kimse yok mu kumbara kardeş dergisi ocak-Şubat 2012

52
Uçan Eþek’ten yýlýn ilk röportajý Konserve ustasý sincaplar >8 >6 OCAK, ŞUBAT 2012 Sayı: 29 Meþhur yazarlardan kitap tavsiyeleri an ri >20 Dünya Dünya kitapla kitapla dolsa! dolsa!

Upload: kimse-yok-mu-dernegi

Post on 22-Mar-2016

242 views

Category:

Documents


9 download

DESCRIPTION

Kimse Yok Mu Derneği'nin Çocuk Dergisi Kumbara Kardeş'in Ocak Şubat sayısı çıktı. (29.sayı)

TRANSCRIPT

Page 1: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Uçan Eþek’tenyýlýn ilk röportajý

Konserve ustasý

sincaplar >8

>6

OCAK, ŞUBAT 2012

Sayı: 29

Meþhur yazarlardan kitap tavsiyeleri

an

ri >20

DünyaDünyakitaplakitapladolsa!dolsa!

Page 2: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012
Page 3: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Yeniden Merhaba...

Kimse Yok Mu Derneği

adına İmtiyaz Sahibi:Ünal ÖZTÜRK

Yayın Koordinatörü:

Mevlüt ÖZKİŞİ

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Ülkü Fırat ATLAMAZ

Genel Yayın Yönetmeni:Halenur GÜRBÜZ

Editör: Reyyan DENİZCİ

Yayın Danışmanı:Dağıstan ÇETİNKAYA

Görsel Yönetmen:

Ersin ŞAHİN

Grafik Tasarım: Murat Çakır

İllüstrasyonlar: Sevgi İçigenDağıstan Çetinkaya

Baskı: Mavi Ofset

Derginizi özlemiş olmalısınız. Birbirimizden ayrı olduğumuz süre içerisinde biz de sizleri epey özledik. Eh, özlemek-le kalmadık, kavuştuğumuz

zaman size armağan etmek üzere pek çok güzel yazı, hikaye, çizim ve fotoğraf biriktir-dik kumbaramızda. Bununla da yetinmedik; sizin karşınıza yepyeni bir yüzle çıkmaya karar verdik. Logomuzu, tasarımımızı ve içeriğimizi yeniledik.

Şimdi heyecandan kalbimiz güm güm atıyor. Acaba yeni Kumbara’yı beğenecek misiniz; çok merak ediyoruz. Sizden bir de ricamız var: Yeni Kumbara hakkındaki görüşlerinizi, eleştirilerinizi, tavsiyelerinizi ve

tekliflerinizi bize yazın. Hatta kumbaranız-da biriktirdiğiniz hikayelerinizi, şiirlerinizi, çizimlerinizi, hatıralarınızı ve hayallerinizi de bize gönderin. (Aşağıdaki e posta adresine gönderebilirsiniz.)

Kendinize iyi bakma-yı, yardıma ihtiyacı olanlara el uzatmayı ve bol bol okumayı ihmal etmeyin.

Hoşçakalın!

İletişim:Kimse Yok Mu Derneği

Bulgurlu Mh. Aydınoğlu Sk. No: 27K. Çamlıca 34696 Üsküdar İSTANBUL

Tel: 44 44 593

www.kimseyokmu.org.tr

[email protected]

Kimse Yok Mu Derneği bakanlar kurulu kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernek” ve TBMM “Üstün Hizmet” ödülüne sahiptir.

a-

ı

Bilgi Kumbarası . . . . . . . . 2

İyi Yolculuklar . . . . . . . . . 4

Yardımsever Dostlarımız . . 6

Röportaj . . . . . . . . . . . . . 8

Hadi ile Sadi . . . . . . . . . 12

Hikaye . . . . . . . . . . . . . 16

Kapak Dosyası . . . . . . . . 20

Uçan Eşek . . . . . . . . . . . 29

İyilik Kumbarası . . . . . . . 36

Tarih Örtmeni . . . . . . . . 42

Hikaye . . . . . . . . . . . . . 44

Bulmaca . . . . . . . . . . . . 47

İÇİNDEKİLER

necek

kumbaramiyilikdolsun

@gmail.com

Page 4: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

NEDEN BAZI YUMURTALAR BEYAZKEN BAZILARI SARIDIR? Çok basit: beyaz yumurtaları beyaz tavuklar yumurtlar, sarıları da sarı tavuklar. Ama bu kural her zaman geçerli değildir. Öyle çok tavuk çeşidi ve öyle çok yumurta şekli var ki… Kimi beyaz yumurtlar, kimi sarı, kimi benekli, kimi de mavi! Güney Amerika’da mavi yumurta var mesela. Gerçekten!..

BAŞ DÖNDÜREN SU DÖNGÜSÜ Dağlardan akan kar suları, nehir suları, yer altı suları; göller, denizler ve okyanuslarda bulunan

sular sıcaklığın etkisiyle gökyüzüne çıkar. Yoğunlaşan su buharı ise yağmur, kar ve dolu olarak tekrar yeryüzüne iner. Yeryü-zündeki lağım suları bile buharlaştıktan

sonra temizlenmiş olarak yeryüzüne döner. Bitkiler dahi terleyerek su döngüsüne katkıda

bulunurlar. Buna rağmen dünyadaki su miktarı hep aynı kalır. Ne artar, ne azalır.

Havadan düşen cisimler ciddi yaralanmalara sebep olurken, çok

yüksekten gelen yağmur damlaları nasıl oluyor da kafamızı kırmıyor?Çünkü hava yağmur damlalarına direnç uygular. Böylece yağmur damlaları aşağıya yaklaştıkça hız-ları azalır. Tıpkı aşağı düşerken her katta balkon kenarlarındaki saksılara çarpan bir top gibi...

Hy

ük

NASIL OLUYOR DAOLUYOR?

BİR BİLENE

SORDUK

suY

sBit

ŞAŞIRTAN

TABİAT

Bilgi Kumbarası

2 -

Page 5: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Şu bebekler, o küçücük bedenlerinden bu kadar çok

sesi nasıl çıkarırlar? Çünkü onlara diyafram kaslarını opera sa-natçıları gibi kullanarak bağırmak öğretilmiş. İnsan büyüdükçe bunu unutur. Bebekler doğuştan operacı oldukları için de sesleri gür çıkar.

GÖKYÜZÜ ASLINDA MAVİ DEĞİLMİŞ Denizin suyu mavi olmadığı gibi, gökyü-zü de mavi değildir aslında. Sadece mavi görünür. Bu durum, içinde pek çok renk bulunduran ışığın kırılmasıyla ilgilidir. Güneş ışığının içinde zayıf olarak yer alan mavi renk, güneşle hava arasındaki kısa mesafede dağılarak kendini gösterir. Diğer yandan daha güçlü bir renk olan kırmızı, güneşten havaya doğru yol alırken parçalanmadığı için sadece uzak nokta-larda kendini belli eder.

Walt Disney’in ilham kaynağı İşsiz kalınca bir kilisede çalışmaya başla-yan genç Walt Disney, köhne odasında kendine eşlik eden onlarca fareden birinin karikatürünü çizdi. Sonradan çok meşhur olacak olan fare Mickey Mouse’den başkası değildi.

BİZDEN

DUYMUŞ

OLMAYIN

ŞŞbe

OPERACIBEBEKLER

İLHAMKAYNAĞI

- 3

Page 6: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

KARPUZ CENNETİ DİYARBAKIR

Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları nerede bil bakalım? Peki, hiç dört ayaklı bir minare gördün mü? Öyleyse hazır ol,

surlar kentine, karpuz cennetine, ünlü şairlerin memleketi Diyarbakır’a gidiyoruz. Bu yolculukta çok fazla şey keşfedecek ve Diyarbakır’ın eşsiz güzelliğiyle büyüleneceksin.

İyi yol-culuklar

Gezen: Sümeyra Üzer

Çizen: Sevgi İçigen

4 -

Page 7: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Çin Seddi’ne meydan okuyan surlarDiyarbakır’ın, tarihi 3. ve 4. yüzyıla dayanan surları o kadar uzun ki neredeyse Çin Seddi’ne kafa tutacak. Dünyanın 2. uzun yapısı olan 5 km. uzunluğundaki surların eni ve yüksekliği tam 12 metre. Tehlikeli olmasa üzerinde futbol maçı bile yapabilirsin. (Tamam, biraz abarttım.) Bu surların üze-rinde 82 tane de burç var. Burç mu? Hani düşmana karşı savun-ma etkisini artırmak için kalelere yapılan çıkıntılı bölümler var ya, işte onların adı. Surların her tarafı çeşitli devir ve medeniyetleri yansıtan kitabeler, asma ve kabartma motiflerle dolu.

En büyük beş mescidden beşincisi buradaAnadolu’daki en eski caminin şehrinde olduğumuzu söylemiş miydim? Ulu Camii Diyarbakır’ın en nadi-de yapılarından… 639 yılında Diyarbakır’a egemen olan müslü-manlar önceden kilise olan bu yapıyı camiye çevirmişler.

“Ayaklı minare olur mu?” demeOlurmuş, ben gördüm. Bu minarenin 4 tane ayağı var. Dört

sütun üzerine inşa edilen bu ilginç anıt Akkoyunlu Kasım Han tarafından yaptırılan

Şeyh Mutahhar Cami'sinin minaresi. Buraya ait ilginç bir inanış da var. İnanışa göre minarenin sütunlarının altından yedi defa geçen

kişinin her dileği yerine geliyor.

Meğer burada kimler kimler yaşamış…Şu anda kimlerin mem-leketinde olduğunu biliyor musun? Kendi-

ni şanslı hissetmelisin çünkü şu anda bazı ünlü şair ve düşünce adam-larının topraklarına ayak basıyorsun. Sezai

Karakoç, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmed Arif ve Ziya Gökalp gibi… Daha bitmedi, burası ayrıca hat sanatçısı Hamit Aytaç’ın ve divan şairi Nesimi’nin de memleketi…

Devasa karpuzların şehriDevasa boyutlardaki kar-puzu ile tanınan Diyarba-kır yemek kültürü açısın-dan da oldukça zengin

bir şehir. Çok misafirperver olan Diyarbakır halkı misafirlerine en güzel yemeklerini ikram ediyor. Merak eden oburlar için hemen sayalım: Ciğer Kebabı, içli köfte, çiğ köfte, kaburga, keşkek ve lebeni; tatlılardan ise burma, ka-dayıf ve nuriye… Ben hepsinden biraz tattım. Sana da şiddetle tavsi-ye ederim!

Güvercinlerin başkentiÇok enteresan bir şey daha öğ-rendim. Diyarbakır, bir güverci-nin taşıdığı haberle kurtulmuş, bu yüzden bu sevimli kuş şehrin vazgeçilmezi olmuş. Diyarbakır-lılar güvercinlere o kadar önem vermişler ki eski yapıların kapı tokmaklarında, surların üzerin-de, halkın dokuduğu kilimlerde, ördükleri çoraplardaki heybeler-de hep güvercin figürleri olur-muş. Hatta bir efsaneye göre hayatını kaybeden iyi insanların güvercin kılığında dünyada dolaştığına inananlar varmış. Diyarbakır’da anlatılan “Kral Kızı Efsanesi” de buna iyi bir örnek-miş. Onu da ben anlatmayayım. Sen biraz araştır bu efsaneyi olur mu?

- 5- 5- 5

Page 8: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Kışın başında biz taze sebzelerin, sulu sulu meyvelerin keyfini çıkarırken, ormanlar-daki sincaplar kışa hazırlanmakla meşgul olurlar. Bir yerlerde eğer bir kırmızı sin-

cap görürseniz, ne kadar telaşlı olduğunu, oradan oraya koşturduğunu fark edersiniz. Bu böyle birkaç ay daha devam eder. Çünkü onlar yaz ayları bitmeden, bitkilerin öldüğü, her tarafın kar beyaz olduğu kış mevsimi için birbirinden leziz konser-veler hazırlarlar. Evet, konserve hazırlarlar.

İnsanoğlunun binlerce yıllık tecrübeden sonra keşfettiği konserve tekniğini sincaplar yüz bin-lerce yıldır kullanıyorlar. Hatta “bir şeyi daha sonra kullanmak üzere saklamak” anlamına gelen “sincaplamak” deyimi de onların bu özelliğinden geliyor.

Ormanda bir konserve fabrikasý var!..

Unutkan sincap

Sincaplar bazen sakladıkları

tohumları bulamayabilir. Böylece

toprak altında unuttukları bu to-

humlarla yeni ağaç fidanlarının

yetişmesi mümkün olur.

Yardımsever

Dostlarımız

Yazan: Taci Hayvansever

Çizen: Sevgi İçigen

6 -

Page 9: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Sincaplar konservelerini adeta bir hazine gibi sak-larlar ve asla kendilerinden başkası bulamaz.

Bir kırmızı sincap bir günde yüzlerce çam kozalağı toplayabilir. Topladığı kozalakları ise, yapraklar-dan, ağaç dal ve kabuklarından yaptığı bir yığı-nın altına gömer. Kozalaklar, içlerinde bulunan tohumlardan dolayı sincapların özellikle ilgi-sini çeker. Bu doğal koruma sistemi sayesinde tazeliğini koruyan kozalak tohumları kış aylarında sincapları çü-rümüş ya da bozulmuş şeyler yemek-ten kurtarır.

Mantar konservesi isteyen var mı? Sincaplar, kozalak dışında bir de mantar kon-servesi yaparlar. Ama mantar işi, kozalak kadar kolay değildir. Mantarlar çabuk çürüyebileceği için önce güneşin altına serip kuruturlar, ardından depolarına yerleştirirler.

Gerçekten ilginç değil mi? 20 santimetrelik bir hayvancık sanayi teknikleri öğretilmiş gibi hiç aksatmadan bir konserve fabrikası gibi çalışıyor. Kim bilir, belki atalarımız da

konserve fikrini onlardan öğrenmiştir.

Sincaplar paraşüt kullanır mı?

“Uçan sincaplar,” bir sincap türünün ismi. Uçan

sincaplar yüksek bir yerden atladıktan sonra

yaklaşık yüz metre süzülebilirler. Bu mesafe 20

cm büyüklüğündeki sincap için oldukça büyük

bir başarıdır. Havadayken hareketlerinin yönünü

15 cm’lik kuyruklarıyla tayin ederler. İniş yapa-

cakları zaman ise önce yavaşlar ve ardından

seçtikleri ağaç gövdesine dört ayaklarıyla sıkıca

tutunurlar.

Keşke şehrimizde sincaplar olsa… Türkiye’de eğer bir sincap görmek isterse-niz ya hayvanat bahçesine ya da ormana git-meniz gerekir. Fakat bazı ülkelerde, özellikle Amerika’da sincaplar yollarda, kaldırımlarda, bahçelerde gezerler. Bunun sebebi ülkede yeşil-liğin bolca olmasıdır. Ne dersiniz, bizim yaşa-dığımız şehirlerde de ayağımıza dolaşan minik sincaplar olsaydı fena olmazdı değil mi?

e ilgi-Gerçbir gibgib

kon

- 7- 7- 7

Page 10: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

"Ben hayranlarım için yaşıyorum..."

Röportaj

Röportaj ve fotoğraflar:

Dağıstan Çetinkaya

ÖZEL RÖPORTAJUÇAN EŞEK’le

- 2 0 1 2 -

8 -

Page 11: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Bize röportaj verdiğin için teşek-kür ederim Uçan Eşek. Aklıma ta-kılan ilk soruyu sormak istiyorum: neden hep bir kahraman olma çaban var?

Aslında çok meşgul bir eşeğim, yani uçan eşeğim. Öyle röportaja ve tanıtıma ayıracak hiç zamanım yok ama araya hatırlı kişiler girince kıra-madım tabi. Soruna gelecek olursam baaayy… Neyse ismini hatırlayama-dığım için sana bay çizer diyeyim, benim hiç de öyle bir çabam yok. Sen beni tamamen yanlış anlamışsın. Kahramanlık benim genlerimde var; içten gelen bir eşeklik dürtüsü. Şartlar beni zorluyor bay kafası karışık çizer.

Özür dilerim seni yanlış anladı-ğım için. O zaman seni zorlayan o şartlardan bahseder misin bize?

Hah işte bana böyle can alıcı so-rularla gel, yargılayıcı değil. Yoksa çok fena bozarım. Şimdi bu konu-yu sana çok basit bir örnekle izah edeyim bay çizer. Mesela Örümcek Adam bizim ülkemizde kahraman olsaydı n’olurdu?

N’olurdu?

Patlama, cevabını vereceğim: tabi ki rezil olurdu. Öyle oradan oraya ağ fırlatıp zıplayacak gökdelen olmadı-ğı için yerlerde sürünürdü; sıradan, Akbil’i olan bir vatandaşa dönü-şüverirdi. Demem o ki bay çizer, benim ulusal sınırları aşmam için bu topraklarda altyapı yetersiz. Yoksa sorun benim eşekliğimde değil…

Zaten senin eşekliğinle ilgili en ufak bir tereddüdüm yok Uçan

Eşek. Fakat sorun sadece altyapı eksikliği olmasa gerek…

Aaaaaa iiiiiiiiiiiiiii!

Ne oldu, bir yerine bir şey mi oldu?

Yok, asıl yarama parmak bastın bay çizer. Bu memlekette alt yapı yeter-sizliğinden daha büyük bir sorun varsa, o da önyargı. Ben, eşeklere karşı sergilenen ön yargının kurbanı-yım. İnsanlar benim adımın başında-ki “uçan” kelimesini bırakıp sonun-daki “eşek” kelimesine takılıyor.

Sen de kendi hem cinslerine “sı-radan” sıfatı yapıştırarak bir nevi önyargıyla yaklaşmadın mı?

Bak, bana öyle felsefi sorular so-rup, okuyucunun karşısında küçük düşürmeye falan çalışma, çiftemin tadına bakarsın sonra. Hem şimdi burada arkadaşım Filozof olsaydı ağzının payını alırdın bay ukala çizer!

- 9

Page 12: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Filozof’tan söz açılmışken, onun senin hayalinin bir ürünü olduğu yö-nünde dedikodular var ortalıkta…

Bu dedikoduları hangi hastalıklı beyin üretiyor anlamıyorum. Filozof en az benim kadar gerçek. Sadece ben-den daha utangaç ve iletişim özürlü olduğu için halkın arasına çıkmak istemiyor. Soruyorum sana, benim beynimin ürünü olsa, öyle psikopat ve durmadan konuşan bir kedi üretip de n’apayım?

Haklısın… Filozof ile aynı evde ya-şamak nasıl? Biraz bahseder misin okurlarımıza?

Seni çakal seniiii! Bugün hep can yakıcı sorular soruyorsun. Arkasından konuşmak gibi olmasın ama Allah düşmanımın başına bile vermesin öyle bir huysuzu. Bak bugün çekimler var dedim, biz artık global kahraman-lar oluyoruz, halk bizi tanımak istiyor,

kalk gidelim dedim. Laf dinleteme-dim… Dedim ya, kabuğunu kırama-mış bir şöhret düşmanı o…

Şöhret demişken, şöhretli bir eşek olmak nasıl bir duygu?

Hiç sevmem öyle meşhur kahraman havalarına girmeyi. Lakin halkın te-veccühünü karşılıksız bırakmak, beni sevenleri hayal kırıklığına uğratır. Yani bu şöhret işleri çok zor, bir yerden sonra kendiniz için değil onlar için varsınız. Hayranlarınızın önceliği sizin

isteklerinizin önüne geçiyor, ben onlar için varım yani…

Madem öyle, niçin dağ başında ıssız bir kulübede yaşıyorsun? Bu, bir kahraman için sıra dışı değil mi?

Kahramanlar sıra dışı olur. Batman bir mağarada yaşıyor da ben bir kulübede yaşamışım, çok mu? Hem toplu ulaşımı kullanmak gibi bir derdim yok. İstediğim yere uçarak gidebiliyorum.

Uçmak çok keyifli olmalı, peki bir eşeğin uçmasının zor tarafları var mı?

Evet, gerçekten uçmak çok harika bir duygu; herkese tavsiye ederdim

ama tavsiyeden öte gitmez sanırım. En azından yüksek bir tepenin başına çıkıp kollarını iki yana açıp, gözlerini kapatıp, rüzgarı tüm vücutlarında hissetsinler. İmkanları varsa bir uçağın kanadının üzerinde yolculuk etsin-ler. Benim için uçmanın tek zorluğu havadayken sıkışınca tuvalet bulama-mak. İnsanlar güvercinler üzerine ya-pınca koşarak gidip piyango bileti alır, ben yapsam aynısı olmaz herhalde…

10 -

Page 13: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Diğer kahramanların kendilerine has kostümleri, imajları var. Senin bir imajmeykırın var mı?

Bir ara denedik tutmadı. Hatta ada-mın biri beni o kıyafetlerle görünce “Ya bizim çocuğun sünnetine de gelir misin? Gelirsen kaç para ister-sin?” dedi. Amca beni uçan palyaço sanmış.

İyi ama sen aynı zamanda insanla-rı güldürebilen de bir kahraman-sın. Bu yönünü neye borçlusun?

Galiba bu yönümü sülaleme borçlu-yum. Benim büyük büyük büyük de-demin dedesinin dedesi Nasreddin Hoca’nın eşeğiymiş. Bizimkisi kuşak-tan kuşağa geçen bir komiklik yani... Hatta bir gün babama sormuştum “Ya baba bu hoca bizim dedeye niye ters binmiş?” diye. Babam ne cevap verse beğenirsin, “Biz eşeklerin ağzı pis kokar. O zamanlarda da henüz diş fırçası yoktu, hoca dedeyin ağız kokusundan rahatsız olduğu için ters binmiş. Sen sen ol sana ters binmelerini istemiyorsam dişlerini fırçala.” O günden beri-dir her akşam yatmadan dişlerimi mutlaka fırçalarım. Bu da dişlerini fırçalamayan çocuklara kapak olsun.

Senin yaptığın kahramanlık sanı-rım insanlara yardım ve iyilik üze-rine kurgulanmış bir kahraman-lık. Aynı zamanda da bir yardım kuruluşuna bağlı çocuk dergisinin kahramanısın. İnsanlara bu konu-da ne tavsiye edersin?

İnsanların iyilik ve yardımlaşma konusunda bir eşeğin tavsiyelerine ihtiyaçları mı var ki? Bu konuda bir

eşek kadar olamıyorlarsa, yazık onla-rın insanlığına!

Ağır konuştun.

Duyarsız insan, duyarsız toplum demek. Bu da çok ağır bir toplumsal hastalık... Siz insanları biz eşeklerden ayıran özelliğiniz duygularınız ve duyarlılığınız.

Bir eşekten beklemediğim ce-vaplar aldım. Teşekkür ediyorum dergimize röportaj verdiğin için. Başlangıcı kötü yaptım ama sonu-nu iyi bitirdim galiba.

N’apalım o da senin eşekliğin. Ben de teşekkür ederim beni okurlarıma tanıttığın için bay eşek çizeri.

.

-

n -

- 11

Page 14: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

HADÝ ile SADÝ Sevgi Ýçigen

12 -

Page 15: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

- 13

Page 16: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

14 -

Page 17: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012
Page 18: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Benim adım Cemo. Aslında Cemil. Ama arkadaşlarım kısaca böyle di-yor. On bir yaşındayım ve beşinci sınıfa gidiyorum. Bir de kardeşim var, adı Cemile. Benden on dakika

küçük. Evet, Cemile ile ikiziz. Ama hiç benze-miyoruz birbirimize. O sarışın, bense kumra-lım. Onun burnun üzerinde çilleri var, benim yok. O anneme benziyor, bense babama çek-mişim. O benden birkaç santim daha uzun, benim ayaklarım ondan bir numara büyük. On dakika farkla, abisi sayılırım Cemile’nin. Oysa bunu kabul etmiyor. Aslında “çoğu za-man kabul etmiyor” desem daha doğru olur. Üstesinden gelemeyeceği bir şey olduğunda “abi” deyip yardım istiyor benden. Ben de bir

iyiyim, iyisin, iyi...

Hikaye

Yazan: Burhan Eren

Çizen: Dağıstan Çetinkaya

16 -

Page 19: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

abi gibi davranıp ne isterse yapıyorum. Biliyorum, ağabeylik duygumu kullanıyor. Ama ne zararı var. Çünkü kısa süreli de olsa abi olmak ve onu mutlu etmek çok güzel. Çünkü Cemile, bence dünyanın en iyi kardeşi…

Küçük bir kasabada yaşıyoruz. Babam bir berber. Laf aramızda eli yavaştır biraz. Başka bir berberin iki kişiyi tıraş ettiği sürede babam ancak bir kişiyi tıraş eder. Ama babam elinin yavaş olmasına de-ğil, daha özenli olmasına bağlar bunu. Tıraş parası vermiyorum anlayacağınız. Ama şakacı adamdır babam; her defasında parasını ister. Ben de, “He-sabımıza yazın, babam ödeyecek” derim. Annem, oldukça becerikli, babamın aksine eline çabuk

bir kadındır. Bizim evle birlikte, anneannemin ve babaannemin evini de çekip çevirir. İyi

bir aşçı olmasının yanı sıra iyi bir terzidir de. Bize harika kıyafetler diker. Sadece

bize değil, başkalarına da kıyafetler diker. Hatta kasabanın

gizli terzisi diyebilirsiniz ona. Diğer terziler gibi bir dükkânı yoktur; ama onlardan daha çok iş üretir. Onca işi hangi arada yapar, her birine nasıl yetişir; kimse anlayamaz. Annemi, babamı, Cemile’yi size uzun uzun anlatabilirim. Onlardan söz etmek dünyanın en güzel işi… Ama bunun için daha çok zamanımız olacak. Bense şimdi başımdan geçen ilginç bir hikâyeyi anlatacağım.

On beş gün kadar önce, bir cumartesi günüydü. Babam dükkânda üşümüş olmalı ki telefon edip annemden hırkasını istemiş. Babamın hırkasını alıp çarşıya doğru yola koyuldum. Bu yoldan geçerken, kısacık da olsa, mutlaka bir mola ve-ririm. Burası, kasabanın en güzel oyuncakçısının önüdür. Harika oyuncaklar olur vitrininde. Onlar satıldıkça, yerlerini yenileri alır. Buradan her geç-tiğimde, oyuncakları seyreder, yeni bir şey gelmiş mi diye bakarım. O gün de öyle yaptım. Sarı renkli büyük metal araba hâlâ yerindeydi. Kapıları açılabilen, lambaları içinden düğmelerle yakılabi-

len ve daha bir sürü ilginç özelliğe sahip güzel bir oyuncaktı bu. Pahalı olmalı ki satılma-

mış, uzun zaman vitrinde kalmıştı. Kasabadaki tüm erkek çocuklar

gibi ben de bu oyuncak ara-banın sahibi olmak istiyor-

dum. Ama bunu kimseye söylememiştim. Sarı

oyuncak arabayı

- 17

Page 20: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

bir süre seyrettikten sonra yola koyuldum.

Yolda, sarı arabanın önüm sıra gittiğini hayal ederek yürüyor-dum. Birden, arabanın yanından patatesler, soğanlar, elmalar yuvarlanmaya başladı. Başımı kaldırdım. Biraz önümde bir kadın, elindeki çantalarla yere düşmüş, çantaların içindekiler etrafa yayılmıştı. Hemen koşup kadının kalkmasına yardım et-tim, dağılan sebze ve meyveleri toplayıp çantalara yerleştirdim. Kadın, bizim mahallede oturan, anneme kıyafet diktirmek için ara sıra evimize gelen biriydi ve tanışıyorduk. “Cemil, çok te-şekkür ederim, ne iyi bir çocuk-sun sen!” dedi kadın. O böyle deyince utandım biraz. “Rica ederim” dedim, “Kim olsa aynı şeyi yapardı.”

Babam “Yapılan iyilikler söylen-mez” der. O yüzden bunu anlat-mayacaktım aslında. Ama hikayenin anlaşılması

için anlatmam gerekiyordu. Neyse, hırkayı babama götür-düm. Dönüş yolunda oyuncak-çının önünden geçerken vitrine şöyle bir göz attım. Bekleme-yecektim. Ama ister istemez duruverdim. Çünkü vitrinde sarı araba yoktu. İçeri girip oyuncak-çıya sordum, araba satılmıştı. İtiraf etmeliyim ki arabanın satılmasına ve onun sahibi ola-mayışıma üzüldüm. Eve dönüp Cemile ile oynama başlayınca, araba da, arabanın hayali de zihnimde buharlaşıp gitti.

O akşam babam eve çok geç geldi. Geldiğinde ise elinde kocaman iki paket vardı. “Bun-lar sizin!” dedi. Heyecanla önce Cemile’nin paketini açtık. Oyun-cak bebek çıkmıştı. Sonra da bana ait olan paketi açtık. Paketi açtığımda, sevinçten çok hayret içindeydim. Aylardır oyuncakçı vitrininde seyrettiğim araba elimde duruyordu ve benimdi. Ne yapacağımı bilemedim uzun süre. Sonra, teşekkür etmek

için babamın kollarına atıldık. Babam bizi kucaklarken, “Bana değil, başka birine teşekkür ede-ceksiniz.” dedi, “Çünkü bunları ben almadım.”

Bu oyuncağı istediğimi kimseye, bütün sırlarımı bilen Cemile’ye bile söylememiştim. Babama kimin gönderdiğini sordum. Göndereni tanımadığımı söyle-di. Daha çok şaşırmıştım. Beni tanımayan biri, bu oyuncağı istediğimi nereden bilebilirdi ve üstelik hiç tanımadığı birine neden hediye ederdi? Ben çok üsteleyince babam da anlatmak zorunda kaldı. Dükkânı kapatıp eve dönüyormuş. Yolun kena-rında, elinde paketler olan ve hiç de iyi görünmeyen yaşlı bir kadın gözüne çarpmış. Araba-sından inip yanına gittiğinde, kadıncağız oracıkta bayılıvermiş. Babam da onu arabasına alıp hastaneye götürmüş ve teda-visi tamamlanıncaya kadar da yanından ayrılmamış. Sonra da evine bırakmış. Bu arada konu-

18 -

Page 21: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

şup tanışmışlar. Babam bizden söz etmiş, o da başka şehirlerde yaşayan torunlarından… Ba-bam yaşlı kadını evine bırakıp ayrılırken, kadın torunlarına göndereceği paketleri babama uzatmış ve bize götürmesini isteyerek, “Ben onlara yenilerini alırım.” demiş. Babam ne yapsa, ne dese de ikna edememiş onu. Sonunda isteğini kabul edip paketleri almış.

Ertesi gün hep birlikte hem geç-miş olsun demek, hem teşekkür etmek için ziyaretine gittik. Yaşlı kadın, anneme bir önceki günün hikâyesini anlatırken bir ara,

artık eskisi gibi gücünün yerinde olmadığından, tanıdığı genç bir kadının evini temizlediğinden söz etti. Annem o kadının kim olduğunu sordu. Yaşlı kadın ce-vap verdiğinde, gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Sözünü ettiği kişi, bir önceki gün, yerden kalkması-na yardım ettiğim kadındı!

Büyükler “Yaptığınız bir iyilik bir gün gelir sizi bulur” derler hep. Karşılıksız yaptığım küçük bir iyi-liğin, bu kadar kısa zamanda ve bu kadar güzel bir biçimde bana dönmesine şaşırıp kalmıştım.

- 19

Page 22: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Harflerin olmadığı bir dünya düşünebiliyor musun? Kozmik savaşların başla-dığını, dünyayı işgal eden

uzaylıların bütün harflerimizi söküp kendi gezegenlerine götürdükleri-ni hayal et mesela. Annenin eline tutuşturduğu alışveriş listesindekileri satın almaya giderken “tamam an-nee” demek zorunda olmadığın bir dünya güzel olabilirdi belki. İyi ama o zaman Guliver’in cüceler ülkesinde yaşadıklarına nasıl şaşıracaktın? Ba-ban nereden bulup da okurdu sana en güzel masalları?

Harflerimiz çalınsaydı, yüz yıllarca önce yaşamış bir kahramanın hayatı-

nı da okuyamazdın. Denizlerin yirmi bin fersah altında yaşanan, o nefes kesici maceraları da bilemezdin, değil mi?

En iyisi harflerin olmadığı bir dün-yayı aklından bile geçirmemek. Aksi halde, dünyanın her yerinde birden bire elektrikler kesilmiş de ışıksız kalmışız gibi, kapkaranlık olurdu yaşadığımız âlem. Eğer kitaplar olmasaydı, ne fantastik hikayele-rin büyülü dünyasının kapısından girebilirdin, ne uzak ülkelere seyahat edebilirdin, ne de dile gelip konuşan hayvanların, oyuncakların, eşyaların seslerini duyabilirdin.

Okumak iyiliğinta kendisidir

Kapak Dosyası

Halenur Çalışan GürbüzYazan:

Çizen: Dağıstan Çetinkaya

20 -

Page 23: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Ya kitapsız kalsaydık?Hafta sonlarını sever misin? Okulda verilen ev ödevlerini, pazartesi için yapılan çanta hazırlığını, banyoyu, tırnakla-rının kesilmesini falan bir yana bırak. Hafta sonu annenle baban pazar uykusundayken erkenden kalkıp yarım kalan kitabına iştahla devam etmeyi sever misin? Peki, akşamüstü bir koca fincan sıcak kakaolu süt alıp, yeni bir kitabın sayfaları arasında bambaşka dünyalara yolculuk etmeye ne dersin? Hele gece yorganının altına sızan incecik ışığın eşliğinde okunan o birkaç sayfayla hafta sonunu bitirmek…

Ha, eğer bu sorulara “Hayır, sevmem!” diyerek cevap veren, kitap yerine bilgisayar oyunları-nın tercih eden şanssız çoğun-luktansan, senin adına üzül-düğümü bilmeni isterim. Hoş, yazının burasına kadar geldiğine göre kitap sevmeyen bir çocuk olduğunu zannetmiyorum ama yine de kulak ver söyleyecekle-rime:

İnsanoğlu yazıyı icat ettiğin-den bu yana söylemedik söz bırakmamış. Öyle sözler çıkmış ki kalemlerden, ne kadar çok okunurlarsa okunsunlar kıymet-lerinden hiçbir şey eksilmemiş. Önce yazıtlar, abideler; sonra

destanlar, efsaneler yayılmış kulak-

tan kulağa. Kağıda

dökülmeye başladığındaysa hikayeler, ismine senin dilinde “kitap,” başkasının dilinde başka bir ad verilmiş. İki kapağın ara-sına doldurulan olaylar, macera-lar, hayat öyküleri ve nasihatler yüz yıllar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılmış. Önceleri elle yazılan kitaplar sonra matba-alarda çoğaltılmaya başlamış. Ki-tapçılar açılmış; raflarında yeni bir kitap görmek isteyenlerin yol gözlediği. Ve dünyanın her yerinde insanlar en güzel kitap-ları çocuklar için yazmış. Yeter ki oku !

Şimdi artık yaşadığımız ülkede onlarca yayınevi, pek çok yazar ve on binlerce kitap var. Her kitap, ilk sayfasını çevirir çevirmez baş-ka âlemlere açılacak bir kapı gibi bekliyor seni kitapçı raflarında.

- 21

Page 24: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Okundukça kıymetle-nen, kıymetlendikçe artan sözcükler hiç de uzak değil sana. Yeter ki okumak iste, yeter ki o âlemlere uzanmak için heves olsun içinde…

Biz, elinde tuttuğun dergide, sana rehberlik edebilecek yazarlardan,

senin için tavsiyeler aldık. Okuma kültürünü besleyecek küçük bö-lümler hazırladık. Bazı kitaplardan söz ettik, geri kalanını ise senin sınırsız keşif dünyana bıraktık. Haydi bakalım, bundan sonrası senin işin. Ne kadar çok kitap

okuyup, ne kadar fazla sözcükle tanışırsan o ka-dar büyür hayal dünyan. Ve hayal dünyası geniş-leyen çocukların önün-de, dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için hiçbir engel kalmaz.

İyi okumalar…

Sana söylemem gereken bir şey var. Ama bunun aramızda kalması lazım.

Şşşş, sessiz ol, bir tek bana kulak ver. Yaklaş şöyle

yanıma, kimse duy-masın.

Önce bir soru sorayım. Kaç yaşın-

dasın? Dokuz? On bir? On iki? Hangisi

olduğunu söyle ve sonra şunu kendine

hatırlat: “Bir daha bu yaşta olmayaca-

ğım.”

İşte büyük sır buydu. “İn-

san her yaşı yalnızca

bir kere yaşar.” Üstelik her yaş sadece bir yıllığına verilir sana. Bir yıllığına sekiz, bir yıllığına on üç olursun. Bir daha istesen de tadamazsın aynı yaşın güzelliğini.

Sözlerimi ciddiye aldıysan eğer –ki senin kimsenin sözlerini yabana atmayacak kadar erdemli bir çocuk olduğunu tahmin ediyorum- bu güzelim yaşları iyi değerlendirmeye bak. Tabii ki bunu yapmanın en iyi yolu da kitap okumak. Maceralı bir roman, inanılmaz güçlere sahip metafizik bir kahraman, eğlenceli bir hikaye ya da duygu dolu bir dram… Ne olursa olsun, hangisini çekerse canın… Yatağında, okul yolunda, ağaç dalında, çalışma masanda, sıra altında, okul aracının koltuğunda,

evinizin salonunda, orada bura-da şurada…

SANA BİR SIR VERECEĞİM

22 -

Page 25: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

• Akşam dizi seyretme

hazırlıkları yapan anne-

ye televizyonu kapat-

ması teklif edilecek.

• Pazar akşamları futbol

programları ev yürür-

lüğünden kaldırılacak.

Kaldırılamazsa program

öncesi “çocuk kuralla-

rı” uygulanması talep

edilecek.

• Çocuk kuralları gereği

her akşam ailece 20

dakika boyunca kitap

okunacak.

• Anne ve babanın oku-

dukları kitaplar hakkın-

da haftalık olarak kendi-

lerinden bilgi alınacak.

Karşılığında çocuklar

da anne babalara bilgi

verecek.

• Anne ve babanın bu ta-

lepleri kabul etmemesi

halinde çocuklar greve

gidebilecek. Yaramazlık

yapılacak. İş yavaşlat-

ma eylemi yapılarak ye-

mek yeme süreleri, süt

içme saatleri ve sabah

okula giderken hazırlan-

ma süreleri uzatılacak.

• Anne ve baba yine de

ikna olmazsa harçlık-

ları azaltılacak. (Hım,

bu pek mümkün değil

sanırım.)

Bu sayının eylemi:

ANNE BABAYA OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANDIRIYORUZ!..

Yetişkinler için yapılan yayınlarda onlara şöyle bir tavsiye verilir: “Çocuğunu-

zun kitap okuma alışkanlığı kazan-ması için evde hep birlikte okuma sa-ati düzenleyerek ona örnek olmalısınız.”

Çoğunuzun “Bizim evde okuma saati falan yok, dizi saatiyle maç saati var” dediğinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin bu durum aramızda ka-lacak. İyisi mi bu alışkanlığı onlara siz kazandırın. İşte bu haftanın görevleri:

Önemli not: Derginin bu bölümü kesilerek anne babaların ulaşamayacağı yerlerde saklanacak.

- 23

Page 26: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Reşat Nuri Güntekin kimdir?

a) Annenin yıllarca seyrettiği Yaprak Dökümü dizisinin senaristi.

b) Başyapıtı “Çalıkuşu” olan ve yirmiye yakın romanı bulunan Türk yazarı.

c) Türkiye’nin yedinci cumhurbaşkanı.

Oliver Twist nerelidir?

a) Uzaylı

b) İngiltereli

c) Bayburtlu

Kitap fuarları senin için ne ifade eder?

a) Kalabalık, ter kokusu ve bitmeyen sıkıcı kitap rafları.

b) Aradığım pek çok kitabı bulabilmek için güzel bir fırsat.

c) Kağıt zayiatı; orman katliamı.

Bir Şeftali Bin Şeftali ne olabilir?

a) Bir şeftali, bin şeftali, milyon şeftali diye giden bir oyun türü.

b) Samed Behrengi’nin klasikleşen eseri.

c) Bir tür pazarcı sloganı.

Küçük Prens kimdir?

a) Kanuni Sultan Süleyman’ın küçük oğlu.

b) Antoine de Saint Exupery’nin muhteşem kahramanı.

c) Bir pleysteyşın karakteri.

50-75 puan: Teb-rikler, iyi bir okur sayılabilirsin! Yine de böyle basit bir testten yüksek puan aldığın için havaya girmeme-lisin. Okumaya devam et, ileride senden Nobel Edebiyat Ödülü beklemesek de vatana millete faydalı biri olacağın kesin.

30-50 puan: Yahu sizin oralarda hiç kitapçı yok mu? Var da sen oyuncakçılarla ilgilenmekten kitapçı-lara fırsat bulamadın mı yoksa? Hiç değil-se genel kültürünü artırmak için okuma yelpazeni genişlet. Biraz roman biraz da hikaye kitabı ekle kütüphanene.

0-30 puan: Merha-baaa! Dilimizi biliyor musun? Bu yazıları doğru okuyabildiğine emin misin? Nerede yaşıyorsun sen kuzum, Mars’tan gezegenimi-ze taş örneği almak için mi geldin? Bir an önce kendine gelip bir şeyler okumaya baş-lamazsan hayatın bo-yunca dar görüşlü bir insan olarak kalırsın. Sahi, okuma yazman vardı değil mi?

Ukala

test

İYİ BİR OKUR MUSUN?

Puanlama

A’lar 10 puan, B’ler 15 puan, C’ler 5 puan

24 -

Page 27: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

“NE OKUYAYIM?” DİYENLERE BİRKAÇ TAVSİYE

Paulo Coelho: Ezop Masalları

Hayvanların konuşabildiği (ya da konuştuğu) zamanlarda, çok sevdiğim o iki radyo progra-mı başladığında, anneme hep sorardım: “Gerçekten böyle bir zaman var mıydı?”

Hiçbir şey söyle-mezdi annem. Aslında nasıl bile-bilirdi ki? Bilseydi bile, bir çocuğun zihninden “bü-yülü bir dünya”

ihtimalini çıkarmanın ne anlamı vardı…

Ormanlar, evler, karakterler…

Şimdi siz benden sevdiğim çocuk kitaplarıyla ilgili bir

şeyler söylememi isteyince, kendimi çocukluğuma geri dönmüş buldum. Şu anda, bu ikindi vak-tinde, ailemle birlikte radyonun başında-yım, ormanı ve sakin-

lerini dinliyorum…

Çeviri: Esra Tur

ten ar

çocuk kitap

datrayım

ler

Çev

Buket Uzuner: Küçük Kadınlar

Küçükken okumayı en çok sevdiğim kitaplardan biri Louisa May Alcott'un Küçük Kadınlar romanıydı. Amerikan iç savaşı sırasında babaları savaşa gidin-ce anneleriyle yokluk içinde kalan orta halli bir ailenin da-yanışmasını anlatan roman-daki Jo adlı genç kız, benim kahrama-nım olmuştu. Jo hikayeler yazıp, onları ailesinden gizli edebiyat dergi-lerine yollamış, hikayesi beğenilip yayınlanınca kendi-

sine yollanan telif hakkı para-sıyla ailesine yiyecek alabilmişti. Bir kızın hayal gücü ve güçlü fi-kirleriyle yarattığı kurgu eserler sayesinde ailesine bakacak para kazanabilmesi beni büyülemişti. Kendimi hep Jo ile özdeşleştirir, çocukken başladığım hikaye

yazma serüvenine daha da tutkuyla bağlanır ve bir gün benim de yazarak hayatımı kazanabile-ceğimi hayal eder-dim. Sonunda bu gerçekleşti ve ben artık uzun zamandır yazarak hayatımı kazanıyorum. Tıpkı Jo gibi.

nlatan roman-nç

i -

ş, nilip kendi-

ytutkuyla bgün benihayatımceğimidim. SgerçeartıyazkaT

- 25

Page 28: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Ahmet Turan Alkan: Bin Bir Gece Masalları

Eniştemin kütüphanesinde, Raif Karadağ'ın ya-yınladığı iki ciltlik bir Binbir Gece Masalları bulmuştum. O gün-lerde elime ne geçerse mürekkep kağıdı gibi kurutuyordum hemen. Top oynamayı bile aklı-

ma getirmeden bir köşeye kıvrı-lıp okudum, okudum. Hiç unut-

muyorum, "acûze" kelimesi geçiyordu bir yerde. "Yaşlı, âciz kadın" demekmiş; sözlükten bakıp öğrenmiştim, hâlâ unutmam; şarkın büyülü dünyasını da.

sinde,

. -

ykelimbir ykadsözöğhş

Gülten Dayıoğlu: Köprüaltı Çocukları

Doğrusu küçüklüğümde pek fazla kitaba ulaşama-dım. Aklıma  Köprüal-tı  Çocukları geldi. Elime nereden geçti bilmiyo-rum. Hüzünlü bir kitaptı. Kimsesiz kalıp köprü altına sığınan çocukla-rın yaşam savaşlarını anlatan serü-

venlerle örül-düğünü, hayal meyal anımsıyo-rum. Daha sonra kütüphaneye dadandım. Oku-dum okudum… Okuyorum okuyo-

rum hâlâ… Son soluğuma kadar da okumak istiyorum. Dilerim gözlerimin ışığı hep parıldar.

Sadık Yalsızuçanlar:Küçük Prens

Küçük Prens, adı küçük ama kendisi büyüklerin bile algılamakta zorluk çektiği bir kitap. Kitaptaki

kahramanın ismi yanıl-tıyor insanı. Hayatta çocukluğun büyük-lüğünü koruyanlar, büyüklere karşı her

zaman galip çıkarlar. Her şeye bir çocuk hayreti ile bakmak lazım. Hayret duygusunu korumak... Küçük Prens herkesin okuması gereken bir kitap.

26 -

Page 29: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

• Yürek Dede ile Padişah

(Cahit Zarifoğlu)

• Yıldızlı Atlas (Burhan Eren)

• Yaramaz Çocuklar İçin

Masalları(Jacques Prevert'nin)

• Şeker Portakalı(Jose Mauro de Vasconcelo)

• Safahat(Mehmed Âkif Ersoy)

• Puldan Taştan Lahanadan

(Sevim Ak)

• Pippilota Uzun Çorap

• Pıtırcık Serisi

• Ömer Seyfeddin Hikayeleri

• Mutlu Prens (Oscar Wilde)

• Kumkurdu (Asa Lind)

• Korku Dükkanı(Mevlâna İdris Zengin)

• Kirpiler Şapka Giymez

(Mevlâna İdris Zengin)

• Kırmızı Balon (Erdal Öz)

• Kelile ve Dimme (Beydeba)

• Kardeş Masallar

(Yücel Feyzioğlu)

• Çocuk ve Allah(Fazıl Hüsnü Dağlarca)

• Çocuk Hikayeleri

(Peter Bichsel)

• Charlie'nin Çikolata Fabrikası

(Roald Dahl)

• Bir Şeftali Bin Şeftali

(Samed Behrengi)

• Bitmeyecek Öykü

(Michael Ende)

• Beyaz Yele (Rene Guillot)

• Bostan-Gülistan(Şeyh Sadi Şirazi)

Prof. Dr. Hayrettin Karaman: Ev Okulu, Siyer 1ve devamı

Çocukluğumda çocuk kitabına hem aile ve çevre kültürü hem de ekonomik bakımdan ulaşmamız mümkün

değildi. Bir akrabadan ödünç aldığım Beyböyrek ile Tellikız Masalı belki ilk okuduğum kitaptır. Ço-cuklara Peygamber Efendimiz’in (SAV) hayatını okumalarını tavsiye ederim.

Bestami Yazgan: Anadolu Fatihi Alp Arslan

Çocuklarımızın tari-himizi öğrenmesi ve sevmesi için okunacak güzel bir roman. Bizlere vatan topraklarının kapısını açan Anado-

lu fatihi Alp Arslan’a layık bir eser… Bu kitapta okuma zevkini geliştirecek akıcı bir dil, şiir güzelli-ğinde bir anlatım bizleri bekliyor.

Leyla İpekçi: Fadiş

Gülten Dayıoğlu'nun Fadiş kitabını defalarca okumuş olmalıyım ilko-kuldayken. Her seferin-de ağlardım. Gözü yaşlı bir çocuktu kitabın kahramanı. Ben de gözü yaşlı çocuklardan-

dım. Belki acıklı hikayeler okumak biraz terapi oluyordu, bilmiyorum. Ama her seferinde kitabın kapağındaki Fadiş'i resme-den hayali görüntüye bakardım uzun uzun.

sao

nn

M

nn ÇÇÇooorraapp •• KKKaarrddddeeşş MMas

((YYüüccceell FFFeeyyzzio

Kumbara’nın tavsiyeleri: Kumbara’nın da sana tavsiyeleri var…(Kitap isimlerine göre “ters” alfabetik sırayla)

(Bu liste Kumbara Dergisi yazarları, çizerleri, editörleri ve yöneticileri tarafından Kumbara okuyucuları için hazırlanmıştır.)

- 27

Page 30: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Bu kütüphaneler yalnızca çocuklara

Çinili Çocuk Kütüphanesi (Üsküdar) 0 216 334 68

86, Mihrimah Sultan Çocuk Kütüphanesi (Üs-küdar) 0 216 342 74 54, Selimiye Halk Kütüpha-

nesi (Üsküdar) 0 216 553 31 06, 23 Nisan Ulusal

Egemenlik Çocuk Kütüphanesi (Üsküdar) 0 216

324 51 55, Eyüp Sultan Barış Manço Kütüphanesi

(Eyüp) 0 212 564 19 12, Kadıköy Belediyesi Çocuk

Kütüphanesi 0 216 348 23 93, Kartal Barış Man-

ço Çocuk Kütüphanesi 0 216 387 75 15, Levent

Fatma Banat Çocuk Kütüphanesi 0 212 264 16 72,

Serap Sedat Çocuk Kütüphanesi (Kadıköy) 0 216

380 15 17, Esenler Barış Manço Çocuk Kütüpha-

nesi 0 212 430 42 03

İstanbul’da bulunan çocuk kütüphaneleri kitaba ulaşmak için harika imkanlar sunuyor. Sadece Üsküdar’da bile dört tane çocuk kütüphanesi bulunuyor.Üye olmak ve binlerce kitaba ulaşmak isteyen-ler için işte İstanbul’un çocuk kütüphaneleri:

KİTAPSIZ KÖYLERÜlkemizde kütüphanesi olmayan kaç tane köy okulu bulunduğunu tahmin bile edemezsin. Bu köy okullarına kitap ulaştırmak için ailen ve arka-daşlarınla birlikte bir kampanya düzenlemeye ne dersin? Önce kampanyayı duyuran afişler hazırla, sonra izin alıp apartmanınıza, bakkalınıza, kom-şularınızın evlerine afişlerini as. Toplanan kitapları köylere ulaştırmak için Kimse Yok Mu Derneği’ne başvurabilirsin.

Telefon:44 44 593

Ayın İyilik TavsiyesiBİR PAKET KİTAP HEDİYE ETÇevrende, oturduğunuz apartmanda yahut sokakta ihtiyaç sahibi aileler var mı? Muhtemelen vardır, belki senin yaşında çocukları da vardır. Peki, onlara “okuma yardımı” yapmaya ne dersin? Cici bir kutunun içine dolduracağın yeni alınmış gıcır gıcır kitapları götürüp armağan ederek arkadaşını çok sevindireceğine emin olabilirsin. Kim bilir, belki de böylece uzun sürecek bir dostluğun ilk adımını atarsın…

28 -

Page 31: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

UÇan EŞekDağıstan Çetinkaya

"Medyatik Eşek"

Page 32: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

30 -

Page 33: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

- 31

Page 34: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

32 -

Page 35: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

- 33

Page 36: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

34 -

Page 37: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

OKUMA PROGRAMIKendine bir okuma programı yapmaya ne dersin? Plan şu: önce önümüzdeki bir ay içinde okumayı düşündüğün kitapları seç. Sonra aşağıdaki şemaya göre kendini programla. Programını hazırlarken okuldaki ders yoğunluğunu ve sınav haftalarını da dikkate al. Programına öncelikli olarak evde bulunan ve henüz okumadığın kitapları almayı unutma.

1. HAFTA

KİTAP ADI:Başlama Zamanı Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

2. HAFTA

KİTAP ADI:Başlama Zamanı Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

3. HAFTA

KİTAP ADI:Başlama Zamanı Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

4. HAFTA

KİTAP ADI:Başlama Zamanı Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

- 35

Page 38: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Önce haberleri sunuyoruz Kimse Yok Mu gönüllü-

leri kurban bayramında neredeyse çalınmadık kapı bırakmadı. Hatta onlar oradan oraya koşuştururken açığa çıkan enerjiden elektrik üretilmesini teklif edenler oldu. Bu arada çalınan kapılardan bir kısmı-nın aşınması yüzünden dernek çeşitli illerde kapı yardımı da yapmak zorunda kaldı. Diğer yandan bayram sabahını kendi evinden uzak-ta karşılayan gönüllülerden bir kısmı yardım heyecanıyla ailelerine telefon açmayı unutun-ca, bazı gönüllülerin babalarından azar işittiği öğrenildi. Şaka şaka… Hepsi şakaydı.

Hadi bakalım şimdi gerçek haberlerİçinden elli sekiz bine kadar sayabilir misin? (Rakamla 58.000) Peki 58.309 aileyi ziyaret ede-bilir misin? Hem de 4 gün içinde. Evet, bunu tek başına yapman mümkün değil. Ama Kimse Yok Mu gönüllüleri bir araya gelip ülkemizin dört bir yanından 58.309 aileyi ziyaret etti. Üstelik de kurban yardımı ve bayramlık hediye paketleriyle birlikte… Bu sayı, yurtdışındaki ziyaretler ve yardımlar da eklenince 237.352’ye çıkıyor. Muhteşem, değil mi? ç y ş ğ

Kimse Yok Mu’nun

İyilik Kumbarası

KURBAN BAYRAMINDA BULAŞICI “İYİLİK SALGINI” YAŞANDIKurban Bayramı senin için nasıl geçti? Bü-yüklerin ve akrabalarınla güzel vakit geçirmiş olmalısın. Ekmek arasına doldurulan sıcacık etleri ise söylemiyorum bile… Ailenin komşu-

lara dağıtılmak üzere ha-zırladığı kurban eti paket-lerini de sen mi götürdün yoksa? Hiç şaşırmadım! Laf aramızda bizim okur-larımızın huyudur; pek yardımsever olurlar.

36 -

Page 39: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

(Rahat bulabilmen için bölgelere ayırdık)

Parmağını bir saniye verir misin?Teşekkür ederim. Şimdi gözlerini kapa. Şu haritadaki herhangi bir noktaya parmak basacağız da… Hmm, bakalım nereye parmak basmışsın? Burkina Faso demek… Daha önce hiç duymadın demek… Aşk olsun sana! Oysa Kimse Yok Mu gönüllü-leri bu bayram pek çoğumuzun adını bile duymadığı ülkelerde geçirdiler bayramla-rını. Tekbirlerle kesilen kurbanlıklar fakir sofralara bayram ettirdi. Tabii, kesenlere, sırat köprüsünde yardımcı olma sözü vererek. Ne yardımsever hayvanlar şu kurbanlıklar!

İşte yardım götürülen ülkeler. Eline bir dünya haritası alıp bu ülkelerin yerlerini bulmaya ne dersin?

BURKİNA FASO

AsyaAfganistan, Bangladeş, Burma, Endonezya, Hindistan, Kamboçya, Kırgızistan, Moğolistan, Pakistan, Sri

Lanka, Tacikistan, Tayland, Vietnam, Yemen, Gürcistan, Laos, Nepal, FilipinlerDoğu Afrika Somali, Etiyopya, Sudan, Uganda, Kenya

Batı ve Orfa AfrikaBenin, Burkina Faso, Çad, Ekvator Ginesi, Tanzanya, Gana, Gine

Bessau, Kamerun, Liberya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Togo, Gine, Demokratik Kongo Cumhuriyeti

Güney AfrikaGüney Afrika Cumhuriyeti, Madagaskar, Malavi, Mozambik, Zambiya, Angola

Kuzey AfrikaMısır, Tunus, Libya, Fas

Orta DoğuFilistin

Orta ve Güney AmerikaArjantin, Kolombiya, Paraguay, Venezuela, Şili, Peru, Haiti, ABD, Arnavutluk, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ, Lübnan

- 37

Page 40: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

VAN’I YALNIZ BIRAKMADILARVan Depremi’nin ardından televiz-yonda gördüğün görüntüleri unu-tamadığına eminim. Öncelikle şunu hatırlamamız lazım: evet, yeryüzün-de bazen kötü olaylar oluyor. Ama bunların hepsi aslında insanların sınanması için birer araç. Deprem

gibi afetler yaşan-dığında aslında sadece depremden etkilenenler değil, etkilenmeyenler de sınav veriyor. Bu sınav okulda-kiler gibi kalem kağıtlı bir sınav değil tabii ki. Sınavın önemli sorusu “Kardeşi-nizin başına ona

sıkıntı verecek bir olay geldiğinde ne yaparsınız?” Ce-vap şıkları ise hemen hemen şöyle:

a) İlgilenmem. Başa gelen çekilir.

b) Elimden geldiğince yardım ede-rim. Dua etmeyi de ihmal etmem.

c) Yardım eder, başkalarının da yar-dım etmesi için çalışırım.

Sen, bu satırları okuduğuna göre b veya c şıkkını işaretleyenlerdensin. Yalnız değilsin! Senin gibi b ve c şıklarını işaretleyen binlerce kişi var. Kimse Yok Mu ise onların yardım-larını Van’daki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakla yükümlü bir köprü. Bak bakalım bu köprüden kimler gelmiş geçmiş, Van için neler yapılmış:

Kimse Yok Mu depremden hemen sonra 22 kişilik “Acil Arama Kur-tarma Birimi” (ASYA) görevlilerini Van’a gönderdi. Çadır, battaniye, kilim, kışlık kıyafet, ayakkabı, gıda, su, kahvaltılık, katalitik soba, elekt-rikli ısıtıcı, bebek bezi ve temizlik malzemesi taşıyan 100’ü aşkın tır afet bölgesine gönderildi. Gönüllü-ler, çadır çadır, ev ev dolaşarak açıkta kalanlara ulaşıp yardım malzemeleri-ni teslim ettiler. Çocuklara psikolojik destek vermek için 15 kişilik psikote-rapi ekibi görev yaptı. Ayrıca gün-de 5000 kişiye sıcak yemek servisi yapıldı.

EN ÖNEMLİSİ VAN’DAKİ EĞİTİM YARDIMLARIGönüllüler Van’da yapılabilecek en önemli yardım olan eğitim yardımla-rı için kolları sıvadı. Van’da yurtlarını

gdsaeedBk

38 -

Page 41: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

kaybeden öğrencileri unutmadılar. Van’da yüzlerce öğrenciyi barındı-racak beş adet yurt binası yapılı-yor. Ayrıca 1000 öğrenciye de burs veriliyor. Bu yurt binaları ve verilen öğrenci bursları Vanlı çocuklara ve gençlere eğitimlerine rahatça devam edebilme imkânı sunacak.

SÜPRİZ KESELERDE NE VAR? Van’da kurban bayramı bu sene harika geçti. Aralarında ünlülerin de bulunduğu gönüllüler bayramlarını Van’da geçirmeye karar verdi. Bayra-mın ikinci günü yüzlerce gönüllünün

çocuklarla oyun oynayıp eğlenerek geçirdiği sıralarda ortaya bir sürü kese çıktı. Keselerin içinden de rengarenk çikolata ve şekerlemeler… Ayrıca, dünyanın dört bir yanından yardımseverlerin gönderdikleri bay-ram harçlıkları. Her kesenin içinde 10 TL vardı. Ama aslında her kesenin içinde evleri yıkılan, oyunları bozu-lan, arkadaşları dağılan Vanlı çocuk-lara uzanan kardeşlik elinin parmak izleri vardı.

BİR MESAJLA VAN’A YARDIM EDEBİLİRSİN!Cep telefonun var mı? 12 yaşından küçük-sen cep telefonun olmadığını umut ediyo-rum çünkü cep telefonu adı verilen radyas-yon canavarları senin için pek uygun değil. Ama anne ve babanın mutlaka vardır. Ve sen onlara 5777’ye kısa mesaj atarak Van’a 5 TL yardım göndermelerini hatırlatabilir-sin. Hey, sakın gizlice onların telefonundan mesaj atma. “Yardımın gizli olanı makbul-dür” demek o demek değil yahu…

5777

- 39

Page 42: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

TEŞEKKÜRLER SOMALİLİ YARDIMSEVERLER!Vanlı depremzedeler için Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından yardım yağdı. Eğer yapı-lan yardımların listesini yazmamız gerekseydi bu dergiyi tamamen yardımseverlerin adlarıyla dol-durmamız gerekirdi. Neyse ki yardımseverler genellikle isimle-rinin anılmasından hoşlanmaz-lar. Fakat şimdi bahsedeceğimiz yardımın eşi benzeri yok:

Geçtiğimiz yaz kuraklık ha-berleriyle gündeme gelen Somali’ye Türkiye’den yardım-lar gitmişti. Ayrıca Somalili bazı öğrenciler eğitimlerine daha rahat devam edebilsin-ler diye Türkiye’ye getirildi. İşte bu öğrencilerden olan

otuz Somalili öğrenci bir aylık burslarını toplayarak Van’a gönderdi.

İnanabiliyor musun? Bir aylık ihtiyaç-larını karşılamaları için kendilerine verilen 150’şer lirayı feda eden bu arkadaşlarımız Somalili. Yani yoksul-luğun ve kuraklığın memleketinden geliyorlar. Bak, onlardan biri olan Muhammed İsmail örnek davranışın sebebini nasıl açıklamış:

“Van’daki öğrenciler zamanında bize yardım göndermişlerdi. Şimdi sıra bizde. Bizler birer aylık burslarımızı bağışladık. Ben kendi bursumu ba-ğışlamanın mutluluğunu yaşıyorum. Allah oradaki çocukların ve ailelerin yardımcısı olsun…”

Vanlı öğrenciler de Somali’ye yardım göndermişlerdiVan Sosyal Hizmetler Çocuk Esir-geme Kurumu’nda kalan çocuklar, ramazan ayında açlık ve susuzluk çeken Somalili çocuklar için yardım toplayıp göndermişlerdi.

VanlTürkyanılan geryarduyarinlay

Gb

otuz

40 -

Page 43: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

SOMALİLİ ÇOCUKLAR OKUMAK İÇİN TÜRKİYE’YE GELDİ Kimse Yok Mu örnek bir projeyle Somalili çocukların eğitimine katkı sağlıyor. Daha iyi eğitim alabilmeleri için Somali’den 500 çocuğu Türkiye’ye getiren dernek, öğrencileri Türkiye gene-lindeki okullara yerleştiriyor. Öğrencile-rin eğitim masraflarını üstlenen Kimse Yok Mu’nun amacı açlık, yoksulluk ve imkansızlık yüzünden eğitimine ara ver-mek zorunda kalan Somalili öğrencilere yardımcı olmak. Kimse Yok Mu gönüllü-lerinin en büyük hayali bu öğrencilerin Türkiye’de eğitimlerini tamamladıktan sonra meslek sahibi olarak kendi ülke-lerine dönmeleri ve güzel işlere imza atmaları…

SOMALİ’YE YARDIM

İÇİN SMS ATABİLİRSİN

SOMALİ EĞİTİM yazıp

5777’ye gönderilen her

kısa mesaj 5 TL’lik yardım

olarak Afrika’ya ulaşıyor.

Kim parmaklarının ucun-

daki yardım fırsatını geri

çevirmek ister ki…

5777

- 41

Page 44: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Karşınızda Mümeyyiz Hayatımda ilk defa sadece çocuklar için yayınlanan bir dergide yazıyo-rum. Kütüphanemin önünde düşünürken birden kendisi de bir ilk olan Mümeyyiz’in bana göz kırptığını fark ettim. Uzun zamandır oradaydı

ama ilk defa bana böyle bakıyordu. Kumbara’da olmayı ne kadar iste-mişse artık…

Mümeyyiz, ülkemizde yayınlanan ilk çocuk gazetesi. Mümeyyiz kelimesi “doğruyla yanlışı birbirinden ayıra-bilen” anlamına geliyor. 1869 yılında yayınlanmaya başlanan bu haftalık gazete, büyükler için çıkarılan bir gazetenin “çocuk eki” olarak gelmiş dünyaya.

Cuma olsa da okusak…Cuma günleri dağıtılan Mümeyyiz Gazetesi Osmanlı çocuklarının daha eğitimli, ahlaklı, dünyadaki bilimsel faaliyetlerden haberi olan bireyler olmasını hedefliyormuş. Müslü-man, Ermeni ve Yahudi; Türk, Rum

ve Arap çocuklar bir arada oyunlar oynarken, cumaları bu derginin çık-masını heyecanla beklermiş.

Osmanlýcailk çocuk gazetesi

“Mümeyyiz”

g y yve Abir aoynbu dmabek

Tarih

ÖrtmeniÖğretmen: Elif Ayla

TariÖrtme

Öğretmen: Elif

Çizen: Sevgi İçigen

42 -

Page 45: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Mümeyyiz’in geliri yoksullara Mümeyyiz Gazetesi bazı sayılarının gelirini tama-men yoksul çocuklara bırakmış. Gazetenin ismi-nin altına da: Çocuklara özel gazetenin olağanüs-tü zamanlarda çıkan sayısıdır. Bu sayının bütün geliri muhtaç çocukların emrine harcanacaktır yazılmış. Yine böyle bir yardım sayısının geliriyle o sene kurban bayramı öncesinde Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan çocuklara bayramlıklar alınıp sevindirilmiş.

Tuhaf istatistikler

� Bal arısının büyükleri iki ay zarfında

yevmi iki yüz yumurta yapar ve bunlardan üç

gün zarfında yavru peyda eylermiş.

� İnsan kanının derece-i vasati sıcaklığı

doksan iki ve koyunun yüz iki ve ördeğin yüz

yedi derece imiş. (No: 47, 30 Eylül 1870, s. 1-2)

Sual: İki kimsenin bir testide on okka zey-

tinyağı var imiş. Yarı yarıya bölüşmek isterler.

Halbuki bir yedi okkalık ve biri dahi üç ok-

kalık iki testiden başka kap ve ölçek ve terazi

ve dirhemleri yokmuş. Bunlar on okkalık yağı

yarı yarıya nasıl taksim edebilirler? (Cevap

öteki sayıda verilecektir) (No: 30, 13 Mayıs 1870, s.

1)

Fıkra: Bir ahmak çocuğun validesi bir gün

düğüne gideceğinden, oğluna sen kapıyı gö-

zet dedi. Validesi gittikten sonra oğlu kapının

yanına oturdu. Validesi geç kaldığından canı

sıkılıp nasıl ise kapıyı çıkarıp omuzlayıp gitti.

Evin kapısı olmadığından hırsızlar girip pek

çok şey çalmışlar. Validesi eve geldiğinde

bağırıp çağırdı ise de çocuk sen bana kapıyı

gözet dedin, işte ben de kapıyı çalmasınlar

diye sakladım dedi. (No: 29, 6 Mayıs 1870, s. 4)

par vea eylermmiişş.

Mümeyyiz’e gelen mektuplarGazeteye çocuklardan mektuplar geliyor, ga-zeteyi çıkaranlar da bunları cevaplıyormuş. Ülkenin ve dünyanın durumuyla ilgili mektup yazan da oluyor-muş, savaşların gidişatına dair fikri olan da, bazı çocukların sokakta fazla oynayıp ilim irfan faaliyetlerine az zaman ayır-masından yakınan da.

Yardımsever Mümeyyiz’den çağrı Kar yağınca her yer bembeyaz olur… Çocuk-lar da evlerinden çıkmaz, zevkle bu güzelliği seyreder… Fakir fukara bu soğuklarda ne yapar? Onların çocuklarının karınlarını do-yuracak yemekleri, ısıtacak giysileri ve akşam karanlık çöktüğünde yakacak mumları var mıdır? Haydi çocuklar fukaranın imdadına yetişelim. Aç olanlara ekmek verelim, çıplak olanları giydirelim, soğuktan üşüyenlere kömür verelim. Zira hepimiz kardeşiz.

Mümeyyiz’den Alıntılar

- 43

Page 46: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Çok çok uzaklarda, söğütlü yolların, yaşlı ahlatların, uç-suz bucaksız çiçekli kırların ortasında, güzel bir ayçiçeği tarlası vardı. Bu tarladaki

ayçiçekleri, sabahtan akşama kadar parlayan güneş ışıkları altında keyifle yıkanır, çam

ormanlarının kokusunu taşıyan rüzgârla, hafif hafif

salınırlardı.

O sabah da, her sabah oldu-ğu gibi, güneş tan yerinden

kıpkırmızı bir yüzle doğdu. Gittikçe yükseldi, yükseldikçe keyfi yerine geldi, sararmaya başladı. Güneşin doğuşunu bekleyen bütün ayçiçek-leri, bir türlü vazgeçemedikleri o sıcak yüzlü, eski dostlarına doğru dönerek “Merhaba!” dediler.

Tarladaki en yaşlı ayçiçeği, etrafı-na şöyle bir göz attı. Uyuyakalan, birbirleri arasında şakalaşıp güneşe dönmeyi unutan genç ayçiçeklerini uyardı:

AyçiçeğiTarlasındaki Ayakkabı

Hikaye

Yazan: Nazlı Hilal Kızılkaya

Çizen: Dağıstan Çetinkaya

44 -

Page 47: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

“Haydi, ne duruyorsunuz, güneşe dönsenize! Yoksa düz bir şekilde büyüyemez, yamru yumru bir şey olursunuz!”

“Ah gençlik!” diye söylendi sonra kendi kendine. “Sararıp solmadan, bu günlerinizin kıymetini bilin…”

O sırada, tarlanın arka taraflarında bir hareketlilik oldu. Yaşlı Ayçiçeği, boynunu uzatıp neler oldu-ğunu görmeye çalıştı. Henüz büyüme çağındaki bir ayçiçeği, tarlaya boylu boyunca uzanmış, bir türlü kalkamıyordu. Arkadaşları onu kaldırmaya çalışıyordu, ama hareket edemedikleri için bu çaba bir işe yaramıyordu.

“Neler oluyor orada?” diye sordu merakla Yaşlı Ayçiçeği.

“Efendim, arkadaşımızın o incecik gövdesinin üs-tüne, bir şey konmuş… Nasıl olup da oraya gelmiş bilmiyoruz ama bu bir ayakkabı!”

“Belki de uçan bir ayakkabı!” diye seslendi bir başka genç ayçiçeği.

“Ayakkabı mı?” diye söylendi Yaşlı Ayçiçeği. “İyi ama nereden gelmiş!”

Zavallı körpe ayçiçeği, gerçekten de bir ayakkabı-nın altında kalmış, bir türlü doğrulamıyordu.

Gerçi buna ayakkabı demek için de bin şahit isterdi

ya! Her yanı eski püs-küydü, üstelik bur-nu da delinmişti...

O bölgede keşif gezisine çıkmış bir grup karınca da, ayçiçeklerinin sesini duyup, doğruca ayakkabı-nın yanına geldiler.

“Hmmm” dedi, liderleri. “Bu ayakkabıyı buradan alıp, ayçiçeğini kurtarmalıyız. Ayakkabıyı da yuva-ya götürürüz.”

“Onu yuvaya nasıl götüreceğiz efendim?” diye sor-du işçi karıncalardan biri merakla. “Hem götürsek de ne yapacağız!”

“Ne yapacağımıza o zaman karar veririz. Bakarsın, küçük parçalara ayırıp, yavru karıncalara beşik yaparız, ya da kraliçemize güzel bir taht!”

Sonra bütün karıncalar, ayakkabının altına girip, var güçleriyle yerinden kaldırmaya çalıştılar. Ama ayakkabı yerinden bir santim bile kımıldama-dı. Bütün ayçiçekleri, yüzlerini güneşe dönmeyi unutmuş, onları seyrediyordu. Yeşil yapraklarını bellerine koymuş, topraktan çıkamadıkları için hayıflanıyorlardı bir yandan da.

“Daha çok kuvvet gerekli, yuvadaki bütün karınca-lara haber vermemiz lazım!” diye seslendi liderleri.

O sırada olay yerine gelen bir anne Tarla Kuşu, ayakkabıya alıcı gözlerle baktı:

“Bu ayakkabı” dedi, “benim olmalı. Onunla yav-rularıma güzel bir yuva yaparım, kışın ayazından, yazın sıcağından koruyacak bir yuva…”

“Hayır” dedi karıncalar, “Bu kraliçemizin tahtı için güzel bir malzeme. Hem yumuşak, hem dayanıklı.”

- 45

Page 48: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Tarla kuşu onları dinlemedi. O minik gagasıyla, ayakkabının bağından tutarak kaldırmaya çalıştı. Ama bu iş için çok küçük ve zayıftı. Ne kadar uğ-raştıysa da, o da kaldıramadı ayakkabıyı yerinden.

Tarlanın kenarındaki ahlat ağacının dallarına tünemiş bir Ala Karga, kalabalığa seslendi:

“Bu ayakkabı tam bana göre! İçinde kışlık çekirdek biriktireceğim ve bütün bir kış afiyetle yiyeceğim.”

Ayçiçekleri, Ala Karga’nın kendi meyvelerinden almasına göz yumarlardı. Biraz çok konuşsa da iyi bir komşuydu o.

Karıncalar ve Tarla Kuşu, hep bir ağızdan “Ha-yır, bizim olacak! Bizim olacak!” diye bağrıştılar. O sırada oradan geçmekte olan bir kırkayağın hayallerini kimse duymadı. “Eğer bu ayakkabı küçük olsaydı, acaba hangi ayağıma giyerdim!” diye düşünüp, tek tek ayaklarına bakıyordu ama o kalabalıkta toza toprağa bulanıp, kendini yuvası-na zor attı. Zavallı ayçiçeğine gelince, ayakkabının altında öylece hareketsiz kalmaktan iyice bunal-mıştı.

Tam o anda bir hışırtı duyuldu. Ayçiçekleri sağa sola yatıyor, aralarından geçen küçük bir kız ço-cuğuna yol veriyorlardı. Etrafı meraklı ve endişeli gözlerle araştıran küçük kız, sonunda ayakkabının bulunduğu yere kadar geldi ve kendisini takip eden ablasına sevinçle bağırdı:

“İşte burada! Ayakkabımı buldum abla, onu bura-

ya atmışlar…” Ve sonra

sevinçle yere eğilip, ayakkabıyı ayçiçeğinin üze-rinden aldı. Üstünde biriken çer çöpü temizledi, altındaki karıncaları üfledi. “Ayakkabımı bula-masaydım, bu kış ne yapardım bilmiyorum” diye söylendi. Ve elindeki ayakkabıyı büyük bir özenle ayağına giydi.

“Aaa duymadın mı!” dedi ablası. “Yardım cemiye-tindekiler bu kış yeni ayakkabı dağıtacaklarmış.”

“Sahi mi!” diye sevinçle ellerini çırptı küçük kız. “Ama ben bunları da seviyorum.”

Küçük kız ve ablası, sonra el ele tutuşup, koşarak tarladan çıktılar.

Ayakkabı gittiğine göre kavga bitmişti. Yerde yatan ayçiçeği yavaşça doğruldu. Tarla Kuşu, yuvası için yeni çalı çırpı toplayacağını söyleyerek izin istedi ve uçup gitti. Giderken söylediği şarkı, gökyüzüne yükseldikçe daha berrak bir şekilde duyuluyordu.

Karıncalar: “Ayakkabı, yuvamız için zaten çok bü-yüktü” dediler ve taşıyabilecekleri küçük yemleri toplayarak, kışlık hazırlıklarına devam ettiler. Ala Karga ise, her zaman yaptığı gibi çekirdek çitleyip, gevezelik ettiği ahlat ağacının dallarına tünedi yeniden.

Güneş, masmavi gökyüzünün tam tepesindeydi ve ayçiçekleri, yüzlerini ona dönüp, hayranlıkla bakmaya devam ettiler.

46 -

Page 49: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

8

7

9 10 11

1 M O Z A M B İ K

2

3

4 5

6

Aşağıdaki kutularda Kimse Yok Mu’nun kurban yardımı götürdüğü ülkelerin isimleri gizli. Bakalım bulabilecek misin? (Sayfa 37’deki haberden yardım alabilirsin.)

SORULAR:1. Kuzey Afrika’da yer alan 21 milyon nüfuslu Afrika ülkesi. (Cevabı senin için yazdık.)

2. 241.038 kilometrekare yüzölçümüyle uçsuz bucaksız Afrika ülkesi.

3. Yaşadığı deprem felaketiyle gündeme gelen Karayip ülkesi.

4. Eskiden “Habeşistan” ismiyle anılan ülke.

5. Kimse Yok Mu’nun en çok su kuyusu açtığı ülke.

6. Güney Asya’da bulunan, yaşanan sel felaketinden sonra Kimse Yok Mu’nun acil insanî yardım götürdüğü ada ülkesi.

7. Geçen yaz yaşanan kuraklık nedeniyle Türkiye’de yardım kampanyaları yapılan ülke.

8. Sri Lanka, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerin yer aldığı kıta.

9. Afrika’nın en küçük ülkelerinden biri.

10. Sömürgecilerden 1960’da kurtulan, 14 milyon nüfuslu Afrika ülkesi.

11. Sınırında yaşanan tatsız olaylar yüzünden dernek tarafından 2008 yılında kampanya düzenlenen Orta Afrika ülkesi.

(Cevaplar sonraki sayıda…)

Bulmaca

- 47

Page 50: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

GICIK BİLMECELER 1) Tüyü vardır kesilmezBiti vardır seçilmezTarla gibidir biçilmez

2) Kitap konan dolaba ne denir?

3) CD sürücüsünün birden bire bozulmasının sebebi ne olabilir?

Cevaplar: 1) Peruk 2) Kitap konan dolap 3) Trafiğe uykusuz çıkmıştır

TEKRARLA BAKALIM BU TEKERLEMEYİ! Tekerlemeleri tekerleyemeyen Tekir tek tek tekrarlarsa tekerlemeleri tekerleyebileceğini tekrar edip duran Tekirdağlı Tekin’in teknesinde tek kerede tekerleme tekerleyememenin tedirginliğiyle tekleye tekleye bekledi.

Aşağıdaki kurbanlık koçu birleştirebilir misin? Önümüzdeki bayram için besleyeceğiz de…

Aşağıda senin için paketlediğimiz yumurtayı bir-leştirebilirsen sabaha güzel bir omlet yapabilirsin.

RESİM BİRLEŞTİRME

A

B

C

D

1

2

3

4

56

Doğru sıralama:1 - 4 - 3 - 2 - 6 - 5

Doğru sıralama:B - D - A - C

48 -

Page 51: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012
Page 52: Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Uçan Eþek’tenyýlýn ilk röportajý

Konserve ustasý

sincaplar >8

>6

OCAK, ŞUBAT 2012

Sayı: 29

Meþhur yazarlardan kitap tavsiyeleri

an

ri >20

DünyaDünyakitaplakitapladolsa!dolsa!