İranolojİ fars dİlİ ve edebİyati …isamveri.org/pdfdrg/d04040/2016_5/2016_5_demirayakk.pdf ·...

47
DOĞU ESİNTİLERİ İRANOLOJİ, FARS DİLİ VE EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ A JOURNAL OF IRANOLOGY STUDIES Sayı/Issue: 5, 2016/7 ERZURUM 2016

Upload: ngohuong

Post on 17-Sep-2018

231 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

DOĞU ESİNTİLERİ

İRANOLOJİ, FARS DİLİ VE EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

A JOURNAL OF IRANOLOGY STUDIES

Sayı/Issue: 5, 2016/7

ERZURUM 2016

RİNDANE TARZ OLARAK ADLANDIRILAN TÜRÜN ARAP EDEBİYATINDA

ORTAYA ÇIKIŞI

PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

ÖZ

Rind ve rindliğin varlığının Doğu edebiyatlarında Cahiliye dönemi

şiirleri ile başladığını söylemek mümkündür. Rindâne anlayışı yansıtan

şiirler Emeviler, özellikle de Abbasiler döneminde doruk noktaya ulaşır,

içerik açısından zenginleşir. Arap şairler bu düşünceleri daha çok ham-

riyyât (şarap) şiirleri içerisinde ifade etmişlerdir. Bir başka söyleyişle

hamriyyât, rindâne duygu ve düşünceleri içinde barındıran şiirlerdir.

Klasik Fars ve Türk şiirinde rindane tarz olarak adlandırılan şiirleri, hat-

ta sâkînâme olarak adlandırılan eserleri daha iyi anlayabilmek için bu

türün özelliklerini içinde barındıran ve Arap Edebiyatında “hamriyyât”

olarak adlandırılan şiirlerin tarihi gelişimini bilmede büyük yarar vardır.

Bu yazıda bu şiirlerin Câhiliye döneminden başlayarak Abbâsiler döne-

mi ilk yüzyılı sonlarına kadarki (m. 550/850) tarihi seyri üzerinde duru-

lacaktır.

Anahtar Kelimeler: Hamriyyât, Sakiname, Rind, Rindane tarz, Arap

Şiiri.

ABSTRACT

It is possible to say that epicurean and epicureanism in Eastern Litera-

tures have started with the poems of the pre-islamic period. The poems

reflecting the sense of hedonism peaked in the Omayyads period parti-

cularly Abbasids, and flourished in terms of their contents. Arabic poets

expressed these thoughts mostly in wine poetry. In other words, the

PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap

Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. Email: [email protected].

88 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

poems of wine are the poems including hedonistic feelings and thoughts.

In order to understand the poems named as epicureanist style, even the

works named as Sakiname in the classic Persian and Turkish poetry, it is

useful to know the historical development of the poems having the cha-

racteristics of this genre and of the wine poetry in Arabic Literatur. In

this study, the historical developments of these poems, startinf from the

pre-islamic period and until the end of the first century of Abbasids pe-

riod, will be emphasized.

Key words: Wine poems, Sakiname, Epicurean, Epicurean style, Ara-

bic Poetry.

چکیده

شروع ایجاد رند و رندی در ادبیات شرقی را می توان به شعر های دوران جاهلیت

منصوب کرد. افکار رندانه در شعر، در دوران امویان و بویژه دوران عباسیان به نقطه اوج

خود رسیده و پرمحتوا تر می گردد. شاعران عرب این عقاید را بیشتر در قالب اشعار

خمریات گونه ای از -نموده اند. به عبارت دیگر خمریه خمریات )شراب( بیان -خمریه

اشعار است که افکار و احساسات رندانه را در درون خود جای داده است. برای فهم و

درک بیشتر سبک رندانه در اشعار کالسیک فارسی و ترکی و حتی شناخت بیشتر،

-و اشعار خمریه ، آشنایی با سیر تاریخی ادبیات عرب ساقی نامهآثاری با عنوان

پرفایده خواهد بود. در این نوشته بر سیر تاریخی این اشعار از آغاز دوران -خمریات

م( پرداخته خواهد شد. 550/850جاهلیت تا پس از سده اول دوران عباسیان )

خمریه )خمریات(، ساقی نامه، رند، سبک رندانه و شعر عربی :ها هواژ کلید

GİRİŞ

Bilindiği gibi Fars edebiyatında Nizâmî (öl. 1218) ile başlayarak şara-

bı, şarap sunanı, şarap içilen yeri, şarap ve eğlence meclislerini anlatan,

şarap ile ilgili düşünce ve duyguları işleyen manzumelere sâkînâme adı

verilmiştir. Türk Edebiyatında da içkiyi ve içki ile ilgili konuları işleyen

manzumelere, Fars Edebiyatı geleneğine uyularak, sâkînâme denilmiştir.

Bu kelime Arap Edebiyatında da “Hamriyye” veya “Hamriyyât” kelime-

sinde anlamını bulur. Bu hamr/hamriyyât şiirlerinin, “Rind” veya

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 89

“Rindâne” olarak adlandırılan şiirlerin çıkış noktası olduğunu söylemek

mümkündür. Çünkü hamr, yani içki, bu tür şiirlerin en önemli unsuru-

dur. Öyle ki, rindle içki arasında sıkı bir ilişki vardır. Rind, içkiye düş-

kün biri olarak bilinir. Nitekim rind, halk arasında “sarhoş” anlamında

kullanılır. Sözlüklerde “içkiye düşkün, içki alışkanlığı olan” bir insan

şeklinde tanımlanması, tezkirelerde sıfat olarak “ayyaş” kelimesinin

kullanılması rindin içki ile ilişkisini gösterdiği gibi içkiye tutkusunu da

gösterir. Gerçekten de rind için mutluluk ve dünyada mutlu olma özle-

minin gerçekleşmesi içkinin varlığına bağlıdır. İçkinin olmadığı yerde

mutlu olmak zordur. Çünkü içki gam gidericidir. Rinde göre insan içki

sayesinde hayatın her türlü sıkıntı ve üzüntülerini unuttuğu gibi içki

insanın daha güzel bir hayat sürme özleminin doyurulmasına önemli

katkıda bulunur. Çünkü o her derde devadır, her türlü gönül yarasına

şifadır.

İçkinin yanı sıra dünyada bir mekân arayan rindin hayatında meyha-

nenin önemli bir yeri vardır, meyhane zevk, safa ve şenlik yeridir. Mey-

hane rindin dilinin ve gönlünün bağının çözüldüğü, tasa ve sıkıntıdan

kurtulmak amacıyla sığındığı bir yerdir.

İçki ve meyhaneyle birlikte rindin kendine kurduğu dünyanın içinde

aşkın, sevginin, kadının da önemli bir yeri vardır. Rinde göre içkinin

olduğu yerde aşk, aşkın olduğu yerde de içki vardır.

İçki, meyhane ve kadının/sevgilinin bir araya gelmesi işreti/eğlenceyi

doğurur. Eğlence, işret, bezm rindliğin vazgeçilmez unsurlarındandır.

İçki ve eğlenceyle rind, kendine nasıl bir dünya kurmak ve kurduğu

dünyada nasıl yaşamak istediğini de dile getirmiş olur. Bu da onun felse-

fesinin ana ilkesini oluşturur.

Bu felsefenin oluşmasında insanın gönlünce yaşama özlemi, özünde

de hayatta mutlu olmak, yaşamayı sevme, hayatın tadına varma isteği

vardır. Bu isteği gerçekleştirmek isteyen rind, daha çok kurallardan olu-

şan toplum düzenini, bazen de din kurallarını umursamaz, bu kuralları

hafife aldığı gibi kınayıcıların kınamasına da aldırış etmez, kayıtsız kalır.

Hatta kayıtsızlığın ötesinde kuralları, gelenekleri önemsememe, tanı-

mama, bunları çiğneme, disiplin dışı yaşama isteği onun hayata bakışı

yanında nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu da gösterir.

Yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığımız rind ve rindliğin varlığının

Doğu edebiyatlarında Cahiliye dönemi şiirleri ile başladığını söylemek

90 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

mümkündür. Rindâne anlayışı yansıtan bu tür şiirler Emeviler, özellikle

de Abbasiler döneminde doruk noktaya ulaşır, içerik açısından zenginle-

şir. Arap şairler bu düşünceleri daha çok hamriyat şiirleri içerisinde ifa-

de etmişler, bu şiirler içerisinde duygularını dile getirmişlerdir. Bir başka

söyleyişle hamriyat, rindane duygu ve düşünceleri içinde barındıran

şiirlerdir. Klasik Fars ve Türk şiirinde rindane tarz olarak adlandırılan

şiirleri, hatta sâkînâme olarak adlandırılan eserleri daha iyi anlayabil-

mek, kavrayabilmek için bu türün özelliklerini içinde barındıran ve Arap

Edebiyatında içkinin ve “hamriyyât” olarak adlandırılan şiirlerin tarihi

gelişimini bilmede büyük yarar vardır. Bu yazıda bu şiirlerin Câhiliye

döneminden başlayarak Abbâsiler dönemi ilk yüzyılı sonlarına kadar

gelen (m. 550/850) tarihi seyri üzerinde durulacaktır.

1- Câhiliye Dönemi

Şarabın çok eski milletlerde yaygın bir kullanıma sahip olduğu bilin-

mektedir. Her millet gibi cahiliye dönemi Arapları da, hayat şartlarının

bir gereği olarak, şaraba ilgi duymuşlar, çöldeki bedevi, hayvanlarını

otlatacak bir otlak ve su kaynağı bulduktan sonra boş zamanını içki içe-

rek, kumar oynayarak geçirmiştir. Çöldeki Arapları içkiye yönelten bir-

kaç neden vardır:

1-Şarap, savaşa atılmadan önce, savaşçıya cesaret verici bir unsur ola-

rak görülmüş, savaştan sonra da zafer kazanan taraf için bir kutlama

vasıtası, kaybeden taraf için ise bir teselli bulma kaynağı olarak değer-

lendirilmiştir. Bedir savaşında Müslümanlar karşısında yenilgiye uğra-

yan Mekkelilerden bir şair (bu kişinin Ebû Bekr el-Esved olduğu söyle-

nir), içki içerek teselli bulmak ister:

للللللللللل لوهللللللللللل طللللللللللل بلع سللللللللللل مللللللللللل ره

لللللللللللللللللللللللللللللللللل أح ةلبلس مللللللللللللللللللللللللللللللللللتحيلللللللللللللللللللللللللللللللللل بك

هشللللللللللل عللللللللللل كفللللللللللل ال مللللللللللل رأي للللللللللل ح

لللللللللللللللللللللللط ذريللللللللللللللللللللللل للللللللللللللللللللللل اأص بك فللللللللللللللللللللللل

سلللللللللللللللللللل ا أو رجلللللللللللللللللللل ملللللللللللللللللللل بل لللللللللللللللللللل

فللللللللللللللللللللللل و حلللللللللللللللللللللللل ةلال محغيلللللللللللللللللللللللبلنحللللللللللللللللللللللل وود

“Ummu Bekr esenlik içerisinde ömür sürsün, senin topluluğunun başımıza

getirdiklerinden sonra benim için esenlik mi olur?

Bırak beni, sabah şarabını içerek teselli bulayım, çünkü ölümün (el-Muğîra

oğlu) Hişam’ı alıp götürdüğünü,

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 91

Hişâm’ın kardeşlerinin de ‘keşke binlerce adam veya bir o kadar mal ona feda

olsaydı’ diye arzu ettiklerini gördüm”1

2- Şarap içmek Cahiliye arabı açısından bir cömertlik ve ikram gös-

tergesi olarak kabul edilmiştir, bir zenginlik, gösteriş ve harcama husu-

sunda sınır tanımama belirtisi olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle

Araplar kaliteli şarap, özellikle Beytu Ra’s, Enderîn ve Busrâ şarabı te-

min etme hususunda hiçbir harcamadan kaçınmamışlardır. ‘Antara b.

Şeddâd (öl. 601) muallakasında şarabı satın alarak içtiğini bir övünç vesi-

lesi olarak belirtir:

لللللللللل اج حركلللللللللل لللللللللل ال ال محع للللللللللل بل مشح

للللللللل م ال مح املللللللللةمللللللللل شللللللللل ب حولقللللللللل بلع

“Ben, şiddetli sıcaklar dindikten sonra yazılı paralar karşılığında şarap iç-

mişimdir.”2

Şehirlerde yaşayan hadarî Arapların durumuna gelince;

Özellikle Hıristiyan nüfusu barındıran Hîre gibi merkezlerdeki eğlen-

ce mekânları şehirli Arapların uğrak yerleri olmuş, buralardaki savurgan

eğlence ve içki meclisleri Arap yarımadasının dört bir yanından varlıklı

Arapları kendisine çekmiştir. Öte yandan yol üzerinde bulunan ve ker-

vansaray olarak adlandırabileceğimiz konaklama yerlerinde içki tüketi-

minin yaygın olduğunu, dönemin pek çok yerleşim yerinde içki satan

dükkânlar bulunduğunu ve bu dükkânların, içki sattıklarını gösteren

bayrak şeklinde bir bezi dükkânlarının önüne astıklarını, bu satıcıların

ve konaklama yerlerinin işleticilerinin çoğunluğunun Hıristiyan ve Ya-

hudi olduğunu belirtmek gerekir.

Bunun yanında içki müptelası olmak Araplar arasında kınanan bir

durumdur. Cahiliye döneminin önemli şairlerinden Tarafa b. el-Abd’ın

(öl. 560), içki müptelası, alkolik olması nedeniyle kabilesi tarafından kı-

nanması buna bir örnek teşkil eder. Ayıldığı zaman sarhoşken yaptığı

nahoş şeylerden pişmanlığı ve utancı nedeniyle kendisine içkiyi haram

edenlerin de varlığını biliyoruz. Bu durumu yaşayan ve oğlu Hişâm’ı da

içki müptelası olduğu için döven el-Velîd b. el-Muğîra da bu hususa

örnek gösterilebilir.

1 en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV, 75. 2 Antera b. Şeddâd, Dîvân, s. 205.

92 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

İslam öncesinde içki ile eğlence ve kadın arasında sıkı bir ilişki vardır.

Hayatını savaşlar, baskınlar, yağma, kabileler arası mücadeleler ve ya-

şam kavgası içinde geçiren Cahiliye Arabının geri kalan zamanını kadın-

larla birlikte eğlence ve içkiyle geçirmesiyle övündüğü görülür. Bu dö-

nemin önemli rind şairlerinden Tarafa bu durumu şiirinde şöyle dile

getirir:

نلللللللللل تللللللللللل حو ح عليل وم سلللللللللل بلحلللللللللل د بللللللللللل

نلللللللللللة كللللللللللل لن ح بلللللللللللي نللللللللللل ام وقليل ال محت لللللللللللل دبضللللللللللللةحالنلللللللللللل ام بلللللللللللل

ي لللللل قطلللللل حرحيلللللل هلللللل ال رقيقللللللة منل

لللللللللللله علللللللللللل تشللللللللللل دل مط حوقلللللللللللة رس

عينلللللللل قلحل نلللللللل ن لللللللل حإذا لنلللللللل انل للللللللل أس “İçki yarenlerim birer yıldız gibi hür insanlardır, (biz kadehleri kaldırırken,

tenine yapışan ince) bir gömleği ve safrana boyanmış entarisi ile bir şarkıcı kız

da meclisimize gelir.

O kızın elbisesinin yeni ve yakası geniştir ve arkadaşlarımın, ellerini sokup

onu her taraftan sıkıştırmalarına müsaittir. Onun vücudunun elbisenin dışında

kalan kısımları da yumuşak ve beyazdır.

Biz ona “Bize şarkı söyle” dediğimizde mahcubiyetinden mahmur gözlerini

yere dikip sesini birden yükseltmeden aheste aheste şarkı söylemeye başlar.”3

Bu dönem insanları için yardımseverlik, cömertlik, meyhanelerde

toplumun seçkin kimseleri ve kadeh arkadaşları ile çalgıcı ve şarkıcı ka-

dınlar arasında içki sohbetlerinde bulunmak övünülecek bir husus ola-

rak kabul edilmiştir. Nitekim Tarafa b. el-Abd bir delikanlının delikanlı-

lığını ve yiğitliğini onun içki içmesinde, yardım çağrısında bulunana

yardım etmesinde ve kadınlarla birlikte hoş vakit geçirmesinde görür:

د عحللللللل قللللللل مللللللل أحفللللللل ل وجللللللل

للللللل ثللللللل ولللللللل ال فللللللل عي شلللللللةمللللللل هحللللل مللللل مللللل كحمي للللل تلحز بللللل بل مللللل تلحع

بشلللللللللللل بة ال علللللللللللل ذ سلللللللللللل ق فمللللللللللللنل هح

تلللللللللللل حال غضلللللللللللل كسللللللللللللي ال محتللللللللللللل ردنل له

محنل ال محض حندىإذاوك كنللللللللللللة لللللللللللل ت لللللللللللل ب له لللللللللللل ال ال محعم

صلللل ح محع لللل واللللل ج حاللللل ج يللللل وتلق

3 Tarafa b. el-Abd, Dîvân, s. 32-33.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 93

“Eğer yiğidin hayatındaki şu üç şey olmasaydı, talihine and olsun ki, ziyare-

time gelenlerin (öleceğimden emin olup) umutsuzca ne zaman yanımdan ayrıl-

dıklarına aldırmazdım.

