kultur&sanat - beykoz.bel.tr · vanoni, portekizli sanatçı dulce pontes, aşa (asha), tunuslu...

84
Beykoz Sayı 08 / Ekim 2014 beykoz.bel.tr Kultur & Sanat Riva Bir yanı deniz bir yanı kırlık Sağlıklı beslenmede anahtarlar Zihni Göktay: “İnsana karşısındakine inanmak yakışır” Gençlerin anlam arayışına cevap verebilen ibadethaneler için

Upload: phamkien

Post on 21-Nov-2018

220 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

BeykozSayı 08 / Ekim 2014 beykoz.bel.trKultur&Sanat

RivaBir yanı denizbir yanı kırlık

Sağlıklıbeslenmede anahtarlar

Zihni Göktay: “İnsana karşısındakine inanmak yakışır”

Gençlerin anlam arayışına cevap verebilen ibadethaneler için

Dijital Beykoz nedir? Beykoz Belediyesi Dijital Kütüphane

Uygulaması olarak da tanımlanabilecek proje tüm Beykoz Belediyesi yayınlarını

akıllı telefon ve tabletlerinizde interaktif bir şekilde okuyabileceğiniz bir platformdur.

Bu platformda Beykoz Belediyesi’ne ait olan gazete, dergi, katalog, bülten, broşür vb tüm içerikleri video, fotoğraf veya ses eklentileri

ile bulacaksınız.

Ayrıca bu uygulama ile; • Hoşunuza giden kısımlarını e-posta ile veya facebook, twitter vb sosyal

mecralarda paylaşabileceksiniz.

• İndirmiş olduğunuz yayınları, internet bağlantınızın olmadığı zamanlarda dahi

okuyabileceksiniz.

• Beykozumuz’la ilgili binlerce bülten, dergi, gazete vb içeriğe bir tık’la ulaşıp, akıllı telefon ve tabletinizde saklayıp,

yanınızda taşıyabileceksiniz.

DİJİTAL BEYKOZ

yakında yayında

2 BeykozKultur&Sanat

16

5

41

1986’dan bu yana Ekim’in ilk hafta-sında idrak edilen “Camiler ve Din Görevlileri Hafta-sı”nda başlattıkla-rı ‘Cami ve Genç-lik’ kampanyası hakkında konu-şan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, gençleri ibadetha-nelere çekmek için camilerin işlevini gözden geçirecek-lerini, din görev-lilerinin gençlerle daha iyi bir diyalog kurması için yeni bir dil inşa ede-ceklerini ifade etti.

BeykozSayı 08 / Ekim 2014 / beykoz.bel.tr

Kultur&Sanat

Yayın KoordinatörüZübeyir Arı

Editör Ali Yıldız

Kreatif Direktör Serap Yılmaz

Grafik TasarımFaruk Karakuş

Yazı İşleriSerpil Köse, Zeynep Küçük, Elif Ormancı

FotoğraflarMuzaffer Topçu, Zübeyir Süğlün

Katkıda BulunanlarArzu Başlantı, Fethi Aytuna, Mustafa Ufak

Yayın TürüYEREL SÜRELİÜç ayda bir yayınlanır Yayım - Basım - HazırlıkYÖN TANITIMMahmut Şevket Paşa Mh. Ersan Sk.No:22 K:2 Okmeydanı - ŞişliTel. 0212 219 22 93 - 219 23 39Faks.0212 230 21 [email protected]

Baskı & CiltPELİKAN BASIMGümüşsuyu Cad. Odin İş Mrk. No:28-1Topkapı / İstanbulTel: 0212 613 79 55

“BEYKOZ KÜLTÜR SANAT” ismi başkaları tarafından kullanılmaz. Copyright sahibinden izin alınarak ve kay-nak belirtilerek yazı ve fotoğraflar kullanılabilir. Reklam-ların sorumluluğu reklam veren firmaya ait olup, YÖN TANITIM hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Dergide yayınlanan yazılar yazarın düşüncelerini kapsamaktadır.

Beykoz Belediyesi adına sahibiYücel Çelikbilek

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Abdurrahman C. Fidancı

Yayın KuruluM. Hanefi DilmaçMuharrem KaşıtoğluMahmut GülbasarSalim ÖztürkEyüp Salih ElmasSuphi UçakMehmet AbayAdem Çalışkan

Kültür Sanat Ajandası

Bir

Yanı D

eniz

Bir

Yanı Kır

lık

RİVA

3BeykozKultur&Sanat

İÇİNDEKİLER BB

80

76

68

44

SağlıklıBeslenmedeAnahtarlar...

