kotuluk s ıı aa ve kaynaklari

130
s ıı aa KOTULUK ve KAYNAKLARI t BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ

Upload: others

Post on 25-Mar-2022

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

■s ıı aa

KOTULUKve

KAYNAKLARIt

BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ

Page 2: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

■a ■■ ■■

KOTULUKve

KAYNAKLARI

BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİYayınevi — İstanbul

Page 3: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Kitap No: 59 — KÖTÜLÜK VE KAYMAKLARI

«Armageddo», yani Uzay Savaşı, bir gerçek olup, dezeniegre olan Takımyıldızlar'dan geleıı Şer Güçîeri’nin 0), mevcut gezegen­sel krizden yararlanmaya, değişim hızına ivme kazandırmak ve kendi çıkarlarına yönelik bir hâle getirmek suretiyle gezegeni kontrol altma almaya çalıştıkları şunca yıldır devam edegelmek- tedir. Uzay kökenli bu Şer Güçleri, Diinya-Ay sistemi’nin kötülük güçleri iîe ve Yeryüzü’ndeki, ne ahlâkı ne de vicdanı olan can-sız beşerî devlet adamları ile geçici anlaşmalar yaparlar.»

Riley Hansard Crabb

Birinci Baskı : Şubat 1981Kitap Dizgi : Savaşan MatbaasıKitap Baskı : Sebat MatbaasıKapak Baskı : Barış MatbaasıCilt Yapımı : Kardeşler Ciltevi

Page 4: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

YÜCE MERKEZÎ GÜNEŞ’TEN BİR ÜLTİMATOM ELOHIM

«Göksel Plân’ııı Ordusu, hiçbir şey yapmadan duracak ve bir Planeî’in kasıtlı yıkımını seyredecek değildir. Yargılayıcı Melekler» kişisel çıkarı için milyonların yıkımının mimarlığını yapacak olan kötü dâhinin üzerine hücum edeceklerdir. Bu des­potizm, ayakta kalmayacaktır! Bütün bir siklus boyunca, sonsuz­luğun en uzak kısımlarına sürülecektir. Bu uyarıyı, Yeryiizü’n- deki savaş çıkarıcılara göndereceğiz. Nükleer düşmanlıklar için seferberlik yönünde hangi cehennemi adımlar [atılırsa atılsın], Kâinat’m En Yüce Güçleri’nin işe karışmalarını bekleyiniz. Biz, birleşmiş bir ses olarak, [şu] Hükmü neşrediyoruz: Bu, vukû bulmayacaktır! Bu, vukû bulmayacaktır! Bu, vukû bulmayacak­tır! Yıkmak için çabalayacak olanların kendileri, kendi faaliyet­leri iîe yıkılacaklardır.

«Shan’rn [Dünya’nm] yıkımına izin verilmeyeceğine dair Emir, Kâinat’m her yanında yankılanmıştır. En Yüce’nin oğul ve kızları, dolayısıyla, sıkı durun. Karanlık Kişiler ile Sâkıt Kişi- ler'in muhalefetinden ötürü sıkı durun. Çünkü, onların yıkıma doğru atacakları her adım, İlâhî Muhalefet ile karşılık görecek ve iki güç arasında büyük mücadeleler meydana gelecektir. Kendinizi daima bizim Parlaklığımız’m içinde tutunuz. Varlığı- ııız’m, Aileleriniz’in, ev halkınızın ve günlük faaliyetlerinizin çev­resinde Tann’nm Aydınlığı’mn himayesini dileyiniz. Işık güç - alanuuz’m çözülmesine Hiçbir Zaman izin vermeyiniz. [Işık güç- alanınızı] feer gün yeniden güçlendiriniz, çünkü Işık arttıkça, Karanlık da kendisini kuvvetlendirir. Size hiçbir zarar gelemez. Siz, içinizde sevgi ile dolu oldukça ve dışınızda da Işık daireniz ile sarmalanmış [oldukça], başınıza hiçbir kötülük gelmez. Kor­ku, karanlıkta ikâmet edenler içindir. İman ve itikat, Parılda­yan Bir ile birlikte yürüyenlerin mirasıdır. Korkmayın, çünkü bu çabuk geçecektir.»

ELOHIM KONUŞTU

Page 5: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

İ Ç İ N D E K İ L E R

1. BÖLÜMKÂİNAT TAKİ GERİ TESİR PLÂNI

Geri Tesir Plânı’na, Varlığın Adaptasyonu Kâinat İçerisindeki Geri Tesir Alanı Müsbet, Menfi Tesir Plânları ve Hz. Musa Zakkum Şoku ve Şeytan'm Temsilcileri Şeytan’m îğvası ve Devre Sonu Ayıklammı

2. BÖLÜMİYİLİK VE KÖTÜLÜK MELEKLERİ

a — \Vhite Eagle’dan: Işık ve Karanlık Melekleri b — Djvvhal Khul'dan: Gerçek Kötüler Çetesi er— Djvvhal Khul’dan: Karanlık Çetelerin Teknikleri d — Djwhal Khul'dan: Beyaz Maji ve Kara Maji e — V.S. Alder’den: Hakikât Yolu ve Tehlikeler f — Uzaylı Amano’dan: Yıkıcı ve Yapıcı Güçler

3. BÖLÜMKARA MAJİ VE YERALTI DÜNYASI

a — D. Anderson’dan: İblis ve Kötülükler Ordusu b — Şeytan'ın Uşağı Hitler ve Sahipleri c — Kara Maji'nin, Sol-el Yolu Teknikleri

4. BÖLÜMŞEYTAN VE DÜNYA SALTANATI

a — Deccâl’in Amerika’dan Çıkması ve Sonuçlan b — Müessese Halinde Örgütlenmiş Olan Şer’ciler c — Ruhsal Rehber Ineseco'dan: Şer Yönetimleri d — Yediler Konseyi'nden: Kötülüğü Başlatan Sebepler e — Meryem Anne'den: Satan ve Saltanatı

Page 6: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

5. BÖLÜMUZAYDAN GELEN KARA ORDULARa — Lobsang Rampa’dan: Prens Satan ve Eşkiyalığı b — Lusifer ve Ahriman’ın Şer Güçleri c — Lusifer’in Gözetmenleri ve Yeryüzüne İnişleri d — Mara Saltanatı’nm Sonu ve Shambhala Çağı e — Mrne. Blavatsky’den: Gizli Öğreti’de, Satan ve Savaşı

6. BÖLÜMYERALTI KÖTÜLÜK KADROLARIa — Shaver Gizemi’nde, Dero’lar ve Tero’lar b — \Vise Owl’dan: Atlantis'in Karanlık Hakimleri c — Kadim Öğretilerde, Işjğm ve Karanlığın Oğullan

7. BÖLÜMKOZMİK KARANLIK GÜÇLERa — Satürn Rabbi’nin, Dünya Halklarına Mesajı b — Neptün Rabbi'nin, Dünya Halklarına Mesajı c — Kozmik Negatif Uygarlıklar ve Faaliyetleri d — Isbkomar'dan: Dünya’nm Dost ve Düşmanlan e — Uzaylı Avalon’dan: Karanlık Ufo Güçleri f — Karanlık Ufo Olayları ve Kara Adamlar

Ek-BÖLÜM: 1İBLİSİN YARADILIŞI VE KÖTÜLÜKLERİa — Kur’an Ayetleri: İblis ve Kötülükleri b — Hz. Muhammed’den: İblis, Cin ve Kötülük c — Mevlânâ’dan: İblis ve Kötülük Teknikleri d — Muhiddin Arabi’den: iblis ve Şeytan Ordusu

Ek-BÖLÜM: 2KARANLIĞA KARŞI IŞIĞIN. YOLU

Page 7: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Ö xM S Ö Z

Beşeriyetin bünyesinde, gerçekten boyutları çok devasa olan bir dramatik senaryo sergilenmektedir. Ve bu büyük oyunun iyilik güçleri ve karanlık güçleri olarak belirlenen oyuncuları arasında, amansız, bir mücadele süregelmektedir. Halen yeryüzünde hükümran olan ve fakat giderek korkunç bir yenilgiye sürüklenen İblis çetelerine ise, Sirius İlâhi Kon­seyi tarafından, yeryüzünden yok edilecekleri ihtarı Hz. Mu- hammed Misyonu ile yapılmış ve bunun böyle olacağı 'Besme­le’ ile dünya beşeriyetine sözveritmiştir: «Şeytan taşlanacak■ tır..» Yani yeryüzünden taşlanarak koyulacaktır. Fakat şey­tanla birlikte yeryüzünden karanlık ve dehşet planetlerine sürülmek istemeyen beşer varlıkları, İlâhi Plânlar'ın bu mü­cadelesinde, İlâhi Plânlar'dan yana olmaları gerekmektedir. Seçmek serbesttir ve fakat sonuçlarına katlanmak da mu­kadderdir.

Şeytanın sofrasında kemik yalamaya bayılan şer çeteleri­nin, sosyal yaşam içerisindeki tezahürlerini iyice bilmek ge­rekmektedir. Doğruluktan, iyilikten, erdem ve bilgelikten ve semavî bilgi’den yana olmayan heryerde, işte o şer çeteleri mevcutturlar. Kendilerini saklamaları beyhudedir. Gören ve bilen gözler kendilerini görmektedirler. Ve bu çeteler zamanı gelince karanlık inlerinden dışarıya çıkarılacaklardır. Para ve zenginlik putu Mammon’un çeteleri, yeryüzünde iş başın­dadır. Mammon’un ise kanunları; daha fazla namussuzluk, daha fazla namussuzluk ve daha fazla namussuzluk ile özet­lenebilir. Ve bu namussuzluğa hizmet edecek olan daha fazla düşürülmüş beşer varlığı... İşte şimdi yeryüzünde böyle değil midir?

Sirius, fakat, hükmünü vermiştir: Şeytan koyulacaktır!..

Halûk Egemen SÂRIKAYA

Page 8: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

1. BÖLÜM

KÂİNAT TAKİ GERİ TESİR PLÂNI

«Aslına sadık olan, kendine de sadıktır. Kimin âhı, kimin zul­mü yerde kaldı ki!.. Şeytanın ortak olduğu işten semere bekle­yenler... M e yiyip ne de yedirmeyeııler...

«Rabbinîz ufukta görüldüğü zaman, ona doğra koşmakta te­reddüt edeceksiniz... Çünkü utancınız vardır. Ne yaparsanız yapı­nız, kendinizi tâa can evinizden yakalayacak olandan kurtulmak ne mümkün...»

(Sadıklar Plânı... 25-8-1980... K-6... Özel Celse)

Kademe: 6 ... Celse: 24 ... 1-1-3965 Geri Tesir Piâm’na, Varlığın Adaptasyonu [Nefsaniyetten ve şeytan’dan bahsedildiği zaman,

bir geri plânın tutucu tesirlerini mi anlamak gerekir?] Hayır. Sizin, zaten bizatihi mevcut olan geri plân’m

bu tesirlerine olan şu veya bu türlü adaptasyonunuz anlaşılır. O sabittir. Muayyen bir mekânın ve muayyen bir tesir şebekesinin içerisinde belirli bir fonksiyon icra etmektedir. Ona muhtaç sonsuz varlık sistemi vardır. Herkes burdan geçecektir. Ondan tesir alacaktır.

--------* ------- -Kademe: 3 ... Celse: 7 ... 7-4-1967 Kâinat İçerisindeki Geri Tesir Alanı Yüksek ve geri tesir tefriki, behemehal yapılması

gerekir. Fakat bunların menşeleri hakkında, hemen bir bilgiye ulaşmış görünerek bir kanaat ileri sürmeniz na­kıstır. Mamafih, üstün tesirler, insanda, vicdan tarzında tecelli etmektedir. Geri tesirler ise, nefis tarzında tecel­li etmezler. Zira nefis, bizatihi varlığın özünde bulunan bir şey değildir. Bencillik arızı’dir. Ve ruhun beden- lenmesiyle ortaya çıkmıştır. Bedenlenmek ise, sadece bir kalıp içerisinde bulunmak değil, tekâmül realiteleri içerisinde belirli noktaları temsil eder.

Page 9: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Geri tesir, insanı; iradesini ve müessiriyetini İlâhi İrade Kanunları istikametinde kullanmaya sarfeden insa­nı, saptırmaya çalışır. Bu da insanlık realitesinin bir ica­bıdır. Şüphesiz, insanın mücadele ettiği en zayıf tarafı, bencilliği ile ortaya çıkan taraflarıdır. Görünüşte, geri tesirlerin beslendiği kaynak-mahal, nefismiş gibi gözük­mektedir. Halbuki, Kâinat içerisinde bu vazifeyi gören bir tesir alanı mevcuttur. Bu, Mukaddes Metinlerde, iğ- vaya düşürücü şeytan ile sembolize edilir. Dolayısıyla, maddeden yayılan tesir, bizim ifade etmek istediğimiz tesir'e müşabih değildir (— geri tesire müşabih değil­dir— ). Madde, muayyen bir realitenin ifadesidir. Onun da kendi arasında yüksek ve geri tarzında sınıflandırı­lacak tesir kademeleri mevcuttur. Nasıl ki, aynı şey ruhî plânlar için de câridir.

Siz, maddî bir avranın içerisinde bulunmanızdan do­layı, bu tesirlerle sıkı irtibattasınız. Yani karşılıklı bir alışverişiniz mevcuttur. Fakat, esas olarak maddî tesir sizi saptıranı az. İnsan ruhu daima bedenine hakimdir. Dolayısıyla, beden tesirlerine de hakimdir. Yalnız bu ha­kimiyeti ; bazen bir otomatizma içerisinde, bazan bir ta­kım pratiklerle, daha ileri safhalarda da idrâkli olarak, şuurlu olarak yapar. Halbuki, insanı saptırıcı mahiyette olan gerçek geri tesirlere insan hakim değildir. Farkı anlayabildiniz mi?

— [Maddenin bizatihi tesirleri ile, menfi olarak ge­len tesirler maddeden geliyor gibi intiba bıraktığına gö­re, aralarında bir irtibat var mıdır?]

Aralarındaki irtibat, insana göredir. Yani, Yüksek Ruhî Tesir dediğiniz bir mahsus tesir, nasıl tefrik et­meden her var olana nüfuz ediyor ise, meselâ dünyanız­da menfi olarak isimlendirdiğiniz tesir de aynı derecede nüfuz eder. İşte nüfuz edilen şey [olan] canlı, istika­metini en geri otomatizmadan en ileri olan idrakli saf­

Page 10: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ha’ya kadar bizatihi yapmak mecburiyetindedir, tayin etmek mecburiyetindedir. Tekâmülün ana prensiplerin­den biri budur. Bu bakımdan bir irtibat düşünebilirsi­niz.

— [Bir ev imaj ine etmede, o evin tam imaj ine edi­lemeyişinde geri tesirler mi etken olarak düşünülecek­tir?]

— Hayır, kudretsizliğini düşüneceksiniz.— [Kudretsizliğin geri tesirlerle münasebeti var

mıdır?]— Kudretsizliğin geri tesirle olan münasebeti şöy-

ledir ki, sizler müsbet istikamette inkişaf etmek üzere cehit sarfederken, sizi, bu cehdinizi boşa çıkaran bir hu­sus olarak değil, cehit hadisesinden evvel sizi, cehdet- menize veyahut eehdetmemenize bir takım mazeretler uyduran husus olarak düşünebilirsiniz.

— [Maddî veya ruhî geri tesirler, kademeler mi oluşturmaktadır ? ]

— Şüphesiz öyledir. O da eğer bütün şiddeti ile in­sanlar veyahut varlıklar üzerinde tesir icra etmiş olsa idi, tekâmül etmenize, daha doğrusu hür tekâmül et­menize hemen hemen imkân kalmazdı. İşte, Allah’ın Rahim ve Rahman oluşu, tesirler noktayı nazarından bunu ifade eder. Yani, sizin ruhî gelişmenize gene bir mekanizma olarak tertip edilmiş bulunan menfi tesirin şiddet ve müdahalesine, darbelemesine; gene bir meka­nizma olarak tesis edilen müsbet tesirle mani olunur. Şefaat’i bir bakıma böyle anlayabilirsiniz.

Kâinat içerisinde, tekâmül realitelerinin kalite ve fonksiyonları itibariyle içlerinde sakladıkları bir husu­siyet vardır. Bu hususiyeti tesir noktayı nazarından tes- bit etmek isterseniz, orada, geri veya yüksek tesirlerin bulunuş nispetlerini bilmeniz icap eder. Yükselen reali­telerde yüksek tesirlerin yanısıra, menfi tesirler çok

9

Page 11: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

az yer işgal eder. Bunu bir projeksiyon olarak varlıklar üzerine tesbit ederseniz, nefsaniyetin bulunduğu nis- bette de orada menfi tesirin icra sahasına tesbit ede­bilirsiniz. Realite de, ancak, müşahadenize çarpan böy­le bir sahnedir. Ve onun için sizler, izafi olmakla bera­ber, geri tesirleri nefsaniyetle paralel olarak görmeğe eğilimlisinizdir.

— [Realiteler yükseldikçe o realitelerde geri tesir­lerin azaldığı ve üstün tesirlerin çoğaldığı ve sonunda, daha yüksek realitelerde sadece üstün tesirlerin, bulun­duğu şeklinde düşünmek doğru mudur?]

— Evet öyledir. Çünkü sizler, Kâinat içerisinde meknuz bulunan tesir şebekeleri hakkında hiç bir bilgi­ye sahip değilsiniz. Sizler, dünyanızın ve onun temsil ettiği bir realite kuşağının hususi bir hâle tabi olduğu­nu da bilmezsiniz. Bu hususi hâlin başlıcası, bir duali- tenin mevcudiyetidir ki, bu da, bir menfi tesir plânının etkisi altında olmaktır.

------- * -------Kademe: 3 ... Celse: 7 ... 1-1-1966Miisbet, Menfi Tesir Plânları ve Hz, MusaÂdem sembolü, sizin üç buutlu realitenizde ve siz­

den gayrılarm realitesinde büyük bir denge'yi ifade eder. İkili denge unsuru’nun aktif sembolleridir.

a— ) Gerek maddede ve gerekse madde üstü durum­larda, Kâinat nizamı içerisindeki genel ahengi temin, ancak birbirine müessir olan ayrı ayrı kuvvetlerin mev­cudiyeti ile kaimdir.

b— ) însan, yani psişik kudreti haiz müessiriyete sahip varlık, tecrübe sahası itibariyle müsbet ve menfi iki tesir plânı arasındadır. Müsbet ve menfi olan bu iki tesir plânı, insandan habersiz olarak, daha doğrusu ken­di sahasında bulunan varlıklar zümresinin mukadde­riyle doğrudan doğruya ilgilenmeden, kendi araların-

10

Page 12: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

claki cidali yürütürler. îşte insan, bu cidâlin arasından geçmek ve kendini yükseltmek mecburiyetinde olan bir varlıktır.

Âdem’in Cennet'te bulunuşu, varlığın, bu iki tesir plânının haricinde yaşayışını temsil eder. Cermet’teki kovulma unsuru ise, içinde bulunduğu plânın dışında mevcut olan realite hakkında, gerçekler hakkında var­lığın, bir takım tahayyül ve tasavvurlara ulaşması ve bunu istemesidir. Her istek cevaplandırılır (-).

Havva, hem varlığın içinde bulunduğu müsbet ve menfi iki plânın karışımını ifade eder, hem de onun ya­ni varlığın (—burada Âdem'in— ) içinde bulunduğu sis­temdeki fonksiyonunu çizer. Bu fonksiyon, Âdem’in, ay­nı zamanda hem müsbet, hem menfi karakterleri haiz olarak bu cidal sahasında, başarıya ulaşabileceğini gös­terir.

Yılan sembolü, insanlara iki mânâda verilmiştir: a— ) Müsbet. Müsbet mânâda yılan, Ruhî îdare Me-

kanizmasi’nm koruyuculuğunu, hakimiyetini ve herşeyi kapsadığını anlatmak içindir.

b— ) Menfi. Menfi mânâda yılan, menfi tesir plân­larının, müsbet tesir plânı karşısındaki insana kıyasla hareket tarzını gösterir.

(Kademe-3 ... Celse-18 ... 26-3-1966 ... Ek-a)Beni-îsraile, Beni-îsrail’de sembolize olmuş nefsani-

yet insanına, herkese şamil bir sevginin ve ( —zorlayıcı şeriatin dışında— ) bir vicdanın izahı gayrı kabil idi. Bu yüzden, Musa ve yoldaşı yani Harun, böyle bir kade­meyi ruhî evolüsyonları içerisinde itmam ettiklerinden, tatbikat sahasında bunu göstermemişlerdir. Balığın unu­tuluşunda şeytana yapılan atıf (3), şu mânâyı ihtiva eder: Balık, ancak, yüksek duyguda, sevgide ve vicdan­da olan bir kimsenin yanında bulunabilir. Ve [sevginin ve vicdanın geçerli olduğu bir] muhit de bunu gerek­

i l

Page 13: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

tirir. [Sevginin ve vicdanın olmadığı bir ortamda bun­ların] beslenmesine ve büyümesine imkân yoktur. Hal­buki Musa ve Harun’un, insanlığın tekâmülünde, onu menfi yoldan baskısı altına almak suretiyle geliştiren diğer bir mekanizmanın tesiri altında kaldıklarını gö­rüyoruz. Bu bir icaptı. Bu icap, Musa şeriatinin teessü­sünde, bu şeriate çok yakın bir haleti ruhiye içerisinde bulunmak mecburiyeti var idi. Yani, menfi bir idare mekanizmasının darbesi altında imtihanlar geçirmek zarureti vardı. Hiç bir Peygamber, bu bapda, Musa ka­dar meşakkatli bir hayat geçilmemiştir.

------- * -------Kademe: 3 ... Celse: 3 ... 2-2-1968 Zakkum Şoku ve Şeytan'm Temsilcileri Zakkum nedir bilir misiniz? Zakkum, her Din Dev-

resi’nin sonunda, insanlığın, bütün ağırlığı ve acüığı ile altında kaldığı bir şok’tur. Şok, Ruhî İdare Mekanizma­sı’nm ayırt edici tesiri’nin ta kendisidir. Tesir, hem iç­len, hem dıştan görünür:

a— ) İçten, nefsinizin kalabalık ağırlığı altında, vic­danınızın soluğunuzu kesmesi ile, bilginin ağzınızı tıka­ması ile meydana gelir. Acıdır.

b— ) Dıştan, tabiî ve sun’î afetlerdir. Onlar da ayırt edici, tüketici tesirler’dir.

Şimdi, dünya insanlarına muhakkak ki Zakkum nasip olacaktır. Çünki, bir Din Devresi başladı ve son bulacaktır. Menfiliğin ve Şerrin zincirleri gevşetilmiş- tir; sınanmak için.. Menfiliğin ve şerrin ipleri uzatılmış­tır; sınanmak için. Bunun karşısında, sizi köstelden- mekten ve sizi köstek olmaktan kurtarmak için müsbet tesirlerin, müsbet düşüncelerin hâzinesi açılmıştır. İşte siz, yer ve gök arasında mütemadiyen darbelenen bir varlık olarak göğü seçmelisiniz. Çünki biliyorsunuz ve sorumluluğunuz var.

12

Page 14: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Şeytan’ın muhakkak ki yeryüzünde insan olarak tem­silcileri vardır. Muhakkak ki onlar, bir çok şeyleri bi­lerek, bir çok şeyleri bilmeden yapmakta ve bu menli intişarlarım ve köstek olmalarım da devam ettirmekte­dirler. Vesvesenizin büyük bir kısmı arza ait, nefse ait tesir ve telkinatm sizde ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. Bahsettiğimiz bu hususları selim düşün­ceyle iyi tetkik ediniz.

------- ----------Kademe: 3 ... Celse: 5 ... 16-2-1968 Şeytan’m İğvası ve Devre Sonu Ay iki anımı— [Şeytan’m iğvası, menfi tesir olarak düşünülebi­

lir mi?]— Öyledir. Dalıa evvelki celselerimizde prensip

olarak, insanın, menfi ve müsbet tesirler sahasında ci­dal içerisinde bulunduğunu söylemiştik. Kâinat içerisin­de. varlıkların tekâmülüne hususi bir maksatla hizmet eden ve fakat onları daima çelmeleyen bir prensip çalışır. Bu prensip, gerek ruhi olarak, gerekse maddi olarak te­zahür eder. Şüphesiz, Kaadir-i Mutlak'ın Rahim ve Rah­man oluşu, müsbet olanların en büyük desteği ve gali­biyetinin garantisidir. Şüphesiz, her devrenin sonunda müsbetin ve hayrm varlıklarını, içinde bulundukları realitenin şeriatinden kurtarıp, üstün bir hayata ithal edecektir.

------- -Ar-------

13

Page 15: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

2. BÖLÜM

İYİLİK VE KÖTÜLÜK MELEKLERİ

«Bîr beşer, hayatı boyunca, kendisine yol gösteren bir güç tarafından gözetilir. Fakat, bu rehberliğe uygun olarak hareket edip etmemesi, yahut da, öte yandan, arkasını dönerek aptalca hareket edip, karanlığa ya da Satan’a teslim olup olmaması beşe­rin kendisine bağlıdır. Ancak, Satan, 'imtihan edici’ [olarak bili­nen] Satürn’ün bir başka adı olup, negatif güç dahî, beşeri sına­mak ve arındırmak için hayatta yavaşça ve ıstırap vererek faaliyet göstermekte ve giderek beşere bilgelik, ışık getirmektedir.»

Yüksek Rehber Ruh White Eagle

a — White Eagle’dan: Işık ve Karanlık MelekleriHayatın, 'iyi ve kötü’ denilen iki veçhesi vardır. Bir

yanda, Rabbimiz’in ve Üstad Christ’m yönetimi altında çalışa.n birçok varlıktan oluşan 'İyiler' [Hayır Güçleri], Öte yandan, ’kötü’ denilen ordular ya da karanlık me­lekleri [Şer Güçleri], Karanlık meleklerinin faaliyeti Işık. Melekleri’nkinden farklı olmasına rağmen, onlar da gene Kozmos’un Yasası, Tanrılım Yasası dahilinde çalışırlar. Tanrı’yı sonsuz kudrete sahip olan ’Baba’ olarak kabûl ederseniz, ’kötülük’ denilen (ya da karan­lık ve yıkım melekleri'nin faaliyet alanı içerisine giren) şey de, Sonsuz Kudret’in hâkimiyeti ve yönetimi altın­dadır. Aksi hâlde, tam bir kargaşa olurdu; aksi hâlde, çağlar boyunca dinleri beslemiş olan ’vıister öğreti ekol­leri’ (4) vasıtasıyla beşeriyete vazedilmiş olan İlâhi Sev- gi’ye iman etmez, güvenmez, itimat etmezdiniz. Daima, Işığın gerçek öğrencilerine, yol gösteren, himaye eden, ilhâm veren ve görünürdeki kargaşadan iyilik çıkaran bir sonsuz; sevgi bahşedilmiştir.

Şimdi, diyeceksiniz ki, eğer sürekli olarak faaliyet gösteren hem Işık Melekleri hem de Karanlık Melekleri

14

Page 16: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

varsa, bu, hiç bir zaman sona ermeyecek olan bir çekiş­me anlamına gelmez mi? Bu, tamamiyle kişinin Işık ve karanlık hakkındaki telakkisine bağlıdır. Karanlığın Işı­ğa karşı olması hususunu aşırı bir şekilde vurgulama eğiliminde olduğumuz gerçek değil mi? Dünyanın yu­karısındaki ruhsal seviyelere yükseldiğimizde, Işık ile karanlığın gerçekte bir olduklarını, çekişmenin sona erdiğim ve ahengin hâkim olduğunu, çünkü Işık ile ka­ranlığın birbirinin yansıması olduğunu öğrendiğimizde, bu, bizim için bir sürpriz olur. Hayat, karanlık olmak­sızın süremez. Karanlık, kontrast yaratarak pozitif veç­heyi belirgin kılan negatif veçheyi sağlaması bakımın­dan, Evrim için gereklidir.

Denilecektir ki, «Acaba, melekler ve karanlık güç­ler gerçekten var mıdır?»; «Yaratıcı Tanrı, aynı saman­da, Yıkıcı Tanrı mıdır?» Evet, bir anlamda bu böyledir. Karanlığın Tanrısı, Hindular’m Yıkıcı Tanrısı «Shiva»ya benzetilebilir ama, sözkonusu yıkıcı unsur, aslında, ’yapıcı’ olarak kendini ortaya koyar: İstenmeyen türden gelişmeleri ortadan kaldıran yıkıcı âmil, gerçekte, ye­niden inşa ediş, yeniden yaratış için zemin hazırlamak­tadır. Dolayısıyla, Karanlık melekleri'nin de Yüce Ev­rim Büzeni’nde [kendilerine özgü] bir yerleri vardır.

Dikkatinizi 'denge' kavramının önemine çekmek is­tiyoruz. Bu iki veçhe, yani Işık ve karanlık, pozitif ve negatif, hayatın temel yasalarından biri olan 'denge'yi ve ’dengeliliği’ oluşturmak üzere birlikte faaliyet göster­mektedirler. Sonuç, mikrokozmos ve Makrokozmos da­hilinde mükemmel denge’dir. Böylece, hayatın iki veç­hesi olan iyi ve kötü, daha yüksek bir şuur hâli’nden bakıldığında, mükemmel hayatı oluşturmak ve bunun yaraşıra, kişinin hayatında üstadlık kudreti’ni geliştir­mek amacıyla birlikte çalışan iki güç olarak görülürler. Zamanı gelince tüm beşerler, Altın Çağı oluşturmak için

15

Page 17: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

hiilikte çalışsınlar diye, pozitif ve negatif güçleri nasıl birleştireceklerini ve mükemmel bir şekilde nasıl har­manlayacaklarını anlayacaklardır.

Şu hususu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız ki, Işık Melekleri, Rabbin Yönetimi’ne bağlı olarak faaliyet gös­terirlerken, karanlık melekleri de, Tanrı'nm Yüce Yö­netimi altında ve yasası dahilinde çalışmaktadırlar. Fa­kat karanlık meleklerinin faaliyeti, Işık Melekleri’ninkini tamamlayıcı mahiyettedir. Bu iki güç [Hayır ve Şer], evrimi oluşturmak, beşere kendi bünyesinde mevcut olan tanrısallığının şuurunu edindirmek gibi belirgin bir amaca yönelik olarak, beşeriyeti etkilemektedirler. Çün­kü, başlangıçta, beşerî ruh, İlâhî Hayat’m bireysel kıvıl­cımı, Tann’dan neşrolarak, birçok hayat kademesinden geçip aşağıya doğru inmişti, tâ ki, şuursuz tanrısallığın İlâhî kıvılcımı Tanrı bilincinde olan bir varlık hâlinde gelişebilsin diye, maddeye hâkim olmayı öğrenmek için maddeye bürünene kadar. İlâhî Şuur’un içerisinde ke­mâle eren insanlara örnek olarak, işte, Peygamberler mevcuttur.

Beşeriyet bu dünyasal deneyim yolu üzerinde yolcu­luğa çıkarılmazdan önce, beşeriyetin yeryüzünde yerleş­mesine yardımcı olmak üzere bu planete ileri seviyeden Varlıklar gelmişti. Bu vetireye, ayrıca, hem Hayır hem de Şer Güçleri, yani Işık Melekleri ile gölgelerin melek­leri de yardan ediyorlardı. Şöyle de diyebiliriz: ’lşık'taki Melekler, gölgelerdeki melekler; Işığa hizmet eden Me­lekler ve karanlığa hizmet eden melekler.’ Işık (ya da 'Hayır') Melekleri, yapıcı güçleri temsil ederler; gölge­lerin (ya da 'Şer') melekleri ise, gerekli olan yıkıcı güç­lerin temsilcileridirler — gereklidirler, çünkü daima, bireysel ve toplumsal hayat ile düşüncenin, yararlılıkla­rını yitiren veçhelerini budamakla meşgûldürler. Dola­yısıyla, Işık Melekleri ile karanlık melekleri’ni, sürekli

16

Page 18: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

olarak savaşan düşmanlar olarak değil de, daha ziyade, birinin [karanlık giiçler’in], ötekinin [aydınlık güçler'in] tamamlayıcısı olduğu şeklinde düşünün. Ne de bu var­lıkların kudretini küçümseyin, çünkü melek hayatının her iki veçhesi de, dünya beşeriyetinin gelişimin,- yar­dımcı olmak ve beşerde değersiz olan şeyi yıkmak için, nesilden nesile, sikiustan siklusa, sürekli olarak faal hâldedirler.

Şimdi, aklınıza şu soru gelebilir: «Karanlık melek­leri, En Yüce’nin Işığı ve Kudreti ve Bilgeliği’ni tam ola­rak idrâk etmemiş olabilecek olan bu melek güçleri, Işık Melekleri’ne galebe çalıp da, böylece beşeriyetin yıkımına yol açabilirler mi?» Cevabımız, Hayır’dır! Karanlık me­lekleri bir yere kadar gidebilirler ve daha ötesine ge­çemezler, çünkü artık, kendilerini etkisiz kılan bir Koz­mik Yasa’ya takılırlar. Tanrı, Kâinat’m, kontrolü dışına çıkmasına izin vermez. Tanrı’nm iradesi dışında hiçbir şey olamaz.

Yeryüzü beşerinin önünde iki yol uzanmakta olup, izleyeceği yolu seçmek durumundadır. Bir yanda, Koz­mik Yasa ile âhenk içersinde faâl olabilir; Göksel Mis- terler’in vizyonunu edinmiş olan kişi daima Kozmik Yasa ile, sevgi yasası ile âhenk içersinde çalışır. Öte yanda, hâlâ daha karanlık bir [şuur] hâline dûçar olan kişi ise, farkında olmadan da olsa, Kozmik Yasa’nın aleyhine çalışmaktadır. Neticede, enkamasyondan en- kamasyona geçerek, kendisini ıstırap ile çevreler. Fakat beşer, İlâhî Yasa ile âhenk içerisinde yaşamayı ve çalış­mayı ve kendisini imanla Tann’ya teslim etmeyi öğre­nir öğrenmez, mutluluğa erişir. Işık Melekleri onunla birlikte ve o da Onlarla çalışır ve beşer üe melekler, hep beraber, beşeriyetin geriye kalan kısmında Tanrı bilincinin gelişmesine yardımcı olabilirler.

17

Page 19: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Şunu da unutmamalıyız ki, görünmez Varlıklar'm y;mısıra, ayrıca, her beşerin içinde, hem pozitif hem de negatif, hem beyaz hem de siyah olan şey mevcuttur; beşeriyet, kalbinde, ’denge’yi taşır. Pozitif ile negatif arasındaki bu dengenin korunması hayatî önem taşır. Negatif düşünce, terazinin karanlık kefesini aşağıya doğru aşırı derecede bastırabilir. Yeryüzünde doğru ola­rak korunması gereken dengenin sürdürülmesi için po­zitif düşünceye ihtiyaç vardır. Beşerî evrimin ilerleme­sine yardım etmek için beşeriyete doğru cezbolan görün­mez Varlıklar, esas notalarını beşeriyetten alırlar. Yasa, dengeliliktir.

b — Djvvkal Khul’dan: Gerçek Kötüler ÇetesiKötülüğü, gangsterler ile suçluların faaliyetleri üe ka­

rıştırmayın. Suçlular ile gangsterler, zuhûr etmekte olan kitlesel eksikliklerin sonucudurlar; cehaletin, çocukken yanlış yetiştirilmenin ve doğru beşerî ilişkilerin [geliştiği] yaşlar boyunca yanlış anlaşılmanın kurbanlarıdırlar; Gene-doğum Yasası, onları, giderek iyilik yoluna ulaştı­racaktır.

Hakikaten kötü olanlar; kötü olan eski [hayat] tarz­larına zorla geri dönmeye çalışan, hemcinslerini bir ya da diğer tür esaret içerisinde tutmaya çabalayan [belirli sayıdaki] özgürlüklerden birinin ya da hepsinin birden ifade bulmasını engelleyen, sömürülenlerin sırtından maddî servetler kazanan, ya da yeryüzü ürünlerini ken­dileri için ve kazanç sağlamak amacıyla gasbetmeye ça­lışan ve böylece de hayatî ihtiyaçların ücretini, zengin olmayanlar için, yanlarına yaklaşılamaz hâle getirenler­dir.

