jeolojİ mÜhendİslİĞİ makİne...
TRANSCRIPT
Gümüşhane Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Lisansüstü Tezler
ANABİLİM DALLARI
HARİTA MÜHENDİSLİĞİ
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ
JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ
MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ
ORMANCILIK VE ÇEVRE BİLİMLERİ
ZOOTEKNİ
YILI HAZIRLAYAN DANIŞMAN TEZİN ADI
2014 Fırat ALTINTAŞ Doç. Dr. Temel
BAYRAK
Gümüşhane – Trabzon Hattı Boyunca Yerkabuğu Hareketlerinin Gnss Verileri İle
İzlenmesi
2014 Emre EVERAN Doç. Dr. Temel
BAYRAK
Uydu Görüntüleri İle Kentsel Gelişimin Zamansal Ve Mekânsal Olarak İncelenmesi:
Artvin Şehir Merkezi Örneği
2014 Samed ÖZDEMİR Doç. Dr. Temel
BAYRAK
Yersel Lazer Tarama Ve Yersel Fotogrametri İle Elde Edilen Yüksek Çözünürlüklü
Verilerden Üretilmiş Üç Boyutlu Modellerin Karşılaştırılması
2014 Erdem KAZANCI Doç. Dr. Temel
BAYRAK
Statik Tusaga - Aktif Ölçüleri Yardımı İle Heyelanların İzlenmesi – Gümüşhane İmam
Hatip Lisesi Heyelan Örneği
2014
Neşat BAŞOĞLU Doç. Dr. Temel
BAYRAK
Heyelan Hız Alanlarının Anlık Tusaga-Aktif Ölçüleriyle Belirlenmesi
2014 Mustafa CEYLAN Doç. Dr. Temel
BAYRAK
Uzaktan Algılama ve CBS İle Yayla Alanlarındaki Değişimin İzlenmesi: Gümüşhane
Örneği
2014
İlknur KAYNAR Yrd. Doç. Dr Fatih
DÖNER
Kentsel Alanlarda Gayrimenkul Değerleme İçin Bölgesel Kapitalizasyon Oranının
Belirlenmesi: Amasya/Merzifon Örneği
2014 Sinan YILDIRIM Yrd. Doç. Dr Fatih
DÖNER
Kadastro Haritalarının Yenilenmesi Üzerine Bir İnceleme: Erzurum Bölge
Müdürlüğü Örneği
2014 Enver Fatih
KORKMAZ
Yrd. Doç. Dr.
Alaaddin VURAL
Kula ve Çevresindeki Jeosit Alanında Yüzeyleyen Kula Bazaltların Zamansal Ve
Alansal Değişimlerinin Landsat Uydu Görüntüleri İle Tespiti
Geri İleri
GÜMÜŞHANE – TRABZON HATTI BOYUNCA YERKABUĞU HAREKETLERİNİN GNSS
VERİLERİ İLE İZLENMESİ
ÖZET
Türkiye’nin ana tektonik birimlerinden birisi olan ve yaklaşık olarak Doğu Karadeniz Bölgesinde yer
alan Doğu Pontid Orojenik Kuşağı, jeolojik evrimine ilişkin tartışmaların halen devam ettiği en karmaşık
jeodinamik oluşumlardan birisidir. Alpin dağ oluşumunun bir parçası olan bu orojenik birim için geçmişten
günümüze birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen yetersiz jeolojik, jeofiziksel ve jeokimyasal
verilerden dolayı bölgenin yitim yönü halen tam olarak tespit edilememiştir. Milyonlarca yıl önce meydana
geldiği ve günümüzdeki Doğu Karadeniz Dağlarının oluşumundan sorumlu olduğu öne sürülen bu ters fay
hareketinin etkisinin günümüzde halen devam ettiği düşünüldüğünde, bölgenin güncel tektonik hareketinin
bilinmesi ile tartışmalı olan yitim polaritesinin netlik kazanmasına katkı sağlanabilir. Bu amaçla bu
çalışmada Trabzon ve Gümüşhane şehirleri arasındaki alanda belirlenen 4 noktada periyodik olarak 3
kampanya GNSS ölçümü yapılmış ve bu noktalardaki deformasyon miktarları ve yönleri belirlenmiştir. En
büyük deformasyon miktarları 1. ve 3. periyot ölçüleri arasında kuzey ekseni üzerinde 4.9 mm ve 6.2 mm lik
farklar ile BOZT ve TORU noktalarında kuzey yönünde gözlemlenirken, doğu ekseni üzerinde ise 8.2 mm
ve 17.4 mm lik farklar ile ZIGA ve MACK noktalarında doğu yönünde gözlenmiştir. Bu noktalarda elde
edilen deformasyonlar ile Doğu Pontidlerin tümünü saran TUSAGA-Aktif ve TUTGA noktalarının yıllık hız
değerleri birlikte dikkate alınarak tüm noktalardaki hareket yönünün tutarlı olup olmadığı incelenmiştir.
Elde edilen jeodezik sonuçların tutarlı oldukları ve bölgenin yükselerek kuzey yönünde gitmekte olduğu
görülmüştür. Bu sonuçlar bölgenin yitim polaritesi ile ilgili öne sürülmüş olan jeolojik teoriler ile bölgedeki
bazı jeofiziksel bulgulara göre değerlendirildiğinde, tüm sonuçların güney yönlü yitim modelini desteklediği
görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Deformasyon, Doğu Pontidler, GNSS, Tektonik Hareket, TUSAGA-
Aktif, TUTGA, Yitim Polaritesi.
Geri İleri
UYDU GÖRÜNTÜLERİ İLE KENTSEL GELİŞİMİN ZAMANSAL VE MEKÂNSAL OLARAK
İNCELENMESİ: ARTVİN ŞEHİR MERKEZİ ÖRNEĞİ
ÖZET
Uzaktan Algılama teknolojileri ile geniş alanlara ait zamansal değişim bilgilerini elde etmek
mümkün olabilmektedir. Günümüzde, elde edilen uydu görüntüleri değişimlerin zamansal ve mekânsal
olarak izlenilmesinde ve sorunların çözülmesinde önemli birer kaynaktır.
Bu çalışmada farklı zamanlara ait uydu görüntülerinin değerlendirilmesi ile Artvin şehir merkezini
kapsayan çalışma alanında zamansal ve mekânsal olarak kentsel gelişim değerlendirilmiştir. Çalışma alanını
kapsayan 2004 yılı IKONOS, 2011 yılı WORLDVIEW-2 uydu görüntüleri elde edilmiş olup, mevcut harita
ve yer kontrol noktaları (YKN) verilerinden de yararlanılmıştır. Görsel değerlendirme yöntemleri
kullanılarak gerçekleştirilen çalışmada Coğrafi Bilgi Sistemleri ile oluşturulan veri tabanına amaca uygun
verilerinin kayıt edilmesi sağlanarak değişim analizleri ve sonuçlara ulaşılmıştır. 2004 – 2011 yılları
arasında alansal olarak ev alanlarında yaklaşık %25,5, yol alanlarında ise %7,3 artış gerçekleşmiştir. Ayrıca,
kamu bina alanlarının yaklaşık %0,3, yeşil alanların ise % 3,5 azaldığı tespit edilmiştir. Bu değişimin en
büyük nedenlerinden birinin yapılan değerlendirmeler sonucu şehir merkezindeki nüfus hareketliliği olduğu
düşünülmektedir.
Bu kapsamda Artvin şehir merkezi ile ilgili yapılacak çalışmalara ve planlamalara ışık tutacak
önemli istatistiksel bilgiler elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Artvin, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Görsel Değerlendirme Yöntemleri, Kentsel Gelişim,
Uzaktan Algılama.
Geri İleri
YERSEL LAZER TARAMA VE YERSEL FOTOGRAMETRİ İLE ELDE EDİLEN YÜKSEK
ÇÖZÜNÜRLÜKLÜ VERİLERDEN ÜRETİLMİŞ ÜÇ BOYUTLU MODELLERİN
KARŞILAŞTIRILMASI
ÖZET
Günümüzde kültürel varlıkların, mühendislik projelerinin 3B dokümantasyonu büyük önem arz
etmektedir. Yapılan dokümantasyon çalışmalarında dokümantasyona konu olan nesnenin mümkün olan en
yüksek detay ve doğruluk ile elde edilmesi hedeflenmektedir. Bugüne kadar 3B dokümantasyon
çalışmalarında gelişen bilgisayar teknolojisinin de yardımı ile yersel fotogrametrik yöntemler kullanılmış ve
kullanılmaya devam etmektedir. Son 10 yıllık zaman diliminde gittikçe yaygınlaşan lazer tarama teknolojisi
sunduğu yüksek kapasite nedeniyle revaç bulmuş ve günümüzde pek çok projede yaygın olarak
kullanılmaya başlamıştır.
