kİtosan İle sulu ÇÖzeltİlerden krom uzaklaŞtirmasitez.sdu.edu.tr/tezler/tf01538.pdf · 2020....

79
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KİTOSAN İLE SULU ÇÖZELTİLERDEN KROM UZAKLAŞTIRMASI Emel TARIM Danışman: Doç. Dr. Fethiye GÖDE YÜKSEK LİSANS TEZİ KİMYA ANABİLİM DALI ISPARTA - 2011

Upload: others

Post on 07-Feb-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • T.C.SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

    FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

    KİTOSAN İLE SULU ÇÖZELTİLERDEN KROM UZAKLAŞTIRMASI

    Emel TARIM

    Danışman: Doç. Dr. Fethiye GÖDE

    YÜKSEK LİSANS TEZİKİMYA ANABİLİM DALI

    ISPARTA - 2011

  • TEZ ONAYI

    Emel TARIM tarafından hazırlanan “Kitosan ile Sulu Çözeltilerden Krom

    Uzaklaştırması” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Süleyman

    Demirel Üniversitesi KİMYA ANABİLİM DALI’nda YÜKSEK LİSANS TEZİ

    olarak kabul edilmiştir.

    Danışman: Doç. Dr. Fethiye GÖDE

    Süleyman Demirel Üniversitesi Kimya Anabilim Dalı

    Jüri Üyeleri:

    Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal SANGÜN

    Mustafa Kemal Üniversitesi Kimya Anabilim Dalı

    Yrd. Doç. Dr. Ebru Çubuk DEMİRALAY

    Süleyman Demirel Üniversitesi Kimya Anabilim Dalı

    Prof. Dr. Mustafa KUŞÇU

    Enstitü Müdürü

    Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirilerin, çizelge, şekil ve fotoğraflarınkaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.

  • i

    İÇİNDEKİLER

    Sayfa

    İÇİNDEKİLER.............................................................................................................i

    ÖZET...........................................................................................................................iii

    ABSTRACT................................................................................................................iv

    TEŞEKKÜR ................................................................................................................v

    ŞEKİLLER DİZİNİ.....................................................................................................vi

    ÇİZELGELER DİZİNİ...............................................................................................vii

    SİMGELER DİZİNİ..................................................................................................viii

    1. GİRİŞ………………………………………………………………………………1

    1.1. Krom……………………………………………………………………………..3

    1.2. Adsorpsiyon……………………………………………………………………...6

    1.2.1. Adsorpsiyonu etkileyen faktörler………………………………………………9

    1.2.2. Adsorpsiyon prosesinin kullanıldığı yerler…………………………………….9

    1.2.3. Adsorpsiyon izotermleri………………………………………………………10

    1.2.3.1. Langmuir adsorpsiyon izotermi………...…………………………………..10

    1.2.3.2. Freundlich adsorpsiyon izotermi………...………………………………….11

    1.2.3.3. Dubinin-Radushkevich (D-R) adsorpsiyon izotermi……………………….12

    1.2.4. Adsorpsiyon kinetiği………………………………………………………….13

    1.2.5. Adsorpsiyon termodinamiği…………………………………………………..13

    1.3. Kitosan………………………………………………………………………….14

    1.3.1. Kitosanın kullanım alanları…………………………………………………...16

    1.3.2. Kitosanın metal uzaklaştırılmasında kullanımı……………………………….18

    1.4. Kil………………………………………………………………………………19

    1.5. Polimerler……………………………………………………………………….20

    1.5.1. Polimerlerin sentezi…………………………………………………………..21

    1.5.2. Polimer kompozitleri…………………………………………………………21

    1.5.3. Radikalik katılma polimerizasyonu…………………………………………..22

    1.5.3.1. Radikalik polimerizasyonun başlatılması…………………………………..22

    1.5.3.2. Büyüme……………………………………………………………………..22

    1.5.3.3. Sonlanma……………………………………………………………………23

    1.5.4. 2-hidroksietil metakrilat (HEMA)……………………………………………23

  • ii

    1.6. İndüktif Eşleşmiş Plazma (ICP)………………………………………………...23

    2. KAYNAK ÖZETİ………………………………………………………………...25

    3. MATERYAL VE YÖNTEM……………………………………………………..33

    3.1. Kullanılan Adsorbanlar ve Kimyasal Maddeler………………………………..33

    3.2. Kullanılan Cihazlar……………………………………………………………..33

    3.3. Kullanılan Çözeltilerin Hazırlanması…………………………………………..34

    3.4. Kitosan HEMA (2-hidroksietil metakrilat) Kompoziti…………………………34

    3.5. Kitosan Kil Kompoziti………………………………………………………….35

    3.6. FT-IR Analizleri………………………………………………………………...35

    3.7. Krom İyonları İçin Adsorpsiyon Deneyleri…………………………………….38

    3.7.1. Konsantrasyon deneyleri……………………………………………………...38

    3.7.2. pH deneyleri…………………………………………………………………..38

    3.7.3. Sıcaklık deneyleri……………………………………………………………..38

    3.7.4. Zaman deneyleri………………………………………………………………39

    3.7.5. Adsorban madde miktarı deneyleri…………………………………………...39

    4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA………………………………….40

    4.1. Krom İyonunun Sorpsiyonu…………………………………………………….40

    4.1.1. Sorpsiyona konsantrasyon etkisi……………………………………………...40

    4.1.2. Sorpsiyona pH etkisi………………………………………………………….42

    4.1.3. Sorpsiyona sıcaklığın etkisi…………………………………………………..46

    4.1.4. Sorpsiyona adsorban madde miktarının etkisi………………………………..48

    4.1.5. Adsorpsiyona temas süresinin etkisi………………………………………….49

    4.2. Adsorpsiyon İzotermleri………………………………………………………..51

    4.2.1. Freundlich adsorpsiyon izotermi……………………………………………..51

    4.2.2. Langmuir adsorpsiyon izotermi………………………………………………52

    4.2.3. Dubinin-Radushkevich (D-R) adsorpsiyon izotermi…………………………53

    4.3. Adsorpsiyon Kinetiği…………………………………………………………...54

    4.4. Adsorpsiyon Termodinamiği…………………………………………………...57

    5. SONUÇ…………………………………………………………………………...62

    6. KAYNAKLAR…………………………………………………………………...64

    ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………69

  • iii

    ÖZET

    Yüksek Lisans Tezi

    KİTOSAN İLE SULU ÇÖZELTİLERDEN KROM UZAKLAŞTIRMASI

    Emel TARIM

    Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri EnstitüsüKimya Anabilim Dalı

    Danışman: Doç.Dr. Fethiye GÖDE

    Bu çalışmada kitosan ve modifiye kitosanlar sulu çözeltilerden krom uzaklaştırmasındaadsorban olarak kullanılmıştır. Modifiye kitosanlar, kitosan-HEMA ve kitosan-kil şeklindedir. Modifiye kitosan ve modifiye edilmemiş kitosan krom konsantrasyondaki performansları karşılaştırılmıştır. Batch metoduna göre yapılan bu tezde krom iyonlarının sulu çözeltilerden farklı deneysel koşullarda uzaklaştırılması çalışılmıştır. Modifiye kitosan ve modifiye edilmemiş kitosana ait adsorpsiyon kapasiteleri başlangıç krom iyonu konsantrasyonları, sıcaklık, pH, zaman ve adsorban dozunun adsorpsiyona etkileri karşılaştırılmıştır. Termodinamik parametreler (G, H ve S) hesaplanmış, adsorpsiyon kinetikleri çalışılmış ve mevcut sistem için 25 ºC de Langmuir, Freundlich ve Dubinin-Radushkevich adsorpsiyon izotermlerine uygulanabilirliği test edilmiştir.

    Anahtar Kelimeler: Kitosan, HEMA, kil, Langmuir, Freundlich ve Dubinin-Radushkevich adsorpsiyon izotermleri

    2011, 69 sayfa

  • iv

    ABSTRACT

    M.Sc. Thesis

    REMOVAL OF CHROMIUM FROM AQUEOUS SOLUTION BY CHITOSAN

    Emel TARIM

    Süleyman Demirel University Graduate School of Applied and Natural Sciences

    Chemistry Department

    Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Fethiye GODE

    In this study, removal of chromium from aqueous solution by chitosan and modified chitosans are used as adsorbents. The modified chitosans are in the form of chitosan-HEMA and chitosan-clay. The modified chitosan and unmodified chitosan were compared the performance of chromium adsorption. The batch method removal of chromium from aqueous solutions under different experimental conditions was used in this thesis. Modified chitosan and non-modified chitosan were compared for adsorption capacity, the effects of initial chromium concentration, temperature, pH, time and adsorbent dosage. Thermodinamic parameters (G, H and S) calculated,sorption kinetics have been tested and the applicability of the Langmuir, Freudlich and Dubinin-Radushkevich adsorption isotherms for the present system have been tested at 25°C.

    Key Words: Chitosan, HEMA, clay, Langmuir, Freundlich and Dubinin-Radushkevich adsorption isotherms.

    2011, 69 pages

  • v

    TEŞEKKÜR

    S.D.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programı

    çerçevesinde hazırladığım “Kitosan ile Sulu Çözeltilerden Krom Uzaklaştırması “

    konulu bu tez için bana her türlü desteği veren ve yardımlarını esirgemeyen,

    çalışmalarımın gerçekleştirilmesi için gerekli ortamı hazırlayan Danışman Hocam

    Doç. Dr. Fethiye GÖDE’ye saygı ve teşekkürlerimi sunarım.

    Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa CENGİZ’e ve deneysel çalışmalarımda

    yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Ayşegül UYGUN’a teşekkür

    ederim.

    2062-YL–09 numaralı proje ile beni destekleyen S.D.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri

    Birimine teşekkürlerimi sunarım.

    Desteklerinden dolayı ailem ve arkadaşlarıma sevgi ve minnetlerimi sunarım.

    Emel TARIM

    ISPARTA, 2011

  • vi

    ŞEKİLLER DİZİNİ

    Şekil 1.1. Sulu çözeltilere bulunabilecek krom türleri……………………………….4

    Şekil 1.2. a) Kitin, b) Kitosan ve c) Selülozun kimyasal yapıları…………………...15

    Şekil 1.3. Kitinin kitosana dönüşümü……………………………………………….15

    Şekil 1.4. ICP kaynağının temel kısımları…………………………………………..23

    Şekil 3.1. Ch ve ChH nin FT-IR spektrumu………………………………………...36

    Şekil 3.2. Ch ve ChC nin FT-IR spektrumu………………………………………...37

    Şekil 4.1. Ch, ChH ve ChC’nin farklı konsantrasyonlardaki Cr(VI) adsorpsiyonu...41

    Şekil 4.2. ChC’in farklı konsantrasyonlardaki Cr(III) adsorpsiyonu……………….42

    Şekil 4.3. Kitosanın Cr(VI) adsorpsiyonuna pH’ın etkisi…………………………...43

    Şekil 4.4. Kitosan-HEMA nın Cr(VI) adsorpsiyonuna pH’ın etkisi………………..44

    Şekil 4.5. Kitosan-kilin Cr(III) adsorpsiyonuna pH’ın etkisi……………………….45

    Şekil 4.6. Kitosan Cr(VI) adsorpsiyonuna sıcaklığın etkisi………………………...46

    Şekil 4.7. Kitosan-HEMA Cr(VI) adsorpsiyonuna sıcaklığın etkisi………………..47

    Şekil 4.8. Kitosan-kil Cr(III) adsorpsiyonuna sıcaklığın etkisi……….…………….47

    Şekil 4.9. Ch üzerinde adsorban miktarına karşı Cr(VI) metalinin sorpsiyonu……..48

    Şekil 4.10. ChH üzerinde adsorban miktarına karşı Cr(VI) metalinin sorpsiyonu….48

    Şekil 4.11. ChC üzerinde adsorban miktarına karşı Cr(III) metalinin sorpsiyonu….49

    Şekil 4.12. (a) Kitosanın Cr(VI) adsorpsiyonuna temas süresinin etkisi……………

    (b) İlk 4 sa’lik zaman dilimindeki temas süresi …………………………….50

    Şekil 4.13. (a) Kitosan-HEMA’ nın Cr(VI) adsorpsiyonuna temas süresinin etkisi…..

    (b) İlk 6 sa’lik zaman dilimindeki temas süresi……………………………..50

    Şekil 4.14. (a) Kitosan-kilin Cr(III) adsorpsiyonuna temas süresinin etkisi, (b) İlk…..

