kimlife aralık 2011

68
life Sayı: 39 ARALIK 2011 Fiyatı : 1 TL

Upload: gul-sah

Post on 31-Mar-2016

244 views

Category:

Documents


17 download

DESCRIPTION

book,magazine,catalog

TRANSCRIPT

lifeSayı: 39 ARALIK 2011 Fiyatı : 1 TL

M erhaba,

2011 yılının son sayısı ile karşınızdayız.

Bütün bir yıl sizlerle edindiğimiz bilgileri

paylaştık. Yeni yılda yepyeni konularla yine

birlikte olacağız.

Aralık ayı KİM-Life dergisinde size sunduklarımıza…

Dosya konumuz “Bir Büyük Allah Dostu Hz Mevlana” başlığı ile

Mesnevi’den hikayeler ve Hz Mevlana hayatı hakkında bilgileri sizlerle

paylaştık.

İlk röportajımız pop müziğinin sevilen ismi: Murat

Dalkılıç. Röportajımızı genç kızların ilgiyle

okuyacaklarını düşünüyoruz.

İkinci röportaj

konuğumuz

Özürlüler Vakfı

Genel Sekteri Esra

Berberoğlu. 3 Aralık

Dünya Özürlüler Günü

olması sebebiyle, engelli

vatandaşlarımızın sorunları

ve beklentilerini hakkında

sohbet ettik.

Bebek sağlığını, gelişimini ve

beslenmesine kadar dikkat edilmesi

gereken önemli noktaları bir kere daha

hatırlattık. Önünden gelip geçtiğimiz ancak

tarihi hakkında pek bilgi sahibi olmadığımız

“Rumeli Hisarı”nı tanıttık. Turizm sayfamızda

da kış turizminin önde gelen yerlerinden biri olan

Erciyes Dağı’nı işledik.

Eğlence bölümümüzde çocuklarınız için resim

yarışması ve hoş vakit geçirmeniz için ödüllü kare bulmaca hazırladık.

KİM Market ailesi olarak yeni yılın herkes için sağlık, mutluluk ve

bereket getirmesini dileriz.

Keyifli okumalar.

[email protected]

lifeAlışveriş ve Yaşam Kültürü Dergisi

ARALIK 2011 YIL: 4 SAYI: 39

Kim Adına Sahibi

Erol ERSAN

Yönetim Yeri

KİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Evren Caddesi Barış Sokak No: 6

Güneşli/İSTANBUL

Tel: (0212) 489 21 21

www.kimgrup.com.tr

Genel Yayın Yönetmeni

Zeki SARIELMAS

Grafik Tasarım

Gülşah ŞENEL

Mustafa GÜLEÇ

Kapak Tasarımı

Mustafa GÜLEÇ

Katkıda Bulunanlar

Doç.Dr. Cevdet ÖZDEMİR

Doç.Dr. Ali Osman KAYA

Okur Hizmetleri Hattı

Sema GÜR

Baskı ve Cilt

Star Medya Yayıncılık

Kimlife Kimgrup reklam departmanı

tarafından hazırlanmaktadır. Yerel süreli

yayındır, ayda bir hazırlanır.

Dergimizde ilanlarınızın yer almasını

istiyorsanız; 0212 489 21 21 nolu

telefondan iletişime geçebilirsiniz.

twitter.com/kimmarket

facebook.com/kimduyuru

3 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

KİM

Life İÇİN

DEK

İLER

içindekiler

6

10

18

22

28

36

40

46

49

54

56

Kim Market"Şube Tanıtımı"

Erciyes"Kış Turizm"

Bez Bebekler"Geçmişten Günümüze Kadar"

Yeni Yıl"Yılbaşı Sofralarınız Nasıl Olmalı?"

Donuyoruz"7.2 ile Van Donuyor"

Dekorasyon"Yeni Yılda Ufak Dokunuşlar"

Tarifler"Yılbaşına Özel Yemek Tariflerimiz"

Rumeli Hisarı"Eşsiz Bir Yapıt / Tanıyalım"

Kim Magazin"Objektiflerimize Takılanlar"

Uğur Böceği"Uç Uç Böceği"

Meme Kanseri"Doktorumuzdan Bilgiler"

34

30

42

52

12 20 24

5 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKim Life

6 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

Şubeniz 31.07.2009 yılında hizmete girdi. Şubenizin özel-liklerinden bahsedebilir misi-niz?

Şubemizin en dikkat çeken özelliği, mağaza içerisinde bulunan fırın bölümüdür. Fırın bölümümüzde sürekli olarak sıcak taze ekmek ve diğer ek-mek çeşitlerini sunuyoruz. Bu-nun yanı sıra 18 kişilik müşteri servisimiz ile bizi tercih eden tüm müşterilerimizi evlerine ka-dar bırakabilmekteyiz. Ücret-siz geniş otopark alanımızda mevcuttur. Ayrıca telefon ile sipariş hattımızdan 20 tl ve üzeri tüm siparişleri adreslerine kadar da bırakma hizmeti veriyoruz.

Şubeniz hangi ürün gruplarıyla müşterisinin karşısına çıkıyor?

Şubemiz ağırlıklı olarak taze ürünler manav, kasap, şarküteri, fırın, züccaciye, paşabahçe ve bunun yanında bir ev ihtiyacını karşılayacak tüm gıda, gıda dışı ürünleri ile müşterilerimizin karşısına çıkmaktadır.

Hedef kitleniz kimlerdir?

Hedef kitlemiz hizmet ver-mek adına ulaştığımız tüm müşterilerimizdir.

Hadımköy’de telefonla siparişMağaza Müdürü Yunus YILDIZ

Mağa

za M

üdürü

Yunu

s YILD

IZ

7 kimlife

KİM

Life KİM

ŞUBE

Rakiplerinize nazaran farklılık oluşturmak adına nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

Mağazamızın siteler arasında olması itibari ile müşterilerimiz ile hemen hemen her gün bir veya iki defa karşılaşmaktayız. Bu da müşterilerimiz ve bizler arasında daha fazla samimi-yete vesile olmaktadır. Böylece sıcak bir aile ortamında müşterilerimizi daha iyi anlıyor ve sorunlarına birebir cevaplar vererek çözüme ulaştırmaya çalışıyoruz.

Müşteri profiliniz nasıl?

Ağırlıklı olarak müşterilerimiz cana yakın, samimi ve sıcakkanlı bir ki-tleden oluşmaktadır ayrıca genel müşterilerimiz ev hanımlarından ve üni-versite öğrencilerimizden oluşmaktadır.

Bilinçli bir müşteri tabiri caizse zor müşteridir. Zor müşterilere hizmet sunmada izlediğiniz politika nedir?

Biz bilinçli müşterilerimiz ile daha sık diyaloglar kurarak bizden beklentiler-ini karşılamak adına elimizden gelen her şeyi yapmaktayız. Ve bizim için müşterilerin bilinçli olması bir dezavan-taj değil, biz bunu varsa eksiklerimizi gidermek adına avantaj olarak görüy-oruz.

Geride bıraktığınız 2011 yılı sizler

için nasıl geçti?

Perakende sektöründe 2011 yılı bi-zler için başarılarla dolu, eksiklerimizi gidermek adına olumlu aynı zamanda özellikle kardeşliğin öne çıktığı ve yardımlaşmanın güzelliklerinin de öne çıktığı (Afrika kıtasında ki kuraklık, Van depremi) bir yıl olarak geride kaldı. Ümidimiz önümüzdeki yıllarda barış, huzur ve kardeşliğin öne çıkmasıdır.

Hadımköy’de telefonla sipariş

Ücretsiz geniş otopark alanımızda mevcuttur.

Telefon ile sipariş hattımızdan 20 tl ve üzeri tüm siparişleri adreslerine kadar da bırakma hizmeti

veriyoruz.

Müşteri odaklı hizmet anlayışı müşteri memnuni-yetini daima üst düzeyde tutan kaliteli ve zengin ürün çeşitliliği uygun fiyatıyla hizmet vermek-teyiz.

Mağazamızda ailece alışveriş yapabileceğiniz geniş ferah bir ortam ve otoparkımızla araç park sorunu yoktur.

"İnsana hizmet mutluluk-tur" sloganı adı altında görevini bilen eğitimli ve güler yüzlü personeli ile bölge halkının sevgisini ve güvenini kazanmış ol-maktan dolayı mutluyuz.

Hadımköy MağazasıAçılış: 31.07.2009

Kasa Sayısı: 4850 m2

İstasyon Mah. Cahit Sıtkı Tarancı Cad.Hadımköy Mev-ki KİPTAŞ 1.Etap Konut.Çarşı İş Merkezi No:1 Arnavutköy

8 kimlife

KİM

Life AN

MA

Yaz mevsiminin sonuna gelindi. Ok-ullar açıldı ve hava yavaş yavaş soğuyor. Dolayısıyla çocuklar ev,

okul, alışveriş merkezleri, sinema gibi kapalı ve kalabalık ortamlarda daha fazla zaman geçirmek durumunda kalacaklar. Bu durum da iç mekan alerjenlerine, irritan-lara ve üst solunum yolu enfeksiyonlarına maruz kalma oranlarını arttırabilmektedir.

Alerjene maruziyet hastalığı tetiklerSolunum yolu alerjileri klinikte alerjik rinit

ve alerjik astım olarak karşımıza çıkmakta, çocukluk çağının önemli sağlık problemler-ini oluşturmaktadır. Saman nezlesi olarak da adlandırılan alerjik rinitte mevsimsel ya da tüm yıl boyunca burun tıkanıklığı, bu-run akıntısı, burun kaşıntısı ve hapşırık ön planda gözlemlenirken, bu tabloya gö-zlerde sulanma, kaşıntı da eşlik edebilir. Alerjik astım ise tekrarlayan öksürük, hışıltı periyotları ile karakterize olup nefes darlığı atakları ile alevlenmeler gösterir. Bu atak-lar sırasında özellikle küçük havayolları daralmakta, ciddi solunum sıkıntısı ortaya çıkabilmektedir. Her iki klinik tabloda da duyarlı alerjene maruziyet önemli tetikleyici faktör olarak rol oynar.

Alerjenler astım ve saman nezlesinin alevlenmesinde etkilidirEv tozu akarları, hamamböceği, küf

mantarları, kedi, köpek, kuş tüyü gibi evcil hayvan epiteli alerjenleri tanımlanan en önemli iç mekan alerjenleridir. İç mekan alerjenlerine duyarlılık astım ve saman nezlesi gibi solunumsal alerjik hastalıkların gelişiminde ve alevlenmes-inde önemli bir risk faktörüdür. Astımlı

çocukların havayollarındaki aşırı duyarlılık alerjen dışındaki uyaranlara karşı da has-sasiyet doğurmaktadır. Üst solunum yolu enfeksiyonları, egzersiz, soğuk hava, stres, hava kirliliği, sigara dumanı ve birtakım irritan gazlar astım atağı alevlenmelerini kolaylaştıran diğer alerjen dışı uyaran fak-törlerdir.

Alerjeni tanımak hastalık kontrolünü sağlar İç mekan alerjen duyarlılığının neden

olduğu solunumsal şikayetlerin önüne geçebilmek için öncelikle hangi alerjene karşı duyarlılığın olduğunun tespiti önem taşır. Bunun için çeşitli laboratuvar ve cilt deri testleri uygulanabilmektedir. Aler-jenin tanımlanmasından sonra alerjenden kaçınma yöntemlerinin uygulanması çevresel alerjen yükünü azaltacaktır. Ayrıca gerekli hallerde çeşitli semptom giderici ve koruyucu ilaçlar ve alerjene özgü immünoterapi yöntemleri de tedavi basamaklarını oluşturmaktadır.

Uykudan uyandıran öksürük aler-jinin belirtisi olabilir, üst solunum yolu enfeksiyonları atakları tetikleyebilirSüregelen öksürük atakları, özellikle gece

uykudan uyandırabilen ve sabaha karşı yoğunlaşan öksürükler, zaman zaman göğüsten duyulan hışıltı, hızlı soluk alıp verme, sıkışma hissi küçük havayollarındaki duyarlılığın bir belirtisi, yaklaşmakta olan olası bir alevlenmenin habercisi olabilmek-tedir. Alerjen duyarlılığı olan bireylerde üst solunum yolu enfeksiyonlarının akut alevlen-meleri tetiklediği birçok bilimsel çalışmada

da gösterilmiştir. Dolayısıyla duyarlı birey-lerin üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunma için gerekli tedbirleri uygulamaları önem taşımaktadır.

Çocuklar sigara dumanına maruz kalmasınSigara astım üzerine de olumsuz etki et-

mektedir. Sigara içmenin yanı sıra pasif olarak sigara dumanına maruz kalma bile astımın şiddetlenmesine yol aç-makta hastalığın kontrol altına alınmasını güçleştirmektedir. Ev içerisinde bir başka odada ya da balkonda içilen sigara bile astımlı çocukları etkiler.

Okulla yeni tanışan çocuk birçok uyaranla da tanışırÖzellikle okulla yeni tanışan küçük yaştaki

çocuklarda yeni bir ortama girmenin yarattığı birtakım sıkıntılar doğmaktadır. Çocuklar bu dönemden önceki hayatlarında karşılaştıklarından çok daha fazla uyaranla karşılaşabilmekte, bunlarla ilgili sağlık sorunları yaşayabilmektedir. Ancak bağışıklık sisteminde altta yatan bir rahatsızlığı olmayan çocuklarda ya da alerjen duyarlılığı gelişmeyenlerde bu sıkıntılar zamanla azal-abilmekte ve herhangi bir komplikasyona ned-en olmamaktadır.

alerjen tehlikesiokullarda dikkatli olun!

Doç.Dr. Cevdet ÖZDEMİRÇocuk Alerji BölümüMemorial Ataşehir Hastanesi

9 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKİM

Life GÜ

NC

EL

alerjen tehlikesi

KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

10 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

İç Anadolu Bölgesi'nin Tekir Yaylası üz-erinde bulunan ERCİYES Kayak Merke-zi (3916) m. Türkiye'nin en gözde

manzarası, kayak öğrenme ve yapmaya en elverişli düzgün pistine sahiptir. Kayseri ilinin 25 km güneyinde yükselir. Kayak sev-erler bilir; Kayak kaymanın zevkini en güzel toz kar verir en güzel toz karı erciyes verir.

Toz kar zevkini ve kayağın tadının doruklarına ulaşacağınız erciyeste 8 adet mekanik lift bulun maktadır. Bunlardan 3'ü Baby-lift 3'ü teleski ve 2'si dünyada kayakçıların en çok tercih ettiği telesi-yejdir. Bu telesiyejler ZÜMRÜT Limited Şirketinin bünyesinde bulunup Erciyes kay-ak merkezinin en uzun ve taşıma kapasi-tesi en fazla olan mekanik tesisidir. 1'inci telesiyej1500m uzunluğunda olup, 2215 rakımdan başlar ve 2550 rakımda biter. Daha çok profesyonel kayakçılara hitap eden 2'inci telesiyej 1600 mt uzunluğunda olup sizleri 2550 rakımdan alıp 3000 rakıma ulaştırır.Bu özelliklerinden dolayı Türkiye de bulu-

nan en uzun chair -lifttir.

Konumu: Kayseri'nin hemen güneyinde yükselir. Yaz tırmanışları için en uygun zaman Mayıs-Ekim ayları arası. Sönmüş genç bir volkan dağ, Orta Anadolu'nun en yüksek doruğudur. Dağın kuzeyinde 700 m. uzunlukta bir dağ buzulu vardır. Doğu yüzünde 2100-2900 m. yüksek-likte yer alan Tekir yaylası bir kış sporları merkezidir. Telesiyejden sonra kamp yeri olan Çobanini'ne kışın yürüyerek yaklaşık 2,5-3 saatte gidilir. Tırmanış genellikle

Çobanini'nden mola taşına kadar 1 saat sürüyor. Mola taşı tam şeytan deresinin ağzındadır. Buradan, küçük zirve yaklaşık 2-3 saat sürer. Orta Anadolu'nun en yüksek doruğu olan Erciyes Dağı (3916 m.) Kay-seri ilinin hemen güneyinde yükselir. Erciyes Dağı, sönmüş bir volkandır. Üzerinde bir-çok yan volkan konisi bulunur. Dağın yük-sek kısımları yılın her mevsiminde kalıcı kar-larla örtülüdür. Dağın kuzeyinde ise 1 km. uzunlukta bir dağ buzulu mevcuttur. Erciyes Dağı'nın 1500 m. yüksekliğe kadar olan kesimleri bağlarla kaplidir. Dağın doğu yüzünde 2100-2900 metreler arasında yer alan Tekir Yaylası aynı zamanda bir kış sporları merkezidir. Kayseri şehir merkezine 25 km. uzaklıktadır. Erciyes Kayak Merke-zi, ülke düzeyinde dağ turizmi ve özellikle kış sporları turizmi açısından, geliştirilmesi gereken bir kaynak özelliği taşmaktadır. Kayak alanları % 30 ile % 10 arasında değişiklik gösteren eğime sahiptir.

Erciyes Dağı, sönmüş genç bir volkan dağıdır. Üzerinde birçok yan volkan ko-nisi bulunur. Dağın yüksek kısımları yılın her mevsiminde kalıcı karlarla örtülüdür. Dağın kuzeyinde ise 1 km. uzunlukta bir dağ buzulu mevcuttur. Krater, dış kuv vetlerle

kış turizmiErciyes Dağı

11 kimlife

parçalanmış ve dorukta birkaç tane sivri belirmiştir. Dağın doruğunda ka-ya sütunlar arasında, Bizans rahipler-inin ayın yeri olarak kullandıkları ilginç bir mağara vardır. Bu mağaraların duvarlarında henüz

çözülmemiş yazılar bulunduğu belirtil-mektedir. Erciyes Dağı'nın 1500 m. yüksekliği kadar olan kesimleri bağlarla kap Iıdır. Dağın doğu yüzünde 2100-2900 metreler arasında yer alan Tekir Yaylası aynı zamanda bir kış sporları merkezidir. Erciyes Dağının 1800 m. ile 3000

m. arası yükseklikleri dağ ve kış turizmi açısından önem arz etmektedir.Kayak için en elverişli toz kar bu kayak

merkezine yağmakta, bundan dolayı kay-ak merkezinin önemi ve çekiciliği kayak severler için daha da artmaktadır. Hava şartlarına göre kayak mevsimi uzamakta veya kısalmaktadır.

Karayolları karın yoğun yağdığı gün-lerde yolun 24 saat açık olması için yol açma bakım atölyesi ve araçları bulundurmaktadır.

DağcılıkERCİYES'in Doruğuna Tırmanış En emin tırmanış, Tekir yaylasından

yapılır. Tekir Yaylasında 139 yataklı, ka-Ioriferli ve telefonlu bir Dağevi mevcuttur. Dağevinde yemek servisi yapılmaz, an cak gruplar halinde gelenlere yemek verilebilir. Erciyes için biraz güç, fakat daha zevkli tırmanış kuzeybatı yüzünden yapılır. Tekir Yaylasından TırmanışKayseri'ye 25 km. uzaklıkta bulunan

Dağevine, Hisarcık yolu üzerinden gidilir. Yaz ve kış trafiğe açıktır. Özel otomobill-eri olmayanlar, Hisarcık'a kadar otobüsle oradan da yaya olarak veya taksi ile Dağevine ulaşabilirler. Hisarcık-Dağevi arası 12 km.dir. Yaya olarak 2.5 - 3 saat sürer. Doruk tırmanışına, Dağevinden başlanır.

4 saatlik bir yürüyüşten sonra, Şey tan Der-esi adı verilen vadiye varılır. Bozkırlarla kaplı vadi tabanın sağ kenarından tırmanışa devam edilir. İki saatlik bir yürüyüş ve tırmanıştan sonra, Erciyes'in do-ruğuna ulaşılır. Bu noktaya varan dağcı, batı kesimde yükselen ana doruğu ra-hatlıkla görür. Aralıktaki boyun geçilerek anadoruğa varılır. Doruk bir "Aglomera" sütunu halindedir. Kuzey taraftaki kaya çatlağından çıkılır. Doğu yüzünden iple inilir. Dağevinden, doruğa çıkış ve dönüş

n o r m a l hava koşulları altında 8-10 saat Iik bir zaman alır. Kuzey Batıdan

TırmanışKayseri'den oto-

büs veya otomobil ile Hacılar ilçesine gidilir. Hacılar'dan sonar Aksu Yurdu üzerinden geçilerek Sütdonduran Yaylasına (2950 m.) kamp kurulur. Hacılar-kamp yeri 5 saattir. Doruk tırmanışı için kamp yerinden hareket edilir. Bu zul üzerinden tırmanışa devam edilerek önce doğu zirvesine ulaşılır. Eğer buzu Iun sathı yumuşak kar ise iniş aynı ye-rden yapılır. Değilse, dağın batı yüzünden inilerek, kamp yerine gelinir

KonaklamaErciyes Kayak Merkezinde şu anda

Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'ne ait 140 yataklı Kayak evi İl özel idare müdürlüğünce yaptırılıp Kayseri Gençlik Spor Müdürlüğüne devredilen Dedemana kiraya verilen üç yıldızlı 106 yatak kapa-siteli Dedeman oteli 153 yatak kapasiteli Grand ERAS oteli 50 yatak kapasiteli ACE oteli PTT Posta işleri Genel Müdürlüğüne ait Bülent Otele kiraya verilen 80 yataklı Bül-ent Otel bulunmaktadır.

DSİ,Karayolları ve Bayındırlık yapı işlerine ait 3 üç otel özelleşmiştir. Bunlardan DSİ oteline 2006-2007 yılında bakım ve onarım yapılmaktadır.

12 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

aşıklar şehriParis

13 kimlife

Paris, Fransa'nın başkenti ve Île-de-France bölgesinin merkezidir. Sen Nehri'nin üzerine, Paris Havzası'nın ortasına kurulmuştur.

Paris'te ikamet edenlere Parisien diye hitap edilir. Tüm dünyada anıtları, san-atsal ve kültürel yaşamı ile bilinen Paris, aynı zamanda dünya tarihinde önemli bir şehir olmakla birlikte, başlıca ekono-mik ve politik merkezler arasında yer al-makta ve uluslararası taşımacılığın geçiş noktalarından birini oluşturmaktadır. Moda ve lüksün dünya başkenti olan Par-is, "Işık Şehir" (Ville Lumière) diye de anılmaktadır.

2007 yılında Paris şehir sınırları içindeki nüfusun 2.200.000 kişi olduğu INSEE (Institut national de la statistique et des études économiques - Ulusal istatis-tik ve ekonomik çalışmalar enstitüsü) tarafından tah-min edilmektedir. 20. yüzyılda şehir sınırlarının dışına taşarak büyümüş ve banliyöleriyle birlikte 2007'da 11,8 milyon-luk nüfusa ulaşmıştır. Paris şehrinin özlü sözü Latince "Fluctuat nec mergitur" yani "Sallanır ama batmaz" (Fransızca: « Il est battu par les flots sans être submergé »). Şehrin armasındaki "Sci-licet" yani gemiyi anlat-mak için kullanılır. Bu gemi Ortaçağ'da şehri yöneten güçlü "Gemiciler" (Nautes) ya da "Su tüccarları"nın kurduğu birliği sembolize eder. Şehrin koruyucusu, 5. yüzyılda Attila'yı şehri yıkmaması için ikna ettiğine inanılan Azize Geneviève'dir. Etimoloji Paris adını Galya halklarından

Parisii'lerden almaktadır. "Paris" aslında Romalıların "Lutetia" yerine kullandıkları "Civitas Parisiorum" (Parisiilerin şehri) adının zamanla değişmesi sonucu oluşmuştur. Paris aynı zamanda şehrin etrafındaki yöreye de ("Parisis") verilen isim olmuştur. Cormeilles-en-Parisis ve Fon-tenay-en-Parisis gibi şehirlerin isimlerinde buna rastlanır. Bu adın kaynağı tam olarak

bilinememektedir. Paris bölgesinde çokça bulunan taş ocaklarına istinaden Galce "kwar" (taş ocağı) kelimesinden geliyor olabilir. Başka etimolojilerde önerilmiştir. Pierre Hubac ve Cheikh Anta Diop'a göre, Parisiilerin adı Mısır tanrıçası İsis'ten gelmektedir çünkü Paris bölgesinde İsis'e adanmış birçok tapınak ya da Eski Mısır dilinde "per Isis" bulunmaktaydı. Bir ef-sane de Paris adını dalgalar altında kalıp denize batan efsanevi Ys şehriyle birlikte anar. Maurice Druon "Paris de César à Saint Louis" (Sezar'dan St.Louis'ye kadar

Paris) adlı kitabında Paris adının Galce "par" (gemi) sözcüğünden geldiğini iddia eder. Şekli gemiye benzeyen, su üzerine kurulmuş, geçimini suya borçlu olan ve is-mini de belki sudan almış olan bir şehir. Bir ada olan Lutèce'in refahı "gemiciler" tarafından sağlanıyordu ve bu gemiciler-in sembolü olan gemi de şehir armasını oluşturmuştur.

Paris'in Tarih Öncesi Seine nehri kıyılarında yapılan teraslama

çalışmaları sırasında bulunan oymataş el aletlerinin gösterdiği gibi Paris kent alanı yaklaşık 40.000 yıldır insanlar tarafından yerleşim alanı olarak kullanılmaktadır.

