebeler Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Nazan Kara-han, anne adaylarının gebelik dönemlerinde tuz tüketimine dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

Dünyanın en çok tuz tüketen ülkeleri arasında Türkiye’nin de bulunduğuna işaret eden Karahan, ‘’Fazla miktarda tuz tüketimi, yaşamın tüm dönemlerinde sakıncalı olduğu gibi gebelik döneminde de sakıncalıdır. Gebe kadının yemek-lerinde tuz miktarına dikkat etmesi önemli bir konudur. Gebelikte aşırı tuz tüketimi, halk arasında gebelik zehirlen-mesi olarak bilinen, gebelik toksemisi adı verilen hastalığa zemin hazırlar’’ dedi.

Yalnızca gebelik döneminde görülen hastalığın birçok be-lirtisi bulunduğunu vurgulayan Karahan, ‘’Hamilelikte vücut sıvılarının dağılımı değişir ve fazla tuz tüketilmesi ortaya çıkar. Aşırı tuz kullanımı sonrasında gebelerde tansiyon yükselmesi olur, el, yüz ve ayaklarda şişlik meydana gelir ve idrarda protein bulunur. Bunların sonunda ortaya çıkan gebelik toksemisi, anne ve bebek ölümlerinin önemli ne-denleri arasında yer alan ciddi bir hastalıktır. Fazla miktarda tuz tüketimi, gebelik döneminde bu nedenle sakıncalıdır’’ diye konuştu.Kaynak:AA

AŞIRI TUZ ZEHİRLEYEBİLİRGebelikte aşırı tuz tüketimi, halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinen hamilelik toksemisine neden oluyor.

Kozmetik sektöründe baş döndü-rücü gelişmeler yaşanıyor ve her geçen gün yüzlerce farklı ürün raf-larda yerini alıyor. Ancak uzmanlar, güvenilirliğinden ve etkinliğinden emin olunmayan kozmetik ürünlerin ciddi sağlık sorunlarına yol açabile-ceği uyarısında bulunuyor. “Güzel-leşmek isterken hem sağlığınızdan hem de paranızdan olmayın. Doğru ve güvenli olmayan kozmetik ürünler, ciddi sağlık sorunlarına yola açabili-yor” uyarısında bulunan Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Gonca Gökdemir, kozmetik ürün kullanmadan önce mutlaka bir dermatoloğa danışmak gerektiğini söyledi. Yanlış kozme-tiklerin cildi bozduğunu vurgulayan Gökdemir, yanlış kozmetik ürünlerin ciddi alerjik reaksiyon, akne, egzama

ve renk değişikliği gibi yan etkilere neden olabileceğine dikkat çekti.Doç. Gökdemir, “Cilt tipi, yaş ve ya-şam koşulları ürün seçiminde büyük önem taşıyor. Kozmetik ürün yalnız-ca yüze sürülen ürün değildir, makyaj malzemeleri, saç boyaları, parfüm, tırnaklar için kullanılan birçok ürü-nün de kozmetik olduğunu unutma-mak gerekli. Kozmetik ürünlerden gerçek anlamada faydalanabilmek için kişisel ihtiyaçların bir uzman ta-rafından belirlenmesi gerek. Kişinin cildinin çok hassas olduğu durum-larda daha tedaviye yönelik kozme-tik ürünler kullanması gerekir. Bu tip dermo kozmetik ürünler ise mutlaka bir dermatolog tarafından önerilmeli, rastgele satın alınarak kullanılmama-lı” dedi.

GÜZELLEŞİRKEN SAĞLIĞINIZDAN OLMAYIN

Page 36: Güngören Dergi - Nisan

34

gungorendergi.com

GÜNGÖREN BELEDİYESİ ÜCRETSİZ BEYAZ MASA HATTI

0800 219 65 18

Page 37: Güngören Dergi - Nisan

35

gungorendergi.com

Güngören Belediye’sinin Sosyal So-rumluluk Projesi kapsamında Temiz Evim – Evde Bakım Projesi kimsesiz, yaşlı, obezite hastası ve engelli vatan-daşların zorunlu ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla geçtiğimiz yıl mart ayında hizmet vermeye başladı. Ku-rulduğu günden bu güne yaklaşık dört yüz kişiye yerinde temizlik ve kişisel bakım hizmeti verildi.

Her ay bir kez gidilen evlerde tam te-şekküllü temizlik yapılıyor. Bu temizlik kapsamında yer temizliği, halıların yı-kanması, camların silinmesi, bulaşık-ların yıkanması, mutfak ve banyonun temizlenmesi ihmal edilmiyor. Yerinde temizlik hizmetindeayda bir kez temiz-lik yapmak çoğu zaman yeterli oluyor ve sonraki ay temizliğe gidene kadar evin fazla kirlenmediği görülüyor. Üçer kişilik iki ayrı gruptan oluşan temizlik ekibine bir de erkek kuaförü eşlik edi-yor.

Erkeklere evde kuaförlük hizmeti de veriliyorKuaförlük hizmetinden yalnızca er-kek ihtiyaç sahipleri faydalanıyor. Bu hizmetle ayda bir ya da iki defa saç ve sakal kesimi yapılıyor. Yeterli talep olmadığı için daha önce bayanlara verilen kuaförlük hizmeti bırakılmış.Mahremiyetin bayanlarda biraz daha ön planda olduğu toplumumuzda ai-leler engelli bayanın kişisel bakımını başkalarına yaptırmıyor. Yeterli talebin olması durumunda tekrar bayanlara kuaförlük hizmeti verilmesi düşünü-lüyor.

Yaşlı, engelli ve hasta insanlar zorun-lu temizlik ihtiyaçlarını kendileri karşı-lamakta zorlanır. Bu sorunun önüne geçmek amacıyla hayata geçirilen proje başarıyla yürütülüyor. Proje ko-ordinatörü Muhammet Uçan'ın verdi-ği şu örnek hizmetin ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyuyor, “bir ev için yine temizlik talebi geldi. Ekibimizle birlikte eve gittik. Çöpten ve kokudan evde durulmuyordu ve bu evde zihin-sel engelli bir aile yaşıyor. Komşuların talebi üzerine gittik. Aile bireylerinin tamamı engelli. Anne, kız ve oğul bir-likte yaşıyorlar. Evlerindeki çöplerden ayrılmak ve evlerinin temizlenmesini istemiyorlar. Zar zor ikna ettik. Çöp arabasını çağırıp evdeki bütün çöpleri attık. Evlerini temizleyip ayrıldık. Şim-di her ay temizliklerini ve bakımlarını yapıyoruz. Kendileri de bu durumdan memnun, komşuları da.”

Hizmetten faydalanmak için ne yapmak gerekli?Temiz Evim – Evde Bakım hizmetin-den faydalanabilmek için gerçekten böyle hizmete ihtiyaç duyuluyor olma-sı yeterli. Güngören Belediyesi Beyaz Masa’ya yapılacak başvurunun ardın-dan doldurulacak Sosyal İnceleme Formu bu projeden yararlanabilmek için yapılması gereken tek şey. Sos-yal İnceleme Formu değerlendirildik-ten sonra hizmete gerçekten ihtiyaç duyulup duyulmadığı belirlenecek. Başvurunun olumlu sonuçlanması du-rumunda ihtiyaç duyulan hizmet veril-meye başlanacak. Güngören Belediyesi ücretsiz Beyaz Masa hattı: 0800 219 65 18

Ücretsiz Ev Temizliği ve Evde Kuaförlük Hizmeti

Temiz Evim – Evde Bakım hizmetiyle yüzlerce hasta, engelli ve yaşlı vatandaşın kişisel bakım ve ev temizlik hizmeti alması sağlandı.

TEMİZ EVİM - EVDE BAKIM

Page 38: Güngören Dergi - Nisan

36

gungorendergi.com

“Halk Müziği Başka Halkın Müziği Başka”

Page 39: Güngören Dergi - Nisan

37

gungorendergi.com

COŞKUN SABAH

Kırdığı satış rekoru hala geçilememiş, kendine has sanatıyla geniş kitlelerin beğenisini kazanmış Coşkun Sabah’ın yaşamına ve sanatına dair samimi açıklamalar.

Page 40: Güngören Dergi - Nisan

38

gungorendergi.com

Sanat yaşamınıza başlayış hikâyenizi anlatır mısınız?On yaşlarında ud çalmaya başladım. Sonra 13 yaşındayken İstanbul’a göç ettik ailece. İstanbul’da 16 - 17 yaşlarındaydım o za-man. Babam belediye konservatuarına kaydımı yaptırdı. Sonra 1975 yılında devlet konservatuarına girdim. Bir buçuk yıl ancak okuyabil-dim. Geceleri gazinolarda ud çalıyordum. Uykusuz kalmaya başla-mıştım. Gazinolardaki işim gece bir buçukta bitiyor. Gece saat 3 gibi uyuyordum. Sabah da 7’de uyanmak lazımdı derse yetişmek için. 3’te uyu 7’de uyan çok zor oluyordu ve mecburen bıraktım. Bir de meşhur olduğum yıllar üst üste başarılar geldi sonucunda konser-vatuarı bıraktım.

Daha sonra eğitiminize devam etme imkânınız oldu mu?İki konservatuarı da yarım bıraktım. Bunlara rağmen müzik bilgimi aldım ben. Çünkü Münir Nurettin Selçuk ve Dr. Nevzad Atlığ gibi nazariyat hocalarından, Türk Müziği’nin hem ilmini hem de uygula-masını çok iyi bilen iki tane hocadan, ders aldım. Korolarında da Ud sanatçılığı görevi yaptım, Devlet korosunda ve icra heyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi Münir Nurettin Selçuk’un şefliğinde. Müzik eğitimi tam olduğu için konservatuarı yarım bırakmış olmam içimde hiçbir zaman ukde değildir. Şu anda mezun olanlar bile yarım yama-lak bir müzik eğitimi ve solfej okumayanlar İTÜ’den mezun oluyor diye kulağıma gelir. Tabi birisini imtihan etmem lazım net olarak an-lamam için. Öyle bir söylenti var yalnız.

Türkiye’de en çok satış yapan sizin albümünüz (Aşığım Sana), bu başarıda etkili olan şey neydi sizce?Halkı tanımak.1992 yılında bir korsan kasetim çıktı ondan sonra iki sene ara verdim. Ondan sonra müzik piyasasında bir güven kaybı oldu. “Haberin var mı” dan dan sonra “İsyanlardayım” sonra bir ara verdim. O zaman özel kanallar kuruldu 1991 yılında. Yeni bir kitle çık-tı. Yeni bir tüketici kitle çıktı gençler. Sonucunda o iki yıllık ara hiç iyi olmadı.