    6sa’lik zaman dilimindeki temas süresi………………………………......…51

    Şekil 4.15. Kitosanın Cr(VI) iyonu için II. mertebeden Pseudo grafiği…………….55

    Şekil 4.16. Kitosan-HEMA’nın Cr(VI) iyonu için II. mertebeden Pseudo grafiği….56

    Şekil 4.17. Kitosan-kilin Cr(III) iyonu için II. mertebeden Pseudo grafiği…………56

    Şekil 4.18. Kitosan için lnK–1/T grafiği…………………………………………….58

    Şekil 4.19. Kitosan-HEMA için lnK–1/T grafiği……………………………………59

    Şekil 4.20. Kitosan-kil için lnK–1/T grafiği………………………………………...60

  • vii

    ÇİZELGELER DİZİNİ

    Çizelge 1.1. Türkiye için içme suyu standardı………………………………………..2

    Çizelge 1.2. Kromun fiziksel özellikleri………………………………………….......4

    Çizelge 1.3. Atıksulardan metal giderim teknolojileri………………………………..7

    Çizelge 1.4. Fiziksel ve kimyasal adsorpsiyonun karşılaştırılması…………………...8

    Çizelge 4.1. Sentetik krom çözeltilerinin pH’sı ve optimum pH’ da kitosan ve.......

    modifiye edilmiş kitosanlar tarafından sorpsiyon yüzdeleri………………...45

    Çizelge 4.2. Adsorbanların Cr(VI) ve Cr(III) iyonları sorpsiyonunda Freundlich..….

    adsorpsiyon izoterm parametreleri…………………………………………..52

    Çizelge 4.3. Adsorbanların Cr(III) ve Cr(VI) iyonları sorpsiyonunda Langmuir……..

    adsorpsiyon izoterm parametreleri…………………………………………..53

    Çizelge 4.4. Adsorbanların Cr(III) ve Cr(VI) iyonları sorpsiyonunda……….

    Dubinin-Radushkevich adsorpsiyon izoterm parametreleri…………………54

    Çizelge 4.5. Adsorbanların Cr(III) ve Cr(VI) iyonları sorpsiyonunda adsorpsiyon…...

    kinetiği parametreleri………………………………………………………..57

    Çizelge 4.6. Ch üzerinde Cr(VI) iyonu adsorpsiyonu için termodinamik……

    parametreler ………………………………………………………………...58

    Çizelge 4.7. ChH üzerinde Cr(VI) iyonu adsorpsiyonu için termodinamik……..

    parametreler ………………………………………………………………...59

    Çizelge 4.8. ChC üzerinde Cr(III) iyonu adsorpsiyonu için termodinamik…….

    parametreler ………………………………………………………………...60

  • viii

    SİMGELER DİZİNİ

    Q Adsorpsiyon kapasitesi (mmol/g)

    qe Birim adsorban ağırlığı başına adsorplanan madde miktarı (mmol/g)

    Ce Adsorpsiyondan sonra çözeltide kalan maddenin konsantrasyonu (mmol/L)

    b Yüzey bağlanma enerjisiyle ilgili sabit (L/mmol)

    n Yüzey bağlanma enerjisiyle ilgili sabit

    Kf Adsorpsiyon enerjisiyle ilgili bir sabit (mmol/g)

    R2 Korelasyon katsayısı

    nm Adsorpsiyon kapasitesi(mmol/g)

    q Tutulan madde konsantrasyonu (mg/L)

    qm Adsorplayan maddenin maksimum sorpsiyon kapasitesi (mmol/g)

    ε Polanyi potansiyeli

    ß Enerji sorpsiyonu ile ilgili bir sabit (mol2/kJ-2)

    qt t anında adsorban ağırlığı başına adsorplanan madde miktarı (mg/g)

    R Gaz sabiti (8,314 J/mol K)

    k1 Pseudo I. dereceden denklem sabiti

    k2 Pseudo II. dereceden denklem sabiti

    T Mutlak sıcaklık (Kelvin)

    Go Serbest enerji değişimi (kJ/mol)

    Ho Entalpi değişimi (kJ/mol)

    So Entropi değişimi (kJ/mol.K)

    E Sorpsiyon enerjisi (kJ/mol)

    K Adsorpsiyon denge sabiti

    ICP Inductively Coupled Plasma

    FT-IR Fourier Transform Infrared Spectroscopy

    HEMA 2-hidroksietil metakrilat

    Ch Kitosan

    ChH Kitosan-HEMA

    ChC Kitosan-kil

    D-R Dubinin- Raduskevich izotermi

  • 1

    1. GİRİŞ

    Nüfus artışından dolayı, farklı endüstri kollarında ve koruyucu malzemelerde çeşitli

    metallerin kullanımıyla birlikte, çevrede zehirli metal kirletici maddelerinin oranı

    artmaktadır (Baral et al., 2008). Endüstriyel aktivitelerdeki artış, çevre kirliliğinin

    yoğunlaşmasının dışında, ağır metaller, sentetik bileşikler, atık nükleer sıvılar gibi

    kirliliklerin birikmesiyle bazı ekosistemlerin bozulmasına da neden olmaktadır. Ağır

    metaller endüstriyel atıklar içinde, toprak, hava ve su için önemli kirletici

    konumundadır. Kirlenen bu sahalar içerisinde barındırdığı canlı organizmasında

    birikme eğilimi ile önemli bir kirletici grubu oluşturmaktadır (Tuncay, 2006).

    Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan ağır metaller, toksik etki ve canlı

    organizmaya girişiyle sağlığı tehlikeye sokan bir etkisi olmaktadır. İnsanlar için, bu

    metallerin çoğu böbrek fonksiyonlarında, üreme sistemlerinde, karaciğer, beyin ve

    merkezi sinir sistemlerinde, hayati enzimlerin fonksiyonel gruplarında sorunlar

    oluşturur (Tuncay, 2006).

    Zehirleyici özelliklerine rağmen taşıdıkları teknolojik önem nedeniyle ağır metaller

    endüstride geniş ölçüde kullanılmaktadır. Endüstriyel atıkların zarar verdiği en

    önemli saha su kirliliğidir. Çünkü havada ve toprakta biriken kirliliklerin yağmur ve

    kar ile suya karışmaktadır. Suda başlıca içecek olduğu için canlılar tarafından kolay

    yoldan ve yaygın olarak alınabilmektedir. Bu şekilde canlılar yiyecek ve içecekleri

    ile birlikte bir miktar metal almaktadırlar. Ağır metaller sudaki düşük derişimleri

    halinde bulunmalarında dahi insan sağlığına zarar verebilir (Kabaş, 2007). Atık

    sularda karşılaşılan yaygın ağır metaller kurşun, kadmiyum, nikel, civa, çinko ve

    krom’dur. Ağır metallerin konsantrasyonları, atık suyun kaynağına göre farklılık

    gösterir. Bazı ağır metaller ise insan ve canlılar için gereklidir. Bu yüzden, pek çok

    ülke içme suyu standartlarını belirlemiş; içme suyu kaynaklarının kirletilmemesi için

    de endüstriyel atık suların deşarjı hususunda yönetmelikler geliştirmiştir. Ülkemizde

    de içme suyu ve atık sular için bu tip yönetmelikler geliştirilmiş olup içme suyu için

    hazırlanmış olan standart değerler Çizelge 1.1’de verilmiştir (Şencan, 2006).

  • 2

    Çizelge 1.1. Türkiye için içme suyu standardı (Şencan, 2006)

    Madde İsmi Müsaade Edilen Değer Maksimum Değer

    1. Zehirli Maddeler

    Kurşun (Pb)

    Selenyum (Se)

    Arsenik (As)

    Krom (Cr+6)

    Siyanür (CN-)

    Kadmiyum (Cd)

    -

    -

    -

    -

    -

    -

    0,05 mg/L

    0,01 mg/L

    0,05 mg/L

    0,05 mg/L

    0,2 mg/L

    0,01 mg/L

    2. Sağlığa Etki Yapan Maddeler

    Florür (F-)

    Nitrat (NO3-)

    1 mg/L

    -

    1,5 mg/L

    45 mg/L

    3. İçilebilme Özelliği Etki Yapan Maddeler

    Renk

    Bulanıklık

    Koku ve tat

    Buhalaşma ve kalıntısı

    Demir (Fe)

    Mangan (Mn)

    Bakır (Cu)

    Çinko (Zn)

    Kalsiyum (Ca)

    Magnezyum (Mg)

    Sülfat (SO42-)

    Klorür (Cl-)

    pH

    Bakiye klor

    Fenolik maddeler

    Alkali benzil sülfonat

    Mg + Na2SO4

    5 birim

    5 birim

    Kokusuz normal

    500 mg/L

    0,3 mg/L

    0,1 mg/L

    1,0 mg/L

    5,0 mg/L

    75 mg/L

    50 mg/L

    200 mg/L

    200 mg/L

    7- 8,5

    0,1 mg/L

    -

    0,5 mg/L

    500 mg/L

    50 birim

    25 birim

    Kokusuz normal

    1500 mg/L

    1,5 mg/L

    1,0 mg/L

    0,5 mg/L

    15,0 mg/L

    200 mg/L

    150 mg/L

    400 mg/L

    400 mg/L

    6,5- 9,2

    0,5 mg/L

    0,002 mg/L

    1,0 mg/L

    1000 mg/L

    4. Kirlenmeyi Belirten Maddeler

    Toplam organik madde

    Nitrit

    Amonyak

    3,5 mg/L

    -

    -

    -

    -

    -

  • 3

    Endüstriyel atık sulardan ağır metal gideriminde iyon değişimi, kimyasal çöktürme,

    ters osmoz, oksidasyon, ultrafiltrasyon gibi metotlar kullanılmaktadır. Bu metotlar

    arasında en yaygın olarak kullanılanlar iyon değişimi ve kimyasal çöktürmedir.

    Kimyasal çöktürmeye nazaran iyon değiştirme metal geri kazanımı, yüksek giderme

    verimi ve az çamur oluşumu gibi avantajlara sahiptir. Ancak iyon değiştirme

    prosesinde kullanılan reçineler yüksek maliyetlere sebep olmaktadır. Son zamanlarda

    su ve atık sulardan ağır metal gideriminde düşük maliyetli, doğal maddeler ile

    adsorpsiyon çalışmaları hız kazanmıştır (Çevik vd., 2008). Adsorban madde olarak

    aktif karbon, çeşitli polimerler, reçineler, uçucu kül, jeller, alüminyum oksit,

    silikatlar, saman, talaş, killer, çeşitli bitki türleri, zeolitler gibi birçok madde

    kullanılmıştır (Kabaş, 2007).

    Bu çalışmanın amacı kitosan ve modifiye edilmiş kitosanlar ile sulu çözeltilerden

    krom iyonunun adsorpsiyon metodu kullanılarak uzaklaştırılmasıdır. Çalışmada

    kitosan, kil ve 2-hidroksietil metakrilat (HEMA) ile modifiye edilmiştir. Elde edilen

    kompozitlerin modifiye edilmemiş kitosan ile performansları karşılaştrılmıştır.

    1.1. Krom

    Krom, periyodik tabloda VI-B grubunda bulunan bir geçiş metalidir (Şencan, 2006).

    Krom, kayalar, hayvan, bitki, toprak, volkanik toz ve gazlarda doğal olarak bulunan

    bir element olup, çevrede birkaç formu olabilir (Alacabey, 2006). Kromun pek çok

    oksidasyon basamağı bulunmasına rağmen en kararlı ve en bilinen formu Cr(III) ve

    Cr(VI)’dır. Cr(III) ve Cr(VI) çok değişik kimyasal özellik gösterirler. Cr(VI) kromat

    (CrO42-) veya dikromat (Cr2O7

    2-) halinde bulunur (Şencan, 2006). Sulardaki normal

    pH aralığı içinde CrO42-, HCrO4

    - ve Cr2O72- iyonları beklenen iyonlardır. pH 1-6

    arasında HCrO4- iyonu ortamda baskın haldedir. pH 7’nin üzerinde CrO4

    2- yalnızca

    iyonları tüm konsantrasyon aralığında mevcuttur. Kompleksleştirici bulunduğunda,

    ya da H2O ya da OH- olduğunda Cr(H2O)6

    3+ olarak ve onun hidroliz ürünleri (Şekil

    1.1) oluşur.