En önemli arkeolojik bulgular 12nci bölge'de 1991 yılında ortaya çıkartılan Paris bölgesindeki en eski kalıcı insan yerleşimine ait kalıntılardır. Bercy'de yapılan alt yapı çalışmaları sırasında M.Ö. 4.000 ile 3.800 yılları arasında avcılık dönemine ait Seine nehrinin eski kıyısında yerleşik bir köyün izlerine rastlanmıştır. Bu kalıntılar çok önemli arke-olojik değere sahip olan birçok tahtadan oyma kayık, topraktan çanak çömlek, ok ve yaylar, kemik ve taştan aletlerdi. Diğer buluşlar da 14ncü bölge ile 13ncü

bölge arasındaki su kemerl-eridir. Paris ermeni soykırım anıtı bulunan bir ülkedir ve aşıklar şehir olarak bilinir.Fransız halkı kendi yaptığı soykırımı bırakıp başka ül-keler arasında yaşanmış gibi gösterilen bir yalanın içine girmiştir.

Antik Çağ Tarih öncesi yerleşimlerle

Galya-Roma dönemi arasında olup bitenler hakkında pek bir şey biline-memektedir. Tek emin olu-nan nokta Sezar'ın birlikleri ülkede dolaşırken bölgenin hâkimlerinin hala Parisi-iler olduğudur. Bazıları Par-isiilerin Paris'i kurmasının tarihi olarak M.Ö. 250 ile 200 yılları arasını göster-mektedir ancak önemli kanıtları yoktur. M.Ö. 52 yılında Jül Sezar'ın teğmeni Labienus Paris şehrini ele geçirdiğinde Romalılar

tarafından "Lutetia" (Fransızcası: Lu-tèce) diye adlandırılmıştır. Galya'nın başkenti görevini Lugdunum (Lyon) şehri yapmaktaydı. O zamanki Galya şehrinin tam olarak nerede yerleştiği konusunda kesin bilgi yoktur. Uzun süre buranın île de la Cité'de olduğu düşünülmüştür an-cak metro çalışmaları nedeniyle baştan aşağı bu adada kazı çalışmalrı yapılmış ve hiçbir ize rastlanmamıştır. Galya şehri île Saint-Louis'de ya da bugün artık karşı kıyı ile birleşmiş olan ve Bièvre nehri'nin yarattığı delta üzerinde bulunmuş olan bir adada da bulunmuş olabilir. Çok tartışılan başka bir varsayıma göre ise ilk kurulan Galya köyünün Nanterre'deki Valérien

KİM

Life ŞEHİR

14 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

tepesi'nden çok uzak olmadığı yönünded-ir. Roma şehri 1. yüzyılda nehrin sol kıyısına kurulmuştur. Şehrin Saint-Ger-main Bulvarı'ndan Val-de-Grâce'a ve rue Descartes'tan jardins du Luxembourg'a kadar uzandığı düşünülmektedir. Lutèce şehri bir cardo (Roma şehirlerinde kuzey-güney doğrultusundaki ana cadde) olan rue Saint-Jacques çevresinde dik kesen sokaklardan oluşan bir şehir yapısıyla yerleşmişti. Roma şehirlerinde olduğu gibi forum, hamamlar, tiyatro, arena ve nek-ropol bu şehirde bulunmaktaydı.

Orta Çağ Paris şu andaki adını 5. yüzyılda alır

ve Romalılar'a karşı elde ettiği zaferin ardından Frankların kralı Merovenj Hanedanından I. Clovis 508 yılında Paris'e yerleşerek burayı başkenti yapar. Nehrin sağ kıyısına 6. yüzyıldan itibaren bir kilisenin kurulduğu dikkat çeker: Saint-Gervais kilisesi (günümüzde Hôtel de ville 'in arkasında bulunmaktadır. 9. yüzyılda Saint-Gervais ve Saint-Germain-l'Auxerrois kiliselerinin (günümüzde Louvre'un yakınında bulunmaktadır) çevresinde koru-ma amaçlı duvarlar inşa edilmiştir. Nehrin sol kıyısı 885 yılında Vikingler tarafından tamamen yok edilmiştir. Taht 987 yılında Capet hanedanına geçti. Paris, Orleans şehri ile birlikte bu hanedanın kişisel serveti içinde yer alıyordu. Bu hanedanın atası I. Eudes şehri Vikingler'e karşı savunmasıyla ünlenmiştir.

Eyfel Kulesi, Paris'in ünlü demir kule-si. Kule, aynı zamanda tüm dünyada Fransa'nın sembolü halini almıştır. İsmini, inşa eden mühendis Alexandre Gustave Eiffel'den alır. En büyük turizm cazibeler-inden biri olan Eyfel Kulesi, yılda 6 milyon turist çeker. 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı 200 milyona ulaşmıştır.

Notre Dame Katedrali (Fransızca: Cathédrale Notre Dame de Paris) Paris, Fransa'da bulunan dünyaca ünlü bir katedraldir. Meryem Ana'ya ithafen isimlendirilmiştir. Gotik yapı Île de la Cité'in doğu kısmında, Paris'in diğer tüm önemli yapıları gibi Seine Nehri'nin kıyısında bulunur. Girişi batıya bakar.

Fransız gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridir ve gotik dönem boyunca inşası sürmüştür. Heykel-lerin ve işlemeli camların ortaçağ Roma mimari üslubundan sonra pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi, natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisi sebebiyledir.Turistler açısından popüler bir yer

olmasının yanı sıra, halen bir Roma Ka-tolik katedrali olarak kullanılır ve Paris başpiskoposluğuna ev sahipliği yapar. (15 Şubat 2005'ten beri görevi André Vingt-Trois yürütmektedir.)

Bölümleri Batı cephesi Batı cephesi katedralin en ünlü kısmıdır.

Birbirinden ayrılan üç parçadan oluşur ki, bu Roma mimari geleneğinden alınmıştır. En önemli kısımları şöyledir:

*Güney kule katedralin ünlü çanı "Emmanuel"'i barındırır. Dökümü 1631 yılında yapılmış olan bu çan Notre Dame'daki en eski parçadır.

*Galerie des Chimères ya da Büyük Galeri, iki kuleyi birleştirir ve katedralin efsanevi chimère'lerinin bulunduğu yerdir. *Batı Gül Penceresi 10 metre

çapındanır. İşlemelerle süslü pencerenin birçok kısmı katedralin 13. yüzyıldaki inşasında oluşmuştur. Önünde kucağında bebek İsa ile birlikte bir Meryem Ana heykeli vardır.

*Krallar Galerisi, Yahuda ve İsrail'in 24 kralının heykellerinin sıralandığı koridor-dur. Bu kısım Fransız devrimi sonrasında hasar görmüş ve Viollet-le-Duc tarafından yeniden tasarlanmıştır. Devrimciler heykel-lerin Fransız krallarına ait olduğunu sanmış ve kafalarını koparmışlardır. (Kafaları bir öğretmen kurtarmış ve arka bahçesine gömmüştür. Sonradan yeniden bulunmuşlar ve şu an Musée de Cluny'de sergilenmektedirler).

*Alttaki üç büyük kapı Meryem Ana (Meryem Ana Kapısı), Yeniden tahta çıkan İsa'nın on bakire de dahil olmak üzere yaşayan ve ölüleri yargılaması (Son Hüküm Kapısı), ve Meryem Ana'nın an-nesi Azize Anne'e (Azize Anne Kapısı) ait hikayelerle süslenmiştir.

Meryem Ana Heykeli Katedralde Meryem Ana'nın bir heykeli

bulunur. ("Paris'in Bakiresi" olarak tanınır.)

KİM

LifeSA

ĞLIK

15 kimlife

KİM

Life ŞEHİR

Zenginliğin bol olduğu dönemde katedrali şehrin gururu ve yeni ekonomik özgürlüğün bir sembolü olarak gören yerel tüccar-lar tarafından yaptırılmıştır. Zayıf estetik görüntüsü yanı sıra pahalı dekorasyonu ile dikkat çeken bu heykel bazı gözlemcilere dini bir ibadetten ziyade kibirli bir zengin-lik çağrışımı yapar.

Kuzey ve Güney Gül Pencereleri Gül pencereler (rose window) kiliselerde

ve özellikle gotik katedrallerde görülen, genellikle ön cephede, yuvarlak pencerel-erdir. renkli camlar, desenler ve resimlerle süslü pencerelerde yine oymalar ve desen-lerle süslenmiş çerçeveler kullanılır.Notre Dame'ın iki kanadında bulunan

bu pencereler geç gotik dönem bir tarza sahip olup 1250-1260 yılların arası yapılmıştır. Tarz batı façadedeki gömülü olan pencerenin aksine bunların duvarda kabarık bir şekilde durmasından anlaşılır, ki batıdaki pencere erken gotik dönem es-eridir. Güneydeki pencerede Yeni Ahit'ten "İsa'nın zaferi" hikaye edilir.Bu pencereler katedraldeki sayılı ren-

kli camlı pencerelerden olması açısından dikkat çeker, ve Avrupa'da özgün eserler olarak kalmayı başarmışlardır.

Payandalar Notre Dame de Paris dünyada ana

yapıdan ayrı payandaların kullanıldığı ilk binalardan biridir. Bina özgün tasarımında aslında bu payandalar yoktur. Ancak yapım başladıktan sonra gotik mimaride kullanılan ince duvarlar daha da yük-seldikçe duvarlarda dışa doğru oluşan ger-ilimlerden dolayı çatlamalar başlamıştır. daha fazla bozulmayı engellemek için bu destekler düşünülmüştür. Uzun yıllar bo-yunca eleştirilmişler ve "birilerinin sökmeyi unuttuğu yapı iskeleleri" gibi durdukları söylenerek, katedrale "bitirilmemiş" bir hava verdikleri iddia edilmiştir.

Victor Hugo ve Notre Dame 19.yy başlarında Paris şehir

planlamacıları katedralin bakımsızlığından ötürü katedrali yıktırmak istemişlerdir. Ünlü Fransız yazar Victor Hugo, halkın ilgisini çekmek için Notre Dame'ın Kamburu adlı romanını yazmıştır. Roman, katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağlayarak katedralin yenilenmesinde büyük rol oynamıştır.

Paris'te Alış-VerişParis'teyken yapılabilecek en zevkli

şeylerden birisi de şüphesiz alışveriştir.

Paris bir çok ünlü markanın bir arada bulunduğu büyük alışveriş merkezlerine sa-hiptir. Bu merkezlerde giyimden, ev eşyası, mefruşat, aksesuvar, takı, mücevher, kitap, parfüm, yiyecek, antika eşya ve mücevher ve mutfak gereçlerine kadar aradığınız herşeyi bulabilirsiniz. Bunların başında The rue d'Alésia gelir. Versace, Gucci gibi markaların birarada bulunduğu bu merkezde fiyatlar oldukça yüksektir. Bir diğer alışveriş merkezi de yedi yüz me-tre kare alanda kurulu olan Quai des Marques'dir. Ventilo, Manfield, Weston, Rodier markalarına ev sahipliği yapar. Bir diğer merkez olan Usines Center'da Er-cuis, Allibert, Kenzo, Esprit gibi markaları bulabilirken, antika eşyalar için Le Lou-vre des Antiquaires'e bakabilirsiniz. Vir-gin Megastore Müzik ve sinema CD ve DVDlerini bulmak için mükemmeldir.

Gezilmesi - Görülmesi Gereken YerlerLouvre Müzesi: Bu bina 1200'lerde inşa

edilmiş olup, ilk restorasyonu 16. yüzyılın ortalarında yapılmış ve Kraliyet Binası olarak hizmet vermeye hazır hale gelmiştir. 1793 yılında ise müzeye dönüştürülmüştür.

1980'lerde "Büyük Projeler" kapsamında müzeye 21 m yüksekliğinde bir cam pi-ramit eklenmiştir. Bu ekleme birçok ödül almıştır. Her gün binlerce insan müzeyi ziyaret etmektedir. Müzede tablolar, heykeller ve antikaların yanı sıra Mona Lisa, Venus de Milo gibi ünlü eserler de görülebilir.

Notre Dame: Bu Katedral gotik mimari özellikleri taşımaktadır. 1163 yılında inşa edilmeye başlanmış ve 1345'te tamamlanmıştır. Katedral, birbirinden farklı üç kapıya sahiptir ve bu kapılardaki mimari güzellik dikkat çekicidir. Katedra-lin içinde çok büyük bir kilise orgu vardır. Kulelerinden Paris'i izlemek de ayrı bir keyiftir. Sainte Chapelle: Sainte Chapelle,

adını, mimarından almıştır. 1242 yılında inşa edilmeye başlanmış ve de 1247'da tamamlanmıştır. Daha sonra restore edilm-esine rağmen eski havasını yitirmemiştir. Giriş ücretlidir. Eiffel Kulesi: Paris'in olmazsa olmazı

kule, adını tasarımcısı Gustave Eiffel'den almıştır. Fransız İhtilali'nin bir sembolü olmuştur. Yüksekliği 320 m (1050 fit) olan kule 1930'a kadar dünyanın en yüksek binasıydı.

Kulenin en tepesine çıkıp manzarayı izleyebilir ya da çevredeki kafelerden birine oturup keyif yapabilirsiniz.

Fransa'nın başkenti olmasının yanı sıra, bilim, kültür, sanat

alanlarında da dünyanın önde gelen merkezlerinden

birisi olarak kabul edilen Paris, yaklaşık 2000 yıllık bir tarihe

sahiptir. Seine Irmağı'nın her iki yakasına kurulmuş olan kenttir.

16 kimlife

KİM

Life ŞEHİR

Champs - Elysées: Bu cadde, kaliteli yemek yiyebileceğiniz, içki içebileceğiniz yerlerden biridir. Dünyanın en güzel bulvarı olarak da geçer. 1950 m. uzunluğundadır. Burada fast-food restoranları, araba galer-ileri ve sinemaları bulabilirsiniz. Bu cadde, genelde insanların akşamüstü yürüyüşü yapmak ve lüks butiklerde alışveriş yap-mak için geldiği yerlerdendir. Bu bulvarın batıdaki son noktası Zafer Takı (Arc de Triomphe)'dır. Bu tarihi yapının altında 1. Dünya Savaşı'nda hayatını kaybetmiş ask-erlerin anıtı vardır. Sacre coeur: Paris'in meşhur kiliseler-

inden biridir. Kutsanmış kalp anlamına gelir. Çok yokuşlu bir tepede bulu-nur. Montmarte'de bulunan bu tepeye ulaşabilmek için metrodan indikten sonra dik merdivenler çıkmanız gerekir. Kub-beleri nedeniyle camiye de benzetilen kilise, içindeki muhteşem freskler, vitraylar, heykel ve tablolarıyla ünlüdür. Kilisenin yanındaki ara sokaklardan bi-

raz daha yukarı gidildiğinde karşınıza Ressamlar Tepesi çıkar. Burası sanatını icra etmek için dünyanın birçok yerinden gelen ressamlarla doludur.. Dilerseniz on-lara portrenizi yaptırabilir, dilerseniz Paris manzaralı resimlerinden satın alabilirsiniz. Bu tepe Paris'in en yüksek yerlerinden biri olup, harika bir manzaraya sahiptir.

Seine Nehri: Paris'i güney ve kuzey olarak ikiye bölen nehirdir. 1991 yılında nehrin çevresi dünya mirası listesine alınmıştır. Kıyıları zarif parklarla doludur. Çevrede sayısız tarihi kalıntılar vardır, tu-ristleri oldukça çeken bir bölgedir. Ayrıca her biri ayrı özellikler taşıyan köprüler de bu bölgede görülmeye değerdir. Kentte toplam 35 köprü bulunmaktadır.

Moulin Rouge: Kırmızı Değirmen anlamına gelen ünlü bir gece kulübü/kabare'dir. Pigalle semtinde bulunur. Dün-yaca ünlüdür. Aynı isimli filmden sonra daha da ünlenmiştir. Elit erotik şovlar, oriji-nal eğlence programları ve danslarıyla pek çok turisti ağırlamaktadır. Moulin Rouge, ilginç bina tasarımıyla da pek çok benzer binaya öncülük etmiş, tarz oluşturmuştur. Bu anlamda, yaşayan bir müze gibidir.

Orsay Müzesi: Seine Nehri'nin sol-unda kalan eski tren garı'nın içinde yer alan bu müzede 1800'lü yıllara ait resimler, heykeller ve fotoğraflar yer almaktadır. Tren garı olan müze binası 1900 yılında tamamlanmıştır. 1939'dan

sonra istasyonların uzun trenler için uygun olmamasından dolayı ulaşıma kapanmıştır ve 1977 yılında müze haline getirilmes-ine karar verilmiş, 1986'da müze haline gelmiştir. Lille caddesinde bulunan Orsay Müzesi, her yıl iki milyon insan tarafından ziyaret edilmektedir.

EuroDisney: Avrupa'nın en büyük eğlence merkezlerinden biri olup, size bir masal dünyası sunan Euro Disney'de, Dis-ney kahramanlarının geçit törenini izleye-bilir, Frontierland'da bir maden trenine binip, köprülerden geçerek, eğlencenin doruklarına ulaşabilir, ardından Karayip Korsanlarını izleyebilirsiniz

Korku tünelleri, film gösterileri, animasy-onlar, havai fişek gösterileri gibi birçok aktivite tüm masal kahramanları ile bir araya da gelerek değişik bir deneyim yaşayabilirsiniz. Akşamları ise her yaşa hitap eden 50 restoran, sinemalar, canlı şovlar, Disney karakterleri ile birlikte yemek yemek gibi ilginç atrak-siyonlarla, Disney Dünyası yaşamınıza renk ka-tar.

Versay Sarayı: Avrupa'nın en büyük sarayı olan Versay Sarayı aslen bir saray-lar ve köşkler topluluğudur. 1300 adet odası vardır. Bahçesi olağanüstü büyüktür. Sarayın iç dekorları inanılmaz güzelliktedir. En önemli dairesi 75 m uzunlukta olan ve 400 ayna ile kaplı olan Aynalı Galeri'dir. Savaş sonrası birçok anlaşma bu salonda imzalanmıştır. Bu saray Fransa'nın ihtişamlı dönemlerini yansıtmaktadır diyebiliriz. Giriş ücretlidir.

17 kimlife

KİM

Life BASIN

DA

BİZ

Basında KİM

18 kimlife

KİM

Life ŞEHİR

yılbaşı sofrası hazırlamanınpüf noktaları

19 kimlife

KİM

Life YENİ YIL

Yılbaşında tüm aile ve sevenler bir araya gelir. Bugüne ev sahipliği yapacaksanız ve katılacak dav-

etlilere muhteşem bir sofra hazırlamak istiyorsanız önerilerimize kulak verin.*Hangi renklerin masaya hakim

olacağına karar verin ve işe ilk başta masa örtüsünden başlayın. Yılbaşının trendy ren-kleri kırmızılar, doreler, gümüş renklerin yanında daha sade ve düz tonlarda da bir masa hazırlayabilirsiniz*Daha sonra servislerinizi gözden geçi-

rin. Tabaklarınız, bardaklarınız ve çatal, bıçaklarınız birbiri ile uyum içinde olmalı. Masaya hakim tonlar birbirini takip etmeli.* Masanın demirbaşlarının yanı sıra

bundan sonra masaya ekleyeceğiniz her detay sofranın kusursuzluğunu ön plana çıkaracaktır. Bunun için küçük aksesuar-lardan faydalanın.*Özel gecelere en yakışan aksesuar-

lardan biri de mumlar! Masanızdaki renk seçiminize göre seçeceğiniz şamdanlar ve mumlar yılbaşı masanızda romantik bir hava yaratır!*Peçeteler ve peçetelikleri de unutmamak

lazım. Değişik peçete katlama yöntemler-ini denemenin yanında alternatif olarak markaların yılbaşı için özel tasarladığı zarif ve eğlenceli peçetelikleri de kullana-bilirsiniz.

* Tam masanın ortasına yerleştireceğiniz yılbaşı aranjmanlı küçük bir çiçek de masanıza tazeliği ve doğallığı taşıyacaktır.* Bunların yanında ortama daha fazla

neşe katmak için, masanın üstüne yine markaların özel yılbaşı koleksiyonlarında var olan yılbaşı süslerini sarkıtarak geceye uygun bir masa yaratabilirsiniz.

* Bu tabloyu tamamlamak için san-dalyeleri ve masanın etrafını da yılbaşı aksesuarları ve renkli kurdeleler ile süsle-mek seçiminize kalmış.* Bardak atlıkları, misafirlerinizin isminin

yazdığı yılbaşı figürlü kartlıklar, masa taş ve pulları ve tabaklarınızın altını süsleyecek renkli servisler ile bu ziyafet sofrasını daha da zengin bir görünüme kavuşturabilirsiniz.* Tüm bu süslemelerin çok klasik olduğunu

düşünüyorsanız ve doğallık istiyorsanız da sade renklerde kısa ve uzun masa örtüler-inden ve ahşap görünümlü aksesuarlardan yararlanabilirsiniz.

Çiçekleri az ve öz kullanarak bu sadeliği hareketlendirebilir, süs olarak da renkli meyveleri ve mumları kullanabilirsiniz.

20 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

Aşure, dostluğun, barışın ve paylaşımın simgesi. Birçok tatlı ve tuzlu yemişin bir arada pişirilmesiyle

hazırlanan bu geleneksel ve çok renkli tatlının her dinde önemli bir yeri var.

Kurban Bayramı'ndan sonra Muhar-rem ayının 10'uncu gününe denk gelen, yapımı emek ve sabır isteyen, geleneksel ve çok sevilen bir tatlıdır aşure Geçtiğimiz yıllarda Fransa'da düzenlenen Uluslar arası Gıda Fuarı'nda "Dünyanın en iyi on iki tadı" arasında "Altın Sial" ödülü alarak önemli bir platformda yerini almıştır. Tari-hteki efsaneleriyle bugünümüze kadar adeta "Dostluğun, Barışın ve Paylaşımın Simgesi olmuştur. 10 rakamı tüm se-mai dinlerde önemli olaylarla bir sayılır. Urfa'da ateşe atılmak istenen Hz. İbrahim bu ateşten Muharrem ayının 10'uncu günü kurtulmuş... Yakup Peygamber, oğlu Yusuf'a Muharrem ayının 10'uncu günü kavuşmuş...Aşere sözcüğü Arapça'da 10 sayısı anlamına geliyor. Aşure tatlısının tarihteki ilk ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetler de bulunmaktadır. Nuh pe-ygamber ve yanındakiler gemiden Mu-harrem ayının 10'unda çıkmışlar. O gün Allah'a şükretmek için Nuh Peygamber ve yanındakiler oruçluymuş. Oruçlarını aç-mak için gemide arta kalan malzemelerle

bir çorba pişirmişler. Bu çorba çeşitli bak-liyat ve kuruyemişlerden 40 çeşit malze-menin pişirilmesi sonucu ortaya çıkmış. Günümüzde, pişirilen aşure malzemeleri-yle ilden ile, yöreden yöreye değişiklikler göstermektedir. Bazı yörelerimizde kurbanın kuyruk yağından, bazı yörelerim-izde 12 çeşit kuru meyveden hazırlamak adettendir. Denizli'de aşurenin yanında keşkeğin yer alması da başka bir adet-tir. Kurban Bayramı'ndan sonraki aşure ayında evlerde bol miktarda aşure yapılır. Gelen misafirlere, komşulara dağıtılır. Kimi rivayetine sadık kalarak 40 çeşit malze-meyle hazırlar bu özel tatlıyı. Kimi buğdayı pirinçle karıştırır. Kimi şeker yerine bal ve pekmezle tatlandırır. Kimi mevsim mey-veleriyle süsler, gül suyuyla aromatik bir tat katmayı tercih eder.

yüzyılların geleneğiaşure

Aşure Tarifi*1/2 kg buğday*1 fincan pirinç (çay fincanı)*200 gr kuru fasulye*200 gr kuru ceviz*200 gr fındık*100 gr pilav fıstığı*1 kg toz şeker*200 gr nohut*4 adet limon*50 gr kuş üzümü

Pirinçleri ve buğdayları yıkayın. Pirin-çleri ve buğdayları tencereye koyun ve üzerine su ekleyin (üzerinit 2-3 parmak aşacak şekilde). Bu şekilde 5 dakika karıştırarak pişirin.Üzerini sıkıca kapatıp sıcak ortamda, bir gece bekletin. No-hut ve fasulyeleri yumuşayıncaya kadar haşlayın. Pirinç ve buğdayları tencer-eye biraz sıcak su ekleyerek ateşe koyup kapaksız olarak kaynatın. Dib-inin tutmamasına dikkat edin, devamlı karıştırın. Bir süre sonra altını kısarak, kabukları soyulmuş nohut ve fasulyeleri katın. Malzemeler kısık ateşte pişerken karıştırarak bir kilogram şekeri de ilave edin. Ateşten almaya yakın limonları rendelenip aşureye katın ve bir iki taşım daha kaynatın. Ateşten almadan önce isteğinize göre gül suyu da ekleyebil-irsiniz. Soğumadan kaselere koyun. Fındığı, cevizi ve pilav fıstığını kavu-rarak aşurelerin üzerineserpiştirebilirsiniz.

21 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

yüzyılların geleneği

KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

22 kimlife

Neler zamana yenik düşmüyor ki. Eski bayramlar, eski aşklar, eski dostlar, derken eskilerin arasında şimdilerde

oyuncaklar da katıldı. Eskiden çocukların el becerilerini ve ufuklarını da geliştiren oyun-caklar şimdilerde yerini play stationlara bıraktı. Deyim yerindeyse oyuncak teknolo-jiye yenildi.

