ilk kitap
DESCRIPTION
İlk Kur'an Tefsiri Olarak Hz. Ali (a.s)'ın MushafıHz. Ali (a.s)'ın mushafı, İslâm tarihinde Kur'an ve Kur’an ilimlerini ihtiva eden ilk kitap oluşu hasebiyle büyük öneme sahiptir.Bu kitabın en belirgin özelliği, Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s)’a ait oluşudur.İmam Ali (a.s) vahyin şahidi, kitap ilminin sahibi, Peygamber’in ilminin varisi, onun daimî arkadaşı ve ilim şehrinin kapısıdır. Sahabe içerisinde Kur'an'ın tefsiri ve tevilini, her ayetin zahiri ve batınını en iyi bilendir. Kur'an'ın nazil olduğu dönemlerde Peygamber (s.a.a)'in yanında en çok hazır bulunun ve Peygamber (s.a.a)'in ilmini kavrayıp anlamada diğer sahabîlere apaçık bir üstünlüğü olan kimsedir. Onun Kur'an ilmine geniş ve engin bir biçimde vâkıf olduğu, Peygamber-i Ekrem (s.a.a), sahabe ve diğerleri tarafından defalarca ve ısrarla belirtilmiştir. Allah (c.c) Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Kâfirler, sen peygamber değilsin, derler. De ki: Sizinle aramda tanık olarak Allah ve kitap bilgisine sahip olan yeter." (Ra’d/43)Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde olduğu gibi Ehl-i Sünnet rivayetlerinde de "Kitap bilgisine sahip olan kimse"den maksadın Hz. Ali (a.s) olduğu vurgulanmıştır. [1]Kur'an'ın çeşitli yerlerinde Hz. Ali’(a.s)’ın ve evlâtlarının (a.s) ilmî dereceleri vurgulanmış ve başkaları onlardan ilim öğrenmeye teşvik edilmiştir. "İlimde derinleşenler" ve "Zikir ehline sorun" ayetleri ile benzeri diğer ayetler, bu yüce insan ve evlâtlarının Kur'an hakkındaki derin ve engin bilgilerine tanıklık etmektedir.Peygamber (s.a.a) de defalarca konuşmalarında Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'a olan ilmi derinliğini vurgulamıştır. Örneğin bir konuşmasında şöyle buyurmaktadır: "Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır. Kim bu şehre girmek ve hikmet isterse, kapıya gelsin." Yine buyurmaktadır: "Ali Kur'an iledir, Kur'an da Ali ile. Onlar havuzun başında bana kavuşuncaya dek birbirinden asla ayrılmazlar.” [2]Bu anlamda Peygamber-i Ekrem (s.a.a)'den diğer birçok hadis de nakledilmiştir. Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an bilgisi sahabe ve dostlarının dillerinde de destanlaşmıştı. İbn-i Abbas şöyle diyor:"Halkın bilgisi beş kısma ayrılmıştır. Dört kısmı Ali’de, bir kısmı da diğer bütün insanlarda. Ayrıca Ali, o bir kısımda da onlara ortaktır ve hatta onlardan daha bilgindir." [3]İbn-i Mes’ud şöyle diyor: "Eğer Allah'ın Kitabı’nı benden daha iyi bilen birini tanısaydım, uzun yollara (zahmetlere) düşecek olsam bile, onun hizmetine koşardım." Birisi ona; "Ali'yi nasıl buluyorsunuz?" diye sorduğunda; "Ben onunla başladım ve Kur'an'ı onun yanında öğrendim."[4] cevabını verdi.Suyutî şöyle yazıyor: "Muammer b. Veheb b. Abdullah, Ebu’t-Tufeyl'den naklediyor; diyor ki Ebu’t-Tufeyl: “Hz. Ali’nin bir konuşmasına şahit oldum; ‘Sorun benden! Allah'a andolsun, soracağınız her sorunun cevabını vereceğim. Kur'an'dan sorun bana! Allah'a andolsun, Kur'an'daki her bir ayetin gece mi, yoksa gündüz mü, dağda mı, yoksa çölde mi nazil olduğunu çok iyi biliyorum.’ diyordu.” [5]Şehristanî, Mefatîh'ul-Esrar adlı tefsirin giriş bölümünde şöyle yazıyor: "Sahabe, Kur'an ilminin Ehl-i Beyt’e mahsus olduğu konusunda söz birliği içindedirler.” [6]Şevahid'ut-Tenzil adlı eserde Ömer, İbn-i Mes’ud, Ayşe, Abdullah b. Ömer, Ebu Abdurrahman Selemî ve Ata b. Ebî Rubah'tan Hz. Ali'nin Kur'an'ı en iyi bilen kişi olduğunu rivayet etmiştir.[7]Hz.Ali (a.s)'ın kendisi şöyle buyuruyor: "Resulullah'a nazil olup da bana okumadığı bir ayet yoktur. O okuyor ve ben de yazıyordum; daha sonra o ayetin tevil ve tefsirini, nasih mi yoksa mensuh mu olduğunu bana öğretiyordu."[8]Defalarca minberden halka seslenerek; "Beni kaybetmeden önce sorun benden!" buyurmuşlardır. Bu rivayet, Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında mütevatirdir.İbn-i Asakir, Tarih-i Dimaşk adlı eserinde bu başlık altında özel bir bölüm açmış ve “Ali’den başka hiç kimse, ‘Şu iki kapak arasındakinden (Kur’an’dan) sorun benden soracağınızı!’ diyememiştir.” demiştir. Konuyla ilgili birçok rivayeti de bu bölümde zikretmiştir.[9]TRANSCRIPT
Allah (c.c), Peygamber (s.a.a)'e ondan sonra Ali (a.s)’ınKur'an'ı toplayacağına dair garanti verdi. Sonra AllahKur'an'ı Ali (a.s)'ın göğsünde karar kıldı ve Ali (a.s) da
Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra altı ay içindeKur'an'ı derleyip topladı."
uİb
rah
im S
AR
I İL
K K
İTA
P
İLK
KİTAP
İbrahim SARI
www.ibrahimsarikitap.com
1
İLK KİTAP
İbrahim SARI
2
İLK KİTAP
Copyright © 2013, (İbrahim SARI)
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kısmen veya tamamen çoğaltılması veya farklı biçimlere çevrilmesi yasaktır.
BİRİNCİ BASKI: 2014
Yayınevi Adresi:
3 Nolu Erdoğdu Mah. Emir Sokak No:4
Şükraniye-TRABZON / TÜRKİYE
Tasarım: HİLAL Yayıncılık
978-605-4879-14-4
Bu kitabın tüm hakları ve sorumluluğu İbrahim SARI’ya aittir..
Kapak: HİLAL
Baskı: UNİVERSAL YAYINCILIK
Meydan Hamam Sokak No:4/1 TRABZON
T: 0462 326 68 08-09 F: 0462 326 91 64
3
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ.............................................................................7
İlk Kur'an Tefsiri Olarak
Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı ............................................17
KITABIN YAZILMASI YAHUT
KUR'AN'IN BIR ARAYA TOPLANMASI……….26
ALI (A.S)’IN MUSHAFI VE SAHÎFESI…………..28
KUR'AN'IN "MUSHAF" OLARAK
ADLANDIRILMASI……………………………….30
HZ. ALI (A.S)'IN
MUSHAFININ ÖZELLIKLERI…………………...32
HZ. ALI (A.S)'IN
MUSHAFINDA SURELERIN TERTIBI……….....35
KUR'AN'IN TOPLANILMA ZAMANI………….36
ZAMAN AKIŞI İÇINDE
ALI (A.S)'IN MUSHAFI…………………………...46
4
HZ. ALI (A.S)'IN
MUSHAF'I VE TAHRIF EFSANESI……………...52
Son Söz………………………………………………55
5
YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA
İbrahim SARI, 1963 yılında Trabzon'un şirin bir ilçesi olan SÜRMENE’de fakir bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi…
Kendi deyimiyle HAYAT üniversitesini okudu.
Topraktan geldi toprağı sevdi..
Hayatı çile ve zorluklarla geçti…
Allah için kandırılmaya razı gelen yazar, Dünyaya farklı bir gözle baktı… İnsanlar onu anlamazsa bile o insanları anlamaya çalıştı..
Yunus Misali yaratılanı yaratandan ötürü seven yazar;
Dini, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sıra, yazarın Yahudilerin ve Siyonistlerin kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadır. Yazar inkarcı düşünceye karşı mücadele eden tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen itirazları tam olarak susturacak "son söz"ü son nefesine kadar söylemeyi hedeflemektedir.
6
Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelikle insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imanı konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatılmasıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir biçimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmiş olan İbrahim SARI, Allah'ın izniyle, dünya insanlarının uyanışına ve Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.
YAYINEVİ
7
GİRİŞ
Bir hırsız, devamlı başkasının malını çalamaz. Bir içki müptelâsı her an şarap yudumlayamaz. Bir eşkıya, dakika başı yol kesip can yakamaz. Halbuki insandaki kibir ve kendini beğenme hali, ondan hiç ayrılmaz. Hasetle içi yanan kimse, ondan bir an dahi kurtulamaz.
Bu gün top yekûn, yazılı, görüntülü ve diğer teknik vasıtalarla yapılan bir bilgi sağanağı karşısındayız. Ama, biz öncelikle hangi bilgileri öğreneceğiz!?
Yapılması istenen farzlar, sakınılması gereken haramlar ve yasaklar var. Farzların nasıl eda edileceğini, nelerin haram ve yasak olduğunu bilmek hayatî ve zarurî bilgilerdir.
"İlim öğrenmek kadın erkek her Müslüman'a farzdır" Bu nebevî fermanda sözü edilen ilim, farz–ı ayn olan ilimdir. Her Müslüman'ın bizzat bilmesi gereken ilimdir bu. İman ve ibadetle sorumlu her Müslüman, bu ilimleri, helâlı ve haramları bilmek ve dikkat etmekle sorumludur.Her mümine gereken ilk iş, yapacağı işin ilmini öğrenmektir. "Farz olan bir işin ilmini öğrenmek de farzdır" Bunlar:
İnanılması zaruri olanlar.
Yapılması gereken farzlar ve terk edilmesi gereken haramlardır. Ayrıca, daha sonra gelen vâcip, sünnet, mendup, müstehab, mübah, mekruh ve müfsit olan ameller vardır.
8
İmani bilgiler
Farz ilimlerin başında, "akaid", yâni iman esaslarıyla ilgili ilimler gelir. Bunlar: "Allah Teâlâ'nın sıfatları, peygamberler, kitaplar, melekler, kader, kaza, âhiret, hesap, ceza, Cennet ve Cehennem" gibi konulardır. Bunların her Müslüman tarafından bilinmesi zorunludur. Bu esaslara topluca ve kısaca iman, kişiyi sorumluluktan kurtarır. Fakat, bunları etraflıca incelemek, bildiklerini yakîn haline getirmek, taklidi tahkike çevirmek, iman ettiklerini görürcesine kabullenmek, bir fazilettir. Akaide ait ilimler, esasta kalbin inancı ve teslimiyetiyle ilgilidir.
"Kalple ilgili ilimler, sadece imanla ilgili konular değildir. Kalpte meydana gelen ve kalple işlenen bir çok büyük günah vardır ki, onları bilmek ve kalbi onlardan temizlemek de farzdır. Bunların başında, "şirk, riya, kibir, ucup, haset, aşırı dünya sevgisi, cimrilik, tamah, insanları küçümseme" gibi hastalıklar vardır. Çoğu insan bunları ihmal eder, yeterince öğrenmez. Hatta bunları öğrenmenin farz olduğunu çoğumuz bilmiyoruz. Onun için çok kimse, namazın zahirî bütün farz ve edeplerini öğrendiği halde, kalbimizle ilgili farzlardan olan huşu ve huzuru hiç önemsemeyiz. Yine, namazın sevap ve faziletini gideren "gösteriş, amelini beğenme,gaflet"gibi manevi hastalıklara hiç aldırış etmeyiz. Onları tedavi yoluna gitmeyiz. İhlası öğrenmek, ucbu, hasedi ve riyayı bilmek farz–ı ayndır. "Kibir, cimrilik, kin, hile, garaz, düşmanlık, tamah, böbürlenme, hıyânet, yağcılık, hak söze karşı kibretmek, kalb katılığı, uzun emelli" olmak gibi kötü huylar da aynı hükümdedir.
9
Esasen "hiç kimse bunlardan tamamen kurtulmuş değildir." Bu durumda onlardan her hangi birine müptelâ olan insanın onu öğrenmesi ve tedavi edip kalbinden gidermesi farz–ı ayndır. (1) Bu da ancak, onların ne olduğunu, sebeplerini, alâmetlerini ve tedavi yollarını bilmekle mümkün olur. Çünkü "kötülüğün ne olduğunu bilmeyen kimse, içine düşer." (2)
"Kalbte işlenen bâtınî günahlar, azalarla zahirde işlenen günahlardan daha tehlikeli, daha devamlı ve daha tesirlidir. Çünkü "şirk, riya, kibir ve haset" gibi batinî günahlar, işleyeni zalim ve fâsık yapar ve iyi amellerini de yok eder.
Diğer günahlar arada bir yapıldığı halde, kalbe yerleşen günahlar ona müptelâ olan kimseden hiç ayrılmaz. Meselâ bir hırsız, devamlı başkasının malını çalamaz. Bir içki müptelâsı her an şarap yudumlayamaz. Bir eşkıya, dakika başı yol kesip can yakamaz.
Halbuki insandaki kibir ve kendini beğenme hali, ondan hiç ayrılmaz. Hasetle içi yanan kimse, ondan bir an dahi kurtulamaz. Öyle ki, otururken, yürürken, konuşurken, yerken, içerken, bir iş yaparken, hatta namaz kılarken, sohbet ederken, zikir çekerken bile bu hastalık kendisini gösterir.
Dış âzâlarla işlenen günahlar, tövbe ve istiğfarla temizlendiği halde, kalbe yerleşen günahlar, ancak tevbe, istiğfar ve güzel bir terbiye ile temizlenebilir. Bu tür günahları tanımak ve sakınmak, dış azalarla işlenen günahlardan daha önemlidir." (3)
10
İhlâsı kazanmak farz olduğu gibi, onu zedeleyen ve ortadan kaldıran "şirk, riya, gösteriş, kendini beğenme, böbürlenme, kibretme gibi" şeyleri bilmek de farzdır.
Amellerin bilgisi
Bir farzın yerine getirilmesi için gereken şeyler de farzdır. Namaz kılmak farz olduğu gibi, namazın farzlarını ve kılınış şeklini öğrenmek de farzdır.
Namaz öncesinde gerekli temizlik şekillerini, namaza mani olan pislikleri ve temizleme şeklini; abdest ve guslün farzlarını öğrenmek de farzdır.
Yine namazda farz olan kıraat için, yeterli miktar Kur'an âyetlerini düzgün olarak öğrenmek ve ezberlemek de farzdır.
Kendisine namaz farz olan bir kadının, âdet ve hastalık, doğum–loğusalık gibi hallerle ilgili bilgileri öğrenmesi farzdır.
Ramazan ayında her mükellefin "oruçla ilgili bilgileri, orucu bozup, kaza ve kefareti gerektiren durumları öğrenmesi ve hastalık, yolculuk, ihtiyarlık, hamilelik gibi dinen kabul edilen bir mazereti yoksa oruç tutması farzdır"
Âilesini geçindirmek zorunda olan kimsenin rızkını helâlinden kazanması farzdır.
İşine ve kazancına haram karıştırmamak da farzdır.
Bir iş ve ticarete girecek kimsenin o iş ve ticaretle ilgili dini hükümleri öğrenmesi de farzdır.
11
Haramlar, ibadetleri mahveder. "Midesinde haram gıda, üzerinde haram eşya bulunan bir insanın kıldığı namaz, çektiği zikir, gittiği hac, verdiği sadaka ve yaptığı duâ hiçbir fayda vermeyecektir" Bu konuda Efendimiz Aleyhisselâm:
"Helâli aramak,her Müslüman'a farzdır"buyurur. (4)
Hz Ömer Radıyallahu Anh'ın ticâret yapacak kimselere talimatı şudur:
"Çarşı ve pazarımızda ancak, (alış verişle ilgili) dini hükümleri iyi bilen kimse ticaret yapsın. Aksi takdirde, isteyerek yahut istemeyerek faiz yer, harama girer."(5)
Malı, zekâtı gerektiren nisaba ulaştığında, zekâtla ilgili hükümleri bilmek ve zekâtını vermek farzdır.
Yine hac farizasını ifa edecek kimsenin de haccın şartlarını öğrenmesi farzdır.
Maddi imkânı olan ve evlenmek isteyen kimsenin, nikâhın şartlarını öğrenmesi ve nikâhı düşüren şeyleri bilmesi farzdır.
Eşini boşayan bir erkeğin, boşadığı kadına karşı nasıl davranacağını ve onun haklarının ne olduğunu bilmesi farzdır.
Bir Müslüman'ın, haram olan her düşünce, fiil ve fikirleri öğrenmesi farzdır.
Haram fiil ve fikirler, kalbe ve beyne işlemeden giderilmelidir. Aksi halde tedavileri çok zor olur. (6)
Her Müminin, başta ana–baba hukukunu ve onlara karşı gereken vazifelerini öğrenmesi farz–ı ayndır.
12
Müslüman, kimleri Allah için sevip, kimlere Allah için buğz edeceğini öğrenmesi, kimlerle birlik içinde hareket edip kimleri terk etmesi gerektiğini bilmesi farzdır.
İlmi ve âlimi sevmek de farzdır.
Bütün bu ilimlerin bilinmesi ve gereğinin yapılması farzdır.
Ne var ki "çağımızda gaflet ve cehalet el ele verdi. Rabbini tanımaz, dinini yaşamaz, edebini ve haddini bilmez," çıkarından başka mâbut tanımaz kimseler meydan aldı. "Bu derde çare bulmadan, bu cehalet yenilmeden din yaşanamaz, tasavvufun neş'esine ulaşılamaz." Cebimizde, çantamızda ve masamızda bir kitap bulunmalı ve okunmalı. Sahibine fayda vermeyen ilim de kuru bir emektir.
