iŞiginda kadln - İsamktp.isam.org.tr/pdfdrg/d058475/1996/1996_1_savasr.pdf(3) 610-1997 yılları...
TRANSCRIPT
• TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYlNLARI /286
• 1\ """
ISlAM'IN IŞIGINDA
KADlN (TDV Kadın Kolları Konferans ve Panelleri: 1996-97)
ANKARA 1998
TÜRKiYE DIYANET VAKFI YAYlN MATBAACILIK VE TICARET IŞLETMESI
Meşrutiyet Cad. Bayındır Sk. No: 55 (06650) • Kızılay/ANKARA Tel: (0.312) 418 59 49 • 417 09 04 • 425 27 75
Fax: (0.312) 417 00 09
Yayın No: 286 Sempozyumlar-Paneller Serisi: 25
ISBN 975-389-333-7 98.06.Y.0005.286
Bu kitap; Türkiye Oiyanet Vakfı
Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi'nin Oizgi, Fotomekanik, Ofset ve Cilt Tesislerinde
hazırlanıp basılmıştır.
Doç. Dr. Rıza SAVAŞ
İSLAM'A GÖRE KADININ TOPLUMDAKi YERİ*
Ayşe SUCU (TDV Kadın Kolları Başkanı) - Sayın basın mensupları ve çok değerli misafirler, Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları adına hepinize hoşgeldiniz diyor, saygılar sunuyorum.
Bugün, ülkemizde ve globalleşen dünyaınııda bir kadın problemi olduğu hepimizce bilinmektedir. Bu evrensel problemin temelinde örf ve adetler, içtimai, iktisadi ve siyasi şartlar olduğu gibi, diııin özünden saptırılması, yanlış anlaşılması ve hatta, hiç bilinmemesi yatmaktadır. Halbuki, kadının sosyal konumu ve hakları hususunda, İslam bir devrim denilebilecek köklü değişiklikler getirmiştir. Bunu anlamak için, VIII. yüzyılda bütün ülkelerin sosyal yaşantılarına bakmak ve siyasilerin kadın anlayışına şöyle bir göz gezdirmenin yeterli olduğu kanaatindeyim.
Tarihte, kadına birçok hakları veren İslam'dır; ama, bunu, yeterince anlayamadık ve anlatamadık. Biz, kadınlar olarak, kendimizi, haklarımızı, değerimizi çok iyi bilmek zorundayız. Yüce dinimiz, kadına, okuma, öğrenme hakkı, çalışma hakkı, mülk edinme hakkı ve yönetici olma hakkı gibi temel haklarını vermiştir, yaııi, kısaca, kadın haklarını garanti altına almıştır. Peygamber Efendimiz Veda Hutbesinde, üzerinde en çok vurgu yaptığı hususlardan biri insanının can ve mal emniyetinden sonra kadın hakları olmuştur. Hatta, o, bu hususta, sadece insanların ufkunu açınakla kalmamış istikbalde kadın ve kadın hakları konusunda daha büyük inkişafın yollarını göstermiştir. Ancak, esefle söylüyorum ki, insanların heva ve hevesleri, toplumların örf ve ,Ş.detleri bu yolların yeterince açılmasına engel teşkil etmiştir. Bilerek veya bilmeyerek, kasten veya olmayabilir, yapılan yorum hataları, bizlerde bir fikir karmaşası yaşanmasına neden olmuştur.
Yine, Kur'an ve sünnete baktığımızda, kadın üzerinde asla bir baskı söz konusu değildir. Kadın hürdür, kadın serbestir; ama, kadın mükelleftir, sorumludur.
Varmak istediğim sonuç, din doğru anlaşıldığı zaman su kadar hava kadar tabiidir, insanlığa şühpesiz mutluluk ve huzur getirir; ama, takdir edersiniz ki, yanlış anlaşıldığı zaman veya anlatıldığı zaman, insan için de, toplum için de, problemierin kaynağı olarak görülür.
Bugün, toplumun eğitilmesinde, toplumun yüce amaçlar doğrultusunda yönlendirilmesinde, kadının ve kadın eğitiminin rolü inkar edilemez. Yarının gençleriniiY dinine, vatanına, milletine, bayrağına bağlı duygularla yetişmesi, kadının yetişmesi ile paralellik arzettiği de bir hakikattir.
(*) 25 Ocak 1997 tarihinde TDV Kadın Kollan Genel Merkezi'nde verilen konferans.
Kadın ve erkeğin yaradılışta eş, dinde kardeş olduğunu burada önce vurgulamak istedik. Ancak, tarih boyunca kadınlarımızın ihmal edildiğini göz önünde bulundurursak, bu çalışmayı başlatınayı uygun bulduk. Amacımız, kültürlü, araştırıcı, etkin hanımlara ulaşabilmek, kültürel, sosyal ve eğitsel faaliyetlerimizle bu kitlelerle bütünleşmektir. Değişik görüş ve nazariyeleri en iyi şekilde kanalize edebilmektir.
Türkiye Diyanet Vakfı, Kadın Kolları, insanlar; ama, özellikle hanımlar arasında fikir alışverişi, dostluk, birlik ve beraberlik veya yardımlaşma duygusunu geliştirmek için ve Türk-İslam kültürünü, dini, milli ve tarihi değerlerimizin öğretilmesi ve bu konularda toplumun bilgilendirilmesi, kadınlarımız ve gençlerimizin eğitilmesi, buna benzer sosyal ve kültürel anlamdaki çalışmaların gerçekleştirilmesini sağlamak için faaliyetlerini sürdürecektir.
Müsaadelerinizle sayın hocamızı kısaca tanıtmak istiyorum. 1953'de Erzurum'da doğdu. 1980 yılında Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü
nü bitirdi. 1981'de asistan, 1982'de Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslam Tarihi öğretim görevlisi, 1985'de Yüksek Lisans ve "Hz. Muhammed Devrinde Kadın" isimli araştırmasıyla 1991 tarihinde doktorasını tamamladı.
1992'de Yard. Doç., 1996'da Doçent oldu. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nde İslam Tarihi Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.
"Hz. Muhammed (S.A.V.) Devrinde Kadın", "Raşit Halifeler Devrinde Kadın", "Siyer ve Kaynakları" isimli yayınlanmış eserleri mevcuttur.
Doç. Dr. Rıza SAVAŞ- Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
L İSLAM'AGÖRE KADlN a) Konunun Kaynaklarına Kısa Bir Bakış İslam, miladi 610 yılında Allah Teala tarafından Mekke şehrinde yaşayan
Hz. Muhammed'e (A.S.) gönderilen vahiyle başlayan ve miladi 632 senesinde onun vasıtasıyla tamamlanan büyük bir ilahi dinin adıdır.
Buna göre "İslam'da Kadın" konusunun üç kaynağı vardır. (1) Kur'an-ı Kerim (2) Bu kitabı getiren Hz. Peygamber'in uygulamaları, sözleri ve yorumları.
Kısaca "Sahih Sünnet". (3) 610-1997 yılları arasında yaşanan tarih. Özellikle ilk dönem tarihi, İslam'ı anlamada çok önemli verilerle doludur.
Konuyla ilgili yazılan önemli eserlerin önemli bir kısmı da İslam tarihinin ilk asırlarında yazılmıştır.
b) İnsan Olarak Kadın
Kur'an'a göre kadın ve erkek yani insan topraktan yaratılmıştır. Bu haliyle insan tabii bir varlıktır. Hz. Adem'in eşinin, onun kaburga veya eğe kemiğin-
den yaratıldığı ve bu sebeple kadımn erkeğe bağımlı bir varlık olduğu tezi Kur'an'da bulunmamaktadır. Rivayetlerde geçen ve bu konuyla ilgili olan hadisler dikkatlice incelendiği zaman, Hz. Peygamber'in, kadının psikolojik yapısının daha hassas olduğuna dikkat çektiği görülecektir. Kadının erkeğe göre farklı
. hassasiyetiere sahip olması, bazı konularda onun, erkekten daha üstün konuma gelmesini sağlamıştırCl).
Kur'an, kız çocuğu da erkek çocuğu da yaratan ve ebeveyne bahşedeninAllah Teala olduğunu açıklamıştırC2).
2. KADININ TOPLUMDA ETKİN VE ONURLU KlLlNMASI a) Kişiliğinin Tanınması Kur'an'ın kadına verdiği en önemli hakların başında, ona tam bir kişilik ka
zandırması gelir. Kadın bir insan olarak mükellef sayılmış, yapacağı iyi ve kötü işlerin sorumluluğunun kendisine ait olacağı bildirilmiştirC3).