Yapılan uygulamamalarda yersel lazer tarama aleti olarak uçuş zamanı yöntemi ile çalışan Leica C10
Lazer tarayıcı ve yersel fotogrametrik amaçla da Canon Eos 550d kamera kullanılmıştır. Bu çalışmada
yersel lazer tarayıcılar ile yersel fotogrametrik yöntemlerin farklı senaryolarda birbirlerine göre konumsal ve
model doğrulukları incelenmiştir. Bu senaryolar, farklı alet nesne arası mesafelerdeki hedeflerin ölçülerek
bu mesafelerdeki hata miktarlarının araştırılması, düzensiz geometriye sahip olan bir yüzeyin modellenerek
hacim ve yüzey alanlarının karşılaştırılması ve son olarak da geometrisi bilinen küçük nesnelerin
boyutlarının karşılaştırılmasıdır. Bu çalışmada kullanılan donanımların hangi tür çalışmalar için uygun
olacağı maliyet, zaman, taşınabilirlik ve doğruluk açılarından değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmalarda
yersel lazer tarayıcıların ve yersel fotogrametrik yöntemlerin en uygun olduğu durumlar araştırılmıştır.
Çalışmalar sonucunda yersel lazer tarayıcılar cm altı doğruluğa sahip doğrudan 3B veri elde edebilen ağır,
hassas ve pahalı aletler olarak karşımıza çıkmıştır. Yersel fotogrametrik yöntem ise cm seviyesinde
doğruluğa sahip, hızlı, ekonomik, ancak fotoğrafların çekim geometrisinden ve nesne yüzeyindeki dokudan
ve çevre aydınlatmasından etkilenen bir yöntem olarak karşımıza çıkmıştır.
Anahtar Kelimeler: Doğruluk, Hacim, Karşılaştırma, Model, Yersel Fotogrametri, Yersel Lazer Tarama,
Yüzey.
Geri İleri
STATİK TUSAGA - AKTİF ÖLÇÜLERİ YARDIMI İLE HEYELANLARIN İZLENMESİ –
GÜMÜŞHANE İMAM HATİP LİSESİ HEYELAN ÖRNEĞİ
ÖZET
Günümüzde hassas konum belirleme uygulamaları gerçek zamanlı olarak yapılmaktadır. Bu
uygulamalar; mühendislik amaçlı ölçmeler, jeodezik çalışmalar, kadastral amaçlı çalışmalar, meteorolojik
ölçmeler, yer kabuğu hareketleri ve deformasyondur.
Ülkemizde hassas konum belirleme TUSAGA – Aktif sistemi ve TUTGA noktaları dikkate alınarak
yapılır. Böylece GNSS ölçümleri ile deformasyon belirleme işlemi yapılır. Bu çalışmada uygulama alanı
Gümüşhane İmam Hatip Lisesi ve çevresi olarak seçilmiştir. Eski bir heyelan bölgesi olan bu alan, çevredeki
patlatmalar, kazılarla ve meteorolojik olarak ani değişimler tarafından tetiklenmiştir. Periyodik olarak
toplanan veriler yardımı ile seçilen uygulama alanındaki deformasyon belirlenmeye çalışılmıştır.
Gümüşhane İmam Hatip Lisesi çevresinde deformasyonun belirlenmesi için, heyelanı temsil edebilecek 3
adet nokta araziye aplike edilmiştir. Bu noktalarda GNSS alıcıları ile 2012 Nisan ve 2014 Ocak aylarında
olmak üzere 2 periyot ölçü gerçekleştirilmiştir. Ölçüler statik yönteme göre dengelenmiş ve deformasyon
analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçlarının uyumlulukları irdelenmiş ve aplike edilen noktalarda deformasyon
gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Deformasyon, GNSS, Heyelan, Statik Deformasyon Analizi,
TUSAGA-Aktif, TUTGA
Geri İleri
HEYELAN HIZ ALANLARININ ANLIK TUSAGA-AKTİF ÖLÇÜLERİYLE BELİRLENMESİ
ÖZET
Heyelanların sebep olduğu maddi ve manevi kayıplara bakıldığında, heyelanların izlenmesi ve
araştırmalar yapılması gereken önemli bir doğa olayı olduğu ortaya çıkar. Kayıpları en aza indirmek ve bu
doğa olayıyla mücadele edilebilmek için heyelanların periyodik olarak izlenmesi gerekmektedir.
Deformasyon ölçümleri bu hareketlerin hızına bağlı olarak belirli periyot aralıklarında yapılmalıdır.
Gerçekleştirilen ölçümler neticesinde deformasyon analizleri yapılabilmekte objelerin değişimleri
belirlenebilmekte ve objeler üzerinde karar verilebilmektedir.
Bu çalışmada, Trabzon ili Çağlayan beldesi Kutlugün (Hacımehmet) bölgesindeki heyelanı
kapsayacak şekilde araziye tesis edilen 35 ayrı noktada TUSAGA-Aktif (Türkiye Ulusal Sabit GNSS
İstasyonları Aktif Ağı) ile 3 periyot (Ağu.2012–Kas.2012–Şub.2013) da gerçekleştirilen GPS ölçülerinden
yararlanılarak; meydana gelen deformasyonların hem statik hem de kinematik deformasyon analizleri
yapılmış ve elde edilen veriler irdelenmiştir. Bu veriler, statik ve kinematik deformasyon modellerinde
kullanılmıştır. Kinematik tek nokta modeliyle noktaların hareketleri, hareketlerin hızları ve ivmeleri
belirlenmiştir. Modelin çözümünde Kalman-Filtreleme tekniği kullanılmıştır.
Yapılan analizler sonucunda noktalara ait yatay ve düşey konum değişimleri ve hareket parametreleri
hesaplanmıştır. Heyelanın güncel durumu, mekanizması ve ileriye yönelik önlemler alınması hakkında
yorumlar yapılmıştır. Noktaların, kayma yönleri, kayma miktarları ve hızları belirlenmiş, bu gelişmelere
bağlı olarak da, heyelanın davranışları analiz edilmiştir.
TUSAGA-Aktif sisteminin, deformasyon izlemede kullanılabilirliğinin ve istenilen hassasiyete
ulaşılıp ulaşılamayacağı soruları yanıtlanmaya çalışılmıştır. TUSAG-Aktif sisteminin küçük çaplı, lokal
heyelanlarda; zaman ve maliyet açısından kullanılabilirliği vurgulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Deformasyon, Heyelan, Kinematik Model, Statik Model, TUSAGA-Aktif.
Geri İleri
UZAKTAN ALGILAMA VE CBS İLE YAYLA ALANLARINDAKİ DEĞİŞİMİN İZLENMESİ:
GÜMÜŞHANE ÖRNEĞİ
ÖZET
Uzaktan Algılama ve CBS teknolojileri ile uzun zaman aralıklarına ait zamansal ve mekansal
değişim bilgilerini elde etmek mümkün olmaktadır. Günümüzde, uydu görüntüleri ve hava fotoğrafları bu
değişimlerin takibinde ve değişimler sonucu ortaya çıkan problemlere ilişkin çözüm üretilmesinde önemli
bir kaynaktır.
Bu çalışmada farklı zamanlara ait hava fotoğrafları ve uydu görüntülerinin değerlendirilmesi ile
Gümüşhane ilinde bulunan, 4 yayla ve 2 köydeki zamansal ve mekansal değişim belirlenmeye çalışılmıştır.
Çalışma alanını kapsayan 1982 yılına ait siyah – beyaz hava fotoğrafları ve 2011 yılına ait yüksek
çözünürlüklü WORLDVIEW-2 uydu görüntüsü elde edilmiş olup; arazi örtüsü, yol ve bina detaylarını
tanımlamada ve sınıflandırmada, Gümüşhane iline ait CORINE arazi örtüsü sınıflandırma sistemine göre
üretilmiş 2006 yılına ait arazi örtüsü veri katmanı ve 1 / 25 000 ölçekli standart topografik haritalardan
faydalanılmıştır. Görsel değerlendirme teknikleri kullanılarak gerçekleştirilen çalışmada CBS ile oluşturulan
veritabanına uygun veriler girilmek suretiyle değişim analizleri yapılmış ve sonuçlar irdelenmiştir. Sınıflara
ilişkin oransal artış ve azalmalarda; Gümüşhane yöresinin sahip olduğu engebeli arazi yapısı, yörede
yaşayan insanların birtakım ekonomik kısıtlılıklardan dolayı dışarıya göç etmesi, yayla alanlarını rekreasyon
amaçlı kullanmak isteyen insanların bulunduğu birtakım yapılaşma faaliyetleri gibi unsurların etkili olduğu
sonucuna varılmıştır.
