islam ve demokrasiisamveri.org/pdfdrg/d071014/1998/1998_uludags.pdf · 2015. 9. 8. · bugün,...

16
TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlNLARI / 291 Islam ve Demokrasi Kutlu Sempozyumu - 1998 Ömer Turan ! . Türkiye Diyanet 1 IsHim Me:·kezi Kutuphanesi ,: 1 J .. ' 1 "]_al ,. i No 1 .J f .J .:;.__ ' . . J;J1--; D LL.;. _________ ANKARA 1999

Upload: others

Post on 03-Oct-2020

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlNLARI / 291

Islam ve

Demokrasi Kutlu Doğum Sempozyumu - 1998

Yayına Hazırlayan

Ömer Turan

! . Türkiye Diyanet Vakfı 1 IsHim A:·aştırn_ıaları Me:·kezi .· ~-- Kutuphanesi ,:

L~~~1::_1'-Jo: 1 rı J O~Li! .. ~ ı -j---ıL-~~--!~ ' 1 "]_al cı.,..., ,. i No 1 .J f .J .:;.__ '

. . J;J1--; D ıl LL.;. _________ ~

ANKARA 1999

Page 2: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlN MATBAACILIK VE TICARET IŞLETMESi

Meşrutiyet Cad. Bayındır Sk. No: 55 (06650) • Kızılay/ANKARA Tel: (0.312) 418 59 49 • 417 09 04 • 425 27 75

Fax: (0.312) 417 00 09

Yayın No: 291 Sempozyumlar-Paneller Serisi: 27

ISBN 975-389-342-6 99.06.Y.0005.291

Kapak Tasarım ve Uygulama Mehmet Fidancı

• Bu kitap;

Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret işletmesi'nin

Dizgi, Fotomekanik, Ofset ve Cilt Tesislerinde hazırlanıp basılmıştır.

Page 3: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

r

TEORiK AÇlDAN İSLAM VE DEMOKRASi: YARGI

Süleyman ULUDAÖ

Demokrasi ve adalet arasındaki ilişki ile ilgili tebligimi sunmadan önce, genel mahiyette demokrasi ile adalet ve adaletin çeşitli anlamları arasında­ki farklı algılamaları ifade ederek konuşmama başlamak itiyorum.

Bugünkü oturum itibariyle, yargı. eski ifadesiyle kaza yasama ve yürüt­menin bir parçasıdır. Fakat diger taraftan, anayasa ve hukuk açısından önemli olmakla beraber, siyaset açısından veya felsefi açıdan bakıldıgı za­man. adalet, aynı zamanda, felsefi bir kavram olmadan önce siyasi bir kav­ramdır. Bu özelligi itibariyle de, dün burada müzakere edilen cumhuriyet ve eşitlik kavramıyla yakından ilgilidir. Nitekim, dün de bu adalet, meşveret, musavat, hürriyet tabirleri İkinci Meşrutiyetten sonra Türkiye'ye geldigi za­man, hatta Birinci Meşrutiyetten itibaren Osmanlı toplumunda ifade edil­meye başlandıgı zaman, bu manada kullanılmıştır; yani daha çok siyasi, sosyal ve felsefi manada kulanılmıştır.

Bugünkü teblig itibariyle, kısaca, adaletin yasamayla, yürütmeyle ilgili olan kısmına temas edecegim. Bu. aslında uzmanlık alanım degil, müzake­recilerin bu konuyu tamamlayacakarını umuyorum; ama, ben daha ziyade, bu adalet kavramının felsefi, dini, ahlaki. siyasi ve sosyal boyutu üzerinde durmaya çalışacagım.

Bu konuya geçmeden evvel, birlikte yaşamak, adalet ve demokrasi ko­nularıyla ilgili bir iki düşüncemi de burada ifade etmek ihtiyacını hissedi­yorum. Irk, inanç, bölge gibi çeşitli farklılıkları gözetmeden, insanların bir arada yaşamaları güzel bir imtihandır. Bununla beraber, bu, çogu zaman gerçekleşen bir hadise degildir. Zaman zaman, gerek İslam Aleminde gerek başka memleketlerde insanların, inanç farklılıgı ve menfaat çatışması sebe­biyle iyi geçinemedikleri de bir gerçek. Birlikte yaşamanın bir yolu olarak, bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda da bu yönetim, birlikte yaşamayı temin eden vasıta olarak gö­rülüyordu.

İslam açısından meseleye bakıldıgı zaman, benim aklıma gelen ilk şey var. Demokrasi, İslam ilişkileri veyahut demokrasi din ilişkileri, tahlil edil-

397

Page 4: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

meye, yorumlanmaya ihtiyaç gösteren bir şeydir, her zaınan üzerinde durul­ması gereken bir şeydir.

Dini çevrelere, İslami çevretere baktıgımız zaman, Türkiye'nin bugünkü şartları içerisinde, son bir sene içerisinde Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde, bilhassa İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde, demokrasi, demokrasi -din, de­mokrasi- İslam ilişkileri, demokrasinin geregi üzerine birtakım sempozyum­ların düzenlendiğ;i, toplantıların yapıldığ;ı, bazı dergilerin bu konuda özel sa­yılar çıkardıkları, kitaplar yayımladıkları, radyo ve televizyonlarda bu mese­lenin genişçe tartışıldığ;ı görülmektedir. Sadece İslami kesim açısından söy­lüyorum. Acaba, neden bu sene demokrasi-İslam ilişkileri üzerinde durmak ve konuşmak yoğ;unlaştı? Neden İslami kesim bu son bir sene içerisinde de­mokrasiye endekslenme, demokrasinin geregini savunma, demokratik bir yönetime İslam'ın yatkın olduğ;unu iddia etme ihtiyacını duydu. Bu, bugün­kü ve bundan evvelki konuşmalar itibariyle önemli bir şeydir. Şu bakımdan önemli bir şeydir; şimdiye kadar bu ölçüde demokrasiye ihtiyaç hissetme­dikleri, demokrasinin yokluğ;u veya eksik oluşu kendilerini fazla tedirgin et­mediğ;i için, bu konu üzerinde durmamışlardır. Halbuki, demokratik hakla­rın kısıtlanması kendi siyasi menfaatlarına veyahut ideallerine, dünya ıgö­rüşlerine zarar verdiğ;i zaman cankurtaran simidi gibi çareyi buna sarılma­da, gördüler. Ben gecikmenin yanlış oldugunu söylemek istemiyorum, bu, güzel bir şeydir; ama, keşke yıllarca önce yapılmış olsaydı.