Kadın da erkek gibi inaınıması gereken esaslara inanmak zorundadırC4). Namaz, erkeğe olduğu gibi kadına da farzdır. Ancak aybaşı halinde kadın bu ibadetten muaf tutulmuştur. Aynı durumda kadın Oruç tutmaz, sonra tutamadığı günleri kaza eder. Ekonomik durumu iyi olan kadın hem hac hem de zekat emirleriyle de mükelleftirC5).
Kur'an, esir statüsünde olan cariyelerin hızla hürriyete kavuşturulmalarını istemiş ve bunun için değişik düzenlemeler getirmiştirC6).
Kur'an, yaşının hiç bir döneminde kadına zulmedilmesine müsade etmez. Kadının ekonomik hakları konusunda ve bilhassa yetim kızların malları hususunda müslümanların çok titiz davranmalarını isteyen Kur'an, onların mallarına te~avüzü kesin bir dille yasaklamıştırC7).
b) Eğitimi ve Eğitime Katkısı Kur'an Hz. Peygamber'in tebliğ vazifesinin eğitim ve öğretimle gerçekleşe
ceğine dikkat çekmiştirC8). Kur'an ve hadislerde ilmin öğrenilmesi ve öğretilmesiyle ilgili ifadelerin çoğu genel olduğu için, hem erkeği hem de kadım içine alır. Fakat biz burada sadece kadınların eğitim ve öğretimi konusunu açık bir şekilde belirten metinler üzerinde duracağız(9).
(1) Fazlurrahman, Ana Hatlarıyla Kur'an, Çev: Alpaslan Açıkgenç, s. 67. (2) Şura (42), 49, 50. (3) Al-i İmran (3), 195, en-Nahl (16), 97, el-Ahzab (33), 35. (4) el-Bakara (2), 8, 62, 177, 285, el-Maide (5), 69. (5) el-Bakara (2), 43, 110, 254, Al-i İmran (3), 97. (6) Rıza Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, İstanbul 1991, s. 248-249. (7) en-Nisa (4), 2, 6, 10, 19, En'am (6), 152, el-İsra (17), 34. (8) el-Bakara (2), 129, 151, Al-i İmran (3), 164, el-Cum'a (62), 2. (9) Egitim ve öğretimden kasdınuz sadece dini konular degildir.
_Q7_
İbn Kuteybe, "Ey İnananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyunuz ... "(lO) ayetinin tefsirinde " ... Çoluk çocuğunuzu eğiterek (ta'lim) ve onları ateşten koruyacak şeylerle destekleyerek cehennemden koruyunuz" der<m. Buna göre kızların ve kadınların yetiştirilmesi aile reisierinin görevleri arasındadır.
İslam'a ilk giren Medinelilerden olan Es'ad b. Zurare, hicri birinci yılda ölmeden önce, kızlarının bakımını Hz. Peygamber'e bıraktığını vasiyet eder. Kızları Kebşe, Habibe ve el-Faria, Hz. Peygamber'in yanında kaldılar. Hz. Peygamber, hangi hanımının yamnda kalacaksa bu kızları da beraberinde götürürdü. Hz. Peygamber'in onlara takılar hediye ettiği ve evlenecek yaşa gelen el-Faria'yı, Nabit b. Cabir'le evlendirdiği bilinmektedirC12).
Cariyelerin eğitim ve öğretimi hakkında Hz. Peygamber'in "Cariyesi olup ona ilim öğreten ve bunu iyi yapan, onu güzel terbiye eden sonra onu hürriyete kavuşturarak onunla evlenen kimseye iki ecir vardır" buyurduğu rivayet edilmektedirC13).
Hz. Peygamber'in, bazı bilgiler elde eden kimselere, öğrendiklerini ailelerine öğretmeleri için görev verdiği anlaşılmaktadırC14). Oyun ve eğlencelerinin, eğitim ve öğretimi kolaylaştıran bir unsur olduğu kabul edilir. Hz. Peygamber'le evienirken genç yaşta olan Hz. Aişe'nin kız arkadaşlarıyla oyun oynadığı ve Hz. Peygamber'in de bunu normal karşıladığı rivayet edilmektedirC15).
el-Belazuri, ilk müslümanlardan olan Sa'd b. Ebi Vakkas'ın kızına yazı öğrettiğini kaydederC16). Daha sonra İslam'da kadına yazı öğretmenin yasak olduğuna dair hadisler rivayet edilmiş ve bu rivayetler müslümanları epeyce uğraştırmıştır. Mamafih hadisciler, bu rivayetlerin uydurma olduklarını ortaya koymuşlardırC1 7).
Hz. Peygamber devri kadınlarından olan Şifa hint Abdillah'ın yazı yazmayı bildiği ve Hz. Peygamber'in hanımı Hafsa'ya da öğrettiği bilinmektedirCl8l.
Hz. Peygamber, insanlara gönderilen bir mesaj olan Kur'an'ıC19) kadın erkek ayırımı yapmadan bütün insanlara ulaştırma ile görevlendirilen bir elçidirC20). İbn İshak'ın, eserinde kaydettiği, "Kur'an, Rasulullah'a indiği zaman o,
(10) et-Tahriın (66), 6. (ll) İbn Kuteybe, Tefsiru Garibi'l-Kur'an, s. 473, Mısır 1958. (12) İbn Sa' d, et-Tabakat, III, 608-612, Beyrut 1968; İbnu1-Esir, Üsdü'l-Gabe, I, 86-87, Kahire 1970;
İbn Hacer, el-İsabe, N, 363, Kahire 1939. (13) el-Buhar!, Salıih, I, 13 (İliın, 31). (14) el-Buhar!, Salıih, VIII, 133 (Haberu'l-Valıid, 1). (15) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 62. (16). el-Belazuri, Fütfihü'l-Buldan, s. 458, Mısır 1932. (17) Azimabadi, Uküdü'l-Cuman, Çev: Ali Osman Koçkuzu, Selçuk Üniversitesi llalıiyat Fakültesi
Dergisi, Sayı: 2, Yıl: 1986, s. 79-96. (18) İbn Hacer, a.g.e., N, 333. (19) İbrahim (14), 52. (20) el-Maide (5), 67.
-98-
bu ayetleri önce erkeklere, sonra da kadınlara okurdu(21)" rivayeti, Kur'an'ın, kadınlara tebliğ şekline ışık tutmaktadır.
Mekke devrinde Hz. Peygamber, Daru'l-Erkam'da tebliğ faaliyetini sürdürürken kadınların da orada hazır bulundukları anlaşılmaktadır<22).
Hz. Peygamber devrinde mescitlerin en önemli fonksiyonlarından biri de eğitim ve öğretim idi. Kadın, erkek her müslüman, mescitlerde Hz. Peygamber' e gelen ayetleri ve bunların yorumlarını dinlemenin yanında onun, başka konulardaki açıklamalarını da bizzat onun ağzından öğrenme imkanına sahiptir<23).
Bundan başka Hz. Peygamber'in, kadınların eğitim ve öğretimi için ayrıca zaman ayırdığı da anlaşılmaktadır(24). Hz. Peygamber devrinde, durumu müsait olan kadınlar, cuma ve bayram namazları da dahil olmak üzere bütün namazIara katılırlardı(25). Ayrıca müslüman kadınların, Hz. Peygamber'in evine giderek onunla sohbet ettikleri anlaşılmaktadır<26). Kadınların Hz. Peygamber'le çok rahat konuştukları ve çokcasoru sordukları rivayet edilmektedir<27).
Hz. Peygamber'in eğitim ve öğretime kendi hanımlarından başladığı ve Hz. Aişe'nin yetişmesine özel bir önem verdiği anlaşılmaktadır. Zeki ve genç olan Hz. Aişe, gelen ayetlerin neyi ifade ettiğini bütün teferrüatıyla birlikte anlamaya çalışır ve anlamadığı yerleri Hz. Peygamber'e büyük bir hoşgörü ve rahatlık içinde sorardı. Hatta bazen Hz. Peygamber, "Bunu senden önce ümmetimden hiç kimse sormadı ... " diyerek onun ne kadar çok soru sorduğunu ve dikkatli olduğunu ifade eder<28).