MEME KANSERİ’nin Psikolojik Etkisi

Sağlık ve Termal Turizm Zamanı!

Zihni Göktay:

Öncelikle gençlerin anlam arayışına cevap verebilen ibadethaneler için...

“İnsana

karş

ısın

dakin

e

inanm

ak y

akış

ır”

4 BeykozKultur&Sanat

Editör’den

Ekim ayında biri sağlıkla ilgili “Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı” ve diğeri dini “Cami ve Din Görevlileri Haftası” olmak üzere iki özel dönemi idrak ettik. Günümüzün en önemli ölüm sebepleri arasında gösterilen kanserin, özellikle de erken teşhis ve tedavilerle en kolay önlenebilir olanlarından Meme Kanseri’yle ilgili, daha çok psikolojik bir içeriğe yer verdik bu sayıda. Bilindiği üzere her hastalık belli bir psikolojinin sonucu olarak ortaya çıkıyor ve o psikolojik hale ilişkin bir düzelme gözlenmesi halinde düzelme şansı da artıyor. Buna hasta yakınlarının ve hastanın müsbet bakış açısını, ümitvarlığını eklemeye gerek yok sanırız. Cami ve Din Görevlileri Haftası’na gelince, her yıl belirlediği temalarla kadın, aile, çocuk, engelli gibi gruplara, maneviyat aşılama, maneviyatı hayatlara aksettirmeye yönelik önem taşıyor. Bu yılki tema, maneviyat eksiği her geçen gün kendini daha çok gösteren “Gençlik” üzerinde yoğunlaşıyor. Gençleri ibadethanelere dünya kelamı konuşmaya davet eden hafta, geleceğimizi kurtaracak “İrfan”ı kurmayı hedefliyor.

Sağlıkla başlamışken “Beslenme” köşemiz, sağlığın ağızda başladığı gerçeğinden hareketle sağlıklı beslenmenin ipuçlarını araştırıyor, “Turizm” köşesi ise alternatif ve destekleyici tıp yöntemi olan termal turizm için yol gösteriyor. “Kardeş Şehir” köşemizde yer verdiğimiz Şanlıurfa’nın şirin ilçesi Hilvan, varoluşun ilginç dengesini gözler önüne seriyor. Atatürk Barajı dolayısıyla tarih, tabiat değerlerinin bir kısmını feda etmiş olan şehir, baraj gölü ile yeni değerler kazanmış.

“Yakın Köyler” köşemiz için gittiğimiz Riva ise, bize sadece köy hayatını değil Anadolu’daki bir köyde bulmayı umduğumuz samimi, yardımsever ilgiyi de şehrin hemen yanıbaşında sergiliyor ki Ali Bahadır Köyü’nde de gördüğümüzü söylemeliyim aynı yakınlığı. Tüm acısı, gerginliklerine rağmen hayatın bu güzelliklerini bizlere halen sunduğu için Rabbimiz’e şükürlerimizi sunuyoruz. Belki diyoruz, dünya, bu güzellikler sayesinde halen ayakta…

[email protected]

5BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT AJANDASI BB

Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İş Adamları Derneği’nin

(TETSİAD) sponsorluğunda, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim

üyesi ve öğrencilerinden oluşan 14 tekstil sanatçısı tarafından

hazırlanan “Dokumaca Anadolu Efsaneleri” sergisi İBB Şehir

Müzesi’nin Yıldız Sarayı Salonu’nda sanat ve tekstil

sektörünü buluşturacak.

“Dokumaca Anadolu Efsaneleri”

17 Ekim-17 Kasım 2014

2. İstanbul Tasarım Bienali

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 2. İstanbul Tasarım Bienali, Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil baş-lığıyla, “Şu anda gelecek nedir?” sorusunun cevabını arayan 50’nin üzerinde projeye ev sahipliği yapa-cak. Galata Özel Rum İlköğretim Oku-lu’nda ücretsiz gezilebilecek; tasarım, teknoloji, moda, grafik tasarım, şehircilik, ürün tasarımı, film ve

ye-mek gibi alanları kapsayacak 50’nin üzerinde projenin yer alacağı sergide manifesto-ların, sadece metin üretimi olarak değil, aynı zamanda ey-lem, hizmet, kışkırtma veya nesne olarak nasıl yeni baştan icat edile-bileceği fikri sorgulanacak.

