karacaahmet - madencİlİk rehberİ · web viewbuna göre, örneğin 10 mt tuvönan kömür...

63
GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI Kadrolar İçin Genel Eğitim Notları Zonguldak, Ekim / 2000 HAVZADA VAKİ İŞ KAZALARINA AİT SAYISAL VERİLERİN TAHLİLİNE TARİHÎ PERSPEKTİFTEN YAKLAŞIM ve DURUM MUHAKEMESİNDEN ÇÖZÜME DOĞRU 5

Upload: others

Post on 05-Jan-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

GENELMADEN

İŞÇİLERİ SENDİKASIKadrolar İçin Genel Eğitim Notları

Zonguldak, Ekim / 2000

HAVZADA VAKİ İŞ KAZALARINA AİTSAYISAL VERİLERİN TAHLİLİNE

TARİHÎ PERSPEKTİFTEN YAKLAŞIMve

DURUM MUHAKEMESİNDENÇÖZÜME DOĞRU

M. Tayfun ÖzusluGn. Bşk. Teknik Danışmanı

5

Page 2: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

...................

VE HALK ÜZÜLECEK : “NE ACI!” DİYECEK, “NE ACI!”. UNUTULACAK AMA HER ŞEY, HAFTASINA VARMADAN.

VE MİLLETVEKİLİ VE MADEN OCAĞI SAHİBİ VE PAPAZ EFENDİ VE GAZETELER

VE BEYNİ YIKANMIŞ KAMU DEVAM EDECEKLER ZEHİRLERİNİ, KİNLERİNİ DEPO ETMEYE,

GELECEK İLK BÜYÜK MADEN GREVİNDE BOŞALTMAK İÇİN. BU AKŞAM KADINLAR MADEN

OCAĞININ BAŞINDA BEKLEŞE DURSUN. TANRI BİLE GÖRMÜYOR, TANRI BİLE

İKİ YÜZLÜLÜĞÜNÜ VE UTANCINI BU OYUNUN.

Joe Corrie

6

Page 3: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

ÖNSÖZ

Bu incelemenin birincil ve iptidaî amacı, “.... 2000 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında Havza’da vuku bulan ve yaralanmayla sonuçlanan kazalarda ‘anormal artışlar’ kaydedildiği ve kazalıların ‘büyük bir çoğunluğu’nu da aynı dönemde işbaşı yapan ‘acemi’ madencilerin oluşturduğu....” doğrultusunda ileri sürülen ve altı ay boyunca her çeşit TTK mensubunun dilinden hiç eksik olmayan iddiaların geçerliğinin tahkikini hedefliyordu. Ancak, anılan tahkikatın sağlam temellere dayandırılmasını teminen, önce işkolumuzda (yani, kömür madenciliğinde) vaki ölümlü kazalara ve sonra da Havza’nın füzyonundan bu yana [TTK(EKİ) döneminde] vaki iş kazalarına ait sayısal veriler ele alındığı zaman görüntüye gelen fecaât karşısında, tahkikat konusu iddiaları daha fazla dillendirmenin yersiz, zamansız ve gereksiz bir gündem oluşturmaktan başka bir işe yaramadığı ortaya çıktı. Zira, kömür ocaklarında çalışan insanların can güvenliğinin sağlanması hususunda –XXI. Yüzyılda bile– hâlâ aciz kalınıyorsa, aynı insanların genel sağlığıyla bu kadar fazla ilgilenilmesi en kestirme bir ifadeyle yapmacıklık ve riyadan ibaretti....

Yukarıda özetlenen ilginç durum karşısında, eldeki inceleme metni –birincil ve nihaî olarak– mevcut gündemin reddedilerek değiştirilmesini; daha doğrusu, tepesi üstünde duran gündemin tekrar ayakları üzerine dikilmesini; Havza’da acilen tartışılması gereken asıl gündem maddesinin üzerine artık ‘ölümlü kazalar’ manşetinin atılmasını ve gündemin de Zonguldak Kamuoyu’na bu haliyle benimsetilmesini hedefleyen propagatif bir amaçla kaleme alınmıştır. Eğer, bu konuyu –sadece ve sadece– kurban sayısı çok kabarık olan facialarla eşzamanlı olarak gündeme taşıma cürümünü işlemeye devam ettiğimiz takdirde; yani, hazırlıklı olarak gündem belirlemek yerine apansız yakalanarak gündem peşine takılma iptilasını boşamadığımız sürece, işkembelerinden ha bire manşet üfürdükleri için bütün madencilerin ağız dolusu muttasıl sövüp saydıkları medya uzmanlarından hiçbir farkımız kalmaz. O zaman, Ayiçi’nde patlayan vukuattan önce, önsözü daha henüz yazılmamış olan bu inceleme metni de hiçbir işe yaramaz....

Zonguldak, barındırdığı nüfusa oranla, üzerinde en fazla bilimsel ve teknik araştırma yapılanlar arasında ilk beşin içine rahat girecek bir ildir. Bu incelemenin ikincil amacı da, ilimizin ve insanlarımızın bitmez tükenmez sorunlarını ele alıp inceleyen araştırmacıların sağlıklı sonuçlara varabilmelerini ve kriz yerine çözüm üretebilmelerini sağlayacak olan en elverişli yöntemin tanıtımını öngören propagatif bir hedef gözetmektedir. Zira, Zonguldak hakkında yıllardır yayınlanan incelemeleri kaleme alan muhtelif araştırmacılar –madencilik, metalürji, sosyoloji, ekonomi, iktisat tarihi, vs. gibi– hangi temel konu üzerinde uzmanlaşmış olurlarsa olsunlar, çoğunluk itibarıyla aşağıdaki üç kümede toparlanan eksiklikleri ikmal etmeyi bir türlü kendilerine dert etmemektedirler :

— Kimi araştırmacılar, ele aldıkları inceleme konularına ilişkin olarak ibret alınıp hisse çıkartmaya değer herhangi bir emsâl kıssanın tarihîn hiçbir evresinde vaki olmadığını varsaymaktadır. Birkaç çeyrek yılın ötesinden veya berisinden daha uzağını göremeyen gözlükler takıp, konuya tıpkı borsa brokerleri gibi bakan bu mübarek ulema nazarında, ezelden ebede doğru bin bir anaforla köpürüp akarak değişen dördüncü bir boyut yoktur; kendi işleriyle kendi sığ, kısmî ve statik yöntemlerini kullanarak uğraşırlarken, zaman ırmağı da kendileriyle birlikte buz gibi donup kalmıştır ve sanki tarih hiç yaşanmamıştır.

— Kimi araştırmacılar ise, inceleme konusu olarak tarihin bizzat kendisini ele aldıkları halde, çalışırken sokakların çamuru veya ocakların şlamı kendi üstlerine başlarına da sıçrayacak diye ödleri kopar. Örneğin dünyanın çeşitli

7

Page 4: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

yerlerinde madencilik tarihi yazmaya soyunan bazı ulema türlerinin nazarında, madenciler sanki hiç doğmamış, ocaklara inmemiş, sarma kaldırmamış; belleme çekmemiş; lâğım atmamış, boşları verip doluları almamış; paydos etmemiş, ekmek zeytin yememiş, tütün çiğnememiş; zil-zurna olup duvara işememiş, hiç gerdeğe girmemiş, doğurtmamış, çocuk büyütmemiş, sövüp saymamış, birbirleriyle ve düzenle dalaşmamış, greve de çıkmamış; grizu, göçük, uçuk, toz, gaz, su baskını, Mauser kurşunu, vs. gibi onulmaz illetler yüzünden ölmemiş; velhasıl, tekmil madenkeş taifesi arz küresi üzerinde sanki hiç yaşamamıştır. Bu mübarekler de, tarih yazmak yerine, sanki peri padişahının oğlunun kırdığı cevizlerin veya kızının yediği zükûrun hesabını tutan pembe dizi senaryolarını kaleme almaktadırlar.

— Hem ele aldığı konuya –azıcık ucundan bile olsa– tarih katıştıran; hem de tarihi bizzat yapanların tarih sahnesindeki rollerini asla göz ardı etmeyen; yani derin, bütünlüklü ve dinamik yöntemlere rağbet gösteren kimi araştırmacılar ise (hatta profesyonel tarih uzmanları bile), maalesef, senkronizasyon cihazını işletecek tahrik gücünden yoksundur. Bu dostlar da Kapıkule’nin biraz ötesine geçmek için gereken vizeyi bir türlü alamamakta ve sanki şu koskoca gezegenin üzerinde kendilerininkinden başka bir ülke ve sınıf veya kendilerininkinden başka bir havza ve madenkeş taifesi yokmuş gibi davranmaktadırlar.

Yukarıdaki eksikliklerin topunu birden ikmal edecek olan bir inceleme yöntemi diğer araştırmacıların kullanımı için de naçizane olarak önerilmektedir. Ancak, bu önerinin hüsn-ü kabûl görüp benimsenmesi de, elbette ki, esas itibarıyla bir siyasî tercih meselesidir.

Bu incelemenin kapsamı, kimileri çok genel, kimileri ise oldukça ayrıntılı bazı sayısal verilerin aktarıldığı beş çizelgeye dayanan tahlil ve yorumlarının bileşkesi olan mevcut durum tezinin ‘kriz yerine çözüm üretme’ antitezi ile paçallanması sonucunda meydana çıkan sentezden ibarettir. Bu sentezin oluşumunu tetikleyen birincil ve iptidaî konu da –mecburen ve kerhen– ele alınıp incelenmiştir. Ancak, incelemenin bu bölümü kısmî ve eksiktir. Bu eksikliğin giderilmesi için ikmali gereken ekstra parametreler, inceleme metninin ilgili satırlarında –sadece meraklılara yararı dokunacak bir tavsiye mahiyetinde– anılmaktadır. Müellifin neden o kadar fazla meraklı olmadığı hususunun izahatına da satır aralarında değinilmiştir.

Bu metin –Eğitim Dizisi kapsamına alınmasına rağmen– eğitsel amaçlardan çok, alternatif tezler öne sürerek aktif ve üretken bir tartışma zemini oluşturulmasını ve propaganda malzemesi sağlanmasını hedeflediği için, okuyucuların gözünden kaçmayacak olan bazı şeddeli tekrarlar herhalde hoş görülecektir.

Tayfun ÖzusluZonguldak, Ekim / 2000

8

Page 5: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

İÇİNDEKİLER

Sayfa №

1 – İŞKOLUMUZDA İŞ GÜVENLİĞİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ veya BİR MİLLÎ UTANÇ TABLOSU................................... 1

2 – HAVZADA ve DÜNYADA VAKİ ÖLÜMLÜ OCAK KAZALARININ TOPLU OLARAK İRDELENMESİ ...... 2

2.1 – Havzada Füzyon Öncesinin Bulanık Görüntüsü ............................................ 22.2 – Havzada Füzyon Sonrasının Net Görüntüsü .................................................. 32.3 – Havzada Vaki Ölümlü Kaza Verileri ile Dünyada Vaki

Emsâllerinin Kaba Tarihî Senkronizasyonu ...................................... 62.3.1 – Füzyon Döneminde Avrupa Havzalarında Yaşanan Gelişmeler ................... 62.3.2 – Kozlu Faciasında Heba Olan İnsanlarımızın Aziz Anıları

İçin Bir Buçuk Sayfa Saygı Duruşu .................................................. 92.3.3 – Nihaî Değerlendirme ...................................................................................... 10

3 – TTK’da YARALANMAYLA SONUÇLANAN KAZALARIN TOPLU OLARAK İRDELENMESİ ........... 11

4 – İNCELEMEYİ TETİKLEYEN İDDİALARIN TAHKİKİ ........... 134.1 – Yaralanmayla Sonuçlanan Kazalarda 2000’in Ortasından İtibaren

“Anormal Artışlar” Olduğu İddialarının Tahkiki ............................. 134.2 – Yine Ölümlü Kazalara Dair Kısa Bir Mola ................................................... 144.3 – “Anormal Yaralanma Artışları”nın “Büyük Çoğunluğu”nun da

“Acemilerin”den Kaynaklandığı İddialarının Tahkiki ...................... 15

5 – DURUM MUHAKEMESİNDEN ÇÖZÜME DOĞRU .................. 185.1 – Dünyadaki ve Ülkemizdeki Mevcut Durumun Muhakemesi ........................ 185.2 – Dünyada ve Ülkemizde Mevcut Durum Karşısında

İşveren Cenahından Alınacak Önlemlere İlişkin Öneriler ................ 205.3 – Dünyada ve Ülkemizde Mevcut Durum Karşısında

Devlet Cenahından Alınacak Önlemlere İlişkin Öneriler ................. 235.4 – Dünyada ve Ülkemizde Mevcut Durum Karşısında

İşçi Cenahından Alınacak Önlemlere İlişkin Öneriler ...................... 25

ARTSÖZ ............................................................................................. 29

KAYNAKLAR ................................................................................... 31

METİNDE GEÇEN KISALTMALAR ............................................ 33

9

Madenciler bu metinde ufak puntolu hurufatla dizilen yazıları okumasa da olur.

Ufak puntolu yazılar sadece meraklısı içindir....

Page 6: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

1 - İŞKOLUMUZDA (KÖMÜR MADENCİLİĞİNDE) İŞGÜVENLİĞİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ veya BİR MİLLÎ UTANÇ TABLOSU

Ölümle sonuçlanan iş kazaları açısından, Türkiye’nin maden işkolunda –en hafif nitelemeyle– çok dehşetli bir rezalet kol gezmekte ve özellikle kömür ocakları Azrail’e emanet edilmiş bulunmaktadır. 1983-92 dönemi ortalaması itibarıyla her hafta 8 kişinin öldüğü maden işkolunda, vukuatın % 86'sı kömür ocaklarında, % 8'i taş ocaklarında ve % 6'sı da diğer ocaklarda gerçekleşmektedir. Ya da daha değişik bir diğer ifadeyle, aynı dönem itibarıyla haftanın her günü kömür ocaklarında bir işçi ölmekte; her hafta sonu fazladan bir başka madenci de diğer ocaklarda ölmektedir (1).

İşkolumuzda (yani, kömür madenciliğinde) meydana gelen ve ölümle sonuçlanan iş kazalarıyla ilgili sayısal veriler ele alınıp derlenerek Çizelge 1 düzenlenmiştir. Çizelge 1’in düzenlenmesinde esas alınan 1983-92 yılları arasındaki on yıllık dönem hiç de rasgele seçilmiş bir tarih kesiti değildir. Kandilli’de (1983’te) 103 ve Kozlu’da (1992’de) 263 canımızın toptan telefatına yol açan her iki facia [(grizu+toz) infilakı)] da anılan çizelgedeki sayısal verilerin kapsamına hassaten dahil edilmiştir. Çizelge 1’de görüldüğü gibi, her takvim günü kömür ocaklarındaki bir madencinin öldüğü 1983-92 dönemi süresince, Havza’da dünya literatürüne geçen iki büyük facia yaşanmasına rağmen, işkolumuzdaki ölümlü kazaların % 80'i özel sektörün ocaklarında, % 17'si TTK'ya ve % 3'ü de TKİ'ye ait ocaklarda gerçekleşmektedir.

Türkiye Kömür Madenciliğinde Ölümlü Kazalar ve Tuvönan Çıkartım Tonajları

[ (ı) : Ölü Sayısı (adet), (ıı) : Tuvönan Tonaj (10 Mt), (ı/ıı) : Tonaj frekansı (10 Mt)–1 ]

YıllarTKİ

Ocakları TTK

Ocakları (*)Özel Sektör Ocakları (**) Toplam

(ı) (ıı) (ı/ıı) (ı) (ıı) (ı/ıı) (ı) (ıı) (ı/ıı) (ı) (ıı) (ı/ıı)

1983 16 2,12 8 145 0,67 216 203 0,32 634 364 3,11 1171984 6 2,45 2 18 0,71 25 255 0,43 593 279 3,59 781985 11 3,38 3 35 0,73 48 195 0,54 361 241 4,65 521986 13 3,96 3 23 0,70 33 324 0,62 523 360 5,28 681987 10 4,03 2 33 0,71 46 316 0,63 502 359 5,37 671988 6 3,33 2 32 0,67 48 310 0,62 500 348 4,62 751989 8 4,50 2 20 0,63 32 350 0,77 455 378 5,90 641990 14 3,99 4 22 0,57 39 363 0,71 511 399 5,27 781991 9 4,05 2 16 0,52 31 390 0,64 609 415 5,11 801992 10 4,52 2 276 0,48 575 262 0,53 494 548 5,53 991993 - - - 14 0,46 30 - - - - - -Σ 103 36,33 3 620 6,39 97 2968 5,81 511 3691 48,53 76

Uluslararası verilerle kıyas sağlayabilmek amacıyla,bütün hesaplardaki tonaj frekansları 10 milyon tonluk ortak paydaya alınmıştır.

(*) Sadece TTK Ocakları için verilen (tramlı ve italik dizili) 1993 verileri icmal kapsamına alınmamıştır.(**) Özel sektör ocaklarındaki tuvönan çıkartım tonajları, ülkenin genel toplamından TKİ ve TTK tonaj verilerinin

çıkartılması suretiyle bulunmuştur. Çizelge 1 – SSK Kayıtlarına Göre 1983-92 Döneminde İşkolumuzda (Kömür Madenciliğinde)

Vaki Ölümlü Kazaların İcmâlinin Sektörler İtibarıyla Dağılımı (1; 2; 3; 4)

10

Page 7: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Yukarıdaki çizelgenin üretim cephesine bakıldığında ise, kömürün % 75'inin TKİ, % 13'ünün TTK ve % 12'sinin de özel sektör eliyle çıkartıldığı görülmektedir (2; 3; 4). Dolayısıyla, Kandilli ve Kozlu facialarının her ikisi birden hesaba katıldığı halde, aynı dönem ve tuvönan tonaj frekansı itibarıyla, özel sektörün işlettiği kömür ocaklarında ''Zonguldak Cehennemi''ne göre 5 kat daha fazla telefat verilmiştir. İşverenler tarafından devlete beyan edilen rakamlara dayanan özel sektörün tuvönan tonaj verilerinin yarısı (hatta, üç çeyreği) palavra olsa bile, özel sektör eliyle işletilen kömür ocakları, Azrail’e taşöronluk hünerinde kamu eliyle işletilen ocakları yine de sollamaktadır (2; 3; 4).

Yukarıdaki görünüm –Çizelge 4’teki diğer verilere bir bakışta hemen yapılacak basit bir karşılaştırmayla da görülebileceği gibi– aslında sadece meslek erbabının değil, ülkemizde yaşayan herkesin haysiyetini zedeleyecek bir millî utanç tablosudur. Ülkemizde yaşayıp da bu tablodan zerre kadar utanç duymamaya hakkı olan tek insan zümresi de maden işçileridir. Öte yandan yine ayan beyan görülmektedir ki, gözleri kârın maksimizasyonundan başka hiçbir şey göremeyecek kadar miyop olanlar dışında kalan bütün uzmanların hemfikir olduğu en önemli husus ise, ülkemizdeki taşkömürü madenciliğinin özel sektörün insafına hiç terk edilemeyecek kadar ciddi bir iş olduğu gerçeğidir.