Ensardan Ümmü Kesir hint Zeyd, kız kardeşiyle birlikte Hz. Peygamber'in huzuruna çıkıp, "Kız kardeşim sana bir şey sormak istiyor fakat utanıyor" deyince Hz. Peygamber: "Soracağın şeyleri sor, çünkü ilim talebi farzdır" diye buyurur. Bunun üzerine kadın sorusunu sorar<29).
Hz. Peygamber'in en büyük öğrencilerinden biri olan Hz. Aişe'nin, İslam'ın insanlara doğru şekilde öğretilmesinde çok büyük katkıları olmuştur. Onun bu görevi en iyi şekilde yapacağını farkeden Hz. Peygamber onun yetişmesi için özel gayret göstermiştir.
Hz. Aişe'nin ilmi gücünü ve büyüklüğünü herkes kabul eder. "Aişe'nin insanların en bilgilisi olduğu"(30) görüşünde olanların yanında, " ... dinin öğrenilmesi ve onun müslümanlara anlatılması ... " konusunda ona ortak olacak hiç kimsenin bulunmadığı kanaatinde olanlar da bulunmaktadır(31).
(21) İbn İshak, Sire, s. 128, Konya 1981. (22) İbn Hişam, es-Sire, I, 368, Beyrut, tarihsiz. (23) İbn Hişam, a.g.e., II, 312. (24) el-Buhar!, a.g.e., I, 34 (İlim, 35), II, 72 (Cenaiz, 6). (25) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 296; el-Buhari, a.g.e., I, 78 (Hayz, 6). (26) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 181; el-Buhar!, a.g.e., ıv, 199 (Fezail, 6). (27) İbn Hanbel, Müsned, VI, 148, İstanbul, 1982. (28) İbn Hanbel, a.g.e., VI, 101, 218; Müsliın, Sahih, N, 1856 (Fedail, 1/8). (29) İbnü'l-Esir, a.g.e., VII, 381, 464. (30) İbn Sa'd, a.g.e., II, 375. (31) ed-Diyarbekri, Tarlhü'l-Hamis, I, 266, Beyrut, tarihsiz.
-99-
Iraklı bir araştırmacı, Kur'an'ın nüzul sırası ile ilgili bilgi almak için Hz. Aişe'ye başvurur, Hz. Aişe, ona bu konuda bilgi verir ve mushafını çıkararak ona ayetler imla ettirirC32). Bu ve buna benzer rivayetlere bakarak Hz. Aişe'nin, Medine dışındaki müslümanların eğitim ve öğretimine de katkıları olduğu söylenebilir.
Hz. Aişe'nin, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman devrinde fetva verdiği ve bu işi ölünceye kadar sürdürdüğü rivayet edilmektedirC33).
Hz. Aişe'nin, hadis ve sünnetin daha sonraki nesillere, doğru aktarılması ve doğru anlaşılması konusunda hiç bir insana nasip olmayan hizmetler yaptığı anlaşılmaktadır. Hz. Aişe pasif bir eğitici olarak kalmaz. O, kendisine başvuru olmasa da yapılan yanlışlıklara müdahele ederek Hz. Peygamber'in vefatından hemen sonra yapılan yanlışlıkları düzeltir. Bu özelliği ile Hz. Aişe, İslam dünyasında tenkit fikrinin gelişmesine büyük katkılar yapar. Hz. Aişe, yanlışlığı yapan herkesi eleştirebilmiştir. Bunlar arasında devlet başkanları ve valiler de bulunmaktadırC34). Hz. Aişe'nin yaptığı tenkit ve düzeltmeleri içine alan müstakil kitaplar kaleme alınmıştır.
Ayrıca Hz. Aişe, çok sayıda kadın ve erkek öğrenci de yetiştirmiştir. Bunların her biri İslam dünyasında büyük üne sahip alimler olmuşlardır. Hz. Aişe'den hadis alanların sayısının 200'den çok olduğu rivayet edilmektedirC35). Bu konuda Hz. Peygamber'in diğer hanımlarının da hizmetleri olmuştur. Fakat burada Hz. Aişe örneği ile yetinmek istiyoruz.
Hz. Peygamber'den hadis öğrenen Hayre hint Ebi Hadre (Ummu'd-Derda)'nın zeki kadın olduğu ve tabiundan bir grup insanın ondan hadis aldığı rivayet edilmektedirC36). Abdurrezzak, Emevı: halifesi Abdulmelik b. Mervan'ın, eşlerinin eğitimi için Ummu'd-Derda'yı özel hoca olarak evine getirdiğini ve onun da bu kadınlara Hz. Peygamber hakkında bilgiler verdiğini kaydederC37).
c) Ekonomik Özgürlüğü "Erkeklerin de çalışıp kazandıklarından nasipleri var, kadınların da çalışıp
kazandıklarından nasipleri var ... "C38) ayeti, kadının mal-mülk sahibi olmasına bir engel bulunmadığını ifade etmektedir.
İslam, kadının ekonomik özgürlüğünü sağlamak için bazı düzenlemeler yapmıştır.
(1) Miras: Cahiliye devrinde mirastan pay alan kadınların oldukça az olduğu anlaşılmaktadır. "Ana babanın ve akrabanın geriye bıraktıklarından erkek-
(32) el-Buhari, a.g.e., VI, 101 (Fezailü'l-Kur'ılıı, 6). (33) İbn Sa'd, a.g.e., II, 375. (34) İbn Sa'd, a.g.e., V, 37; Rıza Savaş, a.g.e., 136-147. (35) İbnü'l-Esir, a.g.e., VII, 192; Rıza Savaş, Raşid Halifeler Devrinde Kadın, s. 96-99; İstanbul
1996. (36) İbn Sa'd, a.g.e., VII, 464. (37) Abdurrezzak, el-Musannaf, X, 412, Beyrut 1970-2. (38) en-Nisa (4), 32.
1f\f\
lere pay vardır; ana babanın ve akrabanın geriye bıraktıklarından kadınlara da pay vardır. Gerek azından gerek çoğundan bir hisse ayrılmıştır''(39) ayeti kadına miras hakkı getirmiştir. Bazı durumlarda kadının erkekten az pay alması, erkeğin ekonomik yükümlülüklerinin kadına göre daha çok olmasıyla ilgilidir.
(2) Mehir: Kadının ekonomik hürriyetini sağlayan önemli bir gelir kaynağı da evlendiği sırada kocasından aldığı mehirdir. "Kadınlara mehirlerini bir hak olarak verin ... "(40) ayeti bunu açıkça ifade eder.
(3) Kadın çalışarak servet biriktirebilir.
(4) Evli kadının nafakası, giyimi ve meskeni kocası tarafından temin edilir.
(5) Harcamalarını karşılayamayacak durumda olan kadının giderlerini devlet karşılar.
d) Kadının Düşünce ve ifade Özgürlüğü Kur'an'ın kadına verdiği hakiann başında, ona tam bir kişilik sağlamış ol
ması gelmektedir. Kadın hür iradesini kullanarak düşündüğünü ifade etme ve yapma yetkisine sahiptir. Yaptıklarının iyiliği de kötülüğü de kendisine aittir. Hz. Peygamber devrindeki uygulamalarda bunun örneklerini görmek mümkündür(41).
Kadın ve kız istemediği bir erkekle evlendirilemez. Bu kaideye uymadan yapılan evlilikleri Hz. Peygamber bozmuştur. Hz. Peygamber, bu konuda kadınların görüşleri kendi görüşüyle uyuşmasa da onların görüşlerini tercih eder. İbn Hacer, Hz. Peygamber'in evlilik teklifini kabul etmeyen bir kadından bahseder. Hürriyete kavuşturulan Berire isimli bir kadın kocasından ayrılmak ister. Hz. Peygamber, bu yuvanın bozulmaması taraftarıdır. Fakat kadın kocasından ayrılmada israr edince bu eşler ayrılır(42).
Burada bizce yanlış anlaşılan bir başka olaya dikkat çekmek istiyoruz. Hz. Peygamber'in, Zeyneb bint Cahş'ı ve Ümmü Külsüm hint Ukbe'yi, istemedikleri halde azatlı kölesi Zeyd b. Harise ile evlendirdiği ve "Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına, artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz ... "(43) ayetinin Hz. Peygamber'i desteklemek için nazil olduğu ri~ vayet edilmektedir. Bu rivayetlerde, Ümmü ·Külsüm'ün "kendisini Hz. Peygamber'e bağışladığı" ve Zeyneb'in, evlenmesi konusunda, kız kardeşini Hz. Peygamber'e gönderdiği ifade edilmektedir. Buna göre, evlendirilmeleri konusunda, onların önce Hz. Peygamber'in karar vermesini istedikleri ve sonra da bu kara~ ra karşı çıktıkları için, adı geçen ayetinnazil olduğu söylenebilir. Burada zorla-
(39) en-Nisa (4), 7. (40) en-Nisa (4), 4. (41) Al-i İnıran (3), 195, en-Nahl (16), 97, el~Ahzab (33), 35. (42) Ebu Davud, Sunen, II, 670 (Talak, 19/2231); İbn Hacer, İsabe, IV, 331; Rıza Savaş, Hz.
