kemaleddİn İbn-İ hÜmam·ın hayati, eserleriisamveri.org/pdfdrg/d047363/1993/1993_safaka.pdf ·...

16
HAYATI, ESERLERI ve . . . . . .... . ILMI * &mpozyum Teb1i81eri * HÜMAM V AKFI YAYlNLARI Caddesi. Kavukçu Kat: 3 No: 308 Tel: (346) 221 41 50- 221 41 51 - 1993

Upload: dangdien

Post on 03-Apr-2018

218 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN •

HAYATI, ESERLERI ve . . . . . .... .

ILMI KIŞILIGI

* &mpozyum Teb1i81eri *

SİVAS

KEMALEDDİN İBN-1 HÜMAM V AKFI

YAYlNLARI

Osmanpaşa Caddesi. Kavukçu İşhanı Kat: 3 No: 308

Tel: (346) 221 41 50- 221 41 51

SİVAS - 1993

Page 2: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİ Cİ

SİVASLI KEMALEDDİN İBN'İ HÜMAM VE

HUKUK METODOLOJİSİNDE (USÜLÜ FIKIHDA) YERİ.,

ESERLERİNDEN BAZI ÖRNEKLER

1) GİRİŞ

Kısa Hayatı:

Dokuzuncu hicri 1 15.'nci miladi asır İslam hukukçularından Kemalüddin b. el­Hümam es-Sivasi'nin tam künyesi: ~~~ 1 ( ~ 10-! ~.ıJ IJ LS

Muhammed b. Abdilvahid b. Abdilhamid b. Mesudi'l-Kemal b. Hümami's-Sivasi el­İskender!, el-Kahiri, el-Hanefi'dir. Böyle

uzun bir künyeye sahip büyük hukukçu

Kernalüddin bin el-Hümam adı ile tanınır.

f Y 1~ ~.l.J IJ LS Babası Sivas'ta kadi (hakim) iken dün-

yaya geldiğinden doğum yerine izafeten Sivasi denilmiştir. Bir başka söylentiye göre

de büyük babası ve babası Sivas'ta kadılık yaptığından ailesine Sivasi denilmiştir. Ken­disi İskenderiye:de doğmuŞtur. Ailesi Si- .

vas'tan Mısır'da bulunan İskenderiye'ye ve

(•) Mukayeseli Hukuk ve Islam Hukuku Pröfösörü

Prof. Dr. Ali ŞAFAK(*)

sonra da babasının ölümü üzerine Kahire'ye göçmüştür. Kemal b. Hümam 788 (789) veya

790/1386 yılında dünyaya gelmiştir. On ya­

şındayken İskenderiye'de babasını kaybet­miş, büyük annesinin yanında Kur'an hıfzı­na (ezberlemeye), başlamış, yine onunla Ka­

hire'ye gelmiş, eş-Şihabü'l-Haysemi'den Kur'an-ı Kerim hıfzını tamamlamıştır.

Son derece zeki, sakin, kabiliyetli güzel Kur'an okuyan biriydi. Arapçayı ve Arap Edebiyatını el-Cemalü'l-Humeydiden, UsUl

ilınini el-Bisatiden, hadis ilmini Veliyyü 'd­

Din el-Irakiden, tasavvuf ilmini, el-Hava­. fiden, Kur'an Kıraatı ilmini ez-Zurratiyeti-den ve başkalarından okumuş, Cema-lüd­

din el-Kinanioen Müsnedü Ahmed'i, Şern­

seddin Busayri'den Sahihi Buhariyi, Tağri­burmuş'dan Tahavi'nin Şerhu Meani'l­

Asarını okuyup mütalaa etmiştir. son derece yetenekli bir hanefi fakihi olan Kemal b. el­

Hümam, Hanefi mezhebinin temel el Kitabı

Page 3: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

El-Hidaye'nin üstadı Mısırlı alim, es-Sirac adıyla bilinen Siracüddin Ömer'den, bu eseri baŞtan sona okumuş, mütalaa etmiştir. Ay­rıca şair ilimleri de otoriteleri olarak bilinen Izz b. Abdisselam, eş-Şummi, el-Cela.lü'l­Hindi, Yusuf b. Humeydi, Ebu Zur'a el~Iraki, lbnu Hacer, Bedrüddin el-Aksarai ve başka­larından öğrenmiştir, bunlara öğrencilik et­miştir.

Başta fıkıh ve fıkıh usulü olmak üzere, Kur'an ilimlerini, dil, Arap Edebiyatı, man­tık, cedel, matematik, tasavvuf, musiki ilim­lerinde de son derecede yetenekliydi. Kendi­sini tasavvufa fazla veren Kemalüddin Sivasi' yi tarikat ehli meclislerinden, tabir caizse "Se­nin burada işin yok çık git, ayrıl! Zira insanlık senin bilgilerine muhtaçtır." diyerek onu, bil­diklerini insanlara öğretmeye, aktarmaya, yaymaya yönlendirmişler, teşvik etmişler­dir.

Türkçe, Arapça ve Farsça'yı iyi bilen, konuşup yazan lbnü'l-Hümam, gezileri de severdi. Bu· vesile ile Kudüs, Şam, Halep,

Mekke ve Medine'ye de gitmiş, birkaç kez Hacc ibadetini eda etmiştir. Bu gezileri ve yolculuklarında aralardaki alimlerle ve yol­culuğu sırasında karşılaştığı sair bilginlerle de temasta bulunmuş, ilim meclislerinde ilmi

müzakerelere de katılmıştır. İskenderiye'ye yerleşmiştir. Devlet reisierinden ve yönetici­lerden hep uzak durmayı tercih etmiştir. Mı­sır'ın o zamanlarda meşhur medreseleri Kubbetü's-Salih, eş-Şeyhuniyye, el-Mansu­riyye ve el-Eşrefiyye medreselerinde hocalık etmiş, bilhassa fıkıh, fıkıh usulü, Kelam ve Akaid dersleri okutmuştur.

Meşhur talebelen arasında lbnu Emir el-Hacci'l-Halebi, el-Karafi, Muhammed b.

Şuhna, Kasım b. Kutluboğa, Seyfüddin Kut­luboğa gibi tanınmış simalar da mevcuttur. Sivaslı Kemalüddin Hümam Fatih devrinin meşhur alimleri arasında yer alır. 861/1457 yılında Ramazan ayının 7'nci günü (Cuma) öğle vakti Kahire'de vefat etmiştir. Orada Şeyh Tacüddin b. Ataullah Türbesine defne­dilmiştir. Allah rahmet eylesin.

2) ESERLERİ:

Kemalüddin b. el-Hümam es-Sivasi nin, kaynaklara göre elde mevcut en tanın­mış eserleri şunlardır :

a) Fethu 'l-Kadir Şerhu 'l-Hidaye

L! '.Y ' cr .r. .üJ ' eti İsminden de anlaşıldığı üzere, İslan

Hukukunun hanefi mezhebi fıkhında teme ve meşhur kitabı el-Hidaye'nin şerhi'dir Hanefi fakihlerinden büyük alim Burhanüd din el-Merginani'nin bu eserini talebelerini okutmuş ve aynı zamanda şerhetmiştir. el Hidaye'yi vekalet bahsine kadar şerhedebil miştir. Kitabın geri kalan kısmını da Ana dolu müftüsü olarak bilinen Kadı-zade Şem süddin Ahmed (ölm. 988/1580) şerhetmiş· tir. Eser tümüyle birlikte Mısır'da Bulak'd 1318 yılında basılmıştır. Tıpkı basırr

1356'da yine Mısır'da ve daha sonralan ba! ka yerlerde de yapılmıştır.

Eser, zamanında olduğu gibi sonral asırlarda ve günümüzde de İslam fıkhım çok yararlı ve meşhur bir kaynağını oluştı rur. Eserin konularına göre bir indeksi 19/ yılında Dr. Ali Bakkal tarafından yönetim mizde Erzurum İslami llimler Fakültesine bitirme tezi olarak yapılmıştır.