Şu da bir gerçek: İnsan demokrasiyi kendisinden önce başkaları için is­terse hakiki ve samimi demokrat olur.

Türkiye'de 1946'den beri demokrasinin durumu konuşuluyor. 1950'ler­de, 1960'larda, 1970'lerde yine konuşuldu; ama, demokrasi-din ilişkileri üzerinde Müslüman yazarlar, Müslüman düşünürler, İslamcı kesimler ya hiç durmadılar veyahut demokrasiyi dışlayıcı yorumlar yaptılar. İslamcılar demokrasi, İslam'la uyuşmaz. Demokrasi çoğ;ulcu bir sistemdir. İslam ise, tevhitçi bir sistemdir. Uniter bir devlet ister. Uniter bir yapı yukarıdan aşa­ğ;ıya doğ;ru bir düzenlemeyi gerektirir. İlahi düzenlemeyi gerektirir. Halbuki, demokrasi, aşağ;ıdan yukarıya dogru, yöneticilere doğ;ru giden bir idare sis­temidir. Çoğ;ulcu olması, siyasi partilere ve bunların mücadelesine yer ve · imkan vermesi bakımından İslam ile uyuşmaz iddiasında bulunmuşlardır. Daha sonra İslamcılar teokrasi, artı demokrasi veyahut demokrasiye alter­natif hilafet veya demokrasiye ilahi iradenin hakim olduğ;u, hakimiyetin ka­yıtsız şartsız Allah'a ait olduğ;u iddiasıyla ortaya çıktılar. Yani, demokrasiyi hafife alan, dışlayan, Batı kaynaklı oldugu içinde milli birliğ;e uymadığ;ını id­dia eden görüşler ileri sürülmüştür. Halbuki, son zamanlarda, bu söylem tamamıyla degişmiştir. Demokrasinin İslam'da var oldugu ve İslam'a uygun bir sistem olduğ;u iddia edilmeye başlanmıştır.

Demokrasi İslam'da var mıdır, İslam'a uygun mudur, değ;il midir, cuma, cumartesi günü bu konuda epey şeyler söylendi. Demokrasi, İslam ile uyuş-

398

Page 5: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

rnaz diyenler de oldu. İslamcı yazarlar da var, İslamcı olmayan yazarlar da. Bu konuda ben şunu söylemek istiyorum. Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde bir devlet modeli, bir siyaset teorisi mevcud de~il. Hazret Peygamber zama­nında sosyal hayatta bir farklılık yoktu. o zaman içtihat, teşri, kaza, Hazreti peygamberin şahsında bir bakıma bütünleşmişti, birlik gösteriyordu; ama, ondan sonra, bu toplumun nasıl yönetilece~i ve yönetimin adının ne olaca­~ sahabe arasında tartışıldı. Bunlar ayet ve hadislerde belli olmadı~ı için, sahabe arasında tartışmalar oldu. Gerçi, Şii itikadı böyle de~ildir. Şiilere gö­re, ayet ve hadislerde devlet şekli belirlenmiştir. Ama, onlar da, dünya müs­lümanlarının ancak yüzde 1 O'unu teşkil ediyorlar. Bunun dışındaki geniş Müslüman toplumu böyle düşünmez gerçekte ise Kur'an'da devlet yönetimi, siyaset teorisi mevcut de~il. Sahabenin ittifakıyla veyahut işbirli~yle bir sis­tem kurulmuştur. Bu sisteme ne Cenab-ı Hak tarafından, ne Peygamber ta­rafından hilafet adı verilmiştir. Bu hilafet aşa~ı yukarı otuz sene devam et­miştir. Otuz seneden sonra bu sistem kalkmıştır. Teknik tabiriyle, mülk sis­temine inkılap etmiştir veya monarşiye, yani saltanata dönüşmüştür. Hila­fet Emeviler zamanında saltanata dönüştü~ zaman Müslüman alimierin buna fazla itirazları olmamıştır, bu demektir ki, bir İslam toplumu hilafetle de idare edilir, saltanatla da; yeter ki İslam'ın temel prensiplerine uyulmuş, adalet gerçekleştirilmiş, insanların hakların saygı gösterilmiş olsun. Hilafe­tin saltanata dönüştürülmesi kesinlikle keyfi bir şey de~ildir. Bunun vebali Erneviiere ait de de~ildir. E~er bunu Emeviler dönüştürmeselerdi, başka bi­rileri bunu yapacak; saltanat, hanedanlıklar kurulacaktı; çünkü, o günün şartları bunu gerektiriyor idi. Tarih boyunca İslam ulemasının saltanat sis­temine itiraz etmemeleri, sadece uygulamadan şikayetçi olmaları da göste­riyor ki, Kur'an'da, ulemanın savunması gereken devlet modeli ve siyaset te­orisi mevcut de~ildir.

Bu konunun daha iyi anlaşılınası için şu üç önerıne üzerinde düşün­mek lazım I. İslam Demokrasiyi reddeder. Bu önerme yanlıştır. II. İslam'da Demokrasi vardır. İslam Demokrasiyi içerir. Bu önerme de yanlıştır. III. De­mokrasi İslam'ın mübah alanına girer. Yani İslam demokrasiyi_}çermez ama red de etmez. Genel çıkarlar ve yararlar açısından gerekli is~ savunulur. Do~ru önerıne budur.

Bu açıdan demokrasiye baktı~ınız zaman, üç şey söylenebilir. Bazıları diyorlar ki, İslam zaten demokrasidir. İslam demokrasiyi içerir. Di~er bir gö­rüş daha var. Onlar da diyorlar ki; İslam, demokrasiye zıttır, İslam'ın oldu­~ yerde demokrasi olmaz, demokrasinin olduğ;u yerde İslam olmaz; İslam, demokrasiyle uyuşmaz; bu da bir görüştür. Bana göre, her ikisi de yanlış ve eksik olan görüşlerdir. Sadece spekülasyondur. Ne vak'alara uyar ne de bu­nun ınantıksal bir temeli vardır. Do~rusu şudur: İslam, baştan söyledi~im gibi, hilafete ve saltanata karşı nasıl bir tavır almışsa, demokrasi sistemine karşı olan tavrı da budur. Yani, onu dışlamaz, bünyesine de almaz dışlama

399

Page 6: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

ile bünyesine alma arasında bir serbest alan, bir mübah alan, Müslüman. alimlerin, siyaset adamlarının serbestçe faaliyet gösterecekleri bir alan var­dır. O alanda Müslümanlar kendi siyasi sistemlerini kendi devlet modelleri­ni bizzat kendileri inşa ederler. Bu, bunun adaleti, eşitliği sağlayıcı, temel insan hak ve özgürlüklerine uygun olması şartıyla demokrasi konusunda İslam Dininin söyleyebileceği olumsuz bir şey yok.