Muhammed Devrinde Kadın, 253-254. (43) el-Ahzab (33), 36.
-101-
ma olmadığı daha önceden kabul edilen bir düşünceden vazgeçmenin kınandığı anlaşılmaktadır< 44).
Kadınların siyasi konularda da görüş beyan etme ve yönetime katılma hakkına sahip oldukları Hz. Peygamber ve Hulefa-i Raşidin devrindeki uygulamalardan anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber, Hudeybiye'de, ashabıyla çıkan anlaşmazlık konusunda hamını Ummu Selerne'nin görüşüne göre hareket etmiş ve müsbet sonuç almıştır. Esasen İbn Kuteybe, Hz. Peygamber'in, kadınlarla da İstişare ettiğini kaydetmektedir(45).
Hz. Ömer'in, devlet işlerinde istişareye önem verdiği ve bu konuda kadınlarla İstişare ettiği anlaşılmaktadır.
Hz. Ebu Bekir'in halife seçilmesi üzerine, Hz. Ali ve ez-Zubeyr'in istişare için Hz. Fatıma'mn yaruna girdikleri ve Hz. Ömer'in, gelip bu konuda Hz. Fatıma ile görüştüğü rivayet edilmektedir.
Medine valisi Mervan'ın, zaman zaman Hz. Aişe'nin görüşlerine başvurduğunu da burada kaydetmeliyiz.
Hz. Peygamber, Esma hint Umeys isimli bir müslüman kadınla, Hz. Ömer arasında çıkan bir fikir tartışmasında Esma'yı haklı görerek destekler. Yine Hz. Peygamber, Medine'ye elçi olarak gelen bir heyetin üyelerinden olanKayle isimli bir kadının görüşüne göre hareket eder.
Hz. Peygamber devrinde bazı siyasi tutukluların affı için kadınların aracı oldukları ve bunun üzerine tutukluların serbest bırakıldıkları anlaşılmaktadır.
İslam, kadını gerektiği zaman kendini savunacak ve erkeklerin görüşlerinin yanlışlıklarını ortaya rahatca koyabilecek seviyeye getirmiştir. Hz. Peygamber ile harumları arasında çıkan anlaşmazlığa, Hz. Ebu Bekir ve Ömer karışarak, bu kadınlara tavsiyelerde bulunmaya başlayınca, Ummu Seleme, " ... Sizinle eşierinizin arasına kimse girer mi?" der ve bunun üzerine onlar da susarlar.
Mescide bir mimber yaptırma fikri bir kadın tarafından teklif edilir ve Hz. Peygamber bu teklifi kabul eder(46).
Kadının Şahitliği
Bazı konularda, özellikle kadınların ilgililerin az olduğu sahalarda, iki kadının bir erkek yerine şahit olarak kabul edilmesine bakarak kadımn aklımn azlığına veya onun değerinin, erkeğin yarısı kadar olduğuna hükmedilemez. Bazen bir kadının şahitliği tek başına kabul edilir. Hz. Peygamber, evli bir çiftin süt kardeş olduklarını söyleyen bir kadının sözü üzerine bu eşleri ayırır. Emzir-
(44) İbn Şebbe, Tarihu Medine, Il, 492. et-Taberf, Tefsir, XXII, 11-12. Ebu Nuaym, Hilyetü'l-Evliya, II, 52, Beyrut 1967.
(45) el-Buharf, Sahih, III, 182 (Şurılt, 15); İbn Kuteybe, Uyunü'l-Ahbar, I, 27, et-Taberf, a.g.e., XXVI, 100.
(46) Rıza Savaş, Hz. Muhammed (s.a.v.) Devrinde Kadın, 262-268.
- 1()')-
me, nifas ve doğum gibi konularda tek kadımn şahitliğinin kabul edildiği kaydedilmektedir( 4 7).
Kur'an'da, borç alıp verme konusunda bir belge düzenlenmesi istenirken, şahit olarak iki erkek veya iki kadının şahitlik yapmaları istenmektedir. Hz. Peygamber devrinde, kadının ilgilenmediği bir konu olan borç alıp verme işinde, tek kadının yanılabileceği ifade edilmektedir. Bu ayete dayanarak, kadının aklının noksanlığının ileri sürülüp kitap ve sünnette olmadığı halde bazı konularda kadının şahitlik yapamayacağını söylemek yanlış olur. İbn Kayyim bu konudaki ayet ve hadisleri inceledikten sonra kadımn da her konuda şahitlik yapabileceğini söylemiştir( 48).
Kadının aklının noksanlığım ifade ettiği düşünülen hadislerin, ~ihhat yönünden incelenmesini hadiscilere bırakarak, şu kadarını söyleyebiliriz. Hz. Peygamber'in kadınların görüşlerine önem verdiğine dak bazı örnekleri yukarıda kaydettik. Bu örnekleri çağaltmak mümkündür. Kadıiıların akıllarının ve dinlerinin noksanlığı ile ilgili hadislerin hangi şartlarda ve niçin söylendiğini bilmiyoruz. Mesela bu konuda el-Buhari'nin kaydettiği hadisin asıl amacı, kadıniann daha dikkatli olmalarını ve kötülüklerden sakınmalarını sağlamaktır diyebiliriz(49l.
3. AİLE HAYATINDA KADlN a) Eş Olarak Kadın Kur'an, erkekle kadının hayatlarını belli şartlarla birleştirme akti olan ev
liliğe, müslümanları teşvik etmektedir(50l. Hz. Peygamberde "Dünya bir geçimden ibarettir. Bu geçim dünyasının en
güzel nimeti de iyi kadındır"(51) diye buyurur. Bazıları, bu hadiste geçen "meta" kelimesini alarak, burada kadının bir eşya gibi görüldüğünü ileri sürerler. Halbuki hadisin gayesi, kadını küçültmek değil, aksine iyi kadının, dünyanın en değerli varlıklarından olduğunu ifade etmektir.
Bir kızla evleneceğini açıklayan Muğire b. Şube'ye, Hz. Peygamber, "Git onu gör, ileride anlaşmanızın sürekliliği için, bu ikinize (hem sana, hem de evleneceğin kıza) de iyidir" derC52l. O halde evlenecek erkek ve kadının evlenmeden önce birbirilerini görmeleri istenmektedir.
Kur'an, birbirileriyle evlenemeyecekleri zikretmişC53) ve Hz. Peygamber de uygulamalanyla bu konuyu aydınlatmıştırC54).
(47) Abdurrezzak, Musannaf, VII, 482-485, VIII, 332-333; el-Buhari, Sahih, I, 30-31 (İlim, 26), III, 148 (Şehadat, 4); İbn Kayyım, İ'lamü'l-Muvaklnin, I, 95-97, Mısır 1955.
(48) .İbn Kayyım, a.g.e., I, 92-93. (49) Rıza Savaş, Hz. Muhammed (SA.V.) Devrinde Kadın, 260-261. (50) en-Nisa (4), 3, en-Nür (24), 32. (51) İbn Hanbel, a.g.e., I, 378; Muslim, a.g.e., II, 1090 (Reda, 1 7/64). (52) İbn Mace, EbüAbdillah Muhammed b. Yezid (275/888), Sunen, İstanbul, I, 599 (Nikah, 9/1865). (53) en-Nisa {4), 22-24. (54) eş-Şafii, Muhammed b. İdris (204/819), er-Risale, Beyrut, Baskı tarihi yok, 228; el-Vakıdi,
a.g.e., II, 738-739; el-Buhari, a.g.e., III, 149 (Şehlidat), VI, 27 (Tefsir, 'Ahzab', 9).
-103-
Eş seçimi konusunda, kadın önemli haklara sahiptir. Kadın veya kız, istemediği biriyle evlendirilemez ve evlenıneye zorlanamaz. Kızın babasına veya velisinin, onu evlendirirken çok dikkatli olmasına ve hayat boyu beraber olacağı erkeği seçerken ona şefkatle yardım etmesine dikkat çekildiği anlaşılmaktadır.