Bu çalışma ile Gümüşhane’deki yayla ve köylere ilişkin yapılacak planlama ve çalışmalara ışık
tutacak önemli bilgiler elde etmek ve yapılacak bu planlama ve çalışmalara altlık oluşturmak amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Arazi Kullanımı, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Gümüşhane, Uzaktan
Algılama, Yayla.
Geri İleri
KENTSEL ALANLARDA GAYRİMENKUL DEĞERLEME İÇİN BÖLGESEL
KAPİTALİZASYON ORANININ BELİRLENMESİ: AMASYA/MERZİFON ÖRNEĞİ
ÖZET
Gayrimenkul değerlemesinde en büyük sorun gayrimenkul değerine etki eden faktörlerin kesin bir
modelin oluşturulamamasıdır. Bu nedenle gayrimenkul değerlemesine yönelik değişik birçok yöntem
geliştirilmiştir. Bu yöntemlerin birbirine göre avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı
ülkemizde kullanılan gayrimenkul değerleme yöntemlerinin tanıtılması ve değerlendirilmesidir. Seçilen
örnek bir çalışma alanı için bölgesel gayrimenkullere ait bilgilerden kapitalizasyon oranlarının bulunması
hedeflenmiştir.
Amasya İli Merzifon İlçesindeki taşınmazlar mahallelerin yapısal özelliklerine göre gruplara
ayrılarak her bir grup için kapitalizasyon oranı belirlenmiştir. Elde edilen kapitalizasyon oranları bölgelerin
getiri oranlarını ve gelirlerinden hareketle ortalama değerlerini gösteren sabitlerdir.
Anahtar Kelimeler: Değerleme Yöntemleri, Gayrimenkul Değerleme, Kapitalizasyon Oranı.
Geri İleri
KADASTRO HARİTALARININ YENİLENMESİ ÜZERİNE BİR İNCELEME: ERZURUM
BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ ÖRNEĞİ
ÖZET
Türkiye’de Cumhuriyetin ilanıyla birlikte 1920’li yıllarda başlayan kadastro çalışmaları bugüne
kadar çeşitli ölçme teknikleriyle değişik standartlarda ve farklı yasal dayanaklarla yürütülmüştür. Bunun
sonucunda, kadastrodaki en önemli problemlerden biri mevcut altlıkların günümüz kadastrosundan
beklentileri karşılayacak nitelikten uzak olmasıdır. Oysa 2005 tarihli 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun
birinci maddesinde kadastronun amacı mekânsal bilgi sisteminin altyapısını oluşturmak olarak tarif
edilmiştir. Bu problemi çözmek ve kadastro paftalarını yenilemek amacıyla Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü (TKGM) 2009 yılında Tapu ve Kadastro Modernizasyon Projesi’ni (TKMP) başlatmıştır. Proje
kapsamında 2014 yılının sonuna kadar 10 milyon parselin yenilenmesinin tamamlanması hedeflenmektedir.
Bu çalışmada, Türkiye’de kadastro paftalarının yenilenmesi kapsamındaki çalışmalar örnek bir
uygulama alanı üzerinde yasal ve teknik boyutuyla ele alınarak mekânsal bilgi sisteminin altyapısını
oluşturmaya yönelik olarak ikinci kadastroya olan ihtiyacın değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Erzurum Tapu
ve Kadastro VIII. Bölge Müdürlüğü’nün yürüttüğü kadastro yenileme çalışmaları incelenmiştir.
Yenileme çalışmalarının teknik boyutu değerlendirildiğinde özellikle özel sektörün imkânlarıyla
yenileme çalışmaların hızlı bir şekilde tamamlandığı kadastro teşkilatının kontrol ve denetimlere ağırlık
verdiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kadastrodaki yenileme çalışmalarının bazı eksikliklerinin de
bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan en önemlisi yenileme çalışmalarının mevcut kadastro verilerinin
zenginleştirilmesi ve güncellenmesi noktasında yetersiz kalmasıdır. Yenileme mevzuatının mülkiyete
yönelik hak tesislerine ve cins değişikliği işlemlerine müsaade etmiyor olması diğer bir eksiktir. Bütün
bunlar yenilenen kadastro verilerinin arazinin fiili durumunu göstermesini de engellemektedir.
3402/22.a Uygulaması kadastro haritalarının yenilenmesinin yanında tapu kütüğünde bulunan
parsellerle kadastro paftasındaki parsellerin birebir eşlenmesini sağlaması açısından oldukça yararlı bir
çalışmadır.
Anahtar Kelimeler: Kadastro, Kadastro Haritalarının Yenilenmesi, 3402/22.a Uygulaması
Geri İleri
KULA VE ÇEVRESİNDEKİ JEOSİT ALANINDA YÜZEYLEYEN KULA BAZALTLARIN
ZAMANSAL VE ALANSAL DEĞİŞİMLERİNİN LANDSAT UYDU GÖRÜNTÜLERİ İLE TESPİTİ
ÖZET
Dünyamız sürekli bir değişim/gelişim içindedir. Bu değişimin ana sebebi yer kürenin dinamik yapısı
ve canlı faaliyetleridir. İnsanoğlu, yaşadığı dünyadan azami şekilde faydalanabilmesi ve güven içinde bu
küre üzerinde yaşayabilmesi için bu değişimleri takip etmek hatta zaman zaman da yönlendirmek
zorundadır. Bu çalışmanın amacı, Kula ve yakın çevresinde bulunan jeosit alanında yüzeyleyen Kula
bazaltlarının zamansal ve alansal değişimlerinin belirlenmesidir. Bu amaçla çalışma alanının; 1987, 2006
yıllarına ait LANDSAT uydu görüntüleri temin edilmiştir. Sahada yüzeyleyen bazaltların yayılımlarının
belirlenmesi amacıyla bu görüntülerde PCA ve band oranlaması gibi değişik görüntü işleme teknikleri
kullanılmıştır. Bu görüntüler üzerinde ise bazaltların yıllar içindeki alansal değişimlerinin belirlenmesi
amacıyla kontrollü ve kontrolsüz sınıflandırmalar yapılmıştır. Kontrollü sınıflandırma sonuçlarından elde
edilen verilere göre, jeosit alanında yayılım gösteren bazaltların, yerleşim ve tarım arazisi alanlarına
dönüştürülmesi nedeniyle 1987 yılı 2006 yılı arasında 705,23 ha azaldığı tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Değişim Tespiti, Jeosit, Kula Bazalt Lavları, Uzaktan Algılama.
Geri İleri
YILI HAZIRLAYAN DANIŞMAN TEZİN ADI
2014 Ertan TUNCER Yrd. Doç. Dr Mustafa
ÇULLU
Gümüşhane Yöresi Volkanik Kayaçların Puzolanik Aktivitesinin Araştırılması
2014 Haydar ERTAŞ Yrd. Doç. Dr Mustafa
ÇULLU Kurşun Madeni Atıklarının Radyasyon Zırhlama Etkilerinin Araştırılması
2014 Sedat SEVİN Doç. Dr. Ahmet
ÇAVDAR
Polimerle İyileştirilmiş Harçların En Uygun Kür Koşullarının Belirlenmesi Ve Donma-
Çözülme Etkisi Altında Mekanik Davranışlarının İncelenmesi
2014 Yusuf KAYA Doç. Dr. Ahmet
ÇAVDAR
Polimerle İyileştirilmiş Harçların Farklı Kür Koşulları Ve Yüksek Sıcaklık Etkisi Altında
Mekanik Davranışlarının İncelenmesi
2014 Mustafa Ülkan
ÖZDEMİR
Yrd. Doç. Dr. Ahmet
ÇAVDAR
Gümüşhane Yöresi Magmatik Kayaçların Beton Agregası Olarak Kullanılabilirliğinin
Araştırılması
Geri İleri
GÜMÜŞHANE YÖRESİ VOLKANİK KAYAÇLARIN PUZOLANİK AKTİVİTESİNİN
ARAŞTIRILMASI
ÖZET
Yapının temel malzemelerinden olan çimento, yapının dayanımı ve maliyeti bakımından önemli bir
yere sahiptir. İnşaat sektöründeki gelişmeye paralel olarak çimento tüketimi de artmaktadır. Çimento
üreticileri açısından, yeni kaynaklar bulunarak üretimin minimum maliyetle yapılması ve talebin
karşılanması, üretici ve kullanıcı açısından ise daha ucuz, güvenli ve dayanımı yüksek malzemelerin
kullanılması istenmektedir. Çimento üretiminde maliyetleri düşürmek, dayanımı arttırmak, öğütmeyi
kolaylaştırmak için klinker yerine doğal ve yapay katkılar kullanılmaktadır. Ülkemizde rezerv olarak bol
miktarda bulunan puzolanların belirli oranlarda katkı olarak kullanıldığı traslı çimento üretilmekte ve
tüketilmektedir. Ancak traslı çimentolar ile ilgili olarak yapılan araştırmaların yeter düzeyde değildir. Bu
çalışmada, Gümüşhane yöresi civarındaki volkanik kayaçların mineralojik, petrografik ve kimyasal
özellikleri incelenmiştir. Çalışma alanından alınan örnekler üzerinde fiziksel ve mekanik deneyler yapılmış,
yöredeki volkanik kayaçların beton sektöründe puzolanik katkı olarak kullanılabilirliği araştırılmıştır.