Peki, demokrasi olsun; ama, bu başkanlık sistemini esas alan demok­rasi mi olsun veya parlamenter demokrasi mi olsun yahut yarı başkanlık sistemi mi olsun veyahut da sosyal demokrasi mi, liberal demokrasi mi ol­sun. Bunlar, dini açıdan fazla önemli şeyler değildir. Müslüman toplumun, Müslüman idarecilerin, Müslüman halkların kendi düşünceleriyle, tarih tecrübeleriyle ve çağdaş devlet sistemlerini de dikkate alarak oluşturmaları gereken sistemler, yönetim tarzlarıdır ve bu konuda müslüman milletler farklı yollar izleyebilir. Türkiye'de bir türlü demokrasi meydana gelir, Mı­sır'da başka türlü olabilir. Pakistan'da daha başka türlü olabilir. Nitekim, bu, Batı'da böyledir.

Demokrasinin beşiği olarak kabul edilen İngiltere'de demokrasi ile mo­narşi birlikte yü,rüyor, olabiliyor; Avrupa'nın pek çok ülkesinde de durum böyledir; ama, Fransa'ya bakıyorsunuz, demokrasi cumhuriyetle beraber­dir, monarşi yoktur. Amerika'ya bakıyorsunuz, demokrasi, başkanlık siste­miyle yürüyor. Almanya'ya bakıyorsunuz, parlamenter sistem uygulanmış.

Bütün bu farklılıklara rağmen, demokrasinin değişen kısımları olmak­la beraber, ortak olan yönleri de vardır. Bu ortak yönleri Müslümaların da bugünün şartları içerisinde kabul etmeleri, bunun gereğini savunmaları şarttır. Bunlar nelerdir? Sadece örnek olsun diye söylüyorum; mesela, ser­best seçimler, serbest seçimle teşekkül eden parlamento, serbest seçimle gelen devlet başkanı. Bunun belli bir sürede sona ermesi yani, halkın ken­di iradesiyle parlamentoyu yenilemesi, devlet başkanını değiştirmesi, birden çok partinin kurulması, vesaire gibi hususlardır. Demokrasi, daha çok te­mel insan haklarını, özgürlükleri, adaleti koruyan bir sistem, bunların bir aracı olarak görülüyor. Bugünkü şartlar içerisinde başka yönetim tarzların­dan daha iyi gayeyi sağladığına göre, Müslümanların bu konuda itirazları­nın olmaması gerekiyor.

Bu konuda, İslam, Müslümanları serbest bırakmış ve geniş bir düşün­ce alanı meydana getirmiş iken, Müslümanların kendilerini sınırlamalarını, belli dar alanlara hapsetmelerini ve o dar alanların dışına çıkamayıp diğer sistemleri görememelerini, maalesef, İslami faaliyetler, düşünce hareketleri açısından bir eksiklik ve talihsizlik olarak görüyorum.

Bunun neticesi şu oluyor; İslam'ın demokrasiyle problemi var mıdır? Demokrasinin İslam'la problemi var mıdır? vardır diyenler var, yoktur di­yenler var; Türkiye ölçeğinde veyahut İslam devletleri ölçeğinde meseleye

400

Page 7: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

baktığımız zaman, bir kere ciddi biçimlerin olduğunu görüyoruz. Bunları in­kar etmek mümkün değildir. Bunlardan iki tane örnek vermek istiyorum. Bunlardan birisi, Hindistan, Pakistan örneği. 194 7'de Hindistan bağımsız­lığını kazandıktan sonra, demokrasiyle idare edildi, bugüne kadar birtakım problemleri olmakla beraber, bu kadar problemler Fransa'da da olmuştur, bu kadar problemler Avrupa devletlerinde de olmuştur. Hindistan elli sene demokrasisini kesintisiz olarak yürütebilmiştir. Hemen yanı başındaki, Müslüman bir devlet, İslam temelleri üzerine kurulmuş olan Pakistan'ı Hin­distan'dan ayıran din faktörleridir. Pakistan demokrasisine veyahut Pakis­tan'daki devlet şekline, siyaset biçimine baktığımızda, orada farklı bir du­rumla karşılaşıyoruz. Onlar da 1947'ye kadar Hintlilerle beraber yaşadılar ve 194 7' de bağımsızlıklarını kazandılar; ama, son elli sene içerisinde büyük sıkıntılar oldu, devlet idaresi bakımından, siyaset tarzı bakımından, demok­rasi mi olsun, laiklik mi olsun, şeriat mı olsun, hilafet mi olsun, İslami bir yönetim mi olsun tartışmaları Pakistan'da bir istikrarsızlığa sebep olurken, çoğunluğu Budist olan Sihlerin, Buda dinine mensup olanlarına veyahut çoğunluğu Hindu olan Hintiiierin oluşturduğu Hindistan'da demokrasi problemi fazla yaşanmamıştır. Halbuki, bu iki halk, Pakistanlılar ve Hindis­tanllların tarihi bir, aşağı yukarı kültürü bir, bölgeleri bir, gelenekleri bir; neden bir yerde demokrasi kesintisiz işliyor; ama, öbür devlette sık sık ke­sintilere uğruyor. Eğer bunun farkı din değilse; İslam değilse, başka nedir diye sormak istiyorum. Yine sormak istiyorum. İslam'ın demokrasiyle prob­lemi yoktur diyenlere. Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Bunun cevabı şudur. De­mokrasinin Kur'an ve Hadisle problemi yok ama ulemanın bu iki kaynağı anlama ve algılama tarzıyla ciddi suretle problemi var. Vermek istediğim di­ğer bir örnek; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin dağılmasından sonra ortaya çıkmış olan bir durum. Bu dağılma hadisesinden sonra, Orta Asya'da beş tane İslam cumhuriyeti meydana geldi; Türkmenistan, Özbe­kistan, Kazakistan Kırgızistan ve Tacikistan gibi İslam cumhuriyetleri.

