kese la - tdv İslam ansiklopedisikese la nasebetleri iyi olduğu için ilgi gösterme di....

2
KESE LA nasebetleri iyi için ilgi gösterme- di. Keseiii'daki Ahmed Bey kuman- birlikleri Mehdi'nin ordu- suna epeyce direndiler, muhasara yirmi ay devam etti. 1884 Sinkat ve ele geçiren Mehdi kuwetleri bütün gayretlerine Sevakin'i ala- nisan Kadarif'i ve 29 Temmuz 188S'te ele ge- çirdiler. Özellikle es- ordusu büyük ver- di. Böylece 188S itibaren bölge- de Muhammed Ahmed el-Mehdi dönemi Mehdi Devleti'nin merkezi olan Kalla- bat Se- vakin ile Eritre ve yer Bir 1891 Osman Dikne'nin bölgeden uzak- Böylece dl'nin Sevakin üzerinde tehdit son verdiler. 1894 Tem- muz bölgeyi ile daya- narak ettiler, ancak 1897 iade ettiler. Bu ar- bölgedeki son Mehdi ordusu Ka - dariften çekildi. Bölgenin genelde olmakla birlikte vadilerinde bol bulunmak- Bahar akar sular ve su sayesinde ma bir bölge halde ahalisi çok olur ve ancak kadar pamuk tirir. bölgenin yeterli seviyededir. Halk se- dericilik. silah imali. fil, zürafa ve su derisinden ma- haret sahibidir. merkez oldu- idari bölgenin içinde muz, nar, üzüm. limon, incir ve zeytinle hubu- bat : ibrahim Fevzi es-Südan beyne yedey Gurdün ve Kahire 1319, I, 65, 197- 203; Muhammed Mihri. Südan Seyahatname- si, istanbul 1326, s. 322-325; Abdurrahman er- Rafii. 'Ali, Kahire 1366/ 1947, s. 142-150; H. Shaked, Th eLifeofthe Sudanese Mahdi, New Jersey 1978, s. 147- 151; M. W. Daly- P. M. Ho lt , A Hi story of the Sudan , London 1988 , s. 66-67; P. M. Holt , "Kasala ", EJ2(Fr.), IV, 714-715; C. Fluehr-Lob- ban Histarical Dictionary of the Sudan, London 1992, s. 101-104; G. R. Warburg, His- tarical Discord in the Nile Valley, London 1992, s. 5-7; C. Coquery-Vidrovitch. Histoire des uil- les d'Afrique noire des origines ala colonisa- tion, Paris 1993, s. 240-244; S. Hillelson, "Kas- sala", VI, 397-399. r.iJ 1.!1!1!1 AHMET KAVAS 308 L KESiK DESTAM Dini- destani manzum halk hikayesi. _j Kesik "Hikaye-i Kesik olarak da Kesik des- mevlid metinlerine eklenen geyik, güvercin vb. hikayeler gibi Hz. Peygam- ber'in faziletlerini ve Hz. Ali'nin rundaki dile getirerek dini tutmak ama- veya makam- la okunan bir halk hikayesidir. gövdesiz bir insan olan hikaye bu ga- rip dikkat Anadolu'dan Balkanlar'da ve Asya içlerinde de Kesik konusu ResGl-i Ekrem Ebu Bekir. Ömer, Os- man ve Ali olmak üzere otuz üç bin saha- be ile sohbet ederken bir kesik dostu elli defa hac- ca ism-i ve gece gündüz Allah ile