2 - HAVZADA ve DÜNYADA VAKİ ÖLÜMLÜ OCAK KAZALARININ TOPLU OLARAK İRDELENMESİ

2.1 – Havzada Füzyon Öncesinin Bulanık Görüntüsü

Havza’nın füzyonundan önce vaki iş kazalarına dair sağlıklı ve güvenilir istatistik veriler elimizde yoktur. Ancak, ölümlü kaza sayısının tahminine hesap yoluyla yaklaşılması mümkündür. Şöyle ki : I. TBMM Dönemi ile Cumhuriyet Dönemi’nin füzyondan önceki evresinde (1920-40 döneminde) 33,26 milyon ton ve Osmanlı Dönemi’nin son evresinde de (1887-1910 döneminde) 8,68 milyon ton olmak üzere, 1887-1920 yılları arasındaki dönemde –aradaki on yıllık belirsizlik dönemi (1910-20) hariç– toplam 41,94 milyon ton tuvönan taşkömürü çıkartılmıştır (5; 6). Buna göre, Havza’nın 1887-1910 ve 1920-40 dönemlerinde, en azından füzyonun ilk onyılındaki (1941-50) kadar tehlikeli koşullar altında çalışıldığı kabûl edilse bile, yani 1941-50 döneminde gerçekleşen 209 x 10.000.000 ton–1

mertebesindeki tuvönan tonaj frekansı baz olarak alındığında, aynı dönemlerde en azından 875 madencinin ölmüş olması gerekmektedir. Buna göre de, yukarıda anılan iki ayrı dönem (1887-1910 ve 1920-40) ile füzyon döneminde (1940-99) vaki iş kazalarında yitip giden insanlarımızın toplam sayısı da en azından 4.542 kadardır.

Ayrıca, Osmanlı’nın en son vukuatı olan Balkanlar’daki ve Harb-i Umumî’nin dört cephesindeki kan ve ateş deryasının içine balıklama dalınan 1910-20 dönemine ait herhangi bir sayısal verinin elde bulunmaması ise, bu dönemde Havza’nın istop edildiği ve Bahriye-yi Hümayun’un üç denizde birden sefere çıkan tekmil sefainindeki kazanların da meşe odunu veya manda tezeğiyle istim tuttuğu anlamına hiç gelmez. Dolayısıyla, emniyetsiz çalışma ortamı koşulları açısından, Havza’da yaşanan gelmiş geçmiş en belalı ‘zar-zor’ döneminin 1910-20 yıllarına mütesadif olduğu da kesindir. Bütün bu veri ve kabûllere göre, XIX. Yüzyıl’ın son on beş yılı ile geçen yüzyılın bütünü süresince (1887-1999 döneminde), Havza Cehennemi’nde telef olan bigünah canlarımızın sayısı 5.000 düzeyinin fersah fersah üzerinde bulunsa gerektir....

11

Page 8: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

2.2 – Havzada Füzyon Sonrasının [TTK(EKİ) Döneminin] Net Görüntüsü

Havza’da 2000 yılının yaz aylarında vaki gerçekleşmeler ve malûm iddialar ortaya çıkınca, konuya tarihî perspektiften yaklaşıp, mevcut durumu bağlayabilmek için elzem olan işlevsel bir kıyas röperi oluşturmak üzere, Havza’nın füzyonundan (1941 yılından ) bu yana –ardışık onar yıllık dönemler itibarıyla– vaki bütün iş kazalarına ait sayısal verilerin icmali derlenerek Çizelge 2 ve 3 düzenlenmiştir. Çizelge 2’de görüldüğü gibi, Zonguldak Havzası’nın füzyonundan beri geçen müddet (1941-99 dönemi) zarfında, toplam 558.629.928 yevmiye işlemek suretiyle toplam 347.440.448 ton tuvönan kömür çıkartılarak, ortalama % 59,7’lik bir lavuar verimiyle 207.342.594 ton satılabilir kömür üretilmiş ve bu süreçte 3.667 madenci ölmüş ve 361.024’ü de yaralanmıştır.

OnarYıllık

Çıkartım Miktarı(ton)

Fiilî Yevmiye(adet)

ÖlüSayısı

YaralıSayısı

LavuarVerimi

Dönemler Tuvönan Satılabilir İçeri (*) Toplam (adet) (adet) (%)

1941-50 36.304.030 24.523.798 - 92.282.437 757 36.962 67,51951-60 57.956.995 36.251.353 - 107.021.429 869 63.490 62,51961-70 72.113.401 44.593.295 53.803.097 94.798.385 689 86.024 61,81971-80 77.222.597 44.428.148 58.652.218 109.242.831 596 70.620 57,51981-90 68.374.439 34.781.241 60.744.435 101.026.492 389 74.429 50,91991-99 35.468.986 22.764.769 40.348.351 54.258.354 367 29.499 64,2

Toplam 347.440.448 207.342.594 213.548.101 558.629.928 3.667 361.024 59,7

2000 (**) 1.476.788 1.086.330 1.683.241 2.399.882 4 1.552 73,5

(*) 1941-60 döneminde fiilî içeri yevmiyelerinin sayısına ait veriler belli olmadığından, bu sütundaki toplam tutar yalnız 1961-99 dönemindeki gerçekleşmelerin toplamıdır.

(**) 2000 yılının verileri sadece ilk altı aydaki gerçekleşmelerden ibarettir.Çizelge 2 - TTK (EKİ) Faaliyetlerine Dair Bazı Sayısal Verilerin Kesin Rakamlarla Dökümü (3)

Yukarıdaki çizelgede aktarılan mufassal verilerin (± 10 kt) ve (± 10.000 adet yevmiye) mertebesinde prezisyonlarla yuvarlatılmasıyla hesaplanan kaza parametreleri arka sayfadaki Çizelge 3’te görüldüğü gibidir. Bu verilerin değerlendirilmesi sonucunda, Havza’nın füzyon dönemi süresince vaki ölümlü iş kazalarına ilişkin olarak aşağıdaki hususlar tesbit edilmiştir :

— Özellikle, meşhur II. Mükellefiyet Dönemi’ni kapsayan ve II. Dünya Savaşı’nın ‘zar-zor’ yıllarıyla temayüz eden birinci tek parti dönemi (1941-50) ile savaş sonrasının “her mahallede bir milyoner yetiştirme” hedefinin öngörüldüğü ‘zar-zor’ yıllarıyla temayüz eden ikinci tek parti dönemi (1951-60) süresince tezahür eden duruma bakıldığında, Zonguldak Havzası, 209 ve 145 adet ölü x (10 Mt)–1

mertebesindeki tuvönan tonaj frekanslarıyla gerçek bir cehennem görünümünü andırmaktadır. Kuyruklu bir palavradan ibaret olan ve Zonguldak Hamaseti’nin en gerici söylemlerinden birini oluşturan “Madencilikte olur böyle şeyler!...” kehanetinin icadı da tam bu dönemlere tesadüf etmektedir.

— Her tür bağımsızlık, demokrasi, hukuk ve özgürlük kavramının sadece mevzuatta yazılı bulunması yerine, bireylerin yararlanması için ve her tür hakkın da sadece iktisap etmekten ziyade, kullanılmak için varolduğu yönündeki bariz evrensel gerçeklerin artık Türkiye’de de kavranması ve bu çerçevede sendikal hakların mevzuat raflarından inip nihayet işyerlerine de girebildiği nisbî ve kısıtlı bir toplumsal özgürlük ortamının oluşumuyla temayüz eden 60’lara gelindiğinde, ölümlü kazalar da 1941-50 dönemine göre yarı yarıya ve 1951-60 dönemine göre ise 1/3 oranında bir alçalma kaydetmiştir.

12

Page 9: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

— Ana ihzarat yatırımlarının uzun süre savsaklanması sonucunda ana ihraç tesisleri devreye girmeden çalışma kotunun zamansız ve haddinden çok derinleştirilmesi nedeniyle, özellikle Kozlu Bölgesi’ndeki ani grizu degajları gibi Havza’da daha önceden hiç rastlanmayan farklı kazalarla karşılaşılmasıyla; aynı nedenle, sualtı çalışma tarzına mahkûm kalınarak, kazı birimlerinin enerji, işgücü ve malzeme ikmalinde had safhada müşkülat çekilmesiyle ve bakir rezervlere erişmekte iktidarsız kalınması nedeniyle de, mühendislerin “üretim zorlaması”, eski baş madencilerin “yokluğun bokluğu” ve EKİ Yönetimi’nin de “eski açma” gibi tabirlerle tanımladığı –dünyanın herhangi bir havzasında daha hâlâ pratiğe geçirilmemiş olan– nevi şahsımıza münhasır yeni bir ‘zar-zor’ tarzının ihdasıyla temayüz eden 70’lerde, daha önce bir miktar azalma kaydeden ölümlü kazaların alçalma hızı da frene basarak ön gelen onyıla göre % 34’ten % 20’ye inmiştir. Buna rağmen 70’li yıllar, yeni bir emniyet kavramının Havza’da ağır yolla gelişmeye başladığı; madencilerin her an yaşadığı ‘zar-zor’ gerçeğinin, muhtelif adlarla anılmasından ziyade, nihayet Zonguldak Kamuoyu önünde tartışılarak sorgulanmaya da başlandığı; grizulu ocaklardaki çalışma usûl ve esaslarını düzenleyen yeni iş güvenliği mevzuatının Havza’nın uzmanlarınca hazırlanıp yürürlüğe konduğu ve “Evvelâ Emniyet” şiarının kuyubaşındaki tabeladan inip nihayet ocağa da girmeye başladığı bir tarih evresine tekabül etmektedir.

— Göçüklü kazalara davet çıkartmak için her daim alesta bekleyen ve tozla mücadeleyi katlanılmaz bir eza haline getirerek en cefakâr madenkeşleri bile canından bezdiren “eski açma” tarzının –Fransızların XX. Yüzyıl’ın başlarında terk ettiği panoların içine bile nüfuz edecek kadar– hızlı bir tempoyla dönem ortasına kadar ilerlemesiyle; ön gelen dönemdeki ‘zar-zor’un güçlü ama geçici demarajıyla 70’li yılların ortasında doruğa tırmanan tuvönan tonajın artık bir daha dikilemeyecek biçimde tepe taklak inişe geçmesiyle ve lavuar verimlerinin –‘zar-zor’un doğal sonucu olarak– minimuma tumba olmasıyla (*) temayüz eden 80’li yıllarda, Kandilli’de vaki faciayla birlikte, Havza’nın ölümlü kaza vukuatı da yıllık bilanço kayıtlarına ilk defa üç haneli rakamlarla geçilmeye başlamıştır. Bu fenomene tarihî determinizm gözlüğü ile bakıldığında, Havza’da gerçek anlamdaki derin madenciliğin başlangıcı ile B. Avrupa’daki emsâlleri arasında yaklaşık yüz yıllık bir faz farkının bulunduğu hükmüne varılmaktadır.

— Öte yandan, Havza’nın aslî sahibinin, dönemin ortasından itibaren –kırk yıldır müptela olduğu “üretim zorlaması” şöyle dursun– sıfır üretime bile razı olacak kertede Havza’yı kaderiyle baş başa bırakarak kendi işinden bütünüyle el çekmesiyle de temayüz eden 80’lerde, Kandilli Faciası’nın kalabalık telefatına ve ön gelen döneme göre ortalama 1 Mt/yıl düzeyindeki hızlı bir tempoyla gerçekleşen büyük tuvönan tonaj kayıplarına rağmen, ölümlü kazaların tonaj frekansı % 26 mertebesindeki daha büyük bir hızla alçalarak 57 x (10 Mt)–1

düzeyine kadar inebilmiştir. Bu gerçekleşme, sadece Havza’nın aslî sahibinin ‘zar-zor’ iptilasını terk etmeye başladığının değil, ön gelen dönemde daha henüz rüşeym halinde olan yeni emniyet bilincinin giderek gelişmeye yüz tuttuğunun da bariz bir göstergesidir.

(*) Çizelge 2’de de görüldüğü gibi 70’li ve 80’li yıllardaki lavuar verimleri, sırasıyla, % 57,5 ve % 50,9’dur. İki onar yıllık dönemin lavuar verimlerinin aritmetik ortalaması % 54,2’dir ve ağırlıklı ortalama da bundan pek fazla yüksek olmayıp tamı tamına % 56,1’dir. Yani, “eski açma” tarzı ‘zar-zor’un tuvönan külü açısından Havza’ya ödettiği diyet bodoslamadan ifade edilirse : 70’lerde ve 80’lerdeki yirmi yıl boyunca ocaklardan çıkartılan kömürün yarısı olduğu gibi denize dökülmüştür.

13

Page 10: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

— Havza ve ülke tarihindeki en önemli toplumsal infilakın yaşandığı 90’lı yılların gelişmeleri, henüz tarihe geçecek kadar bayatlamamış olup herkesin hafızasında tazeliğini korumaktadır. Hem Kozlu Faciası’nın patlak vermesi, hem de toplam tuvönan tonajın 70’li yıllara göre yarı yarıya (% 54,1) düşmesiyle temayüz eden 1991-99 döneminde, ölümlü kazaların agrega tonaj frekansı bir önceki döneme göre % 81’lik bir artış kaydederek 103 x (10 Mt)–1 düzeyine kadar tırmanmış ve “eski açma” tarzı ‘zar-zor’ yıllarının yaşandığı 1971-80 döneminin frekansını bile sollamıştır.

2.3 – Havzada Vaki Ölümlü Kaza Verileri ile Dünyada Vaki Emsâllerinin Kaba Tarihî Senkronizasyonu

Havza’da vaki ölümlü kazaların lâyığınca incelenmesi için rağbet edilen yöntemin işlevini yetkinleştirmek üzere, işin içine birazcık da senkronizasyon katıştırıp –ülkemizin muasır medeniyet seviyesine erişip erişmediğini tahkik edebilmek için– Kapıkule’nin ötesine geçmeye yarayacak elverişli bir araç olarak kullanılması amacıyla aşağıdaki muhtasar çizelge düzenlenmiştir (3; 7; 8; 9; 10; 11; 12). Daha sonra da, Çizelge 3’te aktarılan Havza’nın verileri –iki istisna dışında– benzeşik doğal koşullara sahip olan derin taşkömürü ocaklarının işletildiği havzalardaki gerçekleşmelerin aktarıldığı Çizelge 4’teki verilerle karşılaştırılmıştır.

2.3.1 – Füzyon Döneminde [TTK(EKİ) Ömrü Boyunca] Avrupa Havzalarında Yaşanan Gelişmeler

Aşağıdaki çizelgeye başından bakıldığında ilk olarak göze çarpan en önemli tesbit, sadece Havza’dakilerin değil, dünyanın diğer havzalarında işletilen bütün ocakların da 40’lı yılların başına (hatta, ortasına) kadar bir cehennem görünümünde bulunduğu hususudur. Örneğin, hem sanayi devriminin, hem kömür madenciliğinin, hem de kazı mekanizasyonunun beşiği olan BK Havzaları’nda, 1850’den 1930’ların sonuna kadar can veren madenci sayısı 100.000 gibi bir rakam ile telâffuz edilmektedir (7). Hatta, 40’lı yılların başında bile, müzmin yatırım kabızlığıyla kıvranıp duran özel sektör eliyle mevsimlik olarak işletilip yaz aylarında da naftalinlenen ocaklarda çalışan madenciler, hiçbir kişisel koruyucu donatım kullanmaksızın, uzunayak aynasında dahi mum alevinin ışığı altında çalışmakta, Azrail yeraltında kol gezmekte ve her yıl bin kadar madencinin canını almaktadır (13). Ama, aynı dönemin tonaj frekansı itibarıyla; İngiltere, İskoçya ve Galya’nın ocaklarına göre, Azrail Zonguldak’ta beş kat daha fazla mesai yapmaktadır.

Dünya Taşkömürü Madenciliğinde Geçmişte ve Günümüzde Söz Sahibi Olan Ülkelerin Derin ve Gazlı Ocaklarında Vaki Ölümlü Kazaların Tonaj Frekansları

(10 Mt)–1

Ülkeler →

ABD BK B F D P RF UKR ÇHC TTK

Dönemler↓ (1) (2) (2) (3) (3) (3) (EKİ)

1939-41 - 44 - - - - - - - 2091964-68 6 12 23 19 20 13 - - - 961988-93 1 2 - - 4 6 10 24 61 114BK : Birleşik Krallık B: Belçika F : Fransa D : AlmanyaP: Polonya RF : Rusya Federasyonu UKR : Ukrayna ÇHC : Çin Halk Cumhuriyeti(1) ABD ile diğer ülke verilerinin kıyası sağlıksız bir yaklaşımdır. ABD verileri sadece bilgi için aktarılmıştır.(2) 90’lı yıllarda kömür madenciliği Belçika’da istop edilmiş; Fransa’da da önemli ölçüde sekteye uğramıştır.(3) Rusya ve Çin HC’nin 90’lı yıllardan önceki verileri saklı tutulmuştur.

Çizelge 4 – Bazı Ülkelerin Taşkömürü Ocaklarında Değişik Dönemlerde Vaki Ölümlü Kazalara Ait Frekansların TTK’daki Emsalleriyle Karşılaştırılması (3; 7; 8; 9; 10; 11; 12)

14

Page 11: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Yukarıda anılan belalı 40’ların ortasından itibaren, savaşta Japonya gibi bir nükleer felaket yaşamasa bile yine de harap ve bitap düşerek viraneye dönen Avrupa’yı ihya etmek amacıyla başlatılan ERP’nin (ünlü Marşal Planı’nın) öngördüğü enerji ikmâl hedefleri devasa miktarlarda taşkömürü gerektiriyordu. Ne var ki, Azrail’in sürekli devriye gezdiği, mevsimlik çalışan, dağınık, küçük ölçekli ve yatırım kabızlığıyla kıvranan özel sektör ocakları bu talebi karşılamaktan hayli uzaktı. O nedenle, savaşın hemen ertesinde, Batı Avrupa Havzaları’nda Manş Denizi’nin her iki kıyısını birden etkisi altına alan bir kamulaştırma (veya, kendilerinin tabiriyle “millîleştirme”) kasırgası esmeye başladı (“Doğu”da ise, özel sektör zaten hepten tedavülden kalkmıştı). Bu cümleden olmak üzere, B. Avrupa’da yürürlüğe konan bir dizi yeni yasal düzenlemeyle oluşan NCB, CdF, RAG, vb. gibi dev kamu tekelleri bir tür taşkömürü seferberliği [hatta, “kömür muharebesi” (La Bataille du Charbon)] başlattılar (7; 8; 14).