Volkanik tüflerin inceliği sabit tutularak %0, %10, %20, %30, %40, %50 katkı oranlarında harçlar
hazırlanmıştır. Bu harçlarla 4×4×16 cm’lik prizmatik harç numuneleri üretilmiş ve numuneler su içinde kür
edilerek 7, 28 ve 90 günlük eğilme, basınç dayanımları ve ultrases geçiş hızları belirlenmiştir.
Sonuç olarak, volkanik tüflerin özgül ağırlıkları, puzolanik aktivitesi, kolay öğütülebilirlik ve basınç
dayanımlarıyla katkılı çimento üretiminde kullanılabileceği belirlenmiş olup, tras oranı artışının, çimentonun
erken yaştaki dayanımını, beklendiği gibi belirgin ölçüde düşürdüğü gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çimento, puzolan, puzolanik aktivite, volkanik tüf (tras).
Geri İleri
KURŞUN MADENİ ATIKLARININ RADYASYON ZIRHLAMA ETKİLERİNİN
ARAŞTIRILMASI
ÖZET
Bu çalışmanın amacı; kurşun cevherinin çıkarıldığı madenlerde, içerisindeki kurşun miktarının
işlenmesinin ekonomik olmadığı kurşun madeni atıklarından üretilen betonların radyasyon soğurma
etkilerinin araştırılmasıdır. Maden atıklarının, barit ve kireç taşı agregaları ile %25, %50 ve %75 oranında
yer değiştirilerek C16, C25 ve C35 beton sınıflarında örnekler hazırlanmıştır. Hazırlanan beton örnekler
üzerinde taze beton deneyleri, beton basınç dayanımı deneyi ve radyasyon geçirgenlik deneyi yapılmıştır.
Taze haldeki beton örnekleri üzerinde yapılan deneylerde karışımda planlanan çökme değerlerinin
sağlandığı görülmüş. Maden atıklarının gevşek ve sıkışık birim hacim ağırlıklarının kireç taşı agregalı
betonlara oranla daha yüksek olduğu, bütün beton türlerinde ise gevşek ve sıkışık birim hacim ağırlığın
100B türü betonlarda en büyük olduğu görülmüştür. C16, C25 ve C35 beton sınıflarında hazırlanan
örneklerin üzerinde 3, 7 ve 28 günlük basınç dayanımı deneyi gerçekleştirilmiştir. Bütün beton sınıfları ve
türlerinde 28 günlük basınç dayanımlarında hedeflenen dayanımlar elde edilmiştir. Maden atığı agregasının
barit ve kireç taşı ile yer değiştirmelerinde bütün beton sınıfı ve türlerinde basınç dayanımının arttığı
görülmüştür. 20x20x5 cm ebatlarında hazırlanan plaklar üzerinde Cs-137 kaynağı kullanılarak radyasyon
geçirgenlik deneyi yapılmıştır. Üretilen beton örnekler üzerinde yapılan deneylerde en iyi soğurmanın 100B
içerikli beton örneklerde olduğu görülmüştür. Barit agregası ile kireç taşı ve maden atığı agregalarının
karışımından hazırlanan beton örneklerde ise barit miktarının azalmasına bağlı olarak radyasyon soğurma
katsayısının da azaldığı görülmüştür. Kireç taşı ve maden atığı agregalarının karışımından hazırlanan beton
örneklerde maden atığı agregalarının beton içeresindeki miktarının artışına bağlı olarak radyasyon soğurma
katsayılarının da arttığı görülmüştür.
Sonuç olarak; maden atığının beton karışımına giren agrega içeresindeki oranının artışına bağlı
olarak basınç dayanımına olumlu etkisi olduğu görülmüştür. Radyasyon soğurma özelliği
değerlendirmesinde kurşun maden atığının barit agregaları kadar yüksek oranda radyasyon soğurmamasına
rağmen kireç taşı agregalarına göre daha yüksek radyasyon soğurma özelliği göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Ağır beton, Endüstriyel atık, Kurşun madeni atıkları (Pasa), Radyasyon zırhlama
Geri İleri
POLİMERLE İYİLEŞTİRİLMİŞ HARÇLARIN EN UYGUN KÜR KOŞULLARININ
BELİRLENMESİ VE DONMA-ÇÖZÜLME ETKİSİ ALTINDA MEKANİK DAVRANIŞLARININ
İNCELENMESİ
ÖZET
Son yıllarda polimer teknolojisinde meydana gelen gelişmeler ile polimerlerin çimento harçlarında
katkı malzemesi olarak kullanımı yaygın hale gelmiştir. Polimer katkılar, betonun fiziksel ve mekanik
özelliklerini iyileştirmektedirler. Ayrıca polimer katkılar harçların donma-çözülme direnci, asit direnci,
sülfat direnci gibi dayanıklılık özelliklerini de attırarak daha uzun ömürlü bir beton elde edilmesini
sağlamaktadır. Ancak polimer malzemenin polimerleşebilmesi için kuru ortama, betonun ise hidratasyonu
için suya ihtiyaç duyması bu kompozitler için önemli bir sorunu teşkil etmektedir.
Bu bağlamda; çalışma temel olarak iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısmında farklı koşullarda kür
edilen polimerle iyileştirilmiş harçların mekanik ve fiziksel özellikleri incelenerek en uygun kür ortamı
belirlenmiştir. Bunun için 3 farklı polimer (SBR (Stiren Butadien Rubber), PSBR (Polycarboxylate-Stiren
Butadien Rubber), SAC (Stiren Acrylik Co-Polymer)) çimento harçlarına 5 farklı oranda (%0, %5, %10,
%15, %20) katılarak numuneler hazırlanmıştır. Daha sonra hazırlanan numuneler, 3 farklı kür (1. Kür:
dışarıda sulama, 2. Kür: 16 saat suda 8 saat dışarıda, 3. Kür: 1 gün suda bir gün dışarıda) koşulunda 28 gün
boyunca kür edildikten sonra mekanik özelliklerinin değişimi gözlemlenmiştir. İkinci kısmında ise birinci
kısımda belirlenen kür koşulu ile kür edilen numunelerin donma-çözülmeye karşı dirençleri
gözlemlenmiştir. Buna yönelik olarak donma-çözülme deneyleri, mevcut 3 farklı polimer malzeme, çimento
hamurlarına 5 farklı oranda (%0, %5, %10, %15, %20) katılarak gerçekleştirilmiştir. Daha sonra bu
numuneler 28 gün boyunca birinci kısımda belirlenen kür koşulu ile kür edildikten sonra 3 farklı donma-
çözülme döngüsüne (0, 100, 200) tabi tutulmuştur. Donma-çözülme döngülerinin sonunda numunelerin
mekanik özelliklerinin değişimi gözlemlenmiştir. Ayrıca polimerle iyileştirilmiş harçların fiziksel
özelliklerinin değişimini gözlemlemek için petrografik özellikleri, su emme, su işleme derinliği ve birim
kütleleri de incelenmiştir
Çalışmadan elde edilen en önemli bulgular özetlenecek olunursa; öncelikle fiziksel özellikler dikkate
alındığında, yapılan su emme ve su işleme derinliği deneylerinde, polimer katkıların numunelerin su emme
oranını önemli oranda düşürdüğü ve su işleme derinliğini de yüksek oranda azalttığı tespit edilmiştir. Kür
özelliklerinin incelendiği birinci aşamada elde edilen sonuçlar doğrultusunda polimerle iyileştirilmiş
harçların taze halde su ile teması arttıkça mekanik özelliklerinin düştüğü belirlenmiştir. Bu sonuç
doğrultusunda en uygun kür koşulu su ile temasın en az olduğu 1. Kür Koşulu olarak belirlenmiştir. Genel
olarak, kullanılan polimer türlerinden SBR ve PSBR, harçların özellikleri üzerinde olumlu bir etki
gösterirken, SAC ise tüm şartlar altında olumsuz sonuçlar göstermiştir. Polimerle iyileştirmenin harçların
basınç dayanımını bir miktar düşürdüğü, ancak özellikle eğilme ve donma-çözülme direncine olumlu
katkılar sağladığı görülmüştür. 200 donma-çözülme döngüsü sonunda %15 SBR ve %20 PSBR katkılı
numunelerin eğilme dayanımları katkısız numunelere göre %45-50 oranında daha yüksek çıkarak oldukça
olumlu sonuçlar elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Donma-Çözülme Direnci, Mekanik Özellikler, Polimerler, Polimerle İyileştirilmiş
Harçlar.