Bu üç zevkten biri, beni (şarap içiyor diye) kınayanları su katıldığı zaman

köpüren kırmızı şaraptan (kana kana) içerek geçmem,

(İkincisi) düşman korkusu nedeniyle benden yardım isteyen birine doğru, su

içmeye giderken kendisine saldırılan el-Ğadâ vadisindeki kurt gibi (hızlı), baldır-

ları biraz eğri atımı süratle sürmem,

(Üçüncüsü ise) bulutlu ve yağmurlu bir günde –ki böyle bir gün insanın ho-

şuna gider- direklerle yükseltilmiş bir çadır altında, narin ve dilber bir kızla

günü kısaltmamdır.”4

Bu beyitler Tarafa’nın rind hayat tarzına ne kadar düşkün olduğunu

göstermesi bakımından önemlidir.

Dönemin diğer şairleri için de durum aynı olup, şairler şiirlerinde bu

hayat tarzını ve özellikle kadınlarla yaşadıklarını övünçle anlatırlar. An-

cak şairlerin, şiirlerinde şarabı anlatırken takip ettikleri üslup savaş, şa-

rap ve kadına düşkün savaşçıların ruhunu yansıtır. Bu nedenle bu tür

şairlerin şiirleri şarap şiiri olmaktan çok fahr türünü andırır.

Cahiliye dönemi şairi, kaliteli şarabı, Şam, Irak ve İran gibi uzak yer-

lerden getirildiği için pahalı olması nedeniyle, ancak zengin kimselerin

içebildiği, bir lüks olarak değerlendirir ve şiirlerinde içtiği içki ve bu

uğurda harcadığı para ile övünür. Tarafa’nın şiirinde bu husus şöyle dile

getirilir:

نلللللل إن سللللللتلع ل ح امحتل الصلللللل أيل نلللللل غلللللل

س حيلح و ك ي حي ت فنلف سللللللللللل ال ط للللللللللللةفغللللللللللل كقللللللللللل محف

للللللللللللللللللل أرى ب لللللللللللللللللللل بيللللللللللللللللللل نللللللللللللللللللل قل ل

محنضللللللل صلللللللفي مللللللل صحللللللل صلللللللف ح

تل ى علي هم تلح ا م جحثل تل

“Ben, hayatında kendisini şaraba kandırmış soylu biriyim. Yarın öldüğümüz

zaman hangimizin (şarap içmekten uzak durup) susuz olarak öldüğünü anlaya-

caksın.

4 Tarafa b. el-Abd, Dîvân, s. 33.

94 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Mal biriktirmekte hırslı ve cimri olan kimsenin mezarının, cimrilik etmeyen

ve malını zevk ve sefa içerisinde harcayarak tüketen kimsenin mezarından farklı

olmadığını görüyorum.

(Baktığın zaman ikisinin de üzerinde) üstüne sert ve enli taşlar konulmuş

toprak yığını (bulunduğunu) görürsün.”5

Şairin konu ile ilgili şiirinden diğer bazı beyitler de şöyledir:

لللللللللللللل ط يفللللللللللللل وإنل فللللللللللللل ق وبلي عللللللللللللل ومحتل

للللللللللللللللل رتشلللللللللللللللللل ا زا ومللللللللللللللللل وللللللللللللللللللل ال حمح

للللللللللللللللللل ادوأحف لللللللللللللللللل د ح ال محع للللللللللللللللللل ال علللللللللللللللللل إفل

كحل هلللللللللللللللللللللللل ال عشلللللللللللللللللللللللل ةحتلللللللللللللللللللللللل مت أن إل للللللله وأن مح لللللللل أن للللللل هللللللل اللللللللل ا أش

ضحلللللللللللللل ال ملللللللللللللل أيل هلللللللللللللل اأ ال للللللللللللللل غ أح

يللللللللللل ملكللللللللللل بللللللللللل أحبدر هللللللللللل فللللللللللل ع

لللللللللللتطي ح كحن للللللللللل فللللللللللل ن منيللللللللللل دف للللللللللل تس

“Şarap içmem, zevk ve safa sürmem, kendi servetimle babamdan kalan serve-

ti satıp harcamam devam etti,

Kabilemin tüm fertleri tarafından, uyuzluğundan dolayı vücuduna katran

sürülerek ayrı bırakılan deve gibi tek başıma bırakılıp dışlanıncaya dek.

Ey, savaşa girdim ve zevk ve safa sürdüm diye beni kınayan kişi, (eğer ben

bunları yapmazsam) sen beni ebedileştirebilir misin?

Eğer ölümümü engelleyemiyorsan bırak beni, elimde avucumda ne varsa

onu(nla zevk ve safa sürerek) karşılayayım ölümü.”6

Dönemin, gerçekte Arap şiirinde şarap tasvirinin öncüsü olarak kabul

edilen şairi el-A‘şâ (öl. 628) da şiirlerinde bu duruma işaret etmektedir.

el-A‘şâ bir şiirinde şarap karşılığı olarak devesini verdiğini anlatır, aşa-

ğıdaki beyitler rind şairin içki ve eğlence temin etme hususunda ne ka-

dar cömert davrandığını göstermektedir:

نلللللللللللللللللللة إل اده عن للللللللللللللللللل ج حللللللللللللللللللل

نلللللللللل لللللللللل فلقحم ديكحنلللللللللل يصللللللللللولم

سلللللللللللللللللللللل ده آملللللللللللللللللللللل حأحزي لللللللللللللللللللللل ح إك

لهللللللل ال قطللللللل بكللللللل رمللللللل تلنخ مللللللللللللللللل ت دهللللللللللللللللل ح للللللللللللللللل فبد محق

ه تلللللللللللللل هلللللللللللللل للللللللللللللل ح فلقحل نلللللللللللللل

5 Tarafa b. el-Abd, Dîvân, s. 34. 6 Tarafa b. el-Abd, Dîvân, s. 33.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 95

لللللللللللللللللللللل تحسلللللللللللللللللللللكنلحن إر ع دهلللللللللللللللللللللل بلع

للللللللللللل ة لنللللللللللللل فصللللللللللللل فلقللللللللللللل قله للللللللللللللللل صللللللللللللللللل ح إذا إز بدهللللللللللللللللل بلع

للللللللل حكحمي تللللللللل حح للللللللل ة عللللللللل تكش

بف صللللللللللللللللل ده كللللللللللللللللل محضللللللللللللللللل ح

نلللللللللللللللللللل ف لللللللللللللللللللل بب يقلللللللللللللللللللل عليل

“Henüz horozumuz ötmeden kalkıp meyhanecinin yanındaki şarap küpüne

gittik,

O şarabı, satıp tüketeceğine inanan bir mavi gözlü (Rum), erken toplanmış

üzümlerden seçmiştir.

Ona, şunu, yuları sahibinin elinde olan süt beyaz bir deveye karşılık getiri-

ver, dedik.

Hemen kalktı ve bizi önce soğukluğu nedeniyle titretip sonra sakinleştiren

bir şarap sundu,

Köpürdükten sonra kırmızılığı ortaya çıkan bir kızıl şaraptı o.

Böylece meyhaneci, şarabın kırmızılığından dolayı eli kınalanmış bir şekilde

testisiyle etrafımızda dolaştı.”7

Amr b. Kulsûm (öl. 584) de muallâkasına şarap tasviri ile başlar, onun

şiirinde tasvir edilen şarap, kederli kimseye kederini, ihtiyaç sahibine

ihtiyacını unutturan, eli sıkı mal düşkünü kimseyi cömertleştiren, En-

derîn’in sıcak su ile karıştırılmış kaliteli sarı şarabıdır, hayatın sıkıntıla-

rından uzaklaşıp gam dağıtmak isteyen rindin de arzuladığı budur:

األن لللللللللللللللللللللل رين رخححللللللللللللللللللللللتلح قلللللللللللللللللللللل و

أ للللللللللللللللل ن هح للللللللللللللللل ين بصللللللللللللللللل ف ص سللللللللللللخين خ لطهلللللللللللل ال ملللللللللللل حملللللللللللل إذا

فيهلللللللللللللل ال حلللللللللللللل كلللللللللللللل نمحشع شللللللللللللللعة

يلينلللللللللللللللللل حلللللللللللللللللل ذاقلهلللللللللللللللللل ملللللللللللللللللل إذا

هللللللللللل ا حعللللللللللل الل نلللللللللللةبللللللللللل تحللللللللللل رح محهينلللللللللللللللللللل فيهللللللللللللللللللل لم للللللللللللللللللللل علي للللللللللللللللللل

لللللللللل ي الل للللللللللزتللللللللللل ى أحملللللللللل إذاالش

“Hadi uyan ey dilber, bize büyük kadehinle sabah şarabı sun; el-Enderîn’in

şarabından geriye bir şey bırakma.

Sıcak su katarak sun ki, ona su katıldığında içinde Yemen safranı varmış gibi

(kıpkırmızı) olur.

7 el-A‘şâ el-Kebîr, Dîvân, s. 69-71.

96 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Bu şarap ihtiyaç sahibini arzusundan vazgeçirir; onu tadar tatmaz gevşer.

Eli sıkı ve mal canlısı olan kişiye ondan sunulduğunda, artık malına önem

vermediğini görürsün.”8

Cahiliye dönemi şairi el-A‘şâ şiirlerinde en fazla şarap, eğlence mecli-

si vb. tasviri yapan şair olarak kabul edilir. Onun Yemâmedeki evi bu

eğilimdeki bütün şairlerin uğrak yeridir. O kadar ki, Hz. Peygamberle

görüşmeye giderken el-A‘şâ’nın Müslüman olmasından ve şiirleriyle

İslamiyeti güçlendireceğinden endişe eden Kureyşlilerin onun içki, ku-

mar ve kadına olan düşkünlüğünü bildiklerinden, ona bu dinin içki,

zina, faiz ve kumarı yasakladığını anlatarak geri döndürmeye çalıştıkla-

rı, onun da, Hz. Peygamber hakkında medih şiirleri bulunmasına rağ-

men, bu yüzden Hz. Peygamber ile görüşmeyip geri döndüğü anlatılır.

İçki tasviri hakkında müstakil bir kaside nazmetmemiş olmakla birlikte

bu tasvir türü için birtakım kurallar ortaya koyan el-A‘şâ, bu hususta

cahiliye dönemi şairleri ile, daha sonra içki tasviri için müstakil kasideler

nazmeden Abbasiler dönemi şairleri arasında bir köprü durumundadır.

Âmir b. ez-Zarib, Kays b. Âsım, Safvân b. Umeyye, Afîf b. Ma‘dîkerib

gibi birkaç şair hariç tutulursa9 dînî bir yasaklamanın da söz konusu

olmadığı cahiliye döneminde hemen her şairin şiirinde içki ve içki orta-

mının tasvirine rastlanmakta olup, el-A‘şâ’dan başka Adiyy b. Zeyd el-

Ibâdî (öl. 587), Amr b. Kulsûm, Alkame el-Fahl (öl. 603), el-Esved b.

Ya‘fur (öl. 600) içki tasvirinde ön plana çıkan ve rindane hayat tarzını

benimseyen isimlerin en önemlileri arasındadır.

2- Sadru’l-İslâm Dönemi

Sadru’l-islam adı verilen ve Hz. Peygamber ile dört Raşit halife dö-

nemini içine alan dönem şiirinde İslâm mesajının savunulması, salih

ameller işlenmesine teşvik edilmesi, Hz. Peygamber ve ashâbının övül-

mesi, cihada teşvik, Allah yolunda şehit olanlara ağıtlar yakılması, fetih-

lerde kazanılan zaferlerle övünülmesi gibi hususlara ağırlık verilirken,

şarap tasviri, gazel, mücûn, namusa kadar uzanan hiciv gibi geleneksel

konular fazla işlenmemiştir. Bu da İslâmın bu konulardaki tutumu ile

8 Amr b. Kulsûm, Dîvân, s. 64-65. 9 Cahiliye döneminde içkiyi kendine haram olarak gören şairler için bkz. en-

Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV, 85-87.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 97

ilgilidir. Özellikle şarap tasvirinin şiirde fazla işlenmemesinde “Sana

içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar

için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.”10,

“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal

okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz”11

ve “Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Al-

lah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?”12

meallerindeki ayetlerin önemli bir rol oynadığı şüphesizdir. Beşşâr b.

Adî et-Tâ’î İslamiyet’le birlikte içkiye veda edişini

ي ح شلللللللللللللل حللللللللللللللل ي لللللللللللللللهللا تللللللللللللللك

للللللللللللللع الش لللللللللللللل ح للللللللللللللوتل ك حن للللللللللللللم حل تلاس

يلللللللللل حد الص لللللللللل دنلللللللللل محاعللللللللللادإذ

للللللللللللللللللللللدوو ام النلللللللللللللللللللللللوةامللللللللللللللللللللللل محال حع

“Şiir söylemeyi bıraktım ve onun yerine hiçbir ortağı olmayan Allah’ın kita-

bıyla ilgilendim,

Sabahın habercisi horoz bana meydan okuduğunda içkiye de içki arkadaşla-

rıma da veda ettim”13 şeklinde dile getirir.

Hz. Ömer İslâm’ın getirdiği prensiplere karşı tavır alarak şiir nazme-

den şairlerin de takipçisi olmuş, şarapla ilgili şiir nazmeden Meysan

valisi en-Nu‘mân b. Alî’yi, içki içmediğini ve sadece şiir söylediğini an-

latmasına ve kendisinin de buna inanmasına rağmen, görevden almıştır.

Onun şarap konusunu işleyen şiiri şöyledir:

للللللللللللق بي سلللللللللللل ن للللللللللللت زحجلللللللللللل فيس وحنل

للللللللللللللللللللللن أب للللللللللللللللللللللل أ س خليلهلللللللللللللللللللللل أنال لللللللللللللللللللللللق و لللللللللللللللللللللللغ تس تللللللللللللللللللللللللثلل بألص

حامل

م كحن للللللل فللللللل ن نللللللل لللللللق ف للللللل ألك اس

سلللللللللللللللللللللللللل تلن دحمحنلللللللللللللللللللللللللل تلهلللللللللللللللللللللللللل بل حامل

للللللللللللللللللل من أمللللللللللللللللللل لعللللللللللللللللللل للللللللللللللللللل ح حال مح يسح

“el-Hasnâ’ya dostunun Meysân’da cam kadehten ve sırlı yeşil testiden şarap

içtiğini söyleyin,

10 Bakara Sûresi, 219. 11 Mâide Sûresi, 90. 12 Mâide Sûresi, 91. 13 İbn Hacer, el-İsâbe, I, 171; farklı şekillerde ve farklı şairler adına da rivayet

edilmektedir, bkz. İbnu’l-Esîr, Usdu’l-ğâbe, III, 396; el-Merzubânî, Mu‘cemu’ş-

şu‘arâ, s. 85.

98 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Eğer benim içki arkadaşım isen, büyük olan kadehle ver içkimi, çentikli olan

küçük kadehle verme,

Harabe olmak üzere olan sarayda dostlarımızla oturup eğlenmemiz belki de

Emîru’l-müminîn’in hoşuna gitmez.”14

Yine Hz. Ömer şarap tasviri içeren şiir nazmeden Ebû Mihcen es-

Sekafî’yi (öl. 650) de hapse atmıştır. Ebû Mihcen’in Sadru’l-İslam dönemi

için ilginç kabul edilebilecek şiirinin bazı beyitleri şöyledir:

لللللل بل مظلللللل عو تلحلللللل هللللللوقلح حعح ملللللل ع

ف د فللللللللللللل إذامحلللللللللللل ة مللللللللللللل ك ن لللللللللللللإلج

هلللللللوقلحذحأ ن أ محلللللللملللللللإذا حخلللللللأ

نلف تلللللللللللللللللللللل و ن فللللللللللللللللللللللة فللللللللللللللللللللللفال

لللللللللللبل للحللللللللللل جيلحع قلحهلللللللللللغ ح شعلال للللللللللل ع

للللللللللللللللللللل ن لللللللللللللللللللللع ك حهلللللللللللللللللللللأحب ة رتوو حالش

ححقح قلحهللللللل عتحضللللللل ن أ هلللللللقح ملللللللف

ع نلمحللللللللللللللل حللللللللللللللل ه الصلللللللللللللللوس كلللللللللللللللل لو

“Ben öldüğümde beni bir üzüm bağının yanına defnet, ölümümden sonra

kökleri benim kemiklerimi sulasın.

Beni ıssız bir yere defnetme, çünkü o zaman onu (şarabı) tadamamaktan kor-

karım.

Gün ışırken sabah erkenden içeyim ondan, akşam olunca da hemen akşam şa-

rabını yudumlayayım.

Kadeh ve şarabın da kendisine nimetler verilen kimsenin hakkı gibi hakkı

vardır, şarabın hakkı da haklarının zayi edilmemesidir.”15

Bu bilgilerin ışığında Sadru’l-İslam döneminde rindâne tarzın kesin-

tiye uğradığını belirtebiliriz.