1 Kasım-14 Aralık 2014

6 BeykozKultur&Sanat

Boğaziçi Üniversitesi’nin 18 yıldır sürdürdüğü Albert Long Hall

Klasik Müzik Konserleri Kasım ayı süresince dünyaca ünlü isimleri müzikseverlerle buluşturmaya

devam ediyor. Ekim ayında şef Gürer Aykal yönetimindeki İstanbul Sinfonietta ve ABD’de

yaşayan İsrailli viyolonselci Amit Peled’le açılışı yapan konserler

dizisinin Kasım ayındaki ilk konuğu Polonyalı dâhi piyanist Mateusz

Borowiak olacak. Salon ayrıca Howard Rowntree, Terence Charlston, Camerata

Salzburg’un solistleri, Laurenscantorij Korosu ve Barış İçin Müzik Çocukları’na

da ev sahipliği yapacak.

Albert Long Hall’de Kasım ayı Klasik Batı Müziği Programı

Kasım Ayı Boyunca

27 Kasım

Art By Chance Ultra Kısa Film Festivali’ne başvuru için son tarih

Ocak ayında ANBEAN tarafından 5.kez gerçek-leşecek olan Art By Chance Ultra Kısa Film Fes-tivali’ne başvurular başladı. Art By Chance’te sizin de filminiz yer alsın istiyorsanız, yapma-nız gereken “Keşif” temasında 30 saniyelik kısa bir film çekmek ve 27 Kasım’a kadar festivale başvurunuzu gerçekleştirmek! Film endüstrisi-nin dünyadaki önemli isimlerinin yer aldığı jüri tarafından seçilecek 25 film, Art By Chance ile tüm dünyada 1.5 milyar insana ulaşacak, 20 ülke, 200’den fazla şehir ve 25.000 ekranda gösteri-mi yapılacak.

7BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT AJANDASI BB

Contemporary İstanbul

Doğu Akdeniz’de Yeme-İçme Alış-kanlıkları ve Gastronomi Gelenek-leri üzerine konuşmalar dizisi 21 Ekim-20 Mayıs arasında Sismanog-lio Megaro’da!

Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu, Yunanistan Milli Araştırma Enstitüsü Osmanlı Araş-tırmaları Programı işbirliğiyle Sismanoglio Megaro binasında Doğu Akdeniz’de Yeme-İçme Alışkanlıkları ve Gastronomi Gelenekleri başlıklı bir konuşmalar dizisi düzenliyor. 21 Ekim-20 Mayıs arasında sürecek olan konuşmalara katılım ücretsiz. “Bizans İstanbulu’nda Fırınlar”, “Os-manlı Dünyasının Kırk Çeşit Ekmeği”, “16. ve 17. Yüzyıllarda Meyhanelerin İşlevi. Değişim ve Şarap Yasakları”, “Antik Çağlardan Cumhuriyet’e, Batı Anadolu Kıyılarında Bağcılık ve Şarap Üretimi”, “Bizans Diyeti. Mitler ve Gerçekler”, “Ege Sakinlerinin Eski ve Yeni Beslenme Alışkanlıkları”, “Os-manlı İstanbulu’nda Balıklar ve Balıkçılar”, “Bizans, Hint ve Sarazen Yemekleri” bu konuşmalar dizisinde yer alacak başlıklardan sadece birkaçı.

Tarladan çarşıya, mutfağa ve sofraya… Sismanoglio Megaro’da gerçekleşecek söyleşiler bes-lenme etrafında kurulan iktisadi ve kültürel ilişkiler ağını incelemeyi amaçlıyor. Bu çerçevede, buğday, yağ ve şarap gibi temel Akdeniz ürünlerinin ekonomide ve siyasal yaşamda, belirli bir mekân ve zamandaki –yani Balkanlar’da ve Küçük Asya’da, antik çağlardan geç Osmanlı döne-mine kadar– üstlendikleri rol irdelenecek.

20 Kasım’a kadar

13-16 Kasım 2014

Contemporary Is-tanbul, 9. senesin-

de 22 ülkeden, 520 sanatçı, 104 çağdaş

sanat galerisi ile beraber 75.000’den

fazla ziyaretçiyi 13-16 Kasım tarihlerinde

buluşturuyor. Yılın en önemli etkinliklerin-den Contemporary

Istanbul uluslararası çağdaş sanatın en iyi

örneklerinin İstanbul’a getiriyor

Doğu Akdeniz’deYeme - İçme

8 BeykozKultur&Sanat

Bu yıl 15. yaşını kutlayan İş Sanat renkli ve zengin programıyla dünya yıldızlarını İstanbul’da

ağırlamaya devam ediyor. 1 Kasım’da BİFO ve piyanist Hüseyin Sermet solistliğinde

gerçekleşecek açılış konserinin ardından sezon boyu konser, dans gösterisi, çocuk etkinliği ve