Avrupa’daki Taşkömürü Seferberliği yaygın ve yoğun bir kazı mekanizasyonuyla (*)

takviye edilmesine rağmen, derin ocaklardaki madencilik hâlâ emekyoğun bir çalışma tarzı gerektiriyordu; örneğin, BK’da tam mekanize kazıyla çıkartılan tonajın toplam tuvönan tonaj tutarı içindeki payı, 1952-66 dönemi içinde 17’ye katlanarak % 5’ten’den % 85’e tırmandığı halde, işçilik giderlerinin toplam yıllık işletme giderleri içindeki payı 1966’da hâlâ yarıdan fazla (% 53) bir oranda gerçekleşmişti (15). Bunun için, seferberliğin başlangıcında bütün B. Avrupa’da muhtaç oldukları ve hepi topu otuz yıl sonradan da hiç utanmaksızın sövgüler düzecekleri madencilere, “Fabrikalar yatıyor; yurttaşlar işsiz, kömür bekliyorlar. Madenci, ülkenin kurtuluşu senin ellerinde!...” gibi afişli-pankartlı resmî yağlar yakmaktan geri durmadılar. En az “Batı”daki örneği kadar yaygın ve yoğun olan mekanizasyonla takviyeli bir diğer taşkömürü seferberliği, doğal ve kontraksiyonel olarak, “Doğu” Avrupa’da da ilan edildi; ama yine de, Stahanovist (**) istihdam politikalarıyla motive ettikleri ve hepi topu kırk yıl sonra bir kalıp banyo sabununu bile esirgeyecekleri madenkeş taifesine, “Madenci : Kahraman işçi sınıfının öncü müfrezesi....” gibi afişli-pankartlı resmî yağlar yakmaktan geri durmadılar (16; 17; 18). Bu gelişmeler sonunda, kazı ve tahkimat mekanizasyonu alanındaki teknolojik gelişmelerin doruğa çıkması ve soğuk savaşın da yerini detant politikalarına bırakmasıyla temayüz eden 60’ların ortalarında, Avrupa’nın bütün havzalarında vaki ölümlü kazalarda önemli alçalmalar kaydedildi. Örneğin, Çizelge 4’te de görüldüğü gibi, BK’daki ölümlü kazalar % 73 oranında azaldı ve B. Avrupa’nın havzalarında vaki ölümlü kazaların tonaj frekansı 12 ile 23 x (10 Mt)–1 arasındaki nisbeten dar ve dengeli bir genlik arasında dalgalanmaya başladı.

Türkiye’nin yegâne taşkömürü havzasında ise, füzyondan sonra derhal ilan edilen ve zaten hiç kaldırılmamış olan öyle şiddetli bir seferberlik hüküm sürmekteydi ki, jandarma süngüsüyle dürtülerek ocaklara tıkılan Zonguldak İli’ndeki tekmil köy ahalisinin gücü bile bu angaryaya elveremediğinden, ağır ceza yemiş mahkûmlar ile askerler de ekstra devlet zoruyla madenkeşliğe koşulur ve ta başından dibine bütün Havza’ya tebelleş olan, el aman dinlemez, dur durak bilmez, ceberut bir ‘zar-zor’ herkesi oldum olası inletip dururdu (6; 19).

(*) Örneğin, 1955-66 arasındaki dönemde Britanya Havzaları’nın ocaklarında çalışan havöz, rende, potkabaç, tamburlu kesici, vs. gibi kesici-yükleyici makine-donatımın sayısı 11’e katlanarak 107’den 1.140’a; elektrikli lokomotiflerin sayısı 7’ye katlanarak 62’den 437’ye ve dizel lokomotiflerinin sayısı 4’e katlanarak 238’den 874’e kadar tırmanmış ve buna bağımlı olarak genel randımanlar da aynı dönem içinde 24 cwt/yevmiye’den 36 cwt/yevmiye’ye çıkmıştı. B. Avrupa’nın hemen hemen her yanında buna benzer gelişmeler yaşandı (15).(**) Stahanov, Ukrayna’daki Danyets Havzası’nın ocaklarından birinde bir vardiyada martopikörle ayak dibine indirdiği kömür miktarı itibarıyla, 50’li yıllarda dünya rekoru kırmış olan bir kazmacı ustasının adıdır (18). Çalıştığı kömür ocağının bulunduğu kente de kendi adını veren Stahanov’un bu rekoru şimdiye kadar egale edilememiştir ve bir daha da edileceği yoktur. Sadece madencilikte değil, bütün işkollarındaki emekyoğun çalışmalarda, insan gücünün sınırlarını aşırı ölçüde zorlayan, emek güçleri arasında haksız bir rekabet doğuran, dengesiz, adaletsiz ve aşırı primci istihdam politikaları, maalesef, literatürde hâlâ ölümsüz Stahanov Usta’nın adıyla anılmaktadır.

15

Page 12: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Beri yandan da, Havza’nın aslî sahibi, gırtlağına sarıldığı Zonguldak’tan ha bire bir şeyler koparıp karşılığında da ne İl’e, ne de madencilere hiçbir şey vermemekte muttasıl inat ederdi. Nihayet ve Marşal’ın inayetine bereket, Avrupa’nın ihyası programının kıyısından köşesinden Havza da aynî olarak nasiplenebildi (anılan program kapsamında EKİ’ye hibe edilen makineler, Kozlu’nun kuyubaşında hâlâ çalışmaktadır). Ama, Havza’da mekanizasyon ayak dibinden yukarı tırmanmayı bir türlü beceremeyince, ölümlü kazalar da –çeyrek yüzyıl öncesine nazaran yarı yarıya azalmasına rağmen– 60’ların ortası itibarıyla, BK’daki ölümlü kazaları sekize ve B. Avrupa’nın en belalı ocaklarının işletildiği Belçika’daki emsâllerini bile dörde katlayan bir frekansla tekerrüre devam etti.

Çizelge 4’te verilen 60’lı yıllardan bir çeyrek yüzyıl sonrasının gerçekleşmelerine göz gezdirildiğinde, BK’daki ölümlü kaza tonaj frekansındaki alçalma hızının –mekanizasyon artık doygunluğa ulaştığı halde– ön gelen iki dönem arasına göre daha fazla bir ivmeyle arttığı görülmektedir. BK’da vaki ölümlü kazaların son iki dönem arasında % 83 oranında alçalmasının, hepi topu % 70’lerden % 90’lara tırmanan tam mekanizasyon faktörüyle artık fazla bir bağlantısı da bulunmamaktadır; bu, doğrudan doğruya insan canına saygı duymanın ve değer vermenin bariz bir göstergesidir. Aynı dönemde Almanya ve Polonya’nın havzalarında vaki ölümlü kazalarda da, anılan çizelgede görüldüğü gibi, sırasıyla % 80 ve %54 oranlarında önemli alçalmalar kaydedilmiştir.

Sadece Meraklılar İçin Önemli Ek Not

1988-93 dönemi için ILO’nun Türkiye’ye atfen vermiş olduğu 119 x 1.000.000 ton–1

mertebesindeki frekans gerçekleşmesi yanlıştır. Bu değerin –inceleme metninin her yanında kullanılan– 10.000.000 ton–1 bazındaki eşdeğeri ise 1190 olup, ILO’ya göre, Türkiye’nin kömür madenciliğindeki ölümlü kazalar Çin HC’de vaki emsâllerini bile yirmiye katlamaktadır. Öte yandan, aynı değerin verildiği grafikte, ILO, Türkiye’yi hem majör üretici ülkeler arasında saymakta, hem de aynı değerin münhasıran yeraltı işletme yöntemleriyle çalışılan taşkömürü madenlerini kapsadığını vurgulayan asteriskli şerhler düşmektedir. Ancak, bu açıklama da yanlıştır. Zira, münhasıran yer altı işletmeciliğine atıfta bulunulması bağlamında, Türkiye ne taşkömürü, ne de linyit açısından majör üretici bir ülke değildir. Bugünlerde toplam üretiminin %80-85 kadar büyük bir çoğunluğunu açık işletmelerden sağlayan TKİ, tasını tarağını toplayıp yeraltını neredeyse hepten terk etmiştir. Sadece ve sadece, açık işletmelerden çıkartılan linyitlerin nominal tonaj tutarı hesaplara katıldığı takdirde, Türkiye’de 60 Mt tutarında bir toplam kömür çıkartımı gerçekleşmekte ve Türkiye de ancak o zaman majör üreticiler (ilk on beş) arasına girebilmektedir. Görünen odur ki, ILO Kömür Komitesi’nin uzmanları, olsa olsa, Çizelge 1’de 1992 yılı için verilen ve özeliyle-kamusuyla birlikte bütün linyitleri birden kapsayan ve Kozlu Faciası’nda giden 263 kişinin de dahil olduğu 548 rakamını ele alıp, bunu da sadece TTK’nın tuvönan tonajına bölerek buldukları 119 x (1 Mt)–1 gibi matrak bir rakamı hem yalnız taşkömürü verisi olarak kayda geçmekte, hem de 1992 değerini 1988-93 döneminin bütününe teşmil etmektedir. Yeraltı taşkömürü madenciliği ve Türkiye (TTK) için geçerli olan, 1988-93 döneminin doğru agrega tonaj frekansı Çizelge 4’te verilmiş olan değerin ta kendisidir. Başka bir ifadeyle, ILO’nun 119 olarak geçtiği değer, aslında 11,4’tür (yani, 380/33,4 Mt). Türkiye ile TTK’yı ve linyit ile taşkömürünü karmakarışık eden ILO’nun uzmanlarının bu kadar fahiş bir haltı nasıl olup da işledikleri meçhûldür. M. Alaton bile ILO uzmanlarınınkinden çok daha fazla sağlıklı olan frekans hesapları yapmaktadır.

Daha önce yürütülen ve Sendikamız tarafından yayınlanmasa da 300 nüsha kadar çoğaltılan bir diğer çalışmada, ILO’nun verileri olduğu gibi aktarıldığı için, Havza’da vaki ölümlü kazalar aşırı kabarık olarak gösterilmiştir (20). Bu hatanın vebali bizim değil, ILO’nun boynundadır. ILO’nun hatası, biraz geç de olsa, ilk defa tarafımızdan ortaya çıkarıldığı için herhalde mazur görülmemiz gerekir. Yine de, ILO’nun diğer ülkelerle ilgili 1988-93 dönemine ait verileri, elde başka kaynak bulunmadığı için, doğru hesaplandığı varsayılarak anılan referanstan olduğu gibi aktarılmıştır (12).

16

Page 13: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Zonguldak Havzası’nda ise, ölümlü kazalardaki gidişatın iyileşeceği yerde giderek daha da berbatlaştığı ve 1988-93 döneminde vuku bulan ölümlü kazaların, BK’da vaki emsâllerini 57’ye; Almanya’daki emsâllerini 28’e; Polonya’dakileri 19’a Rusya’dakileri 11’e; Ukrayna’dakileri 5’e ve Çin HC’dekileri 2’ye katladığı görülmektedir.

2.3.2 – Kozlu Faciasında Heba Olan İnsanlarımızın Aziz Anıları İçin Bir Buçuk Sayfa Saygı Duruşu

Acaba, Kozlu Faciası’nın tarihini içeren bir dönemin Çizelge 4’teki değerlendirme kapsamına alınması biraz haksızlık ve insafsızlık mı oldu?! Dünyanın başka havzalarında 90’lı yıllarda vuku bulan ve 200-300 civarında cenaze kaldırılmasıyla sonuçlanan facialar hiç vaki olmamış mıydı acaba?! Elbette ki, olmuştu; ABD’de de, BK’da da, Almanya’da da, Japonya’da, daha başka havzalarda da olmuştu; ama bunlar olduğu zaman, takvimler XX. Yüzyıl’ın değil, XIX. Yüzyıl’ın 90’larını gösteriyordu. Bu önemsiz bir nüans mı? Peki, bundan böyle bu kabil kazalar hiç mi olmuyor acaba?! Elbette ki, oluyor; hem de XX. Yüzyıl’ın 90’larında da oluyor; hem de Rusya’da, Ukrayna’da ve hatta ABD’de bile grizu ve toz infilakları oluyor; ama bunlar olduğu zaman, ocaktaki tekmil vardiya nüfusunun yarısı birden telef olmuyor. Bunun hiç mi istisnası yok? Elbette ki var; örneğin madencilik teknolojisi şampiyonu ABD’nin Virginia Eyaleti’ndeki Southmountain Bölgesi’nin oda-topuk yöntemiyle işletilen 3 №.’lu ocağında, Kozlu Faciası’ndan sadece dokuz ay sonra vaki bir grizu infilakı sonucunda, biri hariç ocaktaki bütün madenci nüfusu telef olmuştu; ama tekmil vardiya da sadece 9 sendikasız adamdan ibaretti. Giden sekiz madencinin hepsi makine operatörüydü ve bacaağzına yakın bir yerde bant temizliği ile uğraştığı için yalnız el yanıklarıyla vartayı atlatan tek bir madenci ise, salt vasıfsız olduğundan hayatta kalmayı becerebilmişti (21). Keza, son yüzyılın 90’larında Rusya ile Ukrayna’da da, sadece gazete havadislerinden öğrenebildiğimiz kadarıyla, grizu ve toz infilakları vuku bulmuştu; ama, bütün vakalar kartiye sınırları içinde tecrit edilmiş ve toplam ölü sayısı 50-60’ı aşmamıştı...

1992 Kozlu Faciası, Havza’nın ne geçmişi, ne de geleceği ele alınırken hesaplara katılmadan ıskalanıp geçilecek sıradan ve olağan bir fenomen değildir. Üstüne üstelik, aradan geçip giden bunca zaman zarfında milyonlarca laf edilmesine ve binlerce sayfa yazılmasına rağmen, Kozlu Faciası halen doğru dürüst tahlil edilip incelenmiş bir vaka da değildir; nerede başlayıp, nasıl geliştiği ve nerede sönümlendiği daha hâlâ devam eden bir tartışma konusudur; ayrıca, bu tartışmalar çok nadir olarak ve maalesef hâlâ çene bazında yürümektedir. Kozlu Faciası hakkında, ağzı olan herkes tarafından incir çekirdeğini doldurmayan gündemler çerçevesinde yıllarca söz edilmiş; ama, sonradan sözler aniden kesilmiş ve asıl konuşması gerekenler konuyu kapatmıştır.

Gözlük camını çerçevesini indirmenin diyetini göz çıkartmanın diyetinden daha pahalı ödeten, can hesaplarını neredeyse hepten Mahkeme-yi Kübra’ya havale edecek olan Allahlık TCK Mevzuatı’nın hükümleri açısından, Kozlu Faciası’nda 2 veya 263 kişinin ya da 1263 kişinin ölmesinin hiçbir önemi yoktur. Fakat, bizlerin açısından 263 kişiden 1 kişinin (ya da 10 veya belki de 100 kişinin) canının bile bu cehennemden kurtarılma ihtimalinin acaba bulunup bulunmadığı hususu çok önemlidir. Ortalık yerde bizim uzmanlar dolaşırken, bu acaba bizlerin cenahından mı tartışmaya açılacak; yoksa, acaba medya uzmanları cenahından mı?! Kozlu Faciası’nı acaba kim, ne zaman Zonguldak Kamuoyu önünde cesaretle tartışmaya açacak?! Yoksa, Zonguldak’ta gelmiş geçmiş en önemli teknik ve bilimsel etkinlik olan kömür kongrelerinde, ülkenin entegre demir-çelik tesislerini kırk yıl besleyen bir havzadan çıkartılan kömürlerin koklaşabilirliğinin uzanımı gibi konular tartışılacak da, böyle şeyler acaba hiçbir zaman tartışılmayacak mı?!....

17

Page 14: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Kozlu Faciası’nın bütün vebâlinin –özellikle mümtaz Zonguldak Entelijansiyası açısından oldukça muteber ve hayli işlevsel bir günah keçisi olan– gelmiş-geçmiş tüm siyasî iktidarların (ve yerel uzantılarının) omuzlarına yıkılması çok ucuz bir avuntudur; çok sıradan, çok bayağı ve çok beylik bir solculuk mastürbasyonudur. Kozlu Faciası, karikatür temizlikçilerinin hep yaptığı gibi, kaşla göz arasında halının altına tıkıştırılabilecek yarım faraş dolusu bir pislik değildir. Kozlu Faciası, topu siyasî iktidarların ve yerel uzantılarının önüne atıp rahatladıktan sonra, aydın olduğunu kabûllenen herkesin külâhlarını önüne koyarak bin defa daha düşünmesi gereken çok vahim bir rezalettir. Kozlu Faciası’nın vebali, arz küresi üzerinde kendilerininkinden daha belalı bir havza bulunmadığı masalını ha bire geveleyip, Karaelmas Hamaseti’nin en gerici söylemini sakız gibi çiğneyerek ve ha bire “Madencilikte olur böyle şeyler.” diyerek ortalıkta gezinip duran vurdum duymaz maden mühendisleri en başta olmak üzere, bütün maden mühendisleri; en baştakilerle aynı kafada olan başmadenciler ve nezaretçiler; eli kalem tutan-tutmayan bütün aydın ve akademisyenler ile sendika, oda, baro, dernek, vakıf, üniversite, vs. gibi bütün kişi ve kurumların üzerine ölümsüz Lady Macbeth’in ünlü meşum ve melun lekesi gibi ilelebet yapışıp kalacaktır. Maden işçisi dışında, Zonguldak’ta yaşayıp da Kozlu Faciası’nın taksiratından tamamıyla münezzeh kılınabilecek bir tek insan türü bile yoktur.

Bu satırları karalayan külüstür kalemin hakir sahibinin vaktiyle sureta söyledikleri de dahil olmak üzere, Kozlu Faciası’nın encamına dair çok laf edildi; ama, kabarık mahkeme dosyaları bir kez kapandıktan sonra, daha söylenecek çok şey varken birden bire herkes dut yemiş bülbüle döndü. Salt bu nedenle, yukarıdaki tezler de belki bir polemik yolu açılır diye ortaya atıldı. Ola ki, hafızası ve kalemi kuvvetli bir baba yiğit meydana çıksın; çıksın da, dışarıda bir bahar akşamı tomurcuklanırken, içeride hadise odağından (veya odaklarından) binlerce metre uzaklıktaki bir yerlerde, herhangi bir dahli bulunmayan bigünah ve masum insanlarımızın hiçbir şeyden haberleri olmaksızın –tıpkı üzerlerine toksik aerosol fıslanan sivrisinekler misâli– patır kütür yerlere dökülmelerinin ille de mukadder olduğunu Zonguldak Kamuoyu önünde izah buyursun. O zaman, külüstür kalemin sahibi de yukarıda karalanan satırların basılacağı bütün sayfaları Uzun Mehmet kuyularının başında teker teker çiğneyip yutsun. Ya da, hiçbir polemik açılmasa bile, kıyıcığından köşeciğinden seviyeli bir müzakere gündemi gıdıklansın. Eğer ola ki, hem böyle bir tartışma açılmasın; hem de –hafazanallah– ikinci bir facia haşırt diye kütleyiversin ve bilcümle ehl-i münevver taifesi, sendikalar, odalar, barolar, dernekler, üniversiteler, vs. de tası tarağı topladıkları gibi bir daha da zinhar avdet etmemek kaydıyla Havza’dan ebediyen hicret etsin....

2.3.3 – Nihaî Değerlendirme

Şeytana uyulup Çizelge 4’teki 1988-93 döneminin verileri –1992 Kozlu Faciası hesaba katılmaksızın– yeniden değerlendirildiği takdirde, aynı dönem (1989-93) içinde en emniyetli olarak çalışılan 1993 yılının 30 x (10 Mt)–1 mertebesindeki frekansı baz alınsa bile :

Havza’da 1993’te vaki ölümlü kazaların, 1988-93 döneminde BK’da vaki emsâllerini 15’e; Almanya’dakileri 8’e, Polonya’dakileri 5’e; Rusya’dakileri de 3’e katladığı; Ukrayna’dakilerle hemen hemen kafa kafaya geldiği ve ancak 1,3 milyar ton kömürün üçte birinin hâlâ özel sektör eliyle işletilen ocaklardan çıkartıldığı Çin HC’deki ölümlü kazaların Havza’dakileri 2’ye katladığı görülmektedir.

