heidegger ve badiou’da hakĠkat

159
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı HEIDEGGER VE BADIOU’DA HAKĠKAT Özgün BULUT Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2015

Upload: others

Post on 23-Jun-2022

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Hedegger ve badou'da hakikatFelsefe Anabilim Dal
Özgün BULUT
Özgün BULUT
Felsefe Anabilim Dal
Yüksek Lisans Tezi
iii
TEEKKÜR
Bana yüksek lisans eitimi imkân sunan ve eitimim süresince hep destek olan
Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümüne, hem eitim sürecinde hem de bu tez
çalmasnda, bilgisinin yan sra tavr ve tarzndan kaynaklanan katklarndan dolay
hocam Doç. Dr. Çetin Türkylmaza, yüksek lisans eitimi için beni tevik eden ve her
daim yardmc olan sevgili eim Ahu Demirgüç Buluta, fikir ve tavsiyeleri için Olgun
Yalçna, varlk ve hakikate dair hereyi gülen gözlerinin yla aydnlatan tatl kzm
Rüya Buluta teekkür ederim.
iv
ÖZET
BULUT, Özgün. Heidegger ve Badiou’da Hakikat, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2015.
Bu çalmann genel amac Heidegger ve Badiounun hakikat görülerini Platon ile
balantsnda göstermektir. Heidegger ve Badiounun öne çkarlmasnn sebebi ise her
iki filozofun hakikat düüncesinin, insan ruhundaki derin sarsntlara, kiisel ve
toplumsal dönüümlere, yeni balangç ve karar alma anlarna iaret eden yapsdr.
Ayrca bu tez çalmas, Heidegger ve Badiouda böylesi bir hakikat anlayna elik
eden bir karlama temasnn varln ortaya koymay da hedeflemitir. Heideggerde
dünya-içindeki karlamalarla, hiçlikle ve ölümle karlamann ördüü bütünsel bir
yap hakikatlere elik etmektedir. Badiouda ise karlalan “olay”dr. Olayla
karlama sonras, özneleme süreçleri içerisinde olaya sadakat gösterilerek yeni
hakikatler ina edilebilir.
Heidegger ve Badiounun hakikat anlaylarnn gösterilmesi, kaçnlmaz olarak Platon
balantsnn da ele alnmasn gerektirir. Her iki filozofta da Platon, olumlu ya da
olumsuz merkezi bir figürdür ve hakikatle olan balantsndaki ortak anlaylarnn
temellerini barndrmaktadr.
Heidegger ve Badiouda hakikat, geleneksel hakikat anlayndan farkl olarak, varlkla
balantsnda ele alnr ve varlk sorununa elik eden temel kategoridir. Heidegger,
Badiou ve Platonda karlama temasnn yer ald ontolojik hakikat anlayndaki
ortakln yan sra, bu üç filozofun hakikate dair felsefi temellendirmelerinin arka
plannda, belli bir “kriz” düüncesi de bulunmaktadr. Tüm bu ortak zemine ramen
Heidegger ve Badiou, hakikate yüklenen anlam, matematiin, tarihsellik düüncesinin
ve sanatn konumu açsndan farkl felsefi anlaylara sahiptirler. Ayrca, Heideggerde
Daseinnn hakikatlerle karlamasndan sonraki yönelimi ile Badiouda olay
sonrasnda, hakikatlerin inas ve özneleme süreçleri arasnda da farkllklar
bulunmaktadr.
v
Çalmann giri bölümünde, tezin temel sorunu ve bu balamda incelenecek olan
Heidegger, Badiou ve Platon arasndaki balantlarn genel hatlar gösterilmitir. Birinci
bölümde Heideggerde, ikinci bölümde ise Badiouda hakikat, kriz düüncesi,
karlama temas, sanat ve tarihsellikle olan balants içinde ele alnd. Üçüncü
bölümde Platonun hakikat görüü, Heidegger ve Badiounun yorumlar bakmndan ele
alnd. Sonuç ksmnda ise Heidegger ve Badiounun hakikat görüleri arasndaki
ortaklklar ve farkllklar ortaya konarak, bu iki filozof üzerinden felsefede hakikatin ve
hakikatlerden hareket edilmesinin anlam deerlendirilmitir.
Anahtar Sözcükler
Platon, Heidegger, Badiou, Varlk, Hakikat, Karlama, Olay, Kriz, Dasein, Özne
vi
ABSTRACT
BULUT, Özgün. Truth in Heidegger and Badiou, Master Thesis, Ankara, 2015.
The overall objective of this study is to show the truth ideas of Heidegger and Badiou in
the correlation with Plato. The reason of putting forward Heidegger and Badiou is to show
the attitude of their truth ideas which signifies the deep effects on human soul, individual
and social transformations, new starting and decision moments. Also this thesis aim to
merge the existence of an encountering theme which accompanies with these kind of truth
idea in Heidegger and Badiou. In Heidegger, a whole structure which is woven by
encounterings in-the-world, encountering with nothingness and death, accompanies with
truths. However in Badiou, the thing encountered is “event”. After encountering with the
event, new truths can be produced in the subjectivization processes by fidelity to event.
To be shown the truth ideas of Heidegger and Badiou indispensably requires to consider
the correlation with Plato. Plato is, positively or negatively, the central figure and includes
fundamentals of common ideas regarding to the truth for both philosophers.
In Heidegger and Badiou, apart from the traditional truth concept, truth is considered with
the relation to being and truth is the fundemantal category which accompanies with being.
In addition to the common idea that includes encountering theme of ontological truth
concept, there is a “crisis” idea on the background of philosophical grounding regarding to
truth of these three philosophers. In spite of this common basis, Heidegger and Badiou
have different philosophical understandings about the meaning of truth, the position of
mathematics, historicality and art. Furthermore, there are diffirences between Daseins
intentions after encountering with truth in Heidegger and the truth producing and
subjectivization processes after the event in Badiou.
In the introduction part of the study, the main problem of the thesis and in this context, the
general lines of the relations between Heidegger, Badiou and Plato were shown. In the first
part in Heidegger, in the second part in Badiou, truth has been handled with its relations
regarding crisis idea, encountering theme, art and historicality. In the third part, Platos
vii
truth concept has been examined with regard to Heidegger and Badious interpretations.
Finally in the conclusion part, the meaning of truth and moving with regarding to truths in
philosophy has been evaluated by revealing the differences and commonalities of
Heiddeger and Badious truth ideas.
Key Words
viii
ÇNDEKLER
1.1 HEIDEGGER VE KRZ ....................................................................................... 9
1.2 DASEIN VE HAKKAT ..................................................................................... 13
1.2.1 Varlk ve Dasein ............................................................................................. 13
1.2.2 Açmlanmlk ve Dasein ................................................................................ 17
1.2.3 Hakikatin Varl ............................................................................................ 19
1.3 HAKKATN ÖZÜ .............................................................................................. 21
1.3.1.1 Herakleitos ve Hakikat ........................................................................................ 22
1.3.1.2 Dil ve Hakikat ..................................................................................................... 26
1.3.2 Geleneksel Hakikat Anlay .......................................................................... 30
1.4 KARILAMA TEMASI BALAMINDA HAKKAT VE TARHSELLK
..................................................................................................................................... 33
1.4.4 Bir Süreç Olarak Hakikat ile Karlama ........................................................ 47
1.4.5 Zamansallk ve Tarihsellik.............................................................................. 49
1.5.1 ey ve Eser...................................................................................................... 53
1.6.2 Vicdan ve Kararllk........................................................................................ 64
2. BÖLÜM: BADIOU’DA HAKKAT ........................................................................ 69
2.1 FELSEFE, KRZ VE HAKKAT ...................................................................... 69
2.2 VARLIKTAN OLAYA ....................................................................................... 75
2.2.2.2 Kümeler ............................................................................................................... 83
2.2.2.3 Boluk ................................................................................................................. 84
2.2.2.5 Normallik, Tekillik, Arlk ............................................................................... 87
2.2.3 Olaysal Bölgeler ve Olayn Matematii ......................................................... 88
2.3 OLAY VE HAKKAT ......................................................................................... 90
2.3.1 Türeyimsellik .................................................................................................. 90
2.3.2.1 Komünizm ........................................................................................................... 96
2.3.5 Ak ve Hakikat.............................................................................................. 100
2.5 KARILAMA, HAKKAT VE ÖZNE .......................................................... 103
2.5.1 Özneleme ve Zorlama ................................................................................. 104
2.5.2 Etik ve Hakikat ............................................................................................. 106
x
BADIOU’NUN YORUMLARI BAKIMINDAN DEERLENDRLMES ......... 109
3.1 KRZ VE HAKKAT ........................................................................................ 109
3.2 BLG, VARLIK VE HAKKAT ..................................................................... 113
3.3 KARILAMA VE HAKKAT ....................................................................... 116
3.4 HEIDEGGER’N PLATON YORUMU ......................................................... 118
3.5 BADIOU’NUN PLATON YORUMU .............................................................. 127
SONUÇ ......................................................................................................................... 132
KAYNAKÇA ............................................................................................................... 140
EK 1: TEZ ÇALIMASI ETK KURUL ZN MUAFYET FORMU ................. 145
EK 2: TEZ ÇALIMASI ORJNALLK RAPORU ............................................... 146
1
GR
Felsefenin “büyük anlatlarnn” sonu çoktan geldi, “Tanr öldü”, insan zaten bir
“icat”t. Teknik çan nimetleriyle döeli dünya, “tarihin sonunda”, ehvenierin
vazgeçilmezlii ile tamahkâr bir kaytszlk içinde. Felsefenin yüzlerce yldr arad
hakikatten bahsetmek yersiz ve beyhude bir çaba olarak görülür oldu. Nietzsche,
“nihilizmin kapya dayandn” söylediinde haklyd belki, ama o da hakikati bir
“hata” olarak görmekten geri durmad. Peki, hakikat neden önemli? “Hakikat nedir?”
sorusu yerine “hakikat var mdr?” sorusunun öncelikli olduu çamzda, hakikatten
bahsetmek neden gerekli olsun? Çünkü insan ister farknda olsun ister olmasn,
hakikatler her zaman radikal dönüümlerin balangc olur. Hakikatlerin sebebiyet
verdii süreç, insann kararlar almasna, bir balangca, geri dönüü olmayan bir dönüm
noktasna iaret eder. Bazen, her eyin “raydan çkt” bir anda, bir uçurumun
kenarnda, insan kendi kendisiyle yüz yüze brakr, baka insanlar da “gözetmesi”
gereken bir kararn zorlayc çarsn duymasna neden olabilir ya da bir “maarada”
zincirlenmi insanlarn olduunu hatrlatr. Hiç kimse bir ak karlamasndan sonra
eskisi gibi olmaz. Elbette insan hakikatin yol açt bu dönüüme zorlay karsnda
kaytsz kalabilir ya da görmezden gelmeyi tercih edebilir. Fakat bu durum, hakikatlerin
sahip olduu bu deiim olanann önemini ortadan kaldrmaz.
te bu çalma, temelde böylesi bir hakikat düüncesine sahip iki filozofu, Martin
Heidegger ve Alain Badiouyu öne çkararak, felsefelerinde “karlamalarla örülü” bir
hakikat anlaynn varln göstermeyi ve bir ekilde hakikat ideasnn önemine vurgu
yapmay amaçlamaktadr. Heidegger ve Badiounun hakikat anlaylar bu balamda bir
ortaklk gösterse de, hakikat kavramn temellendirmeleri ve hakikate yükledikleri
anlam açsndan sahip olduklar aykrln gösterilmesi ise tezin dier bir amac
olacaktr.
Heidegger ve Badiounun hakikat görülerinin ele alnmas, kaçnlmaz olarak bu
filozoflarn Platonla olan balantsnn incelenmesini zorunlu klar. Heidegger ve
Badiou, Platon konusunda birbirlerine tamamen kart iki konuma sahiptirler fakat
2
merkezi konumdadr. Heidegger için Platon, hakikat meselesi açsndan olumsuz bir
konuma sahiptir. Çünkü hakikatin Yunan köklerinde sahip olduu, “aletheia”
kavramnn vurgulad “sakl-olmamaklk” anlam, Platon ile birlikte dönüüme
uramtr. Bu balamyla Platonun felsefesi, ayn zamanda “varlk unutulmuluu”
olan felsefe tarihi açsndan da bir krlma noktasdr. Heideggerin anti-Platoncu
çizgisinin aksine, Badiou kendi felsefesini bir “çokluk Platonculuu” olarak
tanmlamaktan çekinmez (Badiou, 2005a, s. 95). Badiouya göre Platon, kendisinin
felsefe koullar olarak sayd siyaset, bilim, sanat ve ak alanlar içerisinde, bu
alanlarn birlikte-mümkün-olabilirlii çizgisinde felsefe yapmtr. Ayrca Badiouya
göre Platon, hakikatin varln sofistlie kar ilan eder ve felsefeyi hakikatleri “kapp-
kavrayan” (Badiou, 2005a, s. 125) bir konuma yerletirir. Böylece Badiou, hakikatlerin
varln ilan eden, felsefeyi belli koullar altnda mümkün klan kendi felsefesinin
Platoncu bir temelden hareket ettiini iddia eder. Heidegger ve Badiounun hakikate
dair Platon yorumlarnn incelenmesi ve Platonun hakikat anlay tezin bir dier amac
olacaktr.
doruluktan ayr olarak ele almalarna dayanr. Genel olarak felsefe tarihine
bakldnda hakikat, Sokrates öncesi dönemden beri genel olarak “doruluk”
kavramyla iç içe geçmi, hatta içerikleri göz ard edilerek, bu iki kavram birbirlerinin
yerine kullanlmtr. Sokrates öncesi felsefe, genel olarak doay konu edindiinden bu
sorunu dorudan ele almamtr. Yine de özellikle Sofistler, hakikat ya da doruluk
sorununu bilgi ekseninde, doruluk ya da doruluun görecelii temelinde konu
edinmilerdir.
Platon ile birlikte doruluk ya da hakikat, dorudan ele alnan bir sorun halini almtr.
Platonun temelde Sofistlerin görülerini çürütmeye dayanan felsefesi ise hakikat
sorunu ile balantsnda, neredeyse birbirlerinin tamamen kart yorumlamalarn
yaplmasna imkân vermitir ki Heidegger ve Badiounun yorumlamalar tezin üçüncü
bölümünde incelenmitir.
3
Platondan sonra, doruluk ya da hakikate dair düüncelerinin etkisi, neredeyse tüm
Ortaça boyunca devam etmi olan filozof ise Aristotelestir. Aristotelesin “homoiosis”
kavramnn temelde durduu düüncesinde, doruluk ya da yanllk yargnn bir
özellii olarak, bir “uygunluk” ya da “tekabüliyet” olarak ele alnr. Yorum Üzerinede,
“ayn imler için ruhtaki duygulanmlar herkesçe ayn, tasarmlar ayn olanlarn
nesneleri de ayn olacaktr” (Aristoteles, 2002, s. 7) eklinde ifadesini bulan düünce
uzun süre belirleyici olmutur. Ortaçada ise, özellikle Thomas Aquinas tarafndan
“veritas est adequatio rei et intellectus” eklinde formüle edilen hakikat, “ey ile zihin
arasndaki uygunluk” olarak anlalmtr. Thomas Aquinasn hakikat düüncesi,
varolann hakikatinin yannda, Tanrnn hakikatin kendisi, en yüksek ve ilk hakikat
olmasn dile getirmesi, hakikate dair ilk ontolojik yaklam olmas açsndan ilgi
çekicidir (Tepe, 2003, s. 53) ve bu anlay genel hatlaryla tüm Ortaça boyunca
belirleyici olmutur.
Sorunu, doruluktan ayr olarak, bir hakikat meselesi olarak ele alan filozoflar içinde en
dikkat çekici olanlardan biri de kukusuz Hegeldir. Hegelde hakikat, “spekülatif” bir
anlam kazanm, “idea”nn kendini gerçekletirme sürecinde bütünsel bir anlama
bürünmütür. Hegelde momentlerin tek tek hakikatinden söz edilemez, kendi dizgesi
içinde bakldnda “hakikat bütündür”. Bu anlamda Hegelin sorunu bir doruluk
sorunundan çok hakikat sorunu olarak gördüü, meseleye dair ontolojik bir yaklam
sergiledii açktr. Fakat bu yaklam tezimizin konusunu oluturan Heidegger ve
Badiounun hakikati ele allarnn çok uzandadr.
Yine de yirminci yüzyla kadar felsefe, hakikat ile doruluk arasnda kesin bir ayrm
ortaya koymamtr. Bu fark açk bir ekilde ortaya koyan ve doruluun, bilginin,
yargnn ve önermelerin konusu olduunu, hakikatin ise varln, ontolojinin ya da
metafiziin ana konularndan biri olduunu ilk kez dile getiren filozof Martin
Heideggerdir. Heidegger felsefesinin varlktan sonraki en temel meselesi hakikattir.
Heideggerde varln anlamnn (Sinn des Seins) hakikatle dorudan bir ilikisi vardr
ve Heideggere göre bu, felsefenin en temel meselesidir.
Alain Badiou da Heidegger gibi doruluk ve hakikat arasnda açk bir ayrm yapar ve o
4
da hakikati felsefesinin ana konularndan biri olarak görür. Badiou için, günümüzde
felsefenin srtn döndüü hakikatin, merkezi konumda yer alaca yeni bir felsefi
düüncenin ina edilmesi zorunludur. Hatta Badiouya göre felsefenin tek sorunu
hakikat sorunudur. Bir felsefe daima bir hakikat kategorisinin gelitirilmesidir. Felsefe
kendi bana herhangi bir hakikat üretmese de hakikatleri kavrar, gösterir, sergiler ve bu
balamda “hakikat” diye bir eyin olduunu dile getirir (Badiou, 2013a, s. 26).
Heidegger ve Badiou, hakikati açk bir biçimde “doruluk”tan ayrmalar, hakikati
ontolojik açdan, varla dair bir mesele olarak ele allar ve hakikatin, felsefelerinin
ana konularndan birini oluturmas noktasnda ortak bir anlaya sahiptirler. Yine, her
iki filozofun hakikate dair felsefelerinde dier bir ortak nokta, “karlama”nn
belirleyici olmas, hakikat söz konusu edildiinde hep bir tür karlama temasnn arka
planda yer alyor olmasdr. Her iki filozof için de hakikate giden süreç sra d bir
karlamadan sonra balar. Heideggerde hakikat, Daseinn kendisi gibi, hep üstü
örtük, gizli, sakl bir haldedir. Hergünkü dümülüünün içine adeta emilmi vaziyetteki
Dasein, kendi açmlayc karakteri sayesinde, Dünya-içinde-varlk olarak, varolanlarla,
dier Daseinlarla ve kendisi ile karlar. Bu dünya-içindeki karlamalar ile
varolanlarn, dier Daseinlarn ve kendisinin üzerindeki örtüyü kaldrr ve böylece
onlarn sakl-olmamaklklaryla yani hakikatiyle yüz yüze gelir. Bu dünya-içi
karlamalarn yannda, Daseinn varl sorgulayan karakteri, sra d bir ruh halinin,
endienin (Angst) etkisiyle, varolanlarn bütünlüüyle, bunun yannda “hiçlik” ile kar
karya kalr. Endie hiçi aça çkard gibi, Daseinn sonluluu ile yüz yüze
gelmesini ve “ölüm” ile karlamasn da salar. Bu iki radikal karlama, hem
varln temelsiz yapsna dair hem de Daseinn kendi varlk-olanaklarna ve kendi
tamamlanmamlna dair hakikatleri aça çkaran süreçlerin balangc olur.
Heideggerde sakl-olmamaklk olarak hakikat, birbirinin içinde ve birbiri boyunca bu
üç karlama (dünya-içindeki karlamalar, hiçlik ile karlama ve ölüm ile
karlama) ile aça çkar.
Badiouda ise hakikatin kurulmasna ancak bir karlamadan sonra balanabilir. Bu
karlalan, durumun üzerine eklenmi bir tür fazlalktr. Durumun dili içinde, duruma
ait olup olmad ayrt-edilemeyen bu istisna, “olay”dr. Olay ile siyaset, bilim, sanat ve
5
ak alanlar içinde karlalr ve bundan sonraki durumlarn karlalan olaya göre
düünülmesi, yani olaya sadakat gösterilmesiyle yeni hakikatler yaratlr.
Heideggerin ve Badiounun hakikati geleneksel çizginin dnda, açk bir ekilde
doruluktan ayr bir yerde konumlandrmalar, meseleye ontoloji ekseninden
yaklamalar ve hakikate her zaman bir karlama temasnn elik etmesi noktasnda bir
ortaklk mevcuttur. Fakat hakikat anlaylarnda, felsefelerinde hakikate yükledikleri
anlam ve temellendirmelerinde, önemli farklar söz konusudur. En temelde Heideggerde
hakikat, bir açklk, sakl-olmamaklktr (Unverborgenheit). Hakikat genelde örtük ya da
gizli kalsa da hakikat, örtünün kaldrlmasdr. Oysaki Badiou için hakikat, aça
çkarlan bir ey deil, kurulan, ina edilen bir kavramdr, bu kurmann sürecine iaret
eden bir usuldür.
Her iki filozofun hakikat anlaylarndaki farklln temelinde, Heideggerin tüm felsefi
meseleleri ele alnda varln unutulmuluundan hareket etmesi yer alr. Heideggere
göre bu unutulmuluk hakikati konu edinecek olan felsefeyi ya da metafizii krize
sokmutur. Metafizik Yunan köklerinden koparlarak bir tür duyular-üstünün bilgisine
dönütürülmü, felsefi düünceyi belirleyen ortak zemin matematik olmutur. Öyle ki
matematik, “tüm bilimselliin prototipi ve felsefenin kavrayc karakteri” halini almtr
(Heidegger, 2010, s. 25).
Hâlbuki Badiou için, hakikat kategorisinin merkezi konumda olduu bir felsefeyi
kurmak ya da “felsefenin arzusunu” ayakta tutmak, bu tür bir kriz düüncesinden, “sona
gelmi”, “almas gereken” bir felsefe anlayndan vazgeçmeyi gerektirir. Badiouya
göre varlktan, varln unutulmuluundan hareket edilmesi gerekir, fakat “varlk
olarak varlk” sorusu felsefenin alanna ait deildir. Bu bilimsel bir sorudur, ontolojiye
aittir ve bu ontoloji ancak, varlk olarak varlk sorusunu konu edinen yegâne bilim olan
matematik ile olanakldr.
Heidegger ve Badiounun hakikat görüleri ortak bir zemine sahip olmasna ramen kriz
ve matematie dair yaklamlarnda görülen ayrln dnda, hakikatin tarihsellikle
olan balants açsndan da ciddi bir farklla sahiptir. Heideggerde hakikat,
6
karlamalarla örülü bir sürecin sonunda aça çkar. Bu süreçlerin ortaya koyduu
anlam ise zamansalla iaret eder. Daseinn sonluluu hakikati ile temellenen ve
doum ile ölüm arasndaki uzanmnn belirledii bir “olup-bitme”/“tarihleme”
(Geschehen) söz konusudur. Bu tarihlemenin yapsnn analizi ontolojik olarak
tarihsellii (Geschichtlichkeit) de ortaya çkarr. Heidegger açsndan açmlayan
Daseinn zamansall ve dolaysyla tarihsellii, Daseinn en belirleyici
karakterlerinden biridir. Bu balamda Heideggerde hakikatin tarihsellik ile dorudan
bir ilikisi söz konusudur.
Badiouda ise tarihsel olan, doann, doal olann karsnda yer alr. “Tarihsel” ifadesi
Badiounun kendi özgün matematiksel ontolojisi içerisinde en az bir olaysal bölgenin
aça çkt durumu anlatr. Tarihsel olan, olayn vuku bulmasna imkân vermesi
açsndan önemlidir. Badiouya göre, Heideggerin varln unutuluu ile
temellendirdii ve Daseinn sonluluu üzerinden yükselen tarihsellik düüncesi,
düünceyi tahakküm altna alan, düünce aksiyomlar ortaya koymay ve hakikatler ina
eden bir olay felsefesinin kurulmasn engelleyen bir “yazg” halini ald için terk
edilmelidir. Bu anlamda Badiounun tarihsellii ele al ve tarihselliin hakikat ile olan
balants, Heideggerin düüncesinin çok uzandadr.
Heidegger ve Badiounun hakikat anlaylarndaki ayrmalardan biri de hakikatler
karsnda Daseinn ya da “özne”nin tavr konusundadr. Dasein ve öznenin karlama
sonras süreçlerde, hakikate dair hareket tarzlar da birbirinden çok farkl çizgilerde
ilerler. Bu balamda ortak olan nokta, her iki filozofta da hakikatlere götüren
karlamalarn radikal sonuçlar dourmasdr. Heideggerde, dünya-içinde-varlk olarak
kendisiyle karlaan, kendi hakikati ile ba baa kalan Dasein, endienin her eyi
raydan çkard, kendini temelsizliin uçurumlarnda bulduu bu ruh hali içerisinde bir
karar almaya zorlanr. Dasein ya kararllkla (Entschlossenheit) adm atarak vicdann
çarsna kulak verebilir ve böylece kendi özgün varoluunu tasarlayabilir ya da
kararszlk içinde herkesin tahakkümüne boyun eerek hergünkülüü içinde özgün-
olmayan bir tarz seçebilir. Heideggerde hakikat ile balantsnda, Daseinn
özgünlüünün (Eigentlichkeit) sanat ile ilikisi de incelenmeyi zorunlu klar. Çünkü
Heidegger için sanat, hakikatlerin aça çkarld ve hakikatin kendini sanat eserinde
7
kurduu bir alandr.
Badiou açsndan ise olaydan önce bir özne zaten söz konusu deildir. Özne, olay ile
karlamasndan sonra, olayn vuku bulduuna dair verecei aksiyomatik kararn
ardndan, olaya sadakati ile yeni bir hakikatin kurucusu olur. Olay öncesinde, durum
içinde bir özneden deil ancak bir “insan-hayvan”dan söz edilebilir. Olay ile
karlamann radikal sonucu bir özneleme sürecinin balam olmasdr. Bu
karlamann yaratt hakikat, özneyi daima olaya göre hareket etmesi için “zorlar”.
Hakikat karsnda öznenin tavr ya sadakat olacak, böylece bir “militan”, bir “bilgin”,
bir “sanatç” veya bir “âk” yaratacaktr ya da olaya ihanet ederek bir tür “kötülüe”
yol açacaktr. Badiou için öznenin önündeki tek seçenek sanat deildir. Bu tür bir
düünce felsefeyi tek bir alana eklemlemek (suture), felsefenin birlikte-mümkün-
olabilirliini (composible) ortadan kaldrmak demektir ki bu felsefenin dalmas
anlamna gelecektir. Bu balamda Badiouda öznenin hakikat karsndaki tavr da
Heideggerdeki yaklamdan farkl bir konumdadr.
Yukarda genel hatlar verilen bu çalmann öncelikli amac, hakikati doruluktan ayr
olarak, ontolojik bir çerçeve içerisinde ele allaryla, felsefe tarihi içerisinde özgün bir
konuma sahip iki filozofun, Heidegger ve Badiounun hakikat anlaylarn ve hakikate
dair felsefelerinde ortak belirleyici nokta olarak karlama temasnn mevcudiyetini
göstermek olacaktr. Her iki filozofun da hakikat kavramn temellendirmelerinde etkili
olan kriz düüncesi ve matematik anlaylarndaki aykrlk ve hakikatin tarihsellikle
olan balants açsndan felsefelerindeki farkllk ortaya konulacaktr. Hakikate dair
karlamalar sonrasnda Heideggerde Daseinn, Badiouda ise öznenin hareket
tarzlar arasnda ne tür benzerliklerden ya da farkllklardan söz edilebilecei
incelenecektir. Bu balamda birinci bölümde Heideggerde hakikat, ikinci bölümde ise
Heidegger ile balantsnda Badiouda hakikat ele alnacaktr. Üçüncü bölümde ise her
iki filozofun hakikate dair felsefelerinde etkili ve belirleyici olan Platonun hakikat
anlay ile Heidegger ve Badiounun bu balamda Platonu yorumlaylar konu
edinilecektir.
8
Sonuç bölümünde ise bu çalma kapsamnda ele alnan Platon, Heidegger ve
Badiounun hakikat anlaylarnn genel bir deerlendirilmesi yaplarak, öne çkarlan
Heidegger ve Badiounun, hakikat düüncelerindeki ortak noktalar ve farkllklar
serimlenecek, Platonun bu iki filozof açsndan konumu ortaya konacaktr. Ayrca
Badiounun Heidegger eletirisi esas alnarak, her üç filozof üzerinden felsefede
hakikatlerin anlam yorumlanacaktr.
1.1 HEIDEGGER VE KRZ
Heideggerin hakikat anlayn ele almak ya da felsefesinde hakikatin yerinin ne
olduunu gösterebilmek için, onun ele ald tüm konularda olduu gibi, kriz temasyla
balantsn kurmak gerekir. Çünkü kriz, Heideggerin tüm metinlerinde arka planda yer
alan ve felsefi temellendirmelerinin dayana olan kavramdr. Bu balamda eer hakikat
kavram ele alnacaksa, hakikat anlaymz belirleyen felsefenin, dolaysyla da
metafiziin neden krizde olduunu göstermek, hakikate giden yolda cevaplanmas
gereken “soru”nun ne olduu ve bu sorunun Heidegger tarafndan hangi yöntem ya da
yöntemler kullanlarak incelendiinin de açklanmas gerekir. Dolaysyla öncelikli
olarak yaplmas gereken felsefenin neden krizde olduunun açklanmasdr.
Heideggerin neredeyse tüm metinlerinin arka plannda “kriz” temas kendini hissettirir.
Heidegger felsefesiyle ilgili hangi konu ele alnrsa alnsn konunun temellendii
noktann ya da felsefi problemin çk noktasnn bu kriz temas ile kaçnlmaz
balants ve Sokrates öncesi felsefeye yaplan referans kendini gösterir. Heidegger
felsefesinin hareket noktas içinde olduumuz krizin ön kabulüdür. Heidegger bir kriz
ortamnda yaamtr. Hem sava sonras Almanya ekonomik/siyasal bir krizin içindedir
hem de felsefe uzun zamandan beri özünden koparlm olduundan krizdedir. Yunan
köklerinden koparlan felsefenin (ya da metafiziin) ilk krlma noktas Platon felsefesi
olmu, Kant felsefesiyle “ilk ve son kez” krize girmi (Heidegger, 2010, s. 20) ve kriz
bat metafiziinin zirvesi olan Hegel felsefesini de içine alarak günümüze kadar
süregelmitir (Heidegger, 2010, s. 10). Nietzschenin “Tanr öldü” paradigmas ise bu
krizin ilan olmutur.
Felsefe ya da metafizik krizdedir. “Meta ta Physika” daki “meta” sonradan gelen, takip
eden anlamndadr. Hâlbuki bu anlam Heideggere göre Hristiyan gelenei içerisinde
deitirilmi, kelimenin anlam bir tür aknla iaret eden “trans” anlamnda, doann
üstünde ve ötesinde anlamna bürünmütür. Bu anlay sadece Ortaçada hüküm
sürmemi, ayn zamanda Hegeli de içererek günümüze kadar devam etmitir.
10
Heideggerin Kant için verdii bir örnekte, Kantn ölümünden sonra yaynlanm bir
eserinde metafizik için “duyulur olann bilgisinden duyular-üstünün bilgisine giden
sürecin bilimi” olarak bahsedilir. “Metafizik” kelimesinin bu dönüümünü, Hristiyan
düüncesi içinde kaldn iddia ettii bu anlay, Heidegger “Grek-olmayan” (un-
Greek) olarak adlandrr ve bu anlayn Nietzscheye kadar devam ettiini söyler
(Heidegger, 2010, s. 20).
doldurulduunu anlamak için Heideggerin sürekli vurgulad, Bat-Hristiyan
metafiziinin ilk ve son olarak krize girdii noktaya yani Kant felsefesine bakmak
gerekir (Heidegger, 2010, s. 20).
Heidegger Hristiyanln “kader” anlayn belirleyen üç temel husus ile Kantn
metafizii ele alndaki üç temel düünce arasnda bir ba olduunu ileri sürer.
Hristiyan kader düüncesinde: (1) “Dünya” olarak bildiimiz varolan Tanr tarafndan
yaratlmtr; (2) biz varolanlar, birey olarak insanlar, ruhlarnn kurtuluu, ölümsüzlük
bakmndan dikkate alnrlar; (3) hakiki ve en yüksek varolan, dünyann ve
insanolunun üzerinde olan yaratc ve kurtarc olan Tanrdr. Dier yandan Kant,
metafizii ele alrken Hristiyanln kader anlayndaki bu üç hususa paralel ekilde üç
alan içerisinde metafizii inceler: (1) Bireysel olarak insan ruhu; (2) doann tümü; (3)
Tanr. Bu alanlar belirleyen üç disiplin ise öyledir: Psikoloji, kozmoloji ve teoloji.
Dolaysyla Kant, metafizii Bat-Hristiyan geleneine paralel ekilde ele alm, onu
Yunan kökenlerinden koparmtr. Heideggere göre Kantn temel eseri Saf Akln
Kritii balnn anlam da udur: Saf akl demek rasyonel psikoloji, kozmoloji, teoloji
demektir. Kritik ise ayrm yapma, karlatrma, snrlar koyma ve olanan
belirlemedir (Heidegger, 2010, s. 22). Bunun anlam Kantn “duyular-üstünün
gözlenmesi ya da göz önüne alnmas” olarak anlalan bir metafizik düüncenin içinde
kalmas böylelikle de felsefesinin krize girmesidir.
Heidegger metafiziin, dolaysyla da felsefenin krize girdii ilk nokta olarak Kant
felsefesinin zeminini oluturan filozoflarn (Wolff, Crusius, Baumgarten, Meier)
düüncelerindeki ortak belirleyici noktann matematik anlaylar olduunu ileri sürer.
11
kendi içinde özenli, metodik bir ekilde yaplandrlm olarak ele aldlar. Bunun
ideali ve standard matematik idi. Mathesis en geni anlamda: Temel kavramlar,
prensipler ve özenli dedüksiyon” (Heidegger, 2010, s. 24).
Matematik Spinoza ve Descartesda olduu gibi tüm bilimselliin prototipi ve böylece
felsefenin kavrayc karakteri halini almtr. Heideggere göre bu bugün dahi devam
eden anlaytr ve büyük bir hatadr. Matematik modern Bat felsefesinin geliim ve
tamamlan yasasn belirleyen temel zemin olmutur (Heidegger, 2010, s. 25).
Heidegger bu noktada Yunanllarn tüm varolanlar alannn içinde u veya bu yolla
nesne haline gelebilen varolanlara dair kullandklar baz kavramlara geri dönüp bakar.
Ta physika: Kendinden yükselen, büyüyen, göçüp giden. Ta poioumena: malat ile
üretilen ey. Ta khremata: Belli bir anlamda kullanmda olanlar olarak eyler. Ta
pragmata: Onlarla bir ey yaptmz eyler (praksis). Bu dört alan da kendi alanlarna
dâhil olan nesnelerin, her bir durumda belli bir deneyim ve ilikiyle ve sadece bu yolla
eriilebilir olmalaryla ayrmlandrlr. Buna karlk “ta mathemata”nn “matematiksel”
olarak anlalmas Yunan kavramnn yanl bir yorumlandr. “Matematiksel”
dendiinde saylar, nokta, düzlem, doru vs. ile olan saysal ilikiler akla gelir. Oysaki
bu türetilmi bir anlamdr. “Mathemata”nn özü matematiksel olarak açklanamaz ama
tam tersi dorudur. Heideggere göre yukarda bahsedilen kavramlar el-altnda-olanlarn
kullanm için, üretim içindir. “Mathemata” ise öretilmi olan, öretilebilen ve
örenilebileni öretmedir. Sahip olma ve iletiim içindir. Bir tür alma ve vermedir. Bu
kelime üstün/seçkin bir anlamda neyin alnabilecei ve iletilebilecei ile ilgilidir.
Bilinenlerin ve kavrananlarn, hakikatlerin alnmas ve iletilmesi, örenilmesi ve
öretilmesidir (Heidegger, 2010, s. 25-26).
Heidegger baz bilgi ve kavramlarn eylerle ilgilenilerek ya da onlar kullanarak
kazanlamayacan, deneyim ve ilgilenmenin dnda bir tür alma ve verme ile
kazanlabileceini söyler. Yani saysal ve uzamsal ilikilerin bilgisi. Heidegger bu
balamda Platon ile paralel olarak, bu tür bir bilgiyi kendimizin zaten bildiini
“anmsayarak” elde ettiimizi söyler. Platonun Menon diyaloundaki geometri
12
probleminin sorular sorarak çözdürülmesi örneinde olduu gibi zaten sahip olduumuz
bilginin hatrlanmas ya da Platonun kelimeleriyle, “bilgiyi kendi kendine elde etmesi”
(Platon, Menon, 85d4).
“Bir alma ki, benim zaten temel olarak sahip olduumu kendime iletmem, bir
iletiim ki, benim dierinin sadece kendisinin kendisine verdiini almasna izin
vermemdir.” (Heidegger, 2010, s. 26)
Bu balamda ele alndnda “matematiksel olan” özel bir anlamda örenilebilen ve
öretilebilendir. Herkesin kendi kendine elde edebilecei prensiplerle balar,
çkarmlara ilerler. Matematiksel olan, balangc, geliimi ve amacn kendi içinde
tayan bir aktiviteye dayanr, kendi içinde bir “yol”, bir “yöntem”dir. Fakat Descartes
ile bu matematiksel yöntem “temel bilim” (mathesis universalis) haline getirilmi,
Leibniz ise “scienta generalis” (genel bilim) ve “characteristica universalis” (evrensel
karakteristik) olarak adlandrmtr (Heidegger, 2010, s. 28).
Heideggere göre matematiksel olann, içeriinde matematikselliin olmad ifadenin,
önermelerin, kavramlarn düzeninin dsal bir formu olduuna inanmak bir hatadr.
Oysaki felsefenin içerii matematiksellikten bütün yönleriyle etkilenir, matematiksellik
ve onun öncelii/üstünlüü genel olarak felsefi olarak neyin bilinebilecei ve nasl
bilinebileceini belirler. Hâlbuki bilginin matematiksel formu, Hegele kadarki modern
felsefe için, sistemin gösteriminin dsal çerçevesi deil, felsefenin zeminsel balangç
noktas ayn zamanda hakikat ideasn belirleyen içsel yasa olmutur (Heidegger, 2010,
s. 30).
felsefenin temeline yine Yunan anlayndan farkl bir anlamda “matematik”in
yerletirilmesiyle felsefe, krize sürüklenmitir. Descartesn üphe yöntemiyle vard
“cogito ergo sum” noktasnda dahi Bat felsefesi yeni bir balangç yapmamtr, aksine
Descartes felsefenin daha da dümesinin balangc olmutur. Heideggere göre
Descartes felsefeyi kendine ve kendi kökenine geri götürmemi, onu temel soruyu
sormaktan daha da uzaa götürmütür (Heidegger, 2010, s. 32).
13
Heideggerin bu kriz karsndaki tepkisi nostaljiktir. “Nostalji” kelimesini “sla özlemi”
olarak anlarsak eer (nostos: eve dönü, algos: ac) yaplmas gereken bu acya son
vermek üzere eve geri dönmektir. Tpk hiçlik ile karlaan Daseinn kendini
“evsiz/yurtsuz” (unheimlich) hissetmesi gibi felsefe de evinden, yurdundan uzak
düürülmütür ve bu yüzden de krizdedir. Nasl ki Daseinn bu yurtsuzluu “herkes”le
(Das Man) birlikteyken örtük kalyorsa, felsefenin krizi de onun köklerinden
koparlmln örtük brakmaktadr. Böylece yurda dönmek asli olana, özgün olana
dönmek olacaktr.
Yine de dönülmesi gereken Yunan köklerin neden bugünden daha üstün olduu
karanlkta kalr. Heidegger tüm felsefesini Yunan köklerine yapt referanslarla ina
etse de bu kökenlerin neden daha üstün bir temel olduu mulâkln korur. Aslnda
Heidegger bundan rahatsz gözükmez, hatta bu bilinçli bir tercih saylabilir. Çünkü o,
felsefenin bile bilimselletirilmeye çalld, matematiin kaçnlmaz bir temel olarak
anlald bu dönemde, bu krize tepki olarak “logos” karsnda “mitos”u öne çkarr.
Tpk Platonun çok çarpc/youn özsel bir eyleri anlataca zaman “mitos” ile
anlatmas gibi (Heidegger, 2010, s. 97-98) Heidegger de Yunan kökleri adeta mitletirir.
Sonuçta Heideggerin sürekli olarak vurgulad gibi önemli olan bu karanlk içinde, bu
orman karanl içindeki kayrana (Lichtung) götüren “patikada”, bu orman yolunda
(Holzwege) yürümektir.
1.2 DASEIN VE HAKKAT
1.2.1 Varlk ve Dasein
Kriz temasna Heidegger felsefesinin ana konusu olan varlk ele alndnda da vurgu
yaplr. Heideggerin “magnum opusu” Varlk ve Zamann daha banda çan felsefi
anlay içinde sorunlu nokta belirtilir: “Günümüzde varlk sorusu artk unutulmutur”
(Heidegger, 2001a, s. 21). Hâlbuki varlk sorusu ya da varln anlam sorunu belli bir
zorunlulua ve yaps gerei belli bir öncelie/üstünlüe sahiptir.
14
Heideggere göre, Yunan felsefesinin varlk sorusu üzerindeki yorumlamalar soruyu
lüzumsuz bir hale getirmitir. Öyle ki varlk, kavramlarn en tümeli ve bo olandr. En
tümel olduundan tanmlanamaz. Zaten tanmlanmaya ihtiyac da yoktur çünkü herkes
bu kavram kullanr ve bununla ne demek istendiini de bilir. Heidegger, varlk
sorusunu bu tür bir dogmaya çeviren üç temel ön yarg olduunu söyler: Birincisi,
“varlk kavramlarn en tümelidir” düüncesidir. Hâlbuki varln tümellii bir snf ya
da cins tümellii deildir. Varlk, tür ve cins olmak bakmndan birbirlerine kavramsal
olarak eklemlenmi, varolanlar alann en üstünde yer alan olarak tanmlanamaz
(Heidegger, 2001a, s. 22). kincisi, “varlk kavram tanmlanamaz” düüncesidir ki bu
en üst tümel olmasndan ve “definitio fit per genus proximum et differentiam
specificam” anlayndan çkarsanmaktayd. Bu düüncenin sebebi ise varln bir
varolanm gibi ele alnmasdr. Üçüncüsü ise “varlk, kavramlarn en kendiliinden
anlalandr” anlaydr. Bir eyi kavradmzda ya da bir deerlendirme
yaptmzda, varolanlara ya da kendimize yöneldiimizde hatta “gökyüzü mavidir”
veya “mutluyum” dediimizde “varlk” ifadesini kullanrz ve bu herkesçe anlalrdr.
Fakat bu ortalama anlalrlk, aslnda onun anlalmazln göstermektedir.
Varolanlara varolanlar olarak yöneldiimizde a priori bir muamma ile karlarz ve
analitik açsndan kendinden-anlalrlk yöntemine bavurmak felsefenin temel
kavramlar söz konusu olduunda, özellikle de “varlk” kavram açsndan kukulu bir
yöntem olacaktr. Dolaysyla yaplmas gereken varln anlamna dair soruyu yeniden
ele almak ve onu formüle etmektir (Heidegger, 2001a, s. 23-24).
Heideggere göre her soru sorma bir aramadr. Aranlan, aramaya önceden yol
göstermektedir. Sorgulama, varolann hem o-eyliine (thatness) hem de o olmak olarak
varlna (nelik) (whatness) dair kavraysal bir aramadr. Tüm soru sormalar, bir eye
dair soru sorma olarak, sorulana dair bir eye sahiptir. Fakat tüm bir eye dair soru
sormalar bir ekilde, bir eyi sorgulamaktr. Bu yüzden soru sormaya sorgulanann yan
sra sorgulayan da dâhildir. Ayrca, soru sorann gösterdii davran, bir varolan olarak,
yani bizatihi soru sorma, kendine özgü bir varlk karakterine sahiptir (Heidegger, 2001a,
s. 24).
15
Bu balamda soru sorma sorgulayann da dâhil olduu bir aramadr. Heideggerin
arad ise varlktr. Yani formüle edilecek olan varln anlamna dair sorudur. Soru
sorma bir arama olduundan ve aranlan ona önceden yol gösterecek olduundan,
varln anlam bir ekilde kullanlabilir olmaldr. Varln anlamn bilmiyoruz ama
“varlk nedir?” diye sorduumuzda söz konusu “dir”e ait bir anlayn içindeyiz. Bu
soruda “sorulan” görevi gören varlktr, varolan varolan olarak belirleyendir. Ama
varolann varl bir varolan deildir. Dolaysyla Heideggere göre varln
serimlenmesi varolanlarnkinden farkl olarak kendine özgü olmaldr. Ama varlk
(varolann varl anlamnda) sorulan olarak ortaya konduunda, varlk sorusunun
sorgulanan varolanlar olarak ortaya çkacaktr. Varolann varlnn karakterinin
hatasz olarak serimlenebilmesi için, naslsa öyle olarak ona eriilebilir olmaldr.
Heideggere göre bir eye bakmak, anlamak, kavramak, seçmek, erimek gibi
davranlarmz, sorunun yapsn oluturur ve bu davranlar, sorgulayclar olarak
bizlerin varlk tarzlardr. Dolaysyla varlk sorusunun çallmas için bir varolann -
sorgulayann- kendi varlna effaf hale getirilmesi gerekir. te bu varolan, her birimiz
olan, kendimiz olan, varln olanaklarndan biri olan sorgulamay barndran Daseindr
(Heidegger, 2001a, s. 26-27).
Dolaysyla “soru”nun aranaca yer hep bizler olan Daseindr. Yaplmas gereken
Daseinn çözümlemesidir. Heideggere göre varlk sorusu hem ontolojik hem de ontik
öncelie sahiptir. Ontolojik olarak önceliklidir çünkü felsefe tarihi varlk ve varolan
arasndaki fark ortaya koymam ve varlk unutulup gitmitir. Varlk sorusu, varolanlar
varolanlar olarak aratran ve bu srada da belirli bir varlk anlaynn içinde hareket
eden bilimlerin olanakl olmasnn a priori koullarn amaçlar. Ayn zamanda da ontik
bilimlerin öncesinde yatan ve onlarn temellerini atan ontolojilerin imkân koullarn
amaç edinir.
bu aydnlatma iini temel görev (fundemantal task) olarak kavramadkça esasen kör
ve öz amacndan sapm kalrlar” (Heidegger, 2001a, s. 31).
16
Bu yüzden varlk sorusu ontolojik olarak öncelie/üstünlüe sahiptir. Soru ayn
zamanda ontik öncelie de sahiptir. Çünkü çözümlenmesi gereken Daseindr ve Dasein
kendi varoluunda varln mesele etmesi ile dier varolanlardan ayrlr. Varln
kendisini anlama, Daseinn varoluunun belirli bir karakteridir. Dasein ontolojik
olduundan ontik olarak farkldr (Heidegger, 2001a, s. 32). Dolaysyla dier tüm
ontolojilerin hareket noktas olan fundemantal ontoloji, Daseinn eksistensiyal
analitiinde aranmaldr (Heidegger, 2001a, s. 34).
Bu balamda bakldnda Daseinn dier varolanlar içindeki öncelii üç temele
dayanr. Birincisi onun ontik önceliidir, yani Daseinn varl belirli varolu
karakterine sahiptir. kincisi ontolojiktir, bu varolu karakterini belirleyen zemin
üzerinde kendi içinde ontolojik olmasdr. Üçüncü olarak ise o, her türlü ontolojinin
olanann ontik-ontolojik kouludur.
Böylece Heidegger varlk sorusunun çallmas için gerekli varolan tespit etmi olur.
Fakat bu noktada bir baka sorun ortaya çkar. Tespit edilen bu varolan dolaysz olarak
verili bir varolan deildir. Her ne kadar Dasein her zaman hep bizimki olsa da, ontik
olarak bu yaknlk, ontolojik açdan Dasein bize en uzak yapar. Çünkü Daseinn sahip
olduu ön-ontolojik (pre-ontological) varlk anlay, kendi öz varlk yaps üzerine
ontolojik bir yaklamla elde edilmemitir. Dasein, kendi varln anlamak için bir
baka varolana yönelir. Bu noktada Heidegger “dünya” kavramn tantr.
“Dasein, özsel olarak sürekli ve öncelikli bir iliki içinde bulunduu bir
varolandan, yani “dünya” dan hareketle kendi varln anlama eilimindedir”
(Heidegger, 2001a, s. 36).
s. 60). Fenomenoloji “fenomen” bilimidir. Fenomen ise kendini kendinde gösteren,
ortaya koyan anlamndadr (Heidegger, 2001a, s. 51). Öyleyse Daseina fenomenolojik
olarak yaklamak, kendini kendi içinde ve kendinden hareketle gösterdii ekliyle ona
erimek gerekir. Heideggere göre bunun olana Daseinn kendini yaklak olarak ve
çounlukla gösterdii haliyle, yani ortalama “hergünkülüü” içinde incelemektir.
17
Daseinn dünya-içindeki (In-der-Welt) hergünkülüünün fenomenolojisidir.
Heideggere göre fenomenolojisi yaplacak olan Dasein hakikatin içindedir (“in the
truth”) (Heidegger, 2001a, s. 263). Hakiki-varlkn (Warhsein) (hakikatin) anlam
aça-çkaran-varlk (Being-uncovering) demektir (Heidegger, 2001a, s. 262) ve
Heidegger bu tanmlamann keyfi bir tanmlama deil Eskiça felsefesinin en eski
geleneklerinden biri olduunu ileri sürer. Ona göre “logos” kavramnn “hakiki-varl”
“apophainesthai” (appearing, bringing to light) anlam içinde “aletheuein”dir. Yani
varolanlar sakllklarnn (hiddenness) dna çkarmak ve sakl-olmamaklklar
(unhiddenness), aça-çkarlmlklar (uncoveredness) içinde görünür klmaktr.
Örnein Aristoteles “pragma” ve “phainomena” kelimelerini “aletheia” ile ayn anlamda
kullanr: eylerin kendisi, kendini gösterdikleri, yani sakl-olmamaklklar içinde naslsa
öyle olarak kendini gösterdikleri.
Ayrca bu anlamda aça-çkaran-varlk olarak hakiki-varlk Daseinn bir varlk
tarzdr. Dolaysyla bu aça-çkarmay mümkün klana daha asli olarak “hakiki”
denmelidir. Aça-çkarma, dünya-içinde-varlk olmann bir varlk tarzdr. Bir-ey-için-
baksal ilgilenme ile dünya-içindeki varolanlar aça-çkarlr. Bu varolanlar aça-
çkm olurlar. kincil bir anlamda hakikidirler. Birincil anlamda hakiki olan (aça-
çkarma anlamnda) Daseindr. kincil anlamda hakikat aça-çkaran varlk deil
aça-çkarlm varlktr (Heidegger, 2001a, s. 263).
1.2.2 Açmlanmlk ve Dasein
gerekir. Çünkü dünya-içinde varolanlarn aça-çkarlml dünyann açmlanml
içinde temellenir. Açmlanmlk, Daseinn “orada”l bakmndan temel karakteridir.
Açmlanml zihin-durumu (state-of-mind), anlama ve söylem (discource) oluturur
ve ayn derecede asli olarak dünyaya, içinde-varla (Being-in) ve kendine dairdir.
18
Dünya-içindeki varolanlarla yan yana varlk olarak kayg (Sorge) kendinin önündedir
(zaten dünyada olan varlk) ve bu yapda Daseinn açmlanml gizli kalr. Aça
çkarlmlk onunla ve onun sayesinde vardr, bu yüzden de sadece Daseinn
açmlanml sayesinde hakikatin en asli fenomenine ulalr. Dasein özü gerei kendi
açmlanml olarak var olduu, açmlanm olan olarak açmlayp aça-çkard
sürece, özü gerei hakiki olarak vardr. Dasein bu yüzden hakikatin içindedir.
Dasein hakikattedir prensibini açklamak için Heidegger unlar göz önünde bulundurur:
Daseinn varlk yapsna; özsel olarak genelde açmlanmlk, frlatlmlk, tasar
(Entwurf) ve dümülük aittir.
Genelde açmlanmlk Daseinn varlk yapsna ait kavramlardan biridir. Kayg
fenomeninin aça çkard tüm varlk-yapsn (structure-of-Being) kapsar. Kayg
sadece dünya-içinde-varla dair deildir, ayn zamanda dünya-içinde varolanlarla yan
yana olan varla da dairdir. Heideggere göre varolanlarn aça-çkarlml da
Daseinn varl ve açmlanml kadar aslidir.
Frlatlmlk da Daseinn varlk yapsna aittir ve hatta frlatlmlk Daseinn
açmlanmlnn yapsn oluturur. Frlatlmlk sayesinde her durumda Daseinn,
benim Daseinm ve buradaki Dasein olarak, belli bir dünyada ve dünya-içindeki belli
bir alandaki belli varolanlarla yan yana olarak var olduu ortaya çkar. Bu yüzden de
Heidegger açmlanmln özsel olarak olgusal olduunu söyler (Heidegger, 2001a, s.
264).
Tasar varlk-olanana (potentiality-for-Being) yönelen açmlayc varolmadr. Bu
yüzden tasar da Daseinn varlk yapsna aittir. Dasein kendini dünyadan ve
ötekilerden hareketle veya kendi bizatihi varlk-olanandan hareketle anlar. Olanan
anlam Daseinn kendini kendine bizatihi varlk-olanann içinde ve bizatihi varlk-
olana olarak açmlamasdr. Bu özgün (authentic) açmlanmlk en asli hakikat
fenomenini özgünlük tarznda gösterir. Heidegger en asli ve en özgün açmlanmlk
olarak tanmlad Daseinn varlk-olana içindeki bu açmlanmln “varoluun
hakikati” (truth of existence) olarak tanmlar (Heidegger, 2001a, s. 264).
19
Heideggere göre Dasein çounlukla kendi dünyasnn içinde kaybolmutur. Varlk-
olanann tasarm olarak anlama kaybolmutur. Herkesin (Das Man) içinde emilip
kaybolmu, kamusal yorumlamalarn hâkimiyeti altnda kalmtr. Açmlanm ve
aça-çkarlm olanlar gevezelik, bo merak ve müphemlik yüzünden tebdil halinde ve
kapal kalmlardr. Varolanlar tamamen sakl deildir fakat aça çktklar anda
gizlenirler. Kendilerini görünü modunda gösterirler. Ayn ekilde önceden aça-
çkarlm olanlar tekrar saklln ve gizliliin içine batarlar. Çünkü Dasein özsel olarak
dümütür. Dasein kendi varlk yaps bakmndan “hakikat-olmayan”n içindedir.
(Heidegger, 2001a, s. 264) Dolaysyla “Dasein hakikatin içindedir” ifadesi ve “Dasein
hakikat-olmayann içindedir” ifadesi eit derecede aslidir. Bu yüzden Dasein hâlihazrda
aça-çkarlm olanlar açkça sahiplenmeli, “görünü” ve “tebdil”e (disguise) kar
savunmal, aça-çkarlmln tekrar ve tekrar garanti altna almaldr. Her türlü yeni
aça-çkarma hiçbir zaman tamamen örtüklük zemininden yaplmaz tersine görünü
modundaki aça-çkarlmlktan hareketle yaplr.
Hakikat (aça-çkarlmlk) her zaman varolanlardan çekip çkarlmas gereken bir
eydir. Varolanlar örtüklüklerinden sökülüp çkarlr. Herhangi bir eyin olgusal aça-
çkml her zaman bir tür “soygun” dur. Heideggere göre Yunanllarn hakikatin
özüne dair kullandklar ifadenin (a-letheia) olumsuzlayan bir ifade olmas tesadüf
deildir. Daseinn kendini bu ekilde ifade etmesi, kendini bilinir klmas da
olumsuzlayan bir ifade oluturur. Bu yüzden hakikat-olmayan-içinde-varlk (Being-in-
untruth), dünya-içinde-varln özsel karakterini oluturur (Heidegger, 2001a, s. 265).
Sonuç olarak en asli anlamda hakikat, Daseinn açmlanmldr ki ona, dünya-
içindeki varolann aça-çkarlml da dâhildir. Dasein, eit derecede asli olarak hem
hakikatte, hem de hakikat-olmayanda bulunur (Heidegger, 2001a, s. 265).
1.2.3 Hakikatin Varl
Açmlanmlkta yaplanan bir varolan olarak Dasein, özsel olarak hakikatin içindedir.
Açmlanmlk Daseina özsel olan bir tür var olmadr. Hakikat sadece Dasein var
20
olduu sürece vardr. Varolanlar sadece Dasein var olduunda ve var olduu sürece
aça-çkarlm ve açmlanmtrlar. Heidegger bu noktada u örnei verir: Newton
yasalar, çelimezlik ilkesi ya da her türlü hakikat, Dasein var olduu sürece hakikidir.
Newton yasalar aça-çkarlmadan önce onlar hakiki deildi. Yasalar Newton
sayesinde hakiki hale geldi, onlar sayesinde varolanlar kendiliklerinde Daseina
eriilebilir hale geldiler. Varolanlarn aça-çkarlmasyla onlar, önceleri zaten
nasllarsa öyle görünür klndlar. Bu tür bir aça-çkarma hakikate ait olan bir varlk
türüdür (Heidegger, 2001a, s.269).
Heideggere göre sonsuz hakikatlerin olup olmadna ancak biri Daseinn sonsuz
olduunu ya da olacan kantladnda karar verilebilir. Böyle bir kant darda
durduu sürece bu iddia hayali olarak kalacaktr ve filozoflarn ortak “inançlar” da
bunu meru klmaz. Çünkü her türlü hakikat, hakikate özsel olan Daseinn varlk
karakteri olduundan Daseinn varlna izafidir. Heideggere göre hakikatin Daseina
izafi olmasnn anlam, öznenin takdirine braklm bir öznellik demek deildir. Çünkü
aça-çkarma, kendi en zati anlamndan dolay, beyan, öznel takdir alanndan çkarr
ve aça-çkaran Dasein varolanlarn kendileriyle yüz yüze getirir. Ayrca sadece
hakikat, aça-çkarma olarak, Daseina ait bir varlk tarz olduundan, Daseinn takdir
alanndan çkarlabilir. Hakikatin “evrensel geçerlilii” sadece Daseinn varolanlar
kendiliklerinde aça-çkarmas ve onlar özgür brakmas olgusunda köklenebilir.
Sadece bu ekilde bu varolanlar kendi içlerinde her türlü mümkün beyan ile
ilikilendirilebilir (Heidegger, 2001a, s. 270).
Heideggere göre biz hakikati varsaymak zorundayz. Hakikati varsayyoruz çünkü
“biz”, Daseinn varlnda var olarak, hakikatin içindeyiz. Hakikati varsayan biz deiliz
fakat hakikat bizim bir eyler varsayabilmemizi ontolojik olarak mümkün klandr.
Heideggere göre varsaymak demek bir eyi, baka bir varolann varlk zemini olarak
anlamak demektir. Bir varolan onun varlk balantlar içinde bu ekilde anlamak,
açmlanmlk zemini üzerinde, yani Daseinn aça-çkarmas içinde mümkün
olabilmektedir. Hakikati varsaymak demek onu Daseinn bir ey uruna var olduu ey
olarak anlamak demektir. Fakat Dasein varlk yapsndaki “kayg”dan dolay her
durumda kendinden önce gelir. O varlnda kendi varlk-olanan mesele edendir.
21
Açmlanmlk ve aça-çkarma özsel olarak, Daseinn varlna ve onun dünya-
içinde-varlk olarak varlk-olanana aittir. Dasein dünya-içinde-varlk-olanan mesele
eder ki bu dünya-içindeki varolanlarla kendisiyle ilgilenmeyi ve onlar bir-ey-için
bakla aça-çkarmay da içerir. Daseinn kayg olarak varlk yapsnda, kendinden-
önce-varlnda, en asli “varsayma” yatmaktadr. Çünkü Daseinn varlnda bu
kendini batan varsayma olduundan, biz de kendimizi açmlanmlk niteliine sahip
olanlar olarak varsaymak zorundayz. Hakikatin varsaymn yapmak zorundayz çünkü
o bizim varlmz ile zaten yaplm durumdadr. Nasl ki, Daseinn kendisi hep benim
ve unun Dasein olarak var olmak mecburiyetinde ise, hakikati varsaymak
mecburiyetindeyiz. Hakikat Daseinn açmlanml olarak var olmak
mecburiyetindedir. Bu özü gerei Daseinn dünyaya frlatlmlna ait olan bir eydir
(Heidegger, 2001a, s. 270-271).
Hakikatin varl asli olarak Dasein ile balantldr ve sadece Dasein açmlanmlkla
(anlamayla) yaplandrlm olduundan varlk gibi bir ey anlalabilmektedir ve bu
yüzden varl anlamak mümkündür. Varlk (varolanlar deil), sadece hakikat var
olduunda “vardr” (Es gibt) ve hakikat, Dasein var olduunda ve var olduu sürece
vardr. Varlk ve hakikat eit derece asli“dir” (Heidegger, 2001a, s. 272).
1.3 HAKKATN ÖZÜ
1.3.1 Özün Özü ve Hakikat
Heidegger neredeyse tüm temel felsefi meseleleri ele alnda onlarn “özü”ne dair bir
soru ortaya koyar (teknolojinin özü, özgürlüün özü, dilin özü vs.). Hakikat meselesini
ele alnda da “hakikatin özü nedir?” sorusu temel soru olarak ortaya konur. Bu
sorunun çallmas ve felsefi temellendirmenin yaplmas için de yine Sokrates öncesi
Yunan felsefesine, felsefenin krize girmeden önceki köklerine geri döner. Öne çkard
filozof ise Herakleitostur. Özellikle Herakleitosun iki ayr fragmannn (53. fragman
ve dil balantsnda 2. fragman) yorumlamasyla geleneksel hakikat anlayndan ayrlr
ve hakikatin özüne dair yeni bir yorum ortaya koyar. Daha sonra da Platonun maara
22
olarak hakikat kavramna dair bir dönüümün balangcn, bir krlmay tespit eder.
Heidegger hakikatin özünü anlayabilmek için önce özün hakikatini arar. Herakleitosun
fragmannn yorumlanmasyla özün özüne (varla) dair bir bak yakalar. Fakat özün
hakikatine dair soru hakikatin özüne dair sorudan ayr ele alnamaz ve Heidegger bu
noktada içine girdii dairede yol alr.
1.3.1.1 Herakleitos ve Hakikat
Heidegger özün neliine dair sorunun ortaya koyulabilmesi için yine Sokrates öncesi
Yunan felsefesine geri döner. Özellikle Herakleitosun iki fragmannn
yorumlanmasyla varolanlarn özünün neliini ortaya koyar. Fragmanlardan ilki
Herakleitosun 53. fragmandr ve Heidegger bu fragman u ekilde çevirir:
“Sava her eyin hem babas hem de kraldr ve bir yandan tanrlar aça çkarr bir
yandan da insanlar; bir yandan köleler yapar bir yandan da özgür yapar.”
Burada Heideggerin özellikle üzerinde durduu kelime “πλεμορ”tur. Sava
(mücadele) anlamndaki “πλεμορ” askeri anlamda bir sava deildir. Karlalan
dümandr fakat “πλεμορ”un anlam bu dümann karsnda durmaktr. Bu “γν”
anlamnda iki kiinin birbirlerinin mukavemetini ölçtükleri dostça bir yarma da
deildir. Bu bir mücadele, bir kavgadr (Kampf). Karlalan bir partner deil
dümandr. Bu yüzleme/kar karya gelme durumunda pes etmemektir. Karda duran
düman, insan Daseinna ve onun bireysel üyelerine özsel bir tehdit ortaya koyan her
bir kimsedir. Düman dsal bir düman olmak zorunda da deildir. Hatta Heideggere
göre dsal düman her zaman daha tehlikeli de deildir (Heidegger, 2010, s. 73).
Πλεμορ, mücadele (dümana kar duru) her eyi (πνηα), bir bütün olarak her eyi,
kolektif olarak varolanlar (πνηων) kuatr ve onlara nüfuz eder. Sadece insani bir
aktivite olarak deil bütün varolanlarla ilgilidir. Πλεμορ varolanlar bir bütün olarak
belirleyendir ve fragmann gösterdii gibi bunu iki farkl ekilde yapar. Her eyin
“babas” olarak ve her eyin “kral” olarak (παηπ-βαζιλερ). “Baba” olmak sadece
23
atas olmak anlamnda deildir. Ayn zamanda hükmedendir de. Mücadele/sava
varolann sürekliliini salamann yannda ona hükmedendir de ayn zamanda.
Mücadele/sava varolanlarn tümünü iki güç ile egemenlii altna alr: Soyun/neslin
(generation) gücü olarak ve korumann (preservation) gücü olarak (Heidegger, 2010, s.
73). Heidegger, bu iki gücü, Nietzschenin Apollonik ve Dionizik olarak karakterize
ettii birbirleriyle mücadele içerisinde olan kart güçlere benzetmektedir (Heidegger,
2010, s. 74).