Geri İleri
POLİMERLE İYİLEŞTİRİLMİŞ HARÇLARIN FARKLI KÜR KOŞULLARI VE YÜKSEK
SICAKLIK ETKİSİ ALTINDA MEKANİK DAVRANIŞLARININ İNCELENMESİ
ÖZET
Polimer teknolojisindeki gelişmelerle ucuzlayan ve yaygınlaşan polimerler, günümüzde çeşitli
yapısal uygulamalarda da oldukça sık kullanım alanı bulmaya başlamıştır. Polimer katkılar, betonun fiziksel
ve mekanik özelliklerini iyileştirmektedirler. Ayrıca polimer katkılar harçların donma-çözülme direnci, asit
direnci, sülfat direnci gibi dayanıklılık özelliklerini de attırarak daha uzun ömürlü bir beton elde edilmesini
sağlamaktadır. Bununla birlikte yüksek ısı etkisinde ergiyerek betona kavlanma gibi zararlı etkilere karşı
katkı sağlaması beklenir. Öte yandan, polimer malzemenin polimerleşebilmesi için kuru ortama, betonun ise
hidratasyonu için suya ihtiyaç duyması bu kompozitler için önemli bir sorunu teşkil etmektedir.
Bu bağlamda oluşan bu çalışma iki ana kısımdan oluşur. Birinci kısmında farklı koşullarda kür edilen
polimerle iyileştirilmiş harçların mekanik ve fiziksel özellikleri incelenerek en uygun kür şartı belirlenmiştir.
Bunun için 3 farklı polimer (MAD (Modifiyeli Akrilik Dispersiyon), PÜ (Poliüretan), SBR (Stiren
Butadiyen Kauçuk)) çimento harçlarına 5 farklı oranda (%0, %5, %10, %15, %20) katılarak numuneler
hazırlanmıştır. Daha sonra hazırlanan numuneler, 3 farklı kür (1. Kür: Günde iki kez dışarıda sulama, 2.
Kür: 16 saat suda 8 saat dışarıda, 3. Kür: 1 gün suda bir gün dışarıda) koşulunda 28 gün boyunca kür
edildikten sonra mekanik özelliklerinin değişimi gözlemlenmiştir. İkinci kısmında ise birinci kısımda
belirlenen kür koşulu ile kür edilen numunelerin yüksek ısı dirençleri gözlemlenmiştir. Yüksek ısı deneyleri
kapsamında mevcut 3 farklı polimer (MAD, PÜ, SBR) malzeme çimento hamurlarına 5 farklı katkı oranında
(%0, %5, %10, %15, %20) katılarak numuneler hazırlanmıştır. Daha sonra bu numuneler 28 gün boyunca
birinci kısımda belirlenen kür koşulu ile kür edildikten sonra 4 farklı sıcaklığa (21 °C, 100 °C, 200 °C ve
250 °C) tabi tutulmuştur. Belirtilen sıcaklıklara bir saat maruz kalan numunelerin mekanik özelliklerinin
değişimi gözlemlenmiştir. Ayrıca polimerle iyileştirilmiş harçların fiziksel özelliklerinin değişimini
incelemek için petrografik özellikleri, su emme, su işleme derinliği ve birim kütleleri de belirlenmiştir.
Çalışmadan elde edilen en önemli bulgular özetlenecek olunursa; öncelikle fiziksel özellikler dikkate
alındığında, polimer katkıların numunelerin su emme oranını ve su işleme derinliğini önemli ölçüde
düşürdüğü tespit edilmiştir. Çalışmanın birinci kısmından elde edilen sonuçlar doğrultusunda polimer katkılı
taze harç numunelerinin su ile teması arttıkça mekanik özelliklerinin düştüğü gözlemlenmiştir. Bu sonuç
doğrultusunda en uygun kür koşulu su ile temasın en az olduğu 1. Kür Koşulu olarak belirlenmiştir. Genel
olarak polimerle iyileştirilme harcın basınç dayanımını azaltırken eğilme dayanımı ve yüksek sıcaklık
direncini olumlu yönde etkilemiştir. Sonuç olarak, kullanılan polimer türlerinden SBR ve MAD harçların
özellikleri üzerinde olumlu bir etki gösterirken, PÜ ise tüm şartlar altında olumsuz sonuçlar göstermiştir. En
yüksek sıcaklık (250 °C) için en iyi performansı SBR polimeri göstermiştir. 250 °C sıcaklığa maruz kalması
sonucunda katkısız numunelerle kıyaslandığında %15 SBR katkılı harçların, eğilme dayanımı %42, sehimi
%15, basınç dayanımı %21 daha yüksek çıkarak oldukça olumlu sonuçlar vermiştir.
Anahtar Kelimeler: Kür Koşulu, Mekanik Özellikler, Polimerler, Polimerle İyileştirilmiş Çimento
Hamuru, Yüksek sıcaklık direnci
Geri İleri
GÜMÜŞHANE YÖRESİ MAGMATİK KAYAÇLARIN BETON AGREGASI OLARAK
KULLANILABİLİRLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI
ÖZET
Bu çalışmada Türkiye’nin jeolojik zenginliği ile bilinen Gümüşhane yöresinde çokça bulunan granit,
diyorit, andezit ve referans olarak kireçtaşı türü kayaçların beton agregası olarak kullanılması araştırılmıştır.
Agregalar üzerinde fiziksel, kimyasal, petrografik analizleri ve agregaların arazideki konumları-haritalama
çalışmaları yapılmıştır. Toplam dört farklı agrega türünden ve üç dayanım sınıfından oluşturulan 12 tür
beton üzerinde fiziksel ve mekanik testler yapıldı. Bunlardan en önemlisi basınç dayanımı; tahribatlı tek
eksenli, tahribatsız yüzey sertliği, ultrasonik yöntem ve bileşik yöntem olarak dört farklı yöntemle 3., 7. ve
28. günlerde belirlenmiştir.
Genel olarak betonların tümünde hedeflenen dayanımlara ulaşılmıştır. 28 gün sonunda kireçtaşı
betonlara göre sırasıyla diyorit, granit ve andezit betonlar daha yüksek dayanım göstermişlerdir. Kireçtaşı
agregalara göre; diyorit betonlar %4-14, granit betonlar %6.6-21 ve andezit betonlarda %33.3-48
aralıklarında daha yüksek dayanım göstermişlerdir. Bunun dışında kapiler su emme, birim hacim ağırlık,
porozite ve çökme deneyleri yapılmıştır. En çok kapiler su emme değerleri kireçtaşı betonlarda, en az ise
andezit ve granit betonlarda görülmüştür. En düşük su emme oranı % 2.80 oranla yüksek dayanımlı kireçtaşı
betonda, en yüksek ise % 8.41 oranla yüksek dayanımlı diyorit betonda görülmüştür. En yüksek birim hacim
ağırlığın diyorit betonlarda, en düşük kuru birim hacim ağırlığının ise kireçtaşı betonlarda olduğu tespit
edilmiştir.
Sonuç olarak Gümüşhane yöresinin andezit, granit ve diyorit türü kayaçların beton üretimi için
uygun olduğu saptanmıştır.