Ayrıca, Havza’nın tarihinde gelmiş geçmiş en emniyetli çalışma yılı olarak rekorlara geçen 1996’nın 12 x (10 Mt)–1 mertebesindeki frekansı baz alınsa bile :

18

Page 15: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Emniyet rekoru kırılan yılda dahi, Havza’nın, Avrupa’nın en emniyetli olarak çalışılan ilk iki ülkesinin (BK ve Polonya) 60’lı yıllardaki seviyesine ancak yaklaşabildiği ve Havza’da 1993’te vaki ölümlerin, 1988-93 itibarıyla, BK’da vaki emsâllerini 6’ya; Almanya’dakileri 3’e ve Polonya’dakileri 2’ye katladığı; Rusya’dakilerle de hemen hemen kafa kafaya geldiği; Ukrayna’da vaki ölümlü kazaların ise bu defa Havza’dakileri ikiye katladığı ve 1,3 milyar ton kömürün üçte birinin hâlâ özel sektör eliyle işletilen ocaklardan çıkartıldığı Çin HC’deki ölümlü kazaların da Havza’dakileri 5’e katladığı görülmektedir.

Şeytana bir defa daha ve son defa uyulup, Çizelge 4’teki 1991-99 verileri –1992 Kozlu Faciası’nın meşum ve melun lekesi yok sayılarak– değerlendirilecek olursa :

Tonaj frekansının, ön gelen döneme göre –Havza’nın tarihî rekoru olan– % 47’lik bir hızla ve mükellefiyet tarzı ‘zar-zor’ yıllarının yaşandığı döneme göre de % 86’lık bir hızla alçalarak 29 x (10 Mt)–1 düzeyine kadar inebileceği görülmektedir. Hem sanayi devriminin, hem taşkömürü madenciliğinin, hem de kazı mekanizasyonunun beşiği olan ve halen Avrupa’nın en emniyetli ocakları işletilen BK havzalarında bile, 40’ların başı ile 90’ların başı arasındaki dönemde vaki bütün ölümlü kazaların tonaj frekansındaki alçalma hızı % 95’tir. Bu açıdan bakıldığında da, ünlü Mükellefiyet Cehennemi ile günümüz arasındaki dönemde gerçekleşen olumlu gelişme hiç de küçümsenmeyecek kadar sevindirici ve gurur verici bir gelişmedir. Bu gururun onuru ise, sadece ve sadece, başta emniyet personeli olmak üzere Havza’da çalışanlara aittir. (Ancak ne eylemeli ki, Kozlu Faciası maalesef bir vakıadır ve bunun utancı da maden işçileri dışında Türkiye’deki bütün insan soyunun hanesine yazılmalıdır.)

Görünen odur ki, tam mekanizasyona hâlâ kavuşturulamayan havasız ve kalabalık panolarda –büyük çoğunluk itibarıyla– hâlâ ağaç altında çalışmayı sürdüren insanlarımız, Avrupa’daki meslektaşlarına göre, hayatî tehlike açısından hâlâ haddinden fazla risk altındadırlar. Öte yandan, bunca azim melanet yetmezmiş gibi, Azrail de oldum olası meftun olduğu Zonguldak Madencisi’nin canına fena halde müptelâ olmuştur.

3 – TTK’da YARALANMAYLA SONUÇLANAN KAZALARIN TOPLU OLARAK İRDELENMESİ

Bilindiği gibi, ölümlü kazaların tamama yakın çoğunluğu ve yaralanmayla sonuçlanan kazaların da oldukça büyük bir çoğunluğu yeraltında vuku bulmaktadır. Öte yandan, yine Çizelge 3’te aktarılan verilerin ortaya koyduğu kadarıyla ve Havza ömrünün son kırk yılı boyunca işleyen fiilî yevmiye itibarıyla, nüfusun beşte ikisinin (% 40,6’sının) dışarıda çalıştığı görülmektedir. Öte yandan, TTK’nın son onyılda vaki istihdam politikası tercihleri (yani, re’sen emeklilik icraatı) doğrultusunda, neredeyse tenkisat ölçeklerine kadar vardırılan tenkısat uygulamalarına rağmen, beş nüfustan birinin (% 25,6’sının) hâlâ dışarıda bulunduğu ve biraz sonra büyüteç altına alınacak olan 2000’in malûm dört aylık dönemi itibarıyla dışarıdaki nüfusun giderek daha kalabalıklaştığı (% 28,3) da görülmektedir. O nedenle, bu inceleme kapsamındaki değerlendirmelerde ele alınan bütün yevmiye frekanslarının hesaplama yönteminde olduğu gibi, yaralanma frekansları da kazalı sayısının fiilî içeri yevmiyesine bölünmesi yoluyla hesaplanmıştır; (ölümlü kazalarda ise, yevmiye frekansı zaten hiç kaâle alınmamıştır). Ancak, 40’lı yılların başından 50’li yılların sonuna kadar geçen döneme ait içeri yevmiyesi verileri elde bulunmadığından, yaralanmaların yevmiye frekansı da sadece 1961-99 dönemini kapsamaktadır.

19

Page 16: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Çizelge 3’teki verilerden türetilen aşağıdaki grafikte açıkça görüldüğü gibi, Havza’da füzyon döneminde vuku bulan ve yaralanmayla sonuçlanan iş kazalarının tonaj ve yevmiye frekansları, dar bir genlik arasında mutedil olarak dalgalanan bir görünüm arz etmektedir.

Şekil 1 – Havza’da Füzyon Döneminde Vaki Olan ve Yaralanmayla Sonuçlanan Kazaların Tonaj ve Yevmiye Frekanslarının Değişimi (3)

Yukarıdaki şekilde görünen karakteristiklerin en göz alıcı niteliği, karakteristiklerin bizzat kendilerinin –fazla tarih yorumu gerektirmeyecek kadar– karaktersiz bir monotonluktan ibaret olmasıdır. O nedenle, yaralanmayla sonuçlanan iş kazalarının değerlendirilmesinde tarih senkronizasyonuna da gerek görülmemiştir....

Yaralanmayla sonuçlanan kazaların –içeri ve dışarı nüfusunun dağılımıyla mütenasip biçimde– eşit ağırlıklı olarak tekerrür ettiği varsayımıyla değerlendirmeye gidilse bile, füzyon döneminin son 40 yılı itibarıyla, 6.463 x (10 M yevmiye)–1 mertebesindeki agrega frekansın ekstremum değerleri [maksimum 9.074 (yine 1961-70 dönemi) ve minimum 5.437 (1991-99 dönemi)] arasındaki fark, yarı yarıya olmanın hâlâ epey altında (% 40,1’de) bulunmaktadır. Binaenaleyh, bu incelemede itibar edilen gidiş yolunun kırk yıllık bir zaman kesitinin bütünü üzerinde doğuracağı hata payı da hoş görülebilir sınırlar içinde kalacaktır.

Yaralanmaların içeri yevmiye frekanslarının (Şekil 1’deki iki karakteristikten boyu kısa olanının) değişim ekstremumları arasındaki fark da fazla olmayıp sadece % 24,7’ten ibarettir; 60’ların başından beri geçen 40 yıl içinde, yevmiye frekansının kaydettiği topyekûn alçalma miktarı da tonaj frekansındaki alçalmaya denk olup % 18,7 kadardır. Yevmiye frekansının tek ayırt edici niteliği, son 30 yıl boyunca, bu parametrenin herhangi bir dalgalanma göstermekten ziyade –ağır yollu da olsa– istikrarlı bir tempoyla sürekli arttığı hususudur. Ancak, bu frekans sadece içeri yevmiye ile hesaplandığından (yani, dışarıda hiç kaza olmadığı kabûlüyle yola çıkıldığı için), hafif artış eğiliminin – çok az da olsa– bir miktar zahiriyet içerdiği kesindir. Bu konuda varılacak en sağlam yargı, son 30 yılda, belirli sayıda bir nüfusun –sanki kara kadermiş gibi– belirli sayıdaki bir kazaya uğramaktan sakınmayı bir türlü beceremediğine hiç kimsenin karşı çıkamayacağı hususudur. Velhasıl, Şekil 1’deki ilginç grafik ile yukarıdaki 1½ sayfada yazılı olan bilumum laf kalabalığı, madenci diline tercüme edildiğinde aşağıdaki yargıya varılmaktadır :

20

Page 17: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Havza’nın 60 yıllık ömründe [EKİ (TTK) döneminde], yaralanma tekerrüründe dişe dokunacak bir değişme olmamıştır. Ve, daha fazla yoruma da gerek yoktur...

4 – İNCELEMEYİ TETİKLEYEN İDDİALARIN TAHKİKİ

Bu bölümde, Önsöz’de de değinildiği gibi, ele alınan incelemenin birincil ve iptidaî amacı olan ve “.... 2000 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında Havza’da vuku bulan ve yaralanmayla sonuçlanan iş kazalarında ‘anormal artışlar’ kaydedildiği ve kazalıların ‘büyük bir çoğunluğu’nu da aynı dönemde işbaşı yapan ‘acemi’ madencilerin oluşturduğu....” doğrultusunda ileri sürülen iddiaların geçerliliği tahkik edilecektir.

4.1 – Yaralanmayla Sonuçlanan Kazalarda 2000’in Ortasından İtibaren “Anormal Artışlar” Olduğu İddialarının Tahkiki

Çizelge 3’te görüldüğü gibi, 2000 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos dörtlüsündeki yaralanmaların 14.449 mertebesindeki agrega tonaj frekansı, Havza’nın 60 yıllık agrega emsâlinden (10.391’den) % 39 oranında büyüktür. Ayrıca, aynı parametre, 60 yıllık EKİ(TTK) ömrünün en çok yaralanma kaydedilen 1961-70 dönemindeki emsâlinden (11.928’den) sadece % 21 ve en az yaralanma vakası kaydedilen 1991-99 dönemindeki emsâlinden (8.317’den) de % 74 oranında büyüktür. Bu meyanda yine hatırlanması gerekir ki, bütün tonaj frekansı değerleri (10 Mt)–1 bazına bağlanmıştır.

Yaralanma Frekanslarının Zamana Göre Değişimindeki AnomalilerOn Yıllıkve

Tonaj Frekansları(10 Mt)–1

Sapınç Oranları

Yevmiye Frekansları (10 M yevmiye)–1

Sapınç Oranları

Yıllık Ekstremumlar

RöperDeğerleri

ReferansDeğeri (*)

(%) RöperDeğerleri

ReferansDeğeri (*)

(%)

Maksimum Değerler

11.928(1961-70)

14.449+21,1

15.990(1961-70)

12.445–22,2

MinimumDeğerler

8.317(1991-99)

14.449+73,7

12.041(1971-80)

12.445+3,4

Agrega Değerler

10.391(1941-99)

14.449+39,1

12.202(1961-99)

12.445+2,0

1986 (**) Değerleri

9.570 14.449+51,0

10.680 12.445+16,5

1996 (***) Değerleri

7.877 14.449+83.4

7.399 12.445+68,2

(*) 2000 yılının Mayıs, Haziran Temmuz ve Ağustos aylarının agregasıdır.(**) En emniyetli çalışılan on yıllık dönem içinden rasgele seçilmiş bir yıldır.(***) Havzanın füzyon dönemi süresince en emniyetli olarak çalışılan yıldır.

En emniyetli çalışma ölümlü kazaların asgariye indiği çalışma olarak kabûl edilmiştir.Çizelge 5 – Havzada 2000’in Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustosu’nda Vaki Olan ve

Yaralanmayla Sonuçlanan Kaza Frekanslarının Füzyon Döneminde Vaki Muhtelif Ekstremum Emsâlleriyle Karşılaştırılması (3)

21

Page 18: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Yine Çizelge 3’te görüldüğü gibi, 2000’in Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos dörtlüsünde vaki yaralanmaların 12.445 mertebesindeki agrega yevmiye frekansı, Havza’nın 40 yıllık yevmiye frekansından (12.202’den) sadece % 2 oranında büyüktür. Ayrıca, aynı parametre, EKİ (TTK) ömrünün son 40 yıllık döneminin en çok yaralanma vakası kaydedilen 1961-70 dönemindeki emsâlinden (15.990’dan) % 22 oranında küçük ve en az yaralanma vakası kaydedilen 1971-80 dönemindeki emsâlinden (12.041’den) de yine sadece % 3 oranında büyüktür. Yine vurgulanarak hatırlatılması gerekir ki bütün yevmiye frekansı değerleri de (10 M yevmiye)–1 bazına bağlanmıştır.

Yukarıdaki tesbitlere ek olarak, 2000’in anılan aylarında vuku bulan ve yaralanmayla sonuçlanan kazaların frekansları, seçilmiş zaman kesitlerinde vaki ekstremum emsâlleriyle de karşılaştırılmış ve bu değerlendirmenin icmali Çizelge 5’te özetlenmiştir (3). Bu çizelgede de görüldüğü gibi, 2000 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında yaralanmayla sonuçlanan kazalarda artış olduğu yönündeki tesbitler doğrudur. Ancak, Havza’daki en belalı dönem olduğu ileri sürülen anılan aylardaki tonaj ve yevmiye frekansları, füzyon döneminin en asude geçen zamanındaki emsâllerinden bile, sırasıyla, sadece % 83 ve % 68 kadar fazla oranlarda tekerrür etmiştir. Ayrıca, yine tonaj frekansı itibarıyla, maksimum gerçekleşme dönemi ile 1941-99 agregası (yani, füzyon döneminin bütünü) göz önüne alındığında, dişe dokunur herhangi bir anomali görünmemektedir.

Öte yandan, değerlendirmeye yevmiye frekansı açısından bakıldığında ise, Havza ömrünün en asude geçen yılı (1996) hariç, bu kez hiçbir anomali görünmemektedir. Durum bu merkezdeyken, gelişmelerin evveliyatına borsa brokerlerininki gibi kısa vadeli gözlüklerle bakılarak, en belalı dönem olduğu iddia edilen 2000’in anılan aylarındaki gerçekleşmelerin, sadece –1996 kadar olmasa bile yine de en asude bir zaman olarak tarihe geçen– bir önceki yılın (1999’un) gerçekleşmeleriyle karşılaştırılıp yaralanmayla sonuçlanan kazalarda anormal artışlar olduğu hükmüne varılması biraz abestir, geçersizdir, asılsızdır, insafsızlıktır, düpedüz illüzyon ve miyopluk emaresidir; ya da, en azından aşırı abartmalıdır. Havza’da, füzyon dönemi süresince vaki yaralanmalar haddizatında hiç eksilmemiştir ki, nerede kaldı, anormal artışlar kaydedilsin....

Çizelge 5’te görünen manzaradan alınacak tek reel mesaj, 2000 yılının malûm döneminde yaralanmayla sonuçlanan kazalarda anormal artışlar kaydedildiği değil, belirli sayıda bir nüfusun belirli sayıdaki bir kazaya uğramaktan kaçınıp sakınmayı bir türlü beceremediği gerçeğinin Havza’da hâlâ borusunu öttürdüğü ve 90’lı yıllar boyunca bir türlü iflah olmayan müzmin üretim kabızlığıdır. Nitekim, 2000’in malûm aylarındaki yaralanmaların tonaj frekansı, 1961-70 onyılındaki agrega emsâline göre sadece % 21 kadar arttığı ve yevmiye frekansı da –aynı zaman aralığındaki aynı emsâle göre– % 22 oranında düştüğü halde, yine aynı zaman aralığındaki içeri randımanı % 36 oranında bir alçalma kaydederek 1.340’tan 861 kg/yevmiye’ye kadar düşmüştür.

4.2 – Yine Ölümlü Kazalara Dair Kısa Bir Mola

Bir an için dalgaya düşülerek, 2000’in malûm döneminde yaralanmayla sonuçlanan kazalarda anormal artışlar kaydedildiğini iddia edenlerin mantığı peşinen benimsenecek olursa, derhal ve aynen –Çizelge 5’te görünmeyen, ama Çizelge 3’e bakan herkesin gözüne mertek gibi batması gereken– aşağıdaki gerçekle yüz yüze gelinecektir :

22

Page 19: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

2000’in malûm dönemi süresince vaki ölümlü kazaların tonaj frekansı, 1986’da vaki emsâlini % 55’lik bir artış hızıyla sollamış; 1996’daki emsâlini ise hemen hemen üçe (2,75’e) katlayarak 1981-90 dönemindekinin yamacına yanaşmış ve BK’da ancak –uzunayak aynasında dahi mum alevinin ışığı altında çalışılan– 30’lu yıllarda gerçekleşen emsâlini bile fersah fersah aşmıştır.

İşte tam bu noktada, herkesin külâhını önüne koyup düşünmesi ve aşağıdaki sorulara harıl harıl cevap araması gerekmektedir :

Tonaj frekansı itibarıyla, yaralanmayla sonuçlanan kazalarda belirli bir zaman kesitine göre % 83’lük artış kaydedildiğinde görülmedik velveleyle kıyametler kopuyor da; aynı parametreye ve aynı zaman dilimine göre, ölümlü kazalar üçe katlandığı zaman NEDEN kimsenin sesi sedası çıkmıyor?

Kafesten düşen, yüksek gerilimli cereyana kapılan, tumba altlarında kalıp ezilen, suratında dinamit patlayan insanlarımız, XXI. Yüzyıl’da, böyle fuzulî nedenlerle birer ikişer yitip gitmektedir. Bu insanlara ve onların geride bıraktıklarına yazıktır; diğerlerinin de alayına birden ayıptır ve günahtır.... Yoksa, tıpkı Medya kafasının yaptığı gibi ille de toptan bir telefat patlayana kadar beklemek mi gerekiyor?! O halde, ölümlü kazalara NİYE etkili, yeterli ve zamanlı tepki gösterilmiyor da; yaralanmalardaki artışın az mı veya çok mu ya da hayli anormal mı olduğu gibi suni ve gereksiz gündemlerin peşine düşülüyor?!....

Elbette ki, Genel Maden-İş’in üyelerinin genel sağlığı en azından Avrupa’daki meslektaşları kadar kollanmalıdır. Ama, madencilerin sağlığının korunması öncelikle canlarının emniyete alınmasını gerektirir; zira, ölü madenciler artık ne yaralanır, ne de meslek hastalıklarına yakalanırlar. Ve Havza’daki madencilerin canları da, en azından Avrupa’daki meslektaşının canları kadar aziz ve kıymetlidir.

Bu incelemenin birincil ve iptidaî amacı, gûya, yalnız yaralanmaların araştırılmasına münhasırdı. Ne var ki, buraya kadar edilen tekmil sözün üç çeyreğini zaten ölümlü kazalar oluşturuyordu; laf döndü, dolaştı ve ister istemez yine ölümlü kazalara geldi. Zira, durum yukarıda etraflıca aktarılan merkezdeyken, oturup da madencilerin yaralanmalarının az mı yoksa çok mu arttığını araştırıp tartışmanın, madencilerin canına sövmekten farkı yoktur. BİNAENALEYH, incelemeyi tetikleyen konu, yani Havza’nın mevcut gündemi sunidir; gereksiz, yersiz ve zamansızdır ve abesle iştigâlden başka bir şey değildir. Bu gündemin reddedilip değiştirilmesi gerekmektedir....

