homecoming 2014 - tac-alumni.org · bunları biliyor muydunuz? ali cerrahoğlu tac’78...

37
Sayı 2014 - 3 Temmuz www.facebook.com/tarsusamerikankoleji www.twitter.com/tarsusamerican HOMECOMING 2014 ÇOŞKUYLA GEÇTİ YENİ BİR GELENEK BAŞLIYOR..... TARSUS AMERİKAN KOLEJİ 1.GOLDEN STICKLER FİLM FESTİVALİ Stickler’in yapımında kullanılan ve günümüze çok az sayıda taşınan Stickler tuğlalarından biri TAC Anı Evinde ziyaretçilerini bekliyor. Stickler’in yapımında kullanılan ve günümüze çok az sayıda taşınan Stickler tuğlalarından biri TAC Anı Evinde ziyaretçilerini bekliyor.

Upload: others

Post on 07-Jun-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

Sayı2014 - 3 Temmuz

www.facebook.com/ tarsusamerikankolej iwww.twit ter.com/ tarsusamerican

HOMECOMING 2014ÇOŞKUYLA GEÇTİ

YENİ BİR GELENEK BAŞLIYOR.....

TARSUS AMERİKAN KOLEJİ 1.GOLDEN STICKLER FİLM FESTİVALİ

Stickler’in yapımında kullanılan ve günümüze çok az sayıda taşınan Stickler tuğlalarından biri TAC Anı Evinde ziyaretçilerini bekliyor.

Stickler’in yapımında kullanılan ve günümüze çok az sayıda taşınan Stickler tuğlalarından biri TAC Anı Evinde ziyaretçilerini bekliyor.

Page 2: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

2 3

TAC Mezunlar DerneğiMerkez Yönetim Kurulu

BaşkanAli Cerrahoğlu

Başkan YardımcısıKemal Tarım

SaymanA. Ramazan Dincer

Genel SekreterErdoğan Kaynak

BizLetter Yayın ve Redaksiyon Ekibi

Erdoğan KaynakBetül Öcal

Nuran BaykalEmine F. Halil

TasarımHasan Taylan Özdemir

BaskıAlev Dikici Matbaası

0 322 435 13 13

T: 0 324 241 82 16 - (24)Telefax: 0 324 613 23 10

Caminur Mahallesi 0805 Sokak No:9 33440 Tarsus - MERSİN

www.tac-alumni.org

Tarsus Amerikan Koleji Mezunlar Derneği tarafından 3 ayda bir yayımlanır.

KAYBETTİKLERİMİZ

BULUŞMALAR

EDEBİYAT

TAC’NİN ÇINARLARI

TARSUS AMERİKAN KOLEJİ 1.GOLDEN STICKLER FİLM FESTİVALİ

GENÇAY KASAPÇI SERGİSİ

TAC ANI EVİ AÇILDI

Andy Leathwood - TAC HEADMASTER

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?

“HOMECOMING” 2014

MUTLU HABERLER

6 TAC MEZUNİYET38

40 - 47

49

37

58

488

20

22

28

32

36

SÖYL

EŞİ

Günseli YükseLRöportaj:İrem Yüksel

Yılın İş Adamı ÖdülüHalil Murat Orhan

Tüm TAC’liler yaş farkına bakmaksızın sanki aynı evi paylaşmışyakın akrabalar gibidir!Zeki Akıllıoğlu

Page 3: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

4 5

Erdoğan Kaynak TAC’63

Editör

Sevgili TAO ve TAC mezunu Dostlar,Yaz mevsimine girdiğimiz bugün-

lerde, camialarımızdan resimler ve yazılarla bezediğimiz Biz Letter’in Temmuz-2014 sayısı elinizde.

Sayfaları çevirdikçe eski günlere

dalıp gideceksiniz.Belki denizevinin sahilinde, belki

yaylaevinde bir ceviz ağacının altın-da, belki evinizin balkonunda, belki iş yerinizde kahve molası verdiğinizde... Eski bir dostun söyleşisini; camia-mızdan sevdiğimiz bir dostumuzun başarı öyküsünü; dönemlerin buluş-ma hikayelerini;

TAC’de gerçekleştirilen etkinlik haberlerini; mezunlar derneğimizin çalışma raporlarını; dünya evine gi-ren genç mezunlarımızın resimlerini; kalemi güçlü edebiyatçı dostlarımı-zın kısa öykülerini ve şiirlerini; bu yıl düzenlenen Homecoming 2014’de okullarına gelen ve 50.,40., 30., 20., 10. mezuniyet yıllarını kutlayan me-zunlarımızın poz poz resimlerini ve yazılarını; yavaş yavaş büyüyüp ge-lişen dernek binamızdaki ANI EVİ haberini; kaybettiklerimizi ve daha birçok haberleri bulacaksınız.

Ramazan ayı sonrası yaşanacak bayramda buluşmalar yapacağız.

Bu buluşmalarda anılar tazelenecek.İki TAC’li, TALAS’lı bir araya ge-

lince hemen okul temalı hatıralar ta-zelenir.

O eski yıllar ballandırıla ballandırı-la yeniden yaşanır, anlatılır.

Birgün Bodrum’da deniz kıyısında arkadaşımla yürüyüş yapıyorduk.

Kafede kahvelerini yudumlayan mezun abilerimizle karşılaşınca,

-- “Böyle heyecanlı heyecanlı ne ko-nuşuyorsunuz?” diye sorduğumda,

-- “İki TAC’li-TALAS’lı bir araya geldiğinde okullarından başka ne ko-nuşur ki?”

demiş, gülüşmüştük...Bu seneki mezuniyet töreninde

gene mutluluk tablosu vardı.TAC’82 mezunu öğrencim Abdul-

lah Canataroğlu’nun kızı Burcu Canataroğlu dönem birincisi

olarak plaketini SEV Yönetim Kurulu Başkanımız

Ceyda Aydede’nin elinden alırken gu-rurlandık.

Burcu SEV İlköğretimi de birinci olarak bitirmişti.

Burcu’yu ve Canataroğlu Ailesini kutluyoruz.

Bu yıl TAC, idaresiyle, öğretmenle-riyle, öğrencileriyle ve tüm çalışanla-rıyla huzurlu ve etkinlikleri zengin bir yıl geçirdi.

Öğrenci Birliği başkanı Burak Be-dük (TAC’14) arkadaşlarına örnek

oldu her haliyle.Burak Bedük’ün şahsında TAC’14

dönemine derneğimize hoş geldiniz derken, gönüllerinde yatan bölümlere yerleşmelerini diliyoruz.

TAC’de 28 yıllık öğretmenlik ya-şantım sonrasında Mersin’in Torosla-rında oluşturduğum kiraz bahçesi 6. yaşını doldurdu.

Ziraat 900 Napolyon cinsi kirazla-rımı dalından koparıp, yeme zevkini yaşamanız için sizleri Sadiye Köyüne bekliyorum.

Temmuz ayının sonlarına doğru buyurun gelin, kirazlarımın tadına bakın.

Sizlerden haberler ve resimler bek-liyoruz sonraki sayılarımız için.

Unutmayın: Her mezunumuz bir muhabir!

Her mezunumuz bir haber!

Haber ve resimlerinizi:[email protected]

[email protected]@gmail.com

[email protected] olarak gönderebilirsiniz.

HolyOrganisation inMay forEntertainingClasses ofOur beloved school’sMerry and loyalInmates who willNeverGrow up

İbrahim Orhon ‘72

Page 4: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

6 7

layan 1964 mezunu abilerimizin hep beraber ‘10 bin yıllık Tarsus turu’ yaparak Tarsus’un tarihi yerlerini rehber eşliğinde gezdiklerini biliyor muydunuz?

- 1968 yılında Christmas partisi için hazırlanan hindileri aşırıp bir restoranda pişirtip yiyen yaramaz öğrencilerin ailelerine okul müdürü-nün yolladığı tarihi mektubu Serkan Taylan’90’ın bularak TAC müzesine bağışladığını biliyor muydunuz?

- Her mezunun Bizletter’a haber yollayabileceğini, kendi veya arka-daşlarının yaşamlarındaki değişik-likleri ve haberleri tüm camiayla paylaşabileceğini, Bizletter’ın 3000 kişiye ulaşarak önemli bir reklam potansiyeli olduğunu biliyor muydu-nuz?

- TAC mezunlarının twitter ismi-nin tarsusamerikan olduğunu, der-neğimizin resmi facebook sayfasının

www.facebook.com/bombalaki ol-duğunu biliyor muydunuz?

- Homecoming’de tamamı mezun-lardan oluşan bir tiyatro oyunu sah-nelendiğini, oyunu Haydar Hocamı-zın seçtiğini, bir hafta önce yapılan prova için Emin Çulhacı’68 abimizin Ankara’dan aynı gün hiç uyumadan gelip döndüğünü, oyuncuların rol ge-reği okul kıyafeti olarak ‘Tuğla tshir-tü’ giydiklerini, oyunun heyecanı ile kırk yılda bir yapılmasına rağmen vi-deoya kaydedilmesinin unutulduğu-nu ve şimdi harıl harıl amatör görün-tüleri bulmaya çalıştığımızı biliyor muydunuz:)

- Tarihimizde ilk defa bir mezunu-muzun; Günseli Yüksel’87 kardeşi-mizin okulumuzun Türk Müdürlüğü görevini yürüteceğini biliyor muy-dunuz?

- Amerika’da Haldun Taşman Abimizin kurucusu olduğu Turkish

Philantrophy Fund’ın düzenlediği fundraising yarışmasında Tuğla Pro-jemizin iki kategorinin birinde bi-rinci, diğerinde ikinci olarak mezun-larımız 24 saat içinde bağışladıkları 5397.00USD nin yanı sıra ödül/bo-nus kazanarak toplam 8,519.95 USD Tuğla Projesine aktardığımızı biliyor muydunuz?

- Aidatlarınızı, bağışlarınızı Betül Abla’yı arayıp kredi kartınızla öde-yebileceğiniz gibi web sayfamızdaki ‘Sanal POS’ ile de yapabileceğinizi biliyor muydunuz?

- TAC/SHELL taşıt tanıma proje-sine katılarak hem arabadan inme-den deponuzu doldurmanın keyfini yaşayıp hem de Tuğla Projesine kat-kıda bulunmuş olacağınızı ve siste-me girmek için derneğimize bir mail atmanızın yeterli olduğunu biliyor muydunuz?

- Mülkiyeti SEV’e ait olan ve TAC Mezunlar Derneğine tahsis edilen yüz yıllık ‘TAC Yayla Evi’nin resto-rasyonunun tamamlandığını ve tüm camiamızın hizmetine sunulduğu-nu, sadece giderleri karşılayarak di-lediğiniz zaman dostlarınızla yayla keyfi yapabilmek için derneğimizi aramanızın yeterli olduğunu biliyor muydunuz?

- TAC Müzesinin ‘Anı Evi’ adıy-la TAC Mezunlar Derneği ofisinde Homecoming günü törenle Haydar Hocamız tarafından açıldığını, içe-risinde tarihi bir sınıfın düzenlen-diğini, çok sayıda tarihi belge ve malzemenin sergilendiğini, sizlerin de elinizde varsa TAC tarihine ışık tutacak belge veya malzemeleri mü-zeye bağışlayabileceğinizi biliyor muydunuz?

- Tüm mezunların bilgilerine kullanıcı adı ve şifrenizle www.tac-

alumni.org adresinden ulaşabilece-ğinizi biliyor muydunuz? (Şifrenizi bilmiyorsanız [email protected] adresine yazmanız yeterlidir)

- Mezunlar Derneği tarafından yü-rütülen ‘Giftcenter’da bulunan ürün-lerin www.tacgiftcenter.com adre-sinde sergilendiğini, oradan seçerek [email protected] adresinden sipariş verip adresinize kargo ile he-men gönderileceğini biliyor muydu-nuz?

- Reunionlarınız veya özel günle-riniz için baskılı tshirt yaptırmak istediğinizde giftcenter’ımızın size bu hizmeti verdiğini ve taleplerinizi derneğimize yazmanızın yeterli ol-duğunu biliyor muydunuz?

- Bu yıl Homecoming’e katılan en büyük mezunumuzun 1942 mezunu Ali Kemal Yazıcıoğlu abimiz olduğu-nu, katılan en genç mezunla arasında tam 71 yaş olduğunu, 5. yılını kutla-

yan mezunlarımıza sertifikalarını onun verdiğini, Ali Kemal abimizin öğrenciyken Atatürk’ü okul arkadaş-larıyla Tarsus tren istasyonunda kar-şıladığını, bu hikayeyi 2014 Home-cominginde kürsüde anlatırken hem kendinin hem de bizlerin ağladığını biliyor muydunuz?

- 2013-2014 eğitim döneminde TAC Mezunlar Derneğinin toplam 229.955,59 TL burs verdiğini biliyor muydunuz?

- Bu yıl 30. yıllarını kutlayan 1984 mezunlarının Homecoming için 3 farklı tshirt yaptırdıklarını, her bir tshirtün giyileceği saatlerin plan-landığını, Homecomingden önceki Cuma gecesi hep beraber Stickler’ın çatısında kalarak nostalji yaşadık-larını, tüm bu kutlamaları yaparken Tuğla projesi için 4580 TL kaynak yarattıklarını biliyor muydunuz?

- Homecoming’de 50. yıllarını kut-

Bunları biliyor muydunuz?

Ali Cerrahoğlu

TAC’78

[email protected]

Page 5: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

8 9

HOMECOMING 2014

(soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47, Ali Kemal Yazıcıoğlu TAC ‘42 ve Turhan Uygur TAC ‘45

Page 6: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

10 11

Lütfi Çukurova, Mustafa Cömert, Enver Pekin, Nedim Ardoğa (‘68) Lütfi Çukurova, Mustafa Cömert, Enver Pekin, Haldun Göfer

TAC’68

TAC’74

HOMECOMING 2014

Pürnur & Latif KARACA Hocalar; Pürnur Ha-nımın küçük abisi Hüseyin Feza KARACA (TAC’78) ve oğlu Mehmet Eren KARACA(TAC’13) Homemecoming’14de aramızda idiler...

Page 7: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

12 13

HOMECOMING 2014

“Uzun süredir yurt dışında çeşitli ülkelerde yaşıyor olmanın verdiği ekstra özlemle adım attığım evimiz-de, bu kadar çok sınıf arkadaşım, ağabeyim ve kardeşimle biraraya gelmek benim için çok özel bir keyif oldu. Birçok arkadaşımla görüşmeye devam ediyor olsam bile okulun orta-mı tabi ki bambaşka. Stickler, lounge ve etrafında mistik bir aura var ve

bu benim için hiçbir zaman değiş-meyecek. Ve tabi her zaman görme fırsatı bulamadığım dünyanın birçok yerinden arkadaşlarımı, öğretmenle-rimi, ağabeylerimi ve kardeşlerimi de yakalamak çok güzel oldu. Okul ruhu degişmiş mi? Bence pek degişmemiş. Bizim de olgunlaşmamızla birlikte daha da keyifli, daha da zengin bir tad verici boyuta ulaşmış. Hâlâ basket

oynayabiliyoruz ama biraz paslan-ma söz konusu olmuş (sağ elimin parmakları kırılmadıysa da ezildi, halen ağrıyor…) İçki / yemek potanis-yelimizde pek bir değişme olmamış, aynı şekilde espri yeteneğimizde de… Bu arada iki oğlumun benim reuni-on’larımdan en az benim kadar keyif alması beni sevindiren bir başka konu... Dolu dolu yaşanan üç günden

sonra ayrılırken yaşanılan hüzün, ne kadar güçlü duygularla bağlandığı-mızı bize hatırlatır gibiydi. Herkesi tekrar sevgiyle kucaklıyorum.”

Serhan Çelebi

“25. yıl. Dile kolay, yirmibeş koca yıl, nasıl da çabucak geçmiş. Üzerin-de “Tarsus American College” yazan demir parmaklıklı kapıdan girer girmez görüyorum, işte orada, herkes toplanmış bile. Bazıları kilo almış, bazıları hiç değişmemiş. Saçlar biraz ağarmış veya dökülmüş ancak aynı sohbetler, aynı gırgır şamata, aynı kahkahalar. Bu insanlar arasında 25 yıldır görmediklerim var, ama sanki daha bir önceki uzun teneffüs-te beraber kantin kuyruğundaydık. TAC ruhu mu bunun adı, dostluk mu, kardeşlik mi? Nasıl bir büyü yapmış bu okul bize ki her ayrıldığımız da zaman donuyor ve buluştuğumuzda hiç ayrılmamış gibi kaldığı yerden akmaya devam ediyor.

-Bizim ders S2’de, siz neredesiniz?- F5, ama kaynatmaya çalışacağız!-İyi, hadi lunch break’de Lounge’da

buluşuruz.O sırada gelecek sene SEV

Tarsus’ta anasınıfına başlayacak olan kızım gömleğimi çekiştiri-yor. Auditorium’dan sırayla çıkıp

Stickler’ın merdivenlerinde Bom Çeken sınıfları duymuş. ‘Baba, Tar-sus şarkısını ben de öğrendim!’ diyor. ‘E gel o zaman kızım, bizimkilerle beraber biz de Bom Çekelim!’”

Özgür Yaycıoğlu

“Hayatımın en güzel günlerinden birini yine TAC’de geçirdim. Ne çok özlemişiz birbirimizi! Bazı arkadaş-larımla yalnızca 4-5 dakika konuşa-bildim ama orada olduklarını bilmek bile bana iyi geldi. Üstelik de TAC 89 ailemizin ne kadar büyüdüğünü görmek harika bir duyguydu. Sanki hiçbirşey degişmemişti ve biz yine okuldaydık. Çok şanslıyım. Iyi ki TAC var, iyi ki dostlarım var. Ben va-rolduğum sürece kalbim hep onlarla olacak. Sevgiler.”

Defne Özkul

“20. senemizdeki homecoming o kadar güzel geçmişti ki, 25.senemiz için beklentim oldukça yüksekti ve neredeyse bir yıl önceden için için beklemeye başlamıştım bile. Ne yazık ki tam öncesinde Soma’da yaşanan maden faciası hepimizi kahretti ve bu seneki Homecoming aktivitelerinin ister istemez buruk geçmesine neden oldu. Ancak her şeye rağmen, 17 yaşıma ışınlandığım o 3 gün o kadar

güzel, bir o kadar da hızlı geçti ki... Benim için Homecoming, hayatımın o en mutlu, en tasasız günlerine geri dönmek demek. Homecoming, 32 yıllık arkadaşlarımızla sanki daha dün görüşmüşüz gibi mavra atmak demek. Homecoming, yeniden çocuk olmak demek. Yıllar önceden günü-müze gelen dostluklarımızın değerini bir daha anlamak, arkadaşlarımıza daha sıkı sarılmak demek. Aslında anladım ki, ülkemizin ağır günde-minden o kadar yorulmuşuz ki, eski günlere dönmek sadece bana değil, hepimize çok iyi geldi. TAC’den me-zun olduğum için, böyle bir geleneğin parçası olduğum için, kendimi çok şanslı hissediyorum ve ‘89 mezunu arkadaşlarımla daha fazla bir araya gelmeyi ve hayatımı paylaşmayı ümit ediyorum. #diren89hedef50yil

Sevgiler.”Anış Arundar Paydak

“Benim için Reunion’ın en iyi özeti Stickler’a asılan Homecoming banne-rında yazılıydı:

Holy Organization in May for Entertaining Classes of Our beloved school’s Merry and loyal Inmates who Will Never Grow up”

Alper Özölmez

Hani vardır ya kendinizi kasmadı-ğınız ender durumlar...

Hani kimseye bir şey ispat etmek zorunda olmadığınız, öylece yayıldı-ğınız anlar...

Zorlamayla değil, gerçekten bulun-mak istediğiniz için olduğunuz yer-ler...

Kendinizle rahatlıkla dalga geçebil-diğiniz, kimseye ben “şuyum” deme ihtiyacı duymadığınız ortamlar...

Paçavra giyseniz de, saçınız başınız karışık olsa da, başarısızlıklar yaşa-mış zor bir dönem geçiriyor olsanız da, bin kilo ya da iskelet hâlinizle do-lansanız da, yani diyeceğim her türlü koşul ve durumda olduğunuz gibi ka-bul edildiğiniz gruplar vardır ya...

İşte onlar çok azdır aslında. Yok de-necek kadar az.

Her zaman bir kimlik taşırız yanı-mızda. Bazen birden fazlasını. Şap-kalarımız değişir girilen ortama göre. Söylediklerimizi tartarız konuşma-dan. Sonrasını toparlamak zor olur diye...

Attığımız adımları atarken nasıl düşünüyorsak, konuştuklarımızı da bazen bir çerçeve içine oturturuz. Kimi zaman farkında olmadan, kimi zaman azıcık olduğumuzdan fazlası-nı olalım diye...

Hayat bir tiyatro sahnesiyse, kulis bence okulum.

Olduğumuz gibiyiz orada. Kapıdan içeri girdiğimiz an. Maskeler çıkar, etiketler çıkar. Fırlatır atarız hepsini ve olduğumuz gibiyizdir.

Beş sene önce de bunu yaşamıştım 20.mezuniyetimizde, 5 sene sonra da

– yani bu sene de – aynısını yaşadım. Dostlarım oradaydı. Bana beni an-

latıyorlardı. Duyduklarım beni mut-lu etti, utandırdı. “Kitaplarını oku-yoruz, bloğunu takip ediyoruz. Çok beğeniyoruz,” cümleleri yüzümde gülücükler açılmasını sağladı. Hepi-miz birbirimizin yaptıklarıyla gurur duyuyor, yapmak istediklerine destek olmak istiyorduk.

Laf olsun diye değil, GERÇEKTEN. Çünkü bir süreliğine kulisteydik. Ti-yatro sonraki hafta devam edecekti nasılsa...

İşte benim hislerim bu şekildeydi Reunion’da.

Duygularını bizlerle paylaşmak is-teyen arkadaşlarımınkilerse aşağıda. İçtenlikle yazdılar, bana da sizlerle paylaşmak düştü.

TAC’89

Defne Ongun

Page 8: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

14 15

TAC 64Yıl 1957. Mini mini çocuklar, hepsi

yüzlerce kişi arasından kolej imtiha-nını kazanıp Tarsus Amerikan koleji ve Talas Amerikan koleji bahçelerine gelmiş, herşeye yabancılar. Yatakha-nelerine götürülüyorlar, bir üst sınıf öğrencileri onlara rehberlik yapıyor, sorularını cevaplıyor ama kendilerine “ABİ” diye hitap edilmesi gerektiğini de titizlikle belirtmekten geri kalmı-yorlar.

Yıl 1964. Tarsus Kolejine veda et-menin zamanı geldi. Üniversitelere serpiliyoruz. Bu dönemlerde iletişim haliyle Ankara ve İstanbul’da devam ediyor ama üniversite yılları da bit-tiğinde mezunlar arasındaki iletişim oldukça zayıflıyor. Çünkü o devirler-de iletişim o kadar kolay değil, e-mail yok, cep telefonu yok, sabit telefonlar-la konuşabilmek için uzun süre sinyal gelmesini bekliyorsunuz.

Yıl 1999. İlk kez, mezuniyetten 35 yıl sonra 3 günlük bir programla Bolu Koru Motelde toplanıyoruz. Katılım %90 civarında. Sanki dün ayrılmışız gibi, kaldığımız yerden devam ediyo-ruz. Eşler de çabucak kaynaşıyorlar. İlk görüşte aralarındaki uyum inanıl-maz, o kadar ortak konuları var ki...

Yıl 2004. Artık e-mail gurubumuz oldukça kalabalıklaştı. (35.yılda sade-ce 5 kişi idik). İtetişim gelişiyor, 40.yıl toplantımızı okulda yapıyoruz. Artık daha sık görüşüyoruz. Ankara, İstan-bul, İzmir ve Ayvalık’ta kısmi toplan-tılar sık sık oluyor, ve...

Yıl 2014. Tekrar okuldayız. Teşek-kürler Mezunlar Derneği, teşekkürler Ali Cerrahoğlu ve diğer görevli arka-daşlar. Okulda hiç unutamayacağımız bir gün yaşattınız. Teşekkürler...

Yavuz AltayTAC’64

Sayın ve Sevgili TAC Mavracı Mafyası,En çok üzüldüğüm olaylardan biri

TAC’den 40. mezuniyet yılımıza katı-lamamış olmaktı. Başımın belası Sayın Murphy bu türden keyifli durumlardan faydalanmamam için sanki bana özel iti-na gösteriyor. 40.yıl Homecoming’inin tam üstüne sen gel de taaaa Cezayir’de kocaman bir baraj inşaatı sözleşmesinin imzasını koy... Tabii kaçamadık. Ama bu sefer çevik bir vücut çalımı ile hazreti at-latmayı becerdim!

Sınıfımızın onulmaz ve becerikli or-ganizatörü Yavuz Altay olmasa valla biz böyle seyahatlerde ayakkabılarımızı bile bağlayamayız. Makosen giyenler de belki fermuarlarını bile çekemezler. Sağolsun Yavuzcum bize Adana’nın en mutena yerinde pırıl pırıl bir otelde yer ayarlamış, üç gün boyunca her türlü sey-rüseferi ayarlamıştı. Bir de Lise 2’de yol kazasına uğramasına rağmen ekibin ay-rılmaz bir parçası olan Adana’da yerleşik Adil Karcı’nın (benim Adiyl’im) sımsı-cacık evsahipliği ile ziyaretimiz çok ke-yifli ve başarılı oldu.

Önce yoklamaya “burada” yanıtı ve-rebilenler kimlerdi? Eternal organizer Yavuz Altay, tonton ve ever “nikbin” Ateş Aykut, Adana sıcağında espirileri ile her-kesi serinleten müneccimbaşımız vaz-geçilmez Timur Sümer, herkese lazım bir finansçı Serhan Altınordu, değerli fi-lozofumuz ve aşığımız Cemal Özgüven, ketum ama çok derin Aydan Bulutgil, sı-

nıfın yakışıklı Arnold’u Sermet Tuna, ele avuca sığmaz Yusuf Ergül, sadece bizim değil ülkenin ilaç sistemine katkıları çok olan Şerif Boyacı, GAP’ı kimseye gap-tırmayan sevgili Tolga Erogan, yıllarla iyi geçinmenin sırlarını keşfeden şanslı (kıskançlık!!!) Turhan Kayasü, Erdo-ğan Durmaz ve Çetin Yüceuluğ, halk sağlığını halka indiren Hikmet Pekcan, Türkiye’nin en sevimli doktorları müsa-bakasında başı çeken Necati Dedeoğlu, müzik konusunda sınıfı başarı ile temsil eden udi-bestekar Penyamin Çatal (“ilk bakışta sevdim seni”), boyu gibi uzun köprüleri ayakta tutmaya merak salan Ali Doğan Karakaplan, tüm ağırlığı ile sevgili Mahmut Arsava ve naçizane ben-deniz.. İlaveten gardaşlarının yatakhane kokularından vazgeçemediği için gelme-den edemeyen, bu kokuyu duyabilmek uğruna ikide birde okul kuran Sinan Bayraktaroğlu. Ertesi gün ise sevinçli bir mazeret dolayısıyla iki ayağı bir pa-buçta olmasına rağmen iki saatliğine de olsa bizi görmeye (o da anlaşılan yatak-

hane kokusundan vazgeçememiş) mini mini değil kocaman valimiz Mehmet Can geldi..

Çoğumuzla beraber gelen Refikaları-mızı da unutmayalım. 40 yılı aşkındır bizlere tahammül gösteren bu zarif ha-nımların mevcudiyeti, sululuk oranının da kontrollu olmasına katkıda bulundu. Onların paylaşımı sayesinde gezi renk-lendi, anlam kazandı.

Tabii bu arada çok erken aramızdan ayrılan Serkis Ömür, Feridun Emrealp, Turhan Döven, İrfan Atalay, Münir Gür-gen ve Tarık Veyisoğlu’nu da andık ve bu günümüze katılımlarını taa içimizde hissettik.

Ne demişler, tatava’yı bırak da ne ye-din içtin, ondan haber ver. Valla kebap aşermelerini altedebilmek için ilk gece Adiyl’im bizi Adana baraj gölü manza-ralı Sercan kebapçısına götürdü. Lah-macun, kebap, hummus, babagannuş, şalgam, kebap ve hepsinin p...gi rakı! 10 yıldır “kebap da kebap” diye başımın etini yiyen Ali’yi de yanıma oturttum ki, sonradan ben yememiştim diye itiraz edemesin! Saymadığım, ama mezelerin en lezzetlisi “mavra” da keyfimizin do-ruk noktası oldu.

17 Mayıs Cuma günü erkenden eski sınıf gezilerini hatırlatan bir otobüs yolculuğuyla Tarsus’a geldik. Belki de 40 yıldır içinde dolaşmadığım Tarsus’u, kenar semtlerde yapılan apartmanları saymazsak fazla değişmemiş buldum.

Ama okul çok değişmiş, büyümüş. 50. yıl mezunları olarak biraz havalı-civalı dolaştık, kardeşlerimiz de bizi çok sıcak karşıladı.

Bence ziyaretimizin doruk noktası, bir ağacın gölgesinde oturan Haydar Hoca’mızı görmekti. Maşallah 96 yaşı-na gelmiş, yani onu da asar-ı atika koru-masına almak lazım, ama gözlerindeki o muzip kıvılcım aynen duruyor. Elini gene öptürmedi, kendisini taklit ettiğim kelime, bıyıklarıma ve göbeğime takıldı. Haydar Hoca beni ve çoğumuzu en fazla etkileyen, konuşmaya ve sorgulamaya yönlendiren kişilerden biri olmuştu. Bi-zimle ilişkilerinde hep “ürkütmen” de-ğil, “öğretmen” olmaya çalışmıştı sevgili Hocamız. Bir de Tarsus terminolojisin-de özel bir yeri olan “Mavra” sözcüğünü, özel jargonumuzda kullandığımız anla-mı ile bize Haydar Hoca kazandırmıştı. TAC’da emekli bir öğretmen değil, bir Kurum olarak nitelememiz daha doğru olan Hocamıza uzun ve sağlıklı bir ömür dileriz.

