kültürümüzde etkin olan tasavvufî...

25
Kültürümüzde Etkin Olan Tasavvufî Yorumlar İçerisinde Türk düşünürü Hacı Bektaş - ı Veli’nin de bulunduğu Horasan erenleri, göçle gelmiş Türkmen grupları, eğitim ve imar faaliyetleriyle aynı kültür potasında yoğurmuş, Anadolu’nun kültürel bütünlüğünün oluşmasında ve merkezi otoritenin oluşumunda hayati bir rol oynamamışlardır.

Upload: others

Post on 02-Feb-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Kültürümüzde Etkin Olan Tasavvufî Yorumlar

    İçerisinde Türk düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli’nin de bulunduğu Horasan

    erenleri, göçle gelmiş Türkmen grupları, eğitim ve imar faaliyetleriyle aynı kültür

    potasında yoğurmuş, Anadolu’nun kültürel bütünlüğünün oluşmasında ve merkezi otoritenin oluşumunda hayati bir rol

    oynamamışlardır.

  • Göç yoluyla Anadolu’ya gelen bir kısım derviş dağ başlarına, kimsenin olmadığı yol kavşaklarına yerleşmiş, burada zaviyeler açmış, boş topraklar üzerine kurdukları bu kurumlar zamanla kültür, imar ve din merkezleri haline gelmiştir.

  • Böylece dini cemaatler her tarafa yayılmış; ahlak, edep, davranış, inanış kuralları standartlaşmış, bilgi ve bilim devrin olanakları içerisinde bu merkezlerde üretilmiş ve yayılmıştır. Bu dervişlerin köylere yerleşerek toprak işletmeleri ve eğitim ile meşgul olmaları yöneticiler tarafından da desteklenmiş, dervişlere birtakım ayrıcalıklar verilmiştir.

  • Sonuç olarak Anadolu’nun en ücra köşelerinde dahi zaviyeler açılmış ve verilen eğitim sayesinde ortak bir kültürel doku oluşmaya başlamıştır. Anadolu’da etkili olan tasavvufi oluşumlardan başlıcaları hakkında bilgi almak için bundan sonraki konulara bakınız.

  • Yesevîlik Düşüncesi

    Kuruluşundan günümüze kadar Orta Asya’da çok geniş bir bölgeyi etkisi altınaalan ve varlığını Anadolu’da da devam ettiren Yesevî tarikatı Hoca Ahmet Yesevi’ninfikirleri etrafında oluşmuştur.

    Ahmet Yesevî’nin doğum tarihi Hicri. V. (Miladi. XI.) yüzyılın ortalarına rastlar.Kazakistan’ın güney eyaletinin bugünkü merkezi olan Çimkent şehrinin doğusundabulunan Sayram’da dünyaya geldi.

  • Ahmet Yesevî, birkaç yıl Türkistan’da öğrenim gördükten sonra Buhara’ya gitti.Bu dönemde Selçukluların yönetimi altına girmiş olan Buhara, Maveraünnehir’in enbüyük İslâm merkezi sayılıyordu ve İslâm ülkelerinden gelmiş olan binlerce öğrenciyeev sahipliği yapıyordu. IV. (X.) asırdan itibaren Horasan mütefekkirlerinindüşüncesinin ürünü olan ve orada teşkilâtlanan tasavvuf, kısa sürede Orta AsyaMüslümanları arasında benimsenmişti.

  • Hicri. V. (Miladi. XI.) yüzyılın ortalarındaHoca Yusuf Hemedanî, Orta Asya’da tasavvufun önde gelen ismi idi. Hoca Ahmed,Türkistan’da Arslan Baba’nın yanında bir süre tahsil gördükten sonra Buhara’da HocaYusuf Hemedanî’nin yanında öğrenciliğe başladı.

  • esevî tarikatının en önemli özelliği, tasavvuf kültürü ile Türkçenin bir araya getirilmesidir.Ahmet Yesevî, İslâmî ilimler hakkındaki engin bilgisine ve İran edebiyatına olanaşinalığına rağmen, düşüncelerini Türk kavimlerine anlatırken, Türk halkedebiyatından faydalanmış; tasavvuf hükümlerini açıklarken basit ve anlaşılır bir dilkullanmış, görüşlerini Türk halk edebiyatına uyan üslup ve nazım şekliyle ifadeetmiştir. Onun en büyük eseri olan şiirlerine “Hikmet” adı verilmiştir.

  • Tarikatındabölgede yaşayan Türk kavimlerinin örf ve adetlerini göz önünde bulundurmuştur.Ahmed Yesevî’nin sade ve yalın şiir türü, Türklerin oturdukları bölgelerde çoksayıda taklitçi buldu. fiiirlerinin etkisini, yaşadıkları ülkelerde büyük bir itibar sahibiolan ve şiirleri geniş halk kitlelerinin dillerinde dolaşan Hakim Ata, Abay, Mahtum Kulîve Yunus Emre gibi büyük şairlerin şiirlerinde kolayca görebiliriz.