Fragmann ikinci ksmnda Heideggerin dikkat çektii nokta ise “δειξε-ποηζε”
kelimeleridir. Bu kelimeler πλεμορa dair kullanlr. Heidegger bu kelimeleri öyle
çevirir: Gösterir, ortaya çkarr. Geleneksel ve “doru” olduu iddia edilen çeviriler ise
öyledir: Meydana çkarr, yapar. Fakat Heidegger bu çevirinin kelimenin Yunancadaki
asl anlamna uygun olmadn iddia eder. Yunanca aslna uygun anlam ise öyledir:
Mücadele/sava araclyla varolanlarn varla gelmesidir. Varln anlam ise
görülebilirliin, daha dorusu alglanabilirliin içine yerletirmedir (Heidegger, 2010, s.
74).
bu mevcudiyetinden dolay da sabit olarak tanmladklarn söyler. Bu balamda
mücadelenin eyleri varla getirme ve orada tutma olduunu, bu sabitliklerini korurken
eyleri gün na çkararak kantlar (Heidegger, 2010, s. 75).
Heideggere göre, fragmann ikinci ksmnda tanrlardan, insanlardan, hizmetçilerden ve
efendilerden bahsedilmi olmas ve tüm varolanlar içinde bunlarn seçilmi olmasnn
keyfi olmad açktr. Burada bahsedilen alanlar varln temel tarzlardr: Tanr olma,
insan olma, hizmetçi/köle olma, efendi olma. Heideggere göre bunun anlam udur:
Varln özü sava/mücadeledir. Her varlk karar vermeden, zaferden ve malubiyetten
geçer. Hiç kimse basitçe sadece tanr ya da insan deildir. Her durumda mücadelede bir
karar verme yer alr, böylece de mücadele varla dönüür. “Birisi sadece köleler var
olduu için köle deildir” der Heidegger. Çünkü bu varlk kendi içinde bir malubiyeti,
bir inkâr/reddedilmeyi, bir eksiklii, bir korkakl da içerir. Hatta öyle söyler:
“Aslnda, belki de düük ve alçak olmaya dair bir istenç içerir” (Heidegger, 2010, s. 75).
24
Mücadele eyleri varla getirir ve orada tutar. Varln özünün yapsn oluturur ve bu
ekilde tüm varolanlara karar vermenin karakteri ile ya-yahutun (Entweder-Oder)
keskin sabitlii ile nüfuz eder. Öyle bir keskin karakterdir ki ya onlar ya ben; ya ayakta
kalmak ya da dümektir (Heidegger, 2010, s. 75).
Bu mücadele içindeki karar verme tüm varl karakterize eden varolanlarn temel
tarzdr:
“Zaferden duyulan cokulu bir sevinç ve istenç ve ayn zamanda ölçüsüz basknn
(direncin) korkunçluu olarak, görkemin ve hiddetin birleimi, tek kelime ile ifade
etmeye aciz olduumuz eyi Yunanllar tragedyalarn büyük iirsellii ile: η
δεινν olarak ifade ederler. [Genellikle “korkunç olan” ya da “harikulade” olarak
çevrilir.]” (Heidegger, 2010, s. 76)
Böylece Heidegger özün özünü yani varln neliini ortaya koyar: Özün özü
mücadeledir. Hakikatin özü aranrken öz hakknda bir hakikate ulalm olunur. Artk
hakikatin özü dendiinde neyin kastedildii ortadadr. Dier taraftan biri olmadan dieri
(hakikatin özü ve özün hakikati) elde edilemez. Heideggere göre sorgulanann hem ilk
ve hem de son olmas her zaman sorgulamadaki böyle bir uçurumun (abyss)
göstergesidir (Heidegger, 2010, s. 77). Aslnda özün özünden bahsedildiinde ayn
zamanda hakikatin özünden de bahsedilmi olur. Heidegger sadece Yunancadaki
hakikat kelimesinin hatrlanmasnn bunun gösterilmesi için yeterli olduunu söyler.
Daha önce de ifade edildii gibi, Yunanca “-λθεια” gizli-olmamaklk olarak çevrilir.
Kelimenin anlam açktr: Gizli-olmamak, örtük-olmamak, sakl-olmamak. Fakat dilde
hakikat kelimesiyle kastedilen bu deildir. Heidegger örnekler verir: “Dünya günein
etrafnda dönüyor”, “sonbahardan sonra k gelir”, “Kant en büyük Alman filozofudur”,
“bu snf scak”. Bunlar Heideggere göre tek tek hakikatlerdir. Bunlar önermeler,
savlardr. Fakat doru/hakiki bir ey içerirler. Heideggere göre bu önermelerin
doruluu bize zaten aikâr olan bir eyi söylemesinden gelir. Önerme zaten öyle olan
eyi söylüyordur. Önerme önümüzde bulduumuz eyi yeniden üretir. Yani önerme
eylerin nasl durduu ile ilikilerin durumu arasnda mutabk kalyor. te bu mutabakat
onun hakiki-oluu, önermedeki doru olandr. Sav kendini gerçeklie yönlendirme
25
Hakikatin buradaki anlam doruluktur (Heidegger, 2010, s. 78).
Fakat Heidegger Yunan hakikat kavramnn kendi anlalr yapsn tamamen farkl
alanlardan ve ilikilerden aldn iddia eder. -λθεια, gizli-olmamaklk, gizlemenin,
örtmenin ya da gizlememenin ve örtmemenin olgusal durumundan gelir. Doruluk ise
bir eyin bir eye doru yönlendirilmiliinin olgusal durumundan, ölçmenin olgusal
durumundan gelir. Örtüsünü-kaldrma ve ölçme tamamen farkl olgusal durumlardr
(Heidegger, 2010, s. 78).
Heideggerin Herakleitosun bu fragmanndan çkard sonuç udur: Özün özü
(varln özü) mücadeledir. Hem neslin balatcs, üreticisi olarak hem de kural koyucu
olarak. Fragmann ikinci ksmnda kullanlan iki kelimenin yorumlanmas ise
mücadelenin egemen olduu alann anlamn verir: δειξε - ποηζε. Heidegger bu iki
kelimenin Yunanca aslna uygun olarak u ekilde çevrilmesi gerektiini savunur:
δειξε, göstermek/sergilemek/gün na çkartmak; ποηζε, gizlendii yerden
çkmasna izin verme. Bunun anlam udur: Bir varolan kendini
gösterdiinde/sergilediinde mücadelenin içinde ve mücadele boyunca varla katlr.
Bu kendini gösterme/sergileme genel olarak görülebilirlik ve alglanabilirlik demektir.
Yani kendini açklkta, gizlenmemilikte, hakikatte göstermesidir. ποηζε kelimesinin
kökü olan “ποιεν”in anlam da sadece “yapmak” deildir Heideggere göre. Bunun
yerine öne çkmasna/ileri gitmesine izin vermedir. Bu ileri/öne çkma önceki yokluktan
ve gizlilikten çkmadr, yani açklkta duran varolanlar vardr (Heidegger, 2010, s. 92).
Mücadele varolanlar varla getirir. Bunun anlam ayn zamanda udur: Mücadele
varolanlar gizlenmemiliinde, hakikatinde gösterir/sergiler (δειξε). Mücadele hem
açkla (hakikate) çkarma hem de öne çkmasna izin verme anlamlarn beraber tar
(Heidegger, 2010, s. 92).
Sonuç olarak varln özü (özün özü), hakikatin özü ile içsel bir balantda durur. Ya da
tersi ekilde hakikatin özü varln özü ile içsel bir balantda durur. Böylece hakikatin
26
özüne dair soru kendi içinde ve zorunlu olarak varln özü sorusudur. Çünkü “hakikatin
özü özsel olarak varln kendisinin özü ile birdir” (Heidegger, 2010, s. 93).
1.3.1.2 Dil ve Hakikat
Dünya-içinde-varlk olarak Dasein varolanlarla yan yanadr. Kendini varolanlarn
çokluunun ortasnda tutar ve buraya kendi Daseinn uyarlar. Her bir durumda bireysel
ve çoul olarak olan varolana frlatlmtr ve bu varolann ne ve nasl var olduu onun
varldr. te bu var olmann (varln) Heideggere göre sahip olduu bizim
üzerimizdeki gücü olmasayd, bilgimizde, tüm varolanlar güçsüz kalrd. Heidegger bu
gücü, varln üstün gücü olarak tanmlar ve sadece insanlar varln üstün gücüne
dönütüünden ve bu güç üstüne baz anlamlarda ustalatndan, sadece insanlar
kendilerini bu varolanlarn ortasnda tutmaya kabildir. Heideggere göre varln üstün
gücüne frlatlma, insann en derin özüdür (Heidegger, 2010, s. 80).
te bu özden dolay ve sadece bu yüzden insanlar dil içinde vardr. Heideggere göre
insan dili gibi bir ey olmak zorundadr, çünkü bu bir zorunlu ihtiyaçtr. Örnein hayvan
konumaz çünkü konuamaz. Konuamaz çünkü konumaya ihtiyaç duymaz. htiyaç
duymaz çünkü zorunda deildir. Zorunda deildir çünkü kendini konumann acil
ihtiyac içinde bulmaz. Böyle bir ihtiyacn içinde deildir çünkü ihtiyaçlarca mecbur
edilmi deildir. Böyle bir mecbur edilmilii yoktur çünkü dilsel saldrlarda bulunan
güçlerden (assailing power) uzaktr. Yani varln üstün gücünden uzaktr. Heidegger
insanlarn dile duyduklar zorunluluun, varln sahip olduu güçle adeta saldrsna
kar koymak için gerekli bir ihtiyaçtan kaynaklandn anlatr. nsan dile mecburdur.
Dil insann özsel yapsnda bir yere sahiptir. Çünkü insanlar sadece varln üstün
gücüne frlatlm olduklarndan var olabilirler (can exist) (Heidegger, 2010, s. 80).
Heideggerin dile yaklam gramer ve söylem üzerindendir. Gramer (γπμμα)
Heideggere göre bir dilin elemanlarnn, yapsnn, kurallarnn teorisidir. Heidegger
yine antik Yunan felsefesine geri döner. Çünkü dilin gramatik yapsnn asl kayna
Yunanllardan türemitir. Özellikle de sofistik ve retorik Yunan çandan türemitir ve
otoriter eklini bulmas Platon ve Aristoteles ile olmutur. Söylem ise bir bakas ile
27
konuma olarak, toplumsal ilem olarak, tavsiye verme, insanlar bir araya getirme,
yargsal süreçler olarak toplumsal fikir ve istiareye, tasarlama ve düünmeye sahiptir.
Heideggere göre söylemin temel yaps Aristoteleste ortaya çkar. Örnein “ta serttir”
gibi basit bir cümle söylemin karakterine sahiptir. Sav/önerme: νομα, μα:
καηηγοπεν [isim, fiil: yüklem] Böylece kategorik, basit cümle söylemin temel yaps
saylr. Yani λγειν-λγορ (Heidegger, 2010, s. 81-82).
Λγορla ilgili olan ve λγορun bilgisine dair olan (πζηαζθαι) πιζημη λογικdir.