Dertli Yunus:
"İlim, ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin / Ya nice okumaktır." der.
Konu ile ilgili olarak Gazalî'yi dinliyoruz:
"Bir amelin niçin ve nasıl yapılacağını bilmeden onu nasıl ifa edeceksin? Yahut günah olduğunu bilmediğin şeylerden nasıl sakınacaksın? Eğer gereken ilmi elde etmezsen, çoğu kez, senelerce taharetini ve namazlarını ifsat eden bir durumda ibadet edersin de, haberin bile olmaz. Yahut, iman ve ibadet konularında bir müşkülle karşılaşırsın, fakat onu sorup halledecek bir kimse aramazsın.
13
Ayrıca, işin temeli olan kalbî ve bâtınî ibadetleri de bilmen gerekir. Allah'a güvenme, işlerini ona havale etme, rıza, sabır, tevbe, ihlâs gibi kalpte oluşan diğer huyların bilinmesi lâzımdır. Ayrıca bu huyların zıddı olan İlâhî takdire kızma, riya, kibir, uzun emel gibi kötü amellerden sakınmak için onların da bilinmesi gerekir. Çünkü Allah Teâlâ, namazı ve orucu farz kıldığı gibi, bunları da farz kılmıştır. Bu durumda senin sadece namaz ve oruca yönelip bu farzları terk etmen doğru değildir.
Ey İrşat yolunun yolcusu!... Nafilelerle meşgul olup dururken, kalpte hasıl olması istenen bu farzları terk etmekten kokmuyor musun? Çoğu zaman sen, işlenmesi haram kılınan ve azabı gerektiren gizli günahları işleyip dururken;bunun yanında mübah olan yemeyi, içmeyi ve uykuyu terk ederek Allah Teâlâ'ya yakınlık sağlamaya çalışırsın.
Aynı şekilde başına gelen bir musibete feryat ve ilâhî takdire kızgınlık içinde bulunduğun halde, yakarış ve yalvarma içinde olduğunu zannedersin. Her işinde riya üzere amel edip, dururken, yaptığın işin Allah Teâlâ'ya bir hamd ve insanları hayra davet olduğunu düşünürsün. Bir taraftan riya üzere yaptığın taatlarla Allah Teâlâ'ya isyan ederken, öbür yandan cezayı gerektirecek işlerden büyük sevap beklersin. Böylece büyük bir aldanış ve kötü bir gaflet içinde kalırsın. Vallahi bu durum, ilimsiz ibadet edenler için büyük bir musîbettir. Hiç şüphesiz kulluğun esası ve Allah Teâlây'a ibadetin temeli ilim üzere kuruludur. İlimsiz taat olmaz. Bunun için ilme öncelik verilmesi gerekir." (7)
14
"İlim, amel ve ihlâs elde edilmeden dinin hakikati anlaşılmaz ve kul, vaad edilen İlâhî lütuflara ulaşamaz."
"Her kim, ilim tahsili için bir yola (sefere) çıkarsa, bu yüzden Allah Teâlâ ona cennet yolunu kolaylaştırır." (8)
"İlim tahsili için sefere çıkan kimse,evine dönünceye kadar Allah yolundadır."(9)
"İlim, insanı cennete ulaştıracak sebeplerin başında gelir."
"İlim rütbesi rütbelerin en yükseğidir."
"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"
"İlim meclisi cennet meclisidir."
"İlim öğrenmek mukaddes bir cihaddır.".
"Âlimin uykusu câhilin ibadetinden hayırlıdır."
"Allah Teâlâ ve melekleri, gökler ve yer halkı, hatta yuvasındaki karınca ve denizlerdeki balıklara varıncaya kadar her şey; insanlara hayır ve iyilikleri öğretenler üzerine rahmet, istiğfar ve duâ ederler." (10)
"Kulu Allah Teâlâ'ya yaklaştıran ameller iki çeşittir: Farzlar, nafileler. Ancak, ihlâsla bir farzı edâ etmek, bin senelik nâfile ibadet etmekten daha faziletlidir. Manevî haller amellerin neticesidir. Bu ilimler, amellerin sağlam itikat ve ölçüler içinde yapılmasıyla hasıl olur. Bu da her mükellefin yapacağı ameli hakkıyla bilmesini gerektirir" (11)
15
"Allah Teâlâ'nın hükümlerini, Resûl'ü Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Selem'in emir ve edeplerini bilmeyenler, veli ve derviş olamazlar. Zahirî hükümleri iyi bilmeyen kimse, bâtinî halleri güzelleştiremez. Halleri ilme ters düşen birisine derviş–sofi ismi verilemez.(12)
"Biz işlerini, sözlerini ve hallerini kitap ve sünnet terazisinde ölçüp ona göre hareket etmeyeni Allah dostlarından saymayız." (13)
–Kalbinde iman, halinde edep ilmi bulunmayan kimse henüz insanlık makamına adım atmamıştır. Çünkü insan ancak iman ve edeple hayvandan ayrılır.
Hz. Mevlânâ Kuddıse Sırruhu:
"İnsan oğlunun edepten nasibi yoksa insan değildir. İnsanla hayvan arasındaki fark, edeptir. Gözünü aç da Allah'ın kelâmına iyice bak. Âyet âyet bütün Kur'an edepten ibarettir" der.
–İlim için nefsini ezmeyen kimse, hiçbir zaman aziz olamaz.– (Ya öğretici, ya öğrenici, ya dinleyici ol. Sakın dördüncüsü olma.)
Seyyid Muhammed Raşid Kuddıse Sırruhu:
"İlim olmazsa din tahrif olur, amel edilmezse ilim fayda vermez. Önemli olan ilim öğrenip amel etmektir. Bir ilim adamı yetiştirmek, bin sofî yapmaktan hayırlıdır" der.
İmam–ı Malik Rahmetullahı Aleyh:
"İlim, rivayet ve kuru malûmat çokluğu değildir. İlim faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir."
16
Şems–i Tebrizî Kuddıse Sırruhu:
"İlim üç şeydir: zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden."
Abdurrahman Tâhi Kuddıse Sırruhu:
"Yolumuz sohbet yoludur. İnsanlara hayret ediyorum, niçin sohbet istemiyorlar, niçin sohbet (ilim) meclislerine katılmıyorlar, niçin Allah adamlarının yanında bulunmuyorlar? Halbuki sohbet ehlinin ev sahibi Allah Teâlâ, teşrifatçısı Hz. Ali, sâkisi Hz. Hızır'dır."
"Eğer siz Peygamberlerin dahi sizin meclisinize oturmaları ve katılmalarını istiyorsanız, bu ancak, Kur'ân'ı Kerim'i okumak 've ilim meclisleri kurmakla' elde edilir."
İlmiyle âmil, âdâbıyla kâmil olma niyazıyla,
İLK KİTAPLA BAŞLAYALIM SOHBETİMİZE
17
İlk Kur'an Tefsiri Olarak
Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı Hz. Ali (a.s)'ın mushafı, İslâm tarihinde Kur'an ve
Kur’an ilimlerini ihtiva eden ilk kitap oluşu hasebiyle büyük öneme sahiptir.
Bu kitabın en belirgin özelliği, Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s)’a ait oluşudur.
İmam Ali (a.s) vahyin şahidi, kitap ilminin sahibi, Peygamber’in ilminin varisi, onun daimî arkadaşı ve ilim şehrinin kapısıdır. Sahabe içerisinde Kur'an'ın tefsiri ve tevilini, her ayetin zahiri ve batınını en iyi bilendir.
Kur'an'ın nazil olduğu dönemlerde Peygamber (s.a.a)'in yanında en çok hazır bulunun ve Peygamber (s.a.a)'in ilmini kavrayıp anlamada diğer sahabîlere apaçık bir üstünlüğü olan kimsedir. Onun Kur'an ilmine geniş ve engin bir biçimde vâkıf olduğu, Peygamber-i Ekrem (s.a.a), sahabe ve diğerleri tarafından defalarca ve ısrarla belirtilmiştir.
Allah (c.c) Kur'an'da şöyle buyuruyor:
"Kâfirler, sen peygamber değilsin, derler. De ki: Sizinle aramda tanık olarak Allah ve kitap bilgisine sahip olan yeter." (Ra’d/43)
Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde olduğu gibi Ehl-i Sünnet rivayetlerinde de "Kitap bilgisine sahip olan kimse"den maksadın Hz. Ali (a.s) olduğu vurgulanmıştır. [1]
18
Kur'an'ın çeşitli yerlerinde Hz. Ali’(a.s)’ın ve evlâtlarının (a.s) ilmî dereceleri vurgulanmış ve başkaları onlardan ilim öğrenmeye teşvik edilmiştir. "İlimde derinleşenler" ve "Zikir ehline sorun" ayetleri ile benzeri diğer ayetler, bu yüce insan ve evlâtlarının Kur'an hakkındaki derin ve engin bilgilerine tanıklık etmektedir.
Peygamber (s.a.a) de defalarca konuşmalarında Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'a olan ilmi derinliğini vurgulamıştır. Örneğin bir konuşmasında şöyle buyurmaktadır: "Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır. Kim bu şehre girmek ve hikmet isterse, kapıya gelsin." Yine buyurmaktadır: "Ali Kur'an iledir, Kur'an da Ali ile. Onlar havuzun başında bana kavuşuncaya dek birbirinden asla ayrılmazlar.” [2]
Bu anlamda Peygamber-i Ekrem (s.a.a)'den diğer birçok hadis de nakledilmiştir. Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an bilgisi sahabe ve dostlarının dillerinde de destanlaşmıştı. İbn-i Abbas şöyle diyor:
"Halkın bilgisi beş kısma ayrılmıştır. Dört kısmı Ali’de, bir kısmı da diğer bütün insanlarda. Ayrıca Ali, o bir kısımda da onlara ortaktır ve hatta onlardan daha bilgindir." [3]
İbn-i Mes’ud şöyle diyor: "Eğer Allah'ın Kitabı’nı benden daha iyi bilen birini tanısaydım, uzun yollara (zahmetlere) düşecek olsam bile, onun hizmetine koşardım." Birisi ona; "Ali'yi nasıl buluyorsunuz?" diye sorduğunda; "Ben onunla başladım ve Kur'an'ı onun yanında öğrendim."[4] cevabını verdi.
19
Suyutî şöyle yazıyor: "Muammer b. Veheb b. Abdullah, Ebu’t-Tufeyl'den naklediyor; diyor ki Ebu’t-Tufeyl: “Hz. Ali’nin bir konuşmasına şahit oldum; ‘Sorun benden! Allah'a andolsun, soracağınız her sorunun cevabını vereceğim. Kur'an'dan sorun bana! Allah'a andolsun, Kur'an'daki her bir ayetin gece mi, yoksa gündüz mü, dağda mı, yoksa çölde mi nazil olduğunu çok iyi biliyorum.’ diyordu.” [5]
Şehristanî, Mefatîh'ul-Esrar adlı tefsirin giriş bölümünde şöyle yazıyor: "Sahabe, Kur'an ilminin Ehl-i Beyt’e mahsus olduğu konusunda söz birliği içindedirler.” [6]
Şevahid'ut-Tenzil adlı eserde Ömer, İbn-i Mes’ud, Ayşe, Abdullah b. Ömer, Ebu Abdurrahman Selemî ve Ata b. Ebî Rubah'tan Hz. Ali'nin Kur'an'ı en iyi bilen kişi olduğunu rivayet etmiştir.[7]
Hz.Ali (a.s)'ın kendisi şöyle buyuruyor: "Resulullah'a nazil olup da bana okumadığı bir ayet yoktur. O okuyor ve ben de yazıyordum; daha sonra o ayetin tevil ve tefsirini, nasih mi yoksa mensuh mu olduğunu bana öğretiyordu."[8]
Defalarca minberden halka seslenerek; "Beni kaybetmeden önce sorun benden!" buyurmuşlardır. Bu rivayet, Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında mütevatirdir.İbn-i Asakir, Tarih-i Dimaşk adlı eserinde bu başlık altında özel bir bölüm açmış ve “Ali’den başka hiç kimse, ‘Şu iki kapak arasındakinden (Kur’an’dan) sorun benden soracağınızı!’ diyememiştir.” demiştir. Konuyla ilgili birçok rivayeti de bu bölümde zikretmiştir.[9]
20
Ali (a.s) bütün bu özellikleri ve sınırsız ilmi ile İslâm'da ilk müellif unvanıyla mushafı yazmıştır. Gerçi Hz. Ali (a.s)'ın bu değerli mushafı maalesef bizim elimizde değildir, ancak böyle bir eserin var olduğunu tarihçiler, hadisçiler ve tefsirciler kaydetmişler, ayrıca İmam'ın kendisi ve diğer Ehl-i Beyt İmamları da belirtmişlerdir.
Birçok yazarlar böyle bir kitabın varlığından ve bazı özelliklerinden söz etmişlerdir. Bu kitap hakkında nakledilen sözler, gerçi teferruatta bir miktar farklı da olsalar, genel itibarla hepsi aynı şeyi söylüyorlar. Bu kitap hakkında ortak görüş şudur: Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra Hz. Ali (a.s), Kur'an'ı toplamadıkça sırtına aba almayacağına ve başka hiçbir işle uğraşmayacağına dair yemin etti. Kur'an'ı yazdıktan sonra onu alıp Mescid'ün-Nebi'ye getirdi, zamanın hâkimlerine ve halka sundu ve buyurdu ki: "Bu Kur'an'dır. Peygamber'in vefatından sonra ben onu toplamakla meşgul oldum ve şimdi onu size getirdim." Cevap olarak; "Bizim ona ihtiyacımız yoktur!" denildi. O da onu kaldırıp eve geri götürdü. Onun yazdığı Kur'an, ayetlerin nassını, tevil ve tefsirini kapsıyordu. O Kur'an'da surelerin tertibi, nüzul sırasına göre idi. Bugün elde olan Kur'an dizilişinde değildi. Şimdi bu konuyla ilgili çok önemli birkaç rivayeti inceleyelim: İbn-i Nedim şöyle yazıyor: "Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra halktan vefasızlık görünce Kur'an'ı toplayıncaya kadar sırtına aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu isteğini yerine getirebilmek için üç gün evde oturdu.
21
Böylece bu kitap, Ali (a.s)'ın göğsünden aktardığı ilk kitap idi. Bu kitap, Cafer (a.s) oğullarının (Ehl-i Beyt İmamlarının) yanındadır." Ve şöyle ekliyor: "Ben bu dönemlerde Ebu Hamza Ya'lî el-Hasanî'nin yanında bir kitap gördüm; birkaç yaprağı da düşmüştü. O kitap, Hz. Ali (a.s)'ın hattı ile yazılmıştı ve Hasan'ın çocuklarına miras kalmıştı."[10]
Muhammed b. Sirin, İkrime'den şöyle nakletmek- tedir: "Ebu Bekir'in hilâfetinin ilk günlerinde Ali b. Ebî Talib (a.s) evde oturup Kur'an'ı toplamakla meşgul oldu." Ben İkrime'den: "Acaba o zaman aynı nüzul sırasına göre başka bir Kur'an da yazılmış mıydı?" diye sordum. "Eğer cinler ve insanlar hepsi bir araya gelselerdi, böyle bir Kur'an vücuda getiremezlerdi." cevabını verdi. İbn-i Sirin diyor ki: "Bu kitabı araştırmaya koyuldum; Medine'ye mektup yazdım, ancak ona ulaşamadım." [11]
İbn-I Cezzî Kelbî şöyle yazıyor:"Kur'an,Peygamber zamanında sahifelerde ve kişilerin sinelerinde (hafıza- larında) perakende ve dağınık bir hâldeydi. Peygamber (s.a.a)'in vefatından hemen sonra Ali b. Ebî Talib (a.s) onu ayetlerin iniş sırasına göre toplayıp düzenledi. Bu değerli kitapta saklı nice ilimler vardı; ama ne yazık ki elimizde değil."[12]
Şeyh Müfid şöyle yazıyor: "Müminlerin Emiri (a.s) Kur'an'ı baştan sona bir araya getirdi; yapması gerektiği gibi de yaptı: Mekkî ayetleri Medenî ayetlerden önce, nesholunmuş ayetleri nesheden ayetlerden önce yazmak suretiyle her ayeti olması gereken yerde yazmıştı."[13]
22
Şirazî Kur'an'ın nüzulü hakkında İbn-i Abbas'tan şöyle naklediyor: Allah (c.c), Peygamber (s.a.a)'e ondan sonra Ali (a.s)’ın Kur'an'ı toplayacağına dair garanti verdi. Sonra Allah Kur'an'ı Ali (a.s)'ın göğsünde karar kıldı ve Ali (a.s) da Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra altı ay içinde Kur'an'ı derleyip topladı."[14]
Yine o şöyle yazıyor: Ebu'l-A’lâ Attar ve Harezm hatibi Muvaffak, kendi kitaplarında Ali b. Rubah'tan şöyle naklediyorlar: "Peygamber (s.a.a) Hz.Ali (a.s)'a Kur'an'ı toplamasını buyurdu. Ali (a.s) da toparlayıp yazdı.Yine Ali (a.s) buyurdu ki: "Eğer bana destek olunsa, Peygamber (s.a.a)'in imlâ ettiği ve benim yazdığım kitabı halka sunarım." [15] Birçok Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Beyt kaynaklarında nakledildiğine göre, "Peygamber (s.a.a) Ali (a.s)'a yanında bulunan Kur'an ile yatağının başucunda perakende ve dağınık hâlde bulunan sahifeleri bir araya getirmesini, böylece Kur'an'ın da Tevrat ve İncil gibi bozulmasına engel olmasını buyurdular. Sonra Ali (a.s) bu sahifelerin hepsini sarı bir bez parçasına sarıp mühürledi ve şöyle buyurdu: "Bundan sonra bunları toparlayıncaya kadar sırtıma aba almayacağım." O günden sonra Kur'an'ı toplayıncaya kadar yanına gelenleri üzerine aba giymeden karşılıyordu."[16]
İbn-i Ebi'l-Hadid şöyle yazıyor: "Hz. Ali’(a.s)’ın Peygamber (s.a.a) zamanında Kur'an hafızı olduğu ve ondan başka hiç kimsenin Kur'an'ın tamamına hafız olmadığı ve Peygamber (s.a.a)'den sonra ilk Kur'an'ı toplayan şahıs olduğu, görüş birliğine varılmış bir konudur." [17]
23
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: "Halktan hiç kimse Kur'an'ı nüzul sırasına göre topladığını iddia etmemiştir, etmişse de yalan söylemiştir. Ali b. Ebî Talib (a.s) dışında hiç kimse, Kur'an'ı Allah'ın indirdiği şekilde hıfzedip toparlamamıştır."[18]
Yine şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Ali (a.s) Kur'an'ı toparlayıncaya kadar omzuna aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu iş için bir müddet onlardan (zamanın hâkimlerinden) uzak durdu. Zamanı gelince yazmış olduğu Kur'an'ı bir parçaya sarılmış olarak -onlar mescitte oldukları bir sırada- mescide getirdi. Herkes Hz. Ali’(a.s)’ın bunca zaman sonra gelmesine hayret etmişlerdi. Onların arasına girince kitabı ortaya koyup şöyle buyurdu: "Peygamber (s.a.a) buyurmuşlardı ki: "Ben sizin aranızda kendi yerime bir şey bırakacağım, eğer ona yapışırsanız doğru yoldan sapmazsınız. O, Allah'ın Kitabı ve benim İtret’im ve Eh-i Beyt'imdir. Şimdi, bu Kitap’tır ve ben de Ehl-i Beyt'im." Ömer kalkıp şöyle dedi: "Eğer senin Kur'an'ın varsa, onun benzeri bizde de vardır." Hz. Ali (a.s), hücceti tamamladıktan sonra (delil ile mazeret yolunu kapadıktan sonra) kitabını alıp geri döndü."[19] Şeyh Saduk şöyle diyor: "Kur'an'ı onların yanına götürüp şöyle buyurdu: "Bu, Rabb'inizin kitabıdır, tıpkı Peygamberinize indirdiği gibidir. Bir harf dahi ondan azaltılıp çoğaltılmamıştır." Onlar dediler: "Bizim ona ihtiyacımız yoktur, sende olanın aynısı bizde de vardır." Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) şu ayeti okuyarak oradan ayrıldı: "Sonra onlar Kur'an'ı arkalarına attılar ve onu çok ucuza sattılar. Ne de kötü bir ticaret yaptılar!"[20]
24
Bazıları diyorlar ki: "Hz. Ali (a.s)'ın Kur'an'ının kabul görmemesinin nedeni şuydu: Ebu Bekir Kur'an'ı açtığında Muhacirler ve Ensar’dan bazılarının yanlış davranışlarının bu kitapta yazılı olduğunu gördü. Bunun, maslahata uygun olmayacağı korkusuyla onu reddetti."[21]
Özet olarak söylemek gerekirse;Ali (a.s)'ın Kur'an'ı toplaması olayı, birçok Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında nakledilmiştir. [22]
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Kur'an'ı toplama ve onu Müslümanlara sunma işinin, o büyük ve eşsiz insan tarafından gerçekleştirildiği apaçık bir gerçektir.