~----------------- İbn-i Hünu1m ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri

Page 4: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

b) el-Müsayere fi'l-Akaidi'l-Münciy­

ye fi'l-Ahire i f':J ı ~ '-! ?'; ~ ı ı .u l.i.J ı ~ i.)"! w '

Akaid ve Kela'm ilrninde kıymetli bir eserdir. lrnarn Gazali'nin er-Resaletü'l-Kud­

siyye adlı eserinin açıklaması ve ilaveleri ile yazılmıştır. Kitap dört bölümden ibarettir:

1) Allah (c.c.)'ın zatı,

2) Allah (c.c.)'ın sıfatları 3) Allah (c.c.)'ın fiilieri 4) Nebi (a.s.)'nin doğruluğu (sıdkı.) Kitabın he]'bir bölümü 10 kadar alt bö-

lümlere ayrılmıştır. Eserin giriş kısmı,

kelarn ilminin tarurnına, sonuç kısmı ise iman

ve lslarna dairdir. Kitab Delıli'de 1904 yılında şerhiyle birlikte basılrnıştır. İkinci baskısı ise Kahire'de 1347 yılında yapılmıştır. Kerna­lüddin Muhammed b. el-Makdisi el-Müsa­

mere fi Şerhi'l-Müsayere adı ile şerhetmiştir ve eser bu şerhi ile tanınır.

c) et-Tahrfr fi'l-UsiU

J ~':J ' ~ .)"!.r-:U ' Fıkıh UsUlüne dair bir eserdir. Üç cilt-

ten oluşan ve tümüyle tebliğimizin konusu­nu teşkil eden bu eserini, seçkin öğrencilerin­den Halepli lbnu Emir ..-el-Hacc (ölrn. 879 1 1474) et-Takrir ve't-Tahrir Şerhi Tahriri Ke mal b. el-Hürnarn adı ile şerhetrniştir. Hanefi ve Şafii mezheplerinin fıkıh ıstılahlarını, te­rimlerini bir arada ve mukayeseli, tartışmalı olarak anlatan bir eserdir. Bulak (Mısır)da 1316-1317 yJ)larında basılrnıştır. Bu metin ve şerhin kenarında Cernalüddin .el-Esnevi'nin "Nihayetü's-Süill Şerhi Minhaci'l-Vüsill adlı

eseri vardır. Osmanlı dönemi büyük hukuk­

çularından lbnu Nüceyrn (ölrn. 970/1562) de Yine et-Tahriri, Lübabü'l-Usul adı ile şerhet-

miştir. Biraz sonra eserin rnuhtevasına ve bir kısım örneklere yer verilecektir.

d) Zadü'l-Fakfr fi'l-Furu tJ_,.iJ ı ~ ~JJ ı J lj

Fakihirnizin namazla ilgili bu eserini de et-Tirnurtaşi (ölrn. 1004/1595) şerhetrniştir.

e) Ris4le fi İğrab-ı

Bu ldiçük eserinde Nebi (a.s.)'nin "iki kelime vardır ki, söylenUrnesi dile kolay ve .fakat kıyarnette rnizan gÜnü ağırlığı fazladır : O da Sübhanallahi ve bi-harndihi Sübhanal­lahi'l-azirn (Alliıh'ı tesbih ve Allah'a harnd ederim. Yine büyük olan Allah'ı tekrar tesbih ederim.)" hadisinin gramer ve anlam bakı­rnından açıklamasını yapmaktadır. (Tecrid,

12/ 429-431).

f> İzahu'l-Bedi 1-İbn-i's-saatf ır-' '-'-W 1 LH':J to.!~ 1 C~ 1

Eserin adından da anlaşılacağı gibi bu­rada lbnu's-Saati'nin Arap edebiyatma dair eserinin bir açıkla~sıdır.

3) EL-MÜSAMERE ADLI

ESERiNDEN BAZI AKTARMALAR:

1 - İnsan Fiilieri Hakkında :

Allah fiilierinin mutlak failidir. Kul ise kendi ihtiyari fiilierinin failidir. Kulun fiilini meydana getirmesi onları icad etmesi şeklin­dedir. Allah'ın .kendilerine takdir buyurdu­ğu icad edici kudret ile insanlar fiilierini mey­

dana getirrnektedirler. Mutezilenin bu hu­sustaki görüşü ise, kulun rnüstakil bir yaratı-

Ibn-i Hümılm ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri -----------------61

Page 5: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMl\LEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HAYATI, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

cı kudret sahibi olduğu şeklindedir. Böyle

bir kudreti kula vermek Allah üzerine kesin

bir vacibedir (vücub ala'llahdır), yani vücub

yolu ile vacib zorunludur. Oysa diğerleri;

Maturidiyye ve Eş'ariyye ekolleri ise insanla-rın kudreti hadise ile (sonradan verilen kud­

ret ile) insanlar fiillerini meydana getirmekte-

koymuş, sonra da insana verdiği akıl gücü ile

emirleri yapma ve yasaklardan kaçınma im­

kanını hazırlamışbr (cüz I 1 112- 113). Bu so­

rumluluk işte kula verilen o kudrete biiı.aen

ve o kudret sebebiyledir. Nitekim ayetlerde

geçen;

( ~ o 1' } \j ) • • • • ...u \ _r-J:- &1 l> if Jıı dir ler. Allah (c.c:?'ın kullara o kudreti vermesi ( Ol 1 l cı. riJ 1) •• • .J ~ 6 \...;lL;. "'~.>--0$' lı vacib değildir. Oyle bir mecburiyeti yoktur. (Cüz I 1 104 L 105.) ( tV j <\"\..::.- \j W 1 )•• • ü,_L..v l.) fili JJ ~~

Mesela; hareket durumu insan için bir hükümlere bakıldığında kul irade ve isteği-

vasıftır. Allah için ise yaratılmış bir durum­

dur. Zira o, insan kudretine bağlı olarak mey­

dana gelen bir durumdur. Allah'ın kudreti ise

ezeli olunca hareketlerinde de ezelelik vardır.

İnsanlannki gibi sonradan meydana gelme

durumu sözkonusu değildir (cüz I/105). Ki­

şinin hareketliliği ona verilmiş güç ve kuv­

vetle ilgilidir, ona bağlı biçimde meydana ge­

.lir.lşte insan, bu ihtiyad kudretle kişi fiilleri-

ni yapıp meydan~ getirdiğindendir ki, so­

rumludur. İnsan fiilierini zorunlu olarak de­

ğil ihtiyari biçimde meydana getirir.lşte bu­na da kelamcılar KESE (Kisb) demektedirler.

Ayette geçen; " • • • ~~ l. ,k \ Dilediğinizi yapınız. Doğrusu O Allah yap­

tıklarmızı görendir .. " (Fussılet 41/ 40), ll . ~ ı 1 ı 1 • 1 ~ ~)

Ey iman edenler!... iyilik ve hayırlar yapm

ki, kurtuluşa eresiniz." (el-Hacc 22/77) gibi

emirler de yine kulun kisbi Hillerinin neticesi­

dir. Kulun üzerine, yerine getirmesi gereken

zorunlu bir durum yoktur. İnsanın ihtiyarına

bırakılmıştır {cüz I 1 106-107).

Netice itibariyle şu denilir; insanlara

iradi Hilleri isnadı halinde o zaman inE'an ak­

lının bir tesiri yokmuş gibi bir kanaat uyan­

dmr. Oysa Allah (c.c.) emirleri ve yasaklan

ni, azınini ne yöne sevkederse Allah da kulun

yöneldiği fiili ve hareketi yaratıcıdır. Yaratıl­mış olmakta fiil ve hareket Allah'a nisbet edi­

lirse de onu isteyen ve arayan insanın kendi­

sidir. Mesela zina ve namaz gibi. Bunları ya·

ra tan Allah' dır, ama isteyen, kazanan kuldur. insandır (cüz I 1 116).

Allah iradeyi kalp te yaratır. Ezeli ilmi

ne binaen o, iyi ve kötü fülin kuldan sadır ola-

, cağını bilir ama bu bilgi altında insan zorun

lu olarak fiili yapmaz. Ancak insan irade v'

isteğini o yöne ku}lanınca Allah'a da iyiyi y< da kötüyü yaratıVerir (cüz I 1 116 -117).

İnsan fiilierini işlerken veya işleme]

ve yapmaktan kaçınırken fiiliere bir kısın

teşvik edici ya da fiillerden sakındırıcı se

beplerle bunları dayandırmaktadır. Allah'ıı

uygun kıldığı şekilde irade ve isteğini ku

yönlendirirken, kullanırken şeytan ve nef~

arzulan o irade ve isteğini saptırmaktadıı

İnsanın, insanlara bu yardımı da yüce yarata

nın hayır ve şer yollarını yaratması, iyi ve kc

tüyü göstermesi ile olmuştur. İşte onda

sonrası Allah'a kalmıştır (cüz I 118- 120).