3- Emeviler Dönemi

Emeviler döneminde şiirlerinde şarap tasvirini işleyen en belirgin şa-

irlere baktığımızda Irak’ta el-Muğîra b. Abdullâh el-Ukayşir (öl. 699),

14 en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, I, 423, IV, 99; ed-Demîrî,

Hayâtu’l-hayavân el-kubrâ, II, 84. 15 Ebû Mihcen es-Sekafî, Dîvân, s. 23-24; el-Bağdâdî, Hizânetu’l-edeb, VIII, 402;

en-Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 77; el-Ubeydî, et-Tezkiratu’s-sa‘diyye, s. 499; er-

Râğib el-İsfehânî, Muhâdarâtu’l-udebâ, II, 671.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 99

Şam’da bizzat Emevi halifesi olan Yezîd b. Mu‘âviye (öl. 680) ile el-Velîd

b. Yezîd b. Abdilmelik (öl. 743), saray şairi Hıristiyan el-Ahtal (öl. 713),

Horasan’da ise Ebu’l-Hindî adıyla meşhur Ğâlib b. Abdilkuddûs’ü (öl.

796) görüyoruz ki, İbnu’l-Mu‘tez’in ifadesine göre Ebû Nuvâs (öl. 813),

Mutî‘ b. İyâs (öl. 785) ve Ebû Haffân Abdullâh b. Ahmed (öl. 810) gibi

Abbasi dönemi şairleri şarap şiirlerini nazmederlerken Ebu’l-Hindî’nin

şiirlerini rehber olarak almışlardır. el-Velîd b. Yezîd’in Şam’da yayınla-

nan ve 127 parça şiirden (550 beyit) oluşan divanındaki şiirlerin büyük

bir kısmını şarap tasviri oluşturur. Onun şarap içmeyi emrettiği, kendi-

sinin de şarap içtiği ve içkili iken söylediği şiirleri zilzurna sarhoş bir

vaziyette şarkıcıların ağızlarından dinlediği söylenir. Onun şarap şiirleri,

Adiyy b. Zeyd ve el-A‘şâ’nın şiirleri gibi kasidenin bir bölümünde veya

giriş kısmında yer alan beyitler olmayıp, anlam birliğine sahip bazı par-

çalar halinde kendini gösterir. el-Velîd’e göre şarap hayatın neşesi ve

nimetidir, yangın yürekleri sakinleştirir, üzüntüleri sevince dönüştürür,

Şu beyitler onun rindâne duygularını yansıtması bakımından önemlidir:

ال عنللللللللل ببل نلللللللللةالللللللللل ه علللللللللل وانل عللللللللل

لللللللللللللل ع لللللللللللللل إص لللللللللللللل ن بلطلللللللللللللل ال حمح لللللللللللللللللللللل ح محع تقلللللللللللللللللللللل آثرمن لللللللللللللللللللللل حتلق

لللللللللللللللللتلق غضللللللللللللللللل رت فال علللللللللللللللللي واس

للللللللل ز فهللللللللل قللللللللل علللللللللل تلع لحللللللللل ع ح ال

للللللللللللللللل ة مللللللللللللللللل تلق دحمحهللللللللللللللللل زانلهللللللللللللللللل قله النسللللللللللللللللل ال ك ميلللللللللللللللللةال فتللللللللللللللللل ةمللللللللللللللللل

ه جل ت يل الش إلأش

“İçindeki üzüntüleri eğlenceyle dağıt, hayatın boyunca şarap ile nimetlen,

Bolluk içindeki hayata yönel, kısıtlı kimselerin yolunu izleme,

Yıllanmışlığının güzelleştirdiği şaraptan al nasibini, o, yılları aşıp gelmiş bir

koca karıdır.

O koca karı, zifaf için allanıp pullandığı gün, kendisini içenlere soylu genç

kızdan daha zevkli gelir.”16

el-Velid’e göre şarap vücudun parfümü, hatta baharıdır. Şarabın etki-

si ile bütün vücudunu sevinç ve neşe kaplamaktadır:

16 el-İsfehânî, el-Ağânî, VII, 26; el-Kuraşî, Hamâsetu’l-Kuraşî, s. 87; Şevkî Dayf,

Târîhu’l-edebi’l-arabî (el-Asru’l-islâmî), s. 282-283; Yanık, Arap Şiirinde Tasvir, s.

288.

100 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

لللللللللللللللللل له شلللللللللللللللللل ا ملللللللللللللللللل أص

لللللللللللللللللللللللللللللللللقي علللللللللللللللللللللللللللللللللل واس

للللللللللللللللللللللللللللللل وانشللللللللللللللللللللللللللللللل ا أو ال قيل

لللللللي شللللللل ا ملللللل للللللل ىالش كس

سلللللللللللللللللق مللللللللللللللللل بكفللللللللللللللللل أو

لللللللللللللللللللللك ال كللللللللللللللللللللل سفإن لمس الللللللللللللللل ننفصحللللللللللللللل حللللللللللللللل

فيهلللللللللللللللللللل غحلللللللللللللللللللل درلقلللللللللللللللللللل أو

غنيلللللللللللللللللللللللللللللللللل وبشللللللللللللللللللللللللللللللللللع

تل جلللللللللللللللللللللللللللللللللللل كللللللللللللللللللللللللللللللللللللل للللللللللللللللللللللللللللللللللل حدا بعنللللللللللللللللللللللللللللللللللل واش

بلللللللللللللللللللللللللللللللللللل ثق أط لقلللللللللللللللللللللللللللللللللللل

بل لنللللللللللللللللللللللللللللللللللللل نيلحتلعللللللللللللللللللللللللللللللللللللل ط

للللللللللللللللللللللل ربيللللللللللللللللللللللل ال كللللللللللللللللللللللل سحإن لللللللللللللللللللل بلللللللللللللللللللل ولسللللللللللللللللللل رج

يللللللللللللللللللل دبللللللللللللللللللل ال كللللللللللللللللللل سوحح

“Bana tekrar tekrar sunun İsfahan şarabından,

Yaşlı Kisrâ’nın şarabından ya da Kayravan şarabından,

Ya şarapta bir misk var ya da şarabı sunanın ellerinde,

Ya da bu misk şaraba, fıçıya konulduğunda bırakılmış,

Taçlandırın beni, taç giydirin başıma, şiirimle de bana şarkı söyleyin,

Bırakın beni bağlarımdan, çekin beni bağımdan,

Şarap bir bahardır parmaklarla tutulan,

Şarabın keskinliği ise adeta bir canlıdır ayağımla dilim arasından kımılda-

nan.”17

Hiç içki içmeyen Emevi halifelerinden biri olarak bilinen Hişâm b.

Abdilmelik (öl. 724), el-Velîd’e kendisini yaşadığı hayat tarzı nedeniyle

kınadığı bir yazı gönderir ve bu yazıda “Sen nasıl birisin, Müslüman

mısın yoksa kâfir mi?” der. el-Velîd ise Hişâm’ın oğlu Mesleme’yi kas-

dederek

شللللل ك أ ديللللل علللللل ن للللل ح

لللللللل حأيل هلللللللل ي ديننلللللللل علللللللل السلللللللخ يللللللل ن بلس وبل فللللللل ت أح

لللللللللللللل بلحه وم زحوجللللللللللللللة صلللللللللللللل ف نش

17 el-İsfehânî, el-Ağânî, IX, 153; İbn Abdirabbihî, el-Ikdu’l-ferîd, V, 203-204.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 101

“Ey bizim dinimizi sorup soruşturan, biz Ebû Şâkir’in dinindeniz,

Şarabı bazen sek içeriz, bazen sıcak ya da ılık su ile karıştırılmış olarak.”18

el-Velîd içki, eğlence, kadın ve dini meseleleri hafife alma konusunda

o kadar ileri gitmiştir ki, onun hakkında anlatılan ve ölümüne sebep

olduğu söylenen bir öykü vardır. Anlatıldığına göre el-Velîd sarhoşken

Kurân-ı Kerîm’i açar ve karşısına tesadüfen “O zaman peygamberler hem

fütuhat istediler, hem de hüsrana uğradı her zorba inatçı./Arkasından da cehen-

nem! Ve irin suyundan sulanacak” anlamındaki, İbrâhîm Sûresi’nin 15. Ve

16. Ayetleri çıkar. Öfkelenen el-Velîd Kurân-ı Kerîm’i karşısına dikip,

parçalanıncaya kadar ok yağmuruna tutarak şu şiiri okur:

عنيلللللللللللللللللللل حج للللللللللللللللللل ر ذا أنفلهللللللللللللللللللل

لللللللللللللللل أتح علللللللللللللللل ح عنيلللللللللللللللل ج لللللللللللللللل ر كح ال ليللللللللللللللللل حملللللللللللللللللزق ر يفلقحللللللللللللللللل

لللللل يللللللل ربلللللل قلي لللللل ملللللل إذا حش

“Her zorba inatçıyı tehdit mi ediyorsun? İşte ben o zorba inatçıyım,

Haşir günü Rabbine kavuştuğunda, Rabbim, beni Velid parçaladı, de”19

Dînî değerleri hafife almak rindâne hayat tarzının bir gereği olmakla

birlikte, el-Velîd’in bu davranışını rindlikle izah etmek elbette mümkün

görünmemektedir.

Emeviler döneminde içkiden nasibini alan yalnızca erkekler değildir.

Bizzat halife eşleri de bundan nasibini almıştır. el-İsfehânî’nin anlattığına

göre el-Velîd’in eşi Ummu Hakîm de şaraptan nasibini almaktadır ve

içki içtiği kadehi de insanlar arasında özel bir şöhrete sahiptir. Nitekim

el-Velîd eşinin kadehi hakkında şöyle der:

للللللللللللللقي حكللللللللللللللي أح بكلللللللللللللل سواس

للللللللللللللللللللللل حو بع تقللللللللللللللللللللللل علللللللللللللللللللللللل ال كح عظللللللللللللللللي الز جللللللللللللللل مللللللللللللللل إن ف

لللللللللللللللل لللللللللللللللل حإن صلللللللللللللللل ف ال مح امللللللللللللللللةتش

ونعيمللللللللللللللل جنللللللللللللللل سلللللللللللللللل م إن

لللللللل لي لللللللل لللللللللي م النسلللللللل ملللللللل حظ سح

18 el-İsfehânî, el-Ağânî, VII, 8; en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, VI,

105. 19 el-İsfehânî, el-Ağânî, VII, 60; Neşvân el-Himyerî, el-Hûru’l-în, s. 244; en-

Nuveyrî, Nihayetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, VI/111; ed-Demîrî, Hayâtu’l-hayavâni’l-

kubrâ, II, 119; el-Bağdâdî, Hizânetu’l-edeb, II, 228; Şevkî Dayf, et-Tatavvur ve’t-

tecdîd fi’ş-şi‘ri’l-umevî, s. 300.

102 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

للللللللللللل ح مللللللللللللل مللللللللللللل إن حللللللللللللللي لغيل

فيهلللللللللللللللل ال م مللللللللللللللللةملللللللللللللللل فلللللللللللللللل عح “Ardarda sunun bana eskimiş şarapları, bana Ummu Hakîm’in kadehiyle iç-

ki verin,

Ummu Hakîm şarabı büyük cam kadehten sek olarak içer,

Benim kadınlardan nasibim sadece Suleymâ değildir, Selmâ da benim cenne-

tim ve nimetimdir,

Artık bu hususta beni kınamayı bırakın, çünkü beni kınayan kimse gerçekten

katı ve acımasızdır.”20

Yezîd b. Mu‘âviye de, şarap tasviri yaparken, İslam’ın şarap ko-

nusundaki hükmü ve İslami öğreti ile adeta alay eder, onun konu ile

ilgili bir şiiri şöyledir:

للللللللللل ق ومط لعحهللللللللللل فمللللللللللل ومغ بلحهللللللللللل الس

لللللللللل حبلح جحهللللللللللل كلللللللللل وش سللللللللللةح للللللللللل قلع دن

ال مح للللللللللل ال عتيللللللللللل ال لي للللللللللل إلنحشللللللللللل ح

هللللللللللللللل نحشللللللللللللللل ح للللللللللللللل إليل للللللللللللللل بألكح ك ن

طللللللللللي ملللللللللل نلثللللللللللل احكلللللللللل لللللللللللز ال وزم

للللللللللللل مللللللللللللل بحزلللللللللللللل إذا إن هللللللللللللل فدن

ه للللل مللللل يب للللل ال مسلللللي ديللللل علللللل فخح

لللللل حح ملللللل فللللل ن أحلللللل ديلللللل عللللللل ي م

“Bir üzüm bağının güneşidir o, burcu fıçısının dibi, doğuş yeri sâkî, batış

yeri ise ağzımdır.

Biz ona işaret ederken adeta Beyt-i Harâmı (Kâbeyi) gösteririz,

Şarap ilk kez fıçısından kadehine döküldüğünde Kâbe taşı ve zemzemden gü-

zel bir söz meydana getirir,

Eğer şarap bir gün Ahmed’in dinine göre yasaklanmışsa, sen de onu Meryem

oğlu Mesih’in dinine göre iç.”21

Emeviler döneminin şarabı en çok tasvir eden şairlerinden biri olan

el-Ukayşir el-Esedî’ye (öl. 699) göre şarap kötürümü yürüten, körü görür

hale getiren sihirli bir şifa kaynağıdır:

ن حوأع مللللللللللل ف ب صللللللللللل اثللللللللللل ث سلللللللللللقيل

علللل شلللل ابن ملللل مشلللل قلللل قللللل ومحق

20 el-İsfehânî, el-Ağânî, XVI, 298. 21 en-Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 117; el-İrbilî, et-Tezkiratu’l-fahriyye, s. 221.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 103

ل ح لل ملل هن لل ومس أذ فللل اال مس

لللللللل كلللللللل ي شلللللللل اب رحيحلللللللل حال لللللللل ر دال عنل “Nice kötürümler vardır bizim şarabımızı içerek yürüyen, nice körlere üç ka-

deh içirmişizdir de görür hale gelmişlerdir.

Onlara içirdiğimiz, kokusu amber ve gül esintisi, Hintli’nin miskten ezdiği

tozun keskin kokusunu yayan şaraptır.”22

Anlatıldığına göre bir gün sarhoşken avret yerleri açılır ve bunu gö-

ren eşi güler, onu kınayıp “Sarhoş olup bu duruma düşmekten utanmı-

yor musun” der. el-Ukayşir ise başını kaldırıp eşine şu şiiri söyler:

للللللل ب مللللللل للللللل شح لللللللل علللللللل الم ك امل

لللللللللللللت أمللللللللللللل شلللللللللللللي حيتلقحللللللللللللل ح تس

لللللللللللق ال فللللللللللل سكلللللللللللل نصللللللللللله األش

لللللللللللللمح لة بكللللللللللللل لللللللللللللل فلقحل للللللللللللل ح مش للللللللللللزرملللللللللللل هن لللللللللللل بلللللللللللل اوقلللللللللللل املئل

للللللللللللللللللل لي للللللللللللللللللل فورحح عحق للللللللللللللللللللة رج

“Bana, ey yaşlı adam, yaşlılığına rağmen şarap içmekten utanmıyor musun,

diyor,

Ben de dedim ki: Eğer erken vakitte kızıl bir atın rengi gibi, kuzey rüzgârına

bırakılarak soğumuş buz gibi kırmızı şarabı içseydin,

Ayaklarında bağ varmış gibi topallayarak yürürdün, önlüğünün altından da

seninki görünürdü.”23

el-İsfehânî’nin anlattığına göre, el-Ukayşir’in kendilerinden para iste-

yerek aldığı parayla gidip içki içmesinden bıkan içki arkadaşları, bir gün

yine meyhaneye geldiklerinde el-Ukayşir’den saklanmak amacıyla mey-

hanenin üst katına çıkarlar ve meyhaneciden de el-Ukayşir sorduğu za-

man kendilerinin meyhaneye gelmediklerini söylemesini isterler. el-

Ukayşir meyhaneye geldiğinde arkadaşlarını sorar ve meyhaneci de

onların bugün gelmediklerini söyler. Parası olmayan el-Ukayşir meyha-

neciye elbisesini rehin bırakıp içki alır ve şu şiiri söyler:

نلحع سللللللللللل أخللللللللللل حللللللللللل ك سللللللللللل ثح

للللللللللللللللللللللللللقي خليلللللللللللللللللللللللللل ي ك سلللللللللللللللللللللللللل اس

22 el-İsfehânî, el-Ağânî, XI, 261; en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV,

99; el-Kuraşî, Hamâsetu’l-Kuraşî, s. 89. 23 el-Bağdâdî, Hizânetul-edeb, IV, 485.

104 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

لللللللللللللللللللل لللللللللللللللللللل دعح نألحنس أحنسلللللللللللللللللللل يح

رأ سللللللللللللللل فلللللللللللللللل الللللللللللللللل ال غح فلللللللللللللللةفإن راسلللللللللللللللل بلللللللللللللللللزو رفلعحلللللللللللللللل نيل ثح

للللللللللللللللل بح ن صللللللللللللللللل ف الللللللللللللللللل ا ال محعتللللللللللللللللل يش

“Dostlarım, bana bir kadeh içki sunun, sonra bir kadeh daha, sonunda sızıp

kalayım,

Başımın üstündeki odada insanları aldatan insanlar var,

Yıllanmış şarabı sek içiyorlar, sonra da ziyaretçilerine başlarını kaldırıp

bakmıyorlar.”

Üst kattaki arkadaşları bu şiiri işitince yemin billah ederek ya kendi-

lerinin alt kata inmelerini ya da kendisinin üst kata çıkmasını isterler,

sonuçta el-Ukayşir üst kata çıkar.24

Yine el-İsfehânî’nin anlattığına göre, el-Ukayşir bir gün Hîre’deki bir

meyhanede içerken polis gelir, çekinen el-Ukayşir kapısını kapatıp, içki

içmediğini söyler ve “benimle ne alıp veremediğiniz var böyle” der.