Gerçi bu arada bazı cüz’î konularda birtakım ihtilaflar da vardır. Örneğin; Kur'an üç günde mi, yoksa altı ayda mı toplandı? Peygamber (s.a.a)'in vefatından üç gün sonra mı, yoksa altı ay sonra mı halka sunuldu? Acaba Ali (a.s) Kur'an'ı, onun tefsir ve tevilini kendi göğsünde saklı ilimle mi kâğıda döktü?
Yoksa tahta parçalarına,taşlara,hurma yapraklarına, deve kemiklerine, kâğıt ve deriler üzerine yazılmış olan Kur'an ayetlerini bir araya toplamak suretiyle mi bu işi gerçekleştirdi? Yoksa her ikisinden de mi yararlandı?
Zira rivayetler, her iki kaynağa da işaret etmektedirler. Diğer bir deyişle; acaba Hz. Ali (a.s) Kur'an'ı toplamada, daha önce yazılanları bir araya getirip düzenlemekle mi yetindi, yoksa baştan sona bizzat yazmak suretiyle düzenli bir mecmua mı meydana getirdi?
25
Bunlar, birtakım açık olmayan ayrıntılardır ki, bu konularda doğru bir hüküm verebilmek, tarihi bütün yönleriyle araştırmak ve söylenmemiş gerçekleri keşfetmek suretiyle mümkün olabilir. Ancak bu iş, başlı başına bir araştırma ve çalışmayı gerektirmektedir.
Kur'an'ın toplanma müddeti hakkında çoğu rivayetler suskun kalmışken bazılarında Kur'an'ın üç günde, bazılarında ise altı ayda toplandığı belirtilmekte- dir. (Bir veya iki rivayette altı ay nakledilmiş, üç gün olduğunu söyleyen rivayetler birçok kaynaklarda zikredilmiştir.)
Ne var ki, Kur'an'ın tamamının bütün tefsir ve teviliyle bu kısa müddet içerisinde toplanılmış olması, gerçek dışı bir görünüm arz etmektedir.
Ancak, “Kur'an, Peygamber (s.a.a) zamanında bir şekilde yazılmış veya imlâ edilmiş, fakat Resul-i Ekrem’in ömrünün son anlarına dek vahiy nazil olabileceği ihtimali göz önünde bulundurularak bir araya toplatılmamıştı. Ancak ayrı ayrı bölümler hâlinde yazılı olarak korunuyordu.
İşte bu bölümlerin tertip, düzen ve bir araya getirilmesi, bu üç gün içerisinde tamamlanmıştır.” denirse, o başka.
İkinci rivayete, yani Kur'an'ın altı ayda toplanılmış olmasına gelince; Hz. Ali (a.s)'ın bu müddet içerisinde bütün Kur'an'ı baştan sona bizzat yazmış olması, ya da dağınık hâlde bulunan Kur'an'ı bir araya toplayıp tefsir ve tevili ile uğraşmış olması, uzak bir ihtimal değildir.
26
KITABIN YAZILMASI YAHUT KUR'AN'IN BIR ARAYA TOPLANMASI
Şüphesiz, Peygamber (s.a.a)'in yanında parçalar ve cüzler hâlinde (perakende ve dağınık bir durumda) bulunan Kur'an ilk olarak Hz. Ali tarafından bir araya toplanılmıştır.
Yalnız bu kitabın her ayetin tefsir ve tevilini de içermesi, (bu tefsirlerin çoğu Allah tarafından nazil olmuş olsa bile) içerdiği şeylerin çoğunun Kur'an'dan olmadığı anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla bu kitap, Hz. Ali (a.s) tarafından kaleme alınmış başlı başına bir kitaptır; yalnızca Kur'an ayetlerinin toplanılması olayı değildir.
Seyyid Şerefuddin Amulî şöyle yazıyor: "Ali (a.s) Kur'an'ı nüzul sırasına göre toplamış ve ondaki nasih ve mensuhu, umum ve hususu, mutlak ve mukayyedi, muhkem ve müteşabihi, azimet ve ruhsatı, sünnet ve adabı belirlemiş, nüzul sebeplerine işaret etmiş ve anlaşılması zor olan yerlere açıklamalar getirmişti... Anlaşılacağı üzere, Hz. Ali (a.s) tarafından toplanmış Kur'an daha çok bir tefsir niteliği taşımaktadır."[23]
Önceki rivayetlerden de iyice anlaşıldığı üzere, bu Kur'an içerik ve tertip açısından halifeler döneminde yazılan Kur'an ile farklı özelliklere sahiptir. Çünkü onun çoğunu tefsir ve teviller oluşturmaktadır. Ehil-i Beyt İmamlarından gelen rivayetlerde de bu noktaya işaret edilmiştir. İmam Bâkır (a.s), "Ali (a.s) dışında hiç kimse Kur'an'ı nazil olduğu şekliyle toplamadı." buyurmuştur.
27
İmam Sadık (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Eğer halk Kur'an'ı nazil olduğu üzere okusaydı, kesinlikle iki kişi arasında ihtilâf söz konusu olmayacaktı."[24]
Yine şöyle buyurmuştur: "Eğer Kur'an nazil olduğu gibi (Hz. Ali'nin tefsir ve tertibi ile) okunsaydı, bizim adımızı Kur'an'da bulacaktınız."[25]
Yine buyurmuştur ki:"Bizim Kaim'imiz Hz.Mehdi- kıyam ettiğinde Kur'an'ın nazil olduğu gibi okutulması için çadırlar kurduracak. O gün, en zor gündür. Zira Kur'an, bugünkü tertip ve düzenin dışında, bambaşka bir hâlde olacaktır.” [26]
Şüphesiz, nazil olduğu şekilde denilmesinden maksat, onun özel tertip, tefsir ve teviliyle okunmasıdır. (Hz. Ali (a.s)'ın tertip ve tefsir ettiği şekliyle.) Bu rivayetlerin çoğu -gerçi sağduyu sahibi olmayanların Kur'an'ın tahrif olduğu görüşünü ileri sürmelerine neden olmuşsa da- gerçekte Hz. Ali (a.s)'ın mushafında yazılmış olan tefsir ve yorumlara işaret etmektedir. Buna göre, bu rivayetleri reddetmek, senetlerini zayıf saymak, yahut onları Kur'an'ın hıfzı veya anlaşılmasına ilişkin kabul etmek doğru değildir. Zira bütün bunların anlamı çok açıktır. Gerçi bu konuyla ilgili birçok asılsız hadis de mevcuttur ki, yeri geldiğinde onlara da işaret edeceğiz.
28
ALI (A.S)’IN MUSHAFI VE SAHÎFESI
Hz. Ali (a.s)'a izafe edilen kitaplardan biri de "Hz. Ali (a.s)'ın Sahîfesi"dir. Ehl-i Sünnet tarafından da bu isim ile tanınan bu eserden, Ehl-i Beyt kaynaklı rivayetlerde ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında bahsedilmiştir.
Ayrıca, Ehl-i Sünnet'in Sahih-i Buharî, Müslim, Sünen-i Ebî Davud, Müsned-i Ahmed gibi temel kaynaklarında bu kitaptan nakillerde bulunulmuştur. Bu sahîfe çok öz olarak yazılmış ve Hz. Ali’(a.s)’ın kılıcının kılıfında saklı idi.[27]
Hadisçiler arasında meşhur olan "Ali (a.s)'ın Kitabı" adıyla başka bir kitap daha vardır ki, birçok rivayetlerde bu eserden söz edildiği gibi, Ehl-i Beyt mektebine mensup alimler bu kitaptan nakillerde bulunmuşlardır.
Bu kitap Sahîfe, Camia, Cifr ve Sahîfe-i Camia gibi adlarla zikredilmiştir. Bu kitabın yetmiş zira (yaklaşık otuz beş metre) uzunluğunda olup Hz. Ali (a.s)'ın hattıyla yazıldığı ve kendisinden sonra Ehl-i Beyt İmamlarına miras kaldığı rivayet edilmiştir. Bu kitapta, hatta kaşımak suretiyle deride oluşan çizintinin diyetine kadar, büyük-küçük her hükmün yazılı olduğu zikredilmiştir.[28]
Bazı rivayetlerde Ehl-i Beyt İmamlarından şöyle naklediliyor: "İlim bize mahsustur. Biz ilim ehliyiz. Bütün ilimler bizim yanımızda korunmuştur. Kıyamete kadar olacak her şeyin -hatta derideki çizintinin- hükmü, Peygamber (s.a.a)'in imlâsı ve Ali (a.s)'ın hattı ile yazılmış olarak bizim yanımızda mevcuttur." [29]
29
Bu sözlerin hepsi adı geçen kitap hakkındadır. Zira bu kitabın bir kısmı diyet ile ilgilidir. Bu bölüm, İbn-i Nasih'in kitabıyla tanınmıştır. Bu kitap hakkında çok şeyler söylenmiştir. Ancak Ali (a.s)'ın mushafı bu iki kitaptan ayrıdır. Mushaf’ın bu iki kitaptan biri olduğu hakkında hiçbir delil yoktur. Bu kitapların hangisinin ilk yazılmış olduğu da kesin olarak bilinmiyor.
Zira, bu kitaplardan hiçbirinin ne zaman yazıldığı kesinlikle belli değildir. Acaba Peygamber (s.a.a)'in zamanında mı, yoksa daha sonra mı yazılmış, bilinmiyor. Ancak mushafın Peygamber (s.a.a) zamanında yazıldığı, hatta o hazret tarafından imlâ edildiği hakkında birçok rivayet vardır. Ama eldeki kaynaklardan hiçbirinde bu iki kitaptan herhangi biri hakkında kesin bir bilgiye rastlanmamıştır.
Yalnızca Seyyid Şerefuddin şöyle yazıyor: "Ali (a.s), Peygamber (s.a.a)'in cenaze işlerini tamamladıktan sonra Kur'an'ı toplayıncaya kadar namaz dışında sırtına aba almayacağına dair yemin etti ve söylediği gibi de yaptı... Bu kitap bittikten hemen sonra Hz. Fatıma (a.s) için bir kitap yazdı. Bu kitap, Fatıma (a.s) evlâtlarınca "Mushaf-ı Fatıma (a.s)" adıyla bilinmektedir. Birtakım meseller ve hikmetli sözlerden ibarettir. Daha sonra diyet hakkında bir kitap yazdı ve onu "Sahîfe" diye adlandırdı..." [30] Ne var ki, bu yazdığı tertip için kaynak belirtmemiştir.
30
KUR'AN'IN "MUSHAF" OLARAK
ADLANDIRILMASI
Bu konuda başka önemli bir nokta da, Hz. Ali tarafından toplanılmış olan Kur'an'a "Mushaf" adının verilmiş ve bu isim ile tanınmış olmasıdır. Yalnız, bu ad, yazıldığı zaman mı bu kitaba verildi, yoksa daha sonraları bu adla anıldığı için mi böyle bir unvana sahip oldu, kesin değildir? Bu sorular İbn-i Mes’ud, Übey ve Muaz gibi bazı sahabîlerin mushafları için de geçerlidir. Hatta bazı rivayetlerde ashaptan bazılarının kendi mushaflarını Peygamber (s.a.a)'e sundukları da nakledilmiştir.[31]
Peygamber (s.a.a)'den nakledilen birtakım rivayet -lerde de Kur'an'dan "Mushaf" diye bahsedildiği görülmektedir. [32]
Öyle görülüyor ki, Hz. Ali’(a.s)’ın zamanında bu isim meşhur idi. Kur'an'ın Peygamber (s.a.a) zamanında bugünkü şekliyle toplanmış olduğunu iddia edenler de bu rivayetlere dayalı olarak konuşmaktadırlar. Bazı rivayetlerde şöyle nakledilmektedir: Kur'an ilk defa Ebu Bekir zamanında bir araya toplanıldı ve "Mushaf" olarak adlandırıldı.
Zira, toplanıldıktan sonra ad koyma konusunda ihtilâfa düşmüşlerdi. İbn-i Mes’ud, Habeşe civarında "Mushaf" olarak adlandırılmış bir kitap gördüğünü söyledi. Ebu Bekir, bunun güzel bir ad olduğunu söyledi ve o günden sonra Kur'an "Mushaf" adıyla anılmaya başladı.[33]
31
Her ne kadar bilimsel bir sonuca ulaşma ihtimali düşük de olsa, bu konuda gerçeğe ulaşmak için tarihte nakledilen konular üzerinde çok geniş bir araştırma yapılması gerekir. Yalnız, denilebilir ki: Hz. Ali ve diğer sahabîlerin kitapları yazılıp "Mushaf" tabiri şöhret bulduktan sonra bu kitaplar "Mushaf" adıyla meşhur oldular. Çünkü tâ başından beri bu kitapların "Mushaf" adıyla anıldıklarına dair hiçbir tarihi delile rastlamamak- tayız. Elbette Peygamber (s.a.a)'den nakledilen bazı rivayetlerde "Mushaf" kelimesinin zikri, nakl-i mana yönüyle de mümkündür. Yani, Peygamber (s.a.a) Kur'an olarak söylemiştir ama, yıllar sonra o sözü nakledildiği zaman -Mushaf kelimesi şöhret bulduğu için- Mushaf oluruk nakledilmiştir.
Özellikle de aynı kişiden nakledilen aynı rivayette, farklı nüshaların birinde "Mushaf" denirken, diğerinde "Kur'an" denmektedir. Bu durum, yukarıdaki söze bir şahit ve delil konumunda olabilir.[34]
32
HZ. ALI (A.S)'IN MUSHAFININ ÖZELLIKLERI
Hz. Ali (a.s)'ın mushafı hakkında söylenenlerden edinilen birkaç özelliği şöyle sıralayabiliriz:
a) Sureler nüzul sırasına göre tertiplenmiştir.
b) Mensuh ayetler (hükmü kaldırılmış) nasih ayetlerden (hükmü kaldıran) önce getirilmiştir.
c) Onda ayetler hiçbir değişikliğe uğramaksızın, dikkatle yazılmıştır.
d) Her bir ayet, harf harf aynen Peygamber (s.a.a)'in okuduğu şekilde yazılmıştır.
e) Ayetler Peygamber (s.a.a)'in imlâsı ve Ali (a.s)'ın hattı ile yazılmıştır.
f) Ayetlerin tefsirleri, Allah tarafından nazil olduğu kadarıyla yazılmıştır. Bu husus, "Tenzil'in Hakikati" diye adlandırılmıştır.