  • 4

    Çizelge 1.2. Kromun fiziksel özellikleri (Fawell et al., 2004)

    Özelliği Cr CrCl3 K2CrO4 Cr2O3 CrO3

    Erime noktası (°C) 1857 1152 968,30 2266 196

    Kaynama noktası (°C) 2672 4000

    Çözünürlük (g/litre) Çözünmez Az çözünür

    790 Çözünmez 624

    Yoğunluk (g/cm3) 7,14 2,76 2,73 5,21 2,70

    Cr(III) ve Cr(VI) içeren bileşiklerin dağılımı, redoks potansiyeline, pH değerine,

    yükseltgeyici veya indirgeyici bileşikler bulunup bulunmamasına, redoks

    tepkimelerinin kinetiğine, Cr(III) komplekslerinin veya çözünmez Cr(III) tuzlarının

    oluşumuna ve toplam krom derişimine bağlıdır (Fawell et al., 2004).

    Şekil 1.1. Sulu çözeltilere bulunabilecek krom türleri (Göde, 2002)

    Krom kimyasalları, paslanmayı önleyici özellikleri dolayısıyla uçak ve gemi

    sanayinde yaygın olarak; kimya endüstrisinde de sodyum bikromat, kromik asit ve

    boya hammaddesi yapımında, metal kaplama, deri tabaklama, boya maddeleri

  • 5

    (pigment), seramikler, parlatıcı gereçler, katalistler, organik sentetikler, konserve

    yapma ajanları, su işleme, sondaj çamuru ve diğer birçok alanda tüketilir (Atalay,

    2007).

    Krom yararlı ve zararlı özelliklere sahiptir Cr(VI)’nın atık sular için. maksimum

    derişim limiti 0,1 mg/L olarak, içme suları için limit 0,05 mg/L sınırlandırılmıştır

    (Dubey et al., 2007). Cr(III) bitki ve hayvan metabolizmasında önemli rol oynarken,

    Cr(VI) bakteriler, bitkiler ve hayvanlar için zehirleyicidir (Acar ve Malkoc, 2004).

    Cr(III) oksit, hidroksit veya sülfat halindeyken daha az kararlıdır. Toprak ve su

    içeren çevrede organik maddeye bağlı olarak bulunur (Şencan, 2006). Cr(III), nötr ve

    alkali pH’larda oldukça az çözünürdür ve daha az toksiktir (Budak, 2004). Cr(III)

    insan vücudunda glikoz, protein ve yağ metabolizması için günlük 50-200 mg

    alınması gereklidir (Donais et al., 1999). Diğer formlardaki kroma vücudun ihtiyacı

    yoktur. Krom partikülleri havaya karıştığında 10 gün kadar kalabilir. Toprak

    partiküllerine sıkıca yapışır. Suda dibe çöker, topraktan küçük miktarlarda sulara

    karışabilir. Havadan solunarak, suyla ve besinlerle vücuda alınabilir. Cr(III) doğal

    olarak pek çok taze meyve, sebze, et, bira mayası ve hububat tohumlarında

    bulunabilir (Alacabey, 2006).

    Diğer toksik metallerden farklı olarak, Cr(VI) oksidasyonları veya kromatlar sıvı faz

    içerisinde hemen hemen bütün pH aralıklarında kolayca çözünürler ve bu yüzden

    doğal ortamda oldukça hareketlidirler (Budak, 2004). Cr(VI) kuvvetli bir oksidanttır

    ve organik madde muhteviyatında Cr(III)’e indirgenir; bu dönüşüm asidik çevrede,

    örneğin asidik toprakta çok daha hızlı olmaktadır. Bununla birlikte, yüksek miktarda

    Cr(VI), çevrenin indirgeme kapasitesini aşar ve böylece kirletici olmayı sürdürür.

    Cr(III) ayrıca fazla oksijen olması durumunda daha toksik form olan Cr(VI)’ya

    dönüşebilir (Şencan, 2006).

    Yüksek miktarlarda solunması burun, akciğer, mide ve bağırsaklara zarar verebilir.

    Kroma alerjisi olan kişilerde astım krizlerine neden olabilir. Uzun süre yüksek ve

    orta düzeylerde maruz kalınmasında burun kanaması, yaraları, akciğer hasarı ve

    kanser dışındaki akciğer hastalıklarında artışa neden olabilir. Sindirim yoluyla

    yüksek dozlarda alınması durumunda mide şikâyetleri ve ülsere, konvülsiyonlara,

  • 6

    böbrek ve karaciğer hastalıklarına, hatta ölüme neden olabilir. Cilde temas

    durumunda cilt ülserleri oluşabilir. Ayrıca ciltte alerjik reaksiyonlara yol açabilir

    (Alacabey, 2006; Kahvecioğlu vd., 2004).

    Krom uzun süreli temas durumunda kansere yol açar. Kromatlama yapan ve krom

    üretiminde çalışan işçiler üzerinde yapılan araştırmalarda, cevherden dikromatların

    (Cr2O72-) üretilmesinde ve izolasyonunda çalışan işçilerde bronşit kanserinin arttığı

    tespit edilmiştir. Kanser oluşum mekanizması kesin olarak bilinmemekle beraber

    Cr(VI)’nın çift-iplikli deoksiribonükleik asit (DNA) ile bağlandığı kabul

    edilmektedir. Dolayısıyla, Cr(VI) gen kopyalanmasını, onarımını ve duplikasyonunu

    değiştirmektedir (Kahvecioğlu vd., 2004).

    Sulu çözeltilerden Cr(III) ve Cr(VI) iyonlarını uzaklaştırmak için indirgeme,

    kimyasal çöktürme, membran filtrasyonu, ters osmoz, adsorpsiyon ve iyon

    değiştirme gibi birçok yöntem kullanılmaktadır (Çizelge 1.3). Bu yöntemlerden iyon

    değiştirme ve adsorpsiyon kromun uzaklaştırılmasında çok yönlü, kolay ve güvenilir

    olan yöntemlerdir (Moral, 2006).

    1.2. Adsorpsiyon

    Adsorpsiyon, akışkan fazda çözünmüş haldeki belirli bileşenlerin bir katı adsorbent

    yüzeyine tutunmasına dayanan ve faz yüzeyinde görülen yüze tutunma olayıdır. Katı

    örgüsü içinde bulunan iyonlar, çekim kuvvetlerince dengelenmiştir. Ancak katı

    yüzeyindeki atomların dengelenmemiş kuvvetleri, çözeltideki maddeleri katı

    yüzeyine çekerler ve yüzey kuvvetleri dengelenmiş olur. Bu şekilde çözeltideki

    maddelerin katı yüzeyine adsorpsiyonu gerçekleşir. Adsorpsiyon işleminde

    adsorplanan türlere adsorbant denir. Adsorbantlar bir ya da birden fazla sayıda

    olabilir.

  • 7

    Çizelge 1.3. Atıksulardan metal giderim teknolojileri (Şencan, 2006)

    Metot Dezavantajları Avantajları

    Kimyasal Çökelme

    Zor ayırım

    Toksik çamur problemi

    Çok etkili değil

    Metal ve su geri kazanımına

    dikkat edilmez.

    Kolay

    Nispeten ucuz

    Elektrokimyasal arıtma

    Yüksek metal

    konsantrasyonları için

    uygulanması

    Spesifik koşullara(girişim

    yapan bileşiklerin varlığı) karşı

    hassas olması

    Yüksek ilk yatırım ve işletme

    maliyeti

    Metal geri kazanımı

    Ters osmoz Yüksek basınçta çalışması

    Membran tıkanması

    Pahalı

    Çıkış suyu saftır (yeniden

    kullanılabilir.

    İyon değişimi Partiküllere karşı hassas

    Reçinelerin pahalı olması

    Etkili

    Metal geri kazanımı mümkün

    Adsorpsiyon Bazı metaller için etkili

    olmaması

    Konvansiyonel sorbent

    kullanımı

    Yüzeyinde adsorpsiyon gerçekleşen madde ise adsorbenttir. İyi bir adsorbentin temel

    özelliği, birim kütle başına geniş yüzey alanına sahip olmasıdır. Günümüzde

    adsorpsiyon birçok doğal fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemde önem taşımaktadır.

    Ayrıca adsorpsiyon prosesi, atık sulardaki organik ve kimyasal kirleticilerin uygun

    bir katı yüzey üzerine tutularak giderilmesi işleminde de sıklıkla kullanılmaktadır.

    Adsorplayan madde yüzeyi ile adsorplanan kimyasal arasındaki çekim kuvvetlerine

    bağlı olarak gerçekleşen üç tür adsorpsiyon işlemi tanımlanmaktadır (Özvardarlı,

    2006).

    a) Fiziksel adsorpsiyon (Van der Waals adsorpsiyonu): Fiziksel adsorpsiyonda,

    adsorplanmış molekülleri adsorban yüzeyine bağlı tutan kuvvetler, moleküller

    arasında var olan Van der Waals kuvvetleri cinsindendir. Az seçimseldir ve katının

    bütün yüzeyini ilgilendirir. Adsorpsiyon ısısı düşük olup, adsorplanmış mol başına

  • 8

    10 kcal kadardır. Adsorpsiyon dengesi iki yönlüdür ve çabuktur. Fiziksel

    adsorpsiyon basıncının düşürülmesi veya ısının arttırılması ile kolaylıkla geriye

    dönüştürülebilir. Bu tür adsorpsiyonda, adsorplanmış tabaka birden fazla molekül

    kalınlığındadır (Erbil, 1983).

    b) Kimyasal adsorpsiyon: Kimyasal adsorpsiyon (Chemisorption) veya aktive

    edilmiş adsorpsiyon, adsorplanan moleküllerle adsorbanın yüzey molekülleri ya da

    atomları arasındaki gerçek bir reaksiyondan ileri gelir. Adsorpsiyon aktivasyon

    enerjisi bir kimyasal reaksiyonunki aynı olup, 20–100 kcal/mol mertebesindedir.

    Kemisorpsiyon hızı sıcaklıkla artar. Adsorplanmış tabaka monomoleküller bir

    tabakadır. Birçok hallerde kemisorpsiyon, katının bütün yüzeyinde değil, aktif

    merkez denilen bazı merkezlerde kendini gösterir (Çizelge 1.4).

    10–20 kcal arasında adsorpsiyon ısısına sahip olan adsorpsiyon ise fiziksel ve

    kimyasal adsorpsiyon arası bir tür adsorpsiyondur ki buna persorpsiyon denir (Erbil,

    1983).

    Çizelge 1.4. Fiziksel ve kimyasal adsorpsiyonun karşılaştırılması (Alacabey, 2006)

    c) İyonik adsorpsiyon: Yüzeydeki yüklü bölgelere, çözeltideki iyonik karakterli

    adsorplananların elektrostatik kuvvetler ile çekilmesi sonucu iyonik adsorpsiyon

    oluşur. Pek çok farklı özelliklerine rağmen çoğu durumda fiziksel, kimyasal ve

    iyonik adsorpsiyon arasında kesin bir ayrım yapılamaz (Atalay, 2007).

  • 9

    1.2.1. Adsorpsiyonu etkileyen faktörler

    pH: Hidronyum ve hidroksil iyonları kuvvetle adsorbe olduklarından, diğer iyonların

    adsorpsiyonu çözelti pH’sından etkilenir. Ayrıca asidik veya bazik bileşiklerin

    iyonlaşma derecesi de adsorpsiyonu etkiler.

    Sıcaklık: Adsorpsiyon işlemi genellikle ısıveren bir tepkime biçiminde gerçekleşir.

    Bu nedenle azalan sıcaklık ile adsorpsiyon büyüklüğü artar. Açığa çıkan ısının

    genellikle fiziksel adsorpsiyonda yoğuşma veya kristalizasyon ısıları mertebesinde,

    kimyasal adsorpsiyonda ise kimyasal reaksiyon ısısı mertebesinde olduğu

    bilinmektedir.

    Yüzey alanı: Adsorpsiyon bir yüzey işlemi olduğundan, adsorpsiyon büyüklüğü

    spesifik yüzey alanı ile orantılıdır. Adsorplayıcının partikül boyutunun küçük, yüzey

    alanının geniş ve gözenekli yapıda olması adsorpsiyonu artırır (Özvardarlı, 2006).

    Tuz etkisi: Polimerlerin yapılarındaki iyonlaşabilen gruplar ortamda bulunan tuz

    iyonları ile küçük olmaları nedeniyle daha kolay etkileşerek adsorpsiyon için gerekli

    aktif merkezlerin doldurulmasına ve dolayısıyla adsorpsiyonun azalmasına neden

    olacaklardır (Akkaya, 2005).

    1.2.2. Adsorpsiyon prosesinin kullanıldığı yerler

    Katı-sıvı adsorpsiyonu içme suyu ve atık su arıtımında önemli rol oynar.