Allah'ın irade ve meşiyyeti ile meyd<:

na gelen fiilleri kul kazanıcı durumdadı

Ha yrı da şerri de, iyiyi de kötüyü de yarata

62------- Ibn-i Hümanı ve HukukMetodolojisindeki Yeri

Page 6: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HAYATI, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

odur. Ancak şerrin meydana gelmesini iste­

mez ... Mutezile ise iyilik ve kötülükleri insa­

nın bizzat kendisi yaratır ve işler. Allah'ın bu konuda bir dahli yoktur, derler ve Kur'andan

bazı deliller gösterirler. Şöyle kii t• 1 n _,J li. )·~·J 4-Jj W1 ~.r.. ill t L. _,

oluyor. Böyle yapmakla Allah kuluna zul­metmiş de olmuyor ... (cüz 2/10).

II. Hüsün ve Kubuh Hakkında

(Adalet- Zulüm) : ~ ) 0->

y ;v. A w l_r-~ 1) •. • "' ~ 1 ~ /' !..; ~ ill 1 u t Adalet, zulüm, bilgi ve cahillik gibi hu-

( \ 0../Y ) 1 ) • • • fiJ 1 ~ J L...J . ~ susların kötü veya güzel old_uğunu akil müs-.Y' · IS"' .r.. -' takil olarak kavrayabilir. Bunda ittifak var-

{ '\ 1 '\ • O ii .J .... ) 1) • • • J LJj 1..~ ~ ili i_, dır. Ama mesela, birinin düşmanlarınca öl-

.. • . .ı....uJ ~ L ..,;~ 1 ., ~ l..::...iJ...> L. ~ dürülmesi durumunda iş, düşmanıara göre WJ . ... "" "' . "'

( .. L ljj 1 ·) güzel fakat ölü sahiplerine göre kötüdür. İşte

ov oı ....... .; b d kıl' · k··ı. . .-; .. kb ka - ura a a ıyı veya Oluyu te aşına vra-Oysa Ehl-i Sünnete (Matur1di ve Eş'arilere)

göre, genel planda hep Allah'ın dilediği olur, dilemediği de olmaz. Bu konuda ümmetin ic­

maı vardır. A yette de; 1 u '-t ~ 4 1 lL ( w;n Jıs.) t) ~t.r W \~y

buyurulmaktadır. Demek ki bazılan hi­

dayette değillerdir. Yine başka ayetlerde de

( V \tc\ i w":J 1) ~\ ~ Iy "'k _,.li t;\\" o~ 1) lA~~~ JS' ~~ ~ _,J J v , . 0 w'.J ı) ill ' • ~ 0 ı ~ ı 0 • _, ~ ı..._,

huyurulmaktadır ki, işte kul neyi dilerse Al-.-

lah da onu yaratmaktadır. Bu konuda daha

pekçok ayetleri delil olarak göstermektedir (cüz 2/4- 5).

İnsanlarm işledikleri kötülükler, Al­

lah'm irade ve dilemesiyledir. Ancak onun

emri, nzası ve muhabbetiyle değildir. Zira .kudret sahibi herşeyi irade ede'r afua h~rşeyi seven ve her şeye nzası olan değildir (cüz 2/7).

Tıpkı kanun koyucular bir kısım zarar­

lı fiillerle ilgili kurallar koyuyorlar ama hiçbir

zaman bunların yapılmasını, işlenilmesini istemiyorlar. Durum işte buna benzemekte­

dir (cüz 2 1 8 - 9). Fiiller hakkında konular ce­

zayı da kul hak ettiği için Allah da halk etmiş

yabilir mi?

Bu sorunun cevabına mutezile "EVET"

der. Akıl tek başına bunu kavrar ve sonucun­

dan da sorumludur. Eş'ar1lere göre, bir şeyin

bizzat kendisi güzel veya kötü değildir. Di­

nin hükmüne göre güzel veya kötüdür. Onun

için de Peygamber gelmeden önce de iman ne

küfür, ne iyi ne de kötü vardır (cüz 1 36- 38).

Hanefiler ise, işin başında kesin olarak

şunu kabul ederler: Akıl bir şeyin iyi veya kötü olduğunu anlama özelliğine sahiptir. Tıpkı mutezilerin dediği gibi. Ancak aklın bu

tayin ve tesbitine uygun olarak Allah emir ve­

ya yasaklar koymak mecburiyetinde midir? Sorusuna Hanefiler "EVET" demezler. Akıl,

şer'in yani dinin kurallanna tabidir. Yani

Allah üzerine bir veeibe bir vücub alei-lah yoktur ... (cüz 2 1 38- 39). Ancak temel konu­

larda aklın güzel veya kötüyü kavrama gücü vardır. Nitekim Ebu Hanife de şöyle demiş­

tir: Kainatın yaratıcısım bilmeme konusun­

da hiçbir kimseden özür kabul edilmez. Zira

her şey ortadadır. Peygamber gelmese de in­san yaratanım bilmek ve bulmak zorundadır (cüz 2 1 42). Kısacası Eş'arilerle Buhara yöre­

si alemlerine (Maturidilere) göre sırf akılla ki-

Ibn-i Hümiim ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri -----------------63

Page 7: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HAYATI, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

şi~eri yaratana ibadetle yükümlü turulmaları mümkün değildir. Zira Allah'ın, sırf akılla

yapılacak bir iş ve ibadete ihtiyacı yoktur ... (cüz 2/ 45). Konu hakkında uzun tartışmalar

(cüz 2 1 35-72 arasında sürüp gitmektedir). Gerek insan fiilleri ve bunlardan so­

rumluluğu gerekse kanuni emir ve yasakla­

rın temel kaynağı nedir ? Sorularının cevabı

konusunda lbnü'l-Hümam ile ondan önceki­lerin verdikleri cevaplar, ileri sürülen fikirler batıda asırlar sonra 'klasik hukuk ekolleri, po­zitif hukuk mektebi, rastyanalist hukuk mek­

tepleri ve benzerleri tarafından ortaya konu­

labilmiştir. Hüsün ve kübuh bahsinde de be­lirtildiği gibi "Kanunsuz suç ve kanunsuz ce­za yoktur." ilkesi temel esas kabul edildiği gi­

bi insanın sorumluluğu hakkında da yine

mutlak bir irade muhtariyeti, fiilin failine is­

nadı imkanının araştırılması, yeteneğinin

· bulunması şartı da yine asır la~ öncesi geniş bir biçimde açıklanmıştır. Bu konular hem

ceza hukukunun hem de' medeni hukuk ile

borçlar hukukun temel konularıdır, sair hu­suslar bunlar üzerine bina edilmiştir. Mücer­

red olarak fiilin falline isnadı sorumluluk için

yeterli kabul edilmemiştir. Bunun yanında

tıpkı bugün yasama organının her şeye hakim olduğu, genel otoriteyi elinde tuttuğu gibi müslümanlıkta da bu mutlak otorite ve kanun koyma kudreti Allah'ın elindedir,.bu­

nu vahiy meleği vasıtası ile peygamberlerine

gönderdiği kurallarla ortaya koyup açıkla­maktadır.

4) ET-TAHRİR VE'T-TAHBİR'İN MUHTEVASI

Yukarıda da belirtildiği gibi başta hanefi usulü ıstılahiarı olmak üzere şafii mez

hebinin ve bazan diğer mezheb mensupları­nın da ilgili konulardaki görüşlerini içeren

bir İslam Hukuku Metodolojisi (Fıkıh Usulü)

kitabıdır. Eser üç ciltten ibaret olup ana hatla­

n ile içindekilerin başlıkları şöyledir :

a) Cilt I'de Yer Alan Konular:

Giriş ve fıkıh usulünün tanımı, konu­su, şer'i deliller ve mantıki deliller.

Delil çıkarma yolları; lügat ve dille ilgi­.. li konular, millred kelimeler, fıkıhda kullanı­

lış biçimleri ve anlamları ...