Zira Allah tarafından gelen her vahiy, Kur'an değildi. Bazıları tefsir niteliği taşımaktaydı.
g) Ayetlerin tevili onda zikrolunmuştur.
h) Ayetlerin indirilmesinin nerede, ne zaman, ne münasebetle olduğu, ayetten kimlerin kastedildiği gibi bütün özellikleri zikredilmiştir. Bu özellikler "Ayetlerin Tenzili" diye adlandırılmıştır.
ı) Bazıları da bu mushafta umum-husus, mutlak-mukayyet, muhkem-müteşabih, nasih-mensuh, azimet-ruhsat, sünnet ve adap ile ilgili açıklamaların da yazılı olduğunu rivayet etmişlerdir.
33
k) Ehl-i hak ile ehl-i bâtılın kim oldukları, ayrıca Muhacirlerden ve Ensar’dan bazı kimselerin veya münafıkların işlediği suçlar da bu kitapta yazılmıştır.
Şehristanî "Mefatîh'ul-Esrar" kitabının giriş bölümünde şöyle yazıyor: "Hz. Ali (a.s)'ın kitabının metin ve haşiyelerden oluştuğu söylenmektedir."[35]
Evet, Ali(a.s)'ın mushafı bütün bu sayılan özellikleri eksiksiz bir şekilde bir araya getirmiş olduğu gerekçesiyle Hz. Ali’(a.s)’ın telifi ve eseri olarak diğer mushaflardan tamamen farklı olarak değerlendirilmesi gerekir. Şüphesiz, Kur'an'ın bu şekilde toplanılması (kitabın başında belirtildiği gibi) ancak Kur'an hakkında geniş bir ilmi kariyer gerektirir ki bu, yalnızca Ali (a.s)'a özel bir durumdur. Burada Ahmed Emin'in sözüne bir bakınız: "Sahabeden çok az bir grup Kur'an tefsiri ile tanınmışlardır. Bunlardan önde gelenler: Ali b. Ebî Talib, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud, Übey b. Kâb olarak rivayet olunmuşlardır. Onlardan sonra da, Zeyd b. Sabit, Ebu Musa Eş'arî ve Abdullah b. Zübeyr gelir. Bu konuda aslına bakılırsa, yalnızca ilk dört kişiyi saymak gerek. Çünkü, farklı mektep ve mezheplerin tefsir alanında dayanakları genel olarak bu dört kişidir.
Tefsir alanında bu derinliği bu dört kişiye has kılan ndenler genel olarak şunlardır: Onların Arap dilini çok iyi bilmeleri ve onun çeşitli üslup ve özelliklerine vâkıf olmaları, Peygamber (s.a.a) ile uzun müddet bir arada olmaları, sonuçta ayetlerin nüzul sebepleri, yerleri hakkında olan bilgileri ve onların kendi bilimsel güçlerini Kur'an üzerinde tereddüt etmeksizin sarf etmeleridir."[36]
34
Hatırlatmak gerekir ki, İbn-i Abbas ve İbn-i Mes’ud, Kur'an tefsiri konusunda Hz. Ali (a.s)'ın öğrencileri idiler. İbn-i Abbas, Kur'an ile ilgili bilgisinin Hz. Ali (a.s)'dan bir yansıma olduğunu söylüyordu ve kendi ilminin Ali (a.s)'ın ilmine kıyasla deryada bir yaprak misali olduğunu söylüyordu. İbn-i Mes’ud da Kur'an tefsiri üzerine çalışmalarıyla birlikte birçok surelerin tefsirlerini Hz. Ali (a.s)'dan öğrenmiştir.
35
HZ. ALI (A.S)'IN
MUSHAFINDA SURELERIN TERTIBI
Bu hususta surelerin tertibi hakkında meşhur söz, surelerin nüzul sırasına göre dizildiği görüşüdür. Bunun niteliği de yalnızca iki veya üç kaynakta belirtilmiştir. Öncelikle İbn-i Nedim, el-Fihrist'inde Ali (a.s)'ın mushafını zikrettikten sonra diyor ki: "Bu mushafta surelerin tertibi şöyledir..."
İkinci kaynak, Tarih-i Yakubî'dir ve şöyle yazıyor: "Bazıları Ali b. Ebî Talib (a.s)'ın Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra Kur'an'ı topladığını, devenin sırtına yükleyip getirdiğini ve "Bu benim topladığım Kur'an'dır." dediğini söylemişlerdir. O, Kur'an'ı yedi cüzde toplamıştı."
Yakubî, daha sonra bu yedi cüzü sırasıyla sayıyor: “1. cüz sırasıyla Bakara, Âl-i İmran, Nisâ, Mâide, En’âm, A’râf ve Enfâl sureleri ile başlıyor ve her cüz on dört ilâ on sekiz sure kapsıyordu ve her cüz başlangıç suresinin adını almaktaydı. Bunların toplamında da üç sure eksiktir." [37] Böylesi özellikler, bilinen meşhur nüzul tertibi ile uyum içinde olmadığı gibi, diğerlerinin Ali (a.s)'ın mushafı hakkında söyledikleri ile de örtüşmemektedir. Zira söylenenlere göre Ali (a.s)'ın mushafının başında İkra (Alak), sonra Müddessir, Kalem, Muzzemmil... sureleri yer almaktaydı. Yukarıdaki tertip, tarihçilerin dedikleriyle de uyum içinde değildir.[38] Aynı şekilde Şehristanî de Mefatîh'ul-Esrar kitabında mushafın tertibini Mukatil b. Süleyman'dan naklediyor.[39]
36
KUR'AN'IN TOPLANILMA ZAMANI
Geçen bölümdeki açıklamalarımızdan Kur'an'ı ilk toplayanın Hz. Ali (a.s) olduğu anlaşılmaktadır. Ama Kur'an'ın ne zaman toplandığı hakkında tarih, tefsir ve Kur'an ilimleri ile ilgili eserlerde çok çeşitli sözler söylenmiştir.
Bu konuda söylenen sözler, ilk bakışta çok uyumsuz ve birbirine zıt iddialarla doludur. Bu yüzden birçok araştırmacı gerçeğe ulaşmakta zorlanmıştır.
Bazı rivayetler, Kur'an'ın toplanması işini Peygamber (s.a.a)'in kendi zamanına, bazıları Ebu Bekir dönemine, bazıları Ömer dönemine ve diğer bazıları da Osman dönemine ait olduğunu kabul etmektedirler. Ancak bu işin Osman döneminde yapıldığına dair rivayetler meşhurdur.
Uyumsuzlukların bulunduğu diğer bir durum da, Kur'an'ın toplanması işindeki bazı özellikler ve cüz’î konulardır. Hatta Kur'an'ı ilk toplayanın Ali (a.s) olduğu konusu bile bütün bu söylenenlere rağmen ilk bakışta uyumsuzlukla doludur.
Dr. Muhammed Ali Sağir şöyle yazıyor:"Kur'an'ın toplanması ile ilgili rivayetlerde hayret edilecek derecede birbirine zıt tarihlere rastlanmaktadır." Daha sonra birbirine zıt rivayetleri sıralıyor. [40]
Ayetullah Hoî, bu konuyla ilgili rivayetleri bir arada toplamış ve yirmi iki rivayet nakletmiştir. Daha sonra da bu rivayetlerin hepsinin birbirine zıt ve haber-i vahit olduklarını belirtmiştir.
37
Merhum Belâğî de kendi tefsirinin giriş bölümünde "Kur'an'ın toplanması hakkındaki rivayetlerin zıtlığı" adı altında bu konudan bahsetmiş ve bu rivayetlerde görülen zıtlıkları saymıştır. Sonuçta bu rivayetlerin tarih açısından bir değer ifade etmediğini vurgulamıştır.[41]
Bütün bu eleştirilerin ışığında şöyle denilebilir: Gerçi Ehl-i Sünnet kanalıyla nakledilen rivayetlerin çoğu birbiriyle zıtlık arz etmektedir, fakat en çok üzerinde ihtilâf edilen rivayetler Kur'an'ın toplanma zamanı ile ilgilidir. Zira bu rivayetlerin bir kısmında Kur'an'ın toplanma işleminin Peygamber (s.a.a)’in zamanında gerçekleştiği belirtilirken, bir kısmında bu işi Ali (a.s), Ebu Bekir, Ömer, Osman, Zeyd b. Sabit, Benî Huzeyfe'nin azatlısı Salim gibi kişilerin yaptığı söylenmiştir. Bunların bazısında ise bu işin Hz. Ali (a.s) zamanda altı kişi tarafından yapıldığı ifade edilmiştir. Evet, bu izafeler görünüşte birbiriyle uyum içinde değillerdir. Ancak bu rivayetler incelikleriyle tahlil edilirse, bu zıtlıkların çoğunun yok olup gittiği görülecektir.
Bu rivayetler çok yönlü olarak tahlil edildiğinde en az altı sonuç ortaya çıkmaktadır:
1- Kur'an'ın ezberlenip göğüslerde saklanıyor olması.
2- Kur'an'ın parçalar hâlinde yazılmış olduğu.
3- Kur'an'ın sayfalar hâlinde tam olarak (tertipli veya tertipsiz) toplandığı.
4- Kur'an'ın başı ve sonu belli bir kitap olarak düzgün bir şekilde toplanması.
38
5- Kur'an'ın tefsir, tevil, nüzul sebepleri, zahirî ve batınî anlamlarıyla birlikte toplanması.
6- Kur'an'ın yazılı olduğu mushaflarda yazım ile kıraat açısından birlik sağlanması.
Bu sonuçların her birini Kur'an'ı toplama işlemi olarak sayabileceğimiz gibi, toplama merhalelerinden biri olarak da değerlendirebiliriz. Şimdi bu merhalelerin her birinin ne zaman ve kim tarafından gerçekleştirildiğine bakmak gerekmektedir. Herkesin üzerinde görüş birliğine sahip olduğu konu, ayetlerin Peygamber (s.a.a)'in zamanında tertiplendiğidir. Ancak acaba surelerin sırası da bizzat Peygamber (s.a.a) tarafından mı belirlenmiştir? Kur'an bugünkü hâliyle Peygamber (s.a.a) tarafından mı sıralandı? Yoksa Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra sahabenin rey ve içtihadına göre mi dizildi? Bunlar, ihtilâflı konulardır. Birinci görüşe, Şia ve Ehl-i Sünnet'ten katılım oldukça fazladır. Birçok deliller getirmekteler ve Ayetullah Hoî bu konuda ısrarlı olanlardandır.[42]
İkinci görüşü daha çok tahkik ehli ve araştırmacılar benimsemektedir. "el-İtkan" adlı eserde de bilim adamlarına izafe edilmektedir. Üstat Marifet de “et-Temhid” adlı eserinde bu ihtilâflara genişçe yer vermiş ve ikinci görüşü tercih etmiştir.[43]
Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra Ali (a.s) Kur'an'ı düzenli bir şekilde toplama yolunda ilk adımı attı ve onu halka sundu. Kabul görmeyince onu kendi yanında sakladı. Bu arada hâkim sınıfın ellerinde derli toplu bir Kur'an olmadığı hâlde İbn-i Mes’ud, Übey b. Kâb gibi kimselerin ellerinde olanı kabule de
39
yanaşmadılar. Öte yandan Yemame Savaşı'nda yetmiş veya dört yüz Kur'an hafız ve karisinin öldürülmesiyle Kur'an'ın tamamen yok olup gitmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalındı. İşte böyle bir durumda hâkim sınıf, genç bir vahiy kâtibi olan Zeyd b. Sabit'i -kendi söylediğine göre- büyük ısrarlar sonucu Kur'an'ı toplamakla görevlendirdiler. Bunun için, "Her kimin yanında Kur'an'dan bir ayet varsa, şahidiyle birlikte getirsin, ondan kabul edilecek ve Kur'an'a yazılacaktır" diye ilân ettiler.
Böylece, Ebu Bekir için bir Kur'an toplanıldı. Bu Kur’an önce Ebu Bekir, sonra Ömer'in yanındaydı. Ömer'den sonra bu Kur'an Hafsa'nın eline geçti. Osman, Hafsa’dan onu isteyince kendisine vermedi. Ancak geri vereceğine dair söz verince onu Osman’a verdi.
Bu Kur’an’la ilgili rivayetlerde de birtakım küçük ihtilâflar görülmektedir. Bazıları; “Bu Kur'an'ı toplama işi Ebu Bekir zamanında son buldu.” derken, bazıları; “Bu iş Ömer'in zamanına kadar devam etti.” diyorlar. Diğer bir grup da; "Ömer vefat etmişti ama, Kur'an toplama işi henüz tamamlanmamıştı." diyor.
Ömer'den sonra da Osman, Kur'an'ın kıraatindeki ihtilâfları görünce, bazı sahabîler ve başkalarının da ısrarı üzerine dağınık hâlde bulunan Kur'an'da yazım ve kıraat açısından birlik oluşturmak için harekete geçti.
Bütün bu söylenenler, Kur'an'ın toplanma macerasının bir özeti ve bu alandaki önemli kaynaklardan elde edilen bilgilere dayanılarak yapılan kısa bir tahlildir.
40
Üzerinde çalıştığımız konuda görülen ihtilâflar ve uyumsuzlukların birçoğu da, “toplama” kelimesinin farklı anlamlarda kullanılmış olmasından kaynak- lanmaktadır. Çünkü bu kelime birçok yerde farklı anlamlarda kullanılmıştır.
Örneğin; eğer biri Kur'an'ın Peygamber (s.a.a) zamanında toplanmış olduğunu söylüyorsa, maksadını ayrı ayrı parçalar hâlinde yazılmış olan surelerin tertip gözetilmeksizin bir araya getirilmiş olmasıdır. Bu sözün bu anlamda, Hz. Ali (a.s)'ın Peygamber (s.a.a)'in emriyle Kur'an'ı toplayıp yazmasıyla hiçbir zıtlığı söz konusu değildir. Veyahut eğer Peygamber (s.a.a) zamanında birtakım kimseleri Kur'an'ı toplayanlar adıyla anıyorlarsa, maksatları Peygamber (s.a.a) zamanındaki Kur'an hafızlarıdır.
Nitekim bazı rivayetlerde Kur'an'ın Peygamber (s.a.a) zamanında toplanılmasından, Kur'an'ın hıfzedilme ve ezberlenmesinin kastedildiği açıkça belirtilmiştir. Zerkeşî, el-Burhan adlı eserinin on üçüncü bölümünü "Kur'an'ın toplanılması ve sahabe tarafından ezberlenme- sinin beyanı hakkında" diye adlandırmaktadır.
Evet, bu grubun kaç kişi olduğu konusunda ihtilâf vardır. Bazıları dört kişi, bazıları altı kişi ve bazıları da sayıca çok fazla olduğu kanısındadırlar.
Bu ihtilâf üzerine araştırmacılar şöyle diyorlar: "Hafızları dört veya altı kişi olarak nakleden rivayetler, yalnızca bu grubun başta gelen tanınmış isimlerini zikretmekle yetinmişlerdir veya Kur'an'ın tamamını ezberlemiş olanları kastetmişlerdir."
41
Evet, bazı vahiy kâtipleri -belki de diğer sahabîlerden de bazı kişiler- vahyolunan ayetlerden kendileri için de ayrıca bir nüsha yazıyorlardı. Fakat onların yazdıkları Kur'an, kesinlikle istenen tertip ve düzene sahip değildi. Her ne kadar bazı rivayetlerde bu şahıslardan bazılarının, yazdıkları Kur'an'ı Peygamber (s.a.a)'e sundukları nakledilmişse de, bizim bildiğimiz düzenli olarak toplanmış bir Kur'an kastedilmemiştir. Bu rivayetler, o zamanda böyle bir Kur'an'ın varlığını da ispat etmemektedir.
Bu toplama işini Ebu Bekir, Ömer veya Zeyd'e ait bilen rivayetler de aynı gruptandırlar. Çünkü Kur'an'dan yalnızca bir nüshanın hilâfet unvanındaki yönetime sunulması olayı, bu işin onlara izafe edilmesine neden olmuştur. Yani bu iş, Ebu Bekir'in emri, Ömer'in desteği ve Zeyd'in eliyle -yalnız başına veya bir grupla birlikte- yapılınca, bu üç kişiden her birine ayrı ayrı izafe edilebilmiştir. Dolayısıyla bu konuda rivayet edilen diğer sözlerle hiçbir ihtilâf da söz konusu değildir.
Bu toplama işinin yukarıda sayılan altı anlamdan üçüncü veya dördüncüsüne ait olacağı da açıktır. Yani, bu dönemde Kur'an ayrı ayrı sayfalar hâlinde -sureler arasındaki tertibe riayet edilerek veya edilmeyerek- bir araya getirilmiştir. Bundan dolayı bazıları Kur'an'ın Ebu Bekir ve Ömer zamanında sayfalar hâlinde olduğunu, henüz mushaf, yani kitap şekline getirilmemiş olduğunu nakletmişlerdir. Bazıları da bunları mushaf diye adlandırmışlardır. Çünkü bu gruba göre, Kur'an ilk defa bu dönemde bugünkü düzeniyle toplanmıştır.
42
Kur'an'ın ilk defa Ebu Bekir zamanında toplandığını söyleyenlerin maksadı, bugünkü düzeniyle Kur'an'ın ilk defa Ebu Bekir'in emriyle bir araya getirilip düzenlenmiş olduğudur. Bu söz, diğer rivayetlerle de uyum içindedir.
Kur'an bilimleri üzerine yazılmış eserlerin çoğunda Kur'an'ın toplanma ve derlenmesi ile ilgili konularda, Hz. Ali (a.s)'ın mushafından niçin bahsedilmediği de böylece açıklık kazanmış oluyor. Çünkü bu mushaf, ne tertip ve ne de içerik yönünden bugünkü Kur'an ile uyum içinde değildi. O Kur'an'ın düzeni nüzul sırasına göre tertiplenmiş, içeriği de tefsir ve tevili ile birlikte hazırlanmıştı. Bu itibarla, Kur'an'ı ilk önce Hz. Ali (a.s) toplamasına rağmen günümüzde olduğu şekliyle ilk defa Ebu Bekir toplamıştır, denilebilir.
Bu arada, garaz ve taassup yüzünden Ali (a.s)'ın mushafını zikretmekten çekinmiş olanlar da yok değildir. Bunları dikkate alarak, Osman'ın Kur'an'ı toplatması olayı da aydınlanmış oluyor. Çünkü bundan da maksat, Kur'an'ın bir nüshada toplatılıp, bu nüshanın çoğaltılarak İslâm beldelerine dağıtılması ve farklı nüshaların ortadan kaldırılıp mümkün olduğunca metin ve kıraatte birlik oluşturulması olayıdır. Bu hareket, tarihte kabul edilmiş ve bilinen bir gerçektir ve çoğu kimseler bu hareket karşısında olumlu veya olumsuz tepkiler göstermişlerdir. Bu ihtimale göre, surelerin bugünkü şekliyle düzenlenmesi, bazı rivayetlerden de anlaşıldığı gibi, Osman zamanına aittir, ondan öncesine değil. İhtilâf, yalnızca Osman'ın bu hassas işi ne kadar başarıyla yapıp yapmadığı ve tarihte nasıl yankı yaptığı hususundadır.
43
İlginç olan şu ki, bazı tabirler şöyle nakledilmiştir: "Osman herkesi halifenin toplatmış olduğu Kur'an'ları okumaya mecbur etti." Bazıları; "Ebu Bekir, Kur'an'ı sayfalarda topladı, Osman ise mushafta, yani kitap hâline getirdi." Ve diğer bazıları da; "Ebu Bekir, Kur'an'ı mushaf (kitap) olarak topladı, Osman ise mushaflar şeklinde (yani onu çoğalttı)." diyorlardı. Burada şunu da belirtmek gerekir ki, Kur'an'ın bu merhalesi de Zeyd b. Sabit'in eliyle yapılmış, Osman ise yalnızca gözcülük etmiştir. Bu nedenledir ki, Zeyd ile ilgili rivayetler, bazen Ebu Bekir ve Ömer ile, bazen de Osman ile ilgili olarak zikredilmiştir. Zira bunlar, iki ayrı döneme işaret etmektedirler. Dolayısıyla ortada bir zıtlık söz konusu değildir. Son olarak; Kur'an'ın toplanması (cem edilmesi) ile ilgili olarak Şia kanalıyla nakledilen bazı rivayetlerde, Kur'an'ı toplama işinin Ali (a.s)'a, başka birtakım rivayetlere göre de, Ali (a.s) ve evlâtlarına, yani Ehl-i Beyt’e özgü bir iş olduğu bildirilmiştir.[44]
Bu rivayetlerin maksadı da açıktır. Zira burada toplama işinden anlaşılan, Kur'an'ı metni, tefsiri ve teviliyle toplama işidir. Yani Kur'an'ın Allah'ın indirdiği şekliyle düzenlenmesidir ki bu, sadece Ali(a.s)ve evlâdına aittir. Kur'an'ın toplanılmasının çeşitli anlamlarda kullanıldığına, Kur'an bilimleri ve tefsir kitaplarında da işaret edilmiştir. Suyutî, Hâkim'in Müstedrek'inden şöyle naklediyor: "Kur'an üç defa toplandı: İlki, Peygamber (s.a.a)'in zamanında; dağınık şekilde bulunan ayetler -Peygamber (s.a.a)'in emriyle- belirli surelerde bir araya getirilip düzene koyuldu. İkincisi, Ebu Bekir zamanında; daha önceden deri, taş, ağaç ve kemik
44
levhalar üzerine yazılı olan Kur'an, onun zamanında sayfalar üzerine yazılmaya başlandı. Sahih ve benzeri rivayetler, bu olaya delâlet etmektedir. Üçüncü toplanma işlemi de, surelerin düzene sokulması şeklinde olmuştur ki bu da,Osman zamanında yerine getirilmiştir." [45]
Hâkim, bu sözün devamında bu üç merhalenin her biriyle ilgili rivayetleri de hatırlatmıştır. Zerkeşî de İbn-i Faris'ten şöyle nakletmiştir: "Kur'an'ı toplamak işi iki kısımdır: Biri, surelerin diziliş sırasıdır; altı uzun surenin başta gelmesi, yüz ayeti olan surelerin bundan sonra yer alması gibi. Bu iş, sahabenin sorumluluğunda ve onlar tarafından yapılmıştır. Diğeri ise, ayetlerin surelerde toplanması ve diziliş sırası işlemidir ki bu, vahiy yoluyla kesinlik kazanmış bir şeydir ve Peygamber (s.a.a) bizzat bu işi üstlenmişti."[46] Zerkanî de Menahil'ul-İrfan'da, Kur'an'ın toplan- ılmasını, ezberlemek ve sinelerde korumak, diğeri de ayet ve surelerin yazılarak korunması şeklinde iki anlamda değerlendirmektedir. Daha sonra Kur'an'ın toplanılma işlemini ikinci anlamıyla üç merhaleye ayırarak bu konuyla ilgili şüpheli soruları yanıtlamaya çalışıyor. [47] Molla Huveyş Ali Gazî de, Beyan'ul-Meanî'de Kur'an'ın toplanılma merhaleleri ve "Kur'an'ın toplanılması" ifadesinin anlamları üzerinde bir miktar açıklamada bulunmuştur. Allâme Tabatabaî bu konuda şöyle yazıyor: "Bazı rivayetlerde Ensar’dan dört kişi, bazılarında beş, bazılarında altı ve bazılarında daha fazla kişi tarafından Kur'an'ın toplandığı iddiasından maksat, bu kişilerin Kur'an'ı tamamıyla öğrenip ezberlemiş olmalarıdır. Yoksa onun ayet ve surelerini düzenleyerek yazmış oldukları değildir."[48]
45
Ne yazık ki, Kur'an'ın toplanılma tarihi üzerinde araştırma yapanlar, bazı inceliklere dikkat etmedikleri- nden bu konuda gelen rivayetlerin uyumsuzluklarına bakarak bu rivayetlerin yalan olduklarını ileri sürerek birçoğunu reddetmişlerdir.
Halbuki bütün yönleriyle tahlil ve incelemeye tâbi tutulmak suretiyle bunları bir arada tutabilecek şekilde yorumlamak gerekiyordu. Yoksa her rivayeti ilk karşılaştığında diğeriyle biraz uyumsuz görür görmez onu rivayet edenin cahilliğine veya kasıtlı biri olduğuna atfetmek doğru bir hareket değildir. Şunu belirtmek gerekir ki, böylesi alanlarda araştırma yapmak, birçok alanda kapsamlı ve bütün yönleriyle bir araştırmaya ihtiyacı vardır. Buna ek olarak bazı alanlardan habersiz olmak veya yüzeysel bakışlar, doğru inceleme yapmayı imkânsız kılmaktadır. İncelenmesi gereken ilgili konuları şöyle sıralayabiliriz: Peygamber (s.a.a)’in siyerinin incelenmesi; Hz. Ali (a.s)’ın zamanında Kur'an'ın toplanılması;Sadr-ı İslâm'da kâtipler ve yazı aletleri; Kur'an'ın toplanma ve yazılma tarihi; ayet ve surelerin derlenmesi; kıraatlerdeki çeşitliliğin tarihi; Kur'an'ın resm'ül-hattı (yazım şekli); Kur'an'ın noktalama işaretleri ile harekelendirilmesi işlemi; Kur'an'ın tefsir, tevil ve tahrifi; halifeler tarihi; Hz. Ali (a.s)'ın siyeri; vs... Hiç şüphesiz, bu gibi odaklık arz eden noktalarda az veya çok müdahale edildiği zaman tahlil ve araştırmanın yönü değişmekte, olması gerekenin dışında sonuçlara varılmaktadır.
46
ZAMAN AKIŞI İÇINDE ALI (A.S)'IN MUSHAFI
Zamanın halifesi ve halk, Hz. Ali (a.s) tarafından toplanmış Kur'an'ı kabul etmedikleri için İmam Ali (a.s) toplamış olduğu Kur'an'ı evine götürdü. Ancak bu mushafın ne olduğu hakkında, bazı rivayetlerin dışında, elde doğru düzgün bir bilgi yoktur. Bazı rivayete göre, İmam Ali (a.s) yazmış olduğu Kur'an'ı kabul etmediklerinde; "Allah'a andolsun, bundan sonra onu bir daha görmeyeceksiniz! Benim görevim Kur'an'ı toplamak ve sizi bundan haberdar etmek idi."[49] buyurdular.
İbn-i Nedim şöyle diyor: "Ali (a.s)'ın mushafını Hz. Hasan (a.s)'ın çocukları birbirlerine miras bırakıyorlar." [50]
Şunu belirtmekte yarar var: Ravi ya yanlışlıkla Hz. Hüseyin (a.s) yerine Hz. Hasan (a.s)'ı zikretmiş veya ayrı bir kitabı kastetmektedir. Zira Şia kaynaklı rivayetlerde, Hz. Ali (a.s)'ın mushafını, o hazretten sonra vasilik ve imamlık makamını haiz kimselerin -on iki imamın- birbirlerine miras bıraktıkları ve onu hiç kimseye göstermedikleri belirtilmiştir.
Yine açıktır ki, Ehl-i Beyt İmamları İmam Hasan (a.s)'ın değil, İmam Hüseyin (a.s)'ın soyundandır.
Geçen bölümde İbn-i Sirin'in de;
"Bu kitabı araştırmaya koyuldum; Medine'ye mektup yazdım, ancak ona ulaşamadım." dediğini ve devamında o kitabı görmeye çok iştiyaklı olduğunu da her hâliyle belli ettirmeye çalıştığını okumuştuk.
47
İbn-i Ebu Nasr Bezentî'den şöyle dediği rivayet ediliyor:"İmam Rıza(a.s)'ı Kûfe'ye doğru götürdüklerinde benim yanıma bir mushaf (kitap) gönderdi. Onu açtığımda "Beyyine" suresini onda gördüm. Çok geniş yazılmıştı. Kureyş'ten yetmiş kişinin adının, babalarının adlarıyla yazılı olduklarını gördüm. Bir müddet sonra İmam'ın kitabı geri istediği haberini aldım..."[51]
Bazıları bu kitabın Hz.Ali(a.s)'ın mushafı olabileceği kanısındadırlar. Çünkü bu mushaf, İmamların ellerinde korunmaktaydı. Özellikle de Bezentî, İmam'ın sır ashabındandı ve İmam (a.s)'ın yanında özel bir makama sahipti. Fakat bu konuyu kesin delil ve senetlere dayalı olarak ispat etmek mümkün değildir. Feyz-i Kaşanî bu rivayetle ilgili olarak şöyle yazıyor: "Belki o kitapta olan, vahiy yoluyla elde edilmiş tefsirlerden ibaretti." Dünya- nın bazı kütüphanelerinde ve müzelerinde görüldüğü gibi, bazı Kur'an'ların Hz. Ali (a.s)'ın hattıyla yazılmış olduğu iddia edilmektedir. Ama bu iddiaların hiçbirisi ispatlanabilmiş değildir. Bazıları, bu Kur'an'ların özellik- leri hakkında tafsilatlı beyanlarda bulunmuşlardır. [52]
Sonuçta rivayetlerden elde edilen, Masum İmamlar tarafından bu mushafın birbirlerine miras bırakıldığı ve şimdi de İmam Mehdi (a.f)'in yanında olduğu ve zuhur ettiği zaman onu halka sunacağı konusudur.[53]
Birçok rivayette İmam (a.s)'ın, üzerinden halka ders verdiği Kur'an ile bu mushafa işaret edildiği belirtilmiştir. Bazı rivayetlerde, Ömer'in Hz. Ali (a.s)'dan mushafını kendisine vermesini istediği, ancak İmam’ın bunu kabul etmediği ifade edilmiştir.[54]
48
Ebuzer-i Gıfarî'den şöyle rivayet ediliyor: "Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra, Peygamber (s.a.a)'in isteği ve emri üzerine Hz. Ali (a.s) Kur'an'ı Muhacirler ve Ensar topluluğuna getirip sundu. Ebu Bekir bu kitabı açınca kavmin ayıplarını da onda gördü.
Ömer kalkıp dedi: “Ey Ali, onu geri götür, bizim ona ihtiyacımız yoktur!” Ali (a.s) da onu alıp gitti. Sonra kari ve Kur'an kâtiplerinden olan Zeyd b. Sabit'i getirdiler. Ömer; “Ali (a.s) Kur'an'ı bize getirdi. Ensar ve Muhacirlerin suç ve ayıpları da o kitapta yazılı idi. Biz ise Kur'an'ı kendi bildiğimiz şekilde toplamak ve böylesi şeyleri ondan atmak istiyoruz.” dedi. Zeyd, bu teklifi kabul etti ve; “Eğer ben sizin istediğiniz gibi Kur'an'ı yazsam, sonra da Ali (a.s) koymuş olduğu Kur'an'ı ortaya koysa acaba bu plânınız suya düşmeyecek mi?” dedi.
Ömer; “Çaresi nedir?” deyince Zeyd; “Siz daha iyi bilirsiniz.” diye cevap verdi. Ömer; “Onun elinden rahat olabilmek için onu öldürmekten başka çare yoktur.” dedi. Daha sonra Halid b. Velid'in eliyle o hazreti öldürtme plânları yapıldı. Fakat o, böyle bir şeye cesaret edemedi. Ömer hilâfete geldiğinde Ali (a.s)'dan yazmış olduğu Kur'an'ı -onda değişiklikler yapmak için- istedi.
Ali (a.s) buyurdu ki:
“Kesinlikle, onu elde etmeniz mümkün değildir. Ben, hüccet size tamamlansın ve mazeret yolu kapansın diye onu Ebu Bekir'in yanına getirdim; kıyamet günü ‘Biz görmedik veya bilmiyorduk’ demeyesiniz diye. Bu Kur'an'a benim temiz halifelerim ve evlâtlarımdan başkası el süremeyeceklerdir.”
49
Ömer; “Acaba belli bir zaman sonra açığa çıkacak mı?” diye sorduğunda, Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Evet, benim Ehl-i Beyt'imden Kaim -Mehdi (a.f)-kıyam ettiği zaman onu açığa çıkaracak, halkı ona uymaya mecbur edecek ve sünnet, bu temel üzerinden icra edilecektir." [55]
Bir rivayette şöyle nakledilmiştir:
"Mushafların çeşitliliği Osman döneminde bir hayli arttığı için Talha, Hz. Ali (a.s)'dan, önceleri halka sunmuş olduğu Kur'an'ı niçin tekrar halka sunmadığını sordu. İmam bu soruyu cevapsız bıraktı. Talha soruyu tekrar edip; "Benim cevabımı vermedin!" diye üsteleyince İmam şöyle buyurdu: "Ey Talha, kasıtlı olarak cevap vermedim. Acaba halkın bu okuduklarının hepsi Kur'an mıdır, yoksa onda Kur'an'dan olmayan bir şey de var mı?" Talha; "Hepsi Kur'an'dandır." dedi.İmam; "Eğer bu kitabı alıp ona amel edecek olursanız, ateşten kurtulmuş ve cennettekilere karışmış olursunuz." buyurdu. Talha; "O hâlde, bu Kur'an bana yeterlidir." dedi.”[56]
Burada şöyle bir soru akla gelmektedir: Halk, İmam Ali (a.s)’a biat edip kendisini hilâfet makamına getirdikleri zaman niçin kendi yazmış olduğu Kur'an'ı halka sunup onları bunu okumaya davet etmedi?! Denilebilir ki İmam (a.s), Osman tarafından çoğaltılan Kur'an'ı onaylatmıştı. Hatta bazı rivayetlerde İmam şöyle buyuruyor: "Eğer kudret bulsaydım -mushaflar arasında birlik oluşturma işinde- Osman'ın yaptığını yapardım." Bunun nedeni, halkın arasında bölücülük ve gruplaşmaya neden olacak şeylerden onları uzak tutup Müslümanlar
50
arasında birlik sağlamak amacıydı. Bu yüzden İmam, Talha'nın isteğine cevap vermemişti. Bu nedenledir ki, diğer İmamlar da Kur'an'ın iniş sırasına göre okunmasını yasaklamışlardır. Salim b. Seleme diyor: "Bir kişi İmam Sadık (a.s)'ın yanında Kur'an okudu. Ondan birtakım şeyler duydum ki, halkın okuduğu Kur'an'da yoktu. Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu: "Böyle okumaktan sakın ve Kaim'in kıyamına dek halkın okuduğu gibi oku. O gün geldiğinde Kur'an gerektiği gibi -Hz. Ali (a.s)'ın mushafında olduğu üzere- okunacak."[57]
Allâme Tabatabaî bu konuda şöyle yazıyor:
"Ali (a.s) gerçi daha önceleri Kur'an'ı nüzul sırasına göre toplamış ve topluma sunmuş, lâkin kabul görmemiştir. Hatta bundan sonraki Kur'an'ın toplanılma işinde her iki defasında da davet edilmemiş olmasına rağmen hiçbir muhalefette bulunmamış, revaçta olan mushafları kabul etmiş ve hayatı boyunca hatta hilâfeti döneminde dahi ihtilâflı bir söz zikretmemiştir.”
“Ehl-i Beyt İmamları (a.s) da,Hz. Ali (a.s)'ın evlâtları ve halifeleri unvanıyla aynı davranış biçimini sergilemiş, Kur'an'ın itibarını sarsacak hiçbir şey söylememişlerdir. Hatta sırdaşları olan ashaplarına ve Şia'nın ileri gelenleri sayılan kişilere dahi özel olarak böyle bir şey söylememişlerdir. Konuşmalarında daima eldeki kitabı göstererek sözlerini ona dayandırmışlardır. Şia’ya halkın okuyuş ve kıraatini takip etmelerini emretmişlerdir. Burada cüretle diyebiliriz ki, Ali (a.s)’ın kendi mushafıyla tertip yönüyle muhalif olmasına rağmen bu mushaf karşısında susmasının nedeni, Ehl-i Beyt'in prensibine
51
uygun ve onlar nezdinde muteber olan, Kur'an'ın Kur'an ile tefsiri yöntemiydi. Bu yöntemde surelerin tertibinin, Mekkî ve Medenî ayetlerin sıralanış şeklinin Kur'an'ın yüce hedeflerine ulaşması yönünden hiçbir tesiri yoktur. Dolayısıyla her bir ayetin tefsiri için Kur'an'daki diğer bütün ayetlerin nazarda tutulması gerekmektedir."[58]
52
HZ. ALI (A.S)'IN
MUSHAF'I VE TAHRIF EFSANESI
Tarih ve rivayetlerin şehadeti ile Ali (a.s)'ın mushafı, yöntem ve tertip-düzen açısından Kur'an'ın bugünkü şeklinden farklıydı. Hatta geçen konularda zikredildiği gibi, günümüzdeki Kur'an'a nispeten tefsir ve açıklamalar yönünden fazlalıkları vardı.
Bununla ilgili birçok rivayetler de nakledilmiştir. Bu tarihî gerçek, bazı kötü düşünceli veya kısa görüşlü kimselerde Kur’an’ın tahrif edildiğine dair bir fikir uyandırmış ve Kur'an'ın eksildiği veya tahrif edildiği üzerinde saplantıya düşmelerine neden olmuştur. Şia muhaddislerinden birisi, tahrif konusunda bir şüphe icat ederek yukarıda zikredilen hususun Kur'an'ın tahrif edildiği yolunda bir delil sayabileceğini ileri sürüp bu konuyu enine boyuna irdelemiştir.[59]
Bu şüpheye büyük bilim adamları tarafından geniş ve açıklamalı cevaplar verilmiştir. Bu konuyla ilgili şahit getirilebilecek rivayetler üzerinde derin incelemelerde bulunulmuştur.
Şeyh Müfid elde bulunan Kur'an ile Ali (a.s)'ın mushafını şöyle karşılaştırıyor: "Ali (a.s)'ın mushafında olan ayetlerin manalarının tefsir ve tevili Kur'an'ın nüzul sırasına göre düzenlenmiş olup, bugünkü Kur'an'dan atılmıştır. Bu tefsir ve açıklamaların Kur'an'ın bir cüz’ü olmadığı, ancak vahiy kanalıyla geldiği ve semavî olduğu bir gerçektir."[60]
53
Bu tahlilin bir benzeri de Feyz-i Kaşanî'nin sözünde Bezentî'nin rivayetinde geçmişti. Allâme Fanî, bu konuyla ilgili tafsilatlı bir konuşma yapmıştı. O, bu konuşmasında şöyle diyordu: "Hadislerden anlaşıldığı kadarıyla Hz. Ali (a.s)'ın yazdığı Kur'an'da ilâhî vahiy olarak nazil olan ayetlerin yanında onların tefsir ve tevilleri de zikredilmiş, ayrıca dinî ahkâmın detaylarına da inilmişti. Şimdi bu hadisleri, nasıl Kur'an'ın tahrif olunduğuna veya eksiltildiğine atfedebilirsiniz?!"[61]
Ayetullah Hoî de şöyle yazıyor:
"Hz. Ali (a.s)'ın, bugünkü Kur'an'dan farklı bir düzene sahip başka bir mushafının olduğu şüphesizdir. İlim sahiplerince bu konunun kabul edilmiş olması, bu konuda bizleri delil getirmekten gani kılmaktadır. Zira bazı fazlalıkların o mushafta varlığı doğrudur. Yalnız, bunlar kesinlikle Kur'an'ın aslından bir tahrif veya eksiltmeye delâlet etmemektedir. Sözün doğrusu şudur ki, bu zikredilen fazlalıklar, tevil ve tefsir unvanıyla Hak Tealâ’nın kelâmın yorumları veya bazı ayetlerin açıklanması maksadıyla vahyolunmuş sözlerdi... Buna göre, Allah (c.c) tarafından vahiy unvanıyla gelen her şey, Kur'an'dan bir cüz olacak diye bir kural yoktur. Rivayetlerden elde edilen de şudur: Ali (a.s)'ın fazladan yazdıkları, ayetlerin tevil veya tefsirinden ibaretti. Hiçbir rivayet, bu fazlalıkların da ayet olduğuna delâlet etmemektedir. Bazı rivayetlerde münafıkların, Hz. Ali (a.s)'ın mushafında isimleriyle zikredildiği nakledilmiş ise, bundan maksat, bu grubun isimlerinin ayetlerde değil, tefsir bölümünde zikredilmiş olduğudur."[62]
54
Ayetullah Hoî, bu sözün devamında bu konuyla ilgili şahitler de zikretmektedir. Şeyh Saduk ise şöyle yazıyor: "Kur'an'dan başka birtakım konular da vahyedilmiştir ki, eğer Kur'an'ın yanına konulsaydı, on yedi bin ayeti geçerdi." O bu sözden sonra bir numune ve örnek de getirmek suretiyle bu açıklamaların vahiy olduğunu, ama Kur'an'dan bir ayet olmadığını ispat ediyor. [63]
55
Son Söz Hz. Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra halkın
yoldan çıkması, onun hak halifesinden yüz çevirmesi, İslâm'ın gidişatını asıl hedefinden saptırdı ve ümmetin rehberliği ehil olmayanların eline düştü. İşte İslâm ümmetinin başına ne geldiyse bu yüzden geldi. Aynı şekilde Ali (a.s)'ın mushafını kabul etmemeleri de, Hak Tealâ’nın kelâmının tefsirinin saptırılmasına, saf ve berrak vahyin gelecek kuşaklar nazarında karanlık görünmesine, anlaşılmamasına sebep oldu. Öyle ki, bugün her bir ayetin tefsirine baktığımızda bir yığın yorumlar ve ihtimaller zikredilmiştir. Peygamber (s.a.a)'in Sakaleyn (Kur’an ve Ehl-i Beyt) konusundaki vasiyetlerini görmezlikten gelenler ve "Kur'an bize yeter!" diye sesini yükseltenler, Peygamber'den sonra Kur'an'ı da görmezlikten gelmiş ve onu ucuz bir değere (dünya makamı karşılığında) satmışlardır. Ayette buyurduğu gibi, "Onu arkalarına attılar ve az bir fiyata sattılar."[64]
Onun içindeki bilgileri, ona aşinalığı olmayanların yanında elde etmek yoluna gittiler ve gönüllerini vahiyden habersiz kimselere verdiler. Bu yüzden de vahye gerçek imanı olmayanlar, Kur'an'ı yalan yanlış görüşleriyle karıştırıp nice saf gönülleri bu vahyin ruhuna yabancı olan tefsirler ve İsrailiyat ile doldurdular. Böylece İslâm ümmetine telafi edilemeyecek büyük zararlar verildi, bütün sapıklıkların, yanlışlıkların, Kur'an'ı yalan yanlış anlamaya neden olan şeylerin hepsinin temeli atıldı ve doğru olmayan tefsirlere, yakışmayan tevillere kapılar açılmış oldu. İslâm ümmeti o günden beridir dağınık bir
56
hâlde, yetmiş iki millete bölünmüş ve hurafeler kurbanı olarak yaşamaktadırlar. Bu yüzden de Kur'an, çeşitli fırkaların elinde, kendi görüşlerini ispatlamak için bir vesile olmuş, ehliyetsiz kimseler ehil oldukları iddiasıyla öne çıkarak bu ilâhî vahiyden binlerce görüş ve yol türetmişlerdir. Böylece insanlık namına büyük bir zulüm ve cinayet işlenmiştir. Bu arada az bir grup yolu tanımış ve bu yola can koymuşlardır. Bunlar canları pahasına ve bütün zorlukları göğüsleyerek onun gerçek tefsirini ehlinden almış, onu bu yolun kendilerinden sonra gelecek yolcularına miras bırakmışlardır. Her ne kadar bu değerli mirası yığınlar arasından bulup teşhis etmek o kadar kolay değildir ama, yine de zahmetine değer.
Evet, Kur'an'ın korunması yolunda ilk günden beri büyük çabalar sarf edilmiş, bu çabalar sonucunda değiştirilme, azaltılıp çoğaltılmaya karşı korunabilmiştir. Ancak, bu arada gerçekten ifade edilmek istenen manalar gizli kalmıştır. İmam Bâkır (a.s), "Kur'an'ı arkalarına attılar..." ayetinden sonra buyuruyor: "Kur'an'ı arkalarına atmaları şöyle olmuştur: Onun harflerini korumuş, ama sınırları bırakmışlardır. Yani onlar, Kur'an'ın rivayet edicileridirler, riayet edicileri değil. Cahiller rivayetleri ezberlemekle hoşturlar, ama bilginler o vahy-i ilâhî'nin emrine gerçekten riayet edemediklerinin üzüntüsü içindedirler."[65]
57
KAYNAKLAR
[1]- Haskanî, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.400, Vizaret-i İrşad-ı İslâmî, Tahran; Kunduzî, Yenabî'ul-Mevedde, c.1, s.307, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi; İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-i Ali b. Ebî Talib, c.2, s.255, Tahran basımı, Mustafevî Müessesesi.
[2] - Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek Ale's-Sahiheyn, c.3, s.124 ve 134, Beyrut basımı, Dar'ul-Marifet; Taberanî, el-Mucem'us-Sağir, c.1, s.255, Kahire basımı, Dar'un-Nasr Matbaası.
[3]-İbn-i Asakir,Tarih-u Medinet-i Dimaşk,c.3,s.45-46.
[4] - Aynı eser, c.3, s.25-26.
[5] - Suyutî, Celaludddin, el-İtkan Fî Ulum'il-Kur'an, c.4, s.233,Beyrut basımı, el-Mektebet'us-Sakafiyye; Zehebî, Muhammed Hüseyin, et-Tefsir ve'l-Müfessirun, c.1, s.90, Beyrut basımı, Dar-u İhya'it-Turas'il-Arabî.
[6]-Şehristanî, Muhammed b.Abdulkerim, Mefatîh'- ul- Esrar ve Mesabîh'ul-Ebrar, elyazması nüshasının fotoğrafı.
[7]-Haskanî, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil,c.1,s.34-50.
[8] - Hilalî Kûfî, Süleyman b. Kays, s.313; Saduk Kummî, Muhammed b. Ali b. Babeveyh, Kemal'üd-Din, s.284, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
[9]-İbn-i Asakir, Tarih-u Medinet-i Dimaşk, c.3, s.22-25.
[10] - İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.41-42, Beyrut basımı, Dar'ul-Marife.
58
[11]-Suyutî, Celaluddin, el-İtkan, c.1, s.58; İbn-i Sa’d, et-Tabakat'ul-Kubra, c.2, s.101, Liden basımı ve c.2, s.338, Beyrut basımı, Dar-u Sadır; Endülüsî, İbn-i Abdulbirr, el-İstîab Fî Marifet'il-Ashab,el-İsabe’nin hamişinde,c.2, s.253; Zerkanî, Abdulazim, Menabi'ul-İrfan, c.1, s.247, Beyrut, Dar-u İhya'il-Kutub'il-Arabiyye; Sadr, Hasan, Tesis'uş-Şîa Li Ulum'il-İslâm,s.317, Tahran basımı, A’lemî; Heytemî, İbn-i Hacer, es-Sevaik'ul-Mahrika, s.126, Kahire basımı, Dar'ut-Tabaet'il-Muhammediyye; Zencanî, Ebu Abdullah, Tarih'ul-Kur'an, s.48, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi; Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid Fî Ulum'il-Kur'an, c.1,s.289, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
[12]- Kelbî, İbn-i Cezzî, et-Teshil Li Ulum'it-Tenzil, c.1, s.4.
[13] - Şeyh Müfid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, el-Mesail'us-Serviye, s.79, Kum basımı, Kongre-i Şeyh Müfid; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.88, hadis: 27, Beyrut basımı, el-Vefa Müessesesi.
[14] - İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-ı Ali b. Ebî Talib, c.2, s.40; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.95, s.51.
[15] - Aynı kaynak.
[16]-Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.48; Tefsir-i Kummî,s.2451;Mukaddeme-i Tefsir-i Burhan, s.36;Feyz-i Kaşanî, Muhammed b.Murtaza, el-Meheccet'- ül-Beyzâ, c.2, s.264; Suyutî, el-İtkan, c.1, s.57; es-Sırat'ul-Mustakîm, s.366; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.2, s.273-274; Zencanî, Tarih'ul-Kur'an, s.44-64; Askalânî, İbn-i Hacer, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Aynî, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16 vs...
59
[17]-Mutezilî Hanefî, İbn-i Ebi'l-Hadid, Nehc’ül-Belâğa Şerhi, c.1, s.27, Kahire basımı.
[18]-Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.88.
[19] - İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-i Ali b. Ebî Talib, c.2, s.40-41.
[20]-Saduk, Kummî, Muhammed b.Ali b. Babeveyh, el-İtikadat, el-İtikad Fî Mebleğ'il-Kur'an, s.93.
[21] - Tabersî, Fazl b. Hasan, el-İhticac, c.1, s.227; Saffar Kummî, Muhammed b. Hasan, Besair'ud-Derecat, s.196, Kum basımı, Mektebet-ü Ayetillah Mer’aşî Necefî; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42-43.
[22] - Bu konuyu işleyen bazı Sünnî tefsirci, tarihçi ve yazarları zikredelim:
Belâzurî, Ensab'ul-Eşraf, c.1, s.586; İbn-i Ebî Davud, el-Mesahif, s.10;İbn-i Nedim,el-Fihrist, s.30; Abdurrezzak, el-Musannef, c.5, s.45; Ebu Nuaym İsfahanî, Hilyet'ül-Evliyâ, c.1, s.67; İbn-i Sa’d, et-Tabakat, c.2, s.38; İbn-i Ebî Şeybe, el-Musannef, c.1, s.545; İbn-i Cezzî, et-Teshil Li Ulum'it-Tenzil, c.1, s.4; Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek, c.2, s.611; Teyalisî, Müsned, s.270; İbn-i Abdulbirr, el-İstîab, el-İsabe’nin hamişinde, c.2, s.253; Sahih-i Buharî, İlim Kitabı, s.39, Cihad Kitabı, s.171 ve Cizye Kitabı, s.10; Tarih-i Yakubî, c.2, s.154; Hâkim Haskanî, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.26-28; Askerî, el-Evail, c.1, s.214; Harezmî, el-Menakıb, s.49; Sibt b. Cevzî, Tezkiret'ul-Havas,s.148; Taberî, Muhibuddin, er-Riyaz'un-Nazıra, c.1, s.242; Kunduzî, Yenabî'ul-Mevedde, c.1, s.149; İbn-i Ebi'l-Hadid,
60
Nehc'ül-Belağa Şerhi, c.1, s.27; İbn-i Haym, el-Fasl, s.3; İbn-i Kesir Tefsiri, c.4, s.28-29; MuttakîHindî, Kenz'ül-Ummal, c.2, s.373; İbn-i Hacer Heytemî, es-Savaik'ul-Muhrika, s.126; Kandehlevî, Hayat'us-Sahabe, c.3, s.355; Suyutî, el-İtkan, c.1, s.57 ve 72 ve Tarih’ul-Hulefa, s.185; Nuveyrî, Nihayet'ul-İrb, c.5, s.104; Tarih-i Şam, c.7, s.210; Kastalânî, İrşad'us-Sarî, c.7, s.459; Askalânî, İbn-i Hacer, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Aynî, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16; İbn-i Nizamuddin Ensarî, Fevatih'ur-Rahamât, el-Mustesfa'nın şerhi, c.2, s.12; Ebyarî, Tarih-i Kur’an, s.84 ve 106; Zerkanî, Menabi'ul-İrfan, c.1, s.247; Abdussebur Şahin, Tarih'ul-Kur’an, s.71.
Şia alimlerinden de büyük bir grup Ali (a.s)'ın mushafından bahsetmişlerdir. Örnek olarak:
Şeyh Müfid, el-İrşad, s.365 ve el-Mesail'us-Serviyye, s.79; Şeyh Saduk, el-İtikadat, s.93 ve Kemal'ud-Din, c.1, s.284; Saffar Kummî, Besair'ud-Derecat, s.193, 198; Kuleynî, el-Kafî, c.1, s.178; Tabersî, el-İhticac, c.1, s.223, 228; İbn-i Şehrâşub, Menakıb, s.41, 402 ve Mealim'ul-Ulema, s.2; Seyyid b. Tavus, Sa’d'us-Suud; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.2, s.130, 273-274 ve el-Meheccet'ül-Beyzâ, c.2, s.264; Bihar'ul-Envar, c.92, s.40, 74; Behranî, Tefsir-i Burhan, c.1, s.16; Muhaddis-i Kummî, Sefinet'ul-Bihar; Seyyid Şerefuddin Amulî, el-Müracaat, s.411 ve Müellifi'ş-Şia Fî Sadr'ıl-İslâm, s.13; Seyyid Muhsin Emin, A’yan'uş-Şia, c.1, s.89; Seyyid Hasan Sadr, Tesis'uş-Şia, s.316-317; Allâme Tabatabaî, Kur'an Der İslâm, s.165; Allâme Fanî İsfahanî, Ârâ’un Havle'l-Kur'an, s.97, 100; Zencanî, Tarih'ul-Kur'an, s.26, 44, 48, 64; Allâme Belâğî,
61
Âla'ur-Rahman, s.19; Ayetullah Hoî, el-Beyan, s.242-243; Muhammed Hadî Marifet, et-Temhid, c.1, s.288-296 ve Siyanet'ul-Kur'an An'it-Tahrif, s.211; Seyyid Cafer Murtaza Amulî, Hakaik-u Hamme Havl'el-Kur'an'il-Kerim, s.153-172; Tefsir-i Kummî, c.2, s.451; Süleym b. Kays'ın Kitabı, s.99.
[23]- Şerefuddin Amulî, Abdulhüseyin, el-Müracaat, Beyrut basımı, Hüseyin Razî Tahkikiyle, s.411; Müellifi’ş-Şia Fî Sadr'ıl-İslâm, s.14, Necef basımı, Matbaat'un-Numan.
[24]-Kummî, Tefsir'ul-Kummî, c.2, s.451; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.48.
[25]-Ayyaşî, Muhammed b.Mes’ud, c.1, s.47, Tahran basımı, Dar'ul-Kutub; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.55.
[26] - Numanî, el-Gaybet, s.318-319, Tahran basımı, Mektebet'us-Saduk; Şeyh Müfid, el-Mesail'us-Serviyye, s.79, 81 ve el-İrşad, s.356.
[27]- Celalî Hüseynî, Muhammed Cevad, Tevhid'us- Sünnet'iş-Şerife,s.52-61,Kum basımı, Mektebet-u A’lâm'ul-İslâm.
[28] - Aynı kaynak, s.62-76; Bu kitapta Ali (a.s)'ın bu iki kitabı geniş ve tafsilatlı bir araştırmaya tâbi tutulmuştur.
[29]- Tabersî, Fazl b. Hasan, el-İhticac, s.155; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.44, s.100.
[30]- Şerefuddin Amulî, Abdulhüseyin, el-Müracaat, s.411.
62
[31]-Zerkeşî, Bedruddin, el-Burhan Fî Ulum'il-Kur’an, c.1, s.242-243, Beyrut basımı, Dar'ul-Marife.
[32]-Allâme Seyyid Cafer Murtaza Amulî, bu konudaki rivayetleri, Müsned-i Ahmed, c.2, s.173, Kenz’ül-Ummal, c.1, s.477, el-İtkan, c.1, s.108, el-Burhan, c.1, s.462, Mucem-i Taberanî, Beyhakî'nin Şuab'ul-İman'ı, Heysemî'nin Mecma'uz-Zevaid'i, ve Ebu Nuaym İsfahanî'nin Hilyet'ul-Evliyâ'sı, Hâkim'in Nevadir'ul-Usul ve Müstedrek'i, Sahih-i Müslim, c.6, s.30 ve Sahih-i Buharî, c.2, s.109, Malik'in Muvatta'sı, c.2, s.5 ve diğer kaynaklardan bir araya toplamıştır. Bu konuyla ilgili olarak yine bkz: Hakaik-u Hamme Havl'el-Kur’an'il-Kerim, s.82, 86, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
[33] - Zerkeşî, Muhammed Bedruddin, el-Burhan, c.1, s.281; Suyutî, Celaluddin, el-İtkan, c.1, s.58; Sicistanî, el-Mesahif, c.11, s.14.
[34]-Marifet, Muhammed Hadî,et-Temhid,c.1, s.288.
[35]-Bu zikredilen özelliklerin bazıları şu kaynak- larda görülmektedir:
Şeyh Müfid, Evail'ul-Makalât, s.55 ve el-Mesail'us-Serviyye, s.79; Aştiyanî, Muhammed Hasan, Behr'ul-Fevaid, s.99, Kum basımı, Mektebet-u Ayetillah Necefî Mer’aşî,;Hoî,Ebulkasım,el-Beyan,s.244; Şerefuddin Amulî, Abdulhüseyin, el-Müracaat, s.411; Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid, c.1, s.292; Amulî, Cafer Murtaza, Hakaik-u Hamme Havle'l-Kur'an'il-Kerim, s.160-161.
[36] - Ahmed Emin, Fecr'ül-İslâm, s.202, Beyrut basımı, Dar'ul-Kitab'il-Arabî.
63
[37] - Yakubî, Ahmed b. Ebî Yakub, Tarih-i Yakubî, c.2, s.22-23, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi.
[38] - Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid, c.1, s.294-295.
[39] - Şehristanî, Muhammed b. Abdulkerim, Mefatîh'ul-Esrar, elyazması nüshasının fotoğrafı.
[40]- Sağir, Muhammed Hüseyin Ali, Tarih'ul-Kur'an, Kum baskısı, Mektebet'ül-Alâm'il-İslâmî, s.69
[41]- Hoî, Ebu’l-Kasım, el-Beyan, Beyrut baskısı, Dar'uz-Zehra, c.1, s.239-253; Belâğî, Muhammed Cevad, Âlâ'ur-Rahman fî Tefsir'il-Kur'an, s.19
[42]- Hoî, el-Beyan, s.249-251
[43]- Suyutî, Celâluddin, el-İtkan, Beyrut, Dar'ul-Kütüb, c.1, s.135
[44]- Tefsir-i Kummî, c.2, s.451; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.485; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.5, s.274; Behranî, Haşim, el-Burhan fi Tefsir'il-Kur'an, c.1, s.15; Muttaki Hindî, Kenz'ül-Ummal, c.2, s.373; Saffar Kummî, Muhammed b. Hasan, Besair'ud-Derecat, s.193; Kuleynî, Muhammed b. Yakub, el-Kafî, c.1, s.78
[45]- Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek, c.2, s.228; Suyutî, el-İtkan, s.126-130
[46]- Zerkeşî, el-Burhan, Kahire baskısı, c.1, s.273; Beyrut baskısı, Dar'ul-Marife, c.1, s.331
[47]- Zerkanî, Muhammed Abdulazim, Menahil'ul-İrfan, Beyrut baskısı, Dar'ul-Kütüb'il-İlmiye, c.1, s.240
64
[48]- Tabatabaî, Muhammed Hüseyin, Kur'an Der İslâm, Tahran baskısı, Bonyad-ı Kur'an, s.173-174; Asifî, Ali Muhammed, Dirasatun fi’l-Kur'an'il-Kerim, Necef baskısı, Matbaat'un-Numan, s.246-249; Ramyar, Mahmud, Tarih-i Kur'an, Tahran baskısı, İntişarat-ı Emir Kebir, s.211, 212
[49]- Feyz-i Kaşanî, Muhammed b. Murtaza, Tefsir-i Safî, c.1, s.25
[50]- İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.42
[51]- Kuleynî, Muhammed b. Yakub, el-Kafî, c.2, s.631; Feyz-i Kaşanî, el-Meheccet'ül-Beyza, c.2, s.262; el-Vafî, c.5, s.273; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.54
[52]- Daha fazla bilgi için bkz: Zencanî, Tarih'ul-Kur'an; Ramyar, Tarih-i Kur'an, s.373-379
[53]- Saffarî Kummî, Besair'ud-Derecat, s.193; Kuleynî, el-Kafî,c.2, s.263; Tabersî, el-İhticac, c.1, s.228; Feyz-i Kaşanî, el-Meheccet'ül-Beyza, c.2, s.263; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42-43; Hemedanî, Rıza, Misbah'ul-Fakih, s.275; Amulî, Cafer Murtaza, Hakikatun Hamme, s.160
[54]- Meclisî, Bihar'ul-Envar, s.92, s.42
[55]- Kitab-ı Selim b. Kays, s.110; Tabersî, el-İhticac, s.81; Feyz-i Kaşanî, Tefsir-i Safî, c.1, s.27, 6. Mukaddime; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.43
[56]- Kitab-ı Selim b. Kays, s.110; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42
65
[57]- Kuleynî, Muhammed b. Yakub, el-Kafî, c.1, s.633
[58]- Tabatabaî, Muhammed Hüseyin, Kur'an Der İslâm, s.165-166
[59]-Nurî, Mirza Hüseyin, Fasl'ul-Hitab, Taş basması, s.120-134; Marifet, Muhammed Hadî, Siyanet'ul-Kur'an An'it-Tahrif, Kum baskısı, Neşr'ül-İslâmî Müessesesi, s.211
[60]- Şeyh Müfid, Evail'ul-Makalât, s.55; Aştiyanî, Muhammed Hasan, Bahr'ul-Fevaid, s.99
[61]- Fanî İsfahanî, Ali, Âraun Havl'el-Kur'an, Beyrut baskısı, Dar'ul-Huda, s.102
[62]- Hoî, Ebu’l-Kasım, el-Beyan, s.223-225; Sağir, Muhammed Hüseyin Ali, Tarih'ul-Kur'an, s.172
[63]- Şehy Saduk, Muhammed b. Ali Babeveyh, el-İtikadat, s.93
[64]- Âl-i İmrân, 3
[65]- Kuleynî, Muhammed b. Yakub, Ravzat'ul-Kafî, c.8, s.53; Feyz-i Kaşanî, Tefsir-i Safî, c.1, s.34
66
67
İBRAHİM SARI KİTAPLARI
ROMAN BOY ESERLER (14x21)
1-Bir Yahudi lobisi AB ……………………….....…....184 Sayfa
2-Büyük Şeytan…………………………………..…...202 Sayfa
3-Derin Trabzon…………………………..….........…276 Sayfa
4-Allah Dostu Dr.Münir Derman…………..….….…282 Sayfa
5-En Şiddetli Düşman………………………..…...….132 Sayfa
6- Yahudi Oyunu; Futbol……………………......…...144 Sayfa
7- Gizli Servis………………………………….......…180 Sayfa
8- Haçlı Seferleri……………………...…....................126 Sayfa
9- Hilafetin Kaldırılması………………………….…..172 Sayfa
10- Bir Yahudi Kuklası; Hitler……………............….112 Sayfa
11- İngiliz Kemal………………………………....…..194 Sayfa
12- Kanlı Devlet İSRAİL……………...……….......…238 Sayfa
13- Karanlık Oyunlar…………………………..…….162 Sayfa
14- Kuşatma……………………………………….…...96 Sayfa
15- Mason İstilası……………………………...…......172 Sayfa
14- Önderler……………………………..………..........98 Sayfa
16-Pompei’nin Helakı………………….…………......144 Sayfa
68
17-Trabzonlu Teyyareci Savmi Uçan…………….....…86 Sayfa
18-Siyasetin İç Yüzü……………………..............…...164 Sayfa
19-Siyon Protokolleri………………………………....148 Sayfa
20-Siyonizm ve Masonluk………………………..…..156 Sayfa
21-Şeytanın Dini Masonluk………………………... .968 Sayfa
22-Şeytanın Uşakları…………………........................176 Sayfa
23-Tevrat Kuşağı……………………………….….….128Sayfa
24-Talmudun Salyaları………………...…….…...…..300 Sayfa
25-Terörist……………………………………..…......144 Sayfa
26-Tevrat ve Yahudiler…………………………..…...124 Sayfa
27-Yahudi Dönmeleri…………………………..….....139 Sayfa
28-Müslümanlara Yapılan Vahşet ve Katlıamlar….....128Sayfa
29-Yahudiler,Yahudileşenler……………………....…164 Sayfa
30-Yehova Şeytanları…………………….………..….120 Sayfa
31- Yeniden Hilafet……………………...……..…......250 Sayfa
32-Sapık Kardinaller, Yırtık Rahibeler; …………...…210 Sayfa
33-KARA KİTAP……………..………….…….….....712 Sayfa
34-Hz.Musa ve Firavun……………………….……..198 Sayfa
35-Benim Devletim, Benim Anayasam………..……..164 Sayfa
69
36- Dünya Hayatı ve Çağdaş Firavunlar……..…..….110 Sayfa
37- Günümüz Fitne ve Tuzakları……………..……...110 Sayfa
38- Kıyamet Savaşı………………………………….…94 Sayfa
39- Deccal…………………………………………..…..92 Sayfa
40- Batı Bizi Neden Sevmez………………….……...…84 Sayfa
41- Amırler-Memurlar-Yöneticiler………………….…70 Sayfa
42-İslama ve Vatana İhanet Edenler……………...…....86 Sayfa
43-İlahı Adalet………………………………..….…….52 Sayfa
44-Peygamberin İzindeki Millet (1 Cilt) ….…..……..370 Sayfa
45-Peygamberin İzindeki Millet (2 Cilt) ….……..…..371 Sayfa
46-Peygamberin İzindeki Millet (3 Cilt) ….………....340 Sayfa
47-Türk’ün Savaşları………………...…...…........…..834 Sayfa
48-Sümerler…………………………………..…..…..196 Sayfa
49- Türk’ün Destanları………………….…….......….192 Sayfa
50-Son Şehit…………………………………..…........232 Sayfa
51-Usdat Necip Fazil Kısakürek………….……......…160 Sayfa
52-Çanakkale Destanı…………………………..….....112 Sayfa
53- Türk Düşmanları…………………………...….....200 Sayfa
54-İslam Anayasası…………………....................…...216 Sayfa
70
55-Adalet…………………………..……………..…..256 Sayfa
56-Fuhuş ve Zina…………………………….......…....144Sayfa
57- Büyük Bela Faiz………………………………......155 Sayfa
58-Ahır Zaman…………………………..…..…..…...127 Sayfa
59- İslam’da Ticaret……………………….….....…....144 Sayfa
60-İslam’da Kadın Hakları……………………...….....192 Sayfa
61-İslamda İnsan Hakları…………………………….120 Sayfa
62- Kavimlerin Helakı………………………….......…141 Sayfa
63-Kuran’da Yahudiler…………………………..…...156 Sayfa
64-Lanetli Kavimler…………………………….….....186 Sayfa
65-Homoseksüel Lut Kavmi…………...………...…....154 Sayfa
66- Allah Dostlarından Son Sözler……….…………..210 Sayfa
67-Bütün Ummanlar SU……………………..............290 Sayfa
68-Zekat…………………………………….…...…....285 Sayfa
69-Zelzele………………………………………..…....112 Sayfa
67-Peygamberimizin Üstün Ahlakı……………..……154 Sayfa
68-Anna-Baba Hakkı……………………………….....188 Sayfa
69-Ana Gibi Yar Olmaz…………………….…….....…94 Sayfa
70-Çocuk ve Aile……………………………….…......134 Sayfa
71
71-Dinle Bacım………………………….................…218 Sayfa
72-Dua ve Niyaz……………………..……….…....…158 Sayfa
73-Gençler……………………...………………...…....202Sayfa
74-Kadın Hakları……………………...............…..….106 Sayfa
76- Nikah ve Evlilik…………………….………...…..142 Sayfa
77- Boşanmak Hükümleri ve Sonuçları……..…..........156 Sayfa
78-Hz. Musa……………………………...............…..122 Sayfa
79-İmanı Mahveden Hastalıklar…………….……......106 Sayfa
80- Akkoyunlular……………………………………..112 Sayfa
81- Ayasofya………………………………………….112 Sayfa
82- Sultan II.Abdulhamit Han…………………….…176 Sayfa
83- Boğaçhan Destanı……………………………..….118 Sayfa
84- Bozkurtlar……………………………………...…..98 Sayfa
85-Bayrak Şairi Arif Nihat Asya…………………......158 Sayfa
86- Seyyid Ahmed Arvasi………………………….…156 Sayfa
87-Münzevi Bir Yildiz Cemil Meriç………………….118 Sayfa
88- Abdurrahim Karakoç……………………………....66 Sayfa
89- Bahattin Karakoç…………………………….….....52 Sayfa
90- Büyük Dava Adami Dündar Taşer ………….....112 Sayfa
72
91- Büyük Fikir Adami Erol Güngör………….……..184 Sayfa
92- Prof.Dr Mahmut Esad Coşan(Ks)……….…….....144 Sayfa
93- Ağabeyim Galip Erdem……………………….…....74 Sayfa
94- Gün Sazak………………………………………….86 Sayfa
95- Mehmet Akif Ersoy…………………………….....244 Sayfa
96- Tacettin Dergahi Ve M.A.Ersoy………………..…94 Sayfa
97- Hüseyin Nihal Atsız……………………………...170 Sayfa
98- Osman Yüksel Serdengeçti………………..……...124 Sayfa
99- Büyük Fikir Adamı Ziya Gökalp…………….…...124 Sayfa
100- Türklerin Peygamberi Zulkarnyn……..………..136 Sayfa
101- Yavuz Sultan Selim………………………...…...150 Sayfa
102- Vatan Savunması……………………..……...…128 Sayfa
103- Kara Eylül Ve Ülkücü Şehitler…………..…...…124 Sayfa
104- Ülkücü Şehitler……………………………..…...174 Sayfa
105- Ülkücülük……………………………………...…78 Sayfa
106- Türklerde Teşkilat ve Teşkilatçılık………...….…..96 Sayfa
107- Türkün Töresi………………………………...…..70 Sayfa
108- Türklerin Dini ………………………….…..……82 Sayfa
109- Türklerde Örtünme…………………………...….96 Sayfa
73
110- Türklerde İlim………………………………..….112 Sayfa
111- Türklerde Adalet……………...……………......…80 Sayfa
112- Türkler ve Türk Kavimleri…………………....….86 Sayfa
113- İl’ay-I Kelimatüllah Yolunda Türkçülük………..192 Sayfa
114- İl’ay-I Kelimatüllah Yolunda Türkçüler……….…82 Sayfa
115- Türkler Ve Türk Toplulukları………………......108 Sayfa
116-İslamiyetten Önce Türk Devletleri …………..….114 Sayfa
117- Türk Devlet Yapısı ve Oğuzlar……………....…118 Sayfa
118- Türkün Destanları…………………………...….192 Sayfa
119- Türk Büyüklerinden Altın Öğütler………….…...78 Sayfa
120- Türk Atasözleri………………………..……...…235 Sayfa
121- Tükün Ahlakı ………………………………..….116 Sayfa
122- İl’ay-I Kelimatüllah Yolunda Turancılar….........102 Sayfa
123- Timur Han……………………………..……..…102 Sayfa
124- Teşkilatçılık………………………………..…..….96 Sayfa
125- Siyasetin İç Yüzü…………………………..……172 Sayfa
126- Oğuzlar ve Oğuz Kağan……….………...…...…..92 Sayfa
127- İl’ay-I Kelimetüllah…………………………….....76 Sayfa
128- Kahraman Türk Kadınları……………………..…86 Sayfa
74
129- Fatih Sultan Mehmet Han…………………...….104 Sayfa
130- Ecdadımız Osmanlı……………………..……....122 Sayfa
131- Dede Korkut Destanları…………………..……..172 Sayfa
132- Müslüman Türk İsimleri…………………..……..88 Sayfa
133- Cin Kaynaklarında Türk Kavımleri…………..…..58 Sayfa
134- Cengiz Han………………………………..…...…62 Sayfa
135- Bayrağım…………………………………….....…62 Sayfa
136- Türk İslam Birliği………………………….....…154 Sayfa
137- Ülkücü Gençlik…………………………...…..…..56 Sayfa
138- Eyüp Sultan Hazretleri………………………..…90 Sayfa
139- Karıncalar …………..…………………….….….190 Sayfa
140- Arılar…………………………..……………..…200 Sayfa
141- Cinler ve İnsanlar…………………………...…..216 Sayfa
142- KIZILDERELİLER……………………..….....…182 Sayfa
143- İmtihan Dünyası……………………..…..…......144 Sayfa
144- İlk insan……………………………………..…..122 Sayfa
145- İlk kitap……………………………………….......80 Sayfa
146- DÜNYACA ÜNLÜ KOMUTANLAR……...…..72 Sayfa
147- Hz.İbrahim ve Karun…………..…………..…....144 Sayfa
75
148- Kainatın Efendisi Hz.Muhammed Mustafa ……148 Sayfa
149- Kur’an………………………………………...…108 Sayfa
150-Cihad………………………………………....…..197 Sayfa
151-Allah……………………………………..…..…..140 Sayfa
152-Diriliş……………………………………..……...538 Sayfa
153-Hakikat……………………………............….........90 Sayfa
154-KÜRESEL YOK OLUŞ: NUH TUFANI……….102 Sayfa
155- Ahiret Günü MAHŞER….…………………..…130 Sayfa
156- Karun’un Azgınlığı ………………………….….72 Sayfa
157- Küfre Koşanlar …………………………….…..…82 Sayfa
158- Putperest …………………………………..…....158 Sayfa
159- İnsanlık Tarihi ……………………………...…..128 Sayfa
160-Allah Bize Ne Diyor……………………………..414 Sayfa
161-Hayat ve Ölüm………………………….….…......92 Sayfa
162-İsyan Cezasız Kalmaz………………………..........98 Sayfa
163-Nefis Kötülüğü Emreder……….…………....…...116 Sayfa
164-Nefisle Mücadele…………………………............108 Sayfa
165-Sözde Müslümanlar…………………...................124 Sayfa
166-Tebliğ……………………………………………...94 Sayfa
76
167-Yoldan Çıkmış Fasıklar………………………......122 Sayfa
168-Ahiret Dünyadan Daha Hayırlıdır……………….88 Sayfa
169-Akıl………………………………………......…..152 Sayfa
170- Hakk Ehli………………………………....……....60 Sayfa
171-İslama Göre Eğlence…………………….…...…..176 Sayfa
172-Şeytanın Pislikleri……………….............…..…..124 Sayfa
173-Ümmed-I Muhammed…………………….…..…102 Sayfa
174- Fitne ve Fesat…………………………..…....…..100 Sayfa
175- Mümin-i Münafiklar……………………….…...124 Sayfa
176- Müslüman Görünümlü Münafiklar………..…….88 Sayfa
177- Din Düşmanları……………………………...…..76 Sayfa
178- İslama Göre Dost ve Düşman……….…….……...80 Sayfa
179- Hakiki Dost…………………...………………....106 Sayfa
180- Allah Dostlarından Son Sözler …………………220 Sayfa
181- Yolların Ayrılık Noktası…………………..…….110 Sayfa
182- Ey Peygamberim………………….…………...….94 Sayfa
183- Evlat Yetiştirme …………….………………..…108 Sayfa
184-Ölüme Hazırlık…………………………...….......176 Sayfa
185-Allah İçin……………………………...…………..72 Sayfa
77
186-Allah Yolunda İnfak……………………….……108 Sayfa
187-Allahın Delilleri ………………………………….86 Sayfa
188-Asha-I Keyf ……………………………………...144 Sayfa
189-Akp Ve Faiz Lobisi ………………………..…….106 Sayfa
200-Alay Denen Zülüm ……………………………..118 Sayfa
201-Dünyayı Yöneten Para Baronları ………….……152 Sayfa
202-Batı Bizi Neden Sevmez ………………………….86 Sayfa
203-Belalarla İmtihan ………………………………..118 Sayfa
204-Cihad …………………………………………….204 Sayfa
205-Cihada Koşun ……………………………………138 Sayfa
206-Demokrasi Küfür Nizamidir………………….….. 84 Sayfa
207-Doğrularla Beraber Olun Ve Mücadele Edin …….66 Sayfa
208-Dünyanın Önemi …………………………..…...102 Sayfa
209- Zorlu Yolculuk ………………..………………..112 Sayfa
210-Ey İman Edenler! (1)……...………………………90 Sayfa
211-Ey İman Edenler!(2)..............................................120 Sayfa
212-Ey İnsan ………………………………………....102 Sayfa
213-Faiz Düzeni ………………………………………82 Sayfa
214-Faizciler ………………………………………….124 Sayfa
78
215-Hüküm Allah’ındır ……………………………...134 Sayfa
216-İşçi Hakları ………………………………………..76 Sayfa
217-Kahrolsun Yalancılar ……………………………..78 Sayfa
218-Kul Hakları ……………………………………...110 Sayfa
219-Küfür …………………………………………….146 Sayfa
220-La İlahe İllallah …………………………………...78 Sayfa
221-Mekke Müşrikleri ………………………………..110 Sayfa
222-Müminlerin Saadet ve Selameti ……….………..130 Sayfa
223-Müslüman Demekle Müslüman Olunmuyor…...104 Sayfa
224-Müslüman'in Vazifeleri ………………………….82 Sayfa
225-Müşriklere Tehdit ve Meydan Okuma ….………..92 Sayfa
226-Nefis Kötülüğü Emreder ………………………….90 Sayfa
227- IKRA (Oku) ……………………………………...84 Sayfa
228-Peygamber Katilleri ……………………………..130 Sayfa
229-Peygamberim ……………………………………226 Sayfa
230-Pop (Ortadoğu projesi)…………………………..203 Sayfa
231-Saadet Ehli ve Onlara Tabi Olanlar………….….100 Sayfa
232-Sakalsız Müslüman Olmaz ……………………..120 Sayfa
233-Sunnete Uymanın Önemi……………………….174 Sayfa
79
234-Şeytanin Dostları ………………………………..104 Sayfa
235-Şirk ………………………………………………102 Sayfa
236-Şirk Ve Müşrik …………………………………...86 Sayfa
230-Tevbeye Davet …………………………………...120 Sayfa
237-Yaşasın Şeriat …………………………………….92 Sayfa
238-Zavalı İnsanlar …………………...………………84 Sayfa
239-Zina ve Cezası ……….…………………………..172 Sayfa
240-Dinin Egemenliği ve Fitne ……………….……..114 Sayfa
241-Haçkalı Baba ……………………………………...60 Sayfa
242-Allah Adaleti Emreder ……………………………88 Sayfa
243-Allah’a ve Resul’üne Savaş Açanlar…………….140 Sayfa
244-Allahi Tefekkür ………………………………….102 Sayfa
245-Apaçık Düşman …………………………………..80 Sayfa
246-Besmele'deki Sır …………………………………..88 Sayfa
247-Bozgunculuk………………………………………68 Sayfa
248-Büyük Fitne ……………………………………..118 Sayfa
249-Büyük Hikmet …………………………………...102 Sayfa
250-Din Bezirganları ………………………………...292 Sayfa
251-Dinim İslam ……………………………………..104 Sayfa
80
252-Dünya Muhabbetı………………………………..118 Sayfa
253-Edep ……………………………………………..132 Sayfa
254-En Güzel Ahlak …………………………………..86 Sayfa
255-En Üstün Meziyet İslam …………………………86 Sayfa
256-Fitne Zamanı Müslüman Olmak ……………….108 Sayfa
257-Günahlardan Kaçmak...………………………….146 Sayfa
258-Günümüzün Şeytanları …………………………..80 Sayfa
259-Hilafetin Kaldırılması …………………………...164 Sayfa
260-Hiristiyanlari Kurtuluşa Davet…………………. 60 Sayfa
261-Hüküm Allahındır…………………………….....134 Sayfa
262-Ilim ………………………………………………128 Sayfa
263-İlim Ve İman Dereceleri …………………………118 Sayfa
264- Zor Zamanda Müslüman Olmak ………...……...68 Sayfa
265-İmâm-I A'zam Ebû Hanîfe ……………………….70 Sayfa
266-İmami Gazali - Ey Oğul! ……………………….200 Sayfa
267-İmam-I Rabbani Ey Oğul!.....................................216 Sayfa
268-İman İle Küfür Berzahi …………………………...74 Sayfa
269-İmana Davet …………………………………….146 Sayfa
270-İnsan Olmanın Kuralları …………………………78 Sayfa
81
271-İslam Olmayınca ………………….…………..…..98 Sayfa
272-İslami Kimse Yıkamaz ……………………………94 Sayfa
273-Kiyamet ve Veda Hutbesi ……….………………132 Sayfa
274-Küffar Müslümani Sevmez ……………………….84 Sayfa
275-Küfre Kucak Açanlar …………………………..…98 Sayfa
276-Küfrü Hoş Gören Münafiklar …………………...168 Sayfa
277-Küfür Ehli ……………………………………….108 Sayfa
278-Küfür Tek Millettir ……………………………...142 Sayfa
279-Küfürün İstilası …………………………………..84 Sayfa
280-Lanetli Millet İsrailoğulları ……………………..113 Sayfa
281-Mal-Mülk- Evlad ………………………………..184 Sayfa
282-Milletin Tâğut'u ………………………………...100 Sayfa
283-Mülkün Sahibi Allahdır ……………………..…...98 Sayfa
284-Müminler Nasıl Olur …………………………...134 Sayfa
285-Münafikların İç Yüzü …………………………...116 Sayfa
286-Öğütler ve Uyarılar ………….…………………...88 Sayfa
287-Öyle Bir Zaman Ki ……………………………...114 Sayfa
288-Peygamber Katıllerı ……………………………..130 Sayfa
289-Rasulullah’dan Hz. Ali’ye Nasihatlarn ………….81 Sayfa
82
290-Sahte Kahramanlar ……………………………….64 Sayfa
291-Sahte Siyasetciler ………………………………..234 Sayfa
292-Şaytanı Plan ……………………………………...94 Sayfa
293-Şeriatsız Anayasa Bizden Değildir ……………….70 Sayfa
294-Şeytanın İcraatları ………………………………..82 Sayfa
295-Şimdi Seyyid Zamanı …………………………….94 Sayfa
296-Türkistan Yanıyor……………………………….. 64 Sayfa
297-Vahşet Zulum Gaddarlık …………………………70 Sayfa
298-Yahudiler Müslüman Düşmanıdır ……………...100 Sayfa
299-LADEN (Almanca) ………………………………68 Sayfa
300-INVITE (Arnavutca) ……………………………..68 Sayfa
301-INVITE (Fransızca) ………………………………66 Sayfa
302-NODIG (Hollandaca) …………………………….58 Sayfa
303-INVITE (İngilizce) ……………………………….64 Sayfa
304-INVITAR (İspanyolca) …………………………...62 Sayfa
305-INVITANO (İtalyanca) …………………………..60 Sayfa
306-ПРИГЛАШАЕМ (Rusca) ……………………….58 Sayfa
307-Bedir Savaşı …………………………...………….96 Sayfa
308- AHÎ EVREN VE AHÎLIK…………………..…..176 Sayfa
83
309-Allah Adaleti Emreder……………………....…...102 Sayfa
310-Endülüs ……………………………………...…..158 Sayfa
311-Evlât Yetiştirme……………………...…………..132 Sayfa
312-Hendek Savaşı………………………………..…..106 Sayfa
313-Hz.Yusuf Suresı…………………………………221 Sayfa
314-İstila ………………………………………………88 Sayfa
315-İsyan Itaat …………………………………….....104 Sayfa
316-Sünnet'i Seniyye'ye Uymanın Önemı ………….184 Sayfa
317-Uhud Savaşı ………………………………………96 Sayfa
318-12 İmam …………………………………………..62 Sayfa
319-Akp’nin Yezit-Mason Hamileri…………..……...108 Sayfa
320-Allah’ın Kudret Ve Azametinin Delilleri………...96 Sayfa
321-Asrın Vebası: Fuhuş Ve Zina……………..……..112 Sayfa
322-Atatürk - İnönü Kavgası………………………….82 Sayfa
323-Bosna Hersek’de Mason Katlıamı………………166 Sayfa
324-Büyük Alimlerin Hayatı…………………………456 Sayfa
325-Büyük Plan………………………………………..92 Sayfa
326-Câhiliye Devri………………………………..…..110 Sayfa
84
327-İblisler Parlamentosu…………………………….164 Sayfa
328-Ermeni Meselesi………………………………….206 Sayfa
329-Evren …………………………………………….240 Sayfa
330-Ey Müslümanlar…………………………..…….106 Sayfa
331-Ezân-I Muhammedî’ye……………………..……100 Sayfa
332-Faşizm……………………………………………..96 Sayfa
333-Hak Ve Adalet……………………………………136 Sayfa
334-Haksızlığa Başkaldırı……………………………...78 Sayfa
335-Haksızlık İçinde Hak Arayanlar…………………..70 Sayfa
336-Hanım Sahabiler…………………………………140 Sayfa
337-Hidayet Rehberleri……………………..………...112 Sayfa
338-Hz. İbrahim………………………………..……..108 Sayfa
339-Hz. İbrahim Aleyhisselam……………………….148 Sayfa
340-Hz. İbrahim Ve Nemrut……………………..…..102 Sayfa
341-İlâhi Emirler……………………………………...138 Sayfa
342-İslam Dini………………………………………..156 Sayfa
343-Islami Bir Anayasa………………………………163 Sayfa
344-İstanbul'un Fethi………………………………….98 Sayfa
85
345- Yâsin Sûre-I Şerif'inin Tefsiri Ve Esrarı…..…...100 Sayfa
346- Yahudiler Küfür Ehlidir……………………..….118 Sayfa
347-Japonya Ve Atom Bombası………………………..74 Sayfa
348-Kabalacı Siyonistler……………………………….78 Sayfa
349-Kabir Aleminden Haber Var……………………..154 Sayfa
350-Kadın Evliyalar……………………………………66 Sayfa
351-Karanlık Şer Örgütü: Illuminati Şebekesi…….....104 Sayfa
352-Kobay Ülke Türkiye……………………………...164 Sayfa
353-Komünizm…………………………………….....118 Sayfa
354-Korunmuş Tek Kitap: Kur'an…………….…..….114 Sayfa
355-Kuranda Adı Geçen Peygamberler………………248 Sayfa
356-Kuran'da Peygamber Duaları…………..……...…68 Sayfa
357-Çocuklara Kuran-I Kerimden Hikayeler…...…….106 Sayfa
358-Küfrün Kuyruğundaki Münafiklar……………...116 Sayfa
359-Küfür Bulaşığı……………………………………96 Sayfa
360-Kürtaj ……………………………………………130 Sayfa
361-Masonluk………………………………………...132 Sayfa
362-Masonik Bilderberg Çetesi………………………196 Sayfa
86
363-Masonlar…………………………………………124 Sayfa
364-Masonlarin Gerçek Yüzü………………………...236 Sayfa
365-Masonlarin Kirli Yüzü…………………………..138 Sayfa
366-Milliyetcilik………..…………..…………………..76 Sayfa
367-Modern Fitne Odakları………..…………………..88 Sayfa
368-Mossad Ve Diğer Gizli Servisler………………...200 Sayfa
369-Münafikların Kirli Yüzü………………………….94 Sayfa
370-Müslüman Çocuğun 24 Saatı…………………….90 Sayfa
371-Müslümanın Bilmesi Gerekenler………………...200 Sayfa
372-Osmanlı………………………………………….208 Sayfa
373-Müslümanları Maddıyat Yıktı………………..…102 Sayfa
374-Müslümanları Seçenler…………………….……208 Sayfa
375-Neil Armstrong…………………………………...68 Sayfa
376-Organ Naklı……………………………………….80 Sayfa
377-Osmanli’dan Cumhuriyete Masonlar…………...144 Sayfa
378-Ölüm Hakikatı ……………………………………90 Sayfa
379-Parayı Ilah Etmek Ve Dünyevileşmek………..…108 Sayfa
380-Peygamberimizi Ihtiyarlatan Sureler …………...134 Sayfa
381-Zenginlik Ve Fakirlik …………………………….70 Sayfa
87
382- Zulüm …………………………………………..134 Sayfa
383-Peygamberlerde Hicret ……………………..…...102 Sayfa
384-Sabetayist Çeteler …………………………….…114 Sayfa
385-Sahte Müslümanlar ……………………………..218 Sayfa
386-Salih Insan ……………………………………….86 Sayfa
387-Siyonizmin Ortadoğu Planı …………………….146 Sayfa 388-Şer Şebekesı Rotary Ve Lions’lar …………………90 Sayfa
389-Şeytanı Kaos ……………………………………...88 Sayfa
390-Şeytanın Oyunları ………………………………..74 Sayfa
391-Şiddet Batıdan Doğar …………………………….86 Sayfa
392-Tapınakçılar, Devrimler, Cinayetler Ve Mafya….118 Sayfa
394-Türkiye'de Masonluğun Gizli Tarihi …………….86 Sayfa
395-Yahudiler...………………………………………106 Sayfa
396-İslam Dünyasını
Haça Teslim Eden İşbirlikçiler!.....................................178 Sayfa
397-Peygamberler Medeniyeti’nden
Seytanlar Siyaseti’ne……………………………..…...102 Sayfa
88