Sağmal deve sütü içtiğini söylerse de polisler başından ayrılmayınca el-

Ukayşir iki dirhem vererek onları gönderir ve şu şiiri okur:

ع لللللللللل ك نلللللللللل محزجلللللللللل ملللللللللل فلللللللللل ذا

للللللللللللللللللللللل تلحنللللللللللللللللللللللل إن بطيلللللللللللللللللللللللة لق

لللللللل ريلن للللللللزعح لللللللل ملللللللل ال سح اللللللللل ن ع

للللللللللللف حللللللللللللل ل نحلللللللللللل حصلللللللللللل أص للللللللل ط فسللللللللللح ا ال غضللللللللل هللللللللل امللللللللل الش

لللللللللللل لللللللللللل حإن النلللللللللللل ملللللللللللل نش أم

“Bizim deve sütümüz büyük bir şarap kabıdır, su ile karıştırıldığında çok il-

ginç olur,

Berrak renkli, sarı bir süttür o, kuyruk sokumundan basuru giderir,

Kendi paramızla içiyoruz biz, sorun bakalım polise, bu öfke de neyin nesi?”25 Bir gün halası el-Ukayşir’e “Allah’tan kork, kalk da bir namaz kıl”

der. el-Ukayşir ise kılmayacağını söyler. Halasının ısrarları karşısında el-

Ukayşir “Beni mecbur bıraktın, öyleyse iki güzel huydan birini seç: Ya

abdest alırım ama namaz kılmam, ya da namaz kılarım ama abdest al-

24 el-İsfehânî, el-Ağânî, XI, 271, ayrıca bkz. en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî

funûni’l-edeb, IV, 53. 25 el-İsfehânî, el-Ağânî, XI, 259; en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV,

51.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 105

mam” der. Bu cevap karşısında halası “Allah cezanı versin, eğer başka

seçeneğim yoksa abdestsiz namaz kıl” der. O da abdestsiz namaz kılar.26

Bu dönemde içip zilzurna olan şairlerin ya da halktan bazı kimselerin

bazen evlerinin yolunu ya da kapısını bile bulamadıkları, bazen kendi

evlerinin yerine komşusunun evine girdikleri anlatılır. Dönemin rind

şairlerinden Ebû İshâk İbrâhîm b. Herme (öl. 767) hakkında anlatıldığına

göre şair sarhoşken evini şaşırır ve komşusunun evine girer, ertesi gün

dün gece içinde bulunduğu durum nedeniyle komşularınca kınandığın-

da onlara “Zaten ben hayatım boyunca böyle bir sarhoşluğu istiyordum”

diyerek ona bu hususta söylediği bir şiirini hatırlatır, şairin konu ile ilgili

şiiri şöyledir:

ي نوصللللللللللللللللللللي للللللللللللللللللللل ل سلللللللللللللللللللللك انحيالص

لللللللللللللللل ح ة هللاأس ملللللللللللللللل قل لللللللللللللللل سللللللللللللللللك

“Allah’tan, ölümümden önce bir sarhoşluk ve çocukların da arkamdan ey

sarhoş diye bağırmalarını isterim.”27

Hayatının bir kısmını Emeviler, bir kısmını da Abbasiler döneminde

geçiren Ğâlib b. Abdilkuddûs Ebu’l-Hindî’ye göre ise şaraptan ayrı kal-

mak ölüm demektir. Anlatıldığına göre Horasan valisi Nasr b. Seyyâr

onu sarhoşluktan yıkılır bir halde görünce hacca götürür. Mekkeye var-

dıklarında Nasr ona “Bak, artık şu anda Kâbenin avlusunda, Allah’ın

haremindesin, en azından insanlar buradan ayrılıncaya kadar içkini bana

ver, meseleyi bana bırak” der. Hac dönemi bitip insanlar uzaklaşınca

Ebu’l-Hindî içkisini eline alır, uzun süren özlem nedeniyle ağlayarak

içmeye başlar ve şu şiiri söyler:

هلللللللللللللللفظللللللللللللللل لللللللللللللللته عليل ال مللللللللللللللل ام محس

للللللللللللل حالللللللللللللل ا فللللللللللللل ر رضللللللللللللي حمحللللللللللللل ا رحوحح ال م اضلللللللللللل درال مف طحلللللللللللل حفلقلللللللللللل كمللللللللللل

ال كللللللللللللللل سعلللللللللللللللل أديللللللللللللللل ا تلحه إ فلقللللللللللللللل

“Ruhu şaraptan ayrı kalan ve ona gözyaşları dökerek ağlayan bir kadeh emi-

cisiyim ben,

Bana şarap sunun, sütten kesilen çocuğun emziricinin memesini kaybettiği

gibi şarabı kaybeden biriyim ben.”28

26 el-Bağdâdî, Hizânetul-edeb, IV, 489. 27 el-İsfehânî, el-Ağânî, IV, 389; en-Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 17.

106 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Bu beyitler rindâne hayat tarzının asla içkisiz düşünülemeyeceğini

göstermektedir.

Ebu’l-Hindî, komşusu Kays b. Ebi’l-Velîd el-Kinânî ve oğlu ile birlik-

teyken içki içer ve onların da içmesi hususunda ısrar eder. Oysa Kays ve

oğlu dindar kimselerdir ve oradan kaçarlar. Bunun üzerine Ebu’l-Hindî

şöyle bir şiir okur:

لللل ودارحن لللل ملللل أص صلللل داداركح

للللللللل قحللللللللل للللللللل حقللللللللللي أ للس نأتله ح

لللللمح حفيللللل تلهللللل لمللللل الش أبللللل اح م

عملللللللللل لللللللللل وهللاأمللللللللل ال ليللللللللل أب

هلللل علللل ل و وللللل او ملللل

ي هللللللللللللللللل نسلللللللللللللللللي و تله حح ولللللللللللللللللل “Ebû Kays es-Seriyy’e deyin ki: Bizden kaçıyor musun evimiz evinizin karşı-

sında, komşu olduğumuz halde?

Ey Ebu’l-Velîd, Allah’a yemin ederim ki, buz gibi şarap sende etkisini bir

gösterse onu asla haram görmezsin,

Ne onun keskinliğini ve tadını unutursun ne de malını ve evladını ona denk

görürsün.”29

Ebu’l-Hindî hakkında anlatılan ilginç hikâyelerden biri şöyledir: Bir

gün Ebu’l-Hindî erken vakitte meyhaneye gider ve meyhaneciden en iyi

şarabı getirmesini ister, özlemle üst üste kadehleri sıralayınca sarhoş

olup orada sızar. Meyhaneye gelenler orada yüzüstü yatanın kim oldu-

ğunu sorunca meyhaneci durumu onlara anlatır. Onlar da “Yazıklar

olsun sana, ona ne verdiysen hemen bize de ver de ona katılalım” derler,

İçtikten sonra onlar da sızıp kalırlar. İkindi vakti uyanan Ebu’l-Hindî

orada yatanların durumunu sorunca meyhaneci anlatır, bunun üzerine

Ebu’l-Hindî onları yalnız bırakmamak için derhal içki içmeye başlar ve

yine sızıp kalır. Meyhanedeki diğer gurup uyandığında Ebu’l-Hindî’nin

durumunu sorar, meyhaneci olanları anlatınca onlar da onu yalnız bı-

rakmamak için hemen içkiye devam edip sızarlar. Bu durum meyhane-

28 el-Muberred, el-Kâmil fi’l-luğa ve’l-edeb, II, 938; İbn Abdirabbihî, el-Ikdul-

ferîd, VIII, 56; en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV, 93; İbn Hamdûn, et-

Tezkiratu’l-hamdûniyye, VIII, 372; el-İrbilî, et-Tezkiratu’l-fahriyye, s. 237. 29 el-Muberred, el-Kâmil fi’l-luğa ve’l-edeb, II, 938; İbn Abdirabbihî, el-Ikdul-

ferîd, VIII, 56; el-Kâlî, el-Emâlî, I, 54; İbn Hamdûn, et-Tezkiratu’l-hamdûniyye, VIII,

350.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 107

den ayrılmadan on gün aynı şekilde devam eder ve ne Ebu’l-Hindî onla-

rı ayık görür ne onlar Ebu’l-Hindî’yi. Ebu’l-Hindî bu durumu bir şiirinde

işlemektedir.30

Yine Ebu’l-Hindî öldükten sonra da şarap ile bağının devam etmesini

ister:

و كلللللللللللب ازق لللللللللللعلحلللللللللللاج دسللللللللللل و

نحف د فلللللللللللللللللللل وفلللللللللللللللللللل نلللللللللللللللللللل احإذ

للللللللللللللللل م هلللللللللللللللللو يلحللللللللللللللللل اد نحزويكح

لللللللللللللللللللللل ب إو للللللللللللللللللللللوط جن لللللللللللللللللللللل إليق س “Ölümüm geldiğinde beni bir bağa gömün ve başımın altına yastık olarak bir

kırba koyun,

Yanıma da bir testi ve kadeh koyun ki başımı sulasın ve benim azığım ol-

sun.”31

Aynı konudaki başka bir şiirinde de şöyle der:

مع صللللللللللللللللللللللل وقلللللللللللللللللللللللل ال كللللللللللللللللللللللل ور

علحللللللللللللللللل ا للللللللللللللللل مللللللللللللللللل إن اج كفللللللللللللللللل يل م

علحلللللللللللل ا ال مق للللللللللللل حلللللللللللل األق لللللللللللل ا واج

فنحللللللللللللللللل فنحللللللللللللللللل اواد معللللللللللللللللل الللللللللللللللللل ا واد

للللللللل للللللللل بلع للللللللل الللللللللل ا شح ال مغ فللللللللل ححس

لللللللللللللللللللللل إنلللللللللللللللللللللل غلللللللللللللللللللللل ا هللاملللللللللللللللللللللل أر جح

“Eğer bir gün ölürsem kefenimi asma yaprağından yapın, mezarımı da üzüm

sıkma yeri,

Beni gömün, benimle birlikte şarap da gömün, mezarımın etrafına da kadeh-

ler dizin,

Ben yarın, bu kadar şarap içtikten sonra, Allah’tan güzel bir bağışlanma di-

lerim.”32

Bütün bunlara rağmen Ebu’l-Hindî’nin Allah’ın rahmetinden ümidini

asla kesmediği görülür, kendisini içki içtiği için kınayanlara karşı aldır-

maz, konu ile ilgili bir şiiri şöyledir:

30 İbnu’l-Mu‘tez, Tabakâtu’ş-şu‘arâ, s. 136-137; el-İsfehânî, el-Ağânî, XX, 345; en-

Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 17; İbn Hamdûn, et-Tezkiratu’l-hamdûniyye, VIII, 397;

İbn Şâkir el-Kutubî, Fevâtu’l-vefayât, III, 170. 31 en-Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 78. 32 İbnu’l-Mu‘tez, Tabakâtu’ş-şu‘arâ, s. 138; el-İsfehânî, el-Ağânî, XX, 346; er-

Râğib el-İsfehânî, Muhâdarâtu’l-udebâ, II, 672.

108 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

للللللللللللللللللل ق ليلغ فللللللللللللللللللل حهللافللللللللللللللللللل ن فحسح

للللللللللللللل صللللللللللللللللي حإذا للللللللللللللل خ س يلللللللللللللللل كح

سللللللللللك حفلقلللللللللل ال ثيلللللللللل بللللللللللل ي أم

لللللللللللللل ول ئ النلللللللللللللل سبلللللللللللللل أحش شلللللللللللللليل

ال عتيلللللللللللللللللللل ال لي لللللللللللللللللللل إليلح للغحلللللللللللللللللللل

ملللللللللللل ونل لللللللللللل حال علللللللللللل حووج هلللللللللللل ح

الط يلللللللللللللل بلحنليلللللللللللللل ملللللللللللللل دعحللللللللللللل

خفلللللللللللل بلللللللللللل لللللللللللللي اللللللللللللل ي حفلهلللللللللللل ا

“Her gün beş vakit namaz kılsam Allah kesinlikle benim günahımı affeder,

İnsanların rabbine hiçbir şekilde hiçbir şeyi ortak koşmadım, kendisine güve-

nilen dine sımsıkı yapıştım,

İslam düşmanlarıyla savaştım ve beni Beyt-i Harâma ulaştıracak ganimet el-

de ettim,

İşte din, içinde kapalı ve anlaşılmaz hiçbir şey yok, o zaman beni ara yollarla

(ayrıntılarla) uğraştırmayın.”33

Bu beyitler de rindin zevk ve eğlenceye düşkünlüğünün yanında Al-

lah korkusunu ve ahret inancını da taşıdığını, ancak bu inancın kuralla-

rına aldırış etmediğini gösteriyor.

Öte yandan Emevilerden el-Velîd b. Abdilmelik (öl. 705), Süleyman b.

Abdilmelik (öl. 715), Yezîd b. el-Velîd (öl. 744) ve Mervân b. Muham-

med’in (öl. 750) içki düşkünü olduğunu biliyoruz.34 el-İsfehânî, el-Velîd

b. Yezîd’in şafak sökünceye kadar yetmiş kadeh içtiğini anlatır. el-Câhiz

de Yezîd b. Muâviye’nin içkisiz bir vaktinin olmadığını, el-Velîd b. Ab-

dilmelik’in birer gün ara vererek içtiğini, Suleymân b. Abdilmelik’in her

üç gecenin birinde içtiğini, Ömer b. Abdilaziz’in asla içki kullanmadığı-

nı, Yezîd b. el-Velîd ve el-Velîd b. Yezîd’in içki ve eğlence müptelası ol-

duğunu, Mervân b. Muhammed’in salı ve cumartesi geceleri içtiğini ifa-

de etmektedir.35 Bütün bu ifadelerin abartılı olması mümkün olmakla

birlikte, Emevi yöneticilerinin içki konusundaki tutumları hakkında bir

fikir edinmemizi sağlayacak durumdadır. Emeviler döneminin toplu-

munun, sosyal ve siyasal hayat açısından cahiliye dönemi toplumundan

çok farklı olduğu söylenemez. Çünkü bu dönemde kabile taassubu biz-

33 el-İsfehânî, el-Ağânî, XX, 347; İbn Şâkir el-Kutubî, Fevâtu’l-vefayât, III, 171. 34 en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV, 89-90. 35 el-Câhiz, et-Tâc fî ahlâki’l-mulûk, s. 150.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 109

zat yöneticiler tarafından körüklenmiş ve yeniden canlanmış, siyasi mü-

cadeleler ve Emevilerin gayr-i Arap unsurlar karşısındaki tutumları ede-

biyata yansımış, Emevi toplumu adeta cahiliye dönemi toplumunun

hayat tarzını yaşar bir duruma gelmiştir. Tabiidir ki Emevi yöneticileri-

nin hayat anlayışı bir anlamda şairlerin hayat anlayışlarına ve nazmettik-

leri şiirlere de yansımıştır. Ancak bu dönemde şarap tasviri yapan şairle-

rin, şiire yenilikler katmak yerine, cahiliye döneminin her alanda taklit

edilmesine bağlı olarak, cahiliye dönemi şarap şiirlerinde kullanılan tas-

virleri taklit ettiklerini söylemek mümkündür.

4- Abbâsîler Dönemi

Abbasilerin özellikle ilk yüzyılı edebiyatında şarap tasviri içeren şiir-

lerin büyük bir yer işgal ettiği görülür. Şarap tasviri bu dönemde, saray-

larında eğlence meclisleri düzenleyen, şarkıcıları dinleyen ve gılmanların

sunduğu kadehlerden içkilerini içen bazı devlet adamlarının da katkısıy-

la, Ebû Nuvâs, Mutî‘ b. İyâs, Ebû Haffân Abdullâh b. Ahmed, İbrâhîm b.

Herme, Muslim b. el-Velîd (öl. 823), Beşşâr b. Burd (öl. 783), Ebu’ş-Şîs

Muhammed b. Ali el-Huzâ‘î (öl. 811), Dîku’l-Cinn el-Hımsî (öl. 849),

Vâlibe b. el-Hubâb (öl. 786) gibi şairlerin eliyle zirveye ulaştı. Bağdat ve

çevresindeki yerleşim merkezleri şarap dükkânları ve meyhanelerle do-

lup taşmıştı ve içmek, eğlenmek amacıyla sürekli olarak buralara giden

şairler şarap ile ilgili her şeyi en mükemmel şekilde tasvir edecek dere-

cede ustalık gösterdiler. Kiliseler, meyhaneler ve üst tabakadan kimsele-

rin evlerinde düzenlenen içki meclisleri şairlerin içkiyi her yönüyle tasvir

edebildikleri bir ortamın hazırlanmasında etkin bir rol oynadı. Bu dö-

nemde el-Hâdî, er-Reşîd, el-Emîn, el-Memûn, el-Mutasım, el-Vâsık ve el-

Mütevekkil gibi halifelerin şarap içmeye teşvik ettiklerini biliyoruz.36 el-

Câhiz, Abbâsî halifelerinden Ebu’l-Abbâs es-Saffâh’ın sadece Salı akşam-

ları erken vakitte içtiğini, el-Mehdî ve el-Hâdî’nin birer gün ara vererek

içtiklerini, er-Reşîd’in Cuma günleri iki kez içtiğini, el-Memûn’un önce-

leri sadece Salı ve Cuma akşamları içerken daha sonraki dönemlerde

tiryaki olup her gün içtiğini, el-Mu’tasım’ın Perşembe ve Cuma günleri

36 en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV, 90.