Tüketilmiş (müştak) terimler ve ifade

ettiği anlam ... .. Kelimelerin delalet yönünden kısımla­

rı; açık ve kapalılık yönünden kelimelerin kı­

sımları ... Cümlelerin çatıları, hukuktaki önemi;

umumi ve hususi (amın ve has) isimler ve ke­

limeler ve hukuktaki yeri ve önemi. Çoğul

kelimeler ve hukuktaki yeri, müşterek keli­

meler ve anlamları ...

Dini hükümlerde kullanılan özel te­rimler ve hukuktaki delaletleri...

Muhtelif hitap biçimleri ve hukuktaki yeri...

Cümlelerde yer alan istisnalar ve kai­deler, bu konuda hukukçuların görüşleri,

emir sikala!ı, çatıları ve ifade ettiği anlam­lar ... gibi konular yer alır.

,' r

b) Cilt II' de Yer Alan Konular:

Tekil kelimelerin hakikat ve mecaz an­

lamları, hukukçuların kelimeleri kullanış bi­

çi:qtleri. Mecaz ve kısımları, anlamları.

Hakiki mananın imkansıziaşması duru­

munda mecaza başvurma ve maceza yorum­

lama ...

M----------------- lbn-i Hümam ve HukukMetodolojisindeki Yeri

Page 8: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HAYATI, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

Edatlar ve hukuktaki önemi, Arap di­

lindeki edatlar. Cer harfleri ve hukuktaki hü­

küm çıkarmada önemleri. Şart edatları ve

ön emleri...

Şariin koyduğu hü~ümler ve çeşitleri. Mükellefiyet ve sorumluluğu, işleri...

Sebepler ve sorumluluğa etkisi...

Hükümlerin (fiillerin) dereceleri; vacib

ve kısımları, diğer fiiller ... Ehliyete etki eden durumlar, amiller ...

Hukukun kaynakları, hükümlerin de­

lilleri; Kur'an, sünnet, hadis ravileri, cerh ve tadil durumları ... Haber-i vahidle ilgili özel

açıklamalar ... Haber-i vahidle kıyasın çeliş­

ınesi (tearuzu), sünnetin sünnetle sınırlandı­

rılması ... gibi konular yer alır. ·

c) Cilt lll'de Yer Alan Konular:

Hükümlerin taaruzu (çelişmesi) bahsi;

hükümle uygulama arasında çelişki olursa bunların uzlaşma yönü ve imkanı, nesih me­selesi ve hukukçuların görüşleri. Ku:),"'anla

sünnetin neshi, Kur'anın tümünün neshi so­

runu, böyle bir iddianın icmaen yasaklığı. İç­me ile bir şey nesih de edilmez, nesih de olun­

maz ... lema-ı ümmet ve ilgili konular, icmaın

delil olabilmesi için imada bulunanların ge­

çip gitmesi şart değildir, icmaya katılacak ki­şinin adil olması gerekir mi gerekmez mi ? le­ma da belli kişilerin bulunması şart değildir.

Bir konuda iki icma var ise ne olacaktır ?

Bir asırda ümmetin tümünün dinden

çıkması mümkün olur mu? Kat'i icmaın hük­

münün inkarı Hanefilere göre küfrü mucibdir ...

Kıyas bahsi; şartları, illeti, şafiilerin kı-

yası kuvvetine göre taksimi, kıyasla sabit

olan şeyin hükmü, kıyasla hadd sabit olmaz,

kıyasa yapılan itirazlar ...

lctihad konusu, ictihadla il~li alt konu­lar, Nebi (a.s.) idihad yerine vahyi beklerdi,

Hanefilere göre işitıneye bağlı olmayan akli konular (akli kaynaklar). lctihad ictihadla

nakzedilmez ...

Delilleri bulunmayan kimsenin taklid­de bulunması. Mutlak müctehid olmayanın

mutlak müctehidi taklidi konusu, müctehid

.olmayan kimsenin fetva verebilmesi işi, sa­habeden herhangi birisini taklid mevzuunda

büyük hukukçuların halkı yasaklaması ko­

nusu ...

Bu konular bir plan dahilinde işienir­

ken eserin sistematiği : Emir- mebhas - fasıl­

kısım ve mes'ele şeklinde alt bölümlere ayrı­lır şekilde bir yol izlenmiştir. Müellifin önce

asıl görüşü almış, muhaliflerini belirtmiş ve

sonra da kendi fikrinin ne olduğunu da" ... biz deriz ki ... " şeklindeki sona getirmekte ve

konuyu or~da belirtmektedir. Lehinde ve

aleyhinde bulunduğu ve uygun fikirlerin de­lillerini, dayanaklarını da peşinden sırala­

maktadır.

Aşağıda üç ciltten örnekleme mahiye­tinde bazı örnekler sunmaya çalışacaktır.

5- ET-TAHRIR ADLI ESERiNDEN

BAZI ÖRNEKLER

a) Cilt I' den:

1) Fıkıh UsUlünün Semi Delilleri :

Kitap ve sünnet' dir. Ama icmaın haber­

i vahidin ve kıyasın huccet oluşu ve usul il-

Ibn-i Hümdm ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri --------~-------~

Page 9: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEIJDİN İBN-İ HÜMAM'IN HAYATI, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

minin temelini teşkil edişleri asıl değildir ...

Zira bunlar aslında olaylarla ilgili olduğun­

dan fıkıh ilminin konusuna girerler. Çünkü

icmaın, haber-i vahidin ve kıyasın konuları

mükelleflerin fiilleridir. Kıyasın kendisi

olaylarla ilgili olup müctehidin idihad arneli­

yesinden başkası değildir. Bu iki tali kaynak­

ta asıl kaynaklara uygun olarak eşya veya

ef'alin sıfatları belirtilmekte, hükümleri açık­

lanmaktadır (I 1 32- 36).

II) Kur'an ve Hadislerle insanlar için;

• • • ı;..i.A 1 ~i] 1 ~ 1 l;

şeklindeki hitaplar bütün insaniari içerisine

alır mı? sorusuna şöyle cevap verilir: Mev­

cut delillerle bu genel hükümler tahsis edilir.

Böyle bir sınırlama da asla nasih sayılmaz.

Allah'ın hakkı olan yerde tahsisden, bir sınır­

lamadan söz edilmez. Ama dünyevi konular­

da ve beşeri ilişkilerde genel hükümlerin

tahsisi mümkündür. Aslında bu genel hitap­

lar bütün insanları içe~isine alır niteliktedir. Ne var ki, amirin ve malikin insanlara, emri

altındakilere hitabında bir kısım sınırlama­

lar yapması mümkündür. o nedenle de genel

hitap mütlak değildir (I 1 226- 227).

un Örfe ve adetler ~e arneli türden

olanlar sözlü örfleri ve anlaşma hükümlerini

sınırlayıcı türdendir. Mesela "o parayı getir,

şu parayla et al" gibi sözlerde geçen" veya "et" terimi sözün söylenildiği yerdeki geçerli

parayı ve halkın yaygın biçimde alıp sattığı

etleri içerir. O anlamda yorurnlanır (I 1 282).

Tıpkı oruç nezri, namaz nezri konulannda

nasıl dinde yer alan namaz ve nezre nasıl yo­

rumlanıyorsa burada da öyledir. Bu gibi ko­

nularda tatbiki örfler, amın kelimeleri tahsis

etmektedir (I/ 282, 283).

Kelamcı Cübbai, Kur'an veya sünnetin

birbirinin amın hükümlerini tahsis edebile­

ceği kanaatındadır. Diğer alimler ise, bu

iddiaya karşı Muaz b. Cebel'in hadisini delil

göstererek cevap verirler. Zira orada Kitap­Sünnet sonra da kendi re'yi sıralaması vardır.

Bu sırada sonraki gelen bir önceki hükmü

hiçbir zaman tahsis ve takyid edemez. Bu ha­

diste, sünnet kıyasdan (ictihaddan) önce gel­

miştir ve onun için kıyasla hadis hiçbir za­

man tahsis ve takyid edilemez, sımrlandınla­

maz. Ama aynı derecedeki nasların çelişki

göstermesi durumunda kıyasa başvurulur.

Bu demek değildir ki, kıyasla sünnet iptal edilmiştir (I 1 288- 289).