    Adsorpsiyon prosesi, su ve atık su arıtımında aşağıdaki amaçlarla kullanılmaktadır:

    İstenmeyen tat ve kokuların uzaklaştırılması,

    İnsektisid, bakterisid ve bunun gibi pestisidler arıtma sistemlerinde girişim

    meydana getirebilirler. Arıtılmadan tesisten çıkan bu gibi maddelerle alıcı

    sulara gitmemesi için üçüncül arıtma olarak adsorpsiyon işlemi,

    Küçük miktarda toksik bileşiklerin (fenol vb.) sudan uzaklaştırılması,

    Deterjan kalıntılarının sudan uzaklaştırılması,

    Endüstriyel atıklarda bulunan kalıcı organik maddelerin ve rengin

    giderilmesi,

  • 10

    Nitro ve kloro bileşikleri gibi özel organik maddelerin uzaklaştırılması,

    TOK ve klor ihtiyacının azaltılması,

    Deklorinasyon amacı ile kullanılır (Dinçyürek, 2006; Kabaş, 2007).

    1.2.3. Adsorpsiyon izotermleri

    Adsorpsiyon bir denge reaksiyonudur. Çözelti belirli bir miktardaki adsorban ile

    temas ettirildiğinde, çözeltide adsorplanan maddenin konsantrasyonu, adsorban

    yüzeyindeki derişimle dengeye gelene kadar azalır. Adsorpsiyon dengesi kurulduktan

    sonra, adsorplanan maddenin çözelti fazındaki derişimi sabit kalır ve adsorplanan

    madde miktarı, sabit sıcaklıkta derişimin fonksiyonu olarak saptanır. Sabit sıcaklıkta

    denge durumundaki çözeltide kalan çözünen derişimi, birim adsorban ağırlığında,

    adsorplanan çözünen miktarına karşı grafiğe geçirilerek adsorpsiyon izotermi adı

    verilen bir sonuç fonksiyonu elde edilir (Arslan, 2009). Adsorpsiyon denge

    durumunu açıklığa kavuşturmak için çok sayıda adsorpsiyon izoterm modelleri

    geliştirilmiştir.

    Bu çalışmada Freundlich ve Langmuir adsorpsiyon izotermleriyle birlikte Dubinin–

    Radushkevich (D-R) izotermi de ele alınmıştır.

    1.2.3.1. Langmuir adsorpsiyon izotermi

    Langmuir adsorpsiyon izoterm denklemi aynı enerjiye sahip, adsorban yüzey

    üzerinde bulunabilen sabit sayıda alanın adsorpsiyonla tersinir olduğu varsayımına

    dayanır. Dengeye ulaşıldığında yüzey üzerine gelen moleküllerin sorpsiyon hızı

    aynıdır (Moral, 2006). Langmuir adsorpsiyon izotermi aşağıdaki denklemle ifade

    edilir (Anandkumar and Mandal, 2009; Kabaş, 2007; Kobya, 2004; Dakiky et al.,

    2002).

    Ce/qe = 1/Qb + Ce/Q (1.1)

  • 11

    Denklemde;

    qe: Birim adsorban ağırlığı başına adsorplanan madde miktarı (mmol/g)

    Ce: Adsorpsiyondan sonra çözeltide kalan maddenin konsantrasyonu (mmol/L)

    Q: Adsorpsiyon kapasitesi (mmol/g)

    b: Yüzey bağlanma enerjisiyle ilgili sabit (L/mmol)

    Burada Q ve b sırasıyla maksimum adsorpsiyon kapasitesi ve bağlanma enerjisini

    ifade eden izoterm sabitleridir. Ce/qe ye karşı Ce değerleri grafiğe geçirildiğinde elde

    edilen doğrunun eğimi 1/Q değerini, kesim değeri ise 1/bQ değerlerini verir (Çevik,

    2008).

    1.2.3.2. Freundlich adsorpsiyon izotermi

    Yüzeylerin homojen olmaması ve adsorplanmış moleküller arasında etkileşmelerin

    meydana gelmesinden dolayı bazı sistemler Langmuir adsorpsiyon izoterm

    denkleminden sapmalar gösterebilir. Başka bir adsorpsiyon izotermi ise sınırlı bir

    konsantrasyon aralığında adsorplanmış madde miktarı ile konsantrasyon arasındaki

    ilişkiyi ifade eden Freundlich adsorpsiyon izoterm denklemidir. Freundlich

    adsorpsiyon izotermi aşağıdaki denklemle ifade edilir (Dakiky et al., 2002).

    qe = Kf Ce1/n (1.2)

    log qe = logKf + 1/n log Ce (1.3)

    Denklemde;

    qe: Birim adsorban ağırlığı başına adsorplanan madde miktarı (mmol/g)

    Ce: Adsorpsiyondan sonra çözeltide kalan maddenin konsantrasyonu (mmol/L)

    n: Yüzey bağlanma enerjisiyle ilgili sabit

    Kf: Adsorpsiyon kapasitesi (mmol/g)

    Burada Kf ve n değerleri sırasıyla adsorpsiyon kapasitesi ve adsorpsiyon verimi

    hakkında bilgiler veren Freundlich izoterm sabitleridir. log qe’ye karşı çizilen log Ce

    değerlerinden elde edilen doğrudan Kf ve n değerleri hesaplanabilir (Çevik, 2008).

  • 12

    1.2.3.3. Dubinin-Radushkevich (D-R) adsorpsiyon izotermi

    Dubinin ve Radushkevich (1947) D-R izotermi adı verilen bir adsorpsiyon izotermi

    geliştirmişlerdir. Bu izoterm Langmuir ve Freundlich eşitliklerinden daha geneldir.

    Çünkü bu izoterm; sabit bir bağlama potansiyeli veya enerjinin homojen dağıldığını

    esas almaz. Bu izotermde tutulma bölgelerinin enerjileri Gauss dağılımı gibi olduğu

    kabul edilir. İyonik türler ilk önce enerji olarak en uygun bölgelere bağlanırlar. Çok

    tabakalı adsorpsiyon da bu bağlanan iyonlar üzerinde gerçekleşir. D-R izotermi

    aşağıdaki eşitlik ile ifade edilmektedir.

    lnq = lnqm-β.ε2 (1.4)

    Burada:

    q: tutulan madde konsantrasyonu, (mg/L)

    qm: adsorplayan maddenin maksimum sorpsiyon kapasitesi, (mmol/g)

    β: sorpsiyon enerjisi ile ilgili sabit

    ε: Polayni potansiyeli

    Polayni potansiyeli, ε, aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanabilir.

    ε = RT ln(1+1/Ce) (1.5)

    Burada;

    R: gaz sabiti (R=8.314 kJ/mol)

    T: Mutlak sıcaklık, (K)

    Eğer q’e karşı ε2 grafiğe geçirildiğinde bir doğru elde edilirse, bu durum adsorplayan

    maddenin uygun ve tutma bölgelerinin enerjisinin az olduğunun göstergesidir.

    Maksimum tutma kapasitesi qm ve tutulma enerjisi E grafiği kesen nokta ve

    doğrunun eğimi kullanılarak hesaplanabilir.

    E= -2 β-1/2 (1.6)

  • 13

    Burada:

    E: sorpsiyon enerjisi, kJ/mol.

    Eğer sorpsiyon enerjisi 8–16 kJ/mol aralığında ise, bu proseste iyon değişimi baskın

    halde olabilir (Şencan, 2006).

    1.2.4. Adsorpsiyon kinetiği

    Adsorpsiyon basamaklarının daha iyi anlaşılabilmesi için adsorpsiyon kinetiğinin

    araştırılması önem teşkil eder (Kabak, 2008). Adsorpsiyon kinetiğinin incelenmesi

    amacıyla bazı kinetik denklemler kullanılmıştır. Birinci dereceden Pseudo denklemi

    bazı kaynaklarda Lagergren eşitliği olarak da geçmektedir. Bu eşitlik aşağıdaki

    formülle gösterilmektedir.

    ln (qe – qt) = ln qe – k1t (1.7)

    Burada qe denge durumunda, qt (mg/g) herhangi bir t anında birim miktar adsorban

    tarafından adsorbe edilen madde miktarını ifade etmektedir. k1 ise denkleme ait

    sabittir ve eğimden hesaplanır.

    İkinci dereceden Pseudo denklemi;

    t / qt = (1 / k2qe2) + (t / qe) (1.8)

    Burada k2 denkleme ait sabittir. Eğer ikinci dereceden Pseudo denklemi

    uygulanabiliyorsa t / qt ile t arasındaki grafik lineer olmalıdır. Bu sayede k2 ve qe

    eğim ve kesim noktasından kolaylıkla hesaplanabilir (Arslan, 2009).

    1.2.5. Adsorpsiyon termodinamiği

    Adsorpsiyonda adsorbat, birikim ile daha düzenli hale geçtiği için entropi azalır.

    Adsorpsiyonun kendiliğinden olabilme için negatif olması gerekmektedir.

    Go = Ho – TSo (1.9)

  • 14

    Go: Serbest enerji değişimi (kJ/mol)

    Ho: Entalpi değişimi (kJ/mol)

    So: Entropi değişimi (kJ/mol)

    T: Mutlak sıcaklık (Kelvin)

    R: Gaz sabiti (8.314 J/mol K)

    Belirli bir sıcaklıkta yapılan adsorpsiyon işleminin Gibss serbest enerjisini bulmak

    için:

    Go = – RTLnK (1.10)

    eşitliğinden faydalanılır.

    K: Adsorpsiyon denge sabiti (adsorpsiyon enerjisi ile ilgili)

    lnK = (So/R) – [Ho/(R.T)] (1.11)

    InK’ ya karşı 1/T grafiğe geçirildiğinde eğim Ho/R’ ye eşittir ve buradan da H

    bulunabilmektedir. Kesimde So/R’ye eşittir ve entropi değeri hesaplanabilmektedir.

    Ho’ın pozitif değerleri adsorpsiyonun endotermik Go’nin negatif değerleri

    adsorpsiyonun kendiliğinden gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir. Diğer bir

    deyişle adsorpsiyon işleminin uygulanabilirliği entalpi ve Gibss serbest enerjisinin

    negatif olması ile anlaşılabilir (Alacabey, 2006).

    1.3. Kitosan

    Kitosan, kitin türevi doğal bir polisakkarittir. Kitosanın ana maddesi olan kitin,

    doğada selülozdan sonra en çok bulunan bileşiktir ve β-1–4 bağları ile bağlı 2-

    asetamido–2-deoksi-β-D glukoz monomerlerinden oluşur (Şekil 1.2). Doğada

    karides, yengeç, ıstakoz vb. deniz kabuklularının, böceklerin dış iskelet yapısında ve

    mantarların hücre duvarında bulunur. Molekül yapısı olarak selüloza benzeyen kitin

    suda çözünmeyen, sert, elastik olmayan ve azot bakımından zengin bir bileşiktir.

    Kitinin yüksek sıcaklıkta, sodyum hidroksit veya potasyum hidroksit içeren heterojen

    ortamda deasetilasyonu sonucu yapı kitosana [β-(1–4) 2-amino–2-deoksi D-glukoz]

  • 15

    dönüşür (Şekil 1.3). Bu yolla farklı oranlarda (% 40 -% 98) deasetillenmiş kitosan

    elde etmek mümkündür (Kurita, 2001). Kitosan ucuz, yüksek elde edilebilirliği olan,

    çevreye ve insanlara zarar vermeyen bir maddedir.

    Şekil 1.2. a) Kitin, b) Kitosan ve c) Selülozun kimyasal yapıları (Başer, 2007)

    Şekil 1.3. Kitinin kitosana dönüşümü (Başer, 2007)

    Kitosan, birçok organik reaksiyon (tosilleme, alkilleme, karboksilleme, sülfolama,

    schiff bazı, kuartarner tuz vs.) ile kolayca modifiye olabilen serbest amin gruplarını

    ve hidroksil gruplarını taşımasından dolayı, sentetik polimerlerden oldukça farklı

    fonksiyonel gruplu polimerlerin sentezlenmesinde oldukça büyük bir potansiyele

    sahiptir. Kopolimer formunda kolaylıkla fiberlere, filmlere ve mikro kürelere

    dönüştürülebilir. Yapısındaki amin grupları nedeniyle asidik ortamda çözünür

  • 16

    özelliğe sahiptir. Bu çözünürlük, zincir boyunca tekrarlanan grupların dağılımı ile de

    kontrol edilebilir. Ayrıca yapısındaki serbest amin grupları, kitosana katyonik bir

    polielektrolit olma özelliği de kazandırmaktadır (Wan, 2003). Katyonik bir poliamin

    olan kitosanın moleküler ağırlığı, deasetilasyon derecesi ve viskozitesi önemli

    özelikleridir (Illum, 1998). Molekül ağırlığı olarak 50 kDa ile 2000 kDa arasında

    değişen geniş bir dağılım gösterir. Kitinin aksine, kitosan sulu asetik asitte

    çözünmektedir. Kitosan tuzları (kitosan glutamat, kitosan klorit) genellikle suda

    çözünebilir. Kitosanın çözünürlüğü deasetilasyon derecesine bağlıdır. Düşük

    deasetilasyon derecesine sahip kitosanın sadece pH 9' un üzerinde çözünebilir

    olduğu, buna karsın yüksek deasetilasyon derecesine sahip kitosanın pH 6,5 ve

    altında çözünür olduğu, nötral ve alkali pH'larda çözünmediği bilinmektedir.

