klozet fanzin #14

20

Upload: klozet-fanzin

Post on 21-Jul-2016

249 views

Category:

Documents


16 download

DESCRIPTION

organik beslenip,hijyenik klozetlerine bol tahıllı pisleyen gelişmiş ülke insanlarına ithafen

TRANSCRIPT

Page 1: Klozet Fanzin #14
Page 2: Klozet Fanzin #14
Page 3: Klozet Fanzin #14
Page 4: Klozet Fanzin #14

duvara asılı şiir aldatma eğiliminde bulunduğundakurutacak insan kalmıyor tersten yakılmış sigaralarıyağmura has bir şey var sokakların bacaklarındayürümek yalnız işiaşk sıcak taksi arkalarında deviniryürümek intihara alkol uzatıp sırtına vurur

yürürken yalnızlığın kaç tane basamağı olduğunu/ayaklarım vururken kaç tane kadına aşık olduğumu/sigaram ıslanmasın diye‘pardon içinizde yer var mı’/ diye makas attığımı/adisyonun arkasına gizli sümükler/aşk felsefeye karşı olana kadar kutsal kitaplardaki sayfa akımlarının yolunu kesişinibağlaştıracak kadarkatilim yok

kese kağıdında masal çorbalarıazizler küfredene kadaryatak şarkısını bastırmaya çalışıyorson ya bu kesin biri gelecekçakmak isteyecekyanıma oturup şemsiyesiyle oynayacakben kaldırım taşlarını değiştireceğimson kez öpecek ya/da durakta bekleyecek

gömleğimin kırışıklıkları kapı ziliyle halımın altına kaçarkentavana doğru sevişmeninaslında ben birazdan gideceğimışığa boşalsan iyi olur dediğiniergen çocukların manitalarından bahsederkenel çırparak göğüs yaşlarına ağıt yaktığı masalardaöğrenilmiş maden suyu

cümle bitmediği zaman toplam / pencereden atlamaya kalkışıyorben yaşlı taşaklarımı saymaya çalışırkenrujunu tazeleyenkirası iki ay gecikmeye başlamış şizofren duygularımaçın son dakika golü dağıtırdısürgün / köpeklere göre değişir

y ağıt

Page 5: Klozet Fanzin #14

masaya sabit anal seks döküntülerindeanılara küfretmek

yukarıdan günlerin acıyıp birkaç kırbaç darbesinimüziğe yaydırıp telefona bakmasıyla orantı

dans eden barmeninsabaha kalmış metrolarının metalini söküp

aralara arabesk yerleştirmeyeçalışması bana ilk defa yakışıklı diyen

orospunun toka uçlarını hatırlatıyor

çok az yerimçok fazla tutarım var

uykusuz kalınan her gece içinyastık değiştirmeyi ben de isterdim

ama moral odalarının farklı komileri var

sarhoş ol/memeli insanaltına bir imza atılmamış

tüm günlükleri yakmalı

yusuf aba

Page 6: Klozet Fanzin #14

-Söyleyeceğim her şey yetersiz olacak.

Gün boyu hissizdim. Şeytan bilir nereye… Gün boyu notlar derledim kafamda yeraltından. Benim için çok anlamsızlar gerçi. Kimse hiç olmak istemez ama ben en derin ve samimi duygularımla bunu arzuluyorum. Başlangıcım hiçlikken, ilerlerken nelerle karşılaşacağım umurumda olmuyor böylece. Ben anlamsızlığa inanan sessiz bir hiçim.

Hiç olamadım. Gözlerimi açıp kapatmayı bile beceremiyorum hissiyle yaşıyorum. Anlamsızlık. Siyah mı başlangıç? Kadim bir beyaz mı ‘’Büyük Patlama’’? Yazmasam olur mu yazdığım halde? En fazla kullanacağım şeyin soru işareti olacağını hep bilmek bile acı verici. Güm güm güm. Bir şey olabilseydim eğer, güm sesi olmak bile isterdim. O tok sesi çevreme yaymak ve rahatsızlık saçmak çevreme, benim amaçlarım olabilirdi. Ben bir hiçim.

Birden boşluk dolunca zihnime, uzaya çıkasım gelir. Yıldızları kimin kaydırdığı sikimde değil ama tanışmak isteyesim gelir. Coşkunluk, bir battaniye alıp, sırtına geçirip, reggae dinlemekse ve, ve pembe, kırmızı, renksiz-liklerin içerisinde anlam aramaksa; bizler siyahlaşmış birer kir gibi duruyorsak bu renksizlikte, yani pembenin, kırmızının anlamına uzaktan bakıyorsak, evet, ve, biz, siz, siyahlaşmış kirleriz. Siyahı var eden beyaz mıdır? Beyaz kavramı olmasaydı, siyah aynı mı olurdu o hep bildiğimiz? Tam tersini sormaktan da çekinmeyeyim o halde.

Ölmeyi beklerken yaşayanlardan olmayı istemiyorum. Deli olmayı istiyorum, sarhoş olmayı, haykırmayı, yaşa-mayı fakat cesaretim yok buna. Ölmeyi bekliyormuş gibi yaşıyorum.

Islık çalıyorum kesin bir varoluşla. Islık çalıyorum önüme çıkan her engelde. Islık çalıyorum uyumaya çalışırken. Coşkun bir şey arıyorum, kelebek kanadı gibi ritim, yıldızlar gibi ışık olsun. Gün ışığıyla uyuyup, karanlık gecel-erde ıslık çalıyorum. Otla güzel olmuş tüm kafalar ıslık çalmazlar mı yoksa? Bilmezler, insan kendisini kelimeler-le duymak ister hep. Kendisine bir anlam yüklenmesi; titiz, tembel, geveze, piç, dürüst, onurlu, ahlaksız, ahlaksız, ahlaksız… Oysa insan ıslık duymalı. Ahlaksız olmalı, kelimelerin bir anlamı yokken. Ve kendi ritmini bulmalı. Rüzgarda kulağımıza gelen o sesi bulmaya çalışmalı. Arayış.

-Dikkat et, dışarı sıçratıyorsun.

porolotoryo

Pisuvar Sohbetleri 2

Page 7: Klozet Fanzin #14
Page 8: Klozet Fanzin #14

Ötelenen bir dünya / Ötelenen yaşamlar / Burası gittikçe soğuk oluyor, üşü biraz.

Gösterme sıfatlarından biriyle evlenip 2 çocuk yapmak/ Tüm yıldız diye yıllardır yutturulan göktaşlarını kucaklamak

Yollara iyi (?) yoldan düşmek/ “İyi”yi yolun kenarında öldürmek

Kırışmaktan korkmayıp makyajla uyumak / Petrol zengini ülkelerde para babası bir adam bulmak / Adamın sadece ve sadece kalbine aşık olmak

Doğu’nun felsefesini Tarkovsky’nin yapıtlarında aramak / görmek ile bakmak

Sabahın 7sinde üzerinde pelerinle köhne bir sokağa çıkmak / tuvalet kağıdı almak istemek için için

Doğum gününde dayak yemek / Rom içip tuvalete kusmak

Aynaya baktığımda masumiyet ile dişilik arasındaki seçim yapmak/ Masumiyetle yola devam etmek

Ruhları ele geçirilmiş, / kentin yarattığı yapay insanlar ve onların küçük, steril yaşamlarını reddetmek

Ve her ne olursa olsun sevmekten korkmamak.

Direnen Hayat Umut Doludur.

mysticqueen

Sürünceme

Page 9: Klozet Fanzin #14
Page 10: Klozet Fanzin #14

ve başka bir uyandım beyaz mı dışarısıbiraz soyundu mu insanlar nedensiz gülebilirlerah belki yüzlerini güler halde yaratacaktım onlarıbilebilirdim ama geçti bilmemişim esirliklerinivarolmak için doğurdum bütün koşullarını 6 zamanda6 zamanda onları ne kadar eksik yaratmışım tıpkıtıpkı tanrımın beni tanrı kıldığı bitmezlik içindemutsuzlukla umudu denk kılmayacaktım, kopyalamışımbelki renkleri iyi icat ettim veve başka bir uyandığım beyaz mı içerisihiç ölmeseler tanrılar yaratmadan olabilirlercanım belki yüzümü hiç yaratmayacaklardı benlerimgörebilirdim ya esirgemedim bakışlarımı özgürlüklerindenyokolmak için doğruldum bütün koşullarda 6 zamanda6 zamanda beni annemin özlemi kadar eksik aynı yerdentıpkı insanın mağarayı tanrı kıldığı hasret içinderenklere kodlamışlardık mutluluk ve umudu, lardıkbaşka bir uyudum beyaz mı dışarısı ve.

tanrının şiiri

Buğra Kavukçuoğlu

Page 11: Klozet Fanzin #14
Page 12: Klozet Fanzin #14

Önemli not:Bu ‘can sıkıcı’ bir hikayedir.Boş vaktin yoksa ve boş bir adamın geveleyişlerini hissetmek istemiyor-san tabi.

#Sahne 1:Kozmik Bulantı

kısacası başım dönüyordu.dudaklarım arasında tüttürdüğüm yarısı ıslanmış sigara bitmişti ve eve gideceğim günlerin hayaliyle raks ediyor gibiydim.etrafı kahve lekeleriyle dolu olan bardağıma biraz daha bira ekledim.sandalyede kalktığım gibi yangın merdivenine koyuldum.kapıyı araladığımda keskin bir soğuk beni karşıladı an-sızın.saçlarım arasından dalgalanıp kapıya doğru çarptı ve olağanca şiddetiyle tekrar bedenime süzüldü.kafamın güzel olduğunun farkındaydım,sadece keyfini çıkarıyordum.hacettepe her zamanki gibi solgun ışıklar ardında yapayalnızdı.onlarca insan gözümün önünden geçip usulca beni kestiler.ben ise umursamayıp biramı içmeye devam ettim.bir an gözlerimi bardağıma doğru çevirdiğimde çoğunun bittiğini farketttim.hayatım o kadar an-lamsızdı ki sarhoş olmaktan bile sıkılmıştım.izmaritin son kısmını da içime çektikten sonra bej rengindeki mer-diveni sarmalayan demir parmaklıklardan aşağıya doğru fırlattım.yine yalnız kalmıştım.altımdaki şort yüzünden rüzgarı taşaklarımda hissedebiliyordum.biraz gıdıkladı önce,ardından soluksuz bir gülme kapladı içimi.doğayla sevişiyordum.kafamdaki binlerce anlamını yitirmiş soru tekrar canlanmıştı.evren ve insanlar üzerine düşündüm önce.sonra hepsini siktir ettim içimden.biliyordum ki beynim daha fazla düşünmek istemiyordu.algı ve davranışlar sarpa sarmıştı.içimden bir ses ”yalnızca biranı iç ve keyfine bak” diye inledi usulca.konuşanın şeyyan mı yoksa özümdeki histerik açlık mı olduğunu kavrayamadım.yine siktir ettim.ellerimi gözlerime doğru götürüp birkaç saniyeliğine kapattım onları.zaman kavramını hissedemediğim nadir anlardandı aslında.bir ”nymphoma-niac” gibi geçirdiğim o birkaç saniyelik anın keyfine vardım ve orgazm oldum.ardından yine siktir ettim herşeyi.ayaklarım beni küçük ama eğlendiğim odama doğru götürdü.pembevari kapının kulpunu yavaşça açtım.sanki sarhoş olduğumu belli etmek istemiyor gibiydim.yavaş adımlarla masama doğru yürüdüm.yarısı dolu bir Beck’s beni karşıladı bilgisayarımın kenarında.ben ona o da bana baktı.birbirimizi süzdük yavaşça ve sevişmeye karar verdik.önce yaladım onu,tenekesinin kıpırdayışlarını hissettim içimde.karşılık vermiyor gibi gözüküyordu.biraz daha azgınlaşıp ağzımı kocaman açtım deliğine doğru.”tüm deliklerimi doldur” diye üsteledim yeşilvari ışığına.en sonunda karşılık vermişti.ılık,kusursuzca seviştik orada.kafamı döndürmesini seviyordum.kendimi dünya gibi hissettiriyordu (ben bir dünya uydularıma tecavüz eden…).konuştukça konuştuk ve en sonunda sıkıldım.yine siktir ettim herşeyi.bedenimin titrediğini duyuyordum.minik bir keyif hissi boğazımdan mideme ulamış ardından kalçalarıma doğru sevk etmişti.o nasıl bir histi ki,esridim onunla küçük bir çocuk edasında.kafamı hızlı bir şekilde sandalyemin sert kısmına dayadım.gözlerimi açmaya korkuyordum.çünkü her açtığımda kaderimi solumak zorunda kalıyordum.soludukça daha da kötüleşiyor,hissizleşiyor…

#Sahne 2:Bok Çukuru’na yolculuk

ayağa kalktım hem mecazi hem reel.tuvalete gitmem gerektiğini anlamıştım.var gücümle kapının kulpunu çevirdim.bu kez sessiz olmak gibi bir niyetim yoktu.herşey yeterince anlamlı ve aşikardı.hızlıca tuvalete doğru gittim.içeri girdiğimde balgam,diş pisliği ve sümük silsilesi beni karşıladı.herbirine teker teker selam vermek zorunda kaldım.her selamımda biraz daha kötüleştiğimi hissettim.tuvaletin soğuk ve kötü kokulu ambiyansı hoşuma gidiyordu.aslında kendimi garipseyemediğim yegane yerlerdendi.kapının kirli beyaz rengindeki kul-punu yavaşça çevirdim.tam aksine bu kez sessiz olmaya çalışıyordum.her hareketim bir ötekinin zıttı gibiydi.

Kutsal Sifon ve Sarhoş Adam’ın Dünyası

Page 13: Klozet Fanzin #14

kendi içimde çatışır gibi…içeri girdiğimde gözüme ilk çarpan benden önceki misafirinin bıraktığı sanatsal çalışmalardı.tüm kabin leş gibi kokarken ben gözlerimi deliğin boşluğuna dikmiş ,benden öncekinin neler his-settiğini anlamaya çalışıyordum.elbette ki kimse benim kadar özümseyememişti burayı.sonra yine siktir ettim herşeyi.işe koyulmam gerektiğini hissettiğimde öncelikle musluğu açtım.insanlar sanki sıçtığının duyulmamasını ister gibiydi değil mi?.peki neden,diye soruverdim kendime.bir insan özünü saklamak neden isterdi ki?”pislik” kavramını neden bu kadar reddederdik kendi içimizde?

#Sahne 3:Aydınlanma ve diğer Zırvalar

çıldırmış olmalıydık gerçekten.aslında hepimiz birer komediden ibarettik.”karanlığını yoksayan en karanlık şahsiyetler!”.en sonunda iç seslerimi de siktir ettim.donumu indirip beklemeye başladım,sonrasında teker teker bıraktım tüm o anlamsız nefretlerimi.bedensel bir ihtiyaç için değil de haykırmak için sıçıyor gibiydim.”komik-ti”,ama sarhoştum.kendi içimde bile bu kadar çıkmazdayken,güneşli günler nasıl gelir ki diye sordum (sikerl-er! güneşli gün diye birşey yok.tüm dünya sisli ve bok içinde,bokun içinde).derken sıçmayı bitirdim.kıçımı ve dünyanın kutsal tüm kıçlarını mest ettim.tuvalette geçirdiğim zamanlar çok uzun olmazdı genelde.ancak bugün orada kalmak istiyordum.dışarıdaki hayat korkunç ve hayal kırıcıyken dışarı çıkmak istemedim.sonra yine siktir ettim.ayağa kalkıp bir çırpıda sifonu çektim.ellerimi köpürtüp ovaladığım heran bir nebze olsun içimde-ki haykırışları susturur sandım.olmadı.tuvaletten çıkıp odama geri döndüm.herşey bıraktığım gibi anlamsız bir düzende ve olağandı.ama yine oturdum o sandalyeye,yine içtim kalan biraları…gözlerimi sağ tarafa doğru çevirip camdan dışarı doğru baktım.sadece baktım,göremeyeceklerim için.biliyordum evimdeydim.karanlık heryere hakim ve süregelendi.camı açıp nefes almak imkansızdı.hiçbirzaman çıkamadım odadan.hayatım yangın merdiveni,sigara,tuvalet ve cam arasında mekik dokudu.

dipnot:

”sıkışıp kaldığımız cam kenarlarında kendi filmografimizi yazdık sanki.algı,ruh ve beden üç öz parçaya ayrıldı.herbiri başka zaman dilimlerinde bir sonbahar rüzgarı edasıyla savruldu yolların sarp yamaçlarına.ne kaldık bu alemde ne de gidebildik (siktir edip!) umarsızca…”

canephora

Page 14: Klozet Fanzin #14

Çayı demle, pilavı ısıt.Aç gelirsin, biliyorum.Salatalıkları iyi yıka.Bahçe kapıda,kapı o şehirde.Gelemem, biliyorsun.Saatimi alsam, zamanı bırakırım.Koşa koşa gelsem, yine de yetişemem.Bundan gayrı bizi yalnızca 4 nota, 2 kelime uyandırır.Ben şimdi son sigaramı içiyorum.Yanımdan ejderhalar uçuyor,Yelelerinde serçe sarhoşluğu.Biliyorsun, gelemezsin.Ama bizim gidecek başka yerimiz yok.Patlıcanları sütle ıslattım,Domatesleri iyi yıka.Gelirim ne zaman çağırsan, biliyorsun.Ellerinin sarası gelmişse belimi,bil ki benim belimin de sokulası gelmiştir avuçlarına.Gelirim, saatimi çalar,zamanı bırakır, gelirim.Demiyorsun, aylar var.Eşiklerde bekletiyorum hayatımı.Oysa biliyorsun, benim gidecek çok yerim var.Kalacak tek yurdum sensin.Dilini konuştuğum tek yatak seninkisi.Suyundan içtim bir kez, huyum değişti.Terim karıştı denizlerine.Gelmezsin, biliyorum.Bilmek istemiyorum.

Övgü Kaya

Page 15: Klozet Fanzin #14
Page 16: Klozet Fanzin #14

Ankara’dan İstanbul’a gitmek için otobüse binmeye gidiyordum. Her şeyden önce “ankaray” adı verilen farklılaşma çabasıyla bir bok anlatmayan bildiğiniz metroya bindim. Her yer boş olsa da ayakta durmayı ve ayağımla çalan şarkıya ritim tutmayı seviyordum.“AŞTİ” durağında inip turnikeleri, tekerlekli bavulumla geçmem gerekiyordu. Nasıl geçileceğini eski sevgilim öğretmişti ama eski sevgilinin öğrettiği şeyleri yapmaya her zaman karşıydım. Kucağıma alarak geçtim kahrolası bir boka yaramayan güvenlik kollarını.Otobüse binmeden bir sigara içtim bu sefer canım gözlem yapmak istemedi. Her zaman aynıydı: “bi an önce gitsin diye gözünün içine bakan insanlar” ve “seni çok özleyeceğim’’ diyen sarılmayı yapan sevgililer.”Sigarayı yerde söndürüp oto-büse bindim. Koltuğuma doğru yürüyordum numaralara bakarak. Daha sonra arkasında oturacağımı anladığım kadınla bakış süresi olarak uzun ama saniye olarak kısa sayılacak bir zamanla birbirimize baktık.Ne içten bir gülümsemeydi o hemen arkasında oturuyordum ve aynı zamanda neden gülümsedi diye düşünüyordum.Oto-büste cesaret bulup merhaba diyemezdim yanlış anlarsa, otobüste sorun çıkarabilirdi. Molaya kadar bekledim hem konuşmak için hem de çişim için.Mola zamanı geldiğinde öncelik sıramı düşünüyordum. Çiş ağır bastı gerçekten de bastırıyordu. Hızlı adımlarla gittim ve dışarı çıkıp bir sigara yaktım. Amaç sigara yakar gibi durup kadını gözlemlemekti. O kahvesini yudumluyor, sigaradan biraz çekip benim olduğum yere doğru üflüyordu. ” Amman ne olacaksa olsun”lu bol cesaretli bir cümle kurup yanına gittim.

-oturabilir miyim?

-tabi, buyrun.

Yine gülümsüyordu. Bana bu kadar cesaret vermesi iyi değildi. O gülümsemeye evlenme teklifi bile edilebilirdi. Ama evlenmeden önce sormam gereken bir soru vardı:

-neye gülüyorsun bu kadar?

-eski sevgilime benziyorsun da ondan.

Hemen kalktım oradan. Bir sigara daha yaktım. Eski sevgilisine benzediğimden benimle beraber olan boktan bir ilişkiyi yeni bitirmiştim. Fazlasıyla kullanılmak dışında bir şeye yaramıyordu.Başka boş bir koltukta “her şey sermaye için sevgilim” dinlerken buldum kendimi.

Nazım Özgün Erbulan

Bir Otobüs Anısı (2)

Page 17: Klozet Fanzin #14
Page 18: Klozet Fanzin #14

Aralik kalmış kapısının gizemiiçeri giren insanlarıntaşıdığından fazlaydıhava sogudukca geliyorlardıSoğuk geliyordu (seviyordu)Soğuk geliyorlardı (ısınıyordu)

insanlardan Bir insana kaçıyorlardıbir insan iseInsanlardan kaçıyordukaçtıkça daha çokİnsanlığa batiyordu Kalemibattıkça daha çok soğuyorduInsanlardan

Beyni tam bir klozettiInsanlar beynine sıçıpihtiyaçlarını gideriyorduO da onlarla ihtiyacını gideripBeyninin sifonunu çekiyorduAnlatilanlar birbir düşuyordu sayfalara...

doğasının kışınıAnlatilanlarin soğukluğunuSeviyorduYalanlar soğuk oluyordu

Sadece kışın böyleydi Sadece böyleydi kışı ‘Aralık’ bırakıyordu takvimini..

Hiems

Page 19: Klozet Fanzin #14
Page 20: Klozet Fanzin #14