IV) Hanefilere göre, sahabenin tatbi­

katı da şayet sahabi amın hükümleri bildiği

halde kendisi öyle yapıyorsa bu uygulamala­

rı ile genel hükümler tahsis edilebilir. Zira

sahabi o hükmün varlığını bile bile öyle hare­

ket etmiştir. Bu da yine sünnetin genel hü­

kümlü olanlannın smırlandırılmasının (tah­

sisinin) bir başka yoludur ve böyle bir çıkış

yolu nesihden da:i1a kolaydır. Herkes her

önüne gelen durumda nasihdir ya da men­

suhdur gibi hükme varamaz. Hanbeliler de

aynı fikirdedider (I 1 290).

b) Cilt II'den örnekler:

D Arapça 'salat', "zekat" gibi kelimele­rin metinlerde geçen biçimleri lügat anlamın­

da değilıstılahi ve örfi anlama yorumlanma­

sı gerekir ve öyle yorumlanır. Yahut da ka­

nun koyucunun maksadı ne ise ona göre yo­

rumlanması yapılır (2/10-11). UsDkülerin

çoğu kanun koyucunun amacına göre yo­rumlanır derler. Fakihimiz tbnu'l-Hümam

es-Sivasi ise ''bana göre önce kelimenin huku-

66 --------- Ibn-i Hünıflnı ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri

Page 10: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HAYATI, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

ki ve gerçek manası araştırılır. N ebi (a.s.) za­

manında ne anlaşılıyor ise bu da araştırılır.

İşte kelimenin tam hukuki ve şer'i manası o

demektir. Zira Şariin kasdının bir delili o za­

manda bunun uygulanmasıdır (2/11-12).

Burada görüldüğü gibi fakillimiz tarihi ve lafzi tefsiri (yorum metodlarını) birlikte uygulamakta ancak kelimelerin hukuki anla­

mının belirlenmesinde Peygamber ve sahabe

uygulaması esas kabul edilmekte, daha son­

raki asırlarda birisinin anladığı ya da çıkar­

dığı manaya itibar etmemektedir.

II) Bir kimseye bir iş yüklemenin (mü­

kellefiyetin) temel şartı, kişinin o işe gücü­

nün yetmesidir. Aklen bu böyledir. Ama Eş'arllere göre şer'i an insana gücünün üs­

tünde bir yük yüklenebilir. Bu noktada

Hanefilerle Mu tezilenin delili ...U l ~ ~ ( ,. 1 ""' iA.J 1 ) .... ~, ')' Lu

ayeti kerimesidir (2 1 82- 83).

III) Yine mükellefiyet için, bir diğer

ifadeyle İslami emirlerle kişinin yükümlü tu­

tulabilmesi için kişinin müslümanlığı (dini)

şart mıdır ? sorusunu o şöyle açıklar; küfür

hali ibadetlerin vacibliğine (farzlığına) en­

geldir. Ancak müslüman iken İslamdan çık­

mış ve sonra da tekrar islama girmiş olan ki­

şinin durumu bundan farklıdır. Orada genel

kuralın bir istisnası vardır. Orada ibadetin

düşmesinin sebebi, irtidad döneminde geçen

ibadetler çok ise kazası güçlük arzedeceğin­

den bunun sakıt olacağını belirtmişlerdir. Yoksa mürted kişi, irtidadı döneminde yine

ibadetlerle yükümlüdür. ı:.ı,i3• ~':J ~:J \ ~ ( t\ 1 v..::.....l.d;) ... ı \S')\ Ayetine gelince; bu durum Iraklılar lehine bir

delildir. Fakat kafirler (yahudi ve hristiyan-

lar) muamelatla ve cezalada sorumludurlar.

Bu konuda hiçbir ihtilaf yoktur (8 1 88 - 89).

İşte burada uslilcüler ve İbnü'l-Hü­

mam asırlar öncesinde hukuk kurallarının

kişilere tatbikinde mülkilik ve şahsilik ilke­

lerinin açık ve net izahlarını yapmışlardır. Genel hukuk açısından mülkilik sistemi ile insanları hukuken eşit muameleye tabi tut­

tuklan gibi şahsilik ilkesi ile de din ve vicdan

hürriyetine müslümanların verdikleri önemi isbatlamış olmaktadırlar.

IV) Haber-i vahidle emel; konusunda

o da es-Serahsi ve başkaları gibi ibadetlerle

ilgili bir haber ise ravinin adil olması duru­

munda onunla amel caizdir. Çünkü hadiste

ü~~t~I~I~1 buyurulmaktadır. Rivayeti aklımızia da de­

ğerlendirir ve onunla amel ederiz. Akla ters

düşmesi hali o hadisle amel etmeye engel

değildir. Ama bu rivayetlerin hararnı helal

kılıcı nitelikte olmaması şarttır. Bazılan da

her ikisi de bırakılır der. Bir kısım düşünür­

ler de haber-i vahidle mükellefiyetin olmadı­

ğını söylerler (2 1 271).

Sehabeden yapılan ri vayete ve uygula­

malarına göre, haber-i vahidle pratik konu­

larda (günlük işlerde, muamel~tta) amel ve

hareket etmek gerekir. Mesela Hz. Ebu Bekir,

ninenin mirasçılığı konusunda Muhammed

b. Mesleme'nin rivayetini almış ve onunla

hüküm vermiştir. Hz. Ömer de Hacer'li

meclisi-lerden, Nebi (as)'nin cizye aldığı ko­

nusunda Abdurrahman b. Avf'ın rivayetini almış ve ona dayanarak Irak'lı meclisilerden

cizye alınmıştır. Bu konuda daha pek çok ör­

nekler vardır (2 1 272).

Yine hukukçumuza göre, tek kişinin

rivayeti (haber-i vahed) ile sabit olan sünnet-

Ibn-i Hümiim ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri -----------------67

Page 11: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN I-IA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

lerde müctehidlerde o rivayetle bağlıdırlar. Çünkü hadisi tebliğ eden Nebi (as)'dir ve tebligatı herkesi bağlayıcıdır (2 1 273).

Her ne kadar vahidin haberi zann ifade eder, o sebeple kişilerin bağımlı olmaması gerekir, denilirse de bu arada o zan pratikte herkesin uygulamaya katılması ile kalkmış olmakta, şüphe giderilmiş bulunmaktadır. AyrıcaNebi (as) maslahat-ı arnıneyi gerçek­leştirme ve zararları gidermek için gönderil­miştir (2 1 274- 475) Vahid haberde kuşku kalmamış ise ravi de adil, zabıt ve tatbikatta da uygulana gelmişse hadd cezalarında da bu hadis delil kabul edilir ve onlarla hadd ce­zası sabit olur. Ebu Hanife, vahidin haberin­de şüphe bulunduğundan ve şüphe haberi ile hadd cezası sabit olmaz. Fakit

hadisindeki şüphe, sebepde olan şüphedir. Fakat müsebbebde olan şüphe (suçun kendi­sinde bulunan şüphe) değildir (2 1 276), di­yerek Ebu Hanife'nin d~ğerlendirmesine bir ölçüde karşı çıkmış olmaktadır. Öbür yan­dan Hanefi hukukÇusu Ebu Yusuf ve el-Ces­sas'a göre devahidin haberi ile hadd cezası sabit olur, bir ilave şart koymaya gerek yok­tur, sözlerine de yine fakihimiz katılmamış bulunmaktadır. Zira anıldığı gibi bir kısım şartlar ileri sürmektedir (2 1 276).

Bfr kısım Hanefi1ere ve es-Sivasiye gö­re, genel bir sıkıntı, umumi bir bel va mevcut­sa haber-i vahidle amel edilir.

Haber-i vahidle kıyas çelişirse çoğun­luğa ve bana göre vahidin haberi kıyasa tak­.dim edilir. Ama kıyasın illetinin sübutu kesin

bir delile dayamyorsa o zamanahad sünnete, · kıyas tercih edilir. Yine bize göre tercihe de­ğer olan; kıyasın illeti sübut veya delalet yö­nünden haber-i vahide takdim edilir, öne ge-

çirilir. (2 1 298 - 299). Buralarda görüldüğü gibi lbnü'l-Hü­

mam es-Sivasi hemen her konuda mensubu bulunduğu mezhebin üstadı Ebu Hanife'yi ya da büyük hukukçularından Ebu Yusuf'u izleyici bir metod izlememekte, yerine gelin­ce farklı bir yorum ve yaklaşımda bulun­makta, hadisleri, usilli bakımdan bir değer­lendirmeye tabi tutarak, uygulama ile de bağlantı kurarak farklı sonuçlar elde etmek­tedir.

c) Cilt Ili'den Örnekler:

1) Sivaslı hukukçumuza göre, icma ile icma nesholunmaz. lernam temel şartların­dan biri, Nebi (as)'nin zamanından sonra ol­

masıdır. Ama önceden icma ile sabit olan bir konuda sonradan başka türlü bir icmaın vu­kuu onun, önceki icmaın hatalı oluşunu gös­termez (3 1 67- 68).