    Çözünürlük ortama çeşitli tuzların eklenmesi ile de değişir. İyonik kuvvetin

    artmasıyla çözünürlük azalır. Kitosan çözeltisinin viskozitesi sıcaklığa, derişimine ve

    deasetilasyon derecesine bağlı olarak değişir (Chen, 1998).

    Kitosanın elde edilmesinde kalsiyum karbonat ve kalsiyum fosfat gibi mineraller ve

    proteinler, alkali ve asit muamelesi ile uzaklaştırılmaktadır. Elde edilen kitinin

    yüksek sıcaklıkta (120 ºC’ de) % 40 NaOH ile etkileştirilmesi sonucu deasetillenmiş

    kitosan elde edilir (Chen, 1998). Kitin ve kitosan türevleri hem tek hücreli canlılarda

    hem de yüksek organizasyonlu ökaryot organizmalarda enzimatik olarak yıkıma

    uğrayabilmektedir. Mikroorganizmalardaki kitinaz ve kitozinaz enzimleri ile yüksek

    organizasyonlu canlılarda lizozomal enzimler, kitin ve kitosanı parçalarlar. Kitosanın

    lizozomal enzimlerin etkisi ile parçalanabilmesi, bu polimerin farmasötik alanda

    kullanımı açısından büyük önem taşımaktadır (Başer, 2007).

    1.3.1. Kitosanın kullanım alanları

    Kitosan ve kitosan türevi polimerler suların toksik maddelerden arındırılmasından,

    tıpta yapay deri uygulamalarına kadar çok geniş bir yelpazede kullanım alanı

    bulmuştur. Bu nedenle atık suların civa, kurşun ve krom gibi ağır metallerden

    arındırılmasında kullanılır. Kitosanın antifungal özelliği nedeniyle çeşitli

    mikroorganizma enfeksiyonlarına ve parazitlere karşı tarımsal amaçlarla bitkilerin

    korunmasında önemli bir potansiyele sahiptir. Zayıflatıcı ve kolesterol düşürücü

  • 17

    olarak, kozmetik endüstrisinde saç bakım ürünlerinde ve kontakt lens yapımında,

    fotoğrafçılıkta, tekstilde boya bağlama özelliğinden dolayı ağartıcı olarak, kağıt

    endüstrisinde selüloz gibi destek materyali olarak, tıp alanında dermatit, pürülan

    hastalıkların, yara ve yanıkların tedavisinde kitosan ve kitosan türevi bileşiklerinden

    yararlanılmaktadır. Kitosanın en önemli kullanım alanlarından biri ilaç endüstrisidir.

    İlaç taşıyıcı materyal olarak hidrojeller, tabletler, granüller ve mikropartikülar,

    sistemlerin hazırlanmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Kitosanın ilaç salım

    sistemlerinde kullanımının araştırıldığı birçok çalışma olmasına rağmen, kitosanın bu

    alanda kullanımında bazı dezavantajlarının olduğu bilinmektedir. Bu dezavantajlar,

    kitosanın seyreltik asetik asit hariç birçok organik çözücüde çözünmemesi, düşük

    mekanik özelliklere sahip olması ve ayrıca fiziksel özelliklerinin pH’a çok bağlı

    olmasıdır. Bu nedenle kitosanın, bir ilaç taşıyıcısı olarak kullanılması durumunda,

    özellikle ağızdan ilaç alınımında insan vücudunun iç organlarının belirlediği farklı

    pH değerleri altında ilaç salım davranışının kontrolü zor olmaktadır. Bunun sonucu

    olarak, ilacın aşırı salımı insan vücudunda hastalığa sebep olabilir. Diğer taraftan,

    kitosanın başka polimerlerle karıştırılmasıyla modifikasyonu pratik kullanımlarda

    fiziksel özelliklerinin iyileştirilmesi için uygun ve etkili bir metottur. Vücutta ani ilaç

    serbestleşmesinin önüne geçmek amacıyla uygun taşıyıcı sistemlerin

    geliştirilmesinde biyolojik yıkıma uğrayabilen ve toksik etkileri düşük polimerlerin

    kullanımı amaçlanmaktadır. Kimyasal ve biyolojik özellikleri iyi bilinen kitosan

    polimerleri ile koaservasyon, emülsiyon süspansiyon polimerleşmesi, iyonotropik

    jelleşme gibi yöntemlerle oluşturulan mikroküre, mikrokapsül ve boncuklar ilaç

    taşıyıcı olarak büyük bir potansiyele sahiptir. Kitosan ve kitosan türevi polimerlerin

    kullanımında, mevcut uygulamalar dışında ideal kontrollü serbestleşme sağlayacak

    formülasyonların gelişmesi yönünde çok sayıda araştırma yapılmaktadır. Kitosan ve

    kitosan türevi polimerlerinin DNA taşıyıcısı olarak kullanılmaya başlanması da

    oldukça yenidir. In vivo koşullarda lizozomal enzimlerin etkisiyle kolayca

    yıkılabilmeleri nedeniyle vücutta kontrollü olarak serbestleşmesi istenilen maddeler

    için taşıyıcı olarak geniş kullanım alanı bulmaktadır. Sadece küçük molekül ağırlıklı

    aktif maddelerin değil, aynı zamanda peptid, protein ve oligonükleotidler gibi

    karmaşık moleküllerin vücuda verilmesinde taşıyıcı sistem olarak önemli bir

    potansiyele sahiptir. Bu nedenle gen tedavisinde özellikle doğrudan DNA

  • 18

    moleküllerinin tedavi amaçlı kullanımını hedefleyen çalışmalarda viral olmayan

    taşıyıcı olarak kitosan ve kitosan türevli sistemler üzerinde yoğun çalışmalar

    yapılmaktadır (Başer, 2007).

    1.3.2. Kitosanın metal uzaklaştırılmasında kullanımı

    Biyopolimerlerin birçok alanda kullanımlarının yanı sıra atık sulardan ağır metal

    iyonlarının uzaklaştırılması için düşük maliyetli adsorban olarak kullanımları

    araştırılmaktadır. Ağır metal iyonları genellikle endüstriyel atıklardan kaynaklanan

    çevreyi kirletici unsurlardır. Bunların ortamdan uzaklaştırılmalarında yaygın olarak

    kullanılan reçine polistiren temelli sülfonik asit reçinesidir. Bu reçinelerin sodyum

    tuzu, evlerde ve endüstriyel su yumuşatma sistemlerinde demir, mangan, kalsiyum ve

    magnezyum gibi iyonların uzaklaştırılmasında kullanılır. Sülfonik asit reçinesi

    katyonların uzaklaştırılmasında etkili olmasına rağmen, farklı metal katyonları için

    seçici değildir. Bu yüzden bu reçine, metal iyonları içeren bir karışımdan seçici

    olarak bir metalin ayrılmasında kullanılamaz (Akkaya, 2005). Biyopolimerler düşük

    derişimlerdeki (ppm veya ppb seviyesinde) ağır metallerin adsorpsiyon ile

    uzaklaştırılmasında kullanılan adsorbanların bir grubudur. Bu adsorbanların seçiciliği

    ve verimliliği iyon değişim mekanizmalarına ve şelasyona bağlıdır (Crini et al.,

    1997). Atık çözeltilerden katyonların uzaklaştırılması işleminde kitin ve kitosanın

    katyon adsorplama özellikleri nedeniyle özel bir önemi vardır. Kitosanın yapısında

    bulunan amin grupları, adsorpsiyon işleminde kitosanın kitinden daha yüksek bir

    potansiyele sahip olmasının yanında çözünürlüğünün de yükselmesini başlıca

    sebebidir (Monterio and Airoldi, 1999). Kitosan biyopolimer zincirindeki her bir

    glukoaminde yer alan amino grubu, III. grup geçiş metallerinin iyonları için seçici

    bağlayıcı bir konum görevi görür. Ayrıca kitosanın üstün adsorpsiyon özellikleri şu

    faktörler ile de desteklenmektedir;

    Çok sayıda hidroksil grubuna sahip olması sebebiyle kitosanın yüksek

    hidrofilik özelliği vardır.

    Adsorpsiyonda kullanılmak üzere çok sayıda birincil amin gruplarına sahiptir.

  • 19

    Kitosan polimer zincirinin esnek yapısı metal iyonları ile kompleksleşmede

    uygun yönlenmelere izin verecek özelliktedir (Inoue et al., 1999).

    Bazı çalışmalarda kitosan üzerine çeşitli ligandlar kimyasal olarak bağlanarak belirli

    metal iyonlarına karşı yüksek ilgi sağlanmış ve kitosanın kendine özgü

    adsorpsiyonunun daha da arttırılmasına çalışılmıştır. Böylece kitosanın kimyasal

    modifikasyonu ile geçiş metal iyonu adsorpsiyon kapasitesinin yükseltilebildiği

    bildirilmiştir (Guibal et al., 1995).

    1.4. Kil

    Güçlü hava akımlarının etkisi altında kayaların aşınmasıyla oluşan killer ya

    oluştukları yerde ya da rüzgar ve su gücü ile taşınarak başka yerlerde büyük yataklar

    halinde depolanmıştır. Jeoloji ve toprak biliminde, mineral karışımları ya da

    toprakların partikül boyutu 2 mm’den daha küçük olan kesimleri kil olarak

    tanımlanmıştır. Killerin meydana geldiği esas kayaçlar kompleks alümina

    silikatlardır. Hava şartları altında bunlar hidrolize olur, alkali ve toprak alkali iyonları

    çözünebilir tuzlar meydana getirir ve dönüşürler, kalanlar ise değişik bileşimde ve

    yapıda hidratlı alümina silikatlar ve silikayı içermektedir.

    Alüminyumun hidratlı silikatları “kil maddesi” olup killere esas karakteristiklerini

    vermektedir. Bu maddenin önemli özelliklerinden biri partiküllerin aşırı inceliğidir.

    Kil minerallerin petrol jeolojisi, kırılma prosesleri, eczacılık, lastik üretimi, kağıt

    kaplanması boya ve seramik alanları ile zehirli organik maddeleri içeren atık suların

    uzaklaştırılması ya da eksiksiz hale getirilmesinde yaralanılmaktadır. Diğer

    gözenekli katılar gibi killer de çözeltilerden ağır metalleri ve boyar maddeleri

    adsorplayabilir. Aktif karbon rejenere edilebilir özellikte olmasına rağmen her

    rejenerasyonda tutucu özelliğinin bir kısmını kaybetmesi nedeniyle ekonomik olarak

    bakıldığında kullanılması pek uygun değildir. Bu yüzden son yıllarda organik killer

    gibi spesifik yüzeylerin sorbentlerinin gelişimine ilgi artmıştır (Yıldız, 2008).

  • 20

    1.5. Polimerler

    Polimerler; hafif, ucuz, mekanik özellikleri çoğu kez yeterli kolay şekillendirilebilen,

    değişik amaçlarda kullanımına uygun, dekoratif, kimyasal açıdan inert ve korozyona

    uğramayan maddelerdir. Bu üstün özelliklerinden dolayı yalnız kimyacıların değil;

    makine, kimya, tekstil, endüstri, fizik mühendisliği gibi alanlarda çalışanların da

    ilgisini çeken materyallerdir. Tıp, biyokimya, biyofizik ve moleküler biyoloji

    açısından da polimerlerin önemi büyüktür. Birbirlerine kovalent bağlarla bağlanarak

    büyük moleküller oluşturabilen küçük mol kütleli kimyasal maddelere monomer

    denir. Polimer ise, çok sayıda monomerin kovalent bağlarla birbirlerine bağlanarak

    oluşturduğu iri molekülün adıdır. Monomer molekülleri polimerizasyon tepkimeleri

    üzerinden polimer molekülüne dönüşürler. Bir polimer molekülünde onlarca,

    yüzlerce ve binlerce monomer bulunabilir. Monomerlerin birleşmesiyle oluşan

    polimer molekülleri bir zincire, monomer molekülleri de zinciri oluşturan halkalara

    benzetilebilir. Bu nedenle, polimer molekülü yerine polimer zinciri ya da

    makromolekül adlandırmaları da kullanılır. Zincir boyunca birbirine bağlanarak

    polimer molekülünün iskeletini oluşturan atomlar dizisine ana zincir adı verilir.

    Polimer ana zincirindeki atomlara ayrıca yan grup denilen bazı kimyasal birimler

    bağlanmıştır. Polimerler, kaynaklarına göre doğal ve sentetik polimerler, ana zinciri

    oluşturan atomların türüne göre organik ve anorganik polimerler, sentez

    tepkimelerinin mekanizmasına göre basamaklı ve katılma polimerleri, ısı

    karşısındaki davranışlarına göre termoplastikler ve termosetler, zincirlerinin fiziksel

    biçimlerine göre doğrusal, dallanmış, çapraz bağlı polimerler seklinde kendi içlerinde

    değişik açılardan gruplandırabilirler. Kesin bir sınır olmamakla birlikte mol kütlesi

    10000-20000’den küçük olan polimerlere düşük polimer, daha büyük mol kütlelilere

    yüksek polimer denir. Polimerlerin sentezi sırasında polimerizasyon ortamında

    oluşacak zincirlerin uzunluğu kontrol edilemez. Polimerizasyonun her aşamasında

    farklı büyüklüklerde polimer molekülleri bulunur ve polimerizasyon sonunda elde

    edilecek polimer için de aynı durum geçerlidir. Bu nedenle polimerler için verilen

    mol kütlesi değerleri kesin değil ortalama sayılardır (Saçak, 2002).

  • 21

    1.5.1. Polimerlerin sentezi

    Polimerlerin sentezinde değişik kimyasal tepkimelerden yararlanılır ve bu tepkimeler

    genel işleyiş mekanizmaları açısından basamaklı polimerizasyon ve katılma

    polimerizasyonu adları verilen iki temel polimerizasyon yöntemi altında toplanırlar.

    Katılma polimerizasyonunda monomer molekülleri polimer zincirlerine birer birer ve

    hızla katılırlar. Katılma polimerizasyonu serbest radikallerden (çiftleşmemiş

    elektronu bulunan bileşikler) yararlanılarak başlatılabilir. Buna radikalik katılma

    polimerizasyonu denir. Büyüme tepkimeleri yalnız aktif zincirler ve monomer

    molekülleri arasındadır. Aktif polimer zincirleri sonlanma tepkimeleriyle

    aktifliklerini yitirirler. Polimerizasyon ortamındaki değişik tepkimeler aktif

    zincirlerin sonlanmasına neden olabilir. Örneğin aktif iki zincir radikaller üzerinden

    birleşerek sonlanabilir ve monomer katma yeteneği olmayan ölü polimer zincirine

    dönüşebilir. Bir zincirden diğerine bir atomun aktarılması bir başka sonlanma türüdür

    (Saçak, 2002).

    1.5.2. Polimer kompozitleri

    Kompozit tanımı en genel anlamıyla iki veya daha fazla farklı maddenin (veya

    malzemenin) karıştırılması veya belli bir düzende birleştirilmesiyle hazırlanmış

    sistemler için kullanılır. Kompozitlerin hazırlanmasında temel amaç farklı

    maddelerin iyi özelliklerini bir malzeme altında toplayabilmektir. Örneğin inşaat

    yapımında kullanılan beton; çimento, çakıl ve kumdan hazırlanmış bir kompozit

    malzemedir. Kompoziti oluşturan madde ya da malzemeler arasında birincil

    kimyasal etkileşimler bulunmaz. Polimer-metal, polimer-seramik gibi çeşitli

    kompozit sistemleri yanında polimer-polimer kompozitleri de hazırlanabilir.

    Polimerik kompozitler kendi içlerinde lif katkılı kompozitler, nanokompozitler,

    karışımlar ve iç içe geçmiş ağ yapılı kompozitler şeklinde gruplandırılırlar (Saçak,

    2002).

  • 22

    1.5.3. Radikalik katılma polimerizasyonu

    Polimerizasyon radikaller üzerinden başlar ve zincir büyümesi yine radikaller

    üzerinden ilerler. Büyüme adımında aktif bir zincirin ucundaki tek elektron

    monomerin çift bağındaki p elektronlarından birisiyle etkileşerek yeni bir monomeri

    zincire katar, diğer p elektronu zincir ucuna aktarılır. 1937’de Flory radikalik

    polimerizasyonun küçük moleküllü maddelerin verdiği zincir tepkimelerine benzer

    şekilde başlama, büyüme, sonlanma adımları üzerinden ilerlediğini öne sürmüştür

    (Saçak, 2002).

    1.5.3.1. Radikalik polimerizasyonun başlatılması

    Polimerizasyon ortamında monomer varlığında serbest radikaller oluşturularak

    reaksiyon başlar. Radikalik polimerizasyonun başlatılmasında kullanılan kimyasal

    maddeler ve fiziksel etkenler; organik peroksit veya hidroperoksitler, azo bileşikleri,

    redoks başlatıcılar, organometalik bileşikler, ısı, ışık ve UV ışınları, yüksek enerjili

    ışınlar, elektrokimyasal yöntemlerdir. Laboratuvar koşullarında veya endüstride

    radikalik polimerizasyonu başlatmak amacıyla çoğunlukla serbest radikaller

    üretebilecek kimyasal bileşiklerden yararlanılır. Organik peroksitler, azo bileşikleri

    gibi kimyasalların çözeltileri belli bir sıcaklığa ısıtıldığında polimerizasyon için

    yeterli sayıda radikal oluşturur. Isıl bozunmayla başlama; ısı etkisiyle parçalanarak

    serbest radikal verebilecek çok sayıda bileşik bulunmaktadır. Bu bileşiklerin

    radikalik polimerizasyonunda başlatıcı olarak yararlı olabilmeleri, polimerizasyon

    tepkimelerinin yürütülebildiği sıcaklık aralığında yeterli sayıda radikal üretip

    üretmediklerine bağlıdır. Başlatıcıların ısıl bozunma tepkimeleri genelde birinci

    derece kinetiği izler ve bir tane başlatıcı molekülün bozunmasıyla iki tane serbest

    radikal oluşur. Radikalik katılma polimerizasyonu yan tepkimeleri önlemek amacıyla

    genelde 150 oC’den düşük sıcaklıklarda yürütülür (Saçak, 2002).

    1.5.3.2. Büyüme

    Aktif polimer zincirlerinin monomer moleküllerini katarak büyüdüğü adımdır

    (Saçak, 2002).

  • 23

    1.5.3.3. Sonlanma

    Aktif polimer zincirleri ortamda bulunan herhangi bir molekülle etkileşerek

    aktifliklerini yitirirler ve ölü polimer zincirine dönüşürler. Sonlanmaya neden olan

    etkin tepkimeler aktif polimer zincirleri arasında gerçekleşir. İki aktif zincir

    birleşerek sonlanabilir ve kendilerinden daha uzun bir polimer zincirine dönüşebilir

    veya bir zincirden diğerine bir atom aktarılır. Bu tür sonlanmada tepkimeye katılan

    zincirler ilk boylarını korur (Saçak, 2002).

    1.5.4. 2-hidroksietil metakrilat (HEMA)

    HEMA (2-hidroksietil metakrilat), suda çözünebilen bir monomerdir. Enzim ve

    biyolojik moleküllerin imobilizasyonunda etkili olabilen bu monomer çok düşük

    sıcaklıklarda (-20, +10 ºC arasında) polimerize olmaktadır. Ayrıca HEMA’nın diğer

    monomerlerle kopolimerizasyonu sonucu şişme derecesi, mekanik güç, optik

    özellikler ve oksijen geçirgenliği gibi farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip

    hidrojel ürünler oluşmaktadır. pHEMA hidrojel hazırlanmasında kolayca modifiye

    olabilen ve enzim immobilizasyonunda matriks olarak kullanılan bir polimerdir.

    Polimerde hidroksietil gruplarının varlığı materyale hidrofilik karakter ve biyolojik

    uygunluk sağlamaktadır (Kabaş, 2007).

    1.6. İndüktif Eşleşmiş Plazma (ICP)

    Şekil 1.4. ICP kaynağının temel kısımları

  • 24

    ICP, numunedeki elementlerin atomlaştırılıp uyarıldığı, manyetik alanla

    desteklenmiş, 7000–8000 K gibi yüksek sıcaklıktaki plazma tekniğidir. Plazma, gaz

    halindeki iyon akımı olarak adlandırılmaktadır. ICP tekniğinde, plazma, Argon

    gazının hem inert olması hem de kolay iyonlaşabildiğinden dolayı, radyofrekans

    jeneratörü tarafından oluşturulan manyetik alanla etkileştirilmesiyle oluşturulur.

    Numune çözeltisi sisleştirici yardımıyla, plazma destek gazıyla birlikte kuartz tüpe

    getirilir. Kuartz tüpün içerisinde hem numunenin plazmaya gelmesini sağlayan akış

    bölmesi hem de kuartz tüpün soğumasını sağlayan akış bölmesi bulunmaktadır.

    Tüpün dış kısmına indüksiyon bobinleri sarılarak, bobin uçları 27 MHz–40 MHz’lik

    radyofrekans jeneratörüne bağlanır. Radyofrekans jeneratöründen gelen ve bobin

    içerisinden geçen akım sayesinde, kuartz tüpün uç kısmında bir manyetik alan

    oluşturulur. Buna ilave olarak, kuartz tüpün etrafında bulunan Tesla bobinleri

    sayesinde plazma oluşumunu sağlayacak olan ilk elektronlar oluşturulur. Oluşturulan

    bu elektronlar, tüpün ucundaki manyetik alanda hızlanarak argon gazı atomları ile

    çarpışırlar. Bu çarpışma sayesinde, çok fazla sayıda argon iyonları ve eletronlar elde

    edilir. Bu işlemlerin sürekli olarak tekrarlanmasıyla, 6000–10000 K arasında değişen

    sıcaklığa sahip plazma elde edilmiş olur. Kuartz tüpün alt tarafından getirilen

    numune plazmaya girerek, atomlaşır ve uyarılma gerçekleştirilir. Elde edilen plazma,

    elektiriksel yükler bakımından nötraldir ve yalnızca Ar gazının iyonlarını,

    elektronlarını ve uyarılmaya hazır hale getirilmiş numune atomlarını ihtiva eder.

    Doğada bulunan plazmaya en güzel örnek, yıldırım olayı ve güneştir (Göde, 2002).

  • 25

    2. KAYNAK ÖZETİ

    Crini et al. (1997), tarafından NaCNBH3 varlığında kitosanın 2-formilbenzen

    sodyum sülfonat ve 4-formil-l,3-benzen sodyum disülfonatla reaksiyonuyla N-benzil

    mono ve disülfonat kitosan türevleri sentezlenmiş ve metal adsorpsiyonları

    incelenmiştir.

    Becker et al. (2000), tarafından sulu asidik çözeltide çözünmeyen adsorbanlar

    oluşturmak için kitosan kürecikleri dialdehit ve tetrakarboksilik asit ile çapraz

    bağlanmıştır. Çapraz bağlanan kitosanı kürecikleri kimyasal olarak modifiye edilmiş

    ve metal iyonlarının adsorplama kapasitesi ve seçiciliği arttırılmıştır. Ni, Zn ve Cd

    iyonlarının pH 6’da sulu nitrat, klorür ve sülfat tuzlan içeren çözeltilerde adsorpsiyon

    kapasiteleri ölçülmüştür. Hazırlanan 6 kitosan türevinin 4’ü sülfat çözeltisinde nitrat

    veya klorür çözeltilerininkinden daha fazla metal adsorpsiyon kapasitesine sahip

    olmuş, fakat metal iyonlarını bağlamada seçicilikten düşmüştür.

    Uzun ve Güzel (2000), kitosan ve agar adsorbanlanıyla sulu çözeltilerden Mn(II)

    Fe(II), Ni(II) ve Cu(II) ağır metal iyonlarını uzaklaştırmayı amaçlamışlardır.

    Selvi et al. (2001), hindistan cevizi ağacından hazırlanan aktif karbonu, sulu

    çözeltilerden Cr(VI) uzaklaştırmak için kullanmışlardır. Batch adsorpsiyon metodu

    çalışmasında çeşitli çalkalama süresi, başlangıç krom konsantrasyonu ve pH

    geliştirilerek adsorpsiyon verileri Langmuir ve Freundlich adsorpsiyon izotermleri

    modeline uygulamışlar. Adsorpsiyon kapasitesi Langmuir izoterminde hesaplandı ve

    partikül boyutu 125- 250 m dan pH 3 te kapasite 3,46 mg/g olarak bulunmuştur.

    Cr(VI) nın adsorpsiyonun pH’a bağlı olduğu maksimum uzaklaştırmanın asidik pH

    alanında olduğu gözlenmiştir. Desorpsiyon çalışmaları 0,01–1 M NaOH çözeltisi ile

    yapıldı.

    Schmuhl et al. (2001), sulu çözeltilerden Cu(II) ve Cr(VI) adsorbent olarak kitosanın

    tutma yeteneği çalışıldı. Deneylerde batch metodu kullanıldı. Langmuir izotermine

    uygunluk göstermektedir. Cr(VI) tutulumunda kitosanın maksimum adsorpsiyon

    kapasitesi 78 mg/g ve çapraz bağlı kitosanın adsorpsiyon kapasitesi 50 mg/g’dır. Cu

    uzaklaştırmak için Freundlich izotermi uygun bulunmuştur. Cr(VI) uzaklaştırması

  • 26

    pH 5 te en yüksektir. Ama Cu(II) da pH’ın geniş bir etkisi yoktur. Sonuçlardan

    anlaşılıyor ki ağır metal adsorpsiyonunda kitosan kullanılabilir bulunmuştur.

    Dakiky et al. (2002), yün, zeytin, talaş tozu, çam yaprakları, kaktüs yaprakları ve

    mangal linyit kömürü kullanarak endüstriyel atık sulardan Cr(VI)’yı

    uzaklaştırmışlardır. Seçimli metal adsorpsiyonu üzerinde pH, temas süresi, metal

    konsantrasyonu gibi parametreler incelenmiştir. Adsorpsiyon sonuçları, Langmuir

    adsorpsiyon izotermine uygunluk göstermiştir.

    Genç vd. (2002), pHEMA ile kitosanı immobilize etmişler ve procion Brown MX

    5BR- immobilize edilmiş pHEMA-kitosan kompozit membran ile sulu sistemden

    Cd(II), Pb(II), Hg(II) metal iyonlarının uzaklaştırılmasında çalışmışlar ve sistemin

    Hg(II) iyonu için yüksek duyarlılığa sahip olduğunu görmüşlerdir. Membran 0,01 M

    HNO3 ile yıkanarak yenilenmiştir.

    Acar ve Malkoç (2004), kayın ağacından elde ettikleri talaş tozunu kullanarak,

    çalkalama yöntemiyle sulu çözeltilerden Cr(VI)’yı uzaklaştırmışlardır. Metal

    konsantrasyonu UV ile ölçülmüştür. Optimum temas süresi 80 dakika iken

    maksimum tutulma pH 1’de gözlenmiştir. Cr(VI)’nın başlangıç konsantrasyonunun

    artmasıyla adsorpsiyon yüzdesi azalmıştır. Adsorpsiyon sonuçları, Freundlich ve

    Langmuir adsorpsiyon izotermlerine uygunluk göstermiştir.

    Kobya (2004), fındık kabuğundan aktif karbon hazırlayıp sulu çözeltilerden Cr(VI)

    uzaklaştırmayı çalışmışlardır. Cr(VI) konsantrasyonu, pH ve sıcaklık parametrelerini

    incelemiştir. Aktif karbonun Cr(VI) adsorpsiyonunda Langmuir izoterminin iyi

    sonuç verdiği görülmektedir. Termodinamik parametrelere bakıldığında ise

    endotermik ve tek tabakalı adsorpsiyon olduğu bulunmuştur.

    Rojas et al. (2005), kromun çapraz bağlı kitosan üzerine adsorpsiyonunu, pH etkisini,

    parçacık boyutunu, adsorban ağırlığını, derişim ve metalin oksidasyon halini

    incelemişlerdir. Çözeltideki krom değişimleri alevli atomik absorpsiyon

    spektrometrisi ve kalorimetrik yöntem tarafından difenilkarbazitle belirlenmiştir.

    Adsorpsiyonun en uygun pH değeri 4,0’dır ve krom (VI) pH < 3,0 aralığında kısmen

  • 27

    indirgenmiştir. Sorpsiyon sonuçları hem Langmuir, hem de Freundlich izotermleriyle

    uyuşmaktadır.

    Selvaraj et al. (2004), damıtık çamur kullanarak sulu çözeltilerden ve endüstri

    atıklarından Cr(VI)’yı uzaklaştırmışlardır. Metal adsorpsiyonu üzerinde pH, temas

    süresi, başlangıç konsantrasyonu ve adsorban miktarı gibi parametreler incelenmiştir.

    Adsorpsiyon sonuçları, Langmuir ve Freundlich izotermlerine uygunluk göstermiştir.

    Akkaya (2005), adsorban olarak kullanılan ve bir hidrojel olan poliakrilamit (PAA)

    ile kitosandan (Ch) oluşan kompozitin (PAA-Ch) hazırlamışlar ve bu yapının

    adsorban özelliklerinin araştırılması üzerine bir çalışma yapmıştır.

    Casimiro (2005), kitosan üzerine HEMA‘yı kimyasal, UV ve gama ışınları

    kullanarak aşılama yapmıştır. FTIR ve termal analiz ile aşılamanın olup olmadığına

    bakılmış ve aşılamanın gama ışını ile daha iyi sonuç verdiği görülmüştür.

    Argun vd. (2007), Cr(VI), Ni(II) ve Cu(II) iyonlarının sulu çözeltilerinden

    uzaklaştırılmasında HCl ile modifiye edilmiş meşe talaşını kullanmışlar ve bu

    sorpsiyona pH, sorbent dozu, çalkalama hızı, temas süresi ve konsantrasyonun

    etkisini araştırmışlar ve ikinci mertebeden reaksiyon kinetiğini incelemişlerdir.

    Sorpsiyonun Langmuir ve D-R adsorpsiyon izotermlerine uygunluğunu, normal

    şartlar altında reaksiyonun endotermik olduğunu, maksimum verimin Cu(II) için pH

    4 te % 93, Ni(II) için pH 8 de % 82 ve Cr(VI) için pH 3 te % 84 olduğunu rapor

    etmişlerdir.

    Baran vd. (2006), Cr(VI)’nın çeşitli adsorbanlara (kitin, kitosan, iyon değiştiriciler;

    Purolite CT–275 (Purolite I), Purolite MTN–500 (Purolite II) ve Amberlite XAD–7)

    adsorpsiyonu araştırmışlardır. Cr(VI) adsorpsiyonu için en uygun pH değerinin kitin

    ve kitosanda 3,0 olduğu bulunmuştur. Adsorpsiyon izotermal verilen kitosan, kitin,

    Purolite T ve Purolite II için Langmuir denklemiyle ve kitosan, kitin ve Amberlite

    XAD-7 içinse Freundlich denklemiyle tam olarak yorumlanabilmiştir. Krom iyonları

    sulu EDTA çözeltisi işlemiyle adsorbanlardan hızla ayrılmış ve aynı zamanda

    adsorban rejenere edilmiş ve ağır metal iyonlarını adsorbe etmek amacıyla yeniden

    kullanılabilir halde olmuştur. Sonuçlar, kolayca bulunabilen, ekonomik bir adsorban

  • 28

    olan kitosanın kromun sulu çözeltilerden uzaklaştırılması için uygun bulunduğunu

    göstermiştir.

    Birlik vd. (2006), çift baskılı polimer kullanarak bakırın ön deriştirmesi için SPE

    metodunu kullanmışlardır. Kitosan-süksinit metal kompleksli polimer anhidritlerle

    modifiye edilmiştir. Modifiye kitosan Cu(II) ile komplekslenmiş ve sonra AAPTS ile

    reaksiyona girmiştir. Hazırlanan adsorbanla çalışılmıştır.

    Malkoç ve Nuhoğlu (2006), deri sepileme maddesi üreten bir fabrikanın atığı olarak

    ortaya çıkan palamut meşesi (Quercus ithaburensis) atığı ile Cr(VI) iyonunun

    giderimi sabit yataklı adsorpsiyon kolonunda incelenmiştir. Cr(VI) biyosorpsiyonuna

    kolon yüksekliği ve Cr(VI) konsantrasyonunun etkisi araştırılmış; palamut meşesi

    atığı ile Cr(VI) iyonunun gideriminde, besleme çözeltisindeki metal

    konsantrasyonunun artması ile yatak kapasitesinin arttığı, kullanılan yatak hacmi

    sayısı(BV)’nın azaldığı görülmüştür. Aynı zamanda, kolon yüksekliğinin artmasıyla

    kırılma zamanı, kullanılan yatak hacmi sayısı (BV) ve yatak kapasitesinin de arttığı

    gözlenmiştir. Elde edilen deneysel verilerin Thomas ve Yoon-Nelson modeline

    uygunluğu araştırılmıştır.

    Moral (2006), yüksek lisans tez çalışmasında, sentetik iyon değiştirici şelat reçine

    Chelex–100, zayıf bazik anyon değiştirici reçine Lewatit MP 62, Isparta-Yarıkkaya

    yöresi kömürü, Isparta-Gelincik yöresi pomzası ve Kayseri-Talas yöresi pomzası

    adsorban olarak kullanmıştır. Bu adsorbanlar Cr(III) ve Cr(VI) iyonlarının sulu

    çözeltilerden adsorpsiyonu için kolonlara doldurulmuştur. Belirli konsantrasyonlarda

    hazırlanan Cr(III) ve Cr(VI) çözeltileri, hazırlanan bu kolonlardan ayrı ayrı ve

    karışım halinde geçirilmiştir. Krom türlerinin katı-faz kolonlarda adsorpsiyonu

    üzerine pH’nın, krom konsantrasyonunun, örnek hacminin, örnek çözeltinin akış

    hızının etkileri incelenmiştir. İyon değiştirme- metal işlemlerinde denge adsorpsiyon

    izoterm eğrileri Freundlich ve Langmuir adsorpsiyon izotermleri kullanılarak

    çizilmiş ve bu izotermlerden adsorpsiyon parametreleri (Kf, n, Q, b) hesaplanmıştır.

    Doygunluk kapasitesi eğrileri çizilerek, adsorbanların doygunluk kapasiteleri

    bulunmuştur.

  • 29

    Aslan vd. (2007), toksik ağır metallerin biyosorpsiyon yöntemiyle giderilmesinde

    kullanılan alg, mantar, maya, bakteri v.b. çeşitli mikrobiyal biyokütlelerin giderim

    kapasiteleri; Cu (II), Ni (II), Cd (II) ve Cr (VI) ağır metalleri için incelemiştir. Ağır

    metallerin biyosorpsiyonu üzerine etkili olan çevresel faktörlerden; pH ve sıcaklık ile

    biyosorbentlere uygulanan ön işlemler gibi parametrelerin giderim kapasitesine

    etkisi, literatür taraması yapılarak değerlendirmiştir. Biyosorpsiyon prosesinin

    matematiksel olarak ifade edilmesinde kullanılan izotermler özetlenmiştir.

    Atalay (2007), sulu çözeltilerden talaş yardımıyla ağır metal adsorbsiyonunu

    artırmak için yeni bir metod geliştirilmiştir. Talaş tozları kereste endüstrisi

    atıklarından toplanarak farklı tartarik asit (TA) konsantrasyonlarında (0,1–1,5 M) 90

    ºC de 90 dakika süreyle modifiye edilmiştir. Modifiye talaş (TMT) ve modifiye

    edilmemiş talaş (NET) performansları karşılaştırılmıştır. Batch metoduna göre

    yapılan bu çalışmada ağır metal gruplarının Cr(III), Cr(VI), Cu(II), Zn(II), ve Cd(II)

    sulu çözeltilerden farklı deneysel koşullarda uzaklaştırılması çalışılmıştır. Tartarik

    asit modifiye (TMT) ve modifiye edilmemiş (NET) talaşlara ait adsorpsiyon

    kapasiteleri karşılaştırılmıştır. Başlangıç metal konsantrasyonları, sıcaklık, pH,

    zaman ve adsorban dozunun adsorpsiyona etkileri rapor edilmiştir. Adsorbsiyon

    kinetikleri çalışılarak mevcut sistem için 25 ºC de Langmuir, Freundlich ve Dubinin-

    Radushkevich adsorpsiyon izotermlerine uygulanabilirliği test edilmiştir. Her iki

    sorbent sulu çözeltilerden ağır metal uzaklaştırılmasında etkili bulunmuştur. Cu(II),

    Zn(II), Cd(II) ve Cr(III) pH 7–8 aralığında, Cr(VI) pH 4–5 aralığında Cu(II) ve

    Cr(III) 25 oC de, Zn(II), Cd(II) ve Cr(VI) 65 oC de TMT tarafından maksimum

    tutuluma ulaşmıştır.