110 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

içmediğini, el-Vâsık’ın diğer günler sıklıkla içip içmediği belli olmamak-

la birlikte Cuma günleri içmediğini anlatır.37

Bazı edebiyat ve kültür tarihçileri içkinin bu dönemde bu kadar yay-

gınlaşmasında Fars kültür ve medeniyetinin doğrudan etkili olduğu

hususunu ifade ederler.38 Diğer bir etken de bu dönemde eğitimli ve

kültürlü cariyelerin ve kadın şarkıcılar tabakasının oluşmasıdır. Emevi-

ler döneminde Yezîd b. Abdilmelik’in kendisiyle dillere destan macera-

ları bulunan cariye Habâbe (öl. 724), İslami dönemdeki Medineli kadın

şarkıcıların en eskisi Azze el-Meylâ (öl. 728), Cemîle es-Sulemiyye (öl.

743), Sellâme el-Kass (öl. 748), Sellâme ez-Zerkâ (öl. 753) gibi ünlü şarkıcı

kadınların yanı sıra Huleyde, Bulbule, Lezzetu’l-ayş, Akîle, Ferha, Esmâ,

Zabye, Ummu Avf gibi kadın şarkıcılar vardı.39 Abbasiler döneminde bu

isimlere yenileri, dahası meyhanelerde ve eşrafın düzenlediği çeşitli eğ-

lence meclislerinde şarkı söyleyerek içki içenleri eğlendiren kadın şarkı-

cılar eklendi. Denilebilir ki bu dönem şairlerinin her birisinin, aşkını te-

rennüm ettiği bir cariyesi veya bir şarkıcı kadın vardır, örneğin Ebû Nu-

vâs Cinân, Ebu’l-Atâhiye (öl. 826) Utbe, el-Abbâs b. el-Ahnef (öl. 807)

Fevz, Sa‘îd b. Humeyd (öl. 846) Fadl, Beşşâr b. Burd (öl. 783) Abde adlı

sevgilileri için şiirler nazmederler ve bunların çoğunluğu cariyedir. Şa-

rap şiiri nazmeden şairlerin çalgıcı kadınlarla ilişkisini düzenleyen faktör

ise bu şairlerin şarap şiirlerinin bestelenerek meyhanelerdeki kadın şar-

kıcılar tarafından terennüm edilmesidir. Ancak bu cariyeleri diğer dö-

nemlerdeki cariyelerden ayıran en önemli özellik bunların sıradan insan-

lar değil, şiir nazmeden, şairlerle beliğ bir şekilde yazışan kültürlü kim-

seler oluşudur ve el-Memûn’un cariyesi Arîb, Ali b. Hişâm’ın cariyesi

Muteyyim Safrâ, Muhammed b. Kunâse’nin (öl. 822) cariyesi Denânîr ve

en-Nâtıfî’nin cariyesi Inân bunların en meşhurlarıdır. İbnu’l-Mu‘tez ese-

rinin sonunda bu cariyelere bölümler ayırmıştır.40

Abbasiler dönemindeki bu hayat tarzı ile ilgili bir rivayet, eğer ger-

çekse ki araştırılmaya muhtaçtır, çok ilginçtir. Bu rivayete göre bu dö-

nemde çok yaygınlaşan içki ve eğlencenin haramlığı ya da helalliği ko-

nusunda Hicaz (kasdedilen kişi İmam Şâfiî’dir) ve Irak (kasdedilen kişi

37 el-Câhiz, et-Tâc fî ahlâki’l-mulûk, s. 151. 38 Ahmed Emîn, Duha’l-islâm, I, 184-185. 39 Kılıçlı, Sadru’l-islam ve Emeviler Devrinde Gınâ, s. 135-142. 40 İbnu’l-Mu‘tez, Tabakâtu’ş-şu‘arâ, s. 421-427.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 111

İmam Ebû Hanîfe’dir) fukahası ihtilafa düşmüş, insanlar da bu ihtilaftan

yararlanmışlar, hatta içkiyi Irak fukahasının görüşüne göre içip, Hicaz

fukahasının görüşleri doğrultusunda da eğlence hayatlarını sürdürmüş-

lerdir. Endülüslü şair İbn Abdirabbihî (öl. 939) bir şiirinde bu duruma şöyle

işaret eder:

للللللل بن وف ،لللللللل للللللل ا شح ع اقللللللل الش

لللللللللللم عفدينلحنللللللللللل لم يلللللللللللديللللللللللل الس

“Müzik ve eğlence konusunda dinimiz Medine dini, içki içme hususundaki

dinimiz ise Irak dinidir.”41

Bir başka şair de bu durumu bir şiirinde şöyle dile getirmektedir:

لللللللللللللللللفو لللللللللللللللللأ حأ را الش ا علللللللللللللللللال ه

لللللللللللللللللف حيحلللللللللللللللللأ ر ز للللللللللللللللل حأ ر عمالس

“Dinleme hakkındaki görüşü Hicaz görüşü, içme hususunda ise Irak halkı-

nın görüşüdür.”42 İbnu’r-Rûmî (öl. 896) bir şiirinde şarap ile nebiz arasındaki fark husu-

sunda tereddüde düşen İslam hukukçularının bu tereddüdünden istifa-

de edeceğini ve şarabı çekinmeden içeceğini açıklar, şairin konu ile ilgili

şiiri şöyledir:

لللللللللك حال مح املللللللللةحح امللللللللل ن وقللللللللل والس

للللللللللللللللللل ب حالن يلللللللللللللللللل ال ع اقلللللللللللللللللل أب وشح

لنلللللل ف للللللل ت فهملللللل بللللللل للللللل حاخ م ال

W للللللللل ز وقللللللللل للللللللل ابنال واحللللللللل الش

لللللللللل بلحه ، !ال لللللللللل ز رحال لللللللللل ازرفلللللللللل ر واش

ط فلي هملللللللللل قل لي هملللللللللل ملللللللللل سلللللللللل خح ح

“Iraklı İslam hukukçusu nebizi ve nebiz içmeyi mübah gördü ve şarap sar-

hoşluğunun haram olduğunu söyledi,

Hicazlı İslam hukukçusu ise her iki içeceğin de aynı olduğunu söyledi, böyle-

ce ikisinin sözü arasından bize şarabın helal olduğu hususu göründü,

Ben de artık her ikisinin sözünün birer tarafını alacağım ve şarabı içeceğim,

böylece günah, günahlıyı terketmesin.”43

41 İbn Abdirabbihî, Dîvân, s. 125. Ayrıca bkz. İbn Ebi’d-Dünyâ, Kura’d-dayf, II,

10; es-Se‘âlibî, Yetîmetu’d-dehr, II, 10. 42 er-Râğib el-İsfehânî, Muhâdarâtu’l-udebâ, II, 669.

112 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Göründüğü kadarıyla rindâne duygu ve düşüncelere sahip şairler,

düşündükleri biçimde yaşayabilmek için her fırsatı değerlendirmektedir.

Yahyâ b. Ziyâd el-Hârisî’nin (öl. 776) aşağıdaki şiiri, bu dönemdeki rind

şairlerin içkiye düşkünlüklerinin boyutlarını göstermesi açısından ilginç-

tir: لللللل ه ىاللللللل ملللللل سللللللحح لللللل ال ة ك لحلللللل

ل ذعلللللللللللأ للللللللللل ال ي للللللللللل ح و خ للللللللللل تللللللللللليل ل

للللللللأح ومللللللللظ ع بللللللللوأحر ر صلللللللل بللللللللفش

للللللللللللللف لحلللللللللللللل رفللللللللللللللأح سللللللللللللللأحم و حض ة ح حلللللللللللللقلللللللللللللن و لللللللللللللال إل أحسللللللللللللل ش

عللللللللل ي لللللللللل، ليلللللللللاللا طللللللللل ضلللللللللنب

“Ey beni kınayan kişi, keşke deniz şarap olsa ve keşke ben de hayatım boyun-

ca denizin sığ yerinde yaşayan bir balık olsaydım,

O sığ yeri terk etmeden orada sabahlayıp akşamlasaydım, orada kemiklerimi

sulasaydım ve orada gönlümü ferahlatsaydım,

Geceler boyu; ben mahşer yerine götürülünceye kadar ne kurusaydı o deniz

ne de çekilseydi.”44

Dönemin şairlerinden el-Huseyn b. ed-Dahhâk’a (öl. 846) göre ise ha-

yat sevgili, içki ve eğlenceden ibarettir:

للللللللللل ح لللللللللللمح مللللللللللل وأخ بنصلللللللللللي لة مش

للللللللللللل أ نل ي إن ح يللللللللللللل وصللللللللللللل حالللللللللللللل

وعلللللللز ملللللل بفنللللللل محصلللللللي وشلللللل

للللللللل وعي شح لللللللللمع بلللللللللل تلع للللللللل ال محس مح

لللللللللللللللةح لللللللللللللل وب رقيلللللللللللللل ونللللللللللللللل حمع شح

بقح بللللللللللللللللل تللللللللللللللللللل وإن سللللللللللللللللل ن وأحن للللللللللللللللل

“Dikkat et, dünya ancak sevgiliye kavuşman, kuzey rüzgârına bırakılarak

soğutulmuş şaraptan nasibini alman,

Çalgı ve çalgıcıların namelerinden oluşan iki sanatla, şarkı söyleyen kadınlar

arasında zevk alarak yaşaman,

Kendilerine yakın olmaktan hoşlandığın melekler ve insanlar, sevgilinin sana

sunduğu bağışlar ve seni gözetleyen gözetleyicinin uykusundan ibarettir.”45

43 İbnu’r-Rûmî, Dîvân, II, 61; er-Râğib el-İsfehânî, Muhâdarâtu’l-udebâ, II, 670;

en-Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 102. 44 en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV, 94. 45 en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb, IV, 94.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 113

Bu ortamın oluşmasında etkili olan bir diğer faktör ise Abbasiler dö-

neminde oluşan özgürlük atmosferi idi. Böylece şairler şiirlerinde şarabı,

içenin ruhundaki etkisini, sarhoşları ve davranışlarını, sâki ve sâkiyeleri,

içki dostlarını, kadehleri, şarabın renk ve kokusunu daha önce görül-

memiş bir ustalıkla tasvir edip bu türe yeni manalar katarak yaratıcılık

gösterdiler. Bu tasvirler daha sonraki dönemlerde Ebû Temmâm (öl.

845), el-Buhturî (öl. 897), İbnu’r-Rûmî ve diğer şairlerce de sürdürüldü.

Şarap tasviri konusunda ilk çığırı açan kişiler cahiliye döneminde el-

A‘şâ, Emeviler döneminde el-Ahtal ve el-Velîd gibi şahsiyetler ise de,

Ebû Nuvâs bu türün tartışmasız lideri sayılır. Sürekli içki içen ve ona

taparcasına bağlanan Ebû Nuvâs adeta “Hamr” adıyla bütünleşmiştir.

Toplumsal kurallara da bir başkaldırının açıkça görüldüğü rindâne ha-

yat tarzına sahip Ebû Nuvâs, bu dönemde hâkim olan serbesti ve hoşgö-

rü atmosferinden de yararlanarak, ismini zikretmekle kulaklarına, gör-

mekle gözlerine, dokunmakla eline, tatmakla ağzına, koklamakla da

burnuna şarabın lezzetini tattırmak istercesine sakiye şöyle der:

للللللللللللق و كلللللللللللل إذاسلللللللللللل اتس لللللللللللل حأم ه ال

للللللللللللق أ لللللللللللل حهلللللللللللل لوقحلللللللللللل ا خ للللللللللللف س م ال اللللللللل ه حقصحلللللللل عن لللللللل حهلللللللل اطلللللللل فلللللللل ن

ة إ ال عللللللللللللللي حفملللللللللللللل لللللللللللللل سللللللللللللللك ة بلع سللللللللللللللك

لللللللللللك حيلحتلع تعللللللللللل أن إ ال غحلللللللللللن حومللللللللللل الس

حومللللللللللللللللللللل صللللللللللللللللللللل حي تلللللللللللللللللللللل ا أن إ ال غللللللللللللللللللللل لللللل فللللل سللللللتل حدحونلللللل ملللللل الللللللل ا فخيل

لللللل فللللللل ح لللللل ى،ملللللل بس لللللل تله ال كلللللل ملللللل ودع

للللللللللللللل حيلتل لعحللللللللللللللل حللللللللللللللللي مححلللللللللللللل ن فو كحف

للللللللللللللللللللل و مح نلللللللللللللللللللللة بللللللللللللللللللللل حونفلت للللللللللللللللللللل فخيل “Bana şarap sun ve de ki: “Bu şaraptır”. Açık açık vermen mümkün iken

gizli verme.

Gencin hayatı sarhoşluktan sonra yine sarhoş olmaktır. Bu sarhoşluğu ne

kadar uzarsa, zaman onun yanında o kadar kısalır.

Beni ayılmış görmenden başka sahtekârlık, sarhoşluğun beni sarsmasından

başka ganimet yoktur.

Sevdiren Allah’ın adına! Açık ol ve bana kinayeli söz söyleme, zira üstü ör-

tülü lezzetlerde pek tat yoktur.

114 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Yine, içinde hayâsızlık bulunmayan ahlaksızlıkta ve küfre kadar varmayan

edepsizlikte de pek tat yoktur.”46

Ebû Nuvâs’ın şiirlerinde Bağdat ve çevresindeki meyhanelerin hemen

hemen tamamının ismi zikredilmiş, Ebû Nuvâs güzel şarabı olduğu söy-

lenen hiçbir yeri anmadan ve oranın şarabını tasvir etmeden geçmemiş-

tir. Onun nazarında klasik “sevgilinin çadırı, kalıntılar ve izler üzerinde

ağlamak” ve “yurdundan kalkıp göçen Selmâ ve Lübnâ’yı aramaktan”

artık ortadan kalkmış eski bir meyhaneyi ve nedimlerini terennüm et-

mek daha iyidir. Bunu şair şöyle dile getirir:

للللللللل كللللللللل ل ر دح للللللللل ا مللللللللل ال للللللللل ر دعلللللللللل واش

للللللللللللل تل لللللللللللل هن لللللللللللل إلتط لللللللللللل و ليل ت لللللللللللللللللللل ح فحح تلهلللللللللللللللللللل أج لللللللللللللللللللل ال علللللللللللللللللللل وال

لللللللللل ر إذاك سلللللللللل شلللللللللل رب حل لللللللللل فان

للللللللللللللللل قةج ريلللللللللللللللللة كللللللللللللللللل مللللللللللللللللل ال قللللللللللللللللل م شح

م ح لح لحللللللللللللللللل ة وال كللللللللللللللللل سحيقح تلللللللللللللللللة فللللللللللللللللل ل ي ملللللللللل للللللللللل فملللللللللل خ لللللللللل ا للللللللللك بحلللللللللل ملللللللللل سح

لللللللقي يللللللل ه ومللللللل خ للللللل اعي نهللللللل مللللللل تس

لللللللل حشلللللللل ص لللللللل بلي للللللللنه ملللللللل بلللللللل خحص وح

للللللللللللللللللللللل تنل م ننش واحللللللللللللللللللللللل ة وللن للللللللللللللللللللللل “Ne Leyla’ya ağla, ne de Hind’e üzül, gül gibi kırmızı şarap iç.

İşte şarap, boğazdan aşağı indiğinde içenin gözlerine ve yanaklarına kendi

kırmızılığını verir.

Servi boylu bir cariyenin elinde şarap yakut, kadeh ise incidir.

Ki, o cariye sana bir yandan gözleriyle, bir yandan da eliyle şarap içirir, bu

durumda artık senin iki kere sarhoş olman kaçınılmazdır.

Benim iki keyfim var, içki arkadaşlarım için ise tek keyif; benim keyfim ise iç-

ki arkadaşlarım arasında sadece bana tahsis edilmiş bir keyiftir”47

Ebû Nuvâs, yaşam tarzı konusunda da kimsenin kınamasına aldırış

etmez, kendisini kınayanlara da şöyle cevap verir:

لللللللللللللللللللللللل حملللللللللللللللللللللللل و ألع ضلللللللللللللللللللللللل و يسح

هلللللللللللللللل عللللللللللللللللل ملللللللللللللللل ذ أعلللللللللللللللل قلحتحلللللللللللللللل حوج

أحللللللللللللللللللللللللللللللللي حو أح حفللللللللللللللللللللللللللللللل أبيللللللللللللللللللللللللللللللل ح

لللللللللللللللللللللللللللللللح يلللللللللللللللللللللللللللللل نعللللللللللللللللللللللللللللللل يلحفض ال فتل أ

46 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 242. 47 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 180.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 115

لللللللللللللللللللل م فلللللللللللللللللللل ملللللللللللللللللللل يلع نلهح كلللللللللللللللللللل يحبليل

للللللللللللللللللللللللللللل إن أعللللللللللللللللللللللللللللل ذ رث بلحللللللللللللللللللللللللللللل دا يكح

لللللللللللتلحق كمللللللللللل للللللللللل حو حال كللللللللللل مللللللللللل اش ال كح

للللللللللللللقق ح لللللللللللللل ملللللللللللللل شح للللللللللللللتح الص واش ملللللللللللللل

“Ey kınayıcı, ne yüzüm asık, ne de namusum ilk paha biçene âmade!

Kınanmadan ve kınamadan yastığa baş koymam beni üstün kılar delikanlılar

içinde.

Ey beni kınayan kişi, eğer hırkam eski ise de, içinde soylu (kerîm) bir kimse

de yok değil ya.

