iii - tdv İslam ansiklopedisi · 2021. 1. 27. · geçiren adam" anlamında ozıtgan kelime ......

2
OZAN L OZAN söyl e yebilen saz _j ozan ke- limesinin "çok kimse" olup "saz sonradan kazan- Eski Türkiye Türkçesi metinlerinde kelime bu iki anlamda geçmektedir. Gü- nümüz Türkçe'sinde yerine maktaysa da Di- vanü Lugö.ti't-Türk'te öne geçiren adam" kelime- si ve "çok ileri giden, geçen" ozgan at yer al- Buradan hareketle > oz- gan > ozan bir etimoloji de M. Fuad Köprülü, ozan kelimesinin Mühenna yer alan ozmak (önce gelmek, ileri geçmek) fiili, ozgan (ko- birinci gelen köpek) ve (kurtu- kelimeleriyle ilgili Türk- çesi'nde "g" sesleri ozan ke- limesinin oz+gan > oz+an ileri Türkleri "saz iri " Ded e Korkut geçen, "At külüg, ozan dili çevük olur" cümlesinden Türkleri'nde özel bir topluluk eden azanlar ellerinde gezerler, ve ziyafetler- de eski ve Dede Korkut hikayelerini yeni dile ge- tiren destanlar söylerlerdi. Fuad Köprülü, Selçuklular'dan Mem- lükler'e ve onlardan belirtmektedir. zaman içerisinde kelimenin müsiki aleti" da söyle- yerek bunu çalanlara Hamidi'nin Türkçe-Farsça ör- neklerden hareketle ileri sürmektedir. söyleme kabiliyetine sahip, güzel sesli, halk geleneklerini iyi bilen azao- toplum yeri yerle- hayata geçmesiyle birlikte önemini kay- ve XV. itiba- ren yerini meddah ve al- XVI. itibaren Anadolu'da bugün de sür- düren Ozan kelimesinin yerini Anado- lu' nun yerlerinde ve Azeri Türkleri Türkmenler ise 1 almaya sonra kelimenin "halk ve "geveze" alay yollu ol- 18 Anadolu'nun yörelerinde seeili söz- lere, atasözlerine, tasarianmadan söyle- nen ve masallara "ozanlama" verilmesi ozan kelimesinin "çok konu- Güney Anadolu'nun yerlerinde ozan kelimesi "çingene, çingene" Öte yandan Anadolu'nun birçok yöresinde bi- rimlerine Ozan, Ozanca, de adlar verilmesi kelimenin Anadolu hal- göstermek- tedir. Ozan kelimesi XVI. bir saz mahlas olarak bu bilinen tek M. Fuad Köprülü Türk Saz ri eserinde Son devrin büyük süfilerinden Kemall Efendi de he- ce vezniyle "Ozan" ve soy ola- rak : Mahmud, Divil. Lugil. ti't-Türk (haz. Seç ki n Erdi - Serap Yurtseve r) , 2005 , s. 367 ; Divil.nü Lügati't-Türk Dizini, An- kara 1972, s. 90; ibnü-Mühennil. Lügati (haz. Ab- du ll ah Battal). 1934, s. 54; Derleme Söz- Ankara 1977 , I X, 3305; Ayverdi -Ah- met Misalli Büyük Türkçe Sözlük, tanbul 2005, lll , 2414; Dedem Korkudun (h az. Orh an Gökyay). 1973, tür. yer.; Ede biyat /, s. 131-144; .. Türk Saz Ankara 1962, s. 9-49, 108; Saim "Oz an , Saz ve Halk Kavramlan ü zerine ", U/. Milletlerara- Türk Falklor Kongresi Bildiri/eri, Ankara 1986, 247 -251 ; Emir Kalkan, XX. Türk Halk Ankara 1991, s. 19-26; Halk Ankara 1997, 3 1-32; Nurettin Albayrak, Ansiklopedik Halk Ede biya- Teriml eri 2004, s. 437-438; "Ozan ", TDEA, VII , 163-164. L L Iii ALBAYRAK OZANSOY, Faik Ali (bk. FAiK OZANSOY). OZANSOY, Halit Fahri (1891-1971) g azeteci ve yaza r. _j _j 13 Temmuz 1891 'de istanbul'da Baba büyük dedesi Sa'diyye Rusçuklu Yahya Efendi'dir. tarih , tiyatro ve olarak pek çok eseri bulunan Mehmed Fahri Zeyrek, Vefa semtle- rindeki mahalle mekteplerinde Sultanahmet'teki Tefeyyüz Mektebi'ni bi- tirdi. sonra 1 904'- H alit Fahri Ozansoy te Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'ne olarak girdi; ara ver mek zorunda Hava için bir süre Filibe'deki Ali Hilmi Bey'in gitti , yeniden Mekteb-i Sultanl'ye, Darülfü- nunu Dili devam etti. 1916'da Edebiyat imtihanla ve Sultanlsi'- ne edebiyat tayin edildi. Bir sonra görevi Konya Sultanisi'ne nakledildi; Vefa Sultanisi'ne geçti ve emekli 1 956 kadar Galata- saray, ve Aatürk liseleri olmak üzere istanbul'un retmenlik sürdürdü . Emeklilik veren Halit Fahri, son Tercüman gazetesin- de "Sanat ve de- 23 1 971'de tanbul'da vefat etti. ve yazma zevkini ailesinden alan Halit Fahri'nin, Galatasaray'dan Ali Kami'nin (Akyüz) tashih et- mesi, okul müdürü olarak Tevfik Fikret'i ve ona hayran la edebiyat iyiden iyiye " Facia-i Bir Levha" Mart 191 o tarihli Tiraj e, ilk "Ma- zideki Sana" 1912'de Rübdb der- gilerinde Alemdar ve Yeni Mecmua gibi gazete ve dergiler- de Bu tiyatro ile de ilgilendi; Darülbedayi-i Os- mani'yi kurmakla görevli Andre da jüri önünde Abdülhak Ha- mid'in N esteren'inden ve Sü- iki sah- ne oynayarak bir imtihan verdi ve Darülbedayi-i Osmanl'ye kaydoldu ( 14 Tem- muz 19 14). Ertesi da ona ilk ka- piyesini Piyes Darülbedayi'de oynanan ilkTürk un- Daha son' ra Yeni Mec- mua' da bir araya gelen hececiler Halit Fahri derginin