Kur'an'a _göre, evlilik, insanın huzura (sükun) kavuşmasını ve dostlukların artmasını sağlar. Elbise ile vücudun bütünleşmesi gibi, kadın erkeği, erkek de kadını tamamlayan bir bütün oluştururlar(55).
(1) Çok Kadınla Evlenme (Taaddüdü Zevd1t)
Hz. Peygamber'in nübüvvetinin başladığı sıralarda, Arap yarımadasında bitip tükenmek bilmeyen savaşların, geride pek çok yetim kız ve dul kadın bıraktığı anlaşılmaktadır(56). Toplumda var olan bu probleme çözümler getiren Kur'an, yetim kızlara ve dul kadınlara zulum yapılmamasının üzerinde önemle durmuş tur.
"Eğer yetimler hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinden korkarsanız, size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Onlar arasında adaletli davranamıyacağınızdan korkarsanız, bir kadınla evlenin, yahut sahip olduğunuz cariyelerle yetinin. Haksızlık etmemeniz için en uygun olan budur"(57) ayetinin tefsirini, Hz. Aişe, talebesi ve yeğeni olan Urve b. ez-Zubeyr'e şöyle açıklar: Bu ayetle kişinin, güzelliğine ve malınarağbet ettiği koruması (velayeti) altındaki yetim bir kızla, diğer kadınlara verilen mihri vermeden evlenıneye kalkması yasaklanmıştır(58).
Görüldüğü gibi bu ayetin gayesi, yetimlere yapılan zulmü kaldırmak ve önlemektir. Bununla birlikte, şia ve zahirilerin dışında İslam alimleri, bu ayetten, bir erkeğe dörde kadar evlenebilme müsadesinin verildiğinin anlaşılacağını söylemişlerdir(59). Ancak esas olanın tek evlilik olduğu, çünkü tek evliliğin,
Kur'an'ın ifade ettiği sevgi, huzur ve rahmeti(60) getirdiği ifade edilerek çok ev- , liliğin, geçici bir durum olduğu ve çok ağır şartlara bağlandığı zikredilmekte- . · dir(61). Yukarıdaki ayetten, birden çok kadınla evlenmenin şartlarından biri ve/ belki de başlıcasının "eşler arasında adaleti yerine getirmek"; adaletsizlik yap" mamak için de en uygun olanın "tek kadınla evlilik" olduğu açıkca anlaşılmaktadır.
(55) el-Bakara (2), 223, er-Rfun (30), 21, es-Secde (51), ll; Yahya b. Sellam (200/825), et-Tesarff, Tunus 1990, s. ll9.
(56) İbn Hişam, a.g.e., III, 217. (57) en-Nisa (4), 3. (58) el-Buhari, a.g.e., III, ll2, 193-194 (Şirket, 7, Vesaya, 21), VI, ll6, ll 7, 123 (Nikah, 1, 16). (59) Süleyman Ateş, "Kur' an-ı Kerim'de Evlenme ve Boşanma İle İlgili Ayetterin Tefsiri", A Ü.İ.F.D.,
Sayı: XXIII, Ankara 1978, s. 227, 229. (60) er-Rfun (30), 21, es-Secde (41), ll. (61) Muhammed Reşid Rıza, Te{sfru'l-Kur'ani'l-Hakfm, Mısır 1366, N, 350.
-104-
Hz. Peygamber'in adalet konusunda çok titiz davrandığı ve iki hanımı olup, onlara adil davranmayan bir kişinin, kıyamet gününde, bir tarafı düşmüş olarak geleceğini söylediği rivayet edilmektedirC62l.
Hz. Ali, Ebu Cehil'in kızı ile evlenmek ister. Bu konuda Hz. Peygamer'le İstişare edilir, o, buna müsaade etmez ve " ... Ancak, Ebu Talib'in oğlu, kızımı boşar ve onların kızlarıyla bundan sonra evlenir" der. Bu rivayetle ilgili olarak, bu evliliğin haram olmadığına ve Hz. Peygamber'in kızıyla Allah'ın düşmanının kızımn bir arada bulunmasımn sakıncalarına dikkat çekilmektedirC63l.
Cahiliye döneminde erkeğin, istediği kadar kadınla evlenebildiği ve bunun bir sınırı olmadığı anlaşılmaktadır. İslam'ın, bunu dörtle sınırladığı ve birden çok kadınla evlenmenin, yerine getirilmesi güç şartlara bağlandığı açıktırC64).
(2) Eş Olarak Kadının Hakları ve Görevleri Kur'an, evliliği, huzur, sükün ve sevgi kaynağı olarak nitelendirdiği içinC65l,
bu unsurları kuvvetlendirecek davranışları ister ve bunları sarsacak her türlü uygulama ve tutumu yasaklar. Kur'an'da yeralan "Onlarla (kadınlarla) iyi geçinin . ..<66)" ayeti bunu gösteren emirlerin başında gelir.
"Kadınlar konusunda Allah'tan korkun. Onları Allah'ın emaneti olarak aldımz ... C67)" diyen Hz. Peygamber, hammına yunıuşak ve iyi davranan kişinin, inananların iman bakımından en mükemmeli olduğunu ifade ederekC68) cahiliye devrinin kadın anlayışını kökünden yıkmaya çalışır. Yine Hz. Peygamber, "Sizin en hayırlılarınız, kadıniarına iyi davrananlarınızdır" diye buyurmaktadırC69l.
Kadının, erkeğe göre daha hassas ve duygusal olduğu bilinmektedir. Hz. Peygamber, erkeklere, kadınlarla ilişkiler konusunda öğüt verirken, çok dikkatli olmalarını ve onların hatalarını düzeltirken ölçülü davranmalarını isterC70l. Bu hadislerin, kadınların psikolojik yapılarının dikkate alınmasım ifade ettiği açıktır. Bunları, kadınların aşağılanması şeklinde yorumlamak zorlama olur.
Konu tek taraflı olmadığı için, Hz. Peygamber, kocalarıyla iyi geçinmelerini sağlamak için bu konuda kadınlara da emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Kadınları cehennemle korkutarak yapılan ihsan ve iyilikleri unutmamalarını; kızdıkları zaman öfkelerine hakim olmaları gereğine dikkat çekerC7ll. Bu konuda,
(62) et-Tirmizi, a.g.e., III, 447, (Nikiih, 42). (63) İbn Hanbel, Fedailu's-Sahabe, II, 755; el-Buhar!, a.g.e., IV, 47, 48, 212, 213 (Humus, 5, Fezail,
16), VI, 158 (Nikiih, 109), Rıza Savaş, a.g.e., 152. (64) Rıza Savaş, a.g.e., 153. (65) er-Rum (30), 21. (66) en-Nisa (4), 19. (67) el-Viikıdi, a.g.e., III, 1103, 1112, 1113. (68) İbn Hanbel, el-Musned, VI, 47. (69) et-Tirmizi, a.g.e., III, 466 (Reda, ll). (70) İbn Hanbel, a.g.e., VI, 279; el-Buhiiri, a.g.e., IV, 103 (Enbiya, 1). (71) İbn Hanbel, a.g.e., VI, 452, 453, 458; el-Buhiiri, a.g.e., I, 13 (İman, 21).
1 oı::: _
Hz. Peygamber'den nakledilen hadislerin, bu çerçevede değerlendirilmesi ve bunlardan kadının aleyhine sonuçlar çıkarılmaması gerektiğine inamyoruz.
Evienirken erkeğe, evleneceği kadına mihir denilen bir meblağ vermesi emredilmiştirC72). Bu konuda çeşitli hilelere başvurup kadına haksızlık yapmak yasaklanmıştırC73). Kadın milırini istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Mihir evlilik aktiyle kadının kazandığı bir haktır. Bunu kadının satılması gibi görmek(74) yanlıştır.
Evlenen erkeğin, mihirden başka maddi harcamalarda bulunması da istenmiştir. Erkek, evlendiği kadının normal giderlerini karşılar. Yani erkeğin, nafaka, mesken ve giyim diye ifade edebileceğimiz harcamaları yapma görevi vardırC75).