    Başer (2007), çapraz bağlı kitosan ağ yapısı üzerine tarak tipi aşılanmış Poli(N,N-

    dimetil akrilamit) ve poli(akrilamit) hidrojelleri hazırlamış ve DNA adsorpsiyonunda

    kullanımını incelemiştir.

    Göde (2007), yaptığı çalışmada Yalvaç kilinin sulu çözeltilerden Cu(II), Zn(II),

    Cd(II) ve Cr(III) uzaklaştırmasını incelemiştir. Deneylerde batch metodu ile pH,

    konsantrasyon, adsorban miktarı, zaman, sıcaklık parametreleri uygulanmıştır.

    Freundlich, Langmuir ve Dubinin-Radushkevisch adsorpsiyon izotermleri

  • 30

    değerlendirmiştir. X-Ray, FTIR, SEM ve element analizi kil karakterizasyonu

    gerçekleştirmiştir.

    Kabaş (2007), tez çalışmasında Isparta Karakaya yöresi pomzası, polihidroksietil

    metakrilat (pHEMA) ve modifiye pomzalar adsorban olarak kullanılmıştır. Bu

    adsorbanlar Cr(VI) iyonlarının sulu çözeltilerden adsorpsiyonu için kolonlara

    doldurulmuştur. Belirli konsantrasyonlarda hazırlanan Cr(VI) çözeltileri, hazırlanan

    bu kolonlardan ayrı ayrı geçirilmiştir. Cr(VI)’nın katı-faz kolonlarda adsorpsiyonu

    üzerine pH’nın, krom konsantrasyonunun, örnek hacminin, örnek çözeltinin akış hızı

    gibi çeşitli parametrelerin etkisi incelenmiştir. Bu parametrelere göre deney sonuçları

    grafikler üzerinde gösterilmiştir. Adsorpsiyon izoterm eğrileri Freundlich ve

    Langmuir adsorpsiyon izotermleri kullanılarak çizilmiş ve bu izotermlerden

    adsorpsiyon parametreleri (Kf, n, Q, b) hesaplamıştır.

    Nuhoğlu vd. (2007), "Salihli Palamut ve Valeks Sanayii T.A.Ş." işletmesinden temin

    edilen, kabuk ve kadehlerinden tanenli madde ve valeks elde edildikten sonra oluşan

    palamut meşesi atıkları ile kesikli adsorpsiyon sistemlerinde Cr(VI) iyonlarının

    giderimi çalışmıştır. Adsorpsiyon işlemine, başlangıç metal iyonu konsantrasyonu,

    adsorbent konsantrasyonu, başlangıç pH değeri gibi parametrelerin etkileri

    incelenmiştir.

    Baral et al. (2008), Salvinia cucullata adındaki yabani otu ısısal olarak aktive ederek

    Cr(VI)’nın adsorpsiyonun da kullanmışlardır. Aktive edilerek kömürleştirilen

    biyokütlenin Cr(VI)’in uzaklaştırılmasında iyi bir adsorban olduğu bulunmuştur. pH,

    sıcaklık, Cr(VI) konsantrasyonu, adsorban miktarı, adsorbanın parçacık büyüklüğü

    yüzde adsorpsiyon olarak belirtilmiştir. Veriler Temkim adsorpsiyon izotermine

    uymaktadır. Adsorpsiyon prosesi endotermik olarak bulunmuştur.

    Demiral vd. (2008), aktivasyon enerjisiyle zeytin küspesinden aktif karbon

    hazırlamışlardır. Gözenek özelliği içeren BET yüzey alanı, gözenek hacmi, iriliği,

    dağılım ve ortalama gözenek çapı ile nitelendirilir. Aktif karbonun BET yüzey alanı

    718 m2/g kadar saptanmıştır. Adsorpsiyonla çözeltiden Cr(VI)’nın sökülmesi

    çalışılmıştır. pH etkisi, temas süresi, sıcaklık, Cr(VI)’nın adsorpsiyonunda

    incelenmiştir. Maksimum adsorpsiyon pH nın 2’de olduğunda belirlenmiştir.

  • 31

    Adsorpsiyon kinetiklerinden sistemin Pseudo-ikinci mertebeden olduğu bulunmuştur.

    Farklı sıcaklıklarda lineerize korelasyon katsayısı kullanılarak Langmiur, Freundlich,

    Dubinin-Redushkevich, Temkin ve Frumkin adsorpsiyon izotermleri incelenmiştir.

    Langmuir adsorpsiyon izotermi Cr(VI) adsorpsiyonu için uygun bulunmuştur.

    Özgür (2008), kitosan-hidroksiapatit (HA) yapı iskelesi kompozitlerinin

    hazırlanması-karakterizasyonu ve protein adsorplama özelliklerini araştırmıştır. Bu

    düşük yoğunluklu malzemelerde değişen kitosan ve HA içeriğinin protein

    adsorplama davranışına etkileri incelenmiştir.

    Anandkumar and Mandal (2009), sulu çözeltilerden Cr(VI) uzaklaştırılmasında Bael

    meyvesinin kabuğundan hazırlanan adsorban kullanılmıştır. Batch metodu

    kullanılarak pH, çalkalama süresi, adsorban miktarı ve çözelti konsantrasyonu

    değerlendirilmiştir. Maksimum Cr(VI) uzaklaştırması pH 2 de gerçekleşmiştir.

    Sorpsiyon verilerine göre Langmuir izoterminin Freundlich’ e göre daha iyi sonuç

    verdiği bulunmuştur.

    Canbaz ve Güngör (2009), tarafından yapılan çalışmanın amacı, tıpta ve endüstride

    pek çok farklı kullanım alanı olan kitosan biyopolimerinin özelliklerini tabakalı

    yapıdaki montmorillonit kili katkısı ile geliştirmektir. Kil tanelerinin kitosan içinde

    en ideal şekilde dağıldığı ve iki bileşenin en iyi şekilde etkileşebildiği uygun koşullar

    reolojik, elektrokinetik ve morfolojik yapı çalışmaları ile araştırılmıştır. Sentezlenen

    nanokompozit filmlerin geçirgenlikleri ve kilin polimer içinde ne şekilde dağıldığının

    anlaşılması için UV spektrofotometre ile de optik geçirgenlik testleri yapılmıştır.

    Filmlerin sert ve kırılgan özelliğinin giderilmesi, elastikliklerinin arttırılması için

    yapılan gliserin ilavesinin optik geçirgenliği azaltması nedeniyle; filmlerde UV

    geçirgenliğinin engellenmesi için gliserin kullanılabileceği anlaşılmıştır.

    Monvisade et al. (2009), kitosana montmorillonite kilini ilave ederek hazırlamış,

    karakterize etmiş ve katyonik boyalardaki adsorpsiyonu incelemişlerdir. Na+-MMT

    içine kitosan ilavesi 60 oC yapılmıştır. Kitosan-MMT’li kompozitin katyonik

    boyaların adsorpsiyonu için kitosan ve Na+-MMT den yüksek olduğu bulunmuştur.

  • 32

    Chatterjee et al. (2010), tarafından karbon nanotüple aşılanan kitosan hidrojel

    boncuklarının Kongo kırmızısını adsorpsiyon performansını araştırmıştır. Kitosanın

    % 0,01 karbon nanotüp ile aşılanmasıyla adsorpsiyon kapasitesini arttırmak için çok

    kullanışlı olduğunu bulmuştur. Kitosan karbon nanotüp boncuklarının denge

    adsorpsiyon izotermi verileri Langmuir izoterminin Freundlich izoterminden daha

    uygun olduğunu göstermişlerdir. Kitosan karbon nanotüp boncuklarının maksimum

    adsorpsiyon kapasitesi Langmuir izotermi için 450,4 mg.g-1 bulmuştur.

    Bamgbose et al. (2010), sulu çözeltilerde demir ve kadmiyum iyonları uzaklaştırmak

    için, 25 oC’ de konsantrasyon ve temas süresi gibi parametreler çalışmışlardır.

    Deneyler batch metodu ile yapılmıştır. Sonuçlar metal iyonları adsorpsiyonu için

    kitosanın adsorpsiyon kapasitesi yüksektir. FTIR çalışmasında kitosan ve metal

    kitosan komplekslerinin karakteristik pikleri incelenmiştir. Demir ve kadmiyum

    adsorpsiyon kinetiği tüm konsantrasyon değerleri Langmuir izotermi kullanıldığında

    tanımlanamamış fakat deneysel veriler Freundlich izotermi için uygun bulunmuştur.

  • 33

    3. MATERYAL VE YÖNTEM

    3.1. Kullanılan Adsorbanlar ve Kimyasal Maddeler

    Bu çalışmada adsorban madde olarak, kitosan, 2-hidroksietil metakrilat (HEMA)

    monomeriyle hazırlanan kitosan-HEMA kompoziti ve Isparta ilinin Yalvaç

    ilçesinden alınan kilin 65 mesh’teki partikül boyutundan hazırlanan kil-kitosan

    kompoziti kullanılmıştır. Bu kompozitlerde kitosan, kil ve HEMA ile modifiye

    edilmiştir. Çalışma süresince kullanılan kimyasallar;

    K2Cr2O7 (Merck )

    Cr(NO3) 3.9H2O (Carlo ERBA )

    HEMA (Merck)

    Kitosan (Acros)

    Kil (Isparta /Yalvaç)

    HCl (Riedel-de Haën)

    HNO3 (Riedel-de Haën)

    NaOH (Carlo ERBA)

    Seryum Amonyum Nitrat (Merck)

    Aseton (Merck)

    Metanol (Merck)

    Saf su (Ultra Saf Su)

    3.2. Kullanılan Cihazlar

    Çalkalamalı inkübatör (Nüve EN 500 Model)

    pH metre (Eutech Instruments Ion 510, pH)

    Magnetik karıştırıcı- ısıtıcılı (Wisestir DAIHAN Scientific MSH-20A)

    ICP (Perkin Elmer Optima 5300DV Model )

    Infrared spektroskopisi (Perkin Elmer Spectrum BX FT-IR System)

    Etüv (Nüve FN 500)

  • 34

    Ultrasonik banyo (Selectra Ultrasons)

    Hassas terazi (Pioneer TM)

    Santrifüj (Universal 32 Hettich Zentrifugen D- 78532 Tuttlingen)

    FT-IR ve ICP-OES deki analizler Süleyman Demirel Üniversitesi Deneysel ve

    Gözlemsel Öğrenci Araştırma ve Uygulama Merkezinde yapılmıştır.

    3.3. Kullanılan Çözeltilerin Hazırlanması

    Deneylerde K2Cr2O7 ve Cr(NO3)3.9H2O kimyasallarından 1,0x10–3 M’lık 1 L’lik stok

    çözeltileri hazırlanmış, bu stok çözeltilerden belirli oranlarda seyreltilerek

    konsantrasyonları 1,0x10-4; 2,0x10-4; 4,0x10–4; 6,0x10–4; 8,0x10–4 M olan 100 mL’lik

    çözeltiler hazırlanmıştır. pH ayarları pH metre ile yapılmış ve pH ayarlamalarında

    0,1 M NaOH ve 0,1 M HCl çözeltileri kullanılmıştır. HEMA ile yapılan

    modifikasyonda 0,3 g seryum amonyum nitrat, 0,16 M 0,3 mL HNO3, 10 mL

    asetondan oluşan çözelti, kitosan-kil kompoziti içinse % 2 ‘lik 196 mL asetik asit

    çözeltisi, kitosan çözeltisinin pH sı 4,9 ayarlamak için 1 M NaOH çözeltisi

    hazırlanmıştır.

    3.4. Kitosan HEMA (2-hidroksietil metakrilat) Kompoziti

    0,5 g kitosan hassas terazide tartılmış ve üç boyunlu balona aktarılarak 17 mL aseton

    ile süspanse edilmiştir. Üç boyunlu balon magnetik karıştırıcı üzerine alınmıştır. Isıl

    bozunmayla radikalik reaksiyonu başlatmak için sıcaklık 50ºC’ye ayarlanmıştır.

    Sonra üzerine damla damla 3 mL HEMA monomeri ilave edilmiştir. 0,3 g seryum

    am