karınca sayı 9

109
ODTÜ G.V. ÖZEL MERSİN İLKÖĞRETİM OKULU KÜLTÜR YAYINI Ocak 2012 SAYI 9 Büyüyünce Ne Olacağım Sevgili Atam Dinozor Haberleri Doğayı Seviyorum Duygusal Zekayı Tanıyalım Leylek Hikayesi Minik Eller Tatlı Diller Duygularım Düşüncelerim

Upload: odtue-mersin

Post on 08-Apr-2016

250 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

ODTÜ Mersin Kolejinin öğrencilerinin çalışmaların yer aldığı dönemlik dergi

TRANSCRIPT

Page 1: Karınca Sayı 9

ODTÜ G.V. ÖZEL MERSİN İLKÖĞRETİM OKULU KÜLTÜR YAYINI

Ocak 2012

SAYI 9

Büyüyünce Ne Olacağım Sevgili Atam Dinozor Haberleri

Doğayı Seviyorum Duygusal Zekayı Tanıyalım

Leylek Hikayesi Minik Eller Tatlı Diller Duygularım Düşüncelerim

Page 2: Karınca Sayı 9

İÇİNDEKİLER

Yeni Yıl Dileklerimiz 3

Büyüyünce Ne Olacağım 4

Minik Eller Tatlı Diller 8

Merak Ettiklerim 12

Sevgili Atam 40

Canım Öğretmenim 43

Canım Ülkem Türkiye 49

Yerli Malı ve Tutum Haftası 51

Dünya Çocuk Günü 52

Leylek Hikayesi 53

Simetriden Yaratık

Oluşturuyorum 60

Dinozor Haberleri 63

Mersin 65

Arkadaşlık 68

Doğayı Seviyorum 70

Sasalı Doğal Yaşam Parkı 74

Duygusal Zekayı Tanıyalım 76

Duygularım Düşüncelerim 79

2011 Yılında Türkiye'de Spor 105

Beaufort Ölçeği 108

Rüzgargülü Yapalım 109

* Kapak Resmi Eylül BEZCİOĞLU 4A

Page 3: Karınca Sayı 9

3

Page 4: Karınca Sayı 9

BÜYÜYÜNCE NE OLACAĞIM

4

Esma UZUN: Polis olmak isterim. Çünkü polis olmak çok güzel olmaktır. Beren Ege BAYRAM: İtfaiyeci olmak isterim. Bütün evlerin yangınlarını söndüreceğim itfaiye aracıyla. Yiğit SERT: Asker olmak isterim. Onların tankları var. Mehmet Can SAÇAR: Baba olmak istiyorum. Babamı çok seviyorum. Furkan IŞIKTAN: İnşaat adamı olmak istiyorum. Çünkü tüm evleri yapıyorlar. Ela UÇAR: Bilgisayar Mühendisi olmak istiyorum. Çünkü çok para kazanıyor. Eren Can SOYAL: Yılan kontrol edici olmak istiyorum. Çünkü onlar yılanları görebiliyor. Berkay ATASOY: Sporcu olmak istiyorum. Çünkü çok seviyorum. Canan ERGİN: Öğretmen olmak istiyorum. Çünkü seviyorum. Alp UYSAL: Tank askeri olmak istiyorum. Çünkü tanklar dönebiliyor. Meryem Nazal: Asker olacağım. Çünkü askerlik çok eğlenceli. Soydan ACAT: Araba sürücüsü olacağım. Çünkü babam gibi araba kullanacağım. Onur DEVRİLEN: Doktor olacağım. Çünkü herkesi muayene edeceğim. Elif KÖRKÜN: Doktor olacağım. Çünkü annem ve babam hastalandığında onlara bakacağım.

Page 5: Karınca Sayı 9

Alp UYSAL Hazırlık 5 Yaş Beren Ege BAYRAM Hazırlık 5 Yaş

Mehmet Can SAÇAR Hazırlık 5 Yaş Soydan ACAT Hazırlık 5 Yaş

Berkay ATASOY Hazırlık 5 Yaş Canan ERGİN Hazırlık 5 Yaş 5

Page 6: Karınca Sayı 9

Ela UÇAR Hazırlık 5 Yaş Furkan IŞIKTAN Hazırlık 5 Yaş

Meryem NAZAL Hazırlık 5 Yaş Onur DEVRİLEN Hazırlık 5 Yaş

Elif KÖRKÜN Hazırlık 5 Yaş Eren Can SOYAL Hazırlık 5 Yaş 6

Page 7: Karınca Sayı 9

Esma UZUN Hazırlık 5 Yaş

Yiğit SERT Hazırlık 5 Yaş

7

Page 8: Karınca Sayı 9

KAĞIT…………………. gibi beyaz. SEVMEK……………… gibi güzel. AĞLAYAN BİR ÇOCUK…………….. gibi huysuz. ZOMBİ……………..gibi korkunç. HAMBURGER…………….. gibi lezzetli.

Alp ALPAR Hazırlık 6 Yaş

8

Page 9: Karınca Sayı 9

Ahmet Çınar CAN Hazırlık 6 Yaş Alp ALPAR Hazırlık 6 Yaş

Azra SARI Hazırlık 6 Yaş

Boran AKDOĞAN Hazırlık 6 Yaş

Defne ÇOLAK Hazırlık 6 Yaş Demir GÜLER Hazırlık 6 Yaş

Deniz GÖKAYAZ Hazırlık 6 Yaş

9

Page 10: Karınca Sayı 9

Dilara DİNAR Hazırlık 6 Yaş

Ece AYTAN Hazırlık 6 Yaş Efe Emre ERAY Hazırlık 6 Yaş

İnsu SAĞLAM Hazırlık 6 Yaş

Kemal ERGİN Hazırlık 6 Yaş

Mert Hüseyin KAYA Hazırlık 6 Yaş

10

Page 11: Karınca Sayı 9

Othman Kaes AL-FADHILI Hazırlık 6 Yaş

Öykü Gizem KÜSMÜŞ Hazırlık 6 Yaş

Ronya Nehir TÜMTAŞ Hazırlık 6 Yaş Umut BAKIR Hazırlık 6 Yaş

Derin KURTULUŞ Hazırlık 6 Yaş

11

Page 12: Karınca Sayı 9

ÖYKÜMÜ RESİMLİYORUM

12 12 Aslı İBİŞ 1A

Page 13: Karınca Sayı 9

Faruk Arda TURGUTALP 1A

13

Page 14: Karınca Sayı 9

Mete ÖRS 1A

14

Page 15: Karınca Sayı 9

Zeliha Ela DOĞANYİĞİT 1A

15

Page 16: Karınca Sayı 9

Polen DOĞAN 1A

16

Page 17: Karınca Sayı 9

Irmak DÖNÜŞ 1A

17

Page 18: Karınca Sayı 9

Rebeka KIDEYŞ 1A

18

Page 19: Karınca Sayı 9

Efe Alp GÜLER 1A

19

Page 20: Karınca Sayı 9

Ada KESKİN 1A

20

Page 21: Karınca Sayı 9

Sarp Ali SERT 1A

21

Page 22: Karınca Sayı 9

Melisa ÖCAL 1A

22

Page 23: Karınca Sayı 9

Şenol Efe KALE 1A 23

Page 24: Karınca Sayı 9

Işıl ALTINTAŞ 1A

24

Page 25: Karınca Sayı 9

Yamaç ARİN 1A

25

Page 26: Karınca Sayı 9

Sude CANATAR 1B

26

Page 27: Karınca Sayı 9

Ozan ÖZ 1B

27

Page 28: Karınca Sayı 9

Enes İÇER 1B

28

Page 29: Karınca Sayı 9

Arda DEVRİLEN 1B

29

Page 30: Karınca Sayı 9

Ömer Mohamed MAKKİ 1B

30

Page 31: Karınca Sayı 9

Sude RAMAZANOĞLU 1B

31

Page 32: Karınca Sayı 9

Merve ÖRS 1B

32

Page 33: Karınca Sayı 9

Deren EZİCİ 1B

33

Page 34: Karınca Sayı 9

Sarp AKAR 1B

34

Page 35: Karınca Sayı 9

Mim Ozan TEMAMOĞULLARI 1B

35

Page 36: Karınca Sayı 9

Dersu KENDİRCİ 1B

36

Page 37: Karınca Sayı 9

İda KENDİRCİ 1B

37

Page 38: Karınca Sayı 9

Dila SOYLU 1B

38

Page 39: Karınca Sayı 9

Mina Göksu ASLAN 1B

39

Page 40: Karınca Sayı 9

SEVGİLİ ATA’M

ÇALIŞKAN ATA’M

Sizin yolunuzdan giderek hep çalışacağız. Ülkemizi kalkındıracağız. Bir cumhuriyet çocuğu olarak çok iyi eğitim görüyoruz. Biz de gerekirse savaşacak ve ülkemizi koruyacağız. Sizin gibi karanlıktan çıkıp aydınlığa ulaşacağız. Hep çalışkan olmaya çalışacağız. Sizin sayenizde biz şu an özgürce yaşıyoruz. Sağlığımız yerinde, çalışkan ve zekiyiz. Teşekkürler Ata’m!

Sidal KARAYTUĞ 2A

ÇALIŞKAN ATATÜRK’ÜM

Sevgili Mustafa Kemal Atatürk, Sizinle çok ilgiliyimdir. Babanızın adı Ali Rıza Bey, annenizin adı Zübeyde Hanım. Babanız siz çocukken öldü. Annenizle dayınızın evine gittiniz. Kardeşinizin adı Makbule Hanım. Siz çalışkan olmak istediğiniz için geri döndünüz. Siz Mustafa, çok çalışkansınız ve bunu kanıtladınız. Atam siz bu ülkeyi, milleti, halkı kendi canınızdan bile çok sevdiniz. Ata’m siz 25-30 saat hiç durmadan çalıştınız. Bu ülkeyi kurtardınız. Sizi çok seviyorum Ata’m!

Sabit Okan KARADENİZ 2A

SEVGİLİ ATA’M

Atam, herkesi savaşmaya inandırdın. Pes etmedin. Savaşarak bizi özgürlüğe kavuşturdunuz. Hep kalbimizde kalacaksın. Ülken için elinden ne gelirse yaptın. Çok çalışıp Kurtuluş Savaşı’nı kazandın. 25-30 saat çalıştığın zaman hiç yorulmadın gibi oluyorsun. Kadın erkek eşitliğini çıkardın, okul ve hastaneleri açtın. Seni asla unutmayacağım Ata’m! Savaşı, silahın olduğu için değil, çok çalışkan olduğun için kazandın. Çok teşekkürler Ata’m!

Eren DAĞDELEN 2A

ÖNDER ATA’M

En iyi, en cesaretli Türk sizsiniz Ata’m. Siz Türklerin kalbi, yüreğisiniz. Türklerin en büyük kahramanısınız önder Ata’m! Siz beyni en gelişmiş lidersiniz Ata’m. Sizde kahraman ruhu var. Düşmanı kovup, padişahı yolladınız. Antalya, Şanlıurfa, İçel, Adana her yer kuşatıldığı halde siz pes etmeyip savaştınız. Türklerin atasısınız Ata’m! Bu yeniliklere çok şey borçluyuz Ata’m!

Bartu KARADENİZ 2A

KAHRAMAN ATA’M

Siz bizim yani bütün Türkiye’nin

En iyi kahramanısınız!

Siz 1938 yılında öldünüz,

Siz, bu ülkeyi yükselttiniz,

Biz de sizin gibi Türkiye’yi yükselteceğiz!

Bu Türkiye’m için size minnettarız Ata’m…

Demir KURTULUŞ 2A

40

Page 41: Karınca Sayı 9

CANIM ATA’M

Canım Ata’m, siz ölmediniz,

Kalbimde yaşıyorsunuz!

Kalbimin kralısınız,

Hatta yurdumun kahramanısınız!

Canım Ata’m siz ana babamsınız.

En çok ben sizi seviyorum.

Sizi asla unutmam,

Benim canım Ata’m!

Sizi görmeyi çok isterdim…

Eylül GİZİR 2A

SEVGİLİ ATATÜRK,

Sen benim canımsın. Sizin doğum tarihiniz 1881. Ölüm yılınız ise 10 Kasım 1938. Ölümünüz herkesi çok çok üzdü. Keşke ben doğmadan ölmeseydin! Bu beni çok mutsuz etti. Sınıfça sizi çok seviyoruz. Siz her zaman bizim kalbimizdesiniz. Siz demokrasiyi başlattınız. Kadınları ve erkekleri güzel giydirdiniz. Herkese haklar verdiniz. Hiç planlarınızı aksatmadınız. Hep sizin gibi olmak isterim.

Sevgiler…

Ömer Faruk ÇAM 2B

SEVGİLİ ATATÜRK,

Bize bu yaşamı verdiğin için sana minnettarım. Senin için her şeyi yaparım. Senin ölümüne çok üzüldüm. Canım Atatürk’üm seni çok seviyorum. Sen bizi düşmanlardan kurtardın. Ben seni nasıl sevmem? Çok iyi bir insansın. Beni çok duygulandırıyorsun. Sen başkomutansın.Canım Atatürk’üm, sen yurdumuzu kurtararak çok büyük bir iş yaptın.

Sevgilerle…

İpek İNCEL 2B

SEVGİLİ ATATÜRK,

Sizi çok seviyorum. Sizi küçüklüğümden beri tanıyorum. Sizi herkes tanıyor. Çünkü siz yurdumuzu kurtardınız. Paraların üstünde bile varsınız. Bu yüzden herkes sizi tanıyor. Doğduğunuz tarih 1881, öldüğünüz tarih 10 Kasım 1938. Yaptığınız yenilikler çok güzel! 23 Nisan’ı bütün çocuklara verdiniz. Keşke sizi görebilseydim! Siz küçükken disiplinli ve planlı bir öğrenciydiniz. Neşe dolu biriydiniz.

Sevgiler…

Deflin TAŞDELEN 2B

41

Page 42: Karınca Sayı 9

CANIM ATATÜRK’ÜM,

Atatürk sen 1881 yılında doğdun. Cumhuriyeti kurdun. Sen cumhuriyeti kurmasaydın biz bu eğitimleri alamazdık. Düşmanları yendin, modern giyimi çıkardın. 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’a gittin. Samsun’da Kurtuluş Savaşı’nı başlattın. 10 Kasım 1938 yılında öldün. Atatürk keşke yaşasaydın! Seni çok seviyorum.

Sevgiler…

Enes DİNÇ 2B

SEVGİLİ ATATÜRK,

Türkiye’yi yeniledin. Sana minnettarım. Sen iyi, disiplinli, yurtsever biriydin. Bu seni başarılı bir asker yapıyordu. Senin sayende kadınlar artık özgür ve daha modern. Tren yolları yaptın. Bize ulaşım kolaylığı sağladın. Çok çalışkandın. Senden örnek alıyorum. Seni herkes sever. Keşke 100000 yaşına kadar yaşasaydın! Seni seviyorum.

Sevgiler…

Deniz Ozan BAŞTERZİ 2B

KURTULUŞ SAVAŞI

Bombalar geldi üstüne,

Yorgunluk düştü üzerine,

Bizim için kanlar döktün,

Öldün bizim için.

Sen kan, biz gözyaşı döktük.

Yürüdün, cumhuriyet için yürüdün.

Bayrağı hiç bırakmadın,

Bizi sevmekten yılmadın.

Kaan DERE 2B

ATA’M

Ey büyük Ata’m!

Sensin bizi kurtaran.

Sonsuza dek bizimle kal.

Sen ölünce çiçekler soldu.

Sana herkes teşekkür ediyor,

Seni tüm dünya seviyor,

Tüm dünya senin için ağlıyor.

Seni seviyoruz Ata’m.

Doğa Niran UÇAK 2B

42

Page 43: Karınca Sayı 9

CANIM ÖĞRETMENİM Canım öğretmenim, Siz, bizi karanlığa değil aydınlığa çıkarırsınız. Siz, biz çocukları geleceğin çocukları yapmak istersiniz. Siz, yurdumuzu kalkındırmak istersiniz. Sizler bizi eğitmek için emek harcadınız, aklınızı kullandınız. Sizler bizi değiştirdiniz. Sizler bizi eğitmek için çok şey yaptınız.

Yunus Emre SOYAL 2A

ÖĞRETMENİMİN İÇİ SEVGİ DOLU Öğretmenim sizin içiniz sevgi dolu. Siz güçlü ve sevgi dolu bir öğretmensiniz. Ülkemizi kurtaran, bize liderlik yapan. Doğruluktan şaşmayan bilge insan! Öğretmenim o bilge insan sizsiniz. Siz hep kalbimde yaşayacaksınız. Öğretmenim siz bize her şeyi öğrettiniz. Biz de bu ülkeyi kalkındıracağımıza söz veriyoruz!

Sami KAPTAN 2A

ÖĞRETMENİM Siz hep bizi seversiniz, Bizi eğitmek istersiniz. Bizi hep sevinç içinde görmek istersiniz. Sizin içiniz sevgi doludur. Sizi her çocuk sever. Siz de Atatürk gibi çocukları sever, Onları annesi gibi kucağınızda kollarsınız!

Defne AKKAYA 2A

SEVGİYLE SONSUZA KADAR GİDEN ÖĞRETMENİM! Sonsuzluğa el atan, Geçmişten geleceğe giden öğretmenim! Bilimi anlatan, Sanatı anlatan öğretmenim! Sevgiyle anlatan, çocukları geliştiren, Türk, Amerikan, İngiliz… Hepsine öğreten öğretmenim!

Orkun ÇIRAK 2A

CANIM ÖĞRETMENİM

43

Page 44: Karınca Sayı 9

ÖĞRETMEN

Öğretmen bilgili,

Temiz kalpli,

Sevecen,

Melek gibi,

Yufka yürekli.

Ailem gibi,

Vatan gibi,

Atatürk gibi.

Cem YORULMAZ 2B

CANIM ÖĞRETMENİM

Öğretmenim seni severim.

Sen kalbimdesin.

Canım öğretmenim,

Senin sevgin,

Kalbimde çok büyük.

Canım öğretmenim.

Ahmet Destan KILIÇ 2B

CANIM ÖĞRETMENİM

Sen öğrettin her şeyi öğretmenim.

Seni bütün kalbimle severim.

Bize Atatürk’ü öğrettin.

Senin sayende okuyorum, yazıyorum öğretmenim.

Seni çok seviyorum,

Canım öğretmenim.

Elif Buse UÇAR 2B

CANIM ÖĞRETMENİM

Canım öğretmenim,

Sen kalbimdesin.

Seni seviyorum.

Sen benim canımsın.

Yusuf NAZAL 2B

ÖĞRETMEN

Öğretmen bir ışıktır.

Her gün yeni bilgiler getirir bize.

O bir kraliçedir,

O bir melektir.

O bir bilgi hazinesidir.

O çok iyidir.

Sevgili öğretmenimi,

Hiç unutmayacağım.

Ege NALBANT 3A

ÖĞRETMENLER HAYAT VERİR

Öğretmenim en güzel varlık,

Sen melek,

Sen hayatsın.

Siz bizi sevdiniz, siz bizi övdünüz.

Siz öğretmenler,

En güzel varlıklar.

Bizim gözümüzde birer Atatürksünüz.

Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

Dila DÖNMEZ 3A

44

Page 45: Karınca Sayı 9

ÖĞRETMENİM

Öğretmenim öğretmenim,

Sen bizi büyüttün.

Şimdi bizde sıra,

Çalışıp başarılı olmada.

Sizi sonsuz sevgimizle seveceğiz.

Şanslıyız,

Çünkü öğretmenimiz var.

Çok mutluyuz,

Çünkü ODTÜ öğretmenleriyleyiz…

Hasan DİNLER 3A

ÖĞRETMENLERİM

Öğretirsin her zaman Türkçe’yi.

İngilizce’ de mesela başka bir ülkeyi,

Bazen dillerimde şarkılar yankılanır,

Matematikte bir, iki, üç diye sayılır.

Hayat Bilgisi dersinde,

Hayata dair bilmem gerekenleri bilirim.

Bilime yolculuk ile ,

Sağlığa yarar bilgileri öğrenirim.

ODTÜ Koleji öğretir dersleri.

ODTÜ Koleji öğretmenleri.

Duru KOYUNCUOĞLU 3A

ÖĞRETMENİM

Geç kalmadım bir gün bile,

Okula koştum,

Her gün sevginle.

Sırama oturdum bekledim,

Canım öğretmenim.

Geldin sınıfa,

Selamlaştık birlikte.

Seni çooooook seviyorum,

Melek öğretmenim.

Hep yanında olacağız,

Canım öğretmenim.

Korhan ACAT 3A

45

Page 46: Karınca Sayı 9

ÖĞRETMENİM

Sen bizi okuttun, eğittin.

Yeri geldi annem, babam oldun.

Hep dinledim seni, bilgiyi öğrendim.

Başarı yolunda ilerledim.

Canım öğretmenim.

Sudenas AÇIKGÖZ 3A

CANIM ÖĞRETMENİM

Canım öğretmenim benim

Meleğim, çiçeğim, böceğim.

Birinci sınıftayken

Güneş gibi doğdun sınıfa.

Hep öylesin hala güneşsin.

Hep öylesin öyle kalacaksın,

Canım öğretmenim benim.

Benim tatlı kumral öğretmenim.

Canım öğretmenim,

Sizi çok seviyorum.

Siz beni seviyor musunuz?

Bilmek isterim.

Ece BOZDOĞAN 3B

CANIM ÖĞRETMENİM

Canım öğretmenim.

Sen benim bilgi yumağım.