şiir dinletileri yapılacak. Sezon boyunca Rus keman virtüözü Vadim Repin, oda topluluğu

Wiener Concert-Verein, Güney Kore asıllı kemancı Sarah Chang, İspanyol oda topluluğu

Filarmónia de Cámara de Valencia, keman sanatçısı Giuliano Carmignola, Münih Oda

Orkestrası, Alman-Japon piyanist Alice Sarah Ott, cazcı Stacey Kent, saksafon sanatçısı Pharoah Sanders, caz müzisyeni Anthony

Strong, The von Trapps, Paco Peña, Ornella Vanoni, Portekizli sanatçı Dulce Pontes, Aşa

(Asha), Tunuslu ud üstadı Dhaffer Youssef (Cafer Yusuf), Ayo, Trisha Brown Dance

Company, Jessica Lang Dance Company, Yalın izlenebilir.

İş Sanat 15.Sezon

‘İlk Ev’ Enstalasyonu

Japon asıllı performans ve enstalasyon sanat-çısı Chiharu Shiota’nın, benliğin evi olarak da tanımlanan, kisinin içsel yolculuğu ile yeni baş-langıçlarını ifade eden enstalasyon çalışması ‘First House – İlk Ev’, 8 Ekim akşamı düzenle-nen açılış kokteyliyle izlenime açıldı. Küratörlü-günü Gülru Vardar`ın yaptığı ‘İlk Ev’, yıl boyunca Zorlu’da sanatseverlerle buluşacak. Kişinin benliğini ve bedenini simgeleyen ‘İlk Ev’, kırmızı

rengi ve masalsı iplik ağıyla vücudu saran kan damarları üzerinden yaşamı anımsa-tıyor. Dev boyuttaki eserle buluşan ve ‘İlk Ev’in içinde durup düşünen izleyiciye bu kan damarlarıyla dünyaya ne mana ile tutunacağını sorgulatıyor.

8 Ekim-31 Aralık 2014

1 Kasım 2014-31 Mayıs 2015

9BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT AJANDASI BB

Ekim ayında Yusuf ile Züleyha Operası’nı sahneleyen İstanbul Devlet Oprea ve Balesi, Kasım ayında ise; Genç Werther’in Acıları, Fındıkkıran, La Cenerentola, Türk Bestecileri Konseri ve Güldestan adlı etkinliklere evsahipliği yapacak. Etkinlikler Kadıköy Süreyya Operası, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’ta gerçekleştirilecek.

İDOB

Kasım Ayı Boyunca

Tiyatro Ak’la Kara klasikleşmiş müzikal-lerden biri olan eseri Murat Sarı Yönet-menliği’nde sahneye koyuyor. Baş rollerde Kerem Kobanbay, Buket Dereoğlu, Bedia Ener ve Hakan Çeliker’in olduğu oyunun hikayesi şöyle: “Doğuştan görme engelli olan Don Baker, 35 yaşında ilk kez kendi başına yaşamaya başlamıştır. New York’ta-ki küçük dairesinin karşısına Jill adında bir oyuncu taşınmıştır. Don ve Jill kısa bir süre sonra yakınlaşırlar. Jill dünyada hiç kimsenin, görmek istemeyenler kadar kör olmadığını Don’dan öğrenir. Ve şimdiye kadar hiç görmediği bir dünyayı görür. Fakat bir süre sonra Don’ın annesi gelir ve onu kendi evine götürmek konusunda ısrar eder.”

Kelebekler Özgürdür Müzikali

11 Ekim-28 Kasım 2014

10 BeykozKultur&Sanat

Güçlü sahne performansı ve şiirsel besteleri ile dünya çapında bir efsaneye dönüşen Morrissey,

sevenlerine unutulmaz bir gece daha yaşatmak üzere 7 Aralık

Pazar akşamı Volkswagen Arena’da sahne alacak.

Alternatif rock müziğin en önemli gruplarından The

Smiths’in vokalisti, yaşayan efsane Morrissey, Avrupa

turnesi kapsamındaki konserde, son albümünün ikinci single’ı

olarak yayınlanan ve İstanbul’un karmaşık ve kaotik sokaklarının

duygusunu veren, cigar-box gitar ezgileri ve şehrin sokaklarından ses

kayıtları içeren “Istanbul” şarkısını da seslendirecek.

Morrissey konseri

7 Aralık 2014

İstanbul Bilgi Üniversitesi Santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleştirilecek olan “Sinema’da

Senaryo Yazım Atölyesi” ile geleceğin sinemacıları, ünlü yönetmen ve senarist Derviş

Zaim’in eğitmenliğinde bir araya geliyor. 8-29 Kasım tarihleri arasında her cumartesi günü

saat 13:00-16:00 arasında gerçekleşecek olan atölyeye katılım ücreti 500 TL.

