knopfler in rock müzikteki yeri.pdf
TRANSCRIPT
1
GİRİŞ
1950’li yılların Amerikası 2. Dünya savaşı travmasını doğrudan yaşamış olan
çocukların ergenlik dönemine denk gelir. Yıkıcı savaştan oldukça etkilenen bu jenerasyon
ailelerinin idealleri olan sorunsuz, ailesine ve vatanına hayırlı birer evlat olma yerine kendi
başına buyruk, yozlaşmaya başlayan sisteme karşı bir uyanış sergileyecek iradeye sahip bir
karşı güç oluşturacaktır. Bu karşı duruş, öncelikle Rock ‘n’ roll daha sonraları rock müzik ve
heavy metal’e kadar uzanan bir müzik kültürünün de doğuşunda doğrudan etkili olmuştur.
1950’lerde elektrogitarın gelişmesi, amfi sistemlerinin icadı ile daha önceden
Amerikan blues ve country gibi müziklerde kullanılan elektro gitar daha sert bir yapıya
bürünmüştür. Kökeninde Blues, Gospel, Country ve Western gibi müzik türlerinin etkisi olan
Rock ‘n’ roll akımı yerini 60’larda ortaya çıkan büyük Rock gruplarına bırakmıştır. 1970’li
yılların Bu çalışmada 1970’li yılların önemli rock gruplarından birisi olan Dire straits’in
kurucularından olan Mark knopfler’ın rock müziğindeki yeri anlatılmaktadır.
2
1.BÖLÜM
1.1.ROCK’IN TANIMI
İlk oluşum süreci 1950 li yıllarda başlayan rock müzik,1970’li yıllarda ortaya çıkan ve
rock müzilk tarihinin en önemli temel taşları olarak kabul edilen beatles rolling stoes pink floyd
ve led zeplin gibi klasik rock gruplarının yarattığı etkiyle popüler müzik kültürünün önemli bir
parçası haline gelmiş ve günümüze kadar bir çok sosyokültürel unsurun etkisiyle de beraber
farklı alt türlere ayrılıp evrimleşmiş bir müzik türü haline gelmiştir.
Rock, müzik tarihinin en yaygın ve ticari kazanç açısından en verimli müzik türlerinden
biri olarak uluslararası müzik endüstrinde önemli bir pay sahibidir. 1950’li yıllarda ortaya
çıktığından beri rock müzik, çeşitlenen stilleriyle Batı dünyasının sanat müziği ve halk müziği
geleneklerini kendi anlayışına göre pop müziğe taşıyarak etkisini dünya ölçeğinde
yaygınlaştırmıştır. Rock’ın kaynağı olarak Rhythym and Blues olarak tanımlanan Afro-
Amerikan müziği gösterilebilir.
Rock sözcüğü ilk kez 1950’lerin başında Alan Freed adlı bir discjokey’in hazırladığı
radyo programında kullanılmıştır. Freed, beyaz gençlerin de Rhythm and Blues’u heyecanla
dinlediğini fark etmiş ve bu tür müziğe “Rock and Roll” adını vererek onu programlarında
ağırlıklı bir biçimde kullanmıştır. Freed, bu öngörüsüyle sadece kendi eyaletinin değil, bütün
ülkenin en başarılı discjokeyi olarak ün kazanmıştır.
“Bütün dillere girmiş olan “rock” sözcüğü, “sallanma” anlamına gelir. Ancak
sallanmanın “roll” biçiminde, yani “yuvarlanarak” yapılması gerektiği de belirtilir. Rock
müziğin gelişip yaygınlaşmasında Rhythm and Blues’ın yanında payı bulunan başka bir müzik
stili, ABD’de kırsal kesimin ve kasabaların müziği olarak tanınan “Country”dir. Bu stilin
şarkıcılarından Bill Haley, söylediği parçalara genel bir başlık olarak “rock” adını verince “Rock
and roll” tam anlamıyla yaygınlaşmıştır.” (Say, 2002, s.452)
3
II.BÖLÜM
2.1.ROCK MÜZİK TARİHİ
Blues müziği, rock and roll’un müzikal açıdan önemli bir yapı taşıdır. Ayrıca blues
tınılarının eksik olmadığı Amerikan varoşlarının esaretten kurtulmuş siyahlarının, müzikal
açıdan olduğu gibi aynı zamanda yaşama bakış açılarıyla da hippi ve rock kültürünü
etkiledikleri söylenmektedir. Rock müziğinin ana hatları İkinci Dünya Savaşı’nda modern
Amerika tarihinin sona ermesiyle belli olmaya başlamış olup; İkinci Dünya Savaşı bu açıdan
bir başlangıç ve büyük patlama olarak düşünülmüştür. Bu dönemde yaşayan genç nesil için
rock müzik bir duruş ve dünyayı algılama biçimi olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten
sonra beklenen barış ortamı kurulamamış aksine iki kutuplu bir dünya oluşmuş her an savaş
çıkacak gibi bir ortam olmuştur. Bu dönemde yaşayan insanların savaş sonrasına dair iyimser
beklentileri varken gelişmeler tam tersine dönmüştür. Özgürlüklerin artacağı fakirliğin
azalacağı savaşların olmadığı, eşitlikçi isteklerin arttığı dönemde rockçılar, toplumun bu
problemlerine eğilirken sisteme karşı gelmeye başlamışlardır. Bunun için Rockçılar ilk hedef
olarak klise ve devleti seçmişlerdir.
1940’lı ve 1950’li yılların Amerika’sında yaşanan sosyal ve kültürel sıkıntılardan
uzaklaşmak adına marjinal gruplar ve kişiler tarafından yapılan bestelerin ana teması eğlence
ve aşk olmuştur. 1940’ların sonunda kentleşen blues müziği artık rock and roll’un yavaş yavaş
ortaya çıktığını göstermektedir. Bu yüzden 1950’lere gelinceye kadar pek çok blues üstadı rock
and roll’un müzikal yapısının temelini atmıştır. Blues’un rock and roll olarak dile getirilmeye
başlanmasının yine bu döneme denk düşmesi açısından bir geçiş noktası olmuştur.
“Rock” ve “Roll” sözcüklerini yan yana olmasa da bir şarkı ismi içerisinde ilk kez
kullanmış olma olasılığı epey yüksek olan isim 1922 tarihli Black Swan Records’tan çıkan My
Man Rocks Me (With One Steady Roll) adlı parçanın plağı ile Trixie Smith olarak bilinmekte ve
onu 1934 yılında Booswell Sisters adlı bir vokal grubunun seslendirdiği daha bir cüretkar isme
sahip Rock and Roll parçasının izlediği söylenmektedir. Ayrıca Amerikan müzik dergisi
Billboard’un 21 Nisan 1945 tarihli sayısında kitap kritiklerinin yapıldığı bir sayfada Erskine
Hawkings’in Caldonia/ I Hope To Die adlı plağı hakkında ilk cümle “It’s right rhythmic rock
and roll music...” şeklinde bir değerlendirmeyle başlamaktadır. Bu ifadenin “rock and roll”
kavramının bir müziği tanımlamak için yapılan ilk kullanımları arasında yer aldığı
söylenmektedir. İçerisinde doğrudan olmasa da “rock and roll” tabirini çağrıştıran rock
kavramına rhythm and blues dinleyicileri arasında yaygınlık kazandıranın ise Wynonie Harris’in
Good Rockin ‘Tonight’ı (1947) olduğu söylenebilmektedir. (Kosbatar, 2012, s.175)
1954 yılında ise Alan Freed adındaki bir radyo programcısı bazı hukuki nedenlerden
dolayı ismini değiştirmek zorunda kaldığı rhythm and blues, yani kentli siyah müziklerine yer
verdiği programına yeni bir ad olarak Rock and Roll Party demiştir. Siyah argosunda yaygın bir
4
şekilde “ seks yapmak” anlamına gelen “ rock and roll” , programının müdavimleri tarafından
benimsenmiş ve bir süre sonra “ rock and roll” bir müzik türünü işaret eden “ rhythm and
blues”un yerini alarak bu müziği tanımlarken artık yaygın bir biçimde tercih edilecek bir isim
haline gelmiştir. (Kosbatar,2012, s.176)
1940 ve 1950’li yıllar rock müzisyenlerinin hızlı bir yükseliş yaşadığı dönem olmuştur.