Sen öğrettikçe,

Biz öğrenmeye devam edeceğiz.

Bilginin ışığında ilerleyeceğiz.

Sen üzülme öğretmenim.

Etmeyiz seni mahcup.

Öğrettiğin gibi Atamızın izinde,

Geleceğe güvenle ilerleyeceğiz.

Ece TEMURTAŞ 3A

46

Page 47: Karınca Sayı 9

ÖĞRETMENİM BENİM

Öğretmenim benim,

Kelebek gibi sevgi saçar.

İlkbahardaki çiçekler gibi gülümser,

Annem gibi sarar beni.

Güneş gibi aydınlatır beni.

Sihirli tahtasında öğretir bize her şeyi.

Gülümser o güzel yüzüyle,

Benim o güzel öğretmenim.

Yiğit Kaan KAHRAMAN 3B

ÖĞRETMENİM BİR MELEK

Öğretmenim güzel bir melektir.

Ne zaman onu görsem sanki melek!

“Öğretmenler Günü”, “Melekler Günü”

O benim öğretmenim.

O güzel saçları, o güzel gözleri

Sanki önümde bir yıldız!

O benim öğretmenim, benim!

Onun güzelliği muhteşem!

O, en büyük en!

Ne zaman bana bir şey öğretse

O kalbime yerleşir.

Başöğretmen Atatürk,

Gönlümüzde en büyük!

Yaşar YAĞMUR 3B

ÖĞRETMENLERİMİZ

Öğretmenler,

Sevgi dolu neşeli öğretmenler,

Biz çocukları sevgi ile kucaklayan

Şu kişiler,

Öğretmenler!

Bize güvenenler, sevenler;

Kısacası melekler.

Her zaman iyi yapmak için düşünenler,

Öğretmenlerimizi sevelim,

Onlara değer verelim.

Tutkunaz ARIKAN 3B

47

Page 48: Karınca Sayı 9

ÖĞRETMENİM YAKTIN BENİ!

Öğretmenim yaktın beni cayır cayır.

Nasıl buldum ben seni öğretmenim?

Buldun kalbimin anahtarını,

Açtın kalbimin kapısını,

Benim değerli öğretmenim.

Beynimin mührünü açtın öğretmenim.

Ellerimin düğümünü bir tek sen açarsın öğretmenim.

Nasıl açtın öğretmenim,

Kalbimin kilidini, beynimin mührünü?

Ben seni severim,

Ben seni bilirim, seni tanırım canım öğretmenim.

Nasıl anlatayım sana,

Güzel kalpli öğretmenim?

Alp Kılıç ASLAN 3B

ÖĞRETMENİM

Okul çağım gelince,

Bir bakıyorum arkama

Annem ve babam yok yanımda.

Üzülürüm ama

Öğretmenim yatıştırır sonunda.

Teşekkürler öğretmenim

Ben sizi çok sevdim.

Okuttunuz bizi

Sevdiniz bizi

Biz de sizi öğretmenim.

Tolga METİN 4A

ÖĞRETMENİM

Şefkat, başarı, bilgi

Hepsi var öğretmenimde.

Sizi çok seviyorum.

Güzel bakışlarınız

İçimi ısıtıyor.

Siz varken yanımda

Güven duyuyorum.

Hiç korkmuyorum.

Bakışlarınız yetiyor bana.

Sevgili öğretmenim.

Cemre ONBAŞLI 4.A

48

Page 49: Karınca Sayı 9

CANIM TÜRKİYE’M

Doğduğum yer,

Yaşadığım yer Türkiye.

Düşmem aşağılara,

Çünkü bana öyle sıkı sarılırsın ki!

Sensiz bir gün bile karanlıkta geçer.

Bembeyaz ay ve yıldızın

Gözlerimi kamaştırdı.

Kırmızı rengin kalbimi çarptırdı.

Canım Türkiye!

Arın Kaan KURTULUŞ 2A

TÜRKİYE’M

Türkiye’m canım Türkiye’m,

Severim seni.

Birtanemsin,

Sensiz yaşayamam!

Burada büyüdüm,

Seni terk etmeyeceğim.

Her şeyim burada

Canım Türkiye’m!

Selina ALPAR 2A

CANIM ÜLKEM

Seni hep kucakladım ülkem,

Her yerden farklısın.

Her yerden güzelsin,

Benim canımsın!

İçimizdesin hep ülkem,

Seni çok seviyoruz.

Sensiz olmaz bu dünya,

Benim canım ülkem!

Mert ÖZEL 2A

CANIM TÜRKİYE

Benim doğduğum yer Hollanda ama

Ben senin toprağını daha çok seviyorum.

Hem de senin toprağında oynamak daha eğlenceli.

Senin toprağında çok eğlenceli şeyler var.

Dünyada en sevdiğim ülke sensin.

Ben en çok aslanı severim,

Ama seni aslandan da çok seviyorum!

Taha ÖZGÜVEN 2A

GÜZEL TÜRKİYE

Bizim özgür Türkiye’miz

Etrafı denizlerle çevrili.

Her yerden çok güzelsin,

Biz burada özgürüz Türkiye’m!

Okulum, ailem ve ben burada yaşıyoruz.

Burada okuyorum,

Burada yaşıyorum!

Bu Türkiye ne kadar güzel!

Aziz Can YAZICI 2A

CANIM ÜLKEM TÜRKİYE

49

Page 50: Karınca Sayı 9

CANIM TÜRKİYE’M

Gökyüzünde uçuşan kuşlar seninle,

Toprağında yetişen çiçekler seninle,

İçindeki kalpler seninle,

Ne güzel bir ülke Türkiye!

Minik, büyük ne fark eder,

Sen seversin bizleri.

Güvendik sana bütün kalbimizle,

Sen bırakmadın bizleri.

Bizde seni bırakmayız.

Canım Türkiye’m.

Emine Bade KOLUKIRIKOĞLU 2B

VATANIM

Yemyeşil vatanım,

Beni yaşatan,

Gül gibi kokan vatanım.

Biz seni hep seveceğiz.

Ay yıldızlı kırmızı bayrağım,

Benim kalbimdesin vatanım.

Bulutlara uçan vatanım,

Sevgili vatanım.

Tan UYSAL 2B

TÜRKİYE’M

Yurdum seni çok seviyorum.

Sen olmasaydın hiçbir şey yapamazdık.

En önemlisi beslenemezdik.

Yurdum seni çok seviyorum.

Herkes seni seviyor eminim,

Canım benim,

Türkiye’m sen güzel bir yersin.

Yiğit Eren UÇLAR 2B

CUMHURİYET

Ben bir şarkıyım,

Her an dudaklardayım

Ben bir ağacım,

Her an sulanmaktayım

Kalplerin unutulmazıyım!

Bir güneş sayesinde,

Hayal olmaktan çıktım,

Bin bir kalp sayesinde

Hala anılmaktayım.

Sonsuzluğa anılacağım,

Bir daha hayallerde saklı kalmayacağım

İnsanlığı başı boş bırakmayacağım

Sonsuza dek yaşayacağım

Öykü ATASOY 5A

TÜRKİYE

Yemekleriyle

Kültürüyle

Güzellikleriyle

En güzel ülkedir Türkiye

Bir başkadır bizim ülkemiz,

Bu toprakları kimseye vermeyeceğiz.

Türkiye’ den,

Hiç vazgeçmeyeceğiz.

Ece ERTAN 5A

50

Page 51: Karınca Sayı 9

YERLİ MALI VE TUTUM HAFTASI

Türk malı benim,

Sevdiğim Türk malım.

Türk malı isterim ben,

Kendi malını kullan ey Türk!

Çin malı almam ben,

Türk malı alırım ben.

Siz Türk’ün mü,

Yaksa Çin’in mi kazanmasını istersiniz?

Ben Türk’üm,

Türk malı kullanırım!

Şevval Deniz AKDENİZ 2A

YERLİ MALI VE TUTUM HAFTASI

Meyvelerin en güzeli Türkiye’nin,

En iyi meyveler, armutlar

Burada yetişir.

Marketlerden Japon malı alan var,

Mark verip malı almayalım!

Pazarlardan yerli malı alalım.

Türkseniz, Türkiye kazansın.

Nur Nergis SEVİM 2A

YERLİ MALI VE TUTUM HAFTASI

51

Page 52: Karınca Sayı 9

DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ

Çocuklar dünyanın geleceğidir.

Çocuklar dünyanın umududur.

Çocuklar olmazsa dünyanın anlamı kalmaz.

Çocuklar bir inci gibidir.

Çocuklar dünyanın anlamıdır.

Tuna Tuncay ÖZER 2B

Çocukların geleceği bir çiçek gibi açık olsun.

Çocukların geleceği herkes için önemlidir.

Çocuklar büyüdükçe geleceğe daha büyük adımlar atarlar.

Ertem ERENER 2B

Çocuklar mutluluktur.

Çocuklar bizim geleceğimize mutluluk getirir.

Çocuklar mutlu olsun, dünyamızı coştursun.

Sena OKUR 2B

52

Page 53: Karınca Sayı 9

OYUN OYNAYALIM MI?

Ormanda sabahın ilk saatleriymiş. Herkes, hatta bütün hayvanlar cıvıl cıvıl sesler çıkarıyorlarmış. Ormanların en kurnaz tilkisi herkesi gözetliyormuş. Bazı leylekler yan yana durmuş, tek ayaklarının üstünde duruyorlarmış. Tilki, tek ayakta durma yarışı yaptıklarını sanmış.

Demiş ki:

-Hey! Başlamayın, ben de oynayacağım.

Leylekler anlamamış. Sonra en küçük olan leylek onu duymuş. Hemen tilkinin yanına gidip:

-Neden bizi rahatsız ediyorsun ? demiş.

Tilki oradan kaçıp onların dinlendiğini anlamış ve bilmediği şeylere burnunu sokmaması gerektiğini bir kez daha anlamış.

Elis EZİCİ 3A

BEN ve ARKADAŞIM LEYLEK

Sıcak mı sıcak bir yaz sabahıymış. Şehirlerin birinde, küçük bir çocuk yaşarmış. Bu çocuk bir gün denizde yüzmeye gitmiş. Evleri de deniz kıyısına çok yakınmış. O da ne? Kıyıdan gelen bir sesle çocuk irkilmiş. Sesin geldiği yere kulak vermiş ki bir de ne görsün? Bu ses annesine aitmiş.

-Ayyyyyy! diye tiz bir sesle çığlık atıyormuş.

Bunun üzerine küçük çocuk hemen apar topar denizden çıkmış ve eve doğru koşmaya başlamış. Eve geldiğinde bir de ne görsün? Kocaman bir leylek evin ortasında duruyormuş. Küçük çocuk annesine dönüp:

-Anne, ben bu leyleğin yuvasına gitmek istiyorum, demiş.

Annesi:

-Immmmmm, sanırım gidebilirsin, demiş.

Küçük çocuk:

-Yaşasııııııııın! diye bağırmaya başlamış. Leylekle birbirlerine sarılmışlar.

Leylek çocuğu havalara uçurup taa uzaklara, sihirli bir ormana götürüp yuvasını göstermiş. Çocuk için çok eğlenceli gelmiş bu gezi ama biraz zaman geçince çocuk evini ne kadar özlediğini anlamış. Bu durumu fark eden leylek onu eve götürürken birden gelen sesle küçük çocuk irkilmiş. Meğerse küçük çocuk odadaki koltukta uyuya kalmış, gelen ses de kardeşinin oyuncağını yere düşürme sesiymiş.

Tüzün Mert TÜLÜ 3A

LEYLEK HİKAYESİ

53

Page 54: Karınca Sayı 9

LEYLEK VE CEM

Bir yaz günüydü. Cem ve ailesi sahile gitmişlerdi. Cem ve arkadaşı denize girmişlerdi, oyun oynuyorlardı. Cem, birden kıyıda yaralı bir leylek gördü. Hemen ona doğru yüzmeye başladı. Ne olduğunu anlayamayan arkadaşı da onunla beraber yüzmeye başladı. Kıyıya geldiklerinde bir de ne görsünler? Leleğin ayağı yaralıydı. Cem hemen annesiyle babasını çağırdı. Cem’ in annesi arabadan yardım çantasını getirdi. Annesi leyleğe yardım etti ve arabaya leyleği yavaşça soktular. Babası eve gelince leylek için kocaman bir kulübe yaptı. Kulübenin içine bir minder koydular. Leyleği oraya yavaşça oturttular. Annesi leylekle ilgilendi. Leylek bir süre sonra evcilleşti. Cem, leyleğin kulübesinden hiç ayrılmak istemiyordu. Sık sık onun yanına gidiyor, onunla oyunlar oynuyordu. Bir gün yine leyleğin kulübesine gitti. Ama leylek orada yoktu. Cem çok şaşırdı, gözleri doldu. Kafasını kaldırdı, gökyüzüne baktı. Leylek sevinç içinde uçuyordu. Cem leyleği,leylek de Cem’i çok ama çoooook özledi....

Arda ÇİÇEK 3A

YARALI LEYLEK

Bir yaz sabahı Can ve Ali kumsaldan geçerken yaralı bir leylek gördüler. Yaralı leylek, acı içinde inliyordu. Hemen onu hastaneye götürmek istediler. Hastane aradılar, taradılar ama bir tanesi bile açık değildi. Çok çaresizlerdi. Ellerinden gelen her şeyi yaptılar ama başaramadılar. Birden gökyüzünde bir pırıltı belirdi. Can ve Ali gözlerini bu pırıltı nedeniyle bir türlü açamıyorlardı. Gözlerini tam açmışlardı ki bir de ne görsünler? Karşılarında kanatları olan, elinde yıldız şeklinde bir sopası bulunan bir peri vardı. Peri eline bir avuç deniz suyunu aldı. Leyleğe içirdi. Leyleğin iniltisi bir anda dindi. O da ne? Yarası da yavaş yavaş kapanmaya başladı. Bunu gören Ali ve Can çok sevindi. Leylek ise bu durumdan çok memnundu.

Efehan EFE 3A

54

Page 55: Karınca Sayı 9

ORMANDA KAYBOLMAK

Bir gün bir çocuk, ormandan geçerken bir kurt, bir de leylek görmüş.

Çocuk:

- Merhaba leylek! Merhaba kurt! Buralarda ne yapıyorsunuz?

Leylek:

- Ben buralarda yemek arıyorum, sen ne yapıyorsun?

Çocuk:

- Ben annemi arıyorum, buralarda olması gerekiyor.

Leylek:

- Annen anneannene gitti, kurabiye götürdü, demiş. Ondan sonra leylek ve kurt konuşmuşlar ve biz en iyisi bu kızı kaçıralım demiş ve çuvalı sapladıkları gibi kızı kaçırmışlar.

Leylek:

- Çok iyi iş başardın kanki demiş.

Kurt:

- Sen de kanki demiş. Ve bir süre kızı ellerinde tutmuşlar. Sonra aralarında konuşup şöyle demişler:

Kurt:

- Bence bu kızı bırakalım, demiş.

Leylek:

-Bence de, demiş. Sonra yaptıklarından utanıp mutlu mesut yaşamışlar.

Ceylin CANATAR 3A

LEYLEK

Merve çok mutsuzdu. Çünkü sitelerinde hiç arkadaşı yoktu. Oysa Merve çok iyi kalpli bir çocuktu. Merve o mutsuz olduğu anlardan birinde, deniz kıyısına gitti. Denize girmek istedi. Ancak altın rengi kumlarda bir gölge gördü. Denize baktı ve daha önce hiç görmediği bir şey gördü. Bir leylek! Yanına yaklaştı. Leylek çok güzeldi. Boynuna bir ip bağladı. Onu eve götürmek beslemek geldi içinden. Annesine gösterdi. Annesi “Hayır!” dedi. Merve yalvardı; ama annesi kesinlikle kabul etmedi. Bu yüzden Merve ona deniz kıyısında bakmaya başladı. Leylek, Merve onunla ilgilendiği için çok mutlu oldu. Birlikte çok ama çok eğleniyorlardı.

Zehra Naz AKKÖSEOĞLU 3A

55

Page 56: Karınca Sayı 9

LEYLEKLER

Her zamanki gibi leylek, gökyüzünde öylesine uçuyordu. O da ne? Bir anda aşağıda bir değişiklik fark etti. Dikkatlice bakmaya başladı. Daha önce hiç bu kadar güzel bir yer görmemişti. Gördüğü yer o kadar temizdi ki gözünü alamıyordu. Hemen diğer leylek arkadaşlarına haber verdi. Böylesine güzel bir yeri onlar da görmeliydi. Hep birlikte aşağı inip bu güzel yerleri gezmeye başladılar. Burada bazı insanlar kötü bazıları ise iyiydi. Sonra masmavi denizler dikkatlerini çekti. Bu maviliklerin içinde yaşayan o sevimli balıklarla konuştu. Onlara:

- Merhaba balıklar, nasılsınız? dedi.

Balıklar:

- Biz çok iyiyiz. Denizlerimiz yani bizim yaşam yerimizin kıymetini önce insanlar bilmiyordu. Ama artık hatalarını anladılar. Tek bir atık bile yok denizimizde. Masmavi yuvamızda neşe içinde yaşıyoruz, dediler.

Sonra bir arkadaşının seslenmesi ile irkildi. “Artık gitmeliyiz!” diye bağırıyordu. Leylek buna bir anlam verememişti. Arkadaşı onu fark etti. Ona:

- Mevsim artık değişiyor. Gitme zamanı. Kış olmadan göç etmeliyiz. Biliyorsun değil mi?

Leylek:

- Aaa! O da nereden çıktı? Ben bunu hiç bilmiyordum, dedi.

Arkadaşı ona güldü. Ona:

- Bizler soğuk havada yaşayamayız. Bunun için sıcak yerlere gitmeliyiz. Bunun için de hemen hazırlanmalısın! dedi.

Leylek telaşla balıklara veda etti. Hemen hazırlanmaya başladı. Hep birlikte arkadaşları ile uzak diyarlara doğru uçmaya başladılar. Neşe içinde yollarına devam ettiler.

Cemre Deniz KURU 3A

56

Page 57: Karınca Sayı 9

LEYLEKLER İŞTE!

Bugün güzel bir gündü. Çünkü leyleğim Şirin’e takla atmayı öğrettim. O da şimdi gelip gelip beni öpüyor. O yüzden sizden bir dakika istiyorum.

-Şirin, lütfen yapma!

-Of, tamam Melike!

Sonunda rahatladım. Of ya! Sonbahara yani güz mevsimine yaklaşıyoruz. Havalar soğumaya başlıyor. Göçler başladı. Acaba Şirin’de göç edecek mi? Ben bir anneme sorayım. Eğer Şirin gidecekse ben de valizimi hazırlayayım. 3 dakika sonra hazırlanmış olarak aşağı indim. Annemler Kıbrıs için uçak biletini almışlar. Kıbrıs sıcak olduğu için Şirin oraya gitmiş olabilir.

Uzun bir yolculuktu. Şu an uçaktan iniş yaptık. Bence ilk bakmamız gereken yer orman! Bakalım Şirin burada mı?

-Şirin, Şirin gel buraya! Haydi, eve gidiyoruz.

-Tamam Mert geliyorum.

-Aman Allah’ım rüya mı görüyorum ben?

Görkem DÖNMEZ 3B

BİR ADAMIN İYİLİĞİ

Zamanın birinde bir adam varmış. Bu adam leylekleri çok severmiş. Her gün bir leylek görmek için parka gidermiş. Uzun zaman olmuş, bir leylek görememiş ve bu, adamı çok üzmüş. Artık parka gitmekten sıkılmış. Tam dönmek üzereyken bir leylek yavrusu görmüş. Bir mektup yazarak ona vermiş.

“Bir gelseniz buraya, sizi görmek isterim. Siz leylekler ne kadar güzelsiniz. Sizin hastalığınızı iyileştirsem inanın çok mutlu olurum.”

Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra adam parka yeniden gitmeye karar vermiş. Bir bakmış ki leylekler orada! Yavru leylek çok hastaymış. Adam yavru leyleği eve götürüp ona bakmaya başlamış. Ama yavru leylek hala iyileşmiyormuş. Adam buna çok mu çok üzülmüş. Düşünmüş, taşınmış aklına hayvan kliniğine gitmek gelmiş. Klinikte uzun süre kalan leylek iyileşmiş. Adam buna çok sevinmiş, mutluluktan havalara uçmuş.

İyileşen leylek ve ailesi adama minnettar kalmış ve her zaman onu ziyarete gelmişler.

Barış Berk KİNEŞCİ 3B

57

Page 58: Karınca Sayı 9

LEYLEK YARALANDI!

Bir gün Boby adında güzel mi güzel bir anne varmış. Anne leyleğin üç tane çocuğu varmış. Yavrular hep bir ağızdan:

-Artık biz büyüdük anne! Tek başımıza idare edebiliriz.

Anne:

-Peki, demiş. O zaman hayata artık bensiz devam edin.

Anne üzülerek oradan uzaklaşmış. Yolda ağlayıp gidiyormuş, birden yere düşmüş. Bir kız çocuğu leyleği görüp annesine ve babasına:

-Hey bakın, orada bir leylek var!

Kız çocuğu ve ailesi koşarak leyleğin yanına gitmişler. Hemen bir veterineri aramışlar. Sağlık ekibi gelmiş ve leyleğe pansuman yapmış. Leylek:

-Size çok minnettarım, demiş. Görevliler:

-Önemli değil. Biz sadece işimizi yaptık, demişler ve oradan ayrılmışlar.

Uzaktan olanları izleyen yavru leylekler, ellerinde çiçekle annelerinin yanına gelmişler. Bir daha annelerini üzmeyeceklerine dair annelerine ve aileye söz vermişler.