Ben aşktan türemişimdir, aşk da benden, tıpkı cömertlikten (keremden) üzüm

bağlarının (el-kurûm kelimesinin) türediği gibi.”48

Onun, kendisini kınayanlara karşı söylediği en güzel şiirlerinden biri

şöyledir:

هلللللللللللللك للللللللللللللب داوو ا حالللللللللللللل نللللللللللللل

لللللل ا ح دع عن لللللل للللللل م فلللللل نالللللللل إغ لللللللللللل مس للللللللللللهللللللللللللل مس ا حت حسلللللللللللل ح لللللللللللل

األتلن للللللللللزا ح صللللللللللف لللللللللل ح هسلللللللللل حتلانحزح

عن للل ئ وغ بللل لللي ح حفظ للل شللليل أش

يللللللل ع فال عل للللللل فلل سلللللللفة فلقحللللللل لمللللللل

حظ كلللللللللللللللللللل حفاللللللللللللللللللللل ي إز را حفلللللللللللللللللللل ن

لللللللللللللل ا كحن لللللللللللللل ام لللللللللللللل إن ت ظحلللللللللللللل ال عف -Bırak beni kınamayı, gerçekte kınama bir teşviktir, sen beni dert olanla te“ح ج

davi et.

Sarı şaraptır o, hüzünler giremez onun alanına, bir taş dokunsa o şaraba

mutluluklar dokunur o taşa.

Bilim adına felsefe iddiasında bulunan kişiye de ki: Bir şey elde ettin, ama çok

şey kaçırdın,

Eğer gerçekten adamsan affa engel olma, çünkü senin affı engellemen dinde

ayıplanacak bir husustur”.49

Ebû Nuvâs’ın en güzel şarap şiirlerinden biri şöyledir: لللللللللللللللللللللللللللللل عللللللللللللللللللللللللللللل ن للللللللللللللللللللللللللللل أنول ليل

حكللللللللللللللللل ملللللللللللللللل اللللللللللللللللللنلف شللللللللللللللللقي ي

48 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 538. 49 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 7-8.

116 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

للللللللللللللللللللللللللي بملللللللللللللللللللللللللل ر اللللللللللللللللللللللللللل ح فالش

لللللللللللللللق للللللللللللللل ف س م تمللللللللللللللل الللللللللللللللل ال اخ

لللللللللللللللللل م لللللللللللللللللل ملللللللللللللللللل ىجلللللللللللللللللل ز بلع ال

لللللللللللللللللل حان صلللللللللللللللللل ثحلللللللللللللللللل للللللللللللللللللل الش

لللللللللللللللل ال قلللللللللللللللل فاللللللللللللللللل ه تلللللللللللللللل حوه

لللللللللللللللللللل بحزللللللللللللللللللللل اللللللللللللللللللللل لل يللللللللللللللللللللل فله

وفللللللللللللللللللللللللللللللللللل نطللللللللللللللللللللللللللللللللللل بلسللللللللللللللللللللللللللللللللللل ن

اتصللللللللللللللللللللل للللللللللللللللللللل حلللللللللللللللللللل عحتقلللللللللللللللللللل

األحملللللللللللللللللللللللللللللل قصللللللللللللللللللللللللللللللةقصلللللللللللللللللللللللللللللل ثح

م ثلللللللللللللللللللللللللة ال قلللللللللللللللللللللللل فا حتل لللللللللللللللللللللللل

لقلللللللللللللللللللللللللللل وال قللللللللللللللللللللللللللللل لل كلللللللللللللللللللللللللللل سخح

هلللللللللللللللللللللللللللللللللل يلللللللللللللللللللللللللللللللللل بل مللللللللللللللللللللللللللللللللللزا قل عتل

ملللللللللللللللللللل أملللللللللللللللللللل الللللللللللللللللللللل ا أخلللللللللللللللللللل حوا

نححللللللللللللللللللللللللللللل سللللللللللللللللللللللللللللل دة نللللللللللللللللللللللللللللل ام ف

للللللللللللللللللللللللل لللللللللللللللللللللللللق فال لحللللللللللللللللللللللللل كتمش الس

لللللللللللللللللللللللللللللللللللللللللل مف صللللللللللللللللللللللللللللللللللللللللللله ففلتمش

للللللللللللللللل مث للللللللللللللللل الظ لللللللللللللللللل فالص للللللللللللللللل فع

محزجللللللللللللللللللللل إذ ال لي للللللللللللللللللللل ففلعلللللللللللللللللللللل

تللللللللللللللللللللللللللل ا لللللللللللللللللللللللللللف ك ه بل علللللللللللللللللللللللللللل الس

تللللللللللللللللل ى بللللللللللللللللل الظللللللللللللللللل سللللللللللللللللل ر ف ه

“Ey Hakem kabilesine mensup can dostum, sen Leyla’yı unutup uyudun,

bense uyumadım,

Rahimde (kadehe ilk döküldüğünde, üzerinde oluşan beyaz kabarcıklar nede-

niyle) yaşlılık örtüsünü örtünmüş şarabı sun bana,

Orada (kadehin içinde) gençlik tekrar geri geldi ona, yaşlılık dönemini geçir-

dikten (beyaz köpükler gidip berraklaştıktan) sonra.

O şarap –ki eskilik hususunda zamanın akranıdır- eskitilmiştir fıçının ağzı

açılıp kadehe döküleceği gün için,

-Öyle ki, konuşan bir dili ve ağzı olsa, topluluğun içinde ayağa kalkıp eski

milletlerin öyküsünü anlatır.

Onu kadeh ve kalem için yaratılmış bir el, içine su katarak sakinleştirdi,

Zevkleri yakınlarından alan seçkin ve saygın içki dostları içinde,

O da onların eklemleri içinde ilerledi, şifanın hastalığın içinde ilerlediği gibi.

Su ile karıştırıldığında, evde sabahın karanlığa yaptığını yaptı (evi aydınlat-

tı),

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 117

Böylece karanlıkta yürüyen kimse, yolcuların yol üzerindeki işaretlerle yolu-

nu bulduğu gibi, kendi yolunu buldu.”50

Onun şarap tasviri konusunda (س : Sîn) kafileyi meşhur bir şiiri vardır

ki, bu meşhur şiir Helmutt Ritter tarafından manzum olarak Almancaya

tercüme edilmiştir ve Rus âlim I. Kraçkovsky tarafından buna ayrı bir

etüt hasredilmiştir. Bu meşhur şiirin bazı beyitleri şöyledir:

ودارسحج يللللللللللللل ملللللللللللللنل هح أثلللللللللللللل بللللللللللللل

وأد لحلللللللللللللللللللل ا،عطلح هلللللللللللللللللللل ،نلللللللللللللللللللل ام ودار

للللللللللللغ ح لللللللللللل ن وأض ويبلللللللللللل حجلللللللللللل رحي

الثللللللل ىعللللللل الزقلللللل جلللللل ملللللل مسلللللل ح ح

ثللللللللللل علللللللللللل وإ لللللللللللل ب حتل للللللللللل أم

لللل ح بلللل ح س للللل هح صلللل عه وجلللل د ح

للللللللل للللللللل يلللللللللل حلللللللللل حويل م خللللللللل م حالتل ح

نللللللللللللل للللللللللللل ،بللللللللللللل أقم للللللللللللل ،وثلث للللللللللللل ،يل م ويل م

هللللللللللل فللللللللللل رسحالتصللللللللللل وي بنل للللللللللل اعح لتل

نلللللللللللللللل تحلللللللللللللللل ارح لللللللللللللللل ية فاللللللللللللللللل ا حعليل عس

لللللللللل ال فلللللللللل ارسحبل قسلللللللللل تلللللللللل ريه مه

لللللللللللللللللللللل ى،قل ارتلحهلللللللللللللللللللللل جنل تلللللللللللللللللللللل وفكس

ال ق نللللللللل حعلي للللللللل دار مللللللللل ولل مللللللللل

لللللللللللللل جحيح بلحهلللللللللللللل ،علي لللللللللللللل زحر ملللللللللللللل فلل خم

“Nedimlerin gece terk edip boşalttıkları evde yeni ve eski izler var onlardan,

Orada şarap tulumlarının nemli toprak üzerinde çekilmesinden kalan izler

var, taze ve kurumuş reyhan demetleri var,

Arkadaşlarımı orada alıkoyup onlarla anıları yeniledim, ben bu gibi durum-

larda onları elbette alıkoyarım,

Orada arkadaşlarımla bir gün, iki gün, üç gün kaldım, nihayet beşinci gün

oradan ayrıldık,

Şarap bize, İranlıların çeşitli resimlerle süsledikleri altın kadeh içinde sunu-

luyordu.

Bu kadehin altında Kisrâ’nın resmi, çevresinde ise süvarilerin oklarla avla-

maya çalıştıkları bir yaban ineği resmi vardı.

Sakiler, kadehteki süvari resimlerinin boyun hizasına kadar şarap koyup son-

ra başlarını aşıncaya kadar su dolduruyorlardı.”51

50 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 537. 51 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 361; Yanık, Arap Şiirinde Tasvir, s. 266.

118 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Ebû Nuvâs’a

للللللللليل ر خللللللللل حلللللللللنلللللللللب طلللللللللو ينقس

للللللللللللللللت د للللللللللللللللعحل ل جسللللللللللللللللمال عد هنلحكحس " ينلصلللللللللللللمحل ل ي لللللللللللللو" قللللللللللللل كللللللللللللللو

"وا حكسلللللي للللللل ي لللللو" ب لللللر قلللللمللللل

“Mescitleri bırakın, kullar orada ikamet etsin, bizi meyhanecinin etrafın-

da tavaf ettirin ki bize içki sunsun,

Rabbin ‘Veylun lillezîne sekirû= Sarhoş olanlara yazıklar olsun’ deme-

miştir, fakat ‘Veylun lilmusallîn= Namaz kılanlara yazıklar olsun’ demiştir.”

şeklinde bir şiir nisbet ediliyorsa da –ki bu şiire divanında ya da edebi

kaynaklardan herhangi birinde rastlayamadık- gerçekte onun Allah

inancı taşıyan bir rind olduğu görülür. Yukarıdaki beyit, edebiyatımız-

daki Bektaşi fıkralarını andırmakta, namaz kılmayan bektaşinin “Lâ tek-

rabû’s-salâte= Namaza yaklaşmayın” ayetini delil gösterip ayetin kalan

kısmını oluşturan “ve entum sukârâ= Sizler sarhoş iken” cümlesini göz ardı

edişini hatırlatmaktadır.

Ebû Nuvâs’ın Allah’a inandığını, ona yalvardığını, ondan af dilediği-

ni ve rahmetinden ümidini kesmediğini gösteren birçok şiiri vardır. Bu

şiirlerinden biri şöyledir:

للللللللل حفللقللللللللل للللللللل بنعلم أع ظلللللللللل حعف

لللللللللللللللللل ة ذحنحلللللللللللللللللل عظحملللللللللللللللللل إن ر ي كثل

للللللللللت حيللحلللللللللل ذحفلللللللللل م لللللللللل حويس ال مح

لللللللللللللللل كلللللللللللللللل نإن ن إ يل جح مح لللللللللللللللل

يلللللللللل ح حذافمللللللللل يللللللللل ردد فللللللللل ذا

،أد عحللللللللللل تضللللللللللل ع أمللللللللللل ،كمللللللللللل ر

يللللللللللللللللل ح للللللللللللللللل ،وج ثحعف لللللللللللللللللل حأ محس

ال جللللللللللللللللل إ وسللللللللللللللللليلة إلي للللللللللللللللل لمللللللللللللللللل

“Rabbim! Her ne kadar günahlarım artıp çoğalmışsa da, senin affının daha

büyük olduğunu biliyorum.

Eğer sadece günahsız kimseler senin lütfunu diliyorsa, günahkâr kime sığı-

nıp korunma ve eman isteyecek?

Rabbim! Emrettiğin şekilde sana el açıp yalvarıyorum, eğer sana açılan elimi

reddedersen kim merhamet edecek?

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 119

Benim sana ulaşabileceğim bir yolum yoktur, senin affına umut bağlamaktan

ve senin güzel affından başka. Nihayetinde ben de bir Müslüman’ım.”52

5- Şarap Tasvirleri

Cahiliye şiirinde şarap tasviri, atlâl adı verilen ve sevgilinin terk ettiği

yurdun kalıntıları üzerinde oturup ağlanması şeklinde kendini gösteren

tarz gibi bir gelenek olup, ancak bu tarzın aksine, kasidede uzun uzadıya

işlenen bir husus değildir. Aksine bu tasvir şairin esas konuya geçmek

için kullandığı arızî bir konudur ve bunu medih, hiciv, fahr gibi esas

konular takip eder. Bazı şairler kasidelerine şarap tasviri ile başlamışlar-

sa da bu başlangıç tarzı atlâl geleneğini yıkmak için yeterli olmamıştır.

Bu nedenle bu dönemdeki şiirlerde şarabın bütün özelliklerinin işlenme-

diği, aksine her bir şiirde şarabın ayrı bir özelliğine değinildiği görülür.

Cahiliye şairleri şiirlerinde mesela at ve deveyi tasvir ettiği kadar şarabı

tasvir etmemiş, medih ve mersiyede olduğu gibi bir bütün olarak şaraba

özel kaside nazmetmemiştir. Ancak el-A‘şâ’nın şiirleri dışında, Evs b.

Hacer’in (öl. 620)

للللللل فسللللللل د ففلنكلللللل إذ للللللل بلع إص

لللللللللللي ودع حللللللللللل الصللللللللللل ر وداعلم ال

“Lemyes’e, dik, katı ve kınayıcı biri gibi veda et, çünkü o, önceden arayı dü-

zeltmişken kötülükte ısrar etti”53 şeklinde başlayan; Adiyy b. Zeyd’in

لللللللللللللللللللتفي حأ ليلقح لحللللللللللللللللللل نلللللللللللللللللللل تس

الص للللللللللللللللوضللللللللللللللل فال عللللللللللللللل ذلح نبكللللللللللللللل

“Sabah aydınlandığı sırada dostlarım, daha ayılıp uyanmadın mı diye beni

hemen kınadılar”54 şeklinde başlayan; Ebû Zueyb el-Huzelî’nin (öl. 645)

للللللل اسلللللللتلقل يللللللل بيننللللللل جللللللل ى رك بح

للللللللل مللللللللل أبلص للللللللل الللللللللل حللللللللل ث أس

“Göç için develeri yüklendiği gün, aramızda koşan ceylan (ya da uçan kuş)

sana Esma hakkında ayrılıktan mı söz etti?”55 şeklinde başlayan; Hassân b.

Sâbit’in (öl. 670) de

52 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 587. 53 Evs b. Hacer, Dîvân, s. 13-18. 54 Adiyy b. Zeyd el-Ibâdî, Dîvân, s. 76-79. 55 Dîvânu’l-Huzeliyyîn, I, 70-81.

120 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

للللللللللل ا بلللللللللللل مللللللللللل ف ل حضلللللللللللي ال ف

لللللللللللللل أسللللللللللللل ل اررس لللللللللللللل ل أ الللللللللللللل تس

“el-Cevelândaki köyler, Şam’daki el-Buday‘ dağı ve Havmel arasında, terk

edilen yurdun kalıntılarını sorup soruşturdun mu soruşturmadın mı?”56 şek-

linde başlayan kasidelerini bu hükmün dışında tutmak gerekir. Çünkü

adı geçen şairler, söz konusu kasidelerinin ya büyük bir kısmını ya da

bütününü şaraba tahsis etmişlerdir.

Cahiliye şairinin şiirlerinde şarap tasvirlerinin konusunu şarabın ren-

gi, saflığı, kokusu, tadı, yıllanmışlığı, kadeh, içki satıcısı, saki, içki arka-

daşları, çalgıcı kadın, içki meclisleri, içkinin içen üzerindeki etkisi gibi

unsurlar oluşturur. Bu unsurlar daha sonraki dönemlerde şarap tasviri

yapan şairlerin şiirlerinde de temel unsurlar olmuştur.

Şarabın renginin tasviri: Cahiliye şairi şarabın kırmızılığını kanın ya

da tarhunun kırmızılığına benzetir. Bununla yetinmeyen şair, İmruu’l-

Kays’ın (öl. 561) şiirlerinde olduğu gibi, tasvir esnasında kan için de

ceylan kanını tercih eder. Şarap testisinin rengi beyazdır ve ağzına bez-

den bir süzgü bağlanmıştır.

Dönemin şairlerinden el-A‘şâ’ya göre kadehin içinde süzülen siyah

şarap, yere yüzükoyun yatan bir siyâhî’dir. Yine el-A‘şâ’nın şarabın kır-

mızılığını tasvir ederken esin kaynağı olarak Andem (tarhun) ve Bak-

kam (kızılağaç) adı verilen koyu kırmızı renkli ağaçlar da nasibini al-

maktadır. Bazen şair şarabın kırmızılığını siyaha çalan bir renkle tasvir

eder. Amr b. Kulsûm şarabın kırmızılığını safranın rengine benzetir ve

“Şarabı sıcak su katarak sun ki, ona su katıldığında içinde Yemen safranı

varmış gibi kıpkırmızı olur”57 der.

Yine el-A‘şâ şarabın kırmızılığını tarhun ağacının kırmızılığı ile öz-

deşleştirmektedir:

عن لللللللللللل م سللللللللللللخ مية ح لللللللللللل ا تح سلللللللللللل ح

علللللللللللة ف للللللللللل ه بلع شللللللللللل ر كللللللللللل للللللللللل

“Dinlendirici bir uykudan sonra andem (bakkam, kızılağaç) ağacı sanılan,

kıpkırmızı yumuşak şarabı içen kimse gibi geceledim.”58

56 Hassân b. Sâbit, Dîvân, s. 179-181. 57 Amr b. Kulsûm, Dîvân, s. 64. 58 el-A‘şâ el-Kebîr, Dîvân, s. 293.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 121

Bir başka şiirinde el-A‘şâ şarabın kırmızılığını anlatırken Zubah deni-

len mantarın çiçeğinin rengine benzetir:

اللللللللللللللل حب نلللللللللللللل روردتلللللللللللللل صحللللللللللللللفق

إذاالعللللللللللللللللللللللللللل حتسللللللللللللللللللللللللللل حوشللللللللللللللللللللللللللل

“Kuzey rüzgârına maruz bırakılarak soğutulmuş öyle bir şarap ki, göz sür-

tüldüğünde onun kırmızılığını Zubah adı verilen mantarın kırmızı çiçeği sa-

nır.”59 İmruu’l-Kays’ın şiirinde şarabın kırmızılığı ceylan kanının kırmızılı-

ğına benzetilmiştir:

للللللللل و أوع نلللللللللةخللللللللل مللللللللل شللللللللل كح

محعتلللللللللللللللل الغللللللللللللللللزا د كللللللللللللللللل نأحنحلللللللللللللللل

“Ceylan kanının rengi gibi, Âne ya da (Yemendeki) Şebâm’ın şarabından,

eski ve ilk kez açılıp sunulan şarap.”60

Emeviler dönemi şairlerinden el-Ahtal, şarabın rengini tasvir eder-

ken, kırmızı şarabı bir köze benzetir:

للللللللللللللللل ح وة تلت ك للللللللللللللللل إذالم ح هللللللللللللللللل ،جح

ك نلهلللللللللللللللللللللللل فصلللللللللللللللللللللللل اعحقلللللللللللللللللللللللل ر اف إن

“Bir kabın içine şarap döktüler, bakıldığında kendi kendini yiyen bir közdü

sanki.”61

el-Velîd b. Yezîd’e göre kadehin içindeki kırmızı şarap bir alevdir:

فضللللللللللللي تلللللللللللل كح مح تقلللللللللللل علللللللللللل

للللللللللللللللللللللللللل قللللللللللللللللللللللللللللل زحج جهللللللللللللللللللللللللللل فك ن

“Sanki şarap, kadehinin içinde, gözetleyicisinin gözünde ışığı parıldayan bir

ateşten bir şuledir.”62

Ebû Nuvâs da, el-A‘şâ gibi, kırmızı şarabın rengini tarhun ağacının

kırmızılığı ile özdeşleştirmektedir:

للللللل ف ال قلللللللل ك ل عن للللللل مع صللللللل ة ،قلع

لللللللللللل لتلحه سلللللللللللل ل عحقلللللللللللل ذاإحلللللللللللل سح

“Üzüm (şarap) sıkılınca her şeyi sıkacağın diplerine kıpkırmızı andem ağa-

cı(nın suyu) gibi aktı.”63

59 el-A‘şâ el-Kebîr, Dîvân, s. 241. 60 İmruu’l-Kays, Dîvân, s. 152. 61 el-Ahtal, Dîvân, s. 224. 62 el-İsfehânî, el-Ağânî, VII, 26. 63 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 605.

122 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Yine Ebû Nuvâs, İmruu’l-Kays gibi, kırmızı şarabın rengini yeni ke-

silmiş ceylan yavrusunun boğazından akan kana benzetir:

قطلللللل اأو علللللل ر من لللللل حان سلللللل ملللللل

للللللللللللللللللللللل دند مث للللللللللللللللللللللل بي الش إذاالللللللللللللللللللللللل

“Kesildiğinde kendisinden kan yere akan ya da damlayan ceylanın kanı gi-

bi.”64

Ebû Nuvâs’ın başka bir şiirinde, el-Ahtal’da olduğu gibi, şarabı, içe-

nin elinde bir köze benzettiği görülür:

للللللللللللللللللللللقي لللللللللللللللللللللل يس ال غللللللللللللللللللللللل فك س

نلعلللللللللللللللللللللللللللل قلللللللللللللللللللللللللللل نلللللللللللللللللللللللللللل مي نل لللللللللللللللللللللللللللل

قللللللللللللللللللللللللللللل شلللللللللللللللللللللللللللل رب كلللللللللللللللللللللللللللل ف

للللللللللللللللللللللللللللللللللللللع عه كلللللللللللللللللللللللللللللللللللللل نصلللللللللللللللللللللللللللللللللللللل ف شح

“Uyandır içki arkadaşını, uykusu gelmiş, sana içki sunsun gece karanlığının

açılmasının yaklaştığı vakitte,

Bir içki ki, saçtığı ışıklar onu içenin elinde bir köze benzer.”65

Bazen de şairler şarabı beyaz veya sarıya çalan bir renkle de tasvir

etmişlerdir. Nitekim el-Ahtal, bir şiirinde şöyle der:

م لللللللللل ع ف وأنل هلللللللللل رجنلللللللللل بللللللللللل

ح حح سللللللل مللللللل طحللللللل مللللللل كلفللللللل قللللللل صللللللله

ت هللللللللللل حللللللللللل بللللللللللل ين رع للللللللللل د اج

را ح تهللللللللللللللللللللل الحطللللللللللللللللللللل حتتللللللللللللللللللللل ل عللللللللللللللللللللل بله

“Bahçelerle ırmaklar arasındaki bir mahzende uzun süre hapsedildiği için,

rengi siyaha çalmış beyaz şaraptır o.

Hîreli bir Hıristiyan duvağını bir dinar karşılığında açıncaya dek, talipleri-

nin duvağını açamadıkları bir bakiredir o.”66

Şarap tasvirlerinde şarabın berraklığı da işlenmiştir ve “Karganın gö-

zünden daha berrak” şeklindeki Arap atasözünden mülhem olarak bu ber-

raklık karganın ya da öfkelenerek ibiğini diken horozun gözlerindeki

berraklığa benzetilmiştir. el-A‘şâ’nın bir şiirinde bu tasvir şöyledir:

بلحغ تلحهللللللللللل بغ تللللللللللل ،إذاغللللللللللل عللللللللللل

ه و حللللللل الللللللل ي بكللللللل ح كعللللللل كللللللل س

64 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 266. 65 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 383. 66 el-Ahtal, Dîvân, s. 142-143.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 123

“Horozgözü gibi parlak nice içkiler var ki, ben onları, benimle ortak içmek

için bekleyenlerin kaybolduğu bir anda, tek başıma içmişimdir.”67

Bu tasvir Adiyy b. Zeyd el-İbâdî’nin şiirinde şöyle işlenir:

ال عحتل حفللللللل نال مح للللللل ر كعللللللل تحضللللللل ح

للللللللللللللللللل ث وشللللللللللللللللللله امح م للللللللللللللللللل ا ثلللللللللللللللللللةأح

“Üç yıl ve haram kılınmış bir ay zarfında şarap, savaş ilan eden horozun gö-

zü gibi ışıldayıp aydınlatır.”68

Aynı teşbih Ebû Nuvâs’ta da görülür:

عحقللللللللل را واق صللللللللل م الللللللللل ي ،كعللللللللل نلللللللللل

للللللللللللل علللللللللللللل تل كللللللللللللل طلللللللللللللل و رس

“Sevgilinin terk ettiği yurt üzerindeki kalıntılara ağlamayı bırak dostum, ho-

rozgözü gibi parlak şarabı ele al.”69

Adiyy b. Zeyd’in başka bir tasvir şiiri şöyledir:

للللللللللل فله صلللللللللللف ديللللللللللل الللللللللللل اوحو حسح

مت لللللللللللل ح لللللللللللل عللللللللللللل ق سح اللللللللللللل كعلللللللللللل

“(Cariye, getirdiği) testiyi, süzgecin berraklaştırdığı, horozun gözünü andı-

ran halis şarabın üzerine yaklaştırdı.”70 el-A‘şâ şarabın parlaklığını şu şekilde tasvir eder:

يلتمطلللللللللللل حذاقلهلللللللللللل ملللللللللللل ذاقلهلللللللللللل إذا

للللللل دحونللللللل مللللللل ال قللللللل ىتح يللللللل دحونللللللل حوه

“Şarap sana, berraklığı nedeniyle, çöpü kendi altında gösterir, oysa çöp şara-

bın üstündedir, onu bir kere tadan kişi artık sürekli tadar ve bunun için bütün

malını harcar.”71 el-A‘şâ’ya göre şarap, yeni doğmakta veya batmakta olan güneş ka-

dar parlak ve ışık saçıcıdır:

ت ملللللللللل فيهلللللللللل علللللللللل فلللللللللل ملللللللللل إذا ال

لللللللللللع عكللللللللللل ن لللللللللللم قلللللللللللل نشح فيهللللللللللل الش

“Sanki şarapta, doğmakta ya da batmakta olan güneşin kızıllığı vardır.”72

67 el-A‘şâ el-Kebîr, Dîvân, s. 83. 68 Adiyy b. Zeyd el-İbâdî, Dîvân, s. 181. 69 Ebû Nuvâs, Dîvân, s. 604. 70 Adiyy b. Zeyd el-İbâdî, Dîvân, s. 78. 71 el-A‘şâ el-Kebîr, Dîvân, s. 219. 72 el-A‘şâ el-Kebîr, Dîvân, s. 192.

124 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Yezîd b. Mu‘âviye de şarabın berraklığını ve parlaklığını güneşin par-

laklığına benzetir:

لللللللل ق ومط لعحهلللللللل فملللللللل ومغ بلحهلللللللل الس

للللللللللللل حجحهللللللللللللل بلح كللللللللللللل وش سلللللللللللللةح للللللللللللل قلع دن

“Bir üzüm bağının güneşidir o, burcu fıçısının dibi, doğuş yeri saki, batış

yeri ise ağzımdır.”73

Kadeh ve diğer eşyanın tasviri: Şarap tasvirlerinden zevk sahibi biri

olduğu anlaşılan Antere b. Şeddâd kadehini şöyle tasvir eder:

محفلللللل الشللللللم فبزهلللللل قح نلللللل

أسلللللللللللللللل ة ذا صللللللللللللللللف ا بزحج جللللللللللللللللة

“Soldaki ağzı süzgeçli beyaz sürahinin yanında bulunan çizgili sarı kadehle

içmişimdir şarabı.”74

el-Ahtal siyah şarap tulumlarını siyahi erkeklere benzetir:

للللللللل دانمللللللللل رجللللللللل يلتسللللللللل بللح ال الس

للللللللللللل ا ك نلهللللللللللللل ش صلللللللللللللي ف للللللللللللل واأنخح

“Develeri çöktürdüler ve şarap dolu tulumları yere yatırıp çektiler, o tulum-

lar, Sudanlı çıplak erkekler gibiydi.”75

Sarhoş tasviri: el-Ahtal, bilincini kaybeden bir sarhoşu şöyle tasvir

eder:

صللللل حعظللللل م تللللل وقللللل لي يللللل ، ومف

رأ س حالش حيل ف حمح ا ص ي ح

يلع قللللللللللللل حبل حش شلللللللللللللةإ كللللللللللللل دومللللللللللللل

يلللللللللللللللللل ن نلحه ديلللللللللللللللللل نحلللللللللللللللللل حوحينلللللللللللللللللل أح

“Şarabın yıktığı bir sarhoş ki, kemikler ve eklemler ölmüşken, ayakta kalıp

yaşaması için dostları başını kaldırır,

Bazen koluna girer, bazen sürükleriz. O neredeyse can kalıntısını hisse-

der.”76

el-Ahtal, şarabın, şarap içen kimsenin kemiklerine kadar işleyişini şu

beyitte tasvir etmektedir:

يلتلهيللللللللللللللل حنقللللللللللللللل فنللللللللللللللل دبيللللللللللللللل ح

ك نلللللللللللللللل حال عظلللللللللللللللل ،فدبي لللللللللللللللل تلللللللللللللللل

73 el-İrbilî, et-Tezkiratu’l-fahriyye, s. 221. 74 Antera b. Şeddâd, Dîvân, s. 206. 75 el-Ahtal, Dîvân, s. 223. 76 el-Ahtal, Dîvân, s. 223.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 125

“Şarap, karıncaların yıkılmakta olan bir kum tepesinde deprenmeleri gibi,

kemiklerin içinde kımıldanır durur.”77

Yine el-Ahtal’a göre şarap, içen kişinin hüzünlerini giderir, onu içen

kimse, içtikçe daha çok içmek ister:

لللللللل لللللللل رب تلحنس ال عحقحلللللللل للللللللل الش

مث للللللل وكللللللل س صللللللل الللللللل ي عللللللل

يطحلللللللل أن حلللللللل و ال ملللللللل بغلللللللل

هللللللللللللل ال فللللللللللللل شللللللللللللل إذا ثللللللللللللل ث منل

“Horozun gözü gibi parlak sek şarap, kendisini içenlerin düşüncelerini unut-

turur,

Delikanlı bu şaraptan su katmaksızın üç kadeh içti mi içinde bulunduğu za-

manın (ya da içkisinin etkisinin) daha da uzun olması için çaba harcar.”78

Emeviler dönemi şairlerinden Abdurrahmân b. Sîhân, el-Velîd b.

Yezîd ile birlikte içtikten sonra düştüğü sarhoşluk durumunu şöyle anla-

tır: صللللللل يع ه ي للللللل ححللللللل للللللل بلللللللل أص

محشع شللللللللللللللللللعة يلحعلللللللللللللللللل طي ال ليلللللللللللللللللل حب

نلللللللللل حوملللللللللل لللللللللل ملللللللللل أحنله لللللللللل ا حس وتش

لللللللللللتطي ح للللللللللل أس للللللللللل حإن نلحهح ض بللللللللللل هم

لللللللل حولي لللللللل ح أثل لللللللل ا ال قلللللللل ن لللللللل أس

ج ان حللللللللل ل حللللللللل الص للللللللل حإذاحللللللللل

للللللل حصللللللل للللللل مللللللل قل ا مح صللللللل بلع أو

يلللللللللللللل ملللللللللللللل كلللللللللللللل ن جلللللللللللللل ك سلللللللللللللل حح

“el-Velîd bana sıcak su katılmış şarabı sunarak geceledi, sonunda dostlarım

arasında yere kapandım sarhoşluktan,

Uğraşsam da ayağa kalkamıyordum, bir yandan da yudum yudum içmeme

engel olamıyordum,

Sonunda sabahın belirtileri göründüğünde dostlarıma doğru elbisemi çekip

toparlanmaya çalıştım,

Sanki bir deveydim ben içkinin tesiriyle önce güçsüz düşüp sonra da bedeni-

nin her bir yanı iyileşmeye başlayan.”79

77 el-Ahtal, Dîvân, s. 224. 78 el-İsfehânî, el-Ağânî, VIII, 307; İbn Hamdûn, et-Tezkiratu’l-hamdûniyye, V,

190; el-Kuraşî, Hamâsetu’l-Kuraşî, s. 87. 79 el-İsfehânî, el-Ağânî, II, 253; el-Kuraşî, Hamâsetu’l-Kuraşî, s. 87.