Bu şekilde çalışan, düşünen ve plân yapan kimseler her ulusta bulunurlar ve çoğunlukla da, zengin ve nüfuz­lu olduklarından, [toplumda] tebarüz etmiş kişilerdir (5). Ancak, Işığa karşı günah işlemektedirler ve bunu da ce­

18

Page 20: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

haletlerinden ötürü yapıyor değillerdir; bunların hedef­leri, maddî olup, spiritüel değildir. Bu kimseler, milyon­larca beşerle kıyaslandıklarında nispeten az miktarda­dırlar ama, aşırı derecede de güçlüdürler. Bunlar, son derece zekî, fakat vicdansız kişilerdir. İşte, Kötülük Güç­leri, ilerlemeye ket vuran, fakirliği çoğaltan, nefreti ve sınıf farklılıklarını körükleyen, ırk ayrımını kendi çıkar­ları için teşvik eden ve cehaleti iktidarda tutan bu kişi­ler vasıtasıyla çalışırlar.

Bunların günahları çok büyüktür ve kudret ile kud­retli olma arzusu (hayırdan yana olma arzusunun aley­hine bir etki oluşturduğu için), hayatlarında, her şeyi yöneten hâkim bir faktördür. Bu kimseler, günümüzde [1953], yeryüzünün (petrol, mineral zenginlikler ve be­sinler gibi) doğal kaynaklarına sahip olma ve böylece halk: zayıf ve yetersiz gıda alan bir hâlde tutma yönün de gösterdikleri açgözlülükleri, kararlılıkları ile, Birleş­miş Milletlerin birliği aleyhinde çalışmaktadırlar. Her ulusta mevcut olan bu [vampirler], birbirlerini çok iyi anlarlar ve yeryüzünün zenginliklerini beşeriyetin sırtın­dan sömürmek üzere, birlikte, büyük şirketler hâlinde çalışırlar.

c — Bjwhal Khul'dan: Karanlık Çetelerin TeknikleriBurada, Işık Hiyerarşi’nin açığa çıkarılmasını, böy­

le bîr olay, kanıtlanmasından ötürü [Işık Hiyerarşi’nin] kudretinin artması anlamına geleceğinden, önlemek için çalışan güçlerin paralel faaliyetine değinmek istiyorum. Bilindiği gibi, astral ve mental seviyelerde (6), ’karanlık merkezler’ denilen merkezler mevcuttur. Bunlar 'karan­lık’ sıfatıyla anılırlar, çünkü faaliyetlerinin ağırlık mer­kezîni, tezahür edişin maddî veçhesi ve maddî cevherle­rin faaliyeti oluşturur; tüm enerji, tamamiyle nefsanî amaca bağlıdır.... Işık Güçleri, her form’da saklı olan 'can' [soul] üzerinde çalışırlar. Işık Güçleri, grup amaç­

19

Page 21: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

larına ve Tanrı’nın Meiekûtu’nun yeryüzünde tesisine yö­neliktirler. Karanlık güçler ise, [varlığın kendimi ifade edişinin form veçhesi üzerinde çalışırlar ve tamamiyle kendilerinin olacak ve [mineraller, bitkiler, hayvanlar ve beşerler] âlemleri’nin hepsindeki canlı formların tümü­nü kendilerine özgü emirlere tutsak edecek olan bîr kon­trol merkezi oluşturmaya yöneliktirler. Bu, İncü'de kul­lanılan terimlerden aşina olduğumuz, dünya’nın saltanatı ile Christ’m Egemenliği, Deccâl’ın [Anti-Christ'm] kud­reti ve Christ’m kudreti hakkmdaki eski öyküdür. [İki karşıt güç arasındaki] bu [cidâl], Atiantis zamanında büyük bir zirveye ulaşmış ve Işık Hiyerarşi’nin muzaf­fer olmasına rağmen, bu, ancak kıl payı ile gerçekleş­mişti. Savaş, astral seviyede yapılmıştı ama, fizik seviye­de de, bu savaşa tekabül eden, kadim efsanelerin bize aktardığı, dünya çapında büyük bir çekişme meydana gelmişti (7). Bu çekişme, Tufan âfeti ile son buldu. O zamandan beridir, nefret ve ayrılık tohumları ile karan­lığın güçleri’nin beşeriyeti kontrol etmek amacıyla kul­landığı üç unsur olan ’nefret, saldırganlık ve bölünme’ teşvik edilegelmiştir. Bu [unsurların] üç Yüce Spiritüel karşıtı ise şunlardır: 'Sevgi, diğerkâmca paylaşma ve sentez.’

Ancak, sevgi’nin yaşayan prensibinin (Hiyerarşi'de somutlaştığı şekliyle) aleyhine çalışan güçler'in nüfûsu artık etkisiz kalmaktadır, çünkü beşeriyet, iyi ve sentez edici olana, birkaç yüzyıl öncesine nazaran, çok daha hızlı bir şekilde ve genel olarak yanıt vermektedir. [Ka­ranlık güçler'in] arzu edilmeyen kontrolü’nün sürekli bir şekilde azalacağım ümit etmemiz yersiz değildir. Karan­lık güçler, fizik seviyede, 'altı Doğulu lider ile altı Batılı lider’üen oluşan bir grup tarafından yönetilmektedir; bunlajdan, Doğulu olanlar en güçlülerdir, çünkü ırk ba­kımından en yaşlı ve dolayısıyla da en tecrübeli olanlar

20

Page 22: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

onlardır (s). Bu liderler, ’desise’nin (9) özdeşleş!inlim ı ve aşağı seviyeden psişik güçlerin uyarılması yoluyla . ı lışıriar. Hâlen özellikle hücum ettikleri hedefi, ’dUv.r.t müritleri ile inisiyeleri grubu’ oluşturmaktadır çünkü dünyada sevgi’nin teşvik edilmesinden ve beşer lerin birliktelik ruhu içinde biraraya getirilmelerinden sorumlu olanlar bu müritler ile inisiyelerdir. Karanlık güçler bu işlerinde şimdi başarılı olamadıkları takdirde, Hiyerarşi’yi açığa çıkarmak ve böylece, kötü güçler’in [beşeriyet üzerindeki] kontrolünü büyük çapta azalt­mak mümkün olacaktır.

Kişi, müritliğe doğru yaklaştıkça ve «Beyaz Kardeş­liğim) bir vasıtası olarak, hemcinslerinin ilerisinde göze çarptıkça, karşı koymaya çalışanların dikkatini de çek­miş olur.... [Şer güçlerinin] bir müride karşı uyguladığı metodlardan bazıları şunlardır:

a— ) Fizik bedene karşı kesin bir saldırıya geçmek.b— ) Desise’yi kullanmak.c— ) Sık sık uygulanan bir üçüncü metod ise, mü­

ridi kalın bir karanlık bulutla sarmalamak, onu, nüfuz edilemez olan ve içinden geçerken tökezleyeceği ve çoğu kez de düşeceği bir gece ile, bir sis ile kuşatmaktır. Bu, duygusal madde’den, tüm dengeli vibrasyonu tehdit edi­yormuş gibi gözüken ve şaşkınlık içerisindeki öğrenciyi bir ümitsizlik karanlığı içerisine iten belirli bir kara duy- gu’dan oluşmuş siyah bir bulut biçimine bürünebilir. Kişi, her şeyin kendisini terkettiğini hisseder, değişen ve kedere boğan duyguların kurbanı olur; kendisini, her şeyini yitirmiş olarak addeder; tüm geçmiş çabalarının semeresiz olduğunu ve ölmekten başka bir çaresi kal­madığım düşünür.

Kişinin, böyle zamanlarda, gerçek olan ile gerçek ol­mayan arasında bir tefrik yapma yeteneğine ve duru­munu samimiyetle tartıp, sükûnet içerisinde muhakeme

21

Page 23: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

etmeye çok ihtiyacı vardır. Bu zamanlarda, karanlığın, kişinin içindeki Tanrı’dan hiçbir şeyi saklayamadığmı ve ’dengeli şuur merkezi’nin, meydana gelebilecek olan hiçbir şeyden etkilenmeksizin, orada, yerinde kaldığını kendisine hatırlatmalıdır. Sonuna kadar, ayakta kalma­lıdır — neyin sonuna kadar? Kendisini kuşatan bulutun sonuna, bulut’un, yerini gün ışığına, terkettiği noktaya kadar; bu bulutu bir uçtan öbür uca kadar katetmeli ve hiçbir şeyin hiçbir zaman içsel şuur’a kadar uzanıp ona zarar veremeyeceğini idrâk ederek, gün ışığına çık­malıdır. Dışarıda ne olursa olsun, Tanrı, içeridedir. Biz- lerde, fizikî de olsa, astral ya da mental de olsa, bizi çevreleyen şartlara bakarak, kalbin en içteki merkezinin, Evrensel Logos ile aramızda mevcut olan 'temas nokta- ianmız’ı sakladığını unutmaya karşı bir eğilim vardır.

Kötü güçler, her yerde gruplar hâlinde ya da tek tek [mevcut olan] müritlerin bir şekilde desise’ye kapılma­larım sağlayamazsa, bu kez de müritlerin çabalarını olumsuz kılmak amacıyla ’grup desisesi'm kullanmaya çalışacak ve müritlerin birlikte çalıştığı kişileri, kötülüğe inanmaya, ilgili motivasyonu yalancı çıkarmaya zorlaya­rak, öylesine inandırıcı bir öykü oluşturacaktır ki, mü­cadele etmekte olan mürit, hemen hemen tek başma sa­vaşmak zorunda bırakılacaktır. Eğer bu yapılamazsa, o zaman Hiyerarşi’nin işçileri ile âmillerinin fizik beden­lerine hücum edebilir ve fizik bedenin çekeceği ıstırap vasıtasıyla, müridin üretimini kontrol etmeye çalışabi­lirler. Bu, çoğu kez, Üstad'm müridini koruyabilmesin­den ve sık sık da koruduğundan ötürü, başarısız kalır. Karanlık güçler, ayrıca, psişik mekanizmanın özdeşleşti­rilmesi ya da uyarılması yoluyla da çalışırlar ve neticede, aşağı seviyeden psişik güçler anormal bir şekilde gelişir ve vaktinden önce, hemen hemen kontrol edilemez olan boyutlara ulaşır. Bu, Atiantis günlerinde büyük çapta

22

Page 24: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

gerçekleşmiş ve tüm astral seviyenin, anlaşılmada:: aç:|:- çıkmasma yol açmıştı. Böylece, astral seviyenin arzu ede­meyen tesirleri, olduğu gibi fizik seviyeye yansımış ve bunun sonucunda, misterlerin (4) iki büyük ekolü olan Işık ile Karanlık arasında, o zamanki dünyanın yıkımıy­la doruk noktasına erişen savaş çıkmıştır.

Günümüzde, bu aydınlık ve karanlık güçler, tekrar, fizik seviyede kendilerini ifade etmek ve [bir diğerine! üstün gelmek amacıyla savaşmaktadırlar, ancak bu kez sonuç çok değişiktir. Yüksek Benlik’le temas oluşturma ya da bunu engelleme çabaları, sinir hastalıkları ve pato­lojik durumlar şeklinde sonuçlanmakta ve bu da beşe­rin grup faaliyetini oldukça etkilemektedir. Karanlık güçlerin, aşağı seviyeden psişik güçleri uyarma çabası, maddeye ve form’a ancak etherik bedenler seviyesine kadar nüfuz edebiliyor ve [bu,] oradan da fizik bedeni fizyolojik olarak, hastalıklar, organ ya da doku yapısın­daki zararlı değişiklikler, sinir ve beyin hastalıkları bi­çiminde şartlandırıyor ve beşeriyeti günlük yaşantıyla başa çıkmada aciz ve uyumsuz kılan daha başka birçok şekilde ve modern dünya şartları [biçiminde tezahür edi­yor] gibidir. Fakat, zihin tabiatı, koruyucu bir yararlılık safhasına ulaşmıştır ve bu zamanda beşeriyetin çevresin­de örülen büyük koruyucu duvarlardan bazıları da şüp­hecilik ve psişik güçlerin mevcudiyetini ya da yararlılığı­nı kabûl etmemedir. Bu, unutulmaması gereken bir hu­sustur.

Şimdi, birleşik Kötülük Güçleri tarafından kullanı­lan başlıca silah, 'kargaşa, bozgunculuk, kurumlaşmış güvence yoksunluğu ve bunun sonucunda ortaya çıkan korku’dur... Uluslararası düşünme tarzının tüm ritminin değiştirilmesi gerekir, ki bu da yavaş ve zahmetli bir iş demektir; her ülkedeki kargaşa ile tereddüt [ortamın­dan] sorumlu olan kötü kişiler, yerlerini, giderek, 7’ nci

23

Page 25: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Işm’m (1') ritmi ile işbirliği hâlinde çalışabilen ve böy­lece ’düzenli güzellik’ oluşturabilen kişilere terketmek zorundadırlar.

d — Djvvhal Khul’dan: Beyaz Maji ve Kara MajiGünümüzde okült öğrenciler arasında beyaz ve kara

maji hakkında çok şey söylenmekte olup, söylenenlerin çoğu, güçten ya da hakikâtten yoksundur. Gerçek olan bir şey varsa, o da, beyaz ve kara maji uygulayıcılarını ayıran sınır çizgisinin, henüz 'bilen kişi’ sıfatına, hak kazanmamış olanlarca teşhisinde güçlük çekilecek kadar beürsiz olmasıdır.

Bu ikisi arasındaki fark, hem motivasyon hem de metod bakımından mevcuttur ve bunları şöylece özetli- yebiliriz:

1— ) Beyaz majisyen, enerjisini ve zamanını harca dığı grubun yararına olacak bir motivasyona sahiptir. Sol-el yolu'nun [kara] majisyeni ise daima yalnız çalışır ya da herhangi bir zaman başkalarıyla işbirliği yaparsa, bu, gizli bir nefsanî amaca yöneliktir.

2— ) Beyaz maji'nin temsilcisi, hiyerarşik plân ve programlar dahilinde işbirliği yapmak ve Gezegen Rab- bi’nin arzularını yerine getirmek için, yapıcı çabaları kapsayan çalışmalarla ilgilenir. Karanlığın Kardeşi, Hi­yerarşi’nin plân ve programı dışında, kalan [çalışmalar­la] ve Gezegensel Işm'ın Rabbi’nin amacının kapsamına girmeyen [çalışmalarla] meşgûl olur.

3— ) Beyaz majisyen, ... tamamiyle, yüksek seviye­den Deva İnşaatçıları vasıtasıyla çalışır ve ses ve rakam lar vasıtasıyla Onlar’m çalışmasını harmanlayıp, bu su­retle, Onlar’m bedenlerinin ve dolayısıyla da mevcut olan her şeyin cevherini oluşturan aşağı seviyeden İn­şaatçıları etkiler. Karanlık kardeş/doğrudan [maddenin] cevheriyle ve aşağı seviyeden inşaatçılar ile çalışır; kozal seviyelerden (6) neşrolan güçlerle işbirliği yapmaz. Onun

24

Page 26: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

hizmetkârları, üç âlemdeki [fizik, astral ve mental] yö­netici Zekâlar olmayıp, ’Ses’in Ordusu’mm (12) aşağı se­viyeden işçileridir. Dolayısıyla, öncelikle astral ve fizik seviyelerde faaliyet gösterir ve ancak nâdiren rastlanan durumlarda ise mental güçlerle çalışır. Kozmik karma’- dan ötürü, birkaç özel durumda, yüksek mental seviye­lerde İkozal seviyede] çalışan bir kara majisyene rast­lanabilir. Yine de, sözkonusu mekânlarda keşfedilebilecek olan bu [merkezler], tezahür eden tüm kara maji’mn kat­kıda, bulunucu başlıca sebebidirler.

Hakiki majisyen, deva cevheri ile ilgili gerçekleri, sesin, gücünü, vibrasyon yasasını ve yasaya bağlı olarak formlar üretme yeteneğini idrâk etmesiyle tebarüz eder. Hayırlı Yasa’nın majisyenleri ile Sol-el Yolu’nun kara majisyenleri arasındaki farklardan biri de bu hususla ilgilidir. Bir beyaz majisyen, deva cevherini kontrol al­tına, alabilir ve istimâl edebilir ve bunu da, yüksek sevi­yeden, İnşaatçı Devalarla zekî bir işbirliği yaparak ger­çekleştirir. Hayatının arınmışlığı ile kutsallığından ve kendi vibrasyonunun yüksekliğinden ötürü, belirli bir seviyeden olan Devalar’la temas kurabilir. Gölgelerin ma- jisyeni ise, astral ve fizik seviyede ve mental seviyenin alt kademelerinde yer alan deva cevherini kontrol altına alıp, istimâl eder ama, bunu, yönetici pozisyonundaki İnşaatçı Devalar’la işbirliği yaparak gerçekleştirmesi sözkonusu değildir. Kara majisyen, nefsaniyetteıı ötürü karakteri bulanık ve ayrıca vibrasyonu da çok düşük ol­duğu, için, onlarla temas kuramaz. Dolayısıyla, kara ma- jisyenin Kudreti, sınırlı ve yıkıcıdır, fakat belirli kısıt­lamalar dahilinde de muazzamdır.

4— ) Beyaz majisyen daima başkalarıyla işbirliği ya­parak çalışır ve kendisi de belirli grup Başkanlan'mn yönetimi altındadır. Örneğin, [Gezegensel Okült Hiye- ıarşi’ye dahil olan] Beyaz Loca’nm Kardeşleri, Üç Yüce

25

Page 27: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Rab’be bağlı olarak çalışırlar ve Kendi bireysel amaçları ile fikirlerini büyük genel düzene tâbi kılarak, tespit edi­len plân ve programlara uyarlar. Kara majisyen, çoğun­lukla, yoğun, bir bireysel tarzda çalışır ve entrikalarını yalnız başına ya da [işbirlikçi] astlar’m yardımıyla yü­rüttüğü görülebilir. Çoğu kez, bilinen hiçbir üst'e taham­mül edemez ama, her halükârda, sık sık, kozmik kötü­lüğün daha, yüksek seviyelerinde yer alan ve o aşağısın­daki işbirlikçilerini nasıl kullanıyorsa onu da aynı şekil­de kullanan âmillerin kurbanı olur, yani (daha büyük amaç sözkonusu olduğu kadarıyla) körükörüne ve şuur­suz bir şekilde çalışır.

5— ) Sağ-el Yolu’na mensup olan Aydınlık Kardeş’te, inşa edici gücün aktarıcı âmili, 'kalp merkezi’dir [yani, Anahata Şakra'dır], Kullandığı 'üçgen' ise şu merkezler­den [şakralar’dan] oluşur:

a. Başta yer alan ve kalbe tekabül eden merkez.b. Kalp merkezinin kendisi.c. Boğaz merkezi [V isu d d h a Şakra], ki Yaratıcı

Kelâm buradan neşrolur.Sol-el Yolu’ndaki Karanlık Kardeş ise... hemen he­

men tamamiyle ’boğaz merkesi’nden faaliyet gösterir ve (incelikle de fizikî Güneş’in güçlerini istimal eder. Ka­ranlık Kardeş’in, amaçlarından çoğuna, prana (13) sti- mülasyonu ya da prana devitalizasyonu (u) metodunu kullanmak suretiyle erişmesinin ve ayrıca, etkilerinin çoğunu fizik seviyede oluşturmasının nedeni de budur. Dolayısıyla, şu 'üçgen' vasıtasıyla çalışır:

a. Başta yer alan ve boğaz merkezine tekâbül eden merkez.

b. Boğaz merkezi.c. Kuyruk sokumu’ndaki merkez [Muladhara Şak­

ra]...

Page 28: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

6— ) Çok iyi bilindiği üzre, beyaz majisyen, Evrim ’- den yana ya da [karanlıktan] Geriye Dönüş Yolu’ııa bağ­lı olarak çalışır. Kara majisyen ise, Geriletici güçlerle ya da [karanlığa] Gidiş Yolu’yla meşgûl olur (15). Kara ma- jisyenler, evrimdeki büyük dengeleyici gücü oluşturur­lar ve onların, tezahür ediş’in maddî yanıyla, meşgûl ol­malarına ve Işık Karcleşler’in ise Yüksek Benlik ya da şuur veçhesiyle ilgilenmelerine rağmen, kara majisyen- Ier, Solar Logos’un [Güneş Rabbi’nin] genel amacına kat­kıda bulunurlar. Ancak, Gezegensel Logos'un [Dünya Rabbanin] bireysel amacına hizmet etmezler (ki, bu da, aydınlanmış öğrenciler için muazzam bir okült anlam taşır).

7— ) Son olarak, majisyenler arası farklüıkla ilgili olarak kısaca denilebilir ki, îyi Yasa’nın majisyen!» eşya­nın Yüksek Hakikâti üzerinde çalışır. Karanlık Kardeş­ler ise, maddî veçhe üzerinde çalışırlar.

Beyaz Kardeş, Hiyerarşi’ye bağlı olarak çalışır ya da Dünya’nın Yüce Efendisi’ne bağlı olarak çalışıp, O’nun gezegensel amaçlarını yürütür. Karanlık Kardeş ise, bir­birinden ayrı olan bazı Antiteler'e bağlı olarak çalışır. Maddenin kendisine ait güçlerle ilgili olan bu Antiteler’- den haberdar değildir.

Karanlık Kardeşler, hata yapmalarına ve yanlış yol­da olmalarına rağmen, yine de ’Tek Baha’ma oğullarıdır­lar; ancak, yanlış yola sapmış olup, çok, çok uzaklara, mesafeler ülkesine doğru [uzaklaşmışlardır]. Onların ge­riye gelmeleri çok uzun sürecektir ama, evrimin merha­meti kaçınılmaz bir şekilde onları çok ilerdeki siklus- larda, [karanlıktan] dönüş yolu’na girmeye zorlayacak­tır. Somut zihni aşırı derecede yücelten ve daha yüksek zihne sürekli olarak kapalı durmasına izin veren herkes, ’sol-el yolu’na, sapma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bir­çoklan bu şekilde yanlış yola saparlar... fakat geri gelir­

27

Page 29: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

le.r v< sonra, gelecekte, aynen bir zamanlar yanan bir ço­cuğun ateşten uzak durması gibi, benzeri hatalardan uzak durur. Uyarı ve ıstıraba rağmen [hatalarında] ıs­rar eden kişi, giderek, bir karanlık kardeş hâline gelir...

Karanlık kardeş, hemcinsleri ile birlikteliği hiçbir şekilde tanımayıp, onları sadece, kendi çıkarları için sö­mürülecek kişiler olarak görür. O halele, bu husus, kü­çük ölçüde, bilerek ya da bilmeden karanlık güçlere âlet olanları belirleyici işarettir. Hiçbir kimseye saygı duy­mazlar, tüm beşerleri kurbanları olarak görürler, her­kesi kendi isteklerini zorla elde etmede kullanırlar ve doğra ya da eğri yollardan, tüm muhalefeti yok etmeye çalışırlar ve kişisel benlikleri için, arzu ettikleri [her şe­yi] elde ederler.

Karanlık kardeş, sebep olabileceği ıstırabı düşün­mez; hasmını ne gibi bir teşevvüşe sokacağı umurunda değildir; niyetinde ısrar eder ve herhangi bir erkeği, ka­dım ya da çocuğu incitmekten kaçınmaz, iş ki bu süreç sırasında kendi çıkarlarına hizmet edilmiş olsun. Işık Hiyorarşi’ye karşı çıkanlardan kesinlikle merhamet bek­lemeyin.

Fizik seviyede ve duygusal [astral] seviyede, Karan­lık Kardeş, Işık Kardeş’ten daha güçlüdür — bu, haddi zâtında daha fazla bir güç değildir de, görünüşteki gücün daha fazla olmasıdır. Çünkü, Beyaz Kardeşler, Karanlık Kardeşlerin yaptıklarının aksine, güçlerini o seviyeler­de harcamak istemezler. Yetkilerini [o seviyelerde de] kullanabilirlerdi ama, geriletici olan değil de evrime yö­nelik olan güçlerle çalıştıklarından, bundan sakınmayı tercih ederler.

Bu iki [fizik ve astral] seviye üzerinde bulunan ’elemental güçler’ ( 16), şu iki faktöre bağlı olarak mani- püle edilirler:

28

Page 30: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

A — Herkesi nihaî mükemmelliğe doğru yönelten, [astral ve fizik seviyelerin] bünyesinde mevcut olan Ev­rim Güçleri. Beyaz Kardeşler, bu konuda işbirliği ya­parlar.

B — Arada sırada bu elemental güçleri, iradelerini var gücüyle harekete geçirmek ve tüm düşmanlarından intikam almak üzere kullanan Karanlık Kardeşler.

Bazan, yeryüzü seviyesinin elementalleri, ’gnomlar’ ve kötü förm’da bulunduğu şekliyle 'elemental Öz’, ’broıameler’in bazıları ve kahverengi, gri ve koyu tonlu renkte 'periler', karanlık kardeşlerin kontrolü altına gi­rerler (17). Karanlık kardeşler, ne yüksek bir gelişim se­viyesinde olan Devalar’ı ne de mavi, yeşil ve san renkteki perileri kontrol edemezler. Fakat, kırmızı perilerden bir­kaçı onların yönetimi altında çalıştırılabilir. Su elemen­talleri (spritler ya da slyphler hâricinde) bazı bazı ka­ranlık kardeşlerin yardımına koşarlar ve bu gerüetici güç­lerin yönetimi altında, zaman zaman, çalışmalarımızın ilerleyişini tehlikeye soktukları olur.

Karanlık Kardeş'in, sık sık bir Işık âmili kılığına girdiği de olur, sik sık Tanrıların bir habercisi görünü­müne büründüğü de olur. Ancak, sizi temin ederim ki, Ego’nun (yani, Can’m ya da Yüksek Benliğin) Rehberliği altında faaliyet gösteren kişi, berrak bir görme gücüne sahip olur ve aldatılamaz.

Bu zamanda Karanlık Kardeşler’in gücü çoğu kez kudretlidir. Neden? Çünkü, henüz tüm beşerlerin kişilik­lerinde onların vibrasyonlarına yanıt veren çok şey mev­cuttur ve böylece, beşerlerin bedenlerini etkilemek. Ka­ranlık Kardeşler için kolay olmaktadır.

Birbirleriyle karşılaştırdığımızda, mental, duygusal [astral] ve fizik seviyelerin en yüksek iki tâli seviyelerin­de (ya da. atomik ve atom-altı tâli seviyelerde) hareket eden Işık Kardeşliği’nin esas notasına yanıt veren yüksek

29

Page 31: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

vibrasyonu bünyelerine sindirebilmiş olan [beşerî] ırk­ların henüz pek az sayıda olduğunu göreceğiz. Bu [yük­sek] tâli seviyelerde hareket ederken, elementallerin da­ha aşağıdaki tâli seviyelerde gerçekleştirdikleri saldırılar hissedilebilir ama, bunlardan hiçbir zarar gelmez. İşte, temiz yaşantıya, kontrol edilmiş temiz duygulara ve yük­seltilmiş düşüncelere bu yüzden ihtiyaç vardır....

Acaba, dünya alanında faaliyet gösteren [iyilik] iş­çisini korumak için (18) hangi metodlar kullanılabilir? Şimdiki mücadelede ve gelecekteki yüzyılların daha bü­yük mücadelesinde onun güvenliğini garanti etmek için ne yapılabilir?

1 — Tüm bedenlerin temizliğinin en başta gelen esas olduğunun idrâk edilmesi. Eğer bir Karanlık Kardeş herhangi bir kimseyi kontrolü altına alırsa, bu sadece, c kişinin hayatında zayıf bir nokta bulunduğunu göste­rir. Girişin gerçekleştirildiği kapı, kişinin kendisince açılmıştır; şer güçleri'nin içeriye sızabildiği gediğe, be­denlerin sahibi sebep olmuştur. Dolayısıyla, fizik bede­nin titizlikle temizlenmesi, duygusal [astral] bedende te­miz, sağlam duygulara izin verilmesi ve mental bedende de düşüncenin temiz olması gerekir. Böyle olduğunda, aşağı seviyedeki [bu üç] bedende koordinasyon mevcut olacağından, bedenlerin sahibi olan Düşünen Kimse'nin kendisi hiçbir gediğin açılmasına izin vermeyecektir (19).

2 — Tüm korkunun izale edilmesi. Evrim güçleri, geriletici güçlerden daha hızlı titreşirler ve bu husus da tanınabilir bir güvence kaynağıdır. Korku, zayıflığa yol açar; zayıflık, bir çözülmeye sebep olur; zayıf nokta açı­lır ve bir gedik belirir; o gedikten de kötü güçler gire­bilir, Giriş faktörü, kapıyı böylece açan kişinin kendi­sinin korkusudur.

3 — Ne olursa olsun, sağlam bir şekilde ve etkilen- meksizin ayakta durmak. Ayaklarınız dünya çamuruna

30

Page 32: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

gömülmüş olabilir ama, başınız da Yüce Mekânlar’m güneş ışığıyla yıkanabilir. Dünyanın pisliğini tanımak, [bu pisliğin] bulaşması anlamına gelmez.

4 — Sağduyunun kullanılması ve bu sağduyunun el­deki. konuya uygulanması.

5 — Duygusal sükûnet hâlinin geliştirilmesi, beyaz majisvenin ihtiyacı olan teçhizatın edinilişine doğru atı­lan ilk adımlardan biridir. Bu sükûnet, tüm astral titre­şimse! faaliyeti bastırmayı başaran bir iradî çaba ile de­ğil de, Yüksek Benliğe yanıt verme [yeteneğinin] gelişti­rilmesi ve astral kabuğun kendisinin bünyesinde mevcut olan vibrasyona yanıt verilmemesi sayesinde edinilmeli-dir (20).

6 — Sevincinizi yitirmeyiniz, çünkü ’beşsrî ruh’un gerçekten yenilgisi söz konusu değildir; beşerdeki İlâhi vasfın nihaî yok oluşu diye birşey olamaz, çünkü İlâhi vasıf, cehennemin en karanlık çukurundan her daim muzaffer olarak çıkar ... Yeryüzünde, beşerin mukadder hedefine doğru ilerleyişini önleyebilecek hiçbir kudret yoktur ve hiçbir güçler bileşimi onu yolundan alıkoya­maz. Bugün bu bileşim faâl hâldedir: Bu, her ülkedeki bir grup vicdansız ve haris beşer vasıtasıyla açığa çıkan ’günümüzün saldırgan nefsaniyeü' ile kadim kötülüğün bir bileşimidir. Bunlar, son tahlilde, başarılı olamaya­caklardır.... (21).

e — V.S. Alder’den: Hakikât Yolu ve TehlikelerHakikât’i arayan kişi, birçok tuzaklar, tehlikeler ve

illusionlar ile dolu olan bir Yol izlemektedir. Karakte­rindeki en zayıf noktalar, [aurası’nm koruyucu] zırhı'n- daki küçücük çatlaklar, [karanlık güçler tarafından] kurnazca düzenlenmiş saldırılara uğrayacaktır (19).

Kişinin Hakikât e ulaşmasını ve O’nu tanımasını mümkün kılacak olan tılsım, 'samimiyet'tir — kendisi, amacı ve öteki insanlar hakkında apaçık bir samimiyet.

31

Page 33: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Hakikâti arayanlar, başlıca iki kusurun kurbanı olurlar: Sansasyonel olmaktan hoşlanma ve tembellik. Bunların her ikisi de onların samimiyetini zayıflatır. Şu­nu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız ki, sansasyonel olma (yani, duygusal heyecan hâli), zihin dengesini bozar. Di­nî duygu dahi bir tür zihnî duygusallık olarak tezahür edebilir ve dolayısıyla da denge bozucu olabilir.

Hakikât’in keşfi, herhangi bir beşerin üstlenebile­ceği en harikulâde, kudretli ve [tüm beşeriyet adına en] yararlı faaliyettir. Hakikâti anlama kapasitesi ise, zih­nin geliştirebileceği en yüce vasıftır.

Bilgeliğin bu paha biçilmez ödülünü edinmek için, kişi, en az, bir müzik âletini çalmayı öğrenmek ya da bir spor dalında yetişmek için gerekli olan ölçüde bir disip­linden, eğitimden geçeceğini ve kısıtlamalara mâruz ka­lacağım bilmeli .ve bunun için hevesli olmalıdır.

Demek ki, Hakikati arayanlar, ilk önce, tembellik­ten kaçınma ve samimiyet ile disiplinden hoşlanma yö­nünde bir çaba göstermek zorundadırlar.

Bir kez bu idealle âhenktar olduk mu, artık, büğe ve hayır sahibi bir kişiyi bir sahtekârdan ayırt edebile­cek duruma gelir ve böylece, sonsuz sayıdaki aldanma­lar ile tehlikelerden uzak durmuş oluruz (22). Bilgelerin alâmetleri, kolaylıkla teşhis edilebilir mahiyettedir.

Bügelik, kişiye, kalenderlik, huzur, denge ve kudret kazandırır. Bilge kişi, artık, korku, temkinsizlik, hasta­lık, üzüntü, ihtiras, duygusallık ve kararsızlık nedir bil­mez. Sesi, tiz ya da iç gıdıklayıeı olmayıp, tınlayıcı ma­hiyettedir. Bilge kişinin huzurunda bulunmak, hiçbir zaman, kişmin enerjisini tüketici bir etki yapmaz.

Gerçek Bilgeler, az konuşurlar ve înisiyasyon, Üstat­lar, vizyonlar, Rehberler ya da kendi güçleri hakkında uluorta söz etmezler. Bu konularda serbestçe konuşan kişiler, çocukça hareket etmektedirler. Bunlar, birinci elden edinilen Bilgi'nin bahşettiği, [Yüce Olan’m karşı­sında] çekinme ve huşû duyma hâlinden yoksundurlar.

Page 34: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Bilge kişiler, spiritüel gerçekleri öğretmek için hiç­bir zaman ücret talep etmezler: Böyle bir şey, Yasa’ya aykırıdır. Bilge kişi, ihtiyaçları için yeterli olan paranın kendisine istemeksizin ulaştığı bir safhaya erişmiştir. Ne de herhangi bir kimseyi herhangi bir şeyi yapması ya da düşünmesi için zorlamaz, yahut kendisinden sami­miyetle talep edilmediği sürece, öğretmeye kalkışmaz; çünkü, beşerlerin özgür iradelerine saygı duymayı öğren­miştir. Bilge bir kişi, 'Ben' kelimesini nadiren kullanıl'.

Bilge kişi, hiçbir kimseye ya da davaya saldırmaz, ama [gerektiğinde onlarla savaşacak] kudrete ve enerji­ye sahiptir. 'Bir yıları kadar akıllı ve öir güvercin kadar zararsız’ olmayı öğrenmiştir. Hiçbir konuda sabit fikirli değildir. Öylesine bir ’sevgi ve ya,pıcı düşünce dağarcığı’ hâline gelmiştir ki, çevresindekiler için hayır dolu bir 'Beyaz Maji’ uygulayıcısı ve bir ’kerâmet’ sahibi olarak kendini gösterir.

Böyle bir kişi, belirli bir süre boyunca, Tanrı’ya ula­şan Müritlik Yolu’nu bağlılık içersinde katetmiş olan bir kimsedir. Bu Bilge kişi, kendisinin eriştiği vibrasyon seviyesinin aynısını aramalarına rağmen, onunki gibi hayra yönelik bir motivasyonla hareket etmeyen kişile­rin arasında farkedilmeme durumundadır. Bazan da sahtekârlar ya da hem Tanrı’ya hem de [Kadim Mı­sır kökenli] Para Tanrısı Mammon’a birlikte hizmet et­meye çalışanlar tarafından, diğer bir deyişle, 'kara maji’ uygulayıcıları, uydurma 'Spiritüel Öğretmenler’ tarafın­dan zekîce taklit edilir.