Bir konuda iki icmaı varsa ikiden birisi alınır. (3 1 68), icmaın bir diğer icmaı kaldıra­bilmesinde tek şart ikisi arasındaki benzer­liktir. Kuvvetce ikisi de birbirine eşitse o za­man sonraki icma öncekini kaldırabilir. On­lardan sonra gelen nesillerde ise bu yönden eşitlik sözkonusudur (3/70). Zira sahabe nesiine eşit bir kuşak ve nesil düşünmek hu­kuken ve dinen mümkün değildir. Onlar vahyin gelişini ve uygulanışını bizzat gör­müşler, N ebi (as) ile kısa veya uzun bir süre birlikte bulunmuşlardır.

lernam icma ile kullandırılmasının te­mel sebebi; kamu yaran nederuyle icmaın ya­pılmış olmasıdır. İşte bu kamu yararının de­ğişmesi ile icma da değişmiş olmaktadır (3 1 70).

68 --------- Ibn-i Hümam ve HukukMetodolojisindeki Yeri

Page 12: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

Il) lema da "Adalet şartı" meselesine gelince; Hanefilere göre icmaya katılanların

~dil olmalan şarttır. Çünkü Kur'a~na· ~,..J 1 ı, . ·ii•t· -~---·~ • _ •• ,,_ .u.....,., t.r""'u .. . .. .

buyurulmuştur. ( t.\ 1 ı~ 'l.r.-J l ) Yine es-Sivast'ye göre icmaya katıla­

cakların bid'at, fisk'ü fücur ehli olmamaları şarttır. Ancak böyle kişilerin sözleri ve icma­ları geçerlidir. Binaenaleyh rafızilerin Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın halifeliklerinin geçerli olmadığını ittifakla ileri sürmeleri hu­kuken geçerli değildir. Bu ittifakiarına icma nazarıyla bakılamaz. Ama haridierin Hz. Ali'nin halifeliğine karşı çıkışları, haridierin fasık kişiler olmalarına rağmen icmaa karşı bir tavır değildi. Zira Muaviye, Abdullah b. el-As gibi muhalif sahabiler vardı. o nedenle de halifeliği konusunda icma meydana gel­memiştir (3 1 96 - 97).

Sırf ehli beytin bir noktada birleşmeleri ile de icma meydana gelmez. Ancak şia ehli aksi fikirdedirler. Onlara icma olabilir. Pek tabii burada meydana gelmeyen icma, kendi­lerine karşı görüşte olanlardan işitilen hü­kümlerin tartışmalı olması durumlarmda bu icmalar geçerli olmamaktadır (3/98).

Medine halkının muhalifleri bulunan hususlardaki icmaı meydana gelmiş sayıl­maz. Bir diğer ifadeyle Medinelilerin icmaına muhalif görüşler varsa o icma geçerli kabul etmektedirler (3 1 100 -101).

es-Sivasi'nin icma konusunda ileri sür­düğü bu görüşler günümüzde. yüksek yargı organlarının daire kararlan ile ictihadı bir­leştirme kararlarının bağlayıcılığı konusun­daki hukuki hükümlere ve açıklamalara ben­zemektedir. Mümkün olduğunca hukukçu­ların hür düşünce ile hareket-edebilmelerini

sağlama açısından hemen her icma vaki olan

yerde bu icmaın hukukçuyu bağlayıcı olma­dığını, belli şartları taşıması halinde ancak bağlayıcı olabildiğini savunmaktadır.

III) Kıyasla hadd cezalan sabit olmaz .. Çünkü kıyas takdiriere bağlıdır. Yani hadd cezalarının miktarı vs. konusunda akıl yürü­tülmez. Kıyasda şüphe varçlır. Şüphe bulu­nan yerde de hadd cezaları düşer. Yalnız sa­habenin icmaı ile kezif suçunun sarhoşluk suçu için de uygulanmıştır, ona da verilmiş­tir (3 1 241).

IV) Müctehid ve fakih kişi İslamın

maksadlarını, hükümlerin illetlerini ve top­lumun menfaatını bilmeli ki, hukuki hüküm­lerle, nass bulunmayan konularda kıyas yolu ile veya insanların menfaat ve örflerine binaen onların günlük işlerine dair hüküm çıkara bilsin. Şu duruma göre kamu menfaa­tınm nerede olduğunu, örf ve adetlerin neler

olduğunu bilmek her müctehid için şarttır. Her iş kolunda ve ihtisas mevzuunda

kişilerin başarıları fıtri istinada bağlı olduğu. gibi hukuk sahasında da kişinin başarısı, ih­tisas sahibi olabilmesi bir bakıma özel bir ye­teneği gerektirir (3 1 241 vd.).

V) Usillcülere göre, müfti müctehid ki­şidir. Bunların şartları ise şöyledir : 1 -İnsanların din işlerini ted vir etmek bilmek 2- Kur' anın hükümlerini her yönü ile bilmek 3- Sünneti teferruatıyla bilmek 4 - Hüküm çıkarma yollarına vakıf olmak,

usulü bilmek Böylece Sivaslı hukukçumuz, günü­

müzde hukuki yorumlarda, yargılama işle­rinde bulunabilmek için hukukçu da aranan

şartların müslümanlıkta asırlar önce öngö-

İbn-i Hümam ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri --------69

Page 13: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDjN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİ Cİ

rüldüğünü eserinde vurgulamıştır.

Yine o der ki, delilleri aramakta ve hü­

küm çıkarma usullerinde kolay davranmak, akla gelen ilk fikri almak gibi davranışlar her

ne kadar geçerli ise da müfti kişinin bu şekil­

de bir fetva vermesi helal değildir. Öylelerin­den fetva isternek de yerinde değildir. Ruh­satlan aramakta, sünnetleri yorumlamakta

kolaylığı tercih etmek durumundaki kişi di­nine tecavüzkar davranmıştır. Bunlar daha

da günahkardırlat. (3 1 341). Bazı meseleler­

de iştihadta bulunan da mutlak müştehide nisbetle müstefti (fetva isteyen) gibidir. Onun için de müftüye nisbetle müstefti ne ise mut­

lak müctehide nisbetle meselede müctehid de aynı durumdadır ... (3 1 342).

VI) Müctehid olmayan kişinin fetva

vermesinin hükmüne gelince, böyle bir kişi

bir mezhebin müctehidinden naklen değil de

usule uygun tahrici suretiyle iftada bulunur­sa o zaman ravinin rivay~tinin kabUlü şartla­rına: bağlı olarak kabul edilir. Bu durumda müctehid olmayan. kişi fer'i hüküm istinbatı­

na muktedir ise ve mezheb sahibinden o yeni

mevzuda bir nakil bulunmuyarsa o zaman mensubu bulunduğu mezhebin usUlüne gö­re fer'i hukuki meselede fetva verebilir ki, ki­

şi de müctehid fi'l-Mezheb t~lakki edilir ...

Hiçbir dereceden mectehid olmayan kişi müfti değil, müctehidlerin görüşlerini ezber~

leyen birisidir. Onun için zarnanımızda müfti

adıyla anılan kişilerin yaptığı da budur. Bu­

gün bunu dahi yapamamaktadırlar. Her mezhebin kendisinde ifta makamını doldu­

ran kişi mezhebin görüşlerini ezberlemek ve mütalaa etmek zorundadır. Bu babda o kişi

>bir müctehidi taklid edince artık bir başkası­

nı taklide hakkı yoktur. .. (3 1 346 vd.).

es-Sivasl'ye göre, bir mezheb imamın­

dan veya bir müctehidden bir mesele hakkın­

da değişik zamanlardak iki ayrı ictihadın rivayeti caizdir ama bir meselede aynı anda uygulanabilecek kavil veya vechin ondan

rivayet caiz değildir (3 1 341).

VII) Bir mezhebi Taklid konusundaki

görüşlerine gelince, bir kimse kitap, sünnet ve icmada bir delil bulunmadığında mücte­

hid birisinin ictihadı ve fikri ile am el eder.

Taklidde bulunan kişi avamdan birisi ise müftünün fikrini alır, onun fikri ve sözü ken­

disi için bir delildir. Çünkü Allah (c.c.) mücte­

hid kişiye ictihadı ile arnelde bulunmayı zo­runlu kıldığı gibi mukallide de mevcud icti­

hadla arnelde bulunmayı vacip kılmıştır, gö­

rev haline getirmiştir. Eğer cahil, bilgisi çok kıt birisine mukallid demek caiz ise müctehid

kişiye de mukallid demek caizdir. Çünkü o

da N ebi (a.s.)'nin sözlerini alıp taklid etmek­tedir. Nebi (a.s.)'nin bir sözü aynen alıp uy­

gulamak bir takliddir. .. Konunun icabı her müctehid en doğruyu bulmak, çelişkilerin­

den kaçınmak zorundadır. Müctehid kişi ami, bilgisiz kişinin sözünü dinler ve ona gö­

re araştırmada bulunur. Kadi de o açıklama­

lara göre karar verirdi. Sonraki alimierin yeni

bir mezheb tesis edemeyişlerinin sebebi, mü­

tekaddim ulemanın usule uygun bir şekilde herşeyi ortaya koyup tertipiemiş olmaları­

dır. Böyle bir durumda yeni bir mezhep tesi­

si, öncekilere özür isnadı gibi bir şey olurdu.

Alim kişilerin bir müctehid imarnın usulünü takHdleri imkansız değildir. O kişi imanının

dışında bir iman veya müctehidin usulünü bir olayda daha uygun bulursa o zaman ken­

di imanına bağlanmayabilir. Fakat, böyle bir

durumda geçmişe duyulan hürmeti, saygıyı

70------------------ lbn-i Hümflm ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri

Page 14: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİ Cİ

rendde edici bir anlam taşıdığın<;Ian uzak bir ihtimalidir ...

Kur'anda"

··ı.:.ır-lü ~ F ı.:.ı ı _?:J , Jaı ı ı_,..ı ~u" ... eğer bilmiyorsanız zikir erbabına sorun.

"(en-Nahl 16/ 43) buyrulmuştur. Onun için soru sahibi kişi ami olsun alim olsun, sordu­ğu meseleyi bilsin veya bilmesin bu hükümle

bağlıdır, bilmediği hususlan sormakla mü­

kelleftir. Çünkü bilmeme ile sınırlı ve şarta

bağlıdır. İlim olmayan yerde sual sormak ge­rekir. Daha önce de belirtildiği gibi mutlak müctehidl alimiere uyma hususu,pda sükuti

icma vardır. Nitekim taklide açıkça karşı çı­

kan İbn'l-Hazm bile aminin, alimin sözüne uyması bir bakıma haber-i vahide uymasıdır,

demek suretiyle bu zımmi ittifaka, icmaya

katılmış olmaktadır. Sonuç olarak fetva so­ran, araştıran kişi bilmediklerini müftülere

sormakla görevlidir. Soru sorulacak kişiler de yeryüzünde içtihada muktedir alimlerdir (3 1 344 vd.).

Daha alimin fikri alimin fikrine, ilirnde

ileri olanın fikri, takvada ileri olanın fikrine tercih edilir. Çünkü ictihadda .. en etkili şey

hiç şüphesiz ilimdir. Mukallid kişinin men­

subu bulunduğu mezhebine aykırı bir kararı alması asla geçerli değildir... Bir müfti mes­hubu olduğu mezhebe göre bir şeyin farz,

vacib, mübah veya haram olduğuna fetva verdikten sonra artık aksine bir fetva vere­

mez ve taklidde bulunamaz. Çünkü bu du­rumda da onun tutumu sırf teşehhi (hissi) dir. Böyle bir seçme durumu ancak hiç bir

mezheple kendini mukayyed saymış, bilgi­

siz gişinin işidir. Ancak takva veya ihtiyat sebebiyle fakih kişinin rücudan men edilme­yeceği belirtilir.

es-Sivasi şöyle bir soru sorar; bir kimse

bir meselede önce bir mezhebi, ikinci bir me­

selede de bir diğer mezhebi taklid ederse bu hareket tarzı nasıl değerlendirilir ? Mesela bir kimse önce bir meselede Ebu Hanife'nin ikin­

ci bir meselede de bir başka mezhebin imanı­

mn ictihadıyla amel ve hareket etse bu müm­kün müdür? Evet mezhebierin tesisine ve oluşmasına kadar... müsteftilerin bir tek

müfti ile bağlı olmadıkları görülmüştür.

Ama hanefi veya şafii gibi belirli bir mezheb

benimsenirse bu durum sürekli olarak o kişi­yi bağlayıcı mıdır ? Karşılaştığı meseleler­den bir kısmında bir başka mezhebe dönme­·si, başvurması mümkün müdür ? ... Bu ve

benzeri sorulara verdiği cevaplar ise; kişi ilti­zam ettiği mezheble bağlıdır. Zira bir mezhe­

bi iltizamla kişi ona bağlı kalmak zorunda­

dır. Tıpkı belirli bir meseledeki hükmün mezhebini iltizam etmesi halindeki durum

gibidir. Sebebine gelince o kişinin iltizam ey­lediği mezheb haktır ve itikadının gereği ola­rak ona sadık kalması lazımdır. (3 1 349-351).

VIII) Bu konularla ilgili olan bir diğer çok önemli konuda mezheplerin hep ruhsat­

larma tabi olmaya tanınan cevaz meselesidir.

Vukua gelen meselelerde bir kimsenin mez­hebierin en ahven görüşlerini, ruhsatlarını

almasına bir engel yoktur. Çünkü insan, ken­

disi hakkında en hafif olan ne ise ona yönelir. Ama kişiye böyle bir yol tanınınca artık aldı­

ğı o fikirden başkasıyla emel edemez. Fakat

tatbikatta kişiyi hep ruhsatları araştırmak­tan men eden açık bir hükmün bulunmadığı­

m, Nebi (a.s.)'nin de insanlara hafiflik taşıya­

nı sevdiğini, hadislerde de buna dair hüküm­ler bulunduğunu söyler. .. (3 1 351) ... Dört

mezhebin imamlarından birisini taklid konu­sunda gizli bir icmaın bulunduğunu söyle-

Ibn-i Hümfim ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri --------- 71

Page 15: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİ Cİ

menin temel sebebi, anılan mezhebierin usul ve füruunun aynntılı bir şekilde tedvin edil­miş olması, mensuplarının hemen her yerde bulunmasıdır. Başka imamlar ve mezhebieri da vardı. Ancak onlar tam olarak tedvin edil­

memiş oldukları gibi zamanla mensupları, bağlıları da kalmamıştır. Onun için hanefi,

şafii, maliki ve hanbeli mezhebierinden biri­

ni taklid etme ifadesi kullanılmıştır. es-Sivasi anılan sözlerine şunları da

ekler; bir mezhep mensubunun bir başka imaını taklidinin cevazını sınırlayıcı faali­yetler, bu cevazın rastgele kullanılmaya baş­landığı, sonraki zamanlarda olmuştur. Böy­le bir durumda yapılan işlemin her ikisi de batıldır. Fakihler insanları bundan men et­

mişlerdir ... Mesela bir kimse abctest ve gusül­de yıkanılacak azaların ovulmasının farz ol­madığı hususunda Şafiiyi ve şehvetsiz bir şekilde kadına dokunma halinde abctest bo­zulmayacağından Malik'i taklid eyleyerek abctest alsa ve şehvetsiz bir şekilde kadına

dokunsa ve aynı_abdestle namaz kılarsa o ki­şinin durumuna bakılır. Eğer o kişi abctest organlarını ovarak abctest almışsa o zaman her iki imama göre de namazı batıldır ...

Gerek taklid ve gerekse telfik bahsinde ileri sürülen bir itirazda şudur : Eğer kişiler taklidle mükellef tutulur, intikal ve teliike izin verilmezse bu, mezbepde taassubun bir ifadesidir. Büyük usulcü Fahrü'l-İslam Bez­deviye, meznepde taassup meselesinin hük­mü nedir? diye sorulmuş, o da "Mezhebde

_ salabat, sabit kademlik vacibdir. Taassub ise caiz değildir. Selabetten maksad ise; bir hu­

susda rnezhebdeki emir ne ise onunla emel ve onu hak ve doğru kabul etmektedir. Taassub­dan maksad ise; sefihliktir ve diğer mezhep imaını hakkında aleyhde propaganda da bu-

.

lunmak, noksanlarını sayıp dökmektir. Böy-. le bir davranış caiz değildir. Müslümanlara

düşen görev, birbirlerinin kusurunu değil, hakkı araştırmaktan ibarettir. Binaenaleyh bir kimsenin"Haneff veya Ştififyim" demesi yeterli değildir, gerek intisab ve intihab ettiği mezhebi gerekse diğer mezhepleri öğrenmek le görevlidir. Bir kimse nasıl ki,''Ben şairim,

yazarım" demekle şair veya yazar olmazsa mezhepdeki duruma da böyledir. (3/351-352).

6-SONUÇ

. Büyük hukukçu es-Sivasi'nin fıkıh usUlü konusundaki değerli eseri ET-TAH­

RİR VET-TAHBİR adlı eserinden kısa kısa aktarılan bu ifadelerden anlaşıldığı kadarıy­la o reyci usill ile hadisci usillü birbirine yak­laştırmaya çalışmıştır. Hatta onun da öte­sinde yer yer bir mezhep içerisindeki farklı görüşler ile dört mezhebin dışında kalan alimlerin, fakihlerin görüşlerine de yer ver­diği olmuştur. Bu yönü ile mukayeseli bir İslam Fıkıh Usulü kitabı olarak bakılabilir.

Hanefi mezhebinde, kendisinden önce yazıl­

mış olan fıkıh usulü kitaplarından genelde pek farklı olmayan bu eserinde es-Sivasi yer yer selefierinden farklı bir kısım yorumlar getirmiş, sonuçlara varmıştır. Mesela pra­tikte y~ygın bir mahiyet kazananahad hadi­sin bütün hukukçuları bağlayıcı olduğunu, başka bir kayıt ve şart aranmayacağını be­lirtmesi, hukuk metinlerinin geçerliliğinde

ve yorumunda fakihlerin uyması gereken usuller ve bunların açıklamaları modern hu­kukta ancak yeni zamanlarda varılan sonuç­lar ve uygulamalardır.

Hukuki hükümlerin konulmasında

72---------------- Ibn-i Hümiim ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri

Page 16: KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM·ıN HAYATI, ESERLERIisamveri.org/pdfdrg/D047363/1993/1993_SAFAKA.pdf · Hindi, Yusuf b. Humeydi, ... Kitab Delıli'de 1904 yılında ... Mesela zina ve

KEMALEDDİN İBN-İ HÜMAM'IN HA YA Tl, ESERLERİ VE İLMİ KİŞİLİGİ

kuralların konuluş mantığını (ratioleğisini)

her zaman düşmenin mümkün olmadığını, aklımızın bunu her zaman sağlıklı kavraya­mayacağını belirtınesi de yine modern pozi­tivist hukuk düşüncesinin, insan iradesinin mutlak serbest olmadığını açıklayan sair hu­kuk mekteplerinin savunduğu görüşlerle aynıdır ve onlardan çok önce es-Sivasi tara­

fından açıklanmıştır. O tesbit ve tahlilleri ile çok sıkı bir hanefi fakihi olarak da sayılamaz. Zira yer yer başka mezhebierini ictihadları­nın da alınabileceğine değinmiştir. Ama ge­rek füruu fıkıhda hanefi mezhebinin temel el kitabı el-HİDAAYE'yi şerhetmesi, gerekse hanefi muhitte yetmiş olması ve çağmda bu mezhebin pratikte daha yaygın bir biçimde hukukçularca benimsernesi ve İslam huku-

nunun o mezhebin kitaplarındaki biçimi ile tatbiki onun da bu mezhebte temayüzüne ve eserler yazmasına neden olmuştur. Aslında FETHÜ'L-KADİR ŞERHU'L-HlDAYE adlı

eserinde de zaman zaman ve hkhi konuları

açıklarken de usul kurallarına yer verir, yo­rumlar getirir. Fakat zamanın darlığı, kay­nakların çok geniş oluşu, işin güçlüğü vs. nedenlerle örnekleme yalnızca et-TAHRİR'e yer verilmiştir.

İslamın ihtiva ettiği kuralları insanlığa asirlar boyu açıklayan, pratikte bunların na­sıl uygulanacağını koydukları sistemler, me­todlar ve mezheplerle gösteren büyük irnam­lara, alimiere ve hukukçulara duyulan hür­met, onları öğme ve onlara dua müslümanlar arasında hep birlikte ve her zaman sürmeli­dir: Bizler hep birlikte onlar hakkında :

Bunların arkasından gelenler şöyle derler : "Ey Rabbimiz! Bizi ve iman ile daha önden bizi geçmiş olan din kardeşlerimizi yarlığa. İman etmiş olanlar için kalbieri­

ınizde bir kin bırakma. Ey Rabbimiz! Şüp­hesiz ki, sen çok esirgeyicisin, çok merha­metlisin." (el-Haşr 59 /10) ayeti kerimesini

okuyalım. ~ _,J ~ ~~ v-- lj l.;--~ :J 1_,

1.; • . jJ ' l:...; 1 ·~ w ..ll ' ~ ~~ J>' .r~ .J

( '. ~ ' ) • ~ J '-';J clJ t ~J ~ '~w JU. ~_,JJ ı,J ~'.J '~ ~'.J ~ FAYDALANILAN KAYNAKLAR:

BakkalAli

Bilmen, ömer N.

ibnu Emir el-Hacc

Fethü'l-Ka dir Şerhu'l-Hidaye adlı eserinde konulanna göre indeksi, Erzurum islami

llimler Fakültesi lisans bitirme tezi, Erzurum 1979. Hukuk-ı islaıniyye ve Istılilhat-ı Fıkhiyye Kamusu, c, I. s. 435-436, II. baskı istanbul1955.

et-Takrir ve't-Tahbir Şerhu Tahrir li'bni'l-Hümam, Bolak 1316-1317, c. 1-3.

lbnü'l-Hümam Kemalüddin es-Sivasi :

1) Fethü'l-Kadir Şerhu'l-Hidilye 6 cilt Bolak 1316- 1318.

2) lzahu'l-Bedi li'bni's-Silati (yazma) 3) el-Müsayere fi'l-Akilidi'lMünciyye fi'l-Aahire, Delhi 1904, Kahire 1347 (. cüz).

4) et-Tahrir ve't-Tahbir fi'l-Usill., c. 1 - 3, Bolak 1316- 1317.

5) Zadü'l-Fakir fi'l-Füru (yazma). Katib Çelebi (Hacı Halife) Keşfu'z-Zünün, c. 1, s. 358 (ilgili madde).

Mustafa eş-Şukka Celalüddin es-Suyfıti, hayatı ve asn, Mısır 1401 1 1981), s. 8-9.

Ömer b. Fehdi'l-Haşimi el-Mekki Mu'cemU'ş-Şüyfıh, Mekke, s. 240- 241.

Özel, Ahmed- Semiz Yahya lbnu Abidin Kaynaklan, teksir, s. 95- 96, Erzurum 1977.

Salih YusufMatuk Bedrüddin el-Ayni ve Eseruhfı, s. 146-147, Beyrut 1987.

es-Sehilvi Muhammed b. Abdirrahman : Dav'ul-Lilmi li-Ehli'l-Kami't-Tasi, cüz 7, s. 127- 132, Beyrut.

es-Serahsi, Muhammed b. Ahmed Usill.ü's-Serahsi, Beyrut 1393 1 1973. Şafak Ali İslam Hukukunda lctihad- Mezheb - Taklid ve Tellik Meseleleri üzerine bir araştırma,

islami Himler Fakültesi Dergisi, sayı: 3, Erzurum 1979, s. 1-36.

Şevkani, Muhammed b. Ali el-Bedrü't-Tali, cüz: 2, s. 201 - 202. Beyrut.

Ibn-i Hümiim ve Hukuk Metodolojisindeki Yeri --------- 73