Upload: others

Post on 07-Feb-2021

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • OZAN

    L

    OZAN

    İrtidilen şiir söyleyebilen saz şairi, aşık.

    _j

    Moğolca'dan geldiği anlaşılan ozan ke-limesinin asıl anlamı "çok konuşan kimse" olup "saz şairi" manasını sonradan kazan-mıştır. Eski Türkiye Türkçesi metinlerinde kelime bu iki anlamda geçmektedir. Gü-nümüz Türkçe'sinde "şair" yerine kullanılmaktaysa da yaygınlık kazanmamıştır. Di-vanü Lugö.ti't-Türk'te "atını devamlı öne geçiren adam" anlamında ozıtgan kelime-si ve "çok ileri giden, başkalarını geçen" manasında ozgan at tamlaması yer al-maktadır. Buradan hareketle ozıtgan > oz-gan > ozan şeklinde bir etimoloji de yapılmıştır. M. Fuad Köprülü, ozan kelimesinin İbn Mühenna lugatında yer alan ozmak (önce gelmek, ileri geçmek) fiili, ozgan (ko-şuda birinci gelen köpek) ve ozuş (kurtu-luş ) kelimeleriyle ilgili olduğunu, Oğuz Türk-çesi'nde "g" sesleri düştüğünden ozan ke-limesinin oz+gan > oz+an şeklinde oluştuğunu ileri sürmüştür.