Bu dönemlerde siyahi vokal gruplarının çok sayıda plak yaptığı ve satışların yüksek olduğu,
bunda siyahi gençlerin yanında ırkçılık yapmayan beyaz gençlerin etkisinin büyük olduğu
gözlemlenmiştir. Bu da tabiki müziğin bütünleştirici bir rolü olduğunu göstermekle beraber
beyaz gençlerce de hayranlıkla takip edilen ve örnek alınan disc jokeylerin siyah müziğine yer
vermesi ırklar arasındaki buzların erimesini kolaylaştırmıştır. 1953 yazında Memphis’teki bir
stüdyoda yaptığı iki parçalık kaydı kayıt sırasında kendisini de kopyalayan stüdyo işletmecisi
Marion Keisker’in bu kayıtları daha sonra patronu Sun Records’un sahibi Sam Philips’e
dinletmesi sonucunda şöhret basamaklarını tırmanmaya başlayan 1935 Mississippi, Tupelo
doğumlu Elvis Presley ilk akla gelen isim olmaktadır. Başka bir isim olan Texaslı Boody Holly
ise genç yaşta grubu The Crickets ile önemli başarılar elde etmiştir. 1960larda ilginç müzikal
deneylere girişmiş rock grupları görülmektedir. Amerikada California’nın en güneyinde yer
alan San Diegolu İron Butterfly veya New Yorklu Vanilla Fudge gibi rock’ı daha “Heavy”
formlara taşıyan gruplar bulunmaktadır. 1960’ların Amerikan rock sahnesinde rock ve metal
tarihini etkilemiş ünlü isimlerden biri Jimi Hendrix olmuştur. Yine 1960’lı yılların başında
Amerika’da Vietnam Savaşı, sansürün aşırılıkları, siyasi ve hukuki yolsuzluklar ilk muhalefet
harekitine yol açmış rock tarihinde görülmedik bir olay gerçeklemiştir. Muhalefetin
sözcülüğünü müzisyenler ve şarkıcılar üstlenmiştir.Amerika’nın Beatles’ı da denen Californialı
The Beach Boys, İngiliz rock’ını etkilemiş hem de ondan etkilenmiş olan Bob Dylan ve protest
folk rock’ın kraliçesi Joan Baes bunlardan ilk akla gelebilecek müzisyen ve gruplardır.
Rock and roll müziğinin başlangıcı amerikaya dayansa da İngiliz müzisyen ve gruplar
bu konuda Amerikayı zorlamışlardır. Amerikadan gelen bu akımın İngiltere’de etkisini
göstermesinin altında sosyolojik nedenler yatmaktadır. Önder Kosbatar bunu şu şekilde
açıklamaktadır:
“Endüstri Devrimi’nin doğduğu, bireyin makineye bağlı köleliğin temellerinin atıldığı
İngiltere’nin endüstri kentlerinin işçilerinin ve onların çocuklarının modern köleliğin yaşam
koşullarında Amerikan toprak kölelerinin müziğini icra etmelerini ve bu konuda başarılı olmaları
elbette şaşırtmamalıdır.Ayrıca eklemekte fayda varki, ırk ayrımcılığı ile uğraşan Amerika’da bu
akım beyazlar arasında ırkçıların, kölelik yanlılarının suçlayıcı bakışları altında yayılmıştır.
Ancak İngiltere’nin kölelik ve ırk ayrımcılığı gibi bir sorunu olmadığı için gelişim daha rahat
olmuştur.ABD ve İngiltere arasındaki dil birliği de yine İngiltere’de bu kültürün yayılma hızını
pozitif yönde etkilemiştir.” (Kosbatar, 2012, s. -)
5
Rock and roll’un çeşitli evrelerini ve dönemsel değişimlerini anlatan Seven Age of Rock
adlı belgeselin birinci bölümü olan My Generation: The Bird of Rock hikayeye Avrupadan ve
İngiltere’den başlar. Belgeselde şöyle bir ifade geçmektedir: “Siyah Amerikalıların blues
müziğini dinleyerek büyümüş olan isyankar bir genç nesil 1965’te kendilerine ait heyecan yüklü
bir müzik icat ettiler: Rock.” Burada 1965 yılının sadece İngiltere’de değil daha genel
düşünüldüğünde de rock müziğinin başlangıç yılı olarak kabul edildiği görülmektedir. Bu sav
çok iddialı gibi görünse de kısmen doğruluk payı içerir. Çünkü “rock and roll” artık bu sürecin
ardından sadece “rock” olarak da anılmaya başlayacaktır.
Rock müzik, blues ve rock and roll müziğini temel alsa da bu müziklerin bilinen
tarzından uzaklaşarak yeni bir müziğe dönmüştür. Bu müzik daha sert ve tehlikeli bir müzik
olma yolunda ilerlemiştir. Avrupa rock müziğinin önem kazanmasında önemli bir rol oynamış
ve yeni bir akım yaratmıştır. Rolling Stones, The Who, Yard Birds gibi gruplar rock and roll’da
yeni bir etki yaratmışlardır. Bu etki daha sonra birçok rock grubuna öncülük edecektir.
Amerikalı Bob Dylan’ın hem giyim tarzıyla hem müzikal açıdan özellikle elktro gitar ve bas
gitar konusunda Beatles, Rolling Stones ve The Animals gibi ingiliz gruplarından ve Rolling
Stones’dan etkilendiği Seven Age of Rock belgeselinde bahsedilmektedir.
Alain Dister, İngiliz rock and roll’unun öncü gruplarından The Beatles için şöyle
demiştir:
“Rock and roll Liverpool’da denizcilerden, tersane işçilerinden, otobüs şoförlerinden
oluşan bir işçi sınıfının içinde tutunmaya başlamıştı. Yerel gruplar yavaş yavaş “skiffle”ı terk
ediyorlardı. Bunalım yıllarında Amerika’da doğan bu müzik, İngiltere’de Dixieland cazına
yedirilmişti.” (Dister, 2002, s.56)
Liverpool’un kenar mahallelerinden işçi anne ve babanın oğlu olarak dünyaya gelen
Jhon Lennon, 17 yaşındayken caz ve blues klüplerinin müdavimi olmuştur. Bir süredir gitar
çalmakta olan Lennon, The Quarrymen adındaki bir grupla bazı besteler yapmıştır. Grubun
sürekli eleman değişikliklerinin yaşandığı bir dönemde Paul McCartney isimli kendisinden iki
yaş küçük bir gitaristle tanışmıştır. Daha sonra bu ikili beraber beste çalışmaları yapmaya
başlamıştır. Gruba Pete Best’in gelmesiyle grup önce Jhonny and the Moondogs, daha sonra da
Jhonny and the Silver adını almıştır. Ancak grup elemanları yine bu isimden ilham alarak bir
sözcük oyunuyla, hem cazdaki vuruşlara, hem de beat edebiyatına bir gönderme yapmak
isteyerek adlarını The Beatles’a çevirmişlerdir. Grup 1963 yılında With the Beatles albümünü
6
yayınlamış ve yükselişe geçmiştir. 1964’te katıldıkları bir Tv programında en geniş izleyici
kitlesini toplayarak bir rekor kırmıştır ve rock tarihinde Beatlesmania dönemi başlamıştır.
Dönemin gruplarında başkentli The Who, Beatles gibi devrimci olarak
nitelendirilmemiştir ancak lirik ve müzikal üsluba bakıldığında daha ilginç ve tehlikeli olarak
adlandırılmışlardır. The Who sadece müzikal yönüyle değil şovlarıyla da sert notalarıyla da
daha saldırgan bir tavır sergilemişlerdir.
1960 yılında Londra’nın batısındaki banliyölerde yaşayan Keith Richards ve Mick
Jagger blues yapmak için bir araya gelmişler ve Rolling Stones’un temelini atmışlardır. Alain
dister bir yazısında şöyle bahsetmiştir:
“Rolling Stones’un hızlı başarısı ingiliz tarzı bir rhythm’n blues akımını canlandırmıştı.
Her köşe başında yeni gruplar bitiyordu.Londra’da Pretty Things, ilk Stones’un kurucu üyesi
Dick Taylor’ın çevresinde toplanmıştı. Arındırılmış bir bluesdan yana olan nispeten daha genç
Yard Birds’den peşpeşe üç efsanevi gitarist geçecekti. Hayranlarının Tanrı lakabını taktıkları,
ilk “guitar hero” Eric Clapton, popüler olur olmaz gruptan ayrıldı. Chef Beck çalışına larsen
fuzz, distortion, her türlü ses döküntüsünü katarak elektro gitarı yeniden yarattı. Dönemin büyük
başarı elde eden gruplarının çoğunda yer alan, sadık adam ya da stüdyo sansarı Jimmy Page ise
vaktinin gelmesini bekliyordu New Castle’da Animals, vokalda Eric Burdon ile John Lee
Hooker’ın izinden yürüyordu. Hepsinin ortak noktası listelerde yükselmek için duydukları
dizginsiz arzuydu.” (Dister, 2002, s. 65)
Rock’ın hareketsizliğe ve sanatsal açıdan yararsız alanlara doğru yaklaştığı inancı
İngiltere’de müzikal etkinliklerin, birahane ve küçük klüplerde yeniden yaşam bulmaları ile
sonuçlanıncaya kadar yayılmayı sürdürmekteyken, Dire Straits, Dr Feel Good ve Eddie and The
Hot Rods gibi toplulukların 1970’lerin ortalarındaki bu ortamda geliştiği söylenmektedir.