Çocukların vazgeçilmez uğraşları oyun-caklar zamana yenik düşüyor. Oyun ve oyuncak kültürü değişirken, çocukların gelişimleri de bu değişimden nasibini alıyor. Çocukların hayal dünyası olan oyuncaklar teknolojiye yenik düşüyor.

Oyuncak satışlarında son dönemlerde önemli ölçüde düşüş yaşandığı kaydedi-liyor. Oyuncakçılar, yaşanan ekonomik krizin de etkisi ile ailelerin çocuklarına oyuncak alamadığını belirtti. Bir taraftan oyuncak kültürü değişirken, diğer taraftan da teğet geçti denilen kriz çocukları da vuruyor.

Oyuncaklar Nostalji Oluyor Geçmişte oynanan birçok oyuncak

günümüzde sadece nostalji olarak hatırlanıyor. Eskilerin oyunları ve oyuncakları yerlerini artık teknolojik oyun-lara ve oyuncaklara bırakıyor. Çocuklar ve gençler daha çok teknolojik oyunlarla

oyalanmaya çalışırken, birçok çocuk da gelişen teknolojiye ayak uydurarak oyun şekilleri bulmaya çalışıyor.

Bez Bebekler Plastik Oldu Geçmişten günümüze sadece oyunların

tarzları kalırken, oyunda kullanılan malze-meler de değişikliğe uğradı. Bezlerle yapılan bebeklerin yerini plastikten yapılan ve konuşan ağlayan bebekler alırken, çe-lik-çomak oyunun yerini ise bilgisayarda

savaş oyunları aldı. At üstünde cirit oy-nayan gençler, bilgisayar masalarında el-lerinde silahlarla düşman ve terörist avına çıkarken, körebe, ip atlama gibi oyun oy-nayan çocuklar ise bowling, bilardo gibi oyunları oynamayı tercih etmeye başladı.

Yapma Bebek Sanatı, annenin kız evladına gelecekteki sorumluluğunu tabii olarak oyun içinde göster-

mek için, eldeki artmış parçaları değerlendirmesiyle ortaya çıkmış, dünyanın en eski el sanatıdır. Bu sanat dalı, günümüzde ülkeler arasında başlayan tu-rizm hareketleriyle büyük önem kazanmıştır (Bilgin, 1997, s.1).Bugün Anadolu'nun pek çok yöresinde

turistik amaçlı folklorik bebekler üretilip satılmaktadır. Buna rağmen, genelde be-bek yapımı el sanatı olmaktan çıkmış, oyuncak sanayisinin bir kolu durumuna gelmiştir. Bez bebeklerin yerini giderek plastik vb. maddelerden yapılmış çeşitli türde bebekler almış, el sanatı olarak bebek yapımı, kişisel çabalarla sınırlı kalmıştır. Folklorik bebek yapımının özendi-rilmesi ve canlandırılması gereklidir (Alpa-slan, 2003, s. 249).Yurdumuzda değişik sorunları birlikte

getiren işsizlik, bireylerin ilgi duydukları alanlarda meslek sahibi olmalarını ve çalışmalarını olumsuz yönde etkileme-

geçmişten günümüzebez bebek

23 kimlife

KİM

Life HO

kte ve aynı zamanda ekonomik dengenin bozulması sonucu toplumlarda ve memle-ketlerde büyük sosyal problemlere neden olmaktadır (Ergenekon, 1986, s.3).El sanatları alanında hizmet veren

kesimde tanıtım, üretim ve pazarlama alanlarında görev alanlara bilinçli davranmaları açısından gerekli bilgilerin yüklenmesi gerekir. Folklorik bebek sanatı basta mesleki eğitim veren kurumlar ol-mak üzere, çeşitli kurumlar ve kişilerce ele alınarak yaşatılmaya çalışılmaktadır. Kültürel değerlerimizi yansıtan folklorik be-beklerin, pazarlanması yoluyla geleneksel özellik taşıyan el sanatlarımızı, tanıtmak, korumak, yaşatmak ve geliştirmek gerekme-ktedir.

Kitre: Gevenden çıkarılan zamktır. Kitre beyazdır; soğuk suda şişer ve pelte kıvamını alır. Eczacılıkta pestil ve yumuşatıcı ilaçların hazırlanmasında, pastacılıkta kremaların imalinde kullanılır; sulu boyaların bileşimine girer, ayrıca kumaşlara apre yapmaya ya-rar. (Büyük Lügat ve Ansiklopedi, 1990, s. 342).

Ülkemizde yapma bebeklerin tarihi çok eski dönemlere dayanmaktadır. Türk halk kültüründe yapma bebeklerle ilgili zengin bir birikim vardır. Kökeni Şamanizm'e day-anan bu birikim içerisinde yağmur duaları, doğumla ilgili gelenekler, kuklacılık sanatı, bostan korkulukları çevresinde yapma be-bek kültürünü görmekteyiz. (Toygar, 1984, s.69)Ülkemizde yapma bebekler oyuncak,

kukla ve diğer törensel işlevleriyle yaygın olarak yasamaktadır. Kentsel yasamda genel olarak "bebek" adıyla bilinse de Anadolu'nun birçok yerinde yapma be-beklere "gelin" denir. Bu tanıma Çanakkale, Afyon, Denizli, Konya, Akşehir, Niğde dolaylarında "Güççe" Erzurum, Gümüşhane ve civarında "Korçak" Manisa ve Akşehir'de "kurçak" olarak rastlanmaktadır.Anadolu'nun bazı yörelerinde bu be-

beklere verilen "dodu", "gade" isimler-inin, Türklerin Orta Asya'da inanç sis-temi olarak benimsedikleri Şamanizm'den kaynaklandığı açıkça görülmektedir (Anonim, 2007)Folklorik bebekler, ait olduğu yörenin

insanlarının gelenek-göreneklerini, giysi kültürlerini, yasam biçimlerini kısacası folklorunu bizlere tanıtmaktadır. Folk-lorik kıyafetler Türk kültürünün en zengin ve gösterişli dallarından biridir. Folklorik kıyafet denildiği zaman, dünyada birçok milletin benimsediği milletlerarası kıyafet, moda kıyafetler dışında, her milletin tari-

hinden gelen, günümüzde sadece halk oyunları ekiplerinin üzerinde görülen veya bazı köylerde yaşatılan, çoğu müze vitrin-lerine kaldırılmış kıyafetleri anlıyoruz (Özel, 1992).Geleneksel giyim, her ülkenin geleneksel

kültürünün bir parçasıdır. Günümüz şartları ve gelişme temposu nedeniyle giyimde geleneksel özelliklerin hızla yok olması kaçınılmaz bir olaydır (Bilgin, 1997).

geçmişten günümüzeBez Bebek YapılışıGerekli Malzemeler

*Kumaş *Elyaf

*İğne İplik*Renkli keçe parçaları,

*Hazır göz, burun *Saç için istenilen renkte iplik

YapılışıYapacağınız bebeğin kalıbını printer yardımı ile çıkarabilir veya tamamen

hayal gücünüze göre şekillenen bir bez bebek yapabilirsiniz.

Yapacağınız bebeğin kalıbını kumaşın üzerine çizin. Ve kalıba uygun şekilde kesin. Yalnız parçaları keserken, dikme payını da düşünerek çizimin dışında

geniş kesmelisiniz.

Kestiğiniz parçaları içini doldurmak üzere dikin ve dikişlerin içeride kalması için ters çevirin. Diktiğiniz parçaların

içlerini elyaf ile doldurun ve baş, gövde, bacaklar ve kolları dikerek

birleştirin.

Bebeğin gözlerini resimdeki kumaş boya ile istediğiniz şekildeçizebilir veya hazır oyuncak gözleri alarak

yapıştırabilirsiniz.

24 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

Murat DALKILIÇile röportaj

25 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

Öyle görünüyor ki sanat camiası İzmirlilerle dolup taşacak...Kesinlikle katılıyorum...

İzmir'den bu kadar çok sanatçının çıkması büyük mutluluk. Demek ki ken-timiz yetenekli insanlarla dolu ve onların yetişmesinde de etkili olabiliyor.

Peki sizin için önemi ne İzmir'in?Ben şunu iddia ediyorum, bazı İzmirli

sanatçılar, İzmir'i yeterince ifade edemi-yorlar ama ben bunu en üst noktasında gerçekleştireceğim... Çünkü bu kente çok şey borçluyum. Diğerlerinin belki de 10 katı fazla borçluyum... Görevlerimi, bor-cumu kat kat fazlasıyla ödeyerek yerine getireceğim.

Umarım Türkiye'ye açılmanız İzmir'i unutturmaz.İnşallah bütün dünyaya açılırım... Öyle

bir şey olsa bile İzmir'i asla unutmam. Benim için tahmin ettiğinizden daha özel inanın bu güzel şehir...

Ege'nin starı unvanını size yakıştıran Egeliler oldu... Sizce bu unvan 'Türkiye'nin starı' olarak değişir mi?Çok hoş bir unvan, gurur verici.

Yakıştıranlara çok teşekkür ediyorum. Türkiye'nin starlığı için ben şu anda bir şey söylemiyorum. İzleyip göreceğiz...

"Kasaba" albümünüz için neler söyleyeceksiniz?İlk heyecan başka bir şeydir derler ya

gerçekten doğruymuş. Tıpkı baba olmak gibi... (gülüyor) Menajerim Mert Siliv ve ortağı Selim Akar'ın 'hadi düğmeye basalım artık' demesiyle başladı her şey. Albüm hep aklımdaydı ama 'önce tepkileri görmek adına single çıkartalım' dedik. Bu bir yoklama... Güzel tepkiler aldıkça mutlu oluyorum. Maxi single'ım, mart ayında çıkaracağımız albümün ön-sözü gibi ve iyi tepkiler alıyor olmam, albümüme çok daha fazla odaklanmamı ve çok daha iyi bir repertuar hazırlamamı sağlıyor.

Kasaba”nın klibinde Murat Boz da yer aldı, albümde niçin yok?Biz albümü yaptıktan sonra karar ver-

dik Murat Boz'la klipte bir şeyler yap-maya. Albümü yaptık, Murat Boz zaten Kasaba'yı çok seviyordu. Biz de zaten iyi arkadaşız, aynı şirketteyiz. Bir gün ofiste otururken "Ne zaman yapıyoruz klibi?" dedi, hadi o zaman beraber çekelim, eğlenelim gibi bir diyalog geçti aramızda. Ondan sonra çektik

Bu ilk albümüz, bundan önce neler yaptınız?Sekiz yıldan beri profesyonel olarak bu

işin içindeyim zaten. Sahnelere çıkıyorum Türkiye'nin her yerinde, özellikle Ege bölgesinde. Çok yoğun bir sahne tem-pom vardı. Yaklaşık 2000-3000 gibi bir sahne sayımız var, ki bu çok yüksek bir rakam.

Aslında oyunculuk eğitimi alıyordunuz, müziğe geçiş nasıl oldu?Ben ders çalışmayı

çok fazla sevmeyen bir adamım. Ders çalışmak is-temiyordum

ama vaktimi de bir şekilde değerlendirmek istiyordum o yüzden bu gibi sosyal faali-yetlere yöneldim. 15-16 yaşımda ilk müzik grubumu kurdum. Müzikte devam edip, sahneden de biraz soluk almayı başarınca okula girmek istiyorum dedim. Okula severek gidebileceğim ne olabilir, ne okurum ben diye düşündüm ve tiya-tro olabilir dedim. Yeteneğim de varmış ki beni aldılar okula..Tiyatro okumaya başlayınca şunu farkettim, insanın her tür-lü gelişiminde, zihinsel, ruhsal gelişiminde çok fazla etkisi olan bir branş, herkese tavsiye ederim.

Albümde kimlerle çalıştınız?"Kasaba" Soner Sarıkabadayı'nın

armağanı. Bana uğur getirdi. Bunu ilk günden beri menajerlik şirketim Starevi de, ben de hissedip yürüdük. Kasaba'nın düzenlemesi çok sevdiğim ve çalışmalarını çok beğendiğim Tolga Kılıç'a ait. Kasaba'da Selim Çaldıran, Mustafa Sandal, Aşkın Tuna ve Ay-taç Özgümüş ile bana ait bir şarkı yer almakta. Çok sıcak, çok bizden oldu. Çalıştığımız herkes işe inanarak, duygus-al olarak yaklaştı. Asla ticari kaygı güdül-medi ve bence başarının sırrı da, herkesin gönülden işin içinde olması...

Neden albüm değil de, maxi single?Sektör her geçen gün kötüye gittiğinden

insanlar tek şarkılık işler yaparak gün-demde kalmaya çalışıyor. Ama benim böyle bir amacım hiç olmadı. Korkuları hayatımızdan çıkarıp havayı koklamak istedik. Ben bir müzik adamıyım ve sevdiğim işi yapıyorum. Ekibim de öyle... Ticari kaygılarım yok. Özgüvenimiz tam. Mart sonunda çıkacak albümde de nere-deyse sona geldik.

İzmirliler'in çok yakından tanıdığı "Ege'nin Starı" unvanına

layık görülen Murat Dalkılıç'la röportaj yaptık...

İşte yakışıklı popçu Murat Dalkılıç'ın sorularımıza yanıtları...

26 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

Başarınızın sırrını sormadan geçemeyeceğiz?Çalışmak...(gülüyor) Ben her hafta

İzmir'de sahne alıyorum. İzmir dışında İstanbul ve yakında Ankara'da da başlayacağım. Ege beni gerçekten iyi biliyor, çünkü Ege'de her yerde oldum. Her hafta orkestramla yeni şarkılar prova ettim. Daima fark yarattım. Hepsinden önemlisi 5 yıldır aynı ekiple çalışıyorum. Artık bir aile gibiyiz. Herkes nerede ne yapılması ve yapılmaması gerektiğini bili-yor. Kısacası işime değer veriyorum.

Müzik dünyasının durumu için ne düşünüyorsunuz? Savaş iyice kızışmış görünüyor.Ben satış kaygısı yaşamıyorum açıkçası.

Çünkü doğru iş yaptığıma inanıyorum. Sevenlerime de inanıyorum. Herkes tek-tir. Ben savaşla uğraşmam, işimi en iyi şekilde yapmaya çalışırım. Sonunda beni sevenler tarafından ödüllendirilirim zaten. Üstelik Ege'yi asla göz ardı ede-mem, arkamda çok büyük bir güç olarak durduğunu biliyorum. Zafer benim yani...

Savaş dedik ama, seni destekleyen-lerden birisi de Murat Boz...Murat'la Star evi'nde birlikte çalışıyoruz.

Toplantılar yapıyoruz. Onun şarkılarında ben, benim şarkılarımda o fikirlerini muh-akkak söyler. Çok iyi arkadaşız. Şirkette de aile gibiyiz ve yabancıları pek içimize almıyoruz! (gülüyor)

Murat Boz'u klipte oynatmak kimin fikriydi?Bir gün yabancı şarkıcıların konserlerini

izliyorduk. Dünya starlarının kompleks yapmaksızın birbirlerinin sahnelerine çıkıp, sanki kendi şarkılarıymış gibi eşlik etmelerinden çok etkilendik. 'Biz de böyle bir şey yapmalıyız" kararını aldık. Malum Türkiye'de alışılmamış bir durum bu. Böylece herkese mesaj verdiğimize

de inanıyoruz.

Eminiz ki çalışma tempon iyice yoğunlaşmıştır... Özellikle de albüm-den sonra..Gerçekten öyle oldu. "Maşallah" diye-

lim...(gülüyor) Çarşamba akşamları İstanbul'da Fancy'de sahne almaya başladım. İzmir'de Soho... Cumartesi akşamları yıllardır çıktığım bir mekan ve 14 Kasım itibariyle cuma akşamları Ankara'da Society adlı yeni bir yerde olacağım. Yurtdışı konser teklifleri de gelmeye başladı.

Beykent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü öğrencisisiniz aynı zamanda...Evet, öğrenimim sürüyor. Oyunculuk,

hayatıma yeni girdi sayılır. İki yıldır okuy-orum ama iyi ki okuyorum. O da çok keyifli ve çok öğretici bir sanat dalı..

Oyunculuğa sıcak bakıyor musunuz?Birçok diziden teklif geliyor ama şu an

yoğunluktan ilgilenemiyoruz. Bir yandan okul, bir yandan yoğun iş hayatı yetiyor da artıyor bile. İleride çok güzel, beni çok heyecanlandıran bir proje olursa dahil olmayı düşünüyorum... O da mesleğim sonuçta.

Müziğinizi yaparken sizi neler besli-yor?Ben müzik yaparken genelde görselle

birlikte değerlendiririm. Birini dinlerken mutlaka görselini de görmek isterim, kli-bini izlemek isterim, konserine gitmek is-terim. Görsellerle izlediğimde bana ruh olarak birşey geçirebiliyorsa, ben de on-lardan etkilenip, başka izlediğim insan-lardan aldıklarımı da harmanlayıp ken-dim ona göre birşeyler yapmak isterim. Yurtdışında da, Türkiye'de de, hep gittim ve seyrettim. Özellikle hiç eğlenmeden, put gibi karşılarında durup, dikilip, "Ne yapıyorlar bu adamlar diye izledim. Müzisyeninden, rodisinden, şarkıcısına kadar herkesi gözlemledim ve bu şekilde beslendim.

27 kimlife

Hem yakışıklı hem de popüler biri olmak kızların ilgisini artırdı mı?Teşekkür ederim... Doğal olarak etkili-

yor olmalı... (gülüyor)

Gelelim genç kızların merak ettiği soruya: Murat'ın hayatında biri var mı?Ben, beni sevenlere aşığım zaten...

(gülüyor) Bunun dışında aşkın şu ara hayatımda yeri yok. Çünkü gerçekten çok yoğunum...

Bakımınıza dikkat eder misiniz?Sahne adamı olduğum için doğal olarak

görünümüme önem vermek zorundayım... Elimden geldiğince bakımlı olmaya özen gösteriyorum.

Murat Dalkılıç'ın en büyük hayali ne?Bir sanatçının en büyük hayali sanatını

en güzel, en büyük ve en önemli platform-larda icra edebilecek konuma gelmesidir. Benim için de bu böyle...

İzmir, Türkiye derken şimdi sıra dünya starlığında mı?Hedeflerim büyük... Söylediğimde

kimse 'abartma oğlum' demesin... (gül-üyor) "Murat Dalkılıç bütün hedeflerini gerçekleştirmek adına, elinden gelen her şeyi canla başla yapıyor!" Bunu çok ciddi söylüyorum.

Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?Ben eski bir basketbolcuyum ve basketbol

fanatiğiyim. Her sporu yapmayı çok sevi-yorum ama bu yoğunluktan yapamadığım için biraz canım sıkılıyor açıkçası. Bir de arkadaşlarımla ev toplantılarına bayılırım.

Malum bu sezonun en favori aksesuvarı poşu oldu... Sizin de terci-hiniz midir poşular?Evet bazen takıyorum. Ama ben yıllar

önce de takardım poşuyu... 5 yıl önce bir kere daha moda olmuştu. O zamandan beri ara ara takıyorum.

Modayla aranız nasıl?Takip ederim, merak da ederim ayrıca.

Murat'ın giyim stili nedir?Kendime yakışan neyse onu giyer-

im. Modayı takip ederim ama bana yakışmıyorsa asla giymem herhangi bir şeyi.

Murat Dalkılıç ile özdeşleşen bir eşya var mı?Evet, ben sah-

nede kolluk takarım, bilmiyorum farket-tiniz mi? Bilmiyorum nedense bana acayip bir his veriyor... Kolluk takmadığım zaman eksik-lik hissediyorum. Onlarca kolluğum var. Çok seviyorum siyah kolluklarımı.

İçten ve samimi röportajınız için teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.

Röportaj: Yeni Asır

Murat DALKILIÇ’ın yepyeni

albümü çok yakında müzik

marketlerdeki yerini alacak.

Muhteşem albüm sizleri

bekliyor.

28 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

Bir Millet olarak 7,2 ile yıkıldık. Üzüldük…Şimdi de donuyoruz!

Yüzlerce insanımızı, kardeşimizi göz yaşlarıyla dar-ı bekaya uğurladık. Depremin ardından

batı doğuyla bir oldu. Her birimiz az çok Van’daki kardeşlerimiz için bir şeyler yapmaya çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Kardeş olduğumuzu bir kere daha tüm dünyaya

kanıtladık. Ancak 7,2 ile yıkılan Van’lı kardeşlerimiz şimdide çetin kış şartlarıyla boğuşur. Van’daki kardeşlerimizi biraz olsun ısıtabilmek

için Van’ı unutmamak gerek.Van, acilen prefabrik ve kalıcı konutlar bekliyor.

7.2 ile donuyoruz

KİM

Life YARD

IM ZA

MA

NI

29 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

30 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içer-isinde yer alan Horasan yöresinde,

Belh şehrinde doğmuştur.Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri

gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.

Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.

Sultânü'l-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini

çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.Sultânü'l-Ulemâ Nişâbur'dan Bağdat'a

ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdik-ten sonra dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldi. Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.

1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mev-lâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.

Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alâed-din onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.

Sultânü'l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâ-na Dergâhı'na bugünkü yerine defnedildi.

Bir Büyük Allah DostuHz. Mevlana ve Mesnevidevi’den Hikayeler

çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.

31 kimlife

KİM

Life MEVLA

NA

HA

FTASI

Sultânü'l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mev-lâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.

Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak bera-berlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsamed-din Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini dol-durmaya çalıştılar.

Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sö-zleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üz-erine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü za-man sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına ge-len "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

Mevlana Müzesi

Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlâna Dergâhı'nın yeri, Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi iken bahçe, Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Mevlâna'nın babası Sultânü'l-Ulemâ Bâhaeddin Veled'e hediye edilmiştir.

Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 tari-hinde vefat edince türbedeki bugünkü yer-ine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesine yapılan ilk defindir.

Sultânü'l-Ulemâ'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlâna'ya müra-cat ederek babasının mezarının üzer-ine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlâna "Gök kubbeden daha iyi türbe mi

olur" diyerek bu isteği reddetmiştir. An-cak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled Mevlâna'nın mezarı üzerine türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üz-erine 130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştır. Bu tariht-en sonra inşaî faaliyetler hiç bitmemiş 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir.

Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.

Müze alanı bahçesi ile birlikte 6.500 m iken, yeri istimlak edilerek Gül Bahçe-si olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m'ye ulaşmıştır.

Müzenin avlusuna "Dervîşân Kapısı" ndan girilir. Avlunun kuzey ve batı yönü boyunca derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, matbah ve Hürrem Paşa Türbesi'nden sonra, Üçler Mezarlığı'na açılan Hâmûşân (Susmuşlar) Kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa türbeleri yanında semahane ve mescit bölümleri ile Mevlâna ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır.

Avluya Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı şadırvan ile "Şeb-i Arûs" havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.

32 kimlife

KİM

Life MEVLA

NA

HA

FTASI

Kuru Akıl Neye Yarar Bir bedevi, devesine iki dolu çuval

yüklemiş, birisi onu lafa tuttu. Vatanından sorup konuşturdu ve o suallerle bir hayli inciler deldi.Sonra dedi ki: "o iki çuvalda ne dolu?

Doğruca söyle!" Bedevi, bir tanesinde buğday var. Öbürü kum, yiyecek bir şey değil dedi. Adam, neden bu kumu doldur-dun? diye sordu.

Bedevi cevap verdi: "O çuval boş kalmasın diye". Adam; "Akıllılık edip buğdayın yarısını

bu çuvala, yarısını da öbür çuvala koy. Bu suretle hem çuvallar hafifler, hem devenin yükü" dedi. Bedevi bu fikri pek beğenip "Ey akıllı ve

hür hakim, böyle bir ince fikir, böyle bir gü-zel rey sahibi olduğun halde neden böyle çırçıplaksın, yaya yürüyor, yoruluyorsun?" dedi. O iyi kalpli bedevi, hakime acıdı, onu

deveye bindirmek istedi. Tekrar " Ey güzel sözlü hakim, birazcık

halinden bahset. Böyle bir akılla, böyle bir kifayetle sen ya vezirsin ya padişah. Doğru söyle!" dedi. Hakim dedi ki: " İkisi de değilim, halktan bir adamım. Halime elbiseme baksana!" Bedevi, Kaç deven, kaç öküzün var?? diye sordu.Hakim cevap verdi: "Uzun etme. Ne ona

malikim, ne buna!" Bedevi," peki, bari dükkanındaki mal ne, onu söyle!" dedi. Hakim dedi ki, Benim dükkanım nerede,

yerim yurdum nerede? Bedevi, öyleyse paranı sorayım: sen yapayalnız gidiyor-sun, hoş nasihatlar da bulunuyorsun, ne kadar paran var?Alemdeki bakırları altın yapacak kimya

senin elinde, akıl ve bilgi incilerin tümen, tümen dedi!" dedi. Hakim, "Ey Arabın iftiharı, vallahi para

şöyle dursun, bir gecelik yiyecek alacak mangırım bile yok. Yalınayak başı kabak koşup duruyorum. Kim, bir dilim ekmek verirse oraya gidiyorum. Bu kadar hikmet,

fazilet ve hünerden ancak hayal ve baş ağrısı elde ettim" deyince; Arap dedi ki: yürü, yanımdan uzaklaş.