    Ozanın Oğuz Türkleri arasında "saz şairi" anlamında kullanıldığı Dede Korkut Kitabı'nda geçen, "At ayağı külüg, ozan dili çevük olur" cümlesinden anlaşılmaktadır. Oğuz Türkleri'nde özel bir topluluk teşkil eden azanlar ellerinde kopuzlarıyla gezerler, düğünlerde ve çeşitli ziyafetler-de eski Oğuz destanlarını ve Dede Korkut hikayelerini anlatırlar, yeni olayları dile ge-tiren destanlar söylerlerdi. Fuad Köprülü, ozanlık geleneğinin Selçuklular'dan Mem-lükler'e ve onlardan Osmanlılar'a geçtiğini belirtmektedir. Ayrıca zaman içerisinde kelimenin "ozanların çaldığı müsiki aleti" anlamını da kazanmış olabileceğini söyle-yerek bunu çalanlara "ozancı" denildiğini Hamidi'nin Türkçe-Farsça divanındaki ör-neklerden hareketle ileri sürmektedir.

    İrticalen şiir söyleme kabiliyetine sahip, güzel sesli, halk geleneklerini iyi bilen azao-ların toplum arasındaki yeri halkın yerle-şik hayata geçmesiyle birlikte önemini kay-betıneye başlamış ve XV. yüzyıldan itiba-ren bunların yerini meddah ve aşıklar al-mıştır. XVI. yüzyıldan itibaren Anadolu'da çoğalan, varlıklarını bugün de kısmen sür-düren aşıklar ozanlık geleneğinin devamı sayılabilir. Ozan kelimesinin yerini Anado-lu'nun bazı yerlerinde ve Azeri Türkleri arasında "aşık" , Türkmenler arasında ise "baksı 1 bahşı" almaya başladıktan sonra kelimenin "halk şairi" anlamı unutulmuş ve "geveze" anlamında alay yollu kullanılır ol-muştur.

    18

    Anadolu'nun bazı yörelerinde seeili söz-lere, atasözlerine, tasarianmadan söyle-nen koşma ve masallara "ozanlama" adının verilmesi ozan kelimesinin "çok konu-şan" anlamını çağrıştırmaktadır. Zamanı

    mızda Güney Anadolu'nun bazı yerlerinde ozan kelimesi "çingene, çalgıcı çingene" manasında kullanılmaktadır. Öte yandan Anadolu'nun birçok yöresinde yerleşim bi-rimlerine Ozan, Ozanca, Ozancılar şeklinde adlar verilmesi kelimenin Anadolu hal-kı tarafından benimsendiğini göstermek-tedir. Ozan kelimesi XVI. yüzyılda yaşadığı sanılan bir saz şairi tarafından mahlas olarak kullanılmış, bu şairin bilinen tek şiirini M. Fuad Köprülü Türk Saz Şairleri adlı eserinde yayımlamıştır. Son devrin büyük süfilerinden Kemall Efendi de he-ce vezniyle yazdığı bazı şiirlerinde "Ozan" mahlasını kullanmış ve Ozan' ı soy adı ola-rak almıştır.

    BİBLiYOGRAFYA :

    Kaşgarlı Mahmud, Divil.nü Lugil. ti 't-Türk (haz. Seçki n Erdi - Serap Tu~ba Yurtsever) , İstanbul 2005, s. 367; Divil.nü Lügati't-Türk Dizini, An-kara 1972, s. 90; ibnü-Mühennil. Lügati (haz. Ab-du llah Battal). İstanbul 1934, s . 54; Derleme Söz-lüğü, Ankara 1977, IX, 3305; İlhan Ayverdi -Ah-met Topaloğıu , Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul 2005, lll , 2414; Dedem Korkudun Kitabı (haz. Orhan Şaik Gökyay). İstanbul 1973, tür. yer.; Köprüıü, Edebiyat Araştırmaları /, s . 131-144; a .mıf .. Türk Saz Şairleri, Ankara 1962, s. 9-49, 108; Saim Sakaoğıu , "Ozan, Aşık, Saz Şairi ve Halk Şairi Kavramlan ü zerine", U/. Milletlerara-sı Türk Falklor Kongresi Bildiri/eri, Ankara 1986, ı, 247 -251 ; Emir Kalkan, XX. Yüzyıl Türk Halk Şairleri, Ankara 1991, s . 19-26; Şükrü Eıçin, Halk Edebiyatı Araştırmaları, Ankara 1997, ı , 31-32; Nurettin Albayrak, Ansiklopedik Halk Edebiya-tı Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2004, s . 437-438; "Ozan", TDEA, VII, 163- 164.