Derviş Zaim’le Senaryo Yazım Atölyesi

8-29 Kasım 2014

11BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT AJANDASI BBÖzdemir Altan resim sergisi

İş Sanat Kibele Galerisi, çağdaş Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden Özdemir Altan’ın retrospektif sergisi ile sezonunu açıyor. Kibele Sanat Galerisi’ne konuk olacak Özdemir Altan, kendine özgü kurgu dünyasıyla çağdaş resim sanatımızın gelişimine katkıda bulunmanın yanı sıra günümüz Türk resminde kendi kuşağı ve kendinden sonraki sanatçıların tamamına yakını üzerinde de izler bırakan bir ressam. Yaptığı eserlerde farklı dokular, strüktür elemanları ve malzemeler kullanan ve aykırı bir sanat görüşünü benimseyen sanatçı, eserleriyle 1988’den bu yana sanatsal espasın birbirinden farklı kavram, köken, yapı ve mantıkların birleşmesiyle oluştuğunu gösteriyor.

5 Kasım-20 Aralık 2014

12 BeykozKultur&Sanat

Bu yıl bienalde ilk kez yer alan ve önümüzdeki 20 yıl boyunca kalıcı bir

mekana sahip olan Türkiye Pavyonu, Places of Memory

üst başlığında hazırlanan proje ile ilk sergisini açtı. Proje, mimarlığın sadece

binalarla değil kişilerin yerle olan ilişkisiyle de ilgili

olduğunu belirterek bu sergiyle ziyaretçileri yapılı

çevreyi kendi deneyimleriyle, geçmişiyle, öznel bir yaklaşımla

ilişkilendirmeye davet ediyor. Bienalde Altın Aslan Ödülleri

kapsamında verilen Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü Phyllis

Lambert kazanırken, En iyi Ulusal Pavyon ödülünü

Hyungmin Pai ve Changmo Ahn küratörlüğündeki Kore Pavyonu

kazandı.

Venedik Bienali 14. UluslararasıMimarlık Sergisi

23 Kasım 2014’e kadar

13BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT AJANDASI BB

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu, eğitim buluşmalarına, “Edebiyatta

Toplumsal Cinsiyet”, “Türkiyeli Kadın Edebiyatçılar” ve “Edebiyatta Queer” olmak üzere üç farklı eğitim

modülü ile devam ediyor. Herkesin katılımına açık olan bu eğitim modülleri, Cumartesi günleri, 10:00-

13:00 saatleri arasında, Karaköy Minerva Palas’ta düzenlenecek. Kontenjan sınırı bulunan eğitimlere

kayıtlar 15 Ekim 2014 tarihinde sona eriyor.

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu eğitim buluşmaları

18 Ekim-27 Aralık 2014

33.Uluslararası İstanbul Kitap ve Artist 2014/24. Sanat Fuarı

TÜYAP tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi- Bü-yükçekmece’de kapılarını açacak. Onur Yazarı olarak Atilla Dorsay’da karar kılınan etkinliğin teması ise “Sinemamızın 100 Yılı” olarak belir-lenmiş bulunuyor. Fuar, 8-11 Kasım 2014 tarihleri arasında Uluslararası Salon kapsamında Onur Konuğu olarak Macar dili ve edebiyatını ağırla-yacak. Mottosunun Nazım Hikmet’e referansla “Bir Bahçe’den Bir Bahçe’ye” olduğu Macaristan Onur Konukluğu kapsamında Macar edebiyatının güncel ve klasik örneklerine yer vereceği etkin-likler düzenleyecek. Modern Macar edebiyatının önde gelen yazarlarının konuk olacağı fuarda bir sergi, müzik ve Macar mutfağını Türkiye’den okurlarla buluşturmaya yönelik performans ve söyleşiler gerçekleştirilecek. Kitap Fuarıyla eşzamanlı düzenlenecek ARTİST 2014’e yurt içi dışından 100’ün üzerinde sanat galerisi, sanat kurumu, üniversitelerin sanat fakülteleri ve ba-ğımsız sanatçı inisiyatifleri katılıyor.