H. Kaan OLCAR 3B

FOLERDEK’İN MACERALARI

Sıcak bir köy varmış. Bu köyde yaşayan yaşlı bir insanın Folerdek adlı bir leyleği varmış. Bu adamın köydeki tek arkadaşı Folerdek’miş. İkisi birbirini çok severmiş.

Günün birinde Folerdek çok hastalanmış. Yaşlı adam, leyleğin ölmesinden korkuyormuş. Üsteli kış da geliyormuş. Yaşlı adamın veteriner çağıracak ve Folerdek’in tedavisini yaptıracak parası yokmuş. Yaşlı adam para bulmaya çalışırken havalar iyice soğumuş ve kış gelmiş. Folerdek’in hastalığı iki kanadındaymış, uçamıyormuş. Sonunda yardımsever bir veteriner onlara yardım etmeyi kabul etmiş. Folerdek ve yaşlı adam sevinçten havalara uçmuş. Gerçekten de Folerdek’in tedavisi yapılmış, fakat bir sorun varmış. Kış geldiği için her yer buz tutmuş. Eğer Folerdek dışarı çıkarsa donarak ölürmüş. Bu nedenle bu kışı evde geçirmeye karar vermiş.

1 yıl sonra…

Folerdek iyice büyümüştü. Artık eve sığmıyordu. Göç edecekti ama yaşlı adamı bırakmak istemiyordu. Yaşlı adamın aklına bir fikir geldi. Folerdek’in sırtına binecek ve birlikte uçacaklardı. Folerdek bunu büyük bir mutlulukla kabul etti. Birlikte uzun ve güzel bir yolculuğa çıktılar. İşte gerçek arkadaşlıklar da böyle olur.

Emre AKÇA 3B

58

Page 59: Karınca Sayı 9

LEYLEK VE KUŞ

Bir yaz günü bir leylek dışarıya, gezmeye gitmiş. Orada bir kuşla arkadaş olmuş. Birlikte koşmaya karar vermişler ve koşmaya başlamışlar. Karşılarına bir kız çıkmış. Leylek kız çocuğuyla tanışmak istemiş ve kızın yanına gitmiş.

Kız leylekten çok korkmuş. Leylek kıza, ondan korkmaması gerektiğini söylemiş. Birlikte oyun oynamaya başlamışlar. Kız, leyleği evde beslemeye karar vermiş. Hemen eve gitmiş ve annesine anlatmış. Annesi:

-Kızım, evde hayvanlara bakmak çok zordur. Sorumluluklarını yerine getirmezsen onu üzebilirsin, demiş.

-Evet anne, ona bakmayı kabul ediyorum.

-Peki, kızım.

Leylekle kız evde çok eğleniyorlarmış. Kız okuldayken leylek hava almak için dışarı çıkmış. Yürürken ayağı kaymış ve yere düşmüş. Kızın annesi leyleği veterinere götürmüş. Veteriner leyleğin iyileşmesinin 3 ay süreceğini söylemiş. 3 ay su gibi geçmiş. Leylek hızlıca iyileşmiş. Herkes leyleğin iyileşmesine çok mutlu olmuş. Leyleğin gitme zamanı gelmiş. Leylek son kez kız çocuğuyla birlikte yatmış. Sabah olduğunda yeni evine doğru yola çıkmış.

Aslı AYDIN 3B

59

Page 60: Karınca Sayı 9

MOMO

Momo, sevimli bir yaratıktır. Mor kafalı, yeşil renkli, pembe ayaklıdır. Kocaman mor gözleri vardır. Dış görünüşü biraz patlıcana benzeyen bir yaratıktır. Momo çok iyi niyetlidir. Ama oyunlarda bazen mızıkçılık yapmaktadır. Arkadaş canlısıdır. Onu ortadan ikiye katlasalar her tarafı birbirinin aynısıdır. Yani simetriğidir.

Ece AKYURT 3A

BOMBOM

Simetri yaratığımın adı Bombom. Bombom, sarı gözlü, yeşil bacaklı, kırmızı vücutludur. Onu görünce herkesin içi ısınır. Çünkü o çok sevecendir. Herkese sürekli güler. Yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için programlanmıştır. Aslında Bombom’ a iyilik yaratığı da denilebilir. Vücudunun her yeri birebir aynıdır. Onun fotoğrafını çekenler, fotoğrafını ikiye katlayınca her yerinin birbirine eşit olduğunu görüp şaşkınlıklarını gizleyemezler.

Emir İÇEN 3A

SUZİ

Suzi’yi görenler simetri konusunu çok iyi öğrenirler. Çünkü Suzi o kadar yumuşak bir yaratıktır ki onu ortadan ikiye katlayabilirsiniz. Böylece birbirinin simetriğini görürsünüz. Bazen bir bölümünü gizleme özelliği ile ortadan bölünmüş gibi diğer yarısını saklayabilir. Ama siz buna aldanmayıp hemen bir simetri aynası yardımı ile onun diğer bölümünü görebilirsiniz. Bu yaratık sanki matematik dersinin simetri konusunu öğretmek için yaratılmış gibidir.

Selin Deniz AKDOĞAN 3A

SİMETRİDEN YARATIK OLUŞTURUYORUM

60

Page 61: Karınca Sayı 9

DİDO

Benim yaratığımın adı, DİDO. Dido’nun sivri dikenleri, yarı yıldız gözleri, kırmızı bir burnu var. Dido sevinçlidir. Çünkü mutlu olmayı çok sever. Dido’nun kolları ve ayakları yoktur. Dido’nun yüzeyi tırtıklı ve parlaktır. İnsanlara ve tüm doğaya mutluluk vermek için elinden geleni yapmaya çalışır.

H. Yiğit ALPAN 3B

DOMBİK

Benim yaratığımın adı, DOMBİK. Dombik, turuncu saçlı, mavi kulaklı ve birazcık kilolu bir yaratıktır. Her zaman mutludur. Uzun boylu ve uçma yeteneğine sahiptir. Korktuğu zaman tüm dişlerini görebilirsiniz. Ne kadar üzülse de her zaman güler yüzlü olmaya çalışır. Umarım bir gün Dombik’le tanışırsınız!

Mertcan METİN 3B

KUFİ

Benim yaratığımın adı, KUFİ. Kufi’nin gözlerinin beyaz kısmı tırtıklıdır. Ağzı bıyık şeklindedir. Kendi derisi parlak, burnu çok küçük ve yuvarlaktır. Kendisi sevimli bir buluta benziyor. Gözleri de kendisi gibi mavi renklidir. Mutluluk onun ikinci adıdır. Bana göre çok şirin ve güzel bir yaratığa sahibim.

Dila Sude TECER 3B

PONPOŞ

Benim yaratığımın adı, PONPOŞ. Ponpoş, pembe gözlü, yeşil elli ve mor simli bir teni olan yaratıktır. Ponpoş’un bazı huyları vardır. Bunlar:

1. Hayvanları çok sever ama sıçanlardan nefret eder. Hayvanlar için her şeyi yapmak ister.

2. Yemeklere bayılır ve en çok mercimek çorbasını içmeyi tercih eder. Ohhh, nefis!

3. Sevgi doludur, herkese neşe saçar.

4. Çalışmayı çok sever. Paylaşmak ve arkadaşlık onun için çok önemlidir.

Gamze BAYAR 3B

61

Page 62: Karınca Sayı 9

DİKEN TOPU

Benim yaratığımın adı, DİKEN TOPU. Diken Topu, dikenli, yaramaz, pembe gözlü, mavi saçlı, turuncu gövdeli, dikenleri çok sivri olan bir yaratıktır. Saçı mavi kalp şeklindedir. Mavi minik ayaklı, şirin, komik ve çok duygusaldır. Top haline geldiğinde kirpilerle oynamayı çok sever çünkü kendini onlardan sanır. 14 tane dikeni vardır. Çok sinirlendiğinde kendini korumak için dikenlerini kullanır.

Ilgın Yağmur DAYE 3B

62

Page 63: Karınca Sayı 9

CANINI SEVEN KAÇSIN!

Flaş! Flaş! Flaş!

Kastamonu’da dinozor saldırısı!... Kastamonu birlikleri şehri yağmalayan dinozorları kışkırtmaya çalışıyor. Bir adam eline geçirdiği dinozoru şişe dizdi. Dinozorlar kimseyi dinlemeden, her yeri paramparça ediyorlar. Bombardıman uçakları ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Fakat Kastamonu’nun dayanacak gücü kalmadı. Kastamonu’daki dinozorların salyaları şehri sular altında bırakacak kadar fazla. Yanlış duymadınız, Kastamonu sular altında kalmak üzere!

Çağan Efe GÜNAYDIN 3B

DİNOZOR PARKI

Yeni açılan Dinozor Parkı’nda her çeşit dinozor kemiği bulmak mümkün. Dinozor Parkı’ndaki en eğlenceli oyun, dinozor kemiklerinden kaymak! Merak etmeyin! Kemiklerden kayarken düşmezsiniz ve zarar görmezsiniz. 3 hafta sonra kaldırılıyor, eğlenceyi kaçırmayın! Düşlerinizin peşinden koşun ve Dinozor Parkı’nı keşfedin. Maceraya dalmak sizin elinizde…

İpek TEKLİ 3B

DİNOZORLAR MERSİN’DE

12.10.2011 tarihinde Mersin’de, gerçek dinozor kemikleri bulundu. Hem de kemikler devasa boyuttaydı. Görenler hayret içinde! Bu kemikleri korumak için başbakan kemikler gibi devasa bir müze yaptırdı.

Şu ana kadar kemikleri görmeye gelenlerin sayısı, on binleri aştı. Bugün de müzenin açılışı yapıldı. Adı, Jurrassic Land oldu. Müzeyi gezen çocuklar, içlerinde en çok Treex’i beğendiklerini söylediler. Yetişkinler ise görüntünün çok korkutucu olduğunu söylediler.

Yaren ÇELİK 3B

DİNOZOR HABERLERİ

63

Page 64: Karınca Sayı 9

JURASSİC LANO’DA KATLİAM

Mersin Mezitli’deki müzede dinozorların maketleri canlandı! İçlerinden biri, müzeye giden bir çocuğu hiç acımadan yedi. Çocuğun son sözü “Ağzın çok pis kokuyor.” oldu. Çocuğun annesi T-rex’in derisini yüzdü. T-rex acı içinde öldü. Acılı anne ve müzedekiler T-rex’in içini açıp çocuğu çıkarttılar. Çocuk çıktığında her yeri salya içindeydi. Bu nedenle annesi çocuğuna sarılıp öpmedi. BU NASIL ANNE?

Yasemin ÇAKIR 3B

DİNOZORU KILIÇTAN GEÇİREN ADAM

Bir gün insanlar 1999 yılındayken bir T-rex dünyaya gelmiş. Büyümüş, büyümüş ve büyümüş. Sonunda 30 metre boyunda, 250 ton ağırlığında devasa bir dinozor olmuş. Bu arada “Daisy PORTER” adında bir adam da büyümüş. Sonra T-rex, bu adamın yaşadığı şehre saldırmış.

Daisy ise ordusunu toplamış ve dinozora saldırmış. Adamlar dinozorun her yerine hançerler, kılıçlar, mızraklar atıyorlarmış ama dinozor onları teker teker kırıyormuş. Daisy dayanamamış ve en uğurlu kılıcıyla beraber dinozor T-rex’e tırmanmış. T-rex sallanmış durmuş ama Daisy’i düşürememiş. Daisy kılıcı dinozorun kafasına saplamış ve kahraman olmuş.

Ada Beşir BAYRAKTAR 3B

64

Page 65: Karınca Sayı 9

MERSİN’İM

Ağaçlarının yaprakları her mevsim yemyeşil.

Portakal, limon çiçeklerin mis gibi kokuyor.

İyi ki burada yaşıyorum.

Senden hiç ayrılmak istemiyorum.

Benim güzel, şirin Mersin’im.

Yağmur BEYAZTAŞ 4A

MERSİN’İM

Akdeniz’in kıyısında parlar bir inci gibi.

Narenciye çiçeklerinin kokusu her yeri kaplar.

Gezerken doyamazsınız çiçeklerin kokusuna.

Ayrılmak istemezsiniz bu güzel yerden.

Çok güzeldir Mersin’im.

Aysu LÜLECİOĞLU 4A

MERSİN

Mersin cennetten bir köşesin.

Cihanda bir tanesin.

Masmavi denizin, güzeldir sahillerin,

Sıcak kanlıdır insanların,

Serindir yaylaların.

Aksel KONAR 4A

MEMLEKETİM

Gönlümde bir başkadır yerin.

Kışları ılık ve yağışlı,

Yazları sıcak ve kurak,

Yaylaları serin,

Her mevsim güzel Mersin’im.

Duru OKUYAZ 4A

MERSİN’İM

Dağların eteğinde,

Akdeniz’in kıyısında yer alırsın.

Yemyeşil bahçelerin,

Rengarenk kırların var.

Denizlerinde türlü türlü balıklar yaşar.

Çok özel bir yersin benim için

Mersin’im.

Mert ŞAHİN 4A

MERSİN’İM

Çok özeldir Mersin’im.

Gittiğimde başka illere,

Ararım güzel Mersin’imi.

Beklerim ilime dönmeyi,

Özlerim o güzel ve özel ili.

Mina GÜNDÜZ 4A

MERSİN’İM

En güzel iklim sende,

En güzel renkler sende,

Her mevsim güzel Mersin’im.

Lezzetlidir yemeklerin.

Tadına doyulmaz cezeryenin.

Dalya BALCI 4A

MERSİN

65

Page 66: Karınca Sayı 9

MERSİN

Akdeniz’in kıyısında limanı,

Portakal, limon diyarı,

Sakin sakin ışıldayan denizi,

Birbirinden güzel koyları,

Nesli tükenmekte olan Akdeniz fokları,

Kumsalında beyaz açan zambakları,

Sıcak kanlıdır insanları.

Kerem KUYUCU 4B

MERSİN’İM

Sahilinde martıların uçuşur.

Gökyüzün pırıl pırıl,

Parkların cıvıl cıvıl,

İçten gülüyorsun Mersin’im.

Buram buram sevgi kokuyorsun

Mersin’im.

Melisa ÜNAL 4B

ÇOK ÖZELDİR MERSİN’İM

Ekşi ekşi limonları,

Meşhurdur portakalı.

Uçuşur pamuk beyazı martıları

Güzel ağaçları, masmavi deniziyle,

Çok özeldir Mersinim

İdil YAZICI 4B

GÜZELLİKLERİYLE MERSİN

Bayırlarında papatyalar,

Masmavi denizinde yelkenliler,

Büyülüyor adeta herkesi.

Çok özeldir cezeryesi,

Meşhurdur tantunisi.

Eliz ŞAHİN 4B

CANIM MERSİN’İM

Cezeryesi çok güzeldir.

Adeta büyüler herkesi

Mersin’im benim.

Mis kokusuyla çağırır herkesi,

Mis kokulu Mersin’im.

Baturalp DOĞADAN 4B

MEMLEKETİM

Mersin’im benim,

Akdeniz’in incisi,

Şehirlerin birincisi,

Gök mavisidir denizi,

Turuncudur portakalı,

Yemyeşildir bahçeleri.

Aysu ÇAM 4B

66

Page 67: Karınca Sayı 9

TARSUS’UN ÇAĞLAYANI

Çağlayanın suyu geziye çıkmış,

Taşlarla tanışmış,

Üstlerini aşmış.

Gökdelenlerle savaşmış,

Tarsus’un Çağlayanı.

Yağmur ACER 5A

TARSUS’UN ÇAĞLAYANI

Çağlayan bir peridir,

Etrafa köpük saçan.

Çağlayan bir ezgidir,

Tarsus’u saran.

Aytaç Onur İLBEYİ 5A

TARSUS’UN ÇAĞLAYANI

Dolanır oradan oraya,

Erişilmez sırrına,

Dinlenir doya doya,

Bir başkadır bura.

Selim Han AKMAN 5A

67

Page 68: Karınca Sayı 9

ARKADAŞLIK

MUTLU KÖPEĞİM

Altın sarısı tüyleri,

Çok sevimlidir bakışları.

Can dostumdur benim,

Sevgi doludur.

Mutludur her zaman.

Mutluluktur onun hobisi.

Kötülüktür onun en çekindiği.

Lara YALGIN 4A

PIRLANTA KARDEŞİM

Benim bir Ekin’im var

Şekerpare gibi.

Benim Ekin’im,

Güneş saçlı.

Benim Ekin’im,

Kahverengi gözlü.

Gözü kestane şekeri,

Yanakları Amasya elması,

Huyları vardır gün ortasında

Biri oyundur, eğlence yolunda

Kim bilir diğerleri nedir?

Saysam saysam bitmez

Gün başlarken parlar

Şafak tutar.

Sevgili Ekin

Sevgisi bende çok derin.

Eren ATAKAN 4B

DOSTLUK

Bir duygudur,

Tanımlanmaz.

Bir sevgidir,

Anlatılmaz.

Kaynağı kalpten gelir,

Her zaman içindedir.

Bir çiçektir,

Her mevsim açar.

Bin bir kalptedir,

Dostluk kavramını içerir.

Öykü ATASOY 5A

DOSTUN HEP YANINDA

Diğerleri seni bıraktığında,

Dostun hep yanında.

Sıkı bağ vardır aranızda.

O seni sever sen onu,

Dostun hep yanında.

Gerçek dost bırakmaz seni,

Sen de onu.

Gerçek dosttur hep yanında.

Aytaç Onur İLBEYİ 5A

ARKADAŞ

Eğer varsa arkadaşın,

Mutlu olursun.

Çünkü yalnız değilsin,

Arkadaşların var yanında.

Sen onları sevmezsen,

Onlar da yakar topta,

Sana karşı birlik olup

Seni ebelerler!

BORAN ALTUNTOP 5A

68

Page 69: Karınca Sayı 9

DOSTUM

Hey dostluk neredesin?

İhtiyacım var sana.

Gel mutlu et beni.

Eğlendir her zamanki gibi.

Lunaparka gidip

Dönme dolaba binelim mi?

Dostum hep yanımda,

İyi, kötü zamanımda,

Mutlu , mutsuz anımda,

Korur beni her kötü zamanımda.

Arka çıkar hep bana,

Beni sever hayat boyunca.

Yağmur ACER 5A

YİNE YANIMDAYDIN

Her gün yanımdaydın

Beni hiç yalnız bırakmadın.

Hasta oldum

Yine yanımdaydın.

Canım sıkıldı

Yanıma geldin.

Beni hiç terk etmedin.

Beni hep sevdin.

Sana teşekkür ederim

Beni hiç yalnız bırakmadın

Bana yardım ettin

Seni çok seviyorum arkadaşım.

Çağla UYANIK 5A

DOSTLUK

Çok güçlü bir bağdır dostluk.

Kimseler koparamaz bu bağı.

Candan seversen arkadaşlarını,

Ömür boyu sürer bu dostluk bağı.

GÖKTUĞ UÇAK 5A

EN İYİ ARKADAŞIM

Bir gün rastladım sana,

Merak ettim o anda,

Adın nedir?

Sordum utana utana.

İkinci gün buluştuğumuzda

Oyun oynamak istedim seninle.

Saklambaç, kovalamaca

Ne varsa oynadık coşa coşa.

İyice tanıdım seni.

Sevgi dolu kalbimle

Dedim o anda:

En iyi arkadaşım olmalısın mutlaka!

Ayça ÖZTÜRK 5A

DOST

Dost diyerek sarılırsın.

Kimi zaman boşa gider emeğin,

Açıkta kalırsın.

Hep ararsın iyi bir dost.

Dostluk elini uzatırsın.

Umarım dostsuz kalmazsın.

Desmin ALPASLAN 5A

DOSTLUK

Arkadaşlarınla

Oyun oynarsın.

Gülersin eğlenirsin birlikte.

Her zaman onları

Ararsın.

Dost olmak istersin

Onlarla,

Bu her zaman olmaz

Aslında.

Kurarsan dostluk bağını,

Alamaz kimse arkadaşını.

Hep dostundur o senin.

Yiğit EKER 5A

69

Page 70: Karınca Sayı 9

DOĞAYI SEVİYORUM

KELEBEKLER

Rengarenk kelebekler,

Hepsi de mükemmeller.

Kahverengi, sarı, beyaz

İzlemeye doyum olmaz.

Uçuşuyor kelebekler:

Bahçede, sahilde,

Çiçekler üzerinde, evlerde,

İnsanları mutlu ediyorlar.

Karin TULUK 4A

DOĞA

Çevremdeki ağaçlar, kuşlar,

Şırıl şırıl akan dereler,

Verimli topraklar,

Renk renk çiçekler,

Hepsi doğanın içindeler.

Bu güzellikleri yok etmeyelim.

Hepsi bizimdir diyelim.

Kirletmelerine izin vermeyelim.

Doğayı sahiplenelim.

Onu çok sevelim.

Efe KAYA 4A

PAPATYA

Yemyeşil kırlardan,

Beyaz sarı renklerde,

Bakıyorsun bizlere.

Sana bakmaya doyamıyorum.

Senin bulunduğun kırlarda,

Hep yanında olmak istiyorum.

Benim güzel papatyam.

Senasu ÖZEL 4B

ARKA BAHÇEM

Bahçede çocuklar,

Cıvıl cıvıl kuşlar,

Çiçekler açmış,

Bana bakıyorlar.

Oynadım onlarla,

Yoruldum sonra.

Çocuklar geldi,

Enerji doldum birden.

Gökyüzü masmavi,

Yerler yemyeşil,

Saklambaç, kovalamaç oynadık.