Sonrasında albüm satışlarınızda düşüşler oldu mu?Toparlayamadık daha sonra. Bir de yarım kalan bir işi çıkardı eski şirketim, benden habersiz. Bitmeyen bir iş, stüdyo kayıtları yarım, boşluklar var enstrümanların arasında. Raks’a geçtiğim için eski şir-ketim bunu hazmetmedi. Çok büyük olaylar da olmuştu o zaman. Bana bir sabote yaptı yani. Ondan dolayı bir ara verme, bir konsant-rasyon bozulması oldu. Tabi sonrasında satış rakamlarında düşüş oldu. Yani diyeceksiniz ki 2 milyon Anılar, 2.6 milyon Aşığım Sana, 1.8 Milyon Haberin Var mı, ondan sonra neden 500 bine düşüş var. İşte halkın güveni sarsıldı yarım kalan bir işi herkes aldı. Jelatinini açtı, İsyanlardayım yarım kalan bir iş, ses Coşkun Sabah’ın sesi de-ğil, Mix’leri Garo Mafyan yapmış. Şirket onu albüm olarak çıkardı. Burada ne oldu tabi, halkta bir güvensizliğe neden oldu, “Coşkun Sabah kafayı yemiş”, “böyle bir albüm çıkar mı” diye.

Haksızlığa uğradığınızı anlatamadınız mı?Ben derdimi anlatıncaya kadar aradan iki-üç ay geçti. Televizyonlar-da söyledim, bu albümü almayın dedim. Bu yarım kalan bir iş Hüse-yin Emre bu kazığı attı bize. O kazık bana neredeyse 15 milyon do-lara mal oldu. 2 milyonluk potansiyel, 300 bine indi. Milletin güveni sarsıldı, toparlayamadık ondan sonra. Saygınlıkta sorun olmaz ama bir insan herkes bir sanatçıya kendince bir not vermiştir. O notta

ömür boyu kalır. Bu halkın 89-90 yılında bana verdiği not, tiraj kaybol-muş ama not kaybolmaz. Sadece tirajım kayboldu.

Yaptığınız müzik Türk Sanat Müziği de değil, Arabesk Müzik de değil, kendiniz bir tanımlama getiriyor musunuz?1980 yılında çıktığımda insanlar böyle bir tarzı bende buldu. Arabesk değil kesinlikle, şarkılarımda arabesk yoktur. Bu tarzı bulan da benim. Bunun da Türk Halkına en yakın müzik tarzı olduğunu söyleyebilirim. Yani geniş bir kitleye hitap ediyor. Ben bugün pop müziğini alternatif müzik olarak adlandırıyorum. Türk Halkı’nın, yani 75 milyon için konu-şuyoruz bu sayının da en azından 60 milyon’un hoşlanabileceği müzik tarzı benim yaptığım müziktir. Konserlerin yoğun geçmesi de ondan, geniş tabandan üste doğru açılan bir yelpaze. Herkese hitap ediyor. Konserlerde görüyorsunuz hanımefendi eski bizim tarzımızla mizamp-le saçlı yani tam İstanbul Osmanlı Hanımefendisi de duruyor yanında tesettürlü başı bağlı bir Anadolu terbiyesi almış hanımefendi de aynı ortamda bulunuyor ve aynı zevki alıyor. Yani çağdaş bir üniversiteli gen-ci ile okul okumamış ilkokul terkten bir insan da aynı zevkte birleşiyor. Bu Türk halkının içinde olan müzik yapısının bir örneğini ben sunuyo-rum. Yaptığım müziğe halkın müziği diyorum. Halk müziği başka, halkın müziği başka. Geniş kitlede halkın müziğinin bu olduğuna inanıyorum.

Page 41: Güngören Dergi - Nisan

39

gungorendergi.com

Sahnede kullandığınız ud kendi icadınız mı?İcat değil aslında. Ayakta müzik yapmak için, oturmak her zaman için hâkimiyeti azaltır. Ciddiyet kayboluyor ve bunun bir şeyi vardır hakim olma ve güvenilirlikte sahne.

Turgut Özal’la çok yakın bir ilişkiniz vardı, bu yakınlığın kök-leri nereye dayanıyordu?Kaset olduğu dönemlerde bütün kasetleri Manisa’da bulunan Raks firması üretiyordu. Turgut Özal da Raks’ı arayıp her ay Türkiye’de hangi sanatçı, ne kadar kaset sattı öğrenmek için satış listesini alı-yormuş. En çok satan albümlerde de beni görünce hakkımda bilgi toplatmış. Özal, Türkiye’ye işte bu kadar hâkimdi. “Halkım kimi dinli-yor, kimi seviyor?” diyecek kadar, halkın yanında bir insandı. Benim başarımı keşfeden kişi rahmetli Özal olmuştu.

Turgut Özal’la ilgili hiç unutmadığınız bir anınızı anlatabilir misiniz? Turgut Özal’la çok anım var. Amerika’ya yan yana gittik, o zaman Türk Hava Yollarının direk seferi yok 1990 yılında. Turgut Özal’la first classtayız, onun arka tarafında oturuyordum beni öne aldırdı. Yan yana gittik Amerika’ya. Ramazan bayramıydı, Turgut Özal tatilinin dört gününü Antalya’da bir tatil köyünde geçirecekti. Beni arzu

etmiş bir konser için, özel bir yemekte. İki günlüğüne gittim. Tatil kö-

yünde ona tahsis edilen bir villa vardı. Tabi sohbetlerimizde pijama-

larla ve sıradan aile hayatı. Zaten kendi aramızda çaldık söyledik.

Bir gün sohbete daldık tam televizyonlarda, onu çok iyi hatırlıyorum,

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ilgili haberler vardı. 90-91 yılları,

onu izledik heyecanla. Herkes bölünüyor Özbekistan, Kırgızistan, vs

sohbete daldı. Rahmetli Özal bana dedi “sen hangi yılda devlet ko-

rosuna girdin” dedi. Doktor Nevzat Atlı konservatuarı icra heyeti ve

bir şeyler daha anlattı baktım bütün hayatımı biliyor. “Pes Sayın Baş-

bakanım” dedim, o zaman başbakandı. Hepsini biliyorsunuz, bütün

hayatımı biliyorsunuz. Musa vardı onun özel koruması. Ondan sonra

Adana Milletvekili oldu. Yahu Coşkun senin yaptığın gaf mı dedi “ka-

fanı toparla, akıllı ol” dedi “başbakana, pes başbakanım her şeyden

haberiniz var denir mi! Sen bu aileye giriyorsun, bu aileye girene

kadar yedi ceddinin şeceresi incelendi, ancak öyle girersin. Bütün

hayatın incelenmeden, istihbarattan bütün hayatın öğrenilmeden

seni aileye alırlar mı sanıyorsun” dedi. Gaf olarak pes başbakanım

her şeyden haberiniz var, her şeyi de biliyorsunuz demiş olmam en-

teresan bir anımdır. Yani bilgi toplamış hakkımda açıkçası.

Page 42: Güngören Dergi - Nisan

40

gungorendergi.com

Türkiye’de Ekmek İsrafı Araştırması’na göre kişi başı ekmek israfı günlük 20 gr’dır. Bu miktar az gibi gözükse de ülke nüfusu göz önünde bulundurulduğunda israfın yıllık ekonomik boyutu, ekmeğin 2,80 TL olan kg birim fiyatından hareket-le 1,5 milyar TL’dir. 1 günde israf edilen 6 milyon adet ekmek, 4,7 milyon kişinin 1 günlük ekmek ihtiyacını karşılıyor. İsrafın Türkiye’ye yıllık maliyeti hesaplandığında çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor.

• 100 yataklı 80 hastane,

• Yıllık 500 bin yolcu kapasiteli 18 havaalanı,

• 16 derslikli 500 okul,

• 300 öğrenci kapasiteli 250 yurt,

• 500 kilometrelik bölünmüş yol gibi hizmetlerden herhangi biri yapılabilmektedir.

Araştırma sonuçlarına göre bir yılda israf edilen ekmek Türkiye’nin 23 günlük ek-mek ihtiyacını karşılayabilecek durumda. Türkiye’de günde 6 milyon, yılda 2,1 mil-yar ekmek çöpe gidiyor. Üretilen ekmeğin yüzde 5,9’u israf ediliyor.

Dünyada Ekmek İsrafı

Yılda 870 milyon insanın (Dünya nüfusu-nun yüzde 12,5’i) yetersiz beslendiği, yak-laşık 10 milyon insanın ise açlık ve yetersiz beslenmeden öldüğü dünyamızda, yıllık

1,3 milyar ton gıdanın israf edildiği tahmin ediliyor. Bu israfın ekonomik değeri ise 1 trilyon ABD Doları’na karşılık geliyor.

Dünya Gıda Örgütü verilerine göre israf edilen veya kayba uğrayan miktar, dün-ya gıda üretiminin üçte birini oluşturuyor. Dünyadaki gıda kaybı ve israfının dörtte birinin önlenmesiyle bile yetersiz beslenen 870 milyon insanın gıda ihtiyacı karşılana-bilmekte.

Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde kişi başı gıda israfı yıllık 95-115 kg, Sahra Altı Afrika’sı ve Güney-Güney Doğu Asya’da ise 6-11 kg arasında. Gelişmiş ülkelerde çöpe atılan gıdaların yüzde 40’ı, aslında yenebilecek durumda. Gelişmiş ülkeler yılda yaklaşık 222 milyon ton yenebilir ürünü heba ediyor. Bu miktar, neredeyse Sahra Altı Afrika ülkelerinin yıllık toplam gıda üretimine karşılık gelmekte.

Gelişmekte olan ülkelerde ziyan çok fazla

Gelişmekte olan ülkelerde yiyeceklerin ziyan olmasının nedenleri ise daha farklı. Fakir ülkelerde, taşımacılık ve depolama alanındaki yetersizlikler nedeniyle hasatın yüzde 40’ı daha tarladan tüketiciye ulaş-tırılırken ziyan oluyor. Ayrıca ürünlerin iş-lenmesi ve paketlenmesi aşamasında da kayıplar meydana geliyor.

Gelişmekte olan ülkelerde yılda 150 mil-yon ton buğday heba oluyor.