    L

    L

    Iii NUREITİN ALBAYRAK

    OZANSOY, Faik Ali

    (bk. FAiK Aı.i OZANSOY).

    OZANSOY, Halit Fahri (1891-1971)

    Şair, gazeteci ve yazar.

    _j

    _j

    13 Temmuz 1891 'de istanbul'da doğdu. Baba tarafından büyük dedesi Sa'diyye şeyhi Rusçuklu Yahya Efendi'dir. Babası tıp , tarih , tiyatro ve şiir olarak basılı pek çok eseri bulunan Mehmed Fahri Paşa'dır. Eğitim hayatına Zeyrek, Vefa semtle-rindeki mahalle mekteplerinde başladı , Sultanahmet'teki Tefeyyüz Mektebi'ni bi-tirdi. Bakırköy Rüşdiyesi'nden sonra 1 904'-

    Halit Fahri Ozansoy

    te Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'ne yatılı olarak girdi; hastalanınca öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Hava değişimi için bir süre Filibe'deki amcası Ali Hilmi Bey'in yanına gitti, dönüşünde yeniden Mekteb-i Sultanl'ye, arkasından İstanbul Darülfü-nunu Fransız Dili Şubesi 'ne devam etti. 1916'da Edebiyat Şubesi'nden imtihanla öğretmenlik hakkı aldı ve Muğla Sultanlsi'-ne edebiyat öğretmeni tayin edildi. Bir yıl sonra görevi Konya Sultanisi'ne nakledildi; ardından Vefa Sultanisi'ne geçti ve emekli olduğu 1 956 yılına kadar Kadıköy, Galata-saray, İnönü ve Aatürk Kız liseleri olmak üzere istanbul'un değişik okullarında öğretmenlik mesleğini sürdürdü. Emeklilik sonrasında gazeteciliğe ağırlık veren Halit Fahri, son yıllarında Tercüman gazetesin-de haftalık "Sanat ve Hatırat" köşesine de-vamlı yazılar yazdı. 23 Şubat 1 971'de İstanbul'da vefat etti.

    Şiir ve yazı yazma zevkini ailesinden alan Halit Fahri'nin, Galatasaray'dan hacası Ali Kami 'nin (Akyüz) yazdıklarını tashih et-mesi, okul müdürü olarak Tevfik Fikret'i yakından tanıması ve ona hayran olmasıyla edebiyat merakı iyiden iyiye gelişti. İlk yazısı "Facia-i Beşerden Bir Levha" başlığıyla Mart 191 o tarihli Tiraje, ilk şiiri "Ma-zideki Aşk İçin Sana" 1912'de Rübdb der-gilerinde yayımlandı . Ardından Alemdar ve Yeni Mecmua gibi gazete ve dergiler-de yazıları , şiirleri çıktı. Bu yıllarda tiyatro ile de yakından ilgilendi; Darülbedayi-i Os-mani'yi kurmakla görevli Andre Antoine'ın da bulunduğu jüri önünde Abdülhak Ha-mid'in N esteren'inden ve Şehabeddin Sü-leyman'ın Kınk Mahtaza'sından iki sah-ne oynayarak başarılı bir imtihan verdi ve Darülbedayi-i Osmanl'ye kaydoldu ( 14 Tem-muz 1914). Ertesi yıl da ona ilk şöhreti ka-zandıran Baykuş adlı piyesini yazdı. Piyes Darülbedayi'de oynanan ilkTürk dramı un-vanını 'kazandı. Daha son'ra Yeni Mec-mua'da bir araya gelen hececiler arasına katılan Halit Fahri derginin kapanmasının

  • ardından kendisi Şair Nedim dergisini çıkardı (29 Ocak ı 91 9). Bunun yanı sıra gazetecilik mesleğinde en parlak yıllarını Servet-i Fünun'a yazı işleri müdürü ola-rak başladığı 1926 yılından bu görevden ayrıldığı 16 Mart 1943 yılına kadar geçen süre içinde yaşadı. Nitekim derginin Uyanış adını almasında (6 Aralık ı 928)

    onun da rolü oldu.