Benim sihirli dünyamda.

Çok eğlendik .

Akşam olunca

Herkes gitti evine.

Yalnız kaldım ben yine.

Alara ALPAR 4B

70

Page 71: Karınca Sayı 9

LEYLEK

Havalar ısınınca bölgemize gelirsin.

Kuş cennetimizde beslenirsin.

Bacaların üstünde yuvanı yaparsın.

Çok güzeldir uçuşun.

Seni görünce tüm çocuklar,

“Leylek leylek havada,

Yumurtası tavada,

Aş pişirdim yemedi”

Tekerlemesini söylerler.

Sen gerçekten,

Yumurta sevmez misin?

Batuhan Arda KİBRİT 4B

GÜL

Çok güzel kokuyorsun,

Rengarenk açıyorsun.

Uğur böceklerinin evisin,

Kelebeklerin, arıların dostusun.

Seni seyretmeye doyamam,

Seni koparmaya kıyamam.

Seni çok severim,

Benim güzel çiçeğim.

Badesu ÖZEL 4B

GÜLLER

Farklı farklı renkler,

Farklı farklı kokular,

Ne güzel de kokarlar.

Farklı farklı polenler,

Nasıl da arıları cezbederler.

Bütün güller güzeldir ama

Benim en güzel gülüm annemdir.

Batuhan OĞUZ 4B

KUŞLAR

Pencereme konarlar.

Bana tatlı tatlı bakarlar.

Her sabah gelmelerini beklerim.

Çünkü onları çok severim.

Onlara yem veririm.

Çok ürkek bir şekilde yerler.

Sonra, uçup giderler.

Ceren DAĞ 4 B

KEDİLER

Bütün gün uyurlar,

Durmadan miyavlarlar,

Sütleri döküldü mü ağlarlar,

Çok tatlıdır onlar.

Dokuz canlıdır,

Yere düştü mü dört ayağı altındadır,

Çok şanslıdır,

Sürekli mırıldanır,

Kendisi rahattır,

Keyfi tadındadır.

Defne BEYBOLAT 5A

71

Page 72: Karınca Sayı 9

ORMAN

Yurdumuzda orman,

Neşe katıyor bize.

Ormanlar bizim doğal varlığımız

Yurdumuzda orman,

Sevindiriyor bizi.

Yurdumuzda orman,

Piknik için alan,

Neşe katıyor bize orman.

Yurdumuzda orman,

Ağaçlar ve kuşlar

Neşe doluyor içim!

Mustafa Kağan KILIÇ 5A

BALIKLAR

Balıkları bilirim.

Köpek balığı,

Kalamar,

Tonbalığı,

Dilbalığı...

En hızlısı,

En yaratıcısı,

En uzunu,

En tombulu…

Denizatı

Çok ilginç bir balıktır.

Denizanaları,

Su yüzeyinde yaşar.

En ilginçleri,

En sevimlileri,

En yırtıcıları,

En uzunları…

Barbaros BARUT 5A

KÖPEKLER

Havlar havlar dururlar,

En iyi dostun olurlar.

Sevmezsen onları,

Sevdirmeye çalışırlar.

Kedileri sevmezler,

Onlara zarar vermek isterler.

Benim köpeğim bir alem

Yalar, emzirir, sever

Köpüşler şirinler,

Kendilerini sevdirirler.

Mama vermeyince

Benden mama isterler.

Ilgın ÇALIKOĞLU 5A

72

Page 73: Karınca Sayı 9

KEDİ

Gelir sofra başına,

Mırlar sıkıla sıkıla.

Gezer durur tüm gece,

Gider fare avına.

Saklanır küçük fareler,

Yem olmak istemezler.

Kedinin keskin gözlerinin

Önüne gelmek istemezler.

Kedi görür onları,

Koşar peşlerinden.

Birini yakalayabilirse

Kedinin en iyi,

En güzel günüdür.

Çünkü yemekte

Fare vardır o gece.

Karnı doyunca tam vakti,

Yatar günlük uykuya,

Fare görür rüyasında.

Sabah olunca,

Kalkar kedi uykusundan.

İçer sütünü yer yemeğini,

Yeni planları vardır o gün,

Önce koşar, sonra yatar.

Sıdıka Selin ÇOLAK 5A

HAYVANLAR

Doğanın güzelliğidir

Hayvanlar.

Bazıları et yer,

Bazıları da ot.

İnsanlara dostturlar.

Zarar vermezler dururken.

Kendilerini korurlar

Zaman zaman.

Hayvanlar bize dostturlar,

Bizi sever korurlar.

Çalışkandır arılar,

Karıncalar.

Ege BAYRAM 5A

KEDİM

Bir kedi aldım,

Küçücüktü.

Elime aldım,

Beni tanımaya başladı.

Çok şirindi.

Hep etrafımızda döndü.

Miyav miyav dedi.

Çok sevdim onu.

Dışarı çıkardım,

Bir köpekle karşılaştı.

Direk korktu.

Eve gitti!

Bizi yakalamaya çalıştı,

Ama yakalayamadı.

Kedim çok korktu.

Ben de korktum.

Çağla UYANIK 5A

73

Page 74: Karınca Sayı 9

SASALI DOĞAL YAŞAM PARKI

Ilık bir yaz sabahı, Uzay Kampı’na veda ettik. Yasemin Öğretmen bizleri meraklandırmak istiyordu besbelli. Çünkü bize bir sürprizi olduğunu bildirdi. Hepimiz merakla sürprizi açıklamasını bekledik fakat maalesef, ağzına kilit vurmuştu sanki. Defalarca soruyu yineledik fakat öğretmenimizi bezdirmeyi başaramadık. Sonunda otobüse bindik. İçimizde merak, heyecanla yol alıyorduk. Yasemin Öğretmen bize gideceğimiz yer hakkında bilgi vermesi gerektiğini bildirdi ve sürprizi açıkladı! Bir doğal yaşam parkına gidiyorduk. Sasalı Doğal Yaşam Parkı’na. Daha önce hiç doğal yaşam parkı görmediğim için olsa gerek hayvanat bahçesi gibi bir yer bekliyordum. Hayvanları küçücük kafeslere koyup bize sergiledikleri o felaket yerler gibi bir şey yani… Ama Yasemin Öğretmen gibi hayvan sever ve çevre dostu bir öğretmenden bunu beklememeliymişim meğer…

Sasalı Doğal Yaşam Parkı bize bir sırlar dünyası sunuyordu aslında. Hayvanlar hakkına bilmediklerime ışık tuttu bu yer, hatta hiç adını bile bilmediğim bitkileri tanıttı bana. Sırayla her şeyi anlatacağım. Anlatımıma aslanlarla başlamak istiyorum. O altın sarısı yelelerini güneşe doğru tutuşlarıyla beni yanlarına çekmeyi başardılar. Bir o yana bir bu yana savuruyordu bir tanesi, bir tanesi ise ağır başlılığını göstermek istercesine yerinde bütün görkemiyle yatıyordu. Kız aslanlar bir köşede etlerini parçalamakla meşgulken ben o yatan aslandan gözümü alamadım. Aslanlar çok ihtişamlı hayvanlarmış da haberim yok, o yelelerinin rüzgarla dansı…

74

Page 75: Karınca Sayı 9

Daha sonra ayıların yanına geçtim, onlar için kocaman bir alan ayrılmıştı. O alanda minik bir göletleri de vardı. Ne de olsa onlar balıkları çok severler. Ayılar bana daha çok ürkütücü gelmiştir hep. Fakat hayvan bakıcılarıyla kuvvetli bir dostlukları varmış. Bu sayede tüm ön yargılarımdan kurtulma kararı aldım. Asya Fili’ne doğru ilerlerken kafamda olan tüm düşünceleri sildim ve sadece öğrenme hedefli oraya yöneldim. Fillere ayrılan ve Afrika Kıtası’nı anımsatan o alanın yanında bir tabela gördüm. Orada yeni bir bebek filin dünyaya geldiği yazıyordu. Filin adını “İzmir” koymuş oradaki görevliler. Uzaktan izledim İzmir’i. Yavru filler bile ne kadar iri! Minik minik boncukları andıran kömür karası gözleri, annesinin de yanında olmasının mutluluğuyla gülümsüyordu resmen. Şimdi anlatacağım kısım en sevdiğim kısım: ‘Yılanlar’! Cam kafeslerin içinde, bitkilerin arasında görünmeyecek kadar iyi saklanmışlardı. Parlak ve pullu derileri spot ışıkların altında daha da bir canlı gözüküyordu. Buradan zevk almayan birisi varsa eminim o da Öykü’dür. Diğer herkes iyi kötü zevk aldı o bölümden.

Geriye, anlatmadan olmaz diyeceğim tek yer, botanik bahçesi… Orada bülbüller, dev kaplumbağalar, başka bir yerde göremeyeceğiniz bitkiler ve daha neler neler vardı... Yürürken bitkileri aralayarak geçiyorsunuz. Sanki bir tropikal ormanda gibi! Ağaçlarda kelebekler, böcekler… Yanınızda camların içinde, timsahlar görülmeye değer bir şölen sunuyor size.

Hayvanların minik kafeslerde size gösterilmesini seviyor musunuz? Yoksa onları gerçek yaşam ortamlarına benzeyen yerlerde görmeyi mi tercih ediyorsunuz? Kararınızı siz verin! Hangisini seçerseniz seçin ama İzmir Sasalı Doğal Yaşam Parkı’nı ziyaret etmeyi unutmayın.

Mihriban Sude TOROS 5A

75

Page 76: Karınca Sayı 9

DUYGUSAL ZEKAYI TANIYALIM

Son 20-25 yılda yapılan araştırmalar, çocuklarımızın daha zeki olmalarını sağlamakta benzeri görülmemiş bir başarı elde ettiğimizi gösteriyor. Her kuşak bir öncekinden daha zeki gibi görünürken, duygusal ve sosyal beceriler adeta zayıflamaktadır. Araştırmalar ayrıca kendisinin ve karşısındakinin duygularını fark edip uygun davranışlar gösteren duygusal zekası yüksek insanların daha başarılı ve mutlu bir yaşam sürdüklerini de göstermektedir.

Çocuğun kişilik gelişimini yönlendirecek iletişim ortamları kurmanın duygusal zekanın gelişmesi ile doğrudan ilişkisi olduğu gerçeğini ve çocukların başarılı olmaları için yüksek IQ’nun yetmediğini unutmamalıyız. Eğitim uzmanları, içinde yaşadığımız “makine medeniyeti”nin insanları mutlu etmeye yetmediğini, maddi yönden doyuma ulaşan insanların manevi yönden aç olduklarını ifade etmektedirler. Mutlu bir aile ortamında yetişen, seven, sevilen, paylaşmasını bilen, inançlı, kendisiyle ve toplumla barışık insanların yüksek duygusal zekaya sahip oldukları, en zor şartlar altında bile ümitlerini yitirmedikleri görülmektedir.

Duygusal zekânın temelleri ancak bebeklik ve çocukluk yıllarında atılabiliyor. Ailede olumlu iletişimle karşılaşmayan çocukların duygusal zekâları gelişmiyor. Sevgi ve güven duygusu ancak yaşanarak kazanılıyor. Çocukluğumuzun ilk yıllarında neyi söyleyip neyi söylemememiz, neyi yapıp neyi yapmamamız, neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğu bize hep söylenmiştir. Ayrıca, nasıl hissetmemiz gerektiği bile öğretilmiştir ama duygularımız içimizden gelir ve düşüncelerimizle bireysel hayat tecrübelerimizin birer kombinasyonudurlar. Her şeyden önce, duygularımız bizi farklı insanlar haline getirir. Bütün bir toplum; aynı şeylere inanmaya, aynı sloganları tekrarlamaya, aynı törenleri yapmaya zorlanabilir ama hiç kimse iki kişiyi aynı hissetmeye zorlayamaz. Şöyle diyebiliriz ki bizi biz yapan duygularımızdır.

Duygusal Zeka Teorisi, hayatımızın her alanında karşımıza çıkar. Çünkü nereye gidersek gidelim, duygularımızı da beraberimizde götürürüz. Duygularımız, çocuklarımızı nasıl iyi yetiştirebileceğimizi, onların okulda nasıl başarı sağlayacağını, kariyerimizde nasıl başarılı olacağımızı, diğer kişilerle ilişkilerimizi belirler.

Duygusal Zeka Gelişimine Katkıda Bulunmak İçin Çocuklarımıza Neleri

Öğretmeliyiz?

Empatik olmayı,

Dürüstlüğün önemini,

Gerçekçi düşünmeyi; yani dünyayı olduğu gibi görüp uygun kararlar ve davranışlarla tepki vermeyi,

İyimser olmayı,

Sorun çözmeyi,

Duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi öğretmeliyiz.

76

Page 77: Karınca Sayı 9

Birçok sosyal bilimci, günümüz çocuklarının sorunlarının, sosyal modellerle meydana gelen karmaşık değişikliklere bağlı olabileceğine inanıyor. Bu değişiklikler arasında, artan boşanma oranları, medya ve televizyonun yaygın ve olumsuz etkisi, otorite kaynağı olarak okullara karşı saygı eksikliği ve anne-babaların çocuklarıyla geçirdikleri zamanın azalması yer alıyor. Bir an için sosyal değişikliklerin kaçınılmaz olduğunu kabul edersek, aklımıza şöyle bir soru geliyor: “Mutlu, sağlıklı ve üretken çocuklar yetiştirmek için neler yapılabilir?”

Duygusal Zekanın Gelişiminde “Onaylayıcı İlgi”

Onaylayıcı ilgi, çocukların duygusal bakımını sağlamak ve çocuk tarafından açıkça fark edilen bir biçimde destek vermek anlamına gelir. Bu tür bir ilgi, bir sınavdan alınan iyi bir not için övgüden, bir iyi geceler öpücüğünden ya da kucaklamadan daha öte bir şeydir. Bu, çocuğunuzun duygusal hayatına etkin bir katılımı içerir.

Çocuklardaki dikkat bozukluğu konusunda Amerika'nın önde gelen uzmanlarından biri olan Dr. Russel Barkley, "zor" çocukların ebeveynine, onaylayıcı ilgiden yarar sağlamanın bir yolu olarak, çocuklarına her gün yirmi dakikalık bir "özel zaman" ayırmalarını öneriyor. Barkley'e göre, "özel zaman"la ilgili genel kurallar şunları içermektedir:

Yerinde davranışları için çocuğunuzu övün fakat söylediklerinizde tutarlı ve dürüst olun, aşırı iltifattan kaçının.

Etkinliğe katılarak çocuğunuzun yaptığı şeye karşı ilginizi gösterin.

Soru sormayın ve komut vermeyin. Sizin işiniz, kontrol ya da rehberlik etmek değil, gözlemlemek ve gördüğünüzü yansıtmak olmalı.

Duygusal Zekanın Gelişiminde “Onaylayıcı Disiplin”

Onaylayıcı disiplin kavramıyla, çocuklarınızın yanlış davranışlarına tepki göstermek için, iyi düşünülüp tasarlanmış, tahmin edilebilir ve yaşa uygun yöntemlere sahip olmanız gerektiği vurgulanmaktadır. Buna göre;

Açık kurallar ve sınırlar oluşturun. Bunları yazın ve mümkünse görünür bir yere yapıştırın.

Çocuğunuz sınırları zorlamaya başladığında hatırlatmalarda bulunun. Bu ona özdenetimi öğretmenin en iyi yoludur.

İyi davranışları övgü ve sevgiyle destekleyin, sadece sizin ilginizi çekmek için planlamış davranışları görmezden gelin.

Beklentileriniz hakkında çocuklarınızı eğitin.

Sorunları ortaya çıkmadan önce önleyin.

Açıkça belirtilmiş bir kural ya da sınır çiğnediğinde, tutarlı olun ve daha önceden yapmayı birlikte kararlaştırdığınız sonuçla onu karşılaştırın.

77

Page 78: Karınca Sayı 9

Duygusal Zekanın Bize Getirdikleri Nelerdir?

Duygusal zekası yüksek insanlar mesleki anlamda başka insanlar ile iletişim kurabildiklerinden ve yönetme becerisine sahip olduklarından genellikle çok başarılı olurlar.

Günlük hayatta duygusal zeka insanların iş arkadaşları ve aile bireyleri ile iyi anlaşabilmelerini sağladığı için, kendileri ve çevresindekiler ile ilgili sorunları çabuk çözümlenir.

Duygusal zekası gelişmiş insanlar diğer insanları olduğu gibi kabul edip onları dinleyip anladıkları için sevilirler ve arkadaşlık ilişkileri daha güçlü olur.

Kaynakça:

• Lawrance E. Shapiro, Yüksek EQ'lu Bir Çocuk Yetiştirmek

• * Daniel Goleman, Duygusal Zeka

• * www.duygusalzeka.com

78

Page 79: Karınca Sayı 9

DUYGULARIM DÜŞÜNCELERİM

SPOR

Spor yapmak kimisi için hobi, kimisi için iştir. Mesela hafta sonunuzu spora ayırarak hem sağlıklı bir vücuda sahip olup hem de sosyal yaşamda daha aktif olabilirsiniz. İnsanlarla kaynaşıp yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. Eğer genç bir insansanız mesleğinizi spor kategorilerinden seçebilirsiniz. Bunları yaparak hem eğlenir hem de iyi bir kariyer edinebilirsiniz.

Eğer spor konusunda gelişme kaydettiyseniz ve profesyonelseniz ülkenizi temsil edebilirsiniz. İnsanları buna teşvik edip onların hayatını zevkli hale getirebilirsiniz. Öncelikle genç olanlara öncülük edip ülkenize yararlı bireyler kazandırabilirsiniz.

Son olarak, bunları teknik bir şekilde yaparak kendinize zarar vermekten kaçınmalısınız. İnsanlarla zevkli vakit geçirip tartışmaktan kaçınmalısınız. Bunu unutmayın ki spor, saygı ve kardeşliktir!

Selimhan AKMAN 5A

HAYALLER

Hepimizin vardır bir hayali:

Kiminin ki uçmak,

Kiminin ki delip geçmektir kötülükleri.

Hep hayal kurarız ki

Peşinden gitmeli,

İzini sürmeli.

Bazen ister ki

Gerçekleşmeyecek şeyleri.

Ama yine de

Hep vardır bir hayali.

Herkes gerçekleştirmeye çalışmalı hayalini.

Asla vazgeçmemeli,

Hep pozitif düşünmeli,

Her çocuk ister ki

Ben gerçekleştirmeliyim hayalimi.

Hayaller hep imkansız olmuştur,

Hep de öyle olacaktır.

Hiç değişmez bu kural.

Ama yine de izini sürmeli.

Yağmur ACER 5A

79

Page 80: Karınca Sayı 9

YİYECEKLER

Yemeksiz yaşam olmaz,

Her zaman yemek yeriz.

Fazla kaçırmamaya dikkat ederiz,

Sonra pişman olur, eziyet çekeriz.

Her şeyin fazlası zarar,

Her zaman azı karar.

Her çeşit yemekten yeriz.

Yemezsek arkamızdan ağlar deriz.

Okan ALTIN 5A

DANS

Eğlendirir insanı,

Coşturur zaman zaman.

Kimisi usta, kimisi acemi,

Eğlendirir dans bizi.

DJ geçer koltuğuna ,

Uzatır elini müzik butonuna.

Herkes başlar dansa,

Bu coşku hiç durmasa!

Umut Sidar POLAT 5A

İÇİMİZDEKİ İNSAN

İçinizde olan binlerce histen birisi belki sadece. Ömrünüzü bir resme benzetmek gerekirse insanın içindeki bu his, resmin içindeki en önemli figürlerden birisidir GURUR.

İnsan aynaya bakınca ne görmek ister? Güzel bir yüz mü, güzel bir ruh mu? Yoksa her ikisi mi? Kim olmak ister ki insan? İyi kötü kavramı çocukluğumuzdan beri öğretilen bir kavramsa nasıl hala dünyada kötü insanlar vardır?

Günümüzde okullarda, aile içinde verilen bir eğitime dönüşmüşse bu kavram, yani gurur, hala neden rüşvet alan memurlar, şike yapan futbolcular vardır bizim dünyamızda? Hakkının olmadığı bir parayı, bir arabayı, bir eşyayı çıkarlar karşısında nasıl kabul eder insan? Bu, geçmişten bugüne kendimize verdiğimiz emeğe ihanet etmekten başka nedir?

Haksızlık etmek istemem, insanlık değerlerinden ödün vermeyen insan olduğunu unutmayanlar da var. Her sabah kalktıklarında huzurlu, aynaya baktıklarında mutlu olabilen insanların sayısı fazladır. Onlar belki maddiyatla değil her sabah kendilerine baktıklarında gördükleri kendileriyle ‘GURUR’ duyuyorlardır.

Her gülüşünüzü hatırlayın. Annenizi, babanızı, çocukluğunuzu…

Görünüşte insan olmak kolay, asıl olan sizin insan olduğunuza inanmanız.

Aslı ÖZTÜRK 8A

Aksel KONAR 4A

80

Page 81: Karınca Sayı 9

BALONU PATLAYAN ÇOCUK

O zamanlar bir çocuktum.

Hayalleri olan,

Rengarenk balonlu,

Bir çocuk.

Bir gün patladı balonum.

Gitti hayal dünyamın

Derinliklerine.

Süzüle süzüle…

Benim balonumdu o,

Benim!

Rengarenk balonum,

Her renginde farklı duyguları taşırdı.

Yeşil, ormandı.

Kırmızı, bağlanmak,

Mavi, umut,

Sarı ise güneşti.