Bu kayıp, tüm fakir ülkelerdeki açlığı orta-dan kaldırabilecek buğday miktarının altı katını oluşturuyor.

• İsrafın önlenmesi bakımından yapılabile cekler şunlar;

• Yemekhanelerde ekmeğin ince dilimler halinde sunulması,

• Fırınlarda ihtiyaçtan fazla ekmek üretimi-nin engellenmesi,

• Ekmek üretiminde çalışanların eğitilmesi,

• Ekmeğin doğru yöntemlerle muhafaza edilmesi,

• Bayatlamış ekmeğin en uygun yöntem-lerle değerlendirilmesi,

• Hayvan beslenmesinde kullanılan ekme-ğin de israf olduğu bilincinin yerleştirme-si, konularında gerekli tedbirlerin alınması gerektiği vurgulanması.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın tüm bu veriler ışığında başlattığı “Ek-meğini İsraf Etme” kampanyasının, tüm kamu kurum ve kuruluşları, yerel yöne-timler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör işbirliğiyle, toplumun tüm kesimlerine ulaşılacak şekilde yürütül-mesi planlanıyor. Daha detaylı bilgi için www.ekmekisrafetme.com adresinden faydalanabilirsiniz.

İHMAL VE BİLGİSİZLİKTEN NELERİ KAYBEDİYORUZ?

Page 43: Güngören Dergi - Nisan

41

gungorendergi.com

Güngören Belediyesi, belediyecilik süreç-lerinin daha efektif ve hızlı sürdürülebilme-si amacıyla teknolojik yatırımlarınadevam ediyor. Belediyenin Strateji Geliştir-me Müdürlüğü tarafından geliştirilen“Belediye Faaliyetlerinde Karar Alma Me-kanizması ile Stratejik Planlama” pro-jesinin bileşenlerinden birisi olan Saha Süreçlerinin Mobilize Edilmesi adımı kap-samında tablet cihazlar üzerinden yerinde yapılan; ruhsat denetim, tespit, şikayet vb. uygulamalar; Ruhsat ve Denetim Müdür-lüğü, Zabıta Müdürlüğü ve Mobil Beyaz Masa Ekiplerinin çalışmalarını daha hızlı ve efektif yapmasını sağlıyor.

Yazışmayı ortadan kaldıran online-yerin-de hizmet çalışması ile diğer belediyele-re de örnek olduklarını dile getiren Gün-gören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman,

“Mobil tablet uygulamamız, hem şikayet,

istek hem de ruhsat ve denetim hizmet-

lerinin daha hızlı ilerlemesini sağlıyor.

Mobil ekiplerimiz, yapılan işlerin ve va-

tandaştan gelen taleplerin sistemde top-

layarak raporluyor. Toplanan bu veriler,

uzun vadede belediyenin stratejik plan-

ları ile senelik performans programlarının

hazırlanmasında şablon oluşturacak. Bu

sayede, planlamanın ve kaynak dağılımı-

nın sağlıklı ve doğru bir şekilde gerçek-

leşmesini amaçlıyoruz” diye konuştu.

Güngören Belediyesi’nin gerçekleştirdiği

ilklerden biri olan mobil tablet uygu-

laması, İstanbul Büyükşehir Belediye-

si, İstanbul Belediyeleri Halkla İlişkiler

Buluşması’nda diğer belediyeler tarafın-

dan büyük ilgi gördü

YERİNDE ÇÖZÜM İÇİN

MOBİL TABLET UYGULAMASI

İHMAL VE BİLGİSİZLİKTEN NELERİ KAYBEDİYORUZ?

Page 44: Güngören Dergi - Nisan

42

gungorendergi.com

İngiltere’deki Daily Telegraph gazete-sinin haberine göre Google, yasadışı sitelerin ulaşılabilirliklerini sınırlamak için arama motorlarında değişiklikle-re gidebilir.

Google, korsan sitelerin engellenme-si konusunda yetkililere, “Para akı-şını takip edin” çağrısını yaptı. Visa, Paypal ve Mastercard, bilgi sızdırma sitesi Wikileaks’e mali akışı kesmek için benzer adımlar atmıştı.

Wikileaks’in kullanıcıların bağışları-na dayanan mali kaynaklarının, çok sayıda gizli resmi bilgi sızdırması-nın ardından Amerikan hükümetinin baskısı üzerine kesildiği iddia edil-mişti. İnternet sayfasında karşı atılan bu adım tepki çekmiş ve bu adımları atan şirketlere karşı boykot çağrıları yapılmıştı.

Google, web sayfalarının fon elde etmelerini engellemek üzere Visa,

Mastercard ve Paypal’la görüşmeler yaptığı haberleri üzerine bir yorum yapmazken, yasadışı sayfalara karşı önlemlerini artırdığını belirtti.

Şirket, açıklamasında “Google hiç bir zaman, internet korsanlığıyla mü-cadelede bu kadar yoğun çalışma-mıştı.” dedi. Açıklamada, Google’ın yalnızca geçen ay korsan ürün içeren 14 milyon internet sayfasına erişimi kestiği de belirtildi.

Şirket içerik üretenlerin gelir elde et-melerinin yollarını artırmak için Go-ogle Play ve Youtube ile ortak çalış-tıklarını da belirtti.

Google, geçen yıl yayınlanan bir ra-porunda, müzik indirme imkanı sağ-layan internet üzerinden video izleme seçeneği sunan sayfaların nasıl fon elde ettiklerini analiz etmişti.

Gün geçtikçe gelişen elektronik cihaz-lar, yerini zamanla ‘giysilere’ bırakabi-lir. Evet, teknoloji dünyasının yeni ilgi odağı ‘giyilebilir teknolojiler.’ Apple’ın akıllı ayakkabı ve saat, Google’ın artı-rılmış gerçeklik gözlüğünün ardından, ABD’li bir şirket dokunmatik tişört için düğmeye bastı. Sürekli yeni içerikler ve fonksiyonlar kazanan mobil cihazlar hayatımızın en önemli parçaları haline geldi. Peki bu cihazlara ekleyecek bir teknoloji kalmayınca ne olacak? Bu so-runun cevabı, muhtemelen ‘giyilebilir’ teknolojilerde yatıyor. “Armour39” adı verilen dijital giysi, ‘atletik performans denetleme sistemi’ olarak görev göre-cek. Tişört, Under Armour’un geliştirdi-ği ‘WILLpower’ ölçüm sistemine sahip olacak ve kalp atışı, hız, yakılan kalori, performans çizelgesi ve diğer birçok

istatistiği gösterecek. Göğüse takıla-cak bir bant ile vücut bilgilerini okuya-cak. Sistem, Armour39 saati veya iP-hone’larla beraber kullanılabilecek.

Batarya Süresi YüksekArmour39, koşucular için rota çizecek bir GPS özelliğine sahip olmayacak. Ancak sistemin sahip olduğu batarya-nın ömrü neredeyse bir yıl. Şarj edi-lebilir özelliğiyle, batarya değişimi de söz konusu olmayacak. Geliştirilme aşamasında olan teknolojinin, en er-ken 2014’te hazır olması bekleniyor. Giyilebilir teknolojilerin gelişmesi saye-sinde, gözlüğünüzle müzik dinleyerek, ayakkabılarınızla kalp atışınızı ölçerek, dokunmatik tişörtünüzle ise yaktığınız kalori ve kalp atışınızı kontrol ederek bir gün koşuya çıkma ihtimali de güçleniyor.

GOOGLEKORSAN SİTELERİN FONLARINI KESİYOR

Google yöneticilerinin, Visa, Paypal ve

Mastercard ile yasadışı internet sayfalarına ödeme

yapılmasını engelleme yollarını görüştüğü bildirildi.

Tayvan merkezli Polytron Technologies şirke-ti, ‘görmekte bile zorlanacağınız’ ilk şeffaf akıllı telefonu üretti. Henüz geliştirilme aşamasında olan şeffaf telefon, Polytron şirketinin ‘Polyvisi-on Privacy Glass’ teknolojisiyle üretildi. Çalışmaz halde iken donuk bir görünüme sahip olan tele-fon, elektrik verildiğinde bambaşka bir hal alıyor. Polytron’un web sayfasından yaptığı açıklamaya göre, ‘sıvı kristal moleküller diziliyor, ışın dizinin üzerinden geçiyor, Polyvision net bir görünüme sahip oluyor.’ Teknik olarak, telefonda kullanılan cam henüz tamamlanmamış. Şeffaf telefonun elektrik kabloları görünmese de, batarya ve SIM kartı net bir şekilde fark ediliyor, açma tuşu da telefonun üst kısmında belirgin bir şekilde duru-yor.

2013 Sonunda HazırTavyanlı şirketin şeffaf telefonu, şu an sadece do-nanım halinde, yani bir işletim sistemi içermiyor. Mobile Geeks sitesi, Polytron’un 2013 sonunda tamamen şeffaf bir telefon üretmek istediğini belirtti. Eğer telefon ‘görünmezliğe’ yakın olursa, mobil dünyasına nasıl bir hava katacak şimdiden büyük merak konusu.

Sayısız fonksiyon ve özelliğe sahip olan akıllı telefonlara daha ne gibi yenilikler gelebilir diye düşünüyorduk ki, Asyalı bir teknoloji firması ‘şeffaf telefonla’ karşımıza çıktı.

Dünyanın İlk ‘Şeffaf Telefonu’

Dokunmatik T-shirtGün Geçtikçe Gelişen Elektronik Cihazlar, Yerini Zamanla ‘Giysilere’ Bırakabilir

Page 45: Güngören Dergi - Nisan

43

gungorendergi.com

İnteraktif belediyecilik hizmetiyle işlemlerinizi saat ve gün sıkıntısı olmadan gerçekleştirebilirsiniz. Bu hiz-metten faydalanabilmek için bireysel ya da kurumsal olarak üye olmanız yeterli. Bildirim, borç, tahakkuk, ödeme, tahsilat, evrak takip, sıhhi ruhsat başvurusu, gayri sıhhi ruhsat başvurusu, hafta sonu ruhsatı baş-vurusu, nikâh başvurusu, hizmet rehberi, vergi bilgi-leri, arsa m² fiyatları, inşaat maliyetleri, aşınma oran-ları, ÇTV bedelleri bilgilerinizi sorgulayabilir ve kredi kartı ile borcunuzu güvenli bir şekilde ödeyebilirsiniz. Şikâyet ve önerilerinizi Beyaz Masaya bildirebilir, so-nuçlarını takip edebilirsiniz. Belediye hizmetlerine ait detaylı bilgi alabilirsiniz.

e-belediye hizmetinden http://ebelediye.gungo-ren.bel.tr/web/index.php adresine girerek ya da Güngören Belediyesi’nin resmi internet sitesine gire-rek e-belediye butonuna tıklayıp faydalanabilirsiniz.