Diğer taraftan, bu birliğin bünyesinde mevcut olan Hıristiyan cumhuri­yetler ortaya çıktı: Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldavya, Ermenistan ve Rtısya Federasyonu gibi Hıristiyan devletlerde şöyle veya böyle, yetmiş senelik an­tidemokratik uygulamalardan sonra, bir demokrasi yoluna girildi. Henüz tecrübeleri yeterli olmayabilir; ama, seçimler oluyor, seçimle devlet başkan­ları değişebiliyor. Daha yakında Ermenistan'da, Ukrayna'da, Rusya'da par­lamento da değişebiliyor; ama, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde bu birli­ğin dağılmasından evvel, bu bölgelerde yapılan seçimlere benzer birtakım seçimler yapılıyor ve bu birlik dağılmadan evvel, aşağı yukarı, devletin ba­şında kimler varsa, onlar o makamları muhafaza ediyorlar. Yani, gösterme­lik bir seçim, göstermelik bir parlamento 1946'da demokrasiye geçmeden evvel Türkiye'de olduğu gibi.

401

Page 8: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

Şimdi, ben burada yine soruyorum: Bütün ateist propagandalam rag~ men, Orta Asya'da insanları dinden uzaklaştırma hadiselerine ragmen; ora­da İslam varlıgını korudu. Orta Asya İslam Cumhuriyetlerinin Rusya Fede­rasyonu veyahut Ukrayna kadar demokrasiye yakın olmaması, hatta Taci­kistan'ın bir kargaşaya, iç savaşa sürüklenmiş olmasının başka ne tür iza­hı vardır? Gayet tabii, birtakım sebepleri de vardır; ama, ben bu sebeplerin içerisinde din faktörünün çok önemli bir yer tuttugu inancındayım. Bu se­beple, demokrasi ile İslam arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde tahlil edilme­si, irdelenmesi ve açıga çıkarılması icap eder. Demokrasinin İslam'ın mahi­yetinde, bünyesinde görülmesi, bir takım sıkıntılara daima sebep olur; biz, buna siyasi İslam diyoruz.

Demokrasi konusunda umumi mahiyette bunları söyledikten sonra bu­rada bir şey daha ifade etmek istiyorum: Birlikte yaşama tecrübelerinden örnekler verildi. Bununla ilgili bir iki örnek vermek gerekir. Benim düşün­eerne göre, Müslümanların gayrimüslimlerle birlikte yaşamaları bir problem degil. İşte Endülüs tecrübesi veya Hindistan tecrübesi; bugün de bu örnek­ler verilebilir. Müslümanlar, gayrimüslimlerle geçinebiliyorlar, yaşayabili­yorlar ve Müslüman memleketlerdeki gayrimüslimlere ister ehlikitap olsun, ister olmasın, hoşgörü gösteriyorlar. Bu, hem hakim İslam toplumlarında, hem de mahkum İslam toplumlarında; yani, yöneten ve yönetilme duru­munda olan toplumlarda böyledir. Müslümanların yönetimi altında olan, mesela Endonezya'da, aşagı yukarı yüzde 40, yüzde 45 civarında gayrimüs­lim toplum var. Müslümanlar ile gayrimüslimler rahatlıkla iç içe ve bir ara­da yaşayabiliyorlar.

Diger taraftan, bugünkü Hindistan'da azınlık durumunda olan 100 mil­yondan fazla Müslüman zaman zaman birtakım problemler çıkınakla bera­ber Hindistan'da yaşayabiliyorlar. Problem nerede? Problem, Müslümanla­rın kendi aralarında birlikte yaşayamamaları sonucundan kaynaklanıyor. Şu anda, Cezayir'de, Cezayirli Cezayirliyle beraber bir arada yaşayamıyor. Tacikistan'da, Tacikistanlı Tacikistanlıyla bir arada yaşayamıyor. Mganis­tan'da da öyle. Problem, İslam memleketlerinde çeşitli sebeplerle meydana gelen ideolojik ayrılıklar sebebiyle, Müslümanların birbiriyle kavgalı olma­ları sorunudur. Demokrasi, bu konuda ne ölçüde bize yardımcı olur. Bu, çok önemli bir husustur veyahut da demokrasi olmayacaksa, bu konuyu halleden hangi siyasi sistem var, onun açıkça söylenınesi gerekiyor. Bugün dünyaya baktıgımız zaman, milletleri birleştiren, farklı dinlere, inanç grup­larına mensup olan insanları bir arada barındıran sistemin demokrasi ol­dugunu görüyoruz. Bunun İslam toplumlarında da gerçek manada uygu­lanması halinde, bir birligi, bir barışı saglayacagına şahsen ben inanıyo­rum; yeter ki demokrasi gerçek demokrasi olsun, yeter ki demokrasiye olan inanç samimi olsun, yeter ki demokrasiye geçici bir yönetim tarzı olarak ba-

402

Page 9: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

kılmış olmasın; başka bir yönetim tarzına ulaşmak için bir basamak olarak kullanmasın. Bu anlamdaki demokrasinin köklü problemlerimizi halledece­gine inanıyorum.

Demokrasi, yüzde yüz dine uygun bir yönetim tarzı mıdır, yani, bir Müslümanın beklentileri ve idealleri bu sistemde gerçekleşebilir mi? Hemen cevap vereyim: bu sistemde degil, hiçbir sistemde gerçekleşemez; çünkü, is-1::1m'ın ferdi oları tarafları vardır; uyup uymamakta, bu konuda insanlar ser­besttir. Mesela içki yasagı Kur'an-ı Kerim'de veyahut da hadiste içki yasak­larııyor, haramlıgı kesinkes belirtiliyor ama bir insan evinde içki içerse ona engel olunmuyor, onu cezalarıdırmıyor. Hazreti Ömer zamarıında bu örnek­leri de var, birtakım günah fiilierde de durum böyle. Bunlar ahlaki ve dini mahiyette fiillerdir. Olarıları yapmak zaten mümkün degil. Hukuki mahiyet­te olanlar yasaklanır ve cezalar konur: Birlikte yaşamak dedigirniz zaman, ben, daha çok, ırkları farklı, bölgeleri, tarihleri, gelenekleri farklı Müslü­manların Müslümarılarla nasıl yaşamaları, Müslüman toplumların kendi aralarında huzuru, güveni, istikrarı nasıl temin etmeleri gerektigtni anlıyo­rum.