  • Hoca AhmedYesevî’nin “Divân-ı Hikmet” adı altında toplanmış olan şiirleri, dervişlerin faziletleriile ilgili medhiyeler, Hz.Peygamber ve büyük İslam sufîleriyle ilgili kıt’alar, dünyanındurumundan şikâyet, kıyametin yaklaşması, cennet ve cehennem hikâyeleri gibi konularıele alır.

  • Ehl-i sünnet tasavvuf tarikatlarından sayılan Yeseviye tarikatı, bütün sünnetleri,sünnet yerine konan uygulamaları kabul etmiş, müritlerinin şeriat hükümlerini eksiksizyerine getirmelerini imanın şartlarından saymıştır. Görüşlerinin birçoğunun Nakşibendîtarikatında yaşamış olmasına rağmen, Yesevî tarikatının kendine özgü inanç vegörüşleri de vardır.

  • Yeseviyye tarikatının temel hükümlerini; marifetu’llah, doğru sözlü olmanıniyiliği, fena fi’llah ve tam tevekkül teşkil etmektedir.Yesevî tarikatının uygulamasındaönemli bir unsur, “halvet”tir. Halvetin süresi kırk gündür. Bu süre zarfında müridin yapmasıgereken bütün görevler anlatılmıştır.

  • Kadirilik

    Kadirilik, Abdülkâdir-i Geylânî'ye (ö. 561/1165-66) nisbet edilen İslâm dünyasının ilk ve en yaygın tarikatın adıdır.

    Soyunun baba tarafından Hz. Hasan, anne tarafından Hz. Hüseyin'e ulaştığı kaydedilen Abdülkâdir-i Geylânî'nin tarikatını çocukları yaymıştır.

    Kâdiriyye'yi Anadolu'ya XV. yüzyılda Eşrefoğlu Rûmî getirmiştir. Bu tarikat geniş bir alana yayılmayıp İznik Bursa çevresiyle sınırlı kalmıştır. Kadiriyye XVII. yüzyılda, tarikatın Rûmiyye kolunun pîri İsmail Rûmî'nin faaliyetleri sonucu başta İstanbul olmak üzere Anadolu ve Balkanlar'da yaygınlık kazanmıştır.

  • Kâdiriyye tarikatında kendini arıtma ve Allah’a varma, Allah'ın yedi isminin zikredilmesiyle gerçekleştirilir. Bu tarikata katılan bir kişi kabiliyetine göre bütün mertebeleri aşıp nefs-i kâmile makamına ulaşabilir veya belli bir mertebeyi aşamayıp arada kalabilir.

  • Nakşibendilik

    Nakşibendilik, Bahâuddin Nakşibend Muhammed b. Muhammed el-Buhârî'ye (ö. 718/1318) nispet edilen tarikatın adıdır. Nakşbend, Buhara'ya 9 km. uzaklıkta bulunan Kasr-ı Arifân'da doğdu.Nakşbend, kısa bir süre içerisinde onların saygısını kazanmıştır. O, halka her fırsatta sohbet eder, va'z ve nasihatte bulunur ve "bizim tarikimiz sohbet üzerinedir" diyerek müritlerini buna teşvik ederdi.

  • Nakşibend'in vefatından sonra, geniş bir alâna, özellikle İmam Rabbânî'nin gayretleriyle Hindistan ve çevresinde yayıldı. Bu tarikat, Fatih Sultan Mehmed zamanında, Molla İlâhî Simâvî (ö. 896/1490) aracılığıyla İstanbul'a girdi. XVIII. yüzyılda Mevlana Ziyaeddin Bağdadî ile Osmanlılarda genişledi ve istikrar kazandı. Osmanlı padişahları Nakşibendiliği himaye ettiler.

  • Kaynaklarda bu tarikatın üç koldan Hz. Peygamber'e kadar ulaştığı ifade edilir. Nakşibendiyye tarikatının esaslarını şu şekilde özetlemek mümkündür: Dini kurallara tam uygunluk, tarikat ile özü temizlemek, hakikat ile ilâhî yakınlık elde etmek ve marifet ile Allah'a ulaşmak. Bu tarikatta Kur'ân ve sünnete bağlı kalmaya büyük önem verilmiş, haramlardan ve kötü alışkanlıklardan korunmak için tövbe, istiğfar, zikir, tefekkür, nafile namazlar, Kur'ân okuma ve ilimle meşgul olmak tavsiye edilmiştir. Bu şekilde nefsi yenerek kalbi kontrol altında tutmaya murakabe adı verilir. Bu tarikatta zikir sessiz yapılır. Topluca yapılan zikre "hatm-i hâcegân" denir.