Erkek, kadının hakkı olan nafaka, giyim ve ev konusunda yapacağı harcamayı, bulundukları statü, çevre şartları ve örfe göre yapar. Bu konularda erkeğin cimrilik yapmasımn yanlış olacağı, bu harcamalar için ayette geçen " ... bilma'rılf=uygun bir şekilde" ifadesinden anlaşılmaktadırC76).
Kadın ve erkeği birbirlerine yaklaştıran unsurlardan biri de cinsi arzulardır. Kur'an'da, kadınların, erkekler din, erkeklerin de kadınlar için elbise oldukları zikredilmiştir. Elbise insan vücudunu örter ve onu sıcak ve soğuk gibi dış etkilerden korur. Buna göre, eşierin birbirlerini tehlikelerden koruma, eksikliklerini giderme ve elbise ile vücudun bütünleşmesi gibi birbirlerini tamamlama özelliklerine işaret edilmektedir. Çünkü evli erkek, günahtan daha iyi korunabilir ve iffetini muhafaza edebilirC77).
T~ır'an, cinsi arzuları meşru yoldan tatmin emrini vermiştirC78). Karı-koca istedık leri gibi sevişebilirler<79). Ancak aybaşı halinde bulunan veya doğum yapmış kadın temizlenmeden önce cinsi ilişki kurulması yasaklanmıştır. Bu gibi haller dışmda bir yasak konmamıştır.
Cinsi orgamna olmak kaydıyla, eşiyle arkadan ilişkiye girenierin çocuklarının şaşı olacağını söyleyen yahudilerin bu görüşlerinin yanlış ~lduğu, "Hanımlarmız, sizin için tarla gibidir (Çocuk elde edeceğiniz üretim yeridir), oraya istediğiniz gibi girersiniz ... <80)" ayetinin nazil olmasıyla açıklanmıştır<8U. Burada kadını tarlaya benzetip hakir görme diye bir şey yoktur. Sadece kadınla, tarla, ürün verme yönünden birbirlerine benzetilmiştir. Kocamn, eşini cinsi konularda ihmal etmemesi ve bunu doğuracak tutum ve davramşlardan uzak durması
(72) en-Nisa ( 4), 4. (73) el-Bakara (2), 229, en-Nisa (4), 19, 20, 21, 127; el-Buharf, a.g.e., VI, 133 (Nikah, 36, 37). (74) Server Tanilli, Islam Çağımıza Yanıt Verebilir mi?, İstanbul 1991, s. 149. (75) el-Bakara (2), 233, et-Talak (65), 1, 6. (76) el-Bakara (2), 233. (77) el-Bakara (2), 223; Harndi Yazır, a.g.e., I, 670. (78) el-Bakara (2), 187; Harndi Yazır, a.g.e., I, 671. (79) İbn Hanbel, a.g.e., VI, 123, 124; İbn Kuteybe, Uyun, N, 81. (80) el-Bakara (2), 223. (81) el-Buhari, a.g.e., V, 160 (Tefsir, 'Bakara', 39); İbn Hanbel, a.g.e., Il, 272, 344, 444, 479.
11'\t:!
istenmiştir. Geceleri namaz kılarak gündüzleri oruç tutarak geçiren Abdullah b. Ömer'e, Hz. Peygamber, "Namaz kıl, sonra uyu. Oruç tut, sonra oruç tutmadığın günler de olsun. Çünkü vücudunun, gözlerinin ve eşinin senin üzerinde hakları vardır" derC82). Hz. Peygamber'in bu konuda daha başka sahabileri de uyardığı rivayet edilmektedir(83).
Kadın, kocasının normal isteklerine karşı çıkmamalıdır. Fakat erkek de hammının durumunu dikkate alarak onun istek ve arzularını hesaba katmalıdır. Burada kadınlar aleyhine kullamlan bir hadisi kaydetmeliyiz. "Kocası kendisinden kızgın olarak geeeleyen kadına Hz. Peygamber lanet etmiştir ... " Bu hadis hakkında, et-Tirmizi, "sahih değildir" derC84).
Erkeğin ve kadının, eğer cinsel konularda anormallikleri varsa, bunu tedavi ettirmeleri biri birilerinin haklarına tecavüz etmemeleri gerekir. Bu konuda Hz. Peygamber'in hiç bir tarafa zorlama ve zulmetme yetkisi vermediği ve bu sebeple konuyla ilgili rivayetlerin neden ve niçinini iyice bilmeden bunlara göre hareket etmenin yanlış sonuçlara götüreceği söylenebilir.
(3) Geçimsizlik [ Kur'an ayetlerine ve sahih hadisiere baktığımız zaman, toplumun durumu
nun dikkate alınarak, yuvanın dağılmaması istikametinde konuya yaklaşıldığım görürüz. Kadın, erkeğe, erkek de kadına ezdirilmek istenmez. Çünkü Kur' an, zulmün her çeşidini ortadan kaldırmayı ve huzuru getirmeyi hedeflediğini defalarca açıkladıktan sonra, kadın ve erkeğin aym haklara sahip olduklarını belirtmiştir<85). Buna göre ailede huzursuzluğu kim çıkarırsa çıkarsın, bu hoş karşılanmaz.
Eğer huzursuzluk ve geçimsizliği (nüşuz) "kadının kocasından nefret edip kaçması" erkek çıkarırsa, kadın bunun sebeplerini araştırdıktan sonra, kocasımn haklı olduğunu görür ve kabul ederse bunu ortadan kaldırmaya çalışır ve anlaşma yoluna gider<86). Eğer kadın, kocasımn haksız yere tatsızlık çıkardığım kabul ederse konu aile dışına taşar. Hem kadın, hem de erkeğin ailelerinden birer hakem konuyu açıklığa kavuştururC87l. Ayrıca kadın, doğrudan doğruya devlet başkaruna da başvurabilir. Bu konuda Hz. Peygamber'e gelen kadınlar bulunduğu bilinmektedir. Hatta Hz. Ömer gibi sert bir halifeye bile bu konuda başvurular olmuşturC88).
Erkeğin huzursuzluk çıkarmasını önlemek için, Kur'an'ın önerdiği " ... erkek ve kadının aralarını, anlaşma ile düzeltmeleri"(89) değişik şekillerde yorumlana-
(82) el-Buhari, a.g.e., VII, 103-105 (Ebed, 84, 86). (83) Rıza Savaş, a.g.e., 158, 159. (84) et-Tirmizi, a.g.e., II, 191 (Salat, 266). (85) el-Bakara (2), 228; İbnu'l-Arabi, EM Bekir Muhammed b. Abdillah (543/1148), Ahkamu'l-
Kur'an, Mısır 1972, I, 416. (86) en-Nisa (4), 128. (87) en-Nisa (4), 35. (88) İbnu'l-Esir, a.g.e., VII, 92; İbn Ebi'l-Hadid, a.g.e., XII, 47. (89) en-Nisa (4), 128.
-107-
bilir. Müfessirler, bunu, genelde kadının kendi isteği ile bazı haklarından vazgeçmesi ile oluşacak bir barış olarak düşünmektediı-(90). Kadın, eğer haklanndan vazgeçmezse, erkeğin geçimsizlik yapma ve kadının haklarına tecavüz etme yetkisi olmadığı açıktırC9D. " ... eğer size itaat ederlerse, artık onların (hammlanmzın) aleyhine bir yol aramayın. Çünkü Allah yücedir ve büyüktür"(92) ayeti bunu açıkca gösterir. O halde banşın temini için, hiç bir tarafa, diğerinin haklarına tecavüz yetkisi verilmemiştir. Erkek, eşi yaşlandığı ve çirkinleştiği için ona zulmetme yetkisine sahip olamaz.
Hz. Aişe, en-Nisa suresinin 128. ayetinin nüzfıl sebebi konusunda özetle şöyle der: "Sevde yaşlanınca, Hz. Peygamber'in kendisini boşayacağından korkarak geceleri onunla beraber olma hakkını bana verdi. Bunun üzerine bu ayet nazil olduC93)". Bu ayetin nüzfıl sebebi hakkında, ayetin kadınların aleyhine yorumlanması sonucunu doğuracak, başka rivayetler de bulunmaktadırC94). Fakat bu konuda, Hz. Aişe'nin yukarıda kaydettiğimiz rivayetinin daha doğru olduğu kanaatindeyiz.