Telefon belediyeciliği hizmeti de başladıİnternet hizmetinden faydalanamayan vatandaşlar için hayata geçirilen telefon belediyeciliği hizmeti ile ver-gi borçlarınızı öğrenebilir ve dökümlerini alabilirsiniz. Bilgilendirici bir hizmet olan telefon belediyeciliğinden 0800 219 65 19 numaralı hattı arayarak faydalanabi-lirsiniz. Telefon belediyeciliği hizmetinde şu anda üç bölüm bulunuyor. Belediyenin hizmet hattını arayan vatandaşlar; vergi borçlarını öğrenebiliyor, bilgi hattın-dan gerekli bilgiler alabiliyor ve şikâyet-öneri kısmından belediyeye ilçeyle ilgili görüşlerini aktarabiliyorlar.

Teknoloji pazarında akıllı telefon ve tablet dışında da var olma savaşı veren Apple’ın iWatch adı verilme-si beklenen bir akıllı saat üzerinde çalıştığı belirtildi. New York Times ve Wall Street Journal’da yer alan ha-bere göre iWatch, iPad ve iPhone’lar gibi Apple’ın işletim sistemi iOS ile çalışacak.

Dokunmatik olmasının yanı sıra es-nek ekran teknolojisiyle bileği sar-ması beklenen saatin kablosuz şarj özelliğine de sahip olması bekleni-yor. Foxconn’da akıllı saat üretimi için çalışanlara dayandırılan habere

göre kablosuz alan iletişimi (NFC), Bluetooth ve sanal asistan Siri bu-lunacak olan iWatch, spor asistanı olarak da kullanılabilecek. Saatle, kaç kilometre yol kat edildiği, ne ka-dar kalori yakıldığı da öğrenilecek.

Rekabet Artık Bilekte

Bu yıl çıkacağı ileri sürülen iWatch’un son hali henüz netlik ka-zanmazken, tasarımları teknolojise-verleri heyecanlandırdı. Akıllı saatte Google ve Microsoft’tan önce dav-ranan Apple’ı, i’m Watch, Pebble, Sony, S.W.A.P. gibi rakipler bekliyor.

Güngören Belediye Başkanlığı’nın başlattığı interaktif belediyecilik hizmetiyle 7 gün 24 saat belediyenin hizmetlerinden faydalanabilirsiniz.

Bu Saat İphone’un Aklını Aldı!Apple’ın İwatch Adı Verilmesi Beklenen Bir Akıllı Saat Üzerinde Çalıştığı Belirtildi

Turkcell’in ardından Vestel de akıllı telefon pazarına giriyor. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, akıllı telefon alanında birkaç ay için-de ilk örnekleri tanıtıp en geç yıl sonunda üretime başlayacaklarını söyledi.

Akıllı tahtada sınıfı geçtik Vestel’in 2013 yılında 100 milyon euro yatırımplanladığını ifade eden Erdoğan, “Akıllı telefon yoğun olarak çalıştığımız bir proje. İlk olarak FATİH projesi kapsamında akıllı tahtayı tes-lim ettik. Buradaki teknolojilere bakıldığında dijital teknolojilerin ortak paydası sizi doğal olarak akıllı telefonlara götürüyor’’ dedi.

Operatörlerle görüşüyoruz akıllı telefonların proto-tiplerinin hazırlandığını aktaran Erdoğan, şöyle de-vam etti: “Birkaç ay içerisinde Vestel, ilk akıllı telefon örneklerini tanıtacak. Sanırım en geç bu yıl sonuna doğru üretime başlarız. Söz konusu proje ile ilgili olarak cep telefonu operatörleri ile görüşme halin-deyiz ve çeşitli işbirliği planları oluşturuyoruz.”

VESTEL’İN YERLİ CEP’İ HAZIRBu yıl 100 milyon euro yatırım planlayan Vestel, birkaç ay içinde ilk akıllı ceplerini tanıtacak, yıl sonunda da seri üretime geçecek.

GÜNGÖREN BELEDİYESİ BİR TIK UZAĞINIZDA

Page 46: Güngören Dergi - Nisan

44

gungorendergi.com

Kelamdan Kağıda Naif Bir Akış:

Page 47: Güngören Dergi - Nisan

45

gungorendergi.com

Arapça ‘hatt’ mastarından türeyen ve yazı, çizgi, çığır, yol manalarına gelen ‘hat’ kelimesi, terim olarak “Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp, güzel bir şekilde yazma sanatı (hüsn-i hat)” olarak açıklanmış. Kaynaklarda genellikle “cismani aletlerle meydana getirilen ruhanî bir hendese” şeklinde tarif edilen hat sanatı, bu tarife uygun bir estetik anlayış çerçevesinde yüzyıllar boyunca gelişerek günümüze ulaşmıştır.

Batıda hüsn-i hat (güzel yazı) karşılığında, calligraphy (kalligrafi) kelimesi kulla-nılmakta. Ansiklopediler, calligraphy sözcüğünü “güzel yazma, estetik kurallara bağlı kalarak ölçülü yazma sanatı” şeklinde tanımlamakta. Önce Araplar tara-fından kullanıldığından Arap yazısı adıyla anılan hat, hicretten birkaç asır sonra Müslümanların ortak değeri haline gelmiş ve İslam hattı vasfını kazanmıştır. İslamiyet’ten önceki asırlara ait Arapça kitabeler üzerinde yapılan araştırmalar, Arap yazı sisteminin aslen Fenike yazısının, bağlanan ve bitişik Nabat yazısının devamı olduğunu ortaya koymuştur.

Arap yazısı, Mekke ve Medine’de önceleri cezm adıyla anılmaya başladı. Medine’de medenî ismini alan yazı, zamanla iki üsluba ayrıldı. Dikey harfleri uzun ve sağdan sola meyilli olana mâîl, yatay harfleri fazlaca uzatılana meşk adı verildi. Hz. Ali’nin Kufe’yi merkez yapmasından sonra burada büyük bir gelişme gösterdi ve kufi adını kazandı. Bu tarihten sonra kufî sözü, genel bir anlam kazanarak İslamiyet’in doğuşundan Abbasiler devrine kadar Mekkî, Medenî gibi isimler alan yazıların yerine de kullanıldı.

Kufi’nin kullanılması Abbasiler zamanında 150 yıl sürdü. Abbasilerin Bağdatlı meşhur veziri ve hattatı olan İbn Mukle sahip olduğu geometri bilgisi saye-sinde yazının ana ölçülerini tespit eden bir sistem ortaya koymaya muvaffak oldu. Harflerin güzelliği için nokta, elif ve daireyi standart bir ölçü olarak ka-bul etti. Bu ölçüler dahilinde Muhakkak, Reyhânî, Sülüs, Nesih, Tevkî ve Rikâ adında altı çeşit yazının usûl ve kaidelerini ortaya koydu. Bunların tamamına da Aklâm-ı Sitte denildi. Bu altı çeşit yazı, bir asır sonra yine Bağdat’ta yetişen Arap asıllı Hattat Ali b. Hilal (ö.1032)’in eliyle inkişaf etti. Gelişme yolunda her geçen gün biraz daha ilerleyen yazı, 200 sene sonra Abbasî Halifesi Yakut El-Müsta’sımî’nin (ö. 1298) gayretiyle daha belirgin kaidelerle güzelleşti.

Page 48: Güngören Dergi - Nisan

İstanbul, Türkler tarafından fethedildikten sonra hat sanatının ölümsüz merkezi olmuştur. Bütün İslam dünyasında tartışmasız kabul edilen bu gerçek, en güzel biçimde şu sözlerle ifadesini bulmuştur: “Kur’an-ı Ke-rim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.”

Page 49: Güngören Dergi - Nisan

Abbasiler’in,1258 yılında tarih sahnesinden silinmesinden sonra yazıda üstünlük Türk ve İranlı hattatların eline geçti. İranlı hattatlar Aklâm-ı Sitte’yi kendi anlayışlarına göre yazdılarsa da Yakut’un üslûbundan ayrılmadılar. Osmanlı Türkleri ise hat sana-tında erişilmesi mümkün olmayan üstün bir ekol kurdular. 16. yüzyılda Osmanlı-Türk hattatlarının babası sayılan Şeyh Hamdullah, Aklâm-ı Sitte’ye o zamana kadar ulaşı-lamayan bir güzellik ve olgunluk getirdi.

Şeyh Hamdullah (ö. 1520) devrinde Aklâm-ı Sitte’den sülüs ve nesih, Türk zevkine çok uygun geldiği için süratle yayıldı. Şeyh Hamdullah’dan sonra yetişenler onun gibi yazma gayretiyle hareket ettiklerinden hattatların başarısı ‘Şeyh gibi yazdı’ veya ‘Şeyh-i Sânî’ sözleriyle anılır oldu. Bu durum, 150 yılı aşkın bir süre devam etti.

17. yüzyılın ikinci yarısında Hafız Osman (ö. 1698) Şeyh Hamdullah’ın üslubunu bir elemeye tabi tutarak kendine has bir hat üslubu ortaya koydu. Hafız Osman’ın hat sanatında açtığı çığır bütün haşmetiyle sürüp giderken bir asır sonra İsmail Zühdü (Ö. 1806) ve kardeşi Mustafa Rakım (ö. 1826), onun yazılarından ilham alarak kendi şivelerini oluşturdular. Mustafa Rakım, sülüs ve nesih yazılarında olduğu gibi celî sülüste değerek istif mükemmeliyetiyle bütün hat üsluplarının zirvesine çıktı ve Hafız Osman üslubunu sülüsten celîye aktarmayı başardı. Râkım’dan sonra gelen celî üs-tadı Sami Efendi (ö. 1912)’de İsmail Zühdü’nün sülüs harflerini celîye tatbik ederek Rakım yoluna yeni bir tarz kazandırdı.

İstanbul, Türkler tarafından fethedildikten sonra hat sanatının ölümsüz merkezi ol-muştur. Bütün İslam dünyasında tartışmasız kabul edilen bu gerçek, en güzel bi-çimde şu sözlerle ifadesini bulmuştur: “Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.”

