hükümet ve li̇derli̇k
TRANSCRIPT
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
1/314
iii
BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ
HÜKÜMET VE LİDERLİKOKULU
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
2/314
iv
İÇİNDEKİLER:
ÖNSÖZ 1
Rauf DENKTAŞ
“Kıbr ıs” 3
Mesut YILMAZ
“AB” 39
M.Ali TALAT
“Kıbr ıs” 71
Süheyl BATUM
“Anayasa Ve Seçim
Sistemleri” 103
Faruk ÇELİK
“Türkiye’de Siyasi Parti
Yapılanması” 135
Hasan KÖNİ
“Dış Politika” 169
A. Müfit GÜRTUNA
“Yerel Yönetimler” 193
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
3/314
v
Turhan ÇÖMEZ
“Türk-Amerikan İlişkileri” 225
Ali KIRCA
“Siyaset-Medya İlişkisi” 251
M. Ali BAYAR
“Türkiye’de Diplomasi
Ve Lobiler” 279
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
4/314
1
ÖNSÖZ
Bu kitap, Türkiye’deki çok önemli bir eğitim
reformunun ispatıdır.
2004 tarihinde Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü’nün
odasında kendisiyle yaptığımız bir konuşma esnasında, iki
farklı konu üzerinde görüş alışver şinde bulunduk. Bunlardan
ilki, Sayın Batum’un da defalarca belirttiği gibi, bir üniversitesadece ve sadece ÖSS’yi kazanan değerli öğrencilerimizin
okuduğu ve eğitim aldığı ve sadece ama sadece kayıtlı
öğrencisine akademik eğitim verip onlar ı mezun eden bir
kurum değil, halkın her kesiminden ekonomik durumu, eğitim
seviyesi, ihtisas alanı ne olursa olsun, eğitime aç ve muhtelif
konularda kendini geliştirmek isteyen insanlara açık olan bir
kuruluş olmalıdır. Yani Üniversitenin, bir kitlenin veya grubunmalı değil, bütün topluma eğitim vermekle mükellef bir kurum
olduğu gerçeğidir
Sohbetimizin diğer konusu ise Türk siyasetindeki gizli
kahramanlar ın, diğer bir deyişle partilerin il, ilçe, belde
teşkilatlar ındaki çok kıymetli siyasetçilerin ve siyasetçi
adaylar ının ülkelerinin idare ve geleceğine dair ellerine birimkan geçtiğinde bu imkanlar ı kullanmak için ne kadar
donanımlı olduklar ıdır.
Bu iki mühim soru ve görüşten yola çıkarak
Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
5/314
2
bünyesinde oluşturulan Siyaset Okulu, Türk toplumuna ve
siyasetçisine büyük bir hizmet sunmak için hayata geçirilmiştir.
Siyaset Okulu, her meslek grubundan, her siyasi
partiden ve farklı görüşten ayır ım yapmaksızın kaydolan
öğrencilerine yine bir çok siyasi partinin ve farklı görüşlerin
temsilcilerinden eğitim alma olanağı vermiştir. Doğrunun, her
zaman farklı bakış açılar ından değişik görülebildiğini, şartlar ın
her koşulu değiştirebildiğini, insanlar ın uzlaşmak, hizmet
etmek ve toplumun ihtiyaçlar ını kar şılamak için yaptıklar ı siyasette, en önemli şartın analitik düşünce ve önyargısız bir
fikir olduğunu ispatlamaya çalışmıştır.
Okuyacağınız bu kitap, Siyaset Okulu 1’e katılan
değerli konuşmacılar ımızın, diğer bir deyişle sevgili
hocalar ımızın yapmış olduklar ı konuşmalardan seçilmiş ve
derlenmiştir.
Böyle önemli bir eğitim reformunun yapılmasında çok
ciddi katkı sahibi olan ve üniversitenin akademik
bağımsızlığını ve tarafsızlığını, net bir şekilde ortaya koyan
Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanımız Sayın
Enver Yücel’e ve Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü
Prof.Dr.Süheyl Batum’a tüm Siyaset Okulu öğrencileri adınasevgi ve şükranlar ımı sunar ım.
Burak KÜNTAY
Başkan
Hükümet Ve Lidelik Okulu
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
6/314
3
Rauf DENKTAŞ
“Kıbr ıs”
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
7/314
4
Kıbr ıs’ı konuş diyorlar bana. 1964’te Kıbr ıs ateşler
içerisindeyken Roma’dan geçiyoruz. BBC, acele randevu
istedi. Kıbr ıs’ı konuşacağız. 3 dakikada bize meseleyi anlatdediler. Hayretler içerisinde kaldım. Üç dakikada Kıbr ıs
meselesini anlatabildiğim kadar anlattım. Üç dakika... O
zamanlar bir telefon konuşması üç dakikaydı biliyorsunuz ve
uzun bir zamandır; eğer hayatta dakikalar ın kıymetini,
zamanın değerini bilirseniz. New York’a geçtik, Amerikanın
Sesi Radyosu acele randevu istedi. Kıbr ıs meselesini bir
dakikada konuşabilir miyim! Bunlar ders olarak kaldı bizimaklımızda.
Kıbr ıs meselesi nedir, konuşur musun dendiğinde
verilen zamana göre kendimizi ayarlar ız. Ve o zaman dilimi
içerisinde Kıbr ıs meselesini anlatır ız. Kıbr ıs meselesi nedir?
Size göre nedir? Bir düşününüz ve kendi cevabınızı lütfen
veriniz ve sonra benim söylediklerimle örtüşecek mi birbakınız. Nedir Kıbr ıs meselesi sizin için? Milli dava mı? O
halde Annan Planı nedir? Milli hâl çaresi mi? Milli dava ise
niçin milli davadır ve Annan Planı niçin milli hâl çaresi değildir?
Kıbr ıs meselesinin tarifi yapıldı mı? Bir teşhis kondu mu? 40
yıldır bir mesele halledilmiyorsa bunu halletmeye soyunmuş
olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere gibi, Güvenlik
Konseyi gibi taraflar Kıbr ıs meselesine bir teşhis niyekoymuyorlar? Maksatlar ı nedir? Bunlar ı hiç düşünüyor
musunuz?
Zaman zaman uzlaşamamanın nedeni olarak bir
günah keçisi bulurlar. Bu bir zaman Kipriyanu, çoğu zaman
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
8/314
5
Denktaş, şimdi de Papadopulos olur! Acaba öyle bir uzlaşmaz
var da Kıbr ıs meselesi onun için mi uzlaşılamadı?
Zaman içerisinde iyi niyetle “aman bu mesele
halledilsin, halkımız kan vermekten, can vermekten kurtulsun”
diye ödünler verirsiniz. “Aman Türkiye’nin başına bela
olmaktan kurtaralım artık bu meseleyi hallederek” diyerek iyi
niyetle ödünler verirsiniz. Kar şı taraf bunlar ı cebine atar. Bir
noktada görüşmeler kesilir. Yeniden başlar. Verdiğiniz
ödünlerden başlamak mecburiyetindesiniz. Niçin, çünkümeseleye teşhis konmamıştır. Çünkü meseleyi çözmek için
soyunmuş olanlar ın bir art niyetleri vardır. “Zaman her şeyi
halleder”, diyorlar. Bu doğru olabilir, zaman uzadıkça 30 yıllık
ar şivler açılır. O ar şivlere bakarsınız ve meselenin niye
halledilmediğini görmeye başlarsınız. Adada adalet için değil,
kendi çıkarlar ı için uğraştıklar ını görürsünüz. Çıkarlar üzerine
idare edilen bir dünyada adalet ar ıyorsanız, adaletbulamazsınız. Hakkınızı koruyacak güçte ve kararlılıkta
değilseniz büyük devletler sizi “sizin dediğiniz asla olamaz ve
kabul edilemez” diyerek kendi istedikleri yere sürüklemeye
çalışırlar. Uluslararası ilişkilerde hak ve adalet yoktur, milli
çıkarlar vardır. Gördüğünüz gibi bugün Amerika Birleşik
Devletleri Irak meselesinde Birleşmiş Milletler’i ayaklar altına
alarak, masum insanlara gece gündüz bomba yağdırarak,işgale direnenleri terörist addederek, “O ülkeye demokrasi
götürdük, o ülkeyi bir diktatörden kurtardık”, diyebiliyor. Bu
gelişmeler kar şısında dirilmek ve ayağa kalkmak
mecburiyetindesiniz. Dirilecek ruhunuz yoksa sinersiniz ve
susarsınız. Hatta korku içinde yaşamaktansa bunlar ı
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
9/314
6
yapanlarla birleşmek onlara yardımcı olmak daha iyi
diyebilirsiniz. O halde tekrar soruyorum. Kıbr ıs meselesi nedir?
Annan Planı’nın reddedilmemesi için uğraşan
Clerides, Papadopulos’a evet deyin diyor. İngiliz Dışişleri
Bakanı Jack Straw da EVET deyin diye ısrar ediyor ve
Papadopulos’a soruyor: “Türk askerinin adadan tümüyle
çıkmasını istemiyor musunuz?” Annan Planı bunu yapıyor.
Rum göçmenlerin yeni yerlerine gitmesini istemiyor musunuz?
Annan Planı bunu da hallediyor. KKTC’nin tanınmamasını istiyorsunuz. Annan Planı bunu da yapıyor. Türk askerinin
Ada’dan çıkmasını da sağlıyor. Gerisi size kalmış bir iştir. Ne
demektir bu? Yine Clerides ve Papadopulos’un da iştirak ettiği
Akritas Planı mucibince 1960’daki yazılı bir anlaşmayı nasıl
halletmişlerse -1960 Uluslararası Anlaşmasını- bunu da
hallederiz diyor. Esas mesele Türk askerinin Adadan çıkması.
Türkiye’nin haklar ının ortadan kaldır ılması. Annan Planı bunuyapıyor, daha ne istiyorsunuz?
Demek ki Rumlar için mesele Türkiye’nin 1960’ta
Kıbr ıs üzerinde temin etmiş olduğu haklar ın ortadan
kaldır ılmasıdır. Ne idi bu haklar ve niçin temin edilmişti? Özel
haklar ve garantiler 1960 antlaşmalar ına niçin konmuştu? Ne
vardı Kıbr ıs’ta? Kıbr ıs’ta İngiliz Müstemleke İdaresi’ne kar şı Rumlar ın başlattığı bir direniş, bir terör aktivitesi vardı: Eoka
tethiş örgütü kurulmuştu; adayı Müstemleke idaresinden
kurtar ıp bağımsızlığa kavuşturmak için değil, Enosis için,
benzeri mücadeleler bağımsızlık için yapılan mücadelelerdir.
Tabiatı ile bütün halk buna iştirak eder. Dünyanın her yerinde
bu olmuştur. Kıbr ıs’taki mücadele, bilinmiyor belki ama,
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
10/314
7
bağımsızlık için değildi. Enosis içindi. Ve dünyaya verilen
mesaj şuydu: Kıbr ıs halkı kendi kaderini tayin etme hakkını
kullanarak Enosis istiyor. Tek halk varmış Kıbr ıs’ta, ikitoplumdan oluşan, yüzde 80’i Rum, yüzde 20’si Türk tek bir
halk! O çerçeve içerisinde, Kıbr ıs’ın geleceğini tayin etme
hakkını kendilerinde görüyorlar ve Kıbr ıs’ı almak istiyorlar;
1954’te Yunanistan Kıbr ıs meselesinin bu formülünü Birleşmiş
Milletler’e götürüyor. Ancak o zaman Türkiye uyanıyor ve itiraz
ediyor. “Kıbr ıs’ta iki halk vardır, iki eşit cemaat vardır. Tek
halkın arzusu üzerine Kıbr ıs, koloni idaresini değiştiremez.Yunan kolonisini getirmek istiyorlar.”
Mücadele Enosis için başlıyor 1954-55’te; terör ‘58’e
kadar devam ediyor. 1958’de Yunanistan bakıyor ki Türkiye
kararlı. Duvar gibi önüne çıkmış. Ya Kıbr ıs Türkiye’ye gider,
tarihi jeopolitik haklar ı vardır veyahut da Türk-Yunan savaşı
olur. İki Nato üyesi savaşmasın diye ABD araya girer. İngiltereRum-Yunan ikilisine “kaderi tayin hakkı Kıbr ıs’ta iki taraf ındır,
tek yanlı kullanılamaz” der. Taksim formülü (çift Enosis)
gündeme gelir. Rum-Yunan ikilisi bunu reddeder. Makarios
“katıksız, ödünsüz Enosis” der. Türk köyleri basılmaktadır. 33
köyden göç başlar. Şehit sayısı yüzlere tırmanır. Türkiye
Taksim’de kararlı azimli duruyor. Yunanistan’ın siyaseti,
Kıbr ıs’ı Türkiye ile savaşmaksızın almak. Türkiye’nin savaşı dahi göze aldığını görünce diyorlar ki o halde ortaklaşa bir
cumhuriyet kuralım Kıbr ıslılar arasında eşit şartlarda.
Garantileyelim ve Enosis’i, Taksim’i yasaklayalım. Siz de
rahat, onlar da rahat, bu iş bitsin. Türkiye iyi niyetle bunu da
kabul ediyor. Ve 1960 Anlaşması bu şekilde yapılıyor. İki eşit
halk ve iki eşit garantör. 1960’daki anlaşmalar, Lozan’daki
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
11/314
8
Türk-Yunan dengesini Kıbr ıs üzerine getiriyor. Buna dikkat
buyurun. Türk Yunan dengesi Kıbr ıs’ı da içeren bir hale
sokuluyor. Ve Kıbr ıs’ta yapılacak herhangi bir anlaşmanınkalıcı olabilmesi için bu dengenin korunması lazım. Bu denge
Yunanistan lehine bozulursa, 1960 anlaşmalar ında Türkiye’ye
verilmiş olan haklar ortadan kalkarsa, Enosis’i önleyecek hiçbir
şey kalmamış demektir.
Ve ne yapıyorlar? 1960’da anlaşma imzalanıyor. Aynı
aylarda Makarios, Rum parti liderlerine milis kuvvetler kurmahakkını tanıyor. İçişleri Bakanı, eski Eoka vurucusu Yorgacis’in
başkanlığında bir teşkilat kuruluyor: Akritas teşkilatı. Teşkilatın
önemli hususu şu, diyor ki: Esas hedef Enosis, ancak katiyen
bunu söylemeyeceksiniz. Safha safha açılacağız. Birinci
safha, Silahlı Kuvvetlerimiz hazır olduğunda anayasayı tadil
etme safhasıdır. Dünyayı inandırmalıyız ki 1960 Anlaşması
Rumlara haksızlıktır. Kıbr ıs halkına haksızlıktır. Ve değişmesilazım. İkinci safha, bunu başardıktan sonra eğer Türkler itiraz
ederlerse baskı uygulamak. Baskı şiddete dönüşürse süratle
Türkleri top yekün sindirmek; öyle ki kimse müdahale
edemesin. Türkiye’nin müdahale etme olasılığı var. Hiç merak
etmeyiniz milli güçler ve Amerika Birleşik Devletleri bunu önler.
Hangi safhaya geldik? 1963’ten 1974’e kadar içtekidengeyi bozdular. Bizi küçücük bölgelere hapsettiler. Yola
çıkanlar ı alıp kaybettiler. Direnen varsa toplu mezarlara
gömdüler. Ekonomiyi sıf ırladılar. Kızılay’la, Kızılay
yardımlar ıyla yaşayan bir duruma geldik ama direnişe devam
ettik, niye? Çünkü Ankara, milli davadır, garantörlük
haklar ımızdan asla vazgeçmeyiz, Kıbr ıs’ı Yunan’a asla
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
12/314
9
bırakmayız diyor. Bir avuç Kıbr ıs Türk’ü bu inanç içerisinde.
Milli davaya, Türkiye’nin jeostratejik davasına, milli davasına
öncülük ediyor, cephede vuruşuyor, inancı, güveni, gururuiçerisinde görevini yapıyor. Her şeyini ortaya koyarak. Er geç
gelecekler, er geç bizi bırakmayacaklar inancı içerisinde tarihi
bir direniş. Ve 1974 oluyor. Yunanistan artık bakıyor ki
Makarios işi uzatmakta! Yunan Cuntasının acelesi var. Halbuki
Makarios akıllı davranıyor, sorunu zaman içine yayarak safha
safha halledecek. Makarios kralcıdır. Kıbr ıs’ı Cunta’ya
bırakmaz. Cunta aleyhine çalışmakta, Cunta aleyhine sesçıkarmakta, hatta Kıbr ıs’tan Atina’ya diplomatik yollardan silah
göndermekte. Dolayısıyla Cunta Makarios’tan kurtulmak istiyor
bir an evvel ve darbeyi yapıyor.
Türkiye garantör İngiltere’ye gidiyor. Diyor ki;
“Kıbr ıs’taki üslerinizden birlikte göstermelik bir müdahale
başlatalım. Etkili olmazsa, ilerleriz, kan akmasın, darbehakkımızı kullanmış olalım. Yunanistan bunu anlar, mesele
halledilir.” İngiltere hayır diyor. Hangi İngiltere? 1963’te
uluslararası anlaşmalar ı çiğnemiş olan, Kıbr ıs’ta insan
haklar ını çiğnemiş olan, masum insanlar ı toplu mezarlara
gömen ve anayasaya rağmen “ben meşru hükümetim” diyen,
İngiliz’in garanti ettiği ortaklık haklar ını ortadan kaldır ıp
Türklere “azınlık hakkını kabul et, etmezsen istediğin yere git”diyen Makarios’u meşru Kıbr ıs hükümeti olarak tanımış olan
İngiltere. Türkiye’ye “böyle bir müdahaleyi gerektirecek bir
durum yok” diyor. Niye böyle diyorlar? Çünkü Türkiye’nin bir
savaş yapamayacağı inancındadırlar. Gitsin, rezil olsun,
ondan sonra icabına bakar ız düşüncesindedirler. Niçin böyle?;
çünkü İngiltere’nin esas yaklaşımını ve Amerika’nınkini
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
13/314
10
ar şivlerinden görüyoruz. “Kıbr ıs meselesinin halli, Kıbr ıs’ın
Yunanistan’a verilmesi ile mümkündür. Türkiye de
gücendirilmemelidir.” görüşündeler.
Bu nedenledir ki bizim direnişimiz devam ederken 63-
74 yıllar ı arasında ellerini uzatıp, parmaklar ını uzatıp zerre
kadar yardım yapmadılar. Çökmemizi beklediler. Direnişin
sona ermesini beklediler. Direndik, direnişe devam ettik ve
direnişin devam etmesinde rol oynadık diye bizi uzlaşmaz
düşman bildiler. Bar ış harekatının başar ılı olması nedeni ileTürkiye’ye ceza verdiler. ABD dört yıla varan silâh ambargosu
uyguladı, Kıbr ıs’ta Türk’ün hakkını korudu, soykır ımını önledi
diye!
Türkiye gelmeseydi Kıbr ıs’ta muazzam bir katliam
olacağının bilinci içerisindedirler. Geldiği halde katliam
olmuştur. Üç dört köyde, arka arkaya, Türkiye oralaragidinceye kadar, bütün köy halkı sivil halk toplanarak kadın
çocuk çoluk 16 günlük bebekler, birkaç yaşına giren çocuklar,
90 yaşındaki ihtiyarlar dahil kur şuna dizilmiş, toplu mezarlara
gömülmüştür. Ve bu dostlar, parmaklar ını bile oynatmadılar.
Niçin; çünkü çökmemizi beklediler.
Başlangıçta 40 yıl devam eden bir meselenin nasılolup da çözülmediğine değinmiştim. Cevabı basitti.
Çözülmesini istemeyenler, Kıbr ıs’ın Yunanistan’a verilmesi
sureti ile meselenin halledilmesini kendi çıkarlar ı açısından
tercih edenler “meşru Kıbr ıs hükümeti Makarios’un idaresidir”
demek sureti ile esas siyasetlerini yürütmüşler ve halen de
yürütmektedirler!
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
14/314
11
Devamlı surette yazdık ve söyledik. Ortaklık
cumhuriyetini yıkıp bütün Kıbr ıs’a sahip çıkmak için bunu
yapıyorlar. Siz ABD ve diğerleri kendilerine “meşru Kıbr ıshükümeti” dediğiniz sürece bunlar ın bizimle yeni bir ortaklık
kurmak ihtiyaçlar ı olmaz. Bunlara meşru hükümet
olmadıklar ını, Türklerin hükümetleri olamayacaklar ını söyleyin
ki Kıbr ıs’ın birleşmesi için bize ihtiyaçlar ı olsun.
Bunlar ı söylememekle kalmadılar ve 1992’lerde
garantör İngiltere’nin öncülüğü ve desteği ile “meşru Kıbr ıshükümeti” olmayan, sadece bu ismi alıp kaçmış olan, terörist
bir idareyi Avrupa Birliği’ne Kıbr ıs’ın tümünü temsilen üye
yapma yoluna girdiler.
Bunlar acı gerçeklerdir. Bunlar ı görmeden,
değerlendirmeden ve bilmeden Kıbr ıs meselesini halletmeye
kalkmak bunlar ın istediği yola girmek demektir ve bu öyle biryoldur ki bu yola girdiniz mi geri dönüş hakkınız yoktur meğer
ki geri dönüş hakkınızı kararlılıkla ve büyük bir dirilişle, milli bir
ruhla, siz kendiniz kullanmış olasınız. Aksi takdirde korumaya
çalıştığınız ne varsa gider. Annan Planı’nı hazırlayanlar aynı
Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere’dir. Genel sekreterin
adını kullanarak, onunda yardımcısının yardımlar ı ile
birdenbire bir Annan Planı ortaya çıkar ılmıştır.
Klerides’in beyanatı var. Basın kendisine soruyor:
“Denktaş gülümseyerek çıktı bu son toplantıdan, İsviçre’den
bir taviz mi verdin?”. Cevabı: “Ne tavizi ya? Bilmiyor musunuz
biz masaya taviz vermek için değil, taktik icabı otururuz.
Taktiğimiz çok başar ılı olmuştur. Türk taraf ını uzlaşmaz
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
15/314
12
göstermekteyiz. Onun için buna devam edeceğiz. Ne tavizi?”.
Ve devam ediyor, başka bir defa da diyor ki: “İçimizde bir Türk
Cumhurbaşkanı muavini yok. Türk başbakanlar yok. Türkpersonel yok. Bütün buna rağmen dünya bizi meşru hükümet
diye tanıyor. O halde biz ne diye Türkleri tekrar içimize
alacağız? Ya tekliflerimizi kabul ederler yada çekip giderler”.
Şimdi Amerika ve İngiltere, sendromu; 1964’te ülkede
kan akarken, duman varken, silahlar patlarken, açlık devam
ederken, 103 köy yıkılıp yakılırken, Türkler küçük küçükbölgelere hapsedilmişken, “anayasa ölmüştür, gömülmüştür”
diyen uluslararası anlaşmalar ı çiğneyen bir adamı meşru
hükümet diye başına taç yapmış olan ABD, İngiltere ve
Sovyetler artık meselenin Rumlar için halledildiğini görmüyor
muydular? Tabiatı ile görüyorlardı, bilerek yaptılar. Çıkarlar ı
bunu gerektiriyordu. Bugün ne yapıyorlar? Annan Planı deyip,
Annan Planı ile oturup, Annan Planı ile kalkıyorlar. 9000sayfalık bir planı halkın önüne koyuyorlar. Halka olmadık
yalanı söylüyorlar, aklınıza gelmeyecek kadar para
yağdır ıyorlar. Yalan yanlış propaganda gece gündüz devam
ediyor. Ve biz; “Aman sakın ha, hayır deyiniz, aksi takdirde
pazarlık gücünüz elden gider, daha pazarlık yapılması
gereken çok şeyler vardır. Biz bile bunlar ın tümünü görmedik”
diye feryat ederken son ağırlığı Türkiye de koyuyor. Türkhükümeti “Annan Planı kabul edilebilir, görüşülebilir” deyince
ve hatta halkımıza “Evet dediğiniz takdirde Kuzey Kıbr ıs Türk
Cumhuriyeti’nin tanınma yolu açılacaktır ve açacağız” vaatleri
yapılınca “hayır derseniz neticesine katlanırsınız” diye tehdit
konunca Türk kökenli vatandaşlar ımıza özel ulaklarla,
telefonlarla “Evet demeniz Türkiye’nin lehinedir, Anavatanın
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
16/314
13
istemidir” diye haberler gidince yüzde 65 oyla halkımız buna
evet dedi. Bu şartlarda halkın yüzde 35’inin “hayır” demiş
olması, milli omurganın sağlamlığını gösterir!
Evet dediğimiz takdirde mükafatlandır ılacaktık. Hayır
demiş olsaydık neticesine katlanacaktık. Rumlar hayır dedi.
Papadopulos diyor ki “Hayır dersek cezalanacağız diyordunuz.
İşte görüyorsunuz Avrupa Birliği üyesi olduk. Hiçbir hakkımız
kısıtlanamaz ve kısıtlanamamıştır. Dolayısıyla ben haklıydım”
diyerek övünüyor ve “Sertlikle aldığımızı sertlikle koruyacağız”diyerek yoluna devam ediyor.
Geçenlerde bir bakanının itiraf ı ilginçtir: “Biz Avrupa
Birliği üyesi olarak Türkiye’nin önünü kesmek, Türkiye’den
istediklerimizi çeke çeke almak niyetindeyiz. Biz hiçbir zaman
uzlaşma niyetinde değildik!” Evet diyen kardeşlerime ben
diyorum ki “Herhalde Annan Planı’nda beğendiğiniz bir şeylervar ki onun için evet dediniz.” “Evet çok şey var” diyorlar,
hakikaten bunlar ın altını boşaltmamış olsalardı güzel şeyler
vardı. O “güzel şeyler” plana nasıl girdi? Benim masa başımda
dirsek çürütmemle. Bütün görüşmelerde bizim koruduğumuz
ilkelerin bazılar ını almışlar, plana koymuşlar ama tümünü
okuduğunuzda, bunlar ın altını nasıl boşalttıklar ını görürsünüz.
Ben diyorum ki, ben bir mimar isem, yaptığım bu binayı beğenmiş iseniz, “aman girelim” diye kapıya yığılmışsanız,
ben bu binanın mimar ı, mühendisi olarak haykır ıyorum,
diyorum ki: “Aman ben inşa ettim ancak sağlam değildir,
bunun demiri eksik, kumu bozuk, şusu busu bozuk. Girerseniz
başınıza yıkılacak, yapmayın bekleyin”. Beklemediler. Ne
oldu? Yine büyük ülkelerin kalleşliğine bakınız. Bize evet
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
17/314
14
dedirtinceye kadar- Rumlar ın da evet diyeceklerine inandıklar ı
için- bütün baskıyı bize yaptıklar ını unutmayalım. Hiçbir şart
yok, “Evet derseniz kapılar açılacak, ambargo kalkacak,uçaklar gelecek, turistler dolacak, paralar yağacak, işler iyi
olacak.” Rum hayır deyince diyorlar ki “Annan Planı’nda
devletiniz yok, egemenliğiniz yok, bağımsızlığınız yok. Annan
Planı’na evet demekle Rumlarla birleşmeyi kabul ettiniz. Aferin
akıllı çocuklarsınız, sizi çok severiz. Sakın bu çizgiden
yukar ıya tekrar çıkmayasınız, çıkmamanız kaydı ile size
yardımcı olmaya çalışacağız.” Yardımcı olabilmeleri için de“üyemiz Kıbr ıs hükümetinin r ızasını almaya çalışıyoruz”
diyorlar. Bizi getirdikleri noktayı görüyor musunuz? O halde o
bayramlar neydi, o zaferler, o kazandık hikayeleri. Neyi
kazanmışız? 40 yıldır Rum’un önüne duvar gibi koyduğumuz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce altı çizilmiş kararlarla tespit
edilmiş bir siyaseti bırakıyoruz. Yani devleti, egemenliği
bırakıyoruz ve Rum’a yama olacak bir duruma getiriliyoruz.Evet’in mükafatı bu ise başlar ına çalsınlar diyecek bir halk ve
hükümetler bekliyoruz. Bu yapılmadığı takdirde demek ki
girdiğimiz bu kanalda yürüyeceğiz, bilerek yürüyeceğiz, hem
de bizi nereye götüreceklerini gördüğümüz halde. Yani
Kıbr ıs’tan Türk askeri, şehidin kemiklerini de torbalara koyarak
çıkacak. Bu millete bu acı da yaşatılacak.
Neticede ne kazanılmıştır belli değil. Ucu açık bir yolda
Türkiye 10-15 yıl gidecek 15 yıl sonra bakalım tam üye olur
musunuz, olmaz mısınız, olmaya layık mısınız, değil misiniz
münakaşası başlayacak. Bunlar ı görüyoruz ve şöyle
değerlendiriyoruz. Annan Planı 1960 Uluslararası Antlaşmalar ı
ile Kıbr ıs üzerinde stratejik haklar ını korumuş olan; bu
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
18/314
15
haklar ını tespit ve tescil etmiş olan Türkiye’yi adadan çıkarmak
için hazırlanmış bir plandır. Avrupa Birliği “stratejik açıdan
Kıbr ıs’ı istiyoruz” diyor. Kıbr ıs’ın bütününü yani! İngiltere Avrupa Birliği üyesi olduğu halde üslerini Avrupa Birliği’ne
sokmadı. Amerikalılarla birlikte kullanabilsin diye. Samimi olan
diplomatlara soruyorum. “Nedir bu küçük adanın sizce bu
kadar ehemmiyeti? Üzerimize düştünüz, 40 yıldır meselenin
hallini önlüyorsunuz.” Samimi olanlar ın cevabı: Bölgede İslam
terörü baş göstermiştir. Petrol kuyular ı meselesi vardır.
Teröristlerin eline geçmesi önlenmelidir vs; Devam ediyorlar.Biraz daha samimi olanlara soruyoruz: “Peki Türkiye’nin
stratejik hakkını niye ihlal ediyorsunuz? Niye Türkiye’yi
çıkar ıyorsunuz adadan?” Cevaplar ı düşündürücüdür. “Gün
gelir Türkiye’de de kökten dinci bir idare yerleşebilir. Türkiye’yi
de kontrol etmemiz gerekiyor. Türkiye stratejik açıdan adadan
çıkacak, Rumlar gelecek. Peki Türkiye buna evet diyebilir mi?
Evet, demek tabiatı ile elinde. Büyük Millet Meclisi’nde karar ı alır, Kıbr ıs’ı veriyorum der, verir. Veyahut da Kıbr ıs’ta verici bir
idareyi kullanarak verir. Bar ış budur, Türkiye böyle istiyor
diyerek verir, verdirtir. Ve “Kıbr ıs Türkleri böyle istedi, ne
yapalım?” der millete.
Kıbr ıs davası Kıbr ıs Türkleri’nin kendilerine öz bir dava
değildir. Milli davadır. Atatürk’ün sözü var. Genç subaylarasoruyor 1938’de. “Yeniden İstiklal Savaşı verecek olsak, işgal
altındayız, ikmal yollar ımız nelerdir?” Genç subaylar Suriye
üzerinden, İran üzerinden yol gösterirler, Irak derler, şu derler,
bu derler. Atatürk haritaya gider, “Beyler Kıbr ıs’a dikkat ediniz,
Kıbr ıs düşman elinde ise ikmal yollar ınız tıkanmıştır” der.
İnönü ile, 1965’te Kıbr ıs’ta kan gövdeyi götürürken Ankara’ya
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
19/314
16
bir heyet gelir. Heyetle birlikte kendisini ziyaret ederiz. Heyetin
dediği şu: “Paşam artık sabredemiyoruz, sabr ımızın sonuna
geldik. Bir aya kadar ya gelir bizi kurtar ırsınız veya biz artıkteslim olmak mecburiyetindeyiz.” O günkü günleri
hatırlayanlar, gazete okuyanlar, düşünenler bunun abartılı
veyahut sorumsuz bir söz olmadığını bilirler. İnönü bakınız ne
dedi: “Biz mesuduz, bahtiyar ız ki Kıbr ıs’ta vatanını korumak
için ayağa kalkmış insanlar ımız var. Size elden gelen yardımı
yapıyoruz. İşte Kızılay’la şu kadar un, şu kadar şeker, şu bu
her ay gönderiyoruz. Vatan müdafaasında Türk’ün sabr ı bittiğiyerde başlar. Türk, vatan müdafaasında sabr ım bitti diye
teslim olmaz. Türk iseniz sabredeceksiniz. Kar şınızdaki Yunan
ise göreceksiniz, birbirlerine düşecekler.” Sanki 1974’ü görmüş
gibiydi. Ve Türk halkı sabretti hala sabrediyor. Rahmetle
anıyorum. Korutürk’e göre “Kıbr ıs düşman elinde ise Türkiye
denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar.” Güney sahilleriniz 12
ada ile zaten sar ılmış. Kıbr ıs adası 13. ada olarak birleşti miYunan adalar ı ile, bu iş bitmiş demektir. “Safha safha Enosis”
diye yola çıktılar, en son söylenecek sözü söyleme safhasına
geliyorlar, Avrupa Birliği bunlar ı alır almaz “dolaylı Enosis”
başar ılmıştır demeye başladılar. Kiliselerde şampanya açıldı.
Daha ne desinler ve ben daha ne diyeyim?
Halkıma benim söylediğim şu: Yeniden Annan Planı’nı canlandırmak isteyenler var. Annan Planı’ndan başka bir plan
yoktur diyorlar. Evet oyumuzu yorumlamışlar ve devlet
istemediğimiz karar ını vermişler. Rumlar pazarlık kozlar ını
ellerinde tutarak daha neler neler istiyorlar? Yani Annan Planı
masaya tekrar gelirse Rumlar ı daha nasıl memnun edeceğiz,
Rumlara daha neler vereceğiz? Bunlar ı konuşacağız ve tekrar
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
20/314
17
ediyorum, devletten, bağımsızlıktan vazgeçeceğiz. Türk
askerini güle güle uğurlayacağız. Türkiye’nin müdahale hakkı
kalkacak, garantörlük hakkı kağıt üzerinde kalacak. Genelsekreter Rumlara diyor ki “Müdahale hakkı kalkmıştır, merak
etmeyin”. Halkıma ben diyorum ki bağımsızlık bir kitlenin, bir
milletin ulaşabileceği en yüksek zirvedir. En kıymetli şeydir.
Bunu verip de aynı kıymette, ondan daha kıymetli, daha güzel
bir şey alamazsınız. Yoktur böyle bir şey. Atatürk der ki “Bar ış
diliyorsam, bağımsızlığımı murat ediyorum.” Bağımsız
değilsen bar ış yapamazsın. Bağımsız değilsen azınlıksın.Başkalar ının verdiği ile yetineceksin ve başkalar ı da sana
verdiğini geri almak hakkına sahiptir. 1960’da bunu yaşadık.
Dolayısıyla biz ne istiyoruz? Kalıcı bir bar ış istiyoruz.
Yırtılıp atılmayacak bir bar ış istiyoruz. Fiili durumun yeni
bar ışa temel olmasını istiyoruz ki Rum yeniden “Türk azınlık
isyan etti” diyemesin. Çok mu istiyoruz? Amerika’ya göre çokistiyoruz. İngiltere’ye göre çok istiyoruz. Ben Türk milletine
göre çok mu istediğimi öğrenmek istiyorum. Ve gittiğim
yerlerde gördüğüm heyecan, bulduğum destek bana diyor ki
Türk milleti, Türk askerinin şehit kemiklerini toplayarak adadan
çıkmasını hazmedemeyecek durumdadır. İnşallah o günleri
görmeyiz.
O halde Kıbr ıs meselesi nedir bize göre?
Bağımsızlığımızı koruyarak, yeni bir ortaklık anlaşması
yapmak meselesidir yapabilirsek. Yapamazsak
bağımsızlığımızı sonuna kadar korumak meselesidir.
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
21/314
18
Rum’a göre Kıbr ıs meselesi nedir? Ben meşru Kıbr ıs
hükümetiyim. İşgal kalksın, göçmenler yerlerine gitsin. Türk
askeri adadan çıksın ve bir daha müdahale hakkı olmasınmeselesidir. Annan Planı bu meseleyi hallediyor kendilerine.
Bunlar ı bilerek konuşmalıyız ama bunlar ı bilemezsiniz,
çünkü basın bunlar ı size söylemez duyurmaz ve
duyurmayacaktır. Türk milletine ve Avrupa Birliği’ne basının
vermiş olduğu mesaj “Kıbr ıs’ta Türk taraf ı şimdiye kadar
uzlaşmazdı ama bak şimdi uzlaşır hale geldi. İşte Rumlar damasaya gelsin, bu iş bitsin”. Verilen mesaj bu. Türkiye
üzerindeki baskılar da bu ölçüde artıyor. Halbuki Avrupa Birliği
bilse ki Türk ulusu Kıbr ıs meselesini sadece jeopolitik bir
mesele olarak değil, aynı zamanda bir namus ve şeref
meselesi olarak görmektedir ve şehitlerinin kemiklerini
sızlatmayacak, Kıbr ıs’ı (hiç olmazsa kuzeyini) Rum’a, Yunan’a
bırakmayacaktır; Halkın hissiyatı budur. Bunu bilseler Türkhükümeti üzerinde bu kadar baskı olmayacaktır. Kıbr ıs
Rumlar ı uzlaşma peşinde değil Kıbr ıs’ın tümüne sahip olma
peşindedir. Rum’un bundan başka bir davası yoktur. Ve ben
Avrupa Birliği’ne diyorum ki Kıbr ıs’ta iki ayr ı referandum
yaptınız. Bunun manası nedir? Hiç olmazsa oradan başlayın.
Evet, Rumlar ın dediği gibi tek halk olmuş olsaydı, tek
referandum yapılırdı. Niye çift referandum yaptınız; çünkü ikihalk var. Tek başına Rum, Kıbr ıs’ın kaderini tayin edemez.
Rum, Kıbr ıs Türkünü temsil edemez. O halde çift referandum.
Oradan başlayın. Masaya yeniden oturmadan Rum’a hiç
olmazsa bunu kabul ettirin. İki halk vardır, iki halkın hükümeti
vardır ve bu hükümetler devam edecektir. Konuşulacak konu,
uluslararası arena açısından ortaklık olur mu olmaz mı. İkincisi
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
22/314
19
Türkiye’nin demesi lazım ki, 1960 anlaşmalar ı Kıbr ıs’ın,
Türkiye’nin üye olmadığı bir yere giremeyeceğine amirdir.
Kıbr ıs meselesini biz Avrupa Birliği’ne girdiğimizde kararabağlar ız. O güne kadar halledilmesi için uğraşır ız ama o güne
kadar madem ki sen bana ucu açık bir yol verdin, ben de
Kıbr ıs meselesini ucu açık bırakıyorum. Ben AB’ne tam üye
olduğumda Kuzey de girebilir ve hangi şartlarda gireceğini işte
o zaman konuşacağız. Bu konuda Türkiye fiilen haklıdır.
Uluslararası anlaşmalarla haklıdır. Ama bu haklılığın
gerektirdiği sesi henüz duyamıyoruz. İnşallah bundan sonraduyar ız.
• Rauf Bey, sadece şunu sormak istiyorum ben: Kıbr ıs
sorununun bu hale gelmesinde, iyice
çözümsüzleşmesinde Türk diplomasisinin zayıflılığını
görüyor musunuz? Örneğin 1974’te yapılan müdahale
gerçekten uluslararası anlaşmalar çerçevesinde gayethaklı bir müdahale iken daha sonra Rumlar ın masaya
oturmamakta direnmesi üzerine pazarlıkta kullanılabilecek
daha fazla toprak almak için ikinci bir işgalin yapılması ya
da Gümrük Birliği Anlaşmalar ı sırasında, Türkiye’nin
kabul edilmesi için bu anlaşmaya sessiz bir onay
verilmesi. Bu tarz şeyleri Kıbr ıs sorunun çözülmemesine
bir sebep olarak görüyor musunuz acaba?
(DENKTAŞ): Biraz evvel söylediğim gibi 1964’te Kıbr ıs kan
revan içerisinde ve Makarios bütün hukuk kurallar ını, insanlık
açısından bütün kurallar ı çiğnediği, Amerika ve İngiltere kendi
çıkarlar ı için Rumlar ı meşru Kıbr ıs hükümeti olarak tanıdıklar ı
andan itibaren Kıbr ıs meselesinin bizim istediğimiz şekilde,
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
23/314
20
yeni bir ortaklık kurarak halli imkansız hale getirildi. Meşru
Kıbr ıs hükümeti olsunlar diye saldırdılar. Bizim mukavemetimiz
devam ediyor. Biz boyun eğmiş değiliz. Doktor Küçük’ünidaresi altında Türk idaresi kurulmuş. Küçük küçük bölgelerde
olsa dahi Türkler direnişe devam ediyor ama meşru Kıbr ıs
hükümeti unvanı Rumlara hediye edildi. Yıllar sonra ben bu
haksızlığı niçin yaptıklar ını sorduğumda bana Amerikalı
diplomat şöyle dedi: “Makarios bizi tehdit ediyordu. Sovyetler’i
getirecek diye Kıbr ıs’a. Kıbr ıs Akdeniz’de bir Küba olacaktı. Bu
korku ve endişe nedeni ile kendisini meşru Cumhurbaşkanı veyüzde yüz Rumlardan oluşan idareyi de meşru hükümet olarak
tanımak zorunda kaldık.” Peki yıllar geçti hala niye ısrar
ediyorsunuz? Neye göre devam ediyorsunuz? Soruma “Artık
siyasi karar verilmiştir, değişemez” demiştir. Dolayısıyla bizim
sonradan yapmış olduğumuz veya yapmamış olduğumuz
şeyler Rum’a sadece yoluna devam etmek için bir imkan
vermiş olabilir ama meselenin halledilmesi için bir neden teşkiledemez., çünkü Rum meselesini halletmiştir. Söylediğini size
açıkladım. Bütün dünya bizi tanıyor, ne diye Türk’e biz tekrar
taviz vereceğiz diyor. İkinci Harekât toprak almak için değildi.
İkinci Harekât; Rum’dan istediklerimiz vardı. Cenevre’de ben
Klerides’e gidip şu taleplerde bulundum: “İşgal altında bulunan
çevrelediğiniz halkımızı derhal serbest bırakınız. Normal hayat
yaşasınlar. Değirmenlik civar ında Türk askeri etraf ına mayınlardöşemektesiniz, derhal durdurunuz, mayınlar ı sökünüz.
Yunanistan’dan yola bugün iki gemi dolusu asker çıkmıştır,
buraya geliyor, derhal geri gönderiniz. Türk askeri ile sizin
aranızda bir tampon bölge çizelim ki Türk askeri bu daracık
yerde sıkışmış olmasın. Tehlike içerisinde olmasın.” Bunlar ın
tümünü Klerides reddetti. Türkiye Yunanistan’dan aynı şeyleri
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
24/314
21
istedi, onlar da reddetti. İkinci Harekât bu nedenle yapıldı.
Toprak almak için değil. Güvenlik için ve Kıbr ıs Türkleri’ne
yapılan zulmün sona ermesi için yapıldı. Ticaret anlaşması,Gümrük Anlaşması konusunda atılan adımlar ı, Avrupa Birliği
Türkiye’nin bir tavizi olarak kabul etti. O zamanın hükümeti
Sayın Karayalçın her ne kadar da bu açılımın Kıbr ıs Rum
İdaresi’ni tanıma anlamına gelmediğini yazılı ve sert bir belge
ile duyurmuşsa da bize Avrupa Birliği üyeleri devamlı suretle
biz Türkiye’nin bu açılımı yaptığı kanaatindeyiz ve bunu böyle
değerlendiriyoruz demek suretiyle kendi açılımlar ını müdafaaetmektedirler. Bütün mesele şu. Yunan ve Rum diplomasisi
büyük başar ıdır kendileri için. Avrupa Birliği üyelerini şuna
inandırdılar: Denktaş ile Klerides görüşüyor. Çok az fark kaldı
aralar ında. Eğer Kıbr ıs’ı Avrupa Birliği’ne alacağınızı
gösterirseniz artık o farklar da ortadan kalkacak ve bu suretle
Kıbr ıs meselesi halledilecek. Kıbr ıs’a yani Rumlara bu davet
yapıldığında ve müracaatlar ı kabul edildiğinde bu konuyuyürüten diplomatla konuştum ben. Maalesef dedi, oybirliği ile
alınan bu karardan önce hepimiz aldandık, aldatıldık. Ama
şimdi oybirliği ile bir karar aldık, bunu değiştiremeyiz. Onun
için bir siyasi durumla kar şı kar şıyasınız. Bununla yaşamak
mecburiyetindesiniz. İşte ben de diyorum ki direndiğimiz
takdirde Avrupa Birliği madem ki Kıbr ıs’ın tümünü istiyor ve
yar ısı bizim elimizdedir, en büyük koz bizim elimizdedir.Pazarlık yapmak için acele etmeye lüzum yok. Boyun eğmeye
lüzum yok. Türkiye’ye verilen 10-15 yıllık ucu açık zaman yar ın
için öbür gün için değil. Pazarlığımızı erkekçe yürütmek
mecburiyetindeyiz, başka çaremiz yok.
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
25/314
22
• 50 yaş üstündekiler çok iyi hatırlıyoruz. Mitinglerde ya
istiklal, ya ölüm dedik. Sizin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin
sayesinde bağımsız bir devlet kuruldu ve 21 yıldır yaşıyor.Şimdi soruma geliyorum müsaade ederseniz. AKP
hükümeti “win, win, win” yani “kazan, kazan, kazan”ı
Irak’ta uyguluyor. Avrupa Birliği’nde uyguluyor kendisine
göre ve Kıbr ıs’ta uyguluyor. Şimdi ben bunu şöyle
diyorum. Bu “kazan, kazan, kazan” değil kazı kazan.
Şimdi Kuzey Irak’ta askerimizin başına çuval geçirildi. Ve
Irak’ta yokuz, yani kazındık. Ve Kıbr ıs’ta Annan Planı’naevet denildi; oradan da kazınmak üzereyiz. Sizden bir şey
öğrenmek istiyorum. Nisan’da seçim var. Acaba
Ankara’da milli bir hükümet, milli duruşlu bir hükümet
olursa siz göreve devam eder misiniz?
(DENKTAŞ): Efendim ben buraya hükümetleri tenkit etmek
için gelmiyorum. Ve henüz cumhurbaşkanlığı mevkiindeolduğum içinde bu sorulara açıkça cevap vermek istemiyorum.
Çıktıktan sonra daha rahat konuşabiliriz ama şu hükümet
olsaydı bu hükümet olsaydı değil bütün mesele şu. Şunu
söyleyeyim. Sayın Erdoğan hatırlayacaksınız Genel Sekreter
Annan Planı konusunda beni kandırmıştır, aldatmıştır,
demiştir; biz rahat ettik. Sonra birden bire görüşülebilir
denmiştir. Kırmızı çizgilerimiz var denmiştir. Hemen hemenhiçbirini koruyamadılar. Ve tekrar ediyorum. Eğer Annan
Planını tekrar masaya taktik icabı getirirlerse ve yani “Biz
uzlaşmaya hazır ız da Rum yine göreceksiniz hayır diyecek”
oyunu oynanacaksa, ne kazanacaksınız? “Annan Planı’nı
kabul etmekle bağımsızlık istemiyorsun, devlet istemiyorsun”
tefsiri yapılmıştır. Buna ne KKTC Hükümeti, ne de Türk
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
26/314
23
Hükümeti itiraz etmiştir. Bu tefsiri kabul etmediğimizi
Türkiye’nin kayda geçirmesi lazım, haykırması lazım. Basının
haykırması lazım. Bunlar ı bekliyoruz biz. Ben aday olurmuydum olmaz mıydım? Annan Planı kabul edildikten sonra
benim aday olmam düşünülemez. Eğer başka bir hükümet de
kabul etmiş olsaydı, ben yine aday olamazdım. Hükümet
meselesi değil, icraat meselesidir. Annan Planı kabul
edildikten sonra ben bunun çerçevesinde yürütülecek bir
müzakerenin Kıbr ıs’ta bizi 1960 anlaşması gibi bir kağıt
üzerine bağlayacağını, Türkiye’nin 60 anlaşmalar ındakihaklar ını alıp götüreceğini, Türkiye’yi adadan çıkaracağını
gördüğüm için son nefesime kadar kar şısında olacağım ve
benimle olan halkımla, sesimizi millete duyurmaya çalışacağız.
• Sayın Cumhurbaşkanım, 1967’de yar ım kalan çıkartma
harekatından geri dönüldü. O tarihte ben askerdim. 45 gün
Trablus’ta kaldık biz. O harekat o zaman gerçekleşseydi,ikinci harekattan daha mı iyi bir neticeye ulaşacaktık?
İkinci sorum 45 yıllık Kıbr ıs davanızda keşke diye bir
kelime kullanacağınız bir olay oldu mu?
(DENKTAŞ): Efendim tabi 67’de çıkarma olsaydı ne olurdu?
67’de biliyorsunuz iki köye baskın yapmışlardı. 40 kadar kişi
ölmüştü. Bütün halk büyük bir tehlike içerisinde idi ve Demirelhükümeti çıkarma karar ını aldı. Araya Amerikalılar girdi. Ve
şöyle bir durum hasıl oldu: Amerikalı Sayın Çağlayangil’e veya
Demirel’e soruyor, diyor ki: Peki gideceksiniz, görüyoruz,
tamam hazırlığınız var, gidiyorsunuz. Maksadınız ne? Maksat
bu kangreni durdurmak mı? Evet. Yunan askeri var, onlar ı
çıkartmak mı? Evet. Köy halkına, ölenlere Makarios’un
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
27/314
24
tazminat vermesi mi? Evet. Ve müzakerelerin başlaması.
Makarios Türklerle müzakere etmiyordu o güne kadar,
konuşmuyordu. Azınlık hakkını kabul ederseniz gelinizdiyordu. Rum taraf ı 1960 Antlaşmalar ı ile Enosis’ten
vazgeçme sözünü vermişti ancak Yunanistan ile birlikte bu
sözünü tutmayıp Enosis için harekete geçer geçmez Türkiye
hazırlıklı değildi, ama 67’lere doğru hazırlanmıştı. Keşke peki
Enosis’i kabul ediyorum, Enosis’i yapın siz, ben de Enosis’i
yapıyorum diyerek taksim sentezine dönmüş olsaydık ve bunu
güçlü bir şekilde müdafaaya başlasaydık. O zaman belkiRumlar eşit şartlarda yeni bir ortaklığa razı olurlardı. Yani
pazarlık yapacakken insan aklından bir çizgi koyar, ben
buraya ineceğim ama pazarlığa o çizgiden başlarsan bir daha
seni o çizgiye çıkartmazlar tabiatı ile. Bar ış Harekâtı’ndan
sonra “federasyon” dedik. Rum bunun içini oya oya üniter bir
devlet şekline sokmaya çalıştı. Sonra, yıllar sonra Sayın
Cem’in Dışişleri Bakanı olduğu zamanda baktık ki olmayacak,federasyon istemiyorlar, konfederasyon dedik ama onda da
bizi yine ABD ve diğerleri desteklemediler. Hele hele bu Annan
Planı’ndan sonra konfederasyon büsbütün ortadan kalktı.
Bence şimdi konfederasyondan başka bir şey olmaz. İki
bağımsız devlet esasında bir ortaklık. Bunda ısrar etmeliyiz
sonuna kadar; eğer kalıcı bir anlaşma istiyorsak. Bir kağıt
anlaşması iki üç sene sonra bizi yine belaya sokacak. Bu seferTürkiye de içimizde olmayacak. Türkiye’nin müdahale hakkı da
olmayacak. Avrupa Birliği tümüyle Kıbr ıs’ın içerisinde olacak.
Felaket olacak onun için iki bağımsız devlet esası üzerinde
konfederasyon var ılacak bir neticedir, kalıcı neticedir. Kalıcı
bar ış isteyenler bu bölgede konfederasyona dönmek
mecburiyetindedirler.
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
28/314
25
• Bağımsızlık mücadelenizde inanıyorum ki tarih sizi
hep anacaktır. Onun için saygı duyuyorum. SayınCumhurbaşkanım, Kıbr ıs’ta Türklere soykır ım yapılmıştır
diyebilir miyiz? İki, devletin varlığına inanmayan sayın
Mehmet Ali Talat yerinize cumhurbaşkanı seçilirse 50
yıldır sürdürülen Türk politikalar ı devam edebilir mi? Tabi
Türkiye’deki mevcut Türkiye Cumhuriyeti hükümetini de
dikkate alırsak.
(DENKTAŞ): Efendim. Sayın Mehmet Ali Talat Cumhuriyetçi
Türk Partisi’nin başkanıdır. Bu parti çok uzun yıllar Rum Akel
Partisi ile işbirliği içinde çalışmıştır. Komünistler kardeştir,
komünistler ırkçılık yapmaz inancı içerisinde ve bu bayrak
altında da hakikaten bizleri ve Türk ulusunu inciten, rencide
eden çok şeyler söylenmiştir, çok şeyler yapılmıştır. Sayın
Talat’ın bir beyanatı var geçenlerde. Akel beni kandırdı, diyor.Komünist Partisi’nin evet diyeceğini zannediyordum, ‘evet’
diyeceklerini söylediler, referandumda onun üzerine ben de
halkıma evet dedirttim kabilinden bir beyanatı var. Ve
başbakan olduğu günden itibaren Rumlar ın kendisine yapmış
olduğu muamele, yapmış olduğu hakaret, verdikleri sözlerden
dönmüş olmalar ı vs. Rumlar ı iyice anlamasına neden
olmuştur. Rumlar uzlaşma istemiyor. Kıbr ıs’ın tümünüistiyorlar. Rumlar bizim hükümetimiz değildir, hiçbir zaman
hükümetimiz olmayacaklar diyor ama Türk hükümetinin
doğrultusunda Annan Planı çerçevesinde bir uzlaşma
yapabileceğine inanıyor, hala taktik icabı ve ambargolar ın
kalkması için uğraş veriyor. Talat’ın bu yaklaşımına -yani
KKTC için tanınma istememesine- Türkiye’de büyük reaksiyon
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
29/314
26
oluştu, “Senin bu söylediğin saçmalık” diye! Onun cevabı şu
oldu: “Kuzey Kıbr ıs Türk Cumhuriyeti olarak tanınmayı
beklemek hayaldir dedim. Devlet yoktur, devlet hayaldirdemedim”. Şimdi efendim, demokratik bir düzende evet
kampanyasını yüzde 65 oranında yürüten bir kardeşimiz son
seçimlerde yüzde 44 oy aldı. Yüzde 20, 21 eksilme oldu yani .
Şimdi cumhurbaşkanlığı seçimlerine girecek kar şıtlar ını bir
görelim. Nasıl çalışacaklar bir görelim. Kazanabilir farz
edeceğiz. Kazandığı takdirde devleti ve bağımsızlığı korumak
için and içip makama oturacak. Devleti ne kadar kaale alacakgöreceğiz. Mesele bence sayın Talat değil, mesele Türk
hükümetidir. İnşallah Türk hükümeti sayın Talat’a milli davanın
bağımsızlığımızı korumaktan geçtiğini söyler ve kendisini o
yönde destekler. 44 bin oy aldı. 44 bin oy Milli dava dediğimiz
Kıbr ıs davasında 70 milyonun jeopolitik hakkını ortadan
kaldırmaya kafi değildir. Türkiye ayağa kalktığında Kıbr ıs’ta
deprem olur. Konu Türkiye ne diyor? Ne yapacak? Kıbr ıs’tanvazgeçecek mi konusudur.
• Sayın Cumhurbaşkanım, aslında ben 34 yaşındayım.
34 yıldan beri Kıbr ıs davası kanımıza kadar işlemiş. Hangi
hükümet ne kadar oy alırsa alsın, Türk halkı Kıbr ıs’ı
bırakmayacaktır. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım benim
sorum şöyle olacaktır: Bizim köyümüzde,memleketimizde, çok özür diliyorum, bir merkep inatçılık
yaptığında “Makarios gibisin” sözü çok söylenir.
Bildiğiniz gibi Annan Planı’na yüzde 60’tan fazla evet çıktı
Kıbr ıs halkında. Belki Türkiye halkında bu yapılsa, bu
yüzde 50’lere yüzde 40’lara gerileyeceği inancındayım.
Acaba Annan Planı gerçekten Kıbr ıs halkına anlatılamadı
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
30/314
27
mı? Yoksa Kıbr ıs halkının başka sıkıntılar ı mı vardı?
Başka dertleri mi vardı? Bunu neye bağlıyorsunuz?
(DENKTAŞ): Her ikisi de gerçek. Evvela yıllardır beni
uzlaşmaz kişi olarak takdim ettiler halkıma ve özellikle
gençlere, beni yakından tanımayan gençlere. Denktaş sarayda
otursun diye, cebini doldursun diye Kıbr ıs meselesini
halletmiyor ve bak büyük f ırsatlar kaçıyor, diye gençlik benim
aleyhime iyice hazırlandı. Orta yaş insanlar geçmiş
hükümetlerin istikrarsız haksızlığı veyahut da yan tutması tarafkoruması gibi nedenlerle öfkeli. Milliyetçi olduğu halde öfkeli.
Dolayısıyla referandum öncesi seçimlerde bir öç alma yoluna
gitti çoğu. Milliyetçi olduğu halde CTP’ye verdi oyunu.
Referandum safhasına geldiğinizde yine içimizde yıllardır
hazırlanan sivil toplum örgütleri vardı. Bunlar ın başlar ı
Amerika, Avrupa Birliği ya da İngiltere taraf ından ele
geçirilmiş, beslenmiş takviye edilmiş ve gruplar halindebilahare sivil toplum örgütü kurulmuş. Biz farkında değiliz ki
bunlar hep aynı yolda yetiştirilmektedir. Bunlar da kullanıldı ve
referandum gününe geldiğimizde muazzam bir kampanya
başlatıldı. Dediğim gibi Rum taraf ı taktik icabı evet diyecek
diye Amerika’yı ve İngiltere’yi sonuna kadar kandırdı. Onlar da
Türkiye’yi kandırdı. ‘Evet’ denecek, bizimkiler de evet derse bu
iş bitecek, Türkiye Kıbr ıs’tan kurtulacak ve önü açılacak. Bunainandır ıldı Türkiye de ve üzerimizde muazzam bir baskı
başladı. Bu tehdit biraz önce söylediğim gibi: “Hayır derseniz
neticeye katlanırsınız.” Yani başınıza ne gelirse Türkiye artık
yanınızda yok. “Evet derseniz Kuzey Kıbr ıs Türk Cumhuriyeti
tanıtılacaktır, yüceltilecektir.” Göçmenlerimize gazetelerde her
gün villalar ın resimleri çıktı. Bu villalar verilecek size diye.
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
31/314
28
Yalan, hepsi yalan. Ondan sonra ambargolar derhal kalkacak,
uçaklar derhal inecek, turistler dolup taşacak, gençlerimiz
Avrupa’da okuyacak vs. Bütün bunlar yığıldı ve bupropagandaya muazzam paralar sarf edildi. Nereden geldiği
bilinmeyen paralar sarf edildi. Bu kadar kampanya kar şısında
yüzde 35 halkımın beni dinleyerek hayır demiş olması bence
büyük başar ıdır. Ve o evet diyenlerin içerisinde de yine birçok
insan vardır ki dediğim gibi reaksiyon olarak o tarafa vermiştir.
Şimdi devletinden vazgeçilecek desek bu tarafa gelir. Nasıl
yüzde 20 yine geriye dağılmıştır. Türkiye kökenliler yüzde 30oy sahibidirler. Belki de fazla. Türkiye’den muazzam bir telkin
gelmiştir. Türkiye’nin çıkar ı için evet demeniz lazım diye. O
yüzde otuzu milliyetperver Türkiye kökenli insanlar, Anavatana
bağlı insanlar verdiler. Bu yüzde otuzu bu tarafa alsanız işte
yüzde 65 hayır demiş olurdu. Dolayısıyla, “Kıbr ıs Türkünün
iradesine saygılı olmalı” dediklerinde ben hafifçe gülümserim.
Çünkü Kıbr ıs Türkünün iradesi değil Türkiye’nin iradesi geçerliolmuştur ve kısmen de diğer ülkelerin paralar ı ve baskılar ı.
Bizi serbest bırakmış olsalardı ve Kıbr ıs Türküne sen Annan
Planı’na evet dersen devletin ortadan kalkacak egemenliğin
kalkacak, Rumlar senin içine dolacak meselesi iyice anlatılmış
olsaydı, sonuç bu olmazdı. Sonuç %70-80 hayır olurdu.
Evet’in oluşumunda Türkiye’nin ağırlığı var.
• Sayın Cumhurbaşkanım, gençlerin çoğunluğunun
Güney Kıbr ıs Rum kesiminden pasaport almalar ı... Bunun
oranı ne durumdadır ve bunun Kıbr ıs’ın geleceğine etkisi
nasıl olur? Ve gençler bu konunun idrakında mı?
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
32/314
29
(DENKTAŞ): Gençlere, evet derseniz Avrupa Birliği pasaportu
alacaksınız, derhal Avrupa’ya açılacaksınız, dünya dili
konuşacaksınız diye büyük telkinler yapıldı ve gençlerin çoğubu düşünce ile evet demiştir. Şimdi pasaport meselesi
şöyledir. 1960 ile 63 arasında Kıbr ıs pasaportu hakkı olanlar
müşterek pasaport aldılar. O zaman pasaportu olanlar ın ve
onlar ın çocuklar ının bu pasaportu alma hakkı var. Ve bu
pasaport yoluyla Avrupa Birliği pasaportu alırlar, alabilirler. Bu
büyük bir kolaylık sağlar kendilerine. Şimdi biz yasaklamayı
düşündük ve yasaklasaydık ve kimse bizi dinlemeseydi, Rumtaraf ında olduğu gibi o zaman tabiatı ile çok zor durumda
kalacaktık. Yasaklanmadı, meclis yasaklama koymadığına
göre bu açıktı. Dolayısıyla biz şunu dedik. 1960-63 arası bu
hakkı olanlar Avrupa Birliği pasaportu almak için, yani gasp
edilmiş bir hakkı almak için uğraşırlarsa biz müdahale
etmeyeceğiz. Söyledikleri gibi yüz binle falan değildir.
Geçenlerde bir istatistik gördüm ben galiba 5000 mi ne bir şeydenmiştir alanlar. Daha da alacak olanlar olabilir. Mesele şu ki
bu pasaport konusunda binlerce çocuğumuz aldı aldı aldı.
Kimse bir şey söylemedi. Benim torunum alınca Denktaş’ı
kötülemek için bir sebep daha bulundu. Denktaş’ın torunu bile
aldı. Torununa bile aldırttı falan diye. Halbuki bu çerçeve
içerisinde atılmış bir adımdır. Bu çocuklar hiçbir şekilde
pasaport aldı diye Rum taraf ına tabi değildirler. Kuzey Kıbr ısTürk Cumhuriyeti’nin sadık kullar ıdırlar, askerliklerini bizde
yaparlar ama ellerine bir imkan geçmiştir. Avrupa Birliği’nden
istifade edebilirlerse buyursunlar etsinler.
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
33/314
30
• Basının Avrupa’ya ve Türkiye’ye bazı şeyleri
söylememesinin nedeni nedir? Burada söylediklerinizin
basında yayınlanmasını yasaklayan kim?
(DENKTAŞ): Evet kim yasakladı ben bilmiyorum ama basın
yazmıyor. Ve bunlar ın çoğu arkadaşım benim. Yüz yüze
geldiğimde konuşuyorum şikayetimi de yapıyorum. Gülüp
geçiyorlar. Zannediyorsam patronlar ın siyasetine uygun
gelmiyor Kıbr ıs meselesinin gerçeklerini söylemek . Bu halka
“Avrupa Birliği’ne girmek için Kıbr ıs’tan vazgeçelim mi?”sorusu sorulsa yalan bir soru sorulmuş olur. Çünkü Türkiye
Kıbr ıs’tan vazgeçse de kimse size, Türkiye’ye Avrupa Birliği’ne
giriş garantisi vermez ve veremez. Yolun ucu yine açıktır. Yine
Ermeni meselesi gelecektir. Yine Kürt meselesi gelecektir.
Yine efendim vilayetlere özerklik, bilmem ne meselesi
gelecektir. Gelecektir, gelecektir. Dolayısıyla Kıbr ıs’ı verirsek
yol açılır diye bir durum yok. Bütün mesele şu Avrupa Birliği’negirebilmek için hangi hükümetten, hangi üye devletten milli bir
davasından vazgeçmesi istenmiştir ki Türkiye’den isteniyor ve
niçin Türkiye’den isteniyor Kıbr ıs meselesinin halli? Kıbr ıs
meselesini yaratan Türkiye mi? Devam ettiren Türkiye mi?
Rum halâ ilan ediyor, açıklıyor, “Biz uzlaşma istemiyoruz, biz
Avrupa Birliği’ne girmek suretiyle Türkiye’den hak koparmak
niyetindeyiz” diyor. Hala bu gerçeği görmüyor mu AvrupaBirliği? Kıbr ıs meselesini başlatan, devam ettiren, kan akıtan,
anayasayı ayaklar altına alan, uluslararası anlaşmalar ı
çiğneyen, toplu mezarlar açan Rum idaresine bunlar ı hallet
öyle gel denmiyor, Türkiye’ye bu söyleniyor. Bunun kar şısında
Türkiye’nin isyan etmesi lazım, bunu yapamazsınız demesi
lazım. Geliniz Kıbr ıs’taki gerçekleri görünüz demesi lazım ve
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
34/314
31
benim telkinim ve devamlı surette söylediğim şu: Şimdi
durmadan Türkiye’ye Kıbr ıs meselesini hallet, Kıbr ıs’ı tanıt
dediklerinde bir beyaz kitap hazırlanmalıdır. Beyaz kitabıniçinde bunlar ın kim olduklar ı, yaptıklar ı soykır ım anlatılmalı.
Kıbr ıs’ta eğer Türkiye gelmeseydi, bugün tek bir Türk
kalmayacaktı. Türk askeri çıksın, Türkiye çekilsin, kısa bir
zaman içinde yine tek bir Türk kalmaz orda. Mümkün değil
bırakmazlar. Soykır ımmış, Ermeni soykır ımı. Sen olmamış
hikayeyi al Türkiye’nin önüne koy. Kıbr ıs’ta soykır ım var,
geliniz toplu mezarlar ı görünüz diyorum. Tek bir diplomatı toplu mezarlara götüremedim. Rum kızar diye gelmezler.
Ondan sonra otururlar, Lefkoşe’nin Rum kesiminde Kıbr ıs
hakkında rapor yazarlar. Dolayısıyla bu haksızlık kar şısında
biz hakikaten milli bir davadan böyle soğuyup vazgeçersek bir
şeyler alacağız diye bekliyoruz ve ne alacağımızı da pek
bilmiyoruz. Alıp almayacağımızı da hiç bilmiyoruz. En haklı en
güçlü olduğun davada ver Kıbr ıs’ı. Bu çorap söküğünün başı.Bundan çektin mi arkasından hepsi gider. Bu kadar haklı ve
güçlü bir davayı koruyamayan bir Türkiye hangi davasını
koruyacak? Ve artık Türkiye’den kim, falan davasını dış
Türklerin filan meselesini halletmesi için yardım isteyebilecek?
Çok önemli bir konumdayız.
• Öncelikle sayın Denktaş, politikanıza çok hayranolduğumu belirtmek isterim. Birbiri ile bağlantılı iki kısa
sorum olacak. Kıbr ıs sorununun dünü, bugünü, yar ını...
Konumuzda dün ibaresi, başlangıç tarihi iki cumhuriyet
için de, hem Kıbr ıs Cumhuriyeti için, hem de Türkiye
Cumhuriyeti için aynı tarih midir? Hemen arkasından
Kıbr ıs sorununun çözümü konusunda 1960 yılından
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
35/314
32
sonraki stratejik çıkarlar doğrultusunda politika yapılıyor.
Yunanistan, Türkiye, İngiltere ve ABD için. Acaba bu
sorunun çözümünde 1960 yılının öncelerini tartışmayagerek görülmüyor mu?
(DENKTAŞ): Tabi Türkiye açısından 1950’lilere kadar ada
İngiliz idaresinde. Biz, Rumlar ın Enosis için faaliyetlerini
görüyoruz. Türkiye’yi uyarmaya çalışıyoruz. Sedat Simavi,
Allah rahmet eylesin, Hürriyet Gazetesi’nde, Kıbr ıs’a geliyor,
Kıbr ıs’taki durumu görüyor ve ateşli yazılar yazarak bir Türklükvardır meselesini ayyuka çıkar ıyor. O günlerde Yunanistan
kımıldamaya başlamış Enosis için. Türk Dış İşleri Bakanı’na
bir gazeteci soruyor; sizin için Kıbr ıs meselesi var mı diye.
Cevabı hayır, bizim için Kıbr ıs meselesi yoktur. Bunu
Türkiye’nin aleyhine kullanmaya çalışırlar. Halbuki bence
akıllıca bir cevaptı. İngiltere orada oturmuş ben çıkmayacağım
diyor. Yunanistan tahrik etmeye başlıyor. Türkiye de müttefikiİngiltere’nin yanında, bizim için Kıbr ıs meselesi yoktur diyor
ama bizim için vardı. Biz tehlikeyi görüyorduk. Doktor Küçük,
ikide bir Ankara’ya gelir, hükümeti görmeye çalışır, kendisini
kabul etmezler, bekletirler vs. vs. Hasılı 1956’lara kadar
‘55’lere kadar Türkiye pek ilgili olmadı Kıbr ıs meselesi ile. biz
devamlı surette Türkiye’yi uyarmaya çalıştık. Bugün benim
bilmek istediğim tek bir şey vardır. Kıbr ıs meselesinihalledeceğiz, uzlaşmadan yanayız, uzlaşacağız diyen
hükümetler, bizim hükümetimiz ve Türk hükümeti uzlaşmanın
temelini bağımsızlığımızın teşkil etmesi olarak kabul ediyor
mu? Etmiyor mu? Bu konuda ben sade bir cevap istiyorum ve
halkımın hakkıdır diyorum bu cevabı bilmesi. Uzlaşmayı
hepimiz istiyoruz. Ama uzlaşmanın temeli bağımsızlık
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
36/314
33
olmalıdır. Bağımsızlık olmazsa kağıt üzerinde bir anlaşmadır
ve yok edilmiş oluruz. Bu Kıbr ıs meselesinin 1960’da geçici bir
ortaklık cumhuriyeti şeklinde halledilmesini Amerika’da,İngiltere’de destekledi. Tekrar ediyorum ar şivlerime
baktığımda görüyorum ki Yunanistan gibi onlar da bunun
geçici olabileceğini kabul etmişler. Bu nedenle Makaryos 60
Anlaşması’nı ‘63’te bozduğunda ses çıkartmadılar. Onun için
bu ar şivleri çok iyi tetkik etmek lazım. Bugün hala Amerika
aynı akılda gidiyor öyle anlaşılıyor. Ama Türkiye kendilerine bir
şeyi anlatabilir diye düşünüyorum. İstikrar istiyor musunuz Akdeniz’de? İstiyorsanız Kıbr ıs’ta kalıcı bir anlaşma yapın.
Kağıt üzerinde bir anlaşma yaparak 3-5 yıl sonra yeniden kan
akmasını, yeniden Türk milletinin ayağa kalkmasını
gerektirecek bir anlaşmaya cevaz vermeyin diye uğraşmak
lazım.
• Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi Türkiye’niniradesinden bahsettiniz. Bizim burada kalıcı bir anlaşma
olmazsa Kıbr ıs’tan bir tek asker çekmeyiz diyen Kara
Kuvvetleri Komutanımız, Finlandiya gezisini Rum
Büyükelçisi gelecek diye erteleyen bir Cumhurbaşkanımız
ve Papadopulos’u diplomatik muhatap kabul edip,
Kıbr ıs’ta Lefkoşe’de kabul edip sorunu çözeriz diyen bir
hükümetimiz var. Hangi halkın hangi iradesi? Siz bununasıl tanımlıyorsunuz? İkincisi Kuzey Kıbr ıs gündemine
uygun bir soru sormak istiyorum. Siz Cumhurbaşkanı
seçimlerinde müsteşar ınız Ergün Olgun’u işaret etmenize
rağmen halen daha kronik partizanlıkla kaybedeceği çok
belli olan Derviş Eroğlu’nun demokrat partiyle
anlaşamayarak aday olduğunu görüyoruz.
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
37/314
34
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halen daha sizin
tabirinizle Annan Planı’na kar şı uluslararası duruş
sergileyen partilerin bu şekil hareket edebilmelerini nasılyorumluyorsunuz?
(DENKTAŞ): Ben kendilerine müşterek birini çıkarmalar ını
söyledim. İsim verdim. Kendilerinin ortaya koyduklar ı isimleri
destekleyeceğimi söyledim. Bir türlü uzlaşamadılar. Büyük bir
eksiklik hissediyoruz. Neticede demokrasi çarklar ı dönecek,
ortaya bir şey çıkacaktır. Türkiye’nin iradesini Büyük MilletMeclisi’ndeki Kıbr ıs’la ilgili kararlarda görürüm. Güvenlik
Konseyi kararlar ını da görürüm. Bunun ötesinde Türk
hükümetlerinin meseleyi halletmek için mücadelesi bizce
yakından izlenmektedir. Ama bu kararlar çerçevesinde
kalındığı sürece biz rahatız. Kararlar ın dışında hareket
edildiğini gördükçe büyük huzursuzluk içerisinde oluruz. Ama
ben Büyük Millet Meclisi’ndeki kararlar değişinceye kadarKıbr ıs meselesinin çözümünü iki bağımsız devlet üzerinde
konfederal bir şekilde ve Türkiye’nin haklar ının devamı
şeklinde görüyorum. Türkiye’nin elinde büyük koz vardır. Ben
üye oluncaya kadar Kıbr ıs meselesinin hali düşünülebilir,
konuşulabilir. Ama Kuzey Avrupa Birliği’ne benimle birlikte
girer, kozunu güçlü bir şekilde kullanabilir diye düşünüyorum.
• Kıbr ıs için savaş yapıldı, kazanıldı. Kıbr ıs 21 yaşında
genç bir ülke. Bu ülkemizde bulunan, özellikle KKTC
sınırlar ı dahilinde bulunan Maraş bölgesi ile ilgili bir soru
sormak istiyorum. Burada bulunan evler Rumlara mı aitti?
Şu an KKTC vatandaşı Türkler burada niye oturamıyor?
Birleşmiş Milletler niye bunu Kıbr ıs’a dayatıyor? Rum
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
38/314
35
kesiminde de Türklere ait olan bir bölgede onlar
oturamıyor mu? Ben bunu merak ediyorum. Ayr ıca ikinci
sorum da BM, Nato ve AB ülkeleri özellikle hangiülkelerden oluşmakta? Nato’ya üye olan bir ülke, özellikle
biz Türkiye, ilerde AB’ye gireceğiz. AB’ye girdiğimizde AB
bizden bir şeyler isteyecek, NATO bizden bir şeyler
isteyecek. Biz hangisinin dediğini yapmak zorundayız. Bu
birliklerin büyükten küçüğe doğru nasıl bir yaptır ımı var?
Daha neyi dayatıyor, neyi yapmaya çalışıyorlar?
(DENKTAŞ): Efendim, bu kadar detaylı cevap verebilecek
miyim bilmiyorum ama Maraş meselesini halledelim. Maraş
eğer görmüşseniz otelleri, büyük binalar ı ile gayet modern bir
kasaba. Bu binalar ın yapıldığı toprak, % 70 vakıf toprağıdır.
Vakfa aittir ve vakıftan hile ile alınmıştır. Habersiz alınmıştır.
Kar şılığı verilmeksizin alınmıştır. Zamanında efendim okula
verilmiştir. Buralar ı benim küçüklüğümde hatırlıyorum.Tamamen kum yığını ve verimsiz yerlerdi. Halk herhalde bu
nedenle ilgilenmedi. Ondan sonra oralar parsellendi ve satıldı.
O binalar meydana geldi. Şimdi biz bunun % 70’i vakıf malıdır
diye davalar açıyoruz ve bu konu üzerinde hakkımızı bulmaya
çalışıyoruz. Büyük bir olaydır. Aynı şekilde daha fazla büyük
bir vakıf arazisi vardı: “Efendiler Çiftliği”. Bu da aynı şekilde
alınmıştır. Rumlar parselledi ve aldılar. ‘74’te ben bir tapuyasasına atfen bunlara ihbarname gönderdim. Dedik ki yanlış
kayıt edilmiştir. Bir aya kadar itirazınız varsa bildiriniz, aksi
taktirde vakıf mallar ına geçecektir. Hiçbiri itiraz etmedi.
Maraş’ta bu yapılamadı çünkü binalar var. Şöyle bir durum
hasıl oldu. ‘74 harekatı yapıldı. Türkiye bir beyanatta bulundu
dedi ki; “Bizim harekat planımızın içerisinde Maraş yoktu. Boş
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
39/314
36
bırakıldığı için muhafazaya alındı. Mal sahiplerine iadeye
hazır ız.” Bu kayda geçti. Ambargolar devam ediyor.
Ambargolar ın kalkması için daima bu kayıt çerçevesindehareket edildi. Ve biz Rumlara çağr ı da yaptık geliniz diye,
gelmediler çünkü onlar bütün Kıbr ıs’ı istiyor. Sadece Maraş’ı
alırlarsa aleyhlerine olur düşüncesiyle gelmediler. Tabi birçok
bina harap oldu. Neticede bir gün üniversitede yurt ihtiyacı
doğdu ve dolayısıyla ben iki oteli çocuklara yurt olarak
açtırdım. Beni New York’a davet ettiler derhal. Sırf bu konu
için. Gittim öfkeli öfkeli insanlar bağır ıyor, çağır ıyor. Biz bubinayı sırtımıza alıp başka yere götürmedik. Tamir ettik,
içerisine sokakta kalmak zorunda olan öğrencilerimizi koyduk.
Günü geldiğinde kim kimindir, kime verilecektir karar ı
verildiğinde yine bu karar uygulanabilir dedim. Ve aleyhimize
bir karar çıktı yine. Türkiye sorumludur vesaire diye. Hala
Türkiye’yi sorumlu tutuyorlar Maraş’tan ve kaş oynatmıyorlar.
Keşke o zaman 2 otel yerine 22 otel açsaydım. Yanımızakalacaktı. Onun için, madem ki siyaset okulundayız, şunu bilin
ki bu gibi hallerde hakkınızı alırsanız alırsınız, kimse size
vermez. Kim verecek bize hakkımızı? Kimse vermez,
aldığımız kadar ını verecekler. Esasen şimdi size ne diyor
Avrupa Birliği? Siz istediniz üye olmayı, üyelik şartlar ımızı
biliyorsunuz. Bizimle fazla dalaşmayın. Şartlar ımızı uygulayın
ve gelin diyorlar. Onun için işimiz zor.
• Sayın Cumhurbaşkanım yaklaşık 40 seneden beri
Kıbr ıs meselesinin savunucususunuz. Ve eğer batılılar
açısından- özellikle Avrupa ve İngiltere açısından
söylüyorum- madem bu meselenin önündeki en büyük
engel sizdiniz, niçin Rahmetli Özal, ya da Arafat ya da
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
40/314
37
Bitlis Paşa gibi sebebi belli olmayan bir ölüme kurban
gitmediniz de 40 seneden beri bu dava sürüyor ve bu
mesele kilitlendi?
(DENKTAŞ): Belki o kadar önemli atfetmiyorlar beni. Birkaç
defa teşebbüs edildi ama Allah korudu. Daha da hayat
olduğuna göre inşallah görmezsiniz o günleri de. Şimdilik
var ız.
• 45 yıldır Kıbr ıs’ta çözüm arayan bir TürkiyeCumhuriyeti iradesi var. Ve yıllar öncesine gittiğimiz
zaman Hatay’da savaşmadan çözümü bulan başka bir
Türkiye Cumhuriyeti iradesi var. Peki bu iki iradenin farkı
nedir? Daha doğrusu eksiklikler nelerdir ki biz hala
bugüne kadar bir çözüm bulamadık. Bunun hakkında
bir şeyler söyleyebilirseniz sevinirim.
(DENKTAŞ): Efendim biz çözümü bulduk da bulduğumuzun
farkında değiliz. Nasıl bulduk? Rum bütün Kıbr ıs’ı almak istedi.
Meşru Kıbr ıs hükümeti ünvanını çaldı ve Amerika ile İngiltere
kendi çıkar ı için bu ünvanı ona verdi. Rum da bu nedenle artık
bizimle uzlaşma gereğini duymadı. Bu ünvanın arkasına
saklanarak bütün Kıbr ıs’ı alma mücadelesini yürütüyor. Bize
saldırdığı an bizim müdafaamız neydi? Hükümetimiz değilsinve olamazsın. Kıbr ıs tümüyle senin değildir, bir ortağınız var,
bizim de hakkımız var. 11 yıl bu müdafaadan sonra bar ış
harekatı oldu. Rum’la anlaştık iki kesimli, bundan sonra iki
kesimde olacak hayatımız. Biri diğerinin hükümeti olmayacak
vesaire. Türkiye’nin garantisi devam edecek. Rumlar ile
Federasyonu konuştuk. Adamlar ın federasyon istemediğini
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
41/314
38
anladık ve 1983’te devletimizi ilan ettik. O an mesele
halledilmişti. Kıbr ıs’ın tümünü alamazsın deyip biz görüşmeye
devam etmemiş olsaydık ve ancak kabul edildiğimiz taktirdegörüşürüz demiş olsaydık Kıbr ıs meselesi şimdiye başka türlü
halledilmiş olurdu. Ama saldır ı kar şısındayız, Kıbr ıs’ta hak
iddia eden biziz. Hakkımızı almak isteyen Rum’dur. Hakkımızı
1983’te en nihayet devlet ilan etmek suretiyle ve Türkiye’de de
tanınmak suretiyle kurtarmış olan biziz. Hala bunu teraziye
koyup tartmanın, masaya koyup pazarlık etmenin anlamı
yoktur. Bu kabul edilmeden görüşmeyiz demek zamanıdır.Bunu ancak Türkiye söyleyebilir. Bu kabul edilecektir. İşte,
Türkiye’nin elinde şimdi en büyük f ırsat vardır. Ucu açık yolda,
ucu açık Kıbr ıs meselesi. Siz bu bağımsızlığa
dokunamazsınız. Dokunmayacaksınız. Bunu söylemek
Türkiye’nin elindedir. Bizim içimizde bu siyaseti tamamıyla
benimsemeyen bir hükümetimiz oluşmaktadır. İnşallah bu
siyasete yaklaşır ama Türkiye’nin kendisine yol göstermesilazım.
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
42/314
39
Mesut YILMAZ
“Avrupa Birliği”
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
43/314
40
Bir Avrupa Birliği fikri, geçmişte ve Avrupa Birliği’ninkuruluşundan çok önce birçok defalar dile getirildi. Bunu
zannediyorum ki ilk defa ortaya atan ünlü Fransız yazar VictorHugo’ydu. Bir Avrupa Birleşik Devletleri, bir Avrupa Birliği fikri,
ilk defa onun taraf ından dile getirilmişti. Fakat bugünkü Avrupa
Birliği’nin asıl temelini oluşturan düşünce, 1948’de yani İkinci
Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın
galip ülkelerinden İngiltere’nin savaş sırasındaki Başbakan
Churchill’in savaştan sonra muhalefet lideri veya eski
başbakan olarak İsviçre Zürih’te yaptığı bir konuşmasında dilegetirilmiştir. Churchill, 1948’de Zürih’te verdiği bir konferansta,
Avrupa’da bar ışın kalıcı olarak sağlanmasının yolunun Fransa
ve Almanya liderliğinde kurulacak bir ekonomik birlikten
geçtiğini dile getirmişti. Churchill’in 1948’de ortaya attığı bu
fikir bugünkü Avrupa Birliği’nin ilk çekirdeğini oluşturmaktadır.
Daha sonra bu yönde Almanya ile Fransa arasında temaslar
yürütüldü ve ilk defa 1950 yılında Schumann deklarasyonudiye bilinen Fransa ile Almanya’nın ileride, İkinci Dünya
Savaşı’na benzer felaketlerin yeniden yaşanmaması için
Avrupa’da demokratik yönetimler arasında bir ekonomik
işbirliği kurulmasına ilişkin çağr ısı yayınlandı. 1950 yılında
yayınlanan bu Schumann Deklarasyonu’nda Fransa ile
Almanya kömür ve çelik üretiminde işbirliği yapmak için bir
teşkilat kurmayı amaçladıklar ını ve bu teşkilata katılmak için Avrupa’daki bütün demokratik ülkelere çağr ıda bulunduklar ını
ilan ettiler. O zaman ki Avrupa ülkelerinden Belçika, Hollanda,
Lüksemburg bir de İtalya bu çağr ıya olumlu cevap verdiler ve
neticede 1951 yılında altı ülke arasında (yani Almanya,
Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve İtalya) Avrupa
Kömür ve Çelik Teşkilatı’nın kurulmasına ilişkin anlaşma
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
44/314
41
imzalandı. Dolayısıyla Avrupa’nın bugünkü Avrupa Birliği’nin
kurulmasına ilişkin ilk hukuki dökümanı, 1951 yılında Paris’te
imzalanan Avrupa Kömür Çelik Teşkilatı’nın kurulmasınailişkin yapılan anlaşmadır. Eğer bunu başlangıç kabul
ederseniz Avrupa Birliği bugün itibari ile 1951’den 2005’e,
demek ki 54 senelik bir geçmişe sahiptir. ‘51’de Paris’te
imzalanan bu anlaşma ile kurulan Kömür Çelik Teşkilatı 1953
yılında resmen yürürlüğe girdi. Özellikle o zamanki Avrupa’nın
sanayi ülkeleri açısından, en önemli girdilerini oluşturan bu iki
üründür. Bu konularla, sınırlı ve münhasır bir işbirliği kurmakiçin altı ülke böylece bir araya gelmiş oldular. Avrupa Kömür
Çelik Teşkilatı 1953’ten 1957’ye kadar beş yıl süre ile oldukça
etkili bir şekilde yaşamına devam etti. 1957 yılı geldiğinde üye
ülkeler artık bu işbirliğini sadece kömür ve çelikle sınırlı
tutmayıp, bunu daha geniş bir alana yaymak, ekonominin
tümünü kapsayacak bir şekilde genişletmek amacıyla; yeniden
bir araya geldiler ve 1957’de Roma’da yeni bir anlaşmaimzaladılar. Bu anlaşma iki yeni teşkilatın kurulmasına ilişkin
anlaşmadır. Birisi Avrupa Ekonomik Topluluğu’dur ve ikincisi
Avrupa Atom Enerjisi Teşkilatı’dır. Yani ilk olarak kömür ve
çelik alanında başlayan bu işbirliği 1957 Roma Anlaşması ile
ekonominin tümünü kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bir de
ayr ı bir teşkilat olarak atom enerjisi alanında da işbirliği yapan
yeni bir kuruluş oluşturulmuştur. 1957’de Roma’da imzalanan,Roma’da kuruluşu anlaşmaya bağlanan bu iki teşkilat 1958
yılında Roma Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi ile fiilen hayata
geçmiştir. Dolayısıyla 1958’den itibaren Avrupa Kömür Çelik
Teşkilatı artık Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak yoluna
devam etmiştir. O zaman halk dilinde, sadece bizde değil
Avrupa’da da halk dilinde, Ortak Pazar olarak adlandır ılan
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
45/314
42
teşkilat böylece 1958’de ilk defa hayata geçmiştir ve bunun
hukuki dayanağı da 1957 Roma Anlaşması’dır. Avrupa
Ekonomik Topluluğu bugünkü Avrupa Birliği’nin, geçmiştekişeklini oluşturan teşkilat, 1958’den 1973 yılına kadar 15 yıllık
bir konsolidasyon devresi, bir gelişme dönemi yaşamıştır. Bu
15 yıl içerisinde teşkilat biraz önce saydığım Kömür Çelik
Teşkilatı’nın kurucusu niteliğinde olan altı üye ülke ile yoluna
devam etmiştir. Ama bu süre içerisinde teşkilata üye olmak
için başta İngiltere olmak üzere bazı ülkelerin başvurular ı
gündeme gelmiştir. Aslında bu noktada, o tarihte Avrupa’dayaşanan rekabeti de dile getirmem gerekiyor. Avrupa
Ekonomik Topluluğu’nun birinci amacı; üyeleri arasında bir
gümrük birliğini oluşturmaktır. Aynı amacı izleyen rakip bir
kuruluş olarak İngiltere’nin öncülüğünde, EFTA kurulmuştur.
EFTA ile Ortak Pazar’ın yani EFTA ile Avrupa Ekonomik
Topluluğu’nun rekabeti 1960’lı yıllarda olanca hızıyla devam
etmiştir; ama görülmüştür ki bu rekabette bariz bir şekilde Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun üstünlüğü söz konusudur. Ve
bunun üzerine EFTA üyesi ülkeler Avrupa Ekonomik
Topluluğu’na katılmak için başvuruda bulunmuşlardır. Bunlar ın
en önemlisi olan İngiltere’nin başvurusu Fransa’da iki defa
veto edilmiştir. O tarihte Fransa’nın yönetiminde söz sahibi
olan General Charles de Gaulle iki defa İngiltere’nin üyeliğini
veto etmiştir.(1963 ve 1967’de) Daha sonra Charles deGaulle’un ölümünden sonra Fransa’da İngiltere’nin üyeliğine,
dolayısıyla Avrupa Ekonomik Teşkilatı’nın geleceğine Charles
de Gaulle’den farklı bir yaklaşımla bakılmasının sonucu olarak
1972’de Avrupa Ekonomik Topluluğu İngiltere’nin ondan sonra
Danimarka’nın, İrlanda’nın ve Norveç’in katılmasını kabul
etmiştir. 1972’de altı üyeli Avrupa Ekonomik Topluluğu, bu dört
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
46/314
43
üyeyi de arasına almayı kabul etmesine rağmen, Norveç’te
yapılan halk oylamasında Norveç halkının yar ıdan fazlası
Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılmayı reddetmiştir. YaniNorveç’in başvurusu Avrupa Ekonomik Topluluğu taraf ından
kabul edilmiş olmasına rağmen halk oylaması ile Avrupa
Ekonomik Topluluğu’na katılmaktan vazgeçmiştir. 1973
yılından itibaren artık Avrupa Ekonomik Topluluğu yeni üç
üyenin de katılımı ile 9 ülke olarak yoluna devam etmektedir.
İngiltere, İrlanda ve Danimarka altı kurucu üyeye ilaveten
Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun diğer yeni üyeleri olmuşlardır.Böylece Avrupa Ekonomik Topluluğu veya bugünkü adı ile
Avrupa Birliği ilk genişleme dalgasını, ilk büyüme hareketini
1973’te gerçekleştirmiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun
ikinci genişlemesi 1981 yılında olmuştur. Komşumuz
Yunanistan 1981 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye
olarak katılmıştır. Biliyorsunuz Yunanistan’da 1960’lı yıllarda
bir askeri darbe olmuştu. O askeri darbeden sonra -ki o askeridarbe 1974 Kıbr ıs Harekatı ile son bulmuştur- hemen
Karamanlis’in başkanlığındaki Yunan Hükümeti, Avrupa
Ekonomik Topluluğu’na üyelik başvurusunda bulunmuştur ve
1981’e kadar geçen yedi yıllık bir süre sonunda da
Yunanistan’ın tam üyeliği gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Avrupa
Ekonomik Topluluğu’nun veya bugünkü adı ile Avrupa
Birliği’nin ikinci genişlemesi 1981 yılında gerçekleşmiştir veYunanistan’ın üyeliği ile birliğin dokuz olan üye sayısı ona
çıkmıştır. Yunanistan’ı da arasına alıp on üyeli bir teşkilat
olarak yola devam eden Avrupa Birliği, 1986’da General
Franco ve Salozar yönetimlerinin tarihe kar ışmasından sonra
yeniden demokrasiye geçen İspanya ve Portekiz’i de tam üye
olarak almıştır. Ve 1986’da Avrupa Birliği’nin üçüncü
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
47/314
44
genişleme dalgası bu iki İber ülkesinin, İber Yar ımadası’ndaki
bu iki ülkenin katılımı ile gerçekleşmiştir. Yani 1986’da Avrupa
Birliği 12 üyeye ulaşmıştır. 1986’dan sonra biliyorsunuzdünyada çok önemli bir değişim yaşandı. 1980’lerin sonunda
demir perde çöktü ve Doğu Avrupa ülkeleri -o zamana kadar
komünizm yönetimi ile yönetilen- demokrasiye geçtiler.
Demokrasiye geçtikten sonraki ilk hedefleri de Avrupa Birliği
üyeliği oldu. Doğu Avrupa’daki bütün üyeler ve bütün ülkeler o
güne kadar Sovyetler Birliği’nin hegamonyası altında yaşayan
Doğu Avrupa ülkeleri birbiri ardına Avrupa Birliği’ne başvurudabulundular. Onlarla birlikte artık fiilen işlemez hale gelen veya
etkinliğini geniş ölçüde yitirmiş olan EFTA’nın geri kalan
üyeleri de Avrupa Birliği’ne üyelik için başvurdular. Bu ülkeler
zaten uzun zamandan beri çok partili demokratik rejimi
uygulayan ülkelerdi. Bunlar ın üyeliği herhangi bir sorun
yaratmadı ve 1996 yılında Avusturya, İsveç ve Finlandiya üç
eski EFTA ülkesi de dördüncü genişleme dalgası olarak Avrupa Birliği’ne katıldılar. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin
dördüncü genişlemesi bu üç eski Efta ülkesini Avusturya,
İsveç ve Finlandiya’yı da arasına katmak sureti ile 1995 yılında
gerçekleşti.
Avrupa Birliği’nin eski sosyalist bloğa mensup Doğu Avrupa
ülkeleri taraf ından bu şekilde rağbet görmesi sonunda AvrupaBirliği, genişleme meselesini gündemindeki en önemli
konulardan birisi haline getirdi ve Kopenhag’ta yapılan zirve
toplantısında özellikle bu Doğu Avrupa ülkeleri için ve o
tarihten sonra üye olacak ülkeler için yeni bir takım kriterler
tesbit etti. Bu kriterler Türkiye’de de Türkiye’nin adaylık
sürecinde geniş ölçüde gündeme girmiş olan “Kopenhag
-
8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇
48/314
45
Kriterleri” diye anılmaktadır. Ve Kopenhag Kriterleri Avrupa
Birliği’ne 1990’lı yıllar ın ikinci yar ısından itibaren aday olacak
ülkelere uygulanacak kriterlerdir. 2004 yılında yani geçtiğimizsene Avrupa Birliği 10 yeni ülkenin daha katılımıyla 25 üyeli bir
birlik haline gelmiştir. Bu 10 ülke bildiğiniz gibi üç Baltık ülkesi
Estonya, Letonya, Litvanya; iki Akdeniz ülkesi Malta ve Güney
Kıbr ıs ile Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan ve
Slovenya olmak üzere Orta Avrupa ülkeleridir. Bu on ülkenin
katılımı ile geçtiğimiz yılın Mayıs ayından itibaren Avrupa
Birliği artık 25 üyeli bir birlik haline gelmiştir. 25 üyeli AvrupaBirliği bugün dünyanın en önemli ekonomik birliğidir, aynı
zamanda da dünyanın en etkili siyasi güçlerinden birisi olma
yolundadır. Gerçi bu alanda daha kat edeceği çok mesafe
olduğu bizzat birlik yetkilileri taraf ından da dile getirilmektedir.
Ama hiç şüphe götürmeyen bir husus Avrupa Birliği’nin bugün
dünyadaki en önemli birlik olduğu ve tarihin kaydettiği en
başar ılı ekonomik entegrasyon hareketi olduğudur.
Avrupa Birliği’nin bugüne kadarki gelişimini bu şekilde
özetledikten sonra Avrupa Birliği bugün genişleme sürecinin
neresindedir, onu da eklemem lazım. Avrupa Birliği’ne üye
olmak için başvurup da henüz üye olmamış dört tane ülke var.
Bunlardan ikisi Bulgaristan ve Romanya. Zaten üyelik süreci
takvime bağlanmış olan iki ülkedir. 2007 yılında Bulgaristan veRomanya eğer bundan sonra herhangi bir aksilik söz konusu
olmazsa bu ülkelerden kaynaklanan bir g