4.3 – “Anormal Yaralanma Artışları”nın “Büyük Çoğunluğu”nun da“Acemilerin”den Kaynaklandığı İddialarının Tahkiki

Haddizatında, yukarıdaki kısa moladan sonra bu anabaşlığın da hemen istop edilmesi gerekirdi. Ama, salt başlanmış işi bitirmek gailesiyle, kaza sonucunda yaralananların büyük çoğunluğunu ‘acemi’ madencilerin oluşturduğu yönündeki iddia da inceleme altına alınmıştır. Malûm iddianın Havza’nın bütününü kapsayan bir yaygınlıkta tahkikine elverecek sayısal veriler halen elde bulunmamaktadır. TTK İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Dairesi Başkanlığı bünyesinde 2000 yılının ortasında başlatılan bir istatistik değerlendirme ise, sadece ilk altı ayı kapsamakta ve Temmuz ile Ağustos aylarına ait sayısal verileri içermemektedir. O nedenle, ele alınan inceleme konusu olan Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos dönemin bütününe ait yaralanma verileri, anılan inceleme için pilot bölge seçilen merkezdeki iki müessesenin yeraltı nüfusu arasında ‘usta’ ve ‘acemi’ tefriki gözetilerek ele alınmış ve aşağıdaki çizelge de bu sayısal verilerle düzenlenip değerlendirilerek tahkikat sonuçlandırılmıştır.

23

Page 20: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Pilot Araştırma Bölgelerinde Yaralanmaların Nüfusa Göre DağılımıKOZLU

Aylık Yaralanma Sayıları veDört Aylık Nüfus Dağılımı

ÜZÜLMEZAylık Yaralanma Sayıları ve Dört Aylık Nüfus Dağılımı

V.Ay

VI.Ay

VII.Ay

VIII.Ay Toplam

V.Ay

VI.Ay

VII.Ay

VIII.Ay Toplam

Usta İşçi 30 34 25 29 118 25 26 37 31 119Acemi İşçi 39 68 85 79 271 45 52 48 59 204Σ 69 102 110 108 389 70 78 85 90 323Acemi/Σ (%) 43,5 66,7 77,3 73,1 69,7 64,3 66,7 56,5 65,6 63,2Tuvönan (kt) (*) 61,1 65,3 60,8 56,6 243,8 72,4 74,4 71,6 71,8 290,2

YeraltındaNüfus Hareketleri

1999 Yılı XII. Ay Sonu

(adet)

ReferansHali (**) (adet)

Değişim Oranı

(%)

1999 Yılı XII. Ay Sonu

(adet)

ReferansHali (**) (adet)

Değişim Oranı

(%)

Pano Nüfusu 631 1.261 +99,8 420 1.287 +206,4Diğerleri 1.384 1.450 +4,8 2.218 2.334 +5,2İçeri Nüfusu 2.015 2.711 +34,5 2.638 3.621 +37,2Pano/İçeri (%) 31,3 46,5 +48,6 15,9 35,5 +123,3(*) Tuvönan tonaj herhangi bir hesaba katılmamış; sadece bilgi aktarmak amacıyla verilmiştir.(**) Referans Hali 2000 Yılı’nın Ağustos sonu itibarıyla yapılan sayımın sonucudur.

Çizelge 6 – Pilot Araştırma İçin Röper Olarak Seçilen Kozlu ve Üzülmez Bölgelerinde 2000’inMayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos Aylarında Vuku Bulan ve YaralanmaylaSonuçlanan Kazalarının Yeraltı Nüfus Bileşimine Göre Dökümü (3)

Eski ve yeni işçilerin çıkarttıkları kömür miktarını tefrik etmek pratik olarak imkânsız olduğundan ve yeni işçiler –2000’in ilk üç ayından sonra– hep birden değil de peyderpey ocağa sokuldukları için bunların çoğunun yevmiyesi malûm dört ayın bütünü boyunca işlemediğinden, bu değerlendirmede ne tonaj, ne de yevmiye frekansından kullanışlı bir alet olarak yararlanmanın mümkünü yoktur. Bu nedenle, değerlendirmeler “nüfus başına” kıstası baz alınarak yapılacaktır.

Çizelge 6’ya yüzeyden bakıldığında ilk olarak göze çarpan husus, 2000’in anılan döneminde Kozlu’da vaki yaralanmaların % 70 ve Üzülmez’dekilerin de % 63 mertebesindeki bir çoğunluğunu ‘acemi’ madencilerin oluşturduğu ve inceleme konusu çoğunluk iddialarının gerçekten geçerli olduğudur. Ancak, tahkikat aynı çizelgenin dibine doğru derinleştirilecek olursa, bir takım başka gerçekler de su yüzüne çıkmaktadır.

Örneğin, Kozlu’nun içeri nüfusu geçen yılın sonu itibarıyla 2000’in ilk 6 ayı içinde sadece % 34,5 oranında arttığı halde, aynı bölgedeki pano nüfusu aynı dönem içinde ikiye katlanmıştır ve bunun yeni işbaşı yapanlardan kaynaklandığı kesindir. Ayrıca, panolarda çalışan nüfus içinde emeklilik günü çatanların, içeride daha bir vardiya bile durmadıkları da kesindir. Dolayısıyla, panolarda eski nüfusun alçalması halen berdevam olduğundan, yeni işbaşı yapanların pano nüfusu içindeki oranı da en azından yarı yarıya olmalıdır.

Öte yandan, yaralanmayla sonuçlanan kazaların büyük çoğunluğu da yine pano sınırları içinde cereyan etmektedir. Üstüne üstelik, acemi nüfusun bütününün büyük bir çoğunluğunun ocaklardaki panoların içinde ve usta nüfusun da yine bütününün büyük bir çoğunluğunun ise, bu panoların dışında –yani, içerinin ötesine berisine dağılmış bir vaziyette– acemilerin tertip yerlerine göre çok daha emniyetli ocak yörelerinde çalıştığı bilinmektedir.

24

Page 21: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Ne var ki, pano içindeki ve dışındaki kazalar arasında kesin sayısal verilere dayanan bir tefrik yapmaksızın ve mevcut incelemeyi daha da derinleştirerek pano içinde kazaya uğrayan eski ve yeni nüfus ile pano dışında kazalanan eski ve yeni nüfus arasında da bir tefrik yapmaksızın, sağlıklı bir yargıya varmak mümkün değildir. Ama “nüfus başına” % 50-50 bazındaki ideal ve peşin kabûl benimsense bile, Kozlu için kopartılan velvelenin tamamının % (70-50) = % 20 mertebesindeki bir fındık kabuğunun içinde kaldığı görülmektedir.

Kozlu için endişe duyulması gereken tek ciddi husus, kazalı ‘acemilerin’ kazalı ‘ustalara’ oranının V. ve VII. aylar arasındaki üç aylık dönem itibarıyla % 78’lik bir hızla tırmanışa geçerek artış kaydetmesidir. Ama, VIII. ayda artık bu tırmanma da durmuş ve hatta –% 5’lik hafif bir alçalma hızıyla da olsa– inişe bile geçmiştir.

Yeni işbaşı yapan madenciler, hangi tehlikelerle karşı karşıya bulunduklarının henüz bilincinde olmadıklarından, elbette ki, hem izafeten daha çok kazaya uğrayacak; hem de farkında olmadan, eski madencilerin yok yere kazalanmasına da yol açabilecek olan ortam koşullarını doğuracak risklere atılacaklardır. Artık askerde onbaşı olmaya bile yetmeyen bir ilkokul diplomasına sahip olmaları yeterli görülerek işe alınan; ardından –ağırlık itibarıyla kazı ve tahkimat öğretiminden ibaret olan– alelusûl bir eğitim verildikten sonra, dünyadaki havzaların en cehennemî örneğinin gayyasına apar topar sallandırılan ve ittire kaktıra tertip edildikleri panolarda, birkaç ay içinde palas pandıras ustaya da çıkartılan bu insanlarımızın çok daha az sayıda kazaya uğramalarını bekleyenler çoğunlukta mıdır acaba? Ya da, ille birilerinin ortalığa çıkıp :

“El insaf; kesin verilere dayanmaksızın veya somut verileri derin ve bütünlüklü değerlendirmelere tabi tutmaksızın, bodoslama üfürülen sığ, kısmî, soyut, formel, sübjektif ve mekanik ithamlarla nahak yere acemilik ve sakarlığa mahkûm edilen bu çocukların şevklerini işin ta başında kırmak hangi vicdana sığar?”

diye feryat etmesi mi gerekiyor ?!...

Yine Çizelge 6’da görüldüğü gibi, Üzülmez’in içeri nüfusu geçen yılın sonu itibarıyla 2000’in ilk 6 ayı içinde sadece % 37 kadar arttığı halde, aynı bölgedeki pano nüfusu aynı dönem içinde üçe katlanmıştır ve bunun da yeni işbaşı yapanlardan kaynaklandığı kesindir. Bu kadar kısa bir zaman kesiti içinde bu oranda bir nüfus patlaması ancak mükellefiyet dönemlerine yaraşır. Yukarıda Kozlu için vazedilen genel tesbitler Üzülmez için de aynen geçerlidir. Lakin, Çizelge 6’da kesin olarak verilmese bile, yeni işbaşı yapanların pano nüfusunun en aşağı üç çeyreğini oluşturduğu tahmin edilen Üzülmez’de, yeni gelenlerin nominal bazda % 63’ünün kazaya uğradığı çizelgede görünmesine rağmen, yeni gelenlerin nüfus yoğunluğuna izafeten eskilerden daha az kaza yaptığı karşı tezi kemâl-i cesaret ve ciddiyetle ortaya atılabilir [Nasıl olsa, Havza’da atış serbest (!)]....

Değinmeye değer son nokta, pano nüfusunun toplam içeri nüfusuna oranının, 2000’in son sekiz ayı itibarıyla, Kozlu’da % 49 ve Üzülmez’de ise % 123 kadar bir artış kaydetmesine rağmen, toplam içeri nüfusunun Kozlu’da yarısından fazlasının ve Üzülmez’de de 2/3’sinin hâlâ panoların dışında istihdam edildiği hususudur. Ahvâl bu merkezdeyken, hem belirli bir işyerinin dünyada mevcut emsâllerine göre çok daha fazla hayatî tehlike arz eden belirli bir mahâllinde, hepi topu üç-beş ay tecrübesi olanlar çoğunlukta bulunacak; hem de aynı işyerinin çok daha emniyetli mahâllerinde ise 15-20 sene tecrübesi olan gedikliler ezici çoğunluğu oluşturacak ve sonra da kalkıp : “.... Yahu, bu acemiler de çok fazla kaza yapıyor.” diye olmadık ahkâm kesilecek.... Hiç olacak iş mi bu acaba ?!....

25

Page 22: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Velhasıl, 2000 yılının belalı Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında vaki olan ve yaralanmayla sonuçlanan kazaların büyük çoğunluğuna yeni gelenlerin maruz kaldığı yönündeki iddialar, Kozlu için, sadece aritmetik bir anlamı olan ve tolerans sınırları içinde kalan cüzi bir miktarda geçerlidir. Ama, Üzülmez için bu iddiaların herhangi bir anlamda geçerlilikleri yoktur; hele hele, abartılacak hiçbir yanı yoktur. Ve, daha fazla yorum yapmanın gereği de yoktur...

Bu mevzunun derhal kapatılıp bu gündemin değiştirilmesi ve gerçekten önemli olan gündem maddelerine (yani ölümlü kazalara) acilen dönülerek aslî işimize gücümüze bakılması gerekmektedir.

5 – DURUM MUHAKEMESİNDEN ÇÖZÜME DOĞRU

Bu bölüm başlığı altında, Havza’da vaki ölümlü kazalara ilişkin bütün muhasebe ve değerlendirmeler –yine tarih perspektifinden ve yine senkronize olarak– derlenip toparlanacak ve mevcut durum muhakemesinden çıkartılan sonuçlara göre çözüm önerileri getirilecektir.

5.1 – Dünyadaki ve Ülkemizdeki Mevcut Durumun Muhakemesi

Yukarıdaki son velhasıl ile noktalanan 17 sayfalık tekmil tarih senkronizasyonu ve yorumu ile hesap, tesbit, tahlil, tahkik ve hüküm kalabalığı sayesinde, nihayet, gayet net bir görüntü veren mevcut durum muvacehesinde; Havza’daki iş güvenliği gündeminin tepe taklak durmaktan yamru yumru olduğu ve artık mutlaka ayakları üstüne dikilmesi gerektiği, bu uzun kıssadan çıkartılacak en değerli hissedir.

Havza’daki emniyet gündeminin acilen müzakere edilmesi gereken en önemli maddesi, maalesef, hâlâ hükmünü sürdürerek dehşetli bir tempoyla ocaklarımızı kasıp kavuran ölümlü kazalardır. Dolayısıyla, gündemi ayaklarının üzerine dikmenin vakti çoktan gelmiştir. Temel ve öncelikli prensip önerisi olarak, zahmet olmazsa, artık bu gündem üzerinde durulsun....

Tam mekanizasyona bir türlü kavuşmayan, yeterince havalanmayan, ikmal hatlarında aksama ve kesintiler eksik olmayan, eciş bücüş, çok kalabalık ve tozlu panolarda –çoğunluk itibarıyla– daha hâlâ ağaç altında çalıştırılan insanlarımız, Avrupa’daki meslektaşlarına göre, hayatî tehlike açısından hâlâ haddinden fazla risk altındadırlar.

Ne ülkemizin mevcut teknolojik gelişme düzeyi, ne de kalabalık telefatlı maden facialarına ilişkin olarak ülkemizin kamuoyunda uyarılan hassasiyet, bu gidişatı değiştirmeye yetmemektedir ve yetmeyecektir. İnsanların artık kendimize has bir madencilik teknolojisi üretilmesini beklemeye tahammül gösterecek halleri kalmamıştır. Bu nedenle tam mekanize kazı teknolojilerinin Havza’ya bir an önce ithali gerekmektedir; ama, bunun için gereken döviz kaynaklarını tahsis edecek olan Havza’nın 60 yıllık aslî sahibinin eli de bir türlü cebine gitmemektedir ve bu gidişle gideceği de yoktur.

Bu kertede, iş yine başa düşmektedir ve devlet ocaklara yatırım yapmıyor diye kulak üstüne yatıp beklemenin alemi de yoktur. Devletin insanlarımızın canına boş vermişliği ne kadar ciddi ve vahimse de, mevcut durum kesinlikle bir ümitsiz vaka değildir. Zira, Çözüm de vardır; alternatif de vardır. Ve, nihaî çözüme kavuşmak hayal olsa bile, en azından kısmî çözüm madencilerin ellerinin erişeceği bir mesafededir.

26

Page 23: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Havza’nın füzyon dönemindeki 60 yıllık ömrünün ilk ½ yüzyılı boyunca vaki ölümlü kazaların tonaj frekansı % 1,5/yıl mertebesindeki bir ortalama hızla alçalarak % 73’lük bir düşme kaydetmiştir. Havza’nın son beş yılı (1995-99) itibarıyla tutturulan 36 x (10 Mt)–1

mertebesindeki tonaj frekansına bakılacak olduğunda ise, öngelen 55 yıl içinde % 1,5/yıl’lık bir ortalama hızla alçalan tonaj frekansı % 83’lük bir düşme kaydetmiştir. Ayrıca, daha önce de vurgulandığı gibi yine hatırlatmak gerekir ki, bu gelişme katiyen küçümsenecek bir başarı değildir ve olduğu gibi –yöneticiler, mühendisler, emniyet nezaretçileri ve bütün madenciler olmak üzere– sadece Havza’daki insan unsurunun eseri olan bu başarının övüncü de yine tamamıyla kendilerine aittir....

Öte yandan, 1995-99 döneminde gerçekleşen performans seviyesi ve % 1,5/yıl’lık ortalama alçalma hızı korunsa dahi, BK’nın 90’ların başındaki düzeyine çıkmak için 63 yıl, Almanya’nınkine ulaşmak için 59 yıl ve Polonya’nınkine erişmek için 56 yıl ve Rusya FC’ninkine kavuşmak için bile tam 48 yıl beklenmesi gerecektir (3; 12).... Madenciden bu kadar sabır istemeye kimsenin hakkı yoktur....

Çok hızlı bir atılım hamlesiyle mevcut performans altıya katlansa (yani, ölümlerin tonaj frekansındaki ortalama alçalma hızı % 9/yıl mertebesine terfi edebilse) bile, ancak 2008 yılında, Polonya’nın 90’ların başında tutturduğu düzeye terfi edebileceğiz (3; 12). Ama ne var ki, bu hiç de gerçekleşmeyecek gibi bir rüya değildir; 1996 gibi müstesna bir yılda 12’ye kadar çekilebilen tonaj frekansı, durmanın düşmek demek olduğu kafalara dank ettiği takdirde, 2010’da pek alâ 5-6 seviyesine kadar inebilir. Yeter ki, bu On Yıllık Şok Plan hedefi benimsensin ve gerçekleşmesi için herkes elinden gelen çabayı göstersin....

Füzyon döneminin 60 yılı boyunca Havza’da vaki ölümlü kazalarda gerçekten çok önemli azalmalar kaydedilmesine rağmen, yaralanmalarda dişe dokunur bir azalma olmadığı daha önce vurgulanmıştı. Ama, On Yıllık Şok Plan hedefine ulaşılabilmesi için gereken cevval atılım hamlesi gerçekleştiği takdirde, bu seviyedeki bir emniyet standardına kavuşturulacak ocak ortamında –otomatik olarak– yaralanmayla sonuçlanan kazalarda da kayda değer ve takdire şayan alçalmalar görülecektir. İşte tam bu noktada ne yapmalı sorusunun cevabı aranacak olduğu zaman, zurnanın zırt dediği yere gelerek, aşağıdaki ezelî ve ebedî önkoşulu sorgusuz-sualsiz kabûllenmek gerekiyor :

On Yıllık Şok Plan hedeflerine vaktinde ulaşmak için, öncelikle, Zonguldak’taki madencilerin canının da en az Polonya’daki meslektaşları kadar aziz olduğu gerçeğinin içtenlikle benimsenmesi ve mutlaka değişmesi gereken birçok şeyden önce, “Madencilikte olur böyle şeyler; bu havzada başka türlü çalışılmaz...” dillerini döken kafaların değişmesi şarttır. Bu peşin kabûlün mefhum-u muhalifi olarak : Kafalar değişmediği takdirde, öngörülecek olan On Yıllık Şok Plan hedeflerinin, değil yarısı, yarısının üç çeyreği bile gerçekleşmez.

Çok acı ama kesin bir gerçektir ki, “Madencilikte olur böyle şeyler; bizim havzada başka türlü çalışılmaz....” masalını ha bire anlatanlar arasında, sadece maden mühendisleri değil, baş madenciler, nezaretçiler ve hatta işçiler bile bulunmaktadır. Hatta, çok seyreltik derişimlerde de bulunsa, Osmanlı’nın meşhur Maarif Nazırı’na rahmet okutup “Kapatıverelim gitsin, kömür çıkartılmazsa zaten hiç kimse ölmez...” bile diyebilecek kadar ileri giden kafalar da vardır. Bu kafaların her görüldükleri yerde behemehal ikna edilmesi, ikna edilemedikleri takdirde de teşhir ve tecrit edilmesi ve hatta tekmil camiadan aforoz edilmesi şarttır....

27

Page 24: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Yine çok acı ama kesin bir gerçektir ki, insanlarımızın çoğunluğu “Madencilikte olur böyle şeyler; bizim havzada başka türlü çalışılmaz....” masalını onyıllar boyunca kafalarını sallayarak dinlemişlerdir. Karaelmas Hamaseti’nin en gerici, en şoven söylemi olan ve kömür çıkartılmasını neredeyse muharebeye gitmekle özdeşleştiren bu fabl düpedüz bir palavradan ibarettir. Nitekim, 1994 ve 1995 yıllarında geçen 24 ay (hatta, ön ve art gelen diğer aylar da eklendiğinde daha uzun bir süre) boyunca, Kozlu’da 1,45 Mt tuvönan kömür çıkartıldığı halde, bir tek madenci bile ölmemişti. Kozlu’da çalışanlar (yöneticisi, mühendisi, emniyet nezaretçisi ve işçisi de dahil olmak üzere herkes) Azrail’i otuz ay sürekli kovalayarak kuyubaşından aşağı veya bacaağzından içeri yanaştırmamayı becerdiler; (ve zaten oradan ötesi de bizim değil; kanser, trafik kazası, enfarktüs, vs. gibi diğer illetlerle uğraşan meslek erbabının uzmanlık alanı içindedir). Peki, hani madencilikte öyle şeyler oluyordu ?! Demek ki, madencilikte öyle şeyler her zaman da olmuyormuş. O halde, Kozlu’dakilerin becerdiğini başka bölgelerdeki insanlarımız niye beceremesin ?!....

Çözüm önerilerine geçmeden önce, üzerinde ehemmiyetle durulması gereken bir diğer ilkesel husus da, inceleme konusunun –etrafı velveleye vermeksizin– Havza’nın hudutları içinde ele alınarak irdelenmesidir. Bu husus kimileri için önemsiz bir ayrıntı gibi görünebilir; ama, bu tavsiye hilafına tavır takınmanın, medyalarda insanlarımızın kanı üzerinden siyaset icra eden (liberali de, komünist geçineni de dahil olmak üzere) leş kerkenezlerinden (ya da merhum genel başkan Ş. Denizer’in otantik tabiriyle mezar soyguncularından) başka kimseye yararı dokunmayacağı da açıktır....

5.2 – Dünyada ve Ülkemizde Mevcut Durum Muvacehesinde İşveren Cenahından Alınacak Önlemlere İlişkin Öneriler

Önce kafalar değiştiği takdirde, hemen ardından, ocak idarelerinin haşmetli Dilaver Paşa Hazretleri’nden tevarüs ettikleri aşırı cesur genler de mutasyona uğrayıp değişecektir. Bu cümleden olmak üzere, ocak idarelerine ve her kademedeki amire 150 yıldır tebelleş olan (ve hatta, düz mühendislere de sirayet eden) bazı antika itiyatlar artık kökünden değişmelidir.

Bütün ocaklardaki emniyet servislerine bir tür sürgün veya kızak yeri olarak bakılması itiyadı derhal terk edilmelidir. Emniyet servislerine yüce bir uzmanlık makamı olarak bakılmalıdır. Bütün madencilerin öz canlarını emanet ettikleri emniyet personeli, mesleğin en ulvî ve haysiyetli görevini ifa etmektedir. Adam gibi çalışan bütün emniyet personelinin maddî ve manevî olarak lâyığınca taltif edilmelerine elverecek istihdam politikaları ihdas edilmeli ve bunun için gereken mevzuat tadilatı da bir an önce yürürlüğe konmalıdır. Bu önemli husus, TİS görüşmelerinde de ilaveten gündeme getirilmelidir.

Sadece emniyet personelinin istihdam tarzı değil, Havza’da iş güvenliğinin ana temasına müteallik her tür mevcut politika, felsefe, zihniyet ve organizasyon; eğitim sistemi; uzaktan kumanda ve algılama sistemi ile umumî veya ferdî koruyucu tesisat, makine-donatım, cihaz, alet ve düzenek, bunların periyodik bakım-onarım, muayene ve ölçüm sistematiği ve prosedürü; otokontrol, gözlemleme ve izleme yöntemi ve yordamı; istatistik tasnif sistematiği, formatı ve parametresi; mevzuat, gelenek, teamül ve itiyat ILO Standartları kıstas alınarak, ama bu standartlara da mutlakîyet ölçeklerinde tabi kalınmayarak –sil baştan– tahkik edilmeli, sorgulanmalı, yeniden gözden geçirilmeli, güncelleştirilmeli, ıslah ve iflah edilmeli ve bütün yararlılar ile bütün doğrulara ilişilmeyip, geri kalan bütün zararlılar kökünden sökülerek ayıklanmalı, bütün yanlışlar düzeltilmeli ve artık Havza’nın ocakları da XXI. yüzyılın çağdaş ve uygar çalışma ortamı koşullarına uyarlanmalıdır.

28

Page 25: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Yukarıdaki uzun cümleden olmak üzere, temel ilkeler bazında olmayan, ancak –iş güvenliği politikalarının çağdaş bir veçhe kazanması için öngörülmesi gereken ıslahat ve revizyon programı taslaklarının kapsam omurgasının belirlenmesinde kılavuzluk edebilecek– bazı önemli anabaşlıkların çerçevelenmesi için işlev görecek olan ve hemen akla geldiği gibi çala kalem aktarılan birkaç somut örnek vaka incelemesi aşağıda ayrıntılı çözüm önerileriyle birlikte sıralanmaktadır.

Daha önce de vurgulandığı gibi, Havza’daki ölümlü kazaların nedenleri de önemli değişiklere uğramış ve kafesten düşen, yüksek gerilimli cereyana kapılan, tumba altlarında kalıp ezilen, suratında dinamit patlayan, küldosaklara girip kuş gibi olduğu yere devrilen, kanalın suyunu veya lâmbahanenin asidini içen insanlar fuzulî yere kazalanmaya başlamıştır. Yangın, grizu iştiâli, toz infilakı, ani degaj, su baskını, vs. gibi konvansiyonel ocak kisvelerinden sıyrılan Azrail, artık ocak içinde ha bire mevzi değiştirip bambaşka suretlere bürünerek çok farklı yerlere tertip edilmektedir. Azrail bir defa kapıya dayandı mı, kapıyı tekmeyle veya fiskeyle çalmasının, yani ölüm nedeninin, ölen kişiler ile geride bıraktıkları açısından elbette ki hiçbir kıymeti yoktur; ama, başka insanların da yok yere ölmemesi için gereken önlemleri alacaklar açısından hayatî önemi bulunmaktadır.

Ölümlü vukuatı ıcığını cıcığını çıkartıp tahkik ederek ve nedenlerini de en ince ayrıntılarına kadar tahlil edip araştırarak tanzim edilen kaza raporlarının zenginliği açısından, Havza gibi bir hazine dünyanın hiçbir yerinde bulunmaz. Ancak, bu raporların binlercesi, ilgililerce okunduktan sonra kaldırıldıkları Zonguldak’taki C. Savcılığı, İş ve Ceza Mahkemeleri, Çalışma Bakanlığı’nın ilgili yerel birimleri, TTK (EKİ) ve GMİS (ZMİS) gibi kurumların tozlu resmî arşivlerinde (ve nadiren, bazı meraklıların zatî arşivlerinde de) –eğer, hurda olarak derdest edilip SEKA’ya postalanmadılarsa– hâlâ sararıp solmakta, buruşup yırtılmakta ve fare taifesine yem olmaktadır. Çoğunluk itibarıyla pelür ve saman kâğıda yazılı olan bu evrak-ı müsbite ve metruke, artık aransa da bulunmaz; bulunsa da okunmaz. Velhasıl, Havza’nın kültürel hafızası gibi iş güvenliği hafızası da nisyanla malûldür....

Dünyanın her yerindeki kömür ocaklarında, hayatî tehlike her an mevcuttur ve ölüm riski de diğer ortamlara göre kat kat fazladır. Örneğin, Avrupa’da ölümlü kazaların en az vaki olduğu ocakların işletildiği BK’daki çeşitli ortam ve işkollarının ölüm riskleri aşağıdaki mini çizelgede görüldüğü gibidir (22) :

Ortam veya İşkolları Ölüm RiskiYıldırım Çarpması 10 Milyonda 1Evlerdeki Yangın veya Patlamalar 1 Milyonda 1“Emniyetli” İşkolları 100 Binde 1Karayolları Trafiği 10 Binde 1Kömür Madenciliği Binde 1Çizelge 7 – BK’nın Muhtelif Yaşam ve İş Ortamlarındaki Ölüm Riskleri (22)

Bizim Havza’da ise, madencilerin hiç akla gelmeyecek abuk sabuk nedenlerle ölme riski de her daim alestadır ve bu risk binde birden en az on kat daha fazladır.

TTK bünyesinde elektronik arşivlerden beslenecek bir Hayatî Tehlike Yönetim (veya Analiz ya da Değerlendirme) Merkezi kurulmalı ve her tür çalışma ortamı ve hatta her tür mekân –adam tertip edilip edilmeyeceği hiç kaale alınmaksızın– hayatî tehlike doğurma ihtimâli açısından risk analizlerine tabi tutulmalıdır. Uzaktan algılama gibi modern emniyet sistemi teknolojileri, ister Japonya’dan isterse Rusya’dan ithal edilsin, elbette ki Havza’ya da getirilmelidir. Ne var ki, adamların kafesten düşüp öldüğü bir ocakta sofistike uzaktan kumanda ve algılama sistemleri için döviz harcamak, biraz da, bisiklete verecek parası bile olmayanların gazete kuponuyla Ferrari almasını andırıyor.

29

Page 26: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

TTK’da kaza geçiren insanlarımızın kaç tanesinin hadise mahâllinde, kaçının hadise mahâlli ile kuyubaşı arasındaki güzergâhta ve kaçının ambulansta veya hastahanede öldüğüne dair herhangi bir sayısal veri yoktur.

TTK’da kaza mahallinde ölenlerin sayısının toplam ölü sayısı içindeki payı kayıtlara geçirilmelidir. TTK’da istihdam edilen genel sağlık personelinin norm kadroları ve organizasyonu yeniden gözden geçirilmeli, ilkyardım uzmanlarının sayısı ve niteliği arttırılmalı ve bunlar kuyubaşlarında veya bacaağızlarındaki değil, ocak içindeki sıhhiye istasyonlarında vardiya tutmalıdır.

Bu incelemede tonaj ve yevmiye frekansı olarak tanımlanan ve (10 Mt)–1 paydasına göre aktarıldığı defaten vurgulanan parametreler, yayınlanan TTK istatistiklerinde “10 bin ton tuvönana ve 10 bin fiilî yevmiye isabet eden” başlıklarıyla anılmaktadır (yani, TTK tonaj frekansını (10 kt)–1 paydasına göre anmaktadır). Buna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10 Mt)–1

notasyonu ile gösterilen parametre TTK kayıtlarına 0,04 x (10 kt)–1 olarak geçmektedir. Aynı veri [yani 0,04 x (10 kt)–1] dönüp dolaşıp diğer resmî kurumlara ve oradan da ILO’ya kadar intikal ettiğinde, dışarıda birileri çıkıp bunları kendi bazına bağlamaya kalktığında “.... demek ki, bunlar 1 Mt için 4 adam, 10 Mt için de 40 adam telefat veriyor...” demekte ve ortalık yerde birden bire 4 adet zahirî cenaze fazlalığı zuhur etmektedir.

ABD ve Avustralya gibi ülkelerde ölümlü kazaların tonaj frekansı artık (10 Mt)–1

paydalı notasyonla anılmakta; ILO ise, salt ülkeler arasında kıyas yapmak amacıyla (1 Mt)–1

paydalı notasyonlar kullanmaktadır. Her şeyden önce, ne canlı adamın, ne de cenazesinin bir buçuğu olmaz; ya biri olur, ya da ikisi.... Öte yandan, TTK kaza tekerrür payı ve ağırlık payı adlarıyla andığı parametreleri hesaplarken, işe hemşire, pavyoncu, garddöfren, çımacı, bulaşıkçı, frezeci, daktilo, hızarcı, imam-gassal, vs. gibi haricî hizmet personelinin de dahil olduğu toplam fiilî yevmiye adedini katmakta ve bu parametreleri de yok yere şişirmektedir. TTK(EKİ)’nin yayınladığı istatistiklerde, maliyet muhasebesi hakkında olmadık ayrıntılara girilmesine rağmen, kaza istatistikleri üstünkörü geçilmektedir.

TTK, sadece kaza parametrelerini ve bunların prezisyon mertebelerini yeniden gözden geçirerek güncelleştirmekle kalmamalı, istatistik tasnif sistematiğini ve formatını da ıslah edip bazı kalemlerin dökümünü zenginleştirmeli; bazılarını ise kökünden söküp ayıklamalı ve bu konudaki 60 yıllık itiyadını değiştirmelidir.

Son kırk yılda vuku bulan ve kalabalık can telefatıyla sonuçlanan grizu infilak ve iştiâllerinin –sadece Havza’dakiler değil, Yeni Çeltek’tekiler ve Sorgun’daki de dahil olmak üzere hepsinin– hadise tarihleri, II. Ay’ın sonu ile IV. Ay’ın başı arasındaki 50-60 günlük bir kısa dönem içinde kümelenmektedir (23). Doğal süreçlerin yürüyüş mekanizması, hiç de bazı meşum tesadüflerle veya uhrevî saik ve takdirlerle değil, belirli bir sistematik düzen içinde işlemektedir. Öte yandan, kömürün mikropor ve mezoporlarında mahpus kalan metan gazının, atmosfer basıncındaki ani düşmeler nedeniyle, aniden tahliye olup ocak atmosferine karışarak her tür melanet için alesta bekleyen tehlikeli bir çalışma ortamı oluşturduğu da bilinmektedir. Bu itibarla, kulağının üstüne yatarak “bir takım tarihî tesadüflerin” belirli bir matematik modele uygun olarak tecelli edip etmediğini tahkik edecek ve yukarıdaki tesbiti teyit edecek bilimsel araştırmaların sonuçlandırılmasını beklemek yerine, aşağıda önerilen önlemin alınmasında küçümsenemeyecek yararlar olduğu mülâhaza edilmiştir. (Kaldı ki, aynı bilimsel araştırmanın önerilen önlem alındıktan sonra bir ucundan yürümeye başlamasının da kimseye zararı dokunmayacaktır.)

30

Page 27: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Atmosfer basındaki ani değişmeleri sadece tahlisiye istasyonlarındaki barometreler üzerinde (o da eğer varsa) gözetlemekle yetinilmemelidir. Son yıllarda büyük gelişme kaydeden uzaktan algılama teknolojileri sayesinde, 24 ve hatta 48 saat kadar önceden gayet tutarlı hava durumu tahminleri yapılmakta ve tornado, kasırga, vs. gibi doğal afetlerin doğuracağı can kayıpları ile tahribat asgariye indirilebilmektedir. TTK ile Meteoroloji genel müdürlükleri arasında ihdas edilecek ikili bir protokol çerçevesinde, özellikle kışın çıkışında (veya, keza girişinde) atmosfer basıncında ortaya çıkabilecek muhtemel ani düşmeler en az 24 saat öncesinden TTK’ya bildirilmelidir. TTK’da da ani basınç düşmeleri hacetinde, etrafı hiç velveleye vermeksizin, asla paniğe kapılmaksızın uygulamaya konacak olan Acil Durum Tertibi şablonları geliştirilmeli ve acil önlem tertipleri de en azından yönetmelik düzeyindeki mevzuat işleyişiyle perçinlenmelidir. Bu gibi acil durumlar sadece TTK’yı da bağlamamalı, küçüktü-büyüktü veya taşkömürüydü-linyitti diye herhangi bir ayırım gözetmeksizin, memleketin her yanındaki kömür ocaklarının idarelerine tebliğ edilebilmelidir. Havacı ve denizcilerin kötü hava koşullarında teyakkuza geçebilmeleri için notam yayınlayan TRT, bir notam da madenciler için yayınlamalıdır.

2000 yılının başında işe alınarak büyük bir çoğunluğu üç beş ay içinde ocağa sokulan 4.000 civarındaki yeni madencinin ortaya koyduğu performans TTK(EKİ) eğitim birimlerinin 60 yılda kazandığı itiyadın da artık terk edilmesi gerektiğinin bariz kanıtıdır.

Havza’da meslekî eğitim sistemine ilişkin her tür politika, zihniyet, organizasyon, usûl, gelenek, teamül ve itiyat da –yine sil baştan– sorgulanarak yeniden gözden geçirilerek güncelleştirilmeli ve ıslah edilmelidir. Özellikle madenciler, emniyet konularında da en az kazı, tahkimat, vs. gibi konulara dair eğitildikleri süre kadar eğitime tabi tutulmalı ve barutçuların eğitimi yeniden gözden geçirilmelidir. Her kartiyeden ciddi bir elemeden geçirilerek seçilecek en az bir kişi ilk yardım konusunda özel bir eğitime tabi tutulmalıdır. Ayrıca, olağan eğitim etkinliklerine ilaveten, Havza çapında en az yılda bir kez gerçekleştirilmek kaydıyla, işçilerin ağırlıklı olarak görsel-işitsel araçlarla yoğun bir biçimde bilgi bombardımanına tutulacağı Emniyet Kampanyaları tertiplenmelidir.

5.3 – Dünyada ve Ülkemizde Mevcut Durum Muvacehesinde Devlet Cenahından Alınacak Önlemlere İlişkin Öneriler

Hazır yeri gelmişken, Havza’nın sınırlarını aşan ayrı bir gündem olmasına rağmen, mevcut denetim sistemine de değinilmesinde yarar görülmüştür. Bu açıdan, işkolumuzdaki iş güvenliği denetim sisteminin yeterliği, etkinliği ve ciddiyetinin de sorgulanması, denetim elemanı eğitiminin de –sil baştan– yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Batı Avrupa havzalarıyla bile kıyas kabûl etmeyecek kadar az ölümlü kaza olan ABD’de dahi, sendikalar “Bir Ölüm Bile Haddinden Fazla” diye manşet atmaktadır (21); zira, daha geçen yüzyıl sona ermeden, kömür madenciliği de dahil olmak üzere işkolumuzun bütününde rağbet gören modern emniyet kavramı “Ocaklarda Sıfır Ölüm” parolasını temel hedef seçmiştir (22). Elbette ki, herkes bir gün ölecektir ve Azrail ile randevudan kaçış yoktur; ama, sapasağlam bir insanın ocakta çalışırken ölmesi, bugün bütün çağdaş dünya madenciliğinde katlanılmaz bir zillet olarak addedilmektedir.

31

Page 28: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Bizim Havza henüz “Ocaklarda Sıfır Ölüm” hedefinin halen çok uzağındadır. Ama, yukarıda da ayrıntısıyla vurgulandığı gibi, Kozlu’da bu çağdaş hedefi otuz aylık bir süre boyunca tutturmak mümkün olmuş; Kozlu’nun çilekeş madencileri Havza’nın makûs talihinin yenilebileceğini kanıtlamışlar; kara kaderlerini değiştirmişler ve Dilaver Paşa’nın zakonunu döndürmüşlerdir. Üstüne üstelik, bu hedefin tutturulması –sadece bir bölgeye mahdut kalsa bile– tekmil arz küresi üzerindeki havzaların en belalısında gerçekleşmiştir. Yeni yüzyılın ilk iki onyılında, sanayileşmiş ülkelerin havzalarında aynı rekorun uzun bir süre korunamaması için hiçbir neden yoktur.

