İstanbul style magazine | sayı 3
DESCRIPTION
Aylık Moda, Aktüel ve Magazin Dergisi.TRANSCRIPT
Modanın yeni hayallerive tutkuları...
ÖzlemKatipoglu
ErdemKınay
-istanbulstylemagazine.com
“Her Şey Moda”
MA
RT
20
14
. SA
YI:
3 .
FİYA
TI:
10
TL
İSTANBUL
Mercedes-BenzFashion Week
Kartvizitiniz,
Kartvizitler, kurumsal kimliğin ayrılmaz
bir parçası olduğu için bu doğrultuda
hazırlanması gerekir.
Kartvizitler, profesyonelliğin kısa bir
ifadesidir.
İş görüşmelerine başlamadan önce
kartvizitlerin değişimi son derece
önemlidir.
Basit görünüşünün yanında imaj
bakımından etkili bir reklamdır.
Kartvizitlerindeki imajlarını düzeltmekle de
kendilerini tanıtabilmektedirler.
Bu tarifte olduğu üzere hazırlanan
kartvizitlerin dijital ortamda mobil
telefonlara (Iphone, Ipad, Blackberry vb.)
masaüstü-diz üstü bilgisayarlara uygun
yazılımlarla hazırlanması, kullanılması...
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 1
Hz. Mevlana’nın dediği gibi üç nokta; bitmeyen,
bitemeyendir. Biz de hep “üç nokta“ olacağız...
Editör
Merhabalar… Şubat ayı sanki sondaki 3 gün çok günmüş gibi bir anda bitiverdi ama dolu dolu geçti… Biz dergicilerin heyecanı hiç bitmez, bir ay biter sonraki ayın heyecanına yolculuk başlar. Peki bu heyecanın sırrı ne? Tabii ki siz değerli
okuyucularımıza içinde size de bir heyecan katabilecek dolu dolu bir dergi sunabilmek…
Dergimiz hazır ve yine ilginç, okumaya bayılacağınız konularla, röportajlarla sizleri bekliyor… Bir çok moda severin takip ettiği gibi Mart ayının ortalarına doğru ‘İstanbul Fashion Week’ haftası başlıyor… Dergimizi güzel, tatlı bir telaş aldı; bu moda haftasının nabzını tutmaya hazırlanan ekibimiz şimdiden hazır ve o renkli, müthiş atmosferi size tüm kareleriyle yaşatmaya hazırlanıyor. İşte Nisan sayımızda bu güzel anların fotoğraflarını bulacaksınız… Farkımızı farkedeceksiniz…!
Her zaman yenilikçiliği düşünen ve bu anlayışla hareket eden kadromuzla; yenilikçi ve farklı düşüncelerimize bu sayıda yenilerini ekleyip sizlere sunmaya hazırlanıyoruz. En iyiyi sunmanın heyecanıyla çalışırken dergimiz içinde de önemli bir değişiklik yaptık ve beğeneceğinizi düşündüğümüz logo değişikliğine gittik. Aynı zamanda ‘Turizmin Sesi’nden Bora ÖZGEN ile stratejik ortaklığa gidildi…
Kendi ifadesiyle hayalleri olan, kalbinin sesini dinleyen; başarabileceğine inandığı, çok istediği ve sevdiği bir işi yapan… Haksızlığa tahammülü olmayan, sorgulayan, detaycı, çalışkan, sorumluluk sahibi, kafası hiç durmadan tasarlayan, duygusal, bazen pireyi deve yapan, açık ve net, asi, yeri gelince çocuksu, neşeli ve enerjik birini ‘Özlem KATİPOĞLU’ nu bu ay kapak yaptık...Kıymetini bildiğimiz bilmediğimiz her anımız önemli… Burada önemli bir kelimenin altını çizmek gerekirse, farkındalık, biz bunun farkında mıyız? Bir başka önemli konuda gerçekten sağlıklı bir iletişim kurduğumuza inanıyor muyuz? Halledilmesi gereken en önemli sorunların başında gelen sorunun ve sorununda bunun olduğu aşikar gözüküyor…
Seçimlerimiz bizim hayatımızın gidişatını belirliyor. Düşünsenize kalktığımızda ‘şunu mu yapsam, bunu mu yapsam’ la başlayıp devam ediyor ve yine bu sorularla bitiriyoruz günümüzü… İlk önce bunun farkında olup -farkındalık- seçimlerimizi doğru yaparak hareket etmeliyiz ve bu şekilde zamanımızı gereksiz işlerden arındırıp, bulunduğumuz anın kıymetini bilerek etkili bir şekilde
kullanma sanatına sahip olmalıyız. Dikkatimi çeken bir unsur da hataları hatayla karşılamak… Bu da her zaman revaçta olan günün modası diye nitelendiriyorum… Bu konuda düşünmek gerek??
‘’Bu yılın şu geçen iki ayı, çok önemli günlere ve anlara sahne oldu.’’Bizi biz yapan farklılığımızın haritasını, bizi takip eden okurlarımıza sunacaklarımız olacak…!!
İşte bazıları: “Style Mekan” ; Film ve dizilerdeki merak ettiğiniz mekanlar… “Style İşyerinde Moda” ;Tanınmış kişiler ve işyerleri veee...iş arkadaşları nasıl giyinir ve modayı takip eder mi? Sizce…? Siz durun! Merak ettiklerinizi fotoğraflarımız söylesin… Veee diğerleri…!
Bu arada sosyal sorumluluk projelerimiz hız kesmeden devam ediyor… İlginizi çekeceğini düşündüğüm Burada “Engelsiz” siniz sosyal sorumluluk projemizin ilk tohumlarını bu sayımızda attık.Sayın ‘Emre ERDEMOĞLU’ dergimizde Ayakkabının Moda Serüveni “Style Pabuç” sayfasını hazırlıyordu… İşlerinin yoğunluğundan dolayı aramızdan ayrılmak zorunda kaldı… Kendisine başarılar diliyoruz… İstanbul Style Magazine ailesine bize çok büyük katkıları olacağına inandığımız; genç, hırslı yeni moda editörümüz Melis BOZKURT’u aramıza kattık. Hoşgeldin, Melis! Bu sayımızda Sevgili Gökhan TALAY, “Style Pabuç” köşesinde estetik, farklı ve göz alıcı pabuç kolleksiyonunu bizim için donattı… Ayakkabının Moda Serüveni ‘’Style Pabuç‘’ yine ilgi çekici pabuçları ve yazılarıyla sizlerle olacak…
…Ve her zaman dergimizden vazgeçemiyenlerinden olmanız için sunacağımız yeniliklerle sizleri her ay buluşturmak dileğiyle; hayatımızın çok saygı değer kadınlarımızın Kadınlar Günü’nüzü kutluyor ve her anı değerli günlerinizin mutlu, huzurlu, sağlıklı, sevgi, başarı ve keyif dolu geçmesini diliyorum... Gül yüzünüz ve kalbiniz hep gülsün…
Dergimizin her sayfasına emeği geçen, katkılarıyla farklı birer renk katan tüm çalışma arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler…
Özcan UzunGenel Yayın Yönetmeni
2 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İmtiyaz SahibiÜmit Şanal
Genel Yayın YönetmeniÖzcan Uzunozcanuzun@İstanbulstylemagazine.com
Genel KoordinatörSedat Karagözsedatkaragoz@İstanbulstylemagazine.com
Medya, Kurumsal Proje Grup DirektörüElif Altuntaşelifaltuntas@İstanbulstylemagazine.com
Medya, Kurumsal Marka Grup DirektörüEbru Erbaşebruerbas@İstanbulstylemagazine.com
Medya, Kurumsal İletişim Grup DirektörüYener Yüksekyeneryuksek@İstanbulstylemagazine.com
Yayın KuruluÖzcan Uzun / Erez Eğilmez / Yakup Şanal / Yavuz ÇelebilerOktay Kapdan / Kemal Kaplan
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüÜmit Şanalumitsanal@İstanbulstylemagazine.com
Sanat YönetmeniGökhan Kulgokhankul@İstanbulstylemagazine.com
EditörSinem Eyigözsinemeyigöz@İstanbulstylemagazine.com
Yazı İşleri MüdürüDuygu Ergovanduyguergovan@İstanbulstylemagazine.com
YazarlarHülya Konar, Erez Eğilmez, Serhan Türkmenoğlu, Yener Yüksek Dr. Kerim Serhan Tavas, Sami Zana Aslan
Görsel YönetmenNezihe Karakayanezihekarakaya@İstanbulstylemagazine.com
Reklam YönetmeniNur Hilal (Yeniay) Filnurhilal@İstanbulstylemagazine.com
FotoğrafDeniz Tokgözdeniztokgoz@İstanbulstylemagazine.com
Moda EditörüMelis Bozkurtmelisbozkurt@İstanbulstylemagazine.com
Yönetici AsistanıSeda Ertogrulsedaertogrul@İstanbulstylemagazine.com
Stratejik Çözüm OrtağıTurizmin Sesi Bora Özgen
BaskıAda Ofset Mat. San. Tıc. Ltd. Stı.Litros Yolu 2. Matbaacılar SitesiZe-2 Blok Kat:1 Topkapı-IstanbulTel: 0212 567 12 42 Pbx
İdari MerkeziÖrnek Mah. Şehit Cahar Dudayev Cad. No:10 K.1 D.3 Ataşehir İstanbul Tel.: 0 216 324 46 44 0 216 324 48 44 0 216 324 49 44
Medya İletişim & PlanlamaArtı Destek Medya, Artı Destek Grup
Derginin Yayın TürüYerel, Süreli
Derginin KonusuMagazin, Moda, Aktüel
Baski Tarihi: 15.03.2013
Yayım SüresiAylık
İstanbul Style Magazine Dergisinde Yer Alan Yazılardaki Görüşler Yazarlarına Fotoğraflardaki Sorumluluk Çekenlere Aittir. İstanbul Style Magazine Dergisi Basın Yayın İlkelerine Uymaya Söz Vermiştir. İstanbul Style Magazine Dergisinde Yayınlanan Reklamlar Ücretsizdir. Tanıtım Sayısı Olarak Ücretsiz Dağıtılacaktır.
BİZİ TAKİP EDİN!
/istanbulsty lemagazine
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 3
4 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Bu ay...
Özlem Katipoğlu Ben Zor Biriyim100
Irina ShaykNefes Kesti32
6 Paris’te Her Yer Moda
8 Londra Moda haftası’nda Bora Aksu Rüzgarı
12 9 Büyük Usta ve Âlâ Portreler
14 CNR Avrasya Boat Show
18 Moto Bike Expo 2014
22 86. Oscar Ödül Töreni
26 Alan Project
28 Bafta Ödülleri Sahiplerini Buldu
32 Irına Shayk yeni tanıtımda nefes kesti
34 Gökhan Talay Koleksiyonu
36 Koi Turuncusu
38 Vitrin Gez Gözlük Seçiyoruz
40 Cruise Koleksiyonu
42 Carmen Dell’orefice
44 Kadınlar Günü Kadınları Anlamanın Günü
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 5
Erdem KınayPop’un En İyi Aranjörü70
Kadınlar GünüKadınları Anlamanın Günü44
50 Korkunç Bir Kaza,Muhteşem Bir Yaşama Arzusu ve Başarının Hikayesi...
54 Erkek Ne Söyler, Kadın Ne Anlar
58 İnsan Olmaya Devam Edelim
60 Kişisel Bakım Rehberi
66 O Ses Türkiye’nin İkincisi ve En Naif İsmi
70 Pop Dünyasının En İyi AranjörüErdem Kınay
78 Kayak Tutkusu
86 Bir Yastık Hikayesi
100 Özlem Katipoğlu: Ben Zor Biriyim
106 Nurol Life Aslantepe
110 Range Rover Evoque
112 Ayın Burcu: Balık
116 Lebnaan “Yemek Hazır”
122 Style Kitap
124 Style Sinema
126 Style Oyun
128 Style Konser
6 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Birçok ünlü ismin katıldığı Paris Fashionweek’te
Channel’in ilkbahar- yaz koleksiyonu Grand Palais’te
gerçekleşen bir defile ile tanıtıldı.
Paris’teHer yer moda...
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 7
Alman modacı Karl Lagerfeld’in Channel için tasarladığı parçalarda beyaz ve gümüş renkler hakimdi. Bu tasarımdaki koleksiyonunda vaftiz günü temasını işledi. Transparan ve tül detaylar göz önündeydi.Ünlü modacı Elie Saab, 2014 ilkbaharı için uçuk pembe, lila ve ortanca mavisini ön plana çıkarmış. Bu renklerin yanı sıra, renkli tasarımlara da yer verdi.Birçok ünlü ismin katıldığı Paris Fashionweek’te Rihanna, Miranda Kerr, Jessica Alba gibi isimler de dikkat çekti.
İsİstatanbnbulul S Stytylele M Magagazazinine e ..MaMMaMaMaMarttrtrtrtrt ‘‘‘141414141414 | | 77
8 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Bora Aksu, Londra
Moda Haftası’nın
açılış gününde
2014-15 Sonbahar-
Kış koleksiyonunu
sunarken yabancı
basının ve Helene
George gibi
tanınmış artistleri
kendisine hayran
bıraktı.
LONDRA MODA HAFTASINDABORA AKSU RÜZGARI...
Londra Moda Haftası ‘na güzel bir başlangıç yapan modacı bir Türk oldu. “Bora Aksu”
İngiltere’de yaşayan Aksu, farklı tasarımı ile ilgi odağı oldu. “ Sevgili Birsen” adını verdiği koleksiyonunu izlemeye bir çok ünlü isim katıldı ve seyircilerden tam not aldı.
Aksu 2014-2015 Sonbahar/Kış koleksiyonunu sunduğu defilede yabancı basının da dikkatini çekmeyi başardı. Helene George birçok ünlü isim hayranlıkla izledi.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 9
Koleksiyon 1953-1957 Aksu’nun annesinin İzmir Kız Lisesi’nde yatılı okulda yaşadığı dönemi, Birsen Aksu’nun genç kızlık dönemini seyircilere çok güzel şekilde yansıtmış ve herkesi o yıllara götürmüştür.Çalışmalarında muhafazakarlar içinde modellere yer veren Aksu, artık İngiltere’de bir marka.
Çocukların sınırsız özgürlüklerini yaşadıkları ve hayal gücünün alabildiğince koşulsuz olduğu renkli bir dönemden sonra okulla başlayan kurallar, formalar, monoton renkler, örgülü saçlar çocukların dünyasını da ikiye ayırıyor. Kimisi o eşsiz çocuksu dünyayı içinde koruyabilirken; kimileri de büyüdükçe unutmaya başlıyor. Önce silikleşiyor renkler sonra da yavaş yavaş yok oluyor.
Deriyi oldukça ön plana çıkaran tasarımcıya koleksiyonunda tüm derileri DTG sağlıyor. Deri hem asil yapısı hem de kurallara karşı duran asi bir havayı bir arada taşıması sebebiyle koleksiyonun konseptini çok iyi yansıtıyor. Hem romantik hem de maskülen parçalarda kullanılan deri, yünlü kuzu derisi ve cavalino olarak adlandırılan yünlü dana derileri kolleksiyona bambaşka bir boyut getiriyor.
Başarılı modacı 14 Şubat’ta sunduğu koleksiyonundan seyirciden tam not aldı.
10 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Dünyaca Ünlü Arya Grubu İlk Kez Türkiye’deAryalar bu kez şiddet mağdurları için söylenecek...4 İtalyan sopranodan oluşan LE DIV4S Türkiye’de sahneye ilk kez Aile İçi Şiddete Son Kampanyası’nın 10. Yıl Konseri’nde çıkıyor.
Le Div4s Türkiye’deki ilk konserini Hürriyet’in Aile İçi Şiddete Son! Kampanyası’nın 10.Yıl etkinlikleri kapsamında İstanbul’da gerçekleştiriyor. Penti’nin ana, Mavi’nin co-sponsorluğunda, Zorlu Center PSM’nin mekan, Borusan’ın müzikal, Most Production’ın organizasyon sponsorluğuyla gerçekleşecek konserin tüm geliri şiddet mağdurlarına destek veren Acil Yardım Hattı’na aktarılacak.
LE DIV4S, yeni bir şarkı söyleme konsepti sunma hayaliyle yola çıkmış dört İtalyan sopranodan oluşan, dünyaca ünlü bir grup. Tarihin en büyük opera bestecilerinin ünlü operalarını yenilikçi bir yorumla seslendiriyor, dünyanın her yerinde büyük kalabalıklara söylüyorlar.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftasında İstanbul’da 7 Martta gerçekleşecek. Hürriyet’in Aile İçi Şiddete Son! Kampanyası’nın 10. Yılı vesilesiyle, kampanya kapsamında gerçekleşecek olan konser “Biletix” te satuşa sunuluyor. Detaylı bilgi için www.aileicisiddeteson.com sitesinden ulaşabilirsiniz.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 11
12 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Zamanla Âlâ Olur!“En küçük detaya en büyük özeni
gösterirsin. Denersin; kusursuza ulaflana
kadar, tekrar ve tekrar, sab›rla. Tutkundur
senin mükemmellik; aflkla, flevkle, sadakatle
yürürsün o yolu. Süzersin bilgilerini,
dam›t›rs›n; y›llar y›llar boyunca. Zaman da
seni dam›t›r. Ç›rak bafllars›n, usta olursun.
Ve bir an gelir. ‹flte o an vak›f olursun o
s›rra. ‹flte o an; ÂLÂ olursun…”
Usta fotoğraf sanatçısı “Mehmet Turgut” 9 büyük ustayı bir araya topladı,
portrelerini ve videolarını çeken sanatçı, sergiyi İstanbul ‘da 12-17 Şubat
2014 tarihinde Sofa Otel Hallarts’da gerçekleştirdi.
Aydın Boysan, Ara Güler, Mustafa Alabora, Yetkin Dikinciler, Şebnem
Sönmez, Zeynep Oral, Rutkay Aziz, Leman Sam ve Erdal Beşikçioğlu
gibi 9 büyük ustanın katılımıyla gerçekleşen sergiye ilgi çok büyüktü.
Usta olabilmek için 3 ana öğe “zaman, sabır ve sadakat”i konu alan sergi
ustaların portre ve videolarıyla anlatıldı.
Sergide yer alan 9 büyük isim hayatlarında en küçük detaya en büyük özeni
gösterdiler; denediler kusursuza ulaşana kadar, tekrar ve tekrar, sabırla...
Tutkuları mükemmellik oldu, aşkla, sabırla, sadakatle yürüdüler yollarını.
Süzdüler bilgilerini, damıttılar, yıllar ve yıllar boyunca... Çırak başladılar,
usta oldular. Ve bir an geldi, işte o an vakıf oldular o sırra... Zamanla; Âlâ
oldular.
DOKUZ BÜYÜK USTA VE ÂLÂ PORTRELER
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 13
Sofa Otel Hallarts’ta gerçekleşen sergi açılışına ünlü akını oldu.
Aydın Boysan, Rutkay Aziz, Leman Sam, Şebnem Sönmez, Mustafa
Alabora, Zeynep Oral, Nebil Özgentürk, Seden Kutlubay, Ali Güreli,
Ertuğrul Özkök,Sumru-Nazım Bezmen, Derya Şensoy, Zeynep-
Güzin Özyağcılar, Doğan Duru, Lale Cangal, Yasemin-Cefi Kamhi,
Ayşegül-Ömer Dinçkök, Ayşe Özyılmazel, Seda Güven, Keremcem,
Dilek Hanif, Nihan Buruk, Taylan Kümeli, İnci Aksoy, Canan Gürsel-
Koray Erkaya, Evren Uysal, Melek Manisalı, Sedat Aloğlu, Orhan
Topçuoğlu, Bilgün Sazak, Yosun Güreli, Pınar Göktaş, Ege Çubukçu,
Zeynep Türkeş ve Tuna Kiremitçi gibi bir çok isim sergiye akın etti.
İstanbul’da gerçekleşen sergi, 27 Şubat–4 Mart tarihleri arasında
da Ankara Cer Modern’de Ankaralı sanatseverlerle buluşacak.
Sergiden elde edilen gelirin “Oyuncuklar Sendikası” aracılığı ile
“sinema emekçilerine” aktarılacağı belirtildi. Âlâ Portreler Kamera Arkası
14 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
CNR AvrasyaBOAT SHOW...• Dünyada karada yapılan ikinci en büyük boat show olan “CNR Avrasya Boat Show - 7. Uluslararası Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı” 14-23 Şubat 2014 tarihleri arasında CNR EXPO Yeşilköy’de düzenlendi.
• Fuar, CNR Holding kuruluşu Pozitif Fuarcılık A.Ş. tarafından Deniz Endüstrisini ve Denizciliği Geliştirme Derneği (DENTUR) iş birliğinde yapılıyor. Dev organizasyona Uluslararası Boat Show Organizatörleri Federasyonu (IFBSO), Uluslararası Deniz Endüstrisi Birliği (ICOMIA), Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Deniz Ticaret Odası ve KOSGEB de destek veriyor.
• CNR Avrasya Boat Show’da küçük, orta ve maga sınıfında 400 yat, tekne ve yelkenli sergileniyor. Organizasyonda sergilenen tüm ürünlerin değeri 250 milyon Euro’yu buluyor.
• 400 civarında firmanın katıldığı fuarın sektörde 1 milyar dolar düzeyinde iş hacmi yaratması bekleniyor.
• 85 bin metrekare alanda düzenlenen CNR Avrasya Boat Show’a AB ülkeleri, BDT Ülkeleri, BAE, İngiltere gibi ülkelerden önemli alıcılar geliyor. Özellikle Orta Doğu, Körfez ve Kuzey Afrika ülkelerinden yoğun ziyaretçi bekleniyor. CNR Avrasya Boat Show’a, Arap yatırımcıların damga vurması bekleniyor.
• İngiltere, Fransa, İtalya, ABD, Yunanistan, BAE, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Çin ve Bulgaristan’dan da çok sayıda yabancı firma fuara katılım gösteriyor.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 15
•1.000’in üzerinde markanın yer aldığı fuarda yeni modellerin Türkiye ve dünya lansmanları yapılacak. Fuardaki markalardan bazıları ise şöyle: Fairline, Princess, Beneteau, Jeanneau, Dufour, Azimut, Azuree, Hanse, Greenline, Sense, Euphoria, Bavaria, Nautique, Numarine, Yamaha, Mercury, Honda, Suzuki, Volvo, Raymarine, Majesty, Larson, Stingray, Striper, Parker, Bayliner, Sealine, Moody, Northstar, Pirelli, Evinrude, Sea-Doo Spark, MAN, Absolute, Atlantis, BWA, Chris Craft, Cobalt, Monterey, Tahoe, Sun Tracker, Moomba, Sarissa, Maco, Four Winns, Sea Ray, Cranchi, Crownline, Quicksilver, Glastron, Perkins, Finnmaster, Yuka, Sacs, Rhea Trawler, San Boat, Safter, Barracoda.
• CNR Avrasya Boat Show’da mega yat, tekne ve yelkenlilerin yanı sıra tekne aksesuarları ve yapım malzemeleri, marina donanımları, su sporları donanımları, deniz giyim ve aksesuarları sergileniyor.
16 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Soçi Olimpiyatlarında Olay Yaratan Kasklar...
Yaklaşık 50 milyar dolar
harcamayla tarihin en yüksek
maliyetli olimpiyat oyunları olan,
Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki
Soçi şehrinde yapılan yarışmada;
85 ülkeden 2900 sporcu, 15
disiplinlide madalya için mücadele
etti. Yarışma 16gün boyunca
devam etti.
Yarışmanın yapıldığı sırada Rusya’da hava
7-8 dereceydi. Kar olamaması nedeni ile
yarışma için Ruslar suni kar yaptılar.
Soçi olimpiyatlarında yarışmacıların taktığı
kasklar izleyenlerin en az yarışlar kadar
ilgisini çekti. Kasklar o kadar değişik o kadar
yaratıcıydı ki adeta moda ve kayak bir araya
gelmiş gibiydi. Yarışçılar kendilerini sadece
kayarak değil ilginç tasarımlara sahip
kasklarıyla da izleyenlere göstermiş oldu.
İzleyenleri büyüleyen, dikkatlerini çekmeyi
başaran bu kasklar gerçekten büyüleyici.
Bu ilgiyi sonuna kadar hak ettiklerini
düşünüyoruz siz ne dersiniz?
Yarışmayı tümsek kayağında ilk iki sıraya
yerleşerek Kanadalı kız kardeşler Justine
Dufour - Lapointe Dufour kazandı. Altın
ve gümüş madalyaları böylece elde ettiler.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 17
!
Tel: 0 212 241 50 94
E-Mail: [email protected]
Adres: Cumhuriyet Cad. Papa Roncalli Sok. No: 118 Harbiye/İSTANBUL
GSM: 0 532 440 41 46
Web: www.konseptgrup.net
18 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Moto Bike Expo
2014
Fuarın açılışını Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yaptı. Yeşilköy’de bulunan İstanbul Fuar Merkezi’nin 9, 10 ve 11. salonlarında 1Martta başlayan ve 2 Mart Pazar akşamına kadar açık kalan fuarda 50’den fazla yeni motosiklet ve bisiklet modeli ilk kez tanıtıldı. Dünya Fuar Yapım tarafından düzenlenen Eurasia Moto Bike Expo’da motosiklet ve bisiklet sezonunun açılışı da yapıldı. Bisiklet ve motosiklet dünyasına dair tüm yeniliklerin sergilendiği fuar görsel şovlarının yanı sıra ziyaretçilerine vereceği birbirinden güzel hediyelerle de adından söz ettirdi. 2014 Eurasia Moto Bike Expo’nun girişinde verilen çekiliş kuponunu doldurarak, fuaye alanındaki çekiliş sandığına atan ziyaretçiler Ducati Monster 696 motosiklet ve KTM 390 Duke motosiklet kazanma şansını yakaladı. Ayrıca yine çekilişle bir kişi Bianchi, bir kişi Ghost, bir kişi Lapierre, bir kişi de Carraro marka bisikletin sahibi olma imkanını buldu.
Motosiklet ve bisiklet dünyasına dair tüm yeniliklerin ve sektörün önünü açan önemli kararların Eurasia Moto Bike Expo’da duyurulduğunu belirten Dünya Fuar Yapım Genel Müdürü Murat Demirtaş, “Fuarın yenilikleriyle bu yıla da damgasını vuracağına inanıyoruz. Geçen yıl 80 bin kişinin ziyaret ettiği Eurasia Moto Bike Expo’ya bu yıl da yoğun ilgi bekliyoruz” dedi.
Motosiklet ve bisiklet dünyasının en büyük buluşması Eurasia Moto Bike Expo 2014 (Motosiklet, Bisiklet ve Aksesuarları Fuarı) kapılarını altıncı kez araladı.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 19
Fuarda birbirinden ünlü isimler de gösteriler yaptı.
Dünya Stunt Şampiyonu Chris Pfeiffer ve Steel SilencerZ Takımı motosiklet üzerinde yaptıkları akrobasi hareketleriyle fuar ziyaretçilerini büyüledi. Dünya Trialbiking Şampiyonu Thomas Öhler ise bisiklet gösterisiyle Eurasia Moto Bike Expo’ya gelenlere unutulmaz dakikalar yaşattı. Türkiye’nin gururu olan Kenan Sofuoğlu da fuarda bir stant açıp hayranlarıyla buluştu aynı zamanda kendi markası olan ürünlerini de sevenlerine tanıtmış oldu.