Anahtar kelimeler: Agrega, Andezit, Basınç, Diyorit, Granit, Kapilarite, Kireçtaşı
Geri İleri
YILI HAZIRLAYAN DANIŞMAN TEZİN ADI
2014 Mürşid ÖZTÜRK Doç. Dr Abdullah
KAYGUSUZ
Kılıçkaya (Bayburt) Granitoyidi ‘Nin Petroğrafik , Jeokimyasal Ve Petrolojik
Özelliklerinin İncelenmesi
2014 Kübra ŞAHİN Doç. Dr Abdullah
KAYGUSUZ
Mescitli (Gümüşhane) Ve Çevresindeki Eosen Yaşli Volkanik Kayaçlarin Petrografik,
Jeokimyasal Ve Petrolojik Özeliklerinin İncelenmesi
2014 Sultan USLU Doç. Dr Ferkan SİPAHİ Gümüşhane İl Merkezi İçme Sularinin Fiziksel Ve Jeokimyasal Özelliklerinin İncelenmesi
2014 Hasan Basri
DEMİR
Yrd. Doç. Dr. Enver
AKARYALI
Kermut (Tekke-Gümüşhane) Yöresi Hidrotermal Alterasyonların Modellemesi
Geri İleri
KILIÇKAYA (BAYBURT) GRANİTOYİDİ’NİN PETROGRAFİK, JEOKİMYASAL VE
PETROLOJİK ÖZELİKLERİNİN İNCELENMESİ
ÖZET
Bu çalışmada, Bayburt yöresinde yer alan Kılıçkaya Granitoyidi’nin mineralojik-petrografik
bileşimi, mineral kimyası ve tüm kayaç jeokimyası ortaya konularak, kayaçların oluşum mekanizmaları ve
kökenleri belirlenmeye çalışılmıştır. Doğu Pontid Kuzey Zonu’nda yer alan inceleme alanının tabanında
Eosen yaşlı andezit ve piroklastları bulunmaktadır. Bu birim Eosen yaşlı Kılıçkaya Granitoyidi tarafından
kesilmiş olup, Kuvaterner yaşlı alüvyonlar ile uyumsuz olarak örtülürler. Granitoyidi oluşturan kayaçlar
orta-iri taneli olup, plajiyoklas, ortoklas, kuvars, hornblend, biyotit, apatit, zirkon ve opak mineralleri
içerirler.
Kılıçkaya Granitoyidi elips şekilli olup, yaklaşık 18 km2’
lik bir alanda yüzeylenmiştir. Diyorit,
granodiyorit ve tonalit bileşimli kayaçlardan oluşmuş olup, yan kayaç ksenolitleri ve diyorit bileşiminde
mafik magmatik anklavlar (MMA) içerirler. Granitoyidi oluşturan kayaçlarda magma karışımını gösteren
dengesizlik dokuları gözlenmiştir.
Kılıçkaya Granitoyidi’ni oluşturan kayaçlar genel olarak I-tipi, yüksek-K’lu kalk-alkalen karakterli
olup, yüksek SiO2 içeriklerine (58-67, wt%) sahiptirler. Örnekler metalümin karakterli olup, büyük iyon
yarıçaplı litofil elementlerce zenginleşmişlerdir. Kondirite gore normalleştirilmiş nadir toprak element
dağılımları yukarıya doğru konkav şekilli (LaN/YbN= 17.14–8.72) olup, çok hafif negatif Eu anomalisi
(EuN/Eu*=0.64–0.91) gösterirler.Ana ve izelement değişimleri, granitoyidin gelişiminde plajiyoklas,
hornblend ve Fe-Ti oksit fraksiyonlaşmasının etkili olduğunu göstermektedir.
Tüm bu özellikler, düşük (Al2O3)/(MgO+FeOT), K2O/Na2O, ASI, (Na2O+K2O)/(FeO
T+MgO+TiO2),
(Al2O3)/(FeOT+MgO+TiO2) ve yüksek (CaO+FeO
T+MgO+TiO2), (Na2O+K2O)/(FeO
T+MgO+TiO2),
(Al2O3+FeOT+MgO+TiO2) içerikleri, Kılıçkaya Granitoyidi’ne ait kayaçların oluşumunda, amfibolitik alt
kıtasal kabuk kaynak kayaçlarının kısmı ergimesine ilaveten, litosferik manto katkısının da önemli bir rol
oynadığına işaret eder.
Anahtar Kelimeler: Bayburt,Doğu Pontidler, Eosen, Kılıçkaya Granitoyidi, Mineral kimyası, Tüm kayaç
jeokimyası,
Geri İleri
MESCİTLİ (GÜMÜŞHANE) VE ÇEVRESİNDEKİ EOSEN YAŞLI VOLKANİK KAYAÇLARIN
PETROGRAFİK, JEOKİMYASAL VE PETROLOJİK ÖZELİKLERİNİN İNCELENMESİ
ÖZET
Mescitli (Gümüşhane) ve çevresinde yer alan Eosen yaşlı volkanik kayaçların petrografik,
jeokimyasal ve petrolojik özelliklerinin incelenmesini amaçlayan bu çalışma ile inceleme alanındaki
kayaçların gelişimleri ortaya konularak, kökenleri belirlenmeye çalışılmıştır.
Doğu Pontidlerin Güney Zonu’nda yer alan inceleme alanının tabanında Liyas yaşlı Hamurkesen
Formasyonu bulunur. Bu birim Dogger-Malm-Alt Kretase yaşlı Berdiga Formasyonu tarafından uyumsuz
olarak üstlenir. Üst Kretase yaşlı Kermutdere Formasyonu bu birim üzerine uyumsuz olarak gelir. Tüm bu
birimler Eosen yaşlı Alibaba Formasyonu tarafından uyumsuz olarak üstlenir. İnceleme alanının en genç
birimini Kuvaterner yaşlı alüvyonlar oluşturur.
İncelenen Eosen yaşlı volkanik kayaçlar bazaltik andezit, andezit, traki andezit, dasit ve riyolit
bileşiminde olup, başlıca plajiyoklas, kuvars, hornblend, ojit ve biyotit minerallerinden oluşurlar.
Eosen yaşlı Mescitli volkanitleri kalk-alkali karakterli olup, düşük-orta K içeriğine sahiptirler.
Volkanitler büyük iyon yarıçaplı litofil elementler ve hafif nadir toprak elementlerce zenginleşmiş, yüksek
çekim alanlı elementler bakımından da tüketilmişlerdir. Kondrite normalize edilmiş nadir toprak element
dağılımları, düşük-orta derecede zenginleşmeyle konkav şekilli olup (LaN/LuN=1-19), volkanitleri oluşturan
kayaçların benzer kaynaktan itibaren oluştuklarını gösterirler. Volkanitlerin gelişiminde başlıca fraksiyonel
kristallenme, daha az oranda da özümleme ± magma karışımı rol oynamıştır.
Tüm bu veriler, volkanitlerin köken magmasının muhtemelen daha önce yitimle ilişkili olaylardan
türeyen sıvıların metazomatizması yoluyla zenginleşmiş, yarı kıtasal (subcontinental) litosferik manto
kaynağından türemiş olabileceğini gösterir.
Anahtar Kelimeler: Doğu Pontidler, Eosen, Jeokimya, Mescitli Volkanitleri, Petrografi, Petroloji, Torul.
Geri İleri
GÜMÜŞHANE İL MERKEZİ İÇME SULARININ FİZİKSEL VE JEOKİMYASAL
ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ
ÖZET
Bu çalışmada Gümüşhane İl merkezindeki yerüstü sularının fiziksel jeokimyasal özeliklerinin
belirlenmesi ve yan kayaç türü ile ilişkisinin incelemesi amaçlanmıştır.
İnceleme alanından alınan su örneklerinin pH değerleri 6.3-8.2 ve iletkenliği 240-900 µS arasında
değişmekte olduğu belirlenmiş olup, ayrıca bu değerler Türkiye ve WHO içme suyu standartlarına uygun
olduğu da anlaşılmıştır. Çalışma alanındaki su örneklerinin sertliği 18.1-115.1 ºFr arasında olup oldukça
sert-sert-çok sert su olarak sınıflandırılmıştır. Ayrıca su örnekleri Kıta İçi Su Kaynakları Kalite Kriterleri’ne
göre değerlendirildiğinde, bazı parametreler bakımından (pH, Na, SO42-
, Fe, Mn, Al, Co, Ni, Cu ve Cr
miktarlarına göre) I. sınıf (yüksek kaliteli), bazı parametrelere (Cl- ve iletkenlik miktarlarına) göre I. ve II.
sınıf (az kirlenmiş) sular sınıfında yer almaktadır. Pb konsantrasyonlarına göre bir kaç örnek hariç (SK-5,
SD-1, OD-1 VE OD-19 nolu su örnekleri) I. ve II. sınıf sular, Zn içeriklerine göre bir kaç örnek (OD-10,
OD-11, Ç-3, Ç-5, OD-9, OD-3-1 ve SK6-1 nolu su örnekleri) hariç I. ve II. sınıf sular, Cd miktarlarına göre
bazı su örnekleri (Ç-6, OD-12, OD-8, Ç-8, OD-4-1, OD-3-1, Ç-1, OD-9, Ç-5, Ç-3, OD-11 ve OD-10 nolu su
örnekleri) hariç I. ve II. sınıf sular olarak sınıflandırılmıştır.