Kozlu molasından sonra, mevcut denetim sistemine ve ABD’deki gerçekleşmelere tekrar dönüldüğünde, çok ilginç bir görünümle karşılaşılmaktadır. B. Avrupa’daki havzalarla kıyaslanamayacak kadar az ölümlü kaza olan ABD’de bile, kimi müfettişlerin “.... grizu yoktur.” diyerek tutanak imzaladıkları ocaklarda, tutanak tarihinden birkaç gün sonra grizu infilakları vuku bulmakta ve biri hariç tekmil vardiya nüfusu telef olmakta; iş güvenliği müfettişleri dev madencilik şirketlerinin hisselerine sahip olmakta; bunun üzerine sendikalar “Utanç Verici Bir Sabıka” diyerek manşet atmakta ve ABD Senatosu’nca seçilen tahkikat komisyonlarının görevlendirdiği uzmanlar da “.... Bu kurum kusurlu ve noksan olduğu için adamlar ölmektedir. Bu kurum ıslah edilmediği sürece, daha çok madencinin canı telef olur.” sonucuna varılarak imzalanan raporlar tanzim etmektedir (24). ABD’li madencilerin “bu kurum” dedikleri, MSHA (Federal Maden Emniyet ve Sağlık Dairesi)’dir...

Türkiye’de ise, çok daha kabarık sayılarda telefat verilen maden faciaları olmakta ve ancak o zaman kurulan TBMM Araştırma Komisyonları’nın görevlendirdiği madencilik uzmanları da, işkolumuzdaki denetim elemanlarının liyakatını ve eğitim sistemlerini; denetim teşkilatının mekanizmasını ve işleyişini; denetimlerin yeterliliğini, etkinliğini ve ciddiyetini sorgulayıp eleştiren inceleme raporları tanzim etmekte; ama, bu raporlar tozlu arşiv raflarından inip bir türlü ocaklara girememektedir (23)....

Çok şükür ki, Türkiye’deki iş güvenliği müfettişleri aldıkları maaşla zaten kıt kanaat geçindikleri için madencilik şirketlerinde hisse sahibi olacak durumda değillerdir; (zaten, memlekette halka açılacak kadar sermayesi bulunan babayiğit madencilik şirketi de yoktur; ama, cin gibi birileri ufaktan-hafiften yetişmektedir). Ancak, yıllarını ocaklarda geçirmiş tecrübe sahibi uzmanlar denetim sisteminin aksaklıklarını ortaya koydukları vakit, düzen sahibinin kendisinden önce, kapıkulları yaygarayı basmakta ve dünyadaki en mükemmel denetim işleyişinin kendilerininki olduğu masalını bıkıp usanmadan tekrarlamaktadırlar. Eğer ABD’nin bugünkü denetim sistemi bile ıslah gerektiriyorsa, Türkiye’de mevcut sistemin evleviyetle altüst edilip kökünden değiştirilmesi gerekir.

Bu altbaşlığın girişinde de vurgulandığı gibi, haddizatında üzerinde çok daha fazla durulması gereken iş güvenliği denetim mekanizmasının mevcut örgütsel yapısı ve işleyişi, hem Havza’nın sınırlarının, hem de bu inceleme kapsamının sınırlarının dışına taşmaktadır. Ama, bu konuyu kapatmadan önce, aşağıdaki gerçeği Havza’dakilerin de öğrenmesinde göz ardı edilemeyecek kadar önemli yararlar bulunduğu düşünülmüştür :

Eğer, olur olmaz her konuda küçük ABD olmaya özenen ve AB kapısında –en az SSK hastahanelerinin kapısına dizilen işçilerin gösterdiği kadar– sabırla bekleyen DEVLET, Havza’daki ve bütün ülkedeki kömür ocaklarında yok yere telef olan bu kadar kalabalık vatandaşının vebâlinin bir nebze de kendisinin omuzlarına bindiğini içtenlikle ikrar edebilecek kadar olgunlaştıysa, göstermelik işçi sağlığı ve iş güvenliği haftaları tertip ederek “İş Güvenliği İşçinin, Verim de İşverenin Hakkıdır” diyen afişli-pankartlı inciler döktürmeyi bir yana bıraksın; önce inadından vazgeçsin.

32

Page 29: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Sonra, devlet dönüp kendi denetim sistemine baksın, daha sonra da hâlâ 1,14 milyar ton taşkömürünü ocaklarından çıkarttığı halde (25), can telefatının boyutları Çizelge 4’te görülen ABD’nin, İngiltere’nin, Almanya’nın ve Polonya’nın denetim sistemine ve nihayetinde de Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı’nın kuruluş ve teşkilat kanunu ile tam 30 yıl boyu raftan inmeyen 6309 sayılı mülga Maden Kanunu’nun konuya müteallik faslına (Maden Zabıtası) baksın.

O zaman, bütün maden ocaklarındaki iş güvenliği denetim yetkisinin Çalışma Bakanlığı’nın elinden alınarak özerkleştirilip uzmanlaştırılması ve daha üst düzeyde bir merkezî otoriteye bağlanmasının farz olduğu görülecektir. O zaman, bu sistem kusurlu ve noksan olduğu için adamların öldüğü ve bu sistem iflah olmadığı sürece, daha çok madencinin canının yok yere telef olacağı yönündeki gerçek de daha kolay kavranacaktır.

Eğer ki DEVLET, yukarıdaki somut çözüm önerisine kulak asmak yerine :

“Zaten sizi yıllardır sırtımda taşıyorum; daha buraya harcayacak kapik param yok; bu denetim sistemi böyle yerinde dursun; ama, vatandaşlarımın beyhude yere telef olup gitmesi benim de gücüme gidiyor; binaenaleyh, ben burayı kapatıyorum.”

mealinde bir tavır belirleyecek olursa, yani DEVLET çözüm üretmek yerine kriz üretmeyi tercih ederse, o zaman da aynen DEVLET’e dönüp :

“Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, ürettiğimiz GSMH’ye göre tükettiğimiz petrol miktarı, dünyanın en çılgın tüketim ekonomisine sahip olan ABD’ninkinden bile fazla; ayrı ayrı bütün AB ülkelerinden (Portekiz ve Yunanistan hariç) fazla, Almanya ile Fransa’nın toplamından dahi fazla, Japonya’nınkini ise ikiye katlıyor (26). Dünyanın öbür ucundaki limanlarından kalkan 100.000 tonluk frayterlerle taşıdığımız kömür ile demir cevherinden imal ettiğimiz çelik sacı veya demir mamûllerini 20 tonluk kamyonlarla pazara götürüyoruz. Dünyanın en hızlı petrokolik ülkelerinden biri olduk...”

diyerek, seller misali akan akaryakıtı, ithal lüks binek otoları, yedek parçası, sigorta poliçeleri, vs. gibi akıl ermez israfıyla her kaynağı kurutup, millî ekonominin ve vatandaşların kanını sülük gibi emen tekmil TCK güzergâhındaki trafiğin istop edilmesini talep etmek de, binaenaleyh, Havza’daki tekmil nüfusun boynunun borcudur....

5.4 – Dünyada ve Ülkemizde Mevcut Durum Muvacehesinde İşçi Cenahından Alınacak Önlemlere İlişkin Öneriler

İşverene ve devlete (zaten ikisi aynı kapıya çıkıyor) ha bire değdirilen iğnelerden sonra, çuvaldızın da biraz kendimize batırılmasında –göz ardı edilmesi hata olan– muhtelif yararlar mülâhaza edilmektedir. Buna göre :

Genel Maden-İş’in iş güvenliğinin ana temasına ilişkin mevcut politikaları, felsefesi, zihniyeti, organizasyonu; propagatif ve eğitsel etkinlikleri; gözleme-izleme yöntem ve yordamları; gelenek, görenek ve itiyatları –sil baştan– sorgulanıp yeniden gözden geçirilerek güncelleştirilmeli; bütün yararlılar ile doğrulara ilişilmeyip, geri kalan zararlılar da kökünden sökülerek ayıklanmalıdır.... Türkiye’de ücret sendikacılığının tarihin çöp sepetine atılmasında cümle alemin takdir edeceği kadar uzun adımlar atmış olan bir sendikaya yaraşanı da budur.

33

Page 30: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Yukarıdaki cümleden olmak üzere, sendikamızın mevcut iş güvenliği politikalarının ve propagatif-eğitsel etkinliklerinin çağdaş bir veçhe kazanması için hayata geçirilmesi gereken ve hemen akla geldiği gibi çala kalem aktarılan –ama, örnek vaka incelemelerine de dayanan– birkaç somut öneri aşağıda sıralanmaktadır. Ancak, bu önerilere geçmeden önce, yurtdışında vaki ilginç bir yeni gelişme ile çeşitli denetim mekanizmalarının mevcut işleyiş biçimini açabilmek için, bir müddet mola verilecek ve –madencilerin hiç de üstüne vazife olmadığı halde– hukukçuların affına da sığınarak bazı hukukî mütalâalarda bulunulacaktır.

..............

Taşkömürü madenciliğinde söz sahibi olan ABD, Kanada ve Avustralya gibi bazı ülkelerde, bütün madencilik şirketlerine (yani, işverenlere) ocaklardaki iş güvenliği konularına müteallik mevzuat hükümlerini ihdas etme yetkisi tanınmıştır (22). Aslında, maden ocaklarında işveren cenahından yürütülen denetimler (yani, otokontrol sistemi), işverenin deruhte edeceği hukukî bir vecibedir ve zaten öteden beri yürüyen (veya yürümesi gereken) yasal bir prosedürdür. Ancak, anılan ülkelerdeki gelişme –iş güvenliği konularına müteallik olsa da– özü itibarıyla devletin yasama yetkisinin bir bölümünün işverenlere devredilmesinden ibarettir (ve galiba, anılan ülkelerin federal anayasaları da bu icraata cevaz vermektedir).

Ekonomi ile birlikte hukukun da ha bire küreselleştiği ve ülkemizin küçük ABD olması için oldum olası kırk takla atıldığı hatırlandığında, fazla uzak olmayan bir gelecekte işkolumuzun işverenleri de –sadece iş güvenliği konularına müteallik bile olsa– mevzuat ihdası yetkisiyle donatılabilir. Bu ihtimal bir an gerçekleşse, Trakya’nın herhangi bir yerinde (veya, Ayiçi’nde) üç dört madenci ile kömür çıkartılan her hangi bir ocaktaki işverenin ilk icraatı, fennî nezaretçi sözleşmesini feshetmek olacaktır. İşkolumuzda anılan yetkiyle donanan bir işverenin müteakip icraatının ne kadar ürkütücü olacağını görmek için, Çizelge 1’e bakılması yeterlidir. Aslında, işe başlarken (1954’te) iyi niyetle ihdas edilen fennî nezaret kurumu, zamanla pratik içinde soysuzlaşıp tefessüh ederek kudretten kesilmiştir. Bunun nedeni, kimi maden mühendislerinin meslek etiğini paspasa çevirmelerinden ve meslek etiğini murakabe etmekle yükümlü olan Oda’nın yetkisinin kâğıt üzerinde kalmasından kaynaklanmaktadır. Zerre kadar hukuk nosyonu bulunmayan kimileri, devletin –yalnız yönerge tanzimine mahdut kalsa bile– mevzuat ihdası yetkisini kısmen fennî nezaretçiye ‘de jure’ olarak zaten devrettiğine işaret ederek, maden şirketlerine (yani, işverene) de aynı yetkiyi devretmesinde bir sakınca bulunmadığını ileri sürüp “N’olmuş yani?!” diyebilirler. Bu tip akl-ı evveller her ülkeye lâzımdır (ki, tartışma ortamı doğsun). Ancak, düşündüğünü ifade edebilecek kadar dillenen ve dolayısıyla artık adalet nosyonu kazanmış olan bir çocuğun mantığıyla meseleye bakılacak olsa bile, fennî nezaretçi için tanınan yetkinin –tıpkı herhangi bir hakimin kendi yetkisini tarafları tanımayan bir bilirkişiye geçici olarak emanet etmesi gibi tanınan– zata mahsus bir tür ekspertiz kurumu yetkisinden ibaret olduğu ayan beyan görülecektir.

Oysa ki, işverenler doğrudan bir taraf ve işçiler de apayrı bir taraftır. (İşverenlerin ve işçilerin ayrı birer taraf olmadığını, bir bütün olduğunu ileri sürecek olanlar ise zaten ILO’nun ilkelerini bile tanımıyor demektir.) Federal sistemle yönetilen ülkelerin bazı eyaletlerinde baş veren ve devletin yasama yetkisinin –münhasıran yönerge tanzimine mahdut kalsa bile– bir bölümünün işverenlere devredilmesiyle sonuçlanan bu uygulamanın gerekçesi sorulduğunda, “.... madencilik şirketlerinin (yani, işverenlerin) iş güvenliği konusunu devletten daha iyi bildiği....” hususu şifahen beyan edilmiştir (22). Yasama yetkisinin kısmen de olsa işverenlere devredilmesi, aslında bir evrensel hukuk skandalı olmaktan ziyade, sermayenin YDD ile (yani, kendisiyle) yasal yoldan peydahladığı gayrı meşru bir yasama çocuğudur. Ayrıca, işverenler için tanınan bu imtiyazın işçilere de tanınması ise, görünür gelecekte kesinlikle mümkün değildir (zira, işçiler iş güvenliği konularını devletten –zinhar– daha iyi bilemezler). Öte yandan, evrensel hukuk ilkelerine göre, yasal olan her uygulama da hukuken meşru değildir. Devletin uhdesinde bulunan belirli bir hukukî imtiyazın kısmen işverenlere devredilip de işçilere devredilmemesi ise, yasal olsa bile, evrensel hukuk ve adalet ilkeleri nezdinde meşru değildir. Binaenaleyh, işverenlere ‘de jure’ olarak tanınan bir hakkı işçiler de ‘de facto’ olarak iktisap etme durumunda kalmışlardır....

34

Page 31: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Ülkemizde işverenlerin zaten haddinden fazla küreselleştiği göz önüne alındığında :

Artık ülkemizdeki işçiler de küreselleşmeli, bunun başını da madenciler çekmeli ve Genel Maden-İş öncülüğünde –iş güvenliği denetimine bir biçimiyle müdahil olunarak– alternatif bir denetim cenahı, yani İşçi Denetimi ihdas edilmelidir.

Yukarıda TTK için söylenmiş olan her şeye rağmen, aslında Havza’daki iş güvenliği otokontrolu, sadece işkolumuzdakilere değil, ülkemizin bütün madencilik sektöründeki emsâllerine kıyasla yetkin bir sistemdir. Havza’da sadece bir yasal formalite gereği ihdas edilen fennî nezaret kurumu ise, adlî mekanizmanın vakit eriştiğinde üzerine çullanacağı bir günah keçisinden ibarettir. Havzadaki otokontrol sistemi, yönetici, mühendis ve nezaretçi gibi kalifiye eleman gücü ve uzaktan kumanda ve algılama sistemleri ile umumî veya ferdî koruyucu tesisat, makine-donatım, cihaz, ölçüm enstrüman ve düzenekleri gibi aynî sermaye birikimi bakımından, sadece madencilik sektöründeki değil, bütün ülke yüzeyindeki hiçbir kurumun ve işverenin yanına bile yanaşamayacağı düzeyde olup, devletin denetim sisteminden daha etkin ve ciddi bir işleyişe sahiptir. Havza’daki otokontrol sisteminin en önemli eksikliği, daha önce ayrıntılı olarak değinilen noksanlar ile güncelleşme rötarlarından da öteye, onyıllar boyu sadece istişarî bir organ olarak kalmasından ve herhangi bir yaptırım gücünün bulunmamasından kaynaklanmaktadır.

Haddizatında –ister meşru hak iktisabı, isterse hukukî vecibe yükümlenilmesi açısından olsun– otokontrol sistemi, sadece işveren tekelindeki bir kurumlaşma tarzı değildir. İşçi Denetimi de kesinlikle bir ütopya değildir. Ayrıca, dünya madencilerinin kendilerine has toplumsal hayat gelenekleri ve kurumlarının işlevsel gerekleri açısından, otokontrol da İşçi Denetimi de, bir potansiyel olarak tarih boyunca zaten her daim mevcut olmuş ve bazı kritik dönemeçlerde ete kemiğe büründüğü dahi görülmüştür. Örneğin, malûm 1990-91 Kış Episodu esnasında kök salan Grev Komiteleri gökten zembille inmemiştir; aksine, anılan potansiyelin kinetize olmasıyla ve yaklaşık iki yüzyıldır sınıfın genlerine programlanan anılan geleneklerin –bir anda işlevselleşip– kuvveden fiile terfi etmesiyle zuhur etmiştir.

Madencilerin geleneksel kurumlarını birbirine bağlamak; bunları koordine edip bir liyakat kategorizasyonu ve yetki hiyerarşisi çerçevesi içinde örgütlü olarak şekillendirmek; her bir nüve oluşumu, hem özerklik yetkilerine ve düzenlerine saygıda kusur etmeyip, hem de merkezî bir çatı altında disipline ederek toparlamak; bu kurumların, sadece iş güvenliği gibi canımızın teminatı olan konularda veya tüketici haklarının korunması gibi ekmeğimizin giderek küçülmesini engelleyecek diğer hayati önemi haiz konularda lâyığı veçhile işlev görmesini sağlamakla kalmayacak ve daha ileride –İşçi Denetimi’nden öteye, daha üstün aşamalara evrilerek başlı başına bir tür müdahil alternatif odağına ve bir tür kriz yerine çözüm üretme veya artık yönetememe yerine yönetme kurumuna tahvil edilebilecek olan– İşçi Demokrasisi’nin rüşeymini tohumlayacak adımların yolunu da açacaktır (27).

Kuruluş öncülüğü Genel Maden-İş tarafından üstlenilecek olan bir alternatif denetim sisteminin (yani, İşçi Denetimi’nin) etkinlik ve ciddiyet ehli bir kurumlaşmaya kavuşması halinde, Havza’daki otokontrol sisteminin onyıllardır sadece istişarî bir organ olarak kalması ve herhangi bir yaptırım gücünün bulunmaması (yani, otokontrol sisteminin resmen iğdiş edilmesi) nedeniyle giderek açılmakta olan gediğin tıkanması da kolaylaşabilecektir.

İşte tam bu kritik noktada, çocukluk illetleri hâlâ yeterince deva ve iflah bulamayan muhtelif ‘solcu’ çevreler ve eğilimler, yukarıda getirilen önerinin ilkesel veçhesini göz ardı edip ıskalayarak aşağıdaki karşı öneriyi getirebilirler :

“Kendi kendinize öneri sunmayı bırakın da, yerinizden kımıldayıp icraata geçin....”

35

Page 32: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

Her şeyden önce, altı defaten çizilerek vurgulandığı gibi, yukarıda anılan öneri müellif tarafından, belirli bir consensus sağlanması gerektiren temel ilkeler çerçevesinde ve öncülük kaydıyla getirilmektedir. Ayrıca, öncülük evrensel olarak münferit niyet ve inisiyatiflerle –ha diyende– oluşmadığı halde, bizim akl-ı evvellerle dolu güzelim ülkemizde her önüne gelen ‘öncülük’ etmeye kalkar ve ortalık yerde de sürüsüne bereket ‘öncü’ gezinir durur. Müellifin meramı olan öncülük ise, rızaen ve hakkıyla kazanılarak kitleler indinde meşruiyet kesbetmiş olan bir öncülüktür. Kaldı ki, İşçi Denetimi gibi güzide bir kurumun ihdası, tek başına ne Genel Maden-İş’in, ne şu veya bu sendikanın, ne de şu veya bu konfederasyonun ve hatta konfederal ittifakların üstesinden gelip kotarabileceği bir iş değildir. Zira, İşçi Denetimi’nin lâyığınca ciddi ve etkin bir biçimde ihdası, sadece işyerlerini değil, işçilerin yaşadıkları mekânları da kapsama alanına dahil edebilecek kapasitedeki bir çalışma tarzını ve örgütlenme zihniyetini gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, bu metinde anılan İşçi Denetimi kurumunun önce ihdasının öncülüğü, sonra da tesisi ve idamesi, aslî muhatap olarak sadece Genel Maden-İş Sendikası’na değil, aynı zamanda mümtaz Zonguldak Entelijansiyası ile Zonguldak Emek Platformu’na da sunulan temel ilke bazında bir öneridir. Bu ara başlığa sendika cenahı yerine ‘işçi cenahı’ ibaresini yerleştirmenin anlamı da budur.