(Hatch & Millward,1992, s.144)
Alain Dister İngiliz rock’ı için şöyle söylemiştir:
“İngiliz rock’ı sadece plak sattırmıyordu. Başka ürünler içinde müthiş bir promosyon
aracıydı: Mini etekler ve kozmetik ürünleri, kuaför salonları, ayakkabılar, kıyafetler...ama giyim
kuşamın ötesinde kıpırdanmakta olan Victoriyen arkaizme sırtını dönen bütün bir toplumdu. Bu
çalkantı herkesin hoşuna gitmiyordu. Katışıksız rock and roll.” (Dister, 2002, s.65)
1970’li yıllarda dünyada kapitalizmin yoz değer yargılarına ve burjuvazinin yerleşik
düzenine karşı kitlesel bir karşı çıkış yaşanmaktadır. Müzikal biçim de değişmeye başlamış,
garip bir biçimde tınılar gittikçe elektrikleşmiş, ritimlerde daha da sertleşme başlamıştı.
Dünyanın en ünlü müzik topluluklarından Pink Floyd işte bu yeni dönemin öne çıkan ismi
olmuştur. Grup, en ünlü şarkılarından “Another Brick in the Wall/ Duvardaki Başka Bir
Tuğla”da eğitim sistemine köklü bir eleştiri getirmiştir.
7
Pink Floyd’un yanı sıra, konserlerinde şov ve görsel efektleri kullanan Genesis, senfonik
rock’un öncüleri Moody Blues, Jethro Tull ve Yes, ‘hard rock’ta Deep Purple, Who ve Led
Zeppelin dönemin gözde grupları olmuştur.
2.2.BAŞLICA ROCK GİTARİSTLER
2.2.1.JEFF BECK
Jeff Beck'in kariyeri, İngiliz müziğinin Amerika'yı işgal ettiği günlerde başlamış ve
günümüzde de devam ediyordur. Beck, diğer gitaristlerin adını duyurduğu tekniklere ve stillere
öncülük etmiş bir gitaristtir; hatta Hendrix bile jeff Beck'ten gördüğü teknikleri kullandığını
itiraf etmiştir. Feedback ve distortion'ı ilk deneyenlerden biri olan Beck, 1960'ların başlarında
Jimmy Page'in sayesinde kayıtlarda çalmaya başlamış ve kendi tarzıyla Deep Purple'ın gitaristi
Ritchie Blackmore gibi diğer stüdyo gitaristlerini de etkilemiştir.
Jeff Beck, birçok gitaristi etkileyen kendine özgü bir tarza sahiptir. Bir melodi ustası
olan Beck, bu özelliğini gerek duygulu, gerekse agresif sololarıyla kanıtlamıştır. Jeff Beck gitarı
pena kullanmadan çalmasıyla tanınmıştır ve tırnaklarıyla müthiş bir ton ve dinamik aralığı elde
etmiştir. Bend ve vibrato tekniklerini agresif bir şekilde uygulayabilen Jeff Beck'in tarzının
ayrılmaz bir parçası da tremolo kolu olmuştur.
2.2.2. ADRIAN BELEW
Adrian Belew, müzikte yeni bir çığır açan progresif rock grubu King Crimson'la yaptığı
çalışmalarla tanınmıştır. Belew yıllar boyunca rock müziğin birçok büyük ismiyle birlikte
çalmıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse; Frank Zappa, Da- vid Bovvie, Talking Heads, Paul
Simon ve Nine Inch Nails’dir.
Belew, kendine özgü, fakat tuhaf denebilecek çalış tarzıyla çok yönlü bir gitaristtir.
Ritim gitar çalışını, genellikle ustaca kullandığı tremolo koluyla zenginleştirmiştir. Soloları ge-
nelde agresif, sıradışı tonlar ve nota seçimleri içermektedir. Sıradışı tonlar kullanmayı seven
Belew, imzası haline gelen bu tonları elde etmek için birçok efekti ve ekipmanı üretim amacının
dışında kullanır. Belew, otomobil kornaları, martı, fil vb. diğer doğal sesleri taklit edebilmesi
ve bunları müzikte etkin bir şekilde kullanmasıyla tanınmıştır. Ayrıca diğer bütün
enstrümanlara ait partisyonların gitarla çalındığı "Guitar as Orchestra" adlı bir albümü vardır.
8
2 . 2 . 3 . Eric Clapton
Eric Clapton 1960'lardan bu yana blues ve rock olmak üzere her iki tarzın da ayrılmaz
bir parçasıdır. Kariyeri boyunca bu iki tarzı kullanmaya çalışan Clapton, bu süre içinde sayısız
gitaristi etkilemiştir. Kendisi, Rock'n Roll Şöhretler Kulübü'ne üç kez kabul edilen tek
sanatçıdır.
.
Eric Clapton, hızlı çalmak ya da sahne şovları yapmaktan ziyade bend ve vibrato
tekniğiyle göz dolduran bir gitaristtir. Yani çağdaşlarından farklı olarak her zaman kontrollü ve
tutarlı bir çalış tarzını tercih etmiştir. "Sahne performansı" çok göz alıcı olmayan Clapton sakin
bir şekilde, fakat etkili blues cümleleriyle çaldığı sololarla tanınmaktadır.
Eric Clapton, bir Les Paul'ü Marshall marka bir amfiyle birlikte kullanan ilk tanınmış
gitaristtir. Ondan önce standart olarak Vox AC-30 amfileri kullanılıyordur. Yeni amfisiyle elde
ettiği ton, birçok gitaristin Marshall marka amfilere geçmesine sebep olmuştur. Clapton hiçbir
zaman, hatta Fender Strat kullanmaya başladıktan sonra bile tremolo kolu kullanmamıştır, her
zaman parmaklarıyla uyguladığı vibrato tekniğini tercih etmiştir.
2 . 2 . 4 . DA V ID GILMO U R
David Gilmour, Pink Floyd'un kariyeri boyunca, benzersiz ve kolayca ayırt edilebilen
bir ses karakteri geliştirmiş ve bunu grup dağılana kadar korumuştur. Cilmour, kendine özgü
modern, atmosferik gitar tınıları, güçlü melodik soloları ve etkileyici vibrato kullanımıyla
tanınan bir gitaristtir.
Gilmour, genelde Clapton, Page ya da Beck ile birlikte anılan etkileyici stiliyle birçok
gitaristin saygı duyduğu bir müzisyendir. Pek çok genç gitaristte gördüğümüz teknik becerilere
sahip olmasa da, kendine özgü, açıkça ayırt edilen bir tonu ve stili vardır. Seslerle deneme
yapma konusundaki yeteneği ve tutkusu Gilmour'ı, klasik pek çok modelin yanı sıra hiçbir
zaman üretim aşamasına geçilmeyen özel üretim prototiplerin de bulunduğu muazzam bir efekt
koleksiyonu oluşturmaya yöneltmiştir. Efektleri kapsamlı, karmaşık ve genelde fazla belirgin
olmayan bir tarzda kullanan Cilmour, karakteristik tonunu, gitar efektlerinden ziyade çalış
stiline borçlu olmuştur. Ünlü prodüktör Bob Ezrin onun hakkında şöyle demiştir: "Söz konusu
gitarist Gilmour ise, hangi ekipmanın kullanıldığı o kadar önemli değildir. Gilmour'a bir ukulele
verirsiniz, o bu aletten Stradivarius sesi çıkarır."
9
2.2.5.JIMI HENDRIX
Jimi Hendrix rock müziğin gidişatını kalıcı olarak değiştirmiştir. Elektrogitarın ifade gücünü
genişlettiği gibi diğer bütün gitaristlerden daha fazla sayıda müzisyeni de etkisi altında
bırakmıştır. Hendrix enstrümanından her çeşit sesi çıkarma konusunda gerçek bir usta
olmasının yanı sıra mükemmel bir şovmendir. Gitarını sırtında ya da dişlerini kullanarak
çalmak bir yana, hatta gitarını sahnede ateşe veriyordur.
Hendrix blues dinleyerek büyümüştür ve gitarı eline ilk kez ergenlik çağında almıştır.
Ingiltere'ye gidip The jimi Hendrix Ex- perience'ı kurmadan önce çeşitli R&B gruplarında
çalmıştır. Jimi Hendrix 1970 yılında henüz 28 yaşındayken aşırı dozda uyuşturucu alması
sonucunda hayatını kaybetmiştir.
Hendrix'in blues üzerine şekillenen stilinde R&B, rock, funk, caz, country'nin etkileri
de görülmüştür. Üzerinde düşünülmüş sololarıyla desteklediği yürüyüşleri, enerjiyle ustalığın
müthiş bir karışımı niteliğindedir.
2 .2.6.JOHN MCLAUGHLIN
John McLaughlin tümzamanların en yetenekli virtüözlerinden biri olarak gösterilen yenilikçi
bir gitaristtir. Miles Davis, John Coltrane ve Ornette Coleman gibi müzisyenlerin kendi
enstrümanlarında eriştikleri seviyeye gitar çalarak ulaşmayı kendine hedef edinmiştir. Yeni
müzik formları oluşturmakta çok başarılı olmuştur. Caz, doğu müzikleri, klasik ve rock müziğin
ilgi çekici birleşimlerini meydana getirmiştir.
McLaughlin 9 yaşında piyano çalmaya başlamış, 11 yaşında gitara geçmiş, 14 yaşında
itibaren ise flamenko ve caz türlerine yönelmiştir. McLaughlin fusion tarzı müziğin
mimarlarındandır. Kendisinden önceki caz gitaristleri sürprizlere yer bırakmayan, sakin tonlar
kullanırken McLaughlin bu durumu değiştirmiştir. Mahavishnu Orchestra, Shakti ve the John
McLaughlin Trio gruplarının kurucusu ve lideri olmanın yanı sıra Miles Davis, Carlos Santana,
Billy Cobham, Michael Tilson Thomas, Chick Corea, David Sanborn, Trilok Gurtu, El- vin
jones ve başka birçok ünlü müzisyenle de çalışmıştır.
McLaughlin’in tarzı uzun ve melodik cümleler, aksak ritimler, hızla çalınan çıkıcı
diziler, anlaşılması zor armoniler ve keskin ritmik yapılar içermektedir. 1970 yılında bu tarzı
10
getirdiğinde bunların hepsi o dönem için yenilikçi bir sound oluşturmuştur.Teknolojiyi
kullanmaktan asla kaçınmayan bir müzisyen olan, McLaughlin gitar synthesizer kullanan ilk
gitaristlerden biri olmuş ve şu anda synthesizer ve amfi olarak bilgisayarlardan
faydalanmaktadır.
2 . 2 . 7 . JI MMY PA GE
Jimmy Page daha çok Led Zeppelin ve Yardbirds ile yaptığı klasik çalışmalarla tanınır.
Led Zeppelin üyesiyken gerçekleştirdiği konser ve albüm performansları 1970'lerden bu yana
birçok rock gitaristini etkilemiştir. Kullandığı riffler daha sonra Heavy Metal olarak
yaygınlaşan müzik türü için bir şablon oluşturmuştur, fakat bundan hiç etkilenmemiştir. Page,
Led Zeppelin'in birçok klasik parçasının bestesine katkıda bulunmuştur ve tüm albümlerin
prodüktörlüğünü yapmıştır. Sahnede dört dörtlük bir performans sergileyen Page, zaman zaman
gitarını bir keman yayıyla çalarak ve bu tonu bir Echoplex'ten geçirerek faklı seslerden de
faydalanmıştır.
Page'in gitar stili ağırlıklı olarak blues kökenli olmakla beraber Kuzey Afrika, Ortadoğu,
Jamaika ve dünyanın çeşitli yerlerinek ait müziklerin etkisi de görülmüştür. Page blues
hissiyatını ve deneysel yönünü Jeff Bec ile birlikte yer aldığı Yardbirds'ten, ilhamını ise
Hendrix gibi hard rock ilahlarından almış ve kendine özgü güçlü soundunu yaratmıştır.
2 . 2 . 8 . JOH N PET RU C C I
Dream Theater’ın gitaristi John Petrucci modern müziğe damgasını vurmuş olan teknik
anlamda en kusursuz hard rock gitaristlerinden birisi olmuştur. 1980'li yılların sonunda sahneye
çıkan diğer birçok gitar efsanesinden farklı olarak Petrucci enstrümantal bir solo gitarist
değildir.
Petrucci New York, Long Island'da yetişti, 12 yaşında gitar çalmaya başlamıştır ve
progresif rock ve heavy metal türlerine ilgi duymaya başlamıştır. Müzik eğitimi lise yıllarındaki
müzik teorisi dersleriyle başlamıştır. Gitar çalmayı ağırlıklı olarak kendi kendine öğrenmiş
ancak Boston'daki Berklee College of Music'te caz ve armoni eğitimi alırken gitar konusunda
da birkaç ders almıştır.
11
Petrucci’nin şarkı sözü yazmaya olan ilgisi progresif fusion tarzı besteleriyle birleşerek
Dream Theater grubunun ses karakterini oluşturmuştur. Başarılı gitarist, Dream Theater la yedi
albüm yapmış, ayrıca birkaç farklı projede yer almıştır.
Çoğu elektrogitarist sadece bir konuda kendini geliştirir ve bu yönünü ön plana
çıkaracak şekilde çalar. Ancak Petrucci her konuda gitarına hakimdir. Alternatif pena tekniği,
sweep, legato, tapping, arpejler ve vibrato. Akor teorisi, armoni, düzenleme ve orkestrasyon
konusuna ayrıca son derece bilgili olan Petrucci, çalış tarzına farklı bileşenleri barındıran çok
yönlü bir müzisyendir.
2 . 2 . 9 . JOE SA TR IAN I
Joe Satriani son dönemde ortaya çıkan, teknik anlamda en gelişmiş ve saygın
gitaristlerden biridir. Melodik besteleri teknik yönden şaşırtıcı ve akılda kalıcıdır. 1956 yılında
New York'ta dünyaya gelen Satriani, ya da "Satch", gitarın efsane ismi Hendrix'ten etkilenerek
14 yaşında gitar çalmaya başlamıştır. Enstrümanında çok kısa bir süre içinde ustalaşan Satriani,
1971 itibarıyla, daha sonradan arkadaşı olan Steve Vai da dahil olmak üzere diğer birçok
müzisyene gitar hocalığı yapmıştır. Çalışmalarına caz müziğinin önemli isimleri Billy Bauer ve
Lennie Tristano ile devam etmiştir. 1978 yılında Kaliforniya, Berkeley'e taşınan Satriani burada
ders vermeye devam etmiş ve Metallica'dan Kirk Hammett, Primus'tan Larry LaLonde,
Counting Crovvs'dan David Bryson ve caz fusion gitaristi Charlie Hunter da dahil olmak üzere
birçok müzisyeni etkileyen bir gitar hocası olmuştur.
2 . 2 . 10 . STE VE V Aİ
Steve Vai ilk olarak 1980 yılında Frank Zappa'nın gitaristi olarak adını duyurmuştur.
Zappa, Vai'i "Küçük Italyan Virtüöz" olarak tanıtmış ve ona "İmkânsız melodilerin gitaristi" ve
"Gitar dublörü" gibi unvanlar vermiştir. Vai daha sonra Alcatrazz'da Yngvvie Malmsteen'in
yerine geçmiştir. 1985 yılında gitaristlerin en çok olmak istediği yere gelmiş ve Van Halen'dan
yeni ayrılmış olan David Lee Roth'un gitaristi olmuştur. Vai, çaldığı her grupta tekniğe ve ken-
dine özgü bir ses karakterine, ayrıca etkileyici beste ve düzenleme yeteneklerine sahip olduğunu
göstermiştir. Vai, 1990'ların ilk dönemlerindeki gitar virtüözleri dönemini başlatmıştır.
12
2 . 2 . 11 . FR AN K ZAPPA
Frank Zappa rock müzik döneminin en usta ve en önemli bestecilerinden biridir. Klasik
müzikten doowop, rock'n'roll, blues ve rock'a kadar çok farklı tarzları birleştiren Zappa sert ve
sivri dilli absürd bir mizah anlayışına sahiptir. Aynı zamanda çok üretken bir besteci olan Zappa
kariyeri boyunca 60'ın üzerinde albüm yayınlamıştır, bir o kadar daha yayınlamaya yetecek
kadar da malzeme üretmiştir.
Çok titiz bir lider olması dolayısıyla Zappa'nın grubu, bugün virtüöz olarak bilinen
birçok yetenekli müzisyenin yetişmesinde büyük rol oynamıştır. Solo kariyerinde, Zappa hiçbir
kalıbın içerisinde kalmayıp doğaçlamayı gerçek anlamında kullanmış ve o anda kafasının
içinden geçeni tamamıyla müziğine yansıtmıştır. Zappa gitarla yaptıklannın basitmiş gibi
algılanmasına izin vermemiştir. Kendine özgü tekniğiyle yarattığı sesler doğaüstü denebilecek
bir tınıya sahiptir.
13
III.BÖLÜM
3.1.MARK KNOPFLER’IN ROCK MÜZİĞİNDEKİ YERİ
3.1.1 MARK KNOPFLER
Resim: 1.1.Gitarist söz yazarı Mark Knopfler
Mark Freuder Knopfler (12 ağustos 1949) İngiliz gitarist şarkıcı, söz yazarı, prodüktör
ve film müzikleri bestecisidir. 1977'de kurduğu İngiliz rock grubu Dire Straits'in vokalisti,
gitaristi ve söz yazarı olarak bilinmektedir. 1995'de Dire Straits'in dağılmasının ardından,
Knopfler Golden Heart (1996), Sailing to Philadelphia (2000) ve Get Lucky (2009) albümlerini
de içeren 7 solo albüm kaydetmiş ve yayınlamıştır. Local Hero (1983), Cal (1984), The
Princess Bride (1987) ve Wag the Dog (1997) filmleri de içinde olmak üzere sekiz filmin
müziklerini bestelemiştir. Dire Straits ve solo çalışmalarına ek olarak, Phil Lynott, Chet Atkins,
The Chieftains, Eric Clapton, Bob Dylan, Emmylou Harris, Jools Holland, Steely Dan, Bryan
Ferry, Sonny Landreth ve Van Morrison gibi önde gelen müzisyenlerle çalışmış olmasıyla
birlikte Tina Turner, Bob Dylan ve Randy Newman'ın albüm prodüktörlüğünü de üstlenmiştir.
Knopfler modern rock çağının en saygı duyulan gitarisleri arasındadır. Rolling Stone
dergisinin Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi listesinde 27. Sırada yer almıştır. Knopfler ve
Dire straits bu güne kadar 120 milyonun üzerinde albüm satmıştır. Grammy Ödülü bulunan
Knopfler, Edison ve Steiger ödüllerinede sahip olmakla birlikte İngiltere’deki üniversitelerden
müzik alanında 3 fahri doktora sahibidir. Fender Telecaster ve Stratocaster model gitarları uzun
süre kullanmıştır. Fender firması Mark Knopfler'ın adına Artist Seri Stratocaster adlı bir model
14
üretmiştir. Knopfler 1980'lerde Gibson Les Paul marka gitarın tonunu beğenmiş, 1958
modelini düzenli olarak stüdyo ve sahnede kullanmıştır.
3.1.2.MARK KNOPFLER’IN GENÇLİK YILLARI
Mark Freuder Knopfler, 12 Ağustos 1949'da İskoçya'nın Glasgow şehrinde İngiliz anne
ve Macar yahudisi bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Anti-faşist ve Yahudi
soyundan gelen babası mimar ve satranç oyuncusudur. Babasının anti-faşizm ilgisi onu 1939'da
memleketi Macaristan'dan kaçmaya zorlamıştır. Knopfler, anavatanı Macaristan’dan kaçmış
babasını Marxist Agnostic olarak tanımlamıştır. 7 yaşındayken, İngiltere'nin kuzeydoğusunda
bulunan annesinin memleketi Northumberdland'a yerleşmişlerdir. Knopfler ve erkek kardeşi
Northumberdland'de David Gosfort okuluna yazılmışlardır. Amcası Kingsley'in armonika ve
piyano ile caz çalmasından etkilenen Knopfler Hank Marvin'inki gibi pahalı bir Fiesta Red
Fender Stratocaster almak istemiştir ama £50'lik Höfner Super Solid ile yetinmek zorunda
kalmıştır. 1960'lı yıllarda okul grubuna katılmış Elvis Presley gibi şarkıcıları ve Chet Atkins,
Scotty Moore, B.B King, Django Reinhardt, Hank Marvin ve James Burton gibi gitaristleri
takip etmeye başlamıştır. 16 yaşındayken yerel bir kanalda sınıf arkadaşı Sue Hercombe ile
armoni ikilisi oluşturarak televizyonlarda görünmeye başlamıştır.
1968 yılında, Harlow College’de dört yıl gazetecilik okuduktan sonra, Knopfler
Yorkshire Evening Post'a genç muhabir olarak işe alınmıştır. Sonra Leeds’de Yorkshire
Evening Post isimli gazetede asistan muhabir olarak çalışmıştır.1970 nisanında Leeds'te
yaşadığı zamanlarda, kendi yazdığı "Summer's Coming My Way" isimli parçanın orjinal
plağını kaydetmiştir.
Mark Knopfler (gitar ve vokal), Steve Phillips (ikinci gitar), Dave Johnson (bas) ve Paul
Granger (perküsyon) Johnson Granger ve vokalist Mick Dewhirst Mark ile Silverheels
grubunda beraber çalmıştır. 1973'te mezun olduktan sonra, Knopfler Londra'ya taşınmış ve
yüksek Wycombe tabanlı Brewers Droop olarak bilinen gruba katılarak The Booze Brothers
albümünde yer almıştır. Bir gece arkadaşlarıyla otururken oldukça yıpranmış ve bu yüzden
sadece extra yumuşak tellerle çalınabilecek bir akustik gitar vardır. Bunu penayla çalmanın
imkansız olacağını fark etmiş sonraki bir röportajında “orası gitarda sesimi bulduğum yerdi“
demiştir. Knopfler’ın benzersiz parmakla çalış tekniği (fingerpicking tekniği) bu olaya
dayandırılmıştır. Brewers Droop'la geçirdiği kısa zamanın ardından, Knopfler Loughton
Koleji'nden 3 yıl sürelik bir okutmanlık işi almıştır. Bu zaman boyunca, Café Racers dahil
15
olmak üzere yerel bar gruplarında çalmaya devam etmiştir. Ayrıca uzun süre beraber çalıştığı
blues müzisyeni Steve Philips ile The Duolian String Pickers ismini verdikleri grubuyla olan
ikili çalışmalarına da şekil vermiştir. 1970'lerin ortalarıyla beraber, Knopfler müzikal
enerjisinin büyük bir kısmını grubu The Café Racers'a adamıştır. 1977’de kardeşi David ve
daimi en iyi arkadaşı ve basçısı olan John Illsey’in Buckhurst Hill’deki dairesine taşınmıştır.
Bu sadece bir adres değişikliği olmamış, Dire Straits’in temelini oluşturmuştur. Üçü birlikte
Cafe Racers’ta müzik yapmaya başlamışlardır.
3.1.3.DİRE STRAİTS KARİYERİ
Dire Straits'in ilk demosu davulda Pick Withers, ritim gitarda David Knopfler ve bas
gitarda John Illsley ile 1977'nin ortalarında yapılmış ve besteler Mark Knopfler’a aittir. 27
Temmuz 1977'de şimdilerde çok meşhur olan 5 şarkılık kaset çıkarmışlardır :"Wild West End",
"Sultans of Swing", "Down To The Waterline", "Sacred Loving" (David Knopfler) ve "Water of
Love". Ekim ayında Londra BBC Radyosu için "Southbound Again", "In The Gallery" ve "Six
Blade Knife"ı kaydetmişler ve son olarak 9 Kasım'da "Setting Me Up","Eastbound Train" ve
"Real Girl"den oluşan demo kasedini kaydetmişlerdir. Bu şarkıların pek çoğu Mark'ın Leeds,
Londra ve Newcastle'da edinmiş olduğu deneyimleri yansıtmış ve ilk albümlerinde
yayınlamışlardır. Takip eden senede kendi adını taşıyan albümleri piyasaya sürülmüştür.
Piyasaya ilk çıktıkları zamanlarda, Dire Straits İngiltere'de küçük bir hayran kitlesine
ulaşmıştı ama, "Sultans of Swing" single olarak piyasaya sürüldüğünde Hollanda müzik
listelerinde bir numara olmuştur. Önce Avrupa olmak üzere Amerika, Kanada ve son olarak
İngiltere'de albüm satışları fırlamış ve rock tarihinin en iyi 100 solosundan biri olmuştur .
Grubun ikinci albümü Communique, Jerry Wexler ve BarryBeckett tarafından
yayınlanmıştır. İlk albümleri hala 3.sıradayken, Fransa'da bir numara olmuştur. Üçüncü
albümleri Making Movies'i çıkardıktan sonra grup üyeleri sıklıkla değişmiştir. Mark Knopfler
giderek grubun arkasındaki hareket ettirici güç haline gelmeye başlamıştır. 1980'de çıkan albüm
Making Movies, grup kariyerinin geriye kalanı için devam eden daha karmaşık aranjman ve
prodüksiyona geçişe imkan vermiştir. Albüm Mark Knopfler'ın en kişisel kompozisyonlarını
taşımıştır. Özellikle"Romeo and Juliet" , “Tunnel of Love” ve “ Love over Gold” İngiltere
listelerinde 2 numaraya yükselmiş "Private Investigations", "Telegraph Road", "Industrial
Disease" ve albüme adını veren parça kadar iyi olan "It Never Rains"i içermektedir.
16
Love Over Gold ile hala albüm listelerindeyken, grup 1983'ün başlarında dört şarkılık
bir kaset daha piyasaya sürmüşlerdir. Yayınlanan hit single "Twisting By the Pool" 1982
Kasımında Pick Withers'in yerini alan yeni davulcu Terry Williams ile ilk çıkışları olmuştur.
1983'ün sonlarını bir dünya turu takip etmiş ve 1984 Martında çift albüm Alchemy Live
yayınlamışlardır. Alchemy Live 1983 Temmuzunda Lonra ve Hammersmith Odeon iki canlı
gösteri yapılmış ve İngiltere Albüm Listelerinde üç numaraya ulaşmıştır. 1983 ve 1984
yıllarında Knopfler büyük başarıya ulaşan Local Hero 1984'de onu takip eden Cal ve Comfort
and Joy filmlerinin müziklerini bestelemek ve prodüktörlüğünü üstlenmekle birlikte diğer
projelere de dahil olmuştur. Ayrıca bu zaman içeriside Bob Dylan'ın İnfields albümünün
prodüktörlüğünü ve Tina Turner'ın geri dönüş albümüyle aynı isimde olan "Private Dancer"
adlı şarkısını da yazmıştır.
Dire Straits'in Air Studios Montserrat'da kaydedilen ve 1985 Mayısında İngiltere’de
piyasaya sürülen Brothers in Arms albümü Beatles, Oasis, Michael Jackson ve Pink Floyd’dan
sonra en çok satan beşinci albüm olmuştur. Albüm uluslarası bir patlama yaratmış ve dünya
çapında 30 milyondan fazla kopya satmıştır. İngiltere liste tarihinde dördüncü en çok satan
albüm olmuştur. Albüme adını veren ve hüznü notalara sığdıran savaş karşıtı klasik ‘’Brothers
in Arms’’ da yer almıştır. Brothers In Arms İngiltere dahil pek çok listede 1 numaraya çıkarken
Britanya MTV' de yayınlanan ilk video Money for Nothing olmuştur. Bunun en büyük sebebi
şarkının hemen başında işittiğimiz “MTV’mi istiyorum” cümlesi ve o günün şartlarına göre
epey modern video klibidir. Milyonlarca kopya satan ilk CD olmuştur ve CD formatında piyasa
sürülmesi için büyük miktarda kredi sağlanmıştır ayrıca şimdiye kadar yaynılanan ilk DDD
CD'lerden biri olmuştur.
Grubun 1985-86 Dünya Turunda yapmış oldukları ikiyüzotuza yakın gösteri son derece
başarılı olmuştur. Brothers in Arms turundan sonra Dire Straits çalışmalarını bir süreliğine
durdurmuş, Knopfler film müziklerine yoğunlaşmıştır. Knopfler Zeebrugge ferry hastalığı
hakkında farkındalık yaratmak adına Ferry Aid yardım topluluğunun "Let It Be" şarkısına
destek vermiştir. Şarkı 1987 Mart'ında İngiltere single listesinde bir numaraya ulaşmıştır.
Knopfler 1987'nin sonunda yayınlanan "The Princess Bride" filminin müziklerini yapmaya
başlamıştır. Mark Knopfler ayrıca French and Saunders Show'dan esinlenilen" The Easy Guitar
Book Sketch" isimli bir komedi skecinde komedyen Rowland Rivron, İngiliz müzisyen David
Gilmour, Motorhead'den Lemmy, Level 42'den Mark King ve Gary Moore ile birlikte yer
almıştır. Phil Taylor bir röportajda, skeçte Knopfler'ın Gilmour'un gitarının teçhizatını
değiştirerek kendine uyarlayıp kullandığını açıklamıştır.
17
Dire Straits 11 Haziran 1988 Nelson Mandela'nın 70.doğum günü dolayısıyla Wembley
Stadyumunda düzenlenen saygı konseri için tekrar bir araya gelmişlerdir. Bu sırada Knopfler
ile güçlü arkadaşlıklarını geliştirmekte olan Eric Clapton'da onlara eşlik etmiştir. Bundan kısa
bir süre sonra, davulcu Terry Williams grubu terk etmiştir. 1988 Eylülünde Mark Knopfler
grubun resmen dağıldığını duyurmuş ve dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söylemiştir. 1988
Ekim'inde en iyi albüm seçilen Money for Nothing piyasaya sürülmüş ve İngiltere'de bir
numaraya ulaşmıştır.
1989'da Knopfler, The Notting Hillbillies grubunu şekillendirmiştir. Grup; klavye'de
Guy Fletcher, Brendan Croker ve Steve Phillips'den oluşmaktadır. The Notting Hillbillies'in tek
stüdyo albümü Missing...Persumed Having a Good Time 1990 yılında piyasaya sürülmüş ve
Knopfler yılın geri kalanı için grupla birlikte tura katılmıştır. Knopfler ayrıca country müzikle
olan etkileşiminin 1990'larda Chet Atkins'le işbirliği içinde çıkardıkları ve 3 Grammy ödülü
almasıyla sonuçlanan Neck and Neck adlı parçadan sonra olduğunu vurgulamıştır.
The Hillbillies 1990'ların başında sınırlı sayıdaki gösterileriyle açıkcası düşük bütçeli
Newcaste Üniversitesi gibi daha küçük mekanlarla İngiltere turuna çıkmışlardır. 1990
senesinde, Knopfler, John Illsley ve Alan Clark Dire Straits olarak Eric Clapton, Ray Cooper
ve gitarist Phil Palmer'ın da katılımlarıyla Knebworth 'ta kısa süreli çalmışlardır ve takip eden
senenin Ocak ayında, Knopfler, John Illsley ve menajer Ed Bicknell Dire Straits'i yeniden
kurmaya karar verdmişlerdir.Knopfler, Illsley, Alan Clark ve Guy Fletcher; Phil Palmer, Paul
Franklin, perküsyonda Danny Cummings ve toto’nun davulcusu Jeff Porcaro gibi pek çok
müzisyenin eşlik etmesiyle, son stüdyo albümleri olmasıyla sonuçlanan kaydı yapmaya
koyulmuşlardır.
Brothers In Arms 1991 Eyül ayında piyasaya sürülmüştür. On Every Street hiçbir yerde
olmadığı kadar popüler olmuştur. Albüme ilişkin bazı eleştiriler, 6 yıllık aradan sonra geri
dönüş için hayal kırıklığı olarak yorumlanmıştır. Buna rağmen albüm satışı çok iyidi ve
İngiltere'de bir numaraya ulaşmıştı. 1992'nin sonuna kadar süren, albüm için yorucu bir dünya
turuna çıkmışlardır. Bu Dire Straits'in son dünya turu oldmuştur. Önceki Brothers In Arms turu
kadar iyi karşılanmamış ve sonunda 1995'te grubun kesin olarak son kez dağılmasına zemin
hazırlamıştır. Turun bitiminde Knopfler müzik piyasasından bir süre uzak kalmak istemiştir.
Daha sonraları ikiside canlı konser kaydı olan iki farklı Dire Straits albümü piyasaya
sürülmüştür. On the Night, 1993 Mayısında çıkarılmıştır ve Dire Straits'in son dünya turunda
18
kayıt edilmiştir. 1995'te Live at the BBC'nin yayınlanmasını takiben, Mark Knopfler Dire
Straits ile yollarını tamamen ayırmış ve kariyerine solo çalışmalarıyla devam etmiştir.
Dire Straits ayrılığından bu yana, Knopfler'ın grubu yeniden canladırmaya hiç ilgisi
kalmamıştır. Ancak klavyeci Guy Fletcher, bugüne kadar Knopfler'ın solo materyallerinin
neredeyse her parçasıyla ilişkili olmuştur. Ayrıca Danny Cummings de Knopfler'ın yayınlanan
son üç solo albümüne; All the Roadrunning (Emmylou Harris ile birlikte), Kill to Get Crimson
ve Get Lucky dahil olmak üzere sık sık katkıda bulunmuştur. 2008 Ekim ayında Knopfler,
John Illsley'in grubun tekrardan bir araya getirilmesi önerisini reddetmiş. Illsley, birleşmenin
tamamen Mark'a bağlı olacağını söylemiş Knopfler'ın başarıyla devam eden solo kariyerinden
zevk aldığını da vurgulayıp "O solo sanatçı olarak inanılmaz iyi, önünde şapka çıkarıyorum
işini yaparken tamamen iyi zaman geçiriyor" demiştir. Dire Straits’in stüdyo kayıtları dışında
konser ve toplama albümleri de vardır.
3.1.4.MARK KNOPFLER’IN SOLO KARİYERİ
Mark Knopfler'ın ilk solo albümü Golden Heart'tan Darling Pretty single'ı Mart 1996'da
İngiltere'de yayınlanmıştır. Albüm kayıt dönemi sırasında eski grup arkadaşı klavyeci Guy
Fletcher ve basçısı John Illsey’in de yardımları olmuştur. şimdiye kadarki bütün Dire Straits
düzenlemelerinden daha fazla zaman almıştır. Ayrıca 1996 senesinde, Mark Knopfler, Ted
Christopher'ın Dublane katliamı anısına coverladığı "Knocking on Heaven's Door" parçasının
gitar kayıtlarını yapmıştır.
1997'de Knopfler Wag the Dog filminin müziklerini kaydetmiştir. Aynı sene içerisinde
Rolling Stone dergisi, Dire Straits'in ilk hiti olan Sultans of Swing parçasının da yer aldığı,
Rock and Roll'a şekil veren Rock 'n' Roll Yıldızlarının 500 Şarkısı adlı listeyi çıkarmıştır.
2000’de Knopfler'ın bir sonraki solo albümü Sailing to Philadelphia piyasaya çıkmıştır.
Muhtemelen, Van Morrison gibi sayılı iş arkadaşları tarafından albüme verilen destek
sayesinde, şimdiye kadar ki en büyük başarıyı yakalanmıştır.
2002 yılında Mark Knopfler, Dire Straits'in eski üyelerinden John Illsley, Chris White,
Danny Cumming ve Guy Fletcher ile birlikte dört yardım konseri verdi. Bu dört konserde
Knopfler'ın 2002de bestelediğ "Why Aye Man"de back vokal desteği sağlayan Jimmy Nail
sayesinde yer almışlardır. Ayrıca 2002’de Knopfler üçüncü solo albümü The Ragpicker's
Dream'i piyasaya çıkarmıştır. Ancak 2003 Mart'ında Grosvenor yolu, Belgravia'da geçirdiği
19
motor kazası sonucu köprücük kemiği, kürek kemiği ve kaburgası 7 yerinden kırılmıştır.
Planlamış olduğu Ragppicker's Dream turnesi sonradan iptal edilmiştir. Knopfler iyileşince
2004'te dördüncü albümü Shangri-La ile sahnelere geri dönmüştür. Shangri-La turnesi
sayesinde Knopfler, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi daha önce hiç gitmediği
ülkelere gitmiştir. Hindistandayken Mumbai ve Bangalore'da verdiği konserleri büyük ilgi
görmüş, 20.000'i aşkın hayranı ile bir araya gelmiştir.
2005 Kasım’ında, çoğunlukla Dire Strait'in stüdyo albümlerinden oluşan, Dire Straits
ve Mark Knopfler'ın en iyileri (The Best of Dire Straits & Mark Knopfler: Private
Investigations) derlemesi piyasaya sürülmüştür. Albüm gri kapaklı single CD ve mavi kapaklı
double CD olarak iki farklı şekilde basılmış ve olumlu tepkiler almıştı. Albümde önceden
yayınlanmamıştır.
2006 Nisanında yayınlanmasıyla All the Roadrunnig, Danimarka ve İsviçre'de 1,
Norveç ve İsveç'te 2, Almanya, Hollanda ve İtalya'da 3, Avusturya ve İngiltere'de 8, İspanya'da
9, Amerika (Billboard Top 200 Listesinde) 17, İrlanda'da 25, Avusturalya'da 41
numaraya ulaşmıştır. All the Roadrunning Best Folk Rock/ Americana Album dalında 49.
Grammy Ödüllerinde (11 Şubat 2007) aday gösterildi fakat ödülü Bob Dylan'ın Modern Timesı
almıştır.
Knopfler, Emmylou Harris'in katılımıyla, Avrupa'da 15, Amerika'da 8 ve Kanada'da 1
konserle Avrupa ve Kuzey Amerika turu büyük başarı yakalamıştır. İkilinin 28 Haziran
California Universal City'deki Gibson Amfitiyatro'da sergiledikleri performanstan seçmeler, 14
Kasım 2006 Real Live Roadrunning başlığıyla DVD olarak piyasaya sürülmüştür. Harris ve
Knopfler'ın stüdyoda beraber kaydettikleri kompozisyonların birkaçına ek olarak, ikilinin her
birinden ayrıca solo olarak da yayınlanmasının yanı sıra Knopfler'ın Dire Straits ile olan
günlerinden üç parça daha yayınlanmıştır. 2007'deki bir hayır olayı ters gitmiş, Çocuk Esirgeme
Kurumu için 20.000£ 'dan açık artırmaya sunulan Knopfler, Clapton, Brian May ve Jimmy Page
imzalı bir Fender Stratocaster gitar Londra'dan Leicestershire postalandıktan sonra sevkiyat
aşamasında kaybedilmiştir. Sorumlu şirket Parcelforce, kayıpları için 30.000$ ödemeye razı
olmuşlardır.
Knopfler, beşinci solo-stüdyo albümü Kill to Get Crimson'u 14 Eylül 2007 Almanya'da,
17 Eylül İngiltere'de ve 18 Eylül Amerika'da yayınlamıştır. 2007'nin sonbaharında albüm
tanıtımı için çeşitli Avrupa şehirlerinde bir dizi samimi gösteriler düzenlenmiştir. Bunu 2008
20
senesinde Avrupa ve Kuzey Amerika turnesi takip etmiştir. Solo kariyerinin önceki
zamanlarından kalma Cannibals gibi pek çok eski şarkı yeniden gün yüzüne çıkarılmıştır.
Avrupa çapında düzenlenen şovların açılış parçası Cannibals olmuştur. İrlandalı country
sanatçısı David Maguire tarafından 2007'de yayınlanmasına rağmen Cannibals İrlanda'nın
belirli kesimlerinde inanılmaz derecede bir ilgiyle karşılanmıştır. David Maguire ve grubu
tarafından çıkarılan Cannibals'ın yeni versiyonu, o sene İrlanda radyolarında 7. en çok istek
yapılan parça olmuştur.
Solo kariyeri boyunca yüksek verimliliğin modeli devam ederken, Knopfler 2008
Eylül’ünde, web sitesindeki albümün yapılış aşamasının resimli günlüğünü yeniden düzenleyen
uzun süreli grup arkadaşı Guy Flectcher ile birlikte Get Lucky isimli bir sonraki stüdyo
albümünün çalışmalarına başlamıştır. Albüm bir sonraki sene 14 Eylül'de piyasaya çıkmıştır.
Knopfler sonradan Avrupa ve Amerika genelinde genişletilmiş bir turne üstlenmiş albüm müzik
listelerinde sadece Norveç'te 1 numaraya ulaşmıştı ama en önemli Avrupa ülkelerinde
(Almanya, İtalya, Hollanda) Top 5'e kadar yükselerek orta derece bir başarı sergilemiştir.
Albüm, Billboard Avrupa Albüm Listesinde 2 ve Billboard Rock Albüm Listesinde ise 5
numaraya ulaşmıştır.
Knopfler, müziğin dinamiğini değiştirmek için kullanılan bazı aydınlatma efektlerini ve
diğer sahne prodüksiyonlarını çok az kullanmıştır. Sahnede canlı performans sırasında çay
yudumlamasıyla bilinmektedir. 31 Temmuz 2005'de Vancouver'daki Queen Elizabeth
Theatre'da bir çeşit şaka olarak, çayın yeri viskiyle değiştirilmiştir. 2009 Şubat’ında, Knopfler
Londra'daki Garrick Club'ta samimi bir solo konser vermiştir. 2010'da Knopfler en yeni
Thomas Dolby'nin yayınında gözükmüş ve 17 Hills parçasını çalmıştır. Şubat 2011'de, Ekim
ve Kasım ayı boyunca Bob Dylan'ın Avrupa turunda yer almak üzere Knopfer'ın albüm kayıt
çalışmalarına ara verdiği duyurmuştur. Knopfler, Amnesty International 'ın 50. yıldönümü ünlü
kayıtları için Bob Dylan şarkısı "Restless Farewell"ı yeniden yorumlamıştır. 3 Eylül 2012'de
Mark Knopfler'ın yedinci solo albümü "Privateering" yayınlamıştır. Bu Knopfler'ın ilk solo
yayınlanan çift albümüydü ve 20 şarkı içermekteydi.Son olarak Knopfler 2015 yılında Tracker
isimli albümünü yayınlamıştır.
21
3.1.5.KNOPFLER’IN GİTAR TEKNİĞİ
Mark Knopfler solaktır ama gitarı sağ elle çalar ve pena kullanmak yerine parmaklarını
kullanır. Knopfler’ın sağ el tekniği parmakla çalım tekniğidir tırnak kullanmadan tonu
parmaklarından alır. Bu tekniği banjo çalım tekniğine çok yakındır. Parmak kullanarak çalmak
genellikle klasik ve akustik gitarla bağdaştırılsa da Knopfler genellikle elektro gitar kullanır ve
klasik gitar tekniği olan tremolo tekniğini elektro gitarda bir hayli fazla kullanır. Knopfler’ın
gitar çalımı denilince ilk akla gelenlerden biriside legato tekniğidir sololarında çoğunlukla
legato tekniği kullanmıştır. Knopfler aceliteye çok önem vermemiştir onun için önemli olan
müzikal çalmaktır müziklerinde aşırı hızlı pasajlara raslanmamıştır. Gitarın tonunu bol efektle
değil tuşesi ve parmakla çalım tekniğinden alır. Knopfler Bir röporatajında, kayıt esnasında
ritim çalışması için pena kullandığını söylemiş cebinden çıkarıp genellikle yanında bir tane
taşıdığını söyleyip görüşmeciyi şaşırtmıştır.
3.1.6.ÖZEL HAYATI
Mark Knopfler üç defa evlenmiştir. İlk evliliği okul yıllarından uzun süreli sevgilisi
Kathy White ile olmuştur. Knopfler'ın 1973'te Brewers Droop'a katılmak için Londra'ya
taşınmasından önce ayrılmışlardır. 1983 Kasımında, Knopfler ikinci eşi Lourdes Salomone ile
evlenmiştir. Knopfler'a göre ikisi de müzikal yeteneğe sahip ve can atan müzisyenler olan Benji
ve Joseph adında ikiz çocuklara sahip olmuşlardır. Salomone ile olan evliliği 1993 senesinde
sona ermiştir. 1997 Sevgililer Günü'nde, Knopfer üçüncü ve son eşi, İngiliz oyuncu ve yazar
Kitty Aldrige ile Karayiplerde evlenmiştir. 3 yıl boyunca flört etmişlerdir. Evlilikleri sonucu
Isabella ve Katya Ruby Rose adında iki kız evlat sahibi olmuşlardır. Aile şu anda Chelsea'da
ikamet etmektedir.
22
3.1.7.KULLANDIĞI EKİPMANLAR
3.1.7.1.GİTARLARI
Pensa Custom MKII
Pensa custom-built MK-1, MK-2, and MK-80
Red-painted (Stratocaster) Melancon Pro Artist
Hofner V-2
Fender Stratocasters 1962 and 1954
Gibson Les Paul Special (used in the 1970s)
National Tricone 1928 model
National Style O Resonator guitar 1937 model ("Romeo and Juliet")
Fender Telecaster 1952
Schecter Telecaster and Stratocaster models (from 1980 on)
Burns Baldwin 12-string ("Angel of Mercy" and the Get Lucky album)
Ovation Adamas: One black and two blue burst (Mainly used in the 80's)
Ovation Custom Legend
Ovation Classic
Rickenbacker 425 (Used on Portobello Belle, later on The Ragpicker's Dream
session)
Fernandes Stratocaster
Gibson Chet Atkins
Erlewine Automatic
Martin Acoustics, HD-40MK, 000-40S Mark Knopfler, and 00028 ("Brothers in
Arms")
Gibson SG (Two Young Lovers, Alchemy tour)
Gibson Les Paul 1958, 1959, and 1984 humbucker pickup models
Purple Suhr R Custom
Blonde Suhr "strat"
Gretsch Super Chet, 7690
Gretsch 6121
Steinberger GL2
Beltona Electro Resonator
Flamed Pensa, 3 models
23
Gibson J-45
Gibson Super 400 CES
Gibson L-5 CES
Gibson ES-175
Gibson J200
Gibson ES-5
Godin L.R. Baggs
Red Pensa Suhr Prototype
Pensa-Suhr, black
Ramírez Spanish Guitar (Replacement for Gibson Chet Atkins in the early 90's)
Taylor acoustic guitars (not much information) Used live in the early 90's
Gibson ES-335
Danelectro Silvertone
Gibson Southerner
Gibson Advanced Jumbo
Fender Jazzmaster
Eko 700
Teisco Spectrum, 2 models
Danelectro 59 DC
Danelectro 59 DC
Gibson ES-330
N.S. Phillips Nobby 12 (Get Lucky album)
N.S. Phillips 14 Fret
Monteleone Isabella
Don Grosh Electrajet
Gibson Dove
Guild Songbird
3.1.7.2.AMFİLERİ
Crate VC5212 amplifier
Crate 2x12 cabinet
Fender Concert
24
Fender Vibrolux
Fender Twin Reverb
Gallien & Krueger amplifier
Jim Kelley combo
Jim Kelley heads
Komet amplifiers
Marshall JTM heads
Marshall 4x12 cabinet
Mesa Boogie heads
Music Man HD 130
Soldano SLO 100
Roland Jazz Chorus
Tone King Imperial
Vox AC30
3.1.7.3.PEDALLARI
Alesis Quadraverb
Boss BF-2 Flanger
Boss CE-2 Chorus
Boss CE-300 Chorus
Boss CS-2 Compressor
Boss DM-2 Delay
MXR Micro Amp
Boss OC-2 Octaver
Boss PH-2 Phaser
DeltaLab Digital Delay
Ibanez UE 303 Multi Effect
Lexicon 300 Reverb
Mantec Preamp
Master Room Reverb
Morley Volume Pedal
25
Mic-Mix Dyna-Flanger
MXR Analog Delay
Roland Graphic Equalizer
Roland SRE 555 Chorus/Echo
Yamaha REV 5
Zoom Multieffect 9010
3.1.8. PROJELERİ VE ALBÜMLERİ
3.1.8.1.Dire Straits
Dire Straits (1978)
Communiqué (1979)
Making Movies (1980)
Love over Gold (1982)
Alchemy (1984, live)
Brothers in Arms (1985)
Money for Nothing (1988, compilation)
On Every Street (1991)
On the Night (1993, live)
Live at the BBC (1995, live)
Sultans of Swing: The Very Best of Dire Straits (1998, compilation)
The Best of Dire Straits & Mark Knopfler: Private Investigations (2005, compilation)
3.1.8.2.SOLO KARİYERİ
Golden Heart (1996)
Sailing to Philadelphia (2000)
The Ragpicker's Dream (2002)
Shangri-La (2004)
Kill to Get Crimson (2007)
Get Lucky (2009)
Privateering (2012)
Tracker (2015)
26
3.1.8.3.FİLM MÜZİKLERİ
Local Hero (1983)
Cal (1984)
Comfort and Joy (1984)
The Princess Bride (1987)
Last Exit to Brooklyn (1989)
Screenplaying (1993 compilation)
Wag the Dog (1998)
Metroland (1999)
A Shot at Glory (2002)
27
SONUÇ
Mark Knopfler’ın rock müzik tarihinde bıraktığı izlerin en başında kendisine özgü gitar çalım
stilinin yanı sıra kuvvetli söz yazarlığı ve derin bestecilik anlayışı gelmektedir. Knofler kendi
kariyeri dışında bir çok önemli müzisyenin albüm yapımcılığını ve aranjörlüğünü de
üstlenmiştir.
Kendisinden bir çok gitarist ve gitarist/bestecinin etkilenmiş olduğu Mark Knopfler ın
“parmakla elektro gitar çalım stili” bu enstrumanın çalım özelliklerinin bir parçası haline
gelmiş ve modern elektro gitar eğitiminide böylece zenginleştirmiştir. Rock tarihinin en iyi
100 solosundan birini çalmış olan knopfler parmakla çalım tekniğinin geleneksel çalım stiline
göre daha farklı renk ve tınılar oluşturduğunu göstermiş ve böylece armonik ve ritmik zenginlik
katarak bu enstrumanın gelişimine katkıda bulunmuştur.
28
KAYNAKÇA
Say, A., Müzik Sözlüğü, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 2002.
Dister, A., Rock Çağı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002.
Kosbatar, Ö., Taşlar Kimin İçin Yuvarlanıyor?, Altıkırkbeş Yayınları, İstanbul, 2012.
Ratcliffe, A,. Elektrogitar El Kitabı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2008.
Hatch, D., & Millward, S., Blues’dan Rock’a Pop Müziğinin Analitik Tarihi, Korsan
Yayın, İstanbul, 1992.
Solmaz, M., Rock Sözlüğü, Pan Yayıncılık, İstanbul, 1994.
Erişim Tarihi: 6 Nisan 2015.
http://www.afmk.net/documents/fichiers/Dire%20Straits,%20the%20complete%20guide.pdf
Erişim Tarihi: 6 Nisan 2015.
http://sanatkaravani.com/gitarla-konusan-adam-mark-knopfler/
Erişim Tarihi: 5 Mayıs 2015.
http://www.radikal.com.tr/radikal2/parmaklariyla_kitalari_birlestiren_adam-1130279
Erişim Tarihi: 18 Mayıs 2015.
http://www.markknopfler.com/about/