8-16 Kasım 2014

14 BeykozKultur&Sanat

Sarah Brightman, Dee Dee Bridgewater ve André Rieu 70. yılını kutlayan Yapı Kredi’nin ana sponsorluğunda düzenlenen “Good Music In Town Konserleri” kapsamında Kasım ayında İstanbullu sanatseverlerle bir araya gelecek. Dünyanın en ünlü sopranosu Sarah Brightman 9 Kasım’da Ülker Sports Arena’da, ‘’En İyi Caz Vokal Albüm’’ dalında 2011 Grammy ödülünü alan Dee Dee Bridgewater 21 Kasım’da Zorlu Center PSM’de, “Valslerin Kralı” André Rieu, 2014 Dünya Tur’u kapsamında 27 Kasım’da Sinan Erdem Spor Salonu’nda ve 29 Kasım’da Ülker Sports Arena’da sevenleriyle buluşacak.

Good Music In Town Konserleri

Kasım 2014

15BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT AJANDASI BB

Kültürel mirasın korunması ve yaşatılması amacıyla çeşitli kültür projelerine imza atan BKG, bu yıl dördüncüsü düzenlenecek Üniversitelerarası Kültür Ürünleri Tasarım Yarışması’nın ana temasını Çanakkale Zaferi olarak belirledi. 2015 yılında 100. Yıldönümü kutlanacak olan Çanakkale Zaferi’ni 2 yıl boyunca yarışmanın ana konsepti haline getiren BKG, zaferin 99. yıldönümü temasını ‘Çanakkale Zaferi Anıları ve Mektuplardan Esinlenme’, 100. yıldönümü temasını ise ‘Zaferin 100. Yılı’ olarak belirledi. Yarışmaya, tasarımla ilgilenen tüm lisans ve lisansüstü üniversite öğrencileri katılabiliyor. Katılımcılar, bu seneki yarışmada ‘Çanakkale Zaferi Anıları ve Mektuplardan Esinlenme’ teması altında, ürün tasarımı ve grafik illüstrasyon olmak üzere iki farklı alanda yarışacaklar.

‘Üniversitelerarası Kültür Ürünleri Tasarım Yarışması’

Urartu Takı Koleksiyonu Sergisi

Rezan Has Müzesi, 1.100 eserden oluşan Urar-tu dönemi takı koleksiyonunu ‘Urartu Takı Koleksiyonu Sergisi’ başlığı ile sanatseverlerle buluşturuyor. Sergide, pektoraller (göğüs-lük), madalyonlar, boncuklar, amuletler, boyun halkaları, süs iğneleri, fibulalar, pazıbentler, bilezikler, yüzükler gibi pek çok takı ve ayrıca yaklaşık 70 adet kemer ile Türkiye’nin geniş Urartu kemer koleksiyonu, Urartu toplumunun

gizemli düşüncelerini, dinsel inanç ve geleneklerini göz-ler önüne seriyor. Ele geçen arkeolojik veriler, Urartu takı modasının baş, boyun ve göğüs, el-kol ve ayak, bel ve giysi takıları olarak ayrıl-dığını gösteriyor.

4 Haziran 2014-31 Temmuz 2015

(Son tarih: 21 Kasım)

16 BeykozKultur&Sanat

Riva, Bir yanı deniz bir yanı kırlık

Beykoz’un yazın hatırlanan köy-lerinden biri Riva. İstanbul’un en güzel plajlarından birine sahip köy, sonbaharın bu zamanlarında oldukça tenha…

Beykoz’a giden bir toplu taşıma aracına binip Pa-şabahçe fabrikasını geçince göreceğiniz Sultani-ye Parkı’nın dibinden 15-20 dakikada bir kalkan minibüslerle 20-30 dakikada ulaşabildiğiniz kö-yün ismi Rumca’dan geliyor. Kelimenin Rumca’da iki anlamı var. Bunlardan biri; “su kenarındaki yer-leşme”, ikincisi “bataklık ve sulu yer”. Köye ayrıca Gebze’den doğarak buradan Karadeniz’e dökülen Riva (Irva) Deresi dolayısıyla Çayağzı da deniyor. Dere, İstanbul’un su ihtiyacının %50’sini karşıla-yan Ömerli Barajı ile önemli bir rezerve sahip. Mi-nibüsünüzü beklerken parkın karşısındaki küçük büfede çay içip bir şeyler atıştırabilirsiniz. Büfe müdavimlerinin yardımsever ilgisi de cabası ola-

caktır, şayet siz de konuşmaktan çekinmeyen bi-riyseniz…

İstanbul ’un dışında gibi…

Minibüsle, köy-lerden, orman ve tarlaların arasında uzanan, bir gidiş-bir geliş şeklindeki yol-dan giderken ken-dinizi şehirlerarası yolculuk yapıyor sanıyorsunuz. Zira insan, bina, araç kalabalık ve gürül-tüsünden uzak, ye-şillikler, bostanlar, tarlalar, çayırlara yayılmış büyükbaş

