hükümet ve li̇derli̇k

Upload: anonymous-nde0ea

Post on 08-Jul-2018

222 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    1/314

     

    iii

     

    BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ 

    HÜKÜMET VE LİDERLİKOKULU

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    2/314

     

    iv

    İÇİNDEKİLER:

    ÖNSÖZ 1

    Rauf DENKTAŞ 

    “Kıbr ıs”  3 

    Mesut YILMAZ

    “AB”  39

    M.Ali TALAT

    “Kıbr ıs”  71

    Süheyl BATUM

    “Anayasa Ve Seçim

    Sistemleri”  103

    Faruk ÇELİK

    “Türkiye’de Siyasi Parti

    Yapılanması” 135

    Hasan KÖNİ 

    “Dış Politika”  169

    A. Müfit GÜRTUNA

    “Yerel Yönetimler” 193 

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    3/314

     

    v

    Turhan ÇÖMEZ

    “Türk-Amerikan İlişkileri” 225

    Ali KIRCA

    “Siyaset-Medya İlişkisi”  251

    M. Ali BAYAR

    “Türkiye’de Diplomasi

    Ve Lobiler” 279

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    4/314

     

    1

    ÖNSÖZ 

    Bu kitap, Türkiye’deki çok önemli bir eğitim

    reformunun ispatıdır.

    2004 tarihinde Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü’nün

    odasında kendisiyle yaptığımız bir konuşma esnasında, iki

    farklı  konu üzerinde görüş  alışver şinde bulunduk. Bunlardan

    ilki, Sayın Batum’un da defalarca belirttiği gibi, bir üniversitesadece ve sadece ÖSS’yi kazanan değerli öğrencilerimizin

    okuduğu ve eğitim aldığı  ve sadece ama sadece kayıtlı 

    öğrencisine akademik eğitim verip onlar ı  mezun eden bir

    kurum değil, halkın her kesiminden ekonomik durumu, eğitim

    seviyesi, ihtisas alanı ne olursa olsun, eğitime aç ve muhtelif

    konularda kendini geliştirmek isteyen insanlara açık olan bir

    kuruluş  olmalıdır. Yani Üniversitenin, bir kitlenin veya grubunmalı değil, bütün topluma eğitim vermekle mükellef bir kurum

    olduğu gerçeğidir

    Sohbetimizin diğer konusu ise Türk siyasetindeki gizli

    kahramanlar ın, diğer bir deyişle partilerin il, ilçe, belde

    teşkilatlar ındaki çok kıymetli siyasetçilerin ve siyasetçi

    adaylar ının ülkelerinin idare ve geleceğine dair ellerine birimkan geçtiğinde bu imkanlar ı  kullanmak için ne kadar

    donanımlı olduklar ıdır.

    Bu iki mühim soru ve görüşten yola çıkarak

    Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    5/314

     

    2

    bünyesinde oluşturulan Siyaset Okulu, Türk toplumuna ve

    siyasetçisine büyük bir hizmet sunmak için hayata geçirilmiştir.

    Siyaset Okulu, her meslek grubundan, her siyasi

    partiden ve farklı  görüşten ayır ım yapmaksızın kaydolan

    öğrencilerine yine bir çok siyasi partinin ve farklı  görüşlerin

    temsilcilerinden eğitim alma olanağı  vermiştir. Doğrunun, her

    zaman farklı bakış açılar ından değişik görülebildiğini, şartlar ın

    her koşulu değiştirebildiğini, insanlar ın uzlaşmak, hizmet

    etmek ve toplumun ihtiyaçlar ını  kar şılamak için yaptıklar ı siyasette, en önemli şartın analitik düşünce ve önyargısız bir

    fikir olduğunu ispatlamaya çalışmıştır.

    Okuyacağınız bu kitap, Siyaset Okulu 1’e katılan

    değerli konuşmacılar ımızın, diğer bir deyişle sevgili

    hocalar ımızın yapmış  olduklar ı  konuşmalardan seçilmiş  ve

    derlenmiştir.

    Böyle önemli bir eğitim reformunun yapılmasında çok

    ciddi katkı  sahibi olan ve üniversitenin akademik

    bağımsızlığını  ve tarafsızlığını, net bir şekilde ortaya koyan

    Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanımız Sayın

    Enver Yücel’e ve Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü

    Prof.Dr.Süheyl Batum’a tüm Siyaset Okulu öğrencileri adınasevgi ve şükranlar ımı sunar ım.

    Burak KÜNTAY

    Başkan

    Hükümet Ve Lidelik Okulu

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    6/314

     

    3

    Rauf DENKTAŞ 

    “Kıbr ıs”

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    7/314

     

    4

    Kıbr ıs’ı  konuş  diyorlar bana. 1964’te Kıbr ıs ateşler

    içerisindeyken Roma’dan geçiyoruz. BBC, acele randevu

    istedi. Kıbr ıs’ı  konuşacağız. 3 dakikada bize meseleyi anlatdediler. Hayretler içerisinde kaldım. Üç dakikada Kıbr ıs

    meselesini anlatabildiğim kadar anlattım. Üç dakika... O

    zamanlar bir telefon konuşması  üç dakikaydı  biliyorsunuz ve

    uzun bir zamandır; eğer hayatta dakikalar ın kıymetini,

    zamanın değerini bilirseniz. New York’a geçtik, Amerikanın

    Sesi Radyosu acele randevu istedi. Kıbr ıs meselesini bir

    dakikada konuşabilir miyim! Bunlar ders olarak kaldı  bizimaklımızda.

    Kıbr ıs meselesi nedir, konuşur musun dendiğinde

    verilen zamana göre kendimizi ayarlar ız. Ve o zaman dilimi

    içerisinde Kıbr ıs meselesini anlatır ız. Kıbr ıs meselesi nedir?

    Size göre nedir? Bir düşününüz ve kendi cevabınızı  lütfen

    veriniz ve sonra benim söylediklerimle örtüşecek mi birbakınız. Nedir Kıbr ıs meselesi sizin için? Milli dava mı? O

    halde Annan Planı  nedir? Milli hâl çaresi mi? Milli dava ise

    niçin milli davadır ve Annan Planı niçin milli hâl çaresi değildir?

    Kıbr ıs meselesinin tarifi yapıldı mı? Bir teşhis kondu mu? 40

    yıldır bir mesele halledilmiyorsa bunu halletmeye soyunmuş 

    olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere gibi, Güvenlik

    Konseyi gibi taraflar Kıbr ıs meselesine bir teşhis niyekoymuyorlar? Maksatlar ı  nedir? Bunlar ı  hiç düşünüyor

    musunuz?

    Zaman zaman uzlaşamamanın nedeni olarak bir

    günah keçisi bulurlar. Bu bir zaman Kipriyanu, çoğu zaman

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    8/314

     

    5

    Denktaş, şimdi de Papadopulos olur! Acaba öyle bir uzlaşmaz

    var da Kıbr ıs meselesi onun için mi uzlaşılamadı?

    Zaman içerisinde iyi niyetle “aman bu mesele

    halledilsin, halkımız kan vermekten, can vermekten kurtulsun”

    diye ödünler verirsiniz. “Aman Türkiye’nin başına bela

    olmaktan kurtaralım artık bu meseleyi hallederek” diyerek iyi

    niyetle ödünler verirsiniz. Kar şı  taraf bunlar ı  cebine atar. Bir

    noktada görüşmeler kesilir. Yeniden başlar. Verdiğiniz

    ödünlerden başlamak mecburiyetindesiniz. Niçin, çünkümeseleye teşhis konmamıştır. Çünkü meseleyi çözmek için

    soyunmuş  olanlar ın bir art niyetleri vardır. “Zaman her şeyi

    halleder”, diyorlar. Bu doğru olabilir, zaman uzadıkça 30 yıllık

    ar şivler açılır. O ar şivlere bakarsınız ve meselenin niye

    halledilmediğini görmeye başlarsınız. Adada adalet için değil,

    kendi çıkarlar ı  için uğraştıklar ını  görürsünüz. Çıkarlar üzerine

    idare edilen bir dünyada adalet ar ıyorsanız, adaletbulamazsınız. Hakkınızı  koruyacak güçte ve kararlılıkta

    değilseniz büyük devletler sizi “sizin dediğiniz asla olamaz ve

    kabul edilemez” diyerek kendi istedikleri yere sürüklemeye

    çalışırlar. Uluslararası  ilişkilerde hak ve adalet yoktur, milli

    çıkarlar vardır. Gördüğünüz gibi bugün Amerika Birleşik

    Devletleri Irak meselesinde Birleşmiş  Milletler’i ayaklar altına

    alarak, masum insanlara gece gündüz bomba yağdırarak,işgale direnenleri terörist addederek, “O ülkeye demokrasi

    götürdük, o ülkeyi bir diktatörden kurtardık”, diyebiliyor. Bu

    gelişmeler kar şısında dirilmek ve ayağa kalkmak

    mecburiyetindesiniz. Dirilecek ruhunuz yoksa sinersiniz ve

    susarsınız. Hatta korku içinde yaşamaktansa bunlar ı 

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    9/314

     

    6

    yapanlarla birleşmek onlara yardımcı  olmak daha iyi

    diyebilirsiniz. O halde tekrar soruyorum. Kıbr ıs meselesi nedir?

     Annan Planı’nın reddedilmemesi için uğraşan

    Clerides, Papadopulos’a evet deyin diyor. İngiliz Dışişleri

    Bakanı  Jack Straw da EVET deyin diye ısrar ediyor ve

    Papadopulos’a soruyor: “Türk askerinin adadan tümüyle

    çıkmasını  istemiyor musunuz?” Annan Planı  bunu yapıyor.

    Rum göçmenlerin yeni yerlerine gitmesini istemiyor musunuz?

     Annan Planı  bunu da hallediyor. KKTC’nin tanınmamasını istiyorsunuz. Annan Planı  bunu da yapıyor. Türk askerinin

     Ada’dan çıkmasını da sağlıyor. Gerisi size kalmış bir iştir. Ne

    demektir bu? Yine Clerides ve Papadopulos’un da iştirak ettiği

     Akritas Planı  mucibince 1960’daki yazılı  bir anlaşmayı  nasıl

    halletmişlerse -1960 Uluslararası  Anlaşmasını- bunu da

    hallederiz diyor. Esas mesele Türk askerinin Adadan çıkması.

    Türkiye’nin haklar ının ortadan kaldır ılması. Annan Planı bunuyapıyor, daha ne istiyorsunuz?

    Demek ki Rumlar için mesele Türkiye’nin 1960’ta

    Kıbr ıs üzerinde temin etmiş  olduğu haklar ın ortadan

    kaldır ılmasıdır. Ne idi bu haklar ve niçin temin edilmişti? Özel

    haklar ve garantiler 1960 antlaşmalar ına niçin konmuştu? Ne

    vardı  Kıbr ıs’ta? Kıbr ıs’ta İngiliz Müstemleke İdaresi’ne kar şı Rumlar ın başlattığı  bir direniş, bir terör aktivitesi vardı: Eoka

    tethiş  örgütü kurulmuştu; adayı  Müstemleke idaresinden

    kurtar ıp bağımsızlığa kavuşturmak için değil, Enosis için,

    benzeri mücadeleler bağımsızlık için yapılan mücadelelerdir.

    Tabiatı ile bütün halk buna iştirak eder. Dünyanın her yerinde

    bu olmuştur. Kıbr ıs’taki mücadele, bilinmiyor belki ama,

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    10/314

     

    7

    bağımsızlık için değildi. Enosis içindi. Ve dünyaya verilen

    mesaj şuydu: Kıbr ıs halkı  kendi kaderini tayin etme hakkını 

    kullanarak Enosis istiyor. Tek halk varmış  Kıbr ıs’ta, ikitoplumdan oluşan, yüzde 80’i Rum, yüzde 20’si Türk tek bir

    halk! O çerçeve içerisinde, Kıbr ıs’ın geleceğini tayin etme

    hakkını  kendilerinde görüyorlar ve Kıbr ıs’ı  almak istiyorlar;

    1954’te Yunanistan Kıbr ıs meselesinin bu formülünü Birleşmiş 

    Milletler’e götürüyor. Ancak o zaman Türkiye uyanıyor ve itiraz

    ediyor. “Kıbr ıs’ta iki halk vardır, iki eşit cemaat vardır. Tek

    halkın arzusu üzerine Kıbr ıs, koloni idaresini değiştiremez.Yunan kolonisini getirmek istiyorlar.”