Bu tür bir sahtekâr, çoğunlukla, beşerlere çekici gelen bir kimsedir. Güçlü bir kişiliğe sahiptir ve sık sık, çevresindeki kişilerde aşırı bir sevgi ve bağlılık hissi uyandırır. Bunun nedeni, böyle bir kişinin, birçok ya­şamlar boyunca, kendi enerjisinden ötürü, şimdi ya ha­yır ya da. şer yolunda kullanabileceği tecrübeyi, hayati-

33

Page 35: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

yrt i vc kudreti biriktirmiş olmasıdır. Çok kötü bir in­san, potansiyel olarak, çok iyi bir insandır da. Mühim olan, depolanmış olan ve beşerlere hâkim olmayı müm­kün kılan kudrettir. Ümit veren kayıp koyun'un, sürüde uysal uysal durup âtıl hâle gelen koyanlardan daha önemli olmasının nedeni budur.

Sahte bir spiritüel öğretmen, en sonunda, kendisini tamamiyle hayrın yoluna adaması hâlinde, giderek kendi kişiliğini yenecek ve kendisini beşerî seviyede tutan o alışkanlıklarını ve iz yapan düşüncelerini terkedecek- tir.

Sanki son derece evrimleşmiş bir varlıkmış ya da bir öğretmenmiş gibi hareket edip de aynı zamanda be­şerî alışkanlıkları ve zaafları olan bir kimse, sözde ba­şarısı pek az bir disiplin ve kesenkeslik sonucunda elde edilmiş gibi görüneceğinden, beşerlere son derece çekici gelecektir. Bu nedenden ötürü, kendisini izleyenler, onun kişiliğine hayrandırlar ve o da, Yasa'ya aykırı olarak, böyle bir hayranlığa izin verir. Bu suretle, kendi guru­runu şişirir ve izleyicilerinin de fizik forma olan bağlı­lıklarını pekiştirir. İzleyicilerine, kendilerine öğretilen­lerdeki iyi ile kötüyü tefrik etmelerini değil de, bunlara körükörüne inanmalarını telkin eder. Sahte 'öğretmen', bir kez bu körükörüne inanç tesis edildi mi, artık, doğru yolda eğitim yapmasını sağlayacak olan hiçbir eleştiriye ya da yargıya mâruz kalmayacaktır. Böylece, başında ol­duğu küçük topluluk, sahte bir spiritüel grup hâline ge­lir ve orada, akıl, işlevini yitirir.

Bu hâlin kaçınılmaz sonucu olarak, obsesyonel bir durum ortaya çıkar. Bu obsesyonun iki dayanak nok­tası vardır:

Birincisi, sahte öğretmenin, izleyicilerinin dikkatini sadece kendi üzerinde tutarak, dışarıda daha iyi şeyler keşfetmelerini ve dolayısıyla da kendisini ayakta tutmak için katkıda bulunmaktan vazgeçmelerini önlemek ama­cıyla gösterdiği amansız çaba.

Page 36: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

İkincisi, sahte öğretmenin izleyicilerinin, zekâlarını kullanmaksızm kerâmete inanarak ve ’büyük bir Öğret- men’e sahip olmanın gururu ile koltuklarını kabartarak, kendilerini, fizik bir kişiliğe hayran olmanın uyuşuk, duy­gusalı hâline kaptırmak için duydukları arzudur.

Bu duruma sık sık rastlanabilir. Bu, gerçek bir spi­ritüel grubun heves edilerek kurulan bir taklidinden iba­rettir. Her iki tarafın da samimiyetten yoksun olmasın­dan ötürü, hızla çözülmeye mahkûmdur. Kişiliğe hayran­lık duyma, sansasyonel olma ve obsesyon hâlleri, kısa sürede, bu kişileri, her türden duygusal, şehvanî ve sek­süel düşkünlüklerin karanlık faaliyetlerine sürükler. Bu toprakta-, hilekârlık da, yıkıcılık da, sapıklık da, entellek- tüel çarpıklık da gelişir ve Yüksek Benlikle olan irtibat kopar. .Korkunç Kara Ayin ve ’kara maji’ törenleri de işte böyle topraklarda kök salma imkânı bulabilmiştir.

Kara maji, gelişmiş olan 'zihin kudreti’nin, yanlış bir amaca yönelik olarak kullanılmasından ibarettir. Ka­ra maji, bunu kullanan kişide irade ve zekânın kuvvetli olnıas: ile kurbanı ya da kurbanlarında, bunların eksik­liği oranında tezahür eder.

Başkalarına hükmetme arzusu, tam bir özgür irade­yi şart- koşan Yüce Yasa’ya aykırı bir fiildir. Böyle bir hâkimiyetin tesis edildiği anda, hafif ya da şiddetli bir biçimde, bir obsesyon hâli ortaya çıkar ve dolayısıyla da 'İcara maji’ sözkonusu olur.

Kara maji, geçmişte kalan bir olgu olmayıp, Tabiat Kanunları’nın O’3 ) bir manipülasyonundan ibarettir. Ka­ra maji, her zaman bizimle birliktedir. Örneğin, az önce tanımlandığı üzre, sahte öğretmenlerin çevresinde olu­şan gruplarda mevcuttur ; bazan da Beyaz Maji’nin he­men yanıbaşında, neredeyse Beyaz Maji’yle iç içe bir tarzda tezahür eder.

35

Page 37: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Rasputin, modern bir Kara Majisyen’e verilebilecek tipik bir örnektir. Bütün bu tür sahte öğretmenler ile çevrelerindeki gruplar, son derece ilginç birer psikolojik vaka oluştururlar (24). Bir keresinde, bu sahte öğretmen­lerden olan bir bayan, Hz. İsa’nın Havarilerinden biri­nin enkarnasyonu olduğunu iddia etmişti. Çevresinde yer alan obsesyonlu bayanlar grubu ise, kendisine inan­mışlardı ve ’spiritüel önderleri’nin, On Emir’den çoğunu kendi gözleri önünde ihlâl edişini görmezlikten geliyor­lardı. Bir başkasında ise, grup başkanı, kendisinin üç ayrı ünlü şahsiyetin birden enkarnasyonu olduğunu öne sürüyor, izleyicileri de buna inanmak için can atıyor­lardı ! Nitekim, hâlen ünlü Üstad Kont Saint-Germain'm (25) birkaç değişik ’enkarnasyonu' mevcuttur ve hepsi de kendi grubunca desteklenmektedir! Aslında, araştır­dığımız takdirde, birçok ’ünlü Aziz ile tarihî, kişi'nin günümüzdeki enkarnasyonları ile tanışmamız mümkün olabilir! (26).

Ayrıca, Doğu’dan Batı ülkelerine giderek, en yük­sek spiritüel statüye, sahip olduklarım öne süren ve ob- sede ettikleri kitleleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ’sahte öğretmenler’in sayısı da oldukça yüksek­tir (27).

Bütün bunlar sürüp gitmekte ve hemen hemen için­den çıkılamayacak kadar karışmış olan bir f hayır ve şer’ yumağı oluşturmaktadırlar. Hakikât’i arayanlar arasın­da akıllı olan kişi, bütün bunların gerekliliğini takdir etmeyi öğrenecek ve kendi temiz motivasyonlarının ha- yat-kuşağı tarafından himaye edilerek, bu yumağın için­den emniyet içerisinde geçecektir. Anlayacaktır M» sahte ya da ehliyetsiz olan bu önderlerin hepsinin de benzer vibrasyonlar taşımalarından ötürü kendilerine ceabolan izleyicileri vardır ve bu kişilerin bu safhada gidecek baş­ka bir yerleri yoktur.

36

Page 38: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Bazan hayra yönelik öğreti, kusurlu kişilerden de gelebilir. Bu husus, Hakikât’i arayanları, Hakikâti, öğ­reten kişinin kişiliğinden ayrı tutarak, ne ise o şekilde tanımaya sevkeder. Öte yandan, aslında iyi ve doğru olan bir kişi de, bir öğrenciyi tatmin edecek mahiyette olan anlamlı tek söz dahî söyleyemeyebilir. Dünya, sonsuz çeşitlilikle doludur ve herkes, kendine göre bir arayış ve öğrenme faaliyeti içerisindedir.

Hakikât’i arayan kişinin karakterinde yer etmiş olan herhangi bir zayıflık, onu, [bu zayıflıkla] ilgili olan [ve yıkımına yol açabilecek] bir sonuca sürükleyecektir. Başkalarından çok fazla yardım kabûl etmek ve onlara dayanmak eğilimindeyse, büyük bir eliaçıklık gösterisi ile beşerleri kendisine bağlayan türden bir kimse için kolay bir av oluşturacaktır. «Tahammül edemediğim tek şey cimriliktir — eliaçık bir karakteri severim,» dediği takdirde, kendisinde hâlâ, başkalarının sırtından geçin­me ve başkalarına dayanma eğiliminin mevcut olması ihtimâlini düşünmek zorundadır. Eliaçık olmanın ka­zancım ve bazı kimseleri bu yoldan tamamiyle kendi etkisi altına almanın kolaylığım öğrenmiş olan birinin ağma düşmekten çekinmelidir.

Bazaıı 'eliaçık olmayı’ vâzeden ve uygulayan bir 'öğretmen’ kısa bir süre sonra, verebilecek durumda olan iyi niyetli öğrencilerden parasal yardım alır ve bundan sonra» bu kimselerin parasını eliaçıklıkla harcayarak, daha fazla öğrenci edinmeye koyulur! Bu tür bir gerçek suistimâle sık sık rastlanır. Sonuçta, gerçekten yardıma ihtiyacı olanlara verilebilecek olan bütün o paralar, 'öğretmen'in debdebesi ve konforu ve bir şekilde bula­nık mahiyette olan ’davası’ uğruna harcanır (2S).

Gerçek bir öğretmen, daima desteklenmeyi hak edeı ve çoğu zaman desteklenir de; ama o, ’debdebe ve tan- taraa’sının olmamasıyla tebarüz eder.

37

Page 39: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Hakikât’i arayanlara yöneltilmesi gereken son uyarı ise, 'tahayyül’ [imajinasyon] melekesi ile ilgilidir. Bura­da 'tahayyül', zihnin, arzu ettiği şeyin imajlarını oluştur­maya yönelik olan ve kasten ve şuurlu olarak değil de, şuuraltından olduğunda daha başarılı bir şekilde kul­lanabildiği ’gücü’ anlamında kullanılmıştır. Şuurlu zih­nin eşiğinin tam altında, muazzam, karmaşık ve güçlü bir suptil hayat dünyası yer almakta ve bu dünya, çe­şitli sonuçlar oluşturmak üzere manipüle edilebilmek­tedir.

Örneğin, bazan, ya ’meditasyan’ ya da ’psişik geli­şim’ pratiklerini bilgece değil de elinden geldiğince ( ! s uygulamakta olan samimî bir duygusal bayan, belki de Yüce Varlıklarla ilgili olan harikulade bir vizyon gör­düğünden bahseder. Bu Yüce Varlıklar., kendisine, övü­cü sözler söylemişlerdir. Bu bayan, sözkonusu vizyon­dan bahsettikçe gururlanır ve vecit hâline girer ve ar­kadaşları da iyice etkilenirler.

Fakat, gerçekte olup biten nedir acaba?Bir kere, bu bayan, böyle bir deneyimi onaylamış

olmakla, bu kanaldan nelerin olabileceği hakkında tara bir cehalet içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır. Muhtemelen, bu vizyon, bir 'tahayyül' vakasından ibaret­tir: Özlediği şeyi gördüğüne ve işittiğine kendisini inan­dırmış, yahut belki de, başka bir kimsenin imajlarına ait 'dürünce formu’nu (29) zaptetmiştir. Her halükârda, kesin olan husus şudur ki, gerçek bir spiritüel demeyim geçirecek kadar ’ileri seviyeden’ olan herhangi bir kimse, böyle deneyimlerle ilgili olan Yasalar’dan öylesine haber- aardır ve bu deneyimler karşısında öyle bir huşû hâline girer ki, bunlardan uluorta bahsetmesi o kimse için im­kânsızdır. Bu deneyimlerin tek alâmeti, bunlan geçiren kişilerden neşrolan ve ancak onu hissedecek kadar has­sas olanların zaptedebildikleri bir ışıma’dır. Hz. Musa,

38

Page 40: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Rab'le konuştuktan sonra, yüzünü peçeyle örtmek zo­runda kalmıştı, çünkü, yüzü öylesine parlıyordu ki, ken­disine bakanların gözleri kamaşıyordu.

Tahayyül bizi birçok iğvaya düşürebilir (30) ama, deneyimlerimizin gerçek olup olmadığını şu metodla emniyetli bir şekilde öğrenebiliriz: Geçirmiş olabilece­ğimiz ve anlatmakta bir sakınca görmediğimiz herhangi bir deneyim, gerçek bir deneyim olmayıp, ya heyecan duyarak kendimizi tatmin etmek için ya da itibarlı bir kişi olmak için duyduğumuz şuurdışı bir arzu vasıta­sıyla kendimizi mâruz bıraktığımız bir şeydir. Gerçek bir deneyimden bahsetmeyi ise hiç arzulamayız, çünkü, sezgisel olarak, her can’ın kendi ritmi içerisinde geliş­tiğini ve gördüğümüz vizyonun sadece bizim için kutsal olduğunu idrak ederiz. Dolayısıyla, bu konularla ilgili olarak işitebileceğimiz herhangi bir boş ve duygusal sözün bizi etkilememesi gerekir.

Dünya, gerçekten de, birçok şaşırtıcı durumlar ve faaliyetler ile doludur. Meydana gelen herhangi bir ters durumun karşısında bâtıl itikata yönelik bir duygusal­lık ile paralize olmak ve aksi takdirde kaale alınmaya­bilecek ya da hayırlı bir amaçla kullanılabilecek olan tesirlerin oyuncağı hâline gelmek yerine, bu durumu açıkça anlamak daha doğrudur.

Ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir kara maji, kö­tü güç ya da astral dehşet, kendi yapısında aynı vib­rasyonu birazcık olsun taşımayan herhangi bir kim­seyi azıcık dahî etkileyemez (31). Tamamiyle dürüst olan ve tüm kalbiyle hayrın kudretine güvenen kişi, kötü te­sirler sözkonusu olduğu kadarıyla, dokunulmazlığa sa­hiptir.

Dolayısıyla, herhangi bir kötü tesir ya da felâket tehdidi yaklaştığında, saldırıya hedef olan kişinin kendi kalbini, korkudan, kuşkudan ya da herhangi bir gizli

39

Page 41: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

motivasyondan temizlemesi yeterli olacak ve derhal, kendi vibrasyonlarınca himaye altına alınacaktır. Rad­yomuzu Paris’e ayarlarsak, Londra’yı dinlemeyiz ve ken­di kişisel radyomuzu da hayra ayarlarsak, diğer bütün vibrasyonlar, bizde tutunacak hiçbir kulp ya da sızacak hiçbir gedik bulamadan geçip gidecekler ve bizi etkile- meksizin yollarına devam edeceklerdir. Birçok spiritüel grup da bu prensibe dayalı olarak çalışır. Herhangi bir şeyden korkmanın, o şeyi, kaçımlmaksızm, korkan ki­şiye doğru cezbeden çok güçlü bir mıknatıs olduğunu bilirler. Eski bir sözde «Çok korktuğum şey başıma geldi,» denir.

Bu durumda, korku, tembellik ve samimiyetsizlik, Hakikat'i arayan kişiyi, ’sağ-el yolu’nun yerine ’sol-el yolu’na götüren kusurlardır. Böyle bir gidişin doğal karmik sonucu olarak, o kişinin, en sonunda hakikî he­define varabilmezden önce, iki misli [önce yanlış yol­dan geriye dönüp, sonra doğru yola yeni baştan adımı­nı atarak] çalışması gerekecektir.

Fakat, üzerinde durmuş olduğumuz çeşitli tuzak­lara ve aldanmalara karşı kesenkes bir tavırla tetikte olunduğunda, zaman kaybından ve ıstırap veren birçok aşağılayıcı durumdan da uzak durulmuş olur.

Unutmamalıyız ki, doğrudan en içteki hedefe git­mek ve arada uzanan, nispeten önemsiz mahiyetteki psişik ve mental fenomenlerden oluşan çeşitli katman­ları kaale almamak daima mümkündür. Gerçek Bilge­ler, 'bilmeyi’ öğrenmişlerdir. Ne kanıta ne de uygula­maya üıtiyaçlan vardır ve tüm şartlara rağmen ve geç­miş, şimdi ve geleceğe bakmaksızın, burada ve şimdi hayatın sürür ve görkem dolu sevincini yaşarlar,

f — Uzaylı Amano’dan: Yıkıcı ve Yapıcı GüçlerÇok eski zamanlarda, planetler-arası seyahatler

yapılarak, dünyaya, daha ileri seviyeli planetlerden bil­gi getiriliyordu. Planetinizin sakinleri binlerce yıl önce başka planetlerden getirilen bu bilgilere o kadar doy­

Page 42: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

du ve hattâ şımardılar ki, artık daha fazla bilgi almaya tahammülleri kalmadığını bildirdikleri zaman, bu bilgi aktarımına da son verilmişti. O zaman dünya beşerleri daha ziyade maddî zevklere yönelmişlerdi. 'Yüksek güçler■ hiçbir zaman hiç kimseyi arzuları hilâfına zor­lamadığından, bu iyi ilişkiler de o zaman kesilmişti. Kozmik Yasalar’a göre hiçbir varlığın özgür düşüncesi­ne engel olunamaz. Bu bakımdan, her birey, kendi eyle­minden kendisi sorumludur. Kendi gelişimini mümkün kılacak gayreti gösterip göstermemekte özgür bırakıl­mıştır. Eğer bu gayreti gösterirse, yüksek güçler de ken­disine yardım eder. Fakat bunun aksine hareket de ser­besttir. Hayatını, sonu gelmeyen dünyevî zevklerle ge­çirmek beşerin kendi elindedir. Fakat, acaba bu, ken­disine nelere mâlolur? Aslında böyle bir kimse de yar­dımsız kalmaz ama, yardımı 'aşağı güçler’den alacaktır. Akü hastanelerinin bu kadar kalabalık olmasının sebebi de işte budur. Beşerler sadece alkol ya da uyuşturucu alarak aşağı güçler'in kurbanı olmazlar; bazan bu işi din de yapar: Geri bedensiz varlıkların tesiri altına gir­dikleri zaman, sapıtırlar.

Bu dünya, âfetlere yol açacak bir karışıklığın eşiği­ne gelmiş bulunmaktadır (32). Bununla ilgili bütün ’aşa­ğı güçler’ son kozlarım oynamaktadırlar. Bunlara, sizden pek çok beşeri de ekleyebiliriz. Herhangi birinizin, uyan­makta olan spiritüel bedeninin ilerlemesini geciktirmek için aşağı güçler her türlü çareye baş vuracaktır. Bura­da, bîr varlığın, başka bir varlığın evrimini çekememesi sözkonıısudur. Her ikisi de aynı devrelerden geçmiştir, fakat’ biri kendi isteği üe yavaşlamış ve diğerine göre geri seviyede kalmıştır.

Aşağı güçler devamlı olarak dünya planetindeki Siz­leri etkileyen vibrasyon neşriyatında bulunurlar. Bu, çok üzücü bir şey olmasına, rağmen, bu düşük vibrasyonla-

41

Page 43: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

rm tesirinden çok azınız haberdarsınız. Memnuniyet ve­rici tek husus şudur ki, bu vibrasyonlar gelişigüzel her yöne yayılmaktadır. Sizin yapacağınız, bir trajedi sah­nesi olan bu karanlık ormanda kaybolmamaktır. Bunları cezbstmek için en küçük bir zihnî enerji bile sarf edil­memelidir. Eski bir söz şöyle der : «Güneş doğmadan zi­firi karanlık vardır.» îc bedeninizi zedeleyen endişeden vazgeçin. Üzerlerinde işlenmedikten sonra, çökmeye mah­kûmdurlar.

Heyecansal gerginlikler, önemli olmayan gelip geçi­ci şeylerdir. Bunlar, sizi kullanmak isterler. Kelimeleri ağzınıza bunlar koyar, düşünce ve eylemlerinizi etkiler­

ler. Bu bakımdan, bu gibi gerginliklerin sizi etkilemele­rine meydan vermeyin. Onlar, açık bir kapı arayan ba­şıboş unsurlardır. Kendilerini beşerî zihin ve bedende denemek isterler. Onları kabul etmeyin, kendi kendini­zin bekçiliğini yapın ve onların size tesir etmelerine meydan vermeyin.

Bir şeye sinirlenmenize engel olamadığınız saman negatif düşünce ve eylemlerin, sizi istilâ etmesine izin veriyorsunuz demektir. Onların bozgunculuktan ve ayrı­lıktan daha fazla hoşlarına giden bir şey yoktur. Bunun için, bir an dahi ihtiyatı elden bıraktınız mı, onlar sal­dırmaya hazırdır. Tekrar hatırlatıyoruz: Düşündükleri­nizi, kendinize, kendiniz cezbedersimz-. Daima yüksek se­viyeli düşünceleri, sevgi, sevinç gibi şeyler düşünün ki, Yüksek Güçlerin Işığı size yönelsin.

Bunun aksine, karmakarışık negatif düşünceler, ge­rek bireysel gerek kollektif gelişim ve çalışmaları engel­leyen unsurlardır. Şimdi, sizi bekleyen Yüce Güçlerle temasa geçme zamanıdır. Sadece Işık nüfuz edicidir. Büyük alevin ateşi de büyük olur. Bu şekilde, giderek Kozmik Işığa doğru büyür. Karanlığın nüfuz etme yete­neği yoktur, çünkü o, doğmadan ölür. Işık, karanlığı ya­kar ve ışığa, ışıkla varılır.42

Page 44: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Endişe ve korku, karanlığın aydınlığı kapadığı gibi, zihni yüksek düşüncelere kapar. Fizik zihnin pürüzleri, karanlık şuur hâlleri, negatif düşünce, şuurdışı'm, kişi­ye yardım etmek isteyen yüksek güçlere kapayan unsur­lardır. Bütün bunları, olumlu ve yüksek düşünceyle de­ğiştirin. Düşüncelerin, güçlü, canlı şeyler olduğuna unut­mayın. Düşündüğünüzü cezbedersiniz. Böylece, karşı­nızda iki yol belirir. Bunlardan bir ya da diğerini laleme tercihini siz yapacaksınız. Yollardan biri büyük ödüllerle yüklü olan yükseltici, öteki ise geriletici mahiyettedir. Yani, birincisi, ruhun olumlu yönde gelişimini sağlarken, İkincisi, yapılanı yıkıcı etkide bulunur. Dinamik bir ru­hun meydana gelişi kimbilir kaç ömürle tamamlanacak­tır. Sizin planetinizde bulunan, bu yıkıcı gücü hâiz bir­çok aşağı seviyeli varlık, evrimleşmek için, daha aşağı seviyedeki planetlerden gelmektedir.

Her olayın kalbinizi incitmesine izin vermeyin. Kal­binizden kini temizleyin. Kırıcı amaçlarla birşeyin kar­şılığını vermeyi düşünmeyin, sadece kendinizi incitmiş olursunuz. Karanlık güçler sizin yapıcı yanlarınızı yık­maya çalışacaklardır, güçlenmenizi istemezler, çünkü sizi yıkıcı faaliyetlerde kullanacaklardır. Onların saldı­rılarına karşı koyun. Gücünüz içinizde devamlı olarak oluşacaktır. Mağrur, sabırsız ve merhametsiz olmayın. Çünkü bunlar, gelip geçici gölgeler gibidir, devamlı bir huzur ve sükûn hali getirmezler.

İyi olmayan pek çok güç sizin dışınızdadır Kurt masalı örneğinde olduğu gibi, bunlar size koyun pos­tunda yaklaşırlarken tetikte bulunun (33). Böylece içi­nizden bir ikaz duyar, onları tanırsınız. Bu güçler sizin dışınızdadır ve göze görünmez karanlık güçlerdir.. Bu varlıklar, beşerlerin arasında çalışırlar. Onlardan daima kendinizi koruyun. Evrim yolunda ilerleyen bir beşere

• saldırmak üzere birçok yılan karanlıkta pusu kurmuş­

43

Page 45: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

tur.Onlaim size ne yolda etki edebileceklerini söyliyemem fakat daima uyanık olmanızı tavsiye ederim. Başınızı dik tutun, foerşey yoluna girecektir. Onlar, kendi nefsanî ih­tiyaçları için birçok şeyi yırtıp atacaklardır; fakat siz, onlara, aldırış edip de dikkatlerini çekmeyin. Sizin yap­maya çalıştıklarınızı bozmaya kalkışanlarla hiçbir za­man vbir olmayın. Devamlı cehit sarfıyla, tahmin dahî edemeyeceğiniz yüksek seviyelere erişebileceğinizi unut­mayın.

Yüksek güçlere doğru yaklaştıkça, karanlık güçler yavaş yavaş sizi terketmeye başlayacaktır. Çünkü artık sizin onlara ihtiyacınız olmayacak demektir. Bir kimse­nin hayatı çok temiz olduğu, zaman, yüksek güçler dai­ma onunla beraberdir. Bu güçler ne kadar yüksek olursa, yaptıkları yardım ve olumlu tesirleri de o kadar yüksek seviyeden olacaktır. Yüksek vibrasyonlu bir ortamda ya­şamak,, daha iyi bir dünya istemek demektir. Bir var­lık, evrimleştikçe, tesir alacağı ve yardım göreceği yük­sek güçlerin seviyesi de yükselecektir.

Bir beşer, aydınlık yolda olduğu zaman, her şey yo­luna girer ve bilinmeyenler bilinir hâle gelir. Yanlış dü­şünceler ile yaratılan yoğun karanlığı dağıtmak ük za­manlar zor da gelse, sürekli bir cehit ile aydınlığın yolu izlendiği takdirde, karanlığın, yerini Işığa terkettiği gö­rülecektir.

44

Page 46: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

3. BÖLÜM

KARA MAJİ VE YERALTI DÜNYASI

«Kara Maji’nin işlevi ve şer kültü’nün amacı, doğal düzeni tersine çevirmek ve genellikle, her şeye yanlış bir anlam kazan­dırmaktır.... Kara Maji’yi tanımlamanın amacı, bir inisiyasyon adayına, esas olarak şer’re hizmet edip de tarikat maskesi altında sunulan, geriletici öğretiler ile karşılaştığı takdirde, kendisini teh­dit edecek olan tehlikeyi tanıtmaktır.»

Robert Chârroux

a — D. Anderson’dan: İblis ve Kötülükler Ordusu Yazar ve araştırmacı Warren Smith, «Bu İçi Boş

Dünya» (This Hollow Eartlı, London, Sphere Books, 1S77) adlı kitabında, Amerikalı hassas kişi ve kailin Doc Anderson (34) ile Georgia, Rossville’deki ESP stüdyo- şu’nda, Yeraltı Işık Ülkesi’nin Yüce Merkezi Agartha hakkında yaptığı bir röportajı aktarmaktadır, Smith, bu röportaj sırasında, Aydınlık Güçler'in yamsıra, yer­altı dünyasında., oradan geldiği söylenen kötülük güçle­rinin de mevcut olup olmadığı hakkında bir sora sor­muş ve aralarında, bu konuyla ilgili olarak, şöyle bir ko­nuşma geçmiştir:

S — Yeraltı dünyasından geldiği söylenen şer güç­leri hakkında ne dersiniz?

C —- Dostum, şundan daima emin olabilirsiniz ki: hayrın bulunduğu yerde, şerre hizmet edeııler de bulu- nacaktır. Yeraltı dünyasında, dünyanın yüzeyinde yer alan beşeriyetin kesin yıkımına kendilerini tamamiyle adamış olan karanlık bir kadronun bulunması sözkonu- sudur. Bu kötü varlıkların beşeriyetin üzerine salgın­lar, talihsizlikler ve korkunç hastalıklar musallat etme­ye muktedir oldukları söylenir. Bütün bir ulusu, bir salgm ile, bir deprem ya da felâket ile yıkabilirler, Bun­

45

Page 47: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

lar, despotların, diktatörlerin ve tarihteki diğer bütün zâlim devlet adamlarının arkasında yer alan satanik güçler olarak belirtilirler.

Bu satanik güçlerin, tek bir bireyin üzerinde odak- lanabilmeleri de sözkonusudur. Büyü [kara maji] kud­retine sahiptirler. Bir kimsenin fırsatlarını hiçe dönüş­türebilirler; değerli her dakikayı çamura bulayabilir­ler....

S — Şeytanlar ve iblisler gibi şeylere inanır mısı­nız?

C — Dünyanın birçok bölgesinde, iblislerle ilgili olan çok güçlü bir inanç vardır. Dostum, artık yaşım ilerledi ama, zamanında mantıkî, bilimsel bir açıklama­yı geçersiz kılan birçok şeye tanık oldum. Karanlığın Prensi, mevcuttur. Satanik antitelerin oluşturduğu, be­şerleri sapkınlığa teşvik etmekten özel bir zevk alan güçler vardır. Satan’ı ve ordularını, bâtıl itikat ve folk­lordur diye kaale almamakla hatâ ettik. Onun haince faaliyetlerine karşı tetikte olmadığımız için daha da güçlendi.

S — Büyüleri ve satanik obsesyoniarı ortadan kal­dırmak için obsesyon tedavisi ayinleri yapabiür misi­niz?

C — Demonoloji (35), kadim bir bilimdir. Dünyayı dolaşırken, birçok ayin öğrendim. Bu, ciddî bir konu­dur ve sizin de bildiğiniz gibi, bazı Katolik rahipler ta­rafından özel obsesyon tedavisi ayinleri uygulanır. Ka­nımca, bir kimsenin hayatı tamamiyle büyü altına alı­nabilir. Zihinlerimizin ve bedenlerimizin kötü antiteler tarafından işgal edilebileceğine inanıyorum.

S — Bu iblislerin 'içi boş dünya’dan geldiğine inanı­yor musunuz?

C — İblisler, hem fizik dünyanın hem de görünme­yen dünyanın üyeleridirler. Tercih ettikleri yerde ikâ­

46

Page 48: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

met ederler. Tibetli dostlanma göre, fizik-ötesi ya da fizik mahiyette olabilir, yahut kendilerini çeşitli form­lar içerisinde projekte edebilirler (36). İşte, dostum, ib­lislerden kurtulmak için yapılan ayinler haklanda soru sormazdan önce, sana, bu bilgiyi hiçbir zaman verme­diğim: söylemeliyim. Böyle şeylerle, eğlence olsun diye uğraşmak son derece tehlikelidir. Bir hatal yapıp, yan­lış aniiteyi çağırmak çok kolaydır.

b — Şeytan’m Uşağı Ilitler ve Sahipleri Yüzyılımızın tarihi, beşerî şuurun evrimindeki ger­

çek yerine oturtulduğunda açıkça anlaşılacaktır ki, Hit- ler'i ele geçirmiş olan Lusifer Güçleri, ırkçı doktrinler vasıtasıyla, beşeriyetin, çağımızda beşerlerin canlan’n- da doğmaya çalışan Spiritüel Benliği içsel olarak kabûl etmemesini sağlamaya çalışmışlardır.

Hitler’in çalışmaları ile faaliyetlerini etüd ettiği­mizde; bunların, bir kara majisyenin çalışmaları ile bir Satanist’in faaliyetleri olduğu açıkça ortaya çıkmakta­dır. Kısacası, Hitler, aynen bir Satanist gibi yaşamış, düşünmüş ve faaliyet göstermiştir. Hitler ile karanlık faaliyette bulunan daha başka kişiler arasındaki fark, kişilik ile değil de statü ile ilgilidir. Hitler, karanlık doktrinlerin izleyicisi olan bir kimsenin, kendisini poli­tik kudrete sahip bir pozisyonda bulması hâlinde nele­rin olabileceğine iyi bir örnek teşkil eder.

Hitler de, diğer bazı kara maji uygulayıcıları gibi, fizik-oışı seviyelerde faaliyet gösteren karanlık antite- lerle, iyice tesis edilmiş bir irtibat kurmuştu (3<s). Bu karanlık antitelerin mahiyeti, H. Rauschning’in kaleme aldığı şekliyle, Hitler’in bunlardan birine karşı göster­diği tepkinin tanımından anlaşılabilir:

«[Hitler,] geceleyin, çığlıklar atarak ve ihtilâçlar içerisinde uyanır. Kendisine yardım etmemiz için çağı­rır ve yarı felçli gibidir. Yatağı sarsacak kadar titreme­

di

Page 49: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

sine yol açan bir paniğe kapılmıştır. Sanki boğulmak üzereymiş gibi, nefes nefese kalmış bir hâlde, karışık ve anlaşılmaz sesler çıkarmaktadır....

«Hitler, odasında ayakta duruyor, iki yana sallana­rak, sanki kaybolmuş gibi, çevresine bakmıyordu, ’îşte o, işte o / diye inledi. ’Beni almaya geldi!’ Dudakları bem­beyazdı; aşırı derecede terliyordu. Birden, ağsından bir dizi anlamsız rakamlar, sonra, kelimeler ve derme çat­ma; cümleler çıktı. Çok korkunç bir sahneydi. Acayip bir düzensizlik içinde birbiri arkasına dizilmiş tuhaf ifadeler kullandı. Arkasından tekrar sessizliğe gömül­mesine rağmen, dudakları kıpırdamaya devam ediyor­du. Sonra,, kendÂsine bir friksiyon yapıldı ve bir içki ve­rildi. Aniden, ayaklarını yere vurarak ve bağırarak, 'Orada! Orada.! İşte, köşede! O, orada!’ diye çığlıklar attı....»

Anlaşıldığına göre, Hitler, şer güçlerinin karanlık dünyasıyla temas kurmuş olanların aşina olduktan tür­den satanik bir deneyim geçirmişti.

c — Kara Maji’nin, Soî-el Yoliı TeknikleriKan, tarih boyunca tüm halklar tarafından, muaz­

zam, bir psişik potansiyeli olan, majik bir cevher olarak mütalâa edilmiştir. Kan dökerek kurban etme, tüm majik kültlerde rastlanan bir pratiktir. Babilliler, Yu­nanlılar ve diğer kadim halklar, iblislerin, dökülen ka­nın kokusuna, özellikle de şiddet içerisinde katledilmiş canlıların bedenlerinden çıkan kana cezbolduklanna inanırlardı. Kurban edilen hayvan ve beşerlerin kanla­rının, astral’in alt katmanlanndan, oralardan yerleşik olan karanlık güçleri aşağıya çektiği düşünülür. Bir inanca göre de, karanlık dezenkame antiteler, dökülen kandan neşrolan enerjiden yararlanarak, fantomlar in­şa etmekte ve kendilerini görünür bir hâle getirmekte­dirler. Dolayısıyla, kara maji ayinlerinde, astral seviye

48

Page 50: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ve oralardaki şer güçleri ile doğrudan irtibat kurmak için kan dökme uygulamaları yapılmaktadır. Bu iğrenç ve insanlık dışı pratiğin, tarihte kitlesel katliamlar şek­linde gerçekleştirildiği de olmuştur. Bunun en belirgin örneği, Naziler’in yaptıkları katliamlardır. Hitler, her şeyi kaybettikten sonra dahî, bu tür satanik uygulama­ları gerçekleştirmekten kaçınmamıştır. Hattâ, Silah­lanma Bakanı Albert Speer’e, «Eğer savaşı kaybedecek­sek, Alman Ulusu da yok olacaktır,» dediği bilinmekte­dir. Hitler’in karanlığın güçlerine verdiği en son kur­banlar ise, intihar eden eşi ve kendisi olmuştur! Bu, kan dökerek faaliyet gösteren tüm kara majisyenleri bekleyen fecî akîbetin ta kendisidir.

Sol-el Yolu’nu izleyenlerin başvurdukları bir diğer kara maji uygulaması da, sapık seksüel faaliyetler sonu­cunda açığa çıkan enerjinin, nefsanî ya da kötü amaç­lar için kullanılmasıdır. Bu, gene, sözkonusu enerji va­sıtasıyla. astral'in aşağı seviyeleri ile irtibat kurmak su­retiyle gerçekleştirilir. Beşere en yüce bir faaliyet olan Yaratıcılığı bahşeden seks olgusunun böylesine çarpı­tılması, muhakkak ki, bunu yapan kişilere büyük yıkım­lar getirecektir.