Eğer kadın, ailede geçimsizlik çıkarırsa, erkek, bunun sebeplerini araştırır ve kadını haklı görürse, buna göre hareket ederek durumu düzeltir. Kadının geçimsizliğinin (nüşfız) ne olduğu konusunda değişik açıklamalar bulunmaktadır. Kadının kocasından nefret etmesi, hoşlanmamasıC95) ve kocasımn evinde oturmak istememesiC96) gibi evlilikle bağdaşmayan tutum ve davramşlarda bulunması onun geçimsizliği olarak değerlendirilmektedir.
Kadının bu yanlış davranışlarını, erkek, onu ikna ederek düzeltebilir. Bu konuşmalar fayda vermezse, erkek, eşini yatakta yalnız bırakabilir. Hatta erkeğin, aynı yatakta eşine kızdığı için sırtını dönmesinin bile, onu yatakta yalnız bırakma olabileceği ifade edilmektedirC97). Hz. Aişe, erkeğin eşi ile konuşmamasının da onu terk (ilıi) olacağı görüşündedirC98).
Arap toplumunda, erkeğin eşini dövme adeti bulunmaktadır. Hz. Peygamber, bu kötü adeti ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Hatta onun, bir ara, eşini döven erkeklere kısas uygulamayı bile düşündüğü rivayet edilmektedirC99). Hz. Peygamber, "Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Onları Allah'ın emaneti -olarak aldınız. Allah'ın kelimesi ile onlar size helal oldu. Sizin onların üzerindeki hakkımz, hoşlanmadığınız birini evinize sokmamalarıdır. Eğer bunu yapar-
(90) Mucahid, Ebu'l-Haccac Mucahid b. Cabir el-Mahzftmi (104/722), Tefsir, I, 1 77; Yahya b. Sellam, a.g.e., 293.
(91) Reşfd Rıza, Tefsir, V, 446. (92) en-Nisa (4), 34. (93) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 169. (94) el-Vahidf, a.g.e., 123-124. (95) Yahya b. Sellam, a.g.e., 293. (96) Harndi Yazır, a.g.e., II, 1351. (97) en-Nisa (4), 34; et-Taberl, Tefsir, V, 63; İbnu'l-Arabi, a.g.e., I, 418. (98) Abdurrezzak, a.g.e., VI, 509-510. (99) İbn Hacer, a.g.e., N, 359; el-Vahidi, a.g.e., 100-101.
1{\Q
larsa yaralamadan onları dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, rızıklarını ve giyimlerini örfe göre üstlenmenizdir ... UOO)" diye buyurmaktadır. Bu rivayetİn değişik şekilleri de bulunmaktadır. Bunlara göre kadın, kocasının izin vermediği bir kimseyi eve alırsa, erkeğin onu yatakta yalnız bırakmasına ve yaralamadan dövmesine izin verildiği anlaşılmaktadırUOl). Bu rivayetlerin dışında, Hz. Peygamber'in kadınları dövmeye izin vermediği ve eşierini dövenlere çok kızdığı bilinmektedir. Yukarıda kaydettiğİrniz ayette geçen kadının geçimsizlik (nüşuz) çıkarmasını, Hz. Peygamber'in, 'kadının, kocasının izin vermediği bir erkeği evine alması' şeklinde yorumlandığını söyleyebiliriz. Kadın eğer fuhuş yaparsa, dövmeğe izin verildiği de kaydedilmektedir. Fuhşu, kocaya isyan olarak anlayanların yanında, Ata, Mücahid ve Şa'b1 gibi alimler, bunu, zina olarak yorumlarC102).
Müslümanlar için en güzel örnek olan Hz. Peygamber'in hayatı boyunca hiçbir kadına ve köleye bir fiske bile vurmadığını, Hz. Aişe söylemektedirU03). Hz. Peygamber, kadınları dövmeyi yasaklar. Bunun üzerine kadınlar kocalarına karşı haksız yere dikleşmeye ve huzursuzluk çıkarmaya başlayınca bu yasak kaldırılır(104). Fakat Hz. Peygamber, hep kadınların yanında yer alır. Onun, hammını döven hiç bir erkeği haklı gördüğü rivayetine şu ana kadar okuma imkanım bulduğumuz kaynaklarda rastlayamadık. Aksine Hz. Peygamber, eşierini döven kimselerin müslümanların hayırlıları olmadıklarını her fırsatta ifade ederU05).
Kocasından dayak yiyen Ümmü Cemll hint Abdillah, durumu Hz. Peygamber'e bildirir. Hz. Peygamber, onun kocasını karşısına alır ve: "Eşinden ayrılmak ister misin?" diye sorar. Bunun üzerine kocası, Ümmü Cem1l'den ayrılırC106).
Abdullah b. Ömer'in: "Hz. Peygamber devrinde hakkımızda ayet nazil olur korkusuyla hanımlarımıza elimizi ve dilimizi uzatmaktan sakınırdık. Hz. Peygamber vefat edince, dilimizi ve ellerimizi onlara uzattık"(107) şeklindeki ifadesi, Hz. Peygamber devrinde kadına haksızlık yapılmasının, onun tarafından nasıl engellendiğini ortaya koymaktadır. İslam'ın bu yaklaşımı, kadınların kocalarına her konuda boyun eğmemelerini, zulme karşı ayaklanmalarını ve haklarına sahip çıkmalarını sağlar. Hz. Ömer, kadınlardaki bu uyanışı Ensar kadınıarına bağlamaktadır. O, bunu şöyle ifade eder: "Biz Kureyş topluluğu, kadınlardan üstündük. Medine'ye geldiğimizde, kadınların Ensar'a galip olduklarını
(100) EbU Davud, a.g.e., II, 462 (Menasik, 57/10905). (101) el-Vakıdi, a.g.e., III, 1103; Ya'kUbi, a.g.e., II, lll. (102) Abdurrezzak, a.g.e., VI, 173; İbnu'l-Arabi, a.g.e., I, 420. (103) İbn Sa'd, a.g.e., I, 367; Rıza Savaş, a.g.e., 168. (104) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 204-205; el-Buharl, a.g.e., VI, 153 (Nikah, 93), VII, 83 (Edeb, 43). (105) Abdurrezzak, a.g.e., IX, 442-443; İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 205. (106) İbn Hacer, a.g.e., IV, 420. (107) el-Buharl, a.g.e., VI, 146 (Nikah, 80).
-109-
gördük. Bizim kadınlarımız da onların huyunu edinmeye başladılar .. .U08)" Bu tesbit doğru olmakla beraber, kadınların daha rahat hareket etmeleri, temelde İslam'ın kadına sağladığı haklara bağlıdır.
Müslüman ana ve babadan doğan ilk nesil arasında yeralan Abdullah b. ezZubeyr, babasının annesini dövdüğünü gördüğü zaman, onu kurtarmaya yönelir. ez-Zubeyr, oğluna eğer annesini kurtarmaya gelirse boşayacağını söyler. Fakat Abdullah, buna aldırmaz ve annesini kurtarır. Bunun üzerine Esma, kocasından ayrılır(109).
İbnu'l-Arabi, Ata'nın, kadınları dövme konusundaki görüşünü şöyle kaydeder: "Ata şöyle dedi: Kocası, hanımına bir şeyi yapmasını veya yapmamasını emretse, o da buna göre hareket etmezse, yine de erkek, eşini dövemez, ancak ona kızabilir<llO)."
Bütün bu rivayetler ve görüşler sonunda, şunu söyleyebiliriz. Hz. Peygamber'in, bu konudaki ayeti, yaptığı tefsire göre hareket edilirse, erkeğin, hanımını dövme cezasını bulması çok zordur<ııu.
Evliliklerini yürütemeyeceklerini anlayan eşler, birbirlerine zarar vermeden ayrılırlar. Cahiliye devrinde kadının, bu konuda büyük haksızlıklara uğradığı anlaşılmaktadır. Kur'an, bu yanlışlıklara işaret ederek konuya geniş açıklamalar getirmiştir. Kadına zarar vermek için, talakta birtakım tutum ve davranışlara girmek yasaklanmıştır. "Kadınları boşadığınızda, bekleme süreleri sona ererken, ya onları iyilikle tutun, ya da iyilikte bırakın. Haklarına tecavüz etmek için onları tutmayın. Kim bunu yaparsa kendine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence yerine koymayın ... (112)" gibi ayetler bunu açıkca ifade etmektedir.
Kadın da kocasından ayrılma isteğinde bulunabilir. Hem Hz. Peygamber, hem de Hulefa-i Raşidin devrinde kocasından ayrılma isteğinde bulunup ayrılan kadınlar vardır(113). Bundan başka kadın, nikah sırasında boşama hakkını üzerine almayı şart koşabilir. Bu durumda boşama yetkisi kadının elinde olur(114).
b) Anne Olarak Kadın Kadın, çocuk sahibi olduğu zaman, hayatında yeni bir devre olan annelik
başlamış olur. Kur'an'ın ifadesiyle "dünya hayatının süsü"(l15) olan çocuk, "emin
(108) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 182-183. (109) İbnAs!lkir, Teracimu'n-Nisa, 18. (110) İbnu'l-Arabi, a.g.e., I, 420. (lll) Reşid Rıza, Mecelletu'l-Menar, Mısır 1931, Sayı: XXXII, s. 383. (112) el-Bakara (2), 231. (113) Rıza Savaş, a.g.e., 172. (114) Rıza Savaş, a.g.e., 173. (115) el-Kehf(18), 46, el-Hadid (57), 20.
-110-
ve sağlam bir karargah"(116) olan "ana rahminde yaratılır"(117). Belli bir müddet ana rahminde ondan beslenen çocuk, esasen dünyaya geldikten sonra da yine ona muhtaç bir şekilde hayatını sürdürür.
Ana (umm) kelimesi, asıl, temel, merkez, kaynak gibi anlamlara gelirU18). Kadın, insan nesiinin devamında çok önemli vazifeler üstlendiği için bu yönüyle anne, insanlığın esası, temeli ve kaynağı sayılır.
Kur'an, anne ve babaya iyilik etmeden bahsederken, annenin çocuğu için çektiği sıkıntılara yerverirU19).
Hz. Peygamberde anneye iyilik etmeyi tavsiye eder ve Allah Teala'nın, anneye itaatsizliği haram kıldığını buyururU20). Esma hint Ebi Bekir, müşrik annesiyle görüşüp görüşemeyeceğini Hz. Peygamber'e sorar. O, Esma'ya annesiyle görüşmesini söyler. "Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarımzdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları severU2U." ayetinin bu konudanazil olduğu rivayet edilmektedirC122).
3. SANATTA KADlN a) Şiir İslam, kadının, şiir dalında gelişmesini ve ilerlemesini engellememiştir.
Arap kadını, Cahiliye dönemindeki şiir kabiliyetini İslami dönemde daha da geliştirmiştir. Müstakil şiir divanına sahip kadınlar vardırC123).
Hz. Aişe hakkında, onun erkek öğrencilerinden olan Urve b. ez-Zubeyr şöyle der: "İnsanlar arasında Kur'an'ı, farzı, helalı, haramı, şiiri, Arap tarihini ve neseb ilmini Hz. Aişe'den daha iyi bilen hiç kimseyi görmedimC124)". Hz. Aişe, meşhur şair Lebid'e ait bin beyit rivayet edebileceğini söyler. Hz. Aişe'ye ait şiirlerin kaynaklarda yer alması, onun şiire olan kabiliyetini gösterir. O, çocuklann dili iyi kavramları için şiir ezberlemelerini tavsiye ederken şiirin önemine dikkat çekmiştirU25).
b) Hitabet Yine Hz. Aişe, Cemel savaşında orduya yaptığı konuşmaU26) ile en güzel hi
tabet örneği vermiştir diyebiliriz. Yukarıda kaydettiğimiz, Medine'deki müslüman kadınların temsilcisi olarak Hz. Peygamber'in huzuruna çıkan kadının
(116) el-Mu'miniln (23), 13, el-Murseliit (77), 21. (ll 7) ez-Zumer (39), 6, en-Necm (53), 32. (118) Firilziibadi, Kamus Thrcümesi, Çev: Mütercim Asım Efendi, İstanbul 1305, IV, 175-176. (119) el-Ahkiib (46), 15, Lokmiin (31), 14. (120) el-Buhari, a.g.e., III, 87 (İstikraz, 19), VII, 70 (Edeb, 6). (121) el-Mumtehine (60), 8. (122) İbn HAnbel, a.g.e., VI, 344; el-Buhiiri, a.g.e., III, 142 (Hibe, 29), VI, 71 (Edeb, 7); Muslim,
a.g.e., Il, 696 (Zekat, 14/49, 50). (123) el-Hüfi, Ahmed Muhammed, el-Mar'a fi'ş-Şi'ri'l-Cahilı, Kahire 1963, s. 598-601, 607-611. (124) Rıza Savaş, a.g.e., 124. (125) İbnAbdirrabbih, a.g.e., V, 16, VI, 108, 109. (126) İbn Hanbel, Fezailu's-Sahabe, 876; İbn Abdirrabbih, a.g.e., IV, 187; İbn Ebi'l-Hadid, a.g.e., VI,
227.
-lll-
orada yaptığı konuşma da güzel bir hitabet örneğidir. Çünkü bu konuşmayı dinleyen Hz. Peygamber ve ashabı, çok beğenmiştir.
c) Musiki İslam'dan önce kadınların, çeşitli toplantılarda şarkı söyledikleri bilinmek
tedir. İslam geldikten sonra da bu görevi yürüten kadınlar bulunmaktadır. Hz. Peygamber, er-Rubbeyyi' hint Muavviz'in zifaf gecesinin sabahında düğüne gelir ve oturup def çalarak şarkı söyleyen küçük kızların şarkılarını dinler. Bir kız, "Aramızda yarın ne olacağını bilen Peygamber bulunmaktadır" diye bir cümleyi şarkısına ekler. Hz. Peygamber, bunu söylememesi için şarkıcıyı ikaz eder ve daha önce söylediği şarkıları' söylemesini emrederU27l.
Bir düğün esnasında, elindeki defle şarkı söyleyen Ummu Neblt'i gören Hz. Peygamber, bunun sebebini sorar. Kadın, düğün yaptıklarını ifade edince, Hz. Peygamber, onun şarkısına bir ilavede bulunurC128).
Arkadaşlarıyla konağının gölgesinde oturan şair Hassan b. Sabit'in yanına uğrayan Hz. Peygamber, uduyla şarkı söyleyen Hassan'ın cariyesi Sirin'i dinler. Hz. Peygamber'i gören Sirin, yaptığı işin meşru olup olmadığını ifade eden bir şiir okur. Bunun üzerine Hz. Peygamber, gülümser ve olumlu cevap verirC129l. Mısırlı olan Sirin, muhtemelen Medine'ye musiki ile ilgili yeni usuller ve teknikler getirmiştir.
d) El Sanatları Kadınların, bazı ağır işleri yapma yerine, el işleri ve maharet isteyen ince
işleri, erkeklerden daha iyi yaptıkları bilinmektedir. İslam'ın, kadınların bu konuda becerilerini ortaya koymalarını teşvik ettiği
anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber devrinde bazı kadınların deriden bazı eşyalar imru ettikleri rivayet edilmektedirC130l. O dönemlerde tabaklanmış deriden, elbise, ayakkabı, mest, üzerinde oturmak için sergi, yatak, minder ve yastık yüzü, sıvı veya katı yiyecekleri korumak için kaplar, savaş ve barışta çok yaygın olarak kullanılan su kırbaları gibi eşyaların imal edildiği anlaşılmaktadır.
Raytahint Abdillah, Hz. Peygamber'e ''Ya ResUlallah ben zanaatkar bir kadınım, kocamın ve çocuğumun birşeyleri yok, zanaatımla imal ettiğim ürünleri satıyorum" der ve ailesine yaptığı harcamaların sevabı olup olmadığını sorar. Hz. Peygamber de ona: "Onlara yaptığın harcamalarda sana elbette sevap vardır" diye cevap verirC131).
Hz. Peygamber devrinde kadınların, ip imru edip ondan giyilecek elbiseler ürettikleri ve muhtemelen küçük ev tezgahlarında kumaş dokudukları söylenebilir.
Hz. Peygamber, bütün bu çalışmalardan övgüyle bahsetmiş ve bu konuda da kadınlara destek olmuştur.
(127) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 447; İbn Hanbel, Musned, VI, 359; el-BuMri, a.g.e., V, 15 (Meğazi, 12), VI, 137 (Nikah, 48).
(128) İbn Hacer, a.g.e., IV, 478. (129) el-Isbehani, el-Elfanl, XII, 67; İbn Hacer, a.g.e., Iv, 331. (130) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 108, Muslim, a.g.e., II, 1021 (Nikah, 9); İbnu'l-Esir, a.g.e., VII, 126. (131) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 290; İbnu'l-Esir, a.g.e., VII, 121.
-112-