    Mücadele Enosis için başlıyor 1954-55’te; terör ‘58’e

    kadar devam ediyor. 1958’de Yunanistan bakıyor ki Türkiye

    kararlı. Duvar gibi önüne çıkmış. Ya Kıbr ıs Türkiye’ye gider,

    tarihi jeopolitik haklar ı  vardır veyahut da Türk-Yunan savaşı 

    olur. İki Nato üyesi savaşmasın diye ABD araya girer. İngiltereRum-Yunan ikilisine “kaderi tayin hakkı Kıbr ıs’ta iki taraf ındır,

    tek yanlı  kullanılamaz” der. Taksim formülü (çift Enosis)

    gündeme gelir. Rum-Yunan ikilisi bunu reddeder. Makarios

    “katıksız, ödünsüz Enosis” der. Türk köyleri basılmaktadır. 33

    köyden göç başlar. Şehit sayısı  yüzlere tırmanır. Türkiye

    Taksim’de kararlı  azimli duruyor. Yunanistan’ın siyaseti,

    Kıbr ıs’ı  Türkiye ile savaşmaksızın almak. Türkiye’nin savaşı dahi göze aldığını  görünce diyorlar ki o halde ortaklaşa bir

    cumhuriyet kuralım Kıbr ıslılar arasında eşit şartlarda.

    Garantileyelim ve Enosis’i, Taksim’i yasaklayalım. Siz de

    rahat, onlar da rahat, bu iş bitsin. Türkiye iyi niyetle bunu da

    kabul ediyor. Ve 1960 Anlaşması bu şekilde yapılıyor. İki eşit

    halk ve iki eşit garantör. 1960’daki anlaşmalar, Lozan’daki

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    11/314

     

    8

    Türk-Yunan dengesini Kıbr ıs üzerine getiriyor. Buna dikkat

    buyurun. Türk Yunan dengesi Kıbr ıs’ı  da içeren bir hale

    sokuluyor. Ve Kıbr ıs’ta yapılacak herhangi bir anlaşmanınkalıcı olabilmesi için bu dengenin korunması  lazım. Bu denge

    Yunanistan lehine bozulursa, 1960 anlaşmalar ında Türkiye’ye

    verilmiş olan haklar ortadan kalkarsa, Enosis’i önleyecek hiçbir

    şey kalmamış demektir.

    Ve ne yapıyorlar? 1960’da anlaşma imzalanıyor. Aynı 

    aylarda Makarios, Rum parti liderlerine milis kuvvetler kurmahakkını tanıyor. İçişleri Bakanı, eski Eoka vurucusu Yorgacis’in

    başkanlığında bir teşkilat kuruluyor: Akritas teşkilatı. Teşkilatın

    önemli hususu şu, diyor ki: Esas hedef Enosis, ancak katiyen

    bunu söylemeyeceksiniz. Safha safha açılacağız. Birinci

    safha, Silahlı  Kuvvetlerimiz hazır olduğunda anayasayı  tadil

    etme safhasıdır. Dünyayı  inandırmalıyız ki 1960 Anlaşması 

    Rumlara haksızlıktır. Kıbr ıs halkına haksızlıktır. Ve değişmesilazım. İkinci safha, bunu başardıktan sonra eğer Türkler itiraz

    ederlerse baskı  uygulamak. Baskı  şiddete dönüşürse süratle

    Türkleri top yekün sindirmek; öyle ki kimse müdahale

    edemesin. Türkiye’nin müdahale etme olasılığı var. Hiç merak

    etmeyiniz milli güçler ve Amerika Birleşik Devletleri bunu önler.

    Hangi safhaya geldik? 1963’ten 1974’e kadar içtekidengeyi bozdular. Bizi küçücük bölgelere hapsettiler. Yola

    çıkanlar ı  alıp kaybettiler. Direnen varsa toplu mezarlara

    gömdüler. Ekonomiyi sıf ırladılar. Kızılay’la, Kızılay

    yardımlar ıyla yaşayan bir duruma geldik ama direnişe devam

    ettik, niye? Çünkü Ankara, milli davadır, garantörlük

    haklar ımızdan asla vazgeçmeyiz, Kıbr ıs’ı  Yunan’a asla

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    12/314

     

    9

    bırakmayız diyor. Bir avuç Kıbr ıs Türk’ü bu inanç içerisinde.

    Milli davaya, Türkiye’nin jeostratejik davasına, milli davasına

    öncülük ediyor, cephede vuruşuyor, inancı, güveni, gururuiçerisinde görevini yapıyor. Her şeyini ortaya koyarak. Er geç

    gelecekler, er geç bizi bırakmayacaklar inancı içerisinde tarihi

    bir direniş. Ve 1974 oluyor. Yunanistan artık bakıyor ki

    Makarios işi uzatmakta! Yunan Cuntasının acelesi var. Halbuki

    Makarios akıllı davranıyor, sorunu zaman içine yayarak safha

    safha halledecek. Makarios kralcıdır. Kıbr ıs’ı  Cunta’ya

    bırakmaz. Cunta aleyhine çalışmakta, Cunta aleyhine sesçıkarmakta, hatta Kıbr ıs’tan Atina’ya diplomatik yollardan silah

    göndermekte. Dolayısıyla Cunta Makarios’tan kurtulmak istiyor

    bir an evvel ve darbeyi yapıyor.

    Türkiye garantör İngiltere’ye gidiyor. Diyor ki;

    “Kıbr ıs’taki üslerinizden birlikte göstermelik bir müdahale

    başlatalım. Etkili olmazsa, ilerleriz, kan akmasın, darbehakkımızı  kullanmış  olalım. Yunanistan bunu anlar, mesele

    halledilir.” İngiltere hayır diyor. Hangi İngiltere? 1963’te

    uluslararası  anlaşmalar ı  çiğnemiş  olan, Kıbr ıs’ta insan

    haklar ını  çiğnemiş  olan, masum insanlar ı  toplu mezarlara

    gömen ve anayasaya rağmen “ben meşru hükümetim” diyen,

    İngiliz’in garanti ettiği ortaklık haklar ını  ortadan kaldır ıp

    Türklere “azınlık hakkını kabul et, etmezsen istediğin yere git”diyen Makarios’u meşru Kıbr ıs hükümeti olarak tanımış  olan

    İngiltere. Türkiye’ye “böyle bir müdahaleyi gerektirecek bir

    durum yok” diyor. Niye böyle diyorlar? Çünkü Türkiye’nin bir

    savaş  yapamayacağı  inancındadırlar. Gitsin, rezil olsun,

    ondan sonra icabına bakar ız düşüncesindedirler. Niçin böyle?;

    çünkü İngiltere’nin esas yaklaşımını  ve Amerika’nınkini

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    13/314

     

    10

    ar şivlerinden görüyoruz. “Kıbr ıs meselesinin halli, Kıbr ıs’ın

    Yunanistan’a verilmesi ile mümkündür. Türkiye de

    gücendirilmemelidir.” görüşündeler.

    Bu nedenledir ki bizim direnişimiz devam ederken 63-

    74 yıllar ı  arasında ellerini uzatıp, parmaklar ını  uzatıp zerre

    kadar yardım yapmadılar. Çökmemizi beklediler. Direnişin

    sona ermesini beklediler. Direndik, direnişe devam ettik ve

    direnişin devam etmesinde rol oynadık diye bizi uzlaşmaz

    düşman bildiler. Bar ış  harekatının başar ılı  olması  nedeni ileTürkiye’ye ceza verdiler. ABD dört yıla varan silâh ambargosu

    uyguladı, Kıbr ıs’ta Türk’ün hakkını  korudu, soykır ımını  önledi

    diye!

    Türkiye gelmeseydi Kıbr ıs’ta muazzam bir katliam

    olacağının bilinci içerisindedirler. Geldiği halde katliam

    olmuştur. Üç dört köyde, arka arkaya, Türkiye oralaragidinceye kadar, bütün köy halkı  sivil halk toplanarak kadın

    çocuk çoluk 16 günlük bebekler, birkaç yaşına giren çocuklar,

    90 yaşındaki ihtiyarlar dahil kur şuna dizilmiş, toplu mezarlara

    gömülmüştür. Ve bu dostlar, parmaklar ını  bile oynatmadılar.

    Niçin; çünkü çökmemizi beklediler.

    Başlangıçta 40 yıl devam eden bir meselenin nasılolup da çözülmediğine değinmiştim. Cevabı  basitti.

    Çözülmesini istemeyenler, Kıbr ıs’ın Yunanistan’a verilmesi

    sureti ile meselenin halledilmesini kendi çıkarlar ı  açısından

    tercih edenler “meşru Kıbr ıs hükümeti Makarios’un idaresidir”

    demek sureti ile esas siyasetlerini yürütmüşler ve halen de

    yürütmektedirler!

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    14/314

     

    11

    Devamlı  surette yazdık ve söyledik. Ortaklık

    cumhuriyetini yıkıp bütün Kıbr ıs’a sahip çıkmak için bunu

    yapıyorlar. Siz ABD ve diğerleri kendilerine “meşru Kıbr ıshükümeti” dediğiniz sürece bunlar ın bizimle yeni bir ortaklık

    kurmak ihtiyaçlar ı  olmaz. Bunlara meşru hükümet

    olmadıklar ını, Türklerin hükümetleri olamayacaklar ını söyleyin

    ki Kıbr ıs’ın birleşmesi için bize ihtiyaçlar ı olsun.

    Bunlar ı  söylememekle kalmadılar ve 1992’lerde

    garantör İngiltere’nin öncülüğü ve desteği ile “meşru Kıbr ıshükümeti” olmayan, sadece bu ismi alıp kaçmış olan, terörist

    bir idareyi Avrupa Birliği’ne Kıbr ıs’ın tümünü temsilen üye

    yapma yoluna girdiler.

    Bunlar acı  gerçeklerdir. Bunlar ı  görmeden,

    değerlendirmeden ve bilmeden Kıbr ıs meselesini halletmeye

    kalkmak bunlar ın istediği yola girmek demektir ve bu öyle biryoldur ki bu yola girdiniz mi geri dönüş hakkınız yoktur meğer

    ki geri dönüş hakkınızı kararlılıkla ve büyük bir dirilişle, milli bir

    ruhla, siz kendiniz kullanmış olasınız. Aksi takdirde korumaya

    çalıştığınız ne varsa gider. Annan Planı’nı  hazırlayanlar aynı 

     Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere’dir. Genel sekreterin

    adını  kullanarak, onunda yardımcısının yardımlar ı  ile

    birdenbire bir Annan Planı ortaya çıkar ılmıştır.

    Klerides’in beyanatı  var. Basın kendisine soruyor:

    “Denktaş  gülümseyerek çıktı  bu son toplantıdan, İsviçre’den

    bir taviz mi verdin?”. Cevabı: “Ne tavizi ya? Bilmiyor musunuz

    biz masaya taviz vermek için değil, taktik icabı  otururuz.

    Taktiğimiz çok başar ılı  olmuştur. Türk taraf ını  uzlaşmaz

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    15/314

     

    12

    göstermekteyiz. Onun için buna devam edeceğiz. Ne tavizi?”.

    Ve devam ediyor, başka bir defa da diyor ki: “İçimizde bir Türk

    Cumhurbaşkanı  muavini yok. Türk başbakanlar yok. Türkpersonel yok. Bütün buna rağmen dünya bizi meşru hükümet

    diye tanıyor. O halde biz ne diye Türkleri tekrar içimize

    alacağız? Ya tekliflerimizi kabul ederler yada çekip giderler”.

    Şimdi Amerika ve İngiltere, sendromu; 1964’te ülkede

    kan akarken, duman varken, silahlar patlarken, açlık devam

    ederken, 103 köy yıkılıp yakılırken, Türkler küçük küçükbölgelere hapsedilmişken, “anayasa ölmüştür, gömülmüştür”

    diyen uluslararası  anlaşmalar ı  çiğneyen bir adamı  meşru

    hükümet diye başına taç yapmış  olan ABD, İngiltere ve

    Sovyetler artık meselenin Rumlar için halledildiğini görmüyor

    muydular? Tabiatı  ile görüyorlardı, bilerek yaptılar. Çıkarlar ı 

    bunu gerektiriyordu. Bugün ne yapıyorlar? Annan Planı deyip,

     Annan Planı  ile oturup, Annan Planı  ile kalkıyorlar. 9000sayfalık bir planı  halkın önüne koyuyorlar. Halka olmadık

    yalanı  söylüyorlar, aklınıza gelmeyecek kadar para

    yağdır ıyorlar. Yalan yanlış  propaganda gece gündüz devam

    ediyor. Ve biz; “Aman sakın ha, hayır deyiniz, aksi takdirde

    pazarlık gücünüz elden gider, daha pazarlık yapılması 

    gereken çok şeyler vardır. Biz bile bunlar ın tümünü görmedik”

    diye feryat ederken son ağırlığı  Türkiye de koyuyor. Türkhükümeti “Annan Planı  kabul edilebilir, görüşülebilir” deyince

    ve hatta halkımıza “Evet dediğiniz takdirde Kuzey Kıbr ıs Türk

    Cumhuriyeti’nin tanınma yolu açılacaktır ve açacağız” vaatleri

    yapılınca “hayır derseniz neticesine katlanırsınız” diye tehdit

    konunca Türk kökenli vatandaşlar ımıza özel ulaklarla,

    telefonlarla “Evet demeniz Türkiye’nin lehinedir, Anavatanın

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    16/314

     

    13

    istemidir” diye haberler gidince yüzde 65 oyla halkımız buna

    evet dedi. Bu şartlarda halkın yüzde 35’inin “hayır” demiş 

    olması, milli omurganın sağlamlığını gösterir!