Abdullah olup Kal'a-i Zerrln rinde müslümanlara mu- sallat olan bir devi n kendisini bu hale ko - yarak da söyler. resulünün bu devi ortadan ister, aksi halde gününde kendi- sinden ifade eder. Bunun üzerine Ali çekerek ileri de- vi öldürmek için Hz. Peygamber'den izin ister, ResGl-i Ekrem de ona izin verir. Dül- düle binen Hz. Ali Kesik takip eder. Yedi gün. yedi gece yol almak suretiyle devin kuyusuna Hz. Ali SOO kulaç kemendin bir ucunu bir kayaya. ucunu da beline kuyunun dibine inmeye da çok uzak kemendi yedi gün daha indikten sonra ku- yunun dibine Bir demir aç- bir saray ve bu sarayda bir görür. Kesik anlar. odalarda da eli SOO müslüman görür. Bunlar daha önce SOOO devin her gün içlerinden için bu kadar bildirirler. Hz. Ali ilerledi- minare boyunda, kümbet gi- bi, insan gövdesi 1000 bir devi n görür. Devi uyurken öldürmek istemedi- için naralarla onu Dev Hz. Ali'ye kendisini dünyada Sünni müslüman Mek- ke ve Medine'yi de söyleyerek Devin hamlelerinden korunan Hz. Ali çekerek deve iman etmesini söyler, kabul etmeyince de onu öldürür, Kesik ve müslü- Hz. Ali Allah'a dua eder ve bir anda kendini SOO müslümanla bir- likte kuyunun bulur. Hz. Ali geri dönünce ResGl-i Ekrem Kesik ve luna dua eder. Kesik tam bir olur. da Allah yeniden can Kesik çok zor bile vakit mutlaka belir- Yazma ve basma temel konusu Kesik genellikle 90-130 beyit Des- anlatan birçok nüshada belli ol- mamakla beraber sonun- da Kirdeci Ali. Kethüda Ali veya Aliyyü'd- dln gibi isimler yer XIV. itibaren Kesik vb. dini halk rastlanan bu ismin söyleyen mi yoksa derleyen mi kesin bir bilinmemektedir. Mevcut nüshalarda daha çok "failatün failatün failün" veznin "mefa!lün me- fallün feOlün" bazan da hece veznine görülmektedir. XIV. yüz- itibaren Kesik yazma bir Üniversitesi Kütüphane- si'nde 4069 nurnarada mecmua- içindedir. Kesik kötülük timsali ejderha ile bir mücadelesi eski Türk. ve dini bilhassa Türk halk hikaye- leri ve da görülmektedir. Kesik bu yönüyle yer alan Aya Yorgi'nin (Hagios Geor- gios. Saint Georges) ejderha de benzerlik göstermektedir (Ciopinski, XII I 97 s. 2). Burada Aya Yorgi Hz. Ali'ye, Aya Yorgi'nin ejder- ha deve, biri olan aziz elin- den da Kesik rnma benzemektedir. dönemde kesilen kahraman motifinin yer birçok orta- ya bilhassa Kerbela'da kesi- lerek edilen Hz. Hüseyin bu belerde yer (Faz! ull ah Rah!m!, s. 188 vd .). Tebriz!, Molla Lutfi. ve Ha- san Efendi'nin çevresinde kesik de Ay- halk hikayeleri. masal ve mo-