Veee nihayet günün mana ve ehem-miyet dakikalarına geldik. Saat 16:00’da plaketlerimizi alacağımız salona geçtik. Bizim bildiğimiz adıyla Assembly Hall yenilenmiş, sahnesi büyütülmüş, hafif bir amfi meyli ile rahat koltuklar kon-muş, adı da Tiyatro Salonu olmuş. Bu güzel Salonda 50.yıl plaketlerini Haydar Hocamızın elinden aldık, hep beraber olmazsa olmaz Bombalakimizi çektik. Daha sonra da 40., 30, yıllarını kutlayan kardeşlerimizden 2009 mezunlarına kadar sertifikalarını almalarını gururla seyrettik. Bu törenin zirvesi de 92 yaşın-daki 1942 mezunu Ali Kemal Yazıcıoğlu ağabeyimizin sahneye çıkması, bize anı-larını aktarması oldu. Akşam yemeğin-de de Ali Ağabey hala pırıl pırıl zekasıyla günü değerlendirdi, Homecoming’in daha anlamlı olabilmesi için önerilerde bulundu. Ne diyelim, darısı başımıza.

Akşam da şerbet gibi bir Çukurova havasında eskiden voleybol sahamızın olduğu yere kurulan sofralarda, bahçe-nin çeşitli yerlerine kurulan büfelerden,

ızgaralardan nefis bir yemek yedik, mav-ralara devam ettik, arada bir havaya gi-rince de bombalaki çektik.

TAC’lı olmanın bir ayrıcalık olduğu-nu, bu ayrıcalığın da okulun bize verdiği kişilik özelliklerinden kaynaklandığını ve hiç de gereksiz bir böbürlenme olma-dığını, Türkiye’nin en sıkı dokunmuş okul arkadaşlığına aidiyetimizi, kendi-mizi boşuna “Mafya” diye nitelendirme-diğimizi iliklerimize kadar hissettik. Ne mutlu bize...

Yorgun ama dopdolu bir günün ardın-dan gece Adana’ya döndük. Ertesi gün Sevgili Adil’in organizasyonu ile güzel bir Adana turu yaptık: Seyhan kenarı-nı, baraj gölünün güzelliklerini gezdik, Adana spesiyalitelerinden “bici bici” yedik, ve inevitably, günü Kolcuoğlunda kebap seremonisi ile tamamladık. On-dan sonra da kardeşlerimizi yavaş yavaş geldikleri şehirlere yolcu ettik.

50. yıl daha güzel kutlanabilir miydi? Belki bir şekilde: Mavracı Mafya olarak eksiksiz bir takımla bir araya gelebilir-sek, siz o zaman görün kutlamayı, değ-meyin keyfimize!

Never say good bye. Fare thee well, see you soon.

Sevgiyle ve sağlıkla kalın.Muammer Arıkan, TAC’64

HOMECOMING 2014 TAC’64

Page 9: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

16 17

TAC - 50. YIL TOPLANTISINI KAÇIRANLARIN ÖZLEMİ….

Sevgili TAC’liler ,1964 - 2014 …..aradan geçen kos-

koca 50 yıl… dile kolay! TAC - 50. yıl toplantısı için bir yıl önceden özlem çeken, ancak son anlarda ortaya çı-kan çeşitli sebep veya engellerle 50 yıl sonraki Tarsus’daki buluşma-ya katılamayan bizler, sevgili arka-daşlarımız Adil Karcı ve Dr. Timur Sümer’in anlatım ve fotoğraflarıyla avunduk. Halbuki ne kadar çok iste-miştik hep beraber olmayı…çocuklu-ğumuzu, gençliğimizi, hocalarımızı tekrar hatırlamayı . “dalyalık” Hay-dar Hoca’ mız ile “mavra” yapmayı..

Şahsen ben, Washington D.C.’de George Washington Üniversitesinde M.B.A. eğitimini tamamlayan ve me-zuniyeti maalesef aynı günlere denk

gelen, TAC ‘96 - mezunu oğlum Ke-rem Bozbey’ in mezuniyet töreni için Amerika’ya gelmek zorunda kalmış-tım. Katılamayan başka arkadaşları-mızın da elbette başka geçerli engel-leri vardı. Ama, Adana kebap, şalgam ve lahmacun destekli 50. yıl buluşma-sı hepimizin yüreğinde hissettiği bir büyük olay oldu..

Katılan arkadaşlarımız yıllar son-raki buluşmanın hasretiyle “muhab-bet” ederken, dağ, deniz ve okyanus aşırı yerlerde olan bizler de gönderi-len fotoğraflar ve güzel anlatımlarla 50. Yıl toplantısının tüm detaylarını görerek ve okuyarak içimizde yaşa-dık.

Sağolun .. var olun.. sağlıklı kalın…TAC - 60. yılda buluşmak üzere …FARUK BOZBEY ‘ 64 ‘

1964 yılında Tarsus Kolejinden me-zun olan arkadaşlarımla okula aynı yıl başlamıştım ama bir sene kaybettiğim için 1965 yılında mezun olabilmiştim. O yıllarda “borçlu geçmek” gibi bir şansımız olmadığından tek dersten zayıf almak bile sınıfta kalmaya ye-terliydi. Aynen öyle olmuş, lise ikide derslerin birisinden çakmış, “çift di-kiş” yapmak zorunda kalmıştım. Bir sene sınıfta kalmanın da avantajı yok değildir hani. Bir alttaki sınıftakilerle de birkaç yıl beraber okursun, böylece okulu bitirdiğinde sınıf arkadaşları-nın sayısı katlanmış olur. Olur olma-sına da, çocukluk ve gençlik yıllarını beraber geçirdiğin altı yıllık sınıftaş-larının yeri yine de bir başka olur yani.

Yavuz Altay, Adana’da oturuyor ol-mam hasebiyle, beni arayıp 16 Mayıs Cuma akşamı için iyi bir kebapçıda otuz kişilik yer ayırtmamı istemişti. Adana kebabını hakkı ile yapan Ser-can Restoran’da uzun bir masa hazır-latmış, akşam 8:00 gibi Adana Şirin Park otelden gelecek arkadaşlarımı ve eşlerini karşılamak üzere bahçeye

çıkmış bekliyorum. Yarım saat kadar gecikme ile, lokantanın önünde iki minibüs duruyor ve bizim grup tek sıra halinde bahçeye girmeye başlıyor. Yassı taşlar döşenerek ince bir patika haline getirilmiş bahçe giriş i ile bina arasındaki yola neden akıl edip de bir kırmızı halı serdirmediğime, neden orada davul-zurna çaldırtmadığıma hayıflanıyorum o an.

On yıl önce, yani mezuniyetlerinin 40. yılında, okulda görmüş olduğum arkadaşlarımı tanımam zor olmuyor ama elli yıldır göremediklerim bana o kadar yabancı geliyor ki! “Beni ta-nıdın mı?” diyor saçlı-sakallı orta boylu zayıf birisi. “Tanıdım” desem, “adım ne o zaman?” diyecek belli ki ve de piyastos olacağız… “Valla çıkarta-madım” desem, “Ulan insan elli yedi yıllık arkadaşını tanımaz mı be?” di-yecek! Hafızamı zorlayıp duruyorum ama hafızamın da kalleşliği tutmuş bir türlü yardımcı olmuyor! “Ben Yusuf be!” diyor nihayet. “Valla” diyorum, “dilimin ucundaydı ama sen benden önce davranıp adını söyledin.” Türk-

çemizde ne güzel deyişler, deyimler var. “Dilimin ucunda….” çevir baka-lım başka bir lisana neye benzeyecek? Evet, yalan değil, Yusuf’un adı da dili-min ucundaydı ama başka isimler de dilimin ucundaydı. Seç aralarından bul bakalım karşındaki saç-sakal yu-mağı ile hangi isim eşleşecek, tabii bu-labilirsen…

Sağ olsunlar, bana yardımcı olmak üzere Yavuz ve Timur imdadıma ye-tişiyor ve beni zor durumda bırakma-mak için her önümden geçeni takdim etmeye başlıyorlar. Birçoğu ile son on yılda görüşmüş olduğum için, “ha-fızamızı o kadar da kaybetmedik ca-nım” dercesine, takdim beklemeden “Merhaba Çetin, hoş geldin Tolga…” diye elimi uzatıyorum Timur veya Yavuz’un tiyo vermesine fırsat ver-meden. Ama sıra Bünyamin Çatal’a gelince takılıyorum ve bu defa her ikisinin de hınzırlığı tutmuş olma-lı ki ne Yavuz ne de Timur seslerini çıkartmıyorlar. Umutsuz umutsuz yüzlerine bakıyorum, her ikisi de gad-darca bir gülümseme ile bana “madem

herkesi tanıyor havasına girdin, hadi bunu da tanı bakalım” diyorlar sanki. Derken bir başkası arkadan sesleniyor “Bünyamin’i hatırlamadın mı yaaa?”

Yahu Yusuflar, yahu Bünyaminler! Şart mı sakal-bıyık bırakmanız olum? Gıcığınız mı var bana yaa? Tanın-mamak için bir de maske taksaydınız bari, oldu olacak!

Aramızdaki birkaç kişi hariç, saçla-rımızı neredeyse tamamen kaybetmi-şiz. Timur’da saç var olmasına var da, beyaz keçi postundan yapılmış peruk gibi bir şey. Peruk olup olmadığını sorsam ayıp olur diye sesimi çıkart-mıyorum. Gerçi gerçek saça da benze-miyor değil hani, ama bu defa da hangi marka deterjanla bu kadar bembeyaz yapabildiğini sormak geliyor içimden.

Sınıfta ilk bıyığı çıkan sevgili ar-kadaşım Serhan Altınordu’yu, artık sakalı-bıyığı olmamasına rağmen tanımam hiç de zor olmuyor. Boyu basketbol oyuncusu olabilmek için yeterli olmadığı düşünülebilecek olan Serhan’ın, şimdilerde “üç sayılık” de-nilen uzak mesafe basketleri ile meş-hur olduğu o kolej günlerini anımsa-yıp gülümsüyor, boynuna sarılıyorum.

Cemal Güven geliyor sahneye. “Ağır Abi” karizması hiç değişmemiş, elli sene sonra daha rastlasam, onu ilk bakışta tanıyabileceğimden eminim. Arkasından Tolga Eroğan beliriyor. Nazarlardan uzak olsun, Tolga hiç değişmemiş ki tanımayayım! Benim dönemden Sinan Bayraktaroğlu’nu görüyorum onun ardından. Sinan da aynı o eski Sinan! Ateş Aykut da ilk ba-kışta hatırlanacak takımından. Gerçi onunla son yıllarda görüşmüştük ama mezuniyetten sonra hiç görüşmemiş olsaydık bile yüz metre uzaktan tanır-dım onu, eminim. Genç kalmış olması bir yana, tanımam için o kendine has gülümsemesi bile yeter! Çetin Yüce-uluğ ise aramızda en dinamik kalmış olanımız! Al manken diye podyumda yürüt…

Sermet Tuna…. Bir gün önce karşı-

lamıştım onu hava alanında. Yakışık-lılığa aynen devam! Ama bin bir zah-metle geliştirdiği pazuları sanki artık yok gibi ya da onları bizden saklıyor uzun kollu gömleği ile, her neyse ne.

“Ben Mahmut Arsava” diyor kar-şımdaki kilolu bir arkadaş, “Hafızanı fazla zorlama, nasıl olsa hatırlaya-mazsın” dercesine . “Mahmuuuuttt?” diyebiliyorum ancak. Ne yalan söyle-yim, saçlarının hala gür olmasına ve de genç görünümüne rağmen, benden biraz daha fazla büyütmeyi başarabil-diği göbeği nedeni ile tanıyamıyorum onu! Aslında benim gibi başkalaşıma uğramış gruptan olsa da, Facebook’ta görmüş olduğum fotoğrafları dola-yısı ile Necati Dedeoğlu’nu hatırla-

mam pek güç olmuyor. “Yahu sen Antalya’da mısın, Adana’da mısın, neredesin?” diyor bana ve sarılıyo-ruz.

Sima olarak, Turhan Kayasü hiç değişmemiş. Onu da ilk bakışta tanı-yamasaydım hafızamdan tamamen şüphe ederdim artık. Valla Turhan’da ne cami yıkılmış ne de mihrap yerini terk etmiş. Hani derler ya; “Maşal-lahı var”! Sadece biraz esmerleşmiş gibi geldi bana.

Eğer etrafta dolaşan bir sürü orta yaşlı Çinliler, Moğollar veya Türk-menler yoksa, Hikmet Pekcan’ı fark edememeniz için hiçbir sebep yok demektir! Üstelik zaten adam hiç de-ğişmemiş ki!

TAC’64

HOMECOMING 2014

Page 10: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

18 19

“Aman Allahım” diyorum Şerif Boyacı’yı görünce. Her ne kadar o da sakal bırakmışsa da, her ne kadar saçlarını ustura ile kazıtmış(!) ise de simasını değiştirememiş, velhasıl su-retini gizlemeyi başaramamış! Ken-disine has o bas-bariton sesi ile “Mer-haba Adil” diyor ve kucaklaşıyoruz.

Yavuz Altay ile mezuniyet yılların-dan sonra birkaç defa görüşüp hasret gidermiş olmamıza rağmen yine öz-lemle atılıyoruz birbirimizin boynuna.

Derken arkadan “Diyl, Adiyl” diye sesleniyor birisi. Haydar hoca kop-yası bir saç modeli, bembeyaz pos bıyıklar, eh biraz da göbek…. Yıllar öncesi birkaç kere görüşmüştük ama benim o gördüğüm kankam Muam-mer Arıkan bu değildi ki! “Mutlaka sahtesidir, hatta Çin malı bile olabilir bu” diye içimden geçirirken bakmak-ta olduğum gözleri “benim ben, sahte mahte değil hakikiyim” diyorlar bana. Güreşçiler misali, el ense dalıyoruz birbirimize.

Aydan Bulutgil zarafetinden hiçbir-şey kaybetmemiş. Ertesi gün okula gelen Erdoğan Durmaz olsun Mehmet Fahri Can olsun, her ikisi de pek yaş-

lanmamışlar Maaşallah!Son olarak şapkalı bir heyula be-

lirdi en arkada. “Ali Karakaplannn, merhaba arkadaşım” diye bağırdım. “Nasıl tanıdın beni yahu?” dedi şaşı-rarak. Doğrusunu söylemek gerekirse haklıydı, zira benim elli yıl önce Kolej kapısında vedalaştığım Ali Karakap-lan ile bu şahsın arasında pek benzer-lik kalmamıştı. “Nasıl mı tanıdım?” dedim. “Boyundan oğlum boyundan!” Vay be, yıllar hepimizden neler alıp götürmüş!

O “flat-top” yaptığı saçları gün gel-miş ona büyük vefasızlık etmişlerdi besbelli!

Ertesi gün okulda buluştuk hepsi ile tekrar. Tarsus Koleji’nin simgesi olan Stickler binası hariç, bütün eski bina-lar değişikliğe uğratılmış ve yeni yeni binalar yapılmış okulda. Bizim zama-nımıza kıyasla okul kat kat büyümüş olsa da, futbol, voleybol ve basketbol sahalarımız bahçeden kaldırılmış olsa da, orada hiç yabancılık çekmedik. Zira eski dostlarımız olan çam ağaç-larının birçoğu hala yaşıyorlardı ve teker teker bize “hoş geldiniz” dediler. İhzari (hazırlık) sınıfının önünden

geçerken hepimiz onbir-oniki yaş-larımıza döndük. Mrs.Maynard’lar, Mrs. Stone’lar “Gud morning centil-mın” dediler bize bir kez daha… Şimdi müzik odası olan Coğrafya odamızın merdivenlerinde kameraya poz ve-rirken rahmetli Omar Ağa’nın sesi geliyordu içeriden. Kopya çekerken yakaladığı ağabeylerimizden birisine bağırıyordu; “Döbrenme Tineezzz!”

Şimdi yerinde yeller esen kütüpha-nemizin önünde dikilip aramızdan ayrılan arkadaşlarımızı, mezuniyet-ten sonra izini tamamen kaybettik-lerimizi, Homecoming etkinliğini duyup da gelemeyen arkadaşlarımızı anarken mavi bir MZ marka motor-siklet geçti yanımızdan. Müdür mu-avini ve de tarihçi İbrahim Akış yine bahçeyi turluyordu yeni motorsikleti ile. “Çok görmeyin çocuklar, gençli-ğimde sahip olamadım böyle bir şeye, şimdi acısını çıkartıyorum” demişti ya, biz de hoş görmüştük ya, demek hala motoruna doyamamış olmalı ki okulun bahçesinde sonsuza kadar sü-recek turuna devam ediyordu.

Artık modern bir tiyatro salonu ha-line dönüştürülmüş olan Assembly

Hall’a plaket töreni için girdiğimizde gayri ihtiyari olarak gözlerim tahta sandalyelerimizi aradı, burnum bo-yasız tahtalarla döşeli sahnenin o eski tozlu kokusunu arzuladı. Üstelik, okul bitirme sınavlarının yapıldığı o koskocaman salon küçülmüş ufacık olmuştu (ya da biz büyümüştük, veya her ikisi birden olmuştu)!

Tören sonrası sahneden inmeden “Bombalaki” çekmesi istenildi bizim ihtiyar delikanlılardan. Önce hiç alı-şık olmadığımız “bom-bom-bom”la başladılar, sonra bombalaki ile devam ettiler ama cılız ve detone seslerle… Sahnenin tam önünde olan ben bile duyamadım seslerini. Yavuz dayana-madı “Arkadaşlar, dedi, biz eski bom-balakimizi çekelim, ne bu böyle bom, bom, bom?”

Okulda geçirilen her sene için ayrı bir kişilikle, yani sahnedeki her bir kişi yedi-sekiz kişi olup sahneyi doldurmuştu artık… Nesnel olarak görünmeseler bile, o eski bombala-kiyi çeken ağabeylerimizin de hepsi o sahneye çıkmıştı şimdi. Koskoca bir gençlik sahnedeydi, tümüyle TAC ruhu sahnedeydi! Sahne zaten taşıya-

mazdı bu kadar yükü. Taştık okulun bahçesine, taştık tüm Tarsus’a, taştık tüm Türkiye’ye, taştık tüm dünyaya! Salon çınladı, salon sarsıldı, Assembly Hall yıkıldı bu defa:

BOMBALAKİ, BOMBALAKİ,

BOM BOM BOM ! TARSUS, TARSUS ZIM ZIM ZIM !

KOLEJ, KOLEJ, KOLEJ !

Adil Karcı - Tac’65

TAC’64

HOMECOMING 2014

Page 11: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

20 21

Metin Atamer son katıldığı yüzme yarışlarında 50 metre sırt 1., 50 metre serbst 3. oldu ve 800 metre serbest 2. Oldu.

Utku Tansuğ TAC ‘95 tarafından hazırlanan ve Adana yayın hayatına etki-leyici bir giriş yaparak Portakal Çiçeği Festivali boyunca ellerden düşmeyen Goadana Kent Rehberi yaza hazırlanıyor, Temmuz başında dağıtım noktala-rındaki yerini alacak.

Adana’ya ilk defa gelenlerin şehri “hap” niyetine tanımasına olanak sağlayan birçok bilgiye yer veren rehber, yirmi sayfalık “etkinlik ajandası” kısmında ser-giden konsere, tiyatrodan turnuvalara kadar kentte olup biten tüm aktivitelere gün gün yer veriyor.

Rehberin yaz sayısı ise “tatil özel” temasıyla hazırlanıyor. Yaz aylarında şe-hirde yer alan etkinliklerin azalmasından istifade, Goadana Kent Rehberinin “tatil özel” sayısında Adana’nın etrafında ve komşu illerde yer alan günübirlik ve tatil bölgelerini ve buralardaki konaklama ve eğlence merkezlerini içeren özel bir bölüme yer verilecek.

Çok özel bir günde (19 Mayıs 2014 ta-rihinde), TAC mezunu iki değerli aile (Karaçam Ailesi ve Paksoy Ailesi) ço-cuklarını nikahladı. Paksoy Ailesine Karaçam Ailesinden gelin geldi.Burhan Karaçam’ın (TAC’64) güzel kızı Selin, Gülru-Bülent Paksoy Aile-sinin yakışıklı oğulları Ömer Paksoy (TAC’98) ile sade bir törende hayatla-rını birleştirdiler. Törende çok sayıda TACli mezunumuz vardı.

Barış Sönmez TAC’98) - Can Sönmez (TAC’04) - Abdullah

Sönmez (TAC’72) - Ömer Paksoy (TAC’98) - Erdoğan Hoca -

İbrahim Paksoy (TAC’68) - Emre Paksoy (TAC’97) veBurhan Karaçam (TAC’64)

Emre Paksoy, Can Paksoy, Burhan Karaçam, Gülru Paksoy,

Ömer Paksoy, Selin Karaçam Paksoy, Bülent Paksoy (soldan

sağa)

TAC’li İKİ AİLE ARASINDA NİKAH

“Haydar Hocamızın oğlu Haluk Göfer TAC’69 ve gelini Güler Göfer’in oğulları Korcan’ın Sarp Ege Göfer adını verdikleri bir bebekleri oldu. Böylece Haydar Hocamız torunun çocuğunu da görmüş oldu maşallah.

Murat Molu TAC ’81 Magnet Kayseri Hastanesinde tıbbi direktör olarak göreve başladı.

Tufan Evyapan TAC ’81 oğlu Levent Evyapan seçmelerde ilk sırayı alarak tenis Milli takıma seçildi.

Ebru Aksu TAC ‘87 evlendi

Kasım Tanrıöver’in TAC’88 ortağı olduğu Akdeniz OSGB 10.02.2010 tarihinde Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yetkilendirilerek Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi olarak Akdeniz bölgesinde ilk olarak faaliyet göstermeye hak kazandı.

Murat Orhan TAC’83 BUSİAD tarafından Yılın En Başarılı İşadamı seçildi

Sinem Erdemışık Bilgen TAC ’91 CPS(Carier - Planning System) ile çocuk ve gençlerin, ilgi alanlarını , yeteneklerini ve kişilik özelliklerini dikkate alarak kişiye özel meslek alternatiflerini bilimsel yollarla tespit eden bir sistemi kendi enstitüsünde uygulamaya başladı.

Melisa Karadayı TAC ’87 evlendi.

Mecburi hizmet yükümlülüğünü tamamlayan Çağlar Yılgör’01 ve eşi Serena İstanbul’a taşındılar. Çağlar, Acıbadem Maslak Hastanesi, Omurga Sağlığı Merkezi’nde göreve başladı. Serena ise kendi atölyesinde mücevher ve aksesuar tasarımı, uygulaması ve üretimi yapıyor.

Kardiyoloji uzmanı Dr.Cevdet Dönmez (TAC’01) Artvin’de mecburi hizmetini bitirmek üzere.Biriktirdiği paradan 1000 dolarla 5 adet tuğla aldı.Ne mutlu yüreğinde TAC sevgisini yaşatanlara...

TAC’04 dönemi mezunlarımızdan Başak Güzel ile Temuçin Karmutoğlu Mayıs ayında evlendiler..

TAC’04 dönemi mezunlarımızdan Senem Karaöğen ve Tahsin Aktaş Stickler’in önünde evlendiler.

TAC Mezunlar Derneği Adana Şube

Başkanı Aylin Türkmen TAC’98 Efe

Uluç ile evlendi.

Özgün İnan ‘92 evlendi.

Erdoğan İnanır TAC ’89 Alev Coşkun

ile evlendi.

Bilgin Altınel TAC ‘97 evlendi.

Emir Bozkaya TAC ’93 Slovakya

Cumhuriyeti Büyükelçisi Ekselans-

ları Milan Zachar’ın katıldığı bir tö-

renle Slovakya Cumhuriyeti Mersin

Fahri Konsolosu olarak atandı.

Zeynep Paksoy TAC ‘00 dünya evine girdi

GOADANA YAZ SAYISI

Page 12: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

23

TAC ‘96 Ahmet Özgün Dede’nin amcası Uğur Dede vefat etmiştir.

TAC ‘90 Burak Özpineci ve TAC ‘94 Altuğ Özpineci’nin babaları Oktay Özpineci vefat etmiştir.

TAC ‘79 Mehmet Şehoğlu ve TAC ‘77 Abdullah Şehoğlu’nun anneleri vefat etmiştir.

Hakkı Ege’nin TAC 78 amcası Turhan Ege TAC ‘52 vefat etmiştir.

TAC’85 Emre Bilgin ve TAC’86 Sinan Bilgin’in babası Prof. Dr. İlter Bilgin vefat etmiştir.

Selen Önen’in ‘TAC ‘04 kayınpederi ve Berk Tümen ‘TAC ‘04 babası Recep Tümen vefat etmiştir.

Duran Coşkun TAO ‘ 64 vefat etmiştir.

Erkan Dülgeroğlu TAC ‘63 namı diğer Kata vefat etmiştir.

İlker Löker TAC ’63 vefat etmiştir.

Aydin Izgialp’TAC ‘77 in annesi Meliha İzgialp vefat etmiştir.

Doğa Yarman TAC ‘92’in annesi Elçin Yarman vefat etmiştir.

Işık Erel TAC ‘86ın babası Mustafa Erel vefat etmiştir.

Emre Oral TAC’81in babası Dr.Ertuğrul Oral vefat etmiştir.

Ali Zafer Gürbüz TAC ’86’nın kayınpederi vefat etmiştir.

Tarık Açıkalın TAC ‘81’in babası Akil Açıkalın vefat etmiştir.

TAO ‘ 61, TAC ‘64 Çetin Yüceuluğ ‘ un annesi vefat etmiştir.

TAC ‘83 mezunu Cemil Ergin ‘in babası İrfan Ergin vefat etmiştir.

Talas yıllarında: Gürkan Ertaş (solda) - Erkan Dülgeroğlu (ortada) - Metin Acet (sağda)

Erkan Dülgeroğlu TAC’63

...iyi insan, iyi evlat, iyi eş, iyi baba, iyi dede, iyi arkadaş, iyi vatandaş, iyi TALAS’lı, iyi TAC’li, iyi ‘tuğla’cı, iyi denizci, iyi Kayseri’li, iyi Turgutreis’li, iyi mavracı, yardımsever, dost, toplumcu, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, şen-şakrak, gırgır, rakıcı, dülger, keyifli, zevkli, rengarenk, ‘kata’.... bir lahzada aklıma gelen sıfatlar.

Erkan listelediklerimle birlikte daha birçok sıfatı bu dünyada başarıyla taşımış ve hepimizin zihninde ve kalbinde iz bırakmış bir sevgili arkadaşımız, kardeşimiz.

Işıklar içinde yatsın...

Mehmet Artun

TAC’63 döneminin efsane ismi Erkan Dülgeroğlu (KATAMIZ)

27 Mayıs Salı sabahı hakkın rahmetine kavuşmuştur.

TALAS & TAC camiasının başı sağolsun...

Erdoğan Kaynak ‘63

22

Page 13: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

24 2525

Mustafa Lütfi Suyolcu 4 Ocak 1946’da Denizli’nin Çal kazasına bağlı Süller’de doğdu. 1950’li yılların orta-sında aile Mersin’e taşındı. Babası ilk-öğretim müfettişiydi. 1957 Eylül’ünde TAC’ye başlayan hazırlık öğrencileri Muammer Arıkan, Mehmet Oğuzcan, Fahrettin Otluoğlu, İlkin Öz ve Lütfi Suyolcu her gün Atalay otobüsleriy-le Mersin’den Tarsus’a gidip gelirdi. Otobüs bileti 75 kuruştu ama şoförler bazen öğrencilere indirim yapar, 50 kuruş alırlardı. Orta bire geçince öğ-renciler trenle gidip gelmeye başladı-lar. Sabah 05:55’te Mersin’den, akşam 18:35’te Tarsus’tan kalkan banliyö tre-ninde 3. mevki paso aylık 820 kuruştu!

Lütfi zeki ve hareketli bir çocuk-tu, esprileri ile bazen sağa sola sata-şırdı. Güzel futbol oynardı. Gülünce dikkat çeken dişleri vardı. Hazırlık sınıfı Türkçe öğretmeni Remzi Toros, öğrencilerden kompozisyon yazarken “orijinal buluş” isterdi. Bundan hare-ketle arkadaşları Lütfi’ye “orijinal diş” ismini takmıştı. Daha sonra popüler olan lakabı, soyadından kaynaklanan “Sulu” olmuştu.

***TAC’yi 1965’te bitiren Lütfi ODTÜ

İşletme Bölümüne girdi. Folklor Ku-lübünün aktif üyesiydi. Bir tatilde ak-rabalarını ziyarete Aydın’a gitmişti (babası Aydın’lıydı.). Geleceğini bilme-dikleri için akrabaları Kuşadası’nda ta-tildeydi. Aydın’dan Kuşadası’na ilk kez gelen Lütfi otobüsten inince “Ada’ya tekne nereden kalkıyor?” diye sormuş, bu sorusu uzun süre espri konusu ol-muştu. Yöreyi çok beğenen Lütfi her yaz Kuşadası’na gitmeye ve turizm-le uğraşmaya başladı. 1970 yazında ODTÜ’den mezun oldu. Düşüncelerini 2 Ekim 1970 tarihli mektubunda Hay-dar Hoca’sıyla paylaşıyordu:

Sevgili Hocam,

Nihayet tahsil hayatımız şimdilik sona erdi. Kendime çalışma saha-sı olarak turizmi seçtim ve beş se-nedir yazları çalışmakta olduğum Kuşadası’nda bir ev tutarak yerleşme-ye başladım. Kuşadası’ndan çok şey-ler bekliyorum… Turizm ve bilhassa benim için Kuşadası, çok kazançlı bir saha. Askerliği iki üç sene geriye atıp, burada istikbal için bazı şeylerin te-mellerini atacağım.