  • Mevlevîlik Düşüncesi

    Mevlana Celaleddin Rumi'nin (d. 1184 Belh, Horasan-ö. 1273 Konya) düşünceleriçevresinde kurulan tarikattır. Babasının düşüncelerini sistemleştirdiği ve tarikat biçimindeörgütlendirdiği için Mevlana'nın oğlu Sultan Veled (ö. 1312) Mevlevilik'in asıl kurucususayılır.

  • Mevlânâ Celâleddin Rûmi, dostlarının katıldığı özel toplantılar düzenler, tasavvufive dini sohbetler yapar, şiir söyler, zikrederek sema ederdi. Zamanla bir tören niteliğikazanan bu toplantılar belli kurallara, belli görüş ve düşünce ilkelerine bağlandı.Toplantılarda ney, kudüm ve benzeri çalgıların çalındığı zikirler, törenler daha derlitoplu ve ölçülü yapılmaya başlandı. Kısa bir süre içinde geniş bir alana yayılan, halk veözellikle çağın aydınları arasında büyük bir ilgi uyandıran bu toplantılara katılanlarınsayısı arttı. İran, Arabistan ve Anadolu'nun birçok yerinden gelerek toplantılara katılanlar,katılmak isteyenler, Mevlânâ'ya karşı derin bir sevgi ve saygı duyanlar oldu.

  • Mevlânâ'nın ölümünden sonra oğlu Sultan Veled, aynı yoldan giderek, babasınındüzenlediği toplantılara ve bunlarda yapılan sema, zikir ve benzeri törenlere, bir tarikatniteliği kazandırdı. Törenlere katılmak, toplantılarda bulunmak, sema meclisine vezikre girmek için birtakım değişmez ve Mevleviler arasında yaygın olan kurallar koydu.Zamanla bunlara resmi bir nitelik kazandırdı. Mevlânâ'nın oturduğu yeri (sonradan tekkeadını aldı) genişletti.

  • Mevleviliğin sevgiye dayanan insan anlayışı, insana varlık türleri içinde ayrı birdeğer ve önem vermesinden dolayıdır. İnsan, evrenin özü (zübdei âlem), varlıkbütününün söyleyen dili, gören gözüdür. Mevlevi tarikatına göre, bütün evren ve insan,toprak, ateş, hava ve su gibi dört ana ilkeden kuruludur. Göklerle insanın özü, yapısınıkuran ilkeler birdir, eştir. Ancak, felekleri yöneten yasalar ayrıdır. Çünkü onlar, birbakıma manevi aşamalardır.

  • Sultan Veled'den sonra bütün Mevleviliği temsil eden Konya'daki merkez tekkeşeyhliğinin babadan oğula ya da ailenin büyüğüne geçmesi gelenekleşti. Bu geleneğebağlı olarak şeyhlik makamına oturan kişiye Çelebi adı verildi ve zamanla merkeztekke şeyhliği Çelebilik makamı olarak anılmaya başladı.

  • Mevleviliğin temel ilkeleri, genellikle on iki konuda toplanır:1. İnsanlığa hizmet etmek;2. Başkalarına her zaman iyi ve güzel davranışın örneği olmak;3. Mesnevi okumak ve mutasavvıf olmak;4. Aklı iyi kullanmak, hikmet sahibi olmak;5. Dindar olmak;6. İçini her zaman temiz tutmak;7. Mevlânâ'yı pir tanımak;8. Mevlânâ'nın yolundan ayrılmamak;9. Allah’tan, Hz. Muhammed'den sonra Mevlânâ'ya bağlanmak, ona gönülden inanmak;10. Bilimle uğraşmak, bilgi sahibi olmak.11. Alçakgönüllü, sabırlı, güler yüzlü, hoşgörülü ve nazik olmak;12. Maddi ve manevi bakımdan temiz olmak.

  • Osmanlılar döneminde Türkiye'de en yaygın tarikatlardan birisi olan Mevleviliğinfaaliyetine, diğer tarikatlarla birlikte, 13 Eylül 1925 tarihli bir kanunla son verildi.Faaliyetini bir süre Şam'da sürdürmeyi denediyse de başarılı olamadı. Ancak 1926yılında Konya'daki merkez tekke ve Mevlânâ türbesi müze olarak yeniden açıldı.Günümüzde de her yılın Aralık ayında Konya'da turistik amaçlı Mevlevi ayinleri icraedilmektedir. Mevlevilik, Sünni tarikatlar arasında en yaygınlarından biri olmuştur.Mevlânâ ve oğullarının sağlığında dostluğunu kazanan bazı yakınlarının gömüldüğüKonya Mevlevihanesi, Kubbei Hadre [Yeşilkubbe] diye anılan türbe, tarikatın merkezive kutsal makamı olarak benimsenmiştir