126 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

İçki arkadaşı ve saki tasvirleri: İbnu’l-Mu‘tez içki içenlere hizmet

eden ve onların arasında dimdik ayakta duran sakileri Arap alfabesin-

deki elif (ا) harfine benzetmektedir:

كللللللللللللللل ا ح مللللللللللللللل لح نلحفحللللللللللللللل س أتل لفللللللللللللللل

للللللللللللللللللللللللل وححس نللللللللللللللللللللللللل ام ىفشللللللللللللللللللللللللل للللللللللل كللللللللللل حعللللللللللل ا حومللللللللللل سللللللللللل هح

قصلللللللللللللللللل حلللللللللللللللللل ي أق لللللللللللللللللل احه بللللللللللللللللللل

للللللللللللللللطح ر عللللللللللللللللل ألفلللللللللللللللل قيلللللللللللللللل حسح

لللللللللللللللللللللق ةوكللللللللللللللللللللل ن الس النللللللللللللللللللللل ام بلللللللللللللللللللللل

“Benim içki arkadaşlarım genç ve güzel delikanlılardır, onların cömert ruh-

ları mallarını bu uğurda yok etmiştir,

Kadehleri arasında kısa sohbetler vardır, bu kadehler arasındaki sohbetler bir

büyüdür, söz dedikleri bundan geri kalanlardır,

İçki dostlarım arasında sakiler, adeta satırlar üzerinde dimdik ayakta duran

elif harfleri gibidir.”80

6- Şarap İçin Kullanılan İsimler81

İçildiği zamana göre adlandırılışı: ( الص ح): sabahleyin içilen şarap; ( القي): Öğlen içilen şarap; ( الغ ح): Akşam içilen şarap; ( التلغ لي): Gecenin en karan-

lık anında şarap içilmesi; (ال ش ية): Seher vaktinde içilen şarap; ( التمه): Gün boyu içki içilmesi;

Eskiliğine göre adlandırılışı: Uzun süre bekletilmiş ve eskimiş şarap için

şu isimler kullanılmıştır: ( الن ري), ( ال حي), ( الع ت) ve ( العتي), (لع نسة), (الع ح ز), ح ا ) ,(العحق رية) ve (العحق ر)

امة) ve (املحعتلقة) ,(امل

ح ;(امل

Fıçının ilk açılışında içilen şarap için şu isimler kullanılmıştır: ( األحنح), فح ان) ,(ال ح ) ya da (ال حي ) ,(الح طح ) ;(الس فة) veya (السح ) ,(الن حح ن) ,(العحنل

Sek şarap için kullanılan isimler şunlardır: ( صح ا) ve (صح احية), ( الط), ( صف ح .(الفص

80 İbnu’l-Mu‘tez, Dîvân, s. 408; en-Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 23. 81 Bu isimler ve tanımları için bkz. en-Nuveyrî, Nihâyetu’l-ereb fî funûni’l-edeb,

IV, 84-85; en-Nevâcî, Halbetu’l-kumeyt, s. 5-8; Bâdiye Huseyn Haydar, el-Hamr fi’l-

hayâti’l-câhiliyye ve fi’ş-şi‘ri’l-câhilî, s. 171-203.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 127

Az ya da çok su ile karıştırılmış şarap için şu isimler kullanılmıştır: (الشمح س), حو ) ,(العسيفة)

حشع شعة) ,(املع ) ,(امل

قط ) ,(املح .(الن ط فة) ve (الن ط ) ,(امل

Rengine göre şaraba şu isimler verilmiştir: Kırmızı şarap: (األحر جح انية), ( ال ي), ) ,(الم ا ) ت

م ة) ,( حامل ح ي ) :Siyah ya da siyaha çalan şarap ;(ال ر دةح) ,(امل ) ,(الكح أ

ل ) :Beyaz şarap ;(الزر جح ن) ,(الصف ا ) :Sarı şarap ;(الكل ف ح) ,(السحخ مية) ,(ليل ,(الصه ( ه ح ;(األم

Lezzetine göre şaraba şu isimler verilmiştir: Leziz ve yumuşak içimli şa-

rap: (السل س ح), ( السل س), (ةح ذيةح) ,(السه آ ح) ,(امل

زا ح) ,(امل) ,(امل حص ط رح

:Ekşi şarap ;(الطل تة) ,(امل

طةح) ,(اللةح) ,(ال دقة) ,(ال سيلة) ;(الم İçen kimsenin bedensel ve ruhsal yapısında meydana getirdiği değişikliklere

göre şaraba şu isimler verilmiştir: İçen kimse içtikten sonra hatalar yapabil-

diği için (اإلث ح); içen kimsenin başını döndürdüğü ve çarptığı için ( (الحم ح ve ( قحي ) içene rahatlık verdiği için ;(الحم -kişiyi heva ve heve ;(ال ي ) ve ( ال ا

sine hâkim olamaz hale getirdiği için (الشمح س); akla ve düşünceye hâkim

olduğu için( الشمح); soğuk olup kişinin ateşini aldığı için ( الق ق); içen

kimsenin yemek iştahını kestiği için (ة içen kimseye keyif verdiği ;(القه

için (ة ح ا ح) bıktırmadan sürekli içme isteği verdiği için ;(الله -içen kimse ;(امل

ye bazı şeyleri unutturduğu için ( ;(النس ح) veya (النسئحÜretildiği veya temin edildiği yere nisbetle şaraba şu isimler verilmiştir:

األن ري ) ,(Edriât şarabı, Şamda yer ismi: أد رع ) -Enderîn şarabı, Ha: خحح رح

leb’in güneyinde köy ismi), (ال بلية :Babil şarabı), ( ي ,Banikya şarabı: بنق

Kufe’de yer ismi), (بحص ى ب لي رأ س) ,(Busrâ şarabı, Şam’da yer ismi: خ ح خ ح

:Beytu Ra’s şarabı, Haleb’de yer ismi), ( محشي -Benâtu muşeyya’ şara: بلن ح

bı, Şam’da köy ismi), (بلي س ن ) ,(Beysan şarabı, Ürdünde yer ismi: خ ح خ ح ال نية) ,(Hîre şarabı: ال رية) ,(Ceder şarabı, Humus’ta yer ismi : ج ر:Herhangi bir meyhaneden satın alınan şarap), ( حح ي -Hudeycâ şara: خ ح

bı, Şam’da yer ismi), ( وا ,(Şam şarabı : الش مية) ,(Hüsrevşah şarabı: الحس

128 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

كح حو ش ) Sarhad şarabı, Havran’da: الص خ ية) ,(Şibâm bağlarının şarabı: خ ح

köy ismi), (الصليفية :Salîf şarabı, Irak’da köy ismi), (الع نية : ‘Âne şarabı), ( خ حق ) ,(Kâsirîn şarabı: ق ص ي

مح ) ,(Makad şarabı, Şam’da köy ismi: امل خ ح

:Muâb şarabı, Şam’da yer ismi);

Şarap için şu isimler de kullanılmıştır: (مح لة ش Kuzey rüzgârına maruz: امل

bırakılarak soğutulmuş şarap), ( الن ط :Fıçının dibinde kalan şarap), ( السveya يئة Rezaki adı verilen parmak üzümü: ال ازق ) ,(Satın alınan şarap: الس

şarabı), ( ال زنل ) ,(Sirkenin annesi: أح الكح حو ) ,(Zambağın annesi: أح بن ح:Bağların kızı); (د حالعحنل قح د :Salkım kanı);

Şarap için kullanılan, Farsça ya da Rumca’dan Arapçaya geçen bazı muar-

rab isimler de şunlardır: (فن ط ),(ال د ),(ال س طح ن),(اإلس تح ال حخ veya (الت يقة),(

.(الفيل هج),(ال ر يقة)7- Sonuç

Abbasiler dönemi şairleri şarap şiirlerinde daha önceki şairlerden

alıntılar yapıp taklitte bulundukları gibi, yeni anlamlar ve terimler de

ilave etmişlerdir ve bu şairlerin en önemlisi Ebû Nuvâs’tır. Her ne kadar

kendisinden önceki şairlerden, özellikle de Emevi halifesi el-Velîd b.

Yezîd’in şiirlerinden etkilenmiş ve bu şairlerin kullandığı manaları da

şiirlerinde kullanmış ise de, kendisinden önceki şairlerin yeraltından

külçe altın madenini çıkardıklarını, Ebû Nuvâs’ın bu külçe altını toprak-

tan arındırdığını, el-A‘şâ, Amr b. Kulsûm, el-Ahtal ve diğer şairlerin bu

husustaki çabalarının Ebû Nuvâs’ın çabalarıyla birleştirilmesi sonucu

Arap Edebiyatında şarap şiirlerinin en mükemmel şekline ulaştığını söy-

lemek mümkündür.

Cahiliye dönemi şairlerinden el-A‘şâ, Tarafa b. el-Abd, Adiyy b.

Zeyd, Emeviler döneminden el-Velîd b. Yezîd, Yezîd b. el-Velîd, el-

Ukayşir, Ebu’l-Hindî, Abbasiler döneminden Ebû Nuvâs başta olmak

üzere Mutî‘ b. İyâs, el-Huseyn b. ed-Dahhâk, halife İbnu’l-Mu‘tez gibi

şairler rindane bir hayat tarzı sürdürmüşler ve bunu hamriyat şiirlerinde

işlemişlerdir. Abbasiler dönemi şairleri şarap şiirlerinde daha önceki

şairlerden alıntılar yapıp taklitte bulundukları gibi, yeni anlamlar ve

terimler de ilave etmişlerdir ve bu şairlerin en önemlisi Ebû Nuvâs’tır.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 129

Her ne kadar kendisinden önceki şairlerden, özellikle de Emevi halifesi

el-Velîd b. Yezîd’in şiirlerinden etkilenmiş ve bu şairlerin kullandığı

manaları da şiirlerinde kullanmış ise de, kendisinden önceki şairlerin

yeraltından külçe altın madenini çıkardıklarını, Ebû Nuvâs’ın bu külçe

altını topraktan arındırdığını, el-A‘şâ, Amr b. Kulsûm, el-Ahtal ve diğer

şairlerin bu husustaki çabalarının Ebû Nuvâs’ın çabalarıyla birleştirilme-

si sonucu Arap Edebiyatında şarap şiirlerinin en mükemmel şekline

ulaştığını söylemek mümkündür.

Cahiliye döneminden başlayarak Abbasilerin ilk yüzyılının ortalarına

kadar geçen zaman dilimindeki hamriyat şiirlerinin bilinmesi, Klasik

Fars ve Türk edebiyatlarının şarabı ve rindane hayat tarzını işleyen şiir-

lerinin gerek muhteva, gerek içerdiği kelimeler açısından daha iyi anla-

şılmasını sağlayacak, bu hususta Klasik Türk Edebiyatı araştırmacılarını

her üç edebiyatın birbirini etkilediği yönler hususunda daha geçerli bil-

gilere ulaştıracaktır.

Bu döneme kadar Arap edebiyatında şarap soyut olarak ele alınmış-

tır. Ancak şarabın ikinci bir yönü onun manevi yönüdür ve bu yön de

daha sonraki dönemlerde Mansûr el-Hallâc (öl. 922), İbnu’l-Fârid (öl.

1235), Muhyiddîn İbn Arabî (öl. 1240), Muhammed b. Abdilcebbâr en-

Nifferî (öl. 1309) ve İsmâ‘îl b. Abdulganî en-Nâblusî (öl. 1730) gibi muta-

savvıf şairler tarafından şiirde işlenmiştir. Bu durumda Arap edebiya-

tında şarabın iki şekilde ele alındığını, somut biçiminin cahiliye döne-

minden başlayarak Abbasiler dönemine kadar getirilip son şekline ulaş-

tığını ve Abbasiler döneminden sonra yeni dönemdeki şarap şiirlerinin

eski dönemlerdeki şiirlerin mana ve lafız açısından bir tekrarından ibaret

olduğunu, şarabı soyut bir şekilde ele alan şiirlerin ise İbnu’l-Fârid gibi

mutasavvıf şairlerin şiirlerinde ele alınıp bu tarzın günümüze kadar ge-

tirildiğini belirtmek gerekir.

KAYNAKÇA

Adiyy b. Zeyd el-Ibâdî, Dîvân, nşr. Muhammed Cebbâr el-Mu‘îd, Bağdat,

1385/1965.

Ahmed Emîn, Duha’l-islâm, I-III, Beyrut, 1351/1933.

el-Ahtal (Gayyâs b. Gavs), Dîvân, nşr. Mehdî Muhammed Nâsiruddîn,

Beyrut, 1414/1994.

130 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Amr b. Kulsûm, Dîvân, nşr. İmîl Bedî‘ Ya‘kûb, Beyrut, 1416/1996.

Antera b. Şeddâd, Dîvân, nşr. Muhammed Sa‘îd Mevlevî, Kahire,

1390/1970.

el-A‘şâ el-Kebîr (Meymûn b. Kays), Dîvân, nşr. Muhammed Huseyn,

Mısır, tsz.

Bâdiye Huseyn Haydar, el-Hamr fi’l-hayâti’l-câhiliyye ve fi’ş-şi‘ri’l-câhilî,

Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi, Beyrut Amerikan Üniversitesi, Hazi-

ran, 1986.

el-Bağdâdî (Abdulkâdir b. Omer), Hizânetu’l-edeb ve lubbu lubâbi lisâni’l-

Arab, I-XIII, nşr. Abdusselâm Hârûn, Kahire, 1409/1989.

el-Câhiz (Ebû Osmân Amr b. Bahr), et-Tâc fî ahlâki’l-mulûk, nşr. Ahmed

Zekî Bâşâ, Kahire, 1332/1913.

ed-Demîrî (Kemâluddîn Muhammed b. Mûsâ), Hayâtu’l-hayavâni’l-kubrâ,

I-II, Kahire, 1389.

Dîvânu’l-Huzeliyyîn, I-III, nşr. Ahmed ez-Zeyn, Kahire, 1995.

Ebû Mihcen es-Sekafî (Amr b. Hubayb), Dîvân, Şerh: Ebû Hilâl el-Hasan

b. Abdillâh b. Sehl, Mısır, tsz.

Ebû Nuvâs (el-Hasan b. Hânî), Dîvân, Dâru sâdir, Beyrut, tsz.

Evs b. Hacer, Dîvân, nşr. Muhammed Yûsuf Necm, Beyrut, 1400/1980.

Hassân b. Sâbit, Dîvân, Beyrut, tsz.

İbn Abdirabbihî (Ahmed b. Muhammed), el-Ikdu’l-ferîd, I-IX, nşr. Mu-

hammed Mufîd Kumeyha, Beyrut, 1404/1983.

------------, Dîvân, nşr. Muhammed et-Tuncî, Beyrut, 1414/1993.

İbn Ebi’d-Dünyâ (Abdullâh b. Muhammed), Kura’d-dayf, I-V, nşr. Ab-

dullâh b. Hamed el-Mansûr, Riyâd, 1997.

İbnu’l-Esîr (Izzuddîn Ebu’l-Hasan Ali), Usdu’l-ğâbe fî ma‘rifeti’s-sahâbe, I-

V, Tahran, tsz.

İbn Hacer (Şihâbuddîn Ebu’l-Fadl Ahmed b. ‘Ali), el-İsâbe fî temyîzi’s-

sahâbe, I-IV, Mısır, 1328.

İbn Hamdûn (Muhammed b. el-Hasan), et-Tezkiratu’l-hamdûniyye, I-X,

nşr. İhsân Abbâs-Bekr Abbâs, Beyrut, 1996.

RİNDANE TARZ TÜRÜNÜN ARAP EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKIŞI 131

İbnu’l-Mu‘tez (Abdullâh b. el-Mu‘tez b. el-Mutevekkil), Dîvân, nşr. Ke-

rem el-Bustânî, Beyrut, tsz.

İbnu’r-Rûmî, (Ebu’l-Hasan Ali b. el-Abbâs), Dîvân, I-II, şerh: Ahmed

Hasan Sebec, Beyrut, 1423/202.

------------, Tabakâtu’ş-şu‘arâ, nşr. Abdussettâr Ahmed Ferrâc, Kahire,

1375/1956.

İmruu’l-Kays, Dîvân, nşr. Abdurrahmân el-Mustâvî, Beyrut, 1425/2004.

el-İrbilî (Bahâuddîn), et-Tezkiratu’l-fahriyye, nşr. Hâtim Sâlih ed-Dâmin,

Dımaşk, 1425/2004.

el-İsfehânî (Ebu’l-Ferec Ali b. el-Huseyn), el-Ağânî, (el-Mektebetu’ş-

şâmile).

el-Kâlî (Ebû Ali İsmâ‘îl b. Kâsım), el-Emâlî, I-II, Beyrut, tsz.

Kılıçlı, Mustafa, Sadru’l-islam ve Emeviler Devrinde Gınâ, Erzurum, 1993.

el-Kuraşî (Abbâs el-Cuba‘î), Hamâsetu’l-Kuraşî, Irak, tsz.

el-Kutubî (Muhammed b. Şâkir), Fevâtu’l-vefayât, (el-Mektebetu’ş-

şâmile).

el-Merzubânî (Muhammed b. İmrân), Mu‘cemu’ş-şu‘arâ, nşr. Abdussettâr

Ahmed Ferrâc, Mısır, tsz.

el-Muberred (Ebu’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd), el-Kâmil fi’l-luğa ve’l-

edeb, I-IV, nşr. Muhammed Ahmed ed-Dâlî, Beyrut, 1406/1986.

en-Nevâcî (Şemsuddîn Muhammed b. el-Hasan), Halbetu’l-kumeyt fi’l-

edeb ve’n-nevâdir el-muta‘allika bi’l-hamriyyât, Bulak, 1276/1859.

Neşvân el-Himyerî (Ebû Sa‘îd), el-Hûru’l-în, nşr. Kemâl Mustafâ, Beyrut,

1985.

en-Nuveyrî (Şihâbuddîn Ahmed b. Abdilvehhâb), Nihayetu’l-ereb fî

funûni’l-edeb, I-XXXIII, nşr. Mufîd Kumeyha ve diğerleri, Beyrut,

1424/2004.

er-Râğib el-İsfehânî (Huseyn b. Muhammed), Muhâdarâtu’l-udebâ ve

muhâverâtu’ş-şu‘arâ ve’l-buleğâ, I-IV, Beyrut, 1961.

Sâmî el-Keyyâlî, Hamr ve Şi‘r, Halep, 1963.

es-Se‘âlibî (Ebû Mansûr Abdulmelik), Yetîmetu’d-dehr fî mehâsini ehli’l-asr,

I-V, nşr. Mufîd Muhammed Kumeyha, Beyrut, 1403/1983.

132 PROF. DR. KENAN DEMİRAYAK

Şevkî Dayf, Târîhu’l-edebi’l-arabî (el-Asru’l-islâmî), Kahire, 1963.

------------, et-Tatavvur ve’t-tecdîd fi’ş-şi‘ri’l-umevî, Kahire, 1952.

Tarafa b. el-Abd, Dîvân, nşr. Hamdû Tammâs, Beyrut, 1424/2003.

el-Ubeydî (Muhammed b. Abdirrahmân), et-Tezkiratu’s-sa‘diyye fi’l-

eş‘âri’l-arabiyye, nşr. Abdullâh el-Cubûrî, Bağdat, 1391/1972.

Useyme el-Azm, el-Muctema‘ fi’l-asri’l-Umevî, Beyrut, 1996.

Yanık, Nevzat H., Arap Şiirinde Tasvir, Erzurum, 2010.