    Evet dediğimiz takdirde mükafatlandır ılacaktık. Hayır

    demiş  olsaydık neticesine katlanacaktık. Rumlar hayır dedi.

    Papadopulos diyor ki “Hayır dersek cezalanacağız diyordunuz.

    İşte görüyorsunuz Avrupa Birliği üyesi olduk. Hiçbir hakkımız

    kısıtlanamaz ve kısıtlanamamıştır. Dolayısıyla ben haklıydım”

    diyerek övünüyor ve “Sertlikle aldığımızı sertlikle koruyacağız”diyerek yoluna devam ediyor.

    Geçenlerde bir bakanının itiraf ı  ilginçtir: “Biz Avrupa

    Birliği üyesi olarak Türkiye’nin önünü kesmek, Türkiye’den

    istediklerimizi çeke çeke almak niyetindeyiz. Biz hiçbir zaman

    uzlaşma niyetinde değildik!” Evet diyen kardeşlerime ben

    diyorum ki “Herhalde Annan Planı’nda beğendiğiniz bir şeylervar ki onun için evet dediniz.” “Evet çok şey var” diyorlar,

    hakikaten bunlar ın altını  boşaltmamış  olsalardı  güzel şeyler

    vardı. O “güzel şeyler” plana nasıl girdi? Benim masa başımda

    dirsek çürütmemle. Bütün görüşmelerde bizim koruduğumuz

    ilkelerin bazılar ını  almışlar, plana koymuşlar ama tümünü

    okuduğunuzda, bunlar ın altını nasıl boşalttıklar ını görürsünüz.

    Ben diyorum ki, ben bir mimar isem, yaptığım bu binayı beğenmiş  iseniz, “aman girelim” diye kapıya yığılmışsanız,

    ben bu binanın mimar ı, mühendisi olarak haykır ıyorum,

    diyorum ki: “Aman ben inşa ettim ancak sağlam değildir,

    bunun demiri eksik, kumu bozuk, şusu busu bozuk. Girerseniz

    başınıza yıkılacak, yapmayın bekleyin”. Beklemediler. Ne

    oldu? Yine büyük ülkelerin kalleşliğine bakınız. Bize evet

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    17/314

     

    14

    dedirtinceye kadar- Rumlar ın da evet diyeceklerine inandıklar ı 

    için- bütün baskıyı  bize yaptıklar ını  unutmayalım. Hiçbir şart

    yok, “Evet derseniz kapılar açılacak, ambargo kalkacak,uçaklar gelecek, turistler dolacak, paralar yağacak, işler iyi

    olacak.” Rum hayır deyince diyorlar ki “Annan Planı’nda

    devletiniz yok, egemenliğiniz yok, bağımsızlığınız yok. Annan

    Planı’na evet demekle Rumlarla birleşmeyi kabul ettiniz. Aferin

    akıllı  çocuklarsınız, sizi çok severiz. Sakın bu çizgiden

    yukar ıya tekrar çıkmayasınız, çıkmamanız kaydı  ile size

    yardımcı  olmaya çalışacağız.” Yardımcı  olabilmeleri için de“üyemiz Kıbr ıs hükümetinin r ızasını  almaya çalışıyoruz”

    diyorlar. Bizi getirdikleri noktayı görüyor musunuz? O halde o

    bayramlar neydi, o zaferler, o kazandık hikayeleri. Neyi

    kazanmışız? 40 yıldır Rum’un önüne duvar gibi koyduğumuz,

    Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce altı  çizilmiş  kararlarla tespit

    edilmiş  bir siyaseti bırakıyoruz. Yani devleti, egemenliği

    bırakıyoruz ve Rum’a yama olacak bir duruma getiriliyoruz.Evet’in mükafatı bu ise başlar ına çalsınlar diyecek bir halk ve

    hükümetler bekliyoruz. Bu yapılmadığı  takdirde demek ki

    girdiğimiz bu kanalda yürüyeceğiz, bilerek yürüyeceğiz, hem

    de bizi nereye götüreceklerini gördüğümüz halde. Yani

    Kıbr ıs’tan Türk askeri, şehidin kemiklerini de torbalara koyarak

    çıkacak. Bu millete bu acı da yaşatılacak.

    Neticede ne kazanılmıştır belli değil. Ucu açık bir yolda

    Türkiye 10-15 yıl gidecek 15 yıl sonra bakalım tam üye olur

    musunuz, olmaz mısınız, olmaya layık mısınız, değil misiniz

    münakaşası  başlayacak. Bunlar ı  görüyoruz ve şöyle

    değerlendiriyoruz. Annan Planı 1960 Uluslararası Antlaşmalar ı 

    ile Kıbr ıs üzerinde stratejik haklar ını  korumuş  olan; bu

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    18/314

     

    15

    haklar ını tespit ve tescil etmiş olan Türkiye’yi adadan çıkarmak

    için hazırlanmış  bir plandır. Avrupa Birliği “stratejik açıdan

    Kıbr ıs’ı  istiyoruz” diyor. Kıbr ıs’ın bütününü yani! İngiltere Avrupa Birliği üyesi olduğu halde üslerini Avrupa Birliği’ne

    sokmadı. Amerikalılarla birlikte kullanabilsin diye. Samimi olan

    diplomatlara soruyorum. “Nedir bu küçük adanın sizce bu

    kadar ehemmiyeti? Üzerimize düştünüz, 40 yıldır meselenin

    hallini önlüyorsunuz.” Samimi olanlar ın cevabı: Bölgede İslam

    terörü baş  göstermiştir. Petrol kuyular ı  meselesi vardır.

    Teröristlerin eline geçmesi önlenmelidir vs; Devam ediyorlar.Biraz daha samimi olanlara soruyoruz: “Peki Türkiye’nin

    stratejik hakkını  niye ihlal ediyorsunuz? Niye Türkiye’yi

    çıkar ıyorsunuz adadan?” Cevaplar ı  düşündürücüdür. “Gün

    gelir Türkiye’de de kökten dinci bir idare yerleşebilir. Türkiye’yi

    de kontrol etmemiz gerekiyor. Türkiye stratejik açıdan adadan

    çıkacak, Rumlar gelecek. Peki Türkiye buna evet diyebilir mi?

    Evet, demek tabiatı  ile elinde. Büyük Millet Meclisi’nde karar ı alır, Kıbr ıs’ı veriyorum der, verir. Veyahut da Kıbr ıs’ta verici bir

    idareyi kullanarak verir. Bar ış  budur, Türkiye böyle istiyor

    diyerek verir, verdirtir. Ve “Kıbr ıs Türkleri böyle istedi, ne

    yapalım?” der millete.

    Kıbr ıs davası Kıbr ıs Türkleri’nin kendilerine öz bir dava

    değildir. Milli davadır. Atatürk’ün sözü var. Genç subaylarasoruyor 1938’de. “Yeniden İstiklal Savaşı verecek olsak, işgal

    altındayız, ikmal yollar ımız nelerdir?” Genç subaylar Suriye

    üzerinden, İran üzerinden yol gösterirler, Irak derler, şu derler,

    bu derler. Atatürk haritaya gider, “Beyler Kıbr ıs’a dikkat ediniz,

    Kıbr ıs düşman elinde ise ikmal yollar ınız tıkanmıştır” der.

    İnönü ile, 1965’te Kıbr ıs’ta kan gövdeyi götürürken Ankara’ya

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    19/314

     

    16

    bir heyet gelir. Heyetle birlikte kendisini ziyaret ederiz. Heyetin

    dediği şu: “Paşam artık sabredemiyoruz, sabr ımızın sonuna

    geldik. Bir aya kadar ya gelir bizi kurtar ırsınız veya biz artıkteslim olmak mecburiyetindeyiz.” O günkü günleri

    hatırlayanlar, gazete okuyanlar, düşünenler bunun abartılı 

    veyahut sorumsuz bir söz olmadığını bilirler. İnönü bakınız ne

    dedi: “Biz mesuduz, bahtiyar ız ki Kıbr ıs’ta vatanını  korumak

    için ayağa kalkmış insanlar ımız var. Size elden gelen yardımı 

    yapıyoruz. İşte Kızılay’la şu kadar un, şu kadar şeker, şu bu

    her ay gönderiyoruz. Vatan müdafaasında Türk’ün sabr ı bittiğiyerde başlar. Türk, vatan müdafaasında sabr ım bitti diye

    teslim olmaz. Türk iseniz sabredeceksiniz. Kar şınızdaki Yunan

    ise göreceksiniz, birbirlerine düşecekler.” Sanki 1974’ü görmüş 

    gibiydi. Ve Türk halkı  sabretti hala sabrediyor. Rahmetle

    anıyorum. Korutürk’e göre “Kıbr ıs düşman elinde ise Türkiye

    denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar.” Güney sahilleriniz 12

    ada ile zaten sar ılmış. Kıbr ıs adası 13. ada olarak birleşti miYunan adalar ı  ile, bu iş bitmiş demektir. “Safha safha Enosis”

    diye yola çıktılar, en son söylenecek sözü söyleme safhasına

    geliyorlar, Avrupa Birliği bunlar ı  alır almaz “dolaylı  Enosis”

    başar ılmıştır demeye başladılar. Kiliselerde şampanya açıldı.

    Daha ne desinler ve ben daha ne diyeyim?

    Halkıma benim söylediğim şu: Yeniden Annan Planı’nı canlandırmak isteyenler var. Annan Planı’ndan başka bir plan

    yoktur diyorlar. Evet oyumuzu yorumlamışlar ve devlet

    istemediğimiz karar ını  vermişler. Rumlar pazarlık kozlar ını 

    ellerinde tutarak daha neler neler istiyorlar? Yani Annan Planı 

    masaya tekrar gelirse Rumlar ı daha nasıl memnun edeceğiz,

    Rumlara daha neler vereceğiz? Bunlar ı konuşacağız ve tekrar

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    20/314

     

    17

    ediyorum, devletten, bağımsızlıktan vazgeçeceğiz. Türk

    askerini güle güle uğurlayacağız. Türkiye’nin müdahale hakkı 

    kalkacak, garantörlük hakkı  kağıt üzerinde kalacak. Genelsekreter Rumlara diyor ki “Müdahale hakkı  kalkmıştır, merak

    etmeyin”. Halkıma ben diyorum ki bağımsızlık bir kitlenin, bir

    milletin ulaşabileceği en yüksek zirvedir. En kıymetli şeydir.

    Bunu verip de aynı kıymette, ondan daha kıymetli, daha güzel

    bir şey alamazsınız. Yoktur böyle bir şey. Atatürk der ki “Bar ış 

    diliyorsam, bağımsızlığımı  murat ediyorum.” Bağımsız

    değilsen bar ış  yapamazsın. Bağımsız değilsen azınlıksın.Başkalar ının verdiği ile yetineceksin ve başkalar ı  da sana

    verdiğini geri almak hakkına sahiptir. 1960’da bunu yaşadık.

    Dolayısıyla biz ne istiyoruz? Kalıcı  bir bar ış  istiyoruz.

    Yırtılıp atılmayacak bir bar ış  istiyoruz. Fiili durumun yeni

    bar ışa temel olmasını  istiyoruz ki Rum yeniden “Türk azınlık

    isyan etti” diyemesin. Çok mu istiyoruz? Amerika’ya göre çokistiyoruz. İngiltere’ye göre çok istiyoruz. Ben Türk milletine

    göre çok mu istediğimi öğrenmek istiyorum. Ve gittiğim

    yerlerde gördüğüm heyecan, bulduğum destek bana diyor ki

    Türk milleti, Türk askerinin şehit kemiklerini toplayarak adadan

    çıkmasını  hazmedemeyecek durumdadır. İnşallah o günleri

    görmeyiz.

    O halde Kıbr ıs meselesi nedir bize göre?

    Bağımsızlığımızı  koruyarak, yeni bir ortaklık anlaşması 

    yapmak meselesidir yapabilirsek. Yapamazsak

    bağımsızlığımızı sonuna kadar korumak meselesidir.

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    21/314

     

    18

    Rum’a göre Kıbr ıs meselesi nedir? Ben meşru Kıbr ıs

    hükümetiyim. İşgal kalksın, göçmenler yerlerine gitsin. Türk

    askeri adadan çıksın ve bir daha müdahale hakkı  olmasınmeselesidir. Annan Planı bu meseleyi hallediyor kendilerine.