Upload: others

Post on 11-Mar-2021

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KESE LA - TDV İslam AnsiklopedisiKESE LA nasebetleri iyi olduğu için ilgi gösterme di. Keseiii'daki Ahmed Bey İffat kuman dasındaki. Mısır birlikleri Mehdi'nin ordu suna karşı

KESE LA

nasebetleri iyi olduğu için ilgi gösterme­di. Keseiii'daki Ahmed Bey İffat kuman­dasındaki . Mısır birlikleri Mehdi'nin ordu­suna karşı epeyce direndiler, muhasara yirmi ay devam etti. 1884 yılında Sinkat ve Tukar'ı ele geçiren Mehdi kuwetleri bütün gayretlerine rağmen Sevakin'i ala­madılar. Aynı yılın nisan ayında Kadarif'i ve 29 Temmuz 188S'te Kesela'yı ele ge­çirdiler. Özellikle Kesela'nın savunması es­nasında Mısır ordusu büyük kayıplar ver­di. Böylece 188S yılından itibaren bölge­de Muhammed Ahmed el-Mehdi dönemi başladı.

Mehdi Devleti'nin merkezi olan Kalla­bat kasabası İngilizler'in bulunduğu Se­vakin ile İtalyanlar'ın yerleştiği Eritre ve hıristiyan Habeşistan Krallığı arasında yer alıyordu. Bir İngiliz birliği 1891 yılı Şubat ayında Osman Dikne'nin bölgeden uzak­laşmasını sağladı. Böylece İngilizler M~h­dl'nin Sevakin üzerinde tehdit oluşturma­sına son verdiler. İtalyanlar, 1894 yılı Tem­muz ayında Kesela'nın bulunduğu bölgeyi İngiltere ile yaptıkları anlaşmaya daya­narak işgal ettiler, ancak 1897 yılı Aralık ayında Mısır'a iade ettiler. Bu olayın ar­dından bölgedeki son Mehdi ordusu Ka­dariften çekildi.

Bölgenin dağları genelde taşlık olmakla birlikte vadilerinde bol ağaç bulunmak­tadır. Bahar yağmurlarının oluşturduğu akar sular ve su kuyuları sayesinde tarı ­

ma elverişli bir bölge olduğu halde ahalisi tarımdan çok hayvancılıkla meşgul olur ve ancak ihtiyaçları kadar pamuk yetiş­tirir. Dokumacılık bölgenin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli seviyededir. Halk se­racılık. dericilik. silah imali. fil, zürafa ve su aygın derisinden kamçı yapımında ma­haret sahibidir. Kesela'nın merkez oldu­ğu idari bölgenin sınırları içinde muz, nar, üzüm. limon, incir ve zeytinle hubu­bat ziraatı yapılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA :

ibrahim Fevzi Başa. es-Südan beyne yedey Gurdün ve Kitşinir, Kahire 1319, I, 65, 197-203; Muhammed Mihri. Südan Seyahatname­si, istanbul 1326, s. 322-325; Abdurrahman er­Rafii. 'Aşru Mu/:ıammed 'Ali, Kahire 1366/ 1947, s. 142-150; H. Shaked, TheLifeofthe Sudanese Mahdi, New Jersey 1978, s. 147-151; M. W. Daly- P. M. Ho lt, A History of the Sudan, London 1988, s. 66-67; P. M. Holt, "Kasala", EJ2(Fr.), IV, 714-715; C. Fluehr-Lob­ban v.dğr. Histarical Dictionary of the Sudan, London 1992, s. 101-104; G. R. Warburg, His­tarical Discord in the Nile Valley, London 1992, s. 5-7; C. Coquery-Vidrovitch. Histoire des uil­les d'Afrique noire des origines ala colonisa­tion, Paris 1993, s. 240-244; S. Hillelson, "Kas-sala", İA, VI, 397-399. r.iJ

1.!1!1!1 AHMET KAVAS

308

L

KESiK BAŞ DESTAM

Dini-destani manzum halk hikayesi.

_j

"Dasitan-ı Kesik Baş" . "Hikaye-i Kesik Baş" olarak da adlandırılan Kesik Baş des­tanı mevlid metinlerine eklenen geyik, güvercin vb. hikayeler gibi Hz. Peygam­ber'in faziletlerini ve Hz. Ali'nin İslam uğ­rundaki kahramaniıkiarını dile getirerek halkın dini duygularını canlı tutmak ama­cıyla anlatılan veya toplantılarda makam­la okunan bir halk hikayesidir. Kahramanı gövdesiz bir insan başı olan hikaye bu ga­rip özelliğiyle dikkat çekmiş. Anadolu'dan başka Balkanlar'da ve Asya içlerinde de yaygınlık kazanmıştır.

Kesik Baş destanının konusu şöyledir: ResGl-i Ekrem başta Ebu Bekir. Ömer, Os­man ve Ali olmak üzere otuz üç bin saha­be ile sohbet ederken çıkagelen bir kesik baş Allah'ın dostu olduğunu. elli defa hac­ca gittiğini. ism-i a'zamı bildiğini ve gece gündüz Allah ile söyleştiğini anlatır. Adı­

nın Şeyh Abdullah olup Kal'a-i Zerrln şeh­rinde oturduğunu. müslümanlara mu­sallat olan bir devi n kendisini bu hale ko­yarak oğlunu yediğini. hanımını da kaçır­dığını söyler. Allah'ın resulünün bu devi ortadan kaldırarak hanımını kurtarmasını ister, aksi halde kıyamet gününde kendi­sinden davacı olacağını ifade eder. Bunun üzerine Ali zülfikarı çekerek ileri atılır, de­vi öldürmek için Hz. Peygamber'den izin ister, ResGl-i Ekrem de ona izin verir. Dül­düle binen Hz. Ali Kesik Baş'ı takip eder. Yedi gün. yedi gece yol almak suretiyle devin kuyusuna varırlar. Hz. Ali SOO kulaç uzunluğundaki kemendin bir ucunu bir kayaya. diğer ucunu da beline bağlayarak kuyunun dibine doğru inmeye başlarsa da çok uzak olduğunu anlayınca kemendi bırakır, yedi gün daha indikten sonra ku­yunun dibine varır. Bir demir kapıyı aç­tığında bir altın saray ve bu sarayda bir kadın görür. Kadının Kesik Baş'ın hanımı olduğunu anlar. İçerideki odalarda da eli ayağı bağlı SOO müslüman görür. Bunlar daha önce SOOO kişi olduklarını. devin her gün içlerinden beşini yediği için bu kadar kaldıklarını bildirirler. Hz. Ali ilerledi­ğinde minare boyunda, başı kümbet gi­bi, parmakları insan gövdesi kalınlığında, 1 000 yaşını geçmiş bir devi n uyuduğunu görür. Devi uyurken öldürmek istemedi­ği için attığı naralarla onu uyandırır. Dev Hz. Ali'ye kendisini yiyeceğini, dünyada Sünni müslüman bırakmayacağım, Mek­ke ve Medine'yi de yıkacağını söyleyerek

saldırır. Devin hamlelerinden korunan Hz. Ali zülfikarı çekerek deve iman etmesini söyler, kabul etmeyince de onu öldürür, Kesik Baş'ın hanımını ve diğer müslü­manları kurtarır. Hz. Ali Allah'a dua eder ve bir anda kendini SOO müslümanla bir­likte kuyunun ağzında bulur. Hz. Ali geri dönünce ResGl-i Ekrem Kesik Baş'a ve oğ­luna dua eder. Kesik Baş organları tam bir yiğit olur. oğluna da Allah yeniden can bağışlar. Kesik Baş destanında çok zor şartlar altında bile vakit namazlarının mutlaka kılınması gerektiği mesajı belir­ginleşmektedir.

Yazma ve basma nüshalarında temel konusu değişmeyen Kesik Baş destanı genellikle 90-130 beyit civarındadır. Des­tanı anlatan kişi birçok nüshada belli ol­mamakla beraber bazı nüshaların sonun­da Kirdeci Ali. Kethüda Ali veya Aliyyü'd­dln gibi isimler yer alır. XIV. yüzyıl başla­rından itibaren Kesik Baş vb. dini halk destanlarında rastlanan bu ismin destanı söyleyen kişi mi yoksa derleyen mi olduğu hakkında kesin bir şey bilinmemektedir. Mevcut nüshalarda daha çok "failatün failatün failün" kalıbıyla yazılan destanın bazı nüshalarında veznin "mefa!lün me­fallün feOlün" kalıbına, bazan da hece veznine uyduğu görülmektedir. XIV. yüz­yıl sonlarından itibaren yazıya geçirildiği sanılan Kesik Baş destanının yazma bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphane­si'nde 4069 nurnarada kayıtlı mecmua­nın içindedir.

Kesik Baş destanındaki kötülük timsali ejderha ile bir yiğidin mücadelesi teması eski Türk. Ortadoğu ve hıristiyan dini inançlarında, bilhassa Türk halk hikaye­leri ve masallarında da görülmektedir. Kesik Baş destanı bu yönüyle Hıristiyan­lık'ta yer alan Aya Yorgi'nin (Hagios Geor­gios. Saint Georges) ejderha menkıbesiyle de benzerlik göstermektedir (Ciopinski, XII I [ı 97 ı ı. s. ı 2). Burada Aya Yorgi Hz. Ali'ye, Aya Yorgi'nin mağ!Op ettiği ejder­ha deve, menkıbenin kahramanlarından biri olan aziz tarafından ejderhanın elin­den kurtarılan kız da Kesik Baş' ın hanı­

rnma benzemektedir.

İslami dönemde başı kesilen kahraman motifinin yer aldığı birçok menkıbe orta­ya çıkmış. bilhassa Kerbela'da başı kesi­lerek şehid edilen Hz. Hüseyin bu menkı­belerde yer almıştır (Faz! u ll ah Rah!m!, s. 188 vd.). Şems-i Tebriz!, Aşık Paşa. Molla Lutfi. Oğlan Şeyh İsmail Ma'şGki ve Ha­san Keşfi Efendi'nin adı çevresinde oluş­muş kesik baş menkıbeleri de vardır. Ay­rıca bazı halk hikayeleri. masal ve mo-

Page 2: KESE LA - TDV İslam AnsiklopedisiKESE LA nasebetleri iyi olduğu için ilgi gösterme di. Keseiii'daki Ahmed Bey İffat kuman dasındaki. Mısır birlikleri Mehdi'nin ordu suna karşı

dern efsanelerde kesik baş motifine yer verilmiştir (Ocak, s. 27-37)

Türkler Anadolu'ya geldikten sonra Türk falklor ve edebiyatında görülen ke­sik başlı kahraman motifinin ilk örnekle­rinden biri Peçuylu İbrahim'in tarihinde yer almaktadır (1, 355-363). Sigetvar Ka­lesi'nin kumandanı Kroçin. Türkler'in elin­de bulunan Grügal Kalesi'ni kuşatır ve içe­ridekilere teslim olmaları halinde kimse­ye zarar vermeyeceğini bildirir. Türk as­kerleri ise bir huruç hareketiyle düşman kuşatmasını yarmayı kararlaştırır ve cu­ma namazı kılındıktan sonra hücuma geçilir. Askerler arasında Deli Mehmed ve Deli Hüsrev adında iki arkadaş var­dır. Deli Mehmed savaş esnasında ba­şı kesilerek şehid edilir. Düşman askeri onun kesik başın ı alıp uzaklaştığı sırada

Deli Hüsrev arkadaşına. "Canını verdin. başını verme!" diye bağırır. Deli Meh ­med'in cesedi yerinden fırlar, bir ham­lede düşman süvarisini yere yıkar. başını

elinden alır ve tekrar oraya uzanır. Bu ef­sane Ömer Seyfeddin'in "Başını Vermeyen Şehid" adlı hikayesine de konu olmuştur.

Savaş esnasında düşman tarafından

başı kesilmiş kahraman motifine bazı kü­çük farklarla. IV. Murad'ın Bağdat Seferi esnasında geçen bir kısım olayların yer aldığı Genç Osman destanında da rastlan­maktadır. Ayrıca Abdurrahman Gazi (Er­zurum), Sultan Seydi (Erzin can), Seyyid Bilal Dede (Sinop), Hablb en-Neccar (An­takya), Karaçomak(Antep) , her ikisine de Hıdırlık Sultan adı verilen Su Gb-i Rumi (Su heyb-i ROm!) ve UbGdü Gazi (Çorum), Abdülvehhab Gazi (İznik), Hüseyin Gazi (Ankara, Divriği) efsanelerinde de savaş sırasında başı kesildiği halde savaşa de­vam eden veya düşmana teslim olmayan kesik başlı kahramanlardan söz edilmek­tedir (Ocak, s. 16-24).

BİBLİYOGRAFYA :

Peçuylu İbrahim, Tarih, 1, 355-363; Evliya Çe­lebi, Seyahatname, lll , 54; Vilayetname (haz. Abdülbaki Gölpınarlı), İstanbul 1958, s. 97; Hi­kaye-i Mevlidü 'n-n ebi, İstanbul 1311, s. 38-42; Fazlullah Rahlml, Gülzar-ı Hasaneyn (haz. Ali Adil Atalay), İstanbul 1994, tür.yer.; J. Deny, Traditions popu/aires turques de Salonique et de Florina, Niort 1920; A. Mazon, Cantes slaves de la Macedoine sud-occidentale, Paris 1923, s. 168, 198, 200; Eflatun Cem Güney, En Güzel Türk Masalları, İstanbul 1948, s. 111-112; Ce­mil Cahit Güzelbey, Gaziantep Evliyalan, Gazi­antep 1964, s. 26-27; Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, Ankara 1967, s. 55 , 86-94, 98, 191, 198, 280; Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Anka· ra 1970, s. 142-144; Y. S. Ahmetgaleeva, /ssle· dovanie Turkoyaziçnogo Pamyatnika, Mosko­va 1979, s. 136; Nurettin Albayrak, Folkloru-

muz ve Erzincan, Erzincan 1983, s. 142-143, 147-148; Şevket Plana. "Kosova ve Makedonya Efsanelerinde Önemli Falklor Motifleri " , lll.

· Milletlerarası Türk Falklor Kongresi Bildiriler!, Ankara 1986, ll, 335-336; Ahmet Yaşar Ocak, Türk Falk/orunda Kesik Baş, Ankara 1989, tür.yer.; Saim Sakaoğlu, Efsane Araştırmaları ,

Konya 1992, s. 75- 76; Saadet Çağatay, "Türk Halk Edebiyatında Geyiğe Dair Bazı Motifler", TDAY Belleten [ı 956), s. 172; Yahya Benekay, "Hikay e- i Kesikbaş" , Hayat, sy. 14, İstanbul 1964, s. 12-13; J. Ciopinski, "Kesik Bas Kitaby, Varian te de Kazan", FO, XII [ 1970). s. 61-68; Xlll [ 197 ı). s. 9-13 ; Fuat Özdemir, "İlk Din! Destan­lar ve Kesik Baş Destanı", Falklor Araştırma­lan Kurumu Yıllığı [Ankara ı975), s. 127-129; Fikret Türkmen," Kesikbaş Hikayesi", TDEA, V, 293-294.

~ NURETIİN ALBAYRAK

KESiK MiNARE CAMii

L

L

(bk. KORKUT CAMii) .

KESKiOGLU, Osman (1907-1989)

Son dönem din alimi.

_j

_j

22 Şubat 1907 tarihinde Bulgaristan'ın Surgaz vilayetine bağlı Karinabad (Karno­bat) kazasının Rupça köyünde doğdu. İlk öğrenimini burada tamamladıktan son­ra 1924'te Şumnu'da ortaokul derecesin­deki Medrese-i Aliye'yi bitirdi. Aynı şehir­de Medresetü'n-nüwab'ın lise ve yüksek kısmından 1936 yılında mezun oldu. Öğ­renciliği döneminde Emel adında hafta­lık bir dergi çıkaran Keskioğlu. aralarında Ahmed Hasan Davud'un da (Ahmet Davu­doğlu) bulunduğu iki arkadaşıyla birlikte Bulgaristan başmüftülüğü tarafından ih­tisas için Mısır'a gönderildi. Camiatü'l-Ez­her külliyyetü'ş-şerla'yı 1940'ta bitirince Bulgaristan'a döndü; 1950 yılına kadar Medresetü'n-nüwab'ın lise ve yüksek kı­sımlarında öğretmenlik yaptı. Burada Türk edebiyatı. Arapça. hadis, us Gl-i fıkıh, Mecelle ve tarih-i teşri' dersleri okuttu. Ayrıca on beş günde bir yayımlanan Me­deniyet gazetesinde Osman Ezherl ve Osman Seyfullah imzalarıyla yazılar yazdı.

Bulgaristan'da Türkler'e yönelik baskı­ların artması üzerine 9 Eylül 1950'de aile­siyle birlikte Türkiye'ye göç eden Keskioğ­lu. 4 Ekim 1950 tarihinden itibaren Vakıf­lar Genel Müdürlüğü'nde Arapça müter­cimliği görevine başladı. 18 Kasım 1959'­da Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakülte­si'nde Arapça okutınanı oldu. 1960 yılın­da aynı fakülteye öğretim görevlisi tayin edilerek uzun süre Kur'an- ı Kerim ve İs­lam dini esasları derslerini okuttu . 16

KESKiOGLU, Osman

Mart 1961'de Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Ku­rulu üyeliğine tayin edilen Keskioğlu, bu müessesenin adının Din İşleri Yüksek Ku­rulu olarak değiştirilmesinden sonra 7 Ekim 1965'te buranın mütercimliğiyle görevlendirildi. Bir yıl sonra da Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğine getirildi. 4 Ağus­tos 1976 tarihinde bu görevinden emek­liye ayrıldı. 1986 yılında Selçuk Üniversi­tesi tarafından kendisine fahrl doktorluk unvanı verilen Osman Keskioğlu 4 Ağus­tos 1989'da vefat etti ve Ankara'da Ce­beci Asrl Mezarlığı'na defnedildi.

Türkçe'den başka Arapça. Farsça ve Bulgarca bilen Osman Keskioğlu'nun, Medresetü'n-nüwab'daki hocaları arasın­da yer alan ve Muhammed Abduh'un öğ­rencisi olan Yusuf Ziyaeddin Ezherl (Ersal) vasıtasıyla fikirlerinden haberdar olduğu Abduh ve Cemaleddln-i Efganl'den etki­lendiği anlaşılmaktadır. Türkler'in ıslahat­çı düşüncede önemli yeri olduğunu savu­nan Keskioğlu'nun bu yaklaşımını Bulga­ristan'da yayımlanan Medeniyet gazete­sindeki yazılarında ve Türkiye'ye göç et­tikten sonra kaleme aldığı makalelerinde görmek mümkündür. Diğer taraftan aşırı muhafazkarlığı ile tanınan yakın arkadaşı

Ahmet Davudoğ l u ile aralarında zaman zaman fikri tartışmaların meydana gel­diği bilinmektedir.

Eserleri. A) Telif Eserleri. Fatih Dev­rinde İlim ve O Devirde Yetişen İlim Adamları (Mustafa Runyun ile birlikte, Ankara 1953); Nurlu Yol(Ankara 1957);

Hz. Ebu Bekir(Ankara 1 957); Hz. Ömer (Ankara I 958); Hazreti Osman Zinnu­reyn (Ankara 1960); İslam Dünyası Dün ve Bugün (Ankara 1964); Hatemü'l-en­biya Hazreti Muhammed ve Hayatı (Ali Himmet Berki ile birlikte, Ankara 1966, 1971, 1972, 1974, 1978,1981, 1982,

1985); Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku (Ankara 1969, 1980, 1999); FakihSahô.bi-

Osman Keskioğlu

309