Bir de siyah vardı.

Savaş olan siyah!

Gölge düşürürdü balonuma.

Patladı balonum,

Gömüldü karanlığa!

Beril KAPLANCIK 6B

ELİMİZDEKİLERİN DEĞERİNİ KAYBEDİNCE ANLARIZ

Dostluk, sevgi sizler için ne ifade eder? Onları kaybetmek ister misiniz? Benim için bu sözcükler hayatın anlamını, mutluluğu simgeleyen paylaşım sözcükleridir. Sevgisiz büyüyen bir çocuğun dostu olmaz ve ellerindekinin değerini bilemez. Örneğin bir dostumuz bize çok iyi davranıyor fakat biz onu sevmemize rağmen ona kötü davranıyoruz ve onu kırıyoruz. Fakat onu kaybedince de çok üzülüyoruz. O gidince bizi dinleyecek ve bize dost olacak birisi kalmaz ve onu kısa zamanda özleriz. Örnek olarak hepimizin bildiği kimsesiz, fakir sokak çocukları… Onları sahip oldukları oyuncakları bile yokken, sahip olanlar da değerini bilmiyorlar. Kısacası elimizdekilerin değerini kaybedince anlarız. Bu nedenle elimizdekilerin değerini bilmeli ve ona göre davranmalıyız.

Beril KAPLANCIK 6B

BİR AKDENİZ ŞEHRİNDE KIŞ

İnsanlar genellikle kışı bembeyaz, karla dolu bir zaman olarak düşünürler. Ama bunu Mersin’de asla göremezsiniz. Yeri ve konumundan dolayı Mersin’de kış ılık ve yağışlı geçer. Yine de insanlar hiç olmadıkları kadar kalın giyinirler. Evde, sıcak suların yeridir bu sefer. Sobaların, ısıtıcıların sırasıdır. Fakat Toros Dağları’ndaki insanlar karın tadını çıkarırlar. Şehir merkezinde bunun olması imkansızdır. Bazı büyükler karla uğraşmadıkları için şükretse de, çocuklar sabırsızlıkla bekliyorlardır.

Kutay KOKULU 6A

81

Page 82: Karınca Sayı 9

SAVAŞ İÇİNDE SAVAŞ

Vuruldum, başımdan bir kurşunla.

Savaşta boşa harcanan,

Masum olan mermileriz biz,

Vurulduk, başımızdan bir kurşunla.

Savaşa gönderiliyoruz birer birer,

Dönüyor cesetlerimiz.

Bakmıyorlar gözümüzün bir yaşına bile,

Vuruluyoruz, başımızdan bir kurşunla.

Elimize oyuncak alacağımız yere,

Tüfek alıp çıkıyoruz yola.

Kendini yenileyebilen bir savaşın içindeyiz.

Vuruyorlar, başımızdan bir kurşunla.

Anamıza, babamıza dönmek istiyoruz,

Yüzlerinde bir kin, vermiyorlar izin.

Ölüme giden kapıyı bizim için açıyorlar,

Vurulacağız, başımızdan bir kurşunla.

Kutay KOKULU 6A

ANNEM DER Kİ

Ali ‘nin derdi oyun,

Annem der ki;

Kurusun huyun.

Ne gelir aklına yemek,

Ne de bir yudum su içmek!

Şimal İZOL 6B

MASALLAR

Masalların biz çocukların gelişiminde çok büyük etkisi vardır. Masallar çocuklar için vazgeçilmezdir. Masal okuyan bir çocuk okumayan bir çocuk ile kıyaslanamaz bile! Benim annem her gece kitap okurdu. Aklımda en çok yer edenlerden biri “ÜÇ KÜÇÜK DOMUZCUK” idi. Bu kitabın bana kattığı birçok şey olmuştur. Mesela ben biraz rahat bir çocuğum ama masalın ana düşüncesi aklıma gelince kendimi toparlarım. Bunun gibi birçok masal hayatımı etkilemiştir.

Şimal İZOL 6B

SAĞLIKLI BESLENME

Beslenme; insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanmasıdır. Tabaklarımıza yiyebileceğimiz kadar alırsak bu dengeli beslenme olur. Sağlıklı beslenmek içinse fast foodlardan uzak durmamız gerekir. Onun yerine faydalı besinler tüketmeliyiz. Böylece daha zinde ve mutlu oluruz. Ayrıca sağlıklı beslenme ile formumuzu korumuş oluruz.

Sedef ŞAYAN 6A

Alara ALPAR 4B Aslı İBİŞ 1A 82

Page 83: Karınca Sayı 9

BÜYÜK AŞK VE BÜYÜK DALGALAR

Günlerden bir gün rüzgar tanrısı Rukatos, arkadaşının kardeşi olan göğün prensesi Gulisa’yı, arkadaşının evinde görmüş. Gördüğü anda Gulisa’ ya aşık olan Rukatos, ilk önce arkadaşının ona ihanet ettiğini düşünmesin diye bu aşkını saklamış. Aradan birkaç yüzyıl geçmiş. Artık bu aşkı içinde taşıyamayacak olan Rukatos, aşkını arkadaşına itiraf etmiş. Rukatos’un arkadaşı olan Göğün Öfke Prensi Ofakos, buna her ne kadar sinirlense de kendisi de birine aşık olduğundan dolayı bunu anlayışla karşılamış. Bunların hiçbirinden haberi olmayan Gulisa ise dünyalı bir yüzme şampiyonuyla aşk yaşıyormuş. Bu gizli aşkı sonradan öğrenen Ofakos, bu aşkın kendisinden gizli yaşanmasına çok öfkelenmiş ve Gulisa’nın fikrini sormadan direk onu Rukatos ile evlendirmeye karar vermiş. Bu durumu duyunca havalara uçan Rukatos, rüzgar estirerek bulutları

“Rukatos ♥ Gulisa” olarak şekillendirirken Gulisa abisine her gün Rukatos ile evlenmemek için dua ediyor ve dünyalı yüzme şampiyonu olan Jacky’i sevdiğini söyleyerek ağlıyormuş. Ağlarken bile güzel olan Gulisa bunu Jacky’e açıklamak için dünyaya gitmiş. Bu sırada düğün hazırlıklarını yapan Rukatos, bir mola vermek isteyerek Gulisa’yı görmeye gitmiş. Gulisa’yı gizlice izleyen Rukatos, Gulisa’yı başka bir erkeğin yanında görünce kıskanmış ve ne konuştuklarını bilmek istemiş. Rüzgarla seslerini dinlemeye çalışan Rukaton, Gulisa ve Jacky ‘nin birlikte deniz yoluyla Ofakos ve Rukatos‘un bulamayacağı bir yere kaçmayı planladığını öğrenince deliye dönmüş ve sinsi bir plan yapmış. Onlar deniz yoluyla kaçarken denize kocaman bir rüzgar üfleyerek onların kaçmasını engelleyecekmiş.

Düğün gününün sabahı Gulisa, Jacky’nin yanına yani dünyaya gitmiş. Bir gemi ayarlayarak kaçacak olan Gulisa ve Jacky, amaçlarına ulaşarak gemiyle denize açılmayı başarmışlar. Fakat denizin tam ortasındayken Rukatos tüm gücüyle rüzgârı püskürtmüş denize. Art arda yüzlerce kez denize üfleyen Rukatos, sonunda planını uygulamış. Denizde kocaman kocaman dalgalar yaratmayı başarmış ve gemi ters dönmüş. Çok iyi bir yüzücü olan Jacky, Gulisa ve kendisini küçük bir adaya kadar götürürken son birkaç metre kala çok su yuttuğu ve çok yorulduğu için boğulmuş. Gulisa ise kendi başına yüzerek adaya ulaşmış ve Jacky ile birlikte yaptığı yeni dilde seni seviyorum anlamına gelen “tsunami” diye bağırmış. Hala o adada olan Gulisa, Jacky aklına geldikçe tsunami diye bağırıyor ve Rukatos buna sinirlenerek denize tüm gücüyle rüzgar püskürtüyor. Ve böylece tsunamiler gerçekleşiyor.

Gülben ÇEKMEZ 8A

Aysu LÜLECİOĞLU 4A

83

Page 84: Karınca Sayı 9

BAŞKASI OLMA KENDİN OL

Hepimizin de bildiği gibi yaşantımızda büyük adamlar ve bir de yaşam şartlarına göre küçük insanlar vardır. Bu büyük insanlar, çalıştıkları alanda büyük bir başarıya yükselmiş plan insanlarıdır. Küçük insanlar olarak adlandırdıklarımız ise hayatta belli bir başarıya ulaşamamış, insanlar içinde saygınlık elde edememiş kişilerdir ve herhangi bir kalıcılıkları yoktur. Büyük insanlar ise çok şey elde etmiş, farkını ortaya koymuş, özellikli insanlardır. Onların büyük olarak anılmasının sebebi ise bana göre diğer insanlardan farklı olup kendi yollarında gitmeleridir.

Büyük adam olmak için çok çalışanlar vardır fakat başarılı olamıyorlardır. Nedeni ise genel olarak başarılı olmuş insanların izinden gitmeleridir. Onların yaptıklarını yapmaya çalışıyorlar. Bir şarkıcı veya oyuncu gibi… Onları seçmek için olan yarışmalar bile sesi veya rol yapması ünlü birisine benzeyince kabul etmiyorlar. Halk arasında ‘’özentilik’’ olarak adlandırılan bu olay, büyük adam olma olasılığını imkansız hale getiriyor.

Bu tür örneklerden çıkarabildiğimiz gibi kendi tarzını bulup onu yükseltmeye çalışan insan, gerçekten büyük bir adam olabilir. Herkesin karşısında bir farklılığı, özelliği olur. Kimse bir başkasını taklit ederek yükselemez, yani “başkası olma kendin ol’’ .Ancak insan böyle yükselir. Kendisi olarak tanınıp büyüyebilir.

Gülçin CEYHAN 8A

BAHARIN RENKLERİ

Bahar gelir neşeyle,

Herkes uyanır hevesle,

Kuşlar şarkı söylerken,

Kelebekler uçar göklerde.

Kelebekler, adeta insanlar

Bahar gelince coşarlar.

Çocuklar gibi kırlarda koşarken

Etrafa sevgi saçarlar.

Bahar ve pupadan ibadet hayatları,

Yazın başlayan kışın biten

Bir çocuk gülümsemesi gibi,

Bir de o güzel renkleri,

Tebessüm belirten kardeşlikleri.

Kelebekler ölünce,

Bahar da bitti demek.

İçlerindeki burukluk,

Bir dünya demek .

Melis VURAL 6A

Ceylin CANATAR 3A

84

Page 85: Karınca Sayı 9

ALKIŞLAR VE TİYATRO

Birçok insan tiyatroyu oyun yazma sanatı olarak tanımlayabilir. Aslında tam olarak böyle değildir. Tiyatro demek birçok duygunun bir araya geldiği sahne oyunudur. Oyuncular nasıl hissederlerse hissetsinler sahnede farklı bir kişiye bürünürler. Ne kadar iyi yaparlarsa rollerini o kadar alkış alacaklarını bilirler. Zaten asıl onları tiyatroculuğa iten seyirciler ve alkışlardır. Seyirciler alkışladığında emeklerinin karşılığını alırlar. Bu alkışlar onlara direnç verir. Seyirciler bunu bilir ve var güçleriyle alkışlarlar. Seyirci ile tiyatrocunun gülümsemeleri karşılıklıdır. Bende tiyatrocu olsam bende alkış isterdim. Çünkü hasta yatağından kalkıp gelenler bile olur. Bana göre her şey bittiğinde, tiyatrocular alkışı duyunca her şey yeniden başlar. Sonuç olarak, iki elin birbirine değmesi sahneyi hayata bağlar.

Melis VURAL 6A

BEN Mİ, O MU?

Küçükken hepimiz herhangi bir konu hakkında kimin haklı olduğu konusunda sık sık tartışırdık. ‘’Ben mi, o mu?’’ konusunun sonu gelmezdi.

Küçükken olan tartışmalar belki şimdi bize önemsiz geliyor olabilir. Bu konularda kimin haklı olduğunu hiç düşünmedik. Daha zor bir örneği ele alalım. Herhangi bir kişi, sokaktan güzel bir akşam yemeği çıkışı eve doğru ilerlerken yerde 50 TL görüyor. Şansın sonunda ona döndüğünü düşünerek uzanıyor ve parayı alıyor. O anda mesaisi geç bitmiş bir çalışan olaya tanık oluyor. Bunca yaşantısından çıkardığı sonuca dayanarak parayı yerden alıp cebine koyan bir kişinin, bunu kötü bir amaçla gerçekleştirdiğini düşünüyor ve ona hırsız gözüyle bakıyor. Burada kimin haklı olduğunu hiçbir zaman söyleyemeyiz. Bunun sebebi, akşam yemeğinden eve dönen kişinin yaşamından çıkardığı tecrübeleri ve bakış açısının, sadece o kişinin fikirlerini yönlendirdiğini ve ona göre doğru olan bir şeyi gerçekleştirmiş olmasıdır. Eve yorgun ve gergin dönmek üzere olan çalışanın o an ki yaşantısı, onu belli bir kurgulamaya yöneltiyor olduğu için ikisi de kendine göre haklı sayılır. Ama ikisinin de yaşadığı farklı olduğu için birbirleriyle zıtlaşacaklardır.

Bunun sonucunda oluşan olayın doğru veya yanlış yanı, kişiden kişiye göre değişir. Bu bir kişinin yaşantıdan çıkardığı tecrübe ve fikirlere bağlıdır. Bunun sonucunda benim yaptığım bir iyilik bir diğeri için kabalık olabilir.

Sibel KAÇAR 8A

Esen KIRATLI 6A

85

Page 86: Karınca Sayı 9

HAYALİMDEKİ KARDAN ADAM

Bütün yılbaşını evde geçirdik bu sene.

Kar yağıyordu biz de izliyorduk.

Herkes üşüyordu ama

Büyüleyici buluyordu karı.

Ben de izlerken

Uykulara dalmışım.

Her taraf karken

Rüyalara varmışım.

Kardan bir adam gördüm.

El sallıyor,

Gözlerini kırpıştırıp

Bana bakıyor.

Sordum ona, nerelisin?

Nereden geldin buraya?

Artık hep burada mısın?

Tanıştın mı insanlarla?

Dedi bana:

O kadar uzaktan değilim ben,

Sizin için geldim hemen.

Zamanı gelince eriyip giderim,

Öbür yıl yine gelirim.

Eğer beni özlersen

İstediğin zaman çağır.

Bir kâğıt al eline, çiz resmimi.

Sonra bak bana orada mıyım?

Mehmet Can UĞURLU 6B

YERYÜZÜNÜN GERÇEK HÂKİMİ

İnsanoğlu çok acımasızdır. Sanki yeryüzünün tek ve en büyük hâkimi onlardır. Bu çok yanlıştır. Yeryüzünde binlerce canlı vardır. Sayıca bizden fazla olan da sayıca bizden az olan da! O yüzden yeryüzünün hâkimini kendimiz gibi düşünmeyip başka canlıları da düşünerek pis demir yığınları ve beton yığınları yerine, bölgemizi ağaçlandıralım, temiz tutalım. Bence bu çok güzel olurdu. Bir düşünün! Ağaçlık bir dünya güzel olmaz mıydı? Gelecek korkusu olmadan yetişirdi çocuklarımız. Doya doya geçirirlerdi çocukluklarını ve kendileri bazı sorunların üstesinden gelmeyi öğrenip her zaman ailelerine muhtaç olmazlardı. Büyüyüp önemli insanlar olduklarında hayatı anlar, hayat yolunda başarı gösterirlerdi. İşte bana göre kusursuz dünya budur. Kendinize sorun! Eğer gerçekten beğenmediyseniz sorun kendinize. Şu anki dünya mı güzel benim anlattığım mı? Bunlar olmak zorunda çünkü bu dünyada tek bizler yokuz. Sonuç olarak bu dünyayı kirletmeyip ağaçlandırırsak ve temiz tutarsak çocuklarımıza (gelecek nesle) güzel bir dünya bırakmış oluruz.

Mehmet Can UĞURLU 6B

Kerem KUYUCU 4B

86

Page 87: Karınca Sayı 9

BENCİLLİK

Bazı insanlar karşısındakileri düşünmeden hareket ederler. Bu tip insanlara biz, halk arasında bencil diyoruz. Bu insanlar dünyanın hep kendi etrafında döndüğünü düşünürler. Bir şeyi yapabilmek için başkasına zarar verirler. Ve bu bencilik her şeye yol açabilir. Örneğin; bencil olmayan insan, karşıdan karşıya geçerken yaşlı insan varsa yardım eder, ve bir bakıma o yaşlının hayatını kurtarmış olur. Ama bencil insan, hiç umursamadan karşıdan karşıya geçer. Aslında hepimizin doğasında vardır bencillik. Önemli olan bunu düzeltmektir. Ve bence bencil olamayan insanlar bencil olanlara göre daha çok yaşarlar. Çünkü o insanlar hayatın tadına varabilirler.

Mutlu olmak istiyorsan bencil olma!

Ece Naz GÖKÇAY 8A

BOZULMAYAN DOSTLUK

Birine kaç tane dostu olduğu sorulduğunda birçok ad söyler. Sizce bunlar o kişinin gerçek dostları mıdır? Bence hayır! Bence gerçek dost, sizin hep yanınızda olup sizinle aynı duyguları paylaşabilendir. Her ne olursa olsun arkadaşlığınız hiç bozulmayacak, kimse kendi çıkarlarına göre hareket etmeyecekse bu gerçek dostluktur.

Eğer bir derdiniz olduğunda ilk aklınıza gelen kişi sizin dostum dediğiniz kişiyse ve o da sizinle aynı duyguları paylaşıyorsa bu dostluk hiç bozulmaz. Çok sevdiğiniz ve dostunuz olarak gördüğünüz bir arkadaşınızı düşünün. Bu kişi, sizi, siz aramadığınız sürece hiç aramıyor, yanınıza gelmiyor. Sizi, sadece bir şey istemek için yani işi düştüğü zaman arıyor. Bir süre böyle devam ettiğini düşünün. Her ne kadar sevdiğiniz biri olsa bile bir süre sonra bu kişinin nasıl biri olduğunu anlayıp onunla aranıza mesafe koymaya çalışmaz mısınız? Yani biriyle olan dostluğunuz ancak ikiniz de kendi çıkarlarınızı korumadığınız sürece devam eder. Bir kişi, kendi için bir dostluğu kurmuşsa bu dostluğun alt yapısı iyi değildir, bozulur, yok olur. Tıpkı bir apartman gibi! Eğer müteahhit bir apartmanı yaparken -ucuza mal olsun, kendi çıkarları için- az malzeme kullanıyorsa o apartman en ufak bir sarsıntıda çöker.

Biriyle gerçek bir dostluk kurmak istiyorsanız bu dostluğu kafanıza yerleştirin. O dostluğu ikiniz için kurun. Tek kişilik kurmayın. Eğer bir dostluk böyle olursa hiç kimse bu dostluğu bozamaz. Ama eğer böyle olmazsa bu dostluğu bozmak için gelen biri, dostluğunuzu kolayca bozabilir.

Beste YAŞAYAN 8A

Efehan EFE 3A

87

Page 88: Karınca Sayı 9

SEVGİ VE ÇOCUK

‘Sevgi’ ve ‘çocuk’ sözcükleri birbirinden ayrı düşünülebilir mi? Çocuk, sevgi demektir. Sevgi kelimesi söylendiğinde, akla gelen ilk şey çocuk olur çoğu zaman. Çocuk ve sevgi ayrılamaz birbirinden, birbirini tamamlar. Çocuk, sevginin ifadesi; sevgi ise, çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetişmesinde vazgeçilmez bir unsurdur. Sevgi çocuğu besler. Mutlu bir yetişkin olmasını sağlar. Mutlu bir yetişkin sevgi dolu gözlerle bakar ağaçlara, kuşlara, insanlara… Dünyaya sevgi ile bakan bu gözler, içe döner; kendisiyle barışır kısacası. Kendini seven yetişkinlere dönüşür zamanla. Bitki için su neyse bir çocuğun yaşamında ‘sevgi’ odur. Sevgi ile büyütülmüş çocukların yarınlarında barış, güven ve mutluluk vardır. Tüm bunlar, insanlığın umudu değil midir? Savaşlarla, açlıkla, plastikle, insan aptallıkları ve acımasızlıklarıyla dolu bu dünyada, sevgiye ve çocuğa sığınmak tek çözüm olsa gerek. Belki de dünyayı, ülkeleri, halkları yönetme işini bir süreliğine, sevgi ile büyütülmüş çocuklara devretmeliyiz. Eminim, o zaman dünya daha yaşanılası bir yer olacaktır.

Burcu YÜCESOY 6B

GÖÇMEN KUŞUN CESARETİ

Geride kalan bir göçmen kuş,

Endişeyle etrafına bakıyor.

Ne yapsın, nereye gitsin,

Sadece korkuyla düşünüyor.

Hava kararmış çoktan,

Hala orada bekliyor.

Bu soğuk havada,

Ne yaratabilir ki yoktan?

“Hey minik kuş, hey!

Geri dönmeyecekler, niye bekliyorsun?

Onları takip edeceğine,

Kendi yolundan gitsene?”

Kuşun aklına bu sözler takıldı,

Evet, çok haklıydı!

Cesaretini topladı, açtı kanatlarını,

Kayboldu gecenin karanlığında,

Gitti özgürlüğün sonsuzluğuna.