İleride bir takım politik faaliyetlere de girmeyi düşündüğüm için kendi-mi ve çevremi ona göre hazırlıyorum şimdiden… Bazı sosyal faaliyetlere giriyorum. Bunlardan birisi, folklor ekipleri kurup yetiştirmek. Kayma-kamlık ve turizm kuruluşlarının mali desteği ile bunlara başlamak üzere-yim.

Ayrıca Kasım-Mart ayları arasında İngilizce kursları açacağım. Bu seneki kurslara, yine kaymakam desteği ile 9 Kasım’da başlıyorum. İlk talebelerim kaymakam ve savcı... Sizden bir ricam olacak. Açacağım İngilizce kursların-da kullanmayı düşündüğüm kitapla-rım Mersin’de. Babam bütün kitapları beraber göndereceği için elime geç-mesi gecikecek. Bahsettiğim kitaplar bizim Prep ve Orta 1’de kullandığımız “Conversation”, “Reading” ve “Bright Grammar” kitapları. 9 Kasım Pazar günü kurslara başlayacağım için bu kitaplara bir an evvel sahip olmam la-zım. Sizden ricam, bu kitapları ya ki-taplıktan, kitaplıkta yok ise hocalar-dan temin edip bana göndermeniz... Zahmetiniz için şimdiden teşekkür eder, saygı ve sevgilerimi sunarım. Mektubunuzu ve kitapları dört gözle bekliyorum.

***Lütfi profesyonel rehber ola-

rak Kuşadası’nda Akdeniz Seyahat Acentesi’nde çalışmaya başladı. Yöre-

nin köklü ailelerinden, Şükrü Çamte-pe Beyin kızı Hülya Manisa Kız Mes-lek Lisesinde okuyordu (o yıllarda Kuşadası’nda lise yoktu). Bir gün Ak-deniz Otel’de annesi ve arkadaşları ile çay içerlerken yanında köpeği ile mer-divenlerden inen Lütfi ile karşılaştı-lar. Lütfi her zamanki samimi tavrıyla “Merhaba” deyince tanıştılar. O gün-den sonra Hülya her sokağa çıkışında Lütfi ile karşılaşıyordu. Lütfi bir yan-dan da ortaokul öğrencilerine folklor dersi veriyordu. Folklor ekibi çok be-ğeniliyor, otellerde ve gemiler geldi-ğinde limanda halk danslarını sergili-yordu. Hülya ve Lütfi’nin arkadaşlığı ilerledi ve evlenmeye karar verdiler. İş ciddiye binince Şükrü Bey itiraz etti. Nedeni Lütfi’nin ailesini tanımı-yor olması ve Lütfi’nin siyasi olaylarla fazla ilgilenmesiydi. Araya akrabalar girdi ve sonunda Şükrü Beyi razı etti-ler. Lütfi askere gitti, izinli geldiğinde nişanları, bir süre sonra Sibel Resto-randa düğünleri yapıldı.

***İyi bir çevre edinen Suyolcu beledi-

ye seçimlerine hazırlanmaya başladı. Ali Ergül anlatıyor:

O yıllarda Kuşadası’nda belediye başkanlığı görevine gönülden talip olan yoktu. Bu genç, okumuş, dil bi-len Mersin’li damat 31 yaşında göreve talip olmuştu. Suyolcu, 11 Aralık 1977 günü yapılan seçimlerde CHP’den belediye başkanı seçildi. Farklı bir yönetim üslubu vardı, güzellikle elde edemediğini bazen masum baskılar kurarak, bazen de zor kullanarak alı-yordu. ODTÜ’de eylemlere katıldığı ve sola sempatisi olduğu için rakipleri ona “Komünist Lütfi” lakabını yakış-tırıyordu. Sempozyumlar düzenle-yerek geleceğin Kuşadası’nın nasıl olması gerektiğini aradığı günlerde 12 Eylül 1980 askeri darbesi yapıldı.

GİTME BABA!Nihat Taner TAC ‘68

İlker Löker (arkada sağdan ikinci) dönem arkadaşlarıyla Kapodokya buluşmasında.

İlker Löker (TAC’63) Bodrum Gündoğan’da toprağa verildi.Dönem arkadaşları ve eşleri Gündoğan’da idiler...

...Son on yılı aşkın bir süre yaz akşamları İlker’in yaptığı nefis yemeklerle birlikte gece geç vakitlere kadar söyleşip

içtiğimiz günlerin sonu gelmeyecek zannederdim. Yanılmışım. Yaptığı tekir tavalar ve etrafını süsleyen mezeler Gündoğan’daki arkadaşlar için tatlı birer anı olarak kalacak.

Aramızda İlker kadar hayatı fedakarlıklarla dolu bir arkadaş zor bulunur diye düşünüyorum. Eşini çok genç yaşta kaybettikten sonra çocuklarına hem analık hem babalık yapan başka bir arkadaş hatırlamıyorum. İşten eve gelip çocuklara yemek hazırlayan, onların karınlarını doyurduktan sonra ödevlerine yardım eden, ertesi gün için çantalarını hazırlayan, kirlileri yıkayıp kuruyanları ütüleyen, sabah erken kalkıp kahvaltılarını hazırlayan, okula yolladıktan sonra işin yolunu tutan bir insan günümüz dünyasında herhalde zor bulunur.

Büyüyüp iş sahibi olan çocukları, babalarının hem anneler hem de babalar gününü kutlarlardı.Huzur içinde yatsın.

lker Löker 1944 yılında Sivas’ta doğdu. 1960 yılında Talas Amerikan Ortao-kulu ve 1963 yılında da Tarsus Amerikan Kolejinden mezun oldu. 1969 yılında ODTÜ Mühendislik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümünü bitirdi.

İlker, sınıfta herkes tarafından sevilen, alçak gönüllü, iyi kalpli ve uyumlu ki-şiliği ile temayüz eden bir arkadaşımızdı. Lisede özellikle fen derslerinde çok başarılı idi. İyi bir sporcu ve takım sporlarında çok iyiydi. İyi bir dost, çok iyi bir babaydı. Sevgili eşi Hitay’ı çok erken bir dönemde kaybettikten sonra çocukları İlkay ve Koray’a hem annelik hem babalık yaptı.

Uzun süre Türkiye Elektrik Kurumunda çalıştıktan sonra özel sektörde ça-lışmış ve son yıllarda Bodrum’da yaşamını sürdürüyordu. Çok iyi yemek yapar-dı. Bu özelliğinden en çok yararlananlar Demir Özkaya ve Bodrum’da yaşayan arkadaşlarımız olmuştur. Bodrum aşığıydı.

İlker meslek örgütünde de çalışmalar yapmıştır. 19. Dönem EMO Ankara Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı ve değişik dönemlerde Denetleme kurulu Üyeliği yaptı.

4. Haziran.2014’te kaybettiğimiz Sevgili İlker’i en sıkıntılı zamanlarında bile her zaman gülen gözleri ile hatırlayacağız, sevgi ve özlemle. Nurlar içinde yatsın.

Prof. Dr. İskender SAYEKTAC ‘63

İLKER LÖKER

Page 14: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

26 2726

12 Eylül sonrasında Lütfi Suyolcu yoluna yalnız devam etti. Bağımsız aday olduğu 25 Mart 1984 seçimini 75 oy farkla kaybetti. Ancak pes etmedi. Beş yıl boyunca tek kişilik muhalefet gibi çalıştı. 26 Mart 1989’daki yerel seçimlerde yeniden belediye başkanı seçildi. İkinci döneminde (1989-1994) daha deneyimliydi. Görüntüyü bozan büfe barakalar ile mücadele ediyor, kısıtlı imkânlarla alt yapı hizmetle-rini sürdürüyordu. Herkesi memnun etmek imkansızdı. Kırılanlar, küsen-ler oluyor, ama o gönül almasını iyi biliyordu. Görevi süresince arazi maf-yası ve kaçak yapılaşma ile mücadele etti, kaldırım ve plajlara seyyar satıcı tezgahları ile büfelerin kurulmasına izin vermedi. Sağ sol ayrımı yapma-dan tüm Kuşadalıların belediye baş-kanı olduğunu söylüyordu. Bu arada aile büyümüş, kızları Çiğdem ve oğul-ları Çağrı dünyaya gelmişti.

17 Nisan 1989 tarihli Cumhuriyet’te şu haber vardı:

“Kuşadası belediyesi, Aydın Müzesi Müdürlüğüne başvurarak Kuşadası ve çevresindekli asırlık ağaçların tes-cil işlemlerinin yaptırılıp korumaya alınmasını istedi. Kuşadası belediye

Başkanı Lütfi Suyolcu şunları söy-ledi: “Yoğun yapılaşma nedeniyle ünü yurtdışına taşan Kuşadası’nın meşhur bağ ve zeytinliklerinden eser kalmadı. Bugüne kadar ki gelişmeler gerçekten üzüntü verici. Ancak tüm yeşilimiz tükenmeden, eldeki mevcu-du koruyarak ilçemizi hızla yeşillen-dirmek en önemli saydığımız görevle-rin başında geliyor.”

1980 ve 90’lı yıllar imar, rant, maf-ya kelimelerinin turizm yöreleriyle birlikte anıldığı yıllardı. Kuşadası, Bodrum, Marmaris ve Alanya poli-tikacı, bürokrat, mafya üçgeni için-de pazarlanıp parselleniyordu. Yeşil alanlar bir gecede imara açılıyor, turizm merkezleri kooperatif ve yap-satçılara sunuluyordu. Kirli ilişkiler Kuşadası’nı da sarmıştı. Suyolcu 1994 yılı yerel seçimleri öncesi mitinglerde mafyanın geleceğinin uyarısını ya-pıyordu. 1994 seçimlerini kaybetti. Genel, yerel fark etmezdi, kaybettiği gün bir sonraki seçim için çalışmaya başlamıştı...

16 Mayıs 1995 Salı gecesi Kuşadası Fantasia Otel’de Polis Balosu vardı. Üst düzey mülki ve idari yöneticiler eşleri ile balodaydı. Lütfi Suyolcu,

saat 21.30’da İstiklal Caddesi’nde Çamtepe Apartmanı önünde aracın-dan indi. Apartman kapısına doğru yürürken gecenin sessizliğini silah sesleri bozdu. Suyolcu, göğsüne isabet eden 6 kurşunla yere yığıldı. Hasta-neye kaldırılırken yolda vefat etti. Ci-nayetin ardından kaymakam ile em-niyet müdürü görevden alındı. Katil ve azmettirenler uzun süre gündemi işgal etti...

Lütfi Suyolcu için her sene 16 Mayıs’ta Kuşadası’nda anma günü düzenleniyor. 2013 yılında “Gitme Baba” filmi çekildi. Film baba-kız arasındaki ilişkiyi konu alıyor, Lütfi Suyolcu’nun yaşam duruşunu ve kızı Çiğdem ile arasındaki özel ilişkiyi anlatıyor. “Gitme Baba”nın yapımcılı-ğını, senaryosunu ve başrol oyunculu-ğunu Çiğdem Suyolcu üstlendi.

Adalızade mezarlığında son uyku-sunu uyuyan ‘65 mezunumuz Lütfi Suyolcu’yu saygı ve rahmetle anıyo-ruz.

Katkılarından dolayı TAC ‘64 Mu-ammer Arıkan ve Kuşadası Yerel Tarih Araştırmaları Çalışma Grubu Başkanı Ali Ergül Beylere teşekkür ederim.

Lütfi Suyolcu öğrencilik yıllarında (ön sırada ortada)

Sağlık ve Eğitim Vakfı’na Aralık 2013’de Pazarlama ve İş Geliştirme Koordinatörü olarak katıldım ve 26 Mayıs 2014’ten itibaren de Genel Ko-ordinatör olarak görev yapmaktayım. Kurumlarımızdaki birçok yöneticinin aksine Vakıf okullarından değil, an-cak kardeş okul sayılabilecek Robert Kolej’den mezunum. Boğaziçi Üniver-sitesi ve ABD’de eğitimimi tamam-ladıktan sonra iş hayatıma Unilever Pazarlama Bölümü’nde başladım. SC Johnson Wax ve Johnson&Johnson gibi çokuluslu firmalarda kariyerime devam ettim.Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) çatısı altında Türkiye’nin en iyileri arasında olan ve yüzyılı aşan geçmişe sahip köklü liseler, en iyi ilköğre-tim okulları, yöre halkına 135 yıldır hizmet eden bir hastane ve çok değerli mar-kayı barındıran bir yayınevi bulunmakta. Bu kurumlar birçok değerli yöneticinin ve öğretmenin emekleri ve öz-verisiyle ve gönüllü çalışan Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu üyelerinin desteğiyle yönetilmekte. Ben de, yaklaşık 15 bin mezunu, 4 bin 500 dolayında öğrencisi ve 1.300 çalışanı bulunan çok büyük bir aile-nin, SEV ailesinin bir üyesi olmaktan mutluluk duymaktayım. Görevim sü-resince, bu değerli kurumları daha da ileriye götürecek çalışmalara katkıda bulunabilmek tek amacım ve bunu da ancak aile bireylerinin destekleriyle

yapabilirim.Yazımı Bizletter için Sayın Erdoğan Kaynak’a göndermeyi planladığım sırada Aralık 2013’te kaybettiğimiz mezunumuz, İTÜ öğrencisi Onurcan Coşar’ın (TAC’13) babası ile biraz önce Vakıf’ta görüşmemden bahse-dererek bitirmek istiyorum. Kendi-siyle, Onurcan adına oluşturdukları burs fonu ile ilgili olarak Vakıf olarak neler yapabileceğimizi konuştuk. Ba-bası, Onurcan’ın TAC’li olmakla gu-rur duyduğunu ve “bir daha dünyaya gelirsem yine TAC’ye giderim” demiş

olduğunu paylaştı. Vakfa katıldığım-dan beri en çok vakit ayırdığım ku-rumumuz TAC oldu ve Onurcan’ın bu sözü, bu süre zarfında TAC hakkında öğrendiklerimi ve gözlemlerimi pe-kiştirdi. TAC, açıldığı günden beri ülkemizde ve dünyada değişik alanlarda önemli konumlarda görev yapmış ve halen de yapmakta olan değerli mezunları olan bir okul. Bulunduğu coğrafya nede-

niyle de değişik kültürleri barındıran ve yatılılık gibi çok önemli artıları olan bir kurum. 125 yıl boyunca da değişimlere ayak uydurarak günümü-ze gelmiş köklü bir yapı. Değişimlere öncülük etmek, ayak uydurmak ve vizyoner yaklaşım ku-rumlarının büyüklüğünü ve gücünü gösterir. Vakfımıza bağlı okulları-mız için geliştirme, iyileştirme ça-lışmaları sürekli yapılmakta. Eğitim teknolojileri, yönetim biçimi, sosyal yapıya paralel olarak hızla değişen öğrenci profili, ihtiyaçlar, eğitmenle-

rin verimliliği ve yetkinliği, velilerin beklentileri, eğitim alanında hızla artan rekabet, ülkemizde eğitim alanında değişen arz-talep dengesi ve sürekli değişen sınav sis-temleri.... Bunlar, TAC için de dikkate almamız gereken parametrelerden bazıları. Bu kadar çok değişkenin ol-duğu bir ortamda okulları-mız için yapılan ve yapılma-sı gereken değişiklikler ve iyileştirme çalışmaları her

zaman olacaktır. Bu dogrultuda, mi-marı ve hamisi olarak sizlerle birlikte gelistireceğimiz projeler ile TAC güç-lü konumunu koruyacaktır.Farklı ve özel bir okul olan TAC için yapılabileceklerle ilgili önerilerinizi dinlemek için kapımın her zaman açık olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Saygı ve sevgilerimle,Haziran 2014

Binnur KarademirSEV Genel Koordinatörü

Değerli TAC mezunları

Page 15: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

28 29BU

LUŞM

ALAR

TAC ‘86, 2014 Homecoming haftasını 4. yıl aralıksız olarak yine bir arada kutladı. Antalya Rixos Lares’te 4 gün boyunca Lise günlerine geri dönüldü, mavraya, arkadaşlığa, anılara, kahkahalara, rakıya, sohbete, spora, denize, doyulamadan dönüldü…

TAC’86 ANTALYA

TAC’87 İSTANBUL

Tolga Görgün, Tamer Tunç, Tibet Atlı, Alp N. Sezgin, Seçkin Çapar, Nejat Erdemtok, Hakan Toker, Mustafa Tuyan, Mustafa N. Özsavran, Zafer Gürbüz, Tanju Olcar, Serdar Toroğlu ve İbrahim Eserce (soldan sağa) Adana’da düzenli olarak organize edilen Ofis Partilerinin sezon kapanışı

Tanju Olcar TAC’86 ve eşi Nebiye Olcar’ın evsahipliğinde Hafele’de düzenlendi.

Mersin Son Cuma

TAC’89 ADANA

Kemal Hadra ve eşi Nana Orhan Kılıçcı, Mehmet Yağcı, Hüseyin Sungur ve Cengiz Gülsayım

Amerika’dan memleketi ziyarete ge-len Cem Saraydar ve Naci Kavrar’ın yaptıkları organizasyonla TAC ’89 Adana’da biraraya geldi. Sami Ural, Volkan Gemici, Ercan Acımış, Anış Arundar Paydak, Ebru Fındıkoğlu, Sayman Saygılı, Sezgin Erol ve Erdo-ğan İnanır’ın katıldığı pek mini olan reunionda anılar canlandı. Özellikle Cem Saraydar’ın, taaa Amerika’dan gelmişken, bu organizasyonun yeri, tarihi ve rezervasyonu ile bizzat ilgi-lenmesi, sonrasında adres için google maps’den link vermesi ve olay yerine ilk gelen olması gecenin kahkaha ko-nusu oldu. Ayrıca Ahmet Alptekin’in İstanbul’dan gönderdiği pasta ise ge-cenin sürpriziydi.

Adana Ofis Parti

Adana ve Mersin’den arkadaşları-nın İstanbul’u ziyaret edeceğini öğre-nen TAC ‘87 büyük bir heyecana ka-pılıp hummalı bir işbirliği ile organize oldu. 20-22 Haziran 2014 hafta sonu-nun her saniyesini dolu dolu geçire-cek planlama yapıldı. İstanbul’daki buluşmada kimler yoktu ki? Eşleri ve aileleriyle beraber Yıldız Özölmez Sağmanlı, K.Özgür Yaşa, İdil Demirel Kaya, Tamay Sayın, Müge Adil, Ah-met Erdal Güncan, Ayşen Üstünay, Şebnem Işık Ersoy, Murat Özyağ-murlu, Davit Meşulam,Gülden Sunay

Doğan, güneyden gelen İlter Baykal ve Günseli Oran Yüksel’i eşleriyle be-raber ziyaretleri sırasında görebilmek uğruna yapılan organizasyonun en az bir bacağına katılmak için çok çaba sarfettiler:)

Grup Cuma akşamı sevgili arkadaş-larımız 3 kere rötar yapan Adana uça-ğından iner inmez Aleko’nun yerinde rakı balık sefası yaptı. Cumartesi günü çılgınca yağan muson yağmur-larına aldırmadan, büyük bir azim ve çoğunlukla Polonezköy’deki mangal keyfi yaptı. Buradaki muhabbete do-

yamayan 87’liler oradan sonra akşam bizim evin bahçesinde bir araya gelip 34 yıllık arkadaşlıklarını fotoğraflar ve anılar eşliğinde yad ettiler. Pazar günü buna brunch keyfi eklenince şahane oldu. Gerçekten dolu dolu yaşanan bu haftasonu için, İstanbul grubunun bir araya gelmesine vesile olan Adana- Mersin misafirlerimize binlerce teşekkür.

İyi ki geldiniz, yine gelin...

Yıldız SAĞMANLI

Page 16: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

30 31

2009’da başlayan TAC Avrupa buluşmasının üçüncüsü yine

Mannheim’da geçtiğimiz hafta Zafer Uysal’ın evinde yapıldı. Katılanlar mezuniyet yıllarına göre: ben, Eser, Zafer, Arif, Serkan ve Ali. Ne kadar az değil mi? Oysa grupta 66 kişi varmış. Katılım %10 bile değil. Bir öncekinde de 12 kişi vardı; yani hemen hemen %20. TAC Avrupa’ya kayıtlı 66 kişi acaba Alman’laştı mı? Yoksa günlük işlerinin yoğunluğundan dolayı TAC Avrupayı tamamen unttular mı? Ar-tık orasını bilmiyorum ama katılım gerçekten çok azdı. Zafer ev sahibi olarak evini, gönlünü, kesesini TAC’lilere tamamen açmış; misafirlerini memnun etmek için canla başla uğraşıyor. Bunları neden yapıyor? Yüreğinde yurt sevgisi, TAC

sevgisi, birlik ve beraberlik duygu-su ve eski günleri yad etme duygusu, okuldaşlarıyla arkadaşlık etme duy-gusu , olmasa bunları yapar mı hiç. İşte gönlü zengin Zafer, yıllardır TAC Avrupa’daki okuldaşlarını bir araya getirmek için uğraş veriyor. Bunda da çok başarılı oluyor ama gelin görün ki katılım çok az. Umarım önümüzde-ki yıllarda katılım daha da çoğalarak Avrupa’nın başka şehirlerinde otel-lerde buluşularak katılım rakamla-rını çoğaltır birbirimizi daha geniş gruplar halinde toplar mavralarımıza devam eder ve hoş vakitler geçiririz. Geçen Cuma öğleden sonra Zafer-lerin evine geldiğimde Eser’le Arif’i masada buldum; çaylarını içiyorlardı. Aralarına katıldım ve ben de çayımı yudumlamaya başladım. Derken soh-

bete başladık. Hiç aklımın köşesin-den bile geçmediği halde Almanya’ya Libya’dan nasıl transfer olduğu-mu anlattım. Bir yıl için geldiğim Almanya’da nasıl 44 yıldır yaşadığımı anlattım. Derken Eser, Küba seferlerine geçti ve önümüzdeki günlerde 20’inci defa Küba’ya gideceğini anlattı. Bu ara-da konu kolej yıllarına geldi. Talas’ı 6 senede bitirdiğini söyledi. Bir ara Talas’tan atılması söz konusu olmuş ama Cemal Gürsel vasıtası ile önlen-miş. Ardından Talas’ı bitirmiş fakat Mr. Stone Tarsus’a gelmesine mani ol-mak istemiş; ama o engeli de bir şekil-de aşmış ve TAC’ye gelmiş. Tarsus’ta da ava merak sarmış. Bu arada okulun basket takımının aslarından biri ol-muş ve 1968’de Tarsus Amerikan Ko-

ZAFER BUNU HEP YAPIYOR

Mahmut Telli ’57

BULU

ŞMAL

AR

leji tarihinde ilk defa Türkiye üçün-cüsü olmuş. Biz bunları konuşurken Arif elinde tablet bize yardımda bulu-nuyor ve gerekli internet bağlantları ile mavramıza renk katıyordu.Eser’in derslerle pek alakası yokmuş. Meraklı bir avcı olarak gecelerini ge-nelde Karabucak ormanlarında geçi-rirmiş. Hatta sabaha karşı okula gelip yatakhaneye girip uyurmuş. İlk ders Haydar beyin dersi olduğundan Hay-dar bey onu yatakhaneden aldırıp sı-nıfta uyumasını sağlarmış. O da yastı-ğını alır gelir sınıfın en arkasına geçer uyurmuş. Haydar beyin bu iyiliğini hiç unutamıyorum diyor. Gidip elle-rinden öpeceğim diyor Haydar beyin. Eser’in hayatı tam bir macera filmi olabilir. Okulda devamlı tabancayla gezermiş. Pompalı tüfeği varmış. O tüfekle Karabucak ormanında do-muz avlarmış. Hatta pompalı tüfek-le Stickler binasının önünde fotoğraf bile çektirmiş.Ömer Temel’le olan maceraları da bir alem Eser’in. Her şeye rağmen 6

senede bitirdiği Talas orta okulun-dan sonra geldiği Tarsus’u, 3 senede birmiş. Şaşılacak bir şey doğrusu. Okulu bitirmiş ama Üniversite giriş sınavlarında hiç bir yeri kazanama-mış. Erzurum Üniversitesi’nin ilahi-yat fakültesine bile girememiş. İsmi yedeklerde çıkmış. Ankara birinci noteri olan babası ve annesi çok kız-mış. Hatta annesi git demiş, yedekte bekle; ilahiyat fakültesine gir ve dini de berbat et çık gel demiş. Bu arada ne hikmetse yurt dışına, Almanya’ya gel-miş. Gelmiş ama bu kez aklı da başına gelmiş ve normal öğrenci olmuş. Oku-duğu üniversiteyi bitirip çok başarılı işler yapmış… Eserin hepsi bu değil tabii. Başka mavra günlerinde başka yönlerini de dinleriz. Eser bunları anlatırken Hollanda’dan Ali ve Köln’den Serkan da geldi. Mavra koyulaştı. Onlar da Zafer’le mavraya daldılar. Ne konuştular bi-lemiyorum ama çok hararetli konuşu-yorlardı. Zafer bir taraftan mavraya kulak misafiri olurken bir yandan da

harika karides ziyafeti çekiyordu biz-lere. Ardından Levrek ızgara ve rakı fevkalade güzel gidiyordu. Bu arada Zaferin değerli eşi Döröthe de ev sa-hibesi olarak bizlere eşlik ediyordu. Hep beraber mavraya devam eder-ken bir de baktım gece yarısı olmuş. Ben okuldaşlarımdan özür dileyerek aralarından ayrıldım ve Frankfurt’a doğru yola çıktım. Eve geliğimde saat sabahın 1:30’u olmuştu.Çok güzel bir 7 saat geçirmiştim Mannheim’da Zaferlerin evinde. Ben ayrıldıktan sonra fıkralar belden aşağıya inmiş ve epeyce gülüp eğlen-mişler. Bu toplantıda ben yaşlı olma-nın avantajlarını da yaşadım. Eksik olmasınlar hepsi de saygıda katiyen kusur etmediler. Beni kral gibi yaşat-tılar. Ben başta Zafer olmak üzere bu güzel geceyi yaratanlara çok teşek-kür ediyorum; ve böyle güzellikleri kaçıran diğer TACEU grubuna da bir dahaki toplantıya katılmalarını hara-retle tavsiye ediyorum.

Page 17: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

32 33

Yıllarca adını duyardım. Bir kere-sinde uzaktan sisler arkasına saklan-mış silüetini de görmüştüm. Beyaz kö-püklü dalgalar sabırsız atlar gibi ona doğru koşup duruyordu. Arabamda oturup bir süre onu seyrettim. Uzak ve ıssız adalar hakkında gördüğüm filmler, dökümanterler ve kitapları anımsayıp o adayla ilgili düşler kur-dum. Acaba oraya gitsem Robinson Crusoe gibi ilkelliğin içinden çetin ama mutlu bir yaşam çıkarabilir miy-dim? O ada da tek başına yaşamanın nasıl bir şey olacağını düşünerek epey uzun bir süre adayı gözledim.”Bir gün mutlaka giderim.” diye kendi kendime söylendim ve yoluma devam ettim. O bir gün yıllarca gelmedi. Sonun-da İstanbul’dan, hükümeti eleştiren yazılar yazdım diye üniversitedeki öğretim üyeliği görevime son veren yöneticilerden, paranın çarmıhına gerilmiş sevgiyi anlamayan insan-lardan bunalınca aklıma o ada geldi. Bir küçük çanta ve eşimle beraber o adaya doğru yola çıktım. Geyikli’de ege denizinin hoyrat rüzgârı ile ta-nışınca denizin kıyısında durdum ve tüm sıkıntılarımı egenin mavisi ile paylaştım. Rahatlamıştım. Dalgala-rın kumsalla seviştiğini gördüğümde ne kavga, ne iş, ne vefasız insanlar, tü-münü unutmuştum. Dalgalar acıları-

mı almış, yıkayıp beyaz köpüklere dö-nüştürüp dalgaların sırtına bir resim güzelliğinde işlemişti. O an kendimi özgür hissettim. Ağaçlarla, martılarla bir, denizin ve göğün mavisinde boy vermeye hazırdım. Nazım’ın dizele-rini anımsadım: “bu anda ne düşmek dalgalara/ bu anda ne hürriyet ne kav-

ga ne karım/ toprak güneş ve ben bahti-yarım” Geyikli’nin kumsalında adayı gözleyerek arabalı vapuru beklediğim dakikalar yaşanması gereken yaşamın nasıl olduğunu bana denizin aynasın-dan yansıtıyordu Ben de Nazım gibi o an mutluydum.