İnceleme alanındaki sular genel olarak karbonatlı ve sülfatlı (Ca+Mg>Na+K) sular sınıfında olup,
genellikle zayıf asit kökleri güçlü asit köklerinden (HCO3-+CO3
2- > Cl
-+SO4
2-) daha fazladır. İnceleme
alanındaki suların pH’sı ile sularda değişik konsantrasyonlarda bulunan metaller arasında pek bir ilişki
olmadığına kanaat getirilmiştir. Suların çıktığı yerlerde su-kayaç etkileşimi ile Fe, Ni, Cd, Pb, Zn ve Cu gibi
elementlerin sularda zenginleştiği, maden atıklarının veya endüstriyel atıkların sulara karışması ile bu
elementlerin sularda artış gösterdiği değerlendirilmiştir. Sonuç olarak bazı su örneklerinin içme ve kullanma
suyu açısından iyi sular sınıfında olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Fiziksel ve Kimyasal Parametreler, Gümüşhane, İçme Suyu, Su Kalitesi
Geri İleri
KERMUT (TEKKE-GÜMÜŞHANE) YÖRESİ HİDROTERMAL ALTERASYONLARIN
MODELLEMESİ
ÖZET
Kermut (Gümüşhane, KD Türkiye) alterasyon sahası, Doğu Pontid Tektonik Birliği’nin Güney
Zon’u içinde yer almaktadır. Kermut sahasında yaşlıdan gence doğru Dogger-Malm Alt Kretase yaşlı
Berdiga Formasyonu, Üst Kretase yaşlı Kermutdere Formasyonu ve Eosen yaşlı Alibaba Formasyonu
bulunmaktadır. Berdiga Formasyonu, tabanda kumlu kireçtaşı, üstte kristalize kireçtaşlarından oluşan yer
yer masif yer yer tabakalı bir istiften oluşmaktadır. Kermutdere Formasyonu’nu oluşturan birimler ise alttan
üste doğru sırasıyla sarı renkli kumlu kireçtaşı, kırmızı kireçtaşı ve tüfit ara katmanlı kumtaşı, marn, kiltaşı
ardışımlı türbiditik istif şeklindedir. Alibaba Formasyonu andezit, bazalt ve bunların piroklastlarından
oluşmaktadır. Bazalt ve andezitler çoğunlukla yastık lav şeklinde olup yuvarlak ve akma şeklinde
bulunmaktadır.
Eosen yaşlı volkanitlerin SiO2’ye karşı Na2O+K2O ve Nb/Y’ye karşı Zr/TiO2 x 0.0001 kimyasal
adlandırma diyagramlarda andezit ve andezit/bazalt alanlarına düştüğü, kalk-alkali karakterde olduğu ve
orta-yüksek-K alanlarında yer aldıkları belirlenmiştir. Volkanik kayaçların plajiyoklas, klinopiroksen,
hornblend ve magnetit mineral fazlarından oluştuğu belirlenmiştir. Örneklerin, MORB’a göre
normalleştirilmiş olan iz element değişim diyagramında büyük iyon yarıçaplı litofil element (BİYLE; Sr, K,
Rb ve Ba), Th ve Ce konsantrasyonları bakımından zenginleşme gözlenirken, yüksek çekim alanlı
elementler (YÇAE; Zr, Ti ve Y), Nb ve Ta bakımından fakirleşme izlenmektedir. İncelenen volkanitlerin
kondrite normalize edilmiş nadir toprak element (NTE) dağılımları genel olarak birbirine benzerlik
göstermektedir. Bu durum, Kermut yöresi volkanitlerini oluşturan kayaçların aynı veya benzer manto
kaynağından türediklerini işaret etmektedir.
Çalışma konusu oluşturan alterasyonlar Eosen yaşlı Alibaba Formasyonu içinde yer alan andezitlere
bağlı olarak gelişmiştir. Yörede gözlenen alterasyonlar genel olarak KD-GB doğrultulu ve yaklaşık D-B
doğrultulu kırıkların çevresinde gözlenmektedir. Kırık zonlarının bulunduğu alanda cevherleşmeye ev
sahipliği yapan andezitlerde gözlenen alterasyon türleri genel olarak limonitleşme, hematitleşme, killeşme
ve silisleşme şeklindedir.
MINSQ yöntemine göre örnekleme yapılan profilde alterasyon mineralojisi olarak, potasik
alterasyon zonunda kuvars, K’lu feldspat, serizit ± kaolen ±, propilitik zonunda ise baskın alterasyon
minerali albite ilaveten epidot, Fe’li klorit, Mg’lu klorit tespit edilmiştir. İzokon yöntemine bağlı olarak
hesaplanan eğim değerlerine göre; propilitik zonda kütle kaybı (m=1.16), potasik zonda kütle kazancı
(m=0.60) belirlenmiştir. Tüm hat için yapılan nispi (%) ve net (g/100g) kütle değişim hesaplamalarına göre;
ana elementlerden K ve Si miktarlarında, cevher yapıcı elementlerden Cu, Pb, Au, As ve Ag miktarlarında
artış gözlenirken, Na, Ca, Fe, Mg elementlerinde ise nispi azalma belirlenmiştir. Kırık hattına dik bir hat
boyunca örneklemesi yapılan kayaçların genel olarak kütlelerinde % 12.28’lik kaybın meydana geldiği
hesaplanmıştır. Yapılan kütle değişim hesaplamalarından elde edilen tüm veriler değerlendirildiğinde;
sıvıların taşıdığı cevher oluşturan elementlerin aralarındaki korelasyonların yüksek olması ve benzer
zonlarda zenginleşmiş olmaları bölgedeki cevherleşmenin aynı fazda oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Alterasyon, Kermut, Kütle kaybı, Kütle kazancı, MINSQ
Geri İleri
YILI HAZIRLAYAN DANIŞMAN TEZİN ADI
2014 Seda Nur İNCE
KAHVECİ
Doç. Dr. Günay ÇAKIR Trabzon-Galyan Atasu Barajı Havzasında Kaçkar Granitoyidi Üzerindeki Farklı
Arazi Kullanımlarının Zamansal Değişiminin Ve Erozyon Eğilimlerinin
Belirlenmesi
2014 Sıtkı BAYRAM Doç. Dr. Günay ÇAKIR Alucra Orman İşletme Şefliğinin Sosyo – Ekonomik Koşullara Göre Zamansal
Değişiminin Belirlenmesi
2014 Mustafa AYBAR Doç. Dr. Günay ÇAKIR Arazi Kullanımlarındaki Değişimin Sosyo-Ekonomik Koşullarla
Değerlendirilmesi: Şebinkarahisar Örneği
Geri İleri
TRABZON-GALYAN ATASU BARAJI HAVZASINDA KAÇKAR GRANİTOYİDİ ÜZERİNDEKİ
FARKLI ARAZİ KULLANIMLARININ ZAMANSAL DEĞİŞİMİNİN VE EROZYON
EĞİLİMLERİNİN BELİRLENMESİ
ÖZET
Bu çalışmada, Trabzon-Galyan Atasu Barajı yağış havzasında kaçkar granitoyidi üzerindeki farklı
arazi kullanımının zamansal değişimi ve erozyon eğilimleri araştırıldı. Farklı arazi kullanım şekillerinin
havza topraklarının çeşitli özelliklerine, özellikle de erozyon eğilimlerine etkilerinin bilinmesi yağış
havzasının yönetimine önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.
Bu amaçla, yağış havzasında farklı arazi kullanım şeklinden (mera, tarım ve orman) havzayı temsil
edecek şekilde toplam 137 örnek alan alındı. Örnek alanlar her arazi kullanım şeklinde aynı anakaya
(kaçkar granitoyidi) üzerinde seçildi.
Toprak profilleri açılarak, tarım alanlarında derinlik kademelerine göre, mera ve ormanlık alanlarda
ise horizonlara göre toprak örnekleri alındı.
Laboratuarda çalışmalarında toprak örnekleri üzerinde çeşitli fiziksel (tekstür, dipersiyon oranı, kil
dipersiyon oranı, toz dipersiyon oranı, strüktürel stabilite indeksi, kolloid-nem ekivelanı oranı, erozyon
oranı, tarla kapasitesi, solma noktası, faydalı su kapasitesi, hacim ağırlığı, tane yoğunluğu, gözenek hacmi)
ve kimyasal (organik madde, EC ve pH) özellikleri belirlendi.