Nilsu Duran 6A

Zeliha Ela DOĞANYİĞİT 1A

88

Page 89: Karınca Sayı 9

ADAM KAYALAR

Bir zamanlar genç bir kral yaşarmış. Bu kral fakirmiş; ama çok cömertmiş. Cömertliği tanrılar tanrısı İlyanos’un bile kulağına gitmiş. İlyanos, onu kıskanmış. Kendisinden daha cömert biri nasıl olur diye düşünmüş.

Yine her zamanki gibi güneşli bir günken İlyanos’un yardımcısı koşa koşa Bulutlar Sarayı’na girmiş. Yardımcı kan ter içinde tanrılar tanrısının yanına gitmiş. Eğilmiş ve genç kralın ülkesinde bir şenlik düzenlendiğini söylemiş. İlyanos, umursamamış ve yardımcısına arabaları hazırlamasını söylemiş. Arabalar hazırlanmış. Kapılar açılmış ve altın sarısı atlarıyla İlyanos Bulutlar Şehri’nde gezmeye başlamış. Gezmiş gezmiş ama hiç kimseyi görememiş. Bir süre sonra bir çocuk görmüş. Çocuğa sormuş. Annen, baban nerede, demiş Yüce İlyanos. Çocuk başlamış anlatmaya. Kral bir ferman vermiş. Dünyadaki bütün insanları büyük şenliğe davet etmiş ve böylece herkes akın etmiş fakir kralın ülkesine. İlyanos çok kızmış. Kıskanmış genç kralı. Nasıl olur da insanlar onu kendisinden daha çok sever diye düşünmüş. Hışımla sarayına dönmüş ve sihirli tacını takıp fakir kralın ülkesine gitmiş. Fakir kral İlyanos’u görünce mutlu olmuş ve hemen hoş geldiniz demeye gitmiş. Tam yanına gelince İlyanos bir masaya çıkmış ve başlamış konuşmaya. Ey ölümlüler, demiş İlyanos. Bu adamı benden daha çok nasıl seversiniz, demiş. Ben en büyük tanrıyım derken şenliğe gelenler yuhalamaya başlamışlar tanrıyı. İlyanos kendini sıka sıka kralı bir yarışmaya davet etmiş. Bu yarışma Göksu Nehri’nden başlayıp Bulutlar Ülkesi’ne ilk varanın kazandığı bir yarışmış. Eğer kral yenerse İlyanos çekip gidecekmiş ama eğer İlyanos yenerse kral idam edilip ülkesi yakılacakmış. Kral ne kadar istemese de karşısındaki tanrıya saygılıymış. Yarış başlamış.

İkisi de kafa kafaya gidiyormuş. Ne zamanki kral öne geçmiş tanrılar tanrısı Yüce İlyanos yavaşlamış ve hemen altın sarısı atlarını çağırmış. Binmiş atlarına kralı geçmiş. Kral geri kalır mı? O da hemen kendi atını çağırmış. İkisi yine kafa kafaya gelmiş. Gitmişler gitmişler ama bir türlü öne geçememişler. Bir uçurumun kenarına gelmişler. İlyanos atlarını kırbaçladıkça atlar genç krala yaklaşıyormuş; ancak bunu ne kral ne de İlyanos fark etmiş. İlyanos atlarına bir kırbaç daha atmış ve olan olmuş. Atlar krala çarpmış ve kral atından düşmüş. Uçurumdan yuvarlanmaya başlamış. Sonunda kayalara çarpmış.

İlyanos çok üzülmüş. Bir tanrı olarak yaptığı hatayı anlamış ve genç kralın cesedini taşların içine gömmüş. O zamandır ölen her iyi insan oraya gömülmüş ve buraya Adam Kayalar denmiş.

Nafiz DÖLEK 8A

Öykü ATASOY 5A

89

Page 90: Karınca Sayı 9

VİCDAN VE PİŞMANLIK

Herkes istemeden de olsa birisini kırabilir, hata yapabilir. Bunu yapan, birini birazcık bile incitmekten korkan birisi de olabilir. Ama kim olursa olsun yaptığı hatayı fark edip “Acaba onu çok mu kırdım?” diye düşünmekten alıkoyamaz kendini. Birilerini mutlu edip rahat rahat uyumak varken, aklında şüphe, içinde buruklukla uyumak sanıldığından daha zor bir şeydir.

Tabii ki her zaman başkaları üzülmesin diye susamayız. Kendimizi savunuruz. Ama bunu başkalarını incitmeden, kendimizi kaybetmeden yapmaktır önemli olan. En küçük bir tereddütte bile kafamızı yastığımıza koyduğumuzda, vicdan azabı çekeriz. Yaptığımız davranış aklımıza takılır. Uyumamayız. Herkes kendi davranışlarından sorumlu tutulur. Bu duygusu gelişmiş olanlar elbette daha az yaparlar bu hatayı. Çünkü yaptıklarından ders çıkarmış, geçmişi tekrarlamayan, yerinde saymayan insanlardır o kişiler. Yaşayacağımız vicdan azabını düşünerek yaptığımız davranışlar, bizi doğrulara sürükler. Hatalardan ders çıkarmak bunun en büyük yardımcısıdır. Yaptığımız veya yapılan davranışlardan kendimize pay çıkarmalı ve empati kurarak hareket etmeliyiz. Kendimize yapıldığında üzüleceğimiz veya hoşlanmayacağımız davranışları başkalarına da yapmamalıyız. Bazen ben ne yaptım sorusunu kendimize birçok defa sormak zorunda kalırız. İşte bu nedenle düşünerek hareket etmeliyiz. Birini kırdığımızı kendimiz inanmadıktan sonra vicdanımızı rahat ettiremeyiz. Onun ağzından duymak ve rahatça yaşamak isteriz. “O alınmamıştır. Zaten çok kırılmamıştı.” gibi sözlerle kendimizi rahatlatmayız. Kendimizi rahatlattığımızı düşünürüz ama aslında aklımızda hala bu düşünce vardır.

Vicdanımızı rahatlatmadan asla rahatlayamayız. Bu nedenle kırdığımız kişiden ne düşündüğünü öğrenmeli ve gerekirse affedene kadar özür dilemeliyiz. Zaten vicdanımızda bize bunu yaptırır. Yaptığımız hatalara yenilerek değil ders çıkarak insanlara karşı yaptığımız yanlışları tekrarlamamalıyız.

Sude ÇEBİ 8A

GÖK TAŞI

Dünya’dan çok çok uzak bir gezegende yaşayan Gök isimli yarı uzaylı bir kız varmış. Gök babası olan Tamtam ile birlikte uzay gemilerinde sadece oturuyor başka hiçbir şey yapmıyorlarmış. Gün geçtikçe oturmaktan canı sıkılan Gök babasından Dünya’ya gitmek için izin istiyor ama babası bir türlü gitmesine izin vermiyormuş. Artık bu sıkıntıya dayanamayan Gök kaçmaya karar vermiş. Gideceği uzay gemisini hazırlamış, fazla dikkat çekmesin diye de uzay gemisini siyah ve gri rengine boyamış. Bir akşam bütün hazırlıklarını yapıp uzay gemisine binmiş ve şehri Uzakistan’dan ayrılmış. Bu sıkıcı yerden kurtulduğu için o kadar mutluymuş ki Dünya adlı gezegenin yerçekimi kuvvetine kapıldığının farkında bile değilmiş. Yerçekiminden dolayı Gök’ün uzay gemisi Dünya’ya hızla çarpmaya başlamış. O kadar hızlıymış ki uzay gemisinin ön kısmı alev almış, o sırada Gök’ün uzay gemisi yeryüzüne çarpmış ve bu kazada Gök ölmüş. Uzakistan’da kızının yokluğunu fark eden Tamtam derhal kızının aranması emrini vermiş. Bir kaç saat sonra uşaklar kızının ölüm haberini Tamtam’a vermişler. O zamandan sonra Tamtam kızını düşünürken ne zaman kötü olsa Dünya’ya kızının uzay gemisine benzeyen taşlar yollar hıncını topraktan çıkartırmış. Dünyalılarda bu taşlara ‘göktaşı’ demişler.

Ecem DÖNÜŞ 8A 90

Page 91: Karınca Sayı 9

HİÇ KAR GÖRMEMİŞ ÇOCUK

Hiç kar görmemiş çocuk,

Nedir bilmez

Her sokağın bembeyaz olduğunu.

Hiç kar görmemiş çocuk,

Nedir bilmez kartopu oynamayı.

Hiç kar görmemiş çocuk,

Nedir bilmez atkıyı, bereyi,

Sıkı sıkı giyinmeyi.

Hiç kar görmemiş çocuk

Bilmez düştüğünde,

Yumuşacık karın üstünde oturmayı.

Hiç kar görmemiş çocuk

Nedir bilmez eğlenceyi.

Hiç kar görmemiş çocuk

Nedir bilmez,

Kardan adama havuç takmayı.

Hiç kar görmemiş çocuk

Nedir bilmez yaşamanın değerini.

Hiç kar görmemiş çocuk

Nedir bilmez mutluluğu çocuk sevincinin.

İpekçe KUŞATMAN 6A

SEVGİ

Sevgi her şeyin önünde gelir. Hayatın, mutluluğun, paylaşmanın, her şeyin. Sevgi insana yaşamı sevdirir. Birinin kucağına atlayıp sıkı sıkı sarılmak sevgiyi ve güveni vurgular. Seviyorsak güveniyoruzdur, güveniyorsak da seviyoruzdur. Bazı insanlar çok şanssız. Sevgiyi hissetmiyorlar. Sevgisiz bir insan solmuş bir çiçek gibidir. Bazı insanlar sevgisini belli edemezler. Duygularını içine akıtırlar. Oysaki her şeyi anlatsak sevgiyi paylaşsak…

İpekçe KUŞATMAN 6A

KAR

Bir çocuk gördüm rüyamda.

Oturuyordu bir sandalyenin ucunda.

Bakıyordu umutsuzca.

Gömülmüştü mutsuzluğa.

Yaklaştım ona usulca.

Gözünü çevirdi yavaşça,

Oda yaklaştı bana.

Koşmaya başladı hızlıca.

Hemen döndüm arkama.

Koşuyordu bütün hızıyla.

Koşuyordu annesine koşarcasına.

Koşuyordu o kar’a.

Hiç görmemişti karı hayatta.

Kocaman gözleri ile bakıyordu bana.

Teşekkür ediyordu adeta.

Gömülüyordu

Bembeyaz pamuktan bulutlara.

Ayda ACAR 6B

OYUNCAKLAR

Oyuncaklar küçük çocukların en büyük hayalidir. Bu gerçekten kanıtlanmış bir şeydir. Kız çocuklarından erkek çocuklarına kadar herkesin en büyük tutkusudur.

Oyuncaklar çeşit çeşittir. Bebekler ayrı, yarış arabaları farklı yerlerdedir. Oyuncaklara bakınca büyük olsan bile almak istersin. Bu bir tutku gibidir.

Oyuncaklar gerçekten çok güzel bir eşyadır. Eğer oyuncaklar olmasaydı, çocukları ne ile mutlu edebilirdik.

Sera TARHÜK 6A

91

Page 92: Karınca Sayı 9

İPİ KOPAN UÇURTMA

Parka gitmiştim o gün

İşte o gün kayboldu uçurtmam

Sanki o anda benden bir şey alındı

Neredesin ipi kopan uçurtma

Özledim seni gel artık buraya

Bitsin şu hasret

Ah bir gelsen yanıma

Bir daha seni bırakmam

Nerede o benim güzel uçurtmam

Bir gel sen de yanıma

Dünyalar benim olsa

Gül Neveser SEVİM 6A

KELEBEĞE SORU

Baharda kelebekler yaza hazırlanırlar,

Güzel kanatlarını göstermek için.

Kanatlarını boyarlar,

Güzellikleriyle etrafa neşe saçarlar.

Bir gün gelirse bir kelebek yanınıza

Baharı sorun ona.

Deren ÇAKAR 6B

GÖTÜR BENİ

Götür beni kurşun kalem,

Götür beni kağıdın uç kısımlarına.

Kağıda işaret koy istediğin gibi,

Götür beni!

Boran ER 6B

ELLERİMİZ VE TİYATROLAR

Bir tiyatro düşünün, o tiyatroda alkış yok, seyirci yok… Nasıl bir tiyatro olurdu? Tiyatro salonu aktörlerin evi, alkış ise ilacıdır.

Tiyatroda alkışlar olmadan oyuncular oyuna motive olamazlar. Bu da gösteriyi çok kötü sergilemelerine neden olur. Bu durumu engellemek için tiyatroya gitmeliyiz, tiyatronun o muhteşem büyüsü zaten sizi içine çekecektir. Öyle güzeldir ki bu duyguyu bilemezsiniz. O kadar çok seversiniz bir gittiniz mi hep gidersiniz. Ama alkış olmasa tiyatro sıkıcı bir yer olur. Çünkü oyuncuyu motive eden seyircinin o muhteşem alkışlarıdır. Tiyatroda sadece oyuncunun değil seyircinin de rolü vardır. Eğer oyuncu rolü unutursa gösterinin mahvolacağı gibi seyirci alkışlamazsa oyun da mahvolur.

Tiyatro alkışsız ayakta asla durmaz.

Deren ÇAKAR 6B

ANLAM

Yaşamdan ve hayattan güzel ne vardır ki bu dünyada. Yaşamak her şey değil midir? Delicesine hayatın tadına vararak yaşamak. Delicesine yaşamaktan kastımda şu dur aslında; ölmek için yaşamak. Diğer taraftaki karşılaşacağı olası şeylerin merakı ve hayali ile yaşamaktır yaşamak. Bir nevi ölmek için yaşamaktır. Ama daha önemlisi hayatta bulunduğumuz süre boyunca bizi sarıp sarmalayan acıları, güzellikleri, dünyayı bırakmaktan korkmaktır yaşamak. Yaşamanın, hayatın en güzel yanı da korkmaktır aslında, hayat zaten korkularla güzelleşip değerlenmez mi?

Mehmet Can ÇETİN 6A

92

Page 93: Karınca Sayı 9

İYİLİK

İyilik denince akla gelen ilk şey nedir?

Öncelikle bir kişiye yapılan ve işini kolaylaştıran sevimli bir düşüncedir. İyilik her zaman iyiliktir ve kime yapıldığı önemli değildir, yeter ki iyilik olsun. Mesela yeni bir kişiyle tanıştınız ve adamı hırsızlık yaparken gördünüz ve ona söylemediniz ama o adama zor bir durumunda yardım etmez misiniz? Yani o adama en ufak yardım etseniz bile bu yine iyilik sayılır. O küçük yardım adamın bütün işlerini düzeltebilir. Yani iyilik hiçbir zaman boşa gitmez.

İyilik güveninizi hiç boşa çıkarmaz. Başka bir örnek verelim: Mesela durumu çok kötü fabrikası batmak üzere olan bir adama borç verdiniz. Az da olsa bu her zaman iyiliktir, sevaptır ve her zaman öyle kalır.

Sonuç olarak iyilikleriniz hiçbir zaman boşa gitmez, küçük de olsa iyilik boşa gitmez kimseden iyiliğinizi esirgemeyin ve çekinmeyin. İyilik yaparken iyiliğinizin nereye gittiğine çok dikkat etmeyin ve iyiliğinizi yapın emin olun ki iyi bir yere gider.

Hasan Can BULDU 8A

SEVGİ

Sevgi kelimelerle anlatılmayacak kadar güçlüdür. Sevgi, dostluktur, kardeşliktir, paylaşmaktır. Sevgi bir toplumu oluşturan en önemli varlıklardan biridir. Sevgi paylaştıkça çoğalır. Sevgi polenler gibidir. Arılar poleni taşır, insanlar da sevgiyi. Polenler başka çiçeklere bulaşır ve sevgi yayılır. Sevgi kavgaları sonlandırır, barışı arttırır. Sevgi bir günün güneşine, bir çocuğun balonuna, bir öğretmenin öğrencisine, bir ülkenin toplumuna, bir ormanın ağaçlarına benzer. Bunlardan herhangi biri olmazsa bir anlam kalmaz. Aynen dünyada sevgi olmazsa dünyanın da bir anlamı kalmaz. Tedavileri ile insanları iyileştiren doktor gibi sevgi de hayatı iyileştirir ve güzelleştirir. Dünyadaki bütün dengeyi sevgi sağlar. Sevgi bütün dünyanın olmazsa olmazıdır.

Ayda ACAR 6B

SİYAH-BEYAZ FOTOĞRAFLAR

Sandıkları karıştırırken,

Gözüme takıldı siyah beyaz bir fotoğraf

Geçmişimi anımsadım, ağlamak istedim,

Neredeydi o güzel günler,

Sevdiklerimle dolu o günler.

Fotoğraf büyük dedeme aitmiş.

Kucağında babaannem varmış.

Bir fotoğraf daha gördüm,

Şimdi cennette olanlar,

Keşke yanımda olsalar.

Neredeydi o güzel günler,

Hayatın anlamını yitirmediği günler.

Esen KIRATLI 6A

93

Page 94: Karınca Sayı 9

KARGALAR

Kargalar bence iyi hayvanlardır. Ama halk arasında ‘nankör’ bir hayvan olduğu söyleniyor. Hatta ‘’Besle kargayı oysun gözünü’’ diye bir atasözü bile var.

Kargalar genellikle siyah ve iridirler. Kargaların kötü bir sesi olduğu söyleniyor. Ama ben daha önce hiçbir karga sesi duymadığım için yorum yapamayacağım. Ayrıca kargalar özellikle çiftçiler tarafından sevilmezler. Bunun nedeni ekinlerin saplarını kırmaları,tohumları yemeleridir. Hatta çiftçiler kargalar korksun diye ‘korkuluk’ bile dikerler bahçelerine.

Kargalar tohum, çiçek, bitki ve hayvan leşleri ile beslenirler. Toplu halde yaşarlar. Yeni Zelanda ve Büyük Okyanus adaları dışında dünyanın her yerinde yaşarlar. Kargaların yaklaşık 200 çeşidi vardır. Bunların çoğu göçmendir. Kargaların akrabaları kuzgunlardır. Bu güzel kuşların akrabaları bile var. Ve son olarak kargaların yaklaşık 40 yıl yaşadıkları söyleniyor. Fakat bazı kaynaklarda bu bilgi değişebildiği için bu tam olarak bilinmiyor.

Ayşe DERİN 6B

HIRSIZ KARGA

Sincaptır benim adım,

Çok severim ben cevizimi.

Karga geldi götürdü,

Kaybettim yiyeceğimi.

Karga,

Nerede benim yiyeceğim?

Ah, ettim sana

Yiyeceğimdi o benim.

Sen de aç kal bir gün,

Görürsün, anlarsın.

Açlık ne demekmiş

Bilirsin o zaman.

Ayşe DERİN 6B

KUŞLAR VE DOĞA

‘’Hiç ormana gittiniz mi? En azından parka? Tabi ki de. Doğanın uyandığı saatler, sabahleyin falan. Oraya gittiğinizde gözünüzü kapayın. Rüzgarın hışırtısından başka bir ses daha duyacaksınız:” Kuş sesi.’’

Kuşlar doğada önemli varlıklardır. Bırakın sesini, adını bile duyunca çok güzel şeyler gelir insanın aklına. Kuşlar sakinliğin, barışın sembolüdür. Bir serçe bile gördüğünüzde sizi çok rahatlatır. Kuş cıvıltıları bir başka renk katar doğaya. İnsanoğlu, hayatı boyunca hep kuşlara özenmiştir. Çeşitli kanatlar yapıp onlar gibi uçmaya çalışmışlardır. Yemyeşil bir ormanda bile bir kuşu çok kolay ayırt edebilirsiniz. Kuşlar, doğanın süsüdür. Bir takı gibidirler. Saçınıza takıp herkesi büyülersiniz. Kuşlar da öyledir.

Nilsu DURAN 6A

94

Page 95: Karınca Sayı 9

RENKLER

Hayatımızdaki her yaşın, her mevsimin ve hatta her günün bir rengi vardır adeta. Çocukluğumuz pespembedir. Çünkü hiç bilmeyiz derdi, sıkıntıyı kederi. Hep mutluyuzdur. Tek bildiğimiz şey oyun oynamak ve hoşça vakit geçirmektir. Gençliğimizde ise pembe bulutların üzerindeyizdir. Ne zaman hayata atılırsak işte o zaman sorumluluk belimizi büker ve o pembe hayat bir anda soluklaşıverir. İş, aile, geçim sıkıntısı derken bir anda kendimizi koyu renklerin içinde buluveririz.

Mevsimlerin de rengi vardır. Sonbahar sarı hüznü, yaz yeşil mutluluğu, kış gri soğuğu, ilkbahar ise maviyi, kırmızıyı, turkuazı, moru adeta gökkuşağını anlatır bize. Bu renkler ruhumuza yansır. Kimliğimizi ele verir. Mutluluğu, mutsuzluğu, çirkinliği, güzelliği öğretir bize. Renklerin tezatı gibi insanlar da farklı etkilenirler renklerden.

Bazen de yaşadıklarımız o günün rengini belirler. Sevinçler, üzüntüler, başarılar, ayrılıklar… Yaşadığın mevsime yaşa bakmadan bir anda bütün hayatını değiştirirler. Kıyafetler de bile bize yakışan renkler vardır. Yakışmayan veya sevmediğimiz rengi asla alıp giyinmeyiz.

Renkler; bizi her şekilde etkilemeyi başaran sihirli birer ışık gibidirler. Hayatımızda yağmurdan sonra çıkan gökkuşağı gibi önümüz hep aydınlık ve renkli olsun.

Onur AKKAYA 6A

ORMAN

Yemyeşildir orman,

Ağaçlarıyla, hayvanlarıyla

Fakat bazıları,

Kesiyor ağaçları.