    Bunlar ı bilerek konuşmalıyız ama bunlar ı bilemezsiniz,

    çünkü basın bunlar ı  size söylemez duyurmaz ve

    duyurmayacaktır. Türk milletine ve Avrupa Birliği’ne basının

    vermiş  olduğu mesaj “Kıbr ıs’ta Türk taraf ı  şimdiye kadar

    uzlaşmazdı ama bak şimdi uzlaşır hale geldi. İşte Rumlar damasaya gelsin, bu iş  bitsin”. Verilen mesaj bu. Türkiye

    üzerindeki baskılar da bu ölçüde artıyor. Halbuki Avrupa Birliği

    bilse ki Türk ulusu Kıbr ıs meselesini sadece jeopolitik bir

    mesele olarak değil, aynı  zamanda bir namus ve şeref

    meselesi olarak görmektedir ve şehitlerinin kemiklerini

    sızlatmayacak, Kıbr ıs’ı (hiç olmazsa kuzeyini) Rum’a, Yunan’a

    bırakmayacaktır; Halkın hissiyatı  budur. Bunu bilseler Türkhükümeti üzerinde bu kadar baskı  olmayacaktır. Kıbr ıs

    Rumlar ı  uzlaşma peşinde değil Kıbr ıs’ın tümüne sahip olma

    peşindedir. Rum’un bundan başka bir davası  yoktur. Ve ben

     Avrupa Birliği’ne diyorum ki Kıbr ıs’ta iki ayr ı  referandum

    yaptınız. Bunun manası nedir? Hiç olmazsa oradan başlayın.

    Evet, Rumlar ın dediği gibi tek halk olmuş  olsaydı, tek

    referandum yapılırdı. Niye çift referandum yaptınız; çünkü ikihalk var. Tek başına Rum, Kıbr ıs’ın kaderini tayin edemez.

    Rum, Kıbr ıs Türkünü temsil edemez. O halde çift referandum.

    Oradan başlayın. Masaya yeniden oturmadan Rum’a hiç

    olmazsa bunu kabul ettirin. İki halk vardır, iki halkın hükümeti

    vardır ve bu hükümetler devam edecektir. Konuşulacak konu,

    uluslararası arena açısından ortaklık olur mu olmaz mı. İkincisi

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    22/314

     

    19

    Türkiye’nin demesi lazım ki, 1960 anlaşmalar ı  Kıbr ıs’ın,

    Türkiye’nin üye olmadığı  bir yere giremeyeceğine amirdir.

    Kıbr ıs meselesini biz Avrupa Birliği’ne girdiğimizde kararabağlar ız. O güne kadar halledilmesi için uğraşır ız ama o güne

    kadar madem ki sen bana ucu açık bir yol verdin, ben de

    Kıbr ıs meselesini ucu açık bırakıyorum. Ben AB’ne tam üye

    olduğumda Kuzey de girebilir ve hangi şartlarda gireceğini işte

    o zaman konuşacağız. Bu konuda Türkiye fiilen haklıdır.

    Uluslararası  anlaşmalarla haklıdır. Ama bu haklılığın

    gerektirdiği sesi henüz duyamıyoruz. İnşallah bundan sonraduyar ız.

    •  Rauf Bey, sadece şunu sormak istiyorum ben: Kıbr ıs

    sorununun bu hale gelmesinde, iyice

    çözümsüzleşmesinde Türk diplomasisinin zayıflılığını 

    görüyor musunuz? Örneğin 1974’te yapılan müdahale

    gerçekten uluslararası  anlaşmalar çerçevesinde gayethaklı  bir müdahale iken daha sonra Rumlar ın masaya

    oturmamakta direnmesi üzerine pazarlıkta kullanılabilecek

    daha fazla toprak almak için ikinci bir işgalin yapılması ya

    da Gümrük Birliği Anlaşmalar ı  sırasında, Türkiye’nin

    kabul edilmesi için bu anlaşmaya sessiz bir onay

    verilmesi. Bu tarz şeyleri Kıbr ıs sorunun çözülmemesine

    bir sebep olarak görüyor musunuz acaba?

    (DENKTAŞ): Biraz evvel söylediğim gibi 1964’te Kıbr ıs kan

    revan içerisinde ve Makarios bütün hukuk kurallar ını, insanlık

    açısından bütün kurallar ı çiğnediği, Amerika ve İngiltere kendi

    çıkarlar ı  için Rumlar ı meşru Kıbr ıs hükümeti olarak tanıdıklar ı 

    andan itibaren Kıbr ıs meselesinin bizim istediğimiz şekilde,

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    23/314

     

    20

    yeni bir ortaklık kurarak halli imkansız hale getirildi. Meşru

    Kıbr ıs hükümeti olsunlar diye saldırdılar. Bizim mukavemetimiz

    devam ediyor. Biz boyun eğmiş  değiliz. Doktor Küçük’ünidaresi altında Türk idaresi kurulmuş. Küçük küçük bölgelerde

    olsa dahi Türkler direnişe devam ediyor ama meşru Kıbr ıs

    hükümeti unvanı  Rumlara hediye edildi. Yıllar sonra ben bu

    haksızlığı  niçin yaptıklar ını  sorduğumda bana Amerikalı 

    diplomat şöyle dedi: “Makarios bizi tehdit ediyordu. Sovyetler’i

    getirecek diye Kıbr ıs’a. Kıbr ıs Akdeniz’de bir Küba olacaktı. Bu

    korku ve endişe nedeni ile kendisini meşru Cumhurbaşkanı veyüzde yüz Rumlardan oluşan idareyi de meşru hükümet olarak

    tanımak zorunda kaldık.” Peki yıllar geçti hala niye ısrar

    ediyorsunuz? Neye göre devam ediyorsunuz? Soruma “Artık

    siyasi karar verilmiştir, değişemez” demiştir. Dolayısıyla bizim

    sonradan yapmış  olduğumuz veya yapmamış  olduğumuz

    şeyler Rum’a sadece yoluna devam etmek için bir imkan

    vermiş olabilir ama meselenin halledilmesi için bir neden teşkiledemez., çünkü Rum meselesini halletmiştir. Söylediğini size

    açıkladım. Bütün dünya bizi tanıyor, ne diye Türk’e biz tekrar

    taviz vereceğiz diyor. İkinci Harekât toprak almak için değildi.

    İkinci Harekât; Rum’dan istediklerimiz vardı. Cenevre’de ben

    Klerides’e gidip şu taleplerde bulundum: “İşgal altında bulunan

    çevrelediğiniz halkımızı derhal serbest bırakınız. Normal hayat

    yaşasınlar. Değirmenlik civar ında Türk askeri etraf ına mayınlardöşemektesiniz, derhal durdurunuz, mayınlar ı  sökünüz.

    Yunanistan’dan yola bugün iki gemi dolusu asker çıkmıştır,

    buraya geliyor, derhal geri gönderiniz. Türk askeri ile sizin

    aranızda bir tampon bölge çizelim ki Türk askeri bu daracık

    yerde sıkışmış  olmasın. Tehlike içerisinde olmasın.” Bunlar ın

    tümünü Klerides reddetti. Türkiye Yunanistan’dan aynı şeyleri

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    24/314

     

    21

    istedi, onlar da reddetti. İkinci Harekât bu nedenle yapıldı.

    Toprak almak için değil. Güvenlik için ve Kıbr ıs Türkleri’ne

    yapılan zulmün sona ermesi için yapıldı. Ticaret anlaşması,Gümrük Anlaşması  konusunda atılan adımlar ı, Avrupa Birliği

    Türkiye’nin bir tavizi olarak kabul etti. O zamanın hükümeti

    Sayın Karayalçın her ne kadar da bu açılımın Kıbr ıs Rum

    İdaresi’ni tanıma anlamına gelmediğini yazılı ve sert bir belge

    ile duyurmuşsa da bize Avrupa Birliği üyeleri devamlı  suretle

    biz Türkiye’nin bu açılımı yaptığı kanaatindeyiz ve bunu böyle

    değerlendiriyoruz demek suretiyle kendi açılımlar ını  müdafaaetmektedirler. Bütün mesele şu. Yunan ve Rum diplomasisi

    büyük başar ıdır kendileri için. Avrupa Birliği üyelerini şuna

    inandırdılar: Denktaş ile Klerides görüşüyor. Çok az fark kaldı 

    aralar ında. Eğer Kıbr ıs’ı  Avrupa Birliği’ne alacağınızı 

    gösterirseniz artık o farklar da ortadan kalkacak ve bu suretle

    Kıbr ıs meselesi halledilecek. Kıbr ıs’a yani Rumlara bu davet

    yapıldığında ve müracaatlar ı  kabul edildiğinde bu konuyuyürüten diplomatla konuştum ben. Maalesef dedi, oybirliği ile

    alınan bu karardan önce hepimiz aldandık, aldatıldık. Ama

    şimdi oybirliği ile bir karar aldık, bunu değiştiremeyiz. Onun

    için bir siyasi durumla kar şı  kar şıyasınız. Bununla yaşamak

    mecburiyetindesiniz. İşte ben de diyorum ki direndiğimiz

    takdirde Avrupa Birliği madem ki Kıbr ıs’ın tümünü istiyor ve

    yar ısı  bizim elimizdedir, en büyük koz bizim elimizdedir.Pazarlık yapmak için acele etmeye lüzum yok. Boyun eğmeye

    lüzum yok. Türkiye’ye verilen 10-15 yıllık ucu açık zaman yar ın

    için öbür gün için değil. Pazarlığımızı  erkekçe yürütmek

    mecburiyetindeyiz, başka çaremiz yok.

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    25/314

     

    22

    •  50 yaş üstündekiler çok iyi hatırlıyoruz. Mitinglerde ya

    istiklal, ya ölüm dedik. Sizin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin

    sayesinde bağımsız bir devlet kuruldu ve 21 yıldır yaşıyor.Şimdi soruma geliyorum müsaade ederseniz. AKP

    hükümeti “win, win, win” yani “kazan, kazan, kazan”ı 

    Irak’ta uyguluyor. Avrupa Birliği’nde uyguluyor kendisine

    göre ve Kıbr ıs’ta uyguluyor. Şimdi ben bunu şöyle

    diyorum. Bu “kazan, kazan, kazan” değil kazı  kazan.

    Şimdi Kuzey Irak’ta askerimizin başına çuval geçirildi. Ve

    Irak’ta yokuz, yani kazındık. Ve Kıbr ıs’ta Annan Planı’naevet denildi; oradan da kazınmak üzereyiz. Sizden bir şey

    öğrenmek istiyorum. Nisan’da seçim var. Acaba

    Ankara’da milli bir hükümet, milli duruşlu bir hükümet

    olursa siz göreve devam eder misiniz?

    (DENKTAŞ):  Efendim ben buraya hükümetleri tenkit etmek

    için gelmiyorum. Ve henüz cumhurbaşkanlığı  mevkiindeolduğum içinde bu sorulara açıkça cevap vermek istemiyorum.

    Çıktıktan sonra daha rahat konuşabiliriz ama şu hükümet

    olsaydı  bu hükümet olsaydı  değil bütün mesele şu. Şunu

    söyleyeyim. Sayın Erdoğan hatırlayacaksınız Genel Sekreter

     Annan Planı  konusunda beni kandırmıştır, aldatmıştır,

    demiştir; biz rahat ettik. Sonra birden bire görüşülebilir

    denmiştir. Kırmızı  çizgilerimiz var denmiştir. Hemen hemenhiçbirini koruyamadılar. Ve tekrar ediyorum. Eğer Annan

    Planını  tekrar masaya taktik icabı  getirirlerse ve yani “Biz

    uzlaşmaya hazır ız da Rum yine göreceksiniz hayır diyecek”

    oyunu oynanacaksa, ne kazanacaksınız? “Annan Planı’nı 

    kabul etmekle bağımsızlık istemiyorsun, devlet istemiyorsun”

    tefsiri yapılmıştır. Buna ne KKTC Hükümeti, ne de Türk

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    26/314

     

    23

    Hükümeti itiraz etmiştir. Bu tefsiri kabul etmediğimizi

    Türkiye’nin kayda geçirmesi lazım, haykırması  lazım. Basının

    haykırması  lazım. Bunlar ı  bekliyoruz biz. Ben aday olurmuydum olmaz mıydım? Annan Planı  kabul edildikten sonra

    benim aday olmam düşünülemez. Eğer başka bir hükümet de

    kabul etmiş  olsaydı, ben yine aday olamazdım. Hükümet

    meselesi değil, icraat meselesidir. Annan Planı  kabul

    edildikten sonra ben bunun çerçevesinde yürütülecek bir

    müzakerenin Kıbr ıs’ta bizi 1960 anlaşması  gibi bir kağıt

    üzerine bağlayacağını, Türkiye’nin 60 anlaşmalar ındakihaklar ını  alıp götüreceğini, Türkiye’yi adadan çıkaracağını 

    gördüğüm için son nefesime kadar kar şısında olacağım ve

    benimle olan halkımla, sesimizi millete duyurmaya çalışacağız.

    •  Sayın Cumhurbaşkanım, 1967’de yar ım kalan çıkartma

    harekatından geri dönüldü. O tarihte ben askerdim. 45 gün

    Trablus’ta kaldık biz. O harekat o zaman gerçekleşseydi,ikinci harekattan daha mı  iyi bir neticeye ulaşacaktık?

    İkinci sorum 45 yıllık Kıbr ıs davanızda keşke diye bir

    kelime kullanacağınız bir olay oldu mu?

    (DENKTAŞ):  Efendim tabi 67’de çıkarma olsaydı  ne olurdu?

    67’de biliyorsunuz iki köye baskın yapmışlardı. 40 kadar kişi

    ölmüştü. Bütün halk büyük bir tehlike içerisinde idi ve Demirelhükümeti çıkarma karar ını  aldı. Araya Amerikalılar girdi. Ve

    şöyle bir durum hasıl oldu: Amerikalı Sayın Çağlayangil’e veya

    Demirel’e soruyor, diyor ki: Peki gideceksiniz, görüyoruz,

    tamam hazırlığınız var, gidiyorsunuz. Maksadınız ne? Maksat

    bu kangreni durdurmak mı? Evet. Yunan askeri var, onlar ı 

    çıkartmak mı? Evet. Köy halkına, ölenlere Makarios’un

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    27/314

     

    24

    tazminat vermesi mi? Evet. Ve müzakerelerin başlaması.

    Makarios Türklerle müzakere etmiyordu o güne kadar,

    konuşmuyordu. Azınlık hakkını  kabul ederseniz gelinizdiyordu. Rum taraf ı  1960 Antlaşmalar ı  ile Enosis’ten

    vazgeçme sözünü vermişti ancak Yunanistan ile birlikte bu

    sözünü tutmayıp Enosis için harekete geçer geçmez Türkiye

    hazırlıklı değildi, ama 67’lere doğru hazırlanmıştı. Keşke peki

    Enosis’i kabul ediyorum, Enosis’i yapın siz, ben de Enosis’i

    yapıyorum diyerek taksim sentezine dönmüş olsaydık ve bunu

    güçlü bir şekilde müdafaaya başlasaydık. O zaman belkiRumlar eşit şartlarda yeni bir ortaklığa razı  olurlardı. Yani

    pazarlık yapacakken insan aklından bir çizgi koyar, ben

    buraya ineceğim ama pazarlığa o çizgiden başlarsan bir daha

    seni o çizgiye çıkartmazlar tabiatı  ile. Bar ış  Harekâtı’ndan

    sonra “federasyon” dedik. Rum bunun içini oya oya üniter bir

    devlet şekline sokmaya çalıştı. Sonra, yıllar sonra Sayın

    Cem’in Dışişleri Bakanı olduğu zamanda baktık ki olmayacak,federasyon istemiyorlar, konfederasyon dedik ama onda da

    bizi yine ABD ve diğerleri desteklemediler. Hele hele bu Annan

    Planı’ndan sonra konfederasyon büsbütün ortadan kalktı.

    Bence şimdi konfederasyondan başka bir şey olmaz. İki

    bağımsız devlet esasında bir ortaklık. Bunda ısrar etmeliyiz

    sonuna kadar; eğer kalıcı  bir anlaşma istiyorsak. Bir kağıt

    anlaşması iki üç sene sonra bizi yine belaya sokacak. Bu seferTürkiye de içimizde olmayacak. Türkiye’nin müdahale hakkı da

    olmayacak. Avrupa Birliği tümüyle Kıbr ıs’ın içerisinde olacak.

    Felaket olacak onun için iki bağımsız devlet esası  üzerinde

    konfederasyon var ılacak bir neticedir, kalıcı  neticedir. Kalıcı 

    bar ış  isteyenler bu bölgede konfederasyona dönmek

    mecburiyetindedirler.

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    28/314

     

    25

    •  Bağımsızlık mücadelenizde inanıyorum ki tarih sizi

    hep anacaktır. Onun için saygı  duyuyorum. SayınCumhurbaşkanım, Kıbr ıs’ta Türklere soykır ım yapılmıştır

    diyebilir miyiz? İki, devletin varlığına inanmayan sayın

    Mehmet Ali Talat yerinize cumhurbaşkanı  seçilirse 50

    yıldır sürdürülen Türk politikalar ı devam edebilir mi? Tabi

    Türkiye’deki mevcut Türkiye Cumhuriyeti hükümetini de

    dikkate alırsak.

    (DENKTAŞ):  Efendim. Sayın Mehmet Ali Talat Cumhuriyetçi

    Türk Partisi’nin başkanıdır. Bu parti çok uzun yıllar Rum Akel

    Partisi ile işbirliği içinde çalışmıştır. Komünistler kardeştir,

    komünistler ırkçılık yapmaz inancı  içerisinde ve bu bayrak

    altında da hakikaten bizleri ve Türk ulusunu inciten, rencide

    eden çok şeyler söylenmiştir, çok şeyler yapılmıştır. Sayın

    Talat’ın bir beyanatı var geçenlerde. Akel beni kandırdı, diyor.Komünist Partisi’nin evet diyeceğini zannediyordum, ‘evet’

    diyeceklerini söylediler, referandumda onun üzerine ben de

    halkıma evet dedirttim kabilinden bir beyanatı  var. Ve

    başbakan olduğu günden itibaren Rumlar ın kendisine yapmış 

    olduğu muamele, yapmış olduğu hakaret, verdikleri sözlerden

    dönmüş  olmalar ı  vs. Rumlar ı  iyice anlamasına neden

    olmuştur. Rumlar uzlaşma istemiyor. Kıbr ıs’ın tümünüistiyorlar. Rumlar bizim hükümetimiz değildir, hiçbir zaman

    hükümetimiz olmayacaklar diyor ama Türk hükümetinin

    doğrultusunda Annan Planı  çerçevesinde bir uzlaşma

    yapabileceğine inanıyor, hala taktik icabı  ve ambargolar ın

    kalkması  için uğraş  veriyor. Talat’ın bu yaklaşımına -yani

    KKTC için tanınma istememesine- Türkiye’de büyük reaksiyon

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    29/314

     

    26

    oluştu, “Senin bu söylediğin saçmalık” diye! Onun cevabı  şu

    oldu: “Kuzey Kıbr ıs Türk Cumhuriyeti olarak tanınmayı 

    beklemek hayaldir dedim. Devlet yoktur, devlet hayaldirdemedim”. Şimdi efendim, demokratik bir düzende evet

    kampanyasını  yüzde 65 oranında yürüten bir kardeşimiz son

    seçimlerde yüzde 44 oy aldı. Yüzde 20, 21 eksilme oldu yani .

    Şimdi cumhurbaşkanlığı  seçimlerine girecek kar şıtlar ını  bir

    görelim. Nasıl çalışacaklar bir görelim. Kazanabilir farz

    edeceğiz. Kazandığı  takdirde devleti ve bağımsızlığı korumak

    için and içip makama oturacak. Devleti ne kadar kaale alacakgöreceğiz. Mesele bence sayın Talat değil, mesele Türk

    hükümetidir. İnşallah Türk hükümeti sayın Talat’a milli davanın

    bağımsızlığımızı  korumaktan geçtiğini söyler ve kendisini o

    yönde destekler. 44 bin oy aldı. 44 bin oy Milli dava dediğimiz

    Kıbr ıs davasında 70 milyonun jeopolitik hakkını  ortadan

    kaldırmaya kafi değildir. Türkiye ayağa kalktığında Kıbr ıs’ta

    deprem olur. Konu Türkiye ne diyor? Ne yapacak? Kıbr ıs’tanvazgeçecek mi konusudur.

    •  Sayın Cumhurbaşkanım, aslında ben 34 yaşındayım.

    34 yıldan beri Kıbr ıs davası kanımıza kadar işlemiş. Hangi

    hükümet ne kadar oy alırsa alsın, Türk halkı  Kıbr ıs’ı 

    bırakmayacaktır. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım benim

    sorum şöyle olacaktır: Bizim köyümüzde,memleketimizde, çok özür diliyorum, bir merkep inatçılık

    yaptığında “Makarios gibisin” sözü çok söylenir.

    Bildiğiniz gibi Annan Planı’na yüzde 60’tan fazla evet çıktı 

    Kıbr ıs halkında. Belki Türkiye halkında bu yapılsa, bu

    yüzde 50’lere yüzde 40’lara gerileyeceği inancındayım.

    Acaba Annan Planı gerçekten Kıbr ıs halkına anlatılamadı 

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    30/314

     

    27

    mı? Yoksa Kıbr ıs halkının başka sıkıntılar ı  mı  vardı?

    Başka dertleri mi vardı? Bunu neye bağlıyorsunuz?

    (DENKTAŞ):  Her ikisi de gerçek. Evvela yıllardır beni

    uzlaşmaz kişi olarak takdim ettiler halkıma ve özellikle

    gençlere, beni yakından tanımayan gençlere. Denktaş sarayda

    otursun diye, cebini doldursun diye Kıbr ıs meselesini

    halletmiyor ve bak büyük f ırsatlar kaçıyor, diye gençlik benim

    aleyhime iyice hazırlandı. Orta yaş  insanlar geçmiş 

    hükümetlerin istikrarsız haksızlığı veyahut da yan tutması tarafkoruması  gibi nedenlerle öfkeli. Milliyetçi olduğu halde öfkeli.

    Dolayısıyla referandum öncesi seçimlerde bir öç alma yoluna

    gitti çoğu. Milliyetçi olduğu halde CTP’ye verdi oyunu.

    Referandum safhasına geldiğinizde yine içimizde yıllardır

    hazırlanan sivil toplum örgütleri vardı. Bunlar ın başlar ı 

     Amerika, Avrupa Birliği ya da İngiltere taraf ından ele

    geçirilmiş, beslenmiş  takviye edilmiş  ve gruplar halindebilahare sivil toplum örgütü kurulmuş. Biz farkında değiliz ki

    bunlar hep aynı yolda yetiştirilmektedir. Bunlar da kullanıldı ve

    referandum gününe geldiğimizde muazzam bir kampanya

    başlatıldı. Dediğim gibi Rum taraf ı  taktik icabı  evet diyecek

    diye Amerika’yı ve İngiltere’yi sonuna kadar kandırdı. Onlar da

    Türkiye’yi kandırdı. ‘Evet’ denecek, bizimkiler de evet derse bu

    iş bitecek, Türkiye Kıbr ıs’tan kurtulacak ve önü açılacak. Bunainandır ıldı  Türkiye de ve üzerimizde muazzam bir baskı 

    başladı. Bu tehdit biraz önce söylediğim gibi: “Hayır derseniz

    neticeye katlanırsınız.” Yani başınıza ne gelirse Türkiye artık

    yanınızda yok. “Evet derseniz Kuzey Kıbr ıs Türk Cumhuriyeti

    tanıtılacaktır, yüceltilecektir.” Göçmenlerimize gazetelerde her

    gün villalar ın resimleri çıktı. Bu villalar verilecek size diye.

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    31/314

     

    28

    Yalan, hepsi yalan. Ondan sonra ambargolar derhal kalkacak,

    uçaklar derhal inecek, turistler dolup taşacak, gençlerimiz

     Avrupa’da okuyacak vs. Bütün bunlar yığıldı  ve bupropagandaya muazzam paralar sarf edildi. Nereden geldiği

    bilinmeyen paralar sarf edildi. Bu kadar kampanya kar şısında

    yüzde 35 halkımın beni dinleyerek hayır demiş olması bence

    büyük başar ıdır. Ve o evet diyenlerin içerisinde de yine birçok

    insan vardır ki dediğim gibi reaksiyon olarak o tarafa vermiştir.

    Şimdi devletinden vazgeçilecek desek bu tarafa gelir. Nasıl

    yüzde 20 yine geriye dağılmıştır. Türkiye kökenliler yüzde 30oy sahibidirler. Belki de fazla. Türkiye’den muazzam bir telkin

    gelmiştir. Türkiye’nin çıkar ı  için evet demeniz lazım diye. O

    yüzde otuzu milliyetperver Türkiye kökenli insanlar, Anavatana

    bağlı  insanlar verdiler. Bu yüzde otuzu bu tarafa alsanız işte

    yüzde 65 hayır demiş  olurdu. Dolayısıyla, “Kıbr ıs Türkünün

    iradesine saygılı olmalı” dediklerinde ben hafifçe gülümserim.

    Çünkü Kıbr ıs Türkünün iradesi değil Türkiye’nin iradesi geçerliolmuştur ve kısmen de diğer ülkelerin paralar ı  ve baskılar ı.

    Bizi serbest bırakmış  olsalardı  ve Kıbr ıs Türküne sen Annan

    Planı’na evet dersen devletin ortadan kalkacak egemenliğin

    kalkacak, Rumlar senin içine dolacak meselesi iyice anlatılmış 

    olsaydı, sonuç bu olmazdı. Sonuç %70-80 hayır olurdu.

    Evet’in oluşumunda Türkiye’nin ağırlığı var.

    •  Sayın Cumhurbaşkanım, gençlerin çoğunluğunun

    Güney Kıbr ıs Rum kesiminden pasaport almalar ı... Bunun

    oranı ne durumdadır ve bunun Kıbr ıs’ın geleceğine etkisi

    nasıl olur? Ve gençler bu konunun idrakında mı?

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    32/314

     

    29

    (DENKTAŞ): Gençlere, evet derseniz Avrupa Birliği pasaportu

    alacaksınız, derhal Avrupa’ya açılacaksınız, dünya dili

    konuşacaksınız diye büyük telkinler yapıldı ve gençlerin çoğubu düşünce ile evet demiştir. Şimdi pasaport meselesi

    şöyledir. 1960 ile 63 arasında Kıbr ıs pasaportu hakkı  olanlar

    müşterek pasaport aldılar. O zaman pasaportu olanlar ın ve

    onlar ın çocuklar ının bu pasaportu alma hakkı  var. Ve bu

    pasaport yoluyla Avrupa Birliği pasaportu alırlar, alabilirler. Bu

    büyük bir kolaylık sağlar kendilerine. Şimdi biz yasaklamayı 

    düşündük ve yasaklasaydık ve kimse bizi dinlemeseydi, Rumtaraf ında olduğu gibi o zaman tabiatı  ile çok zor durumda

    kalacaktık. Yasaklanmadı, meclis yasaklama koymadığına

    göre bu açıktı. Dolayısıyla biz şunu dedik. 1960-63 arası  bu

    hakkı  olanlar Avrupa Birliği pasaportu almak için, yani gasp

    edilmiş  bir hakkı  almak için uğraşırlarsa biz müdahale

    etmeyeceğiz. Söyledikleri gibi yüz binle falan değildir.

    Geçenlerde bir istatistik gördüm ben galiba 5000 mi ne bir şeydenmiştir alanlar. Daha da alacak olanlar olabilir. Mesele şu ki

    bu pasaport konusunda binlerce çocuğumuz aldı  aldı  aldı.

    Kimse bir şey söylemedi. Benim torunum alınca Denktaş’ı 

    kötülemek için bir sebep daha bulundu. Denktaş’ın torunu bile

    aldı. Torununa bile aldırttı  falan diye. Halbuki bu çerçeve

    içerisinde atılmış  bir adımdır. Bu çocuklar hiçbir şekilde

    pasaport aldı  diye Rum taraf ına tabi değildirler. Kuzey Kıbr ısTürk Cumhuriyeti’nin sadık kullar ıdırlar, askerliklerini bizde

    yaparlar ama ellerine bir imkan geçmiştir. Avrupa Birliği’nden

    istifade edebilirlerse buyursunlar etsinler.

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    33/314

     

    30

    •  Basının Avrupa’ya ve Türkiye’ye bazı  şeyleri

    söylememesinin nedeni nedir? Burada söylediklerinizin

    basında yayınlanmasını yasaklayan kim?

    (DENKTAŞ):  Evet kim yasakladı  ben bilmiyorum ama basın

    yazmıyor. Ve bunlar ın çoğu arkadaşım benim. Yüz yüze

    geldiğimde konuşuyorum şikayetimi de yapıyorum. Gülüp

    geçiyorlar. Zannediyorsam patronlar ın siyasetine uygun

    gelmiyor Kıbr ıs meselesinin gerçeklerini söylemek . Bu halka

    “Avrupa Birliği’ne girmek için Kıbr ıs’tan vazgeçelim mi?”sorusu sorulsa yalan bir soru sorulmuş  olur. Çünkü Türkiye

    Kıbr ıs’tan vazgeçse de kimse size, Türkiye’ye Avrupa Birliği’ne

    giriş garantisi vermez ve veremez. Yolun ucu yine açıktır. Yine

    Ermeni meselesi gelecektir. Yine Kürt meselesi gelecektir.

    Yine efendim vilayetlere özerklik, bilmem ne meselesi

    gelecektir. Gelecektir, gelecektir. Dolayısıyla Kıbr ıs’ı  verirsek

    yol açılır diye bir durum yok. Bütün mesele şu Avrupa Birliği’negirebilmek için hangi hükümetten, hangi üye devletten milli bir

    davasından vazgeçmesi istenmiştir ki Türkiye’den isteniyor ve

    niçin Türkiye’den isteniyor Kıbr ıs meselesinin halli? Kıbr ıs

    meselesini yaratan Türkiye mi? Devam ettiren Türkiye mi?

    Rum halâ ilan ediyor, açıklıyor, “Biz uzlaşma istemiyoruz, biz

     Avrupa Birliği’ne girmek suretiyle Türkiye’den hak koparmak

    niyetindeyiz” diyor. Hala bu gerçeği görmüyor mu AvrupaBirliği? Kıbr ıs meselesini başlatan, devam ettiren, kan akıtan,

    anayasayı  ayaklar altına alan, uluslararası  anlaşmalar ı 

    çiğneyen, toplu mezarlar açan Rum idaresine bunlar ı  hallet

    öyle gel denmiyor, Türkiye’ye bu söyleniyor. Bunun kar şısında

    Türkiye’nin isyan etmesi lazım, bunu yapamazsınız demesi

    lazım. Geliniz Kıbr ıs’taki gerçekleri görünüz demesi lazım ve

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    34/314

     

    31

    benim telkinim ve devamlı  surette söylediğim şu: Şimdi

    durmadan Türkiye’ye Kıbr ıs meselesini hallet, Kıbr ıs’ı  tanıt

    dediklerinde bir beyaz kitap hazırlanmalıdır. Beyaz kitabıniçinde bunlar ın kim olduklar ı, yaptıklar ı  soykır ım anlatılmalı.

    Kıbr ıs’ta eğer Türkiye gelmeseydi, bugün tek bir Türk

    kalmayacaktı. Türk askeri çıksın, Türkiye çekilsin, kısa bir

    zaman içinde yine tek bir Türk kalmaz orda. Mümkün değil

    bırakmazlar. Soykır ımmış, Ermeni soykır ımı. Sen olmamış 

    hikayeyi al Türkiye’nin önüne koy. Kıbr ıs’ta soykır ım var,

    geliniz toplu mezarlar ı  görünüz diyorum. Tek bir diplomatı toplu mezarlara götüremedim. Rum kızar diye gelmezler.

    Ondan sonra otururlar, Lefkoşe’nin Rum kesiminde Kıbr ıs

    hakkında rapor yazarlar. Dolayısıyla bu haksızlık kar şısında

    biz hakikaten milli bir davadan böyle soğuyup vazgeçersek bir

    şeyler alacağız diye bekliyoruz ve ne alacağımızı  da pek

    bilmiyoruz. Alıp almayacağımızı da hiç bilmiyoruz. En haklı en

    güçlü olduğun davada ver Kıbr ıs’ı. Bu çorap söküğünün başı.Bundan çektin mi arkasından hepsi gider. Bu kadar haklı  ve

    güçlü bir davayı  koruyamayan bir Türkiye hangi davasını 

    koruyacak? Ve artık Türkiye’den kim, falan davasını  dış 

    Türklerin filan meselesini halletmesi için yardım isteyebilecek?

    Çok önemli bir konumdayız.

    •  Öncelikle sayın Denktaş, politikanıza çok hayranolduğumu belirtmek isterim. Birbiri ile bağlantılı  iki kısa

    sorum olacak. Kıbr ıs sorununun dünü, bugünü, yar ını...

    Konumuzda dün ibaresi, başlangıç tarihi iki cumhuriyet

    için de, hem Kıbr ıs Cumhuriyeti için, hem de Türkiye

    Cumhuriyeti için aynı  tarih midir? Hemen arkasından

    Kıbr ıs sorununun çözümü konusunda 1960 yılından

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    35/314

     

    32

    sonraki stratejik çıkarlar doğrultusunda politika yapılıyor.

     Yunanistan, Türkiye, İngiltere ve ABD için. Acaba bu

    sorunun çözümünde 1960 yılının öncelerini tartışmayagerek görülmüyor mu?

    (DENKTAŞ):  Tabi Türkiye açısından 1950’lilere kadar ada

    İngiliz idaresinde. Biz, Rumlar ın Enosis için faaliyetlerini

    görüyoruz. Türkiye’yi uyarmaya çalışıyoruz. Sedat Simavi,

     Allah rahmet eylesin, Hürriyet Gazetesi’nde, Kıbr ıs’a geliyor,

    Kıbr ıs’taki durumu görüyor ve ateşli yazılar yazarak bir Türklükvardır meselesini ayyuka çıkar ıyor. O günlerde Yunanistan

    kımıldamaya başlamış  Enosis için. Türk Dış  İşleri Bakanı’na

    bir gazeteci soruyor; sizin için Kıbr ıs meselesi var mı  diye.

    Cevabı  hayır, bizim için Kıbr ıs meselesi yoktur. Bunu

    Türkiye’nin aleyhine kullanmaya çalışırlar. Halbuki bence

    akıllıca bir cevaptı. İngiltere orada oturmuş ben çıkmayacağım

    diyor. Yunanistan tahrik etmeye başlıyor. Türkiye de müttefikiİngiltere’nin yanında, bizim için Kıbr ıs meselesi yoktur diyor

    ama bizim için vardı. Biz tehlikeyi görüyorduk. Doktor Küçük,

    ikide bir Ankara’ya gelir, hükümeti görmeye çalışır, kendisini

    kabul etmezler, bekletirler vs. vs. Hasılı  1956’lara kadar

    ‘55’lere kadar Türkiye pek ilgili olmadı Kıbr ıs meselesi ile. biz

    devamlı  surette Türkiye’yi uyarmaya çalıştık. Bugün benim

    bilmek istediğim tek bir şey vardır. Kıbr ıs meselesinihalledeceğiz, uzlaşmadan yanayız, uzlaşacağız diyen

    hükümetler, bizim hükümetimiz ve Türk hükümeti uzlaşmanın

    temelini bağımsızlığımızın teşkil etmesi olarak kabul ediyor

    mu? Etmiyor mu? Bu konuda ben sade bir cevap istiyorum ve

    halkımın hakkıdır diyorum bu cevabı  bilmesi. Uzlaşmayı 

    hepimiz istiyoruz. Ama uzlaşmanın temeli bağımsızlık

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    36/314

     

    33

    olmalıdır. Bağımsızlık olmazsa kağıt üzerinde bir anlaşmadır

    ve yok edilmiş oluruz. Bu Kıbr ıs meselesinin 1960’da geçici bir

    ortaklık cumhuriyeti şeklinde halledilmesini Amerika’da,İngiltere’de destekledi. Tekrar ediyorum ar şivlerime

    baktığımda görüyorum ki Yunanistan gibi onlar da bunun

    geçici olabileceğini kabul etmişler. Bu nedenle Makaryos 60

     Anlaşması’nı  ‘63’te bozduğunda ses çıkartmadılar. Onun için

    bu ar şivleri çok iyi tetkik etmek lazım. Bugün hala Amerika

    aynı akılda gidiyor öyle anlaşılıyor. Ama Türkiye kendilerine bir

    şeyi anlatabilir diye düşünüyorum. İstikrar istiyor musunuz Akdeniz’de? İstiyorsanız Kıbr ıs’ta kalıcı  bir anlaşma yapın.

    Kağıt üzerinde bir anlaşma yaparak 3-5 yıl sonra yeniden kan

    akmasını, yeniden Türk milletinin ayağa kalkmasını 

    gerektirecek bir anlaşmaya cevaz vermeyin diye uğraşmak

    lazım.

    •  Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi Türkiye’niniradesinden bahsettiniz. Bizim burada kalıcı  bir anlaşma

    olmazsa Kıbr ıs’tan bir tek asker çekmeyiz diyen Kara

    Kuvvetleri Komutanımız, Finlandiya gezisini Rum

    Büyükelçisi gelecek diye erteleyen bir Cumhurbaşkanımız

    ve Papadopulos’u diplomatik muhatap kabul edip,

    Kıbr ıs’ta Lefkoşe’de kabul edip sorunu çözeriz diyen bir

    hükümetimiz var. Hangi halkın hangi iradesi? Siz bununasıl tanımlıyorsunuz? İkincisi Kuzey Kıbr ıs gündemine

    uygun bir soru sormak istiyorum. Siz Cumhurbaşkanı 

    seçimlerinde müsteşar ınız Ergün Olgun’u işaret etmenize

    rağmen halen daha kronik partizanlıkla kaybedeceği çok

    belli olan Derviş  Eroğlu’nun demokrat partiyle

    anlaşamayarak aday olduğunu görüyoruz.

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    37/314

     

    34

    Cumhurbaşkanlığı  seçimlerinde halen daha sizin

    tabirinizle Annan Planı’na kar şı  uluslararası  duruş 

    sergileyen partilerin bu şekil hareket edebilmelerini nasılyorumluyorsunuz?

    (DENKTAŞ):  Ben kendilerine müşterek birini çıkarmalar ını 

    söyledim. İsim verdim. Kendilerinin ortaya koyduklar ı  isimleri

    destekleyeceğimi söyledim. Bir türlü uzlaşamadılar. Büyük bir

    eksiklik hissediyoruz. Neticede demokrasi çarklar ı  dönecek,

    ortaya bir şey çıkacaktır. Türkiye’nin iradesini Büyük MilletMeclisi’ndeki Kıbr ıs’la ilgili kararlarda görürüm. Güvenlik

    Konseyi kararlar ını  da görürüm. Bunun ötesinde Türk

    hükümetlerinin meseleyi halletmek için mücadelesi bizce

    yakından izlenmektedir. Ama bu kararlar çerçevesinde

    kalındığı  sürece biz rahatız. Kararlar ın dışında hareket

    edildiğini gördükçe büyük huzursuzluk içerisinde oluruz. Ama

    ben Büyük Millet Meclisi’ndeki kararlar değişinceye kadarKıbr ıs meselesinin çözümünü iki bağımsız devlet üzerinde

    konfederal bir şekilde ve Türkiye’nin haklar ının devamı 

    şeklinde görüyorum. Türkiye’nin elinde büyük koz vardır. Ben

    üye oluncaya kadar Kıbr ıs meselesinin hali düşünülebilir,

    konuşulabilir. Ama Kuzey Avrupa Birliği’ne benimle birlikte

    girer, kozunu güçlü bir şekilde kullanabilir diye düşünüyorum.

    •  Kıbr ıs için savaş  yapıldı, kazanıldı. Kıbr ıs 21 yaşında

    genç bir ülke. Bu ülkemizde bulunan, özellikle KKTC

    sınırlar ı dahilinde bulunan Maraş bölgesi ile ilgili bir soru

    sormak istiyorum. Burada bulunan evler Rumlara mı aitti?

    Şu an KKTC vatandaşı  Türkler burada niye oturamıyor?

    Birleşmiş  Milletler niye bunu Kıbr ıs’a dayatıyor? Rum

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    38/314

     

    35

    kesiminde de Türklere ait olan bir bölgede onlar

    oturamıyor mu? Ben bunu merak ediyorum. Ayr ıca ikinci

    sorum da BM, Nato ve AB ülkeleri özellikle hangiülkelerden oluşmakta? Nato’ya üye olan bir ülke, özellikle

    biz Türkiye, ilerde AB’ye gireceğiz. AB’ye girdiğimizde AB

    bizden bir şeyler isteyecek, NATO bizden bir şeyler

    isteyecek. Biz hangisinin dediğini yapmak zorundayız. Bu

    birliklerin büyükten küçüğe doğru nasıl bir yaptır ımı var?

    Daha neyi dayatıyor, neyi yapmaya çalışıyorlar?

    (DENKTAŞ):  Efendim, bu kadar detaylı  cevap verebilecek

    miyim bilmiyorum ama Maraş  meselesini halledelim. Maraş 

    eğer görmüşseniz otelleri, büyük binalar ı  ile gayet modern bir

    kasaba. Bu binalar ın yapıldığı  toprak, % 70 vakıf toprağıdır.

    Vakfa aittir ve vakıftan hile ile alınmıştır. Habersiz alınmıştır.

    Kar şılığı  verilmeksizin alınmıştır. Zamanında efendim okula

    verilmiştir. Buralar ı  benim küçüklüğümde hatırlıyorum.Tamamen kum yığını  ve verimsiz yerlerdi. Halk herhalde bu

    nedenle ilgilenmedi. Ondan sonra oralar parsellendi ve satıldı.

    O binalar meydana geldi. Şimdi biz bunun % 70’i vakıf malıdır

    diye davalar açıyoruz ve bu konu üzerinde hakkımızı bulmaya

    çalışıyoruz. Büyük bir olaydır. Aynı şekilde daha fazla büyük

    bir vakıf arazisi vardı: “Efendiler Çiftliği”. Bu da aynı  şekilde

    alınmıştır. Rumlar parselledi ve aldılar. ‘74’te ben bir tapuyasasına atfen bunlara ihbarname gönderdim. Dedik ki yanlış 

    kayıt edilmiştir. Bir aya kadar itirazınız varsa bildiriniz, aksi

    taktirde vakıf mallar ına geçecektir. Hiçbiri itiraz etmedi.

    Maraş’ta bu yapılamadı  çünkü binalar var. Şöyle bir durum

    hasıl oldu. ‘74 harekatı yapıldı. Türkiye bir beyanatta bulundu

    dedi ki; “Bizim harekat planımızın içerisinde Maraş yoktu. Boş 

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    39/314

     

    36

    bırakıldığı  için muhafazaya alındı. Mal sahiplerine iadeye

    hazır ız.” Bu kayda geçti. Ambargolar devam ediyor.

     Ambargolar ın kalkması  için daima bu kayıt çerçevesindehareket edildi. Ve biz Rumlara çağr ı  da yaptık geliniz diye,

    gelmediler çünkü onlar bütün Kıbr ıs’ı  istiyor. Sadece Maraş’ı 

    alırlarsa aleyhlerine olur düşüncesiyle gelmediler. Tabi birçok

    bina harap oldu. Neticede bir gün üniversitede yurt ihtiyacı 

    doğdu ve dolayısıyla ben iki oteli çocuklara yurt olarak

    açtırdım. Beni New York’a davet ettiler derhal. Sırf bu konu

    için. Gittim öfkeli öfkeli insanlar bağır ıyor, çağır ıyor. Biz bubinayı  sırtımıza alıp başka yere götürmedik. Tamir ettik,

    içerisine sokakta kalmak zorunda olan öğrencilerimizi koyduk.

    Günü geldiğinde kim kimindir, kime verilecektir karar ı 

    verildiğinde yine bu karar uygulanabilir dedim. Ve aleyhimize

    bir karar çıktı  yine. Türkiye sorumludur vesaire diye. Hala

    Türkiye’yi sorumlu tutuyorlar Maraş’tan ve kaş oynatmıyorlar.

    Keşke o zaman 2 otel yerine 22 otel açsaydım. Yanımızakalacaktı. Onun için, madem ki siyaset okulundayız, şunu bilin

    ki bu gibi hallerde hakkınızı  alırsanız alırsınız, kimse size

    vermez. Kim verecek bize hakkımızı? Kimse vermez,

    aldığımız kadar ını  verecekler. Esasen şimdi size ne diyor

     Avrupa Birliği? Siz istediniz üye olmayı, üyelik şartlar ımızı 

    biliyorsunuz. Bizimle fazla dalaşmayın. Şartlar ımızı  uygulayın

    ve gelin diyorlar. Onun için işimiz zor.

    •  Sayın Cumhurbaşkanım yaklaşık 40 seneden beri

    Kıbr ıs meselesinin savunucususunuz. Ve eğer batılılar

    açısından- özellikle Avrupa ve İngiltere açısından

    söylüyorum- madem bu meselenin önündeki en büyük

    engel sizdiniz, niçin Rahmetli Özal, ya da Arafat ya da

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    40/314

     

    37

    Bitlis Paşa gibi sebebi belli olmayan bir ölüme kurban

    gitmediniz de 40 seneden beri bu dava sürüyor ve bu

    mesele kilitlendi?

    (DENKTAŞ):  Belki o kadar önemli atfetmiyorlar beni. Birkaç

    defa teşebbüs edildi ama Allah korudu. Daha da hayat

    olduğuna göre inşallah görmezsiniz o günleri de. Şimdilik

    var ız.

    •  45 yıldır Kıbr ıs’ta çözüm arayan bir TürkiyeCumhuriyeti iradesi var. Ve yıllar öncesine gittiğimiz

    zaman Hatay’da savaşmadan çözümü bulan başka bir

    Türkiye Cumhuriyeti iradesi var. Peki bu iki iradenin farkı 

    nedir? Daha doğrusu eksiklikler nelerdir ki biz hala

    bugüne kadar bir çözüm bulamadık. Bunun hakkında

    bir şeyler söyleyebilirseniz sevinirim.

    (DENKTAŞ):  Efendim biz çözümü bulduk da bulduğumuzun

    farkında değiliz. Nasıl bulduk? Rum bütün Kıbr ıs’ı almak istedi.

    Meşru Kıbr ıs hükümeti ünvanını çaldı ve Amerika ile İngiltere

    kendi çıkar ı için bu ünvanı ona verdi. Rum da bu nedenle artık

    bizimle uzlaşma gereğini duymadı. Bu ünvanın arkasına

    saklanarak bütün Kıbr ıs’ı  alma mücadelesini yürütüyor. Bize

    saldırdığı  an bizim müdafaamız neydi? Hükümetimiz değilsinve olamazsın. Kıbr ıs tümüyle senin değildir, bir ortağınız var,

    bizim de hakkımız var. 11 yıl bu müdafaadan sonra bar ış 

    harekatı  oldu. Rum’la anlaştık iki kesimli, bundan sonra iki

    kesimde olacak hayatımız. Biri diğerinin hükümeti olmayacak

    vesaire. Türkiye’nin garantisi devam edecek. Rumlar ile

    Federasyonu konuştuk. Adamlar ın federasyon istemediğini

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    41/314

     

    38

    anladık ve 1983’te devletimizi ilan ettik. O an mesele

    halledilmişti. Kıbr ıs’ın tümünü alamazsın deyip biz görüşmeye

    devam etmemiş  olsaydık ve ancak kabul edildiğimiz taktirdegörüşürüz demiş olsaydık Kıbr ıs meselesi şimdiye başka türlü

    halledilmiş  olurdu. Ama saldır ı  kar şısındayız, Kıbr ıs’ta hak

    iddia eden biziz. Hakkımızı almak isteyen Rum’dur. Hakkımızı 

    1983’te en nihayet devlet ilan etmek suretiyle ve Türkiye’de de

    tanınmak suretiyle kurtarmış  olan biziz. Hala bunu teraziye

    koyup tartmanın, masaya koyup pazarlık etmenin anlamı 

    yoktur. Bu kabul edilmeden görüşmeyiz demek zamanıdır.Bunu ancak Türkiye söyleyebilir. Bu kabul edilecektir. İşte,

    Türkiye’nin elinde şimdi en büyük f ırsat vardır. Ucu açık yolda,

    ucu açık Kıbr ıs meselesi. Siz bu bağımsızlığa

    dokunamazsınız. Dokunmayacaksınız. Bunu söylemek

    Türkiye’nin elindedir. Bizim içimizde bu siyaseti tamamıyla

    benimsemeyen bir hükümetimiz oluşmaktadır. İnşallah bu

    siyasete yaklaşır ama Türkiye’nin kendisine yol göstermesilazım.

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    42/314

     

    39

    Mesut YILMAZ

    “Avrupa Birliği”

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    43/314

     

    40

      Bir Avrupa Birliği fikri, geçmişte ve Avrupa Birliği’ninkuruluşundan çok önce birçok defalar dile getirildi. Bunu

    zannediyorum ki ilk defa ortaya atan ünlü Fransız yazar VictorHugo’ydu. Bir Avrupa Birleşik Devletleri, bir Avrupa Birliği fikri,

    ilk defa onun taraf ından dile getirilmişti. Fakat bugünkü Avrupa

    Birliği’nin asıl temelini oluşturan düşünce, 1948’de yani İkinci

    Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın

    galip ülkelerinden İngiltere’nin savaş  sırasındaki Başbakan

    Churchill’in savaştan sonra muhalefet lideri veya eski

    başbakan olarak İsviçre Zürih’te yaptığı bir konuşmasında dilegetirilmiştir. Churchill, 1948’de Zürih’te verdiği bir konferansta,

     Avrupa’da bar ışın kalıcı olarak sağlanmasının yolunun Fransa

    ve Almanya liderliğinde kurulacak bir ekonomik birlikten

    geçtiğini dile getirmişti. Churchill’in 1948’de ortaya attığı  bu

    fikir bugünkü Avrupa Birliği’nin ilk çekirdeğini oluşturmaktadır.

    Daha sonra bu yönde Almanya ile Fransa arasında temaslar

    yürütüldü ve ilk defa 1950 yılında Schumann deklarasyonudiye bilinen Fransa ile Almanya’nın ileride, İkinci Dünya

    Savaşı’na benzer felaketlerin yeniden yaşanmaması  için

     Avrupa’da demokratik yönetimler arasında bir ekonomik

    işbirliği kurulmasına ilişkin çağr ısı  yayınlandı. 1950 yılında

    yayınlanan bu Schumann Deklarasyonu’nda Fransa ile

     Almanya kömür ve çelik üretiminde işbirliği yapmak için bir

    teşkilat kurmayı  amaçladıklar ını  ve bu teşkilata katılmak için Avrupa’daki bütün demokratik ülkelere çağr ıda bulunduklar ını 

    ilan ettiler. O zaman ki Avrupa ülkelerinden Belçika, Hollanda,

    Lüksemburg bir de İtalya bu çağr ıya olumlu cevap verdiler ve

    neticede 1951 yılında altı  ülke arasında (yani Almanya,

    Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve İtalya) Avrupa

    Kömür ve Çelik Teşkilatı’nın kurulmasına ilişkin anlaşma

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    44/314

     

    41

    imzalandı. Dolayısıyla Avrupa’nın bugünkü Avrupa Birliği’nin

    kurulmasına ilişkin ilk hukuki dökümanı, 1951 yılında Paris’te

    imzalanan Avrupa Kömür Çelik Teşkilatı’nın kurulmasınailişkin yapılan anlaşmadır. Eğer bunu başlangıç kabul

    ederseniz Avrupa Birliği bugün itibari ile 1951’den 2005’e,

    demek ki 54 senelik bir geçmişe sahiptir. ‘51’de Paris’te

    imzalanan bu anlaşma ile kurulan Kömür Çelik Teşkilatı 1953

    yılında resmen yürürlüğe girdi. Özellikle o zamanki Avrupa’nın

    sanayi ülkeleri açısından, en önemli girdilerini oluşturan bu iki

    üründür. Bu konularla, sınırlı  ve münhasır bir işbirliği kurmakiçin altı  ülke böylece bir araya gelmiş  oldular. Avrupa Kömür

    Çelik Teşkilatı 1953’ten 1957’ye kadar beş yıl süre ile oldukça

    etkili bir şekilde yaşamına devam etti. 1957 yılı geldiğinde üye

    ülkeler artık bu işbirliğini sadece kömür ve çelikle sınırlı 

    tutmayıp, bunu daha geniş  bir alana yaymak, ekonominin

    tümünü kapsayacak bir şekilde genişletmek amacıyla; yeniden

    bir araya geldiler ve 1957’de Roma’da yeni bir anlaşmaimzaladılar. Bu anlaşma iki yeni teşkilatın kurulmasına ilişkin

    anlaşmadır. Birisi Avrupa Ekonomik Topluluğu’dur ve ikincisi

     Avrupa Atom Enerjisi Teşkilatı’dır. Yani ilk olarak kömür ve

    çelik alanında başlayan bu işbirliği 1957 Roma Anlaşması  ile

    ekonominin tümünü kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bir de

    ayr ı bir teşkilat olarak atom enerjisi alanında da işbirliği yapan

    yeni bir kuruluş oluşturulmuştur. 1957’de Roma’da imzalanan,Roma’da kuruluşu anlaşmaya bağlanan bu iki teşkilat 1958

    yılında Roma Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi ile fiilen hayata

    geçmiştir. Dolayısıyla 1958’den itibaren Avrupa Kömür Çelik

    Teşkilatı  artık Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak yoluna

    devam etmiştir. O zaman halk dilinde, sadece bizde değil

     Avrupa’da da halk dilinde, Ortak Pazar olarak adlandır ılan

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    45/314

     

    42

    teşkilat böylece 1958’de ilk defa hayata geçmiştir ve bunun

    hukuki dayanağı  da 1957 Roma Anlaşması’dır. Avrupa

    Ekonomik Topluluğu bugünkü Avrupa Birliği’nin, geçmiştekişeklini oluşturan teşkilat, 1958’den 1973 yılına kadar 15 yıllık

    bir konsolidasyon devresi, bir gelişme dönemi yaşamıştır. Bu

    15 yıl içerisinde teşkilat biraz önce saydığım Kömür Çelik

    Teşkilatı’nın kurucusu niteliğinde olan altı üye ülke ile yoluna

    devam etmiştir. Ama bu süre içerisinde teşkilata üye olmak

    için başta İngiltere olmak üzere bazı  ülkelerin başvurular ı 

    gündeme gelmiştir. Aslında bu noktada, o tarihte Avrupa’dayaşanan rekabeti de dile getirmem gerekiyor. Avrupa

    Ekonomik Topluluğu’nun birinci amacı; üyeleri arasında bir

    gümrük birliğini oluşturmaktır. Aynı  amacı  izleyen rakip bir

    kuruluş  olarak İngiltere’nin öncülüğünde, EFTA kurulmuştur.

    EFTA ile Ortak Pazar’ın yani EFTA ile Avrupa Ekonomik

    Topluluğu’nun rekabeti 1960’lı  yıllarda olanca hızıyla devam

    etmiştir; ama görülmüştür ki bu rekabette bariz bir şekilde Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun üstünlüğü söz konusudur. Ve

    bunun üzerine EFTA üyesi ülkeler Avrupa Ekonomik

    Topluluğu’na katılmak için başvuruda bulunmuşlardır. Bunlar ın

    en önemlisi olan İngiltere’nin başvurusu Fransa’da iki defa

    veto edilmiştir. O tarihte Fransa’nın yönetiminde söz sahibi

    olan General Charles de Gaulle iki defa İngiltere’nin üyeliğini

    veto etmiştir.(1963 ve 1967’de) Daha sonra Charles deGaulle’un ölümünden sonra Fransa’da İngiltere’nin üyeliğine,

    dolayısıyla Avrupa Ekonomik Teşkilatı’nın geleceğine Charles

    de Gaulle’den farklı bir yaklaşımla bakılmasının sonucu olarak

    1972’de Avrupa Ekonomik Topluluğu İngiltere’nin ondan sonra

    Danimarka’nın, İrlanda’nın ve Norveç’in katılmasını  kabul

    etmiştir. 1972’de altı üyeli Avrupa Ekonomik Topluluğu, bu dört

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    46/314

     

    43

    üyeyi de arasına almayı  kabul etmesine rağmen, Norveç’te

    yapılan halk oylamasında Norveç halkının yar ıdan fazlası 

     Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılmayı  reddetmiştir. YaniNorveç’in başvurusu Avrupa Ekonomik Topluluğu taraf ından

    kabul edilmiş  olmasına rağmen halk oylaması  ile Avrupa

    Ekonomik Topluluğu’na katılmaktan vazgeçmiştir. 1973

    yılından itibaren artık Avrupa Ekonomik Topluluğu yeni üç

    üyenin de katılımı  ile 9 ülke olarak yoluna devam etmektedir.

    İngiltere, İrlanda ve Danimarka altı  kurucu üyeye ilaveten

     Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun diğer yeni üyeleri olmuşlardır.Böylece Avrupa Ekonomik Topluluğu veya bugünkü adı  ile

     Avrupa Birliği ilk genişleme dalgasını, ilk büyüme hareketini

    1973’te gerçekleştirmiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun

    ikinci genişlemesi 1981 yılında olmuştur. Komşumuz

    Yunanistan 1981 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye

    olarak katılmıştır. Biliyorsunuz Yunanistan’da 1960’lı  yıllarda

    bir askeri darbe olmuştu. O askeri darbeden sonra -ki o askeridarbe 1974 Kıbr ıs Harekatı  ile son bulmuştur- hemen

    Karamanlis’in başkanlığındaki Yunan Hükümeti, Avrupa

    Ekonomik Topluluğu’na üyelik başvurusunda bulunmuştur ve

    1981’e kadar geçen yedi yıllık bir süre sonunda da

    Yunanistan’ın tam üyeliği gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Avrupa

    Ekonomik Topluluğu’nun veya bugünkü adı  ile Avrupa

    Birliği’nin ikinci genişlemesi 1981 yılında gerçekleşmiştir veYunanistan’ın üyeliği ile birliğin dokuz olan üye sayısı  ona

    çıkmıştır. Yunanistan’ı  da arasına alıp on üyeli bir teşkilat

    olarak yola devam eden Avrupa Birliği, 1986’da General

    Franco ve Salozar yönetimlerinin tarihe kar ışmasından sonra

    yeniden demokrasiye geçen İspanya ve Portekiz’i de tam üye

    olarak almıştır. Ve 1986’da Avrupa Birliği’nin üçüncü

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    47/314

     

    44

    genişleme dalgası bu iki İber ülkesinin, İber Yar ımadası’ndaki

    bu iki ülkenin katılımı ile gerçekleşmiştir. Yani 1986’da Avrupa

    Birliği 12 üyeye ulaşmıştır. 1986’dan sonra biliyorsunuzdünyada çok önemli bir değişim yaşandı. 1980’lerin sonunda

    demir perde çöktü ve Doğu Avrupa ülkeleri -o zamana kadar

    komünizm yönetimi ile yönetilen- demokrasiye geçtiler.

    Demokrasiye geçtikten sonraki ilk hedefleri de Avrupa Birliği

    üyeliği oldu. Doğu Avrupa’daki bütün üyeler ve bütün ülkeler o

    güne kadar Sovyetler Birliği’nin hegamonyası altında yaşayan

    Doğu Avrupa ülkeleri birbiri ardına Avrupa Birliği’ne başvurudabulundular. Onlarla birlikte artık fiilen işlemez hale gelen veya

    etkinliğini geniş  ölçüde yitirmiş  olan EFTA’nın geri kalan

    üyeleri de Avrupa Birliği’ne üyelik için başvurdular. Bu ülkeler

    zaten uzun zamandan beri çok partili demokratik rejimi

    uygulayan ülkelerdi. Bunlar ın üyeliği herhangi bir sorun

    yaratmadı  ve 1996 yılında Avusturya, İsveç ve Finlandiya üç

    eski EFTA ülkesi de dördüncü genişleme dalgası  olarak Avrupa Birliği’ne katıldılar. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin

    dördüncü genişlemesi bu üç eski Efta ülkesini Avusturya,

    İsveç ve Finlandiya’yı da arasına katmak sureti ile 1995 yılında

    gerçekleşti.

     Avrupa Birliği’nin eski sosyalist bloğa mensup Doğu Avrupa

    ülkeleri taraf ından bu şekilde rağbet görmesi sonunda AvrupaBirliği, genişleme meselesini gündemindeki en önemli

    konulardan birisi haline getirdi ve Kopenhag’ta yapılan zirve

    toplantısında özellikle bu Doğu Avrupa ülkeleri için ve o

    tarihten sonra üye olacak ülkeler için yeni bir takım kriterler

    tesbit etti. Bu kriterler Türkiye’de de Türkiye’nin adaylık

    sürecinde geniş  ölçüde gündeme girmiş  olan “Kopenhag

  • 8/19/2019 Hükümet Ve Lıḋerlık̇

    48/314

     

    45

    Kriterleri” diye anılmaktadır. Ve Kopenhag Kriterleri Avrupa

    Birliği’ne 1990’lı  yıllar ın ikinci yar ısından itibaren aday olacak

    ülkelere uygulanacak kriterlerdir. 2004 yılında yani geçtiğimizsene Avrupa Birliği 10 yeni ülkenin daha katılımıyla 25 üyeli bir

    birlik haline gelmiştir. Bu 10 ülke bildiğiniz gibi üç Baltık ülkesi

    Estonya, Letonya, Litvanya; iki Akdeniz ülkesi Malta ve Güney

    Kıbr ıs ile Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan ve

    Slovenya olmak üzere Orta Avrupa ülkeleridir. Bu on ülkenin

    katılımı  ile geçtiğimiz yılın Mayıs ayından itibaren Avrupa

    Birliği artık 25 üyeli bir birlik haline gelmiştir. 25 üyeli AvrupaBirliği bugün dünyanın en önemli ekonomik birliğidir, aynı 

    zamanda da dünyanın en etkili siyasi güçlerinden birisi olma

    yolundadır. Gerçi bu alanda daha kat edeceği çok mesafe

    olduğu bizzat birlik yetkilileri taraf ından da dile getirilmektedir.

     Ama hiç şüphe götürmeyen bir husus Avrupa Birliği’nin bugün

    dünyadaki en önemli birlik olduğu ve tarihin kaydettiği en

    başar ılı ekonomik entegrasyon hareketi olduğudur.

     Avrupa Birliği’nin bugüne kadarki gelişimini bu şekilde

    özetledikten sonra Avrupa Birliği bugün genişleme sürecinin

    neresindedir, onu da eklemem lazım. Avrupa Birliği’ne üye

    olmak için başvurup da henüz üye olmamış dört tane ülke var.

    Bunlardan ikisi Bulgaristan ve Romanya. Zaten üyelik süreci

    takvime bağlanmış olan iki ülkedir. 2007 yılında Bulgaristan veRomanya eğer bundan sonra herhangi bir aksilik söz konusu

    olmazsa bu ülkelerden kaynaklanan bir g