Bozcaada’ya ayak bastığımda tüm düşlerim yok oldu. Ben sessiz, insanın çok az, ağaçların ve kuşların alabil-diğine çok olduğu bir ada düşlerken

bir insan selinin ortasında buldum kendimi. Şaşırdım. Sessizliğin derin kuytularında yok olacağımı düşler-ken bir kent uğultusunun sarmalına yakalandım. Kendimi gideceğimiz tatil köyüne zor attım. Burası doğa ile barışıktı ve denizi pırıl pırıldı. Bi-raz ferahladım. İlk gün ada hakkında edindiğim bilgiler ilginçti:

Antik çağda Lukophrys, Yunan Mitolojisinde Tenedos adıyla anılan Bozcaada, stratejik konumundan do-layı çağlar boyunca birkaç kez istilaya uğramış ve el değiştirmiş. Adadaki nekropol sahasında yapılan kazılar-dan anlaşıldığı üzere adanın tarihi M.Ö 3000 yılına dayanıyor. Adanın bilinen ilk sakinleri Pelazziler. Daha sonra sırasıyla Fenikeliler, Atinalılar, Yunanlılar, Persler, Büyük İskender, Bizanslılar, Cenevizler, Venedikliler ve Osmanlılar adaya egemen olmuş. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden sonra Bozcaada Türkler için önem kazanmış ve 1455 de Osmanlı topraklarına katılmış. Bu tarihten sonra Osmanlılar ve Vene-dikliler arasında mücadeleler olmuş. Osmanlı yönetiminde geçen uzun bir dönemden sonra, Balkan Savaşları sırasında 1912 yılında Yunanlılar ta-rafından işgal edilen ada 1923 Lozan Anlaşması ile Gökçeada ile birlikte

Engin ÜnsalTAC ‘55

BOZCAADAED

EBİY

AT

Türkiye Cumhuriyetine bağlanmış. Haziran ayının sıcağını sürekli

esen ince serin bir rüzgâr alıp götürü-yordu. O rüzgâr sevdalı gönüller için Eros’un flütü ile inanılmaz güzellikte bir müziği sevginin saçlarında dolaş-tırıyordu. O müziği dinleyenler, kim-seyi umursamadan, insan olmanın keyfini yaşıyorlardı. Varlıkları ile, ta-vırları ile bağnazlığın kapılarında sü-rünen, beyinleri karanlığın suları ile yıkanmış insanlara meydan okuyor-lardı. “ İnsanız, sizin çağ dışılığınıza tutsak olmayacağız, insan gibi yaşa-yacağız” diye haykırıyorlardı. “Ver elini güzellik”dedim ve kendimi yol-lara vurdum. Adanın kıyıları mavinin tüm renkleri ile bir gergef işlemesi gibi alımlı ve güzeldi. Denizin rengi, temizliği deniz perilerinin söylediği şarkılar gibi insanı denize çağırıyor-du. O gizemli sesin çekim alanı dışına çıkmak olanaksızdı. Mavilere doğru kulaç atarken yaşamın bu kadar güzel olabileceğini daha önce düşüneme-dim diye hayıflanıyordum.

Adanın bağ evlerinde yaşayan bir dostum vardı. Hukuk Fakültesin-den sınıf arkadaşım Şevket Çizmeli. Ankara’nın bunaltısından kendine bir bağ evi cenneti yaratmış. Terasından-güneşin denizle dansını seyrediyor, gökyüzünün ucunda o muhteşem gü-

neşin denizle öpüşmesini, biliyorum, büyük bir kıskançlıkla izliyor. Bağ kütüklerindeki üzümün insana şara-bı özleten görüntüsü, evinin hemen yanına diktiği lavanta çiçeklerinin in-sanı huzurla dolduran kokusu dostu-mun rafine zevkini şekillendiriyordu.

Bir akşam denizin üstündeki bir

lokantada yemek yerken uzakta söy-lenen bir şarkı gecenin ıssızlığında tabağıma çok gerilerde kalmış bir öz-lemin kor ateşi gibi düştü. “ adalar sa-hilinde bekliyorum…/ beni şadet Şa-diyem başın için” Bu 1950’li yıllarda okuduğum yatılı okulun gece müta-laasından dönen arkadaşlarımın ayrı bir binada olan yatakhaneye giderken rahmetli Ali Birol’un önderliğinde söyledikleri şarkıydı. O dağ başında-

ki okulumuzun hüzün dolu geceleri-ne daha da hüzün katan ama hüznün aynasında bizleri olgunlaştıran bir şarkıydı o duyduğum. Ne zaman din-lesem göz pınarlarıma iki damla yaş koyan acımasız ama güzel bir şarkıydı o Talas gecelerinde yankılanan şarkı.

Adadan ayrılırken o güzel temiz sa-hillerine kıskanarak baktım. Bir daha gelebilir miyim diye hüzünlendim. Ada gittikçe küçülürken hep o şarkıyı söyledim içimden. Ada sahillerinde bekleyeceğim, gelmesini özleyece-ğim bir sevgilim yoktu ama o şarkının hüznünü yaşadığım sürece, yitirdi-ğim ve bir daha asla göremeyeceğim dostların acısı ile birlikte yüreğime damla damla akıtacaktım biliyorum.

Bozcada’da dört gün kaldık. Atti-la İlhan’ın dediği fazlasına paramız yetmiyordu. Tüm sevdiklerim anıla-rımdaydı. Gözleri gözlerimden gitmi-yordu. Zulümler gördük, horlandık, sonunda tek başımıza kaldık. Ama sarılacağım şarkılar, arkasına sığına-cağım şiirler vardı. Vapurun güverte-sinde Akdeniz’in ılık rüzgârı yüzüm-de, saçlarımda dolaşırken Bozcaada arkamda eski sevgililerin anısı gibi giderek küçülüyordu. Bozcada yaşan-mış günlerin buruk bir anısı olarak, sisler arasından bir görünüp bir kay-bolacaktı.

Page 18: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

34 35

Bahar gelir gelmez Sokağa çıkar çıkmaz Elif’i görür görmez

diyor şair Metin Eloğlu. Öyle ya, Arif’e ne tarif derler, bilirsiniz. Yaşın genç, kendin dinç; bahar gelmiş vurmuş başına. Kavak yelleri de deli deli esme-ye başlamış. İşte o sırada çıkıyorsun sokağa; bir de yavuklunu görüyorsun; Elif’i. Artık gerisini düşünmeye gerek var mı? Arif olan anlar ne halde oldu-ğunu. Zaten o yüzden şair, şiirin ismi-ne, ‘arif olan anlasın’ demiş.

Arif olan anlasın; gerisini düşünme diyoruz ama, bunu söylerken bile yine de düşünüyoruz. Düşüncesiz insan olmaz elbet. Ben de bugün bunları düşünürken aklıma Ziya Paşa geldi birden. Hani şu düşünmeyeni dü-şünmeye zorlayan, büyük düşünür ve şairimiz Ziya Paşa. Bugün toplumda yaşayan amir, memur, işçi, işveren, yöneten, yönetilen herkesin, bazen sanatı düşünmeleri gerektiğini düşü-nürken aklıma geldi Ziya Paşa.

Ziya Paşa’yı 60 yıl önce değer-li edebiyat hocamız Haydar beyden öğrenmiştim. Çoğunuz Ziya Paşa’yı unutmuş olabilirsiniz ama ben unut-madım; hatta geçen zaman içinde Haydar beyden öğrendiklerimin üze-rine de koydum. Çok sevdim Ziya Paşa’yı. İngiliz şair Alexander Pope’u da çok sevmiştim. Onun şiirleri de Ziya Paşa’nınkiler gibi çok öğreticidir. Diyarı küfrü gezdim; beldeler, kâşaneler gördüm Dolaştım mülkü İslamı bütün viraneler gördüm

diyen Ziya Paşa, o zamanlar küfür diyarı, kafiristan denilen Batı’nın etkisindeki Türk Edebiyatı’nın önde gelen saygın isimlerinden birisidir. Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte, Tanzimat Edebiyatı denilen, Avrupai Türk Edebiyatının, Edebi-yatı Cedide’nin kurucularındandır.

Ziya Paşa’nın yönünü ve eserlerini incelemek böyle dar satırlara sığama-yacağından, onun halka mal olmuş beyitlerini sizlere aktarmayı ve ba-zılarınızın unutmuş olabileceği Ziya Paşa’yı hatırlamanızı sağlamayı uy-gun görüyorum.

Ziya Paşa’nın kıta, beyit ve mısra-ları, hemen hemen atasözleri kadar meşhur olmuş ve halk arasında ağız-dan ağıza dolaşarak, büyük kitleler tarafından benimsenmiş, ezberlen-miş ve hatta bazıları, aradan 200 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen günümüze kadar gelmiştir. Ben bu-raya ‘toplum için sanat ’ gayesiyle ça-lışan Ziya Paşa’nın, bazı yerlerinde Tanrıya bel bağlamış kalender felse-fesini, bazen de devrin büyüklerine sert hücumlarını içeren, 12 bölümlük ‘Terkib-i bend’inden bazı bölümleri almayı uygun gördüm. Bunları okur-ken çoğunuz kendinizi bu satırların içinde bulacak ve Ziya Paşa’ya çok hak vereceksiniz. İşte Terkib-i bend’in beşinci bölümünden seçtiklerim:

Dehrin ne safa var acaba sim-ü zerindeİnsan bırakır gider hepsini hin-i seferinde.Seyretti hava üzre denir tahtı SüleymanOl saltanatın yeller eser şimdi yerinde.Canan gide, rindân dağıla, mey ola rizân,Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde?Yıldız arayıp gökte, nice turfa müneccim, Gaflet ile görmez kuyuyu, rehgüzerinde.Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz, Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

Terkib-i bend’in sekizinci bölü-münden seçtiklerime bakın bir de:Her şahs-ı harimi haka mahrem mi sanırsın? Her taç giyen çulsuzu Ethem mi sanırsın?Dehri arasan binde bir adem bulamazsın;Adem görünen herkesi adem mi sanırsın?Çok mukbili gördüm ki güler; içi kan ağlar; Handan görünen herkesi hurrem mi sanırsın?Hali ne zaman kaldı cihan ehli tama’dan Sen kendini bu âleme elzem mi sanırsın?En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun, Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?

Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın,Ey gonca, bu cemiyyeti her dem mi sanırsın?

Ya şu dokuzuncu bölümden seçtik-lerime ne demeli:Pek rengine aldanma, felek eski felektir. Zira feleğin meşreb-i nazası, dönektir.Allaha sığın şahs-ı halimin gazabındanZira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm,Şir’in dahi kastetmesi cana gülerektir.Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma?Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektirNush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir; Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Yukarıdaki beyitleri seçerken, her-kesin kolayca anlamasını sağlamak amacıyla, içinde Türkçe sözcüklerin bol olanlarını seçmeye gayret ettim. Yoksa Ziya Paşa bu kadarla biter mi hiç? Buna rağmen bilmem dikkat et-tiniz mi? Okuduğunuz beyitleri he-pimiz her gün şu ya da bu biçimde ya-şamaktayız. Hangi düzeyde olursak olalım; ister yönetelim; ister yöneti-lelim; bu okuduklarımızın bir kısmını sezinliyoruz, duyuyoruz veya söylü-yoruz; bazen Ziya Paşa’nın ağzından, bazen de kendi sözcüklerimizle…

Ama daha da rahatlamak için gelin Ziya Paşa’nın başka bir beytini beraber okuyalım:

İç bade, güzel sev var ise aklı şuurun Dünya var imiş, ya ki yoğ imiş; ne umurun!Adaaaaaam sen de, bunu da söylemez-sek, şu kısa ömrümüzü daha da kısaltır; stresten gümler gideriz vallahi…

SÖZLÜK:

Dehr: DünyaSim-ü zer: Gümüş ve altınHin-i sefer: Yolculuk zamanı (ölüm)Rindan: Rintler; kalender kişilerRizan: DökülmüşTurfa: Beceriksiz, acemiRütbe-i akıl: Aklın derecesiHer şahsı harim: HerkesHaka mahrem: Tanrının en yakınıHar: EşekMukbil: İkbal mevkiindeki kimseHurrem: MesutHandan: GülenHali: BoşEhli tama: Dar gözlü, tamahkâr olanEsrarı derun: İnsanın içindeki sırlarFeleğin meşrebi nazası: Feleğin derde deva olmayan dönek huyuŞahsı halim: Yumuşak huylu kimseŞir: AslanBed asıl: Sütü bozuk, kötü asıllıNecabet: AsaletZerduz: Sırmalı, sırma ile dikilmiş

Mahmut TelliTAC ‘57

EDEB

İYAT

Stephen King’in UR adlı kısa romanının bir yerinde, sonradan bulunan ve ünlü bir yazara ait ol-duğu iddia edilen bir edebi eserin gerçekten o yazara ait olup olmadı-ğını test eden bilgisayar program-larının bahsi geçer. Örneğin, tüm dünya Hemingway’in yazdığı şu kadar eser var diye bilirken, kim-bilir nerdeki bir kilerde tesadüfen keşfedilen tozlu bir manuskriptin de Hemingway’e ait olduğu iddia edildiğinde, bu tür bir program, Hemingway’in cümle yapılarını, yazım tarzını, özetle özgün ede-bi izini, karşılaştırma yöntemiyle bu yeni keşfedilen eserde “arıyor”. Tam olarak bulamaz ise, bu taklit-tir, yahut, başka birinin eseridir, diyor. Bulduğu takdirde ise hay-ranlara müjdeyi veriyor: Nurtopu gibi bir Hemingway eserimiz daha oldu.

İşte bu haftasonu, bu bilgisayar programının yaptığını doksanlar-da Silikon Vadisi’nde değil, elliler-de Tarsus’ta yapanlardan biriyle aynı sofrada misafir edildik.

‘74 mezunu Zafer abi ev sahip-liğinde artık gelenekselleşen TAC Avrupa toplantıları 2009’da baş-lamıştı. Bunları 2012 ve 2014 takip etti. Yeme, içme, hatır sorma, TAC anlatma, TAC dinleme, yalnızlık katletme ve özellikle biz çömez-ler için ufuk genişletme odaklı bu toplantıların yeri hep Zafer abinin Almanya’nın Mannheim şehrin-deki Halil İbrahim sofrası, onur konuğu daima Mahmut Telli ‘57.

Mahmut abi TAC’de okurken,

edebiyatta henüz işlemedikleri şiirlerin Byron mi, Keats mi ol-duğunu ayırt eden, hatta bundan sınav edilen bir gelenekten. 14 ya-şındaki bir çocuk, bakıyor, müm-kün değil arkadaş, diyor, Kipling böyle yazmaz, olsa olsa Shelley’dir bu, diyor. Akıl alır gibi değil. Peki, övünülmeyecek şeyler olmamış mı ellilerde TAC’de? Olmuş, o zaman dahi olmuş. Okul şöyle bozuldu, böyle bozuldu demeden, tarihi de iyi bilmek önemli demek.

Buluşmanın ikinci hakim rengi, Eser abi ‘69 deneyimlerini mezu-niyet yılının çok ötesine taşımış, deyim yerindeyse markalaşmış bir isim. Kaçıncı buluşmamız, daha maceralarının onda birini dinledi-ğimizi zannetmem. TAC mezunu Gambiya’da ne arar ve ne bulur, muhabbet ortamını bulursanız kendi ağzından dinleyin. Zeytin-yağının faydaları konusunda kitap yazdığını duyarsanız, mutlaka edi-nin. Ufuk açtık diyorum ya, fırtı-nalı havalarda balkonda ne yapılır, ne yapılmaz, pes dersiniz.

‘78 Arif abi ile ‘90’dan ben ve Ali bir değil birkaç yaşımıza birden daha girdik sanıyorum. Eve dönüş yolunda zihin damağımda kalan şu oldu: O da TAC, bu da TAC. Gökku-şağı, bu işte.

O gökkuşağı ki, Güner Baykal’dan, Haydar Göfer’e, Hü-seyin Ağa’dan, Hans Meyer’e, iki TAC’li bir araya geldikçe yadedilen birçok rengiyle, dünyanin dört bir köşesindeki nemli gönüllerde her güneş açtığında, ufukta...

O GÖKKUŞAĞI Kİ...

Serkan TaylanTAC ‘90Almanya

Metin AtamerTAC ‘ 61

Gitme bahar gelmeden çiçekler seni özlerDeğmesin sana keder, mutluluk çabuk biter

Her bahar çiçekle senden esenlik gelirBahçede bir sevinç bir telaş sergilenir

Çiçeği dalda kokla solup düşmeden yereBaharla dolsun hayat sevgiyle gönüllere

Çok isteme hayattan sevdağ sonu tez gelirAyrılık üzer yari, benden eser gizlenir

Page 19: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

36 37

Bu yazıda sizlere babam İlhan Yoncacı’nın Tarsus Amerikan Koleji-ne olan sevgisini elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım.

Kendisi 1947 mezunu ve şu anda 86 yaşında. İstanbul’da özel bir bakım evinde kalıyor çünkü maalesef Alz-heimer hastası.

TAC’den mezun olduktan sonra İs-tanbul Üniversitesi İşletme Bölümü-ne kayıt yaptırmış fakat ablasının ani vefatı nedeni ile yaşadığı üzüntüyü atlatabilmek adına Kore Savaşı’na gö-nüllü olarak katılmış. İyi derecedeki İngilizcesi sebebi ile Kore Savaşı’nda tercümanlık görevinde bulunmuş. Türkiye’ye döndükten sonra bir süre babasının kereste fabrikasında ça-lışmış ancak hayatını İstanbul’da sürdürmeye karar vererek İstanbul’a taşınmış.

Babam karakter olarak içe kapanık ve ağzı sıkı biridir bu nedenle de geç-mişinden pek bahsetmez , bizler geç-mişe yönelik sorular sorduğumuzda da hep geçiştirir. Aramızdaki yaş far-kı oldukça fazla, bizler onun 3 evlilik yaptığını ve benimle birlikte 2 çocuğu olduğunu biliyoruz sadece. İlk evlili-ğini gençlik hatası olarak görebiliriz, ikinci evliliği ise çok uzun sürmemiş. Son evliliğini ise rahmetli annem ile yapıp, onunla da 17 sene evli kaldık-tan sonra öğrencilik yıllarında dediği gibi bekarlık sultanlık diyerek bekar yaşamaya başlamış ve halen de bekar

olarak hayatını devam ettirmektedir.Hatırladığı çok nadir kişi ve olaylar

var. Bunlardan biri de Tarsus Ameri-kan Kolejinde geçirdiği güzel günler. Öyle ki okul müdürü ve eşinin ismin-den tutunda yaptıkları sporlara, fut-bol oynamasından okuldaki disipline, saygıya kadar her şeyi anlatıyor. Bun-ları o kadar güzel ve mutlu bir şekilde anlatıyor ki her seferinde iyi ki böyle bir okulda okumuşum diyor.

Babamın anlattıkları beni ve eşimi öyle etkiledi ki bazı hatıraları tekrar canlandırabilmek, o günlere ait bazı anıları bulabilmek ümidiyle eşimin ai-lesi ile birlikte Tarsus yollarına düştük.

Okulu gördüğümüzde kalp atışları-mızın hızlandığını hepimiz hisseder olduk. Bizler her ne kadar o okulda okumamış olsak da okulun kendisine ait bir havası ve misyonu olduğunu daha görür görmez anladık.

Okul yetkilileri ile görüşmek iste-diğimiz zaman bizleri hemen TAC Mezunlar Derneğine yönlendirdiler. Mezunlar Derneğinde Ali Cerrahoğlu ve dernek çalışanları bizleri büyük bir ilgi ile karşıladılar.

Kendilerine babamı anlatınca hem

çok mutlu oldular hem de ellerinden gelen tüm imkanlarla o yıllara ait bel-geleri çıkarttılar. 1947 yılına ait yıllı-ğı görünce hemen oradayken babamı aradım ve sınıf arkadaşlarını sordum. Babam neredeyse tüm arkadaşlarını hatırladı ve onların nereli oldukları-nı, genel karakterlerine varana kadar anlattı.

Bunun üzerine önce yıllıktaki tüm sayfaların resimlerini daha sonra da okulun resimlerini çektik. Hat-ta babam için Giftcenter’dan TAC t-shirtleri aldık.

İstanbul’a gelir gelmez babamın yanına gittik. Hediyelerini verip, yıl-lıktaki resimleri gösterdik. Babam önce çok şaşırdı, resimleri nereden bulduğumuzu sordu çünkü okula git-tiğimizi unutmuştu. Okulu ziyaret et-tiğimizi duyunca o an TAC günlerine geri döndü. Tek tek tüm arkadaşlarını tanıdı, hepsiyle ilgili hatırladıkları-nı anlattı. Giftcenter’dan aldığımız t-shirtleri gösterince babamın mutlu-luğu daha da arttı. Hemen bir tanesini giydi, çocuklar gibi sevindi.

Şimdi onu her ziyaret edişimizde resimleri tekrar gösterip onun anıla-rını canlı tutmaya çalışıyoruz.

Bizlere bu imkanı sundukları için TAC Mezunlar Derneğine teşekkür-lerimi sunuyor, okulunuzdan mezun olan herkese sevgi ve saygılarımı ile-tiyorum.

Mehmet YONCACI

İlha

n Yo

ncac

ı TAC

‘47

TAC Mezunlar Derneği olarak geçtiğimiz günlerde çok özel ziyaretçilerimiz vardı. Alzheimer hastalığı olan İlhan Yoncacı TAC ’47 mezunu abimizin oğlu, geli-

ni ve ailesi, İlhan Abimizin TAC anılarına dair bilgiler bulmak için İstanbul’dan Tarsus’a gelerek bizleri ziyaret ettiler.

İlhan Abimiz en yakınlarını bile güçlükle hatırlıyor olmasına rağmen TAC’de geçirmiş olduğu yıllara dair tüm detayları hatırlıyor. Betül Ablamızın babası ile de sınıf arkadaşı olan İlhan Abimize telefon ile ulaşan oğlu Mehmet Bey elinde tut-tuğu 47 dönemi yıllığından tek tek arkadaşlarının ismini okudu, İlhan Abi ise her arkadaşını yaşadığı şehir ile hatırlayıp, o dönemdeki okul müdürü ve öğretmenleri bizlere dakikalarca anlattı.

Oğlu Mehmet Yoncacı’nın hazırladığı İstanbul’dan Tarsus’a uzanan hikayeyi sizlerle paylaşmak istedik.

TAC’

NİN

ÇINA

RLAR

I

Ortaokul 8. sınıfı tamamlayan öğrenciler hayatlarında bir başka evreye geçmenin coşkusunu öğret-menleri ve aileleriyle birlikte yaşadı-

lar. Törende TAC Mezunlar Derneği Başkanı Ali Cerrahoğlu ve Tarsus Ti-caret ve Sanayi Odası Başkanı Ruhi Koçak’ta TAC ’84 konuşma yaptılar.

Yapılan konuşmaların ardından 8. sınıf öğrencilerine okul müdürü tarafından mezuniyet belgeleri ve-rildi.

TARSUS SEV’DE MUHTEŞEM MEZUNİYET

Gençay Kasapçı Sergisi

Page 20: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

38 39

TAC MEZUNİYET

Muhtar Kent’in yapmış olduğu konuşmasından bir bölüm:

The most important learnings in his professional career of 36 years are the importance of innovation, empathy, the critical nature of running a suc-cessful network of relations, strate-gies for conflict resolution, and the foundations of his leadership, which he states, were all rooted in TAC.

Here are the important principles of life which he hopes will guide the new graduates of TAC:

1. Do not forget your classmates from TAC, for they will be the most important values in the years beyond, and keep these bonds strong through your life.

2. Remember that education holds a transformative power and has res-ponsibilities attached to it, responsi-bilities for each other, the ones to the community you are in, and of course

responsibilities to your contry. 3. You will soon graduate from uni-

versities and start your career. Try to start from the bottom and chase your passions.

4. Never eat alone, even when you have a very hectic schedule, as it will help you keep your interpersonal rela-tionships strong, and you can always learn something new from the person sitting with you at a dinner table.

5. Always be humble. Vanity is a bad thing which is not worthy of TAC graduates or students.

6. Decide on what you will not do. If you are able to focus on the path ahead, you will see that the path to success will turn out to be even shorter.

7. Please give time to yourself. Your job, your career is important, but you should not steal from the time you will spend with your family or for yourself.

8. Remember that the world belongs

to those who proactively are never sat-isfied with where they are. There is al-ways a better, more developed way of doing things.

9. Know how to give as much as take, so that you keep a nice balance. You should always find somebody to help, a young mentor, an aged relative and you will in time see that you are happy.

Mehmet Nane’in konuşmasında TAC 2014 mezunlarına vermiş olduğu tavsiyeler:

• Constant self-improvement and being open to innovations and changes

• Awareness of one’s own weaknes-ses, planning accordingly, thus at-taining long term success

• Kepeping up to date with trends of the consumers and the new genera-tion

• If you have an idea, research, plan

Onur Kurulunun seçtiği Ertan Dumanlı Örnek Öğrencisi seçilen Bade Turgut Dernek Başkanımızın elinden plaketini alırken.

İpek 2014 , Buket 2018 , Erdem 1983 ,Funda Gök

TAC 1947 mezunu Mehmet Azmi Gök , oğlu TAC 1983 mezunu Erdem Gök ,kızları TAC 2015 mezunu İpek Gök ,TAC 2018 Buket Gök Erdem Gök’ün eşi Funda Gök , ablam İlkay Gök ,yiğenim Mehmet Azmi Gök, yiğenim Nida Dövenci

and act on it!• Trying to learn from the many

different people and personalities your will encounter

• Supporting your community, and do not be alienated from the soci-ety in which you live. Take active role in fighting with social injus-tice, and be involved. You will see that this make you happier, and confident members of the society.

Mehmet Nane also advised TAC graduates to stay in touch with each other, for this will be their most val-ued treasure from TAC.

Tarsus Amerikan Koleji 2014 Mezu-niyet töreni Cuma akşamı okul kampü-sünde yapıldı.

Güzel bir tören hazırlanmıştı. 2014 Dönemi mezunlarının Stickler’den sıra ile inmesi ve Türk bayrağı ve TAC Bayrağı’nı taşıyan öğrencilerimizin önderliğinde kapalı spor salonuna ka-dar yüründü. Yağmurlu havadan dolayı tören Kapalı spor salonunda yapıldı. Öğrenciler, davetliler ve konukların sa-londa yerlerini almasından sonra. TAC direktörü Mr. Hanna kısa bir konuşma yaptı. Daha sonra TAC 84 mezunu-muz, SEV yönetim kurulu üyesi sevgili Mehmet Nane mezun kardeşlerine hi-taben çok samimi ve onların hayata iyi hazırlanabilmeleri için tecrübeleri ile dolu çok güzel bir konuşma yaptı. Yine TAC 71 mezunu Muhtar kent abimiz ( Amerikada’da olduğu için önceden kaydedilmiş ) hayat dersi niteliğinde güzel bir konuşma yaptı. 2014 mezun-larından ilk 3 ‘e giren öğrenciler’e ba-şarı plaketleri verildi.

2014 Mezunlarına diplomaları-nı; okul yöneticileri ve onlara büyük emekler vererek yetiştiren öğretmen-leri büyük bir samimiyet ve sevgi dolu kucaklama ile verdiler. Kapalı spor Salon’undaki tören sona erdi, Stick-lerin önüne geçildi. 2014 mezunları Stickler’in basamaklarında marşlar ve coşkulu kutlamalarla keplerini havaya attılar. Arkadaşlarından ayrılmanın verdiği hüzün, yepyeni hayatlara baş-layacak olmanın heyecanı içindeydiler. Mezun abi ve konuşmacıların, benim ve bütün mezunların düşüncesi olan , ‘’

TAC MEZUNLARI, HAYATINIZIN, EN SAMİMİ, CANDAN, ÇIKARSIZ, KARŞILIKSIZ DOSTLUKLARINA SAHİPSİNİZ ‘’ bunu ileride daha iyi anlayacaksınız. Bundan dolayı birbi-rinize sımsıkı sarılın ve ömür boyu bu dostlukları, kardeşliği devam ettirme ve geliştirme yoluna gidin. Bu hatırlat-malarla yeni mezunlarımıza aramıza ‘’ HOŞGELDİN TAC 2014 ‘’ diyorum. Kızım İpek Gök; 2014 mezunları için-de, bizleri gururlandırarak bu sene me-zun oldu. TAC 1947 mezunu olan dede-si Mehmet Azmi Gök ve ben bu mutlu anı yaşamak için 13 yıl bekledik. Büyük mücadeleler, gayretler sonucu bugün-leri gördük. Küçük kızım Buket TAC lise birde okuyor, bizim okuldaki tem-silcimiz. Ben öncelikle eşim Funda’yı ve bütün mezun anneleri kutluyorum ve onları canı gönülden alkışlıyorum. Çocuklarının iyi bir eğitim alabilme-si için çocukları ile beraber büyük bir mücadele verdiler ve biliyorum ki çağ-daş, bağımsız Cumhuriyet’e, Atatürk ilkelerine bağlı. Ailesine, toplumuna, vatanına faydalı, hayırlı evlatlar yetiş-tirmek için bu fedakar mücadelerine sonuna kadar devam edecekler. Sevgi-li babalara’da teşekkür ediyorum zor olanı seçip çocuklarını TAC’de okut-tukları ve fedakarlıkları için. TAC’ yi yüceltmek için büyük gayret ve feda-karlıklar gösteren SEV yöneticilerine, TAC ‘nin yönetici ve öğretmenlerine, Mezunlar derneğine ve mezunlarına sonsuz şükranlarımı sunarım. Sevgi ve saygılarımla.

Erdem Gök 83

ÇOK KIYMETLİ TAC AİLEM

Page 21: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

40 41

1980’de TAC ile ilk tanışmanız-dan bahseder misiniz?

TAC’ye 1980 yılında girdim. Tarsus Amerikan Koleji’ne kız öğrenci alma-ya bir yıl önce başlamışlardı. Okulda böyle bir değişiklik olması ile doğan bu fırsat ve okulun köklü geçmişi an-nemi ve babamı çok heyecanlandır-mıştı.

Okula kayıt için geldiğimiz günü dün gibi hatırlıyorum; kapıdan girdi-ğim an çok büyülendim. Sevgili Betül Abla yapmıştı kaydımı.

TAC’deki öğrencilik yıllarım ha-yatımın en özel dönemlerinden biri oldu. Çok keyifli öğrencilik yaptık biz. Öğrenirken aynı zamanda çok eğlen-diğimizi, okula severek geldiğimizi çok iyi hatırlıyorum.

Hala birçok arkadaşımla sık sık gö-rüşüyoruz. Her buluşmamızda kal-dığımız yerden yeniden devam edi-yoruz; her buluşmamızda yeniden 18 yaşımıza dönüyoruz hepimiz.

Kaç yıldır TAC’de görev yapıyor-sunuz? TAC’de çalışmaya nasıl ka-rar verdiniz?

Bu yıl TAC’de 20.yılımı çalışı-yorum. 1994 yılının son aylarıydı. Mersin’de bir devlet lisesinde öğret-menlik yapıyordum. Çok sevgili Ede-biyat Hocamız Mustafa Nacar’ın bana telefon edip, “Neyi düşünüyorsun? Bu okulun sana ihtiyacın var; gelecek hafta gelip göreve başlayacaksın” de-mesi hayatımda dönüm noktası oldu.

Çok da iyi olmuş. 20 yıl, hep çok ke-yif alarak çalıştım TAC’de. Benim ve ailemin, hayatımızın bir parçası oldu TAC; bizim evde konuşurken hiç “TAC” denmez, hep “bizim okul” dur orası.

Eğitim felsefeniz nedir?Yaşadığımız bilgi çağında bilgiye

ulaşabilen herkesin iyi bir öğrenim görebileceğine, dolayısıyla öğrenme-yi öğrenmenin esas olduğuna inanı-yorum. Bilgiye her yerde ulaşılabilir ama eğitim emek ister. Eğitim bence kendine güven duyan, çevresindeki-lerle iletişim kurabilen, topluma hiz-met eden, kendine inanan, kendiyle barışık olan ve daha da önemlisi öğ-renmekten haz edebilen mutlu birey-ler yetiştirmektir.

Yeni göreviniz neleri kapsıyor? TAC’yi 5 yıl sonra nerede görmek istiyorsunuz?

Öğrencilerimizin hem sosyal hem de akademik performanslarına katkı-da bulunmak; birer dünya vatandaşı olarak yetişmeleri için ihtiyaç duya-cakları alt yapıyı hazırlamak ve kari-yer planlamalarına destek olmak. Öğ-rencilerin farklı öğrenme ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, okuldaki tüm faaliyetleri öğrencilerin öğren-meleri doğrultusunda planlamak.

Tabii ki, tüm bu hedeflere ulaşa-bilmek için okulumuzdaki tüm pay-

daşların aynı hedefler doğrultusunda karşılıklı güven ve şeffaflık ilkeleri ile kenetlenerek, birlik, beraberlik ve da-yanışma içinde olması.

Tüm öğrencilerimizin akademik çalışmaların yanı sıra hem sportif ak-tivitelere hem de toplum hizmetleri çalışmalarına aktif olarak katıldıkla-rı bir okul hedefliyorum. Bunun yanı sıra, Uluslararası Bakalorya progra-mını öğrenci ve velilerimize daha iyi anlatabilmeyi, programdan daha çok öğrencimizin faydalanması için çalış-malar yapmayı planlıyorum.

Hepsinden önemlisi, tüm öğretim kadrosu olarak Atatürk ilkelerine bağlı, daha iyi bir dünya hedefleyen, insani değerlerin ve sorumlulukları-nın farkında olan, uluslararası anla-yışa sahip bireyler yetiştirmeyi hedef-liyoruz.

Uluslararası Bakalorya programın-dan biraz bahseder misiniz? Program TAC’ye nasıl bir avantaj sağlıyor?

Uluslararası Bakalorya bugün 146 ülkede, 3747 okulda uygulanmakta olan ve uluslararası bir diploma alın-masına olanak sağlayan bir program. Asıl hedefi dünya vatandaşı yetiştir-mek olan IB Diploma Programı, me-zunlarına, birçok ülkede üniversiteye giriş aşamasında ayrıcalık sağlıyor. Programın, öğrenciyi çok yönlü yetiş-tirecek şekilde tasarlanmış olması ve programdaki değerlendirme metod-ları öğrenciye aynı zamanda hayat be-

SÖYL

EŞİ

Günseli YükseLRöportaj:İrem Yüksel

cerilerini kazandırmayı da amaçlıyor; böylelikle IB deneyimi kazanmış öğ-renciler sadece üniversiteye girebil-me becerilerini değil, üniversitedeki öğrenimleri sırasında ve iş yaşamında ihtiyaçları olan becerileri de edinmiş oluyorlar.

Bölgede, programı sunan tek okul olmamız, Tarsus Amerikan Koleji’nin sadece bölgede değil, aynı zamanda tüm Türkiye’de tercih edilme neden-lerinden biri.

Burslu öğrenci sayısı ve tuğla projesi ile ilgili olarak neler düşü-nüyorsunuz?

Tarsus Amerikan Koleji mezunları, okulumuzun sunduğu eğitim fırsat-larından Türkiye’nin her bir köşesin-den daha çok başarılı öğrencinin fay-dalanabilmesini amaçlıyorlar.

Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen öğrencilerimiz, farklı birikim-leriyle okulumuzun kültürel zengin-liğine katkıda bulunmalarının yanı sıra, akademik başarıları, sosyal ça-lışmalardaki katkıları ile de diğer öğ-rencilerimize rol model oluyorlar.

TAC başarısının sırrı nedir? Öğrencilik yılları süresince, ara-

mızdaki güçlü bağ ve aidiyet duygusu bizim kendine güvenen bireyler ola-rak yetişmemizi sağlıyor. TAC öğren-cisi mezun olduğunda güçlü bağları olan bir network’un parçası olduğunu

bilir; kendine güvenli olmasının yanı sıra, içinde yer aldığı aktivitelerden dolayı içinde bulunduğu toplumun ih-tiyaçlarının bilincindedir ve liderlik özellikleri kazanır. Her şeyden önem-lisi adil olmayı ve hakkını aramasını bilir. TAC mezunu, okuldaki kültürel zenginlik ve aktivitelerin çeşitliliği sayesinde dengeli ve donanımlı bir bi-rey olarak yetişir.

Yaklaşık 5 veya 6 yaşındaydım. Ai-lecek gittiğimiz yerin aslında ailemizin bir parçası olduğunu henüz bilmiyor-dum. Kapıdan girdiğimiz an annem elimden tuttu ve “Hadi gel Irem seni çok tanıştırmak istediğim abi-ablalar var.” dedi. Koca bir bahçe ve o kadar çok insan vardı ki; herkes birbirine sa-rılıyor, heyecanla bir şeyler anlatıyor ve

her yandan kahkaha sesleri geliyordu. Ben de tanışmaya başladıkça anladım; bu insanlar, annemin üzerinden yıllar geçse bile ‘çok yakın arkadaşım’ diye tanıştırdığı, görüşmedikleri zaman sü-resince yaşadıklarını, işini, bizi –aile-sini paylaştığı ve sürekli yüzlerindeki gülümseme eksik olmadan bahsettikle-ri anılarını (ve tabi ki bir klasik olarak ‘Irem biliyor musun annen küçükken…’le başlayan cümleleri) hatırladığı in-sanlardı.

Herkes bir ‘biz’den bahsediyordu. Önceleri anlam veremesem de zaman-la anladım; o bahçedeki tüm insanları aynı özneyle cümleye başlatan şey as-lında ‘TAC ruhu’ dedikleri o her yıl aynı gün o kadar insanın o bahçede toplanıp bir önceki yıldan bu yana sanki hiç za-man geçmemişçesine aynı yakınlıkla konuşup gülebilmesiymiş.

Ve üzerinden yıllar geçti.Şimdiye kadar hala kimi haftasonu

babama, bana ve kardeşime o her yılki heyecanla “Sınıfımla tanışmanızı isti-yorum.” der. Biz hala kimi haftasonu soframızı, evimizi, gezmelerimizi, za-manımızı ve kahkahalarımızı Idil’e ve bana ‘kardeş’ olarak tanıştırılan güzel insanlarla paylaşırız. Yıllarca ailemi-zin bir parçası dediğimiz yerde yaşa-yan, bir gün çok uzakta bile olsalar her yıl aynı gün araya hiç uzaklık girmemiş gibi cümlelerine ‘biz’ diyerek başlaya-bilecek insanlar ‘kardeş’ten başka nasıl tanıştırılırdı ki zaten?

TAC Türk Müdürü

TAC öğrencisi mezun olduğunda güçlü bağları olan bir network’un

parçası olduğunu bilir

Page 22: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

42 43SÖ

YLEŞ

İ

Geçmişe baktığımızda çok iyi bir eğitim sürecinden geçtiğinizi gö-rüyoruz. O yılları bize anlatabilir misiniz?

İnal Ertekin İlkokulu’ndan mezun olduktan sonra Tarsus Amerikan Lisesi’ne kayıt oldum. Matematiğe ilgi duyan, başarılı bir öğrenciydim. Farklı okullar arasından Tarsus Amerikan’ı seçmem, hayatımın en önemli kararlarından biridir. Orada yedi sene boyunca yatılı okumak beni çok etkiledi. Lisenin ardından Boğaz-içi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü tamamladım. Bir sene kadar burada çalıştıktan sonra hem yabancı dilimi geliştirebilmek hem de mühendisliğin üzerine finans dona-nımı kazanabilmek için ABD’de San Francisco Üniversitesi’nde MBA yap-tım. Öte yandan, hayatım boyunca bir şeyler öğrenmeye devam ettim.

Okul hayatı, iş başarısında sizce ne kadar etkili rol oynuyor? Bu an-lamda Tarsus Amerikan’da hayatı-nıza yön veren neler öğrendiniz?

Okul başarısından çok okul tecrü-besi bence daha önemli. Çünkü her zaman okullarından iyi derece ile mezun olanlar iş hayatında başarılı olamayabiliyorlar. Bu açıdan Tarsus Amerikan’da küçük yaştan itibaren 7 yıl yatılı okumuş olmak kendi ayak-

Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği (BUSİAD) tarafından düzenlenen Doğan Ersöz Yılın İşadamı ve Başarı Ödülü’nü Yönetim Kurulu Başkanımız Halil Murat Orhan aldı.

Ödül töreninde bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanımız, birçok ülkede faaliyet gösterdiğimize dikkat çekti ve 2007 yılında okyanusa açıldığımızı belirterek şunları söyledi:

“Global denize göre küçüktük ama kendimizi kabul ettirdik. Türkiye ana limanımız ve uluslararası sularda giderken en büyük güvenimiz.”

larım üzerinde durma yetisini bana genç yaşta kazandırmış oldu. Kendi kararlarını almanın özgüvenini, gu-runu yaşadım. Sonrasında hayatta hiçbir şeyden çekinmedim.

Yatılı okumak nasıl bir tecrübeydi?Hem benim hem ailem için zor ve

öğretici bir tecrübeydi. Bugünkü tek-noloji o zamanlar yoktu tabii. Hafta da bir santralden bağlattığımız saat-lerce bekledikten sonra yapabildiği-miz telefon görüşmelerimiz oluyordu. Mektuplar ve 2-3 ayda bir benim veya ailemin ziyaretleriyle özlem gideri-yorduk. Ama daha öncede söyledi-ğim gibi yatılı okumak sorumluluk duygumu çok geliştirdi ve bunun avantajlarını her zaman yaşadım.

Tarsus Amerikan’da yatılı oku-maya alışma süreciniz nasıl oldu? O yıllara ait bir anınızı bizimle pay-laşabilir misiniz?

Çok kolay alıştım. Bunda Tarsus Amerikan’a başladığım gün yemek-te köfte – patates olması da etkilidir. Bu içimi çok rahatlatmıştı, çünkü ben çok yemek seçerim ve çocuklukta en sevdiğim şeylerden biriydi köfte – pa-tates. Ama sonrasında kantinin mü-davimlerinden oldum. Arkadaşlarım beni böyle hatırlıyorlardır.

Tarsus Amerikan’ın etkinlikleri-ne katılabiliyor musunuz?

Son 4-5 senedir iyi katılım gerçek-leştirdiğimi düşünüyorum. 3 kere Homecoming’e gittim. 2012 ‘de de Kariyer Gününe katılarak öğrenci arkadaşlarımla iş yaşamı deneyimle-rimi paylaştım.

Dönem arkadaşlarınızla görüşe-biliyor musunuz? Bursa’da Tarsus Amerikan’dan arkadaşlarınız var mı?

İstanbul’da faaliyetler oldukça ka-tılmaya çalışıyorum. Aradan yıllar geçince eski arkadaşlarınızı daha çok özlüyorsunuz. Bursa’da da Tarsus

Amerikan mezunları olarak bir araya gelmeye çalışıyoruz. Ama esas sosyal medya üzerinden birbirimizden ha-ber alıyoruz.

Babanızın sizin eğitiminizde en çok dikkat ettiği unsurlar nelerdi?

Babam hakikaten çok çalışkan bir insandır. Çocukluk yıllarımda ba-bamın gece gündüz çalıştığını hatır-larım. Orhan Holding’in bugünlere gelmesinde kendisinin özverisi çok önemlidir. Akşamları yemekten son-ra yaptığı fabrika ziyaretlerine bazen ben de katılırdım. Çalışanların mo-ralini yükseltmeye yönelik ziyaretle-rimizde çok fazla şey öğrenmişimdir.

Bu ziyaretlerde çalışanlarla konu-şur, üretimi izler, kimi zaman da masa tenisi oynardık. Bu geziler o zaman-lar benim için hem iş hem de eğlence anlamına geliyordu. Çocukluk yılla-rımdaki eğitimimden belki de en çok aklımda kalan bu geziler olmuştur. Dedem ve babamın bize aktardığı en temel ilke, dürüstlüktür. Çalışkanlık, dürüstlük ve şartlar ne olursa olsun yalan söylememek, yetiştirilmemizde babamın en çok dikkat ettiği unsurlar olmuştur.

Kimya Mühendisliği okumaya nasıl karar verdiniz?

Lise yıllarında üretimde kullandı-ğımız en önemli madde süngerdi. Yani poliüretan… Üretimimiz kimya ağır-lıklı bir yolda ilerliyordu, bu nedenle kimya mühendisliğini tercih ettim. Mühendislik, disiplin olarak problem çözme yaklaşımı kazandırıyor. Do-layısıyla kimya bilgilerim zaman za-man işime yarasa da mühendislik eği-timinden edindiğim problem çözme yeteneğini çok daha fazla kullanıyo-rum. MBA eğitimim ise, hem yurtdışı tecrübem olsun hem de mühendisli-ğin üzerine finans eğitimi almalıyım düşüncesinden hareketle ortaya çıktı.

İş hayatına nasıl atıldınız?

Üniversite yıllarında derslerden ka-lan zamanlarda burada çalışıyordum. İngilizcem iyi olduğu için yabancı ko-nuklarla yapılan toplantılara katılıp tercümanlık yapıyordum. Eğitimimi tamamladıktan sonra San Francis-co’daki önemli bir firmada broker ola-rak görev yaptım. Askerlik görevimin ardından 1994 senesinde buraya dön-düm. Giderken de gelirken de yetişme tarzımız ve karakter özelliklerimiz, bizi bu görevi üstlenmeye doğru getir-di. Kafamda hiçbir zaman başka bir iş yapma düşüncesi olmadı.

Bize Orhan Holding’i anlatır mısınız?

Orhan Holding, 1972 yılında Tek-nik Malzeme firmasının kurulması ile Otomotiv Sanayisindeki yerini al-mıştır.

Dünyanın en büyük otomobil üre-ticilerinin çeşitli parça gereksinim-lerini karşılamak için Türkiye, ABD, Meksika, İngiltere, İspanya, Slovak-ya, Fransa, Romanya, Macaristan, Güney Kore, Rusya, Hindistan ve Çin’ de sahip olduğumuz fabrikalar ile 3 kıtada toplam 13 ülkede üretim yapı-yoruz.

Ana faaliyet konumuz %85’lik bir payla Otomotivdir. Bununla birlikte farklı sektörlerde de (turizm, satış, hayvancılık ve sigorta, çimento) faali-yet gösteriyoruz.

Otomotiv deki üretim faaliyetle-rimizi; akışkan transfer sistemleri, egzoz, vites mekanizmaları, esnek kumanda telleri, koltuk ve koltuk bi-leşenleri, yay olarak sıralayabiliriz.

1994’te nasıl bir sorumluluk üstlendiniz?

Bir aile şirketinden Orhan Holding’e dönüşümüz, yani kurum-sallaşma sürecimiz 1994 senesinde başladı. Ben ve kardeşim Ayşegül işin içine girmeye başlamıştık. Kriz ol-masına rağmen firmalarımızın sayısı

Ropörtaj: Ahmet Ersöz TAC ‘83

Page 23: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

44 45

hızla artıyordu. Böyle bir ortamda, merkezi holding organizasyonuna geçmemiz gerektiğine karar verdik. Şanslıyız, çünkü babamız bize gü-vendi ve kurumun dümenini çok genç yaşta olmamıza rağmen bize teslim etti... Bir yıl içinde holdingleşme sü-recimizi tamamladık ve ben Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlen-dim. Aradan tam 20 yıl geçmiş…

Çok genç yaşta holdingin başına geçtiniz. İşinizle ilgili olarak o za-manki hayalleriniz nelerdi? Bu ha-yalleri gerçekleştirebildiniz mi?

O yıllarda yabancı ortaklarımızla çalışma şeklimiz üzerine kafa yoru-yordum. Yabancı bir ortak Türkiye’ye geliyor ve buradaki yerel bir firmayla yatırımlar yapıyor. ” Neden aynısını biz yapmıyoruz?” diye soruyordum kendi kendime. Bu sözünü ettiğim, o günlerde bizim için sadece bir hayaldi.

Özellikle 2000’li yılların başından itibaren hep bu şekilde, uluslarara-sı alanda yatırım ve açılım yöntem-lerini araştırmaya başladım. İyi bir tecrübemiz ve etkin bir know-how havuzumuz vardı. Kurumsallaşma sürecimizi tamamladıktan sonra bu hayalin peşinden gitmeye karar ver-dik. Bu konuda öncü firmalardan biri olduğumuzu söyleyebilirim. Babamın ortaklık anlayışı da sektöre örnek ol-muştur. Bugün ABD ve Çin gibi birbi-rinden uzak birçok lokasyonda yatı-rım yapabiliyor ve kendi fabrikamızı kurabiliyoruz. Bu nedenle hayalleri-mi gerçekleştirebildiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.

Peki, gelecekle ilgili hayalleriniz neler? Örneğin, 20 yıl sonrasını dü-şünüyor musunuz?

Otomotiv sektöründeyseniz ge-leceği düşünmek zorundasınız. Ya-tırımlarınız geleceği düşünmeyi ve planlamayı gerekli kılıyor. Otomotiv sektöründe beş sene sonrasını dü-

şünmek bu senenin bütçesini yapmak gibidir. Biraz orta vadeli düşünelim dediğinizde hayallerinizi 15 seneye kadar uzatmalısınız. Şu anda faaliyet-lerimiz ağırlıklı olarak otomotiv yan sanayiinde odaklanmış durumda. Bü-tün uzmanlığımız ve tecrübemiz bu taraf ağırlıklı olarak işliyor. Zaman zaman farklı konulara girme deneme-lerimiz de oluyor. Otomotiv, dünyada çok hızlı değişen sektörlerin başında geliyor. Elektrikli araçlar, dijital tek-nolojiler, kendi kendine gidebilen oto-mobiller… Bütün bu değişimler de bizi heyecanlandırıyor. Fakat bu tekno-lojiler otomotiv sektörünün çehresini gelecekte tamamen değiştirebilir. Bu yüzden bizde sektörü yakından ve de-rinden takip etmeye çalışıyoruz.

Geçen yıllar içinde hangi geliş-meleri dönüm noktası olarak tarif edebiliriz?

Gerçek anlamda bir sıçrama yap-mak bizim için artık kaçınılmaz oldu. Bu arayış neticesinde 2007’de ilk yurtdışı alımını gerçekleştirdik. O zamanki ortağımız olan ABD’li DANA firmasının akışkan sistemleri bölümünü satın alarak bir anda global arenaya adım atmış olduk. Türkiye’ye ilave olarak, ABD, Meksika, Fransa, İspanya, İngiltere, Slovakya’da üre-tim yapmaya başladık. Daha sonra operasyonlarımızı Romanya, Kore, Rusya, Çin ve Hindistan’a genişlettik.

Sizce Orhan Holding’in başarısı-nın sırrı nedir?

Birkaç faktör bir araya geliyor. Ba-bamın attığı sağlam temellerin yanı sıra yine babamın vizyonunda yapı-lan ortaklıklar başarının temelini oluşturuyor. ABD’li, Alman, Fransız şirketlerinin yanı sıra Koç Holding gibi deneyimli Türk firmalarıyla yap-tığımız ortaklıklar sayesinde edinilen tecrübeler ve bilgiler, bu anlamda çok önemli. Bütün ortaklıklarımızdan kurumsallaşma anlamında çok fazla

şey öğrendik. Farklı kurumların iyi ve kötü yanlarını da tahlil edebilme fırsatımız oldu. Yapılan hatalardan kendimize dersler çıkardık.

Yurtdışına açılıp farklı ülkelerde ortaklıklar kurduğumuzda bu dene-yimlerin çok faydasını gördük. Örne-ğin Çin’de, uluslararası bir yatırımcı olarak yerli bir firmayla hareket edi-yoruz. Kendi deneyimlerimizin ışı-ğında oradaki ilişkilerimizi empati kurarak yürütebiliyoruz. Yerli orta-ğımız bizim için çok önemli, çünkü iyi bir ortaklığın başarıyı daha çabuk getireceğine inanıyoruz.

Peki, başarıyı kişisel olarak nasıl tanımlarsınız?

15 yıl önceki büyüme deneyimleri-mizi ve yaşadıklarımızı unutmuyo-ruz. Bu sayede yabancı ortak olarak yerel bir firmaya gittiğimizde kül-türel farklılıklara rağmen sıcak bir iletişim kurabiliyoruz. Hayatta her şeyin insana bağlı olduğuna inanırım. Özellikle bu kadar büyüdükten sonra çalışanlarınız başarının temel sırrı oluyor. Doğru insanlarla çalışmak, onları bir araya getirmek ve motive edebilmek büyük önem taşıyor. Bu nedenle son zamanlarda en çok yatı-rım yaptığımız alanların başında in-san kaynakları geliyor.

Ekonomi penceresinden bakacak olursanız, başarının tanımı büyü-mekle eşdeğer. Büyümüyorsanız küçülüyorsunuz, ilerlemiyorsunuz demektir. Büyüme hedeflerimizi yakalayabilmek, benim için de ba-şarının temel göstergelerinden biri. Büyüme hedeflerini ancak belli fi-nansal performanslara ulaşarak sağ-layabilirsiniz. Büyüme, kurumun kendi kaynaklarıyla finanse edilebilir olmalı. Sürdürülebilir büyüme bizim için çok önemli.

Farklı ülkelerde yatırım yaparken en çok zorlandığınız konu ne oluyor?

SÖYL

EŞİL

ERSÖ

YLEŞ

İ

Kuşkusuz her ülkenin farklı alış-kanlıkları var. Avrupa ülkeleri veya ABD’de her şey tanımlı olduğu için yolunuzu kolay bulabiliyorsunuz. Öte yandan, Çin gibi ülkelerdeki yatırım-larımızda kültürel farklılıklara çok dikkat ediyoruz. Oradaki yönetim sistemimizden çalışma şeklimize va-rana dek; ülkenin kültürüne ayak uy-durabilmek bizim için çok önemli. Bu anlamda önemli bir avantajımız var çünkü Türk insanı farklı kültürlere çok daha kolay adapte olabiliyor. Rus-ya için de “zor” derler, kültürel esnek-liğimiz orada da bizim için önemli bir avantaja dönüşüyor.

MURAT ORHAN’IN GÖZÜN-DEN…

Bursa’da yaşamak“Bursa, yaşamak için çok güzel bir

şehir. İstanbul’a yakınlığı, şehir için-deki yaşam kültürü bizi buraya bağlı-yor. Bursa’da yaşamayı seviyoruz.”

Otomotiv ve teknoloji“Otomotiv teknolojilerini yakından

takip ediyorum. Zaten işim gereği ta-kip etmek zorundayım. Önümüzdeki

yıllarda otomotiv teknolojilerinde yaşanabilecek değişimler beni daha da heyecanlandırıyor. Otomotiv sek-törünün, geliştirilecek yepyeni bir teknolojiyle çok farklı bir yöne döne-bileceğini görüyoruz.”

Aile ve iş hayatı “Çalışmaktan her zaman keyif al-

dım. Buna rağmen aile ve iş hayatım arasındaki dengeye her zaman dikkat ettim. Örneğin hafta sonlarını mutla-ka çocuklarıma ayırırım. Temel önce-liğim çocuklarımdır…”

Farklı kültürler“İş ziyereti için yurtdışına gittiğim-

de mutlaka işten kalan bir-iki günü-mü orayı gezmeye ve kültürünü tanı-maya ayırıyorum.”

“Babamla konuşmak beni zen-ginleştiriyor”

“Babamı her zaman kendime örnek alıyorum. Sağ olsun her gün ofise veya fabrikaya uğrar. Çok karışmaz ama gözüne batan şeyi de söyler. Öğle ye-meklerini genellikle birlikte yeriz. Onunla sohbet etmek, kafama takılan

bir şeyi danışmak bugün de beni zen-ginleştirmeye devam ediyor.”

“Çocuklarımın bizimle çalışması beni mutlu eder”

“20 yaşında bir kızım, 18 yaşında bir oğlum var. İkisi de üniversite eği-timlerine devam ediyor. Elbette ki onlar için en iyisini istiyorum. Ku-rumsallaşma sürecimizi büyük ölçü-de tamamladık. Üçüncü ve dördüncü kuşakların eklenmesiyle ailemizin daha da genişlemesi beni mutlu eder.”

Spor“Gençliğimde basketbol oynadım.

Sporun getirdiği takım tecrübesi ve disiplin, iş hayatımda çok işime yara-dı. Çocuklarımın da sporla ilgilenme-si beni mutlu ediyor.”

Uluslararası bir marka“Uluslararası firma seviyesine

ulaştık. Biz ekonomik platformda Türk firması olarak değil, uluslara-rası bir marka olarak görünüyoruz. En çok altını çizdiğimiz durumlardan biri budur.”

Page 24: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

46 47

Tarsus Amerikan size ne ifade ediyor?

Hayatımın en keyifli dönemini… Ben ilkokulu Karabük TED’de oku-dum. Aslen Safranbolu’luyuz. Do-layısıyla Türkiye’nin bir ucundan Tarsus’a gelmiştim. İlk bir - iki sene kendimi ‘tuhaf’ hissettim. Ailen yok kimsen yok! Ama sonra öyle bir kay-naştık ki TAC bizim evimiz de oldu aynı zamanda... Güzel binaları olan, sahaları olan, yabancı öğretmenleri olan, cana yakın insanları olan bir yerdi TAC…

TAC’li yıllarla ilgili en büyük öz-leminiz nedir?

Yatılı hayatımızı, hemen her gün

yaptığımız minyatür futbol maçla-rını, okul takımı ile (masa tenisi ve satranç) seyahatleri, arkadaşlarımı. Mezun olalı 34 yıl olmasına rağmen ne zaman dönemimden bir arkadaşı-mı görsem, onu şu andaki haliyle değil de daha çok TAC’deki haliyle hatırlı-yorum. Arada görüşüyoruz tabii ki 80 mezunları olarak ve sanki zaman durmuş ve hepimiz teenage yaşların-da kalmışız gibi bir ortam oluyor…

Ne zaman TAC’liler olarak bir araya gelsek ve yanımızda dışarı-dan birileri olsa maalesef ki mu-habbetin dışında kalıyorlar. Sizce de öyle mi

Bence de bizim ayrı bir dilimiz var... Ancak bunun bir olumsuz yanı da, bi-

zim de diğerlerini pek anlamamamız! Biz biraz kendimizi ‘sürüden ayrı’ görüyoruz, daha ‘özel’ görüyoruz, do-layısıyla herkesle yakın olamıyoruz…

Golf oynadığınızı okumuştum doğru m? Ne kadar sıklıkla oynu-yorsunuz? TAC’li yıllarda sporla aranız nasıldı?

Zeki Akıllıoğlu, 80 mezunlarımızdan. Bu ülkenin yetiştirdiği en önemli finansçılardan biri. Kimileri onu Etibank’ın Genel Müdürü olarak tanır, kimileriyse Vakıflar Bankası Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak.

Ben daha çok TAC’li Zeki Abi’yi merak ettim ve onunla hem TAC’li yılları hem de finans sektöründeki anı ve başarılarıyla ilgili konuştum.

Tüm TAC’liler yaş farkına bakmaksızın sanki aynı evi paylaşmış yakın akrabalar gibidir!

İşim gereği yaklaşık 13 yıldır çok farklı kesimden insanla röportaj yapı-yorum. Kimiyle yüz yüze, kimiyle tele-fonda kimiyleyse yazışarak… Söz ko-nusu röportaj yapmak olunca pek çok farklı tepkiyle karşılaşıyor insan. “Kü-çük dağları ben yarattım” diyenler de var “Senin gibi biriyim işte” diyen de. Ama naçizane deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki bu ülkede, bir TAC’liyle röportaj yapmaktan büyük bir keyif yok! Çünkü tıpkı Zeki Abi’nin de dediği gibi aramızda kaç yaş olursa olsun, birbirimizi daha önce hiç görme-miş, hiç duymamış olsak bile, bir ara-ya geldiğimizde uzun zamandır haber alamadığımız yakın bir akrabamızla karşılaşmış gibi hissediyoruz. O kadar aynı dili konuşuyor, o kadar kuvvetli bir iletişim kuruyoruz ki nerde, ne yap-tığımızı unutuyoruz. İşte size o keyifli röportajlardan biri…

SÖYL

EŞİ

Sporla aram her zaman iyi oldu.. TAC de sürekli spor yapanlardan-dım... Minyatür, masa tenisi, satranç, futbol, hatta arada basketbol…. Te-nis bile denedim ama ‘abi’ ler tenis oynandığını görünce mutlaka raketi alıp biraz vuralım derlerdi ve bize de oynama imkanı pek kalmazdı. Golfe son yıllarda merak saldım. Önceleri sıkıcı / durağan bir spor sanıyordum, ama içine girdikçe hiç de öyle olmadı-ğını ve daha iyi oynadıkça daha büyük keyif aldığımı fark ettim. Zaten başta ABD olmak üzere bazı ülkelerde golf bir nevi ‘life sytle’ haline geliyor pek çokları için. İstanbul Golf Kulübü Üyesiyim 2007’den bu yana... Birey-sel elemelide (match play) İstanbul Kupası Şampiyonu oldum 2010’da. Başka da birçok kupalarım var…

TAC mezunu olmanın etkilerini iş hayatınızda gözlemleme fırsatı bul-dunuz mu? Size herhangi bir avan-taj sağladı mı?