Artık yeşillik yok,

Kırmızı renk ve kesilmiş odunlar var,

Orman sever insanlar hüzünleniyor,

Artık ormanda kan rengi var.

Her ormana gidişimde,

Görüyorum o kırmızı rengi,

Gelin o kırmızı rengi yok edelim,

Ormanlara sahip çıkalım.

Sedef ŞAYAN 6A

OYUNSUZ KALAN ÇOCUK

Oyunsuz kalan bir çocuk

Hayata tutunamaz

Düşer kayar

Hayata küser.

Kendine küser

Biter dünyası

Onun için

Kendinden utanır.

Oyunsuz kalırsa çocuk

Dünya döndükçe

Nefes alamaz

Sıkılır.

Mümin DÖNÜŞ 6A

95

Page 96: Karınca Sayı 9

İNSANIN YAPABİLECEKLERİ

HAYAL GÜCÜ İLE SINIRLIDIR

Bir insanın yapabilecekleri, o insanın hayal gücü ile sınırlıdır. İnsan bir şeyi ancak kendi hayal gücü ile başarabilir. Tüm mucitler, icatlarını hayal gücü ile yapmışlardır.

Gerçekte, insanın hayal gücü sınırsızdır. Fakat biz insanlar bu hayal gücünü pek de iyi kullanamayız. İnsan, bir şeyi yapmak için, ilk önce o şeyi hayal etmelidir. Ondan sonra hayallerini gerçekleştirebilir.

Size iki farklı insan türünü tanıtacağım. Bu insanlardan biri, hiç hayal kurmazken, diğeri hayal gücünü tamamıyla kullanabilmektedir. Hiç hayal kuramayan insan şöyle düşünmektedir: ’’İnsanoğlu her şeyi icat etti. Bize tek bir şey bırakmadılar’’. Diğeri aksine: ’’İnsanoğlu birçok şey icat etti ama bu hiçbir zaman son değildir. Yeni bir icat düşünemesek bile zaten var olan icatları geliştirebiliriz’’diye düşünmektedir. Bu iki insan sizce neler yapabilirler? Cevap çok açık, değil mi?

Sonuç olarak, insan hayal gücünü ne kadar sınırsız tutarsa, o kadar başarılı olur.

Esen KIRATLI 6A

SUSMAK

Hiç başınıza geldi mi bilmem. Bazen insan o kadar konuşmak ister ki; ne olursa olsun konuşmak ister, sadece konuşmak ister. O istek kor gibi yakar insanın içini. Yakar, yakar ama konuşamaz. Harfler anlamsız kalır kelimeler kifayetsiz. Anlatamaz içini yakan o mantıklı ama ukala tümceleri. Düşünceler beyninizi kurcalarken bir de bakmışsınız susmuş kalmışsınız. Belki sonra pişmansınız ama susmuş kalmışsınız. Kafanızda kör kuyular ama elinizde sadece kullanılmış küçük mum.

Hiç başınıza geldi mi bilmem. Sevgilinizle konuşulan o son konuşmalar. İçinizi yakan o son konuşmalar. İçiniz kor gibi yanar ama susarsınız. Susmak istemezsiniz, susmak istemez kimse. Göz göre göre susarsınız; acınızı içinize atıp göz yumarsınız. Hiç başınıza geldi mi bilmem.

Togayhan ÇAPAR 8A

İYİLİK DEDİĞİMİZ ŞEY…

İnsanlar her gün tonlarca iyilik yapar ancak bu iyiliklerin çoğu göstermeliktir. Gerçek iyilikleri sayılı insanlar yapar. Dediklerim size tuhaf gelmesin. Şöyle bir düşündüğünüzde beni anlarsınız.

Dünyada her saniye bir iyilik yapılıyor. Dışarıdan bakan biri Dünya’yı İyilikler Diyarı olarak nitelendirebilir ancak ne zamanki içeri girerse gerçeği görecektir. Mesela birçok müzisyen hep bir sokak çocuklarını koruma kulüplerine üyedir ama acaba asıl amaçları çocuklar mıdır yoksa hayranlarına ne kadar iyi biri olduğunu göstermek midir?

Sonuç olarak dünyada iyilik çok ancak sayılı iyilikler gerçek iyiliklerdir ve bunlar göstermelik değil, gönülden geçerek bir insana yapılan iyiliklerdir.

Nafiz DÖLEK 8A

Sıdıka Selin ÇOLAK 5A

96

Page 97: Karınca Sayı 9

TİNA VE GÖZYAŞLARI

Uzun zaman önce tanrısı Simona olan bir ülke varmış. Bu ülkede gözyaşına kadar her şey bembeyazmış. Bu yüzden bu ülkenin adı Beyazlar Ülkesi imiş. Tanrı Simona’nın Alya adında güzel bir eşi ve Tina adında genç bir kızı varmış. Fakat Simona Alya’dan ayrılıp daha genç, daha güzel olan Monora ile evlenmiş. Alya’yı da kendi yaptırdığı dağ evine göndermiş. Tina ise babasının yanında kalmış ama annesini çok özlüyor ve ona bunları yaşattığı için Manora’ya nefret duyuyormuş. Manora da Simona’nın Tina’ya olan ilgisini kıskanırmış.

Beyazlar Ülkesi’ne rakip bir ülke varmış. Bu ülkenin genç bir tanrısı varmış. Tanrı Simona bu tanrıyı kendine rakip olduğu için hiç sevmezmiş. Bunu bilen Manora Tina’yı ortadan kaldıracak bir plan yapmış. Manora Tanrı Simona’ya kızının onun arkasından gizli işler çevirdiğini ve Beyazlar Ülkesi’ne rakip ülkeyle Beyazlar Ülkesi’ni yok etmeye yönelik gizli anlaşmalar yaptığını söylemiş.

Kızını çok seven Simona önce buna inanmak istememiş ama daha sonra Tina’nın annesinin gitmesine çok üzüldüğünü ve bunun için intikam almak isteyeceğini düşünmüş. Buna çok sinirlenen Simona, daha ne olduğundan habersiz Tina’yı gökyüzünün en ıssız yerine göndermiş. Tina çok ağlamış ve gözyaşları beyaz ve yumuşak olarak yeryüzüne düşmüş. Böylece karlar oluşmuş.

BESTE YAŞAYAN 8A

GÖKYÜZÜNDE RENKLİ MUTLULUK: GÖKKUŞAĞI

Tanrılar tanrısı Saton, dünyalar güzeli kızı ve karısıyla ormanın içindeki büyük sarayında yaşıyormuş. Saton’un kızı Prenses Slavia bütün gün evde oturup dışarıyı seyredermiş. Prensese her gün binlerce talip gelir o da hepsini geri çevirirmiş. Kral Saton ise oldukça anlayışlıymış. Kızı hazır oluncaya kadar onu evlendirmeyecekmiş. Ama yıllar geçmesine rağmen prenses hala evlenmek istemiyormuş. Bu duruma en sonunda sinirlenen Saton, kızının şımarıklık yaptığını düşünüyormuş. Bütün halka duyurmuş kızına talip aradığını. Talipler artmış. Kral kızının mutsuzluğuna üzülmesine rağmen evlendirecekmiş. Diğer krallar kızının hala evlenmemesi hakkında konuşuyormuş çünkü.

En sonunda güneş tanrısının oğlu Prens Lucasti’yi kızına uygun görmüş Kral Saton. Prenses hiçbir şey diyemeden kendini güneş tanrısı Philligori’nin görkemli sarayında bulmuş. Oysa prenses babasının ülkesinde yaşayan fakir bir adama aşıkmış. Prenses günden güne eriyip gitmiş. Babasını görmek istediğini söyleyerek gitmiş. Kral kızının bu halini görünce çok üzülmüş. “ Kızım sen ömrün boyunca bizimle mi yaşamak istiyorsun” diye sormuş. Kızı hayır deyince ne diyeceğini şaşırmış. Kızı başka bir adamı sevdiğini söylemiş. Kral bunu duyunca çok sinirlenmiş ama kızına kimi sevdiğini sormuş. Kızı anlatmış her şeyi.

Kral Saton o adamı çağırmış ve kızına bir at arabası göstermiş. Bu at arabası gökyüzünde gidebiliyormuş. Kızına ve adama bu arabayı vermiş ve “ Philligori sizi görmesin bu arabayla gökyüzünde dolaşın orada yaşayın.” demiş. Prenses ve sevdiği adam gökyüzündeyken güneş tanrısı onları görmüş ve çok sinirlenmiş. Gökyüzünden güneşi çekmiş yağmurlar yağmış, hava soğumuş. Prenses ve sevdiği adam bir kuytuya saklanmış. Güneş doğunca çıkıp geçtikleri yerlere mutluluklarını dağıtmışlar renkli renkli.

SUDE ÇEBİ 8A 97

Page 98: Karınca Sayı 9

KUŞLAR DOĞANIN SÜSÜDÜR

Kuşlar doğanın süsüdür. Aynı zamanda kuşlar doğanın neşesidir. Bazıları büyük, bazıları küçük ve narindir. Konarlar dallara, ağaçlara, çatılara, taşlara. Öterler, uzaklara giderken bazen şen şakrak bazen hüzünlü. Her kuşun farklı bir sesi farklı bir görüntüsü vardır. Sesleri çok güzeldir. İnsanı mutlu eder, sakinleştirir ve huzur verir. Ayrı bir renk ayrı bir güzellik katarlar doğaya. Birçok türü vardır. Bazılarının güzel ve sevecen bazılarının ise değişik ve korkutucu görünüşleri vardır. Yine de bir başkadır onlar. Renk renk çeşit çeşit bir araya gelip yeryüzündeki cenneti oluştururlar. Kuşları insanlara da benzetebiliriz. Mesela çok süslü ve kendini üstün görenlere “tavus kuşu” gibi, çok konuşanlara “papağan” gibi deriz. Kimilerine de kartal gibi veya şahin gibi deriz. Ayrıca onların tüyünden ve yumurtasından da yararlanırız. Örneğin bıldırcın yumurtası, tavuk yumurtası sağlımız için çok yararlıdır.Ve de yastıklarımızda ve giysilerimizde tüyleri ile bizi sıcacık sarıp sarmalarlar. .Hem de zararlı böcekleri yiyerek doğanın dengesinin bozulmamasını sağlarlar. Kısacası kuş deyip geçmeyin, onların bizlere sayamayacağımız kadar çok yararı var. Tabiatın en önemli ve en güzel parçalarındandır. Onları koruyup, kollamalıyız. Unutmayın ki; kuşlar doğanın süsüdür.

Billur ARIKAN 6B

BİR ZAMANLAR

Bir zamanlar duyguların tanrısı Zubira bir ölümlüye aşık olmuş. Bu kadın öyle güzelmiş ki gözleri insanı delip geçiyormuş. Saçları güneşten bile daha parlak ve ipek kadar yumuşakmış. Bu kadının teni o kadar pürüzsüzmüş ki rüzgar esmeye, yağmur yağmaya kıyamazmış.

Bir süre sonra Zubira’nın bir oğlu olmuş. Bu bebek annesine çok benziyormuş. Bir gün güzellik tanrıçası Subros, bu güzeller güzeli kızı ve nur topu gibi bebeği görmüş ve çok kıskanmış. Subros nasıl olurda kendisinden güzel bir ölümlü olabilir diye düşünmüş. Bir plan yapmış Subros. Herkes uyurken Zubira’nın göklerdeki sarayına gizlice girecek ve dünyalar güzeli kızla bebeğinin hayatlarını ellerinden alacakmış.

Issız bir gecede,cırcır böceklerinin bile uyuduğu bir zamanda Subros, Zubira’nın sarayına girmiş ve iki ölümlünün de hayatına son vermiş. Sabah olmuş Zubira uyanmış ve olanları görmüş. Zubira’nın çektiği acı gözyaşlarına dönüşmüş. Zubira ağladıkça gözyaşları dünyaya düşmüş ve zamanla denizler, nehirler ve gölleri oluşturmuş.

Togayhan ÇAPAR 8A

Melisa ÜNAL 4B

98

Page 99: Karınca Sayı 9

UYGARLIĞIN İLK ADIMI

Uygar: Kültürlü, eğitimli, görgü kurallarına uyan, medeni kimse, hoşgörü ise her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş bulmak anlamına gelir. Yani bir insanın uygar olabilmesi için o kişinin öncelikle hoşgörü sınavını geçmesi gerekir.

Uygar olan bir insanın yani medeni bir insanın medeni olabilmesi için sadece kültürlü ve eğitimli olması yetmez. Bu kişinin aynı zamanda hoşgörülü de olması gerekir. Hoşgörülü olmak uygarlığın ilk adımıdır. Uygar olmak isteyen bir kişi ancak hoşgörülük sınavını geçerse uygarlığın diğer adımlarına geçebilir. Demek istediğim medeni bir insan denen kişi eğer hoşgörülü değil ise o kişi medeni olamaz. Örneğin kültürlü, eğitimli, görgü kurallarını çok iyi bilen bir kişi size misafirliğe geliyor. Bu misafirin özelliklerine yani eğitim düzeyine bakılır ise uygar bir insan gibi gelir. Fakat konuşma ve davranışlarından o kişinin hoşgörülü biri olmadığını anlarsanız yani eğer o kişi hoşgörülü değil ise o misafirin evinizde bulunması hoşunuza gider mi? Ve hoşgörülü olmamasına rağmen onun uygar bir insan olduğunu düşünür müydünüz? O kişinin hoşgörülü olması size çok şey kazandırabilir. Fakat normal bir konuşma esnasında o kişinin sadece uygar olması size çok şey kazandırmaz.

Etrafınıza baktığınızda uygar olup da hoşgörülü olmayan kimseyi göremezsiniz. Çünkü medeni bir insan uygar olmadan önce yani “ben uygar bir insanım” demeden önce bir hoşgörülük sınavına girmiştir. Hoşgörülük sınavından kalan yani hoşgörülü olmayan bir insan uygarlığa doğru başka adım atamaz. Çünkü hoşgörü uygarlığın biricik sınavıdır.

Hoşgörülü olmak uygar olmaktan daha zordur. Herkes uygar olabilir ama herkes hoşgörülü olamaz. Çünkü çoğu insan her şeyi anlayışla karşılayamaz. Ama insan görgü kurallarının ailesinden ve eğitimli ve kültürlü olmayı okulundan öğrenebilir…

Kısacası bir insan uygar olma yolunda ilerlemek istiyor ise ilk önce ilk adımı geçmelidir. Bu ilk adım da hoşgörülü olmaktır. Hoşgörülü olmayan biri asla uygar olamaz.

Gülben ÇEKMEZ 8A

Batuhan OĞUZ 4B

Karin TULUK 4A

99

Page 100: Karınca Sayı 9

NASIL BİR ORTAMDA NASIL BİR YAŞAM DİLERDİNİZ?

Herkes yaşamının güzel, iyi bir şekilde olmasını ister. Ama herkesin yaşamı farklıdır. Bazıları ev ve yemek bulamazken bazıları onlara sahiptir. Bazıları da iş bulamıyor, bu tabi ki onlar için zor bir yaşam.

Bende herkes gibi güzel bir yaşam dilerdim. Güzel ve sağlıklı bir ortamda bir evinizin olması bence çok güzel olabilir veya bir nehrin kenarında bir evinizin olması da güzel olur. Bu herkesin fikrine göre değişir, bazıları farklı evlerden hoşlanır, bazıları site gibi yerlerden.

Herkesin sağlıklı ve huzurlu bir yaşamı olmalı bence ve herkes doğa ile iç içe olmalı, yeşilliklerin arasında bir yaşam hoş olurdu.

Deren TAYLAN 7A

SİZCE DÜNYADAKİ EN BÜYÜK BULUŞ NEDİR?

Tekerleğin buluşundan bu zamana kadar gelen süreçte dünyada birçok değişiklik yaşanmış ve buluş gerçekleşmiştir. Bu buluşların insanların üzerinde etkisi de çok büyük olmuştur. Buluşlar sağlık, eğitim ve her türlü alanda karşımıza çıkmıştır. Dünyadaki en büyük buluşlardan biri bilgisayardır. Bilgisayarın bulunması her şeyi adeta değiştirmiştir.

Maya DEMİRTAŞ 7A

100

YAĞMURU İZLEYEN ÇOCUK

Oturmuş camın kenarına,

Gözü hep düşen damlalarda.

Geziyor hayal dünyasında.

Kim bilir neler dönüyor aklında.

Bir yağmur damlası oluveriyor.

Acelesi var, belli oluyor.

Birini arıyormuş gibi,

Yeryüzünde dolanıyor.

Bir çiçek oluveriyor,

Yağmurun altında oturuyor.

Bir keyif kahvesi içiyor arkadaşlarıyla

Sohbet edip eğleniyor.

Bir balon oluveriyor.

Rengarenk, güzel mi güzel bir balon.

Uçuşuyor bir tatlı kızın elinde,

Islanıyor yağmurun zalim ellerinde.

Uyanıyor çocuk hayalinden.

Yağmur yağmayı kestiğinden.

Bir dahaki sefere

Yağmur yağışını izlediğinde,

Dalacak apayrı hayallere.

Melisa KARAKULLUKCU 6B

Page 101: Karınca Sayı 9

BUGÜNKİ DÜNYA

Her zaman insanlar şunu vurgularlar: Savaş olmayan, rüşvetsiz ve hilesiz bir dünya. Kısacası rekabetsiz ve huzur dolu bir dünya. Ama maalesef bunun için uğraşan insan sayısı çok az.

Bugünkü dünyaya baktığımızda dürüstlük kalmamış ve soğuk savaşlar patlak vermiş olduğunu herkes biliyor. Buna en büyük örnek Türkiye. Kimin kime rüşvet verdiği belli değil. Avrupa ve orta doğu ülkeleriyle oluşan soğuk savaş. Hiç kimse bu ülkede yaşamak istemez. Bana sorarsanız Osmanlı döneminde yaşamak isterdim. Düşünsenize rüşvet yok yalan yok. Osmanlı 700 yıl boyunca halka iyi davranmış, hatta bütün dinlere ve ırklara sahip çıkmış, onlara iyi davranmıştır. Düşünsenize insanlar birbirine şimdiki kadar rüşvet vermiyor. Her suç karşılığını buluyor. Bir mahkeme beş gün içinde sonuçlanıyor. Ama şimdi bir mahkemeye bile girmek için üç ay veya bir yıl beklemek zorundasınız.

İnsanlar böyle bir yaşam için uğraş vermeli. Din, dil, ırk ayrımı olmamalı. Çünkü zencinin de, beyazında, kralında, soytarının da, zengininde, fakirinde gireceği en son yer mezar olacak.

Konuralp POLAT 7A

PARANIN HAYATIMIZDAKİ ETKİSİ

İnsanlar her zaman paraya ihtiyaç duyar. Güzel bir okula gitmek, güzel bir eğitim almak için para lazımdır. Bunun için para bu dünyanın temel gerçeğidir.

Para her zaman bize lazım olur. Para bizim ve dünyanın elli ayağı gibi bir şeydir. Bu nedenle para demek hayatımızı yaşamak demektir. Bu dünyada para demek ölümsüzlük demek gibi bir şeydir.

Para insanların ve dünyanın en iyi ve en büyük buluşlarından biridir.

Mehmet DOĞAN 7A

SEVGİ BİZİ ZAMAN YIKIMINDAN KORUYAN BİR KALE GİBİDİR

Küçükken çok iyi arkadaş olan fakat şimdi zaman aşımına uğramış, yolda birbirlerini görse, tanımayacak olan arkadaşlar var. Tabi sözde arkadaşlar.

Yıllarca babasının yüzünü görmemiş ama işi gelince de babasından para isteyen oğullar var. Aslında onlar da sözde oğullar.

Mecburen uzak kalmışlar, isteyerek ayrılmış olan insanlar var sevdiklerinden. Uzaklaştıktan sonra kalpleri taş olmuş sanki. Hiç sevgi, ilgi gösteremiyorlar birbirlerine. İlişkilerini zaman yıpratmış, kendilerinde hiç suç yokmuş gibi davranıyorlar.

Oysa sevginin onları bir araya getirebileceğini, onları zaman yıkımından koruyabileceğini bilseler, birbirlerinden sevgiyi, ilgiyi, sakınmazlardı. Hayata başka bir gözle bakar, sevgiyi hayatlarının en önemli parçası yaparlardı. Sevdiklerimize, onları sevdiğimizi belli etmeliyiz. Sevgi korur ancak bizi zamanın acımasızlığından.

Sinem ÇİÇEK 7A

101

Page 102: Karınca Sayı 9

HİÇ BİR MİRAS DÜRÜSTLÜK KADAR BÜYÜK DEĞİLDİR

Dünyada birçok yalan hikayesi vardır. Hepimiz biliriz bunları, Yalancı Çoban, Yalancı Kurt gibi ve daha birçoğu hayatımızda yer almaktadır. Bunları bizlere küçükken okutur, ders çıkarmamızı söylerler. Çıkaracağımız ders herkes için aynı olur. Yalan kötüdür, yalan söylememeliyiz. Çıkardığımız ders sadece bir sözcükten ibarettir ve yazdığımız beyaz kağıdın üzerinde yıllarca kalır, bir süre sonra geri dönüşümle beraber atılır.

Bu durumda bize gelince biz de yazdığımızla kalır, hayat boyu yalan denilen bu illeti bir daha söylememeye, dürüst olmaya çalışır fakat hiçbir zaman başaramayız. Yalan bir süre sonra hayatımızın bir parçası olur ve ağzımızdan dökülen her kelimenin üçte biri yalan olur. Bu kötü alışkanlıktan kurtulmanın tek yolu dürüstlükten geçerken bizler eski saf ve dürüst çocukluğumuza dönmeye çalışırız.