Hazreti Peygamber zamanında, kazanın başında bizzat kendisi bulunu­yordu. Ondan sonra, halifeler bu işi yapmaya devam ettiler; ama, İslam top­rakları genişledigi ve yeni yeni büyük şehirler oluştugu için, orada halife adına bu işi yürütecek olan kadılar ve müftüler tayin edildi. Bütün kadıla­rın baglı oldugu kadıya da, kadı'l-kudat ismi verildi ki, bu daha çok Abbasi­ler zamanında ortaya çıkmış bir hadisedir. Bunun yanında, bir de divan-ı mezalim, ortaya çıkan haksızlıkları halletmek, tasfiye etmek, bir sonuca baglamak maksadıyla kurulmuş olan bir müessesedir. Onun da başında yi­ne devlet başkanları vardır. Devlet başkarılarının riyaset ettigi bir mahke­medir bu; ama, devlet başkanlarının işleri çok oldugundan bu görev kadı'l­kudat dedigirniz kişilere verilmiştir. Kadı'l-kudatlar, bugünkü yargının ba­gımsızlıgı manasma yakın bir şekilde bagımsız sayılıyorlardı. Bu gelenek daha sonraki devletlerde de devam etti. Osmanlarda, müftülük, kadılık şek­linde devamı eden bu müessese, daha sonra kazaskerlik veyahut da Şeyhü­lislamlık makamı haline geldi. Daha sonra, Osmanlıların son döneminde birtakım degişiklikler geçirdi.

Sadece şunu söylemek istiyorum; Bursa'dan geliyorum; burası Osman­lı Devletinin kuruldugu bir yerdir. İki sene evvel, Osman Gazi'nin bir hey­keli dikildi. Osman Gazi'nin heykelinin bulundugu yerin altında bir ibare var. O benim bu konudaki düşüncelerimi özetliyor. Adil, insaflı ve dürüst bir hükümdar olan Osman Gazi vefat ederken, ogluna yaptıgı bir vasiyet var, bu ibare orada yazılı, gayet veciz, gayet güzel bir ibare: "Adil Ol!"

403

/

Page 10: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

Adaletin Kavramı ve Çeşitleri

Adalet din, ahlak, siyaset, idare ve hukuk boyutları bulunan son dere­ce kapsamlı bir kavramdır. Özü itibariyle evrensel bir olay olan adalet, algı­lanma ve uygulama itibariyle zamana, mekana ve toplurnlara göre farklılık­lar gösterir. Biz bu tebliğimizde bu kavramın İslam toplumlarındaki algıla­nış şekli ve uygulaınaları üzerinde duracağız.

Önce şu hususu belirtelim. Eflatun ve Aristo gibi eski yunan filozofları­nın adalet kavramıyla ilgili olarak yaptıkları tanımlar, yorumlar ve tartışma­lar İslam aleminde bilinmektedir. Farabi ve İbn Sina gibi İslam filozofları devlet ve siyaset meselesi üzerinde dururken söz konusu adalet anlayışdan yararlanmışlardır. Müslüman filozoflar Doğudaki adalet anlayışını geniş öl­çüde bilmekte, çeşitli vesilelerle ondan örnekler vermektedirler.

Ancak Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeritlerin üzerinde durduğu adalet an­layışı dış etkilerin söz konusu olmadığı bir zamanda ortaya konulmuş olma­sı bakımından son derece ilginçtir. Kur'an ve hadislerde açıklanan, Hz. Pey­gamber ve ilk dört halifesi tarafından uygulanan adalet anlayış adl, kıst, va­sat hak ve istikaınet gibi çeşitli terimlerleifade edilmiştirOl. İslam'daki ada­let anlayışı İslam'uı geneli dikkate alındığında daha iyi anlaşılabilir. Sadece adl ve adalet kelimelerinden yola çıkarak İslam'ın adalet anlayışını ortaya koymak eksik ve yanlış bir sonuç verir. Bu konuda bir iki örnek üzerinde d uralım:

"Allah adli (adaleti) emreder." (Nahl, 16/90).

"İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmediniz." (N isa, 4/58) Siyasi adalet.

"Ey iman edenler Allah için hakkı ayakta tutan adil şahitler olun. Bir kavme olan düşmanlığınız onlar hakkında adil olmanıza engel olmasın" Adaletli olun. Allah'tan korkanların yapacağı en uygun şey budur. Allah'tan korkun, yaptıklarınızdan Allah'ın haberi vardır." (Maide, 5/82).

Allah Teala Hz. Peygaınber'e "Aranızda adaleti sağlamakla emrolun­dum" (Şuara, 42/ 15) demesini emretmiştir. Her yönetici ve yetkili bu ilahi fermanın muhatabıdır.

Kur'an ve hadislerde adalet kavramı bazan kıst (hakkaniyet, ölçü, na­safet) sözüyle dile getirilmiştir: "Hüküm verdiğinde aralarında kıst ... (ada~ let) ile hükmet" (Maide, 5/42, Mumtahine, 9/8). Deki Rabbim bana adaleti emretti" (Araf, 71 ... ) "Ey insanlar adaleti gözetiniz" (Nisa, 4!127, 135).

Bazan adalet vasat (orta) sözüyle dile getirilir "orta ümmet" (bk. Bakara 2/143) ifadesi adalet ve eşitlik şeklinde yorumlanmıştır (bk. Tirmizi, Tefsir, 2, No: 2961 ).

(1) bk. Ragıp. Müjredat, Kahire, 1961. s. 325. Asım Efendi, Kom. Tercümesi, İstanbul, 1305,

III, 143D.

404

Page 11: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

Nasafet ve insaf hem eşitlik, hem de adalet anlamına gelir. Nasafet teri­miyle daha çok dengeleyici adalet anlayışı anlatılır(2l.

Kur'an'da "Hak sahiplerine hakkını tam olarak vermek" şeklinde tanım­lanan dağıtıcı adalet "hak" sözüyle ifade edilmiştir: "İnsanlar arasında hak ile hükmet" (Enbiya, 21/112, Sa'd, 38/22, 26) mealindeki ayetlerde geçen "Hak" adalet olarak anlaşılmıştır.

Kur'an ve hadislerde önemle bahis konusu edilen "Emanetlerin ehil olanlara verilmesi (b k, N isa, 41 58), bir hadiste belirtildi~i gibi konuyla ilgili görevleri ehil olanlara verilmemesi halinde kıyametin kopmasının yakın ol­du~u (bk, Buhari, İlim, 2) hususu da adaletle ilgilidir. Birer emanet olan si­yasi, idari ve sosyal makamların, mevkilerin ve görevlerin ehil olanlara ve­rilmesi sosyal düzenin güvencesi oldu~u gibi adaletin de gere~idir.