Arazi kullanım şekline göre toprak özellikleri arasında önemli farklılıklar bulundu. Erozyon eğilim
indeksleri (dispersiyon oranı, erozyon oranı, kolloid-nem ekivalanı oranı) araştırma havzası topraklarında
sınır değerlerin üzerinde gerçekleşti. Bu sonuç baraj havzasında toprakların erozyona duyarlı olduğunu
göstermektedir. Tüm arazi kullanım şekillerinde dispersiyon oranları 15'ten büyüktür. Bununla birlikte
dispersiyon oranı en düşük tarım alanında, en yüksek yapraklı orman alanında belirlendi.
Arazi kullanım şekli ve anakayanın havza topraklarının çeşitli özelliklerine önemli etkileri
bulunduğundan yapılacak çalışmalarda bu özelliklerin dikkate alınması faydalı olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Arazi kullanım şekli, Erozyon eğilim indeksleri, Geçirgenlik, Toprak özellikleri
Geri İleri
ALUCRA ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİNİN SOSYO – EKONOMİK KOŞULLARA GÖRE
ZAMANSAL DEĞİŞİMİNİN BELİRLENMESİ
ÖZET
Teknoloji çağımızın en büyük gücü haline gelmiştir. Bilim dünyası da bu gücün farkındadır. Bu
gücün farkında olan bilim dünyası yapmış olduğu çalışmaların hemen hemen hepsinde bu gücü
kullanmaktadır. Teknoloji sayesinde bilim adamları yaptıkları çalışmalarda çok daha gerçeğe yakın ve hata
oranı daha az sonuçlar elde ediyor. Bilgi üretmek daha kolay ve hızlı hale gelmiştir. Teknoloji sayesinde
ormanların planlaması da kısa sürede daha kolay hale gelmiştir.
Orman birçok canlı ve cansız varlıktan oluşmaktadır. Ormanların planlamasının temelini orman
amenajman planları oluşturmaktadır. Amenajman planlarında en fazla coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve
uzaktan algılama tekniklerinden faydalanmaktadır.
Bu çalışmada, Alucra Orman İşletme Şefliği orman amenajman planlarından yararlanarak 1987 ve
2013 yılları arasında orman yapısında ve diğer arazi kullanım sınıflarında meydana gelen değişimler
zamansal ve konumsal olarak incelenmiştir. Bunun için amenajman planlarındaki meşcere haritalarından
yararlanılarak konumsal veri tabanı oluşturulmuştur. Bu değişimler arazi kullanım sınıfları, çağ sınıfları ve
kapalılık sınıfları parametreleriyle ortaya koyulmuştur. Bir de yerleşim yerlerinin etrafına atılan zonlarla
nüfus değişiminin ormanlara etkisine bakılmıştır. Buna göre toplam orman alanı 135590.5 ha’dır. Alucra
Orman İşletme Şefliği genelinde 1987 yılında orman alnın %38.5’i ziraat, %30.9’u orman toprağı (OT),
%20.7’si bozuk orman, %8.3’ü verimli orman, %0.9’u iskân ve %0.4’ü diğer alanlardan oluşmaktadır. 2013
yılında ise şeflik alanın %45.9’u OT, %18.3’ü verimli orman, %17.5’i ziraat, %17’si bozuk orman, %0.9’u
iskân ve %0.4’ü de diğer alanlardan oluşmaktadır. Bu bağlamda Alucra Orman İşletme Şefliği genelinde
1987-2013 yılları arasında verimli ormanlarda %9.9 artış, bozuk ormanlarda %3.9 azalma, orman toprağı
alanında %15 artış, ziraat alanlarında %21 azalma ve iskân alanlarında da %0.1’lik bir azalma görülmüştür.
En fazla artış OT alanlarında olmuştur. Verimli orman alanları da artmıştır. İskân, ziraat ve bozuk orman
alanları azalmıştır. Bir de nüfus genel olarak azalmıştır. Alucra Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde
bulunan yerleşim yerleri nüfusu 1990 yılında 22158 iken 2013 yılında nüfus 9811’e gerilemiştir. Bu
azalmada orman alanlarının artmasında etkili olmuştur. Yerleşim yerleri etrafına belli aralıklarla atmış
olduğumuz zonlar sonucunda nüfusun azalmasının ormanlara etkisi ortaya koyulmuştur. Bunun sonucunda
özellikle ziraat alanlarının azaldığı ve orman alanlarının arttığı görülmektedir.
Sonuç olarak, çalışma alanında, konumsal veri tabanı sayesinde Alucra Orman İşletme Şefliği orman
kaynakları ve diğer arazi kullanımlarının zamansal değişimleri 1987-2013 yılları arasında belirlenmiş ve
düzenli ormancılık faaliyetleri, sosyal baskı ve demografik etmenlere bağlı olarak orman kaynaklarının
yapısı ve alan kullanım deseninin zaman içerisinde önemli derecede değiştiği tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Arazi Sınıfı, Coğrafi Bilgi Sistemi, Konumsal Orman Veri Tabanı, Orman Amenajman
Planı, Sayısal Harita, Zamansal Değişim
Geri İleri
ARAZİ KULLANIMLARINDAKİ DEĞİŞİMİN SOSYO-EKONOMİK KOŞULLARLA
DEĞERLENDİRİLMESİ: ŞEBİNKARAHİSAR ÖRNEĞİ
ÖZET
Bu çalışmada, Şebinkarahisar Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı Şebinkarahisar Orman İşletme
Şefliğinin 1987 ve 2013 yıllarına ait orman amenajman planlarından yararlanılarak ormanların arazi
kullanım sınıfları, gelişim çağları ve kapalılık sınıfları bazında zamansal ve konumsal olarak meydana gelen
değişimler incelenmiştir. Bu değişimlerin incelenebilmesi için amenajman planlarındaki sayısallaşmış
meşcere haritalarını kullanarak türettiğimiz arazi kullanım sınıfları, çağ sınıfları ve kapalılık sınıfları
haritalarından yararlanılmıştır. Diğer taraftan yerleşim yerlerinin etrafına atılan zonlarla bu alanların
etrafındaki arazi kullanım sınıflarının zamanla değişimi incelenmiş ve nüfusun son yıllardaki hızlı azalışı ile
ilişkilendirilmiştir.
Şebinkarahisar Orman İşletme Şefliğinin toplam alanı 84044,3 hektardır. 1987 Amenajman Planı
verilerine göre şeflik alanının % 10.9’u bozuk orman, % 5.68’i verimli orman, % 16.2’si mera alanı, %
9.38’i orman toprağı, % 1.27’si iskan alanı, % 2’si heyelan alanı, % 4.25’i taşlık alan, % 50.3’lük kısmı
ziraat alanı ve geriye kalan % 0.002’si sulak alandır.
2013 yılı Amenajman Planın verilerine göre arazi kullanım sınıflarının dağılımına bakıldığında ise
84044.3 hektarlık alanın % 10.7’si bozuk orman, % 10.9’sı verimli orman, % 0.04’ü özel orman, % 1.13’ü
iskan alanı, % 51.7’si orman toprağı, % 0.1’i sulak alan, % 1.06’sı taşlık alan, % 0.02’si tesis alanı ve
geriye kalan % 24.4’lük alan ziraat alanlarını oluşturmaktadır.
Aynı şeflik sınırındaki Amenajman Plan verilerine bakılacak olursa; 2013 yılında verimli
ormanlarda % 91.2 gibi büyük bir oranda artış meydana gelmiştir. Ormanlık alanlar 1987 yılında 4775.2 ha
iken 2013 yılında 9131.1 ha olarak neredeyse iki katına çıkmıştır. Bu devasa artışın nedenleri, son yıllarda
yapılan başarılı ağaçlandırma ve gençleştirme çalışmalarının yanı sıra halkın ormanlar üzerinde sosyal
baskının azalmasıdır. Genel olarak yörenin nüfus verilerine bakılacak olursa 1990 yılında 22158 iken 2013
yılında 9811’e gerilemiştir. İskân alanlarının etrafına belirli aralıklarla atılan zonlar ile nüfusun azalmasının
ormanlar üzerindeki etkisini araştırılmıştır.
Sonuç olarak, çalışma alanında, konumsal veri tabanı sayesinde Şebinkarahisar Orman İşletme
Şefliği orman kaynakları ve diğer arazi kullanımlarının zamansal değişimleri 1987-2013 yılları arasında
belirlenmiş düzenli ormancılık faaliyetleri ve sosyal baskıya bağlı olarak orman kaynaklarının yapısı ve alan
kullanım sınıflarının zaman içerisinde önemli derecede değiştiği görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Arazi Kullanım Sınıfları, Konumsal Orman Veri Tabanı, Orman Amenajman Planı,
Sayısal Harita, Zamansal Değişim
Geri İleri