Önümüzdeki sayı, yazı dizisi konumuz Türk İslam süsleme sanatlarının en önemlilerinden biri; Tezhip.

47

gungorendergi.com

Page 50: Güngören Dergi - Nisan

48

gungorendergi.com

Bir zamanlar tarım yapılan, çiftliklerinde üretilen bamyalarıyla ün yapan, Sultan Genç Osman’ın kendine av sahası olarak seçtiği, derelerinin suyu temiz olduğu için yemenilerin yıkandığı yer olan

Güngören; bugün yenilenen çehresi ile modernleşen ve yeni yatırımlarla daha da güçlenen bir bölge.

Page 51: Güngören Dergi - Nisan

49

gungorendergi.com

atih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasına kadar Bizans’ın önemli köylerinden biri olan eski adıyla Vidos, bugünkü adıyla Güngören, Osmanlı döneminde İstanbul’un bü-yük mesire alanlarından biriydi. Eski dönemlerden beri yer-leşim yeri olan Güngören Osmanlı zamanında av köşklerinin bulunduğu önemli av alanlarından sayılıyordu. Samatya ve Ye-nikapı yemenici esnafının padişahtan aldıkları özel izinle, suyu bol olduğu için ürettikleri yemenileri yıkadıkları bir bölgeydi. Güngören’in yoğun tekstil ve konfeksiyon sanayi bölgelerinden biri olan Merter’den çok daha önce yemenici esnafı için iş ala-nıydı.

Güngören sınırları içinde kalan eski Edirne Yolu, İstanbul’un alı-nışında Fatih Sultan Mehmet’in ordularının geçişini sağlamış. Coğrafi etmenlerle toprak altında kalarak kullanılmaz duruma gelmiş ve Londra Asfaltı’nın Avrupa yolu olarak yapılmasıyla önemini yitirmiş ve tamamen ortadan kalkmış. Önceki devir-lerde Merter bölgesinin yakınında Efes Fabrikası’nın yerinde Sultan Murat’ın Av Köşkü bulunuyordu. Daha sonraları Rum-lar Vidos köyünü terk edince dönemin hükümeti buraları iskan yeri olarak kabul etmiş ve Yunanistan’dan gelen mübadele göç-menlerini bu köylere yerleştirmiş. Zamanla Güngören bir çiftlik haline getirildiğinden, genellikle buraya Ahmet Merter Çiftliği deniliyordu. Rumlardan sonra Güngören mevkisinde 15 haneli bir köy bulunuyordu. İstanbul pazarlarında Vidos Çayırı bamya-sı en çok satılan ve aranan ürünlerdendi.

Vidos Çayırı BamyasıVidos Çayırı denen ve cami kadrosundaki kişilere tahsis edilen arazinin siyah toprağı ve tatlı suyu, burada ekilen bamyayı dil-lere destan hale getirmişti. Burada yetişen başta üzüm olmak üzere diğer meyve ve sebzeler de civar köylere göre tat bakı-mından farklılık kazanmıştı. Bugün “Çengelköy Hıyarı” ne ise geçmişti “Güngören Bamyası” da aynı şöhrete sahipti. 30-40 sene öncesine kadar özellikle Bağcılar ve Mahmutbey köylü-lerinde yetiştirilip pazarlanan bamyalar “Vidos Çayırı Bamyası” diye satılırdı. Tartıda okkadan kiloya dönüldüğü 50-60 sene ön-cesine kadar bazı sebzeler kilo ile pazarlanırken, bamya uzun zaman tane ile satılmaya devam etti. Bamyalar 100’er adetlik paketler halinde satılırdı. Şimdi bu topraklar üzerinde binalar yükselirken, bamya da hafızalarda kalan bir anı oldu.

Page 52: Güngören Dergi - Nisan

50

gungorendergi.com

Mübadeleden sonra ilçenin nüfusu artmaya başladıGüngören’de ikamet edenlerin sayısı yaklaşık üç yüz on bir bin iken, özellikle Merter bölgesindeki yoğun sanayileşmeye bağlı olarak gündüz nüfusunun çok daha fazla olduğu tahmin edili-yor. Güngören’in nüfusu, Anadolu’dan gelen göçlerle sürekli arttı. 1970’te 40.160 kişilik nüfusa sahip ilçe, yalnız mutlak nüfusu açı-sından değil İstanbul nüfusundan aldığı pay itibariyle de büyüdü. Ancak 2008 yılı nüfus bilgileri göz önünde bulundurulduğunda nüfustaki artışın durduğu hatta gerilemeye başladığı görülmek-tedir. İlçe 1950 yılından itibaren, Türkiye’nin çeşitli illerinden yo-ğun göç aldı. Aynı zamanda Romanya ve Bulgaristan’dan da mübadeleyle gelenlerin de Güngören’e yerleşmesi nüfusun art-masına neden oldu. Bu artışa paralel olarak da yapılaşma hızla arttı. Güngören’in sosyal yapısında son yıllarda büyük gelişmeler olmuş, gecekondu bölgeleri ortadan kalkarak, yerlerini beton ya-pılaşmaya bırakmıştır. İlçe, özellikle Karadeniz, Doğu, Güneydo-ğu ve Orta Anadolu bölgelerinden göç eden insanlar, gelenek ve göreneklerini olduğu gibi devam ettiriyorlar. Sayıları 300’ü bulan dernek ve vakfın bulunduğu Güngören’de sosyal faaliyetlerle adı-nı duyuruyor.

Tekstil Sektörüyle Öne Çıkan Bir Bölge 1960 yılına kadar ziraat ve hayvancılık yapılan Güngören’de, yoğun göçün getirmiş olduğu yapılaşma neticesinde, tarım ve hayvancılık yapılan yerlerin bina ile örtülmesi sonucu, tarım ve hayvancılık tamamen ortadan kalkmış durumda. Bunun yanın-da ilçede ticaret, hizmet sektörü ve tekstilin geliştiği görülüyor. Ağır sanayi ve büyük ölçekli fabrikaların bulunmadı ilçede, ufak işyerlerinde ticaret ve hizmet sektörü yapılıyor. Özellikle tekstil sektöründe son yıllarda büyük gelişmeler yaşandı. İşyeri ve işçi istihdamında artışlar da ilçe de iş yaşamının gelişmesinde etkili oluyor. Tekstilde üretilen hazır giyim ve kumaş, çoğunlukla ihraç ediliyor bir kısmı da iç pazarda tüketiliyor. İstanbul’a yakın olması-na rağmen, iklim özelliği İstanbul’a benzemeyen Güngören daha çok Trakya ikliminin etkisi altında. Kuzeyden ve kuzeydoğudan esen sert rüzgârlar, zaman zaman halkın yaşamını etkilemekte ve kışları soğuk ve yağışlı, yazları kurak ve sıcak geçmekte.

Yeşil Alan Miktarı Her Yıl Artırılıyorİlçe genelinde boş arsa az olduğu için yeteri kadar yeşil alan bulunmuyor. Belediye yeşil alan miktarını arttırmak ve ferah bir yaşam alanı sağlamak için her yıl yeni çalışmalar hazırlıyor, hal-kın yeşil alan ihtiyacını gideriyor. Su sıkıntısı olmayan ilçede, su, kanalizasyon ve doğalgaz çalışmaları tamamlanmış durumda. Daha önce görülen elektrik kesintileri trafo ve hat bakımları yapı-larak yok denilecek kadar az seviyeye indirildi.

Nüfusa Kayıtlı Olunan İl İkamet Eden Kişi Sayısıİstanbul 37.873 Trabzon 18.552 Malatya 17.680 Diyarbakır 14.797 Kastamonu 14.019 Sivas 12.182 Batman 8.720Samsun 7.921Giresun 7.490Konya 7.106Rize 6.594Erzincan 6.440Diğer 146.350*TÜİK 2012 VERİLERİ

Güngören Nüfusu Demografik Dağılımı

Page 53: Güngören Dergi - Nisan

51

gungorendergi.com

Güngören Merkez Mahallesine bağlı Tayfun Sokak ve

Dörtyol Kavşağı’nda bulunan kebapçılar sayesinde bölge,

Gurme Sokağı olarak biliniyor. Kuruluşu 1970’li yıllara da-

yanan sokakta 1993 yılında ilk ocakbaşının Cezayir Bey

tarafından açılmasıyla tanınmaya başlamış.

Cezayir Bey’in sokakta ocakbaşı açmasından sonra za-

manla tanınmaya başlayan sokağın ünü Güngören’in sı-

nırlarını aşmış durumda. İstanbul’un farklı ilçelerinden,

Anadolu Yakası’da dahil olmak üzere, Bağdat Ocakbaşı’nı

hafta içi günde, ortalama 500’ün üzerinde insan ziyaret

ediyor.

Çoğunlukla Urfa ve Güneydoğu Anadolu yöresinin ye-

meklerinin yapıldığı Bağdat Ocakbaşın’da yaklaşık 100

kişi çalışıyor. Güngören’in simgelerinden biri haline gelen

Ocakbaşı’nda yemek yemek için gelen insanlar zaman za-

man kuyruklar oluşturuyor. Güngören Belediye’sinin temiz

ve güvenli gıda üreten işletmelere verdiği Beyaz Gül Pro-

jesi kapsamında olan Bağdat Ocakbaşı ünlü simaların da

uğrak yerlerinden biri.

İstanbul’un Tanıdığı Mekân:

Gurme (Kebapçılar) Sokağı

Page 54: Güngören Dergi - Nisan

52

gungorendergi.com

Page 55: Güngören Dergi - Nisan

Güngören’de yerleşimin başladığı ilk dönemlerde yapılan ve sur dışına yapılan ilk padişah cami olma özelliğini taşıyan Genç Osman Cami, Güngören’deki tarihi

eserlerden günümüze kadar ulaşabilen nadir yapılardan.

Page 56: Güngören Dergi - Nisan

54

gungorendergi.com

Güngören’de yerleşimin başladığı ilk dönemlerde yapılan ve sur dışına yapılan ilk padişah cami olma özelliğini taşıyan Genç Osman Cami, Güngören’deki tarihi eserlerden günümüze kadar ula-şabilen nadir yapılardan.

Osmanlı Devleti’nin 16. padişahı Sultan Genç Osman, ava olan merakı yüzünden saltanatının başladığı 1618’li yıllarda Güngören Köyiçi’nde, günümüzde ilçenin nadir tarihi eserlerinden biri olan Genç Osman Cami’sini yaptırmış. Camiyle birlikte olan yapılardan av köşkü, hamam ve yaz-ları soğuk kışları sıcak akan iki çeşme günümüze kadar ulaşamayan eserlerden. Caminin kıble duvarında sağ ve sol taraflarında yer alan çeşmeler 1990’lı yıllara kadar akar vaziyetteydi.