Yani λγορun bilgisi veya bilimidir, “mantk”tr (Logik). Söylemde düünme ve
tefekkür i bandadr. Fakat söylem ile megul olma basitçe sesli düünme olduundan,
toplumsal olarak yaplan ve genel olarak ulalabilir olduundan, söylem üzerine
refleksiyon düünmenin teorisinin formu haline gelir, yani “mantk” olur. Bunun sonucu
olarak dilin teorisi olarak λγορ, gramer, düünmenin teorisi olarak mantk tarafndan
basklanr. Dilin bu ekilde ele alnmas Heideggere göre canavarca bir saldrdr.
Örnein bir iir ya da iki kii arasndaki bir konumada sesin tonu, ahengi, cümlelerin
melodisi, ritm göz önüne alnmam olur (Heidegger, 2010, s. 82).
Heideggere göre söylem düünmeyi toplumsal yapar ve böylece söylem düünmenin
ifadesi ve iaretidir. Dil iaretler vermenin bir yoludur. Sesler ve harfler ya da bunlarn
bir grubundan oluan kelimeler, kelimelerin anlamnn iaretidir. Ama bunun anlam
dilin sadece ifade ve iaret olmas deildir. nsanlar bir ey hakkndan bilgi vermek ve
iaret etmek için konumazlar. Dil bir bütün olarak varolanlarn bir imitasyonu deildir.
Bütün olarak varolanlar sadece dilde ve dil boyunca güçlü ve göz önüne serilmi olurlar
(Heidegger, 2010, s. 84).
Heideggere göre dilin balangc ve temeli sessiz kalma kabiliyetidir. Sessiz kalma,
konumamak, gürültüsüzlüün ve sessizliin dsal görüntüsü gibi negatif bir ey deil,
tüm konumalardan daha derin pozitif bir eydir. Sessiz kalma hakknda konuma da
yine bizi bir dairenin içine sokar. Sessiz kalma hakknda konuulmamaldr. Ama sessiz
kalma, karanlk ve mistik bir eye de dönütürülmemelidir. Yine de der Heiddegger,
sessiz kalmay idrak edebileceimiz bir tanma da inanmamalyz (Heidegger, 2010, s.
85).
28
zorunda olmasndan kaynaklanan, insanlar ile hayvanlar arasnda yapt ayrm,
hayvanlarn sessiz kalyor olmalar ve bu yüzden de dil kapasitesi açsndan insanlardan
üstün olmalar anlamna gelmez. Örnein bir pencere bir ekilde sessiz kalamaz. Ama
konuamaz da. Ayn ekilde sessiz de kalamaz. Bu yüzden sadece konuabilen
varolanlar sessiz kalma kabiliyetine sahiptir. Sessiz kalma konuma kabiliyetinin bir
tarzdr. Pencere sessiz deildir. Seslendirme kabiliyetinden yoksundur. Hayvanlar
sessiz olamazlar, seslendirme kapasitesine sahiptirler. Bizim için ise seslendirme,
söylevin seslendirilmesidir. Sessiz olma sessiz kalma deildir. Sessiz kalma söyleme ve
konuma kabiliyetinin de kesin bir olanadr. Her kim ki sessiz kalabiliyorsa,
konuabilir ve konuabilmeye zorunludur. Konuabilme kabiliyeti önkoulsuzdur, sessiz
kalabilme kabiliyetinin temelidir, fakat tersi doru deildir (Heidegger, 2010, s. 85-86).
Her kim ki sessiz kalyor ve sessiz kalmay istiyorsa, söyleyecek bir eyi olmak
zorundadr. Sessiz kalan ona sahiptir ve onu (söyleyecek eyi) korur. Fakat bu basitçe
bir ey hakkndaki bir enformasyon ya da dierlerinin sahip olmad bir ey deildir.
Doru (hakiki) eyleri kendinde tutma varln bir tarzdr. Öyle ki, bu tarzda kendimizi
topluma kapatr hiçbir eyin dar çkmasna izin vermeyiz. Heideggere göre özgün
(eigentlich) bir tarzda eyleri kendinde tutma pozitif bir eydir. Daseinn bu tarz insan
suskunlua itmez, bunun yerine varolanlara ve varln üstün gücüne açar. Bu açlma
kiinin her rastgele çekimin ve olayn peinden gitmesi ve kendini çeitliliin içinde
datmas anlamnda deildir. Tersine kendi içinde toplanm varolanlarn açkldr.
Sessiz kalma, bir bütün olarak varolanlarn ar gücünden kaynaklanan toplu bir ekilde
açmlanmlktr. Heideggere göre özgün anlamn koruduu sürece sessiz kalma,
kiinin kendini kapatmas deil, bunun tam tersidir. Sessiz kalma insan Daseinnn
balangçsal suskunluunun vuku bulmasdr. Bu öyle bir suskunluktur ki Dasein
kendini –varolanlarn bütünlüünün ortasnda- kelimelerin içinde bulur (Heidegger,
2010, s. 87).
Kelimeler eylerin bir replikas deildir. Kelime, o toplanm açklkla bir ba kurar.
Kelime sessizlii bozar ama öyle bir yolla ki o suskunluun bir ahidi olur ve hakiki bir
29
kelime olarak kald sürece suskunluun ahidi olarak kalr, ya da kelime solup saf
kelimeler haline gelebilir, söylem solup gevezelie dönüebilir. Bu dilin öz-olmayandr
(non-essense). Heidegger öyle söyler: “Dilin sinsilii mucizesi kadar büyüktür”
(Heidegger, 2010, s. 88).
Bu balamda sessiz kalma, açkln toplanmasnn snrn koymas yoluyla üstün bir
güce dönüür. Bu varln üstün gücüdür. Bu güç seslendirmeyi güçlendirerek
sözcükleri oluturur ve bizi güçlendirerek kendimizi varln üstün gücünün karsna
çkarr ve bizim pozisyonumuzu orada tutar. Bunun anlam konuma ve dil içinde
olmadr (Heidegger, 2010, s. 88).
Heidegger bu noktada yine Herakleitosun bir fragmanna bavurur: “[Öyleyse ortak
olana uymaldr…] Logos her eye ortak olmasna karn, çounluk sanki kendilerine
özel düünceleri varm gibi yaar” (Herakleitos, 2009, s. 33). Geleneksel çevirinin
yerine Heidegger bu fragman öyle çevirir: “Öyleyse birlikte mevcut olmay takip
etmek gerekir… Söylem ( bir araya getirme [gathering] olarak) birlikte mevcut olmaya
(birinin dieri ile) ait olmasna ramen, insan kalabal her bir durumda her birinin
kendine ait anlay varm gibi davranr.” Heiddeggerin burada üzerinde durduu
kavram birlikte mevcut olutur (co-presence). Yunanllar için varlk οζαdr. Yani bir
eyin sabit, snrl mevcudiyetidir (stamped, subsistent presence). Varlk-olmayan (non-
Being) ise basitçe οζαnn yokluudur. Bu mevcudiyetin kapsaml anlam udur: Eer
varolanlar bir çokluksa o zaman bu varolan ile u varolan e-mevcudiyete sahiptir. Yani
hiçbir varolan tek olamaz. ν her zaman ξςννdur (ortak, birlikte varolan), οζα
(varlk) her zaman παποςζαdr (Heidegger, 2010, s. 90).
Heidegger bu fragmandan unlar çkarr: Λγορun özü bir araya toplamadr ve
varolanlarn “ile”sine ve “hepberaber”ine (together) aittir. Varln özü ise
ξςνοςζαdr, birinin ve ötekinin birlikte mevcut olmalardr. Λγορ, bir araya toplayan
olarak, varolanlar dnda bir eyle ilgili deildir ve tam da bu yüzden (çünkü kendinde
varolanlarn yapsn ya da katlmn bir araya toplar) varolanlara buyurur, kurallar
içerir, böylece de kendisi ölçü ve kanun haline gelir. Dil kanun koyucu bir araya
toplama ve böylece varolanlarn yapsnn açkldr (Heidegger, 2010, s. 91).
30
Böylece dil, λγορ ile hakikat, λθεια arasndaki balant aça çkar. Sessiz kalma
dilin balangc ve temeli olarak dili belirler. Sessiz kalma söylenecek olan sakl tutar,
sessiz kalan söylenecek olan eye sahiptir ve onu korur. Dil örtüyü kaldrr, göz önüne
serer ve aça çkarr. Önceden eriilebilir olmayan, gizli olan, gizli-olmamaklkta yani
hakikatte eriilebilir olur.
Heideggere göre geleneksel düünce içerisinde hakikatin özüne dair belirlenim üç teze
dayanmaktadr. Birincisi, hakikatin yeri ifadedir (yargdr). kincisi, hakikatin özü
yargnn nesnesiyle “uygunluu”nda (agreement) yatar. Üçüncüsü, mantn babas olan
Aristoteles hakikatin asli yerinin yarg olduunu tayin etmekle kalmam, hakikatin
tanmnn “uygunluk” olarak yerlemesini de salamtr (Heidegger, 2001a, s. 257).
Bu üç tezden hareketle felsefe tarihi içerisinde hakikatin özüne dair anlay
Aristotelesin “uygunluk” tanmnn çerçevesinde, ortaça düüncesinde de sürdürüle
gelmitir. Heideggere göre her ne kadar Aristoteles hakikatin özüne dair bir tanmlama
yapmak amac tamasa da onun “pathemata tes psykhes ton pragmaton homoiomata”
(Aristoteles, 2002, 16a6) ifadesi daha sonralar hakikatin özünün “adaequatio
intellectus et rei” olarak formüle edilmesine sebep olmutur. Hatta Kant dahi bu
tanmlamaya sadk kalmtr (Heidegger, 2001a, s. 258).
Heidegger, hakikatin “uygunluk”, “adaequatio”, “homoiosis” olarak karakterize eden
anlayn varln korumasndan dolay bir hakllk paynn olabileceini düünmesine
ramen ona göre hakikatin bu tür bir karakterizasyonu çok genel ve botur (Heidegger,
2001a, s. 258).
Heideggere göre bir eyin bir eyle uygunluu bir eyin bir eye olan ilikisinin formal
karakterine sahiptir. Her uygunluk, bir ilikidir. Fakat her iliki bir uygunluk deildir.
Bir iaret gösterilene iaret eder. Bu tür bir gösterme bir ilikidir fakat gösterilenle
31
iaretin bir uygunluu deildir. “Adaequatio”da bir ey, uygunluk salad ey ile
balantl olan bir iliki kazanr.
Genel kanya göre hakiki olan bilgidir. Fakat bilgi yargda bulunmadr. Bir reel psiik
süreç olarak yargda bulunma ile ideal içerie sahip hakknda yargda bulunulan ayrt
etmek gerekir. “Hakiki” dendiinde ikincisinden bahsedilmektedir. Uygunluk ilikisini
kuran ideal yarg içeriidir. Bu iliki, yargda bulunmann ideal içerii ile hakknda
yargda bulunulan gerçek ey ile arasndaki bir balantya uyar (Heidegger, 2001a, s.
259).
Heidegger öyle bir örnek verir: Birinin srt duvara d