Yukarıda açıklanan adi, adalet, kıst, nasafet, hakkaniyet ve emanet te­rimleri sözlükte denklik, dengeleme, ölçü, eşitlik, hak-hukuk ve sorumluluk gibi maniliara gelmektedir. Adaletin ve hukukun simgesi olan mizan (Tera­zi) terimi söz konusu temel kavramları içerir. Kur'an'da adalet ile terazi an­lamındaki ilişkiye dikkat çekilir. Allah'ın gö~ü yükseltti~inden, teraziyi koy­du~undan, terazinin bozulmaması, haksızca degil hakcakullanılması iste­di~inden bahsedilir (bk. Rahman, 55/7-9). Burada mizan hem evrendeki dengeye, hem de sosyal, siyasi, idari ve hukuki dengeye işaret eder. "Adale­tin en önemli işlevlerinden biri olan dengeleme hususu bu: şekilde ifade edil­miştir.

"Allah hak olarak kitabı ve mizani indirdi (Şura, 421 1 7) meaiindeki ayette geçen mizandan maksat müfessirlere göre adalet ve nasafettir. Ada­leti ve onun simgesi olan teraziyi Allah Teala'nın yeryüzüne indirmiş olma­sı bu kavramın hem ilahi ve kudsi bir menşei bulundu~na, hem de evren­sel oldu~una işaret eder. Söz konusu ifade adalete uygun olan her şeyin ila­hi iradeye de uygun oldu~unu gösterir.

Adalet Kur'an ve hadislerde ifade edilen şer'i hükümlerle sınırlı de~ldir. Adalet şeriattan daha kapsamlı bir kavramdır. Adalet kavramı üzerinde önemle duran Hz. Peygamber adil yöneticilerin kıyamet günü Allah'ın özel \ bir ikramına nail olacaklarını (bk. Buharl, Hudud, 15, Muslim, Zeka, 16). "adil yöneticilerin yerlerinin Allah katındaki kürsüler oldu~nu" (bk. Müs-lim, İmaret, 18) bildirmiş di~er taraftan zalim, zerba ve hak tanımayan yö-neticileri kötülemiş, zalim bir hükümdarın veya emirin yanında adaleti sa­vunmanın en faziletli cihad olduğunu haber vermiştir (Tirmizi, Fiten, 13, Ebu Davud, Melahim, 17, Nesai, Biat, 37). İslam'da bir saat adaletle hük-metmek 60 sene ibadet etmekten daha hayırlı sayılmıştırf3l.

(2) age.

(3) Nüveyrl, VI, 33.

405

Page 12: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

Müslüman yazarlar sık sık "Adaletle idare ikizdir", biri olmadan digeri olmaz, "Adalet mülkün temelidir". Zalim yöneticiler bindigi dalı kesen kişi­ye benzer. "Kafir bir devlet yaşar; zalim bir devlet yaşayamaz". "Yönetenler adaletten uz aklaşınca yönetilenler de itaattan uzaklaşır." gibi adaletin önem ve degerini vurgulayan veeizeleri tekrar etmişlerdir. Adil bir yönetim daima halkın egitimlerini, isteklerini, çıkarlarını gözetir ve rızalarını alır. Böylece halkı yönetime ortak eder, adaletli yönetim, şekli ne olursa olsun özde de­mokratiktir.

Maverdi'ye göre adil bir yönetim ve hüküm şu dört ilkeyi gözönünde bu-lundurur:

a) Yönetirnde kolaylıgı esas alır.

b) Yönetirnde zorluk çıkarmaz.

c) İcraatta hak-hukuk gözetir.

d) Kuvvete dayanıp baskı kurmaz(4l.

İslam'da adaletin çeşitli ,şekülerden bahsedümiştir. İslam'daki adalet anlayışı Allah'a dayanır, bu bakımdan ilahi ve kutsal bir kavramdır. Alah'ın isimlerinden birLadüdir, (adl) (bk. Tirmizi, Daavat, 83). Adil olan Allah ada­leti emreder {bk. Yunus, 10/4, 47, 54). Kur'an'da Allah'ın zalim olmadıgı, kimseye zulmetınediği sıkça vurgulanır (Mesela bk. Al-i İmran, 3!182, En­fal. 8/51, Hac, 22/10, Kaf, 50/29). Allah, kendi açısından bu illernde ada­leti gerçekleştirmiş, kullarının da kendi aralarında bu ilkeyi gerçekleştirme­lerini istemiştir. İnsanların adaletli hareket etmemeleri ve zulmetmeleri ha­linde ortaya çıkacak haksızlıkları da ahiretteki adaletiyle ortadan kaldıra­cak, kimsenin hakkı kimsede kalmayacak, zerre kadar iyilik veya kötülük yapan yaptıgının karşıligını görecektir. Dünyadaki ilahi adaletin ahiretteki boyutuyla düşünüldügü zaman mutlak ve idael bir adalet oldugu anlaşır. "Allah hakimierin en hayırlısıdır. Allah hakirolerin en mükemmelidir" (bk. A'raf, 7/87, Tin, 95/8) mealindeki ayetler Allah'ın mutlak ve ideal anlamda adaletli oldugunu gösterir. Özellikle Mu'tezile bilginleri Allah'ın adaleti ko­nusu üzerinde önemle durmuşlar, bunu beş temel ilkeden biri olarak gör­müşler, ilahi adaletin toplumdaki boyutunu açıklamaya çalışmışlardır. is­lam'daki adaletin kutsal kaynagı budur.

İslam'daki adalet anlayışının ük uygulayıcısı Hz. Peygamberdir. O, İs­lam devletinin vatandaşları herkese eşit davranmış. adaletle muamele yap­mış herkese hak ettigini vermiş, devlet görevlerini ve hizmetlerini ehliyet ve liyakat sahibi kişilere tevdi etmiş, bunları denetim altında tutmuş, gelen şi­kayetleri araştırmış, haksızlık yapan kamu görevlilerini degiştirmiş, ihmal ve kusuru görülenleri çeşitli şekülerde cezalandırmış, kimseye imtiyaz tanı-

(4) Maverdi, 142.

406

Page 13: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

mamış, farklı muamele yapmamış, eş-dost, hısım-akraba kayırmamış, ilti­mas geçmemiş, hükümleri herkese eşit olarak uygulamış, nimetleri ve kül­fetleri ölçülü ve dengeli olarak dağıtmıştır. Diğer taraftan gayri müslimlerle yaptığı anlaşmalara (muahede, muahid) sadık kalmış, İslam devletinin va­tandaşı olmayı kabul eden zirnınilere ve İslam devletine sığınan mültecilere (müste'menlere) de adaletle davranmış, can, mal, mesken ve namuslarını korumuştur.

Müslüman-gayri müslim, hür-köle, erkek-kadın arasındaki hukuki ve siyasi eşitsizliği, şartların elverdiği nisbette adalet ölçülerine yaklaştırmış­tır.

Hz. Peygamber icraatında ve yönetiminde siyasi ve hukuki adaleti esas alırken dini ve ahlaki anlamdaki adaleti de gerçekleştirmekten geri durma­mıştır. Bir insanın kendisi için istediği şeyi başkaları için de istemesi, ken­disi için istemediği bir şeyi, başkaları için de istememesi (bk. Tirmizi, Zühd, 2, İbn Mace Zühd, 24, Buhari, İman, 7, Müslim, İman, 71). İslam'daki ah­laki anlamdaki adalet ve nasafatin esasını oluşturur. İslam ahlakında da adalet, hikmet, iffet ve cesaret ahiakın dört temel ilkesi olarak kabul edil­miş, burada adalet "arzu ve öfkenin aklın ve dinin egemenliği altında olma­sı" şeklinde tanımlanmıştırl5l. Diğer taraftan fazilet ifratla tefrit arasındaki itidal yoludur" denirken de adaletin ahiakın temeli olduğu belirtilmiştir. Çünkü itidal adalet anlamına gelir.

Dini adalet müminin inanç ve ibadetlerinde ihlaslı olması, Allah'ın emir ve yasalarına samimi bir şekilde tam olarak uyması anlamına gelir. Uhrevi adalet ve dini adalet sayılır "Boynuzsuz koç hakkını boynuzlu koçtan ala­cak (İmam Ahmed, Müsned, I, 72) hadisi bu adaleti dile getirir.

İslam'da, kanun önünde eşitliği ve herkese hakkı olanı vermeyi göste­ren adalete de büyük önem verilmiş devletlerin çöküşü ve toplumların yok oluşu bu anlamdaki adaletin olmayışıyla açıklanmıştır. Nüfuzlu ve itibarlı bir kabile olan Mahzumoğullarından bir kadının hırsızlık yaptığı kesinleşip cezalandırılması gerekince, kadının cezalandırılmaması için Usame b. Zeyd Hz. Peygamber'e gönderilmişti. Hz. Peygamber: "Sizden evvelkilerin mahvol­malarının sebebi sıradan biri suç işlediğinde onu cezalandırmaları, itibarlı ve nüfuzlu biri suç işlediğinde onu cezalandırmamalarıdır. Valiahi bu suçu kızım Fatıma işlemiş olsa hiç bakınanı onu da cezalandırırdım demiş ve bu konudaki aracılığı kınamıştır (bk. Buhari, Hudud, II, Müslim, Hudud, 8).

İslam'da devlet başkanı, onu temsilen icraat yapan her kademedeki yö­neticiler, kanunları uygulamakla görevli olan savcılar ve hakimler; polis, jandarma, zabıta ve asker gibi güvenlik görevlileri alimler ve eğitimeHer adil olmak zorundadırlar.

(5) Gazzali, İhya. III, 53.

407

Page 14: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

Bütün İslam 8.limleri bir devlet adamının en az şu dört niteliği taşıma­sı lazım geldiği konusunda görüş birliğindedirler: Adalet, ilim, yeterli sağ­lıkl6l. Bir kimsenin devlet veya hükümet başkanı adına icraat yapan bütün yöneticilerin bu niteliğe sahib olmaları şarttır. Devletin ve toplumun baştan sona kadar adaletli olmasının anlamı budur. Aslında tüm sosyal kurumla­rın, devletin bu kesimdeki organların, vakıfların ve derneklerin ortak yanla­rı toplum hayatında adaleti gerçekleştirmektir.

Mehdilik konusu Sünni inanç açısından fazla önemi olmamakla bera­ber, "Mehdi zulüm ve cevr ile dolan dünyaya adalet ve hukuku egemen kı­lacaktır" şeklinde tanımlanmış olması adalete duyulan özlemi dile getirme­si bakımından önemlidir.

İslam düşünüderi ve bilginleri evrensel adaletin başka toplumlardaki başarılı uygulamalarını takdir etmişler, teorik alanda filozofların adalet ko­nusundaki fikirlerinden faydalanmışlar, adaletle ünlü doğulu hükümdarla­rın uygulamalarını örnek olarak göstermişler Abdullah b. Mukaffa (ö. 759) tarafındaArapça'ya tercüme edilen Hint Filozofu Beydaha'nın Kelile ve Dirn­ne isimli eserinde siyasi ve idari hayatta adalet ve nasafetin gereğine sık sık atıfta bulunulmuştur. Adaletiyle ünlü Sasani hükümdarı Enuşirvan'ın (ö. 579) siyaset tarzı ve uygulaması örnek olarak gösterilmiştir. Hatta Hz. Pey­gamber'in Enuşirvan gibi adil bir hükümdar zamanında doğduğu için ken­disini talihli saydığım ifade ettiğine inanılmıştırl7l.

İbn Haldun Mukaddime'sinde doğulu ve batılı filozofların, devlet ve si­yaset alanında adalete verdikleri önemi belirtirken Enuşirvan'ın şunu söy­lediğini anlatır: Devlet (mülk) askerle, asker servetle, servet vergi ile, vergi umranla, umran adaletle, adalet iyi yetişmiş yöneticilerle, yöneticilerin iyi yetişmeleri vezirlerin dürüst olmalarıyla mümkün olur. Her şeyin başı ise hükümdarın bizzat halkın durumunu araştırması, yönetimi altında bulu­nanları eğitme gücüne sahib olmasıdır. Bu sayede hükümdar halka hakim olur, halk onu hükmü altına alamaz. Eğer yönetici halkın eğilimlerini, istek­lerini ve çıkarlarını bilir, onları bu yönde idare ederse adalet gerçekleşir.

İbn Haldun, sosyal kurumların ve kültür değerlerinin birbiriyle olan ilişkilerini gösteren ve Aristo'ya atfedilen şu sekiz önermeden bahseder:

1. Alem (insanlık) bir bahçedir, çeperi devlettir.

2. Devlet bir otoritedir, sünnet (iyi yönetim, gelenek) onunla yaşar.

3. Sünnet siyasettir, onu hükümdar yürütür.

4. Hükümdar bir nizamdır, onu asker güçlendirir.

5. Asker yardımcıdır, geçimi malla sağlanır.

(6) İbn Haldun, Mukaddime, 173, Maverdi, el-Ahkamu's-Sultaniyye, s. 6, 17. (7) Gazzali, et-Tibru'l-Mesbuk, Kahire, 1317, s. 260.

408

Page 15: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

6. Mal (maddi ihtiyaçları karşılayarı bir) rızktır, onu halk üretir.

7. Halk (Tebaa) kullardır, onu adalet korur.

8. Adalet varlığ;ı istenen iyi bir şeydir, illemin varlığ;ı ona dayarıır ve alem bir bahçedir.

Bu önermede sosyal ve siyasi hayatın adalete dayarıdığ;ı açık olarak gös­terilmiş tir.

Sosyal, siyasi, idari ve hukuki alarılardaki adaletin önem ve gereğ;i üze­rinde Türk düşünürler de durmuşlar, sultarılara öğ;üt vermek için kaleme aldıkları eserlerde bu hususu önemle belirtmişlerdir. Yusuf Has Hacib (ö. 1069) Kutadgu Bilig'de adaleti gerçekleştirmek için Aytaldı'nın adaletli bir hükümdar oları K ün Toğ;di'nin ülkesine gittiğ;inden ve ona yardımcı oldu­ğ;undarı bahseder. Nizamü'l-mülk'te Siyasetnamesi'nde hükümdarlara ada­leti tavsiye eder, adaletin faydalarını, zulmün zararlarını arılatır!Sl.

Osmarılı bilginleri, ilim ve fikir adamları da siyasetcilere ve yöneticilere her zamarı adaleti gözetmelerini öğ;ütlemişlerdir. Koçi Bey "velhasıl Osmarı­lı Saltarıatının şevket ve kudreti askerle, askerlerin gücü ise hazine iledir. Hazinenin geliri tebaadarıdır, Tebaarıın varlığ;ı da adaletledir. Zulüm gören­lerin alıları harıumarıları harab eder. Haksızlığ;a uğ;rayarıların göz yaşları dünyayı yaşarımaz hale getirir" demektedir!9l.

Kendisi de adaletli bir hükümdar oları Osmarı, oğ;lu Orharı Gazi'ye: "Adil ol" diye vasiyet etmişti. (bk. Bilgin, M. T. İslam Anskl. IX, 442)ııoı.

İslam devletlerinde mahkemelerde adaletin tecellisine yardımcı olmak için Adalet-i Şuhud (şahidlerin adaletini araştırarı ve tesbit eden bir mües­sese) kurulmuştur)!lll.

Adalet, nasafet ve hakkarıiyetin olmadığ;ı yerde zulm, cevr ve haksızlık vardır. Allah zulmü kendine haram kılmış, kullarının da birbirine zulmet­melerini yasaklamıştır (Müslim, Birr, 55). Mazlumun duası Allah katında makbuldur (Buhari, Mezillim, 9, Müslim, İmarı, 29).

Adalet umrarı, gelişme, refah, bolluk ve güven sahibi oldiığ;u gibi zulüm de beldelerin harab; şehir, kasaba ve köylerin virarı olmasına, kıtlığ;a yoklu­ğ;a, carı ve mal güvenliğ;inin ortadarı kalkmasına sebep olur. Bu da devletle­rin yıkılmasına, medeniyetin ve toplumun çökmesine sebep olur. Müslümarı yazarlar zulümle sosyal çöküntü arasındaki ilişkiye özellikle dikkat çekmiş­lerdir. İbn Haldun'un arılattığ;ına göre Mecusi din bilgini Mabed, zalim hü­kümdar Behram'a şunu arılatmıştı. Bir erkek baykuş dişi bir baykuşle ev-

(8) Nizamü'l-mülk. Siyasetname. İstanbul, 1981, s. 329. (9) Koçi Bey, Risale, İstanbul, 1972, s. 50, 47.

(lO) Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, İstanbul, 1302, I, 71, Tezkire, İstanbul, 1953, I, 97. (ll) İbn Haldun, Mukaddime, s. 200. Mecelle madde, 1705.

409

Page 16: Islam ve Demokrasiisamveri.org/pdfdrg/D071014/1998/1998_ULUDAGS.pdf · 2015. 9. 8. · bugün, demokrasi, demokratik bir yönetim düşünülüyor. Sadece Batı'da değil, doguda

lenmek ister. Dişi baykuş · teklifi kabul eder ama başlık olarak yirmi har ab köy ister. Erkek baykuş, bunu kabul eder ve: "Eğer Behram'ın hükümdar­lığı devam ederse ona bin harab ve viran köy vereceğini söyler. Behram du­rumu farkeder ve Mabed'den yol göstermesini ister. Mabed ona der ki: Ey Hükümdar! Devletin güç kaynağı hukuktur, Alah'ın emir ve yasaklarını gö­zetmektir.Hukukun varlığı da hükümdara dayanır. Hükümdar, devlet adamlarına, devlet adamları paraya muhtaçtır. Para ise ancak umranla el­de, edilir. Ülkede ururan için de mutlaka adalet gereklidir. Adalet, insanlar arasına Allah tarafından konulan bir terazidir, bunun bekçisi hükümdar­dır(12l. İbn Haldun zulmün uygarlığı nasıl harab ettiğini misallerle anlatır. Ona göre zulüm ve haksızlık insandaki mal kazanma hevesini, servet edin­me emelini yok eder, teşebbüs ruhunu öldürür. Zulüm, başkasının malını bedelsiz ve sebepsiz olarak almaktan ibaret değildir. Haksız olarak konulan vergiler ve tebaaya gördürülen angarya işler zulümdür. Özeiiikle devletin ti­carette tebaa ile rekabete girmesi, fiyatları istediği gibi ayarlayarak hakkı zarara sokması en büyük zulümlerdendir03l.

Adaletin ineklerin sütlerini artırdığına, zulmün ise azalttığına inanılır. Kisra Perviz ine,klerin bol süt verdiğini görünce vergiyi artırmaya niyet et­miş. Fakat bu niyet birden ineklerin sütlerinin azalmasına sebep olmuştu. Kisra Perviz: "İneklerin sütleri neden azaldı" diye sorunca köylü kadın şu cevabı vermişti: "Hükümdar zulme niyet edince bereket gider"04l bunun için: "Devletin adil olması bahar yağmurundan daha hayırlıdır" denilmiştir.

Gazneli Sultan Mahmud, oğlu Mesud'un bir tüccara yaptığı zulmü kal­dırınca Gazne dünyanın en güzel mallarının pazarlandığı, bolluk ve bereket olan bir belde haline gelir(15l.

Teşekkür ederim.

(12) İbn Haldun. Mukaddime, 256, 6. (13) İbn Haldun, Mukaddime, 255-259. (14) Nüveyri, Nihayetu'l-ereb, Vl, 36. Gazzali, et-Tibru'l-Mesbuk, Kahire, 1987, s. 184. (15) bk. Nizamu'l-mülk, Siyasetname, İstanbul, 1981, s. 329.

410