Fakat iş işten geçmiştir ve bizden sonraki nesillerimize yaptığımız hataya düşmemeleri için bir miras bırakırız, bu miras ne döşeli bir ev ne de büyük bir arsadır. Büyüklerimiz tarafından bize bırakılan bu miras dürüstlüktür. Dürüstlüğü gerçekten anladığımız an ve çıkardığımız ders ise şudur: Hiçbir miras dürüstlük kadar büyük değildir.

Sıla SEVİNMİŞ 7A

BİR GÜNLÜK YETKİ

Bana bir günlük yetki verilseydi çok fazla şey değiştirmek isterdim.

İlk yapacağım iş yönetim biçimini değiştirmek olurdu. Daha sonra diğer kişilerin mutlu olması için gerekli şeyler yapardım. Sonra kişisel konulara el atardım. Neden derseniz bizim ülkemizin tek sorunu yönetim ve mutluluk. Zaten mutluluk hayatı kolaylaştıran bir şey olduğu için sadece bunların olması yeterli. Kendime özel ev, araba, bilgisayar gibi şeyler isterdim. Bana verilen bir günlük yetki süresinin uzamasını ister ve dünyayı daha güzel bir biçime getirirdim.

Bu yazıma bakarak dünyada değişmesi gereken az şey olduğunu anlayabiliriz.

Utku BAKIR 7A

102

Page 103: Karınca Sayı 9

BALONU PATLAYAN ÇOCUK

İçimde bir istek var,

Üç seneye dayanan.

Her çocuğun var ondan,

Havalarda uçuşan.

Sonunda geldi o an,

Balonları olan,

Baloncunun başında,

Baktım balonlara.

Bir balonum olacağına inanamıyordum,

Baloncudan kırmızısından istedim,

Tam aldım derken,

Patladı balon elimde.

Ağlamaya başladım,

Durduğum yerde,

Oysa bir tane daha,

Alabileceğimi bilmiyordum.

Arman DEMİRÇİN 6A

OYUNCAK BEBEK

Ben bir oyuncak bebeğim.

Yalnız başıma otururum bir köşede

Kolu kırık gelen geçene bakarım.

Ben bir yıpranmış bebeğim.

Kolumu kopartan kimse,

Bir daha hiç gelmedi.

Beni hiç özlemedi

Ben bir yıpranmış bebeğim.

Tek başıma otururum

Beki beni alırlar diye.

Bana kötü kötü bakıp geçerler sanki.

Anlarım ki beni seven yok bu evrende

Sera TARHÜK 6A

103

HAYATI PAYLAŞMAK

Hayatı en değerli kılan şeydir paylaşmak. İnsan gördüğü komik bir şeyi, güzel bir manzarayı, hissettiği duyguları paylaşınca kendini daha iyi hisseder. Ayrıca başkalarını mutlu etmek, onların yüzünde tatlı bir tebessüm oluşturmak paha biçilemez bir şeydir. Bu aldığın bir hediyeyle, yaptığın bir şakayla, anlattığın komik bir olayla sağlanabilir. Birine söylediğin güzel bir sözle onu sevindirebilir, yüzünü güldürebilirsin. Örneğin sabah kaldırımda yürürken sokakları süpüren bir belediye işçisine “Günaydın, kolay gelsin” demek onu sevindirir ve işini daha mutlu bir şekilde yapmasını sağlar. Ona moral olurken bizi de ruhen rahatlatır. Ülke olarak yakın zamanda yaşadığımız Van depreminde hayatı paylaşmanın en güzel örneğini vermiş olduk. Yiyecek, giyecek, barınma ihtiyaçları için çadır göndererek olabildiğince onlara yardım etmeye çalıştık. Bu onların yüzünü pek güldürmedi. Fakat bizler bu yaptığımız yardımlarla vicdanımızı rahatlatmaya ve onların acılarını paylaşmaya çalıştık. Yalnızca biz Türkler değil, Japonya’dan gelen ekipler de olabildiğince onlara yardım etmeye çalıştılar. Onlarda bizim hissettiklerimizi hissedip o kötü günleri bizimle birlikte paylaştılar. Hayatı en değerli kılan şey olduğu gibi insanları da en değerli kılan şeydir paylaşmak. Biz hayatı paylaştığımız sürece hayat bize hep gülümseyecektir.

Melisa KARAKULLUKCU 6B

Page 104: Karınca Sayı 9

OYUKLAR

Merhaba! Ben bir ağacım. 1200 yaşındayım. Evet, beni yaşlı bulabilirsiniz. Ama yaşlı olduğum kadar da tecrübeliyim. Gelin size biraz tecrübelerimden bahsedeyim.

Ben ilk, fidan halindeyken küçük bir evin bahçesinde yaşıyordum. Evin bahçesi küçüktü ama cadde kenarında olduğu için olan biteni görüyordum. Bir sürü kazaya, kavgaya tanıklık ettim yıllarca. Haliyle büyüdüm. Kocaman yapraklarım ve bir de gövdem olmuştu. Belediye de bu yüzden beni daha işlek bir caddeye dikti. Bu caddede daha da fazla olaylara şahit oldum. Ama beni en çok üzen ve yıpratan olay bir cuma gecesi olmuştu. Bir adam çok alkol almış ve sarhoş olmuştu. Caddede bir oraya bir buraya geziniyordu. Daha sonra elinde bir bıçakla geldi ve gövdemi kazıdı, oyuklar oluşturdu. Canım çok yanmıştı. Ama sonraki daha da çok acıtmıştı. Eline bir çakmak aldı ve tüm yapraklarımı yaktı. Bunu gören belediye beni bir tepenin ucuna dikti. Ben haliyle çok sinirlenmiştim. Evet, zaten oyuklarım vardı. Ama onlar mutlu bir şekilde geçen yıllardan ve tecrübelerden oluşmuştu. Bunun gibi canımı acıtmamıştı.

Neyse ki burada yeni arkadaşlar edindim. Ayrıca tüm şehri buradan görebiliyorum. Manzarası çok güzel. Bu arada yarın bin iki yüz birinci doğum günüm. Gelirseniz severim.

Melisa KARAKULLUKCU 6B

Eda DİNAR 6A 104

PARA İLE SATIN ALINAN MUTLULUK

Bence mutluluk para ile satın alınmamalı. Çünkü para ile satın alınan mutluluk gerçek mutluluğa eşdeğer bir mutluluk değildir.

Mesela para ile bir bilgisayar aldınız sonra arkadaşınız daha pahalısını aldı. Mutluluğunuz kıskançlığa döner. Hele sevmediğiniz bir arkadaşınız ise bu durumda, para ile satın alınan mutluluk işe yaramaz. Kısacası para ile mutluluk satın alınmaz. Para ile alınan eşyalarla mutlu olduğumuzu sanırız ama gerçek mutluluk kalpten olur, insanın içinden gelir. Mesela, özlediğiniz bir arkadaşınızı görünce özlem mutluluğa döner.

Sonuç olarak para ile satın alınan mutluluk daha fazla para karşısında yenilir.

Mert ÖRS 7A

ZAMANA KARŞI DİRENEN DUYGU

Zamanı bir silgiye benzetebiliriz. Çünkü her şeyi silebilir zaman. Birinci sınıfta çok sevdiğiniz bir arkadaşınız vardır ancak yıllar geçer onu unutursunuz. Eğer onu çok ama çok sevseydiniz arkadaşlığınız bitmezdi. Zamanı silgiye benzettik. Sevgiyi de ona karşı gelen bir kaleme benzetebiliriz. Zaman silmeye çalıştıkça sevgi de ona karşı gelir.

Zaman çok güçlüdür her şeyi silebilir. Sevgide bir asker gibidir. Çok güçlü bir orduya yani zamana tek başına direnen ve asla yenilmeyen bir askerdir. Zamanın her şeyi silip süpürmesini engeller. Sevdiğimiz insanları ve varlıkları unutmamamızı sağlar.

Kısaca sevgi bizi zamanın yıkımından koruyan bir kale gibidir.

Aras RAD 7A

Page 105: Karınca Sayı 9

2011 YILINDA TÜRKİYE’DE SPOR

• Sporda 2011 yılı, Türkiye'de ve dünyada etkinlikler açısından hayli yoğun yaşandı. Türkiye'de düzenlenen büyük organizasyonlar ve elde edilen başarılar, dünya spor kamuoyunun dikkatini çekti.

• Milli futbolcu Hamit Altıntop'un 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde Kazakistan'a attığı golün, Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) tarafından "2010 yılının en iyi golü" seçilmesi ve Erzurum'da düzenlenen 25. Dünya Üniversiteler Kış Spor Oyunları, yılın ilk iki ayında en çok öne çıkan olaylardı.

• Milli bayan dalgıç Şahika Ercümen'in, şubat ayında Avusturya'nın Weissensee Gölü'nde buz altından 110 metrelik mesafeyi geçerek buz altı yatay dalış rekorunu kırıp, Guiness Rekorlar Kitabı'na girmesi de Türkiye açısından önemli bir başarıydı.

• Fransa'da yayımlanan spor gazetesi L'equipe, Fransa Birinci Basketbol Ligi takımlarından Cholet'i çalıştıran Türk antrenör Erman Kunter'i "yılın adamı" seçti.

• Yüzme Federasyonu, milli yüzücü Derya Büyükuncu'nun sözleşmesini feshederek, disiplin kuruluna sevk etti

• Erzurum'un ev sahipliğinde düzenlenen 25. Dünya Üniversiteler Kış Spor Oyunları'nda Rusya 14 altın, 14 gümüş ve 10 bronz ile madalya sıralamasında ilk sırada yer aldı. Türkiye, organizasyondaki tek madalyasını, artistik patinaj branşının buz dansı kategorisinde Alper Uçar ve Alisa Agafonova ikilisiyle kazandı.

• Türkiye, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta düzenlenen Yıldızlar ve Gençler Eskrim Akdeniz Şampiyonası'nda 8 madalya kazanarak ikinci oldu.

• (A) Milli Erkek Basketbol Takımı baş antrenörlüğüne, yardımcı antrenör Orhun Ene getirilirken, sağlık sorunları yaşayan Bogdan Tanjevic, yeni dönemde erkek milli takımlar teknik koordinatörü oldu.

• Ankara'da düzenlenen Beko All Star 2011 organizasyonunda Türk Yıldızlar Karması, Yabancı Yıldızlar Karması'nı 128-127 yendi. Karşılaşmanın MVP'si (En Değerli Oyuncu) Pınar Karşıyakalı Birkan Batuk olurken, Galatasaray Cafe Crown forması giyen Haluk Yıldırım'a "Yıldızların Yıldızı" ödülü verildi. All Star 2011'de smaç yarışmasını Bornova Belediyesi'nden David Smith, 3 sayı yarışmasını ise Fenerbahçe Ülker'den Ömer Onan kazandı.

• Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Kros Yarışmaları'nda Fenerbahçe genç erkeklerde, Üsküdar Belediye Spor Kulübü ise büyük bayanlarda şampiyon oldu.

• Türk Telekom Uluslararası Yıldız Erkekler Basketbol Turnuvası'nda, final karşılaşmasında Türkiye'yi 67-66 yenen Çin Halk Cumhuriyeti birinci oldu.

• Türkiye, Litvanya'da düzenlenen Uluslararası Görme Engelliler Judo Turnuvası'nda 3 altın, 4 bronz madalya elde ederek takım halinde ilk sırayı aldı.

Sporda 2011 yılı, Türkiye'de ve dünyada etkinlikler açısından hayli yoğun yaşandı. Türkiye'de düzenlenen büyük organizasyonlar ve elde edilen başarılar, dünya spor kamuoyunun dikkatini çekti.

105

Page 106: Karınca Sayı 9

• Türkiye, 39. Uluslararası Yaşar Doğu Serbest ve 2. Golden Grand Prix Bayanlar Güreş Turnuvası'nda 2 altın, 5 gümüş, 9 bronz madalya kazanarak takım halinde serbestte birinci, bayanlarda ikinci oldu.

• Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu, Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı'nın ABD'li eski oyuncusu Diana Taurasi'ye dopingli madde kullandığı gerekçesiyle verilen tedbir kararının kaldırıldığını açıkladı.

• Spor Toto Süper Lig'de Galatasaray ile Fenerbahçe arasında yapılan derbide, sarı-kırmızılı taraftarlar "Bir stadyumda tezahürat ile ulaşılan en yüksek ses rekoru"nu kırarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girdi.

• Ankara'da düzenlenen, Avrupa Yıldız Bayanlar Voleybol Şampiyonası finalinde İtalya'yı 3-0 yenen Yıldız Milli Takım, Türkiye'ye voleybol tarihinde milli takımlar düzeyindeki ilk Avrupa şampiyonluğunu getirdi. İtalya'nın ikinci olduğu şampiyonada, Sırbistan üçüncü sırada yer aldı.

• Spor Toto Süper Lig'de Sivasspor'u deplasmanda 4-3 mağlup eden Fenerbahçe, 2010-2011 sezonu şampiyonu oldu. 18. kez şampiyon olan Fenerbahçe'de, takım kaptanı Alex de Souza da "Gol Kralı" unvanını aldı.

• Beşiktaş, normal süresi 2-2 biten final maçında, İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u seri penaltı atışları sonunda 4-3 yenerek 49. Ziraat Türkiye Kupası'nın sahibi oldu.

• Galatasaray Futbol Takımı'nda teknik direktörlük görevine Fatih Terim getirildi.

• Beko Basketbol Ligi Play-Off final serisi altıncı maçında, Galatasaray, Cafe Crown'u 91-88 yenen Fenerbahçe Ülker, seride durumu 4-2 yaparak 2010-2011 sezonu şampiyonu oldu. Sarı-lacivertliler takım sporlarında, 3 ana branşta (futbol, basketbol ve voleybol) 2010-2011 sezonunda 5 şampiyonluk kazanarak, büyük bir başarıya imza attı.

• İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü koordinesiyle, Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya 1. Lig'in 2010-2011 sezonuna yönelik soruşturma başlatıldı.

• Soruşturma çerçevesinde 11 ilde, Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı Aziz Yıldırım, Sivasspor Kulübü başkanı Mecnun Odyakmaz, Giresunspor başkanı Ömer Ülkü, Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun, teknik direktör Levent Eriş ile futbolcular Emenike, Sezer Öztürk, Mehmet Yıldız'ın da aralarında bulunduğu 50 kişi gözaltına alındı.

• Polis ekipleri, Fenerbahçe, Trabzonspor, Beşiktaş ve Sivasspor kulüpleri ile bazı kulüp yöneticilerinin kaldıkları yerlerinde aralarında bulunduğu, 60 noktada arama yaptı.

• Atletizmde Ankara'da yapılan Süper Lig finallerinde, bayanlar ve erkeklerde sezonu şampiyon olarak tamamlayan Enka Spor, gelecek sezon Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'na katılma hakkı kazandı. Ayrıca erkekler disk atmada 66.89'luk derecesiyle Türkiye rekoru kıran Ercüment Olgundeniz ile bayanlar 400 metre engellide 50:09'luk derecesiyle Türkiye rekoru kıran Nagihan Karadere, Olimpiyat A Barajı derecesini geçmeyi başardılar.

106

Page 107: Karınca Sayı 9

• Okçuluk 2011 Dünya Kupası finalleri, 15 ülkeden 32 sporcunun katılımıyla İstanbul'da yapıldı. Tek maç üzerinden yapılan makaralı yaylar karışık takım ve klasik yaylar karışık takım kategorilerinde Türkiye, gümüş madalya kazandı.

• Avrupa Bayanlar Voleybol Şampiyonası'nda (A) Milli Takım, çeyrek finalde geçen yılın dünya şampiyonu Rusya'yı 3-0 yenerek tarihinde ikinci kez Avrupa Şampiyonası yarı finaline yükseldi.

• Milli sporcu Cenk Devrim Ulusoy, Antalya'nın Kaş ilçesindeki Hidayet Koyu açıklarında paletsiz ip destekli 80 metre dalışta, 80 metre derinliğe 1 dakika 21 saniyede ulaştı. İniş-çıkış süresi toplam 3 dakika 8 saniye olarak kaydedilen Ulusoy, bu derecesiyle yeni dünya rekorunun sahibi oldu.

• Fenerbahçe'nin cezası nedeniyle sadece kadınlar ve 12 yaşından küçük çocukların alındığı Fenerbahçe-Manisaspor maçındaki kadın taraftarlar, statta yarattıkları atmosfer nedeniyle UEFA Fair Play ve Sosyal Sorumluluk Komisyonu tarafından, FIFA 2011 Fair Play ödülüne aday gösterildi.

• 2012 Avrupa Spor Başkenti seçilen İstanbul, Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen törenle bayrağı 2011 başkenti Valencia'dan devraldı. Avrupa Spor Başkentleri Federasyonu (ACES) Başkanı Gian Francesco Lupattelli, 2012 bayrağının İstanbul'a geçtiği açıkladı .

• Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından bir kez daha görüşülmek üzere TBMM'ye iade edilen, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'u TBMM Genel Kurulu’nda aynen kabul edildi.

2011 yılında Türkiye’de sporda hareketli bir yıl yaşandı. 2012 yılının sporda başarılarla geçmesi dileğiyle…

Beden Eğitimi Zümresi

107

Page 108: Karınca Sayı 9

BEAUFORT ÖLÇEĞİ Beaufort ölçeği, 1800’lerin başında, İngiliz amiral Francis Beaufort (Fransis

Bofor) tarafından gemilere kılavuzluk yapması için tasarlanmıştır. Ölçek, başlarda denizdeki rüzgâr hızını hesaplıyordu, daha sonra karada kullanılacak şekilde geliştirildi.

Rüzgârın hareket ettirdiği şeyleri –her zaman, her yerde – izlemek, rüzgârın hızını tahmin etmemizin bir yoludur. Bunu unutmayın ve doğru tahminlerinizle insanları şaşırtın!

Beaufort ölçeği Tanım Karadaki etkisi

0

1

Rüzgârsız

Hafif hava

Duman dümdüz yukarı gider.

Duman rüzgârın yönünde

sürüklenir.

2

Hafif esinti

Rüzgârı yüzünüzde

hissedersiniz, yapraklar

hışırdar bayraklar kımıldar,

rüzgârgülü döner.

3

Hafif rüzgâr

Yapraklar ve ince dallar

sürekli sallanır; bayraklar

dalgalanır.

4

Orta şiddette rüzgâr

Tozlar, kâğıtlar ve küçük dallar

hareket eder, bayraklar

dalgalanır.

5

Canlı rüzgâr Küçük ağaçlar sallanmaya

başlar, bayraklar dalgalanır.

6

Kuvvetli rüzgâr

Büyük dallar hareket eder,

bayraklar savrulur, şemsiyeler

ters döner.

7

8

Orta şiddette bora

Canlı bora

Bütün ağaçlar sallanır,

bayraklar gerilir.

Ağaçlardan dallar kopar,

yürümek zorlaşır.

9 Kuvvetli bora

Evler biraz hasar görür, TV

antenleri uçabilir, tenteler

yırtılır.

10 Tam bora Ağaçlar kökünden sökülür,

evler büyük hasar görür.

11 Fırtına Büyük çapta hasar olur.

12

Kasırga

Çok büyük hasar olur.

108

Page 109: Karınca Sayı 9

RÜZGARGÜLÜ YAPALIM

Rüzgârın hangi yönden estiğini biliyorsak, bazen bir alçak basınç sisteminin yerini belirleyebilir ve onunla birlikte gelen kötü havayı tahmin edebiliriz. Rüzgârgülü rüzgârın yönünü gösterir.

GEREKLİ MALZEMELER:

Bir kamış

Silgili kurşun kalem

Eski bir çiçek saksısı

Kırmızı kalem

Pusula

Bir parça karton

Bir iğne

Yapıştırıcı

İnce bir tel ya da ataş

YAPILIŞI:

Kamışın bir ucuna 2,5 cm’ lik bir yarık açın. Bir parça karton kullanarak bir ok kuyruğu kesin ve resimdeki gibi kamışın yarılmış ucuna yapıştırın. Kamışın diğer ucunu kırmızı kalemle işaretleyin. İğneyi, dik olarak, oktan 5 cm uzakta kalacak şekilde kamışa batırın. İğneyi kalemin silgili ucuna batırın. Kamışın rahatça hareket edebildiğinden emin olun.

Tel parçalarından ya da düzleştirilmiş ataşlardan K, G, D, B harflerini oluşturun. Bunları, okun 2,5 cm altında kalacak şekilde, kaleme sarın. Kalemin ucunu bir kil yığını içine ya da toprakla dolu saksıya batırarak dengede durmasını sağlayın.

Rüzgârgülünü, rüzgârın binalar tarafından kesilmediği bir yere yerleştirin. K, G, D, B harflerini doğru yerleştirdiğinizden emin olmak için bir pusula kullanın.

SONUÇ:

Rüzgâr estikçe rüzgârgülü hareket eder.

NEDEN?

Rüzgâr esince, geniş yüzeyi (oku) iter. Sonuç olarak diğer uç, rüzgârın estiği yönü gösterir.

Kuzey yarım kürede, saatin ters yönünde dönen bir rüzgâr genellikle beraberinde bir alçak basınç sistemi ve fırtınalı hava getirir. Kuzey rüzgârları soğuk hava, güney rüzgârları ise sıcak anlamına gelir. Güney yarım kürede, tüm yönler için yukarıdakilerin tam tersi geçerlidir.

109