    Şiire Fecr-i Atı edebi hareketi dönemin-de başlayan Halit Fahri, ilk şiirlerinde ge-rek dil gerek duyuş bakımından bu edebi anlayışın etkisinde kaldı. 1. Dünya Savaşı yıllarında edebiyat dünyasında ön plana çıkan milli ve hamasi duyguları işleyen şiir yazma anlayışına o da katıldı ve Cenk Duygulan adlı ilk şiir kitabı bu anlayışın ürünü olarak ortaya çıktı. 1921 'de ünlü "Aruza Veda" adlı şiirini kaleme aldıysa da aruzu tamamıyla bırakamadı. Gülis-tanlar Harabeler (ı 922) isimli kitabında yer alan şiirlerin pek çoğu aruzladır. Mü-tareke yıllarının kötümser havasını teren-nüm eden bu kitap hece ve aruz arasında bocalayan bir şairin havasını yansıtır.

    Cumhuriyet'in ilk yıllarında kaleme aldığı bazı şiirlerinde yine aruzu kullanır. Halit Fahri, ancak 1931'de yayımladığı Balkon-da Saatler adlı kitabıyla heceye tam an-lamıyla yöneldi. 1930-1940 yılları arasında heceye yeni bir ruh kazandırma gayreti içine girdi ve zaman zaman da serbest şiiri denedi.

    Eserleri. İkdam, Alemdar, İleri, Ak-şam, Hakimiyet-i Milliye, Cumhuriyet, Büyük Mecmua, Rübab, Dergah, Ha-yat, Fikir Hareketleri, Milli Mecmua, Resimli Ay, Darülbedayi, Şehir Tiyat-rosu, Türk Tiyatrosu, Varlık, Hisar gibi çok sayıda gazete ve dergide yazan azan-soy'un bu süreli yayınlarda 1SOO'den fazla makalesi ve kitaplarına girmemiş 300'-den fazla şiiri vardır. Yayımianmış on bir şiir kitabı, yedi tiyatrosu, iki romanı ve dört hatıra kitabından başlıcaları şunlardır: Şiir: Cenk Duygulan (ı 9 ı 8), Efsane-ler (ı9ı9), Bulutlara Yakın (ı92ı), Gülis-tanlar Harabeler (ı 922), Paravan (1929), Balkanda Saatler (ı 93 ı). Sulara Dal an Gözler (ı938), Hep Onun İçin (ı962),

    OZANSOY, Halit Fahri

    Sonsuz Gecelerin Ötesinde (İstanbul ı 964). Tiyatro: Baykuş ( ı 9 ı 7), İlk Şair (ı 923), Sönen Kandiller (İstanbul ı 926), Nedim (İstanbul ı 932), On Yılın Desta-nı (ı933), Hayalet (ı936), Bir Dolaptır Dönüyor (İstanbul ı 958). Roman: Sulara Giden Köprü ( 1939), Aşıklar Yolunun Yolculan (ı 939). Hatıra: Edebiyatçılar Geçiyor (ı 939), Darülbedayi Devrinin Eski Günlerinde (ı964), Eski İstanbul Ramazanlan (İstanbul ı 968), Edebiyat-çılar Çevremde (Ankara ı 970).

    BİBLİYOGRAFYA :

    İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 518; Hik-met Feridun [Es], Bugün de Diyorlar ki, İstanbul 1932, s. 91-96; Kenan Akyüz, Batı Tesirinde Türk ŞiiriAntolojisi, Ankara 1958, s. 719; a.mlf., Mo-dern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, Ankara 1982, s. 168; Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri, İstanbul 1978, s. 205; Metin Kayahan Özgül, Halit Fahri Ozansoy, Ankara 1986; Büyük Türk KUi-sikleri, istanbul 1992, XII, 343-346; Abdullah Ace-han, Halit Fahri Ozansoy: Hayatı, Eserleri, Sa-natı, Ankara 2001; İsmail Parlatır, "Ozansoy, Ha-lid Fahri" , TA, XXVI, 217 -218; "Ozansoy, Halit Fahri", TDEA, VII, 166-168.

    !il İSMAİL PARLATIR

    19