Kara, maji ayinlerinde gerçekleştirilen bir üçüncü metod da, halüsinojik bitki (afyon gibi) ya da kimyevî maddelerin (LSD gibi) kullanılmasıdır. Günümüzde, Batı Gençliğini yiyip bitiren bu uygulama, bitki ya da ilacı alan kimsenin astral’in en aşağı seviyelerine açıl­masını sağlar. Bir kara majisyen, maji tekniklerinden yararlanarak, kötü emellerini bu yoldan gerçekleştire­bilir. Fakat, cahil ve savunmasız bir gencin, ne yaptığı­nı bilmeksizin bu seviyelerle irtibat kurması, kara ma- jiden ziyade, kendi mahvına yol açan bir aptallık ol­maktadır.

49

Page 51: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

4. BÖLÜM

ŞEYTAN VE DÜNYA SALTANATI

«Başmelek Michael, boruyu üç kez üfleyecek ve ilk ses duyul­duğunda, gerçek Mesih, Peygamber İlya ile birlikte ortaya çıka­cak. Beşerler o ’nun etrafında toplanacak ve Beccâl’e karşı sava­şacaklar. Deccâl, ordusunun üzerine göklerden sülfür ve ateş’in yağacağı bir savaşta öldürülecek.»

Kadim Tradisyonlar

a — Deccâl ’in Amerika’dan Çıkması ve SonuçlanHassas kişi ve yazar Bn. Ruth Montgomery, 'Reh­

berler' kollektif adıyla bahsettiği bir grup Rehber Var- lık'tan, 1970lerin ilk yarısında bir dizi tebliğ- almıştır. Bu irtibatlar sırasında, 'Rehberler’in, Hz. İsa’nın İkinci Gelişinin vukû bulacağını belirtmeleri (32) üzerine, Bn. Ruth, 'şer güçlerinin başına geçeceği bildirilen 'Deccâl'- in gelişme ilişkin bir soru yöneltmiş ve şu yanıtı almış­tır:

«Deccâl [Anti-Christ], birkaç yıl içinde doğacak ve delikanlılık çağına geldiğinde herkes için bir tehlike oluşturacaktır. Bu, gerçek bir tehlikedir, çünkü, kendi­sini Mesih gibi gösterip dolaşarak, yumuşacık sesi ve nâzik tavırları ile [beşerleri] kazanmaya çalışacaktır. İyi karşılanacağından o kadar emindir ki, mevki ve ye­tenek sahibi olan iyi bir erkekle evlenmiş, oldukça çe­kici ve zengin bir bayanın rahmine girecektir. Amerika Birleşik Devletleri'nde doğacak ve mavi gözlü, siyah saçlı ve kumral tenli olacaktır. Etkisini, dünyanın ekse­ninin yer değiştirmesinden az önce, 1995 ya da 1996 yı­lında, hissettirecektir. Bu badireden sağ çıkacak ve as­lında, bundan yararlanacaktır: Yeryüzünü korku kap­layacak ve o da bu korkuları yatıştırarak, beşerleri ha­talı davranışlarından temizlediğini ve daha iyi bir dün-

50

Page 52: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ya için hazırladığım söyleyecektir. Bu, onun usun sa­vlandan beridir beklediği fırsattır ama, hareket tarzla­rının kötülüğünü tanıyan birçok kişiyi korkutacak ve kaçırtacaktır. Onun cazibesine herkes teslim olmayacak ve sonunda da ölüme mahkûm edilecektir.» (37>

b — Müessese Halinde Örgütlenmiş Olan Şer’ciler İngiliz kompozitörü ve okültisti Cyrill Scott’un,

1933’de yayımlanan «Nasıralı’nın Vizyonu» (The Vision of the Nazarene) adlı kitabı, Hz. İsa'dan aldığını belirt­tiği tebliğlerden oluşmaktadır. Bu tebliğlerde, Hz. İsa’­nın, .şer güçleri’nden ve düşmanlarından (38) bahsettiği bölümler de mevcuttur:

«Ey Sevgili [Oğlum], eğer düşmanlarımın gizli ça­lışmalarım göreceksen, benimle birlikte oldukça Geç­miş'e doğru seyahat etmeli ve Yüce Perde’nin arkasına bakmalısın.

«Fizikî semâda, havaya ait cereyanlar nasıl mevcut­sa, aynı şekilde, spiritüel semâda da Düşünce'ye ait elektriki cereyanlar vardır; ve Gizli Bilgeliğin İnisiye- leri, bu cereyanları kontrol altına alıp, hayırlı sonuçla­ra hizmet etmelerini sağlama kudretine sahiptirler.

«Geçmiş günlerde, dinime giren Tarsuslu Saul, be­serlerin arasında bulunduğu ve Müjdem’in [İncil’in] hakikâtlerini yaydığında, bu düşünce-cer ey anlar ı’nı, Ba­tılı halkların zihinlerini stimüle etm.ek üzere kullan­mıştı İ-'K

-Fakat, sonraki günlerde, düşmanlarım, Kudret’e karşı 'duydukları şiddetli arzu sonucunda bu cereyan­lara hâkim oldular ve onları, hayra değil de şerre yöne­lik olan ovmaçlara hizmet etmeleri için çarpıttılar. Be­nim bu düşmanlarımın zekî başkanları vardı ve bunlar, düşünce kontrolü ve kişisel disiplin hünerlerinde kud­retli bir şekilde eğitilmişlerdi; ve ayrıca, Gizli Hikmet konusunda da iyice kuvvetli olup, bir zamanlar Hıristi­

51

Page 53: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

yanlık davasına nasip edilmiş olan güçler’in ne zincire vurulabileceğini ne de yok edilebileceğini gayet iyi bi­liyorlardı.

«Evet, Batılı halkların enerjileri, içe dönüş’ten ve zihnin eğitilmesinden ziyade, hayvanı arzuların tatmi­nine ve [nefsanî] fiillerin tatbikine teslim edilmiş oldu­ğundan, düşmanlarım ve onların gizli entrikaları için kolay bir yem hâline geldiler.

«Çünkü, kendi zihnini disipline sokmamış olun kişi, sanki, öteki zihinlerin saldırılarına karşı koyacak bir kalkan oluşturmamıştır; dahası, saldırıya- uğradığım dahî bilmez! Süptil bedenindeki etherik merkezler sa­vunmasızdır; çünkü ne onların mevcudiyetinden ne de onları kontrol altına almak için [kullanabileceği] güç­lerden haberdardır ( 19).

«Ve bu cehaletten haberdâr olan düşmanlarını, bun­dan yararlandılar. Böylece, beşerlerin düşünceleri ve iradeleri ve duyguları, onların elinde, istedikleri her­hangi bir şekilde biçim verecekleri bir kil parçası gi­biydi.

«[Düşmanlarım,] hipnotizma ve telkin ve ?nâsum kişilere büyü yapma hünerlerinde beceri sahibi olan majisyenlerdi.

«Bunlar, sadece dinî topluluklar ile dinî topluluk­ların üyelerini kontrol altına almaya çalışmakta kal­mamış, sinsice büyülerini, devlet adamları, aydın kişi­ler ve bilim adamları üzerinde de uygulamışlardı. Ve bazan yalnız başlarına çalışmalarına rağmen, çoğu kez bir grup hâlinde çalışarak, saldırılarının konsantre gü­cü ile kurbanlarını uzaktan tâciz etmişlerdi.

«[Rastladıkları tüm] direnişi kırma ve sebatkâr olanları şerefli bir şekilde Hakikât’in peşinde koşmak­tan alıkoyma niyetlerini, yorulmak bilmeksizin [gerçek­leştirmeye çalışırlardı]. Ve arzularını elde etmede ifcti-

52

Page 54: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

darsız kaldıklarında, intikam almak isteyen çocuklar gibi, taciz edici ve sinirlendirici olacak tarzda tasarla­nan oyunlara, hilelere ve küçüklüklere başvururlardı. Ve işte, mktiyle onların yaptıklarını, kötülükte onların neslinden gelenler şimdi yapmaya devam etmektedir­ler; çünkü,, düşmanlarım [henüz] ölmediler.

«Onlar, beşerlerin kavramlarına göre, iffetlidirler— evet, kusursuzdurlar; ne varki, iffetlerini dahî, baş­kalarım iffetsizlik çukuruna itmek için bir güç olarak kullanırlar. Seks-gücü’nü zihinıgücü’ne dönüştürürler ama, bunu hangi amaçla yaparlar acaba? Kurbanlarının ahlâkî zayıflıklarım pekiştirmek ve onların ahlâkî kuv­vetlerini zayıflatmak için [yaparlar].

«Ey Oğlum, Perde’nin ötesine bak ve onların hep­sini de ahlâkî çıplaklıkları içinde gör. Elbiseleri Hıris­tiyanlığın işaretini taşımasına rağmen, boğazlarından zehirli bir nefes neşrolur. Geçmişin kutsal adamları ile zahitlerinin, iyileştirmek üzere hastalara üflemeleri gi­bi, bu düşmanlarım da, hastalara, daha da hasta etmek için üflerler!

v.Onlar, kendilerini, Tek Din’in ve Tek Hakikât’in âşıkları olarak ilân ederler ama, ne var ki, başkaları Tek Hakikâti birazcık farklı bir görünüm içerisinde vâzetti- ği zaman, onları, bir bedende yerleşmiş bir hâlde, yıkıcı düşünce-füzeleri’ni projekte ederken görünüz. Onlar, li­derlere, daha fazla hoşgörü ve daha yüce bir kardeşlik ruhu ideallerine sahip olan yeni toplulukların kurucu­larına, saldırırlar,

«Evet, ve bu topluluklar, Hıristiyanlık Âleminin şar­kıları ve törensel majisi vasıtalıyla, bana olan sevgilerini ve hizmetlerini sunsalar bile, [düşmanlarım] yine de bun­lara iftira atarak, çöküşlerini gerçekleştirmek için çalı­şırlar. Aslında, o [törensel] majinin [Kara Maji’yle olan] "benzerliğinin ta kendisi, [düşmanlarımın] işlerl-

53

Page 55: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ni de kolaylaştıracaktır, çünkü Maji Yasaları, daima, benzerler arasında tesis edilen sempatizasyonıı esas alır­lar.

«[Bu topluluklar,] Büyücülük ve Kara Hüner de­dikten Maji'yi güçlü sözlerle reddederler — kötü amaç­lar için kullanıldıklarında gerçekten de öyledir. Ama, bunlar, büyücülerden daha suçludurlar; çünkü , büyü­cüler Büyü’yü, Şeytan’m adıyla uygularlarken, benim düşmanlarım da Büyü’yü, Tann’nın adıyla uygularlar.

«Ey Sevgili [Oğlum], Benim, onlara acıdığım gibi sen de onlara acı; çünkü onların birçoğu ne yaptığını bilmezler; ve Tanrı aldatılamayacağı için, hesap v@-ı~me günleri pek uzak değildir.»

c — Ruhsal Rehber Ineseco’dan: Şer Yönetimleri Hakikat, her ırktan halklardan, onları yönetenlerce

saklanmıştır. Bu sözde liderlerin verilecek çok hesapları vardır ve Hesap Günü de yakındır. O Gün, bütün yap­tıklarının hesabını vermek zorunda kalacaklardır. Hü­kümet etme maskesi altında., siz halklara, baskının ne olduğunu öğretmişler, Sizleri baskı ile tehdit etmişler ve baskı altına almışlar ve din maskesi altında da, sahte ve iğrenç dogmalarla beslemişlerdir. Tabiî, bu durum, tüm hükümetler ile tüm dinler için geçerli değildir.

Bazılarınız, akim ışığını görüp, kargaşa içindeki ha­linizi yatıştırmak için, dua dediğiniz şeyde teselli arı­yorsunuz ama, acaba, kalplerinizden mi dua ediyor­sunuz? Hayır! Tanrmız’a, maddî refah, zenginlik ve uzun ve sağlıklı bir yaşam için, yaşam tarzınızı, maddî sıkıntının ya da fizikî rahatsızlığın getireceği sonuçlar olmaksızın sürdürebilesiniz diye dua ediyorsunuz (40).

Beşerij'et, canı’nı temizlemedikçe, hain ve arkadan vuran politika müessesesi ile samimî olmayan din adamlığı müessesesini yeryüzünden silmedikçe ,̂ beşer de hiçbir zaman kurtuluşa eremeyecektir (41).

54

Page 56: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

İzlenmesi gereken doğru yol, son derece basit ol­masına. rağmen, kendilerini saran korku ve cehalet ba­tağında el yordamıyla yollarını bulmaya çalışanların ko­layca. göremeyecekleri bir yoldur. Dünya, bugünkü ya­şam tarzından vazgeçip, Hakikati aramaya bir yönele- bilse ve Göksel Babamız’ı bir bilebilseydi, her şey tüm beşeriyet için ne kadar farklı olacaktı.... (42>

Bırakın, tamamiyle sizlerin yararınıza verdiğim bu öğütler, kalplerinizin derinliklerine gömülsün; bu sö­züm, Özellikle, kendilerini kutsamak için servetten baş­ka hiçbir şeyi bulunmayanlara ve paranın satın alama­yacağı her şeyden yoksun olanlaradır (43).

Bu suçlama, aynı şiddetle, politik gücü elinde tutan ve ulusların arasına nefret ve nifak tohumları eken, di­ğer ulusları karışıklık içine iterek hayali bir büyüklüğe erişen ve felâketlere yol açan savaşları çıkartmaya çalı­şanlara yöneltilmiştir.

Ey, bu sözlerden kendilerine pay çıkarmayan ve pa­rasal zenginliklerinden ötürü kendilerini son derece güç­lü ve kudretli sananlar, yaşam tarzınızı değiştirmediğiniz, canlarınız’ı temizlemediğiniz takdirde, bir hiç sayılırsı­nız.

d — Yediler Konseyi’nden: Kötülüğü Başlatan Sebepler Levi'nin Akaşik Kayıtlardan özel bir metodla derle­

diği «Aquarian Gospel» adındaki 'tahrif edilmemiş Incil’­de, Hz. İsa’nın Mısır’daki Kutsal Kardeşliğin İnisiyas- yonu’ndan geçtikten sonra katıldığı, İskenderiye’de ya­pılan 7 Ermişler toplantısından bahsedilmekte ve top­lantıda Şeytanla ilgili olarak yapılan açıklamalar da ak­tarılmaktadır:

«Zamanın başlangıcından beridir, her çağ’da 7 Er­miş yaşamıştır. Bu Ermişler, her çağın başında, ulus­ların, halkların, kabilelerin ve lisanların gidişatım be­lirlemek üzere: beşerî ırk’ın, adalet, sevgi ve doğru­

55

Page 57: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

luk yönünde ne kadar yol aldığım, belirlemek üzere; gelecek olan çağ için en uygun olan yasa hükümlerini, dinî esasları ve idarî programlan formül hâlinde ifade etmek üzere toplanırlardı.

«Bir çağ geçti ve işte, bir başka çağ geldi; Ermiş­ler, toplanmalıdır. O zaman, dünyanın en üstün düşün­cesinin merkezi İskenderiye'ydi ve Ermişler, orada, Philo’nun evinde toplandılar (44). Çin’den Meng-ste; Hindistan’dan Vidyapati; İran’dan Kaspar; Asur’dan Ashbiha; Yunanistan’dan Apollo geldi. Mısırlı Ermiş Matheno’ydu ve Philo da İbranî düşüncesinin en önde gelen kişisiydi.

«Zaman, gelmişti; Konsey, toplandı ve yedi gün süreyle meditasyon hâlinde kaldı.»

Meditasyondan sonra açılan görüşmeler sırasında, Hintli Ermiş Vidyapati şöyle der:

«Din adamlarımızın hepsi de delirdiler; vahşi arazide bir ifrit gördüler ve lambalarını ona fırlattı­lar ve lambaları kırıldı ve hiçbir din adamında, beşer­lere verecek bir ışık parıltısı [dahî] kalmadı. Gece, ka­ranlıktır; Hindistan'ın kalbi, ışığı çağırıyor. Din adam­lığı müessesesi ıslah edilemez; daha şimdiden ölmüş­tür; en büyük ihtiyacı, mezarlar ve cenaze şarkıları­dır....»

Arkasından, İranlı Ermiş Kaspar, şu konuşmayı yapar:

«İran’da halk korku içinde yaşıyor; yanlış olanı yapmaktan korktukları içindir ki, iyi olanı yapıyorlar. Şeytan, ülkemizdeki en büyük kudrettir ve bir efsane olmasına rağmen, genç kişiyi de ihtiyar kişiyi de par­mağında oynatıyor. Ülkemiz karanlıktır ve karanlıkta kötülük ürer. Korku, her meltemle birlikte esiyor ve hayatın her formu içinde pusuya yatıyor. Şer korku­su bir efsanedir, bir illusion’dur ve bir tuzaktır. Fa­kat, kudretli bir güç, gelip de etherleri Işık Plâm’na çıkarana kadar yaşayacaktır....»

Page 58: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Mısırlı Ermiş Matheno da, «Bu misterler ülkesine bakın!» der, «Mabetlerimiz, uzun bir zamandan beri­dir, zamanın tüm saklı şeylerinin mezarları olagelmiş­tir; mabetlerimiz, yeraltı odalarımız ve mağaraları­mız, karanlıktır....»

En. son konuşan Philo ise, Museviler’in durumu­nu dile getirir:

«Dünyasal zihinler kutsallığı inkâr ettiler; nefsa- niyetle dolu olan bir din adamlığı müessesesi ortaya çıktı ve kalp temizliği bir efsane hâline geldi; halk tutsak edildi....))

Toplantı sonunda Hz. İsa da 7 Ermiş’e katılır ve hep birlikte yedi gün süreyle tekrar meditasyon ya­parlar.

e — Meryem Anne’den: Satan ve Saltanatı«Düzen, artık hiçbir yerde hüküm sürmüyor. En

yüksek 'makamlarda bile hüküm süren ve işlerin - gidi­şatında karar veren Şeytan'dır. Şeytan, Kilise’nin en yüksek noktalarına kadar sokuldu (45).

«İnsanlığın yansım bir kaç dakikada yok edebile­cek silahlar icad eden bilginlerin büyük bir kısmının ruhuna fesat tohumlarım ekmeyi başaracak. Milletle­rin nüfuzlu kişilerini kendi imparatorluğuna boyun eğ­direcek ve onları, bu silahları kütle halinde imal etme­ye yöneltecek. Eğer insanlık kendini bundan korumaz­sa, [insanlığı] Oğlum’un kollarına atılmasına zorlaya­cağım Dünya ve Kilise’nin başında olanlar bu [kötü] etkinliğe karşı çıkmazlarsa, bunu ben yapacağım ve Baba’ra Tanriya, insanların üzerine adaleti getirmesi îyargılaması i için dua edeceğim. O zaman Tanrı en sert ve tufandan aşağı kalmayacak şiddette insanları cezalandıracaktır. Büyükler ve nüfuzlular da, küçük­ler ve zayıflar gibi yok olacaklar. Ama, büyük değişik­likler de olacak. Çürümüş olan düşecek ve düşen ko­runmayacak. Kilise kararacak ve dünya şaşkınlığa yu­varlanacak.

Page 59: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

«Yirminci yüzyılın ikinci yarısında biiyük, büyük bir savaş çıkacak. O zaman gökten, ateş ve duman dü­şecek ve okyanusların suları, göğe doğru kö iniklerini kusacak, buharlaşacak ve ayakta olan her şey başaşa- ğı gelecek. Ve milyon kere milyon insan çok geçmeden hayatını kaybedecek; ve o sırada sağ kalanlar ölmüş oloMara imrenecekler. Gözün gördüğü her yerde keder, dünyanın her yerinde sefalet ve her memlekette peri­şanlık olacak.

«İşte, zaman çok yaklaşıyor, karanlık uçurum çok derinleşiyor ve artık çıkış yolu da yok; iyiler kötü­lerle, büyükler küçüklerle, Kilise’nin prensleri kendi müminleriyle ve dünyanın iktidar sahipleri kendi halk­larıyla ölecekler; o zaman, yeryüzünün tek hâkimi olan ’Şeytan’m uşakları ve sapkın insanlar’ tarafından zafere ulaştırılan ölüm, her yere hâkim olacak.

«Bu zaman, ne kral ve imparatorun, ne kardinal ve piskoposun hiç beklemediği bir zamandır; csza ve [yaptıklarının] karşılığını vermek yine de Baba’mm takdirine göre gelecek. Bununla birlikte, daha sonra, ancak bir kaç canlı kalınca, yeniden Tanrı’ya ve ihtişa­mına yakarılacak ve dünya tekrar bozulmasın diye, Tann’ya geçmişteki, dünyanın daha bozulmamış oldu­ğu zamanki gibi hizmet edilecek.

«Oğlum İsa-Mesih’in tüm gerçek izleyicilerine, tüm gerçek Hıristiyanlar’a ve son zamanların havari­lerine sesleniyorum! Zamanların zamanı geliyor, eğer insanlık [tuttuğu yoldan doğru yola] dönüş yapvyzz ve [yapması gereken] bu dönüş yukarı tabakadan, dünya ve Kilise yöneticilerinden gelmez ise sonların sonu da geliyor. Eğer bu dönüş olmaz ve her şey daha kötü olursa, ne yazık!»

58

Page 60: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

5. BÖLÜM

UZAYDAN GELEN KARA ORDULAR

«Alev Alev Olan O, Karanlığın Prensi’ne şöyle hitapSen, havayı zehirledin.Sen, suları kirlettin.Sen, yeryüzünü tükettin.Fakat, sen, ateşe dokunmadın.Ne de ateş sana dokundu.Ve ateş seni yakacakAynen ışığın karanlığı ortadan kaldırması gibi.Uzaydan, yaptıklarımSolduracak olanYeni Ateşler [Tishya Kometleri'ni ( A 6 ) ] çağıracağım.Karanlığın Prensi, ateş’ten sakın!»

J. Saint-Hüarie, On Eastern Crossroads, New York, 1930

a — Lobsang Rampa’dan: Prens Satan ve Eşkiyalığı

Lobsang Rampa, «Hervıit» adlı kitabında., impa­ratorluk adıyla bahsettiği, dünya planetinin de dahil olduğu evrim serisi’nin (47) dünyalar grübu’na sızarak, negatif ve geriletici faaliyetlere girişen Prens Satan hakkında, Yüce Öğretmenler’in anlattığı şekliyle, il­ginç açıklamalar yapmaktadır:

İmparatorluk büyüktü ama, bir başka Kâinat'tan, sahip olduklarımızı bizden gaspetmeye çalışan, şiddet yanlısı varlıklar geldi. Bunlar, beşerî varlıklardı ve baş­larında, şakak nahiyelerinden çıkan, boynuzsu çıkın­tılar vardı., Ayrıca, bir de kuyrukları vardı. Bu kimse­ler, şaşılacak derecede savaşçı bir tabiata sahiptiler; savaşmak, onların işi ve sporuydu. Kara uzay gemile­rinin içinde, bu Kâinat’a sızdılar ve ancak kısa bir sü­re önce tohum ekmiş olduğumuz dünyaları lıarap et­tiler. Uzayda, âfetlere yol açan savaşlar yapıldı. Dün­yalar, tarumar oldu; dünyalar, infilâk ederek, duman

59

Page 61: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ve alev yığınına dönüştüler: Bu dünyaların kalıntıları, bugün dahî, Asteroid Kuşağı şeklinde, uzaydaki yolla­rın üzerinde yığıntı oluşturmaktadır. Önceden verimli olan dünyaların atmosferleri tahrip olup gitti ve ora­lardaki tüm canlılar yok oldu. Bir dünya, bir başka dünyaya yandan çarparak, onu Dünya’ya doğru fırlat­tı. Yeryüzü, sarsıldı ve titredi ve Dünya-günü'nün sü­resini. daha uzun bir hâle getiren bir başka yörünge­ye doğru itildi.

Bu yakm-çarpışma sırasında, her iki dünyadan da devasa, elektrik deşarjları yükseldi. Gökler yeniden alev alev oldu. Yeryüzü beşerlerinin çoğu yok oldular. Yeryüzünü büyük seller kapladı ve merhametli Bah­çıvanlar, Ana Gemileri ile hızla yetişerek, daha, yüksek yerlere emniyet içerisinde aktarmak üzere, beşerler ile hayranları Gemiler’e bindirmeye çalıştılar. Daha sonraki yülarda, bu olay, Yeryüzü’nün her yanında yanlış efsanelere yol açacaktı. Fakat, uzaydaki savaş kazanılmıştı. İmparatorluğun orduları, karanlık işgâl- cileri yendiler ve çoğunu tutsak ettiler.

îşgâlciler’in Prensi olan Prens Satan, hayatının bağışlanması için yalvararak, İmparatorluğun halkla­rına. öğretecek çok şeyi olduğunu ileri sürdü. Daima başkalarının iyiliği için çalışacağını ifade etti. Prens Satan iîe önde gelen bazı yardımcılarının hayatları ba­ğışlandı. Satan, tutsaklık döneminden sonra, kutsal­lığına, öylesine saygısızlık gösterdiği Güneş Sistemi'nin tekrar inşa edilmesinde işbirliği yapmaya can attığını belirtti. İmparatorluğun amiralleri ile generalleri iyi niyetli varlıklar olduklarından, başkalarındaki hainliği ve kötü niyeti tahayyül edemezlerdi. Bu teküfi kabûl ettiler ve Prens Satan ile subaylarına, İmparatorluk güçlerinin denetimi altında görevler verdiler.

60

Page 62: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

[Yeryüzü’ndeki] şartlar yavaş yavaş dengeli- bir hâle geldi. Beşer, bir kez daha, bir tür uygarlık inşa etmeye başladı. Fakat, beşer, artık, aşın derecede sa­vaşçıydı ve daha zayıf olan herkese zulmediyordu. Bahçıvanlar, temel neslin geliştirilmesi için, programlı bir şekilde taze [beşer] nümuneleri yerleştirdiler. Be­şerin evrimi devam etti ve yavaş yavaş daha iyi bir beşer tipi ortaya çıktı. Ancak, Bahçıvanlar tatmin ol­mamışlardı. Yeryüzti’nde daha fazla Bahçıvan ile aile­lerinin yaşamasına karar verildi. Elverişli olduğundan, dağların tepeleri ile yüksek yerler, üs olarak kullanıl­dı....

[ Bahçıvanlar’ın yanısıra,] gökyüzünden, çevrede dolanıp, sonradan muntazam bir diziliş içerisinde ya­vaşça inerek, bir dağ yamacına yerleşen uzay gemileri de geldiler.... Bu sözde Tanrılar, bu genç dünyanın ba­şına birçok felâketi ve sıkıntıyı saracak olan varlık­lardı. Aralarında önceki Prens Satan’m da yer aldığı bu kimseler, Yeryüzü’ne yerleşmeye gelmişlerdi. Fakat, İmparatorluğun Merkezi (47) oldukça uzakta olduğun­dan, Satan’m can sıkıntısı ve kışkırtmaları, deneyim edinsinler diye Yeryüzü’ndeki bu göreve atanan genç erkek ve bayan [Uzaylılar’ı] yoldan çıkardı.

...Ve yeryüzünün cahil olan yerli beşerleri, Tanrılar olarak addettikleri bu varlıkların yoldan çıkmış ya- şantılannı izleyerek, kendilerinin de bu tarzda yaşa­maları gerektiğine hükmettiler. Böylece, tüm ahlâk ya­salarının hiçe sayıldığı bir başıboşluk çağı başladı.

Orta seviyedeki beşerlerden daha uyanık olan bazı hilekâr yerli beşerler, rahipliklerini ilân edip, Tanrı - lar’m Sesi oldukları intibaını yarattılar. Sözde ’Tanrı­lar’ ise, bunun farkına varamayacak kadar kendi çar­pık yaşantılarına dalmışlardı. Fakat, bu sapkınlıklar öylesine aşırılıklara yol açtı ki, en sonunda bunlarla

61

Page 63: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ilgili haberler İmparatorluğa kadar ulaştı. Ancak, Tan- rılar’m temsilcileri olduklarmı iddia eden dünyalı ra­hipler. olup biten her şeyi yazdılar ve kendilerini daha kuvvetli bir hâle getirebilmek için, olayları değiştirdi­ler. Bu. dünya tarihinde hep böyle olagelmiştir: Dün­yalı beşerlerden bazıları, olanları kayda geçirmiş, ama kendi kudret ve prestijlerini arttıracak şeyleri yazmış­lardır. Efsanelerin çoğu, gerçekte olup bitenlerin ya­nma dahi yaklaşmamaktadır.

..... Prens Satan’m subayları, bu küçücük dünya için hayırlı çalışmalar yapmaya yönelik tüm çabaları sabo­te etmekteydiler... Bazı dünyalılar, Tanrılar'm güveni­ni kazanarak, kendi iyilikleri için dünyalı beşerlere ya­sak edilmiş olan Bilgileri edindiler. Bu dünyalılar, da­ha fazla Yasak Bilgi çalmaya ve Bahçıvanlar'm kuv­vetini gaspetmeye yönelik gizli bir dernek oluşturdu­lar. Bahçıvanlar, bazı dünyalılar ile başları iyice derde girmiş olduğundan, baskı uygulayıcı nitelikte önlemler almak zorunda kaldılar. Bahçıvanlardan belirli teçhi­zatları çalmış olan bazı dünyalı rahipler, bu makine­leri kontrol altına alamadılar ve Yeryüzü’ne salgın has­talıkları musallat ettiler. Halkın büyük bir kısmı öl­dü, ekinler etkilendi.

[Baha da kötüsü,] Bahçıvanlar’dan bazıları, Prens Satan’ııi kontrolü altına girerek,, Sodom ve Gomorra kentlerinde bir Günah Başkenti tesis ettiler. Bu kent­lerde, her türlü erdemsizlik, sapıklık ya da ahlâksızlık, erdem olarak mütalâa ediliyordu! İmparatorluğun Yü­ce Üstadı, tüm- ciddiyeti ve vakarıyla, çekilip gitmesi için Satan’a uyarıda bulundu. Fakat, Satan, bu uyarıyı istihza, ile karşıladı. Sodom ve Gomorra’nın iyi beşer­lerinden bazılarına oradan gitmeleri tavsiye edildi ve sonra., belirlenen bir zamanda, tek bir araç havayı ya­rarak geldi ve ufak bir ’paket’ attı. Kentler, alev ve dumanlar içinde yerle bir oldular.... Bu felâketten çok az kişi kurtulmuştu.

Page 64: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Bu hayırlı uyarının ardından, tüm Bahçıvanları Yeryüzü ’nden çekmek ve artık dünyalılar ile açık te­mas kurmayıp, onları, numuneler olarak, uzaktan kon­trol etmek için karara varıldı. Gene de devriye ekip­leri, dünyanın atmosferine gireceklerdi. Dünya ve yerli beşerleri denetlemeye devam edeceklerdi ama, artık resmî temas olmayacaktı. Bunun yerine, özel olarak ye­tiştirilen Haberciler’in, uygun toplumların içerisine 'yerleştirilmesi’ne karar verilmişti. Daha sonra Hz. Musa olarak tanınan Varlık, işte böyle bir Haberciy­di ( ‘!3>.

b — Lusifer ve Ahriman’m Şer GüçleriKozmik Tarihî Kayıtlar [Akaşik Kayıtlar (49)] va­

sıtasıyla, Dünya Planetinin tarihini geriye doğru izle­yen 'Gizli Öğreti’ [The Secret Doctrine], yeryüzünün evrimi ile beşerî varlığın tümünün, Yüce Ruhsal Var­lıkların sürekli yaratıcı faaliyetleri sonucunda Spiri­tüel Makrokozmos’tan nasıl tezahür ettirildiğini ta­nımlar1. Bu Öğreti’ye göre, beşerin içsel hayatı, taa ilk zamanlarından beridir, bu Yüce Ruhsal Varlık Hiye­rarşilerinin Rehberliği altında evrimleştirilmektedir.

İlk zamanlardaki beşerlerin şuuru, dünyanın şaş­maz bir ayna-görüntüsü hâlinde kalmış olmalıydı. Fa­kat, bu amaç, beşerî evrimin İlâhî Plân ve Programina karşı gelen ve beşerin caninda bu evrimleştirici şart­lara karşı bir tür direnç hasıl etmeye çalışan geriletici karşıt güçler tarafından kösteklenmişti. ’Lusifer’ adı ile bilinen bu karanlık güçler topluluğu, beşerin şuuru­nu, bir ayna karakterinde olmaktan saptırmaya uğ- laştı. Göksel Hiyerarşilerin Lusifer yanlısı düşmanları, beşeri, Makrokozmos’un Rehberliğinden yoksun kıl­mak için, şuurunda bir serbest faaliyeti ortaya çıkara­cak bir kapasiteyi beşerde vaktinden önce oluşturma arzusunu güdüyorlardı.

Page 65: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Lusifer’in bu şekilde işe karışması, beşerin kendi idrâkinin hâkim olmasına ve kişisel çözümlere ulaş­maya muktedir bir hâle gelmesine yol açacak bir sü­reci başlattı. Bu durumda, beşer için, kötülük ile hata yapma ihtimali sözkonusu olmaktaydı. Beşeriyet,, ferdî 'ben’ ya da ego, aşağı seviyeden belirli bazı unsurlara bağlı olma durumuna düştü. Yüksek Spiritüel Tesirler, beşerin böylece açık hâle geldiği aşağı seviyeden arzu­lar ile ihtirasları artık kontrol edemiyor ve ayarlıya- mıyordu. Beşer, bu gidişatın sonunda, fizikî mevcudi­yet çarkına iyice kapıldı ve yeryüzünün maddi süreç­leriyle iyice kaynaştı.

Beşeriyetin evriminde, Atlantis’ten önceki çağlar­da tezahür eden bu dönem, Kutsal Kitaplar’dâ ’Cen- net’ten Kovulma’ sembolü ile temsil edilir. Beşer, bu dönemde, Yılan’ın kurnazca baştan çıkarmalarıyla, kötülüğün amaçlarını kabûl etmek üzere kandırılmıştır.

Lusifer’in beşeriyeti tesiri altına soktuğu maddî dünyaya, ait olan ve Zerdüştizm tradisyonunda 'Ahri- man’ adı ile bilinen bir diğer karanlık güçler topluluğu daha mevcuttu. Bunlar, beşeriyeti, gözlerini Makro- kozmos'a yöneltmekten tamamiyle alıkoymaya ve onu, üç-boyutlu fizik dünyada tam bir tutsaklık içerisinde tutmaya çalışırlar. Ahriman, beşeriyeti, fizikî mevcu­diyetin duyularla algılanan dünyasını yegâne realite olarak mütalâa edecek şekilde saptırmayı arzular. .Ahri­man işe karışmış olmasaydı, tabiat kuvvetleri’nin ar­kasındaki Spiritüel Güçler de beşeriyetin gözlerinden hiçbir zaman gizlenmiş olmayacaktı.

Lusifer ile Ahriman, beşeriyetin evriminin iki bü­yük düşmanıdırlar (50). Lusifer, beşeri, kendisini sanki bir Tanrı’ymış gibi görmeye teşvik etmek suretiyle, spiritüel açıdan, Göksel Hiyerarşilerden kopmuş bir hâle gelmesine yol açar. Ahriman ise, yeryüzünde, spi­ritüel realitelerden tamamen tecrit edilmiş olan, tam bir maddî saltanat tesis etmek için çabalar.

Page 66: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Atlantis’te kitlelerin içsel hayatındaki dejeneras­yondan işte bu kötülük güçleri sorumluydu. Lusifer, kuvvetli olma ihtirasını, sahte gururu ve nefsaniyetı teşvik ederek, majik güçlerin suistimaline yol açarken, Ahriman da kitlelerin saplan cinsel arzularım kullan­mak suretiyle, tüm kıtanın en sonunda yok olmasına yol açan kara maji ayinlerini esinlendirmişti (7).

c — Lusifer’in Gözetmenleri ve Yeryüzüne İnişleri

Mısırlı keşiş Panodorus, şöyle yazıyordu:«Hz. Adem’in Yar atılışı’ndan Hz. İdris’e kadar ve

Genel Kozmik Yıl 1282'ye kadar, günlerin adedi ne ay ne de yıl olarak bilinmiyordu ama, Egregori (Gözet­menler ya da Melekler,). Genel Kozmik Yıl 1000’de Yeryüzü’rıe indiler, beşerlerle görüştüler ve onlara, Burçlar Kuşağı’nın oniki burcu ile işaretlenmiş olan iki aydınlatıcı cismin [muhtemelen, Güneş ve Ay] yö­rüngelerinin 360 parçadan oluştuğunu öğrettiler.»

«Jübileler Kitabı»nin (51) bilinmeyen yazarı, 'Gö­zetmenler'm dünyaya iniş tarihini 461 Dünya Yılı ola­rak belirtir. Araştırmacılar, bunu, İ.Ö. 3543 olarak yo­rumlarlar :

«Ve onuncu jübile’nin ikinci haftasında, Mafıalalel, kardeşinin kızını, Barakel’in kızı olan Dinah’ı kendisi­ne eş aldı ve eşi, ona, altıncı yılda bir oğlan doğurdu ve o, oğlunun adını Jared koydu. Çünkü, o’nun zama­nında, Rab’bin Melekleri, Gözetmenler denilenler, Yer- yüzü’nde yargılama ve dürüstlük yapsınlar diye, dün­yaya indiler.»

55 yıl önce Kahire’deki eski bir sinagogda keşfedi­len «Zadokite Dokümanı», Tekvin’i onaylamakta ve Uzaylılar’ın, dev çocuklarının (52) ve ahlâksızlığın dün­yaya inişinden bahsetmektedir:

«Göklerin Gözetmenleri, kalplerinin inatçılığı için­de davrandıklarından, düştüler; evet, bu suretle, Tanrı’ mn Emirleri’ne uymadıkları için, suçüstü yakalandılar.

65

Page 67: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

«Böylece, onların, boyları gururlu sedir ağaçları gibi ve bedenleri de dağlar gibi olan Oğullan da aynı şekilde hareket ettiler. Onlar da düştüler.»

Jared’in zamanında dünyaya inen 'Gözetmenler'in, Lusifer’in Sakıt Melekleri olduğu söylenir. Gözetmenler, kadim İsrail dinini ele geçirmekle ya da içerisine sız­makla suçlanırlar (53>. Yüzyıllar sonra, Esenyenler gibi dini topluluklar, bunlara şiddetle karşı çıkmışlardı. Jared’in, İ.Ö. 5800 civarında oğlu Hz. İdris’e yazdırdığı söylenen «Jared’in Ağlayışlarında, Gözetmenler'inYeryüzü’ne nasıl geldikleri ve Hz. Adem’den gelen ken­di kabilesi ile Kabil’den (54) gelen kabilelerin insanla­rını nasıl yoldan çıkardıkları anlatılmaktadır. Denildi­ğine göre, Lusifer, Kâinat’m merkezinde yer alan Hub planetinde, Gözetmenleri, androidler, yani etten kemik­ten robotlar biçiminde imâl etmiş, sonra bu Satanik Ordu ile, Başmelek Lusifer, bu Uzay Savaşı’nı kaybet­miş ve ne yazık ki, ikiyüz kadar Gözetmen ile birlikte, modem Lübnan’daki Hermon Dağı’na sürülmüştü (55).

d — Mara Saltana tı’nm Sonu ve Shambîıala Çağı . ' Tashi Lhunpo Manastırı’nda sözlü olarak aktarılan

bir öğretiye göre, milyonlarca yıl önce, yüksek seviye­deki başka bir dünyadan gelen belirli sayıdaki beşer- üstü varlıklar, bu gezegen ile gelecekteki beşeriyetinin evrimlerine ivme kazandırılması için yeryüzüne inmiş­lerdir. Bu varlıkların, «zihin-d.oğumlu» bedenleri, yan-, yapay olarak primordial maddeden yaratılmış olan ve yeryüzünün çekirdeği kadar ağır ya da güneş ışığı ka­dar hafif ve alev alev hâle getirilebilen bedenleri vardı. Görünüşleri, Tanrı benzeri devler gibiydi. Bu melekler arasında, sizin Lusifer ya da Satan dediğiniz «Mara» da yer alıyordu. Mara’nm önemli görevi, beşerin somut zihni ile bireyselliğini geliştirmekti. Çağlar geçmiş ve Mara, amacım gerçekleştirmişti ama, Bodhisattvalar [Dünya

66

Page 68: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Öğretmenleri] ile Tara, beşerin kalbini gayretlendir­mek üzere daha sonra ortaya çıktıklarında, kenara çe­kilmeyi reddetti. Bu, Satan’ın, Kozmik Sikluslar’m Yöneticileri'ne karşı gelmesi demekti. O zamandan be­ridir, Mara, artık, «Işık-getirici» ya da Lusifer sıfatını taşımamaktadır. O, artık, ’Karanlığın Prensi’dir.

O zamandan sonra, Bodhisattvalar iki görev birden üstlenir olmuşlardır: Bir yandan, Mara’mn, beşeri yer­yüzünde tutsak ederek, onu nefsanî, vicdansız ve kav­gacı bir hâle getirme çabalarıyla savaşmak ve bir yan­dan da, Sikluslar Yasası uyarınca, beşeriyetin spiritüel ilerleyişi için çalışmak görevlerini yürütürler. Yüce Gökse! Yöneticileri, bu dünyaya Buddhalar ile Arhat- ,1ar göndermeye sevkeden husus da budur.

Dünyevî Yönetici’nin [Mara’nm], Güneş Rabbi ve Planetlerin Ruhları ile işbirliği yapma arzusundan yok­sun olması, bir Kozmik Kriz yaratmıştır. Beşeriyet, artık, hangi tarafı (— Işığın mı yoksa Karanlığın tara­fını mı— ) tuttuğuna karar vermeli ve sonra, Karma’- sını biçmelidir. Tüm halklar, artık, eski çekişme alış­kanlıkları ile yeni bir ’dünya kardeşliği düzeni* arasın­da seçim yapmalıdırlar.

Güneş’in ve öteki dünyaların Yüce Varlıkları, Sa­tan’a şöyle söylediler:

«Bırak, senin ışığın parlasın ama, yıldızlarla dolu olan uzayın öteki ve daha görkemli ışıklarını engelleme! Yeryüzünü çevreleyen o duvarı yık, çünkü beşeriyet o kabuğun altında spiritüel açıdan nefes alamamakta­dır. Kozmik Saat, yakında ’Ruh'un Çağı’nın zamanının geleceğini göstermektedir. îstesen de bunu durdura­mazsın, çünkü Dhyan Chohanlar yakında uzaydan, he­nüz görünmez halde olan bir cisim getirecekler; bu [Tishya Yüdızı], bir güçler girdoJbı’ndan ibarettir ama, alev aldığı vakit, alevlen senin tüm işlerini yakıp yok edecektir.» (4<s)

67

Page 69: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Yüzyıllardır, binyıllardır, beşeriyetle, belirli halk­lara uygun olan mesajlar iletilerek temas kuruldu. Bu mesajların hepsi de Birliği ve Evrensel Kardeşliği vur­gulamışlardır. Ne yazık ki, bunların arasından, 'beşeri­yeti uyandırma başarısına pek azı ulaşmıştır : Dolayı­sıyla, bu kritik günlerde, [beşeriyete] nihaî bir uyarı­nın verilmesi gerekmektedir. Bu, ’Gezegensel Ültima- iom’dur ve beşeriyet, Kalb’in Emri’ni kabûl etmek zo­runda kalacaktır; aksi hâlde kendini mahveder. Beşer, yıkıcı davranışıyla, Hayat’ın Evrenselliği’nin Karmık Yasası’nı ihlâl etmekten ötürü, Doğa tarafından yargı­lanacak ve cezalandırılacaktır. Bazı kentler, bütünüy­le, Okyanuslar’a gömülebilir ve volkanik afetler sonu­cunda büyük kıtalar yarılabilirler (32>. Arhatlar Yılı’n- dan sonra, Gezegensel Ültimatom, tüm yeryüzü halk­larının dikkatine sunulmalıdır. Bu mesaj, şefkatle ve iyilikle, ama yine de bir uyarı olmasından ötürü çok güçlü bir şekilde iletilmelidir. Ve uyanlar sadece iyi niyetli varlıklarca getirilir. Beşer, o vakit, en büyük seçimini yapmak zorunda kalacaktır — Işık mı yoksa Karanlık mı, Barış mı yoksa Savaş mı, Kalp mı yoksa Yumruk mu, Bilgelik mi yoksa Cehalet mi?

Beşeriyet, Göksel Güçler'in bir savaş alanıdır. Bu, tabiî, tüm dinlerin kapsamlarına girmiş olan çok eski bir öğretidir. Şu anda bir Dünyalar Savaşı tüm şidde­tiyle sürmektedir. Arzu ediür ki, beşer, Karanlığın Güçleri’nin tarafını tutmasın; çünkü bu takdirde, Karma Rableri tarafından yeryüzünden uzaklaştırıla­caktır.

Hâlen sürmekte olan bir Savaş vardır — Yüce Kozmik însanlar'm, uzayı zehirleyen ve tüm Güneş Sistemi’ne zarar veren Şer Güçleri'ne karşı açtıkları ’Dünyalar Savaşı’ ! Beşer, Gökler'de böyle bir Savaş olduğuna inansa da inanmasa da, yaptıklarından so­rumlu olup, Karma’smı biçecektir.68

Page 70: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Kadim destanlar, Atlantis’in son günlerindeki ben­zer bir gezegensel kriz’den bahsederler. Ancak, dünya­da o samana nazaran artan nüfus ve spiritüel vasfın beşerde daha da karartılmış olması karşısmda, şimdi­ki kriz daha da hâd safhada olabilir.

Bu yüzyılın son çeyreğinde, Kalb’in Öğretisi’ni yaymak için bir çağrıda bulunulmalıdır, çünkü planeti ancak bu kurtarabilir. Gezegensel Ültimatom, yeryü- zündeki tüm beşerlere ulaşmalıdır! Beşeriyet, bu yol kavşağında, ahlâkî çürümenin çukuruna inen bir yol ile yıldızlara çıkan bir yol arasında seçim yapmak zo­rundadır. Şimdi, bir dünyasal alarm verme zamanıdır. Eğer bu uyarı kaale alınmaz da, kitleler, Karanlığın Prensi.’nin tarafını tutup, şimdiki yolu izlemeye devam ederlerse, o zaman Kozmik Hiyerarşi bu işi üstlenecek ve Shambhala’nm Işıyan Yöneticisi, bu planetin üze­rindeki tüm kötülüğü yok edecektir.

Bu yüzyılda dünya ulusları iki Dünya Savaşı’nda çarpıştılar ve yüzyıl bitmeden bir başka savaşta daha çarpışabilirler. Bu Gezegensel Ültimatom’un verilmesi gerekmektedir ve başka sesler de olacaktır, çünkü risk büyüktür: Sözkonusu olan, sadece, birkaç milyon yıl içerisinde yerine yenisi konabilecek olan beşeriyetin kadei'3. olmayıp, oluşturulması ve gelişmesi bir Man- vantara boyu süren bir planetin kaderidir.

Yeryüzü beşeriyeti anlamalıdır ki, çarmıha geriliş­lerin ve çılgın kalabalıklara vazeden nâzik peygamber­lerin zamanı geçmiştir. Bu kez, Arhatlar, şimşek, gök- gürültüsü ve yıldız sağnakları ile konuşacaklardır! Shambhala Çağı gelmiştir artık! ( 56),

e — Mme. Blavatsky’den: Gizli Öğreti’de, Satan ve Savaşı «Âdem’in yaratılışından önce, Yeryüzü’nde, birbi­

rini izleyen iki ırk yaşamıştı: 7000 yıl hüküm süren 'Devler5 ve onların mevcudiyeti sırasında sadece 2000

69

Page 71: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

yıl hüküm süren 'Periler’. Devler, dev yapılı, güçlü ve kötüydüler. Periler ise, daha ufak yapıda, fakat daha bilge ve iyi kalpli varlıklardı....

«Gyan (ya da daha doğrusu Gnan: Hakikî ya da Okült Bilgelik ve Bilgi), yahut da diğer bir adıyla, Gian-ben-Gian (yani, Bilgelik, Bilgelik-oğlu), Periler’in kralıydı. Gyan’ın, kara maji’ye, Devler’in büyücülüğüne karşı koruyucu bir unsur olarak işe yarayan ünlü bir kalkanı vardı. Gian-ben-Gian 2000 yıl hüküm sürdükten sonra, 'İblis’, Tann’dan isin alarak, Devleri yendi ve dünyanın öbür ucuna sürdü. Astrolojik prensiplere bağlı olarak üretilen ve tılsımları, büyüleri ve sihirleri bozan majik kalkan dahi, Kader’in (ya da Karrha’hin) bir âmili olan îblis’e karşı etkili olamamıştı.»

Bu bölümdeki maddelerde birbirini doğrulayan ve çeşitli kökenlere bağlı bir bilgi verilmiştir. En son, üstteki ifadeler de aynı türdendirler. Aynı konuyu işle­yen bilgiler, İslâm öğretilerinde de mevcuttur. Şöyle anlatılmaktadır: Tanrı, renksiz, dumansız ve hararet- siz ateşten Cân’ı yarattı ve ona Maric adım verdi. Cin taifesinin atası olan Maric’den sonra, onun, karısı olarak da Marice yaratıldı. Cinler bunlardan türemiş­tir ve yeryüzünü doldurmuşlardır. Onların asıl sureti insana benzer. Bedenleri suptil olduğu için, diledikleri surete girerler. îblis, bunlardandır. Daha sonra bir kıs­mı dünya semasına (Astral plâna) alınmışlardır. Yer­yüzünde kalanlar olmadık kötülüğe girince, Tanrı, dün­ya semasında bulunan îblis ve çocuklarını bu yeryü- zündeki cinleri yola getirmek için yeryüzüne göndermiş ve İblis ve taifesi, yeryüzü cinlerini yenmiş, kötülükle­rini ortadan kaldırmıştır. Tanrı ödül olarak İblis’i 7'nci kat semaya almıştır. Daha sonra yaratılan Adem’e, secde etmeyince, İblis, Cennet’ten kovulmuş ve bilinen. İblis olmuştur.

70

Page 72: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

6. BÖLÜM

YERALTI KÖTÜLÜK KADROLARI

«Altm sarısı renkteki ırk (Dördüncü ya da Atlantisli Irk) da, dejenerasyon sırası gelip, 'günahla karardığında’, onların (bir ön­ceki Irk’ın, yani Lemurya’nın) seçilmişleri, Kutsal Ada’ya (Gobi Çölü’ndeki, 'masallara geçmiş olan’ Shamballah’ya) sığınmışlardı. Bu sırada, onların bazı lanetlenmiş ırkları, ana nesil’den ayrıla­rak, artık cengellerde ve yeraltında (’mağara adamları’ olarak) yaşıyorlardı.»

Dzyan Kıtaları’nm Orijinal Yorumu’ndan

a — Shaver Gizenıi’nde, Bero’Iar ve Tero’lar«... Shaver Gizemi, 'zararlı robotlar' [detrimental

robots] sözünden gelen ’derolar’ adıyla bilinen ve dün­yanın her yanını kaplayan muazzam bir yeraltı kent şebekesini iskân etmiş olan, dejenere bünyeli bir beşer- altı yaratıklar ırkı ile ilgilidir. Orijinal yurtları Lemur- yâ olan derolar, bir zamanlar Lemurya’nın hâkim ırkı­nın köleleriydiler. Fakat, hâkim, ırk yüzyıllar önce yer­yüzünü terkettikten sonra, bu ırkın inşa etmiş olduğu devasa kentler ile harikulade makineler de cahil ve kö­tü niyetli derolar’ın eline geçmiştir. O zamandan beri­dir, derolar’ın başlıca uğraşısı, yukarılarında, yeryüzü kabuğunun üstünde yaşayan beşerî ırka zulmetmek ol­muştur.. Defolar, dünyadaki kötülüğün büyük bir kıs­mından sorumludurlar. Deniz kazalarından, burkulan ayak bileklerine kadar [birçok] felâketi onların tesirine atfetmek mümkündür. Sık sık dünyanın yüzeyinde or­taya çikmışlar ve bir kalabalığın içinde farkedilemeye- cek kadar beşerî bir görünüme bürünmüşlerdir. Ancak, taciz edici faaliyetlerini, daha ziyade, telepati, ışınlar ve diğer türden uzaktan-kontrollü araçlar kullanmak suretiyle, yeraltındaki yurtlarından yürütmüşlerdir. Derolar’ın yeraltı kentleri, yüzeydeki dünya ile. çeşitli mağaralar vasıtasıyla irtibat kurmuşlardır. Beşerî var-

Page 73: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

lıklann bu mağaralara girmeleri son derece sakıncalı­dır.»

Richard S. Shaver, ilk kez 1944 yılında ’derolar’ hakkında bir öykü yazıp da bunun gerçek olduğunu açıkladığı zaman, büyük bir ilgiyle karşılanmış ve bu yazı dizisini tam dört yıl boyunca sürdürmüştü. Yu­karıdaki açıklama da, zamanın popüler dergilerinin birinde bu konuyla ilgili olarak 1945 yılında yayımlan­mış olan bir yazıdan alınmıştır.

Shaver’a göre, yaklaşık 12000 yü önce, Güneş, pla­netimiz de dahil olmak üzere tüm Güneş Sistemi’ni öl­dürücü bir radyasyona maruz bırakmaya başlayınca, o devrenin ileri seviyeden ırkları olan Atlanlar ile Ti­tanlar, yeryüzünün içinde mevcut olan büyük boşluk­ları süper teknolojileri ile yerleşilebilir hâle getirmiş­ler ve bu yeraltı kentlerine çekilmişlerdir. Daha sonra uzay gemileri inşa eden bu ırklar, yeryüzünden ayrıla­rak başka bir planete göç etmişlerdir, işte, yeryüzün­de bıraktıkları, radyoaktif hastalıklara yakalanmış olanlar ile daha başka talihsiz gruplardan oluşan ’terkedilmişler', güneş ışınlarından mahrum olan bu mağaralarda, dejenere, aptal cüceler hâline gelmişler­dir. Shaver, iyilikten tamamiyle yoksun olan ve kötü­lükten başka bir şey bilmeyen bu satanik yaratıklara, ’derolar’ adını vermektedir. Ayrıca, sayılan daha az olan ve yararlı besinler, kimyasal maddeler ve ışın ma­kineleri sayesinde zihnî ve fizikî dejenerasyondan koru- nabilmiş olan bir de ’Terolar’ grubu vardır.- Ancak, bunlar, çabuk ihtiyarlamakta ve yeraltı dünyasına hâ­kim. olan derolara yakalanmamak için, dağınık yaşa­mak ve saklanmak zorunda kalmaktadırlar. Terolar, deroiarm aksine, kendilerini iyiliğe adamış olan ve iyi niyetli, liderlerce yönetilen ileri seviyeden düşünürler­dir.

Dr. John J. Robinson’un, «Gizemli Yerler» (Mys- terious Places) adlı kitabında yaptığı açıklamalara

Page 74: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

göre, Malta, Güney Amerika ve Kanada’da derolar'm mağara girişleri yer almaktadır. Kanada’da hiçbir beşerin girmeye cesaret edemediği esrarengiz bir vadi mevcuttur. Dr. Robinson bu mağaralarda yaşayan, 'beşer biçimindeki garip yaratıklardan oluşan ırklar’m, mağaraları keşfe kalkışanlara saldırdıklarını anlatmak­tadır (57).

’İçi Boş Dünya’ konusunu bu yüzyıl’m başlarında araştırmış ve «Dünya’nın İç Kısmına Seyahat» (A Joumey to the Earth’s Interior) adında bir de kitap yazmış olan Marshall B. Gardner, yakm zamanlarda Spatyom’dan verdiği bir tebliğde, derolar’m artık te- mizlenmekte olduklarından bahsetmektedir:

« .. İçsel dünya alemlerinde, büyük mağara kentle­rinde, büyük bir ’ev temizliği’ yapılagelmekte ve nega­tif, yıkıcı antiteler, ileri seviyedeki başka dünyalardan gelen dostlarımız ve kardeşlerimiz tarafından ortadan kaldvnlmaktadırlar. İçsel dünya’nın hem astral hem de fizik seviyeleri, yeryüzündeki yaklaşan Altın Çağ’a hazırlık olmak üzere temizlenmektedir.»

ts — Wise Ovvl’dan: Atlantis’in Karanlık HakimleriAtlantis, gerçekten vardı ve son derece ileri seviye­

de olan,, gelişen bir uygarlık merkeziydi. Atlantis uy­garlığının kayıtları, dünyanın her yanındaki okült der­neklerin kütüphanelerinde hâlâ daha mevcuttur. Dün­yada bugün mevcut olan herhangi bir seviyeyi kat kat aşan büyük bir bilgi seviyesine erişmişlerdi.

Bu arada şunu da belirtmek isteriz ki, dünya ta­rihinin hiçbir döneminde, hem böylesine aşırı derecede barbar ve hem de, aynı zamanda, böylesine yüksek de­recede aydınlanmış olan bir beşeri ırka ve topluluğa rastlanmamıştır. Dünya, daima, hayvani olandan, At- lantisliler ya da Lemuryalılar gibi son derece ileri seviyedeki beşeriyet biçimlerine kadar uzanan bir ka­rışım olagelmiştir. Şurası muhakkak ki, bu beşerler, temas ettikleri kişiler tarafından, başka bir boyuttan

Page 75: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

gelen Tanrılar olarak mütalâa edilmişlerdi. Atiantis, daima, çoğu tamamiyle sezgi ya da saf düşünce kana­lıyla çalışan rahip sınıfmca yönetilmişti. Rahiplerin aydınlanmış ve âdil yönetimi altında Atiantis kıtası re­faha ermiş ve ahlâkî fazilet ile spiritüel görkem bakı­mından gelişmişti.

Zaman geçtikçe, rahipler, dinî doktrinlerin biçim­sel yönlerine giderek daha fazla dikkat etmeye başla­dılar ve rahiplik müessesesi, stereotip hâle geldi ve daha sonradan da dejenere oldu. Daima evlerde ve ba­rışçı yollarda kullanılmış olan atom ve Güneş gücü, savaş araçları yapımına yöneltildi ve Atiantis, değişik savaşçı mezheplere bölünmeye başladı. Rahiplerin gü­cü giderek azaldı ve aşağı seviyeden bir pozisyona ta­yin edildiler.

iktidar, lâik kişiler ile Atlantis’in Karanlık Hâ­kimleri denilen bir savaşçı krallar ırkı tarafından gasp- edildi. Bunlar, son derece kudretli, kara yüzlü (5S), uzun siyah saçlı ve çok tuhaf gözleri olan kişilerdi. Ço­ğunun gözlerinde, günümüzde Avrupa’nın Çingeneleri ile Kalahari’nin Buşmanları arasında görülen türden bir ışık vardi. Bunlar [Çingeneler ile Buşmaîılar], Atlantis’in bugün dünyada mevcut olan tek hakiki torunlarıdırlar. Karanlık Hâkimler, bazıları 2,50 metreye varan, çok uzun boylu, ince yapılı ve son derece mütenasip be­denli kimselerdi. Hepsi de astronomi ve astroloji konu­sunda uzman olup, uzay araçları, uçan makineler (59) ve kayaları kesmeye ve delmeye yarayan makineler hakkında bilgi sahibi olan, harikulâde teknolojistlerdi. Tüm âletleri, güneş enerjisi ve bir dereceye kadar da atom gücü ile çalıştırılırdı.

Büyük bir uygarlığın ancak bir noktaya kadar yükselebileceği ve sonra, aşağıya doğru bir inişe ge­çeceği yazılıdır. Karanlık Hâkimler Atlantis’i ele geçi­rip de birbirlerini yok etmek üzere silahlar geliştir­meye- başladıklarında, Atiantis çoktan inişe geçmişti

Page 76: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

bile. Savaş çıktı ve bütün dünya sallandı. Dünyânın 16 derece yatık olduğu tespit edilmiştir ve buna bu çe­kişmenin yol açtığı sanılmaktadır. Dünyama büyük kısımları seller altmda kaldı ve sulara gömüldü ve yerkürenin daha başka kısımları bu kaos’un içinden,

- yeni kara parçaları oluşturmak üzere ortaya çıktılar. Tanrılar, artık, dünyadaki ilkel beşerlere gelmediler ve sadece, onların, efsanelerinde yaşadılar.

Atlantisliler’in hepsi de kaybolmayıp, birçoğu ye­ni karalara kaçarak, barbarlar arasında yaşamaya ve yapılar, taştan anıtlar inşa etmeye başladılar. Bunlar, günümüzde çözülemeyen büyük gizemler oluşturmak­tadırlar. Bazıları Güney Amerika'ya kaçtılar ve birçok yapılar inşa ettiler ve büyük ölçüde de madencilik yap­tılar. Burada, Thursday ya da Easter [Paskalya] ada­larından bahsetmiyoruz, çünkü oralardaki kalıntılar ile yazıtlar, Atlantisliler’den ziyade, Lemurya uygarlı­ğına aittir.

c — Kadim Öğretilerde, Işığın ve Karanlığın OğullarıTradisyonlara göre, Lemuryalılar ile ilk Allan;isli­

ler iki kesin sınıfa ayrılmışlardı: Karanlığın ya da«Gece’nin Oğulları» ile Işığın ya da «Güneş’in Oğulları». Kadim kitaplar, bu ikisi arasındaki dehşetli savaşlar­dan bahsederler. Gece’nin Oğulları, Karanlık ülkelerini terkederek, Işığın Rabbi’ni «Güneş’in Oğullan»ndan gaspetmeye çalışmışlardı.

«Tann’nın Oğulları» ya da Kutsal Ada’nm (60) Yü­ce İnisiyeleri, Tufan’dan yararlanarak, yeryüzünü At- lantisliler arasındaki tüm Büyücüler’den kurtardılar (58).

Atlantis, ilk zamanlarında, gerçekte, Lemurya’nm bir parçasıydı. Fakat, beşeriyetin gizli tarihinde ayrı olarak mütalâa edilmelidir. Atlantis’in dev yapılı, al­tın sarısı tenli, dördüncü beşerî ırk temsilcileri, ezote- rik tradisyona göre, 'günahla kararmışlardı’. Fakat

75

Page 77: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

hepsi değil: Bazıları, Spiritüel Bilirliğe duydukları eğilim sonucunda edindikleri poz itil Kurma sayesinde, 'üçüncü göz’n faal halde tutabilip vv. böylece de, evrim- leşmekte olan beşinci ırk’m bebeklik çağında Atlantis’i yok eden Tufan'ı önceden görüp, kurtulmayı başardılar.

Eflatun, Critias’ta, Atiantis uygarlığının yok edil­me sebebini şöyle anlatır:

«Atlantisliler'in içindeki İlâhi Vasfa ait unsurlar, sık sık beşerî vasıf ile büyük ölçüde karışması sonucun­da zayıf ve silik bir hale ve beşeri mizaç da, dominant hale geliyordu.... Tanrılar'm Tanrısı Zeus, onlan ceza­landırmak istedi.»

Karold T. Wilkins, «Eski Güney Amerika’nın Gizli Kentleri» (Secret Cities of Old South America) adlı kitabında, El Daoud adındaki ilginç bir kitaptan şu paragrafı aktarıyordu:

«... Atlan'da, ’Satanaku’ram gizli mağaraları, deh­şetli kötülüğü ile yarattığı, iğrençliklerle doluydu. At­lantik m ovalarına tamamiyle kara maji bulaşmış ve istilâ etmişti ve kutsal yükseklikler, artık, Atalar ya dia Dhv.man-Adamic’ler için gerekli değildi... Bu, sarı, kır­mızı ve siyah isyancıların mafişiydi.»

Lemurya-Atlantisliler’i, Ruh-Krallar'dan, yani be­denlere bürünmüş gerçek, canlı Devalar’dan (ya da Yarı-Tanrılar yahut Melekler’den) oluşan bir sülâle idare ediyor ve onları, sırayla, sanat ve bilim konu­larında eğitiyordu. Yalnız, bu Dhyaniler, maddî [Gök­sel olmayan] Ruhlar olduklarmdan, her zaman için hayra hizmet etmiyorlardı. Atlantisliler’in Kral The- vetataları, bu şer güçlerindendi ve bu Kral - İblis’in kötü tesiri altındadır ki, Atiantis ırkı, kötü majisyen- lerden oluşan bir ulus hâline geldi.

Mme. Blavatsky, «Aşikâr Edilmiş /sis» (Isis Un- veiled) adlı kitabında, bu gidişatın sonunu şu satırlar la anlatmaktadır:76

Page 78: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

«Bunun sonucunda, savaş çıktı. Anlatılması çok usun sürecek olan bu savaş öyküsünün özüne, Kabil ırkı (54), devler (52) ve Hz. Nuh ile doğruluktan yana olan ailesi’ne ait çarpıtılmış alegorilerde rastlamakta­yız. Bu çatışma, Atlantis’in batması ile sona ermişti. Bu olayın ise Babil ve Tevrat kökenli Tufan öykülerin­de bir dereceye kadar yansıtıldığını görüyoruz. Devler ve majisyenler '... ve tüm canlılar... ve her beşer öl­dü.’...»

Mme. Blavatsky, bu Tufan’dan kurtulanların, bir­kaç kabile ile birlikte, şimdi Gobi Çölü’ndeki bir 'vaha’ şekünde mevcut olan ’Kutsal Ada’da (60) o zaman ikâmet eden «Tanrı’nın Oğulları» olduğunu belirtmek­tedir.

«...öykünün geri kalan kısmına göre, Ada’nvn înisi- yatörleri’nin torunları ile Atlantisli Hz. Nuh’un nesli arasındaki evlenmelerden, doğrular ile kötülerden, olu­şan karışık bir ırk doğdu. Bir yanda, dünya’da Hz. Idrisler, Hz. Musalar, çeşitli Buddhalar, birçok 'Kurta- rıcı’tar ve Büyük İnisiyatörler yer alırken, öte yandan, dünyanın, yerinde olan bir spiritüel aydınlamşm kısıt­layıcı gücünden yoksun oldukları için... yeteneklerini kötü amaçlara saptırmış olan ’doğal majisyenleri’ yer ahyordu....»

Lemurya-Atlantisliler’in belirli bir dini yoktu. Be­şerin zihnî gözü anlayışa açılır açılmaz, Üçüncü Irk, kendisini, her daim mevcut ve bilinmez ve görünmez olan Her Şey ile, yani Tek Evrensel Mâbut ile bir his­setmişti. İlâhî güçleri hâiz olan ve içerisinde içsel Tan- rısı’m hisseden her Lemurya-Atlantisli, tabiatı bakımın­dan bir Beşer-Tanrı ve buna karşılık da fizikî Benliği bakımından bir hayvan olduğunu hissediyordu. Bilgelik > Ağaeı’mn meyvesini tattıkları ilk günden beridir bu iki unsur arasındaki mücadele başlamıştı; spiritüel olan ile psişik olan, psişik olan ile fizikî olan arasm-

77

Page 79: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

daki hayat mücadelesi (61) başlamıştı. Bedene, hakim olmak suretiyle, aşağı seviyeden prensipleri fetheden­ler, «Işığın Oğulları»na katıldılar. Aşağı seviyeden ta­biatlarının kurbanı olanlar ise, Madde’nin tutsağı hâ­line geldiler; «Işığın ve Bilgeliğin Oğulları» iken., «Ka­ranlığın Oğulları» oldular. Ölümlü hayat ile, Ölümsüz Hayat arasındaki savaşta yenik düşmüşlerdi ve bu şe­kilde yenilen herkes, gelecekteki Atlantisli Büyücü ne­sillerin, tohumunu oluşturdu.

Böylece, Lemurya Kıtası’nda doğan ilk Atiantis ırkları, ilk kabilelerinden itibaren, 'doğrular ile kötü­ler’ olarak ikiye ayrıldılar: Bir yanda, görülmeyen Tek Ruh a, ya da Tabiat’a ibadet eden ve O’nun ışınını ken­di içlerinde hisseden beşerler, öte yanda ise, Pantheist- ler (62) ve anlaşma yaptıkları Yeryüzü Ruhları’na, ka­ranlık kozmik, antropomorfik Güçler’e bağnazca, ta­panlar.

«Dzyan Kıtalarının Orijinal Yorumu»nda, Atlan­tis’in sonu hakkında şu ilginç açıklama da yer al­maktadır:

«İlâhi Öğretmenleri o Kutsal Ada’yı (—-'ki bura­dan en son Kurtarıcı gelecektir’— ) iskân etmek üzere gitmiş olan o bir avuç Seçilmiş şimdi tek başlarına, be­şeriyeti, bir yarısıyla öbür yarısını imha edecek duru­ma [beşeriyetin şimdi yaptığı gibi — Mme. Blavatsky] gelmekten alıkoyuyordu. Beşeriyet ikiye bölündü. Be­şeriyetin üçte ikisi, yeryüzünün, kolaylıkla içine nüfuz edilebilen bedenleri ele geçirmiş olan, aşağı seviyeden, maddî Ruhları’nın Sülâleleri’nce yönetiliyordu; üçte bi­ri sadâkatini korudu ve İlâhî Enkarnasyonlar olan Be­şinci Irk’la birleşti. Kutuplar [dördüncü kez] yer de­ğiştirdiğinde, bu, korunmakta olanlar ile Dördüncü Irk’tan ayrılmış olanları etkilemedi. Lemuryalüar gi­bi — sadece günahkâr Atlantisliler [Kara Majisyenler] yok oldular ve 'artık görülmediler’...» (63).78

Page 80: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

7. BÖLÜM

KOZMİK KARANLIK GÜÇLER

«Barışı ve âlıengi arzulayan her dünya beşeri, yeryüzünü kap­layan korkunç, karanlık aura’yı arındırma görevine katılabilir. Beşerler bunun için, sistematik olarak ve senkronize bir hâlde, pozitif [ve yüksek seviyeden] zihnî neşriyatta bulunmalıdırlar. Planetimizi zehirleyen karanlık aura tüm beşeriyeti tehdit ettiği­ne göre, bizler, gezegensel yurdumuzu arındırmak ve dezenfekte etmek için bunu yapmakla yükümlüyüz.»

Andrew Tomas

a — Satürn Rabbi’nin, Dünya Halklarına MesajıBu, bu Güneş Sistemi’ndeki planetlerden gelen

6’ncı mesajdır ve Satürn Planeti’nden, o planetin, adı 'Satürn- olan Yöneticisi’nden gelmektedir....

Yeryüzü’nün yakınındaki planetlerin arasında, öte­ki planetlerin sâkinleri nasıl barış ve sevgi içerisinde yaşıyorlarsa, beşeriyetin de barış ve sevgi içerisinde yaşamayı öğrenebilmesine yönelik büyük bir arzu du­yulmaktadır — ve bu [arzu], ayrıca, Yeryüzü’nün yu­karısındaki Plânlar'm «Yüce Beyaz Kardeşliği» tara­fından da duyulmaktadır....

[Satürn’deki] halkımız bir sevgi ve diğerkâmlık atmosferi içerisinde yaşarlar. Bu, evlerde başlar ve oradan, da planetin tüm bölgelerine yayılır. Dünyanız’m da böyle bir atmosferi olsaydı, ne kadar mutlu olur­duk.

Sözkonusu olan sizin doğruyu yanlıştan ayırt ede­memeniz değil de, açgözlülüğün sizi obsede etmiş ol­masıdır. Açgözlülük — ne kadar iğrenç bir şeydir aç­gözlülük! Dünya Planeti’nin her yanında, tüm uluslar­da görülür. Ulus ulusa karşı, ırk ırka karşı savaşır ve nedenini arayacak olursanız, bu, daima, açgözlülüktür.

79

Page 81: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Güçlü olan, zayıf olanı soyar ve planetin her yanında korku ve mücadele mevcuttur. Bu, güçlünün zayıfı öl­dürdüğü ve yediği ormandaki hayvanların [durumuna] benzer.

Yukarıdan, Dünya planetini dolaştığımızda, bunu her yerde görüyoruz ve kalplerimiz bu manzara karşı­sında sızlıyor. Hemen hemen her yerde mabetler. ve din adamları var ama, vaızlar haftanın bir günü dinle- nilmekte ve haftanın geriye kalan kısmında unutul­maktadır. Beşerlerin böyle yaşaması, cehaletten ötürü değildir. Eğer öyle olsaydı, öğretilmek suretiyle değiş- tirüebilirdi. Hayır, [öyle olmayıp,] Dünya’nın üzerin­de aynen bir bulut gibi bir karanlık var. Bu karanlığın içinde, kötü amaçlı varlıklar var. Sanki, halkı yok et­meye çalışan bir tek değil de, birçok Satan varmış gibi. Bunlar, açgözlülüğün karanlık ruhlarıdır. Bunlara bir­çok ad takılmıştır ama, hangi adı alırlarsa alsınlar, iblistirler. Halkın kanım emen vampir yarasalara ben­zerler. Bazıları, fizik bedeni terketmiş olmalarına rağ­men, gene de fizik bedendekiler kadar (—belki daha da fazla— ) tehlikelidirler.

Sözü edilemeyecek kadar dehşetli göründüğünden, bu konuda konuşmakta tereddüt ettik. Ancak, sizin gerçekten büyük Öğretmenleriniz’deıı bazıları konuş­maktadırlar ve bu durum öğrenilmektedir. Bazıları onlara 'gözetmenler’ ve bazıları da ’sarraflar' cle:r ama, bunlar aynıdır (64). Dediğim gibi, onlar, halkın kanını emen vampir yarasalardır.

Bazı yönetici kadrolarınız, bu [karanlık] gruplara dahil değildirler. Bunun için Tanrı’ya şükrediniz. Biz Satümlüler, Yeryüzü'ne yaklaştıkça gördüğümüz şey­den bahsetmek zorunda olduğumuzu hissettik. Bunu yapmak ıstırap veriyor, çünkü bu, birçoklarının, ma­sum kalpleri ve zihinleri üzerinde büyük bir şok etkisi yaratacaktır.80

Page 82: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Bu [durum], bir kaç belirli grup tarafından bilin­mekte ve [bununla ilgili] haber, yazma ve konuşma yoluyla yayılmaktadır. Bu karanlık kişilerin ne olduk­larını soracaksınız. Bunun cevabı, Incil’in ’Apocrypha’ [bölümünde] bulunacaktır. Apocrypha, Incil’in, sahte ve taklit olduğu mütalâa edilerek, geriye kalan kıs­mından ayrılmış olan bir parçasıdır.

Apocrypha, Cennet’ten kovulmuş olan ve liderleri Lusifer’in başkanlığında, Tanrı’nm Emirleri’ni ihlâl etmesi için beşeriyeti ayartan ve etkileyen Sakıt Me- lekler’den bahseder. Bunlar, özellikle, açgözlülüğü ve dostane olmayan her türlü eylemi teşvik ederler; fa­kat açgözlülük başı çeker. Açgözlülükle birlikte gurur ve kibir de vardır. Bunların çoğu, para yapan kuruluş­ların yüksek pozisyonlarında yer alırlar. Bu kuruluş­lar, bu düzenbazların saflarından gelen hisse sahipleri için aşırı kârlar yapmak üzere hileyle işletilirler. Bun­lar, Yeryüzü’ne yüzyıllar önce gelmişler ve orada ka­larak, aşağılık zanâatlarıııı icra etmişlerdir.

Bunlar, faaliyetlerini gizlice yürütürler. Yüzeyde, (—büyük bir refah içerisinde olan— ) olağan iş adam­ları gibi görünürler. Biz Satürnlüler, onları görebilir ve zihinlerini okuyabiliriz. Beşeriyetin geriye kalan kıs­mından farklı bir soydan geldiklerini söyleyebilirsiniz, fakat cüsseli, gösterişli, başarılı iş adamlarından başka bir şey değillermiş gibi görünürler.

Gizli toplantılarında gerçek renklerini gösterirler. Yeryüzü'nün yakınındaki planetlerden gelen bizler, on­ları, gemilerimizden ve ayrıca, Yeryüzü’nün yakınında, bedenlerimizin içinde seyahat ederken görebiliriz. At­mosfer son derece kötü olduğu için uzun süre kalma­yız. Bu atmosfer Dünya planetinin her yanım çevrele­mesine rağmen, en kötü [kesimi] Dünya halkının gö­rüş gücünün ötesinde yer alır. Büyük kentlerinizin en kötü hava kirliliği bunun yanında hiç kalır.

81

Page 83: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Bu yaratıklar ve eylemleri, artık, bazı Dünyalı ki­şiler tarafından keşfedilmiş olup, bu şahıslar, keşfettik­lerinden [Dünya halkını] haberdâr etmek için ellerin­den geleni yapmaktadırlar. Bu [Dünyalı kişiler], ken­dilerine, 'Jared’in Oğullan’ demektedirler, çünkü ’Ja red’, kadim zamanlarda bu ifritleri gözler önüne seren ve onlara karşı savaşan Varlığın ismiydi (64).

Öteki planetlerden gelen bizler, ortaya çıkmaya ve [Sizleri] bundan haberdar etmeye karar verdik. Eğer nelerin olup bittiğini açıkça görebildiğimiz hâlde sus­muş olsaydık, Yeryüzü’ndeki kardeşlerimizin candan dostu sayılmazdık. ’Jared’in Oğullan’nın anlattıklarına birçok kişi inanamadı, [anlatılanlar, bu kimselere] çok fantastik ve ihtimal dışıymış gibi geldi. Sizi temin ede­rim ki, [bu anlatılanlar,] gerçek olmayacak kadar deh­şetli olmasına rağmen, gerçektir. Tüm Yeryüzü halkı, ayağa kalkmalı ve buna karşı savaşmalıdır. Bombalar ve silâhlarla değil de, sözlerle [savaşmalıdır].

İncil'deki Vahiy bölümünü etüd ettiğiniz takdirde, orada bu yaratıklardan bahsedildiğini göreceksiniz (65). Diğer bütün planetlerden gelen bizler, Yeryüzü halkı­nı, bu dehşete son vermek için bir şeyler yapmaya sevk- ediyoruz;. Size bu [durumdan] bahseden yalmz Satürn planeti değildir. Satürn, tüm planetlerin sözcüsüdür.

Size açıklamam gereken bir şey var. Yeryüzü’nü çevreleyen bu karanlık, doğrudan Gözetmenler’den ya da Sarraflar’dan gelmemektedir. Hayır, bu [karanlık], onların cezbettikleri ’karanlık güçler’den gelmektedir.

Bu karanlık güçler, bir zamanlar Işığın Prensi olan, fakat Muktedir Tanrı’mn Kudreti’ni gasbetmeye çalış­tığı için Cennet'ten kovulan Lusifer’in izleyicileridirler. Kendisini izleyenlerle birlikte Yeryüzü’ne gelmiş olup, o zamandan beridir, beşeriyeti mümkün olan her şekil­de [iğvaya] teşvik etmektedir. Bazı beşerler, açgözlü

82

Page 84: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ve nefsanî olmak için fazla bir teşvike ihtiyaç duyma­mışlar; başkaları buna karşı savaşmışlar; daha başka­ları ise, Tanrıları’nı bütün kalpleriyle ve hemcinslerini de kendileriymiş gibi sevdiklerinden, bu teşviki hiçbir zaman hissetmemişlerdir.

Bu karanlık güçler, nerede hoşnutlukla karşılana­caklarını bilirler. Bazıları beşerî beden içerisinde olup, toplumun dış olaylarına ve iş hayatına sızarlar, daha başkaları ise beşerî gözlerle görülemezle!-. Bunlar, ba- zan, bir erkeğin ya da bayanın iç hayatını obsede ede­rek, kendilerine bağlarlar.

Incil’in Yeni Ahit kısmında, Hz. İsa’nın, geri ele- mentalleri, bunların pençesine düşen kimselerin içinden nasıl çıkarıp kovduğu anlatılır (66). Bu geri elemental- ler ya da onlara benzeyen ötekiler, şimdi, bu sözde uy­gar çağda [Demir Çağı'nda] faal hâldedirler. Eski za­manlarda olduğu gibi, şimdi de, Baba, Oğul ve Ruhül- kudüs’e dua etmek suretiyle bunları kovmak müm­kündür.

Hz. İsa, sürekli olarak uyanık durmanın gereklili­ğinden bahsetmişti, çünkü geri elemental, dışarıya atıl­dığında ve ev [beden] temizlenip bezendiğinde, ken­disinden çok daha kötü olan sekiz elemental daha bu­lacak ve [aynı kişiye] tekrar gireceklerdir. Dolayısıyla, o kişinin son hâli, ilk hâlinden daha kötü olacaktır (67).

Bütün bunlar, harfi harfine doğrudur. Bu, sembo­lik bir öyküden ibaret olmayıp, gerçeğin ta kendisidir. Ey, Dünya halkı, uyanın ve çevrenize bir bakın ve çev­renize baktığınızda, ayrıca, iç [dünyanıza] da bakmayı ihmâl etmeyin; çünkü, farkında olmaksızın, bu geri elementaller’den birini de siz barındırıyor olabilirsiniz. Bu [kötülük güçleri], nefsaniyet, açgözlülük ve gaddar­lık şeklinde tezahür ederler. Başkaları için hiçbir sevgi beslemezler, tüm düşünceleri kendilerinin üzerinde odaklanmıştır. Bunlar, Yeryüzü’nde bulunan ve mah­vedebileceği kimseler arayan Lusifer’in iblisleridir.

Page 85: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Emniyet içerisinde olduğunuzdan pek emin olma­yınız. Korunmanız için, Tanrı’dan ve «Yüce Beyaz Kar- deşlik»ten talepte bulunun. 'Yüce Beyaz Kardeşliğin Üyeleri, Tanrı’nın hizmetkârları ve beşeriyetin öğret­menleri ve Rehberleri’dirler.’

Bir başka planetten olan bizlerin, Yeryüzü’ndeki sizlerin bihaber olduğunuz bu kadar şeyi nasıl bilebil­diğimiz hususunda hayrete düşebilirsiniz. Bilirsiniz ki, çoğu kez, bir eve gelen yabancı bir ziyaretçi, o aileyi, kendilerinin anladığından daha iyi anlayabilir. Kusur­suz bir anlayış için sanki belirli bir tarafsızlığa ihtiyaç vardır. Sürekli olarak aynı şeye bakmaktan ötürü göz­ler bulanabilir. Yeni bir manzara daha kolayca seçilir. Gerçek durum görüldüğü ve anlaşıldığı vakit, artık sa­vaşma vasıtaları tesis edilebilir. Her yerde, Yeryüzü’­nün, tüm uluslarında, tartıöma grupları oluşmalıdır.

Tüm uluslarda gruplar oluşacaktır. Ulusların halk­ları kıyam ettirilecek ve zihinleri durumu kavrayacak ve karanlığın şer güçleri’ni defetmek için enerjinin te­zahür etmesine yol açılacaktır. Bu, ışık neşretmekle gerçekleştirilebilir (68). Karanlığı yok etmede hiçbir zaman başarısızlığa uğramayan Tanrı Işığı'na yakarı­nız.

Dehşete düşen ve çaresiz kalan şaşırmış kişilere sevgi neşrediniz (69). Yeryüzü’nün aydınlanmış kişile­rine çok iş düşmektedir. «Yüce Beyaz Kardeşlik», eğit­mek ve yol göstermek suretiyle, beşeriyete daima yar­dım edegelmiştir....

Bu [mesajı] okuyan sizler, yardım edebilirsiniz. Günde bir ya da iki kereden fazla dua ediniz. Tüm be­şeriyete sevgi neşrediniz. Biliniz ki, Tanrı, yakarışınıza yanıt verecektir: «İsteyin, verilecektir,» denilmemişmidir?

84

Page 86: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Bu öğüt, gerektiğince dinlenmemiştir. Bu arada sırada gerçekleştirilen bir isteyiş olmamalı, zihin ve kalp her gün, her saat tüm hayrın kaynağı’na. yüksel­meli ve yardım çağrısı yukarıya ulaşmalıdır. Bunun uzun, ayrıntılı bir dua olması gerekmez; bir kaç keli­me yeterlidir: Duanın gücü, dilekte bulunuştaki 'iman' da ve ’seuç/fdedir.

Her erkek, bayan ve çocuk, bunu yapmalıdır. Yap­tıkları takdirde, Yeryüzü, Lusifer’in entrikalarından ve karanlık güçlerden korunacaktır. Şer güçleri, bir sevgi atmosferinin içinde iş görmezler. Onların dayanağı ve kuvveti, savaşlar ve ayaklanmalar, açgözlülük ve nefsa- ruyettir. Onları bundan yoksun kıl ve atmosferi sevgi ile. Tanrı’ya ve beşeriyete iman ile doldur ve kötü var­lıklar, beslenecek bir şey bulamayacaklarından, kaça­caklardır.

Bekleme! Zaman değerlidir ve bu çalışmaya ne ka­dar önce başlarsan, o kadar iyidir. Bu, Yeryüzü’nün her yanındaki bireyler tarafından yapılabilir. Gruplar oluşturmak gerekli değildir ama, beşer toplumcu bir varlık olduğundan ve birlikte çalışma da güven ver­diği, güven de [beklenen] sonuçları garantilediği için, gruplar etkili olurlar. 1

Hâlen, [Amerika’nın] Florida, New Mexico [eya­letleri ile başkenti] Washington’da (70) ve Yeni Zelan­da’da ve başka ülkelerde büyük beyaz gruplar mevcut­tur. Bunların hepsi de bol ışık göndermektedirler ama, evlerinde [oturan] tek tek bireylerin yardımına çok ihtiyaç vardır. Dünya planetinin tüm çevresini geniş bir ışık tabakası çevrelemelidir ki, hiçbir karanlık bu­nu karartamasm ve hiçbir kötü varlık bundan içeri sı­zanlasın. Onlar, ışık üzerlerine çevrildiğinde, dehşete düşerler ve kaçarlar.

Bu, Satürn planetinin uyarısıdır ve diğer bütün planetler, tüm kalpleriyle [bu uyarıya] katılırlar.

85

Page 87: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Satürn Planeti, artık, Dünya Planeti’ne tüm kardeş planetlerinden gelen sevgi ve kutsayışlarla birlikte, 'Allahaısmarladık’, der.

b — Neptün Rabbi’nin Dünya Halklarına MesajıBu [mesaj], Yeryüzü planetinin bir parçasını oluş­

turduğu Güneş Sistemi planetlerinden gelen 7’nci ya­zıdır. 'Neptün’ konuşuyor:

Bu yazı, Satürn’ün mesajının hemen arkasından gelmektedir, çünkü konferanstaki planetler, Satürn'ün, Yeryüzü’ndeki ve o’nun yakın çevresindeki çok ciddî durumdan beşeriyeti haberdar etmesi için karar almış­lardı. Sevgili Satürn, hoş olmayan bu görevi kabul etti ve gayet iyi bir şekilde yerine getirdi. Satürn, beşerî beden içinde dolaşan, ve,adlarına Gözetmenler ya da Sarraflar denilen belirli varlıkların çevirdikleri entrika­ları gözler önüne serdi. Satürn, ayrıca, Yeryüzü'nün ya­kınında dolanıp duran ve hattâ Yeryüzü'ne inen ka­ranlık güçler’den ve ‘nefsaniyetten, açgözlülükten ve tüm hayatın Kaynağı olan. Tanrı’ya sevgiyle yönelme­mekten ötürü onlara açık olan bireylerin şuuruna gi­ren belirli [karanlık] güçlerden de bahsetti.

Satürn görevini yerine getirdi ve Neptün planeti­nin bu karanlık güçlerin saldırısına uğramış ve sonun­da onların üstesinden gelmiş ve onları uzaklaştırmış olmasından ötürü, benden de Satürn'ün hemen arka­sından konuşmam istendi. Bu karanlık güçler, neşret­tiğimiz. Işığın karşısında kaçtılar ve bir daha geriye dönmeye cesaret edemediler. Karanlık, Tanrının Işı- ğı’nda kaybolur.

Size Neptün halkı’nm geçirdiği tecrübeyi anlatma­lıyım ki, Yeryüzü halkı da hiç vakit geçirmeden bizim örneğimizi izleyebilsin. Çünkü, bu karanlık güçler ne kadar uzun bir süre boyunca kaale alınmazlarsa, o ka­dar güçlenirler ve kendilerine benzeyen başkalarım da saflarına çekerler (71).86

Page 88: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Uzun yıllar önce, güzelim Neptün planeti bu iğrenç güçlerin kurbanı olmuştu. Aynen sizde olduğu gibi, biz­de de, bu karanlık güçlerden önce, sanki bize benzeyen fizik varlıklarmış gibi görünen o varlıklar gelmişti. Bunlar, görünüşte, diğer birçok iş adamına, benzeyen, başarılı iş adamları gibiydiler. Satürn’ün dediği gibi, bir planetin kanını emen vampir yarasaları andırıyor­lardı.

Yeryüzü'ne yaklaşıp da, para sisteminin bu yöneti­cilerini ve onların arkasındaki, Yeryüzü’ne çok yakla­şan kara bulutlan görünce, tecrübemize dayanarak, bunun ne olduğunu anladık ve Yeryüzü’nü bu tecrübe­mizden haberdâr etmeyi plânladık. Biz, çok ciddî bir durumla karşı karşıyaydık ama, Tanrı’ya şükürler ol­sun, Gözetmenler’den ve onları izleyen karanlık güç­lerden tamamiyle kurtulduk.

Siz Dünyalılar, planetinizin üzerinde ve çevresinde nelerin olup bittiğini idrak ettiğinizde, aynen bizim gibi yapabilirsiniz. Dolayısiyle, bu yazı, tamamiyle, tecrübe­mizin anlatılmasına hasredilecektir. Size, güzelim pla­netimizin üzerindeki şimdiki hayatımızdan bahsetmek isterdik ama, buna girişemem, çünkü [şu andaki] en önemli şey, size, bu vampirlerden ve izleyicileri olan karanlık güçlerden kurtulmanızda yardımcı olacak en­formasyonu vermektir.

Size, ilk önce, bu durumun mevcut olduğunu anlat­mak gerekiyordu ve bunu, Satürn yaptı. Bundan son­ra ben size, biz Neptünlüler'in, kardeşlerimiz gibi gö­rünen ifritlerden kurtulduktan sonra atmosferimizi karanlıktan nasıl temizlediğimizi anlatacağım.

Onlara baktığınızda, başarılı iş adamlarımızın her­hangi birinden farklı görünmüyorlardı ama, açgözlü­lüğün tahakkümüne girmişlerdi ve servet edinme me- todlarmda vicdansızdılar. Kalpleri sevgiden tamamiyle

87

Page 89: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

yoksundu. İhtiyaç içerisinde olanlar için hiçbir şefkat duygusu taşımıyorlardı, tüm düşünceleri kendilerine ve servet biriktirmeye yönelikti. Yeryüzü’ne baktığımız­da, bunlara benzeyen kişilerin son derece faâl olduk­larını görüyoruz. Bunların çoğu- özel hayatta yer alır­lar ve hepsi resmî statü sahibi değildirler.

Bu durumun aynısı bizde de mevcuttu ve onların gerçek yüzlerini görene kadar uzun bir zaman geç­mişti. Onlardan haberdâr olduktan sonra, kendilerin­den kurtulmak için bir plân yapmamız gerekmişti. Siz Dünyalılar, aynı durumdasınız. Halkınızdan bazısı, ar­tık, refah içinde olan bu kişileri keşfetmiş olup, onla­rın ne olduklarını bilmektedir. Fakat, halkın büyük ço­ğunluğu onlardan haberdâr değildir ve bu sözleri işit­tikleri takdirde, büyük bir yanlışlığın sözkonusu oldu­ğuna inanacaklardır.

Biz Neptünlüler, onları net bir şekilde görüyor ve size anlatılanların hakikat olduğu hakkında sizi temin ediyoruz. Onları keşfedip de, gerçek yüzlerini gördüğü­müzde, onlardan kurtulma şeklini tartışmak üzere tüm yönetici gruplarımızı toplanmaya çağırdık. Onların ta­mamiyle kötü olduklarını ve şerrin karşıtı olan hayır­la alt edilebileceklerini biliyorduk. Karanlığa bayılı­yorlardı ve böylece, Işık tarafından uzaklaştırılabilir- lerdi. Güneş doğduğunda, her şey Işık’tan ibaret olur. Dolayısiyle, bu varlıklara yöneltilmek üzere Işık teza­hür ettirmek amacıyla planetin her yanında birçok grubun oluşturulmasına karar verildi. -

Dünyanız’da, şimdi, Hakikât'i etüd etme ve uygu­lama faaliyetinde bulunan, her büyüklükte birçok grup vardır. Böylece, herhangi bir grubun kurulmasına gerek yoktur; halihazırda kurulmuş olanlar bu faaliyeti üst­lenebilirler. Bu gruplar dua etme, karar verme ve ka­ranlık güçleri [planetten] kovmak için Tanrı’dan yar­

Page 90: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

dım niyaz etme amacıyla özel olarak toplanabilirler. Bu karanlık güçler, Işık’taıı, hiçbir zaman başarısızlığa düşmeyen Tanrı Işığı’ndan korkarlar.

Böylece, daha fazla toplanılmasını, daha sık dua edilmesini, gizlilik içerisinde karar alınmasını [tavsi­ye etmekten] başka bir. şey yapamayız. Evinizde her

'gün bir çok kez dua ediniz. Planetinizin çevresindeki karanlık çok kalın ve bunu parçalamak ve uzaklaştır­mak için çok ışığa ihtiyaç vardır.

Her biriniz, zihninizde ya da kalbinizde herhangi bir nefsaniyet ya da açgözlülük duygusunun, bunun en ufak bir belirtisinin dahî bulunmadığından emin ol­mak için, kendinizi inceleyiniz. Saf diğerkâmca sevgi, karanlık güçleri kaçırtan Işık'tır. Onlar, temiz, diğer­kâmca sevgi ile dolu olan herhangi bir zihne ya da kalbe giremezler.

Biz de Neptün Planeti’nde bunu yaptık. Etkili ol­d u ’ve karanlık güçler ortadan kayboldu. Bundan son­ra, dikkatimizi, planetin mâli durumunu çok kötü bir duruma sokmakta olan sözde iş adamlarına çevirdik. Başkalarının kaybı sayesinde kazanç sağlıyorlardı. Bu azınlık, zenginlik ve aşırı bolluk içerisinde yaşarken, çoğunluğun nasibi yoksulluk oluyordu.

Yüzyıllardır Dünya ’daki durum da bu olagelmiş­tir. Çoğunluk için yoksulluk, küçük bir azınlık için ise zenginlik sözkonusudur (21). Bu [durum], doğal ya­şam biçimi olarak kabûl edilmiştir. İhtiyacı olanlara sadaka veren iyi kalpli kimseler vardır; bayanlardan oluşan gruplar, fakirler için elbiseler dikmek ve hazır­lamak için toplanırlar. Toplantılar yapılır, bunlara ka­planlardan talep edilen ücretler, yoksullara yardım amacıyla kullanılır.

... Sokak başlarında, ellerinde gelip geçenin bozuk para attıkları bir çanak tutan dilenciler vardır. Bu [durum], herkes tarafından, doğal yaşam tarzı olarak kabûl edilmiştir.

Page 91: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Neptün'de, [böyle bir durum,] doğal yaşam biçimi değildi. [Tanrı’nın Nimetleri] herkes için yeterliydi. Yoksulluk bilinmezdi ve ne de aşın zenginlik bilinirdi. Halkın hepsi çeşitli işlerle meşgûldü. Çiftçiler, tüccar­lar, üretilenlerin satıcıları vardı. Bayan ve erkek ter­zileri, balıkçılar, vs. vardı. Her ihtiyaç, ürünlerin ya cia yapılan işin dürüstçe takas edilmesi ile sağlanıyor­du.

Kitap yazarları vardı; müzisyenler, sanatkârlar, hem ressam hem de heykeltraşlar vardı; ihtiyaç duyu­lan her meslek mevcuttu. Planetimiz, Gözetmenler ve Sarraflar gelene kadar mutlu bir yerdi.

[Gözetmenler ve Sarraflar,] iş adamı kılığına gir­diler ve öyleymiş gibi göründüler. Fakat, gerçekte, ne­reden geldiklerini bilmediğimiz yabancılardı Hâ­len, planetiniz Dünya’da da [durum] aynıdır. Bu yaban­cılar, Yeryüzü’ne sızdılar ve orayı evleri yaptılar. Gö­rünüşleri ile eylemlerinde orijinal halkı andırırlar, fa­kat düşünceleri ile duygularında oldukça farklıdırlar.

Atmosferi karanlık güçlerden temizledikten sonra, dikkatimizi fizik bedenli bu ifritlere yönelttik Onlar­dan kurtulmak daha zordu, çünkü toplumun entegre bir parçası gibi görünüyorlardı. Onları, öteki iş adam­larından nasıl ayırt edebilirdik ki?

Görünüşte aynıydılar ama, eylemlerinde farklıydı­lar. Bir kere, son derece azametli, kibirli ve mağrur­dular. Sade halka, hiç önemli değilmişlercesine, yuka- ndan bakıyorlardı. Bir süre için gözlemlendikleri tak­dirde, görülüyordu ki, yardıma ya da teşvik edilmeye ihtiyacı olan herhangi bir kimseye şefkat duymaktan acizdiler.

Eğer siz Dünyalı kardeşlerimiz dikkatle bakacak olursanız, aynı şeyi göreceksiniz. Onlar, normal kimse­ler değildir. Satan’m işaretini taşırlar. Onlan teker te­

90

Page 92: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ker ayıracak ve dikkatinizi onlara yöneltecek olursa­nız, bu kimseleri dürüst olmayan belirli bir [faaliyet sırasında] suçüstü yakalayacağınızdan emin olabilirsi­niz.

Bu, dikkati, devamlı dikkati gerektirmektedir. Bu­nu da onlarla bir şekilde ilişki içerisinde olan kişiler yapmalıdırlar. Bu, bir iş ilişkisi değil de, daha ziyade, günlük yaşantıdaki herhangi bir ilişki dahilinde olabi­lir. İşveren ve hizmetkâr; toplumdaki tanışıklıklar; iş ortakları; bunlardan herhangi biri olabilirler.

Hepsinde ortak olan bir özellik vardır: Onlarınhepsi de kibirli ve azametlidirler ve ilişki içerisinde ol­dukları herkese yukarıdan bakarlar. Dikkatle gözlen­dikleri, takdirde, aleyhlerinde dava açılabilecek [tür­den] belirli bir yasa dışı [faaliyet sırasında] suçüstü yakalanacaklardır.

İşte, Neptün’de [durum] böyleydi ve haddim aşan bu kimseleri tespit ettiğimizde, haklarında dava açtık, mahkûm ettik ve hayatlarının geri kalan kısmını ge­çirmeleri için hapse attık. Kısa süreli mahkûmiyetler beyhûdedir, ömürboyu hapis verilmesi gerekir i72).

Bu, kolay değildi, ama yapıldı ve bizim yaptığımızı siz Dünyalılar da yapabilirsiniz. Dikkatinizi bir an için dahî gevşetmeyiniz. Bu kimseler düzenbazdırlar ve bir­çok hileler bilirler ama, biz onları altettik ve çocukları da planetten kaçarak çok uzaklara gittiler.

Neptün planeti artık kaygısızdır ve güzel, barış dolu bir yerdir. Dünyalı kardeşlerimizin Satürn'ün uya­rışım dinlemeleri ve ifritler ile onları izleyen karanlık güçlerden tamamiyle kurtulmak için bizi örnek alma­ları en büyük dileğimizdir.

Planetimiz artık çok güzeldir ve bizler, barış ve sevgi içerisinde yaşamaktayız. Artık herhangi türden bir çekişme sözkonusu değildir, her şey ahenk ve se­vinçten ibarettir.

91

Page 93: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

c — Koznrik Negatif Uygarlıklar ve Faaliyetleri Dr. Andrija Puharich, Sir John Whitmore ve Bn.

Phyllis V. Schlemmer’in 1974’de oluşturduğu üçlü bir gruba, özel bir görev üzre, Bn. Phyllis kanalıyla teb­liğler veren ’Tom’ adındaki Rehber Varlık, 'negatif kozmik uygarliklar’la, ilgili bilgiler de aktarmıştır:

«...Tom, devam ederek, ’... sizin başarısızlığınızı, görmek isteyenler, düşmanlanmzdırdedi.

«Andrija, ’İki tür düşmanla karşı karşıya olduğu­muzu açıkça anlıyorum: Bir yandan, Yeryüzü'nde mev­cut olanlar, ki onları tanıyabileceğimizi sanıyorum ve öte yandan da, negatif kozmik güçler. Savaşmak zo-

—. randa olduğumuz bu güçlerin her biri hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?’ diye sordu.

«Tom, şu yanıtı verdi: 'Bunlar, tek ve aynıdır. Si­ze burada karşı çıkanlar, size Kozmos’ta karşı koyan­ların elçileridirler. Karşı safta yer alan kozmik uy­garlıklar, bu planetin ve öteki planetlerin negatiflikle- ri ile beslenirler: Onlar, kendi açgözlülüklerini, nef­retlerini, ihtiraslarını ve mal, mülk tutkularını, plane­tinizin fizik varlıklarına aşılarlar. Bunu yapmak sure­tiyle, daha fazla güç üretebilirler. Yaratılan Enerji’nin sonra Kâinat’ı yarattığı, çünkü bu Enerji’nin Sevgi ol­an ğu hakkında size daha önce açıkladıklarımızı anladıy­sanız, o zaman, açgözlülük, kıskançlık ve ihtiras ener­jilerinin de karşıt bir güç yarattığını anlayabilirsiniz. Karşı saftaki güç, çok kudretlidir; onu besleyen un­surlardan ötürü hiçbir manevî, ahlakî esasa dayanma­dığından, fizikî bakımdan çok kuvvetlidir. «Bu durum­da, negatif güçleri nasıl dengeleyebiliriz?» sorusunu ?oracâğınızı biliyoruz. Ve pozitif güçler de, son derece tecrübesiz olmak suretiyle, bir sorun yaratabilirler. Fakat, pozitif güçler de, sevgi prensibine bağlı olarak hareket ettikleri vakit negatif güçleri dengeleyebilecek­

t i

Page 94: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

lerine inanırlar. Bu, büyük bir Kozmik Savaş’tır. Bu size çok tuhaf gelebilir ama, [şunu unutmayın ki,] karanlık güçleri, Işık Güçleri’ni yendikleri takdirde [ki, gerçekte böyle bir şey sözkonusu olamaz], bireyin cam artık bireysel can hâlinde kalmayacaktır, çünkü o za­man bireyin canı, özgür irade sahibi olmayıp, demse bir kudreti besleyecektir.’» (73).

d — ishkomar’dan: Dünya’nm Dost ve Düşmanları Arizona (Amerika), Phoenix’te yaşayan, Charles

adındaki bir işçi vasıtasıyla mesajlar veren, ’lshkomar' isimli Rehber Ruh, dahil olduğu ’hayır güçleri’ ile kar­şılarında yer alan ’şer güçleri’nden bahseden bir me­sajında şu açıklamaları yapmaktadır:

«Ben, bu planetin civarına, sizin zaman ölçüm me­todunuza göre, yaklaşık 30000 yıl önce getirildim. Pla­netiniz ve üzerindeki canlı formlar, bizim için özel bir değeri haizdirler. Bu yüzden, planetinizin civarına ge­tirildiğim sıralarda, bu planette meskûn olan beşer tü­rünün doğal gelişimine karıştık. Amacımız, bu plane­tin beşerî nüfusunun bize yararlı bir hâle gelmesi için gerekli olan gelişim siklusunu kısaltmaktı. Sizinle bir­likte, 30000 yılı aşkın bir süre boyunca sabırla çalıştık. Oluşturulan gelişim, normal siklusların [sürecine terk­edilmiş] olsaydı, 250000 yılı aşkın bir süre gerektirecek­ti. Ancak, niyetimiz, Sizleri kontrol etmek ya da sislere hükmetmek değildir. Grubumuz dahilinde geçerli olan Galaksiler-arası Yasa, bunu yasaklar. Ancak, bizlere, size rehberlik etme izni verilmiştir. Bizleri kabûl etme­niz, sizin kendi tercihinize bağlıdır.

«Ancak, bizler, sizin dünyanıza karşı duyduğumuz ilgide yalnız başımıza değiliz. Bizimle birlikte bir baş­ka grup daha mevcuttur. Onların ilgilerinin [zararlı ol­maya imkân verilmedikçe] sizin için zararlı olması ge­rekmez ama, ne var ki kullandıkları metod, bizimkinin

93

Page 95: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

tam tersidir. Planetinizin gelişimine onlar da karış­mıştır. Onlar, amaçlarına, [sîzlerle] işbirliği yaparak değil de, [sîzleri] kontrol ederek ve hükmederek ulaş­mayı arzularlar.

«Bizim amaçlarımızı anlayabilmeniz için, yüksek bir gelişim ve bilgi seviyesine erişmeniz gerekir. Bin­lerce yıldır, işbirliğinizi elde etmek için çabaladık, öte­ki grup, etkin bir biçimde, bize karşı çıktı. Hedefimize sizlere rehberlik ederek ulaşmak zorundayız ama, size yardım edebilmemiz için de rehberliğimizi arzulama­nız -gerekir.

«Hâlen halkınızı mevcudiyetimizden ve kısa vade­li amaçlarımızdan haberdâr etmek için birçok metod- dan yararlanmaktayız. Aramızdaki işbirliğinin başlaya­cağı zaman pek yakındır. Yukarıya yönelik olan bir sonraki [evrim] hareketiniz yakında başlayacaktır. Mevcudiyetimizin tüm bilgisi yakında halkınızca bili­necektir. O vakit planetinizde büyük jeolojik hareket­ler olacaktır. Bunun herhangi bir şekilde engellenebil- rnesi sözkonusu olmadığı için üzgünüz. Bizler, bu yüz­den, bu olaylara hem zihnen hem de fizikî olarak ha­zırlanması için beşeriyeti tekrar tekrar uyarmış bulu­nuyoruz.» (32).

e — Uzaylı Avalon’dan: Karanlık Uf o Güçleri Uzaylı Rehber 'Albay Avalon', Amerika, New

Mexico'daki ’City of the Sun’ grubundan Tuella’yla kurduğu bir irtibat sırasında (74), Tuella’mn, Düşman UFO Güçleri ile ilgili sorularını da yanıtlamıştır.

S — Lütfen, Düşman UFO Güçlerini (Karanlık Güçleri ) anlatır mısınız?

C — Karanlık güçler mevcuttur. Gayelerinde kötü­lük taşıyanlar vardır. Geçmişte onları yakından gözle­dik. Bunların çoğu, ’Himaye Faaliyeti’ sayesinde, ar­tık ortadan kaldırılmışlardır. Bir kısmı, hâlâ daha,

94

Page 96: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Yeryüzü’nün atmosferinde bulunmaktadır. Bu alanda da çalışmamızın mahiyeti şöyle olmuştur: Bizler Gök- ler’in polis kuvvetiyiz. Bizler, surlardaki nöbetçileriz. Bizler, Himaye Faaliyetini [oluştururuz]. Karanlıkta kentin sokaklarında devriye arabalarınızın devriye gez­mesi gibi, biz de [Yeryüzü’nü] himaye eder ve koruruz. Biz, her daim, karanlık güçlere ait olan herhangi bir [uzay] gemisine karşı tetikte durarak, bu [görevi] ya­parız.

S — Albayım, karanlık güçlerin [uzay] gemileri­nin amblemi nedir?

C — Birkaç [çeşit] vardır ama, en faalleri, ’içsel uzay’daiı gelen Derolar’dır (75). Bunların amblemleri, her ne olursa olsun, daima siyah renktedir. Orion’un (76) altı planetinin, Gezegenlerarası Konsey’in emirle­rine karşı gelen belirli güçleri kordon altına alınmış olup, vyiee kontrol altında tutulmaktadırlar. Bu durum, la yüzyıllardır uğraşıyoruz ama, artık onları gerçekten kontrol altına almış bulunmaktayız ve [sözkonusu güç­ler], Yeryüzü’nün geleceğindeki sorunlar arasında yer almamaktadırlar. Daha başka olaylar- başlamazdan ön­ce [karanlık güçlerin] ortadan kaldırılışının tamam­lanmış olması Yeryüzü için çok önemliydi. Artık ka­ranlıkla değil de, Işığa konsantre olmakla ilgilenelim, Atılrriış olan ve Işık Orduları, sizler, Güneş Haçı, Gök­sel Ordu tarafından atılacak olan pozitif adımların üzerinde konsantre olalım.

f — Karanlık Ufo Olayları ve Kara AdamlarBazı hassas kişiler, Satan’ın Uzay Gemileri dedik­

leri, karanlık güçlere ait UFOlar’m, ’İçi Boş Dünya'dw geldiklerini ve Kutuplar'daki 'delikler’den çıktıklarını ileri sürmektedirler (77). UFOlojik olaylar arasında yer alan, sığırların, çiftlik hayvanlarının katli; arabalardan gemilerden insanların kaçırılması; arabalarında seya­

95

Page 97: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

hat eden insanların izlenmesi, korkutulması ve hazan da sakatlanmaları; insanlara zarar verici ışınların neş­redilmesi gibi negatif mahiyetteki vakaların, dünyanın iç kısmından çıkan, Satan’a ait uçan dairelerin işi oldu­ğu belirtilmektedir. Uzaylılar da bizleri, Satan’m UFOIa- rı'na ve uygulamalarına karşı uyarmakta ve tüm UFÖ- lar’m hayra hizmet ettiği inancının yanlış olduğunu söy­lemektedir (78).

Karanlık güçlere ait UFOlar’a atfedilen bir UFO-' lojik muamma da 'Kara Adamlar’ ve 'Çekik Gözlü Adamlar’ konusudur. Bu Kara Adamlar, sık sık, hakikâ­te çok yaklaşan belirli bir UFO araştırmacısının karşısı­na çıkar, susmasını söyleyerek tehdit ederler, yahut da herhangi bir UFOlojik bulgu elde etmiş olan kişilerden bu bulguları kurnazca geri alırlar. Japonlara benzeyen ’Çekik Gözlü Adamlar' ise, bizler gibi giyinen ve çoğu kez, bir UFO’nun yere konuşunu gören tanıklar bu ola­yı rapor etmeye vakit bulamadan, sözkonusu UFO iniş sahasmda ortaya çıkan 'yabancı sîmalı’, meşum görü­nüşlü kimseler grubunun en belirgin temsilcileridir. Birçok UFOlojik olayda, Kara Adamlar ile Çekik Gözlü Adamlar fenomenlerinin içiçe bir şekilde tezahür ettik­leri de görülmektedir; örneğin, Japonlara benzeyen Ka­ra Adamlar’m tezahürü gibi.

Kara Adamların, daima, karanlık ya da negatif güç­lerin rengi olan ’siyah’ renkte elbiseler giymesi oldukça ilginçtir. Ne tuhaftır ki, bazı dinlere mensup olan din adamları da 'karalar’ giyerler! Ünlü UFOloji araştır­macısı ve yazarı John A. Keel, meşum görünüşlü bu Ka­ra Adamların, Cadillac marka siyah arabalarda dolaş­tıklarım, kurbanlarının yüzüne gaz sıktıklarını ya da onlara bir hap yutturduklarını, yahut tuhaf bir sigara içirttiklerini ileri sürmektedir. Keel, bu kişilerden bazı­larının, gözleri şiddetle parıldayan bir kırmızılıkta ol­

96

Page 98: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

duğu için, güneş gözlükleri taktıklarını ve siyah takım­ların altında, balıkçı yakalı siyah süveterler giydiklerini söylemektedir. Bir özellikleri de, çoğunlukla 3 kişilik bir ekip hâlinde faaliyet göstermeleridir. Keel’in kendisi de bu Kara Adamlar’ı görmüştür:

«Birlmç kez, sözkonusu fantom Cadillac’lan, içle­rindeki meşum görünüşlü, Japonlara benzeyen, siyah el­biseler giymiş yolcularıyla birlikte gerçekten gör­düm....))

Karanlık mahiyetteki bir diğer UFOlojik fenomen de, bazı UFO gözlemlerine ve inişlerine paralel olarak ortaya çıkan 'yırtıcı hayvanlar’ ile ’ürkünç yaratıklar’- dır. Yırtıcı hayvanlar grubunda, özellikle 'pumalar'a sık sık rastlaşmaktadır. Üstelik, bu hayvanlar, görüldükleri bazı ülkelerde doğal olarak bulunmaması gereken bir yırtıcı kedi türüdür. Örneğin, İngiltere ve İrlanda pu-

- malar’m doğal çevresine dahil değildir ama, bu UFOlojik yan-olay’a bu ülkelerde de rastlanmaktadır.

Ürkünç yaratıklara gelince, bunlar da gene, yırtıcı hayvanlar gibi, UFOlojik gözlemlere ve olaylara paralel olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bunların arasında, gölle­rin, bataklıkların civarında, görülen yaratıklar; kıllarla, kürkle kaplı, beşer biçimindeki iri yaratıklar; uçan per- vane-adamı; evlerin içinde beliren fantomları, vb., saya­biliriz. Hattâ, Kara Adamlar ile bu tür fantomlarm bir arada tezahür ettikleri de görülmüştür.

Bu tür gözlemler ya da tezahürler sırasında belirli kokuların duyulması, fizyolojik belirtilerin ortaya çık­ması da sözkonusudur. Bu, çürük yumurtayı andıran (hidrojen sülfid) kötü bir kokudur. Bu kokunun, dün y a n ın iç kısmından gelen negatif mahiyetteki UFOlar'm tezahürleriyle ilgili olduğu da söylenmektedir (78). Bazı tanıklar ise, gözlemleri sırasında., baygınlık geçirmekte ya da sadece olup bitenleri izleyecek, fakat hiçbir hare­ket yapamayacak şekilde, bir süre için felç olmaktadır­lar.

Page 99: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Ürkünç yaratıkların saldırdıkları da görülmüştür. Daha ziyade, çığlık atmak ve tanıkları korkutmaktan fazla bir şey yapmayan bu acayip yaratıklar, bazı vaka­larda, arabalara yaklaşmakta, saldırmakta ya da zarar vermekte, dahası, insanlara saldırmakta ve hattâ yarala­maktadırlar.

John A. Keel, bazı UFOlojik tezahürlerle doğrudan ilgfiTi gördüğü bu yaratıkların, gerçek hayvanlar değil de, daha ziyade ’paranormal antiteler’ olduklarını ifade etmektedir.

98

Page 100: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

EK-BÖLÜM: 1

İBLİSİN YARADILIŞI VE KÖTÜLÜKLERİ

AJlatı Âdem’i topraktan yaratıp, kendisine hayat nefesini üfleyince, meleklere ona secde etmelerim emretti. Yegâne itiraz eden İblis oldu; çünkü o, kendisi ateşten yaratılmış olduğu için, haysiyetini, topraktan yaratılmış olan Âdem’e secde etrni- yecek derece üstün addediyordu. Bunun üzerine, cennetten ko­vuldu. Fakat cezâsımn kıyâmet gününe kadar ertelenmesini ta­lep etti; bu isteği kabûl edildi; bir de kendisine, Allah’ın sâdık kullan olmayan herkesi dalâlete sevketmek iktidarı verildi.

İslâm Ansiklopedisi

a — Kur’an Ayetleri: İblis ve Kötülükleri

7/11-17: «Andolsun, sizi (evvelâ) yarattık, sonra si­ze suret verdik, sonra da meleklere: 'Âdem’e (yahut Adem için Allah’a) secde edin’ dedik. Hemen secde et­tiler. Fakat İblis dayattı, secde edicilerden olmadı. (Al­lah ) dedi: 'Sana, emrettiğim zaman secde etmemen( i mu­cip olan, seni secde etmek)den men'eden (sebep) ney­di?» (îblis) dedi: «Ben o’ndan (Âdem’den) hayırlı­yım. (Çünkü) beni ateşten yarattın, o’nu çamurdan ya­rattın’. (Allah) 'öyleyse’, dedi, 'hemen in oradan. Artık senin orada kibirlenmen, kafa tutman gerekmez. He­men çık (git). Çünkü sen alçaklardansın'. (İblis) dedi: ’Bana dirilip kaldırılacakları güne kadar mühlet ver’. (Allah» dedi ki: ’Sen mühlet verilmişlerdensin’. (îblis) 'öyleyse’, dedi, (madem ki) ’Sen beni azgınlara mah­kûm ettin, ben de bu sebeple, andolsun ki, onlarU sap­tırmak) için senin doğru yolunda (pusu kurup) otura­cağım5. Sonra, andolsun, onların önlerinden, arkaların­dan, sağlarından, sollarından kendilerine geleceğim (mu­sallat olacağım). Sen de onların çoğunu şükredici (kim­seler bulmayacaksın.’»

99

Page 101: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

18/50: «Hani biz meleklere: 'Âdem için secde edin’ demiştik de İblis’den başkası hemen secde etmişlerdi. O ise, cinden olduğu için, Rabbinin emrinden dışarı çık­mıştı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve neslini (avanesi- ni), hepsi sizin düşmanmız olduğu halde yâr ediniyor­sunuz öyle mi. Zalimler için İblis ne kötü bir bedeldir!»

17/61: «Hatırla ki biz meleklere: 'Âdem için secde edin' demiştik ve onlar da secde etmişlerdi de İblis et­memiş, 'Ben topraktan (çamur olarak, balçıktan) ya­rattığın kişiye secde eder miyim?' demişti.»

38/74: «İblis kibirlendi ve kâfirlerden oldu.»38/75-76: «Allah/İblis! İki elimle yarattığım mahlûka

secde etmeden seni alıkoyan şey nedir? Nefsin mi ka­bardı? Yoksa kendini daha mı yüksek gördün?' buyur­du. İblis, 'Ben ondan daha şerefliyim, beni ateşten onu balçıktan yarattın' dedi.»

55/15: «Tanrı, cinleri kor ateşten yarattı.»15/27: «Ondan evvel dumansız ateşten de,'Çin'i ya­

rattık.»2/102: «Fakat şeytanlar, insanlara sihir öğrettikle­

rinden kâfir oldular...»19/83: «Görmedin mi, biz, şeytanları o kâfirler üze­

rine musallat ettik. Onları günaha teşvik edip duruyor­lar.»

47/25: «Kendilerine doğru yol (hakikat) göründük­ten sonra, arkalarına (küfre) dönenlere, bunu kolaylaş­tıran ve mühlet veren şeytandır.»

55/31: «Ey cin ile insan, sizinle uğraşacağız.»25/29: «Şeytan insanı yapayalmz ve yardımsız bı­

rakandır.»19/69: «Rabbin hakkı için, biz onları da, şeytanları

da elbette mahşerde toplayacağız. Sonra cehennemin et­raf ında diz üstü hazır tutacağız.»

22/3: «İnsanlar arasında hiçbir bilgileri olmaksı­zın, Tanrı hakkında cidalde bulunanlar vardır. Onlar bu hususta her azılı şeytana tâbi olurlar.»

Page 102: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

16/99: «Hakikat şudur ki, iman edenler ve Rable- rine güvenip dayananlar üzerinde o'nun (şeytanın) hiç bir hakimiyeti yoktur.»

58/10: «O fısıltılar, sırf şeytandandır. İman eden­leri tasaya düşürmek içindir bu. Halbuki bu, Allah’ın izni olmaksızın, onlara hiçbir şeyle zarar verici değil­dir. O halde mü’minler ancak Allah’a güvenip dayan­sın dar).»

114/4-6: «O sinsi şeytanın şerrinden, ki o insanların göğüslerine (kalplerine) daima vesvese verir. (O şeytan) gerek cinden, gerek insanlardan (olsun).»

24/21: «Ey iman edenler, şeytanın'adımlarına uy­mayın. Şeytanın adımlanna uyan (bilsin ki) o, (şeytan) en kötü ve reddedilmiş olan şeyleri emreder. Allah'ın hakkınızda inayet ve rahmet’i olmasaydı sizden hiç biriniz ebediyen günahtan pâk olamazdı. Fakat Allah dilediğini pâk kılar. Allah hakkıyla işiten, kemâliyle bilendir.»

7/201: «Takva içinde olanlar, şeytandan bir kuş­ku ilişince iyice düşünürler, bir bakarsın ki onlar (ha­kikati) görüp bilmişlerdir bile.»

41/36: «Seni şeytan dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, bizzat hakkıyla işitendir, çok iyi bi­lendir.»

17/53: «Kullarıma söyle ki, en güzel olanı söyle­sinler, zira şeytan onların aralarını açar, şeytan insa­nın apaçık bir düşmanıdır.»

12/5: [Yakub, oğlu Yusuf’a] dedi ki: «Oğulcağı- zım, rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tu­zak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşma­nıdır.» •

35/5-6: «Ey insanlar, şüphe yok ki, Allah'ın va’di bir gerçektir. O halde dünya hayatı aldatmasın. Çok aldatıcı da, sakın sizi Allah(m hilmi ve imhâli) üe al-

101

Page 103: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

datmasm. Çünkü şeytan sizin bir düşmanmızdır. Onun için siz de onu bir düşman tutun. Çünkü o, etrafına top­lanan avanesini ancak cehennemlik olsunlar diye çağı­rır.»

36/60-62: «Ey Âdem oğulları, «Şeytan’a tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşman­dır. Bana ibâdet edin. İşte dosdoğru yol budur» diye si­ze emretmedim mi? Andolsun ki (şeytan) sizden bir­çok halkı saptırmıştı. O vakit neye akıl etmiyordunuz.»

37/8: «O şeytanlar, melekler topluluğunun kelâ­mını dinleyemezler, her yandan koğularak atılırlar. On­lar için ardı arkası kesilmez bir azâp vardır.»

15/17-18: «Biz göğü taşlanan (sürülen, kovulan) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı, eden şeytan vardır ki o’nun ardına da apaçık bir ateş par­çası düşmektedir.»

6/112: «Biz, her peygambere, insan ve cin şeytan­larını düşman kılmışızdır. Onlardan kimi kimine, al­datmak için, yaldızlı bir takım söz(ler ve vesveseler) telkin eder.»

72/19: «Allah’ın kulu Muhammed, Allah'a ibadet etmek için namaza kalktığı vakit, cinler onun etrafın­da hemen keçe gibi sımsıkı (kalabalık) oluyorlardı.»

72/1-2: «(Habibim) de ki: Bana şu hakikat-(ler) vahy olunmuştur: Çin’den bir zümre (benimKur’an okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söylemişler: Biz hakiki hayranlık veren bir Kur’an dinledik, ki o, Hakk’a ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de o’na iman ettik. Rabbimize (bundan sonra) hiçbir (şey’ )i asla ortak tutmayacağız.»

46/29: «Yâdet o zamanı ki, cinlerden bir taifeyi Kur’an dinlemeleri için sana (doğru) çevirmiştik. İş­te bunlar o’nun huzuruna gelince (birbirine) ’Susun (dinleyin)’ demişler, (okunması) bitirilince de,, (ken- düerini azâb ile) korkutmaya memur olarak kavîmleri- ne dönmüşlerdi.»

Page 104: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

43/36-37: «Her kim O çok esirgeyici (Allah>ın v.ik rinden yüz çevirirse, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun bir arkadaşıdır. Şüphesiz ki bunlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar. Onlar da, kendi le rinin doğru yolda olduklarım zannederler.»

6/43: «Onlara azabımız gelince, onlar ağlayıp sızla­maklardı, fakat onların yürekleri katılaştı. Şeytan ela kendüerine yaptıklarını hoş (süslü) gösterdi.»

b — Hz. Muhammed’den: İblis, Cin ve Kötülük

— Melekler nurdan yaratıldı. Cin [taifesi] duman­sız yalından halk olundu. Âdem (Aleyhisselâm) size [Kur’an'da] açıklandığı [gibi] topraktan yaratılmıştır.

— Hiddetlenmek şeytandadır. Şeytan ateşten yara­tılmıştır... su ateşi söndürür. O halde içinizden kim hiddetlenirse, yıkansın.

— Şeytan’a sövmeyiniz, yalnız şerrinden Allah’a sığınınız.

— Hiç şüphesiz, şeytan âdemoğlunun içinde kanın akışı gibi dolaşır. Hakikat, ben şeytanın sizin kalble- rinize bir şer — veya [fena] bir şey— atmasından kork­tum.

— Sizden hiçbiriniz müstesna olmamak üzere her­kesin cinden ve meleklerden bir yakını vardır. (Kendi­sinin çevresinde bulunanlar, «Ey Allah'ın resûlü, senin üe var mı» dediler.) Benim de var. Şu kadar ki, Al­lah cine karşı bana yardım eder de selâmeti bulurum. Bundan dolayı o, bana hayrdan başkasını telkin etmez.

Nuseybin cinlerinden bir grup, Hz. Muhammed’i arı­yorlardı.

Hz, Muhammed, Mekke’ye bir konak uzaklıkta bu­lunan En Nahle (Buraya, Batnı Nahle de deniliyordu > vadisine ulaştığı bir sırada, Nuseybin cinleri kendisi­ni gördüler. (Bu olay, Hz. Muhammed’in Taif dönü­şünde gerçekleşmiştir, bir diğer görüşe göre de Ukaz

103

Page 105: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

panayırına giderken olmuştur.) Hz. Muhammed, o sı­rada evlatlığı Zeyd ile namaz kılmakta idi, ve Kur’an- dan Rahman suresini okuyordu. Cinler sonuna kadar dinlediler, çok beğendiler ve iman ettiler. Bu Nuseybin cinleri, Hz. Muhammed’in cinler âlemindeki ilk saha­beleri oldular. Hz. Muhammed, onlara gerekenleri öğ­retti ve kavmlerine gönderdi.

c — Mevlâııâ’dan: İblis ve Kötülük Teknikleri

— Lanetlenmiş İblis; yüzbinlerce yıl Abdal'dandı, müminler beyiydi. Naz ve istiğrası yüzünden Âdem’le savaştı, kuşluk vakti kokmaya başlayan pislik gibi rüs- vay oldu.

— Tanrı Şeytanından Tanrı’ya sığınırım; ah, onun azgınlığından helâk olup gittik! Bir köpek ama bin­lerce kişiye saldırmada, kime saldırır, kimin kanma gi­rerse o adam da Şeytan kesiliverir. Kim seni haktan, hakikatten soğutursa bil ki Şeytan o adamın içindedir. Derisinin altında gizlenmiştir.

— Güneşin gıdası, Arş nurundandır, hasetçinin, Şeytan’m gıdası ferş dumanından.

— Mustafa, «Canınızdaki düşmanı size, olduğu gi­bi anlatsam, Yiğitlerin bile ödü patlar., ne yol yürüme­ye takatları kalır, ne bir işin tasasına düşerler! Ne kim­senin gönlünde niyaz etmeye kudret kalır, ne teninde oruç tutmaya, namaz kılmaya kuvvet» buyurdu.

— Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler. Başka bir nişanı da İblis’in «Şah ve ulu benim» diye baş indirmemesiydi. Fakat İblis de Âdem’e secde etmiş olsaydı Âdem, Âdem olamazdı, başka biri olurdu. Her meleğin ona secde etmesi, Âdem'in Âdemliğine delil olduğu gibi o düşmanın, İblis’in inadı da bir delildir. Meleğin ikrarı, ona bir şahit olduğu gibi, o köpeğin in­kârı da bir şahittir.

104

Page 106: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

— Melekle, akim., o ikisinin gözleri Âdem’i görüp nurlandı. Şeytanla, nefsin., bu ikisinin gözleri, Âdem'i ancak toprak olarak gördü.

— Peygamber dedi ki: «Alışverişte aldanmaktan korkuyorsan alacağın şeyi üç gün muhayyer olarak al. Çünkü şüphe yok, yavaş iş Rahman’dandır. Acele edi­şinse Şeytan'dan.»

— Nefisle Şeytan, ikisi de birdir., surette kendisini iki gösterdi.

— Şeytan’m insanlardan gizlenmesine, bir deliğe girip saklanmasına «hunus; derler. Onun gizlenmesi de kirpinin büzülüp gizlenmesine benzer. Kirpi büzülür de kafasını çıkarır, tekrar gizler ya., o da öyle işte. Tanrı, Şeytan’a «hannâs» dedi. Şeytan, kirpinin kafasına ben­zer.

— Sen de din yoluna girmeyi, o yolda çalışmayı kurarsın ama Şeytan, içinden seslenir: «A sapık, o yola gitme, eziyetlere düşer, yoksul olur, kalırsın. Dostların­dan ayrı düşer, hor hakir bir hâle gelir, pişman olur­sun!» Sen de o melun Şeytan’ın sesinden korkar, yakîn- den kaçar, sapıklığa düşersin.

— Bak, şeytanlar, bizim için çalışmada, kazanma­da, bize hizmet etmede., hizmetten kaçınanlar da zin­cirlerle bağlanmış, bukağüara vurulmuş. Zalimler, Şey-, tan’m iğvasıyla zulmederler, zalimlerin zulmünün aslı Şeytan'dan gelir.. Şeytan, bağlarla bağlanmış, zincire vurulmuşken nasıl olup da zulümde bulunabilir?

— Şeytan’m bezediği ekşi otu aptal adam,, olmuş ve iyi sanır.

— Her şeyin yüzünü güzel ve parlak ay gibi gör., fakat evvelini' gördükten sonra sonunu da seyret. Sey­ret de kör İblis'e dönme., o, noksan olduğundan nok­san görür, bir yanı görür de bir yanı görmez! Âdem'in toprağım gördü de dinini görmedi., bu âlemi gördü de o âlemi, gören mâneviyetini görmedi.

105

Page 107: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

— Kur’anı okusan a.. Şeytan ve kavmi, gizlice in­sanların halinden koku alırlar. İnsanın bilmediği bir yoldan insanın sırrını anlarlar., bu yol, duyguyla duyu­lur, yahut buna benzer bir şeyle bilinir yol değildir.

— Şeytanlar bile o kabalıklarıyla-, o kötülükleriyle sırrımızı, fikrimizi, gittiğimiz yolu biliyorlar. Onların bile içimize hırsızlama bir yolu var., biz, onların hırsız­lıklarından başaşağı gelmedeyiz. Her an, bize, büyük ziyanlar veriyorlar., delikleri var, yarıkları var; bizi gö­zetliyorlar.

— Şeytan, hırsızlama olarak göke çıkmaya kalkışır da yakıcı şahapla kovulur, sürülür., kötü kâfir, savaş­ta mızrakla nasıl beyin üstüne düşerse o da gökten baş­aşağı öyle düşer! Şeytanları, o gönüllerin beğendikleri ruhları kıskandıklarından gökten böyle başaşağı atar­lar..

— Cisme mensup askerler, ruhanilerin kalelerine saldırırlar. O taraftan tertemiz birisi gelmesin diye gayb derbendine hücum ederler.

— Kâfirler, şeytanlarla aynı cinstendir., canları, şeytanların şakirdi olmuştur. Şeytanlardan yüzbinlerce kötü huylar öğrenmişler, akıl ve gönül gözünü kapa­mışlardır. Onların kötü huylarından en ehemmiyetsizi hasettir., hani îblis'in boynunu vuran haset! O köpek­ler, bunlara ululuk ve haset öğretmişlerdir., oniar, hal­kın ebedî bir mülke, bir devlete nail olmasını istemez­ler.

— İşte bak., şeytanlar, gökyüzüne çıkmak ister, ku­laklarını yukarı âlemdeki sırlara dikerler. O sırlardan az bir miktarını çalarken hemen gökten şahaplar gelir, onları sürer.. Gidin der onlara; gidin., yeryüzüne bir peygamber gelmiştir; ne istiyorsanız ondan isteyin, on­dan elde edin! Değer biçilmez inciler istiyorsanız «Ev­lere kapılarından girin!» Kapı halkasını dövün, kapıda

106

Page 108: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

durun., gökyüzü damında sizlere yol yok! İhtiyacınızı bu uzun yoldan gideremezsiniz., biz, sırların sırrını topraktan yaratılan kulumuza verdik. Hain değilseniz onun huzuruna gelin., boş kamışsanız bile onun himme­tiyle şeker kamışı olun!

— Şeytan, şarap içmekten ne kadar uzaktı, sar­hoştu ama ululukla, inat ve isyanla sarhoş olmuştu!

— Şeytan’m, hileyle, zeyreklikle yüzlerce afsunu vardır. Ejderha bile olsa adamı sepete kor. İnsan, akar su olsa bağlar, zamanın en akıllı, en bilgin adamı olsa onu yanıltır, güler. Aklı, bir dostun akima dost et de «Onların işi danışmakladır» ayetini oku, ona göre iş yap!

— Kim senin sofrandan başka bir sofraya giderse bil ki Şeytan, onunla bir kâseden yemek yer. Kim se­nin komşuluğundan kaçarsa şüphe yok ki Şeytan, ona komşu olur. Kim, sensiz uzak bir yola giderse Şeytan onunla yoldaş olur, onunla bir sofraya oturur. Yüce ve güzel bir ata binse Ay’a haset eder, Şeytan da ona arka­daş olur. Nazlı karısı, ondan bir çocuk doğursa Şeytan, onun soyundan ona ortak kesilir. Tanrı, Kur’an'da Ey mümin, Şeytan’a «Kâfirlerin mallarında, evlatlarında ortak ol» buyurmuştur.

— Şeytan, dünyaya aşıktır. Kördür, sağırdır.— Kara kuzgunun gaak diye bağırması, dünyada

daima, uzun bir ömür istemesindendir. İblis gibi, tek ve pâk Tann’dan kıyamete kadar dünya hayatını ister. İblis de, «Beni kıyamet gününe kadar yaşat» dedi Keş­ke «Rabbimiz, tövbe ettik» deseydi.

— Kur’anı oku da bak. İnsan Şeytanları da, Tan- rı’mn çarpmasıyla Şeytan cinsinden olmuşlardır. Şey­tan, birisini kandırmada aciz oldu mu bu çeşit insan­lardan yardım ister. Siz dostsunuz, bize dostlukta bulu­nan, bizdensiniz, bizim tarafımızı tutun derler. Âlern-

107

Page 109: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

de birisinin yolunu kestiler, birini azdırıp yoldan çıkar­dılar mı iki cinsten olan Şeytanlar da sevinirler. Birisi imanla can verdi, dinde mertebesi yüceldi mi, iki bölük de feryada, ağlayıp, bağırmaya koyulur. Bir edep sahibi, birisine akıl verdi, onu doğru yola getirdi mi iki bölük de dişlerini çiğnemeye, hayıflanmaya başlar.

— Kâfir, daima mal ve mevki arar. Çünkü külhan fışkı ile tavlanır. Bu iki dadı, mal ve mevki, deriyi şişi­rir, yağla, etle, kibirle, nefsaniyetle doldurur. Kâfirler, gözlerini işin içine atmadılar da o yüzden deriyi iç san­dılar. Bu yola kılavuz İblistir. Çünkü mevki tuzağına ilk avlanan odur. Mal yılana benzer, mevki ise ejderha­dır. Tanrı erlerinin gölgesi, bu ikisine de zümrüttür.

— Acele, Şeytanın hilesidir; sabır ve tedbir, Tan­rının lütfü.

— Şeytan, tabiatı bakımından insana düşmandır. İnsanın helâk oluşuna sevinir. O, her an adamın peşi­ne düşer, bir türlü bırakmaz. Huyunu, çirkin tabiatını bırakır mı hiç. Çünkü onun içindeki kötülük, sebep yok­ken onu zulme, düşmanlığa çeker. Her an, seni bir ku­yuya atmak için bir otağa çağırır. Baş aşağı havuza yuvarlamak için füân yerde bir havuz var, dereler akı­yor der durur. Vahye nail olan, gözü açık bulunan Âdem’i bile o melun, kötülüğe, şerre düşürdü. Âdem'in geçmişte bir suçu yoktu, ona bir zarar vermemişti, bir haksızlıkta bulunmamıştı.

— Hünerli, bilgili kişi iyidir ama İblis’ten ibret al, ona da az tap. Onun da bilgisi vardı ama din aşkı yok­tu, bu yüzden Âdem’in yalnız topraktan yaratüan sure­tini gördü.

— Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak, çocukların akimı, imanını satın alır ya. Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi alır. Büyü yapar da o kadar ay ışığı

108

Page 110: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

gösterir ki aşağılık adamlardan iz lerce keseyi kapar. Peygamberler onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onla­rın önünde din mumunu yaktılar. Fakat Şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle Peygamberleri onlara çirkin gösterdi.

d— Muhiddin Arabi’den: İblis ve Şeytan Ordusu— Cinn’lerden bazıları, iyilerin kalblerine iyilik ilkâ

ederler.— Kabil, beşerden... ilk şâki’dir; îblis ise, Cinn’­

lerden ilk eşkiya'dır.— Çan'lardan isyan edenler şeytan oldu. Yani Al­

lah’ın rahmetinden uzaklaştırıldı. Cinn’ler arasında şey­tan olarak ilk defa isim kazanan el-Hâris’dir. Allah onu, kendi rahmetinden kovmuştur. Bütün şeytanlar, ondan türemiştir. Bunlar arasmda Hâme gibi iman eden şey­tanlar, mümin cinn’lere iltihâk etmişlerdir. Etmeyen­ler ise, şeytan olarak kalmışlardır..

109

Page 111: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

EK-BÖLÜM: 2

KARANLIĞA KARŞI IŞIĞIN YOLU

Dünya beşeriyeti, bir önceki Kâinat’i aşıp, şimdi içinde bulunduğu Kâinat'a dahil olmuş ve bu kozmik merhaleyi aşmak ve bir üst Kâinat’a geçmek için çırpınmaktadır. Şimdiki Kâinatımız, bir Semavî Üstad’ın dediği gibi; «b ir ah­lâk Kâi natı Y/îr». Bu kozmik evrim merhalesinin en belirgin özelliği ise, 'ikili sistem’ vasfım taşımasındadır. İkili sistem, esas olarak, karanlık ve aydınlık sabiteleri üzerine kurulmuş olup, bunların her birine ait olan sonsuz hususların, yani karşılıklı zıtlann dengesi üzre işleyen bir Mekanizma'dır. Bu Kâinat’a giren bir varlık, önce karanlığın yolunda, der­manı kalmayıncaya değin yürür ve sonunda ışık yolunu seçmek ve o yolda yürümek özlemi ile tekrar canlanır, ışığı bulur, kendini ışıtır ve bunun da uzun yolunu yürüyerek bir üst Kâinat’a doğru ilerler ve bir zorlu sınanma ile üst Kâinat'a geçer. En önemli mesele, karanlık ile yoğrulan ben­liğin, artık, karanlığa ait her türlü bağlarından arındırıl­ması ve ışık bağları ile benliğin ışığa doğru çekilişini sağ­layacak bir cehit ve faaliyet içine girilmesidir. Bu olgu, bu Kâinat’m her beşer varlığı için mukadderdir, er veya geç de olsa...

Bu ahlâk Kâinatı’mn en üst ahlâk öğretmeni ve örneği olarak, Hz- Muhammed dünya isimli varlık Vazifeli’dir. Ve bu Varlık, yeryüzü beşeriyetine de, bu iistün ahlâk’ı öğret­mek ve tanıtmak için enkarne olmuş ve en barbar bir kavim içinde dahi, bu İlâhî Ahlâk’ın en yüce örneğini vermiş ve bunun, Kâinat Ahengi ile olan ilişkisini anlatmıştır.

Bu evrim merhalesinin karanlık kesimi içerisinde, aman­sız kötülük ve dehşet dişlileri arasında öğütülüp gitmemek için, ışığın yolunu izlemek ve temiz ahlâkın bilgeliğini edin­mekten başka bir çıkar yol yoktur. Işık yolunda yiirüyebil-

110

Page 112: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

mı A um, nefsanîyeti ve onun perakende kısmı olan tek tek mıllar tanımak ve onları izale etmek, tek çözümdür. Ben-

lij'jıı, karanlıktan kurtulan yerlerine ışık yerleşecek ve ben­lik. sonunda, tamamen ışıklı bir hâl alacaktır. Nefsaniyetten <ırınmanm en pratik yolu, kendini başkalarına adamak vz hasretmektir. Bu yolda katedilecek mesafe, nefsaniyetten arınmanın ve vicdaniyette yükselmenin ölçüsünü oluştura- l aktır.

Yeryüzünde Tanrı’nın Egemenliği’nin ilk kurulacağı ülke olarak, Âlemlerin Rabbi Allah tarafından Türkiye seçilmiş­tir. Bunun için, İlâhî Hiyerarşi’nin Yüksek Devalar Âlemi’ti­den, .Atatürk dünya isimli Semavî Vazifeli, ülkemizi, bildiği­miz şekilde Vazife Ülkesi haline getirmiş ve bunu müteakip, gene İlâhî Hiyerarşi’nin Yüksek Bilgi Âlemi'nden, Bedri Ruhselman dünya isimli Semavî Vazifeli, ülkemize, Tanrı'mn Egemenliği'ııin Bilgisi’ni teslim etmiştir. Sirius Misyonu ise, ülkemizde ve yeryüzünde İlâhî Vazife’yi açığa çıkarmaya çalışmakta ve Hz. İsa’nın yeryüzüne doğum zamanına deği.ı olan vazife halkasını oluşturmaktadır.

Yeryüzü nice zamanlardır, karanlığın hüküm sürdüğü ve Kâinat'ın nice sürgünlerine yuva durumunda bir gezegen ol­muştur. Fakat, artık, Kâinat içerisinde, Tanrısal Işık neşre­decek olan bir kurtarılmış gezegen hâline getirilecektir. Yer­yüzünde ışık insanların çoğalması, yeryüzünün gitgide ışıyan ve sonunda. ışıklar saçan bir küre olmasına yol açacaktır. Bu görkemli olayda, bir Tanrı amelesi olmak kadar yüksek bir başka şey olamaz. Işık neşretmek için, öncelikle ışığın bilgi ve bilgeliğini benliğe sindirmek ve yerleştirmek gerek­mektedir. Kişiliğin bünyesinde yanar hâlde kalacak olan bilgi ve bilgelik ateşi, Tanrısal Işık ve Bilgi’nin alıp-aktan- cılığım sağlayacaktır. Sizlere bir disiplin, plân ve program içerisinde aktardığımız Semavî Bilgi ve Bilgelikleri kalen­derce edininiz ve onları benliğinize yerleştirip, ışık yayınız, yani bilgi ve bilgelik öğretmenliği yapınız. Kişi, fakat, bildiği

111

Page 113: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

kadar olgun olduğunu bilerek, sürekli bilgi edinmeli ve ol­gunluğunu yeterli görmeyerek, kendini bilme yolunda sürekli ilerletmeli ve çevresine de böyle öğretmelidir. İnsanlar için en tehlikeli kişiler, yarım bilgi ile öğretmenlik yapmaya kal­kanlardır. Bunların yıllardır süren şarlatanlıkları ile, nice insanlar yanıltılmış, aldatılmış ve özellikle spiritüel konula­ra karşı polarize edilmişlerdir. Bu yüzden, sürekli bilgi ve bilgeliğinizi geliştirerek, böylece doğru yolun öğretmem olu­nuz.

Maddeci yaşamın tutsaklığından, nice kişi kurtarılabi- hrse ve onlar ışığın yoluna çekilirse, Semavî Işık, öylesine giderek çoğalacak ve nefsaniyetin ve onun sahip Ve hakimi olan şeytanın yönetimi de o ölçüde yıkıma ve yok oluşa uğrayacaktır. Hz. İsa’nın dediği gibi, «nefsaniyetin perdesi silah zoruyla yırtılamaz ve bu kabuğu, Bilgi’den ve Tanrı Sevgisi’nden başka hiç bir şey izale edemez.»

Karanlığa karşı bu amansız savaşta, Göklerin Orduları safında olmak için, bu yolu seçen her beşer varlığı, kendi payı^ıa düşen kadarını yapmakla yükümlüdür. Evrim yolun­da ancak;' yükselten, yükselir ve kurtaran, kurtarılır, Siz- lere aktardığımız bilgi’yi sizler de çevrenizdekilere aktarınız ve kalenderlik ve alçakgönüllülük ile bilgeliği öğretiniz. Sirius Misyonu, İlâhî Plân ve Program’a bağlı olarak bir Semavî Vazife içerisindedir ve İlâhî Hiyerarşi’ye hizmet ede­rek bir hizmeti yerine getirmektedir ve bu yüzden tüm ça­lışmaları bir disipline bağlıdır. Böylece, sizler de bu Semavi Disiplin’e bağlı olarak, aldığınız bilgi ve bilgelik ışığım ben­liğinize sindirip, sonra ışık neşredici olunuz. Karanlık böyle yok edilecek ve şeytân böyle yenilecektir...

Page 114: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

D İ P N O T L A R

(1) Kötülüğün, kötülüğü cezbctmesi, Kozmik Alâka Kanunu’na bağlıdır.Djwhal Khul'a göre, Burçlar Kuşağı’mn dezentegre olan iki Takımyıldızı’ndan gelen şer güçleri vardır. Bu iki Takımyıl dız’dan «biri, Küçükayı ile Sistemimiz arasında yer alır ve diğeri ise; Pîeiades ile ilişkilidir.»

(2) «Unutmayın ki, Madde Kâinatı’na girmek arzusu da sizirıdi. Bu arzuyu belirtmeniz ise, bu isteğin cevabı olan bin türlü yıldırımı da üzerinize çekişiniz demektir. Madde, kendini ta­nıtırken ve kendisini size açarken, sırrım verirken, eziyet etmekten hoşlanır. Bu bakımdan evrim için ızdırap şart ol­muştur.»

(Sadıklar Plânı... 2-9-1962 ... C-15)(3) Bkz: Kur’an: 18/63(4) Misterler: Genel ibadetle birlikte mevcut olan, fakat maiyetten

gizli olan, yalnız vâkıf olanlara mahsus ve ancak mahremler tarafından bilinmesi gerekli olan mezheplerin bütünü. Örne­ğin, başlıca Grek Misterleri arasında, Eleusinian, Orphic ve Samothracian Misterleri’ne rastlanır.

(5) Bu tebarüz etmiş kişiler, soyup kahrettikleri beşer kütlele­rine, delik ceplerini (!), pençe yapılmış ayakkabılarını (!) gös­termekte ve göğüslerini gererek, o yıl olağanüstü kâr ettikle­rini söyleyebilmektedirler.

(6) Bkz: SPATYOM, kitap-42 Bkz: SPATYOM, kitap-53

(7) Bkz: Bölüm: 6/b , c(8) Bu yazının yayımlandığı 1942 yılında, sözkonusu karanlık

liderler, İkinci Dünya Savaşı’ndaki mihver devletler ve baş larmdakilerdi.

(9) ’Desıse’ [Glamour], çoğu kez, 'kara güçler’ dediğimiz varlık­ların, iyi niyetli sâlikleri kandırmak ve aldatmak için gös­terdikleri acayip bir çaba olarak mütalâa edilir. Desise’nin çözülmesi sürecinde, en etkili yol, Yüksek Benliğin enerjisi­nin tertemiz bir vasıtası olmanın gerekliliğini idrâk et­

mektir.(10) Djvvhal Khul'un «Mürit ve İnisiye» dediği Kişiler, Güneş Sis.

temi înisiyasyonu'ndan geçmekte olan ve Sadıklar Plânı’ nın 'Orijinal Kişiler’ adıyla tanımladığı Varlıklar'dır.

113

Page 115: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

(11) 7'nci Işın: Logos’un 7 Güç Akımı ya da Yüce Işığı olan ve her biri, yüce bir Kozmik Varlığın somutlaşması şeklinde tezahür eden Işmlar’dan, 7’ncisi, «Düzen ya da Yasa Işım»dır.

(12) Bkz: DZYAN KİTABI, kitap-54 ... EK-l/'Ses’in Ordusu’(13) Prana: Hayat Gücü, Hayat nefesi.(14) Devitalization: Canlılığını tüketme, hayatiyetini çekip alma.(15) Şeyh Bedrettin: «...Bu kuvvetlerden, Ulu Tanrı'ya doğru gö­

türenlere, 'melekler'; O’ndan uzaklaştırıp dünyaya yönel­tenlere de, 'şeytanlar’ adı verilir...»

(16) Elementaller: Tabiat Ruhları’nm, en aşağı seviyeden olan ve daha ziyade dört unsur, yani Ateş, Hava, Toprak ve Su ile ilgili olarak tezahür eden bir sınıfı. Yüksek Rehber Ruh VVhite Eagle’a göre, Ateş’te yaşayanlara ’salamanderler’; Ha- va’dakilere ’sylphler’; Toprak’takilere ’gnomlar’; Su’da ikâ­met edenlere ise ’undineler’ denilir. Farklı kaynaklarda bu sınıflandırmanın değişik biçimlerine rastlayabiliriz.

(17) Hz İsa: «Bakın, sadece tek bir ’lıava ruhu’ [havada yaşayanelemental] tarafından obsede edilmiş nefsanî bir beşer; Muktedir Kelâm ile bu ruh [elemental] dışarı atılır.»

(18) Bkz: SADIKLAR PLÂNI-4 ... Böl: 4/Sıra: 10(19) Bkz: ÖNCÜLER PLÂNI-1 ... Böl: 5(20) Hint tradisyonunda, bu seviyeye, ’Raja Yoga’ biliminin uy­

gulanmasıyla ulaşılır. Ra.ja Yoga, düşünce talimlerini ve dü- şünce’nin tanzimi ile konsantrasyonunu kapsar.

(21) Bkz: VAZİFE VE TÜRKİYE, kitap-47 ... Böl: 4 /b, c.(22) Dr. Andrija Puharich’in de dahil olduğu bir gruba tebliğler

veren ’Tom’ adındaki Rehber Varlık (bkz: Bölüm: l/c), be­lirli bir görevi yerine getirmek üzere yeryüzünde enkarnc olup da dünyadaki tüm, gerçekleri çarpıtıcı ve saptırıcı unsurlara rağmen başarılı olanların, ancak % 2 oranında olduklarını belirtmektedir.

(23) Bkz: EVRENSEL YÖNETİCİ MEKANİZMA, kitap-43...Böl: l/b .

(24) Bunun en çarpıcı örneğini, Satan’m gerçek bir temsilcisi olan Jim Jones adındaki kişinin Amerika’da kurduğu Hal­kın Tapmağı tarikatı vermiştir. Hatırlanacağı üzre, tarikat mensupları, Guyana’daki yaşam yerlerinde 1000 kişi topluca intihar etmişlerdi.Bir diğer çarpıcı örnek de, Eugenio Siragusa adındaki ka­ranlık bir kişinin İtalya’da kurduğu ve basma geçtiği bir derneğin üyeleri olan evli bir çiftin 1978 yılında yaşadığı

114

Page 116: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

felâkettir. Bu çift, beş yaşındaki kızlarını, 'uzaydan gelenler’ tarafından çok kısa bir sürede diriltileceği inancıyla, aç bı­rakıp öldürmüşler, zavallı kızcağızın dirilmesi için günlerce bekledikten sonra da ümitsizlik içinde intihar etmişlerdi.

(25) 'Kont Saint-Germain’. Shamballa bünyesinde işlev gören Yüce1' Üstadlar’dandır.

(26) Hz. İsa: «Ve birçok beşer, işte, Christ burada; işte, Christ orada, diyecektir. Aldanmayın; onların yollarım izlemeyin.»

(27) 1965 yılında Hindistan’dan Amerika’ya giden A.C. Bhaktive- clanta Svvami Prabhupada, Amerika'dan başlayıp dünyanın birçok yerine yayılan Krishna kültü’nü tesis etmiştir. Genç Hare Krishna müritleri, başlarını traş etmekte, sarı cüppelere bürünüp, sokaklarda Hindu şarkıları söylemekte­dirler. Müritlerini kendisine secde ettirerek yetiştiren Prab­hupada, bu genç insanları böylesine çarpık bir ’kuîa kulluk etme’ anlayışına bağlayarak, 1978 yılında bu dünyadan ayrıl­mıştır. Neticede, müritleri, Prabhupada’nın anısına, 500.000 Dolar a çıkan altın kaplamalı bir mabet (!) inşa etmişler ve mabedin çeşitli odalarına Prabhupada’nm balmumundan heykellerini yerleştirerek, bu ’putlar’a tapmaya başlamış­lardır. ,8 yaşındayken kendisini Satguru (İlâhi Işığın bir vasıtası) ilân eden (!) ve Batı dünyasında çevresine büyük bir izleyi­ciler kitlesi toplavabilen bir diğer Hintli 'sahte öğretmen’ de genç Maharaj Ji’dir. Rolls-Royce arabalardan inmeyen, büyük bir lüks içinde son derece debdebeli bir hayat sür­düren Maharaj Ji’nin, dinî bir hareketin liderinden ziyade, bi r ’show’ sanatçısına benzediği belirtilmektedir. 1975 yılında, kendisini, değil bir spiritüel öğretmene, ahlâk sahibi olan 'herhangi bir kimseye dahî yakışmayacak bir fiil sırasında yakalayan bir fotoğrafın gazetelerde yayımlanmasından son­ra, asıl yüzü ortaya çıkmış ve izleyicilerinden çoğu kendi­sini terketmiş, annesi dahî oğlunun bir sahtekâr olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır.

(28) «58 yaşındaki Güney Koreli gezici vaiz Sun Myung Moon, 37.000 Amerikalının hayatlarını yönetmektedir. Genç Moon taraftarları (ortalama yaşları 24'tür), Unification Kilisesi’ne katıldıklarında, aileleri ile tüm bağlarını koparmakta ve günde onsekiz saat kadar dolaşarak, bağış [!] toplamakta­dırlar. Müritleri kollektif yaşam merkezlerinde oturup, tüm mallarını Moon ün Kilisesi'ne vermeleri için zorlanırken,

115

Page 117: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

Moon’un kendisi, New York’taki 625.000 Dolar’lık bir mali­kânede refah içinde yaşamaktadır.Moon, Hıristiyanlık, Püritanizm ahlâkı ve Doğu felsefesi ka­rışımı bir öğreti vâzetmektedir. Müritleri, Moon’uiı spiritüel Mesajı’mn, parasal ve politik amaçları yanında tâli derecede kaldığını farketmemiş gibidirler. Moon, Wyoming’teki bir tatlıcı dükkânından Tokyo'daki bir ticaret şirketine kadar uzanan, en az 75 milyon Dolar’lık bir imparatorluğu yönet­mektedir. Amerika Kongresi, Moon’un, Güney Kore’deki dik­tatör hükümetle olan bağları hakkında soruşturma açmış­tır. Amerika’ya 1972’de gelen Moon, hayatından memnun gö­rünmekte ve 'Tanrı bana çok iyi davrandı,’ demektedir.»

(Newsweek, 4 Aralık 1978)(29) Düşünce formu için bkz: SPATYOM, kitap-53 ... dipnot (1)(30) Bkz: SADIKLAR PLÂNI-4 ... Böl: l/Sıra-12, 13(31) «Kaba tesirler ancak kaba ruhsal ihtiyaçlar için, ince tesir­

ler ancak ince ruhsal ihtiyaçlar için vardır.»(Sadıklar Plânı ... 10-3-1967 ... K-3 ... C-5)

(32) Bkz: BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ, kitap-58(33) Shakespeare: «Şeytan, hoş görünecek bir şekie girecek ikti­

dardadır:» Mikszath: «İğvacı Şeytanın dili ne tatlıdır!»(34) Bkz: İNSAN VE KEHANET, kitap-27... Böl: 8/1(35) Demonology: Şer güçleri'ni etüd eden bilim dalı. Etüd amacı,

hayra da şerre de yönelik olabilir.(36) Karanlık güçlere üst seviyeden hâkim olanlar ile diğer bazı

karanlık antitelerin daima enkarne oldukları düşünülemez. Bazı kara maji ekolleri (—özellikle, Avrupa’da kurulan Gol­den Dawn ekolüne dahil olan gruplar—) bunların fizik-dışı seviyelerde mevcut olduklarını ve ancak nadiren bedenli olarak tezahür ettiklerini ileri sürerler. Bu ekollerde öğreti­len pratik kara maji tekniklerinin önemli bir parçasını da bu tür karanlık antiteler ile temas kurmanın metodları oluşturur.

(37) Hadis-i Şerif: «Mehdî’den sonra çıkacak alâmetlerin ilki Deccâi'dir. Sonra İsa’nın inişi, sonra Yecûc-Mecûc, sonra Dabbe’nin ortaya çıkışı, sonra Güneş’in batıdan doğuşu.» J.H. Pember: «Deccâl, Satan’m enkarnasyonu olacaktır.» Deccal’e karşı savaşacak ve toplumunu Hz. Muhammed ah­lâkı üzre ıslah edecek olan Mehdi ’aleyhirrahme’ için, İmam Gazali, şunları söylemiştir: İmam-ı Gazali: «Bize bildirildi ki, hazreti Mehdî, bizim bu nisbetimizde bulunacak, bizim

116

Page 118: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

ma'arifet ve hakikatden yazdıklarımızı okuyacak ve kabûî edecektir.»

(38) Hz. İsa’nın, Levi ve Cayce gibi bazı yüksek seviyeden hassas kişilerce Akaşik Kayıtlar’dan öğrenilen gerçek yaşam tari­hinden anlaşılmaktadır ki, Hz. Isa, Satan’m şer güçleri’nin, beşerin spiritüel melekelerindeki yavaş düşüşe ve şuurunun giderek daralıp, tamamiyle duyular dünyasında tutsak ol­masına nasıl yol açtığı hakkmdaki tüm enformasyona va- kıftj. Hindistan, İran ve Mısır gibi, gittiği her yerde, kadim uygarlıkların bir zamanlar Göksel Hiyerarşilerin rehberliği' altında faaliyet gösteren ’mister kültleri’nin artık dejenere olduklarını görmüştü. Dolayısıyla, Hz. Isa, düşmanlarının kimler olduklarını ve gerçek mahiyetlerini gayet iyi bili­yordu.

(39) Tarsuslu Saul ya da Paul, günümüzde Shamballa Üstadları arasında yer alan ‘Ustad Hilarion’un geçmişteki bir enkar- nasyonu olarak bilinmektedir. Üstad Hilarion, Spiritizm Ekolü’nün oluşturulmasına ilişkin vazifesiyle tanınır.Bkz: SIRIUS MİSYONU, kitap-23... Böl: 2/c

(40) «İnsanlar... Zavallı insanlar, Y’ukarı’dan ne küçük şeyler is­terler... Küçücük bir şey, bir rahatlık, ufak maddî bir saadet, basil bir dünya yardımı... Halbuki insan varlığını teşkil eden ruhların tekâmülü için, icap ederse nebülözler teşekkül eder, âlemler kurulur. Zamanın, mekânın bir kıymet ifade etmediği mevsimlerde sizin için uzun hazırlıklar yapılır. İnsan akimın kavrayamayacağı şekillerde plânlar tanzim edilir.»

Kemâl Yolcusu (Yüksek Rehber Ruh)(41) Amiel: «Herkese iyilik ve saadet bahşetmek, hikmet-i vücu­

dumuzun sebebi, bizim kanunumuz ve selâmet rehberimiz icabıdır. Bu amacımız bâki kaldıkça, bütün dinler yıkılarak, ortadan kalksalar bile, bizim bu idealimiz bâki kaldıkça, hayat yaşamaya değer.»

(42) «Bir insanın da bütün gelecek hayatları ve bir hayatın tat­bikatı, onun kişisel zaman meksefesine akaşik kayıt defte­rine göre, kendisi veya rehberleri tarafından tayin ve tan­zim olunur. Bu nedenle, varlıklar, kendi zaman melcsefeleri- nİR kendilerine vermiş olduğu şaşmaz karar ve bilgileri uy­gulamakla, kendi evrimlerine hizmet etmiş oldukları gibi, haklarına da razı olurlar.

(Bilgeler Plânı... 5-4-1974 ... C 4 /16)

117

Page 119: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

(43) Hz İsa: «Biriktirilmiş serveti olan insanlar için Rulı’un Melekûtu’na [açılan] kapıdan girmek o kadar zordur ki... Dahası, bir devenin iğne deliğinden geçmesi, biriktirilmiş servet! olan bir insanın hayat yolunu bulmasından daha kolaydır ... Zengin [kişi] altınlarını verebilir; mağrur [kişi], toprağı öpebilir, ve Tanrı [onları] kurtaracaktır.»

(44) Günümüzde de, bilindiği kadarıyla, Agartha Toplantıları ya­pılmakta ve bu toplantılara 12 kişi katılmaktadır. İstanbul'­da da, 1932 ve 24 Aralık 1966 tarihlerinde Agartha Toplantı­ları yapılmıştır.Bkz: AĞART A, kitap-1 ... Ek-l/cBkz: VAZİFE VE TÜRKİYE, kitap-47 ... Böl: 5/d

(45) Shakespeare: «Şeytanlar en büyük günahları işletecekleri zaman, bu günahları İlâhî bir şekilde göstermekle işe baş­larlar.»

(46) Bkz: BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ, kitâp-58 ... dipnot (67)(47) Bkz: BİLGİ KİTABI EVRENSEL MİSYONU, kitap-57 ...

Böl: l/a(48) Peygamber kelimesi, 'haber getiren’ anlamındadır ve her

Peygamber dolayısıyla Haber Getiren’dir.(49) Bkz: BİLGELER PLÂNIl(50) Şeytan, birçok değişik isimle anılır. Şeytanın çeşitli isim­

leri arasında en sık rastladıklarımız şunlardır: Satan, Lıısî- fer, Ahriman, İblis, Mara, Beelzebııb, Mahasura, Samaei, Moloch, Belial.

(51) Jubilee: Kadim İbranî yasalarına göre, elli yılda bir yapıl­ması gereken, Mısır’dan kurtuluşu kutlama bayramı.

(52) Eski Ahit: «Allah oğulları insan kızlarına vardıkları, ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilim [Devler] vardı: bunlar eski zamandan zorbalar, şöhretli adamlardı.» (Tekvin: 6/4) Bkz: DZYAN KİTABI, kitap-54 ... Böl: 4/Dzyan Kıta-XI

(53) «Siyon, Protokollerinde, şöyle denilmektedir: «Her yerde karışıklık, çekişme ve düşmanlık oluşturacağız. Dünyanın üzerine dehşetli bir savaş musallat edeceğiz.... Beşerleri övle bir çıkmaza sokacağız ki, gönüllü olarak bize önderlik tek­lif edecekler ve bu önderliğin sayesinde de tüm dünyaya hükmedeceğiz.» (!)

(54) ’KâbiI’, Hz. Âdem ile Havva’nın kardeş katili olan Uk oğul­larıdır.

118

Page 120: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

(55) «Bizler, planetinize ait fiiller için sorumluluğun bir kısmını üstlenmek zorundayız. Çünkü, göklerimiz tüm savaşçı eğilim­lerden temizlendiğinde o yıkıcı ve bozguncu şuur ünitele­rini size göndermiştik. Temizlik bir başka yerde yapıldığın­dan, bu değersiz varlıklar da planetinize gelerek, sizinle ka­rışmak ve toplumunuzun içine yayılmak üzere zemin bul­dular. Biz hepimiz, dolayısıyla, güçlerimizi birleştirdik ve güzelim dünya planetini, Lusifer’in, ölüme ve yıkıma ve be­şeriyetin tutsaklığına dayanan bu şer güçlerinin sultasın­dan kurtarmak için zamanımızı ve teknolojimizi ortaya koyduk. Bu tutsaklık sona erdirilecektir, çünkü tüm beşer­ler, özgür olmalıdırlar! Beşerler, kendi içsel rehberliklerinin emirlerini ve İçsel İlâhî kanaatlerini hayatları ve dünyaları için tâkip etmek üzere serbest bırakılmalıdırlar. İşte, zararlı otlar ile burçakların birarada büyümelerine izin verilmiştir ama, şimdi hasat zamanıdır.»

(Uzaylı Üstad Matton'dan)(56) [Dünya’nın Efendisi’ne ithaf:]

Tannlar’dan oluşan, Sana ait Ordu’nun içerisinde,Oniki tümenin arasında,Korkusuzca at sırtında gidersin.Mızrağım, Shambhala’ya karşıDüzen almış şer güçlerinin başı olanHanumanda’nın göğsüne doğru fırlatırsın.Böylece, kötülük yok edilecektir.»(Shambhala Smonlam)El Morya: «Para düzenbazları ile enerji Çarları’mn kartel­leri, yeryüzü değişiklik rüzgârları altında silkelendiğinde, normal cesametlerine indirgeneceklerdir. Birçok kıyı hat­tına dizilmiş olan Mammon merkezleri, kirletici unsurların­dan ebediyen temizleneceklerdir.»

(57) Güney Amerika’daki bir kayıp kent’i ararken hayatını yiti­ren Albay P.H. Fawcett, medyom Geraldine Cummins ka­nalıyla Spatyom’dan verdiği tebliğlerde, derolar’a, «yarasa- adamlar» adıyla değinmişti: «Yarasa-adamlar, o ’mağara adamları’dır. Bunlar, son derece vahşi ve yamyam olan ilkel bir ırktır. Yeraltmdaki mağaralarda saklanırlar ve dışarıya çıkarak, yenilebilir gibi gördükleri her canlıyı öl­dürürler.»

(58) Bkz: VİMANA UZAY ARAÇLARI, kitap-46 ... Böl: 2/d(59) Bkz: VİMANA UZAY ARAÇLARI, kitap-46(60) Kutsal Ada, ’Shamballa’dır.

119

Page 121: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

(61) Yüksek Benlik — Can — Fizik Beden arasında, yukarıdan aşağıya doğru olan, hâkimiyet mücadelesi.

(62) Pantheistler: Kamutanrıcılar: Tanrı ile Kâinat’ın özdeş ol­duğunu ileri süren öğretiyi benimseyenler.

(63) Kur’an: «Onlar, yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öacekile- rin akıbetlerinin nice olduğunu görmediler mi? Onlar kuv­vetçe de, veryüzündeki [teknik ve uygarlık] eserleri bakı­mından da üstündüler. Böyle iken, Allah onları günahları yüzünden yakaladı.» (40/21)

(64) Bkz: Bölüm: 5/c(65) Vahiy: «Senin sıkıntılarım bilirim; fakir olduğunu bilirim —

fakat gerçekte sen zenginsin! Yahudi olduklarını iddia edip de olmayan, Satan’a ait olan bir grubun sana karşı söyle­diği kötü şeyleri bilirim!» (2/9)Vahiy: «Dinle! Satan’a ait olan o gruba, Yahudi olduklarım iddia edip de olmayan o yalancılara gelince, onları önüne getirteceğim ve ayaklarına kapanmalarım ve sana inanma­larını sağlayacağım.» (3/9)

(66) Bkz: Hz. İSA MİSYONU, kitap-56... Böl: 3/n(67) G. Keller: «Bir kötülüğün bulunduğu yerde ikinci ve üçün­

cü kötülükler de uzak değildir.»(68) Konfüçyüs: «Karanlıklardan yakınıp sızlanacağına, ne olur

bir mum da sen yaksana.»( 59) Yiik sek Rehber Ruh Goethe: «Önünüze dünya haıltasun alı­

nız, Dünya haritasının her köşesine sevgi vibrasyonları gön­deriniz. Bunları herkes yapacak seviyede değildir. Sîzler [spiritiialistler, aydınlanmış kişiler] bu düzeydesiniz.» (1-2-1970)

(70) Michael Matthevvs, Bn. Marda Moore’un 31 Temmuz 1974 tarihinde yönettiği bir ekminezi celsesi sırasında, trans al­tındayken, Amerika’daki karanlık güçler’le ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştı:«Amerika’da Tibet’ten birçok kişi enkarne olmuş durumda­dır. Bunların çoğunluğunu, Tibet’in kara maji ekollerinde faaliyet göstermiş olan kara majisyenler, bir kısınma da beyaz majisyenler oluşturuyor. Günümüzde psişik hareketin böylesine popüler olmasının bir nedeni de buduı*. Amerika Birleşik Devletleri’nin üzerine baktığımda, siyah ve beyaz sütunlar görüyorum. Reklâmcılık gibi faaliyet alanlarının tümü, karanlık sütunlar oluşturuyor. Beyaz güçler bu du­ruma neden bir çare bulmuyorlar?»

120

Page 122: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

(71) Sadi: «Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.»

(72) Bhartrihari: «Ha deniz suyunun tuzluluğunu bir damla balla gidermeye kalkışmışsınız, ha kötüleri tatlı dille yola getir­meye.»

(73) «Eğer bir beşer, bir yaşamdan ötekine, spiritüel gelişimim ihmâl eder ve çıkarları uğruna maddenin istimâline yönelik entellektüel çabalar üzerinde konsantre olur da, içsel ben­liğinin [vicdanı’mn] hatırlatmalarına ve Hâmileri’nden ona ulaşabilecek olan uyarılara rağmen bu hareket tarzını sür­dürürse ve bu uzun bir süre boyunca böyle giderse, bu manvantara ya da siklus için nihaî olan bir yıkımı üzerine çekebilir. Fizik atomun tamamiyle mahvolmasına yol aça bilir ve bu suretle de, Yüksek Benlik ile olan irtibatını çağ­lar boyunca kesebilir. Mme. Bîavatsky, 'mahvolmuş canîar’- clan bahsederken, bir şekilde, bu konuya değinmekteydi»

(Djwlıal Khul’dan)(74) Bkz: BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ, kitap-58 ... Böl: 2,/g(75) Bkz: Bölüm: 6/a(76) «Dr. George Hunt VVilliamson’a göre, Orioıı’daki kötü anti-

teier, Pleiades’teki hayır güçleri’nin işlerine karışmaya kal­kışmışlar ve ûrioıı’un planetlerinden gelen ufak bir 'davet­siz misafirler’ grubu, uzun bir zamandan beridir, burada, Yeryiizü’nde karışıklıklar yaratmışlardır.»

(Raymond Drake’den)(77) Ashtar Komutası’nın, White Star kanalıyla verdiği, 2 Kasım

1962 tarihli bir mesajda şöyle denilmektedir: «Bulunduğumuz yerden, şimdi, Dünya Plaııeti’ndeki beşeri bayatın giderek arlan bir tehdit altında kaldığını gözlemli­yoruz. Son birkaç yıldır, planetinizdeki belirli bir alanı sü­rekli gözlemekteyiz. Sözkonusu bölgede, dünyaya tümüyle hâkim olma tasarılarına yönelik yoğun bir faaliyet sürdü rülmektedir. Meskûn alanlardan uzakta kalan, buzlarla kaplı olan bu bölgede [Kutup’ta], faaliyetler yeraltında yü­rütülmektedir....»

(78) O l a y - 1: Arjantin’in Trancas kenti yakınındaki bir çift­likte yaşayan Senor Antonia de Moreno ve ailesi, 1963 yı­lının 21 Ekim gecesi, evlerinin civarında beliren ve yerden sadece birkaç metre yukarıda asılı duran bir grup UFO'yu gözlemlerken, UFO’ların bazıları, evlerini hedef alarak bir­takım ışınlar neşretmiş ve sonuçta, a) evde kuvvetli, bir

121

Page 123: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

'sülfür kokusu’ duyulmaya başlamış; b) evin ısısı, hissedilir derecede yükselmiş; c) olay sırasında Bn. de Moreno’da

yanıklar meydana gelmişti.(APRO kayıtlarından)

O l a y - 2: Amerika, Ohio’da yaşayan oniki yaşındaki Gre- gory Wells, 19 Mart 1968 gecesi saat 20.30'da, babaannesinin yakındaki evine giderken ağaçların yukarısında asılı duran bir UFO görmüştü. Wells merakla UFO’ya bakarken, bir­den UFO’dan çıkan bir uzantı, kendisine doğru yönelmişti. Wells korku içerisinde kaçmaya başlamıştı ki, bu uzantıdan neşrolan bir ışık huzmesi, arkadan, sağ koluna isabet etmiş­ti. Ceketi yanmaya başlayan Wells, ceketini çıkarmıştı ama. sağ kolunun arkasında da iki yanık meydana gelmişti. Wells’i muayene eden doktorlara göre, sözkonusu yanıklar ikinci derecedendi.

(APRO kayıtlarından)

Page 124: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

MART - 1981 e KADAR YAYIMLANMIŞ KİTAPLARIMIZ

1. AGARTA... (Yeraltı Uygarlığı)2. UFO BİLİMSEL KURAMLARI3. AKUPUNKTUR... (Biyo-Plazmik Tedavi)4. ÖLÜM ve ÖTESİ... (Bilimsel İncelenim)5. REENKARNASYON... (Genedoğmak Bilimsel Incelenimi)6. UFOLOJİ... (Dünya Dışı Zeki Varlıklar Bilimi)7. PARAPSİKOLOJİ... (Olağanüstü Duyular Bilimi)8. TELEPATİ... (Uzaduyum Bilimsel încelenimi)9. EKMİNEZİ... (Geçmişe Geri Dönüşler)

10. MU... (Tarih Öncesi Uygarlık)11. NEO SPİRİTİZM - MODERN SPİRİTİZM12. UFO - APOLLO... (Ortak Uzay Uçuşları)13. SPEKTRA - URI GELLER... (Hoova Planeti Misyonu)14. UZAYLILAR... (Genel Bilgiler)15. ÖLÜM ve AHRET... (Temel Bilgiler)16. UZAYLI İNSANLAR... (Bilimsel İncelenim)17. KOZMOS’DAN DÜNYALILARA... (Ummo Planeti Misyonu)18. DÜNYA ÖĞRETMENİ... (Altın Çağ Rehberliği)19. TELEPATİ... (Deney ve Yöntemleri)20. USO - OINT... (Denizaltı Uygarlığı)21. LEVİTASYON... (Yerçekimini Yenen İnsanlar)22. SOVYETLER UFO KURAMLARI23. S1RIUS MİSYONU... (—Bildirge—)24. KÎRLIAN PHOTOGRAPHY... (Biyoplazmik Bedenler)25. ÖNCÜ-UFO GENEL YAPILARI26. EVREN UYGARLIKLARI27. İNSAN ve KEHANET... (Kanıtlı Öngörümler)28. UZAY ÜSSÜ AY... (Gizemli Yapay Planet)29. IŞINLAMA... (Olaylar — Gözlemler)30. MEDİTASYON... (Transandantal)31. GÖRÜNEN RUHLAR... (Bilimsel İncelemeler)32. EVRİM ÜSTADLARI... (Vcniis Planeti Misyonu)33. AGARTA... (Mahatmalar Misyonu)34. UFOLOJİ... (Uzaylılar Bilimi)35. DURU - GÖRÜ... (Ruhsal Gözle Görüm)36. AGARTA37. EVRENSEL EVRİM YOLLARI38. PSI-TIP... (Ruhsal Cerrahi)

Page 125: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

39. APORLAR... (Ruhsal Işınlamalar)40. FARAPSİKOLOJİ BİTKİLER ARAŞTIRMASI 4.1, MEDYOMLUK... (Ruhsal Celseler)42. SPATYOM... (Öte Âlem Mekânı)43. EVRENSEL YÖNETİCİ MEKANİZMA44. ZAMAN ve RÖLATİVİTE45. PSİKOKİNEZİ... (Aktif Zihin Gücü)46. VİMANA UZAY ARAÇLARI47. VAZİFE ve TÜRKİYE... (Kozmik Misyon)48. Hz. MUHAMMED... (Evrensel Bilgi Elçisi)49. SPİRİTOLOJİ... (Ruhsal Gerçekler Bilimi)50. HİPNOTİZMA51. KARMA... (Neden-Sonuç Yasası)52. EVRİM - ÜRETİM... (Tez ve Antitez Teoriler)53. SPATYOM... (Yapısı ve İşlevi)54. BZYAN KİTABI55. ANAGEMİ — UFO... (Genel Yapıları)56. Hz. İSA... (Evrensel Sevgi Elçisi)57. BİLGİ KİTABI EVRENSEL MİSYONU 53. BİLGİ ÇAĞINA GİRİŞ59. KÖTÜLÜK VE KAYNAKLARI

1. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)2. Cilt SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)3. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)4. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)5. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)6. Cilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu)7. Ciît: SADIKLAR PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)1. Cilt: DOSTLAR PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)2. Cilt: DOSTLAR PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)1. Cilt: BİLGELER PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)1. Cilt: ÖNCÜLER PLÂNI (Altm Çağ Misyonu)

BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ Satış ve Dağıtım:P.K 1072 — İSTANBUL Vaii Konağı Caddesi

Halil Bey Pasajı, No: 40 (Alt Kat) Nişantaşı — İstanbul

Page 126: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

SADIKLAR PLÂNIALTIN ( İ S MİSYOMİ

PLÂNIM İS Y O N U

D O S T L A R P L Â N I

A L T IN Ç A Ğ M İS Y O N U

S A D I K L A » PLANIM İS Y O N U

D O S T L A R PLÂNI

A L T IN Ç A Ğ M İS Y O N U

SAD IKLAR PLÂNİ A L T IN ÇAĞ M İSYO N U

REENKABKASTOHGENEDOĞHAK

BİLİMSEL İNCELENİN!

ÖLÜM v* ÖTESİBİLİMSEL İNCELENİMİ

UFOBİLİMSEL KURAMLARI

Ö N C Ü L E R PLÂN I A L T IN ÇAĞ M İ5 W N U

AGARTAY E R A LTI UYGARLIĞI

UFOLOJİDÜHYA-OIŞI

ZE K İ VARLIKLAR

AKUPUNKTUR

Page 127: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

TELEPATİUZADUYUM

BİLİMSEL İNCELENİMt

EKMİNEZİGEÇMİŞ YAŞAMLARA

TRANSLA GERİ DÖNݧLER

- M ü -T A R İH -Ö N C E S İ

E V R E N SE L U Y G A R LIK

\V X — /

NEO SPfRhfZMDr. I İ H İ t n n u ı

MOOESM SPMTBMU 1 U K A IB K

tn

UZAYLILARGENEL BİLGİLER

ÖLÜM ve AHRETTEMEL •İİBİLER

SPEKTRA URI SELLER

MOOVA PLANETİ MİSYONU

UFO APOLLO

ÜSO-OIHTD E N İZ A L TI UYGARLIĞI

UZAYLI İNSANLARBİLİM SEL İNCfcLENİM

SIRİUS MİSYONU- B İ L B İ B G E -

S O V YE TLER U F O

K U R A M LA R I

DÜNYAÖĞRETMENİ

V EALTİN ÇAĞ REHBERLİĞİ

TELEP ATİU Y G U LA M A

d e n e y v e y ö n t e m l e r !

LEVİTASYONYEBÇEKİS İK İ

YENİM İS3ANLAB

m

KOZMOS'DANDÜNYALILARAUKBS PLAKETİ «SİtVORU

Page 128: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

KERLIANP K O TO GSAP H Y

GEDENLEHİNBİYOPLAZM İK EŞLERİ

EVRENUYGARLIKLARI

UZAY ÜSSÜ AYG İZEM Lİ YAPAY P L tS tT

IŞINLAM AO LAYLAR GÖZLEMLER

M EDİTASYON-T R A N S A N D A N T A L -

A G A R T AM AHA7M ALAR MİSYONU

:f©Şİ la

UFOLOJİU Z A Y L IL A R B İL İM İ

A P O R L A R RUHSAL İŞINLAMA

O LA Y LA R I

EVR İMÜ S TA D L& R I

D U R U -G O R Ü R U H S A L

G Ö Z L E GÖRÜM

E V R E N S E L

EVRÎMY O L L A R I

A G A R T A

Page 129: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI

PAR APSIKO LO JIB İT K İL E R

A R A 5 T I R M A S I

MEDVOMLUKV E

RUHSALCELSELER

S P A T Y O M Ö TE ALEM MEKÂNI

Hz.M UHAM M EDE V R E N S E L B İLG İ ELÇİSİ

llûl «*»«>•

H İP N O T İZ M AB İ L İ M S E L

TE O R İ vb P R A TİK LE R İ

ÜÜH UAVtKM mueb

KARMAEVLEM*VAZGhMEPEN*SONUÇ

Y A S A S I VE İ Ş L E Y İ Ş İ

VİMANATA R İH Ö N C E S İ

U Z A Y A R A Ç L A R !

E V R E N S E L

Y Ö N E T İ C İ

VAZİFE «TÜRKİYE

Page 130: KOTULUK s ıı aa ve KAYNAKLARI