20 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
ENGEL TANIMAYAN İKİ SÜPER KAHRAMAN...Görme engelli iki genç, çevredekilerin “Sizden bir şey olmaz” sözlerine rağmen yazılım sektörünün iki aktörü olmayı başardı.Duygu Kayaman ve Hasan Özdemir... İkisi de görme engelli... Yıllar boyunca, önyargılı insanların, “Sen başaramazsın, yapamazsın, her işte çalışamazsın” yönlendirmeleri ile karşı karşıya kalmışlar... Ama onlar, insan isteyince neleri başarır, sözünün en güzel örneğini oluşturmuş. İkisi de şimdi Microsoft Türkiye’de önemli görevlerde bulunuyor. Duygu, Microsoft Türkiye Dynamics İç Satış Uzmanı olarak çalışıyor. Duygu, “Pes etmemelisiniz. Önyargıları kaldırarak hedefiminizi belirlemelisiniz. Şirketim bana inandı. Benim için ofis içerisinde birçok değişiklikler yapıldı. Bilgisayarım için özel programım bile var” diyor. Aynı şirkette Yazılım Geliştirme Uzmanı olarak görev yapan bir diğer engelli Hasan Özdemir var... Liseye yalvar yakar kabul edilebildiğini, ilk bilgisayarını alabilmek için elbiselerini bile satmak zorunda kaldığını söylüyor Hasan... Yazdığı bir yazılımın şu anda kamu kuruluşlarında kullanıldığını ifade eden Hasan, engelleri nasıl aştığını şöyle özetliyor: “Bana sürekli, ‘Bırak bunları, git santralin başında otur, telefona bak’ diyordu. Şimdi, ‘İyi ki bizi dinlememişsin’ diyorlar.”
Kaynak: turkiyegazetesi.com.tr
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 21
22 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
86. OSCAR ÖDÜLLERİSAH‹PLER‹N‹ BULDU...
Unutulmaz geceden akılda kalanlar...
En iyi kırmızı halı kıyafetleri
Lupita Nyong’o Prada giydi
Kate Hudson’un tercihi Versace
Anne Hathaway Gucci elbisesi ile
Jennifer Lawrence’ın tercihi Dior’du
Cate Blanchett Armani ile büyüledi
Emma Watson Wera Wang giydiCharlize Theron Christian Dior
içinde mükemmelldi
Angelina Jolie’nin seçimi
Elie Saab’tan yana
En İyi Film: 12 Years A Slave
En İyi Yönetmen: Alfonso Cuarón / Gravity
En İyi Kadın Oyuncu: Cate Blanchett / Blue Jasmine
En İyi Erkek Oyuncu:Matthew McConaughey / Dallas Buyers Club
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Jared Leto / Dallas Buyers Club
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Lupita Nyong’o / 12 Years A Slave
En İyi Görüntü Yönetmeni: EmmanuelLubezki / Gravity
En İyi Kostüm Tasarımı: Catherine Martin / The Great Gatsby
En İyi Saç ve Makyaj Tasarımı: Adruitha Lee, Robin Mathews / Dallas Buyers Club
En İyi Kısa Animasyon: Mr. Hublot / Laurent Witz ve Alexandre Espigares
En İyi Animasyon: Frozen
En İyi Görsel Efekt: Tim Webber ve Brian Cox /Gravity
En iyi Kısa Film: Helium / Anders Walter ve Kim Magnusson
En İyi Kısa Belgesel: The Lady in Number 6 / Malcolm Clarke ve Nicholas Reed
En İyi Belgesel: 20 Feet From Stardom / Morgan Neville, Gil Frieseri ve Caitrin Rogers
En İyi Yabancı Film: The Great Beauty / Paolo Sorrentino - İtalya
En İyi Ses Miksajı: Gravity / Skip Lievsay
En İyi Ses Kurgusu: Gravity
En İyi Kurgu: Gravity / Alfonso Cuarón ve Mark Sanger
En İyi Yapım Tasarımı: Catherine Martin ve Beverly Dean / The Great Gatsby
En İyi Orijinal Müzik: Steven Price / Gravity
En İyi Şarkı: Let It Go / Kristen Anderson Lopez ve Robert Lopez, Frozen animasyon filmiyle
En İyi Uyarlama Senaryo: John Ridley / 12 Years A Slave
En İyi Özgün Senaryo: Spike Jonze / Her
Gecenin kazananları Yerçekimi (Gravity) 6 ödül toplayarak geceye
damgasını vurdu.
Gecede çekilen bu ‘mega selfie’ fotoğraf twitter’da 2 milyonu aşkın paylaşımla
rekor kırdı.
En iyi erkek oyuncu ödülünü alan Matthew McConaughey’in ardından ödülü hiç alamamış bir başka aday, Leonardo DiCapri’o nun üzüntüsü sosyal medyada yankı buldu.
12 yıllık esaretin bedeli, (12 Years of Slave) En İyi Film Oscar’ı olarak geri döndü.
YYeerrççeekkiimmii ((GGrraavviittyy)) 66 ööddüüll ttooppllaayyaarraakk ggeecceeyyee
ee)) 22 llll kk ii bb dd llii (( 22 YY ff SSll ))
ddaammggaassıınnıı vvuurrdduu..
GGeecceeddee ççeekkiilleenn bbuu ‘‘mmeeggaa sseellffiiee’’ ffoottooğğrraaff
EEooaaMMaaaaaaDDüümmbb
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 23
26 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
MİMARİ YAPILAR VE KENTSEL ALANLAR
SANAT İLE BULUŞUYOR...
İç Mekan Uygulamaları
Modern, Post Modern, Avangart, Pop Art, Klasik, Neo-Klasik gibi farklı tarzlarda resim, heykel, seramik, karışık teknik, enstalasyon (yerleştirme) ve video art çalışmalarının fonksiyonel seçkisiyle iç mekanı dönüştürme projelerini kapsıyor.
Peyzaj (Dış Mekan) Uygulamaları
Proje bazlı heykel, rölyef ve çağdaş sanat çalışmalarının bütçe bazlı dış mekan koşullarıyla bütünleşik uygulamalarını içeriyor.
Sanat Koleksiyonları
Piyasa değeri artmakta olan sanatçıların imzalı çalışmalarının butik mimari uygulamaları gerçekleştiriliyor. Bu bağlamda, iç mekanın mimari dönüşümüyle birlikte yatırım değeri yüksek sanat koleksiyonu da oluşturuluyor. Ayrıca talep edildiği takdirde, ulusal ve uluslararası sanat üretimi gerçekleştiren sanatçıların çalışmaları projeye yönelik olarak bir araya getiriliyor.
nn
ee, ,
Sanat eserleriyle mimari yapıların ve kentsel alanların değerlerini ve kalitelerini arttırma düşüncesinden yola çıkan ALAN Project, yatırımcı ve tasarımcı ekipler ile birlikte çalışarak mimari ve kentsel projeler için sanatsal çözümler sunuyor. Mimarinin ve peyzajın sanat eserleri ile desteklenmesi, hatta birlikte anlamlı bir bütün oluşturmaları sayesinde hem mekanların değerleri yükseliyor hem de kullanıcılar seçkin ve hatırda kalan mekanlar ile buluşuyor.
ALAN Project tasarımcı ekibinde yerli ve yabancı, farklı disiplinlerden resim, heykel, grafik, seramik ve fotoğraf sanatçıları yer alıyor. Bu sanatçılara mimarlar ve sanat tarihi uzmanları eşlik ediyor. Mimari ve kentsel projeler için, proje konseptleri ile örtüşen, iç mekanlara ve peyzaj alanlarına yönelik sanatsal uygulama fikirleri oluşturuluyor. Projelere özel yaratıcı ve yenilikçi sanat uygulaması çözümleri sunuluyor.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 27
Mimari ve Sanat Rönesans kültürünün belirleyici üretimleriydi. Çağdaş Projeler için de aynısı yeniden geçerlilik kazanıyor.
Mimari projeler özgünlük ve artı değer kazanıyor.
ALAN Project ekibi yerine uygun sanat uygulamaları gerçekleştirerek projenin mekânsal kalitesini ve görsel özgünlüğüne önemli katkı sağlıyor. Kullanıcıların belleklerinde ve mekanla olan ilişkilerinde derinlik sağlıyor. Sanatın gücü ve prestiji projeye artı değer kazandırıyor. Sanatsal proje aşaması 3 boyutlu görseller ile mekana yerleştirilerek mekanın gerçekte nasıl ortaya çıkacağı görülerek farklı alternatifler üretilebiliyor.
Detaylı bilgi için:
Hande İlkbay
İsİstatanbnbulul S Stytylele M Magagazazinine e ..MaMartrt ‘ ‘1414 | | 2277
28 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
BAFTA ÖDÜLLERİNİN SAHİPLERİ BELLİ OLDU...Gece, İngiliz şarkıcı Laura Mvula’nın performansıyla başlarken, ödül töreninin sunuculuğunu İngiliz komedyen ve aktör Stephen Fry yaptı. Her yıl Oscar ödül töreninden iki hafta önce verilen BAFTA ödülleri, Oscar alabilecekler ile ilgili ipucu niteliği taşıyor.
Gece başlamadan önce ünlü isimler kırmızı halıdan geçiş yaptılar.Helen Mirren, Uma Thurman, Angelina Jolie, Emma Thompson, Cate Blanchett, Amy Adams, Brad Pitt, Leonardo DiCaprio, Christoph Waltz, Christian Bale, Tom Hanks gibi ünlüler birbirinden şık kıyafetlerle kırmızı halıda boy gösterdi.
Ödül törenine ayrıca, İngiltere kraliyet tahtının ikinci sıradaki varisi Cambridge Dükü William de katıldı.
Köleliğin konu edildiği “12 Years a Slave” en iyi film ödülünü kazanırken, filmin erkek oyuncusu Chiwetel Ejiofor en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görüldü. Sandra Bullock’un oynadığı “Gravity” filminin yönetmeni Alfonso Cuaron en iyi yönetmen ödülünün sahibi olurken, Avustralyalı aktris Cate Blanchett “Blue Jasmine” filmindeki performasıyla en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 29
BAFTA ödüllerinin kategorileri ve kazananlar şöyle:• En İyi Film: 12 Years a Slave
• En İyi Yönetmen: Alfonso Cuaron- Gravity
• En İyi Erkek Oyuncu: Chiwetel Ejiofor- 12 Years a Slave
• En İyi Kadın Oyuncu: Cate Blanchett- Blue Jasmine
• En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Barkhad Adbi- Captain Phillips
• En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Jennifer Lawrence- American Hustle
• En İyi İngiliz Filmi: Gravity
• En Orijinal Senaryo: American Hustle
• En İyi Uyarlama Senaryo: Philomena
• En İyi Animasyon Filmi: Frozen
• En İyi Sinematografi: Gravity
• En İyi Belgesel: The Act of Killing
• En İyi Yabancı Film: The Great Beauty
• En İyi Prodüksiyon Tasarımı: The Great Gatsby
• En İyi Görsel Efekt: Gravity
• En İyi Makyaj ve Saç: American Hustle
• En İyi Kostüm Tasarımı: The Great Gatsby
• En İyi Ses: Gravity
• En İyi Müzik: Gravity
30 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
HOTİÇ'in bahar hikayesiyle canlanın... HOTİÇ, gül bahçelerinden esinlenen bahar hikayesini, renklerin dansıyla anlatıyor.
Bu baharın ilk dokunuşlarıyla; modern, açık pastel, off white ve bejlerden oluşan tonlarda yepyeni bir hikaye hazırlayan HOTİÇ, çarpıcı olduğu kadar sade...
HOTİÇ, sezonda, lüksü anımsatan renkli taşları, metalleri ve aksesuarları yüksek ya da küçük ökçeli stiletto, loafer ve slipperlara yansıtıyor. Ayakkabılarda tercih edilen krokodil baskılar, turuncu, kemik, mavi ve siyah dokunuşları minik çantalarla tamamlayabileceğiniz HOTİÇ İlkbahar/Yaz Koleksiyonu, ince detaylarıyla dikkat çekiyor.
Günlük rutinin vazgeçilmez ve rahat parçası babetlerde trend; kırmızı, lacivert ve siyah. İlkbaharın olmazsa olmazı speedy çantalarla ise çekici HOTİÇ kombinleri yapabilirsiniz.
Sıcak tonları rahat-şıklığıyla dikkat çeken makosenlerde buluşturan HOTİÇ, baharın ilk masalını sizler için tasarladı.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 31
IRINA SHAYK
YENİ TANITIMDA
NEFES KESTİ...
32 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 33
Irina Shayk, İspanyol ayakkabı markası XTI’ın İlkbahar/Yaz 2014 koleksiyonu için kamera karşısına geçti!Seksi Rus güzel, bu kez İspanyol ayakkabı markası XTI’nın ilkbahar/yaz 2014 koleksiyonu için kamera karşısına geçti. Her tanıtımda modaseverleri etkilemeyi başaran Shayk, bu kez İngiliz model Stephen James ile seksi pozlar verdi. James’in vücudunun üst kısmının neredeyse tamamını kaplayan dövmeleri de en az Shayk’ın seksi vücudu kadar dikkat çekiyor.
Kaynak: milliyet.com.tr
34 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
K O L L E K S İ Y O N U
w w w . g o k h a n t a l a y . c o m
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 35 w w w . g o k h a n t a l a y . c o m
Turuncu rengi çok iddalı bazılarının çok
sevdiği bazılarının çok abartı bulduğu bir
renk. Kimine göre turuncu giymek cesaret
ister, kimilerine göre de turuncu renkli
canlılık ferahlık demek.
36 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 37
Turuncu rengini siyah, gri, altın
tonlarıyla pudra, bej, yavruağzı
gibi renklerle kombinleyebilirsiniz.
Turuncuyu yine kendi ailesinden
yani naranciye tonlarından
olan limon sarısı ile de
kombinleyebilirsiniz. Bu iki
rengin renk geçişi o kadar güzel ki
eminim bir bakan size bir kez daha
bakacaktır. Turuncu ile kırmızıda
renkte kombinlenebilir. İlk
duyduğunuzda biraz garip gelse de
doğru bir şekilde yapıldığında bu iki
renk aslında birbirine çok yakışır.
Turuncu kıyafet giymek size
iddalı geliyorsa turuncuyu
aksesuarlarınızda da
kullanabilirsiniz.
Tropik koi balığının
turuncu rengi bu yıl
dolaplarımızı süsleyecek
elbiselerin renklerinden
birisi ve en favorilerinden
biri olacak.
Kişiden kişiye değişir turuncu
renginin anlamı. Herkes kendisine
göre yorumlar bu rengi. 2013 2014
moda rengi olan koi turuncusu koi
balığı gibi çok sempatik bir renk
bizce. Turuncu rengini giyip de
dikkat çekmemek sanırım elde
değil. Turuncunun da kendi içinde
tonları vardır. Açıktan koyuya
doğru giden bu tonları giyinen
kişilerde kendilerine göre farklılık
gösterirler. Turuncu rengi enerji
anlamına gelir. Bu rengi giyen
kişilerde kendilerini daha enerjik
hissederler.
lla
do
el
biris
u iki
ır.
GözlükSeçiyoruz. . .
Trendleri takip ederken genelde bir durup düşünmekten yanayım, en az iki sezon kullanamayacağım bir ürünü almam hatta utanmadan arkadaşıma da aldırmam. Konu güneş gözlüğü olunca bu prensibim devam ediyor ama yine de her zaman en yeniden yanayım. Küçük mütevazi bir gözlük koleksiyonuna doğru adım adım yaklaşırken gördüm ki güneş gözlüğü görüntünün geri kalanından farklı, trendi geçse de sizin tadınızı, duyruşunuzu yansıtıyorsa o gözlük sırıtmaz. Vintage bir gözlük alırken de, yenis ezondan bir parça seçerken de kendi dönemini yansıtan ve diğerlerinden farklı bir şey sunanı seçmekte yarar var. Neyse, bu sezonun güneş gözlüğü modelleri ve çerçeve modellerini ayrı ayrı yazmayı planladım, bir gözlük bağımlısı olarak hepsini bir yazıya sığdıramazdım.
38 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Güneş gözlüğü nasıl seçilir temalı yazılarımızın ilk konusu
yuvarlak, kalın çerçeveli modeller. İki sezondur, John
Lennon gözlüğü olarak bilinen ince çerçeveli metaller çok
kullanılıyor ama biraz farklılık arayanlar için yine oval ama kemik olanları öneriyorum,
özellikle de ayna camlılar en doğru opsiyon.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 39
40 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
CRUISE KOLEKSİYONU...
Kış aylarında yaz alışverişi yapmanın ayrıcalığı
Cruise koleksiyonu; kışın ortasında bir kaç ünlü markanın mağazalarında yaz ürünleri bulundurması anlamına geliyor. Kış aylarında neden yaz ürünleri bulundursunlar dediğinizi duyar gibiyim bunun sebebini siz değerli okurlarımıza hemen açıklıyorum.
Kış mevsiminden sıkılıp, yazı yaşayan bir ülkeye tatil yapmaya gitmek isteyen, yazlık alışveriş yapmak isteyen müşteriler içindir bu koleksiyon.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 41
Bahsettiğimizi bir kaç ünlü markada müşterilerini mağdur etmeyip, rahatça alışveriş yapmaları ve sezon ürünlerinden erken yararlanmaları için müşterilerine böyle bir imkan sunuyor.Cruise koleksiyonu yapan markalar arasında Christian Dior, Channel, Louis Vuitton var.
Louis Vuitton’un Cruise koleksiyonunda birbirinden şık ve modern kesimler, klasik elbiseler, rahat pantolon ve deri kıyafetler öne çıkıyor.
İsİstatanbnbulul S Stytylele
Christian Dior’ un Cruise koleksiyonunda transparan detaylar, uçuşan kumaşlar ve danteller en çok göze çarpan parçalar arasında. Ayrıca ayakkabılarında ise; değişik bu senenin modası olan topuk şekilleri ve özellikle ayakkabıların renkleri adeta büyüleyici.
Channel de ise siyah beyaz ağırlıklı kıyafetler, kısa ceketler, diz altında biten etekler ve ayna camlı gözlükler göz dolduruyor.
CARMEN DELL’OREFICE
Yaşlanmayan, yorulmayan mutlu olmaktan ve güzel kalmaktan asla vazgeçmeyen inanılmaz kadın...
42 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 43
Güzelliğini, yaşama hırsını, hayatta olan
bağımlılığını, güzel ve sağlıklı olma
düşüncesini hiç bir zaman kaybetmeyen
bu inanılmaz kibar, çalışkan ve güzel
kadın tüm insanlara örnek olmalı.
3 Haziran 1931 doğumlu yani 83 yaşında olan Orefice hem en genç Vogue kapağı olması hem de bu yaşına rağmen modellik yapmasıyla tanınıyor. 68 yıldır modellik yapmaya devam eden Dell meslektaşları gibi işini erkenden bırakmak yerine, bu konuda örnek olacak imrenilecek biri olmayı başarmış muhteşem bir kadındır.
Carmen İtalyan ve Macar karışımı genlerinin verdiği avantajla inanılmaz bir güzelliğe sahip.
Carmen henüz 13 yaşındayken, New York’ta, bale sınıfına gitmek için bindiği otobüste Harper’s Bazaar fotoğrafçısı bir kadın tarafından keşfediliyor. Böylelikle bir deneme çekimi ayarlanıyor ve çekimin sonucunda bu fotoğrafçı kendisine resmen “İyi kızsın, hoş kızsın ama maalesef ki fotojenik değilsin” diyor. Einstein’a da hocaları salak dememişler miydi zaten? İşte bu noktada Carmen’in Vogue editörü Carol Phillips’in yakın arkadaşı olan vaftiz babası devreye giriyor, yakın arkadaşıyla bağlantıya geçerek Carmen’e bir çekim daha ayarlıyor ve daha iki hafta önce fotojenik bulunmayan Carmen, iki hafta sonra kendisini Host P. Horst’un objektifi karşısında buluveriyor.
Carmen bu sayede Vogue ile bir anlaşma imzalıyor ve daha sonrasında hayatı değişmeye başlıyor. Ama bu şansı elde etmeden önce çokta iyi şartlarda yaşadığı söylenemez Carmen’in. Babası daha küçükken evi terk ettikten sonra aşırı hırslı olan annesi Carmen’in fiziği ve güzelliği ile bir türlü yetinmez hep daha güzeli olsun ister. Modellik yapmaya başladıktan sonra kazandığı paralar Carmen’in külkedisi gibi olan hayatını değiştirir bu sayede ailesini de geçindirir.
Tam 13 yaşında modeline başlayan 15 yaşında Salvoder Daliye üstsüz bir şekilde poz veren Carmen geçen yıllara rağmen başarısını ve güzelliğini hiç bir zaman kaybetmedi. Bu güzelliğini nasıl koruyorsun diye sorulduğunda Carmen Kendisiyle yapılan bir röportajda bu soruya ”Eğer birkaç kilo almışsam hemen yemeği keser ve sıvı diyetine girerim, çünkü hayatta denge ve disiplin çok önemli” diye yanıt veriyor ve ekliyor, “Hiçbir zaman güneşe çıkmadım, içki ve sigara içmedim. Bunların dışında bir sırrım yok.” Diye cevap verdi.
İİ
Kadın kelimesi öyle şeyler barındırır
ki içinde “kadın” kelimesi tek bir
kelime gibi gözükse de aslında
onlarca, yüzlerce kelime ifade eder.
44 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 45
8 Mart 1857 tarihinde, Amerika’nın New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma şartları için eylem yapar ancak; polisin saldırısı ve ardından çıkan yangın sonrası fabrikada kilitli kalan 129 kadın işçi burada can verir. Bu olayın ardından bu tarih “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilir.
Türkiye kadınlar gününü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlamaya başlar.
Kadın kelimesi öyle şeyler barındırır ki içinde; sevgi, emek, cesaret, güzel yürek, anne, çalışmak, maharetli olmak, güzel konuşmak, sabırlı olmak… diye uzayan bir listedir kadının anlamı. Kadın kelimesi tek bir kelime gibi gözükse de aslında onlarca, yüzlerce kelime ifade eder.
Kadın olmak zordur; aynı anda birçok iş yapmayı gerektirir. Son yıllarda kadınlar iş dünyasında çok iyi kariyerler yaparak, çok güzel yerlere gelmişlerdir. Kadınlar bir evi yönettiği gibi, güzel ve pratik zekaları ile iş dünyasının da zorlu koşuşturmasının üstesinden gelerek kendilerini hem özel, hem iş yaşantısında kanıtlamışlardır.
Kadınlar çalışmayı, başarmayı öylesine sevmişlerdir ki; tüm dünyada onların bu başarısını kabullenip, dünya kadınlar gününü kutlayıp, bu özel günde onları tebrik etmiştir.
Beyler, kadınlar günü deyip, sakın bugünü ihmal etmeyin; kadınların aynı anda başardığı işleri, kadın kelimesinin anlamını
bir kez daha düşünün. Sözüm hediye almanız için değil, bu günü hatırlayıp kadınların değerini anlamanız içindir. Kadınlar için en güzel hediye yaptıkları fedakarlıkların, kazandıkları başarının erkekler tarafından kabul edilip, takdir görülmesidir.
Son olarak bir de kadınları bir erkeğin gözünden sizlere göstermek istedim. Bunun için en iyi örneklerden biri değerli yazar “ Can Dündar” ve şiiri “Kadın Olmak” tan kısa bir alıntı:
“Bir kad›n› a¤lat›rken çok
dikkat edin çünkü Allah
gözyafl›n› sayar.
Kad›n erke¤in kaburgas›ndan
yarat›ld›, ayaklar›ndan
yarat›lmad› öyle olsayd›
ezilirdi…
Üstün olmas›n diye bafl›ndan
da yarat›lmad› ama
gö¤sünden yarat›ld›, eflit
olsun diye…
Kolun biraz alt›nda, korunsun
diye…
Kalp hizas›nda, sevilsin diye.”
Kadınlar Günü, Kadınları Anlamanın Günü...
46 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
SHOPPING İSTANBUL FEST 7-29 HAZİRAN’DA BAŞLIYOR...Hem eğlenin hem de sezon ürünlerini ucuza alın.Üç yıldır alışveriş tutkunlarını indirim ve kampanyalarla buluşturan Shopphing İstanbul Fest 7-29 Haziran tarihleri arasında devam edecek.
Sezon ürünlerinden % 50 indirim kazandıran, ayrıca değişik alışveriş merkezlerinde ünlülerle eğlenme şansı yaratan Shopphing İstanbul, alışverişi ve eğlenmeyi sevenin, ucuza alışveriş yapmak isteyenin kaçırmaması gereken bir fırsat.
22 gün boyunca devam edecek etkinlikte bazı yerlerdeki alışveriş merkezleri geç saatlere kadar açık kalacak. Sürpriz çekilişlerinde yapılacak olduğu bu 22 gün boyunca İstanbul’a gelen turistler de bu imkanlardan faydalanmış olacaklar. Böylece daha fazla turist çekmeyi amaçlayan Türkiye de hedefine ulaşmış olacak gibi gözüküyor.
Bu 22 gün boyunca eğlence, alışveriş yapma, sezon ürünlerini indirimli alıp, geç saatlere kadar İstanbul da gezme şansını siz de kaçırmayın. Hem eğlenin, hem ucuza alışveriş yapın.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 47
STYLE ÖNCE İLETİŞİM
48 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Yoga/Meditasyon EğitmeniYaşam Koçu
Doğru insanı bulmak değil o doğru insan kendimiz olabilmektedir bütün mesele! Bunun içinde; yapmayı gerçekten sevdiğin şeyleri bul ve bunlara kendini koşulsuzca ada. Kendini adarken yaydığın ışık kimin dikkatini çekiyorsa o kişi doğru kişidir!Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından, kendi güçsüzlüklerinden, kendi zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker.
Yaşama her dokunuşunda, duygularının alevlenip kendisini yakacağından çekinir. Onun için kaçar yaşamdan, aşktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar. Korku yüzünden yaşanamamış bir yaşamı ellerinde taşımaktan yorularak, kendisine uydurduğu bin bir türlü mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp, gizliden gizliye yok olmaya çabalar. Korku kendine acımayı getirir; kendini zavallılaştırmaya başlar yaşamdan korktukça. Yaşamla yüz yüze gelmektense ağır ağır erimeyi tercih eder. Korktukça azalır gücü; korkuyla yaralanan bedeni artık en küçük bir
dokunuşta acıyla inler. Her acıda korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük onu. Kendi korkusuna kalkıp kader der sonra, korkuyu değiştirilmez bir gerçek, alnına yazılmış bir yazgı olarak görür.
Yeni bir aşkın düşüncesi bile titretir onu. Kalabalıktan korktuğu kadar yalnızlıktan da korkar. Hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir. Sırtında yaşayamadığı hayatı, önünde yaşanacak günleriyle, kendi geçmişiyle geleceği arasında sıkışır kalır artık. Kendi duygularıyla kuşatılır; döndüğü her yanda bir düşman gibi kendi duyguları çıkar karşısına. Şu yana dönse orada bir mutluluk vardır ama o mutluluğu değil mutluluğun arkasında gölgesi sezilen acıyı görür. Bu yana döndüğünde bir isyanın şevki vardır ama o isyanın çekiciliğini değil o isyan için ödenecek bedelin ağırlığının fark eder. Beri yanında bir aşk bekler onu ama o aşkın arkasından gelebilecek terk edilme ihtimaline diker gözlerini.
Her kıpırtıyla örselenebileceğinden çekindiği için kıpırdayamaz bile yerinden; yaşama yaklaşabilmek için bir tek adım bile atmaya yetmez cesareti. Ona sevinci gösterseniz; ‘ya sonra’ diye sorar! Aşkı gösterseniz, gene aynı sorudur onun aklını kurcalayan; ‘ya sonra!’ Öfke, coşku, dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme hep aynı soruyu sürükler peşinden; ‘ya sonra’. Bilinmeyen bir ‘ya sonra’ için bilinenlerin hepsini ıskalamayı kabullenir. Ama ne garip, duygularından, yaşanacakların sonrasından korkanlar, acıdan sakınanlar çeker en büyük acıyı. Yaşanmamış bütün duyguları zehirli sarmaşıklar gibi boy atıp ruhlarına dolanır. ‘Sonrası umurumda bile değil’ deyip yaşamla kucak kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı yaşayamadıkları için alırlar. Yakınıp dururlar; çektikleri acılardan söz ederler. Acıyı da çekerler gerçekten ama acıdan korktukları için bunca acıyı çektiklerini görmezler bir türlü.
Verebileceğinin en iyisini verebilen, alabileceğininen iyisini alabilir...
Yaflamak,
sadece nefes
al›yor olman›n
ötesinde bir
fleydir. Yaflamak,
her an her fleye
haz›r olmakt›r.
Yaflaman›n
cesaret istedi¤ini
farkedenlerden ve
zihni düflünceyi
korku yaratmadan
kullanabilenlerden
olal›m!
hulyakonar.comfacebook/hulyakonar
twitter/hulyakonar
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 49
“Hayat, cesurları sever” deriz hepimiz ama bunu dillendirebildiğimiz kadar kendi yaşamımızda cesur olabiliyor muyuz tartışılır! - Oscar Wilde
Yaşamanın cesaret istediğini fark edemezler. Onun için çok az insan yaşar; çoğunluk yalnızca gününü kurtarır. Yaşanmamış günlerin altında inleyen çaresiz bir köle gibi yitik bir hayatı taşır güçsüz omuzlarında. Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır bizi böylesine ürküten; çatal diliyle tıslayan bir yılan görmüş tavşan gibi kendi kendimizi hareketsiz bırakan. Ve ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır.
Oscar Wilde’ın bir yazısından derlediğim bu satırlar, korku, şüphe ve endişelerin ‘yaşamak’ eyleminin içini nasılda boşalttığını oldukça güzel anlatıyor. “Hayat, cesurları sever” deriz hepimiz ama bunu dillendirebildiğimiz kadar kendi yaşamımızda cesur olabiliyor muyuz tartışılır! O kadar çok şeyden korkuyoruz ki... Değişmekten, reddedilmekten, başlamaktan, bitirmekten, risk almaktan, hatalarımızı kabul etmekten, hayatla yüzleşmekten, sorumluluk almaktan, başarısız olmaktan, aldatılmaktan, yenilmekten, haksız olmaktan... İşte bu korkularımız seçimlerimizi etkiliyor, yeni kararlar almamıza ya da adım atmamıza, kısaca yaşama karşı cesur
bir duruş sergilememize engel oluyor. Çünkü kuvvetli korkular kuvvetli kaçma davranışını ile birlikte ortaya çıkar. Korku hissi oldukça rahatsız edici olduğu için, korkuyu hisseden kişiler bu hissi uyandıran kişi veya durumlardan mümkün olduğu kadar kaçmaya çalışırlar. Bu kaçma davranışı kişinin bu ortamı bir kez daha değerlendirme fırsatını maalesef kişiye tanımaz.
Korkularımız yüzünden bulunduğumuz yere çakılıp kalıyoruz, kıpırdamıyor ve bildiğimiz o güvenli diye tabir ettiğimiz bölgede acı dahi çeksek, risk almamak için durmaya devam ediyoruz. Öylece durup olacakları bekliyoruz. Oysa hayatı, yaşamayı kaçırıyoruz farkında değiliz!
Yaşamak, sadece nefes alıyor olmanın ötesinde bir şeydir. Yaşamak, her an her şeye hazır olmaktır. Yaşamanın cesaret istediğini farkedenlerden ve zihni düşünceyi korku yaratmadan kullanabilenlerden olalım!
Sevgi ve dostluk duygularımla...
50 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Korkunç Bir Kaza,Muhteşem Bir Yaşama Arzusu
ve Başarının Hikayesi...1982 yılında İstanbul doğumlu olan Aykut Durman Yeşilköy 50. Yıl lisesi
mezunudur. Liseden hemen sonra profesyonel müzik hayatı başlar. İlk
sahnesini Yeşilköy Rain Cafe’de alır. Sonra birçok yerde sahne almaya
devam eder. Aynı zamanda gitar ve klavye de çalan Aykut İstanbul
Teknik Üniversitesinde şan eğitimi de alır. Beyaz Tv ve Cine 5’te sabah
programlarında canlı müzik yapan Durman, O Ses Türkiye yarışmasına
da katılır. Bu zamana kadar hayatında her şey yolunda giden durman
geçirdiği feci köpek kazası sonrasında hayatı bir anda değişir.
RÖPORTAJ: DUYGU ERGOVAN, FOTOĞRAFLAR: GÖKHAN KUL
“Hayvanları hala çok seviyorum.Kazadan sonra da sevgimde hiçbir şekilde değişiklik olmadı”
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 51
Örnek Aldığı İsimler
Yaşam tarzları ve müzik kariyerleri ile
Gökhan Tepe ve Suat Suna’yı çok beğendiğini
söyledi.
Dövmeleri
Durman’ın vücudunda
birçok dövme var. Bizde
bu dövmelerin anlamını
merak ederek kendisine
sorduk. Sağ kolunda “Nil
Desperandum” Latince
umudunu kaybetme
demek ve yine sağ
kolunda melek ve kucağında
bebeği var. Sol kolunda ise roma
rakamları ile kazanın tarihi bulunuyor.
Vücudundaki dövmeler, umut içeren sözler
ve anlamlar Durman’ın bu kazadan ne kadar
etkilendiğini gösteriyor. Bunları bir ömür
boyu vücudunda taşıyarak hiçbir zaman
umudunu kaybetmediğini ve güçlü olduğunu
da böylece herkese kanıtlamış oluyor.
Başarıya giden yolda emin adımlarla
ilerleyen Aykut Durman, İstanbul Style
Magazine okurlarından da kendisine destek
verilmesini Twitter, Facebook gibi sosyal
ağlardan kendisini takip etmelerini ve
onlarla her zaman iletişim içerisinde olmak
istediğini belirtti. Kendisini her Cuma 21.00-
00.00 arası “Koşuyolu Karamela Cafe”de
dinleyebileceklerini belirtti.
Son olarak
Kazadan sonra hiçbir zaman hayattan
kopmadığını, hatta kaza sonrasında
insanlara farklı bakmaya başladığını söyleyen
Durman, hayata daha çok tutunduğunu ve
diğer insanlara da bu yaşama arzusunun
örnek olmasını belirtti. Ayrıca sözlerine ek
olarak hayvanları çok sevdiğini bu köpek
kazasından sonra sevgisinde hiçbir şekilde
değişiklik olmadığını da özellikle belirtti.
Biz de İstanbul Style Magazine ekibi olarak Aykut Durman’ı tebrik ediyor bu yaşama arzusunun herkese örnek olmasını ümit ediyoruz. Kendisine de başarılarının ve bu güzel umutlarının her zaman devam
etmesini dilediğimizi söylemek istiyoruz.
Kaza Nasıl Oldu?
“Arkadaşlarımla Beyoğlu’nda yemeğe çıktık.
Mekan çıkışında başı boş Rottweiler cinsi
köpek belirdi. El tasması ve ağızlığı yoktu.
Nevizade’de kapalı bir mekanda
bulunmaması gereken bir
yerdeydi. Mekandan çıktığımda
köpek birden suratıma
saldırdı. Köpeğin saldırması
ile kendimi geri çektim o
an burnumun sağ tarafı
koptu. Gözüme 1milim kala
yırtık, atar damara 3 cm
kala yaralanmalar oluştu.
Ambulansın gelmesi ile direk
ameliyata alındım. Kazadan
sonra köpekte çivili tasma olduğunu
fark ettim. Saldırıdan sonra burnumun sağ
tarafında doku kaybı oluştu.”
Saldırının ardından 6 operasyon geçirdiğini
belirten Durman, Prof.Dr. Murat Topalan
sayesinde hayata tekrar tutunduğunu
söyledi. Psikolojik destek alması gerektiğini
düşünen Durman doktoru Topalan sayesinde
bu desteğe ihtiyaç duymadığını, bütün bu
desteği ona kendi doktoru tarafından zaten
verildiğini de sözlerine ekledi.
Ameliyatlar sırasında alından burnuna doku
revizyonu yapıldığını söyleyen Durman çok
zor ve acılı günler geçirdiğini belirtti.
Kazadan Sonra Hayatındaki Değişiklikler
Bir buçuk- iki yıl kadar müzik hayatının
durduğunu ve sahne alamadığını söyleyen
Durman bir sene psikolojik olarak
toparlanmak için Amerika’ya gider. Bu süreci
Prof. Dr. Murat Topalan ve ailesinin desteği
sayesinde atlatır. Bu süreçte müzikle
beslenip, hayattan kopmadığını ve 4 tane
beste yaptığını dile getirir.
Besteleri
Durman’ın birçok bestesi de bulunuyor
bunlardan bazıları “Gülüm Derdin, Ayrılık
Kapıyı Çalıyor, Yön…” ve bunun gibi daha
onlarca…
“En kısa zamanda yapmış olduğum
bestelerimle müzik piyasasına hızlı bir giriş
yapmayı düşünüyorum “diyen Durman
hayata müzikle tutundu.
50 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 53İsİstatanbnbulul S Stytylele M Magagazazinine e ..MaMartrt ‘ ‘1414 | | 55333333333333333333333333333333333333333333333333333
54 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
ERKEK NE SÖYLERKADIN NE ANLAR...
Çok güzel başlayan bir ilişki düşünün ya da çok büyük
zorluklardan sonra kavuşan iki kişi… Romantik dakikalar,
aşk şarkıları, aşk sözleri, hediyeler, mide de uçuşan
kelebekler ve birbirine verilen sözler… Belki de akla gelmeyecek tek şey “ayrılık”
Evet her şey yolunda gidiyor, mutlusunuz ve
bir gün her şey kesildi, hiç bir şey eskisi gibi değil,
hayatınızın erkeğini artık tanıyamıyorsunuz. Bunun
sebebini nasıl mı anlarsınız? Tabi ki karşınızdaki kişinin
davranışlarıyla, yaptığı her hareket, her söz mesaj
niteliğindedir. Sizin için araştırdığımız bu dosyamızı
okuyarak, eşiniz veya sevgiliniz büyük bir değişime girdiyse ne demek istediğini
anlayabilirsiniz.
Ayrılmak İsteyen Erkek Nasıl Davranır?
DUYGU ERGOVAN
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 55
SİZİ ARAMAZSevgiliniz ya da eşiniz gün içinde sizi sık sık arıyorken, bu aramalar azaldı ve zamanla da kesildiyse. Sizi her dakika, her saat,her gün merak eden, arayan, soran, ulaşmak için her yolu deneyen adamın sesini az duymaz olduysanız, ilişkiniz de çatırdamalar başladı demektir.
UZAKLAŞIRBir erkek eğer sizden ayrılmak
istiyorsa, sevgi göstermesi, gözünüzün içine bakması, öpmesi, ellerinizi
tutması azalır hatta zamanla biter. Cinsellik neredeyse hayalse bu adam sizinle o malum ayrılık konuşmasını
yapmaya hazırlanıyor,demektir.
BAŞKA ŞEYLERE ODAKLANIRİnternet, oyun, arkadaşlar, aile bütün bunlar artık sizin önünüze geçmişse, bütün zamanını başka şeylere ayırıyorsa ayrılık çanları çalmaya başlamıştır.
ŞİKAYETLERSize şimdiye kadar
karşınıza çıkmış en güzel kadın,
bulunmaz nimet gibi davranan adam,
görünüşünüzü beğenmiyor, size hiç
bir şey yakıştırmıyor, kilonuz batıyor,
parfümünüz bile kötü kokuyorsa
işte sevdiğiniz erkek gitmiş, yerine memnuniyetsiz bir
adam gelmiştir.
KAÇAROnunla ilgili şikayetlerinizi dile getireceğinizi anladığı anda kaçıyor veya söylediklerinize tahammülü yoksa verdiği mesaj gayet açıktır. “ ayrılmak istiyorum.”
İLGİSİZLİKHer anını birlikte geçirmek isteyen, sesinizi duymadan yapamayan adam bir anda yok olduysa, sizsiz hiçbir şeye yapamayan adam eve geç geliyor, arkadaşlarına daha çok vakit ayırıyor, işleri çok yoğun, iş yemekleri ve toplantıları arttıysa, sevdiğiniz adam ile görüşmek için nerdeyse randevu alır duruma geldiyseniz, o adam başkalarının yanında daha mutludur artık!
İLİŞKİYE ARA VERMEKVe en önemli neden “ilişkiye ara vermek” aslında mesaj gayet açıktır. “ayrılmak istiyorum ama emin değilim ya da şuan söyleyemiyorum.” Karşınızda ara vermek istediğini söyleyen bir adam var ise geçmiş olsun, ilişkiniz bitmiş demektir.İşte bütün yazdığımız bu maddelere bakarak sevdiğiniz erkeğin neden bir değişime girdiğini anlayabilirsiniz. Bakın bakalım hangilerini sevgiliniz ya da eşiniz yapıyor ve size ne demek istiyor.
Tarçın deyip geçmeyin o kadar yararlı yönleri var ki eminim siz de bu yazıyı okuduktan sonra evinizde hep tarçın bulunduracaksınız.
TARÇININ MUCİZELERİ...
Tarçın (Cinnamomum), defnegiller familyasından anavatanı Güney ve Güneydoğu Asya olan, yaprak dökmeyen aromatik kokulu ağaç cinsidir. Tarçının bilimsel adındaki cins adı olan “Cinnamomum”, Yunanca’daki “kinnamomon” sözcüğünden gelir. İnsanlık tarihinin en eski baharatlarından biridir. M.Ö. 3000 Çinliler tarafından kullanılıyordu. Avrupa’da 16.’dan 18.yy’a kadar en değerli ve pahalı baharatlarından biri sayılıyordu. Ünlü tüccar Anton Fugger 1530’da İmparator V. Karl’ın borç senetlerini onun gözleri önünde tarçın baharat çubuklarından oluşan bir ateşle yakmış, böylece kendi zenginliğini kanıtlamıştır.
Esasen ağacın kurutulmuş kabukları kullanılır. Kabukların dış kısmında mantar tabakası bulunur ve grimsi renklidir. Tarçın baharatı, ağacının gövde ve dal kabuklarının dış kısmı sıyrıldıktan sonra kalan iç kabuğun kurutup öğütülmesiyle elde edilir. Ayrıca kabuklarının iç içe konularak rulo gibi kıvrılmasıyla da çubuk tarçın elde edilir. Kokusu kuvvetli, kesin ve uzun süreli, tadı tatlımsı ve yakıcıdır. Tanen ve uçucu yağ taşır. Baharat olarak kullanılır. Meyveleri de baharlı, lezzetli ve tarçın kokuludur, tarçın yerine kullanılır. Tatlılara, özellikle de sütlü tatlılara çeşni olarak katılır. Kahve,çikolata ve meyve soslarında, içeceklerde de yaygın olarak kullanılır. Mutfakta Kullanılışı Kuzu eti, tas kebabı, çeşitli soslar, sütlü ve pirinçli tatlılar, çikolatalı kekler, tartlar, punç, sıcak şarap, çay vb.
TARÇININ FAYDALARITarçın yağ asidi dağıtımlarını kısıtlayarak, kanın aşırı pıhtılaşmasını önler. Pıhtılaşmayı önleyici eyleminin yanı sıra, kimyasal işlemler sonucunda meydana gelen iltihaplanmayı azaltma özelliği de vardır. Aynı zamanda bir anti inflamatuar ot olarak da kendisi gösterebilmektedir. Ayrıca tarçın besin kaynağı kalsiyum ve lif açısından oldukça zengindir.İnsülin üretimini artırırken kan şekeri seviyesini düşürür. Bu nedenle tarçın şeker hastalığı olan kişiler için oldukça yararlıdır. Yapılan araştırmalara göre ayrıca tarçın ağız kokusuna neden olan bakterilerin yok olmasını sağlayarak ağza ferahlık verir ve kokuyu önler. Tarçın ayrıca ağrı kesici olarak kullanılan güçlü bir antioksidan özelliği de bulunmaktadır. Kramp, kalp ve karın ağrılarına sebebiyet veren organların sıcak tutulmasını sağlar ve bu ağrıları engeller. Gıda koruyucu doğal bir alternatif olarak kullanılabilir.
Bunun dışında ünlülerin son zamanlarda en çok tercih ettiği ve resmen trend haline gelen tarçın diyetinden de söz etmeden geçmek olmaz sanırım. Birçok ünlü, tarçın diyeti sayesinde, sıkıntısız bir şekilde zayıfladıklarını dile getirdiler. Bunun en son örneği de ünlü sanatçı Gülben Ergen oldu. Kan şekerini, insülini dengelediği için bu diyet daha çok fazla tutulacağa benziyor.
56 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 57İsİstatanbnbulul SSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSStytytytyttytytytttytytytytytttytyttttttyttttttttttttttttyttttttyytttyleleeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee MMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMagagaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa azazinine e ..MaMartrttt ‘ ‘14141111111111111 | | |||||||| 5555555555555555555555555555555555577777777777777777777777777777777777777777
58 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Farkındalık değil gerçekleri görebilmektir hayata bakış açımız. Yollar ayrı olabilir ama aynı olan insanoğludur.
Duruşlar önemlidir bu dünya da, nerde durduğun değil nasıl ve ne şekilde istifini bozmadan durabilmektir önemli olan.Tanıdığın yâda tanımadın bir insan hakkında sana sorulmadan öyleydi böyleydi diyorsan kim bilir sorulduğunda ne dersin? İster misin bir başkası senin hakkında kötü konuşsun yâda konuşulduğunda sen ne dersin? İnsan insanı ancak kanunlar çerçevesinde yargılayabilir ve görevi icabı hüküm verebilir. Diğer yargılama ve karar verme ancak biz değerli insanoğlunu dünyaya getiren Yüce ALLAH’A aittir.
Bizler hala bu dünyanın fani, ebedi hayatın sonsuz yaşam olduğunu idrak edemiyorsak vay halimize o zaman.
Yürekli olmak gerekir inandığı değerlerin peşinden korkusuzca gitmek için, başkalarının gururunu incitmeden, ben buyum diyebilmektir insan olabilmek. Kavga etmeden tartışmayı, menfaat beklemeden paylaşmayı, özlediğinde ulaşmayı, kötülüğü iyilikle karşılamayı bilmek gerekmektedir sevgili insanoğlu. Yoksa sizce bir değeri var mıdır bu dünyada yaşamanın sorarım sizlere.
En kötüsü de nedir bilir misiniz sevgili dostlar insan başkasına kızar hıncını başkasından alır ise bu affedilmeyecek en büyük günahtır.
Önce kendini, sonra etrafında olan her şeyi sevmek gerekiyor varsın olsun sizi sevmesinler bir gün gelir sizi sevmeyenler değerlerini kaybettiklerinde sizin değerli olduğunuzu anlarlar. Bu bile büyük bir kazanımdır insanoğlu için.
Paraya tapmanın adı zenginlik, cinselliğin adı aşk olmuş ise insanoğlunun varlığından beri bu dünya da ve hala değişmedi ise değiştirmenin zamanı bu yorgun dünyada gelmiş demektir sevgili insanoğlu.
Asıl zenginliği yüreğidir insanın. İhtiyacı olana elindekinden verebiliyorsa, oda bana verir demeden paylaşıyorsa bu bizlere bahşedilmiş en büyük hediyedir yüce ALLAH tarafından bunu asla unutmayın. İnsanoğlu umut, sevgi, bilgi dağıtabilecek kadar yüreğe sahip ise bu onun en büyük mutluluğu ve zenginliğidir. Bunu asla unutmayın ve bu yüzden kimsenin kalbini gereksiz yere kırmayın.
Erez Eğilmez söyle der dostlarına: İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkar oldular oysa sevmek tüm dünyevi işlerin kapısını açan altın bir anahtardır bu kapı bir kez açıldı mı bir daha kapanması olanaksızdır.
Savaşlar, silahlar, ölümler, iftiralar, intikamlar, açlık, sefalet, ilkel ırkçılık, dini bağnazlıklar, kan, kin, nefret, bütün bunlar beni hayal kırıklığına uğratsa da; her şeye rağmen insanları güzel düşlemekten vazgeçmiyorum. Çünkü insanları yeryüzünün en değerli varlığı olarak Yüce ALLAH yaratmıştır, nasıl ALLAH’IN yarattığı diğer insanları sevmekten vazgeçebiliriz. Vicdan, adalet, merhamet ve sevginin, insanı insan eden öğelerin en başında geldiğini unutmayarak yaşayalım bu fani dünyayı değerli insanoğlu kardeşlerim.
Kin ve nefret bizleri birbirimizden daha çok koparıp götürür. Durgun denizlerde yüzmek
İnsan olmayadevam edelim...
Erez E¤ilmez
söyle der
dostlar›na:
‹nsanlar›n ço¤u
kaybetmekten
korktu¤u için,
sevmekten
korkar oldular
oysa sevmek tüm
dünyevi ifllerin
kap›s›n› açan alt›n
bir anahtard›r
bu kap› bir kez
aç›ld› m› bir
daha kapanmas›
olanaks›zd›r.
facebook.com/erezegilmezerez1
Erez Egilmez
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 59
Erez Eğilmez şöyle der:Var olduğum kadar var isim sizlerde var olduğunuz kadar varsınız.
varken dalgalı okyanuslar da gereksiz yere yüzmeye mücadele etmeye ne gerek var. Tabi ki zamanı gelince fırtınalı ve dalgalı okyanuslarda yok alabilmeli insanoğlu ama sadece yeri ve zamanı gelince.
Ey insanoğlu şunu asla unutmayın, tabiatı güneş aydınlatır, insanı da bilgi. Bilgi eğer iyinin ve vicdanın hizmetinde ise hakça paylaşım ve adalet olur. Yoksa haksızlık, vicdansızlık, zulüm ortaya çıkar. Buda biz insanoğlunu bitmeyecek bir sonsuz savaşa sürükler.
İnsanın inancına, diline, kültürüne, bilincine, düşüncelerine, görüşüne karşı çıkarak, baskı uygulayarak hakaret ederek bir yere varmaya çalışan insanoğlunu anlamakta güçlük çekiyorum ve onlar için üzülüyorum çünkü inanın onlar ne yaptıklarının farkında değiller.
Tertemiz bir suyu bulandırmak ne kadar kolaysa, bir insanı dininden, inancından, görüşünden, renginden, dilinden, tipinden dolayı, hor görmek, küçük düşürmek, aşağılamak, iftira atmak da belki o kadar kolaydır. Ancak bunları yapmak insanoğlunu şeytana dönüştüreceği gibi Yüce Allah katında asla affedilmeyecek bir suç teşkil edecektir.
Severek yaşamak güzeldir dostlarım. Severek yaşamanın güzelliğini ve önemini fark edenler de güzeldir. Dünyada bir şey olabilmenin ötesinde çok daha önemli bir şey var aslında; hep dediğim gibi insan olabilmek. İnsan olabilmenin koşulu ise, yüreğinde sevgi taşıyabilmek, kim olduğumuzu nereden geldiğimizi ve nasıl yaratıldığımızı iyi idrak edebilmektir.
Erez Eğilmez şöyle der: Var olduğum kadar var isim sizlerde var olduğunuz kadar varsınız.
Saygıda kusur ettiysem af ola sevgide yanlış yaptıysam yok ola.
BİZLER İNSANIZ VE İNSAN OLMAYA DEVAM EDELİM...
60 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
SAÇ
BAKIMINIZ
‹Ç‹N
ÖNEML‹ KURALLAR...
Kadınlar için saçları çok önemlidir Bir kadını havalı yapan en önemli özelliklerinden biri saçlarıdır. Kuaförde saçının rengini ya da kesimini beğenmeyen bir kadın, en nazik olanları bile çok rahatlıkla kavga çıkartabilirler. Bayanlar sizin saçınıza verdiğiniz değeri bildiğimiz için saçlarınızı nasıl daha parlak ve bakımlı gösterebileceğinize dair size bir kaç öneride bulunmak istedik.
Saçınıza kibar davranınEminim merak ediyorsunuz saça kibar davranmak ne demek diye. Size hemen bunun açıklamasını yapıyorum. Saça kibar davranmak demek, saçınızı yıkadıktan sonra havluyu saçınızdan çıkartırken bile saçlarınız çekmeden nazikçe havluyu saçınızdan çıkartmak demek. Kalın fırçalarla saçı taramamak demek. Saçınızı geniş dişli taraklarla taramak demek. Saçınızı tararken bu tarz şeylere dikkat ederseniz saçınızda size kaba davranmaz istediğiniz şekli alma konusunda güzel görünme konusunda size yardımcı olur. Saç fırçalarının bakımı da saçınız için çok önemlidir. Saç fırçalarını saçınızı taramada önce sabunlu su ile yıkayıp arındırmalısınız.
Saçtaki nem çok önemliŞampuan alırken nemlendirici etkisinin olmasına da dikkat edin. Nemlendiricili şampuanlar saçın yıkanırken, saçı kirlerden arındırırken saçı yormadan, saça zarar vermeden bu işlemi gerçekleştirmiş olur. Nemlendiricisiz şampuanlar saçı yıpratarak saçın parlaklığının kaybolmasına neden olur.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 61
Saç bak›m› için do¤ru
kurallar uygulay›n,
saç›n›z›n daha parlak,
bak›ml› ve canl›
görünmesini sa¤lay›n.
Kepek sorununa dikkat!Kepeğin önüne geçmek için, sarımsak ve kekik kullanabilir, hatta bunların doğal tabletlerinide içebilirsin. Kepekten korunmak için bal kullanmak da iyi bir çözüm. Bunun için çeyrek bardak sıcak suda 1 kaşık balı erittikten sonra parmaklarınzla saç diplerine masaj yaparak bu karışımı saçlarınaza yedirebilirsin. Bunun dışında kepekle mücadele etmek için bol bol B vitamini kullanmayı da ihmal etmemelisiniz.
Saçınızı kuruturken yıpratmayınSaçınızı kurutmadan önce, saçınıza gelecek olan ısıdan, saçınızı korumak için, koruyu kremler kullanabilirsiniz. saçınızı çok yüksek derecelerde kurutmamalısınız. bu saçınızın kurumasına ve yıpranmasına neden olur.
Saç kreminizi her zaman kullanınSaçınızı yıkadıktan sonra her zaman mutlaka saç kremi kullanmalısınız. en az haftada 2 kez saçınıza bakım uygulamalısınız. Saçınıza maske yaparak, kafanıza bir bone takıp saçınızı bir kaç dakika bekletin. Ardından saçlarınızı iyice durulayın. Bu işlemin ardından saç kendini tazeler bakım tüm saça nüfus eder ve saçın daha bakımlı, parlak olmasını sağlar.
Saçınızı çok sık taramayınSaçınızı fazla taramamaya özen gösterin. Sadece gerektiğinde şekil vermek için tarayın. Kaliteli bir tarak ya da fırça kullanmayı da ihmal etmeyin; keskin metal ya da plastik uçlar, saç uçlarının kırılmasına neden olur. Düzleştirici kullanımını da mümkün mertebe azaltın.
62 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
HER ZAMAN GÜZEL, SA⁄LIKLI, IfiIL IfiIL GÖRÜNEN B‹R C‹LT ‹Ç‹N...10 TEMEL KURAL
Güneş kremi kullanın Yaz aylarında olmadığımız için raflara kaldırmayın. Yaz kış her zaman yüzünüze güneş kremi uygulayın. Güneş kremi uygulanan bir cilt hem soğuğun kurutucu etkisini azaltır hem de kış aylarında da olan güneş ışınlarının yaşlandırıcı etkilerinden sizi korur.
Hangi cilt tipinde olduğunuzu belirleyin Cilt tipinizi bilmeden (yağlı, kuru, karma) ürün almak ve içeriklerini okumadan kullanmak cildinizi daha da kötü bir hale getirebilir. Ürün seçiminden önce mutlaka nasıl bir cilde sahip olduğunuzu belirlemelisiniz.
Gözlere dikkat Göz bölgesi çok hassas ve ince yapılıdır. Göz bölgesini ovmak, sürekli elinizi gözünüze sürmek göz çevresinin çabuk kırışmasına neden olur. Göz çevresinin kırışmasını engellemek için bu tarz alışkanlıklarınızdan vazgeçip, gözler için özel krem kullanmalısınız.
Telefonların zararları Telefonun beyine birçok zararı olduğu gibi cilde de bir sürü olumsuz etkisi
vardır. Cep telefonlarının kirli olması nedeniyle yüzünüzün telefonla konuştuğu bölgesinde sivilceler çıkabilir. Telefonlarınızın da temizliğine özen göstermelisiniz.
Cilt temizliğini abartmayın Cildinizi çok fazla temiz tutacağım diye temizliği abartırsanız cilt yapınız incelir ve daha fazla sivilceye sebep olur. Cildinizi gerektiğinden fazla temizlemeyin.
Kullanma tarihine dikkat edinNasıl yiyeceklerimiz son kullanma tarihini kontrol ediyorsak, makyaj malzemelerimizin de son kullanma tarihlerine bakmalıyız. Tarihi geçmiş her hangi bir makyaj malzemesi kullanmak, cildimiz için çok tehlikelidir. Cildimizde akne oluşumuna ve siyah noktaların artışına sebep olacak bu soruna çok dikkat edilmelidir.
Nasıl beslendiğiniz çok önemli Eğer çok fazla şekerli, yağlı yiyecekler tüketiyorsanız akneli bir cilde de kendinizi hazırlamalısınız. Yağı, kalorisi düşük besinler tercih ederseniz cildiniz hem daha genç hem de sivilcesiz kalmış olur.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 63İsİsİsİstatatatanbnbnbnbnbnbnbnbn ululuuluuu SSStytytyytylelelelele M Magaggazazazzzinininne eee ee ......MaMaMaMartrtrt ‘‘1411414 | || 666333
Egzersizi eksik etmeyinWgzersiz yaparken kan dolaşımının artması sayesinde cilt tazelenir ve yenilenir. Ayrıca egzersizin stresi azaltma gibi bir de artısı var. Stresin sonucunda oluşan sivilceleri engellemek, stres yüzünden oluşan sivilcelerden kurtulmak için egzersiz çok etkili bir yöntemdir.
Çok çeşitli cilt ürünlerini bir arada kullanmayın Farklı tarzdaki cilt ürünlerini kullanırken bilmeyerek yüzünüze çok farklı maddeler de eklemiş olursunuz böylece cilt daha fazla zarar görür. Cildiniz için belirli ve cildinize uygun ürünler seçmeye özen gösterin.
Yatmadan önce yüzünüzü yıkayınGün içinde yüzde biriken kir, makyaj malzemeleri yüzü yağlandırır ve tıkar eğer yüzünüzü yıkamadan yatarsanız tüm bu şeyler yüzünüzde sivilce oluşumuna sebep olur ve siyah noktalarınızı arttırır. Gece yatmadan önce mutlaka cildinizi temizleyin.
64 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Estetik Diş HekimiDiş Beyazlatma, çeşitli nedenlerle renk değiştirmiş dişleri beyazlatmak veya kişiye özel diş rengini birkaç ton açmak için kullanılan, yetkili diş hekimliği organizasyonlarınca güvenirliği kabul edilmiş bir oksijenasyon yöntemidir.Muayenehanede veya evde yapılabilen diş beyazlatma işlemi ile dişler 2-10 ton açılarak tatmin edici bir beyazlama ve güzel bir gülüş elde edilir. Bleaching işlemi mutlaka profesyonel kontrol altında uygulanmalıdır.
DİŞLERİMİZİN RENGİ NASIL DEĞİŞİR?
Dişlerdeki renklenme 2 çeşittir.
1-İç renklenme: Dişin içine işlemiş ve fırçalama ile çıkarılamayan renklenmelerdir. Dişlerin oluşumları esnasında meydana gelen yapısal bozukluklar,( tetrasiklin gibi antibiyotiklerin kullanımı veya fazla flor alımına bağlı vb. ) bu sınıfa girer. Yaşlılık, çeşitli travmalar da içsel renklenmenin nedenlerindendir.Bleaching işlemi bu tip vakaların büyük bir kısmında başarılı olur.
2-Dış lekelenmeler: Diş yüzeyine bazı gıdalardan, sigara, çay, kahve gibi boyayıcı ajanlardan yapışan renklenmelerdir. Çoğunlukla diştaşı temizliği ve sonrasında yapılan profesyonel polisaj ile bu lekelerden kurtulmak mümkündür.Bleaching ile dişin üzerindeki lekelerin temizlenmesi işlemi tamamen farklıdır.
Farklı renklenmeler farklı tedaviler gerektirir. Bu nedenle ne tip bir uygulama yapılması gerektiğine diş hekiminiz ile birlikte karar vermeniz en doğrusudur.
DİŞ BEYAZLATMA İŞLEMİ NASIL YAPILIR?
Beyazlatma işlemi için 3 teknik vardır.
1) Klinikte Diş Beyazlatma(Ofis Bleaching)
•Klinik ortamında 1 saat içinde gerçekleştirilen Ofis Bleaching,dişlerin üzerine uygulanan beyazlatıcı jelin ışıkla aktive edilmesiyle gerçekleşen hızlı ve etkili bir beyazlatma yöntemidir. Tek seanslık bir uygulama sonrasında dişler ortalama 4-5 ton açılır.
Diş Beyazlatma(Bleaching)işlemi nasıl yapılır?
Difllerin
beyazlaflmalar›
öncelikle bafllang›ç
renkleri ile ilgilidir.
Sar› tonlu difller
kolayl›kla 6-8 ton
beyazlayabilirken,
yeflil-gri tonundaki
difllerin beyazlamas›
daha zor olmaktad›r.
K›sacas› beyazlama
kifliden kifliye
de¤iflmekle
birlikte hekiminiz
ilk seansta
difllerinizin ne kadar
beyazlayabilece¤i
hakk›nda yaklafl›k
bir bilgi verecektir.
serhantavas.com
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 65
Beyazlatma işleminin uygun beyazlatıcı ajanlarla, hekimin kontrolü altında yapıldığında zararsızdır. Ajanların kontrolsüz olarak kullanılması dişlerin minesine geri dönüşümü olmayan hasarlar verebilir.
•15’er dakikalık 3 devreden oluşan beyazlatma işlemi esnasında hastamız arkasına yaslanıp müzik dinleyebilir veya televizyon seyredebilir.
2) Evde Diş Beyazlatma(Home Bleaching)
• Home bleaching yönteminde öncelikle ağızdan bir ölçü alınır ve tamamen dişlerin üzerine oturan, ince,şeffaf,kişiye özel bir beyazlatma plağı hazırlanır.Bu plağın içine geceleri yatmadan önce karbamit peroksit esaslı beyazlatıcı jeller konularak diş beyazlatma işlemi gerçekleştirilir.Beyazlama uyku esnasında gerçekleşir.Ortalama 2-3 hafta içerisinde istenen beyazlama sağlanır.(Renge ve jele bağlı olarak değişir).
Çeşitli yoğunlukta jeller kullanılır. Jeller buzdolabında saklanmalıdır. Kullanım esnasında olabildiğince renklendirici ajanlardan (çay, kahve,s igara, şarap, tıbbi gargaralar vb) uzak durulmalıdır. Eczanelerde satılan beyazlatıcı sistemlerle kıyaslanamaz.
3) Kombine Teknik
Ofis ve Home Bleachingin birleşiminden oluşur. En etkili ve uzun ömürlü beyazlatma yöntemidir.
DİŞLERİM NE KADAR BEYAZLAŞIR?
Dişlerin beyazlaşmaları öncelikle başlangıç renkleri ile ilgilidir. Sarı tonlu dişler kolaylıkla 6-8 ton beyazlayabilirken, yeşil-gri tonundaki dişlerin beyazlaması daha zor olmaktadır. Kısacası beyazlama kişiden kişiye değişmekle birlikte hekiminiz ilk seansta dişlerinizin ne kadar beyazlayabileceği hakkında yaklaşık bir bilgi verecektir.
DİŞ BEYAZLATMA GÜVENLİ MİDİR?
Beyazlatma işleminin uygun beyazlatıcı ajanlarla, hekimin kontrolü altında yapıldığında zararsızdır.
Piyasada birçok beyazlatıcı ajan vardır. Bu ajanların kontrolsüz olarak kullanılması dişlerin minesine geri dönüşümü olmayan hasarlar verebilir.
DİŞLERİMDE HASSASİYET OLUR MU?
Beyazlatma işlemi sırasında veya sonrasında bazı kişiler hafif bir hassasiyet şikayetinde bulunurlar. Bu da daha çok dişlerinde hafif aşınma ve çatlak olan kişilerde olur. Aşınmalar fazla ise o bölgelerin dolgu ile kapatılması gerekebilir. Eğer hassasiyet olursa hafif bir ağrı kesici kullanarak veya potasyum nitrat, flor uygulamalarıyla ile giderilebilir. Bu hassasiyet 1-3 gün arasında tamamen kaybolacaktır.
Önemli olan kullanılan sistemin gerektirdiği prosedürlerin eksiksiz ve doğru olarak yerine getirilmesidir.
ÖNCE
SONRA
66 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Kendinizden bize bahseder misiniz?
27 yaşındayım. Kastamonu’nun Tosya
ilçesinde doğdum ve lise bitene kadar orada
yaşadım. Üniversite için Eskişehir’e geldim.
İşletme okurken bir yandan müzikle uğraşıp
bir yandan da 360 derece sanal tur çekimi
yapan bir firmada fotoğrafçı olarak çalıştım.
Üniversite bittikten sonra askere gittim ve
döndüğümde işimi kurdum. Müziği, insanları,
arkadaş sohbetlerini, futbolu, kendim için
fotoğraflar çekmeyi severim.
Mehter Takımında olduğunuzu biliyoruz. Katılmaya nasıl karar verdiniz?
2006 yılında Eskişehir YKSM’den Ergün
Ağabey telefonla aradı. Mehter takımı
kurduklarını ve beni de ‘çevgâni’ yapacağını
söyledi. O zaman Çevgani’nin Mehter
Takımında marş söyleyen kişi olduğunu
bilmiyordum. ‘Tabi ki olurum hocam’ dedim
ve çalışmalardan sonraki ilk konserimizde
duygusunun farklı olduğunu hissedip her
konsere severek dahil oldum.
O Ses Türkiye’ye katılmanıza biri vesile oldu mu? Yoksa kendi kararınız mıydı?
Arkadaşlarım her defasında katılmam
gerektiğini söylüyorlardı. Ben de kendimi
sınayabileceğim bir ortam olduğunu
düşündüğüm için ve hayatıma farklı bir renk
katacağını hissettiğim için katılma kararı
aldım.
Murat Boz sizi elemesine rağmen, O Ses Türkiye’ye bu sene gelen kural sayesinde Gökhan Özoğuz’un ile yarışma sonuna kadar devam ettiniz. Hayatta şanslı olduğunuza inanır mısınız?
Sanırım doğru insanlarla karşılaşmak önemli.
Babaannemin bir duası vardı. ‘Oğlum, Allah
seni iyi insanlarla karşılaştırsın’ derdi. İlk
turda Murat Boz’un dönmesi ve ikinci turda
Gökhan Ağabey’in beni takımına alması
güzel bir deneyimdi benim için. İkisinin
de yeri ayrı. Sever ve sayarım kendilerini.
İnşallah Gökhan Ağabey’le de bundan
sonraki projelerde de bir arada oluruz.
O Ses Türkiye’de bir ilk oldu ve sizin düellonuz tekrarlandı. Kendiniz teklif etmenize rağmen, size haksızlık yapıldığını düşündünüz mü?
Kendim teklif ettiğim için haksızlık yapıldığını
düşünmedim.
O Ses Türkiye’den sonra hayatınızda neler değişti?
O Ses Türkiye’nin İkincisi ve En Naif İsmi...
ABDULLAH CİVLİZ“Tanımadığınız insanların size gülümsemesi,
güzel dileklerde bulunması keyifl i bir duygu.”RÖPORTAJ: DUYGU ERGOVAN
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 67
Bende ve yaşantımda bir değişiklik olmadı
ancak; tanımadığınız insanların size
gülümsemesi, güzel dileklerde bulunması
keyifli bir duygu. Bu enerjiyi samimiyetinizle
yoğurduğunuzda ortaya güzel dostluklar,
yeni projeler de çıkabilir. Hayırlısı olsun.
Eskişehir’de yaşadığınızı biliyoruz. Müzik piyasası bilindiği üzere İstanbul’da daha gelişmiş durumda, farklı bir şehirde olmanın dezavantajları var mı? İstanbul’a yerleşmeyi düşünüyor musunuz?
Aslında yarışmadan sonraki planım
tamamen fotoğrafa yönelmekti. İşimi
devam ettireceğim, o hep var olacak. Onun
haricinde Avrupa Müzikle bir sanat müziği
albümü çalışması yapacağız. İnşallah
alnımızın akıyla işin altından kalkarız. Bu
süreçte sık sık İstanbul’a gidip geleceğim.
İlerleyen süreçte ne olur bilmiyorum. Belki
de tamamen yerleşiriz.
Müzik piyasasında kendinize örnek aldığınız isimler kimlerdir?
Genelde eskilerden dinlerim. Münir Nurettin
Selçuk, Zeki Müren’in ilk radyo kayıtları. Eski
45’likler. Günümüzden de Erkan Oğur ve
Birsen Tezer’i takip ediyorum.
Modayı takip ediyor musunuz? Alışveriş arkadaşınız kim?
Açıkçası modayı takip etmiyorum. Kendine
yakıştırdığını giyenlerdenim. Bir kıyafet
alacaksam danışmak için arkadaşlarımla
çıkarım. Ancak yine son kararı kendim
verir, onların beğendiğinden çok kendime
yakıştırdığımı alırım.
Karşı cinste olmazsa olmaz dediğiniz özellikler nelerdir?
Genel olarak insanlardan beklediğim
karşılıklı anlayış. Çoğu zaman birbirimizi
dinlemekten aciziz. Tabi ki karşı cinsten
en başta bu anlayışı beklerim, kendim de
uymak kaydı ile. Onun haricinde mimikler,
bakış açısı, seni şaşırtması etken olur yakın
hissetmekte.
Sosyal hayatınızda müzik dışında yapmayı sevdiğiniz şeyler nelerdir?
Futbol hayatımın önemli kısmını teşkil
ediyor diyebilirim. Galatasaray taraftarıyım.
Maçları izler, yorumlarını takip eder ve
arkadaşlarımla değerlendirmesini yaparız.
İşimden dolayı futbol oynamayı aksattım
ancak; 2 sene öncesine kadar düzenli
oynuyordum. Sol açık ve forvet mevkilerinde
oynuyordum. Kendim için fotoğraf çekmeyi
de severim. İmkanım olursa Chooper Motor
alıp fırsat buldukça makinemle yollarda
olacağım. Ve tabi ki yeğenlerimle vakit
geçirmek hepsinden daha keyifli.
Sizi en iyi tanımlayan 3 kelime nedir?
Umarım kendini övmek gibi algılanmaz.
Dürüst, Çalışkan ve Duygusal diyebilirim.
Okuyucularımıza son olarak söylemek istediğiniz şeyler nelerdir?Zaman ayırıp bu yazıyı okudukları için teşekkür ediyorum. Her şey gönüllerince olsun. Zira hayat çok kısa. Size de röportaj için teşekkür ederim Duygu Hanım.
Sağlıcakla kalın.
“İlk turda Murat Boz’un dönmesi ve ikinci turda Gökhan Ağabey’in beni alması güzel bir deneyimdi. Benim için ikisinin de yeri ayrı”
68 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Sami Zana AslanYazar
Şarkın ve bir toplumun geçmişinde yaşanılan güzel-çirkinliklerinde var olmuştur daha çok. Son zamanlarında tükenmeye yaklaşıyorken, ben biraz yeni nesille kızıp, biraz da büyüklerimizin biz gençlere bunu aşılamayı unuttukları iyi niyetlimle soruyorum kendime. Savaşlarda yaşanılan olayları-olguları sözle anlatma biçiminde; bu kadar insanı kendine kilitleyen bir başka durum yoktur dengbejlikten başka. Geçmişten günümüze olayları ezgisel bir dille ve daha çok ozanına az rastlanan dengbejlik: Bir ayaklı kütüphane ve bir gerçeği araştırıp, en ince ayrıntısını yakalama sonucudur.
Dengbejliğin benim kulaklarıma değdiği zamanlar, benim çok çocukluğuma deng gelir. Annem bize dengbejlik ederdi, biz okur, bilir ve yaşar tarafında yer alırdık o zaman.
Daha köyümün biraz berisine çıkamadığım yaşımda, elektriklerle de pek tanış sayılmadığımız çocukluğumuzdaydık. Hele ki kış aylarında, ekmekten sonra kızarıklığını sürdürdüğü tandırın etrafında toplanıp, ayaklarımızı tandırın sıcaklığına salarken, annem; yanaşıp bir tarafta tandır ekmeğin üzerine elden yapma tereyağı sürer, diğer yandan da bize o güzel sesinden dengbej eserleri seslendirirdi.
Bizim bir yanımızı acı, bir yanımız heyecan kaplardı ve en çok o zaman odun köz sıcaklığını severdik. Her bir eserde; kimi
zaman acıyı, kimi zaman aşkı, kimi zaman kahramanlıkları, kimi zaman da katliamları dinler onları hem öğrenir hem de onlardan tarih bilgisi edinirdik.
Dengbejlik sesinden yola çıkıp her ceyransız (elektirk) karanlık saatlerde; masalımız, kahramanlarımız, hikâyelerimiz, kitaplarımız oluveriyordu güzel annemin güzel sesinden. Sonra birer uyku kendimize ısmarlarken su eşliğinde, göz göze alışık olmadığı loşluklarda sarmaş dolaş olurduk ve annem hala tarihten deng (ses) verirdi.
Bugün çalışma ofisimde aklıma dengbejliklerle dolu o çocukluğum ve çocuktum anları gelince dinlemeden edemedim. Bir süre sonra baktım ki bir türlü sonu gelmeyen eserlerle devam ediyorum.
Çay aldım elime biraz açık, biraz da şekerinde habersiz. Akşamın bu kadar erken geleceğini ve benim bu kadar bugün için bir şeyler yapamayacağımı düşünmemiştim.
Dengbejlik ile ilgili son yıllarda çok fazla kaynak edinirken, bir diğer yandan da dengbej edinmek bir hayli zordur. Annemden dinlediklerimin, annemden başka bir kaynakta yer almadığı ve annemin hayatını ve onun görmediklerinden başka bir şey olmadığını bilmekte, bir diğer dengbejlik doğrusunun adıdır.
Kültür miraslarının örneklerinden biri olduğunu düşündüğüm dengbejlik; hayatların ve geçmiş olayların(aşkların, savaşların, çocukların, ağaların, aşiretlerin, toplulukların… vs) dilden dile, yorumdan yoruma geçme biçimine, aç kalmamak adına bunların yaşatması taraftarı ve özlemindeyim.
DENGBEJ...Yıl: tarih öncesine dayanan ve okur-yazarlığın
boyun eğdiği bir dilden, başka bir dilin bir bilinmeyen
yerindeki çaresizliğe haykırıştır DENGBEJLİK.
Çay ald›m elime
biraz aç›k, biraz
da flekerinde
habersiz.
Akflam›n bu
kadar erken
gelece¤ini
ve benim bu
kadar bugün
için bir fleyler
yapamayaca¤›m›
düflünmemifltim.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 69İsİsİİİsİssssİİİsİİİsİssİsİİİİsstatattaaatattaaaatataattttaatanbnbnbnbnbbbnbnbnbbbnbnbbbbbnnnnnbnbbbbbulul SSSSSSSSSSSSStytyttttttttttt lele M Magaggggggggggggggggggggggggggazazininininnniiinnnnni e e ..MaMartrt ‘ ‘1414 | | 66666666666666666669999999999999999999999999999999999999
Pop Dünyasının En İyı̇ Aranjörü
ERDEMKINAY
70 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 71
Müzik sektörüne girmenizde etkili olan temel unsurlar nelerdir?
Müzik benim yaradılışımda
mevcut bir kavram. Bu yüzden
aksi bir meslek düşünemiyorum
bile.
Ailede sanatla uğraşan, sizi bu anlamda yönlendiren birileri oldu mu?
Ailede başka müzikle uğraşan yok
ama yetenekleri var. Müziğe olan
ilgim ailem tarafından çok küçük
yaslarda fark edildi ve ciddi bir
eğitim almak üzere yönlendirildim.
Bugünkü başarımın en büyük
nedeni doğru yönlendirilmem ve
eğitim almamdır.
Sibel Can, Demet Akalın, Kenan Doğulu, Tarkan, Hande Yener, Hadise gibi pek çok ünlü isimle çalıştınız. Bu kadar ünlü ve başarılı isimle çalışmanın güzel yanları olduğu gibi, sizi zorlayan yanları da oldu mu?
Hepsi birbirinden ünlü ve
profesyonel sanatçılar ve hepsinin
ayrı ayrı mizaçları var. Ama
söz konusu müzik olunca tüm
çalışmalar çok keyifli geçiyor.
Zorluklar zaten iyi bir iş için olması
gereken bir unsur. Önemli olan
onları aşabilmek. İşte o zaman iyi
bir netice alıyorsunuz.
Şu ana kadar çalışmaktan en çok keyif aldığınız ünlü isimler kimlerdir?
Öyle bir ayrım yapamam. Tüm
sanatçı dostlarıma elimden
gelenin en iyisini yapmak için
mücadele veririm. Bir prodüksiyon
yaparken ve üzerinde çalışırken
genelde yalnız çalışırım. Bu
sebeple okuma kayıtları dışında
sanatçı dostlarımla çok fazla
mesaim yoktur.
Konservatuar mezunu olarak, eğitimin önemini soracak olursak neler söylemek istersiniz?
Müzik, öğrenimi hiç bitmeyecek bir
sanat dalıdır. Ne kadar bilgi sahibi
olursanız olun, hala öğrenecek bir
şeyler vardır. Ben her gün bir şey
öğreniyorum. Keyifli tarafı da bu
zaten, hiç bitmiyor. Klasik belki
ama eğitim şart!
Sanatçıların zaman zaman albümlerinde tarz değişikliği olabiliyor. Bir pop sanatçısı, pop rock ya da rocka kayabiliyor.(Nilüfer) Bununla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Sonuçta yapılan şey yine müzik.
O yüzden derim ki, tarz ne olursa
olsun siz onu iyi bir şekilde
sunuyorsanız, takdir görecektir.
Aksi durumlarda bu bir kariyerin
yok oluşuna da neden olabilir. İyi
olan kazanır.
“Müzik son derece
özgündür.
Kuralları çiğnerseniz
ceza gelmez.”RÖPORTAJ: DUYGU ERGOVAN & SİNEM EYİGÖZ
Ödüllerinizden bahsedecek olursak şu ana kadar almış olduğunuz ödüllerinizin içerisinde sizi en çok heyecanlandıran hangisi oldu?
Hepsi aynı şekilde heyecanlandırdı. Hepsi
çok özel. Daha anlamlı, ayrı tutacağım bir
ödülüm yok.
Sanat dünyasında olmasına rağmen çok göz önünde olmayan bir evliliğiniz var. Bunu nasıl koruyorsunuz?
Ben işini de evinde yapan birisi olarak
zamanımın çoğunu evimde ailemle
geçiriyorum. Bununla alakalı olabilir.
Son zamanlarda çok güzel işlere imza attınız. Son olarak çıkarttığınız herkes tarafından çok beğenilen ‘’Proje 2’’ albümünüzden ve yapım aşaması çalışmalarından bahseder misiniz?
Proje 2 albümümün çalışmalarına
1 sene evvel başladım. Yoğun bir
şekilde bu ise odaklandım. Proje
1’deki başarıya bir artı katmam
gerekiyordu. O yüzden işim zordu
açıkçası. Sonuçta güzel bir sanatçı
kadrosu oluşturup hemen işe
koyuldum. Tüm besteleri ve
aranjeleri sıfırdan tasarladım.
Tabi sanatçıların her birine
özel yapılması gerekiyordu.
Proje 2’de tüm sözleri
“Deniz Erten” yazdı. En
önem verdiğimiz husus
tüm şarkıların hit
olmasıydı. Titizlikle
çalıştık ve proje
2’yi dinleyiciye
sunduk.
Aranjörlük dışında almış olduğunuz teklifler ve değerlendirmeyi düşündüğünüz projeler var mı?
Eğer kasıt ettiğiniz müzik dışında başka bir
sanat dalıysa, almadım.
Sizin için özel anlam taşıyan eşya ya da batıl inançlarınız var mıdır?
Yok. Ama bana ait olan her şey çok
değerlidir.
Günlük hayatta neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Çalışmak, öğrenmek, müzik. Benim için
günlük hayat bunlardan ibarettir.
Sizce müziğin olmazsa olmaz kuralları var mıdır?
Muhakkak vardır ama. Son derece de
özgündür. Kuralları çiğnerseniz ceza
gelmez.
Uzun yıllar sektörde olmanıza rağmen, son yıllarda göz önünde olmanızın sebebi nedir?
Uzun zamandır müzik sektöründeydim
ama genelde sadece ismim bilinirdi. Proje
albümleri ile tanınır oldum. Artık kendi
sahne performanslarım ve video kliplerim
var. Bu da tanınırlığımda büyük rol
oynuyor.
72 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
“Müzik benim yaradılışımda olan bir kavram. Bu yüzden başka bir meslek yaptığımı hayal bile edemiyorum.”
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 73
2014ERKEK İLKBAHAR YAZ MODASI
Erkekler bu yaz çok
renkli ve çok tarz...
74 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 75
2014 ilkbahar - yaz döneminde erkekler de
dar paça eşofman- pantolonların modası
devam ediyor. Özellikle son zamanlarda
erkeklerin çok fazla tercih ettiği dar paçalar
erkekleri çok daha karizma sahibi yaptı.
Erkeklerin vazgeçilmezi olan iş ortamında
ve davetlerde sürekli olarak giydikleri
takım elbiselerde bu sene boyuna çizgili
olacak. Böylece Türk erkeklerinin sürekli
şikayet etmiş oldukları göbekleri de daha
düz ve ince bir görüntüye sahip olacak.
Mart ayı ile birlikte ilkbahar yaz dönemine geçiş başladı.
Bu geçiş moda severleri de çok yakından ilgilendiren
bir geçiş. Baharın gelmesiyle birlikte dolaptaki kalın
kıyafetler yerini daha ince ve renkli kıyafetlere bırakıyor.
Günümüzde erkekler de kadınlar kadar modayı takip
ediyor ve kendi tarzlarını en güzel şekilde yansıtmayı
başarıyor. Erkekler için bu yılın yaz modası hakkında
biraz araştırma yaptık. Tarz sahibi olan erkekleri çok
yakından ilgilendiren bu yazı bayanların da ilgisini
çekecek. Bayanlar eş ya da erkek arkadaşınıza hediye
almadan önce bu seninin modası hakkında bu yazıdan
tüyo almayı unutmayın.
Birçok canlı renk skalasına sahip
olacak 2014 erkek modasında
pembe renkte bu renklerin
arasında olacak. Birçok erkek
bundan 5 yıl öncesine kadar pembe
rengine ön yargıyla yaklaşırken
şimdilerde, erkekler pembe rengini
aksesuar, gömlek, kazaklarında sık
sık kullanmakta. Erkekler bu yıl
da pembe rengini kullanmaktan
çekinmeyecek.
Blok şeritlerin sıkça kullanıldığı
t-shirt, triko, hırka ve sweatler
yaz döneminde modasını koruyor.
Erkekler blok şeritleri çok sevdi ve
kendilerine yakıştırmayı başardı.
Bu yüzden blok şeritler daha
uzunca bir süre moda olmaya
devam edeceğe benziyor.
Bir başka moda olmaya devam
eden desen de kamufl aj desenler.
Evet kamufl aj desenler bu yıl da
moda olmaya devam edecek.
Sanırım bu desenlerde erkekler
kendilerini çok daha erkeksi ve
seksi buluyor.
y
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 77
Kayak sporu adeta bir
tutkudur. Bir kez bu spora
al›flan biri, bu spordan
asla vazgeçemez. Pistlerde
özgürce kaymak, doyas›ya
günefli ve temiz havay›
hissetmek için en ideal
spor dal› olan kayak sizin
de vazgeçilmezlerinizin
aras›nda olabilir...
78 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Kayağın ilk çıkış şeklinin; ağaç dallarından, hayvan kemiklerinden çeşitli şekiller yapılması ve böylece kayağın bir ulaşım aracı olarak kullanılması olarak açıklanır. Kayağın ilk ortaya çıktığı ve kullanıldığı bölgeler; Sibirya, Moğolistan ve Altaylar’dır. Daha sonra kullanım bölgeleri, Kuzey Amerika, Balkanlar, Anadolu ve Kuzeybatı yönünde İskandinavya ile İzlanda’ya doğru yayılmıştır. 1921 yılında İsveç’te bulunan çam ağacından yapılmış ilkel kayağın (Hoting Ski) 4500
yaşında olduğu saptanmıştır. İlk defa bir ulaşım aracı olarak Norveç, İsveç, Finlandiya ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinde kullanılan kayak, 15. yy.dan itibaren İsveç, Norveç, Polonya, ve Rusya tarafından askeri amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. Zaman içinde gelişerek bir spor aracı olarak benimsenmesi sonucunda,
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 79
TÜRKİYE’DE KAYAKKayıtlara göre eski Türklerde “Çana” olarak bilinen kayak M.Ö. 4000 yıllarında Baykal Gölü çevresinde, karda yürüme aracı olarak kullanılmıştır. Göçlerle İskandinav ülkelerine ulaşan kayak, Avrupa’da 18. yüzyıldan sonra yaygınlaşmaya başlamıştır. Yurdumuzda ilk kez 1914 yılında, Haliç’te bir marangoz atölyesinde yapılan çok sayıda kayak hayvan sırtında Erzurum’a taşınmış ve Kafk as cephesinde kayakçı er yetiştirmek üzere Erzurum’da açılan kurslarda 30 kayakçı yetiştirilmiştir. 1 Ocak 1933 yılında Galatasaray Lisesi’nden bir grup öğretmen ilk kez Uludağ’da kayak yaparak bu sporun Türkiye’de öncülüğünü yapmışlardır.Kayak yapmanın çeşitli şekilleri vardır. Slalom, Büyük Slalom, Süper Büyük Slalom, İniş, Paralel Yarışmalar, Serbest Stil, Kayak Kros, Kayakla Atlama, Artistik Kayak ve Tümsekli Pistt e Kayma v.s. gibi. Kayak sporu, bugün dünyada en çok sevilen spor dallarından biridir. Ülkemizde de on binlerce kişi bu sporu yapmaktadır.
1866’da Cristina’da ilk kez kayak
yar›flmalar› düzenlenmifl, bu
karfl›laflmaya gösterilen büyük ilgi
üzerine, 1879’da Oslo’da daha büyük bir
organizasyon gerçeklefltirilerek kayakla
atlama yar›flmalar› yap›lm›flt›r.
80 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
KAYAK SPORU NEDEN TERCİH EDİLMELİDİR?• Kayak sporuna oyun ve taklit şeklinde 4 - 5 yaşında başlanır.• Kayak yapmamızı etkileyebilecek sağlık sorunlarımız olmadığı sürece her yaşta kayak öğrenilebilir ve yapılabiliriz.• Kayak doğa sporudur.• Kayak modern malzemelerin üretilmiş olması nedeni ile eskiye kıyasla tehlikeli değildir,• Ekonomiktir,• En eğlenceli ve sağlıklı sporlardan biridir.
TÜRKİYE’DE KAYAK
YAPILABİLECEK YERLER
• Ağrı – Bubi Dağı• Ankara – Elmadağ
• Antalya – Saklıkent• Bingöl – Yolaçtı
• Bitlis- Merkez• Bolu – Kartalkaya
• Bursa – Uludağ
• Elazığ – Sivrice Hazarbaba• Erzincan – Bolkar
• Erzurum – Palandöken• Gümüşane – Zigana
• Isparta – Davraz• İzmir – Ödemiş Bozdağ
• Kastamonu – Ilgaz• Kars – Sarıkamış• Kayseri – Erciyes
1 Ocak 1933 y›l›nda
Galatasaray Lisesi’nden
bir grup ö¤retmen ilk kez
Uluda¤’da kayak yaparak bu
sporun Türkiye’de öncülü¤ünü
yapm›fllard›r.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 81
82 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Kad›na fiiddete Son...Foto¤raf SergisiKadına şiddeti kınamak ve ’ALO 183’ hattının bilinirliğini arttırmak için yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini Selçuk Kaya’nın üstlendiği projede 33 ünlü isim, fotoğraf sanatçısı Eren Yiğit’in objektifinin önüne geçti. Oluşturulan fotoğraf sergisi Dünya Kadınlar Günü’nün hemen öncesinde, 4 Mart’ta Forum İstanbul ‘da sergilenmeye başlayacak. ‘ALO 183 Hayat Kurtarır, Kadına Şiddete Son!’ projesinde Alican Yücesoy, Başak Daşman, Begüm Yücetan, Burcu Kara, Bülent Seyran, Canan Hoşgör, Cüneyt Arkın & Betül Cüreklibatur, Engin Hepileri, Esin Övet, Esra Erol, Gülay Kamaz, Hakan Eratik & Yeşim Salkım, Hande Subaşı, Irmak Atuk, Işın Karaca, İpek Tuzcuoğlu, İvana Sert, Kaan Cüreklibatur, Mehmet Ali Erbil, Melis Babadağ, Murat Cüreklibatur, Nefise Karatay, Ogün Kaptanoğlu, Oya Aydoğan, Özlem Yıldız, Özlem Yılmaz, Pınar Altuğ, Saba Tümer, Sibel Turnagöl, Ümit Erdim, Yeşim Erçetin yer alıyor.
Projenin yapımcısı ve sanat yönetmeni Selçuk Kaya, “ Türkiye ‘de kadınların yüzde 25’i fiziksel şiddete uğruyor. Cinayet sonucu ölen kadınların yüzde 40-70’i eşi tarafından öldürülüyor. Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında ve bunların yüzde 90’ı kız çocuğu. Her 4 kız çocuğundan biri cinsel şiddete uğruyor.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 83
Kadına şiddeti kınamak ve ‘ALO 183’ hattının bilinirliğini arttırmak için hazırlanan ‘ALO 183 Hayat Kurtarır, Kadına Şiddete Son!’ adlı proje için 33 ünlü isim objektif karşısına geçti.
Bu noktada, bilinç düzeyinin artırılmasına yönelik her türlü çalışma büyük önem arz ediyor. Biz de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle başlattığımız projeyle, şiddete maruz kalan kadınların sesini daha gür çıkarabilmesini ve haklarını arayabilmesini amaçlıyoruz. Ayrıca şiddete maruz kalan kadınlarımıza, KADINA ŞİDDET HATTI 183’ü arayarak yardım isteyebileceklerini hatırlatıyoruz” diye konuştu. Sergi, 4 Mart Salı günü Forum İstanbul’da sergilenmeye başlayacak. Fotoğrafların ilk olarak sergileneceği şehirler ve sergi tarihleri şöyle:
İstanbul / Forum İstanbul: 4-20 Mart
Mersin / Forum Mersin: 4-20 Mart
Denizli / Forum Çamlık (Denizli): 8-21 Mart
Trabzon / Forum Trabzon: 24 Mart-6 Nisan
84 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Doğuş Grubu’ndan Ülkemizin Tarihsel Mirası Göbekli Tepe’nin Tanıtımına Büyük Destek...
12.000 yıl öncesine yolculuk Şanlıurfa’da başladı… Doğuş Grubu’nun ana sponsorluğunu üstlendiği “Göbekli Tepe Tanıtım Projesi”nin ilk ayağı olarak hayata geçirilen Sergi, 12.000 yıllık eserlerin seramik baskı fotoğraflarıyla ziyaretçileri hayran bıraktı.
Doğuş Grubu’nun ana sponsorluğundaki “Göbeklitepe Tanıtım Projesi” kapsamında hayata geçirilen, arkeoloji dünyasının en büyük keşfi olarak nitelendirilen Şanlıurfa’daki Göbekli Tepe’nin fotoğraf sergisi, ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Göbekli Tepe Sergisi’nde 12.000 yıl öncesine uzanan tarihin en eski tapınağından çıkarılan eserlerin, fotoğraf sanatçısı Zekai Demir tarafından çekilen fotoğraflarının seramik baskıları bulunuyor. Son yılların en büyük arkeolojik keşfi olarak nitelendirilen bölgeden çıkan eserlere ait fotoğraflar, Şanlıurfa Vali Kemalettin Gazezoğlu Kültür ve Sanat Merkezi’nde 1 Şubat 2014 tarihine kadar ücretsiz gezilebildi.
1995’ten bu yana kazıları devam eden, “Dünyanın En Eski Tapınağı Göbekli Tepe”den çıkan eserlerin fotoğraflarından oluşan ve Doğuş Grubu’nun ana sponsorluğundaki Göbekli Tepe Tanıtım Projesi kapsamında hayata geçirilen Göbekli Tepe Sergisi, Şanlıurfa Vali Kemalettin Gazezoğlu Kültür ve Sanat Merkezi’nde ziyarete açıldı. Serginin açılışı T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından yapılırken, Göbekli Tepe Tanıtım Projesi’ne katkılarından dolayı Doğuş Grubu’na teşekkür plaketi sunuldu. Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç ve Şanlıurfa Belediye Başkanı Eşref Fakıbaba’nın da katıldığı açılış büyük ilgi gördü.
12.000 yıl öncesinde nasıl tasarlandığı hala cevap bulamayan ve Mısır Piramitleri’nden 7.500 yıl ve İngiltere’deki Stonehenge’den 8.000 yıl önce inşa edilmiş olan Göbekli Tepe kazı alanında bulunan eserlerin seramik baskılı fotoğraflarından meydana gelen sergi, geçmişi günümüze taşıyor. Orijinal hallerini birebir yansıtacak şekilde kabartmalı etkiyle seramiklere basılan ve özellikle hayvan figürlerinin yer aldığı sergide 25 eser yer alıyor. 1Şubat 2014’e kadar Şanlıurfa’da ücretsiz gezilebilecek Göbekli Tepe Tanıtım Projesi’nde yer alan sergi Şubat 2014’te ise İstanbul’da görücüye çıkacak. Bunun yanında iki dilde hazırlanan web sitesi, bilgilendirici sosyal medya hesapları bulunan proje, Türkiye’nin tanıtımı için de önem taşıyor.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 85
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik: “Gez dünyayı Gör Urfa’yı”
Göbekli Tepe’nin Tanıtım Projesi kapsamında gerçekleşen sergi açılışında konuşan T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Urfa medeniyetlerin kavşağı, medeniyetlerin adeta aynasıdır. Başka bir ifade ile Şanlıurfa’ya açık hava müzesi de diyebiliriz. Bunun önemine son yıllarda varabildik. Öyle ki; hala Göbekli Tepe’yi Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmakta zorlandığımızı söyleyebiliriz. Onun için bugün bu sergi son derece önemli bir organizasyondur. Eskiden; ‘Gez dünyayı gör Konya’yı’ derlerdi ama 12.000 yılık geçmişe sahip bu miras ile artık ‘Gez dünyayı gör Urfa’yı’ sloganı ortaya çıkıyor. Bu sergi için Doğuş Grubu’na teşekkür ederim” dedi.
Doğuş Grubu CEO’su Hüsnü Akhan, ana sponsorluğunu üstlendikleri Göbekli Tepe Tanıtım Projesi’nin önemini ve Doğuş Grubu olarak verdikleri desteği şu şekilde açıkladı: “Göbekli Tepe, geçmişi 12.000 yıl öncesine dayanan, “tarihin gelmiş geçmiş en büyük arkeolojik keşfi” olarak nitelendirilen büyük bir değer. Bu değerin tanıtılması, öneminin hem ülkemizde hem de dünyada daha fazla kişi tarafından anlaşılması amacıyla yürütülen Göbekli Tepe Tanıtım Projesi de bu sebeple çok kıymetli. Doğuş Grubu olarak ülkemizin tarihsel mirasını ortaya çıkaracak projelerin desteklenmesini oldukça önemsiyoruz. Göbekli Tepe Tanıtım Projesi’ne destek vermemizin ardında da, bu tarihsel mirasa sahip çıkma ve bu mirası gelecek kuşaklara doğru bir şekilde aktarma hassasiyetimiz yer alıyor. Bu tanıtım projesi ile Göbekli Tepe’nin daha fazla kişi
tarafından duyulacağına, Şanlıurfa ilimizin daha da değerlenerek hak ettiği ilgiyi göreceğine ve dünyanın birçok yerinden binlerce konuğu ağırlayacağına yürekten inanıyoruz. Biliyoruz ki; burada yaratmaya çalıştığımız farkındalık, sadece Göbekli Tepe ve Şanlıurfa için değil, ülkemizin turistik ve ekonomik geleceği için de önemli bir fırsattır.”
Proje koordinatörü Ece Vahapoğlu ise, “Göbekli Tepe’nin değerinin daha çok insan tarafından bilinmesini sağlamak ve farkındalık yaratarak bunu günümüz insanlığıyla paylaşma isteğim yani bir nevi kültürel çevirmenlik bu tanıtma projesini doğurdu. Şanlıurfa’nın mistik dokusu hepimizi büyülüyor, Göbekli Tepe’nin yeri ise apayrı. Göbekli Tepe’yi gören herkesin aynı heyecanı paylaşmasını umuyor, başta ana sponsorumuz Doğuş Grubu’na, heyecanla beni hep destekleyen ekibime ve tarihi değerlerimizi bilen herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.
Zekai Demir’in objektifinden 12.000 yıl öncesine yolculuk
Bugüne kadar yapılan en önemli arkeolojik keşif olarak nitelendirilen ve insanlık tarihini değiştirecek çok önemli bulguları barındıran Göbekli Tepe’de M.Ö. 10.000 yıllarına, yani Cilalı Taş Devri’ne ait eserler bulunuyor. Bugüne dek çıkarılan eserler, Kütahya’dan gelen taş dokulu seramiklere uygulanan özel UV baskı teknolojisi ile kabartmalı olarak basılarak, sergiyi görsel bir şölene dönüştürüyor.
En büyük arkeolojik keşif: Göbekli Tepe
İlk kez 1983’te fark edilen Göbekli Tepe, 1995 yılından bu yana Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından ortaklaşa yürütülen kazılarla gün yüzüne çıktı. İnsanlığın doğduğu
yer olarak gösterilen Göbekli Tepe, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne de alındı. Yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olan avcı ve toplayıcı insan toplulukları zamanında, şehir hayatına henüz geçmeden inşa edilen ilk tapınak olan Göbekli Tepe, Standford Üniversitesi başta olmak üzere birçok yabancı üniversite tarafından da son yılların “en büyük arkeolojik keşfi” olarak gösteriliyor. 12.000 yıl öncesinde nasıl tasarlandığı hala cevap bulamayan tapınak, Mısır Piramitleri’nden 7.500 yıl ve İngiltere’deki Stonehenge’den 8.000 yıl önce inşa edilmiş olmasıyla da tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Bu nedenle Göbekli Tepe için NationalGeographic “dinin doğuşu” betimlemesini yapıyor.
Kaynak: dogusgrubu.com.tr
86 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Singer’in “Bir Yastığa Baş Koymak-Bir Yastık Hikâyesi” adlı sosyal sorumluluk projesinde “haute couture” alanında yüksek dikiş tekniğini yaşatan 11 ünlü modacının tasarımları buluştu. Muzaffer Çaha, Hakan Elyaban, Ahmet Eraslan, Vural Gökçaylı, Dilek Hanif, Cemil İpekçi, Sadık Kızılağaç, Yıldırım Mayruk, Faruk Saraç, Barbaros Şansal, Zuhal Yorgancıoğlu gibi isimler, ömür boyu aynı yastığa baş koyulan eski günlerin anısını herkese yeniden yaşattı. Nostaljik tasarımlar zaman tüneli içinde bir gezintiye davet ederken sıra dışı tasarımlar da yaratıcılığın sınırlarını zorladı. 140 x 45 cm ölçülerindeki yastık tasarımları; bazen bir ömrü, bazen bir ideali, bazen bir hayatı, evliliği ve her şeyden daha önemlisi aşkı simgelerken duygu dünyamızın kapılarını da araladı.
Singer’in çok özel yastık tasarımlarının tanıtımı ve satışı için düzenlediği görkemli organizasyon, 24 Şubat 2014 Pazartesi akşamı, İstanbul Harbiye’deki ICC- İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Kokteyl sırasında yapılan açık artırma ile 11 yastık satışa sunuldu. Önemli sosyal sorumluluk projelerine imza atan Singer, eğitime katkı sağlamak amacıyla bu projeden elde edilen geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışladı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin değerli yönetici ve üyeleri, Singer A.Ş.nin üst düzey yetkilileri, kültür-sanat ve moda tasarım dünyasının seçkin isimleri ve basın camiasının bir araya geldiği geceye, Sanatçı Demet Tuncer’in performansı da renk kattı. Demet Tuncer’e sahnede Sanatçı Sabri Tuluğ Tırpan eşlik etti. Ayrıca; Proje Direktörü Nur Onur’un proje ile aynı adı taşıyan “Bir Yastığa Baş Koymak – Bir Yastık Hikâyesi” isimli kitabı da aynı gece davetlilerle buluştu. Kitapta modacıların çocukluk yıllarından itibaren tasarım dünyasına nasıl girdiklerine dair küçük anekdotlar ve yastıklara ilişkin hikâyeler yer aldı. Kitabın sponsorluğunu da üstlenen Singer, kitabın tüm gelirini yine derneğe bağışladı.
Singer’den Anlamli Bir Sosyal Sorumluluk Projesi...
BİR YASTIK HİKÂYESİBu y›l Türkiye’deki 110. y›l›n› kutlayan köklü kurulufl Singer, bu gururunu “Bir Yast›¤a
Bafl Koymak-Bir Yast›k Hikâyesi” ad›n› verdi¤i anlaml› bir sosyal sorumluluk projesi ile
süsledi. Proje kapsam›nda Türkiye’nin en ünlü 11 moda tasar›mc›s›, Anadolu’nun geleneksel
uzun yast›klar›n› Singer için yeniden yorumlarken birbirinden orijinal yast›k tasar›mlar›,
düzenlenen çok özel gecede aç›k art›rma ile sat›ld›. Sat›fltan elde edilen gelir, e¤itime destek
vermek üzere ba¤›flland›.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 87
Gül yaprakları arasında mis kokulu dolambaçta
sonsuzluğu yaşamak…
Bir maceraya çıkmak ve yeniden yeniden kaybolmak
Ve sonra kendini bulmak,
Her acıyla, tenine saplanan dikenle nefsini aşmak…
Gül, Mısır’da da şehvetten arınmışlığın ve saf sevginin bir
ifadesidir. İsis’le özdeşleştirilir ve bu nedenle de kutsal
sayılırdı. İsis ve Osiris sırlarının sembolizminde kullanılırdı.
Grek sembolizminde de sevgide zafere erişmiş olmanın,
sevincin, güzelliğin göstergesiydi. Simyada ise gül,
bilgeliği, gül bahçesi ise çalışmayı ve dünyevi olanı bize
simgeliyordu. Ölümünün ardından ruhsal olanın yeniden
doğumunu tasvir eden gül, tasavvufi anlamda gönülde
meydana gelen bilginin ve onun meyvesinin sembolik
anlatımı için kullanılırdı. İlahî aşkın simgesiydi. Dolayısıyla
gül, edebiyat ve sanatın vazgeçilmez bir ögesi olarak
tarih boyunca karşımıza çıkmış birçok metaforik anlamı
da beraberinde getirmiştir. “Dante, ‘İlahi Komedya’ adlı
eserinde -gülün altın merkezindeki - semavi sevgiden
söz eder. Barok şair W.H. Von Hohberg 1675’te ‘dikensiz
gülün olamayacağını’ ifade etmiştir.” Bu bağlamda,
“Gül ve Bülbül” ikileminde olduğu gibi “Gül ve Diken”
ikileminde de birçok yeni anlamın kapısını aralamıştır.
Mevlana, “Divan-ı Kebir”de bu karşıtlığa birçok beyit ile
derinlik katar:
…Gamının dikenine katlanmadıkça, gülistandan gül
toplayamazsın!
…Şaşılacak şey şu ki: Herkes bir küpten başka çeşit şarap
içmede, başka bir neşe ile sarhoş olmada! Yine şaşılacak
şey şu ki: Bir tek gülden, herkesin ayağına ayrı ayrı
dikenler batmadadır!
…Can bahçesine rahmetinin ilkbaharı gelince, dikenler ya
güller arasında kayboldu yahut da bütün dikenlerim gül
halini aldı!
…Gül mü bitecek, diken mi çıkacak? Her ağaç, gönlünde
ne var ise onu ortaya kor.
…dedi ki: “Toprak Topraklık’tan çıktı, güzeller doğuran bir
ana oldu! Diken de yumuşadı, kimseye batmaz bir hale
geldi; dikenliği bıraktı!
“Gül ve Diken” tezatlığı aynı zamanda bir dönüşümün de
habercisi gibidir. Yeniden kendimizi bulmamız için, bazen
esen sert bir rüzgâr altında yapraklar dökülüp yayılır her
yana ve dolambaç olur bize; bir labirentin içindeyizdir
sanki. Labirent aslında mihmandarımızdır, önce fark
etmeyiz. Her bir kayboluş ve tekrar kendini keşfediş için
ona ihtiyaç duyarız. Bu arayışta, nefi s bütün dünyevi
heveslerinden arınır.
Hayatta girilen dikenli yollar yeniden kendimizi
keşfetmenin güzergâhı olup çıkar. Aşkla kat edilen
mesafeler, çekilen her acı, öğrenilen yeni bir bilgiye
dönüşür. Bu fark edilirse eğer, dikenler bize acı vermez,
tekâmül için sırlarını zerk eder. Her tene dokunuş, maddi
olanın terk edilişidir artık.
Sulanmamış gülsüz bahçede yolculuk
azap olur, keşfedilecek hiç bir şey yoktur
o bahçede, acıdan başka. Ateş yaktığında
gönlünü her gül yeniden açar ve sulanır
bahçe gül kokar. Artık dikenli de olsa
girmek korkutmaz insanı. O zaman, aşk ile
sulanan gül bahçesinde her batan diken ile
solunan nefes, nefsi kırar, maddi arzuları bir
bir bertaraf eder. Her diken, her can acısı
egolardan kurtulmanın rotasını belirler. Aşk
ırmağına salıverince insan kendini, dikenler
ve gül aynı yolun yolcusu olur. Can acısı acı
olmaktan çıkar, can yeniden cananı bulur.
Aşk’la…
YASTIĞIMDA GÜL VE DİKEN
Ahmet Eraslan
Dantel…
Bir tığ ucunda zaman…
Sabrın ve sebatın sessizliğinde, beyaz vadiler.
Açılmış gülden, goncaya, nergisten, menekşeye,
sarmaşığa tüm doğa halleri.
Kadınsı bir dokunuş ve yaşamın sabra yansıyan
yüzü…
Hayatın usulca aktığı zamanlar. Zarafetin
kıyafetten öte ruhlara sindiği o yıllar…
Üsküdar’dan, Tarabya’ya şehrin kokusu yayılır
her yana…
Yıldızlar kayarken mehtaplı gecede bir genç kız
edasıyla boğazın iki yanında iki yakası, öylesine
bekler durur, izler boğazın masmavi serin
sularını…
Ümit Yaşar Oğuzcan, “Şimdi bir şehir
hatırlıyorum” der şiirinde. O İstanbul ki bir
zamanlar Türk kadınlarının maharetli ellerinden
çıkan dantellerle süslenmiş birçok hayata
tanıklık etmiştir.
Kadınlar, erkekler, gelinler damatlar. Çeyiz
sandıklarında buram buram danteller. İstanbul’u
adeta Anadolu’dan Avrupa’ya sarar. O danteller
aslında bir yaşam stilinin yansımasıdır. Narin,
kendi halinde, zarif bir hayatın temsilidir dantel.
Dantel ve oya, Türk el sanatları içinde kadınların
yaratıcılıklarının yansıttığı bir alan olarak önemli
bir yer tutmaktadır.
“Bazı araştırmacılar Türkiye’ye 16. yüzyıldan
sonra Venedik’ten ve öteki Avrupa ülkelerinden
ilk dantel örneklerinin geldiğini ileri sürerken;
bazıları da doğu ülkelerinde ve özellikle
Anadolu’da çok gelişen oya türünden el
sanatı ürünlerinin Venediklilerce Avrupa’ya
götürüldüğünü ve buradan ‘dantel’ adıyla,
biraz daha değişmiş olarak Türkiye’ye geldiğini
belirtir.”
Dantel üretiminde keten, pamuk ve ipek
kullanılmasına rağmen bugün pek çok yapay
elyaf da kullanılmaktadır. Kullanılan malzemenin
de değişmesine karşın dantel adeta bizi ince
zevklerin, cazibenin tam da merkezine çağırır.
Köprülerin henüz atılmadığı Boğazın iki kıyısının
birbirine özlemle göz kırptığı o yıllara bir atıftır.
Geçmişten bir esintidir.
Bugün, şık erkeklerin ve kadınların, nadide
güzelliklere, nezakete uyandığı sabahlar artık
çok uzağımızda. Gece yatarken gün ağardığında
orada yanı başımızda duracağına emin
olduğumuz değerler, şimdilerde düşlerimizi
süslemeye başladı yavaş yavaş. Bir zamanlar
baş koyduğumuz erdemler, İstanbul ve aşklar
sessizce bir gölge misali anılara gizleniyor.
Yastığımda kalansa bir siluet ancak…
Hatıralarda nice aşklar…
YASTIĞIMDA DANTEL DANTEL İSTANBUL
Faruk Saraç
Üm
hat
zam
çıkan
tanıklık
Kadınlar,
sandıkları
adeta Anad
aslında bir y
kendi halinde
Da
88 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Gök kubbe altında, yıldızlarla aydınlanan gecede
Salla yaprağını, tüm kiri akıt bedeninden…
Yağmurla yıkan, temizlen.
“Yeryüzü Yıldızları”, anlam denizinde ışığım ol!
Mihmandarım ol, yolculuğumda niyetim ol!
Tüm bitkilerin şifa verici kimyayı ve mistik özellikleri
içlerinde barındırdığı binlerce yıldır bilinmektedir. Farklı
kültürel katmanlarda ve geleneklerde soyut nitelik ve
durumlar için sembolik anlamlarla özdeşleştirilen çiçeklere
ise “Yeryüzünün Yıldızları” denmiştir.
Her “yıldız” düşsel bir yolculuğun anahtarını taşır. Lotus
veya (sadece boy farkı ile) Nilüfer adını alan “yeryüzü
çiçeği” bereket, doğum, umut, safl ık ve yeniden doğuşun
simgesi olmuştur. Çamurlu, kirli suda veya bataklıkta
yetişen lotus buna rağmen tüm kirlerinden arınmış,
tertemiz bir çiçektir. En küçük bir toz zerresi üzerine
düştüğünde yapraklarını sallayarak tozu belli bir bölgede
biriktirir. Orada toplanan tozlar özel yüzeyi sayesinde
yağan yağmurla akıp gider. Mitolojide, Lotus’un büyümesi
üç temel elementle ilişkilidir. Suyun karanlığında fi lizlenen,
ışıkla olgunlaşan Lotus, başını sudan çıkardığında hava
ile buluşmuştur ve artık tüm güzelliğini sergileyebilir. Su,
hava ve ışık onun yetişmesi için gerekli unsurlardır.
Budizm’de “Dünya Çamuru”na bulanmamış, cahilliğe
bürünmemiş ve aydınlık olan öz varlığı, insanın hakiki
doğasını işaret eder. Yer ile spiritüel ‘Gök’ arasındaki
irtibatın temsili ifadesidir. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin
birlik nitelemesini bünyesinde taşır. Lotus, Aydınlanmayı
getiren gizemli yasanın temsilcisi olarak adeta insan
ruhuna açılan bir kapı gibidir. “Cennetin kralı, bir lotus
yaprağı üstünde oturmuş halde gösterilirken, meditasyon
yapan bir insanın, sembolik lotus biçiminde duruşu, onun
mümkün olduğunca esnek olduğunu ve içsel sırrına
erişmek için hazır bulunduğunu belirtir.”
Çin’de safl ığı, bilgeliği, ahengi ve ruhsal aydınlanmayı,
Japon geleneğinde, ahlak ve manevi olanı bize
gösteren Lotus, kâinatın yaratılması ve maddenin varlık
kazanmasını açıklayan bir sembol olarak da Hinduizm’de
önemli bir yer tutar. “Budist tasvirlerde rastlandığı gibi
Hindu tasvirlerinde de rastlanan yedi taç yapraklı lotus
öte âlemin (esîrî âlemin) yedili derecelenmesi olan ‘yedi
kat göğü ‘ simgelemektedir.” Lotus tohumunun içinde yer
alan özsuyu bir Budist rahibin saf doğasıyla özdeşleşir.
İnsanın iç dünyasının genişliği ve sınırsızlığı ise küçük
lotus çanağının ve tohumlarıyla simgesel boyutuyla. Dış
çanak ise içsel yolculuğa açılan bir kapıdır. Ayrıca yine
Hint mitolojisinde lotus, akılcı düşüncenin sınırlarının
zorlanmasını temsil eder.
Başta Eski Mısır, Hint, Çin, Japon, Yunan ve hatta özellikle
Anadolu’daki ilk Türk Beyliklerinden Mengücekli’lerin
eserlerinde ve geleneklerinde önemli bir yer tutan lotusu
ilk kullanan medeniyet, James Churchward’a göre on
binlerce yıl önce var olduğu sanılan yitik “MU Uygarlığı”dır.
Kayıp bir uygarlıkta su yüzüne çıkıp insanlık tarihinin
önemli bir simgesi halini alan, içsel arınmanın ve safl ığın
temsili LOTUS tüm değişen değerler rüzgârına maruz
kalsa da kendini korumayı başarmıştır. Binlerce yıllık
geleneksel, kültürel ve ezoterik anlamların dinginliğinde
yeni sabahlara uyanmanın ve Lotus’un- Nilüfer’in düşsel
zenginliğine günaydın diyebilmenin hazzıyla. Aşkla…
Dantel…
Bir tığ ucunda zaman…
Sabrın ve sebatın sessizliğinde, beyaz vadiler.
Açılmış gülden, goncaya, nergisten, menekşeye,
sarmaşığa tüm doğa halleri.
Kadınsı bir dokunuş ve yaşamın sabra yansıyan yüzü…
Hayatın usulca aktığı zamanlar. Zarafetin kıyafetten öte
ruhlara sindiği o yıllar…
Üsküdar’dan, Tarabya’ya şehrin kokusu yayılır her yana…
Yıldızlar kayarken mehtaplı gecede bir genç kız edasıyla
boğazın iki yanında iki yakası, öylesine bekler durur, izler
boğazın masmavi serin sularını…
Ümit Yaşar Oğuzcan, “Şimdi bir şehir hatırlıyorum” der
şiirinde. O İstanbul ki bir zamanlar Türk kadınlarının
maharetli ellerinden çıkan dantellerle süslenmiş birçok
hayata tanıklık etmiştir.
Kadınlar, erkekler, gelinler damatlar. Çeyiz sandıklarında
buram buram danteller. İstanbul’u adeta Anadolu’dan
Avrupa’ya sarar. O danteller aslında bir yaşam stilinin
yansımasıdır. Narin, kendi halinde, zarif bir hayatın
temsilidir dantel.
Dantel ve oya, Türk el sanatları içinde kadınların
yaratıcılıklarının yansıttığı bir alan olarak önemli bir yer
tutmaktadır.
“Bazı araştırmacılar Türkiye’ye 16. yüzyıldan sonra
Venedik’ten ve öteki Avrupa ülkelerinden ilk dantel
örneklerinin geldiğini ileri sürerken; bazıları da doğu
ülkelerinde ve özellikle Anadolu’da çok gelişen oya
türünden el sanatı ürünlerinin Venediklilerce Avrupa’ya
götürüldüğünü ve buradan ‘dantel’ adıyla, biraz daha
değişmiş olarak Türkiye’ye geldiğini belirtir.”
Dantel üretiminde keten, pamuk ve ipek kullanılmasına
rağmen bugün pek çok yapay elyaf da kullanılmaktadır.
Kullanılan malzemenin de değişmesine karşın dantel
adeta bizi ince zevklerin, cazibenin tam da merkezine
çağırır. Köprülerin henüz atılmadığı Boğazın iki kıyısının
birbirine özlemle göz kırptığı o yıllara bir atıftır.
Geçmişten bir esintidir.
Bugün, şık erkeklerin ve kadınların, nadide güzelliklere,
nezakete uyandığı sabahlar artık çok uzağımızda.
Gece yatarken gün ağardığında orada yanı başımızda
duracağına emin olduğumuz değerler, şimdilerde
düşlerimizi süslemeye başladı yavaş yavaş. Bir zamanlar
baş koyduğumuz erdemler, İstanbul ve aşklar sessizce
bir gölge misali anılara gizleniyor. Yastığımda kalansa bir
siluet ancak…
Hatıralarda nice aşklar…
YASTIĞIMDA “YERYÜZÜ YILDIZI” LOTUS
YASTIĞIMDA DANTEL DANTEL İSTANBUL
Cemil İpekçi
Dilek HanifY
OTUS
şiiş
mam
hah
KaK
bub
AvA
yay
tetttttttttttttttttttt
DaD
yay
tutt
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 89
Bülbül güle hayran gül de bülbüle…Gül maşuk, bülbül âşık… Gülün kokusu… Arzulayanın nefsi…Benliğin teslimiyeti…
Mısır’dan Mezopotamya’ya, Orta Doğu’ya; Diyanizos’tan Zerdüşlük’e, Kabalizm’den Mevlevilik’e, kadar birçok ezoterik öğretide gül sembolü alegorik anlamları ile dikkat çekmektedir. Eski Roma ve Yunan mitolojisinde Afrodit ve Venüs’le ilişkilendirilen gül, aşk, ışık ve yaşam kavramlarının imgesi olarak karşımıza çıkar ve sahip olduğu kokuyla da cenneti temsil eder. Gül; yaşamı, ölümü, doğurganlığı, hayatın gizemini, mutluluğu, tutkuları, şehveti sembolize etmesiyle hem manevi hem de dünyevi arzuların bir ifadesi olarak zıtlıkları bünyesinde barındırır.
16. Yüzyıl Divan Şairlerinden Fazlî’nin “Gül ü Bülbül Mesnevisi”nde tasavvufî açıdan ilahî mükemmelliğe denk düşen “Gül” ile “Bülbül” arasındaki aşkı anlatmaktadır.
Gül bu sembolizm içinde kalbinde sakladığı aşk tohumunun yeşermesini, büyümesini sağlayacak bir maşuka ihtiyaç duyar. Bülbülü bulamazsa gül solacaktır. Mesnevide, bütün ruhların kendilerine ait bir kokusu olduğundan söz edilmektedir ki, gülün akılları baştan çıkaran kokusu tam da bu noktada devreye girer. Bülbül gülü görmeden ona âşıktır. Burada “görmeden âşık olma” kavramıyla Bülbül’ün maddeye ya da görünene değil görünenin ardında gizli olan tüm güzelliklere âşık olduğu metaforu ortaya çıkar.
Bülbül âşık olunacak varlık olarak gülü seçtikten sonra kendisini hiçliğe terk etmiş, nefsini bütün arzulardan arındırmıştır. Artık o yüzünü sevdiğine döner ve o ne arzularsa, o da onu arzular. Sevgilisinden başka bir şey düşünemez haldedir. Neye baksa, ne yapsa onu görmekte, onu bilmektedir. Kendi iradesi sevgilinin iradesinde erimektedir ve tam da aşkın içine düşmüştür. Bu an tasavvuftaki “fena mertebesi”ne giden yola denk düşen bir durumdur. Bülbül, aslında ilahi aşkı aramaktadır. Gül ile Bülbül birbirlerine kavuşmuşlardır. Artık o andan itibaren ne gül vardır ne bülbül, âşık ile maşuk aynı varlık olmuştur.
Antikçağa da baktığımızda da ruhsal aydınlanmanın sembolüdür. Ayrıca taç yaprakları sonsuzluk, merkezi ise Güneş’i sembolize etmektedir. Tutku kırmızı gül, zafer sarı gül ile simgelenir. “Bir çeşit mandala da sayılan gül; dört taç yapraklıysa kozmosun dört kareye ayrılışını, beş taç yapraklı olduğunda mikro kozmosu, altı taç yapraklı ise makro kozmosu anlatır. Yedi taç yapraklı gül; mükemmelliğin yedi derecesi, sekiz taç yapraklı gül de yenilenmenin sembolüdür.” Gül, dairesel yapısı ile merkezi ve oraya ulaşma yolculuğunun göstergesidir. Uzun süren içsel çalışmalar sonrasında ulaşılan yeni bir şuur halinin temsilidir. Bir sükûnet halidir belki de. Uykudan uyanma…
Her şeyin “bir” olduğu o okyanusta yıkanma, sevgiliyle aynı yastığa baş koyma halidir. Ve aynı yastığa baş koyan kadın ve erkek maşuk olarak gülü seçmiştir. Gül de aşkın ta kendisidir…
YASTIĞIMDA BİR MAŞUK GÜL
Hakan Elyaban
seçtikten sonra
L
Cam-Zerrin, Altın Kadehtir. Cevher-İ Hayat, Hayatın Özüdür. Dürr-Ü Yekta, Eşsiz İncidir.Ferahefza, Ferahlık Artıran;Lal-İ Nigin, Ateş Kırmızılı Yüzük; Nur-U Saadet, Mutluluk Aydınlığıdır.Şua-İ Yakut, Yakut Işığıdır.Şule-İ Çemen, Çimenlikten Çıkan Alevdir. Ve Hepsi Lalenin Adıdır Dillerde Dolaşır.
Baharı müjdeleyen, hayatın, aşkın ve ölümsüzlüğün adıdır lale… Toprağa gömülen soğan, günü gelince, gökten inen su ile sulana sulana filizlenir… Güneşin sıcağı, aydınlatır hayatları, zevk bahçelerinde sefalar sürülür… Yıldızlar yerini alınca gök kubbede, fanuslarda mum taşıyan kaplumbağalar aydınlatır lalezarı, şiir ve musiki saatleri boyunca dolaşırlar laleler arasında… Yıl 1200; Mevlana’dan ilk dize döküldüğünde; “Ey lale, gel de şen yanağımdan renk al” dediğinde… Başlamıştır Lale’nin edebi yolculuğu… Sevdiğiyle seven, sevdiğinde eriyen bir aşktır. Kırmızı rengi ile sevgilinin yanağı ve âşığın gözyaşları oluverir, Divan Edebiyatı’nda. İçindeki tomurcuklarsa aşığın gönlündeki yaradır. Kan, mum, şarap, taç ve kadeh oluvermiştir. Ve efsanelere göre, “Lâle
çiçeği, güneş ve bitki tanrısı olan Adonis’in can verdiği sırada akan kanlarıyla sulanan toprakta yeşeren bitkidir. Sümer ve Hitit kaynaklarında ise Adonis, 6 ay Afrodit’in yanında yani yeryüzünde; 6 ay ise Persephone’nin yanında yani yer altında yaşayan bir tanrıdır. Adonis yer altına girdiğinde yaz biter, kış başlar; yeryüzüne çıktığında ise toprakların bereketi tekrar gelir ve ilkbahar başlar.”
Toprak yorgan olmuştur kış boyu ona ve sonra uyanıp uzatır boynunu latif bir eda ile güneşe. Doğa boyanır aşkın renkleri ile ebemkuşağı misali… Haber verir tüm sevgililere baharın geldiğini… Ama sonra yeni bir döngünün habercisi oluverir ve Fatih Sultan Mehmet, bir şiirinde şöyle der:
“Sakiya mey sun ki bir gün lalezar elden gider. Erişir fasl-ı hazan bağ-u bahar elden gider...”
Yani; “Ey içki dağıtan güzel, (henüz vaktiyken) şarap ver. Bir gün bu lale bahçelerinden yoksun kalıveririz. Çünkü güz mevsimi gelir birden, bahçe de bahar mevsimi de elden gider...”
Her mevsim kıştan yaza sevgililer bir yastıkta uyanırlar aşkla, aşka, lalezarda…
YASTIĞIMDA LALEZAR
Vural Gökçaylı
nma, sevgiliyle yastığa baş koyan ştir. Gül de aşkın ta
rdiği bitkidir. odit’in nn nis yer
90 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Bir daire. Yaşam döngüsü, kadim bir bilgeliğin simgesi… Gece olmadan gündüzün, gündüz olmadan gecenin açıklanamayışı gibi… Karanlığı bilmeksizin aydınlığı tarif edemeyişimiz… Her şeyin ardında gizini ve gizemini koruyan iki karşıt kutbun dansı hayat… Nerede karşıtlık, orada hareket ve dönüşüm... Yin ve Yang …
“Yin bir tepenin gölgelikli kuzey yanını, Yang da güneşli güney yanını tanımlar. Yin, su, hava, durgunluk, durağanlık, edilgenlik, büzülme, eksiklik, karanlık, ölüm, ay, gece ve siyah rengi ile sembolize edilirken; Yang, ateş, toprak, devingen, yenilenme, yaşam, aydınlık, değişim içerisinde olan, aktif, etken, genleşme, taşkınlık, güneş, gündüz ve beyaz ile sembolize edilir.”
Dolayısıyla; bu simge Uzak Doğu felsefesinde, evrendeki diyalektik karşıtlığın bir bütünde vuku bulduğunu gösterircesine adeta kadın ve erkeği tanımlar niteliğiyle de dikkat çekmektedir. Kadın Yin, erkek ise Yang’tır.
Konfüçyüs, Yin ve Yang kelimelerini birbirine zıt olan, farklılıklarını zaman içinde birbiri içinde eriten ve bütünleyen evrensel bir ilke olarak tanımlamıştır.
“Dönüşüm, uyum içinde veya uyumsuz gerçekleşebilir. Uyum, Yin ve Yang’ın göreceli denklik halidir. Uyumsuzlukta sürecin haddine
ulaşılır ve o hadden karşıtına dönüş yapar, yani karşıt kutbuna Yin Yang’a; Yang da Yin’e dönüşür. Dönüşüm, sürecin hem etken hem de etkin parçasıdır. Dönüşebilme, bitmeyen sonsuz devinimi olanaklı kılar. Kış, yaza; güz, bahara; karanlık, aydınlığa döner ve böylece takip eder sarmal gibi döne döne.”
Arzuyla birbirine sarılmış siyah ve beyaz… Her birinin içinde karşıt kutbunu barındırdığını temsil eden siyah ve beyaz noktalar… O noktalar ki, kendi varlığının nüvesi aslında bir diğeri…
Öyle ki, siyah yarının içindeki beyaz, beyazın içindeki siyah nokta, her olgunun kendi içinde zıddını barındırdığını hatırlatır niteliğiyle, her birinin diğerine dönüşebilme potansiyelinin olduğunun da bir ifadesi…
Kendini keşfin ve dönüşümün evrensel evi evlilik… Gündüzün sarih aydınlığı altında dönüşüm arzusu gecenin teslimiyeti ile birbirini kabul eden bedenlerin buluşması ve dinginlik. Soluksuz bekleşiş yeni bir sabaha birlikte uyanış… Her aydınlanan günle yeniden hayata başlamak, yaşama baş koymak… Aynı yastıkta buluşmak ve kendinden vazgeçmeden yeniden kendini keşfederek kendini karşıtında bulmak… Dönüşümün vazgeçilmez sarhoşluğuna terk etmek egoları ve erimek… Aşkla…
Bir çiçeğin yolculuğu sarmaşık boyu…Aşk boyu teslimiyet…Teslimiyet ve yine teslimiyet…
Dionysos kutlamaları, bereket, üreme ve arınmanın mekânıydı. Bu kutlamaların gerçekleştiği mağaraların duvarları sarmaşık veya asma gibi dayanıklı ve tırmanıcı bitkilerle kaplıydı. Helenistik çağda, bu çiçekli ve yapraklı döşemeye “stibadeia” adı verilirdi.
Sarmaşığın çok güçlü bir bitki olması birçok kültürde sarmaşığın farklı inanışların simgesi haline gelmesine neden olmuştur. Örneğin; kadının doğurganlığına ve anne olmanın kutsallığına gönderme yapan sarmaşığı, gelinler evlenirken ellerindeki buketlere iyi şans ve doğurganlık getirmesi umuduyla koyarlardı. Eski Roma’da ölümsüzlüğü temsil ediyordu. Bu ölümsüzlük aynı zamanda sarmaşığın olgunlaşması ile beden ölse dahi ruhun ebedi olacağına ilişkin inancı pekiştiriyordu.
Hıristiyanlıkta, sarmaşığın spiral bir şekilde büyümesiyse öteki dünya ile olan bağın temsili bir ifadesiydi. Bu durum bir anlamda reenkarnasyon düşüncesine denk düşüyordu. Ayrıca Hıristiyanlıkta evlerin duvarları sarmaşıkla kaplandığında bu mülke, şans, maddi zenginlik ve koruma getireceğine inanılırdı. Buna paralel bir düşünceyle, evi koruduğu varsayılan sarmaşık arketip olarak bilinçaltının kayıtlarına
yerleşiyor ve bir sonraki aşamada bedenine sarmaşık dövmesi yaptıran kişiyi koruma işlevini üstleniyordu. Sadakatle de özdeşleşen sarmaşık, âşık olan kadın ve erkeğin birbirlerine olan bağlılıklarının da bir göstergesiydi.
Mevlana da aşkı bir ağacı sarıp sarmalayan sarmaşığa benzetmekteydi. O, “Aşk, sevgiliden başka ne varsa, hepsini yakar yandırır” demiştir. Aşk, aşığın aklını fikrini alır götürür, bütün bedenini sarar benliğini kül eder. Aşk, büyüdükçe sarmaşık misali Köklenir durur, örter bedeni… Ağacın özünden beslenen aşk, kurutur tepeden tırnağa tutunduğu gövdeyi.Ağaç misali âşık olunana duyulan özlem ve hasret sararıp soldurur aşığı. Ve “bedenin madde âleminin varlıklarıyla bağı birer birer çözülür, ruh manevi güzelliklerle bezenir”. Aşk, İbn Arabi’ye göre Arapçada, “gündüzsefası” veya “çitsarmaşığı” anlamına gelen ‘aşaka’ adlı otun isminden gelmektedir. Bu ot etrafında ne varsa ağaç, sırık, ona tutunup her tarafını örtene kadar sararmış. Aşk ile buluşanın içine düştüğü mertebeleri ifade ederken İbn Arabi üç çeşit aşktan bahseder: “Tabii aşk”, “Ruhanî aşk” ve “İlahi aşk”. Aşığın aşkını kendi nefsi için sevmesi “Tabii aşk”tır. İlahi aşkta ise ne kendisi ne de dışındakiler vardır, sadece O vardır. “Ruhanî aşk” ise “Tabii aşk”tan “Ruhani aşk”a geçiş halidir ona göre. Lynn Wilcox da, “Sufizm ve Psikolojisi” adlı çalışmasında aşkı kalın ikili bir sarmaşığa benzeterek, “çevresinde yetişen bitkileri sarar ve kuşatıcı bir biçimde etrafını örer, böylece bir olurlar” der. Aşk, âşık olan ile olunanda “bir” olmuştur. Artık bir yastıkta, âşık ile maşuk birbirinde erimiştir. Aşkla…
YASTIĞIMDA HYMENAIOS
YASTIĞIMDA SARMAŞIK, ÂŞIK…
Sadık Kızılağaç
Zuhal Yorgancıoğlu
nüş yapar, yani karşıt kutbuna sürecin hem
nsuz
Bir çiçeğin yolculuğu sarmaşık boyu…BAşk boyu teslimiyet…A
eslimiyet ve yine teslimiyet…
DioDmm
uditböd
Sasaneolmevgeteolgina
HıötanHıbuinava
şeT
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 91
YASTIĞIMDA BİR KADIN BİR “HAYAT”
Yıldırım Mayruk
Kadının seçtiği yol, tekâmül yolu, Cennet bahçesini terk ediş… Ardından, Âdemden gayrı Kaf Dağı’na ulaşma cesaretiHem kendini hem de Âdem’i ateşe atma, bir olma yeniden kendini bulma hali.Belki de bir dünya tarihi…
Cennet bahçesinden kovulmaya neden olan o yasak meyve ile başlayan yolculukta Âdem ile Havva yeryüzüne bırakıldılar. Dini inanışlara göre dünyaya gelen ilk insan çifti onlardı. Tanrı ilk önce Âdem’i, sonra da ona eş olarak, Âdem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratmıştı. Âdem’e secde etmeyen İblis ise yasak meyveyi sundu onlara. İşlenen suç sonrası doğurganlık acılarla Havva’ya verilmişti. Hayat kadının ellerindeydi artık.
Yunan mitolojisine göre de başlangıçta Tanrılar ve ölümlüler yani insanlar vardı. Ancak ölümlüler sadece erkeklerden oluşmaktaydı ve kadınlar yoktu. Zeus, Prometheus’un gizlice ateşi çalıp insanlara teslim etmesine çok sinirlenince insanlara büyük bir ceza vermek istedi ve Zeus, “kadın”ı yaratmaya karar verdi. Her tanrıçanın bir özelliğini; Afrodit’in vücut şeklini ve güzelliğini, Athena’nın ince ve süslü elbiseler giyme hevesini, Hermes’in ise ihanet, kıskançlık tohumlarını alarak yarattığı “kadın”a yükledi. Yaratılan bu kadının adı Pandora’ydı. Pandora, Zeus tarafından ona armağan edilen bir kutu ile dünyaya gönderildi. Zeus’un açılmamasını tembihlediği bu kutuyu Pandora, merakına yenik düşerek açtı. Kutunun içindeki kötülükler, hastalıklar, keder, korku, ihanet, yalan vs. dünyaya yayılmaya başlamıştı ki Pandora fark edip kapağı kapadı. Ama artık çok geçti, kutuyu kapandığında içinde kalan sadece “ümit”ti.
Binlerce yıldır farklı anlamlar yüklenen kadın, birçok kültür ve gelenekte erkeğe bağımlı bir varlık olarak görülmüştür. Paleolitik dönemde toplayıcılık ve avcılık yapılırken cinsler arasında iş birliğine dayanan sistemde soy hem erkek hem de kadın üzerinden devam ederdi. Daha sonra saban, su ve rüzgâr değirmeninin icat edilmesi ile tarımsal üretimde erkek, kadının yerini alır ve kadının statüsü değişmeye başlar. Avrupa’da 11. yüzyılda yapılan bir reform ile kadınların kilisedeki görevlerine son verilir. Bir süre sonra Engizisyon mahkemeleri birçok kadını büyücülükle suçlar. 14. yüzyılda eşin uzakta olması halinde onun yerini alma hakkını da yitiren kadınlar, 16. yüzyıla gelindiğinde sadece eşlerinin rahatını sağlamakla sorumlu olurlar. Tüm haklarını yitirmişlerdir artık. Kadınlar bu gidişe bir dur demek zorundadırlar ve direnmeye başlarlar. Onların direnmeleri tüm medeniyetin yeniden şekillenmesini sağlayacaktır. Mary Wallstonecraft 1792’de ‘Kadın Haklarının Doğrulanması’ isimli bir deneme yazar. Bu yüzyıldan başlayarak Feminist hareketler artarak devam eder. “J.J Rousseau gibi aydınlar
kadının özgürleşmesiyle toplumun özgürleşeceğini savunurlar”. 20. yüzyılla birlikte kadınlar oy kullanma hakkından, soyadının korunmasına kadar birçok hakkını elde etmeyi sürdürür.
John Berger, “Görme Biçimleri” adlı kitabında, kadın olarak doğmanın, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çevrelenmiş bir yerde doğmak anlamına geldiğini belirtir. Berger, kadınların ötelenmiş, saklanmış, bastırılmış, ezilmiş, konuşmasına ve hatta düşünmesine bile engeller konulan bir ortamda yaşamalarının onların toplumsal dirençlerini ve kişiliklerini geliştirdiğini de ekleyerek meseleyi farklı bir noktaya da taşır. O, bu durumun, “kadının öz varlığının ikiye bölünmesi” ne neden olduğunu belirtir. “Kadın hiç durmadan kendisini seyretmek zorundadır. Hemen her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır… Böylece kadın içinde ‘gözleyen’ ve ‘gözlenen’ kişilikleri kadın olarak onun kimliğini oluşturan ama birbirinden ayrı iki öğe olarak görmeye başlar… Bunu şöyle yalınlaştırabiliriz: Erkekler davrandıkları gibi; kadınlarsa göründükleri gibidirler. Erkekler kadınları seyrederler; kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler” der. İşte bu durum, daha öncekilerden farklı ama yine kendini yeniden keşfetmek için sunulan sorunlardan, SORULAN SORULARDAN biridir adeta. Cennetten kovulduktan sonra Kaf Dağı’na ulaşmak için aşılması gereken bir mertebedir belki de.
Başka bir deyişle; yüzyıllar boyunca kadınlara, farklı anlamlar atfedilmiştir. Ancak şu bir gerçektir ki, kadınların kaybettiklerini yeniden elde etme süreci yaşamı yeniden şekillendirir. Kadının özgürleşme çabası bir anlamda tüm değerlerin yeniden sorgulanmasını sağlamıştır. Bu süreç, insanın özgürleşmesine giden bir yolculuktur. Kadın hayat verendir. Hayatın ta kendisidir. Belki de Pandora’nın kutusunda saklı kalan ümittir. Mustafa Kemal’in 1923 yılında yaptığı bir konuşmada söylediği şu sözler burada tam da yerini bulur: “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
Her terk ediş, yeni bir yolculuğun başlangıcı olabilir mi?
Kuşlar olmasaydı insan uçmayı hayal edebilir miydi?
Peki ya o kuş şimdi nerede?
Kuşlar dünyasında işler kötüye gitmeye başlayınca, bir hükümdar arayışı konuşulur
olmuş. Bilgi ağacında yaşayan, şifa dağıtıp küllerinden yeniden doğan Simurg’u
hükümdar bellemiş tüm kuşlar. Sonra beklemişler, beklemişler işleri düzeltsin diye.
Ama onları kurtarmaya gelmeyince, Hüthüt kuşu önde, yola düşmüşler Simurg’un
huzuruna varıp yardım istemeye. Ama Kaf Dağı’nın tepesindeki yuvasına varmak
için yedi dipsiz vadinin aşılması gerekiyormuş ve yol çok çetinmiş. Kuşlar yorulup
hastalanmaya ya da mazeret üretmeye başlamışlar. Önce bülbül vazgeçmiş,
hatırlamış güle olan aşkını. Papağan rengârenk alımlı tüylerine ve güzelliğinin kibrine
yakalanmış. Oysa döndüğünde kafese kapatılırmış. Kartal yüksekliğin sarhoşluğunda
krallığını yaşamayı, Doğan mevki ve iktidarı arzulamış. Baykuş geçmişini, yıkıntılarını
özlemiş. Dudu kuşunun abıhayata, Balıkçıl kuşunun bataklığına ulaşması, Tavus
kuşu içinse cennete varmak yeterliymiş. Birçoğu da kaybolmuş bir vadiden diğerine
geçerken. Böylece azala azala aşmışlar istek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret
ve yokluk vadilerini... Geriye kalan son 30 kuş vardığında dağın tepesine ellerine
bir yazı tutuşturulmuş. Her biri okumuş yazılanı. Tüm yolculuk boyunca yaşadıkları
ve yaptıkları bir bir yazıyormuş. Anlamışlar; aslında aranan hükümdar hiç de uzakta
değilmiş ve o zaman fark etmişler Simurg’un kendilerinden başkası olmadığını.
Ve bir ses duymuşlar: “Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz. Daha fazla
veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz. Çünkü burası bir aynadır!”
Böylece kelimeye saklı sır çözülür. Farsça’da “si” “otuz”, “murg” ise “kuş” demektir.
Aslında her bir kuş SİMURG’un ta kendisidir. Dolayısıyla, Simurg, 7 vadiyi geçebilen
ve ancak bunu kendine yaptığı yolculuk ile başarabilendir. Fars (İran) mitolojisinde
SİMURG adını alan tekâmülü simgeleyen kuş, Osmanlı döneminden günümüze
değin Türklerde “Anka” veya “Zümrüd-ü Anka” ya da farklı görüşlere göre de
“Toğrul” olarak bilinmektedir. Batı’daki ismi ise “Phoenix”dir. Muazzez İlmiye Çığ,
mitolojik metinlerde aslında Simurg’un “… 30 kuş büyüklüğünde tek bir kuş” olarak
yer aldığını belirtir. Feridüddin Attar’ın, 1187’de kaleme aldığı “Kuşlar Meclisi” ya da
“Kuşdili” olarak bilinen eserinde “Vahdet-i Vücud” anlayışı anlatılır ve “Anka”dan,
sonsuzluk, ölümsüzlük kavramlarının simgesel ifadesi olarak söz eder. “Anka tekâmül
merdivenlerinin her birini çıkmış ‘bir’e ulaşmak için gerekli çabayı göstermiş yetkin
insan gibi insanın sembolüdür. Otuz kuş, Simurg’un kendileri olduğunu anlayınca;
artık, ortada, ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz çünkü hepsi BİR’dir!”. Ferîdüddîn-i
Attar “Tanrıyı arayan kendisini bulur” der. “Simyacı” adlı eserde, Jung da Anka’nın
hikâyesini, “kendinin efendisi olmak” bilinci olarak açıklar. O yol, “kendi”nin keşfi ne
giden yoldur. Yaşarken yenilenme fi kri üzerine kurulmuştur.
Hermesçi yaklaşımda ise simyasal dönüşümün başarılmasının sembolüdür. “Kaf
Dağında Anka’nın kendini küllerinden yeniden yaratması, insanın dünyaya bakış
açısını değiştirmesidir.” “Akıl yolu keşfederken kalp ise anahtarı bulmak için akla
yardım eder” denir.
Weber’in “Demir Kafes” metaforu ile ifade edebileceğimiz günümüz kapitalist
toplumunda birey zaman içinde özgürlüğünü yavaş yavaş yitirmiş, adeta medeniyet
sınırları “dikenli teller”le örülmüştür.
Çok değil bilinen ilk patent başvurusu 1867 yılında Lucien B. Smith tarafında alınmış
dikenli tel, icadından bu güne, önce bozkırlarda sığır güden kovboylar için, daha
sonra toplama kamplarından başlayarak günümüzde çocuk parklarının çevresini
dahi sarar hale gelmiştir. “Kime karşı, neden yasak, malı mı koruduğu yoksa canı mı
sakındığı belirsiz olan yasağın kendisi, tehlikesinden büyük bir simge!” Hâkim güç,
bizim için güvenli alanları belirlediği iddiası ile kullanımını her geçen gün artarak
süren dikenli tellerle, hayatımıza nüfus etmekte, izini bırakmaktadır.
Böylece bir süre sonra kendine yabancılaşan birey bu kez Marilyn Frye’nin “Kuş
Kafesi” metaforunun içine düşerek kendisinin bir kafeste olduğunun farkına bile
varmaz. Çünkü birey her zaman tek bir teli algılamakta ve bu da onu tedirgin
etmemektedir. Bütünü görebilme algısını yitirmiştir. Onun deyişiyle miyopluğu
oranında gerçeği kavrar. Burada tasavvufta ve sufi zmde yer alan “kafes ve
kuş” benzetmesini hatırlamakta yarar vardır: “Beden kafestir; ruh ise kuştur.”
Kafesin birileri tarafından istendiğinde büyütülmesi kuşun özgürleşmesi anlamına
gelmeyecektir. Bu ortamda tekâmül yolculuğu belki daha çetin bir başlangıcı
gerektirir. Etrafımıza örülü dikenli tellerden, kafeslerden kurtulmanın ve tüm değer
sistemlerini aşmanın yolunu aramak belki çok daha zahmetli, kan ve ter dökmeyi
gerektiriyor. İçinde bulunduğumuz ve baş koyduğumuzu sandığımız tüm değerlere
yeniden bir dönüp bakmanın zamanı belki de artık çoktan geldi.
Bunu yapabilmenin, bu kafesten kurtulabilmenin ilk durağı aşk vadisine girmek ve
oradan geçerek tüm vadileri aşabilmekten geçiyor… Aşkla…
YASTIĞIMDAN UÇTU BİR KUŞ: SİMURG
Barbaros ŞansalÇTU BİR KUŞ SİMURG
92 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Bir daire. Yaşam döngüsü, kadim bir bilgeliğin simgesi…
Gece olmadan gündüzün, gündüz olmadan gecenin açıklanamayışı gibi… Karanlığı bilmeksizin aydınlığı tarif edemeyişimiz… Her şeyin ardında gizini ve gizemini koruyan iki karşıt kutbun dansı hayat… Nerede karşıtlık, orada hareket ve dönüşüm... Yin ve Yang …
“Yin bir tepenin gölgelikli kuzey yanını, Yang da güneşli güney yanını tanımlar. Yin, su, hava, durgunluk, durağanlık, edilgenlik, büzülme, eksiklik, karanlık, ölüm, ay, gece ve siyah rengi ile sembolize edilirken; Yang, ateş, toprak, devingen, yenilenme, yaşam, aydınlık, değişim içerisinde olan, aktif, etken, genleşme, taşkınlık, güneş, gündüz ve beyaz ile sembolize edilir.”
Dolayısıyla; bu simge Uzak Doğu felsefesinde, evrendeki diyalektik karşıtlığın bir bütünde vuku bulduğunu gösterircesine adeta kadın ve erkeği tanımlar niteliğiyle de dikkat çekmektedir. Kadın Yin, erkek ise Yang’tır.
Konfüçyüs, Yin ve Yang kelimelerini birbirine zıt olan, farklılıklarını zaman içinde birbiri içinde eriten ve bütünleyen evrensel bir ilke olarak tanımlamıştır.
“Dönüşüm, uyum içinde veya uyumsuz gerçekleşebilir. Uyum, Yin ve Yang’ın göreceli denklik halidir. Uyumsuzlukta sürecin haddine ulaşılır ve o hadden karşıtına dönüş yapar, yani karşıt kutbuna
Yin Yang’a; Yang da Yin’e dönüşür. Dönüşüm, sürecin hem etken hem de etkin parçasıdır. Dönüşebilme, bitmeyen sonsuz devinimi olanaklı kılar. Kış, yaza; güz, bahara; karanlık, aydınlığa döner ve böylece takip eder sarmal gibi döne döne.”
Arzuyla birbirine sarılmış siyah ve beyaz… Her birinin içinde karşıt kutbunu barındırdığını temsil eden siyah ve beyaz noktalar… O noktalar ki, kendi varlığının nüvesi aslında bir diğeri…
Öyle ki, siyah yarının içindeki beyaz, beyazın içindeki siyah nokta, her olgunun kendi içinde zıddını barındırdığını hatırlatır niteliğiyle, her birinin diğerine dönüşebilme potansiyelinin olduğunun da bir ifadesi…
Kendini keşfin ve dönüşümün evrensel evi evlilik… Gündüzün sarih aydınlığı altında dönüşüm arzusu gecenin teslimiyeti ile birbirini kabul eden bedenlerin buluşması ve dinginlik. Soluksuz bekleşiş yeni bir sabaha birlikte uyanış… Her aydınlanan günle yeniden hayata başlamak, yaşama baş koymak… Aynı yastıkta buluşmak ve kendinden vazgeçmeden yeniden kendini keşfederek kendini karşıtında bulmak… Dönüşümün vazgeçilmez sarhoşluğuna terk etmek egoları ve erimek… Aşkla…
YASTIĞIMDA YİN VE YANG
Hakan Elyaban
TÜRKİYE’DE SINGER İLE 110. YIL…
Her şey aşkla başladı…
Büyük bir aşk önce kumaşlara, renklere ve hayallere dokundu. Sonra iğne ve iplikle buluştu. Sevgili karısı
için bitmek tükenmek bilmeyen bir tutku yaşayan Isaac Merritt Singer, onun narin parmakları ve güzel
gözleri yorulmasın diye düşlerini gerçeğe dönüştürdü. 1850’de buluşlar dünyasına müthiş bir icat ekledi.
12 Ağustos 1851 yılında da bu icadı için patent alan Singer, sadece karısının değil, dikişe bulaşan
herkesin yüzünü güldürecek dikiş makinesini böylece hayatımıza katmış oldu. Bu bir anlamda azmin ve
aşkın zaferiydi.
Türkiye’de de ilk yabancı şirket bayiliğinden, ilk yabancı firma faturası kesimine ve ayrıca doğrudan
pazarlama yöntemini ilk uygulayan firma olma özelliğine kadar birçok ilke imza atan Singer,
Türkiye’deki ilk mağazasını 1904 yılında açtı ve 1959’da da fabrikasını kurdu. O günden bugüne artık neredeyse her eve giren Singer dikiş makinesi birçok
hikâyenin de âdeta başkahramanı oldu.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 93
Mercedes-Benz’in bu yılki moda reklam kampanyasında markanın SUV ailesinin son modeli GLA ile başrol oynayan Georgia May Jagger, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express kapsamında 11 Mart 2014 tarihinde İstanbul’da olacak.
Mercedes-Benz, önceki SUV’lara göre daha farklı boyutlardaki tasarımıyla şehir içi sürüş alışkanlıklarına mükemmel uyum sağlayarak yeni bir segmentin öncülüğünü yapacak olan yeni GLA modelini, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express boyunca Antrepo 3’te sergileyecek. Nisan 2014’te Türkiye’de satışa sunulacak olan yeni GLA’nın, dinamik çizgileri, kişiselleştirilebilen iç mekân konsepti, yüksek manevra kabiliyeti ve sunduğu mükemmel sürüş keyfi ile büyük beğeni kazanması bekleniyor.
Moda endüstrisine dünya çapında 18 yıldır destek veren ve tasarımı markanın vazgeçilmez değerlerinden biri olarak kabul eden Mercedes-Benz, yeni GLA’nın cazip tasarım çizgilerini Georgia May Jagger’ın kendine özel tarzı ile ön plana çıkartan güncel moda görseli ve “Always Restless” isimli video filmiyle moda dünyasına göz kırpıyor.
Eşsiz tasarım ikonu Mercedes-Benz GLA’nın ruhunu yansıtan kampanya çekiminde ünlü model, dünyanın önde gelen moda fotoğrafçılarından Serge Leblon’un objektifine poz verdi. Mercedes-Benz Türk’ün özel davetlisi Georgia May Jagger, İstanbul ziyareti sırasında Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express kapsamında 11 Mart Salı günü Mercedes-Benz Türk’ün moda haftası kapsamında desteklediği tasarımcı Gül Ağış’ın “Mercedes-Benz presents Lug Von Siga” defilesini izleyecek.
Rolling Stones grubunun solisti Mick Jagger’ın 21 yaşındaki kızı Georgia May Jagger’ın kariyerinde Chanel, Miu Miu ve Louis Vuitton gibi dünyanın en prestijli lüks moda markalarıyla işbirlikleri bulunuyor.
10-14 Mart tarihleri arasında İstanbul Modern Antrepo 3, Tophane’de gerçekleştirilecek Sonbahar/Kış 2014-2015 sezonu öncesinde, Türk moda endüstrisinin önde gelen isimlerinin bir araya getirecek…
Dünyaca Ünlü, Seksi Top Model ‹stanbul’a geliyor...
Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express
96 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Etkinliğin isim sponsoru Mercedes-Benz Türk, dünyaca ünlü top model Georgia May Jagger’i İstanbul’da ağırlayacak olmanın heyecanını yaşıyor…
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 97
98 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
LONDRA MODA HAFTASI
Julien Macdonald...
Londra moda haftasında birbirinden farklı ve cesur tasarımcılar defilelerinde kıyafetlerini sergilediler. Modacıların yanı sıra moda haftasına katılan izleyiciler de farklı giyim tarzlarıyla dikkat çektiler. Sokak modası o kadar görkemliydi ki adeta dışarıda da bir podyum kurulu gibiydi. Londra Moda haftasında 2014-2015’in en trend ürünleri sunuldu. Ünlü İngiliz modacıların yeni tasarımlarını sergilediği defilelerinde Julien Macdonald’ın capcanlı ve çarpıcı renklerdeki koleksiyonu moda severlerden büyük alkış aldı.Punk tadında geçen defilede sadece güzel tasarımlar değil, dramatik bir performans da vardı. Şifon ve dantellerle süslü siyah elbiselerden oluşan koleksiyon Antik Londra Kilise’lerinden fırlamış gibiydi.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 99İsİssssssssssssssssssssssssssssssstatttattttttatatatattatttttttttttttttttttt nbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbbnbbnbnnbbnbnbnbbnnbnbbnbnbnnnnnn uluuluulululuuuuuuuululuuluuuuuuuuullu SSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSStytyttytytytytytytytyttytytytytyttyytyttytytytytytytytytttyttttttttt leleleeelelleleleleleleeeelle MMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMagaggggggggggggggggggggggggggazazazazazazazzazazaazazaazazaazzzazazazininnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnne e eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee ........................MaMaMMaMaMaMaMMMaMaMaMaMaMaMaMaMaMMMaMaMaaMMaMaMaMMMaMMaMMaMaMMMMMartrtrtrtrtrtrtrtrtrtttrtrtrtrttrtttrrtt ‘‘‘‘‘‘‘‘‘‘‘‘‘141111141414114411111411144144444444444444444444444444444444444444444444444 | || ||| | 999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999
2014’te de yeteneklerimi ve zekamı boşa harcamak yerine büyük işlere imza atmak. Ve dünya adına barış dilemek yerine bir aksiyona girmememiz gerektiğini düşünüyorum.
“Ben ZorBiriyim...”
100 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
ÖzlemKatipoglu
“Hayallerimin olduğu, kalbimin sesini
dinlediğim, başarabileceğime inandığım çok
istediğim ve sevdiğim bir iş yapıyorum.”
Moda aslında kendini iyi ifade edebildiğim bir nokta… Farklı olan her şeyi karıştırmayı seviyorum ve stilimi hiçbir zaman markalar ve fiyatlar belirlemiyor. Vücudumu yakından tanıdığım için modanın çok etkisinde kalmadan kendi stilimi o sezonun trendleri ile harmanlıyorum. Farklı renk kombineleri ve değişik kesimleri deniyorum.
Özgürlük tanımına bakış açınızla ve ne anladığınız ile ilgili. Bana göre özgürlük her istediğini yapmak değil, insan sorumluluklarını yerine getirdiği zaman özgürdür bence. Buda seviye seviye olur. Tercih meselesi belki de... Yaşadığın toplumu, toplum koşullarını ve şartlarını göz önünde bulundurmak lazım. Dengeyi iyi kurmak…
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 101
102 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Haksızlığa tahammülü olmayan, sorgulayan, detaycı, çalışkan, sorumluluk sahibi, kafası hiç durmadan tasarlayan, duygusal, bazen pireyi deve yapan, açık ve net, asi, yeri gelince çocuksu, neşeli ve enerjik. Kısaca zor biriyim…Hayata sıkı sıkı bağlıyım. Modelliğim ile ilgili söylemiyorum bunu. Genel hayattan söz ediyorum. Her yeni günde kendime bir şeyler katmak istiyorum. İnsan enerjisini kendi yaratır diye düşünüyorum. İyi ya da kötü enerji yaratmak bizim kendimize bağlı. Sürekli şikayet eden bir yapım olmadığı için hayatta iyi şeyler hep çeker beni... r
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 103
Kendim ve ailem dışında kimseye yüzde yüz güvenmiyorum. Ama sezgilerim kuvvetlidir. İnsan sarrafı olgusu sanırım zamanla ve tecrübelerimizle doğru orantılıdır.
104 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Hepimiz biliriz ki, gülmenin ruh halimize etki eden güçlü yatıştırıcı bir etkisi vardır.Öyle ki, bütün yaşadığımız olumsuzluklara
set çekip bir anda her şeyi unuttuğumuz,
hayata rest çektiğimiz anlar diyebiliriz. Bu
anlarda kahkaha seslerimiz etrafa çok hızlı bir
şekilde yayılıverip güçlü etkisiyle başkalarını
da etkisi altına alıverir. Bu durumlarda varsa
kara bulutların dağıldığı anlar,havanın etkisi
değişir, olumsuz havayı girdap gibi içine çekip
sürükler uzaklara… Hayatla ciddiyetimizi
keser... Bazı anlar vardır ki, kalbimizin acısını
böyle dindirir ve her şeyi unutmak isteriz ama
yine de bir gülmenin hayatımıza getirdiği
olumlu havayı içimizde hissederiz…
Peki bu gülüşler ne kadar gerçekçi diye
bir soru geliyor aklımıza… Aslında ayağı
kayıp düşenlere, ya da en basit soruyu
bilemeyenlerin yüzlerinin aldığı şekle
gülüşümüz karşımızdaki kişiyi kızdırsa da
en gerçekçi olanlarıdır. Tabii ki asıl anlamını
bulduğu keyifli olduğumuz zamanlarda
yaptığımız gülüşleri saymazsak…. İster
yalandan olsun, ister gerçek, bilimsel
araştırmalara kulak çevirirsek, gülmenin insan
üzerinde ruhsal ve bedensel rahatsızlıklar
üzerinde büyük bir iyileştirici etkiye sahip
olduğudur. Şöyle bir laf vardır: ’’ Gülme, yan
etkileri olmayan yatıştırıcı bir ilaçtır.’’
Sağlıklı kalmanın şartlarından biri dengeli ve iyi beslenme ise bir diğeri içten yapılan gülüşlerdir…
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi psikiyatri
profesörü William Fry, yaptığı bir araştırma
sonucunda anaokulundaki çocukların günde
300 kez güldüğünü, bu sayının yetişkinlerde
17’ ye indiğini ortaya çıkardı. Bunca fark
hangi arada peyda oluşmuştu? Biz, çok bilen
yetişkinler olarak ne yaptık da çocuklar bize
böylesi ezici bir fark attılar? Gülmeyi unutacak
kadar mı meşgulüz; yoksa hayatı hak
ettiğinden fazla mı ciddiye alıyoruz?
Şimdi size kahkaha atarak ölümden dönen yazarın hikayesini anlatacağım… Norman Cousins’e sorarsak, evet hayatı
ciddiye almak zorundayız ve böyle bir hayatın
yolu da gülmekten, çınlayan kahkahalar
atmaktan geçiyor. Kim bu Norman Cousins
ve kahkaha atarak yakalandığı amansız
hastalıktan nasıl kurtuldu? Merak edenler
için işte kahkahalar eşliğinde yaşama dönüş
öyküsü:
Yazar ve editör Norman Cousins (1915-1990)
1965 senesinde omurgada şiddetli iltihaplara
yol açan ve vücudun diğer bölümlerini
de etkileyen ankylosing spondylitis isimli
hastalığa yakalanır. Durumu oldukça
ciddidir ve hastalıktan kurtulma ihtimalinin
500’de 1 olduğunu belirten doktorlar, birkaç
aylık ömrünün kaldığını söylerler. Ancak
Norman ümitsizliğe düşmez ve doktorların
neredeyse ümidi kestiği hayatını kendisi
kurtarmayı kafasına koyar. Negatif düşünce
ve yaklaşımların beden üzerinde olumsuz
etkileri olduğunu bilen Cousins, bu fikirden
yola çıkarak olumlu düşüncelerin aksi etkiye
sahip olacaklarını düşünür. Hastaneden ayrılır
ve bir otele yerleşir. Her gün bol bol C vitamini
alır ve kendisine kahkahalar attıran video
kasetler ile televizyon programları izlemeye
koyulur. On dakikaya varan kahkahaların en
azından iki saat boyunca rahat ve ağrısız bir
uyku getirdiğini fark eder Norman. Hastalığı
tamamıyla ortadan kalkıncaya kadar bu
uygulamaya devam eder ve kahkahalardan
şifa bulan bir kanser hastası olarak kendi
imzasıyla 1976 yılında New England Journal
of Medicine isimli tıp dergisinde gülerek
ölümcül bir hastalıktan nasıl kurtulduğunu
Güçlü Bir Afrodizyak: Gülmek...
Norman Cousins’e
sorarsak, evet
hayat› ciddiye
almak zorunday›z
ve böyle bir
hayat›n yolu
da gülmekten,
ç›nlayan
kahkahalar
atmaktan geçiyor.
Kim bu Norman
Cousins ve
kahkaha atarak
yakaland›¤›
amans›z
hastal›ktan nas›l
kurtuldu?
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 105
anlattığı bir makale yayınlar.
Bundan 3 yıl sonra da bu makale,
kendi yazdığı ‘Anatomy of an
Illness’(Bir Hastalığın Anatomisi)
isimli kitabının ilk bölümünü
oluşturacaktır.
Gülen ve güldüren insanlar daha yaratıcılar…Mizah ile yaratıcılık arasında
herhangi bir ilişki olup olmadığını
öğrenmek üzere yapılan bir
araştırmada bir grup öğrenciye
komik bir film, diğer gruba da dram
içerikli bir film izletiliyor. Film
bittikten hemen sonra denekler
yaratıcılık düzeylerini ölçen bir
teste tabi tutuluyorlar. Kendilerine
komedi filmi izlettirilen öğrenci
grubunun yaratıcılık seviyesinin
diğer gruba göre daha yüksek
olduğu gözleniyor.
Yaratıcı insanlara baktığımızda
çoğunun risk almaya ve değişime
hevesli, denemekten yılmayan,
alternatifler arayan, farklılıktan
korkmayan yani özgüvenleri yüksek
kişiler olduklarını görüyoruz.
Kendisiyle barışık kişiler olaylara
karşı daha esnek ve özgür bir
bakış açısı getiriyorlar. Onlar için
hata yapmak, korkup kaçılacak
ve pişmanlık duyulacak bir şey
değil. Bu kişiler yanlış yapmaktan
çekinmiyor, çoğu kez de hatalarına
gülerek kendileriyle dalga geçmeyi
başarıyorlar. Yani hayatı zaman
zaman hafife almayı, küçük şeyleri
büyütmemeyi, en içinden çıkılmaz
durumlar karşısında bile gülmeyi
başaranlar daha yaratıcı oluyorlar.
Sözün özü, üretmek istiyorsanız,
önce hesapsızca gülmeyi
öğrenmeniz gerekiyor.
Gülmenin Anatomisi…Felç hastaları üzerinde yapılan
araştırmalar gülmenin anatomisi
hakkında bilgi edinmemizi sağlıyor.
Beyinlerindeki motor cortex bölgesi
zarar görmüş hastalar gülmeleri
istendiğinde gülme eylemini
gerçekleştiremiyorlar; ancak komik
bir şey duyduklarında gülmekte
hiç de zorlanmıyorlar. Bunun
yanında beyinlerinin basal ganglia
adı verilen bölgesi zarar görmüş
hastalar kendilerinden istenildiği
zaman fiziksel olarak gülme
hareketini yapabiliyorlar; ancak
gülünç olduğunu düşündükleri bir
şeye gülerek yanıt veremiyorlar.
Bu bulgular gülmenin beyindeki
birbirinden bağımsız iki farklı
merkez tarafından kontrol
edildiğine işaret ediyor. Bunlardan
biri gülmenin bilinçli ve fiziksel
yönünü kapsarken, diğeri bilinçsiz
ve duygulara bağlı yönünü temsil
ediyor. Bu ikincisinde hakiki
gülme gerçekleşiyor ve komik bir
durum karşısında yüz kaslarınız,
dudaklarınız ve gözlerinizin
etrafındaki kaslar siz farkında
olmasanız da harekete geçiyor.
Gülmenin bizde yarattığı afrodizyak etkileri sıralarsak:• Gülmek gerginlik, stres, öfke, kaygı, heyecan ve
sıkıntılarınızla başa çıkmak için birebirdir. Tıpkı ağlarken
olduğu gibi gülerken de içinize attığınız duygularınız
özgürce ifade bulur. Kahkahayla güldükten sonra
ferahladığınızı, rahatladığınızı hissedersiniz.
• Kendi kendinizi tiye almayı ve kendinize gülmeyi
başarırsanız, bunu yapmak için başkalarına fırsat
vermemiş olursunuz. Size yönelik itirazların da önünü
tıkarsınız.
• Tıbbi araştırmaların ortaya çıkardığına göre gülmek
bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hastalıklara karşı sizi
daha dirençli kılıyor.
• Gülmek, doğal mutluluk hapı olan endorfin isimli
kimyasal maddenin salgılanmasını sağlayarak acı hissinin
azalmasını mümkün kılar.
• Başarıya motive olmayı kolaylaştırır.
• Ağızda anti-bakterilerin oluşumunu hızlandırır.
• Pozitif bir ruh hali kazandıran kimyasal maddelerin daha
fazla salgılanmasını sağlar.
• Komik bir söz, bir yazı veya bir olay, beynin iki yarısının da
entegrasyonunu sağlar. Sol lob söylenen sözlerin anlamını
çözmek üzere işlevselleşirken, sağ lob da duyulan şeyin
komik mi değil mi olduğu hakkında yorumlama yapar.
Böylece her iki lob da aynı anda çalışmış olur.
• Gülmek hayatınıza tat veren bir baharattır. Onsuz bir
hayat düşünemezsiniz.
• Yaralarınızın daha çabuk kapanmasına yardımcı olur.
• Gülerek belirsizliklere tahammül edebilmeniz ve risk
almanız kolaylaşır.
• Mizah yeteneği sizi daha iyi bir iletişimci kılar, daha
verimli çalışmanızı sağlar. Özellikle grup çalışmalarında,
gülen ve güldüren bir eleman vazgeçilmezdir.
• Sinirlerinizi gevşetir.
• Problem çözerken yeni yollar deneyebilme konusunda
size cesaret verir ve yaratıcı fikirlerin yolunu açar.
• İnsanlar kendilerini güldüren kişileri severler. Böylece
daha çok arkadaşınız olacaktır.
• Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar.
• Vücuda ‘aerobik’ yaptırır. Vücudun üst kısmındaki tüm
kasların, sinirlerin ve organların egzersiz yapmasını sağlar.
• Hayatın kargaşasıyla başa çıkmaya çalışırken ihtiyaç
duyduğumuz denge duygusunu size ancak gülmek
kazandırır.
• Olaylara farklı ve olumlu bir perspektiflerden bakabilmeyi
kolaylaştırır.
• Gülmek bir egzersiz gibidir ve bir görüşe göre yüz
kaslarınızın yanı sıra diğer organlarınızın da çalışmasına
yardımcı olur.
• Çevreye ve kendine güveni artırır.
• Çevreyle daha kolay iletişim kurulmasını sağlar.
• Gülmek kaçınılmaz olanı kabul etmenizi, beklenmedik
olaylarla rahatlıkla yüzleşmenizi ve her türlü güçlüğün
üstesinden gelmenizi mümkün kılar.
• Yüksek tansiyonu düşürür ve dengeler.
• Pozitif duyguları öne çıkarırken, öfke, gerginlik ve korku
gibi duyguları azaltır.
Nurol Life Aslantepe, Metrekaresi 2.800 Dolardan Başlayan Fiyatlarla Satışa Sunuldu...
106 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 107
Geleceğin yaşam tarzını, özellikle de metropol
ihtiyaçlarını doğru okuyan ve projelerini ‘Hayata
Yatırım’ anlayışıyla yürüten Nurol GYO, ‘Hayatı
Kendine Yaşa’ sloganıyla İstanbul’daki üçüncü
projesi Nurol Life’ı tanıttı. Toplam inşaat alanı
145.000 m² olan Nurol Life projesinde 502 konutun
yanı sıra 50 adet ofis ve 2 adet dükkan yer alacak.
Projede konutlar kule kısmında, ticari alan olarak
ayrılan bölüm ise bazada yer alacak şekilde
tasarlandı. 50 katlı bir kule olarak inşa edilecek
Nurol Life, 62 m² ile 294 m² arasında değişen
büyüklüklerdeki daireleriyle faklı yaşam alternatifleri
sunuyor. Projede 1+0’dan 4+1’e kadar her zevke ve
ihtiyaca uygun rezidans daire seçenekleri yer alıyor.
Nurol GYO’nun, toplam 250 milyon dolarlık yatırımla
hayata geçirdiği Nurol Life projesi, metrekaresi
2.800 dolardan başlayan lansman fiyatlarıyla satışa
sunuldu. Projenin tüm fonksiyonlarıyla 2017 yılının
birinci çeyreğinde tamamlanması planlanıyor.
Nurol Life Aslantepe projesi, Nurol GYO Genel
Müdürü Musa Aykaç’ın ev sahipliğinde, İstanbul
Çırağan Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısında
tanıtıldı.
Herkesin hayali bir rezidans: Nurol Life Aslantepe
Yüzyılın yaşam tarzını ve metropol ihtiyaçlarını
doğru okuyarak gayrimenkul projeleri ürettiklerini
vurgulayan Musa Aykaç, İstanbul Seyrantepe’de
9.525 m²’lik bir alanda inşa edecekleri Nurol Life’ı,
hem konut hem de işyeri ihtiyaçlarını karşılayacak
bir konseptte hayata geçirdiklerini ifade etti. Proje
hakkında detayları paylaşan Musa Aykaç; ‘’Bugün
İstanbul gibi dev bir metropolde yaşayan birçok
kişinin aklının bir köşesinde, hayalinde, gelecek
planlarında bir rezidansta yaşama fikri var. Nurol
GYO olarak bu beklentiye cevap veren yeni projemizi
Nurol GYO, ‘Hayatı Kendine Yaşa’ sloganıyla İstanbul’un son
dönemlerde yıldızı parlayan merkezi Seyrantepe’de Nurol Life
Aslantepe projesini hayata geçiriyor. Türk Telekom Arena Stadı’nın
hemen yanı başında, 9.525 m²’lik arazi üzerinde inşa edilecek olan
Nurol Life, konut ve ofi slerden meydana gelecek bir proje olarak Yük.
Mimar Hakan Kıran tarafından tasarlandı. Nurol Life’da her ihtiyaca
ve zevke uygun metrekarelerde toplam 502 konut yer alacak.
NurolGYO Genel Müdürü Musa Aykaç
108 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
hayata geçiriyoruz. Projemizi oluştururken yaptırdığımız araştırma
sonuçlarından yola çıktık. Yatırımcıların yanı sıra yeni evli çiftlere
ve özellikle tek çocuklu ailelere hitap edecek Nurol Life projemiz
sayesinde rezidans sahibi olmak isteyenlere önemli fırsatlar
sunuyoruz” dedi.
Uygun fiyat seçenekleri ve cazip ödeme planlarıyla rezidans sahibi
olma kolaylığı sunduklarına dikkat çeken Aykaç, Nurol Life projesinden
daire sahibi olmak isteyenlerin belki de son kez %1 KDV avantajından
yararlanabileceklerini belirtti.
Proje hakkında bilgi veren Aykaç, şunları söyledi: “Lüks bir rezidans
anlayışıyla tasarlanan projede 4,00 metrelik tavan yüksekliği ile
ferah bir yaşam alanı yaratıyoruz. 50 katlı bir kule ve bazadan
oluşan Nurol Life projemizde güneşlenme alanları, açık havuz, yeşil
konseptli iç avlu, SPA merkezi, barbekü ve cafe alanı da yer alıyor.
Her ihtiyaca uygun büyüklükteki dairelerin yanı sıra projenin baza
kısmını yoğunlukla ofis alanı olarak kullanacağız. Projemizin ticari
alanında tek katlı, dublex ve triplex olmak üzere toplam üç çeşit ofis
tipi bulunacak.”
İstanbul’un parlayan yıldızı Seyrantepe
Seyrantepe’de inşa edilecek Nurol Life projesinin bölgenin de
değerini artıracağını kaydeden Musa Aykaç; “Türk Telekom Arena
Stadyumu’nun yanından başlayıp, kuzey ormanlarının içlerine kadar
uzanan ve İstanbul’un Boğaz’dan sonra ikinci önemli nefes borusu
olan Cendere Vadisi’nin ekolojik sistemine uygun olarak planlanan,
kentsel dönüşüm projesi kapsamında gerçekleşecek yeniden
yapılandırma çalışmaları ile bölgenin eski görkemli günlerine geri
döneceği öngörülüyor. Özellikle deniz suyu takviyesiyle Kağıthane
Deresi’nin eski görüntüsüne kavuşması, bölgenin doğal yapısına
uygun önemli projelerden birisi olarak öne çıkıyor.
Bununla birlikte Şişli Etfal Hastanesi’nin bu bölgeye taşınma kararı
alması, son yıllarda gerçekleşen ulaşım ve alt yapı çalışmaları ile
birlikte bölgenin finans merkezi olan Maslak’a yakınlığı ve hatta
alternatifi olarak gösterilmesi ile Seyrantepe’de ciddi bir dönüşüm
yaşandığını görüyoruz. Bölgenin gelişimine olan inancımız
doğrultusunda biz de Nurol Life projemizle bugünden geleceğe imza
attığımıza inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Kolay ulaşım olanağı
Nurol Life, Seyrantepe’de Tem Otoyolu’nun yanı başında metroya
yürüme mesafesindeki konumuyla şehrin merkezinde yükseliyor.
Ayazağa kanalı ile Kemerburgaz’a, Sarıyer sırtları ile de Boğaz’a
kolayca bağlanan Seyrantepe, Maslak’a 5 dakika, Levent’e ise 10
dakika uzaklıkta bulunuyor. Bu özelliğiyle şehrin kalbinde olma
konforunu yaşatan Nurol Life, inşa edilecek Şişli Etfal Hastanesi’nin
yanı başında yer alıyor.
Farklı büyüklükte konut seçenekleri
Metropol hayatının gerektirdiği farklı beklenti ve ihtiyaçlara cevap
NUROL Hakkında: 1966 yılında Nurol İnşaat ile başlayan ve daha sonra birçok farklı sektörde
yapılanarak faaliyetlere devam eden Nurol Holding A.Ş, 1989 yılında
kurulmuştur. Nurol Holding yarım asırlık tecrübesi ve deneyimli insan
kaynağıyla, Türkiye’de ve dünyada inşaat, savunma sanayi, finans, turizm ve
enerji olmak üzere beş ana sektörde faaliyet göstermektedir. Nurol Şirketler
Topluluğu, 40’dan fazla iştiraki ve 10 binin üzerindeki çalışanıyla yurt içi ve
yurt dışında pek çok dev projeye imza atmaya devam etmektedir.
NUROL GYO Hakkında:Bu büyük yapılanmanın bir parçası olan Nurol GYO, 1997 yılında
kurulmuştur. ‘Hayata Yatırım’ sloganıyla yola çıkan Nurol GYO, nitelikli ve
tecrübeli kadrosu ile arazi geliştirme, proje tasarımı, pazarlama ve satış
alanlarında hizmet vermektedir. Portföyünde Ankara Nurol Residence ve
Karum İş Merkezi, İstanbul Nurol Plaza ve Zekeriyaköy Evleri, Bodrum Oasis
Alışveriş Kültür ve Eğlence Merkezi yer almaktadır.
21. yüzyılın yaşam tarzını ve metropol ihtiyaçlarını doğru okuyarak kârlı
gayrimenkul projeleri üretmeye devam eden Nurol GYO’nun, Mecidiyeköy’de
7.000 m² arazide ‘EvOfisEv’ konseptiyle gerçekleştirmekte olduğu Nurol
Tower projesinin 2014 yılında tamamlanması planlanmaktadır. İstanbul
Güneşli’de Hürriyet Medya Towers olarak bilinen ve 55.000 m² alana sahip
arsada yükselen Nurol Park Projesi, 1.118 adet konut, 70’e yakın ticari
alan ve 20.000 m² alana sahip ofis bloğunun bulunduğu karma bir projedir.
Seyrantepe’de toplam inşaat alanı 145.000 m² olan Nurol Life Aslantepe
projesinde ise 502 konutun yanı sıra 50 adet ofis ve 2 adet dükkân yer alacak.
vermek üzere tasarlanan Nurol Life projesinde toplam 502 adet
daire bulunuyor. 4 metre tavan yüksekliği ile ferah bir yaşam alanı
sağlayan tam donanımlı rezidanslarda 1+0, 1+1, 2+1 ve 3,5+1 ve 4+1
daire seçenekleri mevcut. Rezidanslar 62 m² ile 294 m² arasında
değişen boyutlarda satışa sunulacak.
Ticari alanlarda farklılık: Yatay ofisler
Nurol Life projesinin baza kısmında yer alan beş katlı ofis alanı triplex,
dublex ve normal ofis olmak üzere üç farklı konseptte tasarlandı.
Ofis alanının ilk üç katı tek, diğer iki katı ise asma kat olarak
planlandı. Ofislerin avluya açılması sayesinde çalışanlar avluda yaz
kış temiz hava alabilecekler. Nurol Life projesi, fonksiyonel tasarımı,
mimari teknik özellikleri ve merkezi konumu ile İstanbul’un yükselen
projeleri arasında öne çıkan proje olacak. Proje ile ilgili ayrıntılı bilgi
için www.nurollife.com.tr adresi ziyaret edilebilir.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 109
110 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 110 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
RANGEROVEREVOQUE
Befl kap›l› Range Rover
Evoque, ek pratik
kullan›m özellikleri, üstün
eriflilebilirli¤i ve ola¤anüstü
çok yönlülü¤üyle ça¤dafl
kinetik tasar›m›n nefes
kesici bir örne¤ini
oluflturuyor.
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 111İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 111
Cesur ve kompakt Range Rover Evoque, şimdiye kadar üretilen en verimli Land Rover aracını meydana getirmek üzere en son malzeme ve teknolojiyi kullanır.
Range Rover Evoque, tümü aşağıdaki üç çarpıcı, tam anlamıyla bireysel tasarım temasını temel alan heyecan verici renkler, malzemeler, kaplamalar ve konfor opsiyonlarından oluşan zengin seçenekleriyle her zaman hayalini kurduğunuz araca sahip olma fırsatını sunar:
Pure - Range Rover Evoque tasarım biçimi ve amacının en saf ifadesi.
Prestige - Fark yaratan dış tasarımı ve iç tasarımda bireyselliğe yönelik sunduğu fırsatlarla Range Rover Evoque konforunun ulaştığı en son nokta.
Dynamic - Sportif iç tasarım temaları ve Gloss Black detaylarıyla Range Rover Evoque’un en cesur ifadesi.
112 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Uzman AstrologNerede bir Balık Burcu varsa orada hayaller dile gelir. Genelde hassas ve duygusal tiplerdir. İlk başlarda insanlar üzerinde olumlu izlenimler bırakırlar. En kötü yanları da kararsız ve huzursuz davranışlarıdır. Karar verme konusunda bir hayli zorlanırlar. Karar verdikten sonra bile doğru olup olmadığını tartışırlar. Kendi dünyalarında genelde mutlu insanlardır. Bu nedenle de sık sık iç dünyalarına yönelirler. Hal böyle olunca da çevrelerindeki insanlar onların içe kapanık olduklarını düşünürler ama birden bire bu ruh halinden de sıyrılıverirler. Balık Burcu insanları sağlam ve uzun süreli dostluklar kurabillen, iyilikten, iyilik yapmaktan zevk alan insanlardır.
Uyumlu oldukları burçlar, aşk ve ilişkilerde Boğa, evlilikte Yay, arkadaşlıkta ise Terazi ve Yay’dır.
Aslında Balık Burçları kısmetli insanlardır. Ama çoğu zaman yaşadıkları kararsızlıklar bazı fırsatları kaçırmalarına neden olur. Su grubundan oldukları için çoğu kez de mantıkları ve duyguları arasında bocalayıp dururlar. Bu yüzden hayatın gerçeklerine gözlerini kapatmamaları ve fazla duygusal davranmamaları gerekir. Balık burcunun iki yönetici gezegeni vardır. Birincisi daha etkili olan hayallerin temsilcisi Neptün’dür. Bu gezegen kişinin hassas, yumuşak, iyiliksever ve güzelliklere düşkün olmasını sağlar. İkinci gezegeni ise neşe ve zenginlik temsilcisi Jüpiter’dir.
Balık burcu insanı çok duyarlı ve duygusaldır. Ciddi, asık suratlı gözükür ama yumuşak ve duygulu bir yapısı vardır. Merhamet ve iyilikseverliği çabuk ortaya çıkar. Tek sorunları ise hislerini dengelemekte pek de başarılı olamazlar. Yönetici gezegeni hayalleri temsil ettiği için bu insan hassas ve hayalcidir. Gerçeklerle karşılaştıkları zaman da rahatsızlık hissederler.
Balık Burcu Astrolojik anlamda çift karakterli bir burç olduğu için ani duygularına şahit olabilirsiniz. Bir gün ağlarken ertesi gün kahkahalar içerisinde olması sizi şaşkınlık içerisinde bırakabilir. Düşler dünyasının hiç büyümeyen çocuğudur Balık...
Bazı Balık Burçları, Neptün’ün yaratma gücüne bir de hayal güçlerini ekleyince dünyaca ünlü meşhur sanatkarlar olarak karşımıza çıkarlar.
Balık burcu insanı yaşamı boyunca rahatı ve huzuru arar. Yine de bunu bir türlü bulamaz. Çünkü duygusal davranmaktadır. Yapması gereken tek şey gerçeklerle yüzleşme cesaretini göstermektir.
Balık Burcu insanı güzelliğine düşkündür. Güzel olan her şey onun hayatında önemli bir yere sahiptir. Genelde modayı takip eder ve hayal gücünü kullanarak kendine has bir tarz yaratmaya çalışır. Benim sevgili Balık Burçlarına önereceğim renkler deniz mavisi, açık yeşil ve gümüş rengi olacaktır. Bu renkleri kıyafetlerinde ya da aksesuarlarında kullanmaları, onların gezegensel enerjilerini daha kontrollü bir hale getirecektir. Bunun yanı sıra onlara şans getireceğine inandığım doğal taşlardan olan Akmavarin ve Lapis Lazuli taşlarını da bir aksesuar olarak kullanmalarını önermek istiyorum. İnanmasalar bile en azından denemekten bir şey çıkmaz öyle değil mi?
Ayın Burcu Balık (21 Şubat - 20 Mart) Düşler DünyasınınHiç Büyümeyen Çocuğu...
Bal›k burcu insan›
çok duyarl› ve
duygusald›r.
Astrolojik
anlamda çift
karakterli bir burç
oldu¤u için ani
duygular›na flahit
olabilirsiniz. Bir
gün a¤larken ertesi
gün kahkahalar
içerisinde olmas›
sizi flaflk›nl›k
içerisinde
b›rakabilir. Düfller
dünyas›n›n hiç
büyümeyen
çocu¤udur Bal›k...
facebook/uzmanastrologtwitter/uzmanastrolog
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 113
Bazı Balık Burçları, Neptün’ün yaratma gücüne bir de hayal güçlerini ekleyince dünyaca ünlü meşhur sanatkarlar olarak karşımıza çıkarlar.
Balık Burcu ünlülere şöyle bir baktığınızda inanılmaz yetenek de olan insanlarla karşılaşabilirsiniz. Bunlardan ilk aklıma gelen isimlerden biri sevgili Nejat İşler’dir. Yetenekli oyunculuğu, yaptıkları, karizmatik ses tonu ve inançları uğruna dimdik duruşu her zaman saygımı kazanmıştır. Güzel ve bir o kadar da yetenekli oyuncu Beren Saat, Türkiye’nin en başarılı komedyenlerinden ve mizah kalemlerinden biri olan Gülse Birsel, çok sevdiğim ve zekasına ve yeteneğine hayran kaldığım sevgili Nilgün Belgün, Cem Davran, Türk Tiyatrosunun efsanesi Ferhan Şensoy, Muhsin Ertuğrul, meçhul şarkıcı olup hayatımıza giren ve güneş gözlükleri olmadan dışarı adım atmayan Ayna Grubunun efsanevi beste fabrikası Erhan Güleryüz, klarneti ile beni benden alan usta nefes Hüsnü Şenlendirici, genç kızların sevgilisi Murat Boz, Ahmet Özhan, Ercan Saatçi, Sinan Çetin, Onur Akın ve beni affetsinler aklıma gelmeyen daha niceleri bu burcun parlayan yıldızlarıdır.
Yabancı ünlülere baktığınızda da hiç şaşırmayacaksınız. Bilim dünyasının en büyük dahisi Albert Einstein, elimizden hiç düşürmediğimiz ve çok şey borçlu olduğumuz telefonun mucidi Graham Bell, mevsimlerin en güzelini yaşatan mükemmel besteci Vivaldi, Rönesans döneminin usta sanatçısı Michelangelo, dünyaca ünlü hayranı olduğum Rihanna, güzelliğinin yanı sıra zekasıyla da erkeklere “taş” çıkaran Sharon Stone, Eva Mendes, Cindy Crawford, Drew Barrymore, Bruce Willis, Amerikanın efsane başkanı George Washington, Nirvana grubunun efsanevi solisti Kurt Cobain, Kurt Russell, Victor Hugo, Bon Jovi ve daha kimler kimler...
Umarım yazımdan keyif almışsınızdır. Ve son olarak bu ay bütün Balık Burçlarına mutlu, keyifli ve başarılı bir yıl geçirmelerini diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun. Sevgiyle kalın.
114 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 115
116 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İskele cad. No:46 YeşilköyRezervasyon: 212 573 71 16-17
Lübnan mutfağının tadına, Beyrut’un en ünlü şe lerinden birinin elinden, evinizin sıcaklığında bakmak isterseniz, Lebnaan’a bekleriz...
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 117
Lübnan, dünyanın en bereketli topraklarından biri… Tarihinde Fenikelilerden Yunanlılara, Arap ve Türklerden Fransızlara kadar pek çok kültüre ev sahipliği yaptığı için de görkemli bir mutfağa sahip.
Ve şimdi bu zengin mutfak, Yeşilköy’de açılan Lebnaan’da kalbinizi fethetmeye hazırlanıyor.
Evinizin salonu kadar rahat, Beyrut kadar otantik…
118 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Türk damak tadına yakınlığı, Osmanlı mutfağına benzerliğinin yanı sıra, farklı lezzetleri bir araya getirme biçimiyle de hayranlığınızı kazanacak bu mutfağın en belirgin özelliği, baş döndürücü çeşitlilikteki mezeleri…
Beyrut’un ünlü şeflerinden Ahmad Mansour’un elinden, sizi şimdiye kadar benzerini tatmadığınız, hatta belki ismini bile duymadığınız lezzetler bekliyor. Öyle ki en iyi bildiğiniz humusla bile yeniden tanışacaksınız.
Patlıcanlı fettah, arayes (etli ekmek), fattuş, mutabbel, fraki ve makanik gibi benzersiz lezzetlerle donatıp arap dondurması ya da aşk sarayıyla nokta koyabileceğiniz sofranız, sizi Beyrut’un otantik atmosferine taşıyacak.
Lübnan mutfağını Yeşilköy İskele’ye taşıyan Lebnaan, en seçici damakları bile baştan çıkaracak lezzetlerine artı olarak ev kadar sıcak atmosferi ve enfes deniz manzarasıyla sizleri ağırlamaya hazır.
TüTürkrk ddamamakak ttadadınınaa yayakıkınlnlığığıı OOsmsmananlılı mmututfafağığınana
İskele cad. No:46 YeşilköyRezervasyon: 212 573 71 16-17
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 119İsİİsİsİssİsssssssİsİsssİsİssssssssssİİsİİssİstatatatatattaaataatatattataatatatataatatatatatatataatatatatatatatatatattatatattataaaaattaattaataatttaaaaaaanbnbnbbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbnbbnbnnbnbnbnbnnbnbnbbnbnbnnbnbnnnbnbnbnbbnbbnbnbbbbnbbbbbbbnbnnbbulululululuuuluulluuuuulullluulululuuluuluuuullluuuuuuluuuuluuuuuuuuuluululuuuuuluuluuuuuulluuuuuuuuluuluuuuuulluluullluluuuluuuluuuulllluullull SSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSSStytytytytytytyyytytytytttyytytyyyttytytytttytyyyttttytttyttyytttyttytyttttttttttttttytttyttttyyyytttttyyytttttttyyyytttttyyyyttttyyytyttttyyttyytttt leleleleleleleeleleleleeeeeleleleeeleeeeeeeleeeeleeeeeeeleleeeeeeeeeeeeeeeeeeeeelleeeeeeeeeeeeeleeeeeeeeeeeeeeeeeee MMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMagagagagaagagagagagagagagagaggagaagaagagagaaggagagaggggggagagagagagagagagagggggagagagaaagaagaagagaggggagagaaaaaaaaggggggagaagaaagggggggagaaaaaaggggagaaaggaaaaagaaaaaagggaaagggaagagaggaga azazazazazazazazazazazazaaazazaaazazaaaaaaaaazaaaaazaaaaaaaaaaaaaazazazaazaazaaaazzzaaaazazaaazzazaaaaaaaaaaazaaazzazaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaazzzaaaaazzzzzaazzzza inine ee ................................................................MaMMaMaMaMaMaMaMaMaMaMMaaMMMaMaaMaaMaaMaaMaMaaMaaMaMaMaMaMaMaMaMaMaMaaaaMaMMaMaMaMaMaMaMaaMaMaaaaaaMMMaMaMaMaMaaMaaaaMaMaaaaaMaMaMaMaMaMaMaaMaaMMMMaMaMaMaMaMaaMMaMaMMMaaMaMaMaMMMaMaMaMMMaMaaaaaMaaaaaMaaaaaaaaartrttrtrtrtrtrtrttrtrtrtrtrtrtrttttrtrtrtrtrrrtttttttrtrrrrrrtrtrtrtttttttrrrrrrrtrttttttrtttttttrrrrtrtttttrtttrtrttrtrrrrrtrtttttrttttrtrrrtttttrrttttt ‘‘‘‘‘14141414141414141414414141414414114414111414114144411411414141114414141444411114414144444441114114444411141444441141414141444111444144411111444444444441444444444 | || 1111111111111111111111111111111111111111999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999
120 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 121
122 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 122 | Istanbul Style Magazine
Ayn› Yatakta Üçümüz – ‹lkim ÖzSayfa: 256 sf.Yay›nevi: Destek Yay›nlar›Tür: Kiflisel Geliflim Dizisi
Hayal – Ayfle KulinSayfa: 360 sf.Yay›nevi: Remzi KitabeviTür: An›lar Dizisi
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 123
21 Mart 2014VİZYON
124 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
21 Mart 2014VİZYON
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 125
İstanbul Style Magazine .Mart ‘14 | 127
128 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
The Guardian Gazetesi’nin “dünya çapında bir dörtlü” olarak tanımladığı Belcea Quartet, Purcell, Haydn ve Britten’ın eserlerinden oluşan zengin repertuar 28 Mart
Cuma günü CRR Konser Salonu’nda müzikseverlerle buluşuyor.
Belcea Quartet
128 | İstanbul Style Magazine .Mart ‘14
Dünyada ve Türkiye’de bir ilk’i gerçekleştirerek “engel olma !” sloganıyla yayın hayatına başlayacak olan dnm24 TV; bundan böyle tüm engellilerin ve onların ailelerinin
hiçbir engele takılmadan yer alabilecekleri bir platform olacak. Dertlerin, sorunların, problemlerin çözüm ortağı olmakla birlikte tüm izleyicilerin de ekranı olabilmeyi isteyen dnm24 TV; Spordan sanata, müzik ve eğlenceden, yarışmalara, haberden, açık oturum
programlarına kadar engelsiz bir yayın için "engel olma!" diyor...
Türkiye v k Ger r...