Havza’da İşçi Denetimi rüşeyminin nema bulacağı en velûd ve jerminal ortam, can pazarı olan ocakların ta kendisidir. Zira, her şeyden önce, en temel insan hakkı olan can güvenliğinin teminatı için harekete geçemeyenleri, başka türlü hiçbir saik, hiçbir vesileyle yerinden bile kıpırdatamaz.

Yukarıdaki cümleden olmak üzere, aşağıda önerilen model gündeme alınıp müzakere edilmeli, geliştirilip zenginleştirilmeli, Havza’da insana ve emeğe dair ne varsa onlardan yana yer alan bütün kişi, kurum ve örgütler tarafından benimsenip desteklenmeli ve artık daha fazla beklemeksizin bir an önce hayata geçirilmelidir :

Genel Maden-İş’in şube yönetimleri bünyesinde kurulacak ve merkez yönetimi ile iş güvenliği servisinin koordinatif kumandası altında işlev görecek İş Güvenliği Komiteleri kurulmalı ve yukarıda öngörülmüş olan On Yıllık Şok Plan taslağının hedeflerini gerçekleştirecek uygun bir program kapsamında gereken çalışmaları başlatmalıdır. (Komite denince birden bire heyecana kapılmak da gerekmez; bu yeni oluşuma konsey, komisyon, encümen veya çalışma grubu gibi daha değişik bir ad da bulunabilir.) İş Güvenliği Komiteleri’nin kuruluş kadrosunun –şube başkanı, bir şube yöneticisi, iki emniyet nezaretçisi ve işçiler tarafından doğrudan seçilen üç üyeden oluşan– 7 kişilik bir öncü nüveden ibaret olması başlangıç için yeterlidir; daha sonra, bu kadro zenginleştirilerek her kartiyeye ve hatta her uzunayağa kadar kök salabilir. İş Güvenliği Komiteleri’nin çalışma programı ve tarzı ile işleyiş usûl ve esasları, iş güvenliği servisinin iştişarî rehberliğinde, merkez yönetim kurulu tarafından belirlenmelidir.

İş Güvenliği Komiteleri’nin çalışma programı ile iş güvenliği konusunda hedef gözetilen her tür eğitim programının ağırlıklı içeriği, hem insanlarımızın emniyet konularında yeterli ünsiyet kazanmalarını temin ederek onların bireysel meslekî niteliklerini yüceltecek; hem kendilerini lâgarlık, kayıtsızlık, boş vermişlik, atalet, cehalet, ilkel cesaret, disiplinsizlik, vs. gibi her çeşit doğal insanî zaaflarından arındıracak ve dolayısıyla –paniğe kapılmaksızın– öz canlarının kadir kıymetini bilmelerini kavratacak; hem de sadece birine yönelik gibi görünen herhangi bir tehlikenin, dönüp dolaşıp her an hepsini birden tehdit edeceği yönündeki evrensel temel gerçeği –üzerine basa basa vurgulayıp– kendilerine belleterek, onların yeni bir kollektif emniyet bilinci kazanmalarını sağlayacak bütün temel nosyon ve ilkeleri kapsamalıdır.

36

Page 33: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

ARTSÖZ

Birkaç akıllının birden attığı taşları çıkartmak için indiği kuyunun dibinde neredeyse debelene debelene boğulup gidecek olan müellif, yaralanmayla sonuçlanan kazalardan kalkıp İşçi Denetimi’ne kadar sürdü gitti. Ne var ki, Havza’daki emniyet ana temasını ele alacak herhangi bir kimsenin, ne atmış yıllık tarihî perspektifle, ne de senkronizasyonla uğraşmaya görünür gelecekte niyet etmesi epey zayıf bir ihtimal olduğundan; muhtelif araştırmacılar için kılavuzluk edecek olan bu incelemeye bahane olan anılan birkaç akıllıya, haddizatında sadece müellifin değil, buradaki sayısal veri ve parametreleri kullanacak başkalarının da müteşekkir olması gerekmektedir....

Çizelge 1 ile 4’teki zelilane manzara ortadayken, devletin düzenlediği “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftaları”nın münderecatında dile getirilenler; SSK’nın Kartal’a gökdelen örneği diktiği bilmemkaçyüz yatak kapasiteli Meslek Hastalıkları Hastahanesi için harcanan trilyonlar; üniversitelerin madencilik fakültelerinde işçi sağlığı konuları ve tıp fakültelerinde de nistagmus, ankilostomyoz, pnömokonyoz, vs. gibi meslek illetleri üzerine uzayıp giden doktorluk veya doçentlik tezleri için harcanan emek ve değerler; işçi sağlığıyla ilgilenen dernek, vakıf, laboratuar, vs. gibi bütün resmî ve gayrı resmî kurumların uğraşları; kömür kongrelerinin işçi sağlığı konularına ilişkin tekmil münderecatında yazılıp söylenenler; vs gibi daha bir sürü çabanın hepsi, ama hepsi beyhude emek ve değer israfı ile riyadan başka bir şey değildir.

Bir yandan “Madencilikte olur böyle şeyler....” diyenlere veriştiren birisinin öbür yandan böyle bir yargıya varması, yüzeyden bakıldığında feveran ve hezeyan yüklü bir çelişki olarak görülebilir. Ancak, meseleye daha derinden bakılıp işe biraz da alegori katıştırılacak olursa :

Hepi topu bir iki saat veya birkaç gün sonra urganını boynuna dolayacağı kurbanının ayakkabılarının ayaklarını sıkması dolayısıyla –kendisinin varis, arterioskleroz, vs. gibi muhtelif damar illetlerine duçar olması ihtimaline karşı önlem olarak, birkaç numara büyük ayakkabı giymesi yönünde göz ardı edilmez tavsiyelerde bulunup– kurbanının sağlığıyla yakından ilgilenen bir cellada, bir idam mahkûmunun galiz bir üslupla tepki göstermesi her ne kadar feveran ve hezeyanla yüklü bir çelişki oluşturuyorsa, müellifin vardığı yargının da o kadar feveran ve hezeyanla yüklü bir çelişki oluşturduğu ayan beyan görülecektir.

Maden ocaklarındaki ölümlü kazaların tekerrür boyutları orta yerde dururken, işkolumuzdaki işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında yapay gündemlere kapılıp hazan yaprağı gibi sürüklenilmesi abestir. İşkolumuzdaki iş güvenliği konularında, acilen ve ağırlıklı olarak ölümlü kaza gündeminin işlenmesi gerekir. Keza, Havza’daki işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında da, yine acilen ve ağırlıklı olarak, ölümlü kaza gündeminin müzakere edilmesi gerekmektedir. Havza’daki ölümlü kazaların tekerrür boyutları muasır medeniyet seviyesine eriştiği vakit, yaralanmayla sonuçlanan kazalar da, meslek hastalıkları da zaten kendiliğinden inanılmaz ölçüde gerileyecektir.

37

Page 34: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

On Yıllık Şok Plan, Hayatî Tehlike Değerlendirme Merkezi, Emniyet Kampanyası, Acil Durum Tertibi, vs. gibi kurum ve kavram kimlikleri işveren cenahına, İşçi Demokrasisi, İşçi Denetimi, İş Güvenliği Komiteleri, vs. gibileri de işçi cenahına pek aşina olmayabilir; aşina olmamaktan öte, biraz fazla aykırı da gelebilir. Ne var ki, bunlar müellifin üfürüğü olmaktan ziyade, bu gezegenin üzerinde her daim veya zaman zaman mevcut olmuş kavram ve kurumlardır. Öte yandan, Havza’daki ölümlü kaza tekerrür boyutunun, en mükemmeline olmasa bile, hiç olmazsa dünyadaki kıyaslanabilir emsâllerine yaklaşması da olağan ve rutin önlemlerle değil, ancak bu tür kurumların ihdası, tesisi ve idamesi suretiyle gerçekleştirilebilir. Artık olağanüstü önlemlerin acilen hayata geçirilmesi farzdır. Bu cümleden olmak üzere önerilen On Yıllık Şok Plan gerçekleşmeyecek bir rüya değildir. Yeter ki, Zonguldak Köylüsü’nün hayatına da en azından Bitom Köylüsü’nün hayatı kadar değer verilsin.... Bu öneri, önce ilke olarak benimsenmeli ve daha sonra da somut hedeflerle zenginleştirilerek kuvveden fiile terfi ettirilmelidir.

Maden Zabıtası kurumu da Cihet-i Devlet’e pek aşina olmayabilir; ama, hiç de aykırı gelmemesi gerekir. Maden Zabıtası, bu gezegenin üzerinde her daim mevcut olmuştur ve halen de yaşamaktadır; ama, Türkiye’de ise otuz yıl boyunca sadece kâğıt üzerinde mevcut olabilmiştir. Olur olmaz her konuda küçük ABD olmaya öykünen ve AB kapısında el-pençe divan bekleyen DEVLET, dönüp de Mine Safety and Health Administration (Maden Emniyet ve Sağlık İdaresi), Her (His) Majesty’s Inspectorate of Mines (Majestelerinin Maadin Teftiş Heyeti), Bergpolizei (Maden Zabıtası), Police des Mines (Maadin Zabıtası) gibi onyıllardır yaşayarak işleyen kurumlara ve kendisinin vazedip yine kendisinin ilga ettiği 6309 sayılı yasaya şöyle bir defa bakacak olduğunda, müellifin hiç mi hiç abartmadığını görecektir. Yeter ki, Türkiye’deki insan hayatına da en azından ABD, BK, Almanya ve Fransa’daki insan hayatı kadar değer verilsin....

Yukarıda önerilen On Yıllık Şok Plan ciddi olarak benimsenir ve öngörülürse, böyle bir planın gerçekleşecek bir rüya olduğuna yürekten inanılır ve gerçekleşmesi için Havza’daki her türlü insan kesimi tarafından, bilinçli olarak, elden gelen her türlü çaba harcanırsa, o zaman rüya ile gerçek arasındaki farkın da fazla bir önemi kalmaz ve kimseye hiçbir zararı dokunmaz. Zira, eğer rüyalarla gerçek arasında bir bağ varsa, zaten her şey yolundadır.

Yukarıda önerilen On Yıllık Şok Plan hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için gereken kaynakların tahsisi, aslen ve yasal olarak işverenin yükümlülüğündedir. Ancak, böyle bir planın gerçekleşmesi doğrultusunda etkin, uygun ve kararlı adımlar atıldığı ve bu adımların ciddi olduğuna kani olunduğu takdirde, halen dünyanın en helâl ekmeğini yiyen Zonguldak Madencileri de On Yıllık Şok Plan için katkı ve özveride bulunmaktan hiç geri durmazlar. Varsın, öyle olsun; onyıllar boyu kedi örneği sıçanlarla paylaştıkları ekmekleri, bir lokma da böylesine güzel bir rüya için eksilsin....

Eğer, yüz elli yıldır fuzulî yitip giden canların aziz anıları gerçekten yaşatılmak isteniyorsa, sadece artlarından acı ağıtlar yakıp kendileri için görkemli anıtlar dikmekle hiçbir iş bitmez. Ocaklarda daha fazla madencinin yok yere telef olması engellenebilirse, o zaman, kara bahtlı madenkeş taifesi, sadece kara yazılı kâğıt kalabalığının veya kara taştan dikilen anıtların üzerinde değil, artlarında bıraktıklarının yadında da her daim asude ve huzurlu bir yer bulup nisyana uğramaktan kurtulabilirler. O zaman, onyıllar boyu beyhude giden madenkeşler, hepi topu iki vardiya evvel beraber ekmek-zeytin yedikleri arkadaşlarının yüreklerinde daha yoğun olarak yaşayabilirler. O zaman, yok yere telef olan madenkeşlerin sadece anıları değil, bizzat kendileri de yaşayabilir veya artık yaşayamasalar bile ölümsüzleşebilirler. Zira, geride bırakılanların yüreklerinde yaşamak, bir bakıma, zaten hiç ölmemek demektir.

38

Page 35: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

KAYNAKLAR

(1) --------- :SSK Arşivleri.

(2) --------- :TKİ Arşivleri.

(3) ---------- :TTK(EKİ) Arşivleri.

(4) --------- :DİE Arşivleri.

(5) B. Savaşkan :Zonguldak Maden Kömürü Havzası Tarihçesi (1829-1989) / Havzanın Tarihî–İdarî–Hukukî Teknik ve Sosyal Safhaları, 1993. TTK Yayınları.

(6) E. Çatma :Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Asker İşçiler; Asker İşçiler, 1998. Ceylan Yayıncılık Ltd. Şt. Yayınları.

(7) ---------- :Into the Thirties; A Century (1889-1989) of Struggle of Britain's Miners in Pictures, 1989. NUM Yayınları.

(8) C. Kernot :The History of British Coal Mining; British Coal–Prospecting for Privatization, 1993. Woodhead Publishing Ltd. Yayınları.

(9) F. T. Moyer :Employment and Injuries in the Mineral Industries, 1965. US-DOI / Bureau of Mines Yayınları.

(10) ---------- :Fuels; Minerals Yearbook, 1966. US-DOI / Bureau of Mines Yayınları.

(11) ---------- :Conditions of Work; General Report of the Coal Mines Committee, 1970. ILO Yayınları.

(12) --------- :Mine Safety; Recent Developments in the Coal Mining (Report 1), 1995. lLO Yayınları.

(13) T. Özuslu :Dünya Taşkömürü Madenciliğinin Genç Ömründe Britanya Maden İşkolundaki Sendikaların Oynadıkları Mümtaz Rol Üzerine Amatör Toplumsal Tarih Denemeleri, 1998. UĞUROLA 1., 2., 3. ve 4. Sayılar; KESK / MADEN-SEN Zonguldak Şubesi Yayınları.

(14) ---------- :Charbonnages de France et Houillères de Bassin / Textes Généraux, 1958. CdF – Sérvice Juridique Yayınları.

(15) ---------- :Coal in Britain Today, 1967. NCB Yayınları.

(16) ---------- :25 Ans / 1946 (CdF) – 1971 (Groupe CdF), 197?. CdF Yayınları.

(17) ---------- :270 Ans d’Histoire, 199?. HBNPC Yayını.

39

Page 36: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

(18) ---------- :Уголь СССР, 1985. Издателство Недра Yayınları.

(19) E. Çatma :Zonguldak Madenlerinde Hükümlü İşçiler, 1996. KESK / MADEN-SEN Zonguldak Şubesi Yayınları.

(20) T. Özuslu :Yeni Binyılın Eşiğinde Dünya ve Türkiye Madencilik Sektörlerinin Genel Görünümü veya Geçmişte Kalan Bir Yüzyılın Kısa Madencilik Biyografisi, 2000. Yayınlanmamış Eğitim Semineri Notları.

(21) ---------- :One Death is Too Many; United Mine Workers Journal / Feb., 1993. UMWA Yayınları.

(22) G. V. Kızıl ve Prof. Dr. J: Joy :The Role of the Minerals Industry Safety and Health Centre in the Australian Minerals Industry and Education System; Türkiye 12. Kömür Kongresi, 2000. TMMOB Maden MO Yayınları.

(23) --------- :TMMOB Maden Mühendisleri Odası Arşivleri.

(24) M. Moore :‘A Shameful Record’ – Senate Probes MSHA in Oversight Hearings; United Mine Workers Journal / Feb., 1993. UMWA Yayınları.

(25) ---------- :Coal – Power for Progress / Coal – Fuel for Thought, 2000. WCI Yayınları.

(26) ---------- :Coal Information – 1998, 1999. OECD / IEA Yayını.

(27) A. Gramsci :İşçi Demokrasisi; İtalya’da İşçi Konseyleri Deneyimi, 1919. Belge Yayınları’nın 1989 Baskısı.

40

Page 37: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

METİNDE GEÇEN KISALTMALAR

Kısaltma Özgün Açılım Türkçe Meal

AAB - Avrupa BirliğiABD - Amerika Birleşik Devletleri

BBK - Birleşik Krallık

CCdF Charbonnages de France Fransa Kömür Kurumucwt Hundredweight (Imperial) (Eşdeğeri 58,06 kg olan bir İngiliz

tartı birimi.)D

DOI Department of the Interior (ABD) İçişleri İdaresiE

EKİ - Ereğli Kömürleri İşletmesiERDEMİR - Ereğli Demir-Çelik İşletmeleriERP European Recovery Programme

(Marshal Plan)Avrupa’yı Kurtarma Programı (Marşal Planı)

FFC - Federatif Cumhuriyet(i)

GGMİS - Genel Maden İşçileri Sendikası Gt - Milyar tonGSMH - Gayrı Safi Milli Hasıla

HHC - Halk CumhuriyetiHBNPC Houillères du Bassin du

Nord et du Pas-de-CalaisKuzey ve Pa-dö-Kale Taşkömürü Havzası

IIEA International Energy Agency Uluslararası Enerji AjansıILO International Labour Organisation Uluslararası Çalışma Örgütü

Kkt - kilo tonKESK - Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonukg - kilogram

LLtd. - Limitet

MMADEN-SEN - Maden İşkolu Kamu Çalışanları SendikasıMO - Mühendisler(i) OdasıMSHA Mine Safety and Health

Administration(ABD) Maden Emniyet ve Sağlık İdaresi

Mt - Milyon ton

41

Page 38: karacaahmet - MADENCİLİK REHBERİ · Web viewBuna göre, örneğin 10 Mt tuvönan kömür çıkartılan bir zaman kesitinde 36 kişinin ölmesi durumunda, bu incelemede 36 x (10

NNCB National Coal Board (BK) Ulusal Kömür KurumuNUM National Union of Mineworkers (BK) Millî Maden İşçileri Sendikası

OOECD Organisation for Economic

Co-operation and DevelopmentEkonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü

RRAG Ruhrkohle AG Ruhr Kömür AŞ

SSEKA - Selüloz ve Kâğıt Sanayi MüessesesiSSK - Sosyal Sigortalar Kurumu

Tt - tonTBMM - Türkiye Büyük Millet MeclisiTCK - Türk Ceza KanunuTCK - Türkiye Cumhuriyeti KarayollarıTİS - Toplu İş SözleşmesiTKİ - Türkiye Kömür İşletmeleri TMMOB - Türk Mühendis ve Mimar Odaları BirliğiTTK - Türkiye Taşkömürü Kurumu TÜRK-İŞ - Türkiye İşçi Sendikaları KonfederasyonuTV - Televizyon

UUMWA Union of Mine Workers of America Amerika Maden İşçileri SendikasıUS United States (Amerika) Birleşik Devletler(i)

WWCI World Coal Institute Dünya Kömür Enstitüsü

YYDD - Yeni Dünya Düzeni

ZZMİS - Zonguldak Maden İşçileri SendikasıΣ Sigma Toplam

42