TAC’li olmak başlı başına bir avan-taj, kendiliğinden olageldi benim iş hayatımda.. ‘Bak bu Amerikan Koleji mezunu’ derlerdi Tarsus’u duyma-mış olanlar... Duymuş olanlar ‘ooo, TAC’densin demek’ derlerdi... Hızlı kariyerimde mutlaka ciddi etkisi ol-muştur... Başka türlü 32 yaşında Eti-bank Genel Müdürü olabileceğimi sanmıyorum! TAC mezunu ile karşı-laştığımda mutlaka farklı yaklaşım-ları olurdu. Benim de kardeşlerime olmuştur. Yaş farkına bakmaksızın sanki aynı evi paylaşmış yakın akra-balar gibi hissedilir öyle değil mi…

Finans sektörünü neden ve nasıl tercih ettiniz?

Finans sektörü benden çok rahmet-li babamın arzusu. Daha doğrusu be-nim kendisi gibi ticarete - sanayiciliğe atılmamı istemiyordu. Babam Robert Kolej 56 Mezunu idi. Karabük’ün dolayısıyla Türkiye’nin ilk haddeci-lerindendi (demir çelik sanayi). Çok

zor dönemleri oldu, sonunda 1980 yılında haddehaneyi devretmek zo-runda kaldı. Tam benim TAC den mezun olduğum sene idi ve haliyle babamın haddesinde yönetimde gö-rev almayı düşünüyordum. Satıldığı-nı öğrendiğimde şok geçirmiş kadar oldum. Sonrasında İşletme okudum İstanbul’da. Babam ile çok yakındık ve O’nun isteği doğrultusunda banka-cılığa başladım 1985 yılında. O dönem Özal’lı yıllardı ve bankacılık çok hızlı

gelişme gösteriyordu. İyi İngilizce bi-lenler hemen sivrildiler haliyle. Ben de kendimi önce Leasing sektöründe sonra da bankacılık sektöründe ge-nel müdür buldum! Özellikle Etibank yılları çok hareketli ve keyifli idi. Üç yıllık görev süremde dört Hükümet değişti! Bankadan türettiğimiz De-nizbank ve Anadolubank’ı ekonomiye geri kazandırdık. Sonraki görevim 2004 - 07 Türkiye Vakıflar Bankası Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği oldu, bankanın halka arzı, yeniden yapılandırması derken o dönem de gayet hareketli ve verimli geçti..

Şimdiki işlerinizden de biraz bah-sedebilir misiniz?

Etibank sonrası kurmuş olduğum

danışmanlık şirketim var Omnifi-nancial. İlk zamanlarda kriz Türki-ye’sinde daha çok şirket borç yapılan-dırmaları ile uğraştım. Sonrasında private equity ile. Şimdilerde kuze-nim ile daha çok gayrimenkul proje-lerinin finansmanı ile meşgul oluyo-rum. Ama artık yoğun değil, az ve öz projeye bakıyoruz, kendime epeyce zaman ayırabiliyorum.

TAC’liler olarak hep göz önündeyiz. Finans sektöründe de pek çok TAC’lı başarılı işlere imza attı. Gözünüze çarpan, sizi gururlandıran veya size ilham veren isimler oldu mu?

Tabii ki! Osman Ünsal Abimiz var-dı, Hazine Müsteşar Vekili idi sonra-sında Başbakan danışmanı oldu. Ben Etibank’da iken çok görüştük.. Sınıf arkadaşlarım Naci Sığın, Yapı Kredi Genel Müdürlüğü yaptı, Hüseyin Öz-kaya halen Odeabank Genel Müdürü.

TAC’li ağabeylerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Bazıları TAC için faal olmakla birlikte, hiç haber alamadıklarımız arada sırada da olsa TAC egroups a yazabilirler ve nerede olduklarını, ne yapmakta olduklarını haber almış oluruz.. Hepsine sevgi ve saygılar su-nuyorum bu vesile ile..

Peki ya kardeşlerinize, özellikle yeni mezunlara? Onlara verebile-ceğiniz hayat tavsiyeleri var mı?

Kararsız, karamsar dönemlerde TAC mezunu olmalarını hatırlamala-rını, ve gerek TAC’liler gerekse diğer arkadaş ve tanıdıklarıyla iletişimi koparmamalarını tavsiye edebilirim. Hayatta her şey olabiliyor, ama bunu aşmak için çevremiz yetebiliyor. Spo-ru da, hem ruh hem beden sağlıkları için hiç bırakmasınlar. Neticede hepi-miz yaşayarak öğreniyoruz, ama zor yolu seçmeye gerek yok, başkalarının tecrübelerinden istifade etmek var-ken. Sevgiler.

Ropörtaj: Sabanur Kıraç TAC’01

Page 25: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

48 49

Andy Leathwood

TAC HEADMASTER

HAB

ERLE

R

Geçtiğimiz günlerde TAC’de müt-hiş bir etkinliğe şahit olduk. Bir rek-lam şirketinin sahibi TAC’74 mezu-numuz Mustafa Emre’nin yardımları ve TAC İngilizce öğretmenlerimiz-den Ece Demircioğlu’nun rehberli-ğinde yürütülen ve TAC’de bir ilk olan 1.Golden Stickler Film Festivalinin finali, Stickler’in sahnesinde Sağlık ve Eğitim Vakfı temsilcileri, veliler, öğretmenler, öğrenciler ve mezunla-rımıza sunuldu. O gece için öğrenci-ler tarafından özel hazırlanan on beş kısa film, pop corn yiyerek izleyenlere keyifli dakikalar yaşattı.

Farklı kategorilerde yapılan film-lerin ödülleri, en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı oyuncu, en iyi hikaye, en iyi direktör ve en iyi film dallarında ödül aldı. Ge-cenin kazananı ise “Romeo ve Juliet”

filmi ile TAC 9. sınıf öğrencisi Erol Gelbul oldu.

En iyi kadın oyuncu “Asleep” filmi ile TAC 9. sınıf öğrencisi Asya Tokbey, en iyi erkek oyuncu ödülünü Minority Report ile TAC 11.sınıf öğrencisi Ay-han Ateşok, en iyi yardımcı oyuncu ödülünü TAC Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Önder Şit, en yi hikaye-yi “Taste of Sharing” filmi ile TAC 9.sınıf öğrencisi Cansın Uyan, en iyi direktör ödülünü yine en iyi film ödü-lünü alan TAC 9.sınıf öğrencisi Erol Gelbul “Romeo ve Juliet” filmi ile oldu.

Daima ilklere imza atan TAC bu et-kinliği her yıl tekrarlayarak sürdüre-cek. Tıpkı ECHO etkinliğinde olduğu gibi. Folklor Festivalinde olduğu gibi. Güner Baykal Basketbol turnuvasın-

da olduğu gibi. MUN etkinliğinde ol-duğu gibi.

Mustafa Emre TAC ’74 bu etkinli-ğin Türkiye boyutuna ( neden ulus-lararası boyutta olmasın ki?) taşına-bileceğini söyledi. Tarsus Amerikan Koleji gibi IB programı uygulayan okullar arasında müthiş bir etkinliğe dönüştürülebilecek bu film festivali-nin öğrencilerimizin ufkuna yeni bir boyut kazandıracağına inanıyor, bu yeni projeye hayat verenleri canı gö-nülden kutluyorum.

TAC yönetimini ve SEV Tarsus Kampus sorumlularını verdikleri destek için tebrik ediyorum.

Bizlere müthiş bir heyecan yaşat-tıkları için öğrencilerimizi de kutlu-yorum.

TAC’de müthiş şeyler oluyor!

TAC’den bir ilke daha imzaYENİ BİR GELENEK BAŞLIYOR.....TARSUS AMERİKAN KOLEJİ 1.GOLDEN STICKLER FİLM FESTİVALİ

Erdoğan Kaynak TAC’63

I have just joined the Tarsus American College family as Headmaster after 35 yrs of being a teacher and administrator in British Columbia, Canada.

First of all, I want to thank everyone for their warmth and friendliness in my time here. All of the positive things I have heard about Turkish hospitality were lived out within a few days of my arrival.

In my career, I have taught Physical Education, Math, Science and Health/Guidance. I was also a school counsellor and have worked in administration at the school and district level for about 17 yrs, much of that in a K-12 setting. Athletics and coaching have been an important part of my work with young people, coaching many sports, including 31 con-secutive years as a basketball coach.

I have two adult children whom I am very proud of; Alison, who has recently moved to Vietnam to work as the P E Department Head at Saigon South International School (fol-lowing in her father’s footsteps) and Geoffrey, a professional musician in Vancouver (he must have inherited that talent from his mother).

In my spare time, I love physical activity and sport of all kinds, cooking and dancing. Community service and volunteer work have been very important, most recently as a member of Rotary International. I also love to hike and explore and can’t wait to travel throughout Turkey, learning more about the culture and history.

I am absolutely thrilled to be a part of this community and feel very honored to be the Headmaster of Tarsus American College. On the plane to Turkey, I happened to meet to young Turkish men, who on finding out I was going to be an educator in Tarsus, both said ‘there is a very famous school called Tarsus American College that is one of the best schoosl in Turkey’. I am anxious to start developing the next set of leaders for Turkey and the world.

Page 26: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

50 51H

ABER

LER

Jüri heyeti plaketlerini alıyor

1.Golden Stickler Film Festivalinde de-receye giren öğrencilere ödüllerini Mus-tafa Emre verdi

Ahmet Atakan, Erdoğan Hoca, Akar Burduroğlu, Ali Cerrahoğlu, Mustafa Emre, Mustafa Özyiğit, Kubilay Keçelioğlu, Tanju Olcar, Ramazan Dinçer, Tamer Büyük-yılmaz, Mustafa Özünlü

Günlerden 22 Mayıs 2014… Perşem-be sabah erkenden okulun minibüsüy-le Mardin’e gitmek üzere yollardayız. Okul Müdürümüz Mr.Hanna, Sinan Hoca, Filiz Hanım, Suat Hanım, şo-förümüz Ramazan Bey ve ben Mar-din grubundayız. Bu arada bir baş-ka araçla şoför Tuncay Bey de Türk Müdürümüz Günseli Hocayı, Müdür Yardımcısı Ciara Hocayı ve kardeşim Necati Güler (TAC75)’i Malatya’ya götürüyor. Mardin programını Dr.Çağlar Yılgör (TAC2001) kardeşim yaptı. Malatya’da ise programlama işi Dr.Emir Nokay (TAC97) kardeşime kaldı.

Mardin’e varıyoruz. Çağlar karde-şim, Vali ve Milli Eğitim Müdürü ile görüşmüş… Milli eğitim yetkilileri ve okul müdürleri davet edilmiş... Öyle bir ilgi var ki, yer kısıtlılığından, bazı katılım taleplerini Suat Hanım geri çevirmek zorunda kalmış… Toplantı salonu ve yemek salonu otelde hazır halde bizi bekliyor… Mr. Hanna nor-

mal sunusunun yanı sıra “Liderlik” üzerine de bir sunu hazırlamış… Kısa-cası hazırız…

Mr.Hanna ve Sinan Hoca TAC’yi ve farklılıklarını anlatıyor. Mustafa Emre (TAC74)’nin hazırladığı TAC Filmini gösteriyoruz. Yine gözlerim-de nemlenmeler… Çağlar kardeşim bir mezun olarak sorulara cevap veriyor... Salon etkilenmiş durumda… Biz mut-luyuz…

Sabahı güç ediyorum. Malatya eki-biyle telefonla konuşuyoruz. Onlar bizden farklı olarak daha önceden saptanmış olan okullara gitmişlerdi. İlgi iyi… Haberler iyi… Malatya’dan başarılı bir öğrenci gurubunu TAC’ye davet ediyoruz…

Sonra; Gaziantep, Antakya, Konya, Antalya, Niğde, Kayseri ve Kadirli’ye gidiyoruz… Başta Mr.Hanna olmak üzere geniş öğretmen grubunun katı-lımı ve desteğiyle… Gidilen şehirlerde yaşayan mezun, öğrenci ve velilerin

desteğiyle… Her seyahate ayrı bir ekiple ve gittiğimiz her yere farklı bir yaklaşımla… Ellerimizde TAC ile ilgili broşür ve hediyeliklerle…

Şunu görüyoruz; maalesef okulu-muz pek tanınmıyor. Bu yılın tanıtımı ancak bir başlangıç olarak düşünül-meli. Gelecek yıl çalışmayı daha erken başlatmalıyız. Daha çok 7.ve 8. sınıf öğrencisine ve onların öğretmenlerine gitmeliyiz. Onları TAC’de ağırlamalı-yız. Farklı aktiviteler kullanmalıyız.

Güzel ve verimli bir üç haftalık ta-nıtım gezisi oldu… Bütün ekipçe tek bir yürek olduk… Birbirimizi daha çok tanıdık ve daha fazla sevdik… Yaptık-larımızı, daha etkin yapmak için, tar-tıştık… Amacımız “okulumuzun” ya-rın daha iyi olmasıydı… Bütün Emeği geçen yönetici, öğretmen, idari per-sonel, öğrenci, veli ve mezunlarımıza çok teşekkür ederim. İyi ki varlar!… İyi ki varsınız!...

Kubilay Keçelioğlu – TAC ‘75

30.06.2014

TAC Yollarda…

Page 27: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

52 53

Ege Su DurakTAC’16

TARSUS 19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI SATRANÇ TURNUVASI

Merhaba ben Ege Su Durak TAC ‘16, 24 Mayıs 2014 Cumartesi günü Tarsus Hasan Ali Yücel İlkokulu’nda gerçekleştirilen turnuvada açık kategoride yarıştım. Tarsus’a geldikten sonra ilk defa bireysel şekilde bir turnuvaya katılıyordum. Birçok yönden farklı gelmesi-ne rağmen elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Sporcu sayısının az olması nedeniyle turnuva beş maç üzerinden oynandı. Turnuva şartlarından ötürü maçlar bir günde oynandı ve toplam yedi saat sürdü. Molasız ve ard arda oynanan maçların ardından ikinciliğe ulaştım. Burada olmamda emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Satrançta okulumu temsil etmiş olmanın verdiği sevinç tüm o yorgunluğa, yoğun tempoya değer!

KALEBURCU İLKOKULU’NU BOYADIK

Mayıs ayında ikinci yabancı dil öğretmenlerimizle beraber Kaleburcu İlkokulu’nun bir sınıfını boyadık. Hazırlık, 9 ve 10. Sınıflar olarak bu güzel yüreklerin sını-fını boyadık sıcak bir Cumartesi sabahı. Yatılılar olarak çoğunlukta bulunduğumuz grupta herkes özveri ile ça-lıştı. Çocukların sınıflarının yeni hallerini gördüklerin-de yaşayacakları heyecanı hayal ederek çalıştı çoğumuz. Sınıfı boyama bittiğinde dinlenmek için dışarı çıktık. Okulun ön cephesinde çocukların sık kullandığı yerlerde, bazı boyası akmış duvarları küçük dokunuşlarla yeniden çocuklara kazandırdık. Şimdilik planımız onları karne günlerinde ziyaret etmek ve hayalini kurduğumuz se-vinçlerini kendi gözlerimizle görmek!

Page 28: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

54 55

“19 Ağustos 2103. Bir huzurevinde yasayan Alzheimer hastası Elif Ha-nim, Kenan Bey tarafından ziyaret ediliyor. Kenan Bey’in elinde bir ki-tap var. Bu kitap, iki gencin ask hika-yesini anlatıyor. Günümüzle 1960’lar arasında geçen, hatıraların bulutlar gibi birbirine dokunduğu, aşkın ya-zıldığı bir oyun. Nedir peki aşk? Ka-der, irade veya tesadüf.”

Başlangıcı çok basit olmasına rağ-men sizi 1960’larda önce İstanbul sonra Paris’e götüren ve yavaş yavaş içine çekerek muhteşem askı yaşatan sade bir hikaye bu.

Bir kitabi veya oyunu eleştirmek onu yazmaktan çok daha kolay olma-sına rağmen uzun bir süre düşündüm ve zorlandım. Çünkü kitabi oğlumu-zun yazmış olması ve bunun getir-diği müthiş gurur tarafsız yazabil-memi engelliyordu: Büyük Oğlumuz Mert’in ilk oyunu - Mert Mart ayın-da 18 yaşına bastı (Hala inanmakta zorlanıyorum) ve çok çabuk gecen bu 18 yıl boyunca her zaman farklı bir çocuk olarak bize inanılmaz mutlu-luklar yaşattı, başarılarıyla bizi hep gururlandırdı.

Mert anneannesini Alzheimer’dan dolayı kaybettikten sonra uzun za-mandan beri hayal ettiği bir projeyi

hayata geçirmek istiyordu, bunu da bir sosyal sorumluluk projesi çatısı altında, yardım amacıyla yaptı. Ne kadar emek harcadığını ve çalıştığına ben şahit oldum. Önce aylar boyunca oyunu yazdı, Robert Kolej’deki arka-daşlarıyla beraber ekibi oluşturdu, oyunu yönetti ve ”Tiyatroyla ses” ekibi olarak 2 gece başarıyla sahnele-diler. Gelecek sene başından itibaren İstanbul’da Alzheimer hastaları için biraraya gelip, oyunu tekrar sahnele-meyi hedefliyorlar.

Kitabın satışından elde edilecek geliri de Alzheimer derneğinin “Bir

Tuğla da Sen Koy” kampanyası-na bağışlayacaklar. Bu kampanya Mersin’de Alzheimer hastaları için bir yaşam evinin yapımını amaçlıyor. Mert neden Mersin’i seçti bilmiyo-rum, belki şans ama bu da anne ve babası gibi güneyli kanı taşımasının genetik bir sonucu olmalı bence.

Anne, baba ve küçük kardeş olarak bu projede ve kitapta bizim çok eme-ğimiz olmamasına rağmen gurur-lanmak ve övünmek hakkını kendi-mizde buluyoruz. İnsan yaşlandığını ve yılların nasıl geçtiğini bir türlü anlayamıyor, özellikle biz TAC me-zunları, arkadaşlarından kopmadığı ve çeşitli dönemlerde hep beraber olabildiği için kendimizi hala Tar-sus’daki gencecik delikanlılar olarak hatırlıyoruz. Ta ki çocuklarımız belli yaşlara gelip, bize bunu hatırlatınca-ya kadar…

Çok fazla uzatmak istemiyor ve bu proje Mert’in ve Robert Kolej’deki ar-kadaşlarının kişisel çabalarıyla ger-çekleştiği için sizi yazarın girişiyle başbaşa bırakıyorum:

“2011 yılının Nisan ayında, bun-dan yaklaşık 3 sene önce anneanne-me Alzheimer teşhisi konuldu. Önce bunun öneminin farkına varmadım. Anneannemle eskisi gibiydik, hiç-

ASK UNUTMAZ Mert Esencan

bir değişiklik yoktu kendisinde. Ama zaman çok hızlı geçti, 2013 yılının yazında anneannem beni hatırlamı-yordu.

Bunu anlayamadım. Onca senenin anıları nasıl yok olabilirdi? Ne yazık ki Alzheimer hastalığının kesin bir tedavisi yok. Ben yine de anneanne-min iyileşmemesini kabullenemiyor-dum. Kendisi için bir oyun kaleme almak aklıma geldi. “Aşk Unutmaz”ın ilk kelimeleri böyle kağıda döküldü.

Türkiye’deki Alzheimer hastaları-na yardım etmek istiyordum. Robert Kolej’de “Tiyatro ile Alzheimer Has-talarıyla Bütünleşme” projesini bu amaçla başlattım. Amacımız, küçük bir ekip olarak Alzheimer konusun-da bilinçlenmek ve bilinçlendirmek, bunu da tiyatro yoluyla yapmaktı.

Proje başladıktan iki ay sonra, Ka-sım ayında anneannem vefat etti. Et-rafındaki insanlara sevgi duyan, her-kese “güzel kızım” veya “güzel oğlum” diye seslenen bir insandı kendisi. Ne zaman yanından geçsem beni öpmek için yanına çağırır, ben yanından ay-rılana kadar yanaklarımdan öperdi.

Türkiye’de Alzheimer konusun-da ses çıkarmak istiyorduk. Böylece ekibimizin adı “Tiyatroylases” oldu. Sekiz kişilik ekibimiz hep çok çalıştı.

Zaten okulda sınavdan sınava koştu-rurken bir de projemizle uğraşıyor, prova yapıyorduk. Aynı anda ben sü-rekli senaryoyu sahneleyen arkadaş-larımdan yorumlar alıp, senaryoya eklemeler yapıyordum. Tamamen öğrenciler tarafından hazırlanacak bir proje gerçekleştirmek istedik. Bu proje hiç kolay bir yolculuk olmadı.

Birçok engelle karşılaştık. Hep uğraş-tık. Umarım istediğimiz sesi çıkara-biliriz. Umarım bu sesi duyanlar olur.

Anılar...Bizi yaşatır anılar. Bu pro-je çok değerli bir anı oluşturdu be-nim için. Üzüldüm, heyecanlandım, korktum, sevindim. Geceleri uyuya-madım. Kalbimin hızlı atışı bir türlü durmak bilmedi. Hâlâ durmadı, aynı hızla atıyor kalbim. Nefesim kesiliyor. Âşık olmak gibi tiyatro yapmak...”

Kitabı alıp, okumak isteyenler bize aşağıdaki bilgilerden ulaşabilirler.Aydemir Esencan TAC ‘85+ 90 532 243 [email protected]@gmail.com

Page 29: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

56 57

Abilerim, ablalarım, kardeşlerim,Öncelikle ve fazla uzatmadan son

iki yıldır Tarsus SEV İÖO’da yaratıcı drama eğitmeni olarak neler yaptı-ğımdan bahsetmek istiyorum. İki se-nedir anasınıfından altıncı sınıflara kadar neredeyse bütün çocuklara do-ğaçlama oyunculuk, tiyatro ve sinema oyunculuğu eğitimi veriyorum. Tabii ki bu eğitim onların seviyesine göre cereyan ediyor.

Az sayıda okulda uygulanabilse de yaratıcı drama eğitiminin çocuğun gelişmesinde bu yazıda sayılamaya-cak kadar pozitif etkileri var.

Bu “yeni” eğitim sürecine kendi ti-yatro ve sinema oyunculuk tecrübe-lerimi de dahil ederek, klasik eğitim içerisinde çocuklar için nefes alabile-cekleri bir pencere açmaya çalıştım.

İlkokul kısmında yapageldikleri-min örneklerini sergilemek için www.youtube.com/tarsussevdrama adıyla bir video kanalı da açtım. Bu kanalda geçen yıl drama dersimizde yapılan çalışmalardan örnekler var.

Şimdi bu yazının asıl konusuna gelmek istiyorum; TAC Mezun Kumpanyası...

Bu fikir bana gelene kadar bir çok kişi arasında konuşulmuş; TAC’de yıllar önce sergilenmiş tiyatro oyun-larından birini Homecoming’de yeni-den sahnelemek. Akla hemen Haydar hoca ve onun sahneye koyduğu oyun-lar gelmiş tabi ki.

Ali abi, Betül Abla ve Emine Abla, toplaştık ve soluğu Haydar Hocanın evinde aldık. Önce ‘Harput’ta bir Amerikalı’ oyunundan bahsettik ama böyle uzun bir oyun için zamanın ye-terli olmadığından diğer seçenekte karar kıldık; Hababam Sınıfı’ndan “Oniki Eşek” adındaki skeç. Dikka-tinizi çekerim; bu skeci Haydar Hoca öğrencileriyle sahnelerken henüz Ha-babam Sınıfı filmi çekilmemişti.

TAC kütüphanesinden kitabı, ki-

taptan da söz konusu skeci bulmamız çok kısa sürdü. Ardından sıra skeci bize özgü bir metine dönüştürmeye geldi. Bizi biz yapan TAC ruhumuzu da işin içine katmak için metin üze-rinde düzenleme yaptım.

Bir oyunu sadece bir günlük prova ile sahneleyebilir misiniz? Bu soru-nun cevabı normal şartlar altında dü-şünmeden bir ‘hayır’ olacaktır. Ama söz konusu grup üyeleri TAC’li olun-ca, hiçbirinin kendi hayatında tiyatro oyunculuğu ile ilgili deneyimi olmasa da, biz bu skeci siz değerli TAC me-zunlarına sahneledik. Yani, söz konu-su TAC’lilerse olur, bal gibi de olur.

Metin hazır olduktan sonra ekibi oluşturma sürecinde Emine abla müt-hiş organizasyon dehasıyla kadroyu oluşturdu. Bu belki de en zorlanılan aşama oldu. Kimse bu eğlencenin dı-şında kalsın istemiyorduk. Eğlenceyi bütün mezunlara yayabilmek adına, ekibi birkaç dönemle sınırlandırma-yıp en küçük Tuğba ’15 ve en büyük Emin Çulhacı ’68 abimiz olmak üzere geniş bir aralıktan oluşturduk. So-nunda, ekip üyelerinin zaman kısıt-lamalarının da zorlamasıyla tek bir

günlük atölye kurmaya karar verdik.Bir video ile size de ulaştırma-

ya çalıştığımız atölye günümüz Homecoming’den bir hafta önce Cu-martesi günüydü. En büyüğümüz Emin ’68 abimizin sadece bu atölye için bir günde iki otobüs yolculuğu yapması, grubumuza ayrı bir moti-vasyon sağladı. Prova sırasında çok eğlendik. Bu vesile ile birbirimizi daha yakından tanıma fırsatımız da oldu.

Homecoming’de siz mezunlar gü-nün keyfini çıkartırken, biz TAC Kumpanya ekibi Auditorium’da son provalarımızı yapıyorduk.

Yazıyı bitirmeden başrollerime bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Bir hafta gibi kısa bir sürede, ezberi, provası ile o rollerin altından layığıyla kalkabildikleri için Emin Çulhacı ’68, Ramazan Dincer ’83 abilerimi bir kez daha yürekten alkışlıyor ve tüm ekibe tek tek özverili çalışmalarıdan dolayı teşekkür ediyorum.

Gelecek sene bizim 20. sene-miz. Hey ’95, var mısınız seneye homecoming’de Stickler’ı sallamaya?

ONİKİ EŞEKYazan : Rıfat IlgazYapımcı: Ali Cerrahoğlu ‘78Düzenleyen ve Yöneten : Çetin Çakmak ‘95Yönetmen yardımcısı : Emine Fulsen Halil ‘92OYUNCULARBetül Abla : Betül ÖcalKel Mahmut : Emin Çulhacı ‘68Tulum Hayri : Ramazan Dincer ‘83Refüze Kemal : Aydın İzgialp ‘77Domdom Ali : Ali Fazıl Ediz ‘78Palamut Recep : Rıfat Kıral ‘78Öğrenci 1 : Refik Kutluer ‘74Öğrenci 2 : Bülent Döner ‘78Öğrenci 3 : Diledi Adıyaman ‘94Öğrenci 4 : Irmak Bozdağ ‘05Öğrenci 5 : Seren Yağlıoğlu ‘05Öğrenci 6 : Muvaffak Kıral ‘09Öğrenci 7 : Tuğba Öz ‘15

Çetin Çakmak TAC ‘95Tarsus SEV İ.Ö.O Drama ÖğretmeniTAC KUMPANYA

Page 30: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

58 59

Sevgili TAC,Bir süredir hazırlıklarını duyurdu-

ğumuz ve TAC’mizde önemli bir ek-siklik olan TAC Müzesi 2014 Home-coming günü, Tarsus İlçe Milli Eğitim Müdürümüzün de katıldığı sade bir törenle, Haydar Göfer Hocamız ve mezunlarımız tarafından açıldı.

“TAC Anı Evi” olarak adlandırdı-ğımız bu oluşumu ziyaret etmeni-zi, Okula geldiğinizde Misak-i Milli kampüsüne uğramanızı, Dernek bi-nasının merdivenlerinden çıkarken, sizi selamlayan fotoğraflarda kendi-nizi bulmaya çalışmanızı öneririm.

Tac Anı Evi, pekçok mezunumu-zun şahsi koleksiyonlarında bulunan TAC içeren herhangi bir şeyleri, TAC Mezunlar Derneğine bağışlaması ile ortaya çıktı. Tabii, daha emekle-me aşamasında. Ama okulda ki sıra-larınızdan oluşturduğumuz sınıfı, kupaları, başarı ödüllerini, dönem

tablolarını, eski diplomaları, haşarı öğrencilerin velilerine okul idare-sinin yazdığı mektupları, flamaları, posterleri görmeniz lazım. Bir yanda eski laboratuar malzemeleri ile deney ve gözleme dayalı eğitimin ihtişamlı geçmişi sizleri selamlarken, o da ne bir kayak takımı da TAC Anı Evi’nde ayakta dikiliyor. Ya o güzelim plak ko-leksiyonuna ne demeli?

Bizletter’ların eski hali, yeni hali, TAC yazılı tarihi hep TAC Anı Evi’nde.

Anlatmakla olmaz, görmek gerek.Geçmişte kalmamak lazım, ancak

geçmişi bir kenara atmamalıyız.. Geç-miş bizim, ne kadar önemli bir mira-sın sahibi olduğumuzu gösteriyorsa, ona da sahip çıkmak lazım.Geçmiş gücümüzü gösteriyor, gelecek de bu güçlü geçmişin temellerinde yükseli-yor. 1940’li yıllar mezunu ile 2010’lu yıllar mezunlarını aynı temel anlayış-

ta buluşturmanın sihri bu.Başlıkta yazan kütüğe gelince. O

kütük, 80’li yıllarda varolan futbol sa-hasının kale arkasından kaçmak için kullanılan kütük. O kütük yıllarca orada durdu. Hiçbir şey olmadı.Zan-nediyorum, 2000’li yılların başında Stickler ve okul yeniden inşaa edilir-ken ortadan kayboldu. O kütüğe sahip çıkamadık, ama o kayıp aklımıza TAC Müzesinin ilk tohumunu düşürdü.

“TAC Anı Evine” katkı yapmak is-terseniz, Betul Abla’yi ya da Emine Halil kardeşimizi arayabilirsiniz.Ama daha önemlisi sizleri, okul ziya-retlerinizde de TAC Anı Evinize bek-liyoruz. Misak-i Milli Kampüsünün yeşillikleri arasında, Dernek binamı-zın bir parçası olan TAC Anı Evi’nde, oturun ortadaki büyük masaya ya da rahat koltuklara; TAC anıları içinde bir zaman yolculuğuna çıkın.

Saygı ve sevgilerimle

Duvardan kaçarken kullandığımız kütük kaybolunca, Müze fikri doğdu ve “TAC Anı Evi” Misak-i Milli Kampüsünde, Dernek Binamızda açıldı.TAC Anı Evi

Doğan Gozde OZGODEK TAC 86

Altınla süslemek anlamına gelen ‘’tezhip’’ resim sanatının bir kolu olup, altın ve çeşitli renklerle din, edebiyat ve bilimle ilgili el yazmalarını ‘’hat’’ (yazı) levha ve albümlerini, ferman, tuğra ve cilt kapaklarını süsleme sa-natıdır. Tezhip sanatının ayrıca teks-tilde de uygulandığını görmekteyiz.

Tezhipte kullanılan boyalar guaj ve plaka boyalardır. Altın ise ezilip je-latinli su ile karıştırılarak kullanılır. En önde gelen işlevi yazı süslemesi ve yazının ‘giysisi’ olarak kabul edi-len tezhip sanatında süsleme ögeleri olarak stilize edilmiş hayvan, bitki ve bulut motifleri kullanılmış; deği-şen beğeni ve okullara rağmen altın ve lacivert uyumu her dönemde ortak nokta olmuştur.

Türk süsleme sanatlarında önemli bir yer tutan ve hat sanatından ayrı

düşünülemeyen tezhip sanatının uy-gulandığı el yazmalarının başında Kuran’lar ve dua kitapları gelir.

Yazma eserlerde en önemli süsle-meler eserin ‘’zahriye’’ denilen tanı-tım sayfalarında bulunur. Zahriye, kitabın adı, yazarı ve sunulduğu şahsı

gösteren tezhipli veya boş ilk sayfala-rıdır. 15. ve 16. Yüzyıllarda zahriye sayfaları genellikle yazısız bırakılıp tamanen tezhiplenmiştir.

Tezhip sanatının yazma kitaplar-dan sonra en çok kullanıldığı alan hüsn-ü hat levha ve albümlerdir. Cilt kapakları da tezhip sanatının uygu-landığı önemli bir alandır. Türklerde tezhip sanatı Uygur Türklerine kadar uzanırsa da bugün elimizdeki en er-ken örnekler 12. ve 13. Yüzyıl Selçuk-lu eserlerinde bulunur. Osmanlı’da devam eden bu sanat 15. Yüzyılda bü-yük gelişme göstermeye başlamıştır. Bu dönemde ana renkler altın, lacivert ve mavi ve de ek olarak uyum içinde kullanılan beyaz, siyah yeşil ve kır-mızıdır. 16. Yüzyılda sanatta gelişme devam etmiş ve Kanuni döneminde altın çağını yaşamıştır.

Yüzyıllar içinde devam eden tezhip sanatı Cumhuriyet döneminde daha çok levha tezhipciliği şeklinde geliş-miştir. Dönemin en ünlü tezhip usta-

Geleneksel Türk Süsleme Sanatlarından

Tezhip ve Minyatür

Nadire ve Noyan Sancar Slovenya’da sergide

Page 31: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

60 61

ları Muhlis Demironat (1907 – 1983) ve Rikkat Kunt’dur (1903-1986). Ko-nunun duayeni de Atatürk’ün tali-matı ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde kurduğu atölyede tezhip ve minyatür sanatını canlandıran Ord. Prof. Ah-met Süheyl Ünver’dir.

Yine bir Orta Asya Türk köken-li olan Osmanlı minyatür sanatı 13. yüzyılda İran üzerinden Anadolu’ya gelmiş ve bir Osmanlı ekolü oluş-muştur. Minyatür’ün kendine has bir tekniği vardır. Hacim ve perspektif yoktur. Mesafeler belli değildir. Çiz-giler yüzeydedir. Işık ve gölge yok-tur. Minyatürler kitap içindeki metni anlatmak ve olayı vurgulamak mak-sadıyla yapıldığı için ebatları sayfa boyutlarını aşmaz. Çift sayfaya yapıl-mış panoramik minyatürlere de rast-lanmaktadır.

Orta çağda Avrupa ülkelerinde de yaygın kullanılan minyatür sanatı daha çok dini kitaplarda yer almış fa-kat matbaanın çıkışı ve yaygınlaşması ile kullanımı terk edilmiştir. Öte yan-dan, bu sanat için bugün dahi kullan-dığımız isim Avrupa kökenlidir. İtal-yanca küçük desen anlamına gelen ‘minatura’ sözcüğünden türetilmiş-tir. İslam dininin resim sanatına karşı mesafeli yorumu minyatür sanatının ülkemizde gelişmesinde etken olmuş-

tur. Zira dinimizdeki anlayış resmin kitaplarda kullanılmasına karşı değil-di. Putperestliği çağrıştıracağı endi-şesi ile diğer resim sanatlarına karşı ise bir çekince vardı. Minyatürlerde bu çekincenin aşılmış olması sanatın çağlar boyunca değişik ekoller altın-da ciddi bir estetik zenginliği içerecek şekilde gelişmesine olanak tanımıştır.

Tezhip sanatının ustalarına Mü-zehhip, sanatçı kadın ise Müzeh-hibe denir. Minyatür sanatçılarına Nakkaş, bu sanatların icra edildiği ve eğitimin verildiği atölyelere Nakışha-ne adı verilir. Bu geleneksel süsleme sanatlarında eserler hatasız ve son derece ayrıntılı olarak resmedilir ve çalışma şartları çok meşekkatli ve de yorucudur. Buna karşın bu sanatların ustaları gelenek gereği yetişme tarz-ları ile son derece mütevazi davran-mayı ilke edinmişlerdir. Eserleri ya imzasız veya eserin bir köşesine atı-lan okunaklı fakat çok küçük yazılmış

isimleri ile belirlenir. Matbaa öncesi el yazması dönemlerin gereksinimleri nedeni ile bir eserin röprodüksiyonu da aslına yakın bir değer ifade eder.

Günümüzde çok sayıda uluslarara-sı üne sahip geleneksel Osmanlı Türk süsleme sanatlarını icra eden sanat-çılarımız yetişmiş olup eserleri Türk ve yabancı sanatseverler tarafından özellikle aranmaktadır.

Bu eserleri yaparken sanatçıların hedefi desenlerle, renklerle, simetri ile mükemmeli elde etmektir. Fakat, bu çaba içerisinde sanatçı bir ikilemle karşı karşıyadır: Sanatın geleneksel kabul ve inanışına göre, mükemmelik yalnızca Allah’a mahsustur. Bu sanat-ların efsanesine göre eğer bir sanatçı bitirmekte olduğu eserinde mükem-meli yakalamakta olduğunu hisseder-se, bilinçli olarak resmin bir köşesi-ne belli belirsiz bir kusur yaparmış. Nadire’nin eserlerinde görülebilecek belli belirsiz bazı kusurların bilerek mi, yoksa istemeden mi oluştuğu ko-nusu da efsanenin bir parçasıdır !

Kaynakça:• Prof. Dr. Faruk Taşkale, 1997• Ülker Erke, 1987

Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye eseri-ni derlediğinin 500. yıldönümü et-kinlikleri bünyesinde Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı (TINA), Piri Reis ve Kitab-ı Bahriye temalı uluslararası bir sergi düzenlemiş bulunmaktadır. Piri Reis haritalarının büyük boy posterleri, o zamaki denizcilerin kul-landığı seyr-ü sefer ve harita çizme aletleri ve de haritaların bazılarının seramik sanatçıları tarafından yapıl-mış eserlerinin yer aldığı bu sergiler Avrupa’da çok beğenilmiş ve özellikle Akdeniz kıyısındaki kentlerde sergi-lenmek için birçok davetler alınmış-tır. Davet eden ülkeler arasında Viet-nam bile bulunmaktadır.

Sancar’ların da takipçisi ve destek-çisi olduğu TINA Vakfının başkanı olan Oğuz Aydemir TAC ‘69, sanatını

beğendiği Nadire’den sergilemek için Piri Reis haritalarının minyatürü-nü yapmasını önerdi. Nadire de Piri Reis’in kitabındaki şimdiki sergi açı-lan Slovenya’nın Piran kentinin lima-nını tanıtan haritanın (portolon’un) 24 ayar altınla bezenmiş miyatürünü hazırladı ve fotoğrafını TINA Vakfına ve serginin açılacağı Piran Denizcilik Müzesine iletti. Eser çok beğenildi ve Slovenya Hükümetinden gelen özel çağrı ile müzedeki serginin açılışına davet edildi. Böylece hazırlanan ese-rin bizzat sanatçısı tarafından, çerçe-velenmiş olarak müzeye götürülmesi olanağı doğdu.

7 Mart, 2014 günü başta Slovenya Başbakanı ve Türkiye’nin Ljubliana Büyükelçisi ve Zagrep Büyükelçisi ve de TINA Başkanı Oğuz Aydemir tara-

fından açılan sergide Nadire’nin eseri baş köşede yer aldı. 6 Haziran’a kadar açık kalacak olan sergi ülkede önemli bir kültürel etkinlik olarak ilgi çekti. Aynı zamanda Türkiye için de iyi bir tanıtım vesilesi oldu. Sergi ile birlik-te TINA’nın dünya çapında ses geti-ren su altı arkeolojisi çalışmalarını anlatan üniversiteler ve müzeler se-viyesindeki konferansları da önemli etkinlikler oldu.

Nadire eserini TINA Vakfının ser-gileri için hazırlayıp, götürmüştü. Piran Müzesi ise şehirlerinin haritası olan bu eserin kendilerine daimi teş-hir için bırakılmasını istedi. Nadire de şimdi bir sonraki sergi için yeni bir Piri Reis haritası minyatürü hazırla-maktadır.

Piri Reis Sergileri ve Nadire Sancar’ın Minyatürleri

TAC Mezunlar Derneği New York’ta kurulmuş olan Turkish Phi-lanthropy Funds – www.tpfund.org tarafından (Partner NGO) ortak sivil toplum örgütü kabul edildi.

Amerika’da yaşayan abilerimiz vesilesi ile tanıştığımız Turkish Phi-lantrophy Funds; Amerika’dan Tür-kiye’deki sosyal sorumluluk projeleri-ne destek veren ve Talas 1959 mezunu Haldun Taşman Abimizin kurucusu ve onursal başkanlığını yürüttüğü bir Vakıf.

Bir Tuğla da Sen Koy! projemiz ile ilgili Turkish Philantrophy Funds’a bir proje sunarak TPF tarafından or-tak sivil toplum örgütü kabul edilmiş ve projemize destek sağlamıştık.

Aralarında Anne Çocuk Eğitim Vakfı, AKUT, Çağdaş Yaşamı Destek-

leme Derneği, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı, İKSV, LÖSEV gibi değerli ça-lışmalar yapan kuruluşların olduğu TPF Vakfı’nın “ortak sivil toplum ör-gütleri” listesinde artık TAC Mezun-lar Derneği de yer alıyor.

TPF 12 Haziran günü sadece ortak kuruluşlarının projelerine yönelik olarak “Rally Day” ismiyle özel bir kampanya düzenledi. Kampanya kap-samında projelere bağış yapılması is-tendi, 500$a kadar yapılan bağışların %30 luk kısmına TPF eş finansman sağladı. Ayrıca bu kampanyada TPF rakamsal olarak en fazla miktarda bağış alan kuruluşa 2000$ ve yine kişi sayısı olarak en fazla bağış alan kuruluşa da 2000$ destek sağladı.

Sadece bir gün süren kampanya kapsamında Bir Tuğla da Sen Koy

projemiz çok özel 10 proje ile yarıştı. Mezunlarımız tarafından projemize gün boyunca toplam 5397.00$ bağış yapıldı, bu rakama TPF tarafından 1469.10$ eş finansman sağlandı ve ayrıca kişi sayısı olarak en fazla ba-ğışı almamız nedeniyle de TPF yine 2000$ projemize destek sağladı. “Rally Day”de Bir Tuğla da Sen Koy projemize toplam 8,519.95 USD kat-kı sağlandı.

Bu önemli günde projemize destek veren tüm mezunlarımıza teşekkür ederiz.

Kampanya sayfasına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.http://www.tpfund.org/rally-day-2014/

TAC Turkish Philanthropy Funds tarafından (Partner NGO) ortak sivil toplum örgütü kabul edildi.

Noyan Sancar TAC ‘63

Page 32: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

62 63

Her yıl Mayıs ayının 3. haftası Türkiye’nin en önemli kulüplerinin alt yapılarının katıldığı çok önemli bir prestij turnuvası oldu, Güner Baykal Basketbol Turnuvası. Her yıl giderek artan bir ilgiyle izlenmekte ve her yıl gelişmekte. Bu vesileyle hem cami-amıza büyük hizmetleri olmuş rah-metli Güner Baykal abimizi anıyoruz hem de TAC’nin tanıtımına önemli bir katkı veriyoruz.

Bu yıl turnuva, Soma’da yaşanan facia sonucu Milli yas ilan edilmesi nedeniyle iki gün gecikmeli başladı bundan dolayı turnuvamıza katılan Anadolu Efes Spor Kulübü ne yazık ki dönmek zorunda kaldı, Anadolu Efes’in yerine Çukurova Üniversitesi Spor Kulübünü turnuvaya dahil ettik. Dolayısıyla turnuvamıza sonradan katılan Çukurova Üniversitesi Spor Kulübü ve TAC dışında ayrıca bu yıl ilk defa turnuvamıza Galatasaray, Bursa Örnek Koleji, Karşıyaka, İzmir Nergiz Spor (Karşıyaka’nın diğer ta-kımı), Darüşşafaka Doğuş ve Ankara Türk Telekom Spor Kulüpleri katıl-

dılar. 1999-2000 doğumlu sporcula-rın katıldığı turnuvada ayrıca Tarsu AVM’de yetenek yarışması düzenlen-di.

TAC takımımız ilk gün Galatasaray maçında ilk yarıyı kafa kafaya oyna-masına rağmen maçı kaybetti. İkinci maçında güzel bir oyunla Karşıyaka’yı yendi çocuklarımız. Üçüncü maçta ise Darüşşafaka Doğuş karşısında son 1 dk. 15 sn. kala 8 sayı öndeydik ancak son saniyelerde yenilen basketlerle maç uzatmaya gitti. Uzatmada son 8 saniyede takımımız 1 sayıyla öndeydi ancak son hücumda süre biterken atı-lan bir üçlükle maçı kaybettik. Dör-düncü maçında Türk Telekom’u güzel

bir oyunla yendiler ve son maçında Çukurova Üniversitesi Spor Kulübü-ne karşı farklı bir galibiyet aldılar ve turnuvayı 5. sırada bitirdiler. Bu sene ilk defa turnuvada en iyi forvet ödülü-nü TAC Spor Kulübümüzden hazırlık sınıfı öğrencimiz Metehan Mertoğlu aldı. Metehan geçen yıl Darüşşafaka Spor kulübünden bize burslu yatılı olarak gelen TAC’li çocuğumuz. Bu çocuğumuzu önümüzdeki yıllarda iyi takip edin, adından çokça bahsettire-cek.

Turnuvada Şampiyonluğu, Finalde Galatasaray’ı yenen Bursa Örnek Ko-leji kazandı.

Bu turnuvada TAC’ye karşı özellik-

13. GÜNER BAYKAL BASKETBOL TURNUVASI

Ali ÇekiçTAC ‘82

SPOR

le gelen velilerden büyük talep oldu, özellikle de Galatasaray’dan Milli Sporcu Yağızhan önümüzdeki sene ara sınava girerek TAC’ye gelmek is-temektedir. Yine Anadolu Efes’ten bir oyuncunun velisi bizi arayarak çocu-ğunun TAC ‘de okuması için yardımcı olmamızı talep etti. Bu çocukta yine kendi yaş kategorisinin Milli takı-mında oynayan bir oyuncu.

Turnuvamıza yine en büyük des-tek, bu sene Kubilay Keçelioğlu, Ne-cati Güler ağabeylerimiz ve TAC’nin Mali işler sorumlusu dönem arkada-şım Mustafa Özünlü’nün desteğiyle SEV’den geldi. İkinci en önemli des-tekçimiz Çukurova Makine adına Samsa Karamehmet abimiz, Ülker, Groseri ve Pakfırın sponsorlukla-rı için spor kulübü yönetim kurulu üyelerimizden Mert Uğurses ’98’e teşekkür ederim. Mersin’de açılan Decathlon spor mağazası önemli bir destek verdi. Ayrıca Inter Spor adına dönem arkadaşım Selim Benyeş ve Fikri Aydın’a, Orhan Holding adına Murat Orhan ‘83’e teşekkür ediyo-rum. Fizyomed adına Fatih Gün ’85 ve Yasemin Erdoğan Uzun ‘83’e te-şekkür ederim. Ayrıca Doğuş Hasta-

nesi adına Spor Kulübü başkan yar-dımcımız Kasım Tanrıöver’e, Güler Legacy adına Necati Güler ‘75’e, Ruhi Koçak ‘84’e, Ercan Ekenler’e, Sunar yağ fabrikası’na, ’88 mezunları Cum-hur Güler, Kerem Muradi, Hüseyin Şimşek, Celal Soysal ve İlter Baykal 87’ye, dönem arkadaşlarım Babür Ak-gün ve Selim Özekici’ye teşekkür ede-rim. Önemli bir ürün desteği veren Coca Cola’ya, salonunu veren Tarsus Belediyesine, turnuva ve yıl boyunca bizi ve misafirlerimizi taşıyan Amaç Turizm’e, tüm oyunculara akşam ye-meği veren Tarsu AVM’ye çok teşek-kür ediyorum.

En İyi Guard: Örnek Koleji – Barış FerganaEn İyi Forvet: Tarsus Amerikan Kole-ji – Metehan Mertoğlu

En İyi Pivot: Örnek Koleji – Hakan EmiroğluEn Değerli Oyuncu: Galatasaray – Ahmet Hacıoğlu

Bu yıl ilk defa gerçekleştirilen şut yarışmasında rakiplerini geride bıra-karak 1.’liği Darüşşafaka Doğuş’tan Doruk Dora kazandı.

Page 33: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

64 65SP

OR

4-30 Nisan 2014 tarihleri arasın-da Tarsus Kaymakamlığı tarafından düzenlenen Kurumlar Arası Voleybol Turnuvalarına toplamda 20 takım katıldı. Birbirinden kıyasıya müca-delelerin yaşandığı turnuvaya kötü başlayan TAC, ilk maçını kaybetme-sine rağmen diğer maçlarda göster-diği performans sayesinde grubun-dan ikinci olarak çıktı. Daha sonraki

eleme maçlarının tümünü kazanarak finale adını yazdırma başarısını gös-terdi. 30 Nisan da Milli Eğitim ile ya-pılan ve Tarsus Kaymakam’ı Hasan GÖÇ’ ün de yer aldığı TAC Voleybol takımımız zorlu maç sonrası 3-2 lik skorla rakibini yenerek mutlu sona ulaştı. 2013-14 Kurumlar Arası Vo-leybol Turnuvası Şampiyonu TAC Vo-leybol Takımı’nı kutlar başarılarının

devamını dileriz. Oyuncular: Ali CERRAHOĞLU,

Necati GÜLER, Hasan GÖÇ, Cody BUYE, Yüksel BAŞARAN, İsmail USUN

Not: Final maçına gelemeyen ancak diğer maçlarda görev alan oyuncular:

Tekin BARANSEL, Oğuz KORK-MAZ, Cem GÖKAYAZ, Nail BARAN

TARSUS ŞAMPİYONU

TAC VOLEYBOL TAKIMI

Tamer Şahinbaş TAC’58

OKULDAKİ ABİLERSPOR ROL MODELLERİMİZDİ

Söyleşi: Ali Çekiç

Basketbola sizi ilk başlatan olay veya katkısı olan kişi var mı?

TAC’de hazırlık sınıfına 1951 senesi-nin sonbaharında başladım. O zamana kadar basketboldan pek haberdar de-ğildik. O nedenle, ilgimi çekmişti. İlk turnike atmayı TAC’de okumakta olan ağabeyim Erkut Şahinbas göstermişti.

O sene son sınıfta olan ağabeyler müthiş voleybol maçları yaparlardı. Akşamüstü derslerden sonra ve aksam yemeği öncesi bu maçları tüm okul seyrederdik. Bugünkü plaj voleybolu gibi ikişer kişilik takımlarla oynarlar-dı. TAC’de her öğrenci bir şekilde spor yapardı ama nedense bazı sınıflar ağır-lıklı olarak bir spor dalına daha çok yö-nelmiş olurlardı. Bizim sınıf zamanla basketbolu seçtik, ama diğer dallarda da mesela futbol ve masa tenisinde eli-mize su döken olmamıştı.

Sizin oynadığınız dönemlerde Türkiye’de ve Çukurova’da basket-bolun durumu neydi ve TAC’nin böl-ge ve ülke basketboluna katkısı oldu mu sizce?

Türkiye’de basketbolun ilk defa İz-mir Amerikan Kolejinde oynanmış olduğunu Bord Heyetine ait bir yazı-da okuduğumu hatırlıyorum. Belki de ABD’de oynanmaya başladıktan kısa bir süre sonra. Dostumuz ve mezunu-muz Necati Güler “ Abi bunu bize tarih-le ve ispatla” dedi ama maalesef kayna-ğa ulaşamadım.

O yıllarda TAC basketbolda çok önemli başarılar elde ettiğimizi hatır-lıyorum. Her sene İçel Okullararası kupası bize gelirdi. O kadarki son sınıfa geldiğimiz 1958 senesinde bu maçları oynatmadılar. Sebebini sorduğumuzda “ Sonuç belli, nasıl olsa siz kazanacaksı-nız”, demişlerdi. Bu hala içimde bir uk-tedir. Sportmenlik anlayışımıza tama-

men ters bir gerekçe diye üzülmüştük. Adana’da da bize rakip yoktu. Sadece İncirlik hava Üssündeki Amerikalılar ile rekabet olabilirdi. Thanksgiving gü-nünde bizi davet eder ağırlarlardı, son-rada maç yapardık onlarla.

TAC kampüsüne geldiklerinde ise eğri büğrü toprak bir sahada (toz kalk-masın diye sulardık) o bize göre koca-man adamları genelde yener yollardık.

1955 senesinde TAC lise takımı Tar-sus İdmanyurdu forması altında İçel kulüp takımları şampiyonu olmuştu. Sonra o takım Kastamonu’da yapılan “Federasyon Kupasını” kazanmış-tı. Çok gururlanmıştık. Sonraları Mersin’de bir maçta kulüp idarecisi (Hasan Ekenler TAC’li mezunumuz Muhteşem Ekenler’in amcası) silah çektiği için kulüp macerası sona ermiş-ti. Müdürümüz Mr.Richard Maynard böyle şeylere izin vermezdi. O sene ben ortaokul son sınıfta idim. İstesem de okul takımında oynayamazdım.

Yine o dönemlerde TAC’de basket-bolun yeri ve önemi nasıldı ?

TAC’de basketbol her zaman popü-lerdi. Saat 16 gibi dersler bittiğinde iki basketbol sahası da dolu olurdu. Eğer “intramural” maçlar oynanmıyor, Salı ve Perşembe günleri okul takımı ant-renman yapmıyorsa, gelen-girer usulü karışık maçlar yapılırdı.

Amerikalı hocaların katkısı-nı unutmamak lazım. “Homeroom teacher”ımız Mr.Stanley Cherim çok iyi bir oyuncu idi. İncirlik Üssü ile yapı-lan maçlarda o kocaman fizikli Ameri-kalılara karşı bizimle birlikte savaşırdı. Federasyon kupasını kazanan takımda da oynamıştı diye hatırlıyorum.

Basketbolda o seneleri İstanbul ve bir yere kadar Ankara domine ediyorlar-

dı. Milli takımlara seçilen oyuncular bu illerden olurdu. İlk defa Gün Kuran TAC’56 Genç Milli takıma ve Ergün Pelit TAC’57 A Milli Takıma çağrılmış-lardı. Onlarla çok gurur duymuştuk.

Mersin Ticaret Lisesi, Mersin Lise-si ve Mersin Sanat Okulu ile ortaokul senelerimizde TAC K ( K, küçükler de-mek) özel maçlar yapardık.

Gürhan Türeli, İbrahim Uzunca, İl-ter Turan (SEV Mütevelli Heyet Başka-nımız), Saruhan Megrel, Çetin Karabu-lut, Bısara Halil ve ben, bu takımı kendi girişimimizle oluşturmuştuk.

TAC’li yıllarınızda basketbol geli-şiminizi anlatabilir misiniz ?

Sahamızın toprak olduğunu söyle-miştim. Spor malzemesi olarak sadece basketbol topu-o da senede iki belki 3 tane- gelirdi. Spor ayakkabısı keza bu-lunmazdı. Potalarda file olmadığı için maçlardan önce sınıf arkadaşımız Ki-per Toker hatırımızı kırmaz ve çarşı-dan kalın ip alır ve örerek yapardı.

Okulda ki “abiler” spor “role model” larımızdı. Onlara bakıp öğrenirdik.

Mezun olup ODTÜ’ye gidince Ankara’da kulüp takımlarında oyna-dım. Ankara’da Harbiye, Ankaragü-cü ve Ankara Koleji, İstanbul’da ise Galatasaray, Fenerbahçe, Modaspor, Kadıköyspor ve Darüşşafaka önemli oyunculara sahiplerdi. Onlardan da izleyerek öğrendiklerimiz olmuştu. Fenerbahçeli Can Bartu çok iyi bir bas-ketbolcu idi, onu seyretmek ayrıcalıktı. Ama sonra futbola yöneldi.

TAC’nin seyirci desteği nasıldı, o zamanlar Bombalaki var mıydı veya başka tezahüratlar var mıydı?

TAC öğrencileri tüm maçlara bera-berce giderdik. Okulun 250 + öğrencisi olduğu seneleri konuşuyoruz. Yakla-

şık 150 yatılı ve 100 neharı (gündüzlü) öğrencisi hep birlikte olurduk. Bizim bombalaki biraz farklı idi:

Bombalaki, bombalaki, bom bom bom,

Tarsus,Tarsus zım zım zım, Kolej.kolej, kolej..TAC’de basketbol oynamanın size

getirdiği artılar var mı ?Üniversite yıllarımda, basket-

bol Genç Milli Takımına çağırıldım. Ankara’da Demirspor ve Yenişehir spor kulüplerinde profesyonel olarak oyna-dım. Babamdan harçlık almadan oku-duğum yıllardı. Askerliğim sırasında ise Ankara’da Karagücü’nde basketbol

oynadım. En sonunda ise Mülkiye for-ması için ter döktüm.

Ama daha önemlisi, takım sporu yap-manın verdiği kazanımlardı. Birlikte başarmak, beraberce kazanmak ve özgüven edinmek nedir bunu yaşadık. Tabii o yaşlarda kazanılan fiziksel güç ve kondüsyon da cabası. Spor yapmanın faydasını hep hissettim ve ediyorum.

TAC’den sonraki kariyerinizi ve ya-şamınızı bize özetleyebilir misiniz ?

ODTÜ’de İnşaat fakültesinde li-sans ve yüksek lisans yaptıktan sonra Danimarka’da mühendis olarak çalış-tım. İlkel gerilmeli karayolu köprüleri dizaynı ve kontrollüğü yaptım. Köprü-lerim hala ayakta duruyor. Askerliğimi

yapmak için ülkeye döndükten sonra Devlet Planlama Teşkilatında çalıştım. Son 42 senemi ise Koç Topluluğunda çeşitli görevlerde geçirdim. Proje mü-hendisi olarak Aygaz A.Ş de başlayan çalışma hayatım, daha sonra Koç Hol-ding Planlama Koordinatörü, Koza İnşaat Genel Müdürü olarak devam etti. Koç Üniversitesinin kurucu rek-törlüğünü üstlendim. Halen Vehbi Koç Vakfında danışmanlık görevim var. Koç Üniversitesi Mütevelli Heyetinde ve Koç Lisesi İcra Kurulunda üyeyim.

SEV Mütevellisiyim. SEV Yönetim Kurulu Başkanlığı görevim de oldu.

Gençlerimize vermek istediğiniz mesaj var mı ?

Kız öğrencilerimize bir sitemim var. Yukarıda bahsettiğim gibi, basketbolu ülkemize getiren bir okulda okuyor-lar. Tarsus Belediyesinin kız basketbol takımı ulusal ligde oynuyor. Bizim kız basketbol takımımız var mı yok mu belli değil.

Gençlerimizden ve özellikle kız öğ-rencilerimizden her konuda olduğu gibi basketbolda da başarı bekliyoruz.

Tamer Şahinbaş TAC’58

Page 34: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

66 67

8-23 Şubat 2014 tarihleri arasında Tarsus Tenis Kulübü’nde gerçekleş-tirilen TAC-CUP Tarsus Açık Tenis Turnuvası, 15 Nisan - 4 Mayıs 2014 ta-rihleri arasında Mersin Tenis, Yelken ve Yüzme Kulübü’nde gerçekleştiri-len TAC-CUP Mersin Açık Tenis Tur-nuvası ve 5 - 25 Mayıs 2014 tarihleri arasında Adana Atlı Spor Kulübü’nde düzenlenen TAC-CUP Adana Açık Tenis Turnuvası başarılı bir şekilde yapıldı.

Sağlık ve Eğitim Vakfı Kurucu Temsilcisi, Milli Basketbolcu ve Tur-nuva Direktörü Necati Güler, yaptığı açılış konuşmalarında Tarsus Ameri-

kan Koleji’nin İkinci 125 yıl etkinlik-leri kapsamında böyle güzel üç tenis turnuvasını düzenlemiş olmaktan çok mutlu olduğunu belirterek, emeği geçen herkese teşekkür etti.

Tarsus Tenis Turnuvası’na Güney Süt, Coca Cola, Alfa Dağıtım, Hasoğ-lu Mobilya, Tarsus Medicalpark Has-tanesi, Tarsu AVM, Florya Pastanesi, Sami Color Fotoğraf Stüdyosu, Tar-sus Mado, Cafe Viva, 5 Ocak Resto-rant, Şato Restoran, Senos Petrol, So Chic Mağazası, Özel Mühendislik ve Hafele Firması sponsor oldu.

Mersin Tenis Turnuvası’na Güney Süt ve Forum Mersin Alışveriş Mer-

kezi sponsor olurken, Adana Açık Tenis Turnuvası’na Alfa Dağıtım, 5 Ocak Restoran, Onur Kebap ve Diş Doktoru Şebnem Büyükyılmaz spon-sorluk yaptı.

10 kategoride yaklaşık 110 te-nisçinin yer aldığı Tarsus Tenis Turnuvası’nda, 13 kategoride yakla-şık 220 tenisçinin yer aldığı Mersin Tenis Turnuvası’nda ve 12 kategori-de yaklaşık 200 tenisçinin yer aldığı Adana Tenis Turnuvası’nda dereceye giren tenis severlere kupa ve ödülle-ri verilirken, katılan tüm sporculara sürpriz hediyeler dağıtıldı.

Dilem Deniz Yıldırım TAC ’96 Tarsus Amerikan Koleji Kurumsal İletişim Yöneticisi

Tarsus Amerikan Koleji TAC -CUP “İkinci 125 Yıl” Tarsus, Mersin ve Adana Açık Tenis TurnuvalarıTarsus Amerikan Koleji’nin “İkinci 125 Yıl” etkinlikleri bir dizi tenis turnuvaları ile kutlandı.

SPOR Anış Arundar (TAC’89) & Gökhan Paydak (TAC’83)

Kerem Bozbey TAC ‘96 -Faruk Bozbey ‘ 64

TAC’14 Okul Birincisi Burcu Canataroğlu

(Abdullah Canataroğlu (TAC’82) kızı &

Müge Canataroğlu (TAC’94) yiğeni)

TAC’li kardeşler

Yıldız Özölmez ‘87 Alper Özölmez ‘89

Şükrü Diyab (TAC’78), Melissa Diyab (TAC’04), Karla Diyab (TAC’14)

(soldan sağa) Paksoy Kardeşler: Can (TAC’03) - Ömer (TAC’98) - Emre (TAC’97)

Page 35: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

68 69

TAC Mezunlar Derneği neden aidat toplar, topladığı aidatla ne yapar?

Burs verir, çünkü Tuğla Fonu anaparasına dokunulmayan bir fon oluşturduğundan, sadece yıllık getirisi bizim verdiğimiz bursların tamamını karşılamaya yetmez. Ayrıca, tam burs dışında verilen kısmi ihtiyaç bursları, üniversite bursu gibi burslar için, aidatlar önemli bir kaynaktır.

• Homecoming düzenler, sınıf reunionlarına destek olur.

• Bizletter yayınlar ve adresinize teslim eder.

• Web siteleri düzenler, haber ve bilgi iletişiminde bulunur mezun bilgilerini günceller.

• TAC Spor Klubüne destek verir.

• SEV, Okullar ve diğer kurumlar nezdinde mezunların temsil edilmesini sağlar.

• Dernek kurumsal yapısının mali, idari sorumluluklarını yerine getirir.

• Dernek ofisinin işlemesini sağlar.

• Tarihimize ve kurumsal kültürümüze sahip çıkar,

• Geleneklerimizi yaşatır,

• Tarihi yapılarımıza sahip çıkar; (Yayla Evinin restorasyonu ve camianın kullanımına sunulması)

• Müze çalışmaları,

• Mezunların her ayın Son Cuma günlerinde bir araya gelmelerinin organizasyonu yapar,

• Yeni gelen öğretmenlere okulu ve ülkemizi tanıtır ve güven duymaları için toplantılar düzenler,

• Okulun ihtiyaç duyduğu ve çağrı yaptığı her durumda yanında yer alır, yardıma koşar,

• Okulun tanıtımı ile ilgili çalışmalar yapar, potansiyel velilere okulu anlatır,

• Genç mezunlara iş ve staj imkanları sağlayabilmek amacıyla iş hayatındaki abi ve ablalarıyla gerçek veya sanal ortamda bir araya getirir, yardımcı olur.

2014

Haz

iran

Son

u it

ibar

iyle

aid

at ö

deye

nler

1945 TURHAN UYGUR

1948 YUSUF NECAT YAYCIOĞLU

TAO’49 FETHULLAH ÖZELÇİ

1950 ABDULLAH KASAPÇI

1951 YILMAZ ALP

1951 MEHMET GÜREŞ

1952 TURHAN ERGENE

1952 ÇETİN KOCAER

1952 MEHMET ACAR TUNÇBİLEK

1954 ATA TABRIVERDİ

1955 ENGİN ÜNSAL

1955 MUSTAFA ÜNVER UNGAN

1955 UĞUR TALASLI

1955 ALİ CENGİZ DOLUNAY

1955 ERDOĞAN ALTINEL

1956 ERKUT ŞAHİNBAŞ

1956 ZEKİ SAVATLI

1956 VİTALİ MEŞULAM

1956 AKŞİT GÜCÜK

1956 OĞUZCAN ÖZALTIN

1956 AYKUT BERK

1956 OKTAY AKSOY

1956 TUNCER ERZİN

1957 KOREL GÖYMEN

1958 UTKU SÜMERLER

1958 TAMER ŞAHİNBAŞ

1958 TEMEL BAYKARA

1958 ÖMER YAĞIZ

1958 ERTAN SÖYLEMEZ

1959 ZEKİ AYKUT

1959 METE BORA

1959 YAVUZ AYATA

1959 ABDULLAH ATEŞ

1960 SITKI ANTMEN

1960 ÜLKÜN TANSEL

1960 ÜMİT ÖZÜLKÜ

1961 YÜCEL AKYÜREK

1961 ORHAN AKSOĞAN

1961 İBRAHİM MERZECİ

1961 TAYLAN ONUL

1962 ÖZHAN AKÇALI

1962 TANERİ YONAR

1962 ÖZKAN ESMER

1962 HİLMİ OKTAR

1962 GAZİ TÜRKYILMAZ

1962 TONGUÇ ALP

1962 İBRAHİM METE

1962 ERDEN SEZER

1963 RAGIP YILMAZ AYATA

1963 DEMİR ÖZKAYA

1963 MEHMET ARTUN

1963 BÜLENT ARPAÇ

1963 HAZIM KANTARCI

1963 İSKENDER SAYEK

1963 ERKAN DÜLGEROĞLU

1963 ATAMAN AKSOY

1963 BÜLENT ÖZSOY

1963 MEHMET HİLMİ ERGİN

1963 BAHATTİN GÜRSÖZ

1963 BÜLENT GÜRSEL

1963 GÜRKAN ERTAŞ

1963 NOYAN SANCAR

1963 ERDOĞAN KAYNAK

1963 ERGÜL BAKAY

1963 NURİ ÇARKACI

1963 SÜHA OĞUZ ERGİN

1963 ZÜHTÜ SEZER

1964 ATEŞ AYKUT

1964 ULUÇ GÜRKAN

1964 SİNAN BAYRAKTAROĞLU

TAO’64 CEM BAYSAL

TAO’64 SOĞMAN SAKARYA

1964 TURHAN KAYASÜ

1964 YAVUZ ALTAY

1964 TOLGA EROĞAN

1964 YUSUF ERGÜL

1964 ALİ KARAKAPLAN

1964 ÇETİN YÜCEULUĞ

1964 MUAMMER ARIKAN

1964 TİMUR SÜMER

1964 HİKMET PEKCAN

1964 SERHAN ALTINORDU

1965 SAMSA KARAMEHMET

1965 AHMET BOYACIOĞLUZ

1965 KEMAL TORUL

1965 MUSTAFA ÖNGAY

1965 MEHMET NEJAT DANIŞMAN

1966 ALİ ONUR BİLGİN

1966 ŞEFİK ÇAKIR

1966 VECİHİ BATUMAN

1966 SÜLEYMAN ÖZMUCUR

1966 HÜSAMETTİN ALPER

1967 MEHMET YALTIR

1967 AHMET CERANOĞLU

1967 SAFFET ESEN

1967 ÖZDEN ÖZLER

1967 SAHİM TEKELİ

1967 CEMAL YALABIK

1967 NECDET ÖZCAN

1968 EMİN ÇULHACI

1968 NİHAT TANER

1968 NURİ DOĞAN

1968 AYDIN KOÇ

1968 AHMET ZİYA AKYIL

1968 NUR ALTINÖRS

1968 TAYLAN DERİCİOĞLU

1968 ATA GİDER

1968 MUSTAFA MURAT

1968 ALİ ZALLAK

1968 MELİH KUTLUER

1968 MUSTAFA CÖMERT

1968 SEMİH BİLGİN

1969 ALPTEKİN ORHON

1969 MEHMET GÜR

1969 SIRRI ERGUN

1969 TUNCAY ÇAKIT

1969 HALUK ERTÜRK

1969 HALDUN GOFER

1969 UĞUR KÖKSAL

1970 TUNCAY SERGEN

1970 TUNCAY ATAÖZ

1970 HAMDİ DEMİREL

1971 NECİL TOKTAY

1971 ÖZDEMİR AKTAN

1971 MUSTAFA IŞIK GÜROL

1971 TAYYAR ŞEN

1971 TANJU ŞAHİNER

1971 VAMIK KURAL

1971 AYDIN GÜRSOY

1972 MUSTAFA TOKYAY

1972 ZİYA DOMANİÇ

1972 KEMAL GÖRBİL

1972 HİLMİ KURDAK

1972 SELÇUK KÜÇÜKOĞLU

1972 NİHAT YÜCEL

1972 ATAHAN ÇUKUROVA

1972 CENGİZ ATALAY

1972 CEM BAYSAN

1972 CİHANGİR SONAT

1972 HAMİT ÇALIŞKAN

1972 MEHMET BULDURGAN

1972 İBRAHİM ORHON

1973 LEVENT BAYKAL

1973 BÜLENT KAR

1973 KEMAL ÖZBİÇER

1973 SÜHA YALÇIN

1973 ALP BEKİŞOĞLU

1974 ORHAN BEŞKÖK

1974 REFİK KUTLUER

1974 ŞAHİN KOL

1974 SUAT BAYKUL

1974 TURGAY GÜMÜŞ

1974 ADNAN SAYBAŞILI

1974 UĞUR ÇINAR

1974 NURİ KANTARELLİ

1974 ALP ÖTÜŞ

1974 OĞUZ DEMİRSOY

1974 KEMAL TARIM

1974 HALİM PEKCAN

1974 BAHA KARABUDAK

1974 LEVENT KANCAAL

1974 BAHADIR ÖZDEMİR

1975 NECATİ GÜLER

1975 HALDUN ÇATIKKAŞ

1975 AHMET ERK

1975 MEHMET ERK

1975 KORKUT YÜREĞİR

1975 ALİ RIZA ERSOY

1975 AZİZ KÖSEOĞLU

1975 ENGİN AKIŞ

1975 KUBİLAY KEÇELİOĞLU

1975 HAKAN MUTLUTÜRK

1975 MUSTAFA METİN

1975 ALPER GÜNGÖR

1975 CAN PİYALE

1975 YAKUP ERSOY

1976 MELİH APA

1976 EMRE AKKUŞ

1976 MAZHAR ÇELİKOYAR

1976 METİN SAĞIR

1976 RİFAT TOKBEY

1976 GAZANFER GENCER

1976 NAMIK KURAL

1976 ÖMER TARIM

1976 İKLİL ÇELİKTİMUR

1976 SERDAR ÖZER

1976 LEVENT SOYLU

1976 SAİT KAYAHAN

1976 YILMAZ ARGÜDEN

1976 BAHA KERİMOĞLU

1977 TALİP GÜNEYİZ

1977 ARİF BİLGİÇ

1977 UFUK YILDIZ

1977 ŞEMİ KURDAK

1977 AYDIN İZGİALP

1977 SELAMİ GÜLEÇ

1977 ABDULLAH ŞEHOĞLU

1977 CAN MERZECİ

1977 OĞUZ POLAT

1977 ERSİN ŞENDOĞAN

1977 ARMAĞAN ÖMÜR

1977 CÜNEYT CEZAYİRLİ

1977 BÜLENT TÜZÜN

1977 SELİM NURLU

1978 BALAMİR YASA

1978 ALİ FAZIL EDİZ

1978 ŞÜKRÜ DİYAB

1978 OSMAN UTKAN

1978 MEHMET İNAL

1978 ABDULKADİR YARMAN

1978 MEHMET ÇİFTÇİ

1978 MEHMET KAZANÇ

1978 BÜLENT KIRPICI

1978 NECATİ ABACIOĞLU

1978 ALİ CERRAHOĞLU

1978 RİFAT KIRAL

1978 RAGIP GÖREN

1978 UFUK ÜNSAL

1979 ABDULLAH MİLCAN

1979 HALİM ÖZMEN

1979 İBRAHİM TUTAR

1979 CENGİZ GİRGİN

1979 CAN TAZE

1979 ŞÜKRÜ PERŞEMBE

1979 ÖMER KARAHAN

1979 AKVER AKVERDİ

1979 ALİ SEDAT ÖZBERK

1979 ORHAN GÜRSOY

1979 MURAT AKANLAR

1979 ABDULLAH AKAY

1979 HAYRİ UĞUR

1979 SEDAT KARADEMİR

1979 İSMAİL GÜRLEYİK

1979 SELÇUK BARLAS

1980 FATİN CEZAYİRLİ

1980 BEDİİ CANATAN

1980 İRFAN SEVGİ

1980 ŞEREF ŞAN

1980 MÜMTAZ PAK

1980 AHMET GÖKTEPE

1980 ÖNDER ŞİRİKÇİ

1980 ŞEMSETTİN GELGEN

1980 MEHMET YAŞAR KAYNAR

1980 REŞİT ÖKTEN

1980 ADNAN ÇETİNEL

1980 NAMIK YARMAN

1980 ERDEM BAGATUR

1980 ÇAĞATAY ÖNAL

1980 ENİS ÖZGÜL

1980 MUTAFA ARIKAN

1980 HÜSEYİN ÖZKAYA

1981 LÜTFİ ARMAN

1981 EMİN TAYAR

1981 FATİH ÖZBAYRAKÇI

1981 ÜMİT AKYÜZ

1981 METE MALCIOĞLU

1981 BARIŞ GÜRSESLİ

1981 SELÇUK ÖRSEL

1981 ERDOĞAN KONUK

1981 BÜLENT ESEN

1981 FUAT TOGO

1981 ÖMER AYTEK KURMEL

1981 TANER KURU

1981 RAİF ANIL AKÇA

1981 ABDULGANİ MELEK

1981 EMRE TOĞRUL

1981 ADEM EROL

1981 ÇAĞRI BAGATUR

1981 UFUK ÖZKAYA

1981 ALİ SEDAT ULUĞ

1981 HAKAN BAYKARA

1981 BAHA TOYGAR

1981 AHMET ATAKAN

1981 SERDAR KUTSAL

1981 TARIK AÇIKALIN

1981 KUDRET SÜZER

1981 ALİHAN IRMAKKESEN

1981 İSMAİL EKMEKÇİ

1982 MEHMET İSMAİL YAĞCI

1982 ALİ ÇEKİÇ

1982 FERHAN SAVRAN

1982 ALİ ÖZDEMİR

1982 HALUK ALİBAZOĞLU

1982 ABDULLAH CANATAROĞLU

1982 MUSTAFA ÖZÜNLÜ

1982 HÜSEYİN VECİHİ AKYOL

1982 SELİM BENYEŞ

1982 GÜRKAN VOLKAN

1982 KAZIM APA

1982 TAMER BÜYÜKYILMAZ

1982 SELİM ÖZEKİCİ

1982 FEVZİ YAŞIN

1982 SAİP ABALI

1982 HASAN MURAT SAVATLI

1983 HAYRİ AYDIN

1983 MURAT ORHAN

1983 ERBİL DOYURAN

1983 SERHAN ANTALYALI

1983 ERDEM GÖK

1983 CÜNEYT YAĞCI

1983 ATİLLA DERNEK

1983 CEMALETTİN KURT

1983 RAMAZAN DİNCER

1983 SIDIKA KOLUKIRIKOĞLU

1983 TÜMAY KALAY

1983 HÜSEYİN ÖCAL

1983 GÖKHAN PAYDAK

1983 TİBET AĞIRTAN

1983 HÜSEYİN İMECE

1983 MUTLU GÜR

1983 MEDİH ÇELİKTAŞ

1983 BANU SÖNMEZ TÜMAY

1983 FATİH OKÇU

1983 ÖZKAN ÖZDOĞAN

1983 EFE HATAY

1983 ALP OSMANOĞLU

1983 ERHAN CÜNEYT CANBOLAT

1983 KÜRŞAT ÖZŞAHİN

1983 YASEMİN UZUN

1983 DENİZ AKCİĞER

1983 CÜNEYT DEMİRGÜREŞ

1983 SADİ KURDAK

1983 HASAN YALI

1983 AHMET ERDEM

1983 MURAT TÜMER

1983 MEHMET OKÇU

1984 ERDAL ÇİFTÇİ

1984 MEHMET NANE

1984 EYÜPHAN BOYVADAOĞLU

1984 MUZAFFER OKAY

1984 CELAL KURDAK

1984 ALİ NACİ GÜLALP

1984 HASAN BAHATTİN TİBET

1984 LÜTFİ CAN OK

1984 KEMAL HADRA

1984 ATİLLA ARIDOĞAN

1984 RUHİ KOÇAK

1984 RASİM KÜÇÜKKURT

1984 CELAL TOROĞLU

1984 SİNAN KAMİLOĞLU

1984 MEHMET ALTAN KAYA

1984 ERAY MEMEÇ

1984 BORA GÜNER

1984 TUNAY ÇELİK

1984 HALİT FIRAT ERDEN

1984 SELAHATTİN ERTEN

1984 HALİT ÖZBELLİ

1984 BORA PURUTÇUOĞLU

1984 BURAK TÜMER

1984 KADİRCAN ERKIRALP

1984 ADNAN GÖKÇEL

1984 GÜNHAN UYGUR

1985 HASAN SERHAT KAYA

1985 YASİN SAYDANOĞLU

1985 MURAT SAVCI

1985 ORHAN DEMİRTÜRK

1985 ALPER ŞAFAK

1985 ÖMER FARUK TÜMER

1985 MÜSLÜM DOĞRU

1985 TEOMAN DEDE

1985 BAHRİ ÖZDEN

1985 FATİH GÜN

1985 CENGİZHAN GÖLE

1985 SERDAR ŞİRİKÇİ

1985 BAHA KABAŞ

1985 OKAN TÜTÜNCÜ

Page 36: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

70 711985 AHMET GÖK

1985 RUHİ BAYIK

1986 CEM BAHADIR MUTLU

1986 TOLGA GÖRGÜN

1986 ABDURRAHMAN UYAN

1986 MURAT ERGENE

1986 ONUR SOKULLU

1986 MİNE BETÜL KAYA

1986 MUHSİN BAYIK

1986 NEVZAT ÖZSAVRAN

1986 BÜLENT CİNGÖZ

1986 SERDAR TOROĞLU

1986 TAHİR BATUR

1986 ERKİN ERSOY

1986 BALER ESKİBATMAN

1986 MUSTAFA TUYAN

1986 HAKAN ALPAGÜL

1986 ÖZLEM PALABIYIK

1986 NURİYE GÜZEL

1986 ALİ YAĞMUR EKE

1986 MİNE AYDIN

1986 EVREN İNANKUR

1986 AYŞE AYÇA KABAŞ

1986 İBRAHİM ESERCE

1986 SİNAN BİLGİN

1986 GÖZDE ÖZGÖDEK

1986 ORHAN KILIÇÇI

1987 İDİL DEMİREL KAYA

1987 GÜNSELİ YÜKSEL

1987 İLTER BAYKAL

1987 ERTUNGA ÖZELKAN

1987 KUDRET ÖZGÜR YAŞA

1987 FİLİP TAHİNCİ

1987 UFUK SÜMERLER

1987 ALTAR YILMAZ

1987 VOLKAN AĞAR

1987 MURAT ÖZYAĞMURLU

1987 ŞEBNEM IŞIK

1987 ALİ ERSİN DOĞAN

1987 TOLGA KABAŞ

1987 TİBET KAĞIZMAN

1988 HÜSEYİN MAHMUT KÖLÜK

1988 LEVENT KALYON

1988 ELİF YAZMACI OSMANOĞLU

1988 MEHMET TOKER

1988 UMUT YALNIZ

1988 AYŞE AKSOĞAN YANLIZ

1988 BALKIZ İNAL SÜMERLER

1988 SELDA AKKIZOĞLU

1989 ANIŞ ARUNDAR PAYDAK

1989 ORHUN KUTEVU

1989 BİGE TUNCER

1989 SUPHİ ARIER

1989 TUBA ODABAŞI

1989 ALİ MURAT ÖZKEÇELİ

1989 SEDAT KESMEN

1989 METE ULUYURT

1989 SİBEL YILDIRIM

1989 SERHAN ÇELEBİ

1989 TOLGA KUTLU

1989 ARGUN PALABIYIK

1989 IŞIL SAYIN

1989 EDA ARMAN

1989 DİLEK ALDEMİR

1989 ÖZER BENER

1989 MERT CANBERK

1989 CEM KÜÇÜKCAN

1989 DEFNE ÖZKÜL ÖZTÜRK

1989 GÖKHAN ÇAKICIOĞLU

1989 OĞUZ YILMAZ

1989 OKTAY GÜRMAN

1989 ÖZGÜR YAYCIOĞLU

1989 BEDRİYE ATEŞ ŞİMŞEK

1989 NEŞE ÖZGÜN SOYBAŞ

1989 AYBERK MENEVŞE

1989 AYŞE KOÇAK

1989 UYGUR AYSALAR

1989 SEZGİN EROL

1989 CLOD KOKAZ

1989 NANCY KOKAZ

1989 İLTER ERGENÇ

1989 DEFNE ONGUN MÜMİNOĞLU

1990 ERCAN ACIMIŞ

1990 OZAN LEVENT

1990 SEMİHA SEVİN ÖZTÜRK

1990 AYŞEGÜL BIYIKLI

1990 LEBİBE ÖZVEREN

1990 İSMAİL HAKKI AYTEKİN

1990 BESİM ÖZEK

1990 ZEYNO ELBAŞI

1990 BÜLENT SAVCI

1990 ÖNDER DARENDELİ

1990 HÜSEYİN CENK TURHANGİL

1990 BORA GÜRKAN

1990 İBRAHİM TEKİN

1990 BURÇAK AKIN

1990 GÜL KAYNAK

1990 CÜNEYT BAŞOK

1990 MERİH AYDINALP

1990 SERKAN TAYLAN

1990 SALİH SIĞIRCIKLIOĞLU

1990 MAHMUT GÜL

1990 ETHEM KUZUCU

1990 TUFAN KARAMAN

1990 MEHMET ÖZEL

1990 ÜNSAL BAYBOĞAN

1991 HAKKI SUNAY

1991 YAKUP ÜSTÜN

1991 KAAN BOZKIRLI

1991 MEHMET ÖKEM

1991 SİNEM BİLGEN

1991 ÖZGÜR CANBAŞ

1991 HÜSEYİN BÜYÜKYURTSEVER

1991 ELİF İKBAL ÖZKUL

1991 KORAY DÖNMEZ

1991 HALUK YILMAZTÜRK

1991 MEHMET FAHRİ CAN

1992 EMİNE FULSEN ŞEN

1992 BANU LEVENT

1992 MEHMET ULUSOY

1992 ALPER BURAT

1992 DİDEM ÖZSOY DİRİCAN

1992 ASUDE EGÜZ ARAS

1992 EMİN ÖZGÜR

1992 ZAFER KÖKSAL

1993 ZEYNEP KARAMEHMET

1993 CEM SEZGİNSOY

1993 IŞIL YILDIRIM

1994 OĞUZ ATUK

1994 DENİZ ÖZDAL

1994 MÜGE CANATAROĞLU

1994 HAKAN AYTAN

1994 PELİN YILDIRIM AYTAN

1994 BAYKAL BAYIR

1994 İBRAHİM ARINÇ

1994 RASİM SARI

1994 SULTAN ŞENZEYBEK

1994 DİLEDİ ADIYAMAN

1994 İSA TEKGÜL

1994 ÖZGÜR KARA

1994 MEHMET ARİF KARAMOLLAOĞLU

1994 BURAK ALİ GÜL

1994 AYŞE GÜRCAN

1994 İSKENDER EGÜZ

1994 HÜSAMETTİN USLU

1994 BURCU USTA USLU

1994 OYA OKTAR CANBAŞ

1994 ONUR ULU

1994 MAHMUT NEDİM OKUYAN

1994 YELİZ BAŞGÜL

1994 CAN YÜCESOY

1994 GAYE ÜNALAN ÖZPİNECİ

1994 HANDE GÜNGÖR

1995 AHMET EVREN CAN

1996 ONUR TANER

1996 ÖMER NADİRLER

1996 ALP PEKKOÇAK

1996 SERHAN BAHŞİŞ

1996 OZAN CANBOLAT

1996 MUSTAFA SEZGİN

1996 EGEMEN YALNIZ

1997 EGEMEN ÇANDIR

1997 GÖKALP SOFUOĞLU

1997 MERT BURİAN

1997 UMUT ERGUNSÜ

1997 TUBA AKSOY

1997 MEHMET TOROĞLU

1997 ONUR TOPAL

1998 GURUR TANER

1998 ÖZLEM SEYDA ULUĞ

1998 MERT UĞURSES

1998 ONGUN TAN

1998 MURAT DAĞLI

1998 BARIŞ SÖNMEZ

1998 CEREN ÇOĞUROĞLU

1998 SENA AÇIKOĞLU

1998 ZEYNEP ÜNLÜDOĞAN

1998 SERVET NADİRLER

1999 ÇAĞLAR SABANCI

1999 CEM CÖMERT

1999 İHSAN ERTEN

1999 ETHEM AYHAN ÜNKAR

1999 ALİ EFE YUKAY

1999 LEVENT ÖCAL

1999 GÜRCAN DİDİNEDİN

2000 İLTER BAYKAM

2000 ERTUĞRUL ALKIM ARF

2000 GÜNKUT GÜRSOY

2000 DİLA SEVİM

2000 ECE ÖZCAN ŞENKAL

2000 FARUK KARABUCAK

2000 CEMRE TÜYSÜZ

2000 YEŞİM TURHAN

2000 TAHSİN MÜRŞİTOĞLU

2000 SEDA BAYKARA SAĞLAM

2000 FIRAT SEZGİNSOY

2000 CEM SABANCI

2001 EMRAH DEMİRCİOĞLU

2001 ECE AKMANLAR KOÇ

2001 OĞUZHAN KOÇ

2001 AYŞEGÜL KARSLI

2001 ÖMÜR ÖZKARDEŞLER

2001 YUSUF BAHAR

2001 NAZLI BULDURGAN

2001 GÜNEY YASAVUR

2001 SABANUR KIRAÇ

2001 MURAT SOYUPAK

2001 ÇAĞLAR YILGÖR

2002 EFE GÖZÜYEŞİL

2002 ESAT UĞURLU

2002 FATMA KOCAOLUK

2002 TUNÇ ERAYDIN

2002 ALP ERDEM

2002 ORAL CANBOLAT

2003 UFUK KIRIK

2003 EYLÜL YAYCIOĞLU

2003 ESRA GÜRSOY

2003 CAN SÖZÜDÜZ

2003 CAN SAYLAN

2003 AHMET TURAN BÜLBÜL

2004 DAMLA KÜRKLÜ DEMİRCİOĞLU

2004 ÖMER CERRAHOĞLU

2004 YİĞİT CAN KARANFİL

2004 SELÇUK SEPİCİ

2004 EKİN TEYMEN

2004 DORUK ÖZCAN

2004 TAHSİN DOĞAN

2004 BERKEM ÖKTEN

2004 SİMİN SAVAŞER

2005 KAAN ÖCAL

2005 ALİ CAN POYRAZ

2005 IRMAK BOZDAĞ

2009 YAĞIZ DEMİRSOY

2009 RAGIP UMUR VARAT

2013 SULTAN EKİNCİOĞLU

Page 37: HOMECOMING 2014 - tac-alumni.org · Bunları biliyor muydunuz? Ali Cerrahoğlu TAC’78 dernek@tac-alumni.org. 8 9 HOMECOMING 2014 (soldan sağa) : Cevdet Naci Gülalp TAC ‘47,

72