17BeykozKultur&Sanat

YAKIN KÖYLER BBhayvanlar arasında bambaşka bir İstanbul sunuyor size bu-rası. Riva’ya girerken yeşilin alabildiğine taze tonu dere-nin bereketini hissettiriyor. Yeni yapılan Futbol Fede-rasyonu Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri’ni geçince bir köp-rüyle geldiğiniz köy mey-danında, 1800’lerden kal-ma ancak yakın zamanda restore edildiği belli Riva Yeni Camii ile hemen karşısındaki metruk hal-deki Riva Kalesi’nin te-zatı dikkat çekiyor. Ka-lenin içine girip

bazı bölüm-lerde duvarlardaki fayans kalıntılarını görünce tezat bu-rukluğa dönüyor. Ancak Belediye’nin buranın restoras-yonu ile ilgili bir planı olduğunu duymak bizi mutlu ediyor tabii.

Yazın da kışın da…

Yapılaşmanın yo-ğun olmadığı, içlere gidildikçe bostan-lıklar, kırlık alanlar, çiftliklerin ve müs-

takil bahçeli evlerin, sahilde bir kısım yazlıkların yer aldığı köyde, sebze ve meyvecilik ile et ve süt hayvancılığı ve balıkçılık başlıca geçim kay-nağı. Buna yazları turizm de ekleniyor elbet. Köy, yaz aylarında tatil imkanı bulamayan birçok İs-tanbul sakininin dinlenme, günübirlik deniz, kum ve plaj ihtiyacını karşılıyor. Riva’da toplam 3 tane plaj bulunuyor. Bunlardan ilki meydanın sonunda-ki Riva Plajı. Diğer plaj “1. Koy” ya da “Elmasburnu”

18 BeykozKultur&Sanat18 BeykozKultur&Sanat

olarak biliniyor. Jandarma karakolunun sağ tarafında kalır. Burada çadır kiralayıp kamp yapma olanağı mevcut. Son plaj ise “2. Koy” ya da “Su Ürünleri Plajı” olarak bi-linen ve diğerlerine göre daha küçük olan plaj. Ayrıca mesire ve kamp alanlarıyla yaz-lıkçıların uğrak mekanı bu köy, İstanbul’un en güzel ve manzarasıyla en çok büyüle-yen piknik alanlarından biri olan Elmasburnu Mesire Yeri’ne de evsahipliği yapıyor. Burada tepelerden denizin derinliklerine kadar inen kayalıklarda zıpkınla balık avlamak ve çevre yü-rüyüşleri, kayık ve tekne kiralayarak dere ge-zintisi yapmak da ayrı bir keyif. Dere kenarında da irili ufaklı lokanta ve et mangal, piknik yer-leri de mevcut.

19BeykozKultur&Sanat

YAKIN KÖYLER BB

19BeykozKultur&Sanat

YAKIN KÖYLER BB

Tarihi kalıntılar 1700’lere dayanıyor…

Riva birinci koyu sahilinin arka yama-cında 1788 tarihinde İngiliz mühendis-lerinin yardımı ile inşa edildiği belirtilen Tahlisiye binası (gemi onarım ve bakım yeri) bölgedeki ender tarihi eserden biri. Bu bina, tarihte topçu neferleri kışlası olarak da kullanılmış. Ayrıca batmakta olan gemilerin mürettebatını kurtarmak için roketlerle halatlar fırlatılırmış. Köprü-nün girişinde tahlisiye cankurtaran kayık-ların kayıkhanesi ve bugün restoran olarak kullanılan gümrük binası da yakın dönem tarihi eserlerinden birkaçı.

20 BeykozKultur&Sanat20 BeykozKultur&Sanat

Beykoz, bayram sevinç ve coşkusuyla dolu anlar yaşadı

İlçedeki denetimler ve Kurbankent hazırlığın-dan sonra ilk gün kendi arasında bayramlaşan Beykoz Belediye personeli, bayramın 2.günü vatandaşlarla bir araya geldi. İlk gün belediye

iç avlusunda tertip edilen bayramlaşma töreninde Beykoz Belediye Başkanı

Yücel Çelikbilek, başkan yardımcıları, sendika başkanları, danışmanlar, birim müdürleri ve belediye çalı-

şanları bir araya gelerek birbirleriyle bay-

ramlaştı.

Etkinliğin sonunda Çelikbilek, beledi-ye personeliyle tek tek bayramlaştıktan sonra onlara lokum ve gülsuyu dağıttı.

İkinci gün Beykoz Belediye binası önünde ger-çekleştirilen bayramlaşma programına; Kayma-kam Süleyman Erdoğan, Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, AK Parti İlçe Başkanı Adem Sefer, İlçe Emniyet Müdürü Yüksel Toprak, meclis üyeleri, başkan yardımcıları, muhtarlar, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Konuşmalarla başlayan

program, bayramlaşmanın akabinde vatandaş-lara kavurmalı pilav, tatlı ve ayran ikramı ile devam etti.

“Suriyeliler muhacirse Türkiyeli-ler ensardır”

Etkinlikte yaptığı konuşmada; “Bayram günleri, kalplerin yumuşadığı, yardımlaşmanın olduğu, eksik taraflarımızı giderdiğimiz muhasebe gün-leridir” diyen Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, Türkiye’ye iç savaş nedeniyle göç eden Suriyeli vatandaşlar konusuna vurguda bulundu.

Türkiyeliler olarak bizim ensar, onların da muha-cir olduklarını vurgulayan Çelikbilek; “Onlar bize bir emanettir. Biz, geçmişte istiklal harbini yaşa-mış bir milletin evlatlarıyız. Bugün barış, özgürlük ve diğer haklar için çırpının insanları o şekilde değerlendirmek zorundayız. Dünyadaki Müslü-manlar’ın üzüntüsü, hepimizindir. İnşallah, artık Türkiye’nin topraklarında şehit, acı haberlerinin olmadığı bir barış sürecine girmiş bulunuyoruz. Sadece bizim değil, komşularımızın da rahat

21BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB

21BeykozKultur&Sanat

olmasını arzuluyoruz.

Dünyanın her tarafında barışın hüküm sürmesini diliyoruz. Büyük devlet ve millet olmak bunu ge-rektirir” dedikten

sonra Hac vazifesi-ni yerine getirenlere

iyi dilek ve temenni-lerde bulundu. Başkan

Çelikbilek, konuşmasında şehir dışına çıkan vatan-daşlara trafikte dikkatli olun uyarısı da yaptı.

Sevgi Evleri çocukları da ihmal edilmedi

Beykoz Cumhuriyetköy Sosyal Hizmetler ve Çocuk

Esirgeme Kurumu Sevgi Ev-leri’nde yaşayan çocuklar, Bey-

koz Belediyesi tarafından düzen-lenen programla aile sıcaklığı ve bayram

neşesini bir arada yaşadılar. Kurban Bayramı’nın son günü Galip Öztürk Sevgi Evleri çocuklarıyla Hz.Yuşa Camii ve kabrine gerçekleştirilen kül-tür gezisinde, çocuklara, cami imamı tarafından temel dini eğitim bilgileri de verildi. Programın ardından çocuklara çeşitli hediyeler takdim edildi. Ardından çocuklara Cumhuriyetköy Beyaz Bahçe’de öğle yemeği ikramı yapıldı.

Sevgi Evleri çocuklarının mutluluğunu paylaşan Başkan Çelikbilek de, “Belediye olarak, çocukla-rın sevgi içinde yetiştirmeleri ve topluma sağlıklı bir birey olarak katılmaları için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Buradaki çocuklarımızın başarılı olmaları için gereken desteği vermeye devam edeceğiz” diye konuştu.

22 BeykozKultur&Sanat

Anadolu Yakası’nın en modern kurban satış ve kesim merkezi olarak hizmet veren Kurbankent bu yıl da büyük ilgi gördü. İba-detlerini bakımlı, temiz ve dü-zenli bir alanda yapmak isteyen ilçe sakinleri bu yıl da modern ve düzenli yapısıyla Kurbankent’i tercih etti.

Beykoz Çavuşbaşı hizmet binasının yanında ku-rulan 5 bin kurbanlık kapasiteli Kurbankent, ça-dırlardan kesim alanına, temizlikten eğitimli per-soneline, veterinerlik, zabıta, denetim ve ulaşım hizmetlerine kadar Kurban Bayramı’na günler önce hazırlandı. Kurbanlıkların alana getirilişi veteriner ve zabıta ekiplerinin sıkı denetimiy-le yapılırken kesime uygun olmayan hayvanların Kurbankent’e girişine izin verilmedi. Yapılan de-netimlerle de daha önce alana sokulan kurban-lıklar anında geri gönderildi. Veteriner hekimler alanda 7/24 denetim hizmeti vererek kurbanlıkla-rın sağlık, genel görünüm ve temizlik kontrollerini yaptı. Temizlik İşleri ekipleri hastalıklara karşı ala-nın geneli ile çadırlarda temizlik ve ilaçlama hiz-meti verdi.Kurbankent’in asayiş ve güvenliğinden sorumlu olan zabıta ekiplerinin