Bölge, bir dönem Yeniçerilerin elindeydiSultan Genç Osman’ın 20 Mayıs 1622’de Yedikule Zindanları’nda yeniçeriler tarafından öldürül-mesinin ardından yerine geçen Sultan IV. Murat Yeniçeri Ocağı kaldırılmak istenmişti. Bu çer-çevede Sultan Genç Osman’ın Av Köşkü civarındaki binalarda konaklayan yeniçeriler üzerine yürünmüş, buraları top ateşine tutularak yeniçeriler ortadan kaldırılmıştı. Burada daha önce Ye-niçerilerin yaşamış olması ve burada ortadan kaldırılmış olması bölgenin daha sonra lanetliymiş gibi kabul edilmesine ve bir dönem de olsa önemini yitirmesine sebep oldu. İlgisiz kalan cami bir süre sonra harabeye döndü.

Harabeye dönen Camiyi Ahıskalı Aşir Hoca yeniden ibadete açtıGenç Osman’ın öldürülmesinden muhtemelen 200 sene sonra, Ahıskalı Aşir Hoca adında bir zat Topkapı’dan bugünkü Güngören toprakları üzerine gelince, içinde keçilerin otladığı cami harabe-sine rastlamış. Cami belki top atışlarından veya ilgisizlikten bu hale gelmişti. “Bunun vakıflarda kaydı vardır” diyerek Vakıf İdaresi’ne müracaat etmiş ve oradaki kayıtlarda Sultan Genç Osman Cami ve akarlarına rastlamış. Caminin tamir ettirilerek ibadete açılması için vazifelendirilen Aşir Hoca, en az beş-altı çiftlikten oluşan ve Vidos denilen eski Rum köyünde çalışan Müslüman ve sesi güzel dine yatkın kişilerden bir kadro kurmak için harekete geçer. Aşir Hoca’nın bu kadroyu oluşturmak için temasa geçtiği Müslüman ve dine yatkın kişilerin yaşadığı günümüzün Güngören’i ise, o dönemde Vidos, Burgaz, Haznedar, Emlak ve Ferhatpaşa çiftliklerinden oluşuyordu. Aşir Hoca bu çiftliklerde çalışan ve cami görevine uygun gördüğü kişilerden kadrosunu kurup ayin ettirir. Camiyi tamir ettirir ibadete açar. Sonrasında ise uzun bir süre faal olan cami, yaklaşık 200 yıldır bölgede yaşayan insanlara ibadet imkanı sunuyor.

GENÇ OSMAN CAMİ AVLUSUNDAKİ KÜTÜPHANE

Page 57: Güngören Dergi - Nisan

55

gungorendergi.com

RES

TOR

ASYO

N Ç

ALIŞ

MAL

ARI D

EVAM

ED

EN G

NEÇ

OS

MAN

CAM

İ

Restorasyon çalışmalarıyla eski görünümüne kavuşacak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başlanan resto-rasyon çalışmaları kapsamında camiye sonradan ekle-nen bölümler yıkıldı.

2014 yılı ocak ayında tamamlanacak olan caminin res-torasyonu için Güngören Belediye Başkanı Şakir Yü-cel Karaman, “Yıllardır ilgisiz bırakılan Genç Osman Cami’nin restore edilmesi için büyük çaba gösterdik. 400 yıllık caminin ayakta kalabilmesi için mutlaka resto-re edilmesi gerekiyordu. Girişimlerimiz sonucunda geç-tiğimiz yıl restorasyon takvimine alınan caminin resto-rasyonuna bu yıl içinde başladı.” ifadelerinde bulundu.

Vakfiye’nin “verdim” diye başlayan ilk sayfasıSultan Genç Osman, sağlığın-

da (1618) diğer yapılarla beraber

camiyi yaptırdığında arazilerini

camiye vakfetmiş, mütevellisi-

ni tayin etmişti. Vefatından iki yıl

sonra da (1924) kardeşi IV. Mu-

rat tarafından fiilen var olan bu

vakfın vakfiyesi yazdırılmıştır.

Vakfiye bugün Vakıflar Gene

Müdürlüğü’nde saklanmaktadır.

Page 58: Güngören Dergi - Nisan

56

gungorendergi.com

Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım’ın yazarı Murat Menteşten doludizgin bir roman daha!

Sıkı tutunun!

İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor?Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİyi haklayabilecek mi?Mabet filozofu AVNİ VAVdan daha neler öğreneceğiz?NAZLI HİLALe, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak?Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi?Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor?Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİyi unutmayıp da ne yapacak?Marifetli afet FUJER FUJİden kaçarken neye yakalanacak?Kan kanseri yeğeni OZANı hangi parayla tedavi ettirecek?Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak?İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek?Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvendetrenler gemilere çarpıyor.İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor.Şakaklar matkapla deliniyor.Uçaklar düşüyor.Kaybedenler şampiyon oluyor.Ölüler diriliyor.Serseri kurşunlar uçuşuyor.Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!

Ruhi Mücerretmurat menteş

Yazar: Murat Menteş

320 Sf.

April Yayınları

Programı hazırlayan ve sunan: İncilâ Bertuğ

Binnaz Çelik: Kemençe

Günay Çelik: Kanun

Ceyda Pirali: Piyano

Geçtiğimiz sezonlarda İstanbul musikisi konser serisi ile büyük

beğeni ve yoğun ilgiyle karşılanan Şevval Sam ve İncilâ Bertuğ

kültürel ve estetik bilgisi yok olmakta olan İstanbul’u ve müziğini

bu kez eski İstanbul kartpostalları ile anlatan çok farklı ve özel

bir proje ile tekrar karşımızda. İstanbul’un ve müziğinin tarihini

yeni nesillere aktarılmasını amaçlayan bu özgün proje eski

İstanbul kartpostalları aracılığı ile kültürel ve estetik olarak

değişen İstanbul’u, müzik ve farklı disiplinler aracılığıyla interaktif

yollarla dinleyiciye sunuyor. Şevval Sam’ın güzel sesiyle hayat

bulan müziklerin İncilâ Bertuğ’un besteciler, şairler, fıkralar,

nükteler, hatıralar ve fotoğraflarla yarattığı büyülü bir atmosferle

buluşacağı bu özel gece sizi İstanbul’un geçmiş zamanlarında

masalsı bir yolculuğa çıkaracak. Sezonun kaçırılmaması gereken

etkinliklerinden biri daha…

25 Nisan 2013 20:00

İş Sanat Kültür Merkezi, İstanbul

kartpostallardaki istanbul’unmusikisi

Şevval Sam’la

Page 59: Güngören Dergi - Nisan

57

gungorendergi.com

“7 Bölge 7 Çocuk”, yurdumuzun hangi bölgelerden oluştuğu,

bu bölgelerdeki illerin neleriyle meşhur oldukları ile ilgili hem

eğlenceli hem de bilgilendirici bir oyun…

Seyirciler arasından seçilen 7 çocuk, bölgeleri temsil eden

kıyafetleri giymek üzere palyaçolarla kulise doğru giderken,

salonda kalan diğer çocuklar da Volkan ağabeyin illüzyon ve

kukla gösterisini keyifle seyrediyorlar.

Tarih : 30 Mart 2013 12:00Yer : Halkalı Kültür ve Sanat Merkezi, İstanbulYazan - Yöneten : Sezgin MadenOyuncular : Sezgin Maden, Volkan Yürük, Mustafa Beşli, Gülçin Karahasanoğlu

Jackie Chan’in yönettiği ve Asian Hawk olarak başrolünü oynadığı Chinese Zodiac Fransız ve İngiliz ordularının 1860’da İmparatorluğun Yaz Sarayı’ndan aldıkları 12 bronz Chinese Zodiac hayvan heykelini Asian Hawk’ın Çin’e geri getirmeye çalışmasını anlatıyor.

Vizyon Tarihi : 05 Nisan 2013

Yapım : Çin - HongKong

Tür : 3 Boyutlu , Aksiyon , Macera

Yönetmen : Jackie Chan

Oyuncular : Jackie Chan, Sang-woo Kwone, Oliver Platt, Caitlin Dechelle

Chinese Zodiac

7 Bölge 7 Çocuk

Harun, Zehra ve Adem idealleri olan 3 öğretmendir. Eğitim aşkıyla geride ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru yola koyulurlar. Adem, Bosna Hersek’e doğru yollara düşerken, ardında hamile eşini bırakmıştır. Zehra ise Afganistan’a doğru giderken aşık olduğu Harun’un sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü eski sömürge devleti Senegal’a doğru yola çıkar. Açlığın, yoksulluğun hatta yer yer halen savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı, dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç edinen isimsiz kahramanlar, eğitim aşkını kendi yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni hatıralar, yeni hayatlar hediye ederler... Yönetmenliğini Levent Demirkale’nin üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda ise Burçin Abdullah, Yunus Emre Yıldırımer ve Hasan Nihat Sütçü yer alıyor...

Vizyon Tarihi : 29 Mart 2013

Yapım : Türkiye

Tür : Dram

Yönetmen : Levent Demirkale Oyuncular : Yunus Emre Yıldırımer, Burçin Abdullah,

Hasan Nihat Sütçü

Selam

Page 60: Güngören Dergi - Nisan

58

gungorendergi.com

nisan2013nisan2013

Güngören Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafındanŞubat ve Mart aylarında birçok tanınmış simanın

katılımıyla etkinlikler gerçekleştirildi. Güngören Kültür Merkezi (GKM) ve Erdem Bayazıt Kültür Merkezi’nde düzenlenen konserlere, söyleşilere, tiyatro oyunlarına ve sinema gösterimlerine vatandaşın ilgisi yoğundu.

Etkinliklerde sahne alan isimlerle yaptığımız söyleşilerle kendilerine ve Güngören’e dair sorularımıza yanıt aldık.

GÜNGÖREN BELEDİYESİ

asım yıldırım

Güngören Belediyesi’nin hayata geçirdiği bu tür kültürel etkinlikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?Belediyelerin bu tür etkinlikleri öncü olarak üstlen-mesi lazım. Diyebilirsiniz, bu kadar çok faaliyete nasıl herkes gelebilir, nasıl zaman ayırabilir? Bu anlamda az olmalı; fakat gerçekten ilgilenilmeli. Ben o zaman bu tür etkinliklerin çok daha faydalı olacağına inanı-yorum. Şuan ki haliyle de faydalı. Buraya gelen in-sanlar eminim bir şeyler almışlardır. Eminim bunun için de belediye başkanımıza ‘Allah razı olsun’ diyor-lardır. Bu yeter bence, belediye başkanımız için de buna vesile olanlar için de.

Anlattığınız öyküler, kitaplarınız ve yaptıklarınızla insanlarda “neyi” ortaya çıkartmak istiyorsunuz?İlk hikâye okumaya 1996 yılında başladım ve o za-manlarda hikâye okurken tek bir amacım vardı. O da sadece insanlar gündemin yorgunluğundan, sı-kıcılığından uzaklaşsınlar, bir tane hikaye okuyalım da o hikayede kendilerini bulsunlar. Millet olarak biz hikâyelerle, masallarla, efsanelerle, destanlar-la büyütülmüşüz. Çocukluğumuzdan beri ağıtlarla, sagularla büyümüşüz, Orta Asya’dan beri. İslam’la tanıştıktan sonra peygamber kıssalarıyla büyümü-şüz. Şimdi öyle olunca hikâyeler bizi gerçekten yola getirebiliyor, tabiri yerindeyse. Şarkılar değil, türkü-ler değil, sorular değil, bilmeceler değil, nasihatler değil; ama hikâyeler bize gerçekten kendimizi bula-bileceğimiz çok önemli noktalar sunabiliyor. Bunun için hikâyeleri kullanma taraftarıyım. Şimdi Osmanlı hikâyeleri hazırlıyorum, o dönemde yaşanmış olan hadiselerden derleyerek. Ecdadımızı tanımaya ih-tiyacımız var. Ecdadımızı tanıdıkça “ben de bunları yapabilirim” diyorsunuz. O an kapasitenizin farkına varabiliyorsunuz. Hamurunuzda, temelinizde ne var-sa, onu ortaya dökebilmek için uğraş vermeye baş-lıyorsunuz. Onun için insanın biraz kendinin farkına varabilmesi için anlatılıyor bu hikâyeler.

Page 61: Güngören Dergi - Nisan

59

gungorendergi.comKÜLTÜR SANAT GÜNLÜĞÜ

Belediyelerin düzenlediği bu tür kültürel etkinlikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?Bunu her yerde söylüyorum. Bu müziğe (Türk Sanat Müziği) ku-cak açmış başlıca kurumlar İstanbul belediyeleri ve diğer bele-diyelerdir. Bu müzik zaten burada doğmuştur, biraz Anadolu’ya gider gibi olmuştur ondan sonra pop müziğin patlamasıyla püs-kürtülmüştür. Şimdi yine en çok İstanbul katkısıyla yine yaşıyor. Belediyelerin bu etkinlikleriyle yaşıyor ben de bu etkinliklere gö-nüllü geliyorum şart falan koşmuyorum. Bu etkinlikleri bir fırsat olarak görüyorum.

Size göre şuan ki müzik piyasasının durumu nedir? Aslında piyasa demeyi doğru bulmuyorum. Sanatı piyasayla ifa-de etmek çok zor. Bu bir gönül işidir, fırtınadır. Biz bu işe baş-larken buna bir sektör olarak bakmadık. Radyolara falan gittik, giderken kaç kuruş kazanırız ne yaparız diye düşünmedik. Tabi orada bir maaş aldık maaşa da hayır demedik. TRT’de bu işe başladım orada öğrendim, duyuruldum. TRT beni duyururken bana maaş verdi, hayatımı idame ettirebilmem için. Şimdi ise si-zin para yatırmanız gerekiyor. Yani bu işe girmek için sermayeler yatırmanız gerekiyor. Paranız yoksa bir albüme para yatıramıyor-sanız, bu çocukta istikbal var diye kimse size albüm yapmıyor, klip çekmiyor. Albümünüzü kendiniz yapmanız lazım, klipinizi kendiniz yapmanız lazım. Dikkat ederseniz, çok gündemde olan ve adı çok anılan, devamlı medyada görülen isimlere bakın hep varlıklı aile çocuklarıdır. Ticaret yapan insanın sanat endişesi ol-maz. Niye daha önce ticaret endişesi yoktu derseniz, bu iş devlet güvencesindeydi. TRT radyoları ve televizyonları yapıyordu, ticari kaygı yoktu siz de rahat rahat sanat yapıyordunuz. Hem istedi-ğinizi söylüyordunuz hem de maaşınız geliyordu. Şimdi istenileni söylemek, çalmak zorundasınız. Bir hafta içinde listeye girmek zorundasınız. Listeye giremezseniz hiç şansınız yok. Yani yıllar içinde anlaşılmak gibi bir lüksünüz artık yok.

Geçmiş dönem ve günümüz Türk Sanat Müziği arasında nasıl farklılıklar ortaya çıktı?Bugünkü müzik nasıl geçmişteki gibi olsun. Avrupa’dan Amerika’dan bir star geliyor. Bir ay öncesinden televizyonlarda,

radyolarda, gazetelerde, afişlerde haberler başlıyor. Bakın o ga-zetelere bir Türk Sanat Müziği sanatçısının, skandallarla, özel ha-yatıyla kendinden bahsettirenler dışında, kimseden bahsediliyor mu? Nasıl olabilir? Yine de güzel dinleyicimiz güzel gönlü saye-sinde biz burada hala şarkı söyleyebiliyoruz.

Peki, Zekai Tunca hangi müzikleri dinler?Aslında çok yoğun bir müzik içinde olduğumuz için, biraz otura-lım da müzik dinleyelim diye ne zaman oluyor ne de istek oluyor. Bir yorgunluk oluyor, ben şimdi yarın akşama kadar müzik dinle-yemem. Yarın akşam da bir şeyler söylemem lazım o yüzden ya-rın akşama kadar kafamı boşaltmam lazım. Dinlersem ders ala-bileceğim, bir şeyler öğrenebileceğim birilerini dinlerim. Bizden önceki üstatları, eski tarzları çok seviyorum. Elektronik, teknik, teknolojik imkânlar dışında sadece insan sesiyle, insan gönlüy-le, insan ruhuyla üretilmiş; o sihirli nağmeleri, sihirli sesleri; eski hafızları, solistleri veya batı müziğinin yine eskilerini daha çok dinliyorum. Çünkü orada alkışlayacağım şey belli, şimdi acaba o müziği teknoloji mi yaptı yoksa o insan kendi mi yaptı diye dü-şünüyorsunuz. Bu nasıl bu hale geldi. Tabi çok güzel teknolojik imkânlar var, çok güzel soundlar yapıyorlar şimdi. Eskiden gari-ban çıkardı bir kerede söylerdi Allah ne verdiyse. Biz de TRT’de öyle yapıyorduk. Yirmi dakikalık bandımız için bir buçuk saatlik süre veriliyordu bize provasıyla ve kaydıyla birlikte. Bu süre içinde yaptınız yaptınız, yapamazsanız bandınız iptal olurdu, solistliğiniz kısılırdı. Şimdi dinlerken acaba bu şarkı hangi laboratuvarlardan hangi makinelerden, programlardan geçti de bu hale geldi diye düşünüyorsunuz. Kimi nasıl alkışlayacağınızı bilemiyorsunuz.

Sanatınız ve yaptığınız çalışmalar özünü nereden alıyor?İnsanın hayatında bir sıkıntı olabilir, tabiatı gereği bir şeyler yaşa-nır; ama çıkış vardır. O çıkışı göstermeyi amaçlamışımdır. Kendi naçizane yazdığım sözlerle, bestelediğim şarkılarla hep ona ba-karım. Bu gece ağladım sabaha kadar, öldüm ben, bittim ben, hiçbir çarem yok diye bitirmem bir şarkıyı. Kendi yaptığım her şeyde tünelin sonunda bir ışık göstermek isterim.

16 Şubat Zekai Tunca - Konser

Page 62: Güngören Dergi - Nisan

60

gungorendergi.com

nisan2013nisan2013

Ünlü Türk Halk Müziği Ozanı Aşık Veysel ölümünün kırkıncı yılında Güngören Kültür Merkezi’nde İsmail Hakkı Demircioğlu ve Sabri Öziç’in katıldığı özel etkinlikle anıldı.

Veysel Şatıroğlu ya da bilinen adıyla Aşık Veysel Sivas’ın Şarkışla İlçesine bağlı Sivrialan Köyü’nde 1894 yılında dünyaya geldi. Yedi yaşına girdiği 1901’de Sivas’ta çiçek salgını yeniden yaygınlaşır; o da yakalanır bu hastalığa. O günleri şöyle anlatıyor: “Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına gösterme-ye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bu gündür dünya başıma zindan.”

Veysel’in babası Veysel’in dertlerini bi-razcık da olsa unutacağı bir uğraş olsun diye bir saz verir eline. Halk ozanlarından da şiirler okuyup, ezberleterek avutmaya çalışırmış oğlunu. İlk bağlama derslerini babasının arkadaşından almış. Kendini de iyice bağlamaya vermiş; usta malı şiirler-

den çalıp söylemeye başlamış. Veysel için, Ahmet Kutsi Tecer’le tanışması hayatında yeni bir başlangıcı işaretliyor. Ahmet Kut-si Tecer’in teşvikiyle kendi sözlerini kendi yazmaya başlıyor. Bir dönem tüm yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri’nde saz hoca-lığı yaptı 1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. Şarkışla’da her yıl Aşık Veysel şenlikleri yapılır.

“Hepimizden daha iyi görmüş”Gecede Aşık Veysel türkülerini söyleyen İsmail Hakkı Değirmencioğlu, ” Çok sıkın-tılı bir hayatı olmuş ama hepimizden daya iyi görmüş her şeyi gözleri kör olmasına rağmen. O günkü şartlar içinde kendi bulunduğu durumu ve dünyaya bakışını söyleyerek anlatmış insanlara, bizlere. Bu ozanlık geleneği aşıklık geleneği bütün dünyada var. Anadolu’da tabi çok daha zengin, çok değişik insan gruplarının in-san kültürlerinin harmanlanmasından ortaya çıkan büyük bir zenginlik var. İşte Veyseller, Karacaoğlanlar, Dadaloğlular, Pir Sultanlar, Yunus Emreler… Bunların hepsi insanlık için daha iyi şeyler için çalıp söylemişler ve yazmışlar. Biz de onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz ve dilimiz döndüğünce türküler seslendiriyoruz.”

“Trajediyle başlayan bir hayat”

Aşık Veysel şiirlerine sesiyle hayat veren

Sabri Öziç, “Tabi Aşık Veysel’i anlamak

onun akşamında buluşmaktan ziyade bir

yaşamı anlamak, bir duruşu anlamak. Bi-

raz önce sevgili İsmail Abi’nin de belirttiği

gibi çok trajik bir hayat hikâyesi var Veysel

Şatıroğlu’nun. Sadece gözlerinin görme-

diğinden öte yani herkes onun gözlerinin

görmemesini en büyük eksikliği üzüntü

verici yanı olduğunu düşünüyor. Buğday

tarlasına giderken anası yol kenarında do-

ğuruyor ve göbek bağını anası kesiyor.

Böyle bir bebek, böyle talihsiz bir bebek.

Yani başlarken trajediyle başlayan bir ha-

yat ama ne kadar onurlu, ne kadar namus-

lu, ne kadar düzgün bir hayat ki ölümünün

üzerinden kırk sene geçmiş. Biz sizlerle

beraber onun türkülerini söylüyoruz, şiir-

lerini okuyoruz, onun yolundan gitmeye

çalışıyoruz. Tabi buradan kocaman alkış-

lıyorum. Bu coğrafya Anadolu coğrafyası

çok büyük âşıklar yetiştirmiş, geliştirmiş”

Aşık Veysel’in hayatından kesitlerin de

gösterildiği gece de katılımcılar duygulu

anlar yaşadı.

GÜNGÖREN BELEDİYESİ

Ölümünün 40. Yılında Aşık Veysel

Page 63: Güngören Dergi - Nisan

61

gungorendergi.com

Okuma Saati’nde Öğrenciler Yavuz Bahadıroğlu’yla Buluştu

Öğrencilere kitap sevgisi kazandırırken

bir yandan da önemli yazarlarla tanışma

imkanı veren Güngören Belediyesi’nin

Kitap Okuma Günleri, öğrencilerin ufku-

nu açarak geleceğe umutla bakmasını

sağlıyor.

Belediye Gençlik Meclisi’nin düzenle-

diği etkinlikle tarihçi Yavuz Bahadıroğlu

öğrencilere ders verici bir çok hikaye

anlatırken, öğrenciler de çarpıtılan ta-

rihimizden gerçekleri öğrenme imkanı

buldu. “Son dönemlerde televizyon di-

zileri başta olmak üzere, birçok yayın

tarihimizin yanlış anlaşılmasına ve öğ-

renilmesine neden oluyor” ifadelerini

kullanan Bahadıroğlu özellikle Hürrem

Sultan’la ilgili bilinen yanlışlara değindi.

Öğrencilere bir saatlik bir konferans ve-

ren Bahadıroğlu’nun Kanuni Sultan Sü-

leyman kitabı Güngören Belediyesi tara-

fından öğrencilere dağıtıldı. Belediyenin

hediye ettiği kitapları alan öğrenciler ki-

taplarını yazara imzalatma fırsatı buldu.

Geçtiğimiz Eylül ayında öğrencilere kitap okuma bilinci kazandırmak ve kitap sevgisini aşılamak amacıyla başlatılan Kitap Okuma Saati projesi kapsamında İzzet Ünver Lisesi öğrencileri Yavuz Bahadıroğlu’yla bir araya geldi.

KÜLTÜR SANAT GÜNLÜĞÜ

Page 64: Güngören Dergi - Nisan

nisan2013

62

gungorendergi.com

Zorlu geçen müsabakalar sonucunda Futbol Küçükler de galipler belli oldu. Centilmence mücadelenin bırakılma-dan öğrencilerin mücadelelerini sergi-ledikleri maçlar sonucunda dereceye girenler belli oldu. Şehitler Ortaokulu Özel Merter Fatih Koleji arasındaki final mücadelesi sonucunda Şehitler Orta-okulu 1. Oldu. Özel Merter Fatih Koleji 2. Olurken Kemal Kaya Orta Okulu da Küçükler futbol da 3. Oldu. Öğrenci-lerimize hediyeleri Güngören Ligi Ödül Töreni’nde takdim edilecektir.

Buz Pistinin Finalistleri

MURAT EKMEKÇİ SPOR KULÜBÜ, İSTANBUL ŞAMPİYONU OLDU

Güngören Belediyesi Bilim Kültür Sanat ve

Spor Ligi kapsamında yapılan Buz Pateni

Yarışması renkli görüntüler ve yoğun katılı-

mın ardından sonuçlandı. Aliya İzzetbego-

viç Parkı’nda yer alan buz pistinde yapılan

Güngören’in başarılı kulüplerin-den Murat Ekmekçi Spor Kulübü, İstanbul kick boks kulüpler arası şampiyonasında hem takım halin-de hem de kulüp bazında şampi-yon oldu.

İstanbul genelinde 33 kick-boks kulübünün mücadele ettiği şampi-yonaya 500’e yakın sporcu katıldı. Güngören’de faaliyetlerini sürdü-ren Milli Takım Antrenörü Murat

yarışmalarda öğrenciler hem hızlı olmanın

hem de dengenin ne kadar önemli olduğu-

nu bir kez daha gösterdiler. İlkokul ve orta-

okullar arasında yapılan yarışmada sonuç-

lar ise şu şekilde belirlendi.

İlkokul Kız1.Rümeysa ŞENGÜL- Özel Ufuklar İlkokulu

2. Beyzanur KARABIYIK – Özel Ufuk-lar İlkokulu

Ortaokul Kız1.Melike Kocaoğlu- Atatürk Ortaokulu

2.Selen Çobanoğlu – Atatürk Ortao-kulu

3.Yağmur Ergün- Atatürk Ortaokulu

İlkokul Erkek1.Hüseyin Çobanoğlu –

Atatürk İlkokulu

2. Emir Tarık Kaynar –

Özel Ufuklar İlkokulu

Ortaokul Erkek

1.Musa OFLAZER- Atatürk Ortaokulu

2.Mertcan BUDAK -Atatürk Ortaokulu

3.Batuhan SEVİM- 75. Yıl OrtaokuluKÜÇÜKLER

FUTBOLFİNALİSTLERİBELLİ OLDU

Page 65: Güngören Dergi - Nisan

63

gungorendergi.com

Giresun Federasyonu tarafından bu yıl 5.si ger-

çekleştirilen “Osman Ağa, Şehit Binbaşı Hüseyin

Avni Alparslan Futbol Turnuvası” başladı. Gün-

gören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, ve

Güngören Belediyesi Meclis Üyesi aynı zaman-

da Giresun Federasyonu Başkanı Hasan Turan’ın

da katıldığı programda kardeşlik mesajları verildi.

Büyükşehir Belediyesi Çırpıcı Spor Tesisleri’nde

gerçekleştirilen turnuvada ilk olarak Küçükçek-

mece Yeşil Giresun Derneği Folklor Ekibi kemen-

çe eşliğinde horon oynadı. Ardından sahne alan

Ahmet Olgun’un türküleriyle coşan Giresunlu-

lar daha sonra Eynesil Kösemen Köyü Folklor

Ekibi’nin horonu ve Salim Işıklı’nın türküleriyle

coştu.

Turnuvanın hayırlara vesile olmasını dileyen

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman,

“Birlik ve beraberlik içinde, kardeşlik duyguları-

mızı yitirmeden centilmence bir turnuva olma-

sını diliyorum. Organizasyonu gerçekleştiren

federasyon başkanı Sayın Hasan Turan’a da

başarılarından dolayı teşekkür ediyorum” diye

konuştu.

Giresun Federasyonu Başkanı Hasan Turan ise,

Giresun Günleri, futbol turnuvalarıyla İstanbul’da

hemşehricilik duygusunu yeniden yeşerttiklerini

belirtti. AK Parti Güngören İlçe Başkanı Ercü-

ment Sever’in de katıldığı programda Hasan

Turan’a 28 numaralı forma hediye edildi.

Ekmekçi’nin sporcuları mü-sabakaya damga vurdu. Hem takım hem de kulüp bazında kupaya uzanan Murat Ekmek-çi Spor Kulübü, bu seneki 3. kupasını da kazanmış oldu.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman’ın da biz-zat tebrik ettiği minik sporcu-ların yeni hedefi ise Avrupa’da kürsüye çıkmak.

GİRESUN FEDERASYONUFUTBOL TURNUVASI 5 YAŞINDA

Page 66: Güngören Dergi - Nisan

64

gungorendergi.com

ANAHTARKELİME

ANAHTARKELİME

1

1

2

2

3

3

4

4

5

5

6

6

7

7

8

8

9

9

10

10

11

11

12

12

13

13

Resimdekiparkın adı

Gelir

Yapılan işMal ederek Sevgiliye

kavuşmaSu basması,

sel Bir bağlaçGüngörenBelediyeBaşkanı

Çağdaş

Ödenti

Beyaz

Önemsiz, çokaz Madagaskar' ın

ülke kodu

Antalya' nınilçesi

Kuzey Afrika'da bir ülke

Verme, ödeme

Cambaz vehayvan gösteri

yeri

Tabaka

Baryum' unsimgesi

Kabarma

Kırmızı gagalıbir kuş

Fotoğrafmakinesi ışığı

Bir nota

'... Yılmaz'(Yönetmen) İlave

Duvarda kapıboşluğu

Uzaklaşma

Hayat arkadaşı FalklandAdaları' nın

başkenti

Çalışma

Otomobildeelektrik deposu

Donuk, mat

Rütbesiz askerYasa Bir lamba türü

Gerçek Tarlada ekilitahıl

Hangi şey

Sanayi

Fakat

Bedava

Yanlış, kusurEski dilde su Dinde öbür

dünyaEski dilde leş

Bir tür kömür

KlarnetGizemli eski

yazı

'Metin ...'(Sunucu)

Antlaşmayagöre olan

En büyükmemeli hayvan

Dar ağızlı sıvıkabı

Yolcukonaklama yeri

Orta

On kişilik askerbirliği

Rumeli' de birseslenme sözü Yunanistan' ın

İnternet kodu

Garsonaverilen para

Ad, ün

Eski dilde su

Gadolinyum'un simgesi

Karşı koyma,inat

Biricik

İlk sayıBilet satış yeri Suyla çevrili

kara

Safra Seyrek, deliklikumaş