Senin nuhusetin benim başıma da çökmes-in. O şom hikmetini benden uzaklaştır. Sözün zamane halkına şom. Ya sen o yana git, ben bu yana gideyim. Yahut sen önden yürü, ben arkadan yürüyeyim. Bir çuvalımda buğday, öbüründe kum olması, senin hikmetinden daha iyi be hayırsız! Benim ahmaklığım, çok mübarek bir ahmaklık. Gönlümde azığım var, canım pehrizkar!Sen de şekavetin azalmasını istiyorsan

çalış, sendeki hikmet azalsın.Tabiattan doğan, hayalden meydana ge-

len hikmet, Allah nurunun feyzinden nasip-siz bir hikmettir. Dünya hikmeti, zannı, şüpheyi attırır, din

hikmetiyse insanı feleğin üstüne çıkarır. Ahir zamanın adi ukalası, kendileri ev-velce gelenlerden üstün görürler.Hileler öğrenip ciğerler yakmışlar, hile-

ler, düzenler bellemişlerdir. Asıl sermaye iksiri olan sabrı, ihsanı, cömertliğiyle vermişlerdir.Fikir ona derler ki bir yol açsın. Yol ona

derler ki önüne bir padişah çıkagelsin. Padişah ona derler ki kendiliğinden padişah olsun; hazinelerle, askerlerle değil. Zira kendiliğinden padişah olursa padişahlığı, Ahmet'in pak dininin yüceliği gibi ebedidir.

İnsan AlemdirSurette sen küçük bir alemsin ama haki-

katte en büyük alem sensin. Görünüşte dal, meyvenin aslıdır; fakat hakikatte dal, meyve için var olmuştur. Meyve elde et-meye bir meyli, meyve elde etmeye bir ümidi olmasaydı hiç bahçıvan, ağaç diker miydi? Şu halde meyve, görünüşte ağaçtan

doğmuştur ama hakikatte ağaç, meyveden vücut bulmuştur.Mustafa, onun için "Adem'le bütün pe-

ygamberler, benim ardımda ve sancağımın altındadır" dedi. O hünerler sahibi, onun için "Biz, sonda gelen, fakat en ileri giden ve ön dölü alanlarız" buyurdu.Suret bakımından ben Adem'den

doğmuşum ama hakikatte onun atasının atasıyım ben! Melekler bana secde et-tiler... Adem, benim ardımdan yürüdü, yedinci kat göğün üstüne çıktı! Hakikatte babam, benden doğdu...ağaç, meyve-den vücut buldu.İlk düşünce, iş aleminde son olarak zuhur

etti. Hele vasfa mazhar olan düşünce! Hasılı bir an içinde gökten nice kervanlar gelmekte, göğe nice kervanlar gitmektedir! Bu yol bu kervana uzun gelmez... ova, üstün gelen kişiye geniş gelir mi hiç?Gönül her an Kabe'ye gitmekte... benden

de Allah lutfu ile gönlün tabiatına bürünme-de! Bu uzunluk, kısalık, bedene göredir... Allah'nın bulunduğu yerde uzunun, kısanın lafı mı olur? Allah, cismi tebdil etti mi gayri fersaha bile bakmadan yürür gider!Ey yiğit, lafı bırak gayri! Şimdi yüzlerce

ümit var, hemen adım ata gör! Gözünü bir yumdun mu bakarsın ki gemide oturmuşsun, uyuyorsun... öyle olduğu hal-de yol almadasın!Peygamber, bunun için "Ben; zamane

tufanına gemi gibiyim; Biz ve ashabım, Nuh'un gemisine benzeriz. Kim bu gemiye el atar, kim bu gemiye girerse kurtulur"

Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah

olma-dıkça müflisliğini bilmez. Bakır gibi sen de iksire hizmet et. Gönül, dildarın cevrini çek. Dildar kimdir? İyice bil. Dildar ehl-i dildir. Çünkü elh-i dil olan,

gece ve gündüz gibi cihan-dan kaçıp durmakta, âlemde

eğleşmemektedir. Allah kulunun ayıbını az söyle, padişahı

hırsızlıkla az kına.

33 kimlife

KİM

Life MEVLA

NA

HA

FTASI

buyurdu. Şeyhle beraber olunca kötül-üklerden uzaksın... gece gündüz gitmek-tesin; gemidesin. Canlar bağışlayan cana sığınmışsın... gemiye girmiş,uyuyorsun; öyle olduğu halde yol almaktasın!Zamanın peygamberlerinden ayrılma...

kendi hünerine, kendi dileğine pek güvenme! Aslan bile olsan değil mi ki kılavuzsuz yol almaktasın; kendini görüy-orsun, sapıksın, hor hakirsin. Ancak şeyhin kanatlarıyla uç da şeyhin askerlerinin yardımını gör! Bir zaman olur, onun lutuf dalgaları, sana kanat kesilir; bir an gelir, kahır ateşi seni taşır, götürür! Kahrını, lut-funun zıddı sayma pek...tesir bakımından ikisinin de birliğini gör!Bir zaman seni toprak gibi yeşertir...bir

zaman seni sevgilinin havasıyla doldurur, şişirir! Arifin bedenine cemat vasfını verir de orada neşeli güller, nesrinler bitirir! Fakat bunları o görür, başkası değil... temiz içten başka hiçbir şey, cennetin kokusunu alamaz!İçini, sevgiyi inkardan arıt da orada onun

gül bahçesindeki reyhanlar bitsin! İçini arıt da Muhammed'in Yemen ülkesinden Rah-man kokusunu aldığı gibi sen de benim sevgilimin ebedilik kokusunu bul! Miraç edenlerin safında durursan yokluk, seni Burak gibi göklere yüceltir. Yere mensup ve ancak aya kadar yüceltebilecek miraç değildir bu... kamışı, şekere ulaştıran mi-raca benzer!Bu miraç, buğunun göğe ağması gibi bir

miraç değildir... ana karnındaki çocuğun bilgi ve irfan derecesine ulaşmasına benzer! Yokluk küheylanı, ne de güzel bir buraktır... yok olduysan seni varlık makamına götürür!Dağlar, denizler ancak tırnağına dokuna-

bilir; o derece süratlidir... duygu alemini derhal geride bırakıverir! Ayağını gemiye çek de can sevgilisine giden can gibi oturduğun yerde yürüye dur!Elsiz, ayaksız evveline evvel olmayan

Allah'ya kadar git... canların, yokluktan elsiz ayaksız varlık alemine koştukları gibi! Duyan, gaflet uykusunda olmasaydı, can kulağı açık bulunsaydı sözde kıyas perdes-ini yırtardın ya!Ey felek, onun sözlerine inciler saç...

ey cihan onun cihanından utan! Eğer in-ciler saçarsan incilerin yüz kat fazlalaşır... camit cismin görür, sevilir bir hale gelir. O saçtığın incileri kendin için saçtın demek-tir... Çünkü her çeşit sermayen yüz misli artar!

Benliğin ŞımartılmasıTen kafese benzer. Girenlerin, çıkanların,

insanla dostluk edenlerin aldatmasıyla can bedende dikendir. Bu, "Ben senin sırdaşın olayım" der. Öbürü "Hayır, senin akranın, emsalin

benim" der.Bu der ki: "Varlık aleminde güzellik fa-

zilet, iyilik ve cömertlik bakımından senin gibi hiçbir kimse yok." Öbürü der ki: "İki cihan da senindir. Bütün canlarımız senin canına tabidir." O da, halkı, kendisinin sarhoşu görünce kibirlenir, elden, avuçtan çıkmağa başlar. Şeytan onun gibi binlerce kişiyi ırmağa atmıştır!Dünyanın lutfetmesi ve yaltaklanması, hoş

bir lokmadır, ama az ye. Çünkü ateşten bir lokmadır! Ateş gizlidir, zevki meydanda. Dumanı sonunda meydana çıkar.Sen "Ben o medihleri yutar mıyım? O,

tamahından methediyor. Ben, onu anlarım" deme! Seni metheden, halk içinde aley-hinde bulunursa onun tesiriyle gönlün, gün-lerce yanar.Onun; mahrumiyetten senden

umduğunu elde edemeyip ziyan ettiğinden dolayı aleyhinde bulunduğu halde, O sözler, gönlüne dokunur, onun te-siri altında kalırsın.

Medihten de bir ululuk gelir, dene de bak! Medihin de günlerce tesiri altında kalırsın. O medih canın ululanmasına, aldanmasına sebebolur.Fakat bu tesir, zahiren görünmez,

çünkü methedilmek tatlıdır. Kınanmak acı olduğundan derhal kötü görünür. Kınanmak, kaynatılmış ilaç ve hap gibidir; içer, yahut yutarsa uzun bir müddet ızdırap ve elem içinde kalırsın.Tatlı yersen onun zevki bir andır, tesiri

öbürü kadar sürmez.Zahiren uzun sürdüğü için de tesiri, gizlidir. Herşeyi, zıddıyla anla! Medhin tesiri, şekerin tesirine ben-zer; gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücütta deşilmesi icabeden bir çiban çıkar.Nefis çok öğülmesi yüzünden Firavunlaştı.

Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk tasla-ma! Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgan olma! Yoksa; senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.Evvelce seni aldatıp duranlar, o va-

kit seni görünce "Şeytan" adını takarlar. Seni kapı dibinde görünce hepsi birden "Mezarından çıkmış hortlak" derler; Genç oğlan gibi. Ona önce Allah adını takar-lar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek ister-ler. Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır.Şeytan, adamın yanına bir kötülük için

gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan'dan da betersin. Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı.Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan hu-

yunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır. Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!

"Ey müslüman, edep nedir?" diye sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve

tahammül etmektedir. Kimi, "falan adamın huyu kötü, tabiatı fena" diye şikayet eder,

görürsen, Bil ki, bu şikayetçinin huyu

kötüdür; kötüdür ki o kötü huylu-nun kötülüğünü söylüyor!

Çünkü iyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen

kişidir.

34 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

ince zerafettakı modası

35 kimlife

KİM

Life MO

DATakının bayana kattığı cazibe

elbette ki tartışılmaz. Ancak gelişen teknoloji ve sanat görüşü, usta kişilerin elinde

oluşturulan birbirinden güzel, farklı ve göz alıcı tasarımlar kadın güzelliğini daha bir ön plana çıkarma adına oldukça etkililer. Yeni sezon için tasarlanan küpe model-leri de bu yönde kendisinden bekleneni fazlasıyla karşılıyor. Moda ile ilgilenen birçok bayanın beğenisini kazanan ürün-lere vitrinlerde yerlerini aldıkları ilk günden itibaren yoğun bir ilgi var.

Sevdiğiniz bir renk, bir hayvan figürü, çiçek türü ya da objeyi parmaklarınıza yansıtmak istiyorsanız; 2012 yüzük mod-elleri tam size göre.

Kelebek, fiyonk, kedi gibi keyi-fli tasarımlarla birlikte incili ve taşlı klasik yüzükler de yeni koleksiyonlarda yerini aldı.

Giysilerinizin yanında tamamlayıcı görevi üstlenen takılarda bir onlar kadar önem taşır. Taşları, rengi, boyutları giysi-nizi tamamlamazsa bütün şıklığınız boşa gidebilir.

Bu yüzden çoğu kıyafetinizle takabileceğiniz, 2012 bayan kolye ve küpe modellerini gözden geçirmeyi unutmayın. Bilhassa sade tasarımlar çok hoşunuza gidecek.

2011-2012 Sonbahar-Kış sezonuna damgasını vuran, hayvan desenleri. Gi-ysi, ayakkabı ve çantada öne çıkan bu trend takıda da kendini gösteriyor. Bu de-senler arasında en çok leoparı göreceğiz. İkinci trend, metalikler. Metalik altın ya da metalik gümüş, nötr bir moda rengi olduğu için her saat ve her tarz kıyafetle

uyum sağlıyor. Üçüncü trend ise yılan de-risi elbette.

Bu derinin kullanımını her aksesuarda görüyoruz. Baskın bir görünümü olduğu için bu desen, fazla detayı olmayan günlük kıyafetlerle harika bir kontrast oluşturuyor. Dördüncü ana trend ise zımbalar. Kullanım şekline göre keskin ya da düz görünümü olabilir. Önemli olan, hangi kıyafetle takarsanız takın, kesinlikle trendy bir görünüm kazanacağınızı bil-meniz.

Doğru kullanmanın püf noktalarıİri takı kullanımı

Sezonun trendlerinde basic ürünlere dönüş var. Kocaman kolyeler, ultra büyük malzemelerle yapılmış takılar ön planda.

Gece sade bir kıyafeti rahatça tamam-layacak bu takıları gündüz de kullanma şansınız var. Beyaz t-shirt ve kotla birlikte büyük kolyeleri takın. Ancak o zaman kıyafetinizin sade ve sofistike olmasına dikkat edin. Bir not: Sezonun en önemli rengi, kırmızı.

Uyumlu renklerden kaçının!

Gümüş, siyah, bakır, kahve ve tonları rağbette. Bu yıl kıyafette favori renkler bej ve gri, malum. Turkuaz, patlıcan moru, fuşya ve yeşil de çok moda. Kırmızı tonlar; siyah, gri ve beyaz renklerle giyildiğinde klasik bir görünüm verir. Ama birbirine uyumlu renkler kesinlikle kullanılmamalı. Bu renkteki kıyafetleri, aynı rengin koyu-açık tonlarında yapılmış sallantılı-halka küpelerle tamamlayın. Siyah takıda da ön planda. Baştan ayağa siyah bir kıyafetin üstüne mat ve parlak takınızı kullanın, trendy olun.

Etkili öneriler

Takılar uzun ya da büyük. Parti için değerli taşlı takılar akıllıca olur. Koyu metal tonlarla kullanılmış açık ya da meta-lik renkli kristaller, inci-zincir gibi klasikler iş görür. Bunları ya üst üste takın ya da tek olarak kısa kullanın. Zincirleri farklı metallerle ve renklerle karıştırın. Bir öneri daha: Kazağınızın üzerine "Y" şeklinde düğüm atılmış bir çok farklı zinciri bir ara-da kullanabilirsiniz. Bu görünümü, kalın ve uzun inci kolyeyle tamamlayabilirsiniz.

ince zerafet

36 kimlife

KİM

Life AÇ

ILIŞ

Yaşı 30'ların üzerinde olup da çıkartmaları hatırlamayan var mıdır? Yapışkanlı çıkartmalar bir

dönemin, özellikle de 80'lerin alamet-i farikalarından biriydi. Rengârenk, cıvıl cıvıl çıkartmalar, defterlerimizi, ilk gençlik odamızın duvarlarını, dolap kapaklarını süslerdi. O günlerde nelerin çıkartması yok-tu ki? o sıralar henüz beyazlamamış olan Michael Jackson, Transformers robotları, Amerikan arabaları... Hemen her şeyin çıkartmalarının olduğu zamanlar geride kaldı. Günümüzde tamamen unutulmasa da çıkartmalar, daha çok bilgisayarların üzerine varlıklarını sürdürüyorlar. Intel Inside'lar, Vista Compatible hologramları, "Powered by Asus" gibi çıkartmaların döne-mini yaşıyoruz artık.

Bağımsız tasarımcıların yeniden keşfettiği çıkartmalar, önceleri Japon Anime çizgi ro-man karakterleriyle başladı. Daha sonra dekorasyonu tamamlayıcı bir unsur haline gelerek dekoratif bir stil kazandı. Gittikçe bir çığ gibi büyüyen duvar sticker'ları bence grafiti sanatının eve taşınması. Çarpıcı görsellikleri, insanı hem eğlendiren

hem de düşündüren yanıyla grafiti, bence bir ülkenin sanata ve tasarıma ne kadar doyduğunun yansıması. Milano, Amster-dam, Paris ve Londra gibi Avrupa'nın tasarım başkentlerinde bağımsızlığını ilan eden grafiti, "toplum için sanat" ve "sanat için sanat" tartışmalarını da yerle bir edi-yor. Taksim, Cihangir gibi İstanbul'un bir-çok semtinde caddede, sokakta giderken gözümüze çarpıyor. Kimi zaman eğlenerek

kimi zaman imrenerek baktığım grafitinin bağımsız tasarımcılar tarafından evimize girmesi beni çok mutlu etti.

Lunapark Yaratıcı Çalışmalar kuru-cusu Murat Tamgüç, duvar sticker'nın İstanbul'da hayata geçmesine öncülük eden tasarımcılardan. Tamgüç, duvar sticker'larının gelişimini şu şekilde yo-rumluyor: "Görsel algının günümüzde çok ön planda olmasından dolayı grafik desenler modadan dekorasyona kadar tüm sektörleri etkiledi. Küçüklüğümüzde her yere yapıştırdığımız çıkartmalar artık mekânları giydiriyor. Bulunduğunuz mekânı kişiselleştirmek ve kendinizden bir şeyler katmak istiyorsanız illaki resim yapmanız ya da duvar kâğıdı kaplatmanız gerekmi-yor. Kendi başınıza kolaylıkla uygulayabilir ve sticker'lar ile istediğiniz kompozisyonu yaratabilirsiniz. Grafik desenler, mekânda mobilya olmadan gölge oyunları yarata-rak, üç boyut hissi veriyor. Bazen askılık, bazen bir saat ya da raf olarak karşımıza çıkıyorlar...

yeni bir yıldaev dekorasyonları

37 kimlife

KİM

Life DEK

ORA

SYON

Dekorasyon ve tasarımda hızlı değişen trendlere ayak uydurmak için çok masraf yapmanıza gerek kalmıyor. Mobilya, du-var ve beyaz eşya gibi yüzeyi temiz olan tüm alanlarda uygulayabildiğiniz sticker ile barok veya pop bir mekân yaratmanız artık çok kolay... Özellikle internet üzerin-den satışı yapılan duvar sticker'larını Studio Nommo, Lunapark Yaratıcı Çalışmalar, Step, Props ve Paşabahçe gibi markalardan satın alabilirsiniz.

Duvar Sticker'ları boya, badana işlerine girmeden günlerce süren yorgunluk ve koşuşturmaca olmadan birkaç dakika içinde yaşam alanınızı yepyeni bir görünüme kavuşturabilir.

Kaynak: Cumhuriyet DERGİ / Özlem PAK IŞINGÖR

Yeni bir yıl daha yaklaşıyor. Birçok kişi, yeni ev dekorasyonu hazırlıkları yapmaya başladı. Evlerinin eski

tarzını yenilemek isteyen herkes 2012 yılı dekorasyon trendlerinden haberdar olma peşinde. Günümüzde her zamankinden daha çok, yaşam trendleri ev tasarımı ve dekorlarını da belirler hale geldi. Bundan böyle estetik ve finansal değerler değil, aynı zamanda yaşam stilleri de birçok şeyi etkiler durumda. Mimari ve iç mimari mekân tasarımları, ürün tasarımları, proje uygulamaları ve proje koordinatörlüğü çalışmaları uygulayan Shape Achitecture & Interior Design Kurucu Ortağı Mimar Meral Bağcı, 2012 yılına ait dekorasyon trendler-ini paylaştı. 2012 yılında trend yaratacak dekorasyon, iç dekorasyon trendleri ile il-gili bilgiler veren Bağcı, önümüzdeki yılda doğal malzemeler ve doku farklılıklarının bir arada kullanıldığı organik çözümler, amorf biçimler ve daha feminen detaylar ile çevre bilincinin daha da önem kazanacağının altını çizdi.

Başlangıca dönüş2012 yılının dekorasyon trendleri ile

ilgili olarak; "Her tarzı aynı kefede tuta-rak, bu böyledir dememiz mümkün değil; ancak gelecek yıllar doğal malzemelerin çok kullanılacağı, doku farklılıkları ile oluşturulmuş çarpıcı ve şaşırtıcı ögelerin bir araya geleceği ve çevreciliğin önem kazanacağı yıllar olacak. Günümüzde in-sanlar yaşamdaki temel zevkleri önemsiyor, rahatlık ve şıklık istiyor, sağlıklı olmaya, spor yapmaya, doğa ile bütünleşmeye ve sosyal olmaya öncelik veriyor. Belki de bu durum 80'lerin ve 90'ların materyalizm ve savurganlığına ait bir tepki. Günümüz insanı

yaşamında dengeyi arıyor ve yaşamını ka-liteli hale getirmeye çalışıyor. Bunu yapark-en de en basiti bulmaya çalışıyor bir nevi başlangıca dönüşü yaşıyor" dedi.

Yaşamdaki tüm değişimler dekorasy-onu etkilerModanın, müziğin, sinema ve televizyo-

nun, teknolojinin kısacası sosyal hayattaki tüm gelişmelerin birbirini ve dekorasyonu etkilediğini belirterek, "Örneğin tüketiciler kendi moda anlayışlarına benzer şekilde evlerini ve ofislerini dekore etme arayışı için-deler. Moda ile ev dekorasyonu arasındaki ortaklık, her iki sektörün de basit modeller-

ine, dokularına, katmanlarına, süslemeler-ine ve renklerine olan meyilleri gösteriyor. Tüm bu unsurlar ve dahası aslında her iki sektörde de trenleri oluşturuyor; birbirleri ile etkileşiyor. Moda ile dekorasyon arasındaki fark ise tam bu noktada ortaya çıkıyor. Moda da sürekli bir değişim, yenilenme ve gelip geçicilik olmak zorunda iken deko-rasyona asla sezonluk olarak bakamayız. Ofisin, evin, restoranın kısacası her mekanın bir ruhu, tarzı, stili vardır. Sahib-inin kimliğine, yaşantısına uygun olmalıdır. Dekorasyonda moda değil stil vardır, trend-ler ile tarz birbirine karıştırılmamalıdır" dedi.

Sağlıklı yaşamSağlıklı yaşamın da altını çizerek,

"Sağlıklı yaşam arzusu, günümüzde her geçen gün artış gösteriyor. İnsanlar artık daha uzun yaşamak ve hayatın gerçek-ten tadını çıkararak yaşamak istiyorlar. Bu istek, modern dekorasyon ve mimaride çeşitli biçimlerde etkileniyor; ancak en açık eğilimler bunları, evin merkezine konumla-nan mutfağı birleştiren; iç mekanlar ile dış mekanları birbirine entegre eden ve ferah, rahat etmeyi ön plana çıkaran konseptler söz konusu. Bu nedenle sağlıklı yaşam kon-septi içerisinde organik çözümler ile doğal ürünler ve dokuların yoğun kullanılması yine önümüzdeki yılların öne çıkan özellikleri olacak" dedi.

Kültürel değişimler etkiliGünümüzde kültürel değişimler ile bir-

likte kendini gösteren ve dünyanın her noktasını etkileyen, hemen her yerde ben-zer tasarımların oluşturulduğu tasarımların ön plana çıktığı, farklı egzotik kalıntıların ve geleneklerin keşfedildiği, batısal etkiler-in ön planda olduğu ve bunlara entegre edildiği eğilimler, ciddi anlamda trendleri olmuş durumdadır.

yeni bir yılda

38 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

39 kimlife

KİM

Life ETKİN

LİKLER

izleyelimSherlock Holmes 2

okuyalım Sayı: Bilimin Dili

dinleyelim

Tür: 3 Boyutlu, Aksiyon, Gizem, Macera, Romantik, Suç, Yönetmen: Guy Ritchie, Oyuncular: Robert Downey Jr., Jude Law, Rachel McAdams, Kelly Reilly, Noomi Rapace, Ste-phen Fry, Gilles Lellouche, Jared Harris, Eddie Marsan, Paul Anderson, Affif Ben Badra, Ga-brielle Scharnitzky, William Houston, Geraldine James, Senaryo:Arthur Conan Doyle, Kieran Mulroney, Michele Mulroney, Filmin ÖzetiSherlock Holmes ve yardımcısı Watson güçlerini birleştirerek, Profesör Moriarty oyununu ortaya çıkaracaktır.Vizyon Tarihi: 16 Aralık 2011

Yazar: Tobias Dantzig Yayıncı: Metis Yayıncılık

Sayı kavramı tarih boyunca nasıl bir gelişim izledi? Einstein'ın "sayının evrimi üzerine okuduğum en ilginç kitap" diye nitelediği bu klasikleşmiş eserinde matematikçi Tobias Dantzig, bu sorudan yola çıkarak sayıyı mercek altına yatırıyor. Dantzig, matematik tarihini emin adımlarla ilerleyen bir süreç olarak değil, rastlantıların ve sezginin büyük rol oynadığı bir süreç olarak canlandırıyor. Üzerinde nadiren durduğumuz sıfır kavramının icadı, sayıların mistik anlamları ve onlara atfed-ilen gizem, sayı ibadeti, ilginç paradokslar, matematikçileri asırlardır düşündüren problemler ve daha birçok konu, Dantzig'in anlattığı ilginç öykünün birbirine bağlı halkalarını oluşturuyor.

Halil Sezai, 12 şarkıdan oluşan ilk albümü ile müzikseverlerle buluşuyor. Albümde yer alan eserlerin söz ve besteleri çoğunlukla Halil Sezai imzasını taşıyor. Halil Sezai, "Seni Beklerken" isimli albümünde ortak çalışmalara da yer verdi. "Bir Rüzgar Esti" isimli şarkının bestesinde Gök-sun Çavdar, "Paramparça" adlı eserde de besteci olarak Saki Çimen adını görüyoruz. Sanatçı "Seni Çektim İçime" şarkısını ise Tuğçe Soysop ile birlikte seslendirdi.Projenin müzik direktörlüğünü ve düzenlemelerini Göksun Çavdar, mix ve mastering çalışmalarını

Tarık CERAN gerçekleştirdi.Kapak fotografını Mehmet Turgut, albümün ilk klibini de "OLSUN" isimli şarkıya Emir Khalilza-

deh çekti.

Halil Sezai“Seni Beklerken”

KİM

Life SAĞ

LIK

Malzemeler: 10-12 kişilik*1 adet hindi *1 çorba kaşığı

tatlı biber salçası *1 çay bardağı sıvıyağ, yeterince tuz *Yarım su bardağı su *2-3 dal kereviz, 2-3 dal taze soğan *1-2 dal may-danoz, *1 adet havuç *1 adet küçük boy pırasa *1-2 adet defne yaprağı *4-5 adet tane karabiber Sosu için: *Hindinin ayıklanmış kemikleri, *Hindiden

arta kalan su ve sebzeleri *10 su bardağı tavuk suyu *Yarım çay bardağı soya sosu *1 çorba kaşığı tereyağı *1 çorba kaşığı tepeleme un *1 çorba kaşığı tatlı biber salçası *Yeteri kadar tuz

TarifiBiber salçası, sıvıyağ ve tuzu karıştırarak

hindinin üzerine sürün. Fırını 170 dere-cede ısıtın. 4 cm derinliğindeki bir tepsiye yarım su bardağı suyu dökün. Hindinin

göğsü üst tarafa gelecek şekilde tepsiye yerleştirin. Kıydığınız kerevizi, soğanın yeşil yapraklarını maydanozu, havucu, pırasayı, defne yaprağını ve karabiberi hindinin üz-erine serpiştirin. Pişip pişmediğini arada kontrol edin. Hindi fırında kızarırken za-man zaman süzülen yağlarından kaşıkla alarak kuruyan bölgelerin üzerine gezdirin. Nar gibi kızardığında fırından alın. Hindi-yi bütün olarak sebze garnitürü ve pilavla servis yapın.

Malzemeler*3 su bardağı baldo pirinç *250 gram

hindi ciğeri *Yarım kahve fincanı sıvıyağ *1 kahve fincanı dolmalık fıstık *1 çay bardağı kavrulmuş badem içi *2 çorba kaşığı tereyağı *1 adet küçük boy soğan *1 kahve fincanı dolmalık üzüm *250 gram haşlanmış kestane *Yarım çay kaşığı tarçın, karabiber *1 tatlı kaşığı kıyılmış dereotu *3 tatlı kaşığı tozşeker *4 su bardağı tavuk suyu *1 tatlı kaşığı tuz

TarifiPirinci bol tuzlu sıcak suda bir

saat dinlendirin. Ciğeri minik küp şeklinde doğrayarak sıvıyağda

hafifçe kızartın. Tereyağını pilav tenceres-ine alarak dolmalık fıstık ve badem içlerini pembeleştirin. Üzerine süzdüğünüz pirinci ve yemeklik doğradığınız soğanı ilave edin. 5 dakika kavurun. Dolmalık üzüm, kestane, tarçın, karabiber, dereotu ve tozşekeri ekleyerek 1-2 saniye karıştırın. Tavuk su-yunu ilave ederek kısık ateşte 15-20 dakika pişirin. Ocağın altını kapatmaya yakın tu-zunu ayarlayın. 5-6 dakika demlendirerek servis yapın.

Yılbaşı Hindisi“Özel Soslu”

Yılbaşı Pilavı“Bol Vitaminli”

Özlem AKIN / Ev Hanımı

Esmagül TEPE / Banka Müdür Yard.

Bu sayfalarda yayınlanmak üzere, farklı olduğuna inandığınız, birbirinden güzel yemek ve tatlı tariflerinizi [email protected]

41 kimlife

Malzemeler*300 gram margarin *4 su bardağı

un *8 çorba kaşığı esmer şeker *2 adet yumurtanın akı *Yarım çorba kaşığı tarçın *1.5 çorba kaşığı toz zencefil *Bir su bardağından iki parmak fazla toz badem

TarifiOda sıcaklığındaki margarin, un, es-

mer şeker, yumurta akı, tarçın, kabartma tozu ve zencefili karıştırarak hamur ha-line getirin. Daha sonra merdane ile 4-5 mm kalınlığında açın. İstediğiniz şekilde kalıpla kesin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 35-40 dakika pişirip, üzerine gıda boyasıyla karıştırılmış glazür sürün. Renkli pasta süslerliyle servis yapın.

Gülsüm KAYIMOĞLU / Yönetici Asistanı

Canan YÜKSEL / Rehber Öğretmeni

Zencefilli Kurabiye“Yılbaşı”

Malzemeler 4 kişilik*4 adet mini turp *1 paket

karışık Akdeniz yeşilliği *Mini ıspanak yaprakları *1 çay bardağı ayıklanmış nar

Sosu için;*1 diş sarımsak *Beyaz üzüm

sirkesi *Yarım çay bardağı zeytinyağı *2 çorba kaşığı por-takal suyu *tuz, karabiber

TarifiAkdeniz yeşillikleri ve ıspanağı

karıştırın. Turp halkaları ve narı ekleyin. Sos malzemesini karıştırıp, servis öncesi salataya ekleyin.

Akdeniz Yeşillikleri “Mini Turp ve Nar Eşliğinde ”

KİM

Life AFİYET O

LSUN

42 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKİM

Life GEZELİM

/GÖ

RELİM

Esra BERBEROĞLU kimdir?2006 yılından beri bu vakıftayım.

Vakfın genel sekreterliğini idare tarafında ve projelerinde aktif olarak yer almaktayım.

Özürlüler vakfı hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?1998 yılında kurulan bir vakıf. Ku-

rucu başkanımız Hüseyin ÖREN, kendisi omurilik hastası. Bir kaza sonucu omuri-lik felci oluyor. Sandalye kullananlarda ve yatan kişilerde yatak yarası veya basi yarası dediğimiz bir yara oluşuyor. O dönem vakıfla ilgili yoğun çalışmaları fa-lan derken yara biraz büyük boyutlara ulaşıyor ve ameliyat gerektiriyor ama daha sonra vücudu daha fazla dayanamıyor ve kendisini kaybediyoruz. 1998 ve 2000 dönemi içerisinde Hüseyin bey, kendisi gibi olan başka arkadaşlarıyla iletişim kuruyor. Sadece omurilik hastalarıyla değil, farklı gruplarla bu vakfı kuruyor. Yaşadığı sıkıntılar karşısında başka insanların sıkıntıları yaşamasını önlemek

amacıyla. Ama zaman içerisinde sık sık projeler yapılıyor, çalışmalar dahilinde yardımlar yapılıyor. Hüseyin bey vefat et-tikten sonra kişilerin birebir ihtiyaçlarını cevaplar vermek özürlülerin sorunlarını tam çözebilecek durumların olmadığının farkına varılıyor ve 2001 yılından sonra kurumsal yapı da biraz daha değişiklikler başlıyor. Amaç artık kişilerin ihtiyaçlarını birebir karşılamaktansa o ihtiyaçların vakıf tarafından karşılanmak. Bunu için gerekli hukuki alt zemin hazırlamak, bunun için mevcut yasalara veya yasa oluşmasını ve

düzenlenmesini sağlamak. Bunu yapmak içinde önce zemin oluşması gerekiyor. 2003 yılında özürlüler vakfı bu çerçeve içerisinde etkinlikler başlıyor. Özellikle özür-lüler konusunda çalışan akademisyenler, sivil toplum kuruluşların katıldığı bu etkin-liklerin her yıl daha güncel konular belirle-nerek sorunlarımız ne? çözümleri nelerdir? Yurt dışında bu konularda çözülmüş ya da çözülmeye çalışılıyor. Gelişmek adına bu kongreler yapılıyor. Bir taraftan da vakfın çalışmaları belirleniyor.

Özürlüler vakfının hedefleri neler?Özürlülere bakış açısını değiştirip

yaşam kalitesini arttırmak istiyoruz. Özür-lü insanların ekonomik, kültürel, sosyal, sağlık ve sportif yönden gelişmesi ile halkın yardımlaşma ve dayanışmaya özendirilm-esi ve özürlü insanların bireysel, toplum-sal ve kurumlar boyutunda dayanışma ve gelişmesine katkıda bulunmaktır.

Özürlüler için yürütülen kapak to-plama kampanyası hakkında ne düşünüyorsunuz?Özürlüler için alınan sandalyelerin her

3 Aralık Dünya Özürlüler Günü adı altında, Özürlüler Vakfı Genel sekteri ve aynı zamanda İdari İşler Yönetici “Esra BERBEROĞLU” ile

röportaj yaptık. Özürlü vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntılarını ve beklentilerini okuyucularımızla paylaşmak istedik.

özürlüler vakfıile röportaj

43 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

birinin farklı özellikleri var. Nasıl ki hepimiz farklı giysiler giyiyorsak bedenimize göre, özürlülerinde hastalıklarına göre sandaly-eleri var. Omurilik felci biriyle kas hastası bir birey aynı sandalyeyi kullanması çok mümkün değil. Vücut yapısına, özellikler-ine, kilosuna, boyuna uygun sandalye kullanması daha doğrudur. Aksi halde örneğin, çocuklara siz büyük sandalyesi aldığınızda o çocuk sandalyenin içerisinde kayar, zaten çocuk hareket edemediği için ve o şekilde kaldığı için vücudunda defermansyonlar oluşmaya başlıyor. Dolayısıyla aslında bizler bir taraftan iyilik yapmaya çalışırken, yaptığımız şeyin kötül-ük olduğunun farkında olmamız gerekiyor. Bir çok kişi bunun farkında değil. Evet, in-sanlar iyi niyetle kapak toplamak istiyorlar. Özürlülerin ihtiyacı var ve faydalansınlar diye, ama devlet tarafından standart dediğimiz sandalyeleri karşılıyorlar. Dev-letin verdiği bir malzeme normalde onlar, dolayısıyla onun yerine kişiye özel sanda-lye alınmasıdır. Sorun tekerlekli sandalye değil. Öncelikle bakış açısı değişmeli ki, aslında bu kapak toplama kampanyası hala özürlüleri yardıma muhtacı var diye yaklaşıyoruz.

Özürlüler sadece yardıma ihtiyacı olan muhtaç aciz bireyler değildir. Şimdi biz uluslararası kongre yapıyoruz. Yurt dışından konuklarımız var. Bu insanlar Türkiye'ye geldiğinde şunu fark ediyor-sunuz. Yurt dışından gelenlerle bizim aramızda ilk önce şunu fark ediyorsunuz. O insanlara sandalye de nasıl yaşanmalı, nasıl oturmalı, kendine nasıl bakacağını, vücuduna nasıl bakması gerektiğini, hangi kıyafeti giymesi gerektiğini, hangi yiyeceği tüketmesi gerektiğine kadar birçok konu hakkında bilgiler veriyorlar. Bizde ise tekerlekli sandalyede yaşayanlara sad-ece hasta gözüyle baktıkları için sadece

tıbbi tedavi uyguluyorlar. Türkiye'de sosyal rehabilitasyon

hizmeti verecek yer yok. Anadolu yakasında sadece bir yer var ve o da yeterli değil. Aslında bizim daha farklı sorunlarımız var. Tek meselemizde tekerle-kli sandalye değil. Bugün yollarımız hala bir problem. Daha büyük bir problem to-plumun yaklaşımı, birçok tekerlekli sanda-lyeli ailelerle konuşuyorum. Refakat eden insanların eline hala para tutuşturan in-sanlar var. "Yazık yardım edelim" gözüyle bakılıyor. Aileler 2 türlü bakıyor. Ya benim cezam suçum neydi ben böyle bir çocuk sahibiyim. Ya da ben çok özel biriyim ki böyle bir çocuğa bakma şansım var. Başka dertlerimiz var. Mesela zihinsel

özürlü insanlarımızın okula gidememe gibi bir sorunumuz var. İşitmeyenlerin eğitimiyle ilgili sıkıntılarımız var. Özel çocuklar dediğimiz bir grubumuz var, başka çocuk-larla kaynaşma ve sosyal olması lazım ama böyle bir ortam yok. Bu büyük sorunları in-sanlara böyle sunduğumuzda da insanlar neden böyle diye düşünmeye başlıyorlar. O yüzden biz biraz daha etkili bir pro-jeler yapmaya çalışıyoruz. Eğitim verebi-lecek uzmanların Türkiye'de çoğalmasını sağlamak. Çünkü siz istediğiniz kadar eğitim alanı ve merkezler oluşturun eğitim verebilecek insanlar yoksa, yaptırdığınız alanların hiçbir anlamı olmuyor.

Özürlüler vakfının projeleri var mı? Varsa bunlar nelerdir?Kongrelerde bizim temel

çalışmalarımızdan bir tanesi ve Türkiye'de ilk olan ve bu sene 6.ncısı düzenlenecek olan kongredir. Daha önceki çalışmalarda bütün ihtiyaç sahiplerine yardım edildi. Özürlü haklarıyla ilgili çalışmalar yap-

mak daha doğru oluyor. Bunun için idari başvurular yapmaları veya

uygulamalı problemleri çözmeye çalışmaları ilgili birimlere bildirip

gerekli i çalışmaları yapmaya çalışıyoruz. Bunu daha

görünür kılmak içinde çeşitli sokak aktiv-

iteleri yapıyoruz.

Projelerimizden bir tanesi de bi' ba-kar mısınız? İşte bugüne kadar otobüs duraklarına gittik, Beyoğlu'na gittik, erişimimizle ilgili sıkıntılar var. Bi'bakar mısınız? diyoruz. Yaptığımız çalışmalardan bir tanesi ve basına yansıyanda o oldu. Mecidiyeköy'deki metrobüs durağına git-tik. Bir grup tekerlikli sandalyeli metrobüse binmek isterse ne olur? dedik. Binemedik. Orda tabi bir platform asansörü dediğimiz merdivenlere monte edilen bir asansör var. Çalışmıyordu, çalışsa dahi arkadaşlarımız kullanamayacaktı. Çünkü kaldırma kapasi-tesi bazı arkadaşlarımızın ağırlığına uygun değildi. Yani diyoruz ya, bilinçli yapmak lazım. Az önce tekerlekli sandalye konu-sunda olduğu gibi. Siz bir durakta 180 kg kapasiteli asansör koyuyorsunuz. Diğer tarafta 160 kg taşıma kapasiteli. 300 kg olan insan ne yapacak, sandalyesiyle be-raber. Çünkü çok ağır sandalyeler var ve bunları da düşünmek lazım. Dolayısıyla biz gittik oraya ve Sandalyeli arkadaşlarımız o merdivenleri çıkamadılar. Metrobüsten inen insanlar geçemedikleri için yığıldılar geçemediler. Çünkü biz orayı kapatmıştık. Bu durum karşısında bazı tepkiler aldık. Madem tekerlekli sandalyedesin neden evinden çıktın kardeşim" dediler. Şimdi bu bizim bakış açımızı gösteren bir etkinlikti. Yaşadığımız sıkıntıları görünür kılarsak an-cak çözüme ulaşabiliriz. "Türkiye'de 8buçuk milyon özürlü var" di-

yoruz ve her bunu söylediğimizde aa ger-çekten bu kadar fazla mı diyor insanlar..Ama neden görmüyoruz sorusunun cevabı başta söylediğim gibi toplumun bakış açısı ve problemleri. Dolayısıyla bir ne kadar dışarıda görünür olursak, ne kadar çok sorunları dile getirirsek o kadar çok çözüm için fayda sağlamış olacağız. Haydi gülümse diye bir projemiz var.

Proje kapsamında 0-15 yaş arası ihti-yaç kapsamında ameliyatla iyileşebilen çocuklarımıza ameliyat yaptırtıyoruz. Bu bir bağış kampanyası aynı zamanda yardım toplamaya yönelik bir çalışma aynı zamanda. Orda bize başvuran çocuklar arasında ihtiyacı olanları gönderiyoruz. Hekimlerden oluşan bir hekimlerimiz var. Onlar bu ameliyatlarla çocuğa fayda sağlayıp sağlamayacağına dair bir rapor yazıyorlar. Eğer onaylanıyorsa çocukların ameliyatları gerçekleştiriliyor. Bir diğer çalışmamız haydi gülümse

kampanyası kapsamında özürlü haklarıyla ilgili aileleri bilgilendirmek. Bir taraftan bu alanda çalışa uzmanları da bilgi vermek. Uzmanlara mimari açıdan düzenlemelerin nasıl olması gerektiği hakkında bilgiler veriyoruz. Ailelere anlatmıyoruz. Çünkü

44 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

düzenlemesi gereken kişiler mimarlardır. Dolayısıyla belediyelerin ilgililerine, mi-marlara, mimarlar odasına bu tarz eğitim toplantılarına ve seminerlere gidiyoruz. Konya ve Bursa'ya gittik, aynı zamanda İstanbul'da yaptık bu çalışmaları. Birçok kamu alanı inşa edilirken özürlüler göz ardı ediliyor ya da yapılan çalışmalarda nasıl yapılması gerektiği bilinmediği için yanlış uygulamalarla karşılaşıyoruz. Şöyle bir algı var, özürlüler için ne yapılması ger-ekiyor. Evet tekerlekli sandalyeler özürlüler için ve rampa yapılıyor ve nasıl yaptığınıza ne kadar dik yaptığınıza, o dikliğin kişinin ihtiyacına cevap vermesine yanıt verip vermediğine kimse dikkat etmiyor. Bu-nunda artık ürün taşıma amaçlı olduğunu söylüyoruz artık. Çünkü genelde marketler için yapılır böyle şeyler, puset taşıyanlar bu sıkıntıyı daha rahat anlıyorlar. Eğilimin %4'lük veya %6'lık eğimli olması gereklidir. Biz bunları mimarlara daha iyi anlata-

bilmek için "Benim yerimde sen olsaydın" diye bir çalışmamız var. Gittiğimiz yerl-erde mimar olan arkadaşlarımızı ya da mimarlık bölümü öğrencisi arkadaşların gözlerini bağlıyoruz, ellerine bastonu veriyoruz. Refakatçi ile yürümelerini isti-yoruz. Gözünüzü bağladığınızda(bende denedim) etrafınızda sadece sesler ve dokunduğunuz yer var. Dolayısıyla sizin için uyarılar o kadar önemli hale geliyor ki, yollara yapılan kabartma yollar vardır. O kabartma yollar aslında yanlış yapılıyor. Yollarda bombe bombe olan kabartmalar tehlikeyi ifade ediyor. Normal bir yolda yürütmek istiyorsanız görmeyenleri oluklu yollar yapmanız gerekli.Geçen gün bir toplantıya katıldım.

Görmeyen bir grupta vardı. İstanbul boğazı diye bahsediyoruz. Bir yetkili boğazın haritasını çıkarmış, denizi de kabartma olarak yapmış. Görmeyen de dokunarak baktığında "boğaz'ın ne demek olduğunu şimdi anladım ben demiş." Çünkü siz ona ne kadar ifade ederseniz edin, o algıyı oluşturabilmesi için bir şekilde dokunup anlaması ve hissetmesi lazım. O yüzden bu taraz çalışmaları bir daha çok önem-siyoruz. Hayatı kolaylaştırmak adına, üret-mek adına eğitim toplantıları, çalışmalar, bilgilendirme toplantıları gerçekleştiriyoruz.

Projelerin hepsi hedefine ulaşıyor mu?Bunlar devam eden projeler. 2 türlü du-

rum var burada, kongrelerin sonucunu uzun vadede alabildiğimiz konulardır. Çünkü siz insanları oraya getirip yaptığın çalışmalarla ilgili bilgiler aktarmaya çalışıp, geleceğe yönelik neler yapabileceğini oluşturmaya

çalışıyoruz. Kongrelerden sonra çalışan in-sanlar birbirleriyle ortak proje oluşturmaya çalışıyorlar. Daha sonra toplantılar bu alanda hareketlilik olmaya başlandı. Bun-lar projenin sonuçları ama tabiki bir bina yapmak gibi ortaya çıkan bir sonuç değil. Haydi Gülümse daha somut bir proje, orda bir ameliyat yapıyorsunuz ve birinin hayatının nasıl olacağını görebiliyorsunuz. Elbette ki projeler hedeflerine ulaşması için yapılıyor. Ama bazı projeler var ki sonu-cunu uzun vadelerde alabildiğiniz projeler değil. Kongrenin sonucunu aynı anda al-mak çok mümkün bir şey değildir.

Haydi Gülümse Projesi şuan ne aşamada?Bize başvuran çocuklarda 300

küsür'deyiz şuanda. Bunlardan bir kısmı ameliyat, çocuklar ameliyat olduktan sonra bazı çocuklar ikinci ve üçüncü ameliyatları da yapıldı. Hatta ameliyatlarında ardından tedavi ler gerekti. Fizik tedaviler, ya da ameliyat sonrası cihazların alması gerekti. Ve bu proje kapsamında onlara da destek olduk. Nitekim çocuğun ameliyat olup bırakamadığınız noktalar var. Ameliyat öncesi cihazların alınması gerektiği için, o cihazlarında alınması konusunda destekler verildi. Bunlarda bize yapılan bağışlar so-nucunda oluştu.

Nasıl bağış yapılıyor?Sms ile bağış alabiliyoruz. Banka

hesaplarımız var. Bunların dışında inter-net üzerinden kredi kartı ile bağış alabil-iyoruz. Birçok yoldan bize bağış desteği sağlanabiliniyor.

Kurum olarak devletten ve vatandaşlardan beklentileriniz neler?Bizim şöyle bir kurum yapımız var. Biz

bir grubu kapsamadığımız için bütün alan-lardan haberdarız. Özürlüler vakfı daha çatı bir kuruluştur. İşitmeyen, görmeyen, bedensel ve ruhsal grupları kapsıyoruz. Dolayısıyla her gruptan ailelerle ilgili geri dönüş alıyoruz. En büyük sıkıntımız, sağlık ve eğitim anlamında çok önemli sorunlar var. Ama insanların biraz daha bilinçli yaklaşmasından yöne talebimiz var. Bi-raz önce nedenlerini sıralamıştım. Özürlü gördüğünüzde çok acıyıp vah'layarak, ah ah yazık çocuğunuzun nesi var? gibi bir tavır sürekli yapılmaktadır. Siz bunu ilk daha görüyor olabilirisiniz. O insan her gün hayatında bununla karşılaşıyor. Bu durum artık yılgınlığa sebep oluyor. Ama çoğu evden dışarı çıkmak istemiyor, çocuklarını eve hapsediyor. İnsanların sad-

45 kimlife

ece merhametle yaklaşmamaları ve diğer insanlara nasıl davranıyorlarsa onlara da öyle davranmaları gerekiyor. İnsanların bu konuda algılarının açık olması gereklidir.

3 Aralık dünya özürlüler günü olarak özel bir çalışmanız var mıdır?3 Aralık dünya özürlüler günü birçok

kurum ve kuruluşlar tarafından kutlanıyor. Ama biz kutlanıyoruz. Çünkü, 3 Aralık bizim sorunlarımızı dile getirdiğimiz, haklarımızı talep ettiğimiz, ve ifade ettiğimiz bir gün. Etkinlikler yaparak eğlenerek bugünün anlamını yaşatmaya çalışmak olmuyor. Çünkü anlamı bu değil. Ama bizim 3 Aralıkta bir kongremiz var. Bu yıl 6.cısı gerçekleştirilecek ulusal bir kongredir. 2-3 Aralık tarihlerinde Kadir Has Üniversitesi'nde kongremiz olacaktır. Bir bakar mısınız? biz bugünü kutlamıyoruz diye basına da duyurduk. Ve bu şekilde ifade ediyoruz.

2-3 Aralıkta yapılacak kongrede nel-erden bahsedilecek?Her yıl her kongremizde bir tema üzer-

inde yoğunlaşıyoruz. Bu seneki temamız "Yaşamak için teknoloji". Özürlülerin yaşam standardını değiştiren geliştiren teknolojik çalışmalar neler? Sadece san-dalye teknolojisi olarak da algılanmasın. Teknolojiyle nasıl istihdama yer veririz. Yeni teknolojik ürünlerden de haberdar ediyoruz. Ama teknolojiyi farklı alan-larda nasıl kullanıyoruz. Mimari alanda kentsel dönüşümde teknolojiden nasıl faydalanıyoruz. Bunlar kongrenin konuları arasında. Hem sağlık alanında hem de

e ğ i t i m a lan ı nda alt başlarında

konuşmacılarımız olacak. Yurt dışından konuşmacılarımız var. Almanya'dan mimari an-lamda dönüşümle ilgili neler yapabiliriz, ile ilgili bir konuk. Diğer konuğumuz Danimarka'dan otizm istihdamı ile ilgili konu üzerinde konuşmalar yapacaklar. Bazı bilişim sektöründen yöneticilerinde katılacağı bir kongre olacak.

Sizce özürlüler istihdama katılımında özel sektöre ne gibi görevler düşmektedir?Özel sektör özürlülerin alanını

tanıması gerekiyor. Çünkü şu sıkıntıyla karşılaşıyoruz. Özel bir iş yeri özürlü çalıştırmak istediğinde bize başvuruyor ve bizde ilgili kişilere yönlendiriyoruz. Ama nelerle karşılaşıyoruz. Bir çok ned-en sıralanıyor . Ve siz burada başta bir ayrımcılık yapıyorsunuz. Hatta çalışmasına da gerek yok biz maaşını ödeyelim. Şimdi bu algıdan uzaklaşmak lazım. Çünkü istihdamdan bahsediyorsanız onu gerçek şekilde gerekliliklerini yerine getir-meniz lazım. Sanki özürlüler sadece ofis elemanı olabilirler ya da temizlik elemanı olabilirler gibi bir algı oluşmaktadır. İş tanımını doğru yaparsanız, doğru kişilere ulaşmanız daha kolay olacaktır. Diğer çalışanlarınız nasıl çalıyorsa

özürlü bireylerinizde öyle çalışması lazım. Sadece onun yaşadığı özel durumundan dolayı onunla ilgili özel düzenlemeler yaparsınız. İşe geç kalıyorsa diğer ele-manlar gibi nasıl ki uyarıda bulunuyorsanız aynı şeyi yapmalısınız. İşini aksatıyorsa yanlış yapıyorsa gerekli uyarıları özürlü bi-reyle almalıdır. Ve şöyle yanlış davranışta var ne mutlu ki bizim gibi bir kuruma özür-lüleri çalıştırma şansı yakaladık. Şimdi bu bir kere ayrıcalık değil sizin yapmanız gereken görevlerden bir tanesi dolayısıyla bunu yaptığınızda siz ekstra bir şey yapmış olmuyorsunuz. Normal görevinizi yerine getiriyorsunuz. Bunu da bu şekilde lansa etmeyi çok doğru bulmuyorum.

Kurumunuz kurulduğu günden bu güne ne kadar yol kat etmiştir?Hayli bir yol kat ettik. 15 yıl gibi bir süre

oldu. Bire bir yardımda bulunduğunuz in-sanlar ayrıca insanların yaşamlarında da değişiklik yaratıyorsunuz. Haklarını hukuki başvurularına onların adına düzeltmeler için taleplerde bulunuyorsunuz.

Diğer taraftan toplumun algısını değiştirmek için çalışmalar yapıyorsunuz. Bunların bir kısmını somut olarak görüyorsunuz. 15 yıllık geçmiş için önemli olduğunu düşünüyorum.

Engellilerin günlük yaşantılarında en çok karşılaştıkları sorunlar neler?Bir bankaya gittiğinde derdini anlatmak-

ta sıkıntı çekiyor. Hastaneye gittiğinde doktora derdini anlatamıyor ama tekerle-kli sandalyeli biri çocuğunun nüfus kaydını yaptırmak için müdürlüğe çıkamıyorsa herkesin farklı bir sorunu var. Zihinsel engellilerden birisi okula gidemiyor, eğitim alamıyor ya da otizmli bir çocuğun sağlığında sıkıntılar yaşanıyorsa bunun gibi çok farklı sorunlarımız var. Hastanel-erde bakım konularında yaşadığımız bir çok sorunlar var. Ailelerin en çok sorduğu soru ben ölürsem çocuğuma kim baka-cak? Sosyal güvence altında olsak ta bu-nun ileriye dönük ne yazık ki bir alt yapısı daha yok. O yüzden size tek bir sorundan bahsedebilmem ne yazık ki pek mümkün değil.

Okuyucularımıza son olarak söylemek istediğiniz?Aslında bütün mesajla ilettim ama bu

konuya biraz daha farklı bakmalarını, sa-dece merhamet etmelerini ya da ihtiyaç gibi değil yaşamlarına bende katabilirim düşüncesiyle özürlüleri incitmeden sad-ece yardım ihtiyacıyla değil görev olarak görmemeleri gerekir. Yakın zamandaki Van depreminde insanlar yardım etti bir görev olarak gördüler ama bununla bitmi-yor. Biz şu anda İstanbul'da bir deprem olsa ne yapacağımızı hangimiz bili-yor. Bunun için ne yapıyoruz sorumluluk buradan sonra başlıyor. Öyle insanlar tanıyorum ki üst düzey yöneticilik yapıp aynı zamanda gönüllü olarak eğitimler veriyorlar.Röportaj: Sema GÜR - Gülşah ŞENEL

6.ÖZÜRLÜLER VAKFI KONGRE VE SOSYAL ETKİNLİKLERİ

2 ARALIK 2011 CUMA / CİBALİ SALON09:30-11:00 AÇILIŞ PROGRAMI11:00-12:00 Görsel İletişim Ve Medyanin Toplumsal

Gücü / Moderatör: Dr. F.Nur AKGÜN12:00-13:00 Öğle Yemeği13:00-14:20 Hareket Için Teknoloji / Moderatör: Prof.

Dr. Arzu RAZAK ÖZDİNÇLERYrd .Doç .Dr. Özlem YILMAZ / Yrd. Doç. Dr. Ela TARAKCIDoç. Dr. N.Ekin AKALAN / Serdar ÖZDİLSORU-CEVAP (10 dk.)14:20-14:35 Ara14:35-15:55 Hareket İçin Teknoloji / Moderatör: Yüksek

Mimar Özlem BELİR / Eser ATAKDoç. Dr. Hülagü KAPLAN / Dr. Kai PAGENKOPF, AlmanyaSORU-CEVAP (10 dk.)15:55-16:10 Ara16:10-17:20 4.OturumYeni Teknolojilerin Gelişmesi: Klinik AraştirmalarModeratör: Prof. Dr. Pervin SOMERDoç. Dr.Ali Kemal YILDIZSORU-CEVAP (10 dk.) 17:20 Kapanış

46 kimlife

KİM

Life TAN

IYALIM

KİM

Life GEZELİM

/GÖ

RELİM

Rumeli Hisarı İstanbul'un Sarıyer ilçes-inde Boğaziçi'nde bulunduğu semte adını veren hisar. Fatih Sultan Meh-

met tarafından İstanbul'un fethinden önce boğazın kuzeyinden gelebilecek saldırıları engellemek için Anadolu yakasındaki Anad-olu Hisarı'nın tam karşısına inşa ettirilmiştir. Burası boğazın en dar noktasıdır. Mekan-da uzun yıllardır Rumeli Hisarı Konserleri düzenlenmektedir.

Rumeli Hisarıİstanbul Sarıyer'de bulunan Rumeli Hisarı

30 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. Anadolu Hisarı'nın karşısında İstanbul Boğazı'nın 600 metrelik en dar ve akıntılı kısmında uzaktan bakıldığı zaman eski harflerle Muhammed biçiminde okunacak şekilde inşa edilmiş bir hisardır. 90 gün gibi kısa bir sürede tamamlanan hisarın üç büyük kulesi dünyanın en büyük kale burçlarına sahiptir.

Rumelihisarı'nın adı Fatih vakfiyelerinde Kulle-i Cedide; Neşri tarihinde Yenice Hisar; Kemalpaşazade Aşıkpaşazade ve Nişancı tarihlerinde Boğazkesen Hisarı

olarak geçmektedir. Deniz güvenliğini sağlamak için en dar noktadadır. Mimarisi öyledir ki bir dilde üsten görünüşünde MUHAMMED yazısı görülür.

Rumeli Hisarının yapım hikayesiFatih İstanbul'u almayı kafasına

koymuştur. Öncelikle Yıldırım Bayezîd'in yaptırdığı Anadolu Hisarının karşına Rumeli Hisarını yaptıracaktır. Bizans İmparatoru Konstantinden bir avköşkü yapmak için toprak ister. İmparator dalga geçercesine bu avköşkünün bir dana derisi kadar yer kaplamasını ve bu kadar toprak vereceğini söyler. Tabi Fatih akıllı adam hemen bir dana kestirip derisini yüzdürür ve deriden iplik yaptırır. Rumeli Hisarının yapılacağı alanı bu iple çevirir. İmparator inşaata bakmaya geldiğinde şaşırır. Çünkü inşaat

arazisi ne demek bir dana derisi yüzlerce dana derisini içine alacak kadar büyüktür.Durumu Fatih'e bildirdiğinde Fatih dana derisinden yaptırdığı ipi gösterir ve şöyle der: "Ben bu ipi dana derisinden eğirttim.Bir fazlası varsa yıkalım." İmparator da yanındakiler de çaresiz susar ve hisarın yapımına izin verirler.

Rumeli Hisarının yapımıHisarın inşaatına 15 Nisan 1452'de

başlanmıştır. İş bölümü yapılarak her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da Fatih Sultan Mehmet bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşasol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa kıyıdaki kulenin yapımına da Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını taşımaktadırlar. Hisarın inşası 31 Ağustos1452'de tamamlanmıştır.

Hisarın yapımda kullanılan keresteler İznik ve Karadeniz Ereğlisi'nden taşlar ve kireç Anadolu'nun değişik yerlerinden ve spoliler (devşirme parça taş) çevre-deki harap Bizans yapılarından temin

eşsiz bir yapıtRumeli Hisarı

47 kimlife

KİM

Life TAN

IYALIM

edilmiştir. Mimar E. H. Ayverdi'ye göre hisarın yapımında yaklaşık olarak 300 usta 700-800 işçi 200 arabacı kayıkçı nakliyeci ve diğer tayfa çalışmıştır. 60000 metrekare alanı kapsayan eserin kargir hacmi yaklaşık 57700 metreküptür.Rumelihisarı'nın Saruca Paşa Halil Paşa

ve Zağanos Paşa adlarında üç büyük ve Küçük Zağanos Paşa ile 13 adet irili ufaklı burcu bulunmaktadır. Zemin katları ile bir-likte Saruca Paşa ve Halil Paşa kuleleri 9 katlı Zağanos Paşa Kulesi ise 8 katlıdır. Saruca Paşa Kulesi'nin çapı 2330 me-treduvar kalınlığı 7 metre yüksekliği ise 28 metredir. Zağanos Paşa Kulesi'nin çapı 2670 metreduvar kalınlığı 570 me-tre yüksekliği ise 21 metredir. Halil Paşa Kulesi'nin çapı 2330 metreduvar kalınlığı 65 metre ve yüksekliği de 22 metredir.Hisarın büyük kuleleri birleştiren çevirme

duvarlarının kuzeyden güneye uzunluğu 250 metredoğudan batıya uzunluğu ise 125 metredir. Dağ Kapısı Dizdar Kapısı Hisarpeçe Kapısı ve Sel Kapısı olmak üzere 4 ana ve Mezarlık Kapısı adlı bir tali kapısı vardır. Güneye bakan kulenin yakınında cephane ve erzak mahzenlerine giden yolların ucunda 2 gizli kapısı da bulunmaktadır. Biri tıkalı iki su mecrası ikisi kaybolmuş üç çeşmesi vardır. Camiden günümüze yalnızca yıkık minaresi kalmıştır.

Rumeli Hisarının OnarımıRumeli Hisarı 1509 Büyük İstanbul

Depreminde büyük zarar görmüş ancak hemen onarılmıştır. 1746 yılında çıkan yangında ahşap kısmı harap olmuştur. Hisar tekrar III. Selim (1789-1807) döne-minde onarılmıştır. Hisarın kulelerini örten ahşap külahlar yıkılınca kale içi küçük ahşap evlerle dolmuştur. 1953 yılında cumhurbaşkanı Celâl Bayar'ın talimatı ile üç Türk bayan mimar Cahide Tamer Selma Emler ve Mualla Anhegger-Eyüboğlu hisarın onarımı için gerekli çalışmaları başlatmış kale içindeki ahşap evler kamulaştırılarak yıkılmış ve restorasyon gerçekleştirilmiştir.

Rumeli Hisarının bugünkü durumuRumeli Hisarı bugün müze ve açık hava

tiyatrosu olarak kullanılmaktadır. Hisar-da açık teşhir yapılmakta sergi salonu bulunmamaktadır. Toplar gülleler ve Haliç'i kapattığı söylenen zincirin bir parçasından oluşan eserler bahçede sergilenmektedir.Rumeli Hisarı ayrıca İstanbul'un Sarıyer il-

çesine bağlı bir semttir. Her yılın yaz döne-minde konserlerin başladığı mekan olarak da bilinir. Ayrıca çok sayıda balık restoranı mevcuttur.

Rumelihisarı Boğaziçi'ndeki ilk Türk köyüdür. 1450 yılında ilk yerleşimin gerçekleştiği ve cami inşa edilip mezar yeri belirlenen bir köydür. Okunan mezar taşlarından en eskisinin üzerinde 1451 tarihi vardır.

Boğaziçi'nin en eski Türk köyü olması nedeniyle Rumelihisarı'nın sınırları geniş tutulmuş ve bu sınırları 1940 yılına kadar korunmuştur. Zamanla yeni yerleşim yerler-inin oluşması üzerine sınırlan daralmıştır. 1950'den sonra Levent, Akatlar, eski Ma-slak Yolu, Etiler ve Baltalimanı'nın bir kısmı Rumelihisarı'ndan ayrılmıştır. Levent, Akat-lar, Etiler Beşiktaş ilçesine bağlanırken, Baltalimanı ile Fatih Sultan Mehmet yerleşim bölgeleri Sarıyer ilçesi içinde yeni muhtarlık olmuşlardır.

Rumelihisarı'nın antik çağdaki ismi Hermanion, Bizans Döneminde ise Lemokopion'du. Ancak Pirhiyas ve Kayon gibi adlarla da anılıyordu. Osmanlılar döneminde ise tarihi hisarın yapılması ile bölgenin adı Rumelihisarı oldu-Osmanlılar döneminde bu yerleşim bölgesine Boğazkesen, Boğazkesen Hisarı, Yenice-hisar ve Yenihisar da deniliyordu.Hermaion (Rumelihisarı) kutsal sayılan ye-

rlerden biriydi. Nedeni ise burada Hennes adak yerinin bulunmasıdır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde

Rumelihisarı'ndan şöyle bahseder: Leb-ideryada dar yerde olup bağsız ve bahçesiz kayalar üzerinde kat kat 1060 kadar hanedir. Üç camii, 11 mescidi, yedi mekteb-i sıbyanı, bir hamamı, 200 dükkânı. Durmuş Dede Tekkesi namında bir tekkesi, yedi kadar Rum hanesi vardır. Ayan ve eşrafı yalı sahibi olup kış günleri İstanbul'da otururlar. Yahudi'si yok, mey-hane ve bozahane dahi bulunmaz. Halkı

Rumelihisarı'na iki tepe hâkimdir. Bunlar Duatepe ile Şehitlik Tepesidir. Şehitlik Tepesine tepe değil sadece Şehitlik denilmektedir. Rumelihisarı

Kalesinin inşasına mani olmak isteyen bir Bizans müfrezesi ile çarpışan ve şehit düşenlerin gömülmeleri üzerine buraya

Şehitlik denilmiştir.

48 kimlife

KİM

Life TAN

IYALIM

balıkçı, kale neferatı, kayıkçı, sair esnaftır. Dağlar üzerinde nazirsiz kiraz bağları vardır ki Hisar kirazı namı ile Rum, Arap ve Acem'de meşhurdur; diyar'ı Acem'de adına Gülnar-ı Rum derler, iki kiraz bir dövme riyal ağırlığında gelmiştir. Rumeli Hisarı'nın önünden akan şeytan akıntısı gayet ciddi akar, göz kapayıp açınca bir gemiyi Kandilli Burnu'na kadar sürer götürür."

Rumelihisarı'na iki tepe hâkimdir. Bun-lar Duatepe ile Şehitlik Tepesidir. Şehitlik Tepesine tepe değil sadece Şehitlik de-nilmektedir. Rumelihisarı Kalesinin inşasına mani olmak isteyen bir Bizans müfrezesi ile çarpışan ve şehit düşenlerin gömülmeleri üzerine buraya Şehitlik denilmiştir.

Rumelihisarı'ndaki tek hamam 1509 yılında yapılmış olup Ali Pertek Sokağı üzerinde idi. Sultan Beyazıd Vakfından olan hamam yıkılmış ve yerine apartmanlar dikilmiştir.

Çeşitli kaynaklarda İstanbul hamamları sayılırken hamamların özelliğine uygun isimler veriliyordu. Bu hamama da 'İiisarlıya Hisar Hamamı' deniliyordu.

Rumelihisarı'nda birçok tarihi eser çeşme var. Rakım Paşa Çeşmesi 1715 tarihinde Ali Pertek Camii yanında, Rakım Mehmet Paşa tarafından babası eski defterdar Yoz İbrahim Efendi adına yaptırıldığı için çeşmeye İbrahim Efendi Çeşmesi de de-nilmektedir.

Amiral Fahri Ergin Sokaktaki Damat İbrahim Paşa Çeşmesi 1860 yılında, Arpacı Çeşme Sokaktaki İbrahim Efendi Çeşmesi 1732 yılında yapılan tarihi çeşmelerdir. Hacı Kemalettin Camii bahçe-si içindeki Benlizade Ahmet Raşit Efendi Çeşmesi de 1777 yılında yaptırılmış tarihi çeşmelerdendir. Rumelihisarı kales-inin denize bakan cephesinde ve kale duvarına bitişik olan çeşme de ismini kaleden almıştır. Kim tarafından ve hangi tarihte yaptırıldığı bilinmiyor.

Rumelihisarı'ndaki en görkemli tarihi eser-lerden biri ikinci Boğaz Köprüsü ayağı altındaki Tophane Müşiri Zeki Paşa (1849-1914) Yalısıdır. 19. yy.ın sonlarında yaptırılan yalı kagir olup, dört katlı ve şato tipini andıran örnek tarihi eserlerdendir. Baltalimanı'ndan Rumelihisarı'na girişte sağdaki görkemli bina, 1913'de yapılmış Yusuf Ziya Paşa Köşkü'dür. Bu köşke halk arasında Perili Köşk denilmektedir. Bu köşk büyük bir holdingin merkez binası olarak kullanılmaktadır.

49 kimlife

KİM

Life MA

GA

ZİN

Muhabir: Gülşah ŞENELFotoğraflar: Zeki SARIELMAS

Ahmet San, Perakende Sektörüne mi Girmeyi Düşünüyor?

Geçtiğimiz günlerde Ahmet San Kim Grup genel merkezinde görüntülendi. Yönetimimizle saatler süren toplantılara katıldı. Toplantılar bittikten sonra mikrofonlarımızı yanıtsız bırakmayan San, ileriki zamanlarda karşılıklı olarak çok güzel işler içerisinde olacağının haberini verdi. Market çalışanlarını ve müşterilerini merak içerisinde bırakan San, konuyla ilgili daha fazla bilgi vermekten kaçındı. Aldığımız duyumlara göre Kim marketle yeni bir proje içerisinde olduğunu öğrendik. Yarışma programlarından da tanıdığımız Ahmet San acaba perakende sektörüne mi girmeyi düşünüyor? Düzenlemiş olduğu yarışmalar ve yapmış olduğunu organizasyonlarda oluğu gibi Kim Marketlerini yıldız yağmuruna mı tutacak? Yılbaşından sonra açılması beklenen Toskana alışveriş merkezinin işletmeciliğini yapacak olan San, bölge halkının yoğun isteği üzerine perakende sektörünün öncü isimlerinde olan Kim Marketlerini seçmeyecekte Kim'i seçecek.

Önümüzdeki günlerde sürpriz gelişmeler bizleri bekliyor olacak. Kim marketleri devamlı olarak değişim ve gelişim sürecinde farklılık yaratmaya devam ediyor. Bu

değişimleri merakla takip etmeye çalışan müşterilerini şaşırtacak. Kim Marketlerinde her an bir ünlü isimle karşılaşabilirsiniz.

Ahmet San'ın organizasyonu karşısında şaşkınlıklarınızı şimdiden görebiliyoruz. Kim'de ünlü yağmuru çok

yakında sizlerle!

Kim’eYakalandılar

50 kimlife

Bebeğiniz inek sütü içtikten ya da peynir veya yoğurt yedikten sonra rahatsız mı oluyor? De-

risinde döküntüler ortaya çıkıyor, kusuyor ya da ishal mi oluyor? O zaman dikkat! Bebeğinizde süt alerjisi olabilir.

Süt alerjisi sıklıkla yaşamın ilk bir yılında görülür. Bu dönemde sindirim sistemi tam olgunlaşmamıştır. Süt alerjisi bulguları, süt veya süt ürünlerinin tüketimini takiben birkaç dakika veya birkaç saat sonra or-taya çıkabilir fakat şiddetli alerji bulguları sıklıkla yarım saat veya bir saat sonra ortaya çıkar. En sık görülen bulgular, kızarıklık, deride döküntüler, mide ve bağırsaklarda rahatsızlık hissi, kusma, ishaldir. Daha az sıklıkta görülmekle birlikte dışkıda kan da görülebilir.

Bazı bebeklerde süt alerjisi, kronik burun tıkanıklığı, öksürük, hırıltılı solunum veya nefes almada güçlük şeklinde bulgu ver-ebilir. İnek sütü veya süt ürünü alımını taki-ben ağız çevresinde şişlik, kaşıntı, ürtiker şeklinde döküntü olabilir. Egzama yapabil-ir. Eğer bebeğinizde inek sütü alerjisinden şüphe ediyorsanız, bunu mutlaka çocuk doktorunuzla paylaşmalısınız. Bebeğiniz süt ve süt ürünü alımını takiben morarıyorsa, soluk ve halsizse, tüm vücudunu kaplayan ürtiker şeklinde deriden kabarık döküntüleri varsa, boyun ve baş bölgesinde ani şişlik

oluşmuşsa ve kanlı ishal varsa, doktorunuza veya acil servise hemen başvurmalısınız.

İnek sütü alerjisinin tedavisinde, bebek sadece anne sütü alıyorsa, öncelikle an-nenin diyetinden süt ve süt ürünleri çıkarılır. Bebeğiniz anne sütü almıyor mama ile besleniyorsa, doktorunuzun önerdiği hi-drolize proteinden oluşan hipoalerjenik mama kullanılmalıdır. Bebeğiniz ek gıda alma döneminde inek sütü alerjisi be-lirtileri gösterirse, bu dönemde süt ve süt ürünleri bir süre diyetten çıkarılır ve alerji

bulgularının gerileyip gerilemediği kontrol edilir. Daha sonraki dönemde doktorunu-zun önerisi ile tekrar az miktarda süt ve süt ürünlerine başlayıp, alerjik bulguların tekrarlama olasılığı gözden geçirilmelidir.

Bir yaşın üstünde süt alerjisi olan çocukların peynir, yoğurt, dondurma ve süt içeren yiyeceklerden kaçınması gerekir. Bu çocuklarda soya sütü denenebilir fakat soya sütü alerjisi ve inek sütü alerjisinin bir arada olabileceği de unutulmamalıdır. Bu durumda ise çocuk doktorunuz, çocuğunuz için uygun süt ürününe karar vermede size yardımcı olacaktır. Çocuk doktorunuz aler-jinin şiddetine göre antihistaminik içeren ilaçlar verebilir. Eğer çocuğunuz solunum yolları ile ilgili alerji şikayeti veriyorsa astıma karşı ilaçlar denenebilir.

Tedavinin en önemli kısmı diyetten süt ve süt ürünlerinin çıkarılmasıdır. Çoğunlukla süt alerjisi iki veya beş yaşa kadar sürebilir. İnek sütü alerjisini önlemek için yenidoğan bebek, en az 4 ay, ideal olarak 6 ay ka-dar anne sütü almalı, ek gıdalara geçiş döneminde, özellikle de ailede yoğun aler-jik bir hikayesi varsa, yeni ek gıdalar adım adım ve 2 hafta aralarla başlanmalıdır.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Aylin ŞimşekKaynak: Çocuğum ve Ben Dergisi

Bebeğiniz inek sütü içtikten ya da peynir veya yoğurt yedikten sonra rahatsız mı oluyor? De-

risinde döküntüler ortaya çıkıyor, kusuyor ya da ishal mi oluyor? O zaman dikkat! Bebeğinizde süt alerjisi olabilir.

Süt alerjisi sıklıkla yaşamın ilk bir yılında görülür. Bu dönemde sindirim sistemi tam olgunlaşmamıştır. Süt alerjisi bulguları, süt veya süt ürünlerinin tüketimini takiben birkaç dakika veya birkaç saat sonra or-taya çıkabilir fakat şiddetli alerji bulguları sıklıkla yarım saat veya bir saat sonra ortaya çıkar. En sık görülen bulgular, kızarıklık, deride döküntüler, mide ve bağırsaklarda rahatsızlık hissi, kusma, ishaldir. Daha az sıklıkta görülmekle birlikte dışkıda kan da görülebilir.

Bazı bebeklerde süt alerjisi, kronik burun tıkanıklığı, öksürük, hırıltılı solunum veya nefes almada güçlük şeklinde bulgu ver-ebilir. İnek sütü veya süt ürünü alımını taki-ben ağız çevresinde şişlik, kaşıntı, ürtiker şeklinde döküntü olabilir. Egzama yapabil-ir. Eğer bebeğinizde inek sütü alerjisinden şüphe ediyorsanız, bunu mutlaka çocuk doktorunuzla paylaşmalısınız. Bebeğiniz süt ve süt ürünü alımını takiben morarıyorsa, soluk ve halsizse, tüm vücudunu kaplayan ürtiker şeklinde deriden kabarık döküntüleri varsa, boyun ve baş bölgesinde ani şişlik

oluşmuşsa ve kanlı ishal varsa, doktorunuza veya acil servise hemen başvurmalısınız.

İnek sütü alerjisinin tedavisinde, bebek sadece anne sütü alıyorsa, öncelikle an-nenin diyetinden süt ve süt ürünleri çıkarılır. Bebeğiniz anne sütü almıyor mama ile besleniyorsa, doktorunuzun önerdiği hi-drolize proteinden oluşan hipoalerjenik mama kullanılmalıdır. Bebeğiniz ek gıda alma döneminde inek sütü alerjisi be-lirtileri gösterirse, bu dönemde süt ve süt ürünleri bir süre diyetten çıkarılır ve alerji

bulgularının gerileyip gerilemediği kontrol edilir. Daha sonraki dönemde doktorunu-zun önerisi ile tekrar az miktarda süt ve süt ürünlerine başlayıp, alerjik bulguların tekrarlama olasılığı gözden geçirilmelidir.

Bir yaşın üstünde süt alerjisi olan çocukların peynir, yoğurt, dondurma ve süt içeren yiyeceklerden kaçınması gerekir. Bu çocuklarda soya sütü denenebilir fakat soya sütü alerjisi ve inek sütü alerjisinin bir arada olabileceği de unutulmamalıdır. Bu durumda ise çocuk doktorunuz, çocuğunuz için uygun süt ürününe karar vermede size yardımcı olacaktır. Çocuk doktorunuz aler-jinin şiddetine göre antihistaminik içeren ilaçlar verebilir. Eğer çocuğunuz solunum yolları ile ilgili alerji şikayeti veriyorsa astıma karşı ilaçlar denenebilir.

Tedavinin en önemli kısmı diyetten süt ve süt ürünlerinin çıkarılmasıdır. Çoğunlukla süt alerjisi iki veya beş yaşa kadar sürebilir. İnek sütü alerjisini önlemek için yenidoğan bebek, en az 4 ay, ideal olarak 6 ay ka-dar anne sütü almalı, ek gıdalara geçiş döneminde, özellikle de ailede yoğun aler-jik bir hikayesi varsa, yeni ek gıdalar adım adım ve 2 hafta aralarla başlanmalıdır.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Aylin ŞimşekKaynak: Çocuğum ve Ben Dergisi

süt alerjisine dikkat!bebeklerde

KİM

Life BEBEK BİLG

İ

51 kimlife

süt alerjisine dikkat!Bazı bebekler ağzında dişle

doğarken, bazıları da bir yaşına gelene dek hala diş çıkarmamış

olabilir. Bu bebeklerin ikisi de genel-likle rastlanan durumlar olmasalar da, ikisinde de telaş edilecek bir durum söz konusu değildir. Bebekler, ilk dişleri olan süt dişlerini 6 aylıktan itibaren çıkarmaya başlarlar. İki buçuk yaş civarında hemen hemen tüm süt dişlerine kavuşmuş olurlar ve 6 yaşına geldiklerinde de süt dişlerini bırakıp yerine yeni ve kalıcı dişlere geçiş sürecine girerler. Tabi ki bu dönemler be-bekten bebeğe değişiklik gösterebilir; 3 - 4 aylıkken diş çıkarmaya başlayan be-bekler de olabilir. Bu, genellikle kalıtım yoluyla anne babadan geçen bir özel-liktir. Yani sizin dişleriniz erken çıkmışsa, büyük olasılıkla bebeğinizinkiler de erken çıkacaktır.

Diş Çıkarma BelirtileriHer bebeğin gelişim şekli aynı olmadığı

gibi diş çıkarma dönemleri de birbirinin aynı değildir. Bazı bebekler için bu süreç oldukça ağrısız ve rahat geçerken; bazıları için de son derece huzursuz ve ağrılı olur.Bu bebeklerde kilo kaybına rastlanması

da muhtemeldir. Bebeğin diş çıkarmaya başlaması ile birlikte çok fazla olma-sa da ateş görülebilir. Bununla birlikte

huysuzluğun artması, gece uyanma ve ağlama seansları, salya ve tükürükte artış diş çıkarma dönemlerinde en çok rastlanan durumlardır.Kendilerini oldukça huzursuz hisset-

tikleri bu dönemde bebekler, sürekli olarak rahatlatılmaya ve yatıştırılmaya ihtiyaç duyarlar.Bunların dışındaysa;*Ateş ve ishal *İştahsızlık ve beslenmeyi reddetme *Ağız çevresinde döküntüler *Ellerini ısırma *Hafif öksürük *Her şeyi ağzına götürme isteği *Yüzde ve boyun çevresinde kaşıntı gibi

belirtilere de sıklıkla rastlamak mümkündür. Tüm bu şikayetler diş çıkarmaya

bağlanabilir, ama bu tarz problemler sık sık yaşanıyorsa, bunları dişe bağlamadan önce bir doktora danışmak yararlı olacaktır. Unutmayın, diş çıkarmak bebek için gergin bir dönem olabilir, ama onu hasta etmez.İshal, ateş (38 derece ve üstü) gibi be-

lirtiler diş çıkartma ile aynı anda başlayan farklı bir hastalığın belirtileri olabilir. Çünkü oldukça hassas bir dönem geçirmekte olan bebekler, diş çıkartırken hastalıklara malesef daha yatkındırlar.

Neler yapabilirsiniz?*Kucaklayın: Bu sıkıntılı döneminde

bebeğinizi rahatlatmak için onu daha sık kucağınıza alıp daha fazla okşayın. Sıkıntısını anladığınızı ve yanında olduğunuzu hissetmesini sağlayın.

*Diş halkası / diş kaşıyıcısı kullanın: Uy-gun bir diş kaşıyıcı (ürünün plastik ve boyalı olmamasına dikkat edin) ya da havuç gibi çiğ sebzeler bebeğinizi rahatlatabilir. Fakat ne yapılırsa yapılsın, bazı bebekler için en güzeli kendi parmaklarını kullanmak olacaktır. Dikkat! Bebeğinize kemirme-si için bir şey verirseniz, akciğerlerine kaçırmaması için oturur pozisyonda

olmasına dikkat edin ve mutlaka yanında bulunun.

*Diş jeli kullanın: Diş etlerini hafifçe uyuşturmak için doktor önerisiyle verilen diş jellerinden, beslenme önceleri diş etlerine sürebilirsiniz. (4 aylıktan küçük bebeklerde kullanılmamalıdır.)

*Masaj yapın: Bebeğinizin diş etlerine hijyenik ve soğuk bez ile masaj yapabil-irsiniz.

*İlaç kullanımı: Şayet bebeğinizin ateşi ve ağrısı yoğunsa; hemen doktorunuza danışın. İhtiyaç duyulursa, ilaç konusunda gerekli yönlendirmeyi yapacaktır.

*Fırçalayın: Bebeğinizin süt dişleri tamamlandığında 10 altta 10 üstte ol-mak üzere toplam 20 dişe sahip olacak. Hepsi tamamlanmamış bile olsa dişlerini ne kadar erken fırçalamaya başlarsanız, fırçalama alışkanlığının gelişmesi ve diş sağlığı açısından o kadar faydalı olacaktır. Fırçalamayı bir oyun haline getirin ve ona iyi bir örnek olun. Kullanmanız gereken diş fırçası ve diş macunu için diş doktorunuza danışın.

*Şeker ve tatlıdan kaçının: Bebeğiniz süt dışında başka besinler tüketmeye başladığında, minicik ve bembeyaz süt dişlerinin uzun süreli sağlığı için, tatlı ve şeker yerine meyve, çiğ sebze gibi besinler tercih edin. Çocuğunuzu gazlı içecekler, yumuşak şekerlemeler, lolipoplar ve taze olmayan meyve sularından mümkün olduğunca uzak tutun.

dişleri çıkıyorbebeğimin

KİM

Life BEBEĞİM

52 kimlife

Bebeğin aşıları ne zaman başlar? Bu aşılar nelerdir? Bebeğin aşıları doğar doğmaz

başlayacak, anneyle birlikte hastaneden taburcu edilmeden önce ilk Hepatit B aşısı yapılmış olacaktır. Bunun ikincisi 1 ay sonra, üçüncüsü ise ikinciden 5 ay sonra yapılacaktır. 2 ayını dolduran bebeğe, BCG ve karma, çocuk felci aşıları yapılacak, karma aşı 4-6 haftalık aralarla toplam 3 doza tamamlanacaktır. Doktorunuz karma aşıyla birlikte menenjit aşısının yapılmasını da önerecektir. Be-bek ilk 6 ayını doldurunca, aşı sıklığı da azalacaktır. 9 ayda kızamık, 15 ayda kızamık- kızamıkçık- kabakulak, 18 ayda karma, çocuk felci, menenjit aşısının tekrarı (rapel) yapılacaktır. Doktorunuzun önerisi-yle, 1 yaşı dolunca suçiçeği, 2 yaşı dol-unca Hepatit A aşıları da yapılabilir.

Aşıyla korunulabilen hastalıklar neler-dir? Verem, Kızamık, Hepatit B, Çocuk felci,

Kızamıkçık, Suçiçeği, Difteri, Kabakulak, Zatürre, Boğmaca, Hemofilus influenza menenjiti, Tetanoz, Hepatit A.

Aşıların yan etkisi var mıdır? Evet, her ilaçta olduğu gibi aşıların da yan

etkileri vardır. Ancak, bunlar çoğunlukla hafif yan etkilerdir. Çocuğu koruduğu ölümcül hastalıklar düşünülünce, aşıların hafif yan etkileri çok da önemli değildir. Aşı sonrası, aşı yerinde şişlik, kızarıklık, ağrı, hafif ateş, döküntü görülebilir. Dokto-runuz, bebeğin aşı sonrası dönemi rahat atlatması için bazı önerilerde bulunacaktır. Aşı sonrası ciddi yan etkilerin görülme riski ise, aşılanmamış kişinin hastalığa yakalan-ma riskine göre çok çok düşüktür.

Aşının bir dozu unutulur da günü geçerse ne yapılmalı? Aşının doz aralıklarının önerilenden uzun

olması, aşıya olan yanıtı azaltmaz. Böyle bir durumda, yeniden başlamak gerekmez, aşılama programına kaldığı yerden devam edilir.

Aynı anda birkaç aşı yapılabilir mi? Evet, günümüzde kombine aşılar birden

fazla aşıyı tek bir enjektörde içerirler. Böylece, yan etki riski artmadan, tek bir iğne ile birden fazla hastalığa karşı

bebeklerde aşıbütün aşılar yapıldı mı?

KİM

Life BEBEKLERD

E SAĞ

LIK

53 kimlife

KİM

Life BEBEKLERD

E SAĞ

LIK

bebeklerde aşı

aşılanma sağlanır. Bazen de aynı enjektörde karıştırılamayan farklı aşılar, farklı yerlerden uygulanabilir. Bu şekilde de yan etki görülme sıklığı artmamaktadır.

Hasta çocuğa aşı yapılır mı? Ateşsiz basit bir üst solunum yolu en-

feksiyonu veya ishal aşı yapılmasına engel değildir. İyileşme dönemind-eki bir hastalık veya çocuğun antibi-yotik kullanıyor olması da aşıya engel değildir. Bu konuda kararı, aşı öncesi çocuğunuzu muayene eden doktoru verecektir.

Verem aşısı doğumda mı yapılır? Birkaç yıl öncesine kadar öyleydi.

Ancak, yeni doğan döneminde daha fazla yan etkiye yol açtığı görülünce, son yıllarda bebeğin iki ayı dolduktan sonra yapılıyor.

Verem aşısının yapıldığı yerde nel-er görülebilir? Verem aşısı 2 aylık bebeğin sol om-

zuna yapılacaktır. Birkaç hafta içinde aşı yerinde şişlik, ardından kabuklan-ma olacaktır. Bazen kabuk kalkıp ka-nayabilir veya akıntı olabilir. Aşı yeri, ciltte iz bırakıp iyileşir.

BCG (verem) aşısından sonra ne za-man iz oluşur? BCG sonrası genellikle 6-8 hafta

içinde aşı yerinde iz oluşur. Bazen bu süre 3-6 ayı da bulabilir. Ancak, iz oluşmasa da vücudun bağışıklık sistemi aşıya yanıt vermiş olabilir. Bu durumda, aşının etkisi ppd denilen cilt testi ile kontrol edilir.

Sarılık aşısı olan bebek sarılık geçirir mi? Yenidoğanlara, doğumdan sonra ilk

yapılan aşı Hepatit B aşısıdır. Bu aşı, bebeği ciddi bir mikrobik sarılık türü olan Hepatit B'den korur. Ancak, yenidoğan döneminde sık görülen fizyolojik sarılığın bununla ilgisi yoktur, mikrobik bir olay değildir. Bu nedenle, Hepatit B aşısı olsa da bebeğiniz yenidoğan sarılığı geçire-bilir.

Hepatit B aşısı sonrası kan testi yap-mak gerekir mi? Hepatit B aşısı sonrası, aşının tutup

tutmadığına dair kan testi ( anti HB s) bakılması herkes için gerekli değildir. An-cak, eğer aşılanan çocuğun annesi HB s pozitif ise ( sarılık mikrobunu taşıyorsa ), veya çocuğun bağışıklık sisteminin normal

çalışmasına engel olacak bir hastalığı var-sa bakılması uygun olacaktır.

Hepatit B aşısının koruması ne kadar sürer? Tekrar doz gerekir mi? Yapılan uzun dönemli çalışmalarda,

aşısı tamamlanan kişilerde bağışıklık sis-temi belleğinin en az 15 yıl korunma için yeterli olduğu saptanmıştır. Bu sürede veya sonrasında, kanda koruyucu antikor düzeyleri saptanamayacak kadar düşse de, bağışıklık sisteminin belleği mikro-pla karşılaşma durumunda koruyucu tepki verecektir. Bu nedenle, günümüz bilgileri-yle tekrar doz önerilmemektedir.

Menenjit aşısı olan menenjit geçirmez mi? Ne yazık ki, hayır. Kısaca menenjit aşısı

olarak adlandırdığımız aşı, aslında He-mofilus İnfluenza adlı bir bakteriye karşı geliştirilmiş bir aşıdır. Bu bakteri, 6 yaş altında menenjitin en sık sebebidir, ama başka menenjit etkenleri de vardır. Aşılı kişi, bu diğer etkenlerin yol açtığı bir me-nenjite yakalanabilir. Neyse ki, olayın bir de iyi yanı var; Hemofilus influenza,

çocuklarda menenjit dışında pek çok ciddi enfeksiyona daha yol açabilir, aşıyla tüm bunlardan ko-runmak mümkün olacaktır.

Menenjit aşısı kaç doz yapılır? Menenjit aşısının kaç doz

yapılacağı, başlangıç yaşına göre değişir. Eğer, bebeğe karma aşıyla birlikte 2 aylıkken menenjit aşısı da başlanırsa, ilk 6 ayda 3 doz, 1 yıl sonra da tekrar dozu olarak toplam 4 doz yapılır. Eğer, 6-12 ay arası başlanırsa, önce 2 doz, sonraki yıl da hatırlatma dozu olarak toplam 3 doz olacaktır. Eğer ilk 1 yaş içinde yapılmazsa, 1 yaş sonrası tek bir doz yeterli olacaktır.

Aşı sonrası bebeğime banyo yaptırabilir miyim? BCG (verem aşısı) dışındaki

diğer tüm aşılar, bebeğin banyo yapmasına engel değildir. Ancak; BCG sonrası aşı yerine 3 gün su değmemesi gerekmektedir.

Aşılama Yapılamayan DurumlarÖzellikle canlı aşı uygulamasının

sakıncalı olduğu durumlar arasında ateş,ishal,genel bitkinlik,enfeksiyon hastalıkları,kalp hastalıkları,gebelik ve bebeğin erken doğmuş olması olabilir.Kortizon tedavisi görenlere aşı uygulanmaz. Çünkü kortizon

bağışıklık sistemini etkileştirerek aşının içindeki maddeye karşı vücudun antikor üretmesini önler.

Dr.Nilüfer TOPRAKÇIÇocuk Sağlığı ve Hastalık Uzmanı

54 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

uğur böceğiuç uç

55 kimlife

KİM

Life HA

YVAN

LAR A

LEMİ

Çocukluğumdan beri hep mer-ak etmişimdir uğurböceği gördüğümüzde neden hep sevinir

hemen dilek tutarız? Bu hayvancağıza ned-en uğurböceği diyoruz? Çocukluğumuzda beklide bizleri en çok sevindiren ma-sum bir durumdur uğurböceği görmek ve onunla oynamak. Bir çoğumuz yıllarca uğurböceğini görünce sevindik ve hemen dilek tuttuk. Yıllardır uğuruna inandığımız bu sevimli böceğin uğuru nerede peki? Merak ettim ve araştırdım bakın neler bul-dum;

Uğur böceklerinin uğuruna inanan tek toplum değilmişiz meğer. İlginçtir, Orta Avrupa'da eline uğur böceği konan kızın evleneceği, Kuzey Avrupa'da ki bazı ülkel-erde ise üzerine uğur böceği konan kişinin dileklerinin gerçekleştireceği inancı aynı bizde ki gibiymiş...

Böceğin uğuruyla ilgili şöyle bir ri-vayet var. Zamanın birinde bahçeleri zararlı böcekler istila etmiş. İnsanlar ça-resizlik içinde zararlılarla nasıl mücadele edeceğini bilemezken uğur böcekleri ortaya çıkıvermiş. Bitkilere musallat olan ne kadar zararlı varsa hepsini yiyerek yok etmişler. İnsanlık o günden sonra bu böceği uğurlu kabul etmiş...

Uğur böcekleri birçok tarım ürününe zarar veren yaprakbitlerini yiyerek beslendiği ve yaşamları boyunca yaklaşık 5000 yaprak-biti yediğini söylüyor kaynaklar.

Rivayet doğru olsun olmasın insanlığa bu kadar faydası olan bir böcek zaten uğurlu sayılmaz mı?Uğur böceklerinin ömrü uzundur. Bir yaz

böceği olduğundan kışa gelindiğinde ağaç kovuklarında kışın geçmesini bekler-ler. Bazen de sürüler halinde pencere kenarlarına doluşup soğuktan korunmaya çalışırlar. Uğurböceklerinin üstlerinde ki benekler her zaman ilgi çekmiştir. Kimileri bunları onların yaşını gösterdiğini söylese de dünyada üç binden fazla türü olan uğurböceklerinin benekleri tamamen ait oldukları türe bağlıdır. Gelin böceği ya da uç uç böceği denilen uğurböceklerini olurda şehir parklarında veya bahçeler-inde görürseniz bir dilek tutmayı ve onun şarkısını söylemeyi unutmayın...

Sema GÜR

Büyük bir kısmı renklidir. Üst kanatları kırmızı ya da sarı üzerine siyah noktalı ya da tersi, yani siyah zemin üzerine

kırmızı ya da sarı desenlidir. Tropiklerde mavi ve yeşil renklerine de rastlanır. Boyları yaklaşık 0,5 cm. olan bu familyaya ait hayvanların yarım küre şeklinde görünen vücutları çok tipiktir. Nadiren hafifçe oval olurlar. Ancak asya'daki bazı türler 1 cm.'nin üzerine çıkar. Ülkemizde coc-cinella septumpunctata, adalia bipunctata ve coccinella quinquepunctata en yaygın olanlarıdır. Renkleri ve şekilleri tarafından halkımızca sevilir ve uğurlu sayılırlar.

Epilachninae altfamilyası hariç, diğerlerinin hepsi yararlı böceklerdir. larvaları ve erginleri yaprak bitlerini ve koşnilleri büyük sayıda yedikler-inden biyolojik mü-c a d e l e d e

kullanılır. birkaç türü larva iken yaprakbiti, ergin iken öncelikle mantar yerler.

İyi uçarlar, rahatsız edildiklerinde yere düşerler ve çok defa bacaklarını vücu-da toplayarak ölü taklidi yaparlar. Kışı birçoğu bir arada ergin olarak geçirirler. İlkbaharda yumurtalarını yaprakların altına ya da kabukların yarıklarına bırakırlar. Larvaları yumuşak derili, çok defa renkli desenli, çok hareketlidir. Genellikle dört defa deri değiştirirler. Gelişme süreleri 30-60 gündür. Senede iki döl verirler. Yu-murtalar çoğunluk yaprakbiti kolonilerinin civarına bırakılır. Larvalarda negatif ve pozitif geotaksi çok iyi gelişmiştir. Baharın gelmesiyle birlikte bahçeleri dolduran uğur böcekleri bitkilere zarar veren yaprak bitlerinin düşmanıdır. Bir uğur böceği hayatı boyunca yaklaşık 5.000 tane bitki zararlısı yer. Uğur böcekleri kırmızı, sarı, pembe, portakal renginde olabilir. Vücutlarında genellikle benekleri bulunur. Uğur böceklerini parlak renkleri onların düşmanlarından korunmasına yardım eder. Parlak renkli canlılar genellikle ze-hirli olurlar. Onların parlak renklerini gören düşmanları zehirli olduklarını düşünerek uğur böceklerinden uzak durur. Bir uğur böceği rahatsız edildiğinde kötü bir koku salgılayarak düşmanını kendisinden uzaklaştırır.

56 kimlife

KİM

Life BESLENM

E

Meme kanseri nedir?Meme organı her iki cinste

de varolan ve göğüs kafesinin ön duvarı üzerinde ve kasların

önünde yerleşen, üzeri cilt ile kaplı, yağ ve bağ dokularından zengin olup bazı hormonlardan etkilenerek büyüme yeteneğinde olan bir çift yapıdır. Yağ ve bağ dokularının arasında süt üretme yeteneğinde olan dokulardan oluşan meme, kan damarları ve lenf yapıları açısından oldukça zengin bir yapıdır. Erkeklerde büyümeyen ve bilinen her-hangi bir fonksiyonu olmayan memeler, bayanlarda buluğ çağında kadınlık seks hormonlarının etkisi ile büyümekte ve gebeliğin getirdiği bazı değişiklikler ile süt üretmektedirler. Kişisel ve çevresel faktörlerin etkisi ile

meme yapısının içerisinde yer alan ve yukarıda sözü edilen dokulardan herhangi birinin hücre çoğalmasında anormal değişikliklerin oluşması ve bu hücrelerin normal işlevlerini kaybedip sadece hızlı büyüme ve çoğalmaya başlaması, kanser dokusunun oluşumuna yol açmaktadır. Dolayısıyla meme kanserinin her iki cinst-ede görülme olasılığı mevcut olmasıyla bir-likte, memenin derisi, yağ ve bağ dokusu, süt üreten yapıları, lenf ve kan damarlarının yapısından kaynaklanabilmektedir. Yine de klasik olarak alışık olduğumuz meme kanseri, memenin süt üreten dokuları ve süt kanallarından kaynaklanan kanser türleri akla gelmektedir.

Risk faktörlerinden bahseder misiniz?Meme kanserinin oluşma mekanizmaları

günümüzde halen tam olarak anlaşılmamış olsa da bu kanser türü tüm kanserlerin arasında en çok araştırılan ve en iyi anlaşılan kanserlerden biridir. Oluşum nedenlerini kişisel ve çevresel faktörler olmak üzere iki başlık altında incelemek gerekmektedir.Kişisel faktörlerin başında tabii ki kadın

olmak gelmektedir. Bayanlarda meme kanserinin görülme sıklığı erkeklerden çok daha fazladır. Yaşın ilerlemesiyle meme kanserine yakalanma riski artmaktadır. Meme kanserine yakalanma olasılığı buluğ çağında başlar ve giderek ar-

tar ancak elli'li yaşlardan sonra bu risk ciddi bir şekilde artar ve yaşlandıkça artan bir şekilde devam eder. Kadınlık hormonlarından östrojenin meme dokusu üzerindeki etkisi ile kanserin oluştuğu ka-bul edilmektedir. Dolayısıyla hormona maruz kalma süresi ve sıklığının artmasıyla bu risk artış göstermektedir. Erken yaşta adet görmeye başlayan veya çok geç yaşlara kadar adet görmeye devam eden bayanlar, ayrıca sık aralıklarla adet gören bayanlarda meme kanserinin gelişme şansı daha fazladır. Ailesel olarak meme kanserine yakalanma oranı yüksek olan bayanlarda risk daha fazladır ve meme kanserine yakalanan akrabanın sayısı ve yakınlık derecesi arttıkça bu risk de artış göstermektedir. Meme biyopsilerinde meme kanserine dönüşebilen dokuların tespiti veya mamografide memenin sert ve yoğun oluşunun belirlenmesi de riski arttırır. Obezite de riski arttıran faktörlerdendir. Ayrıca hiç doğurmamak ve ilk tam gebelik canlı doğumun 30 yaşından sonra olması da meme kanseri riskini artırmaktadır. Çevresel faktörlere gelince, menapoz

sonrası dönemde horman replasman te-davisi görenlerde meme kanseri görül-me sıklığı artmaktadır. Sigara kullanımı akciğer kanserinde olduğu kadar direkt bir etkiye sahip olmasa da diğer bir çok kans-er türünde olduğu gibi riski arttırmaktadır. Düzenli ve günlük olarak alınan alkol da meme kanserine yakalanma riskini arttıran faktörlerden sayılmaktadır. Hayvansal yağ

meme kanserinde uzman görüşü

57 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

meme kanserinde

tüketimi ağırlıklı beslenme, taze meyve ve sebzedan fakir beslenme şekli de meme kanseri riskini artırır. Hareketsizlik, toksik maddelere maruz kalmak, şişmanlık, me-mede çok sayıda kist ve kitlelerin varlığı gibi birçok sebebi daha düşük olasılıklarla meme kanserinin oluşumundan sorumlu tutmaktayız.

Meme kanseri riski azaltılabilir mi? Nasıl?Evet, genetik, ailesel ve fiziksel özellikler-

imizi değiştirme şansımız yok ancak çevre-sel faktörlere müdahale etme olanağımız mevcuttur. Örneğin kilo almama ve özel-likle menapoz yaşından sonra ideal vücut kilosuna yakın durmanın meme kanserine yakalanma riskini azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca özellikle genç yaşlarda düzenli olarak spor yapan kadınların meme kan-serine yakalanma riski daha düşüktür. Sigara, alkol ve aşırı kafein tüketimin-den uzak durmak da koruyucu etkiye sa-hiptir. Kadınlık hormonu içeren ilaçların kullanımını azaltmak veya kısıtlamak da önemlidir. İlk tam gebelik canlı doğumun 30 yaşından önce olması özellikle 20 yaşlarında olması, menapoz sonrasında hormon replasman ilaçlarından sakınmak da meme kanseri riskini azaltmaktadır. Aynı şekilde emzirmenin de meme kanser-inin oluşumu karşısında koruyucu bir etkiye sahip olduğunu bilmekteyiz.

Nasıl önlenir?Meme Kanserin tam olarak önlemek

günümüzün tıp bilimi dahilinde neredeyse imkansızdır, ancak riski belirlemek ve buna göre bazı önlemler almak, takip programlarını belirlemek ve bazı koruyucu girişimlerde bulunmak mümkündür. Ailesel Meme kanserine neden olan bazı genetik yapılar insanın genetik şifresinin çözülmesi ile belirlenmiş ve ailesinde (sülalesinde) meme kanserine sık rastlanan kadınlara genetik danışmanlığı merkezlerine baş vurarak risklerini belirlemelerini tavsiye et-mekteyiz. Riski yüksek olan bayanlara 18 yaşından sonra evlenip doğum yapmaları ve emzirmeleri konusunda daha duyarlı olmaları tavsiye edilmektedir. Sigara, alkol ve kafeinden uzak durmaları, doğum kontrol yöntemi olarak hormona dayalı yöntemlere (doğum kontrol hapları, deri altına yerleştirilen çubuklar veya hormon içeren spiraller) baş vurmamaları, dengeli beslenme ve ideal kilolarını korumaları ve mutlaka spor yapmaları önerilmektedir. Yine bu bayanların düzenli takiplerine daha özenli bir şekilde devam etmeleri ger-ekmektedir. Takipler sırasında saptanan anormal durumlara karşı duyarlı olmaları

ve doktorlarının önerisi doğrultusunda görüntüleme testlerinden geçip gereğinde biyopsi yaptırmaktan kaçınmamaları ger-ekmektedir. Riski çok yüksek olarak tespit edilen bayanlarda ise önlem kimyasal olarak kadınlık hormonunun vücut üzer-indeki etkisini azaltmak süretiyle erken me-napoz oluşturmak ve hatta daha da ileri giderek operasyon ile koruyucu amaçla memelerin alınmasının önerildiği durum-lara rastlamak mümkün.

Meme kanseri nasıl erken belirlenebil-ir?Diğer birçok hastalıkta olduğu gibi

her şeyden önce toplumun genelinde bayanların bilgilendirilmesi erken tanıyı koyma konusundaki en önemli adımdır.

Ergenlik çağından itibaren tüm bayanlar ve hatta erkekler meme kanseri ve belirtil-eri konusunda bilgilendirilmeli, muayene teknikleri, kontrol aralıkları ve risk faktörl-eri hakkında eğitim almalarını sağlamak gerekir. Ancak bu aşamadan sonra meme kanseri takip ve tarama programları sağlıklı bir şekilde işlemeye başalar ve çok sayıda erken tanı ile kesin tedavi idealini yakalamak mümkün olmaktadır. Bayanlar kendini muayene etmeyi

öğrenmeli ve düzenli aralıklarla dok-tor muayenesi ve gereken görüntüleme tetkiklerinden geçmelidirler. Şüpheli her belirti için doktora baş vurmalı en ufak belirtinin varlığında memenin filmleri ( ma-mografi, ultrasonografi ve hatta gereğinde MRI ) çekilerek bu aşamada saptanan kitlelerin ince veya kalın iğneler yardımıyla biyopsilerinin yapılması, gereğinde açık cerrahi tekniklerle kitlenin bir kısmı veya tamamnının çıkarılarak patolojik değerlendirilmesi erken tanı için büyük öneme sahiptir.

Kadınlar kendi kendilerine nasıl muy-ane edebilir? Ne kadar sıklıkla kontrol edilmelidir?Sıradan ve yüksek riske sahip olmayan

bayanların 20 yaş itibariyle meme muaye-nesini öğrenmeleri ve her ay bir defa ter-cihen adetten temizlendikten sonra kend-ilerini muayene etmeleri gerekmektedir. 30 yaşından sonra 2-3 yılda bir doktor muayenesi ve gereğinde meme ultrasono-grafisi gibi görüntüleme teknikleri ile kon-trolleri yapılmalıdır. Bu arada kendilerini

Memenin ucundaki çekilmeler ve içe çökmeler özellikle önemli bir işarettir. Memede veya koltuk altında ele gelen kitle ve sertlikler

en önemli bulgudur. Ayrıca özellikle kanlı olabilen

meme ucundan gelen akıntılara da dikkat etmek gerek.

58 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

muayenede saptadıkları her yeni bulgu için derhal doktorlarına baş vurmaları ger-ekmektedir. 40 yaşından itibaren her ay kendini muayene etmelerine ilaveten her yıl mutlaka bir defa doktor muayenesinden geçmeli ve yine mutlaka mamografi çek-tirmeleri gerekmektedir. Yüksek risk sahibi kadınlar için doktorları tarafından daha sıkı takip programları belirlenebilmektedir.Muayene görmekle başlar ve genellikle

aynanın karşısında memenin ve meme cildinin şekli, görünümü, rengi ve simetrisi değerlendirilir. Bunun için kolların değişik pozisyonları mesela eller havada, eller belde veya elle rahat sarkıtılıken aynaya bakılmalıdır. Memenin elle muayenesi için sırt üstü yatar pozisyonu tercih edilmeli ve bir el başın altında iken diğer el ile karşı tarafın memesi muayene edilir. Parmak uçları ile dairesel hareketler yaparak meme dokusuna hafif bastırılır ve elin altında hissedilen kitleler (sertlikler araştırılır). Parmakların arasında veya avuç içinde meme dokusunun sıkıştırılması şeklinde yapılan bir muayene normal meme dokusu-nun yalancı bir kitle olarak algılanmasına yol açabilmektedir. Koltuk altı muayenesi için en iyi pozisyon bir masanın arkasına oturarak kolu hiç kasmadan masaya bırakmak ve diğer elin parmaklarıyla karşı tarafın koltuk altını herhangi bir şişlik ve sertlik açısından araştırmak ve daha aynı işlemi diğer koltuk altı için tekrarlamak şeklindedir.

Muayene sırasında fark edilebilecek değişiklikleri sıralayabilir misiniz?Her şeyden önce memenin görüntüsü

önemlidir. İki meme arasında daha önce var olmayan ve yeni ortaya çıkan çap veya simetri (görüntüde eşitlik) farkı önem-senmelidir. Memenin cildinde ortaya çıkan renk değişiklikleri, çökme veya çekilmeler ve cildin kabalaşarak portakal kabuğu görünümünü alması önemlidir. Memenin ucundaki çekilmeler ve içe çökmeler özel-likle önemli bir işarettir. Memede veya kol-tuk altında ele gelen kitle ve sertlikler en

önemli bulgudur. Ayrıca özellikle kanlı ola-bilen meme ucundan gelen akıntılara da dikkat etmek gerek.

Mamografi nedir ve ne zaman hangi yaş grubundaki kadınlar çektirmelidir?Mamografi memeyi iki levha arasında

sıkıştırarak düzleştirmek süretiyle rönt-gen çeker gibi "X" ışınlarını kullanarak filmini çekme tekniğidir. Röntgen ışınları dokulardan geçerken ne kadar sert bir doku ile karşılaşırlarsa o kadar emilir ve dokuda kalırlar. Yaşın ilerlemesi ve özel-likle hamilelik ve emzirme sayısının artması ile bir bayanın memesindeki süt üreten dokuların miktarı azalmakta ve yumuşak olan yağ dokularının oranı artmaktadır. Bu da çekilen memografide memenin daha koyu renkli görünmesine, dolayısıyla

memede var olan gerçek sert kitlelerin bu kara zeminde beyaz ve daha iyi fark edile-bilir halde görülmesine neden olmaktadır. Bunun için bir ortalama vermek gerekirse kesin bir sınır olmamakla beraber 40 yaş ve iki emzirmeden sonra çekilen mamo-grafiler iyi ve kaliteli bir sonuç vermektedir. Yani erken yaşta mamografi çekilmez veya zararlıdır diye bir şey yoktur, ancak bu yaşlarda çekilen mamografinin görüntüsü bize çok fazla bilgi verememektedir.

Dünyada bir artış söz konusu mu? Neden?Türkiye'de olduğu gibi dünyanın diğer ül-

kelerinde de zamanla bilinçlenme ve daha sık kontrollere giden bayanların sayısında artış bir taraftan, ve bu bayanları daha iyi ve gelişmiş koşullar altında tarayan araştırma merkezlerinin sayısının artması

diğer taraftan senelik tespit edilen meme kanseri hastası sayısının artmasına ned-en olmaktadır. Ancak modern hayatın getirdiği risk faktörler daha da önemlidir. Geç evlenme, doğum yapmama veya geç doğum yapma, iş veya estetik kaygılar nedeniyle daha az emzirme, sigara-alkol-kafein gibi maddelerin artan tüketimi, hor-mon kullanımı, obezite ve hareketsizlik gibi faktörler meme kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır.

Meme kanseri ameliyatlarında göğüs mutlaka alınır mı?Hayır, dünyanın genelinde 15 yıl önc-

esinden bu yana meme kanserinin teda-visinde memeyi koruma eğilimi hakimdir. Memenin çapı, kanser kitlesinin çapı ve bu iki çapın birbirine oranı, kitlenin tek veya çok sayıda oluşu, memedeki yerleşim yeri, cilde veya göğüs duvarına olan yakınlığı ve ilişkisi ve ayrıca kanserin tipi bu kararı almaktaki en önemli faktörlerdir. Farklı ve sonuçları estetik olan kesiler-

den memedeki kitle ve gereğinde koltuk altındaki lenf bezeleri çıkarılabilir. Bu tip meme koruyucu operasyonlarının hastalığı tedavi etmedeki etkinlikleri ve tekrarlama riskleri, memenin tamamen alındığı opera-syonlara göre belirgin bir fark gösterme-mektedir.

Kurtulma şansı, tekrarlamama şansı ne kadardır?Erken evrelerde teşhis edilen meme kan-

serinden tamamen kurtulma şansı yüksek iken hastalığın tanısının gecikmesi, kitlenin büyümesi, çevre dokulara yayılımı, lenf nodlarının tutulması ve en son olarak uzak organlara yayılması ile kurtulma şansı giderek azalmaktadır. Yine de cerrahi tekniklerin iyileşmesi, kullanılan ilaçların gelişmesi ve radyasyon ile tedavideki il-erlemelere paralel tüm meme kanserleri göz önüne alındığında tedaviden sonra 5 yıllık bir süre için sağ kalma oranı %85'e yakındır. Meme kanseri tanısı ile başarılı bir tedavi sürecinden geçmiş ve 5. yıl kon-trolünde hastalığı olmayan bir bayanda aynı memede tekrarlama veya diğer mem-de yeni bir kanserin çıkma şansı hayatın sonuna kadar normal popülasyona göre daha yüksek ve hastanın sahip olduğu risk faktörlere göre 2 ila 6 katı daha fazla ola-bilmektedir.

Doç.Dr. Ali Osman KAYAMedikal Onkoloji UzmanıMedicana Bahçelievler Hastanesi

Riski yüksek olan bayanlara 18 yaşından sonra evlenip doğum yapmaları ve emzirmeleri konu-

sunda daha duyarlı olmaları tavsiye edilmektedir. Sigara, alkol ve kaf-

einden uzak durmaları, doğum kon-trol yöntemi olarak hormona dayalı yöntemlere (doğum kontrol hapları,

deri altına yerleştirilen çubuklar veya hormon içeren spiraller) baş vurmamaları, dengeli beslenme ve ideal kilolarını korumaları ve mut-

laka spor yapmaları önerilmektedir.

59 kimlife

KİM

Life GÜ

ND

EMKimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

60 kimlife

mobil teknolojien yeni haberler

Gigaset SL910 model numaralı yeni ev telefonu, tamamen dokunmatik ekranıyla hem şık bir görünüm hem de pratik bir kullanım sunuyor. Akıllı telefonlar ve tabletlerden alışkın olduğumuz parmakla dokunmatik kon-troller, Gigaset SL910'u benzerlerinden ayırıyor. Gigaset SL910, 500 kişilik adres rehberi, 200 melodi, 240 fotoğraflık albüm ve yüksek sesli bir hoparlöre sahip. Metal iskeleti ve krom kaplama şarj ünitesiyle şık bir ürün. Başarılı tasarımı Red Dot ödülüyle tescillenmiş. Gigaset SL910, çağrı yönetimi, mesaj merkezi, telesekreter gibi standart özelliklere de sahip. Yüksek çözünürlüklü ekranıyla ergonomik bir kullanım sunuyor.

California'daki Stroma Medical'da görevli doktorlardan biri olan Gregg Homer, kullandığı Lumineyes teknolojisi sayesinde kahverengi insan gözünü 20 saniyelik bir işlemle maviye dönüştürebiliyor. Özel bir frekansta çalışan lazer ışını sayesinde yapılabilen bu işlemde, irisin üst katmanındaki kahverengi pigmentler, yani melanin, yok ediliyor. İki üç haftalık bir süre sonunda da göz tamamıyla maviye dönüyor.Kontak lens kullanmadan göz rengi değiştirmeyi mümkün kılan teknolo-

jinin geri dönüşü yok. Yani pigmentler yok edildikten sonra bir daha gözün renginin eski haline getirilmesi mümkün değil.

Bir şehrin yedeğinin alındığını hayal edebiliyor musunuz? Ja-ponya hükümeti olası bir büyük depreme karşı Tokyo için yedek bir şehir yaratılacağını açıkladı. Bilim kurgulardan aşina olduğumuz pa-ralel evrenler kadar heyecan verici olmasa da içinde 50 bin kişinin yaşayabileceği bir şehirden bahsediliyor. Kod adı IRTBBC olan yedek şehir; hükümet, parlamento binası gibi kurumsal yapıların yanında, din-lenme ve eğlence tesisleri, parklar ve 652 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek binalarından olmaya aday bir binayı da kapsıyor. Maliyeti konusunda açıklama yapılmayan yedek şehrin Tokyo'nun 500 km batısında kurulması planlanıyor.

Tamamen dokunmatik ilk ev telefonu

Yeni lazer teknolojisiyle kahverengi gözler maviye dönüyor

Japonya depreme karşı dünyanın ilk yedek şehrini yaratıyor

KİM

Life TEKN

OLO

61 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

62 kimlife

Konumuz: Yeni Yıl (Ylbaşı)Yarışmamıza 06-10 yaş arası çocuklarımız katılabilir.

Çizdiğiniz resimleri posta oluyla ya da mail adresimize gönderebilirsiniz. Gönderilenler arasında yapılacak

çekilişle 5 kişi kitap hediyesi kazanacaktır.

Detaylı bilgi için; 444 1 546Posta adresi: Güneşli mah. Evren cad.Barış Sok. No:6 Güneşli/İ[email protected]

Katılım Koşulları*06-10 yaş arası çocuklar olmalı,*Konuyla ilişkili resimler olmalı,*Gönderen kişinin iletişim bilgileri resmin arkasında yer almalıdır.

Şimdi resim zamanı...

KİM

Life YARIŞM

A

Kasım Sayısı Resim Yarışmasınında Bisiklet Ödülünü Kazanan TalihliMakbule Eda AYDOĞAN

Kazanan Resim Çalışması

63 kimlife

boyama vaktiresimleri boyamaya başlayalım

Caillou ürünlerini

Kim Marketlerinde

bulabilirsiniz

KİM

Life ÇO

CU

K

64 kimlife

KİM

Life ÖD

ÜLLÜ

BULM

AC

A

kare bulmaca

Bulmacayı doğru çözüp gönderen 4 Kişi bizden Nalia Restaurant’ta çift kişilik yemek fırsatı kazanacaktır.Cevaplarınızı ay sonuna kadar aşağıdaki adrese gönderebilirsiniz.(İsim-Soyisim-Adres ve Telefon bilgilerinizi eksiksiz yazmayı unutmayın.)Gönderi Adresi: Güneşli Mah. Evren Cad. Barış Sok. No:6 Bağcılar/İSTANBUL Tel: 0212 444 1 546

SOLDAN SAĞA1) Çalgılı eğlence – Sidik asidi tuzu. 2) Beyin zarı – Tavlada bir sayı. 3) Küçük su kanalı – Delgi.4)Binek hayvanlarının sırtına yerleştirilen, oturmaya yarayan nesne – Bir halife. 5)Yarı memnunluk anlatan bir söz – Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü bir dokuma maddelerinden yapılan ince halat.6) Anlam, mana – babanın erkek kardeşi. 7) Doğru yolu gösterme, uyarma – Kurucu, kuran. 8) Özgürlükten yoksun genç kadın, halayık – Gine’nin plaka işareti. 9) Sekiz notanın kalın sesten inceye ya da inceden kalına gitmek üzere sıralanmış dizisi – Merminin içine barut doldurulmuş silindir biçimindeki bölümü. 10) Uyma – Soyundan gelinen kimse.

YUKARIDAN AŞAĞIYA1)Bilginler, yazarlar, sançtılar kurulu – Yunanistan’ın plaka işareti. 2) Değersiz, önemi olmayan, aşağı – Hiçbir şeyde kararlı olmayan kimse, yeltek. 3)Enerji – Evre, merhale. 4) Nota’nın ünsüzleri – Bir yere bağlamak ya da tasmasına bağlana ip. 5) Toka ile tutturulan kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı – Parça, lokma. 6) Bet sesli bir kuş – Özel gezinti gemisi. 7)Yukarı – Güzel kokulu bazı maddelerin ortak adı. 8) Bir şey çekmeye yarar ucu demir çengelli çubuk – Kimyada, Tantal’ın simgesi. 9) Başlıca, temel niteliğinde olan – Tüyleri kiremit renginde, ördeğe benzer evcilleştirilebilen bir yaban kuşu. 10) Tekme – Yapı kurma.

ödüllü bulmaca

Kasım Sayısı Kare Bulmacasını Çözüp Yemek Ödülünü Kazanan Talihliler

Esra ÇAKMAKEmine KORKUSUZ

Tuğba ABDALÖznur ŞEN

65 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.KimLife Dergimize

reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

66 kimlife

Müşteri Danışma Hattı:

444 1 546

AcıbademAcıbadem Mah. Günal Sok. Gülevler Konutları 12. Blok No:1Tel:0216 327 13 60 AlibeyköyKaradolap Mah. Sayayolu Cad. No: 19 K:3-4 Eyüp Tel: 0212 626 42 49AltıntepeAltıntepe Mah. Bağdat Cad. No:87 MaltepeTel: 0216 518 01 08 ArnavutköyYavuz Selim Mah. Fatih Cad. No:175 G.O.Paşa Tel: 0212 597 56 10 - 11AtaşehirYenişehir Mah. Viyana Sok. No:21 Ümraniye / İstanbulTel: 0216 455 80 87AyazağaAyazağa Mah. Atatürk Cad. No: 27 Şişli Tel: 0212 332 21 11Bağcılar 1Yavuzselim Mahallesi Mahmutbey Yolu Caddesi No:1 Tel: 0212 434 19 79Bağcılar 2Çınar Mah. Dağyolu Cad. 5/2 Sok. No:3 Bağcılar Tel: 0212 435 92 35BahçeköyAdnan Menderes Cad. No:9 Bahçeköy / Sarıyer Tel: 0212 226 48 21BüyükçekmeceCumhuriyet Mah. Turgut Özal Bulvarı Kardeş Sok. Adakent Apt. No:1 Büyükçekmece Tel: 0212 883 25 81ÇobançeşmeÇobançeşme Mah. Mithatpaşa Cad. No:14 Yenibosna Tel: 0212 652 88 42 0212 652 87 74 ErenköyFeritbey Sok. No:14 ErenköyTel: 0216 411 24 40 Esenler 1Atışalanı Caddesi No:25 Esenler Tel: 0212 611 20 76

Esenler 2Namık Kemal Cad. No:2 Tel: 0212 483 51 94EsenyurtSaadet Dere Mah. Doğan Araslı Cad. No:14 Esenyurt Tel: 0212 428 41 33EtilerNispetiye Mah. Aytar sok. Murat Dağlı Apt. No:18 Levent Tel: 0212 269 31 44FerahevlerFerahevler Mah. Adnan Kahveci Cad. No:66 Sarıyer Tel: 0212 299 96 15FındıkzadeMillet Cad. No:27/D Fındıkzade Tel: 0212 529 85 48FloryaŞenlik Mah. Efeler Sok. No:3 Florya Tel: 0212 662 66 94GöktürkGöktürk Mah. Cumhuriyet Cad. No:4/1 Eyüp / İstanbul Tel: 0212 322 68 94GüneşliGüneşli Mah. Barış Sok. No:2/A Bağcılar Tel: 0212 657 83 71Gültepe 1Ortabayır Mah. Talatpaşa Cad. No:71 Tel: 0212 270 72 99Gültepe 2Telsizler Mah. Talatpaşa Cad. No:153 Tel: 0212 281 83 90GürpınarAdnan Kahveci Mah. Kazım Karabekir Cad.N: 5/5 Flora city B-2 Blok. Altı Beykent –Beylikdüzü. HalkalıMerkez Mah. Mahmutbey Cad. No: 17 Halkalı Tel: 0212 693 27 19Halkalı 2Atakent Mah. 213 Sok. No:5 Bodrum Kat. Güneş Park Çarşısı Halkalı –K.Çekmece Tel: 0212 472 80 94

Hadımköy İstasyon Mah. Namık Kemal Cad. No:45 Kiptaş 1. Etap Tic. Merkezi Giriş Kat. Hadımköy/ArnavutköyTel: 0212 780 10 51İkitelliAtatürk Mah. İkitelli Cad. No: 174/A İkitelli Tel: 0212 495 23 44Kartal ÇavuşoğluÇavuşoğlu Mah. Portakal Sk. No: 20/1-2 Kartal Tel: 0216 306 68 13KasımpaşaCamii Kebir Mah. 4 Kuyu Cad. No:13 Kasımpaşa / BeyoğluTel: 0212 250 32 55 - 250 54 51Mecidiyeköy 1Selehattin Pınar Cad. No:31 Şişli Tel: 0212 216 94 61Mecidiyeköy 2Naci Kasım Sok. No:7 Şişli Tel: 0212 212 98 15OkmeydanıMithat Paşa Cad. Keser Sok. No:3 Şişli Tel: 0212 254 18 73PendikBatı Mah. Sabri Taşkın Cad. No: 4 Tel: 0216 491 75 72SarıyerKilyos Yolu Nalbant Çeşme No:95 Sarıyer Tel: 0212 342 35 53SultançiftliğiAtatürk Bulvarı No:46 Gaziosmanpaşa Tel: 0212 475 32 49ŞirinevlerMithatpaşa Cad. No:1/3 Şirinevler Tel: 0212 653 72 28TarabyaCumhuriyet Mah. Arabayolu Cad. No:11 Sarıyer Tel: 0212 299 83 75Tarabya SahilTarabya Mah. Yeniköy Cad. Dere Sok No:1 Tarabya / Sarıyer Tel: 0212 262 25 55

Uğur MumcuUğur Mumcu Mah. Akşemsettin Cad. No:56 Yakacık Tel: 0216 476 26 33ÜnalanÜnalan Mah. Ayazma Cad. No: 20 ÜsküdarTel: 0216 317 24 64ÜsküdarMimarsinan Mah. Otopark Arkası Sok. No:1 Üsküdar Tel:0216 492 62 16 Ümraniye IhlamurkuyuTepeüstü Mah. Alemdağ Cad.No:616 Ümraniye Tel: 0216 508 19 10 - 15YakacıkYakacık Mah. Samandıra Cad. No:7 Tel: 0216 451 54 07YenibosnaYıldırım Beyazıt Cad. No: 278/212 Tel: 0212 452 28 19 - 20 YüzyılFevzi Çakmak Mah. Osmangazi Cad. 2/17-C Sok. No:27/D BağcılarTel: 0212 430 38 91Yusufpaşa / Kim PratikAksaray Mah. Cerrahpaşa Cad. Muratpaşa Apt. No:3A Fatih / İSTANBULTel: 0212 588 50 44ZeytinburnuBalıklı Yolu Cad. 85/5 Sok. No:30/4 Tel: 0212 416 08 80Zeytinburnu ÇırpıcıÇırpıcı Mah. 75/2 Sok. No:109 Zeytinburnu Tel: 0212 547 45 82

DerinceÇenedağ Mah. İstiklal Cad. No:180 Derince / Kocaeli Tel: 0262 223 25 07

60 EvlerYavuz Sultan Mah. Körfez Cad. No:1760Evler - Derince / Kocaeli Tel: 0262 239 33 63

İzmitCedit Mah. Atatürk Bulvarı No:3 Kocaeli / İzmitTel: 0262 332 52 56 - 68

KozlukAkçakoca Mah. İnönü Cd. No:33 İzmit / Kocaeli 0 262 325 84 48

ArslanbeyBaşaran Mah. İzmit Cad. No:138Kartepe - KocaeliTel:0 262 351 42 46

TütünçiftlikGüney Mah. Albay Sok. No:6Körfez - KocaeliTel:0 262 527 26 03 - 04

YarımcaMimar Sinan Mh. Mehmet Akif Ersoy Cd. No:166 Körfez- KocaeliTel:0 262 558 00 15

Çeşme MeydanOrta Mah. Çeşme Meydanı Cad. No:39 Sakarya / AdapazarıTel: 0264 279 53 56 - 57

Hasırcılar / Kim PratikYahyalar Mah. Turan Cad. No:47 B Blok Dük:1 Sakarya / AdapazarıTel: 0264 279 53 23 - 24

İstanbul

Mağazalarımız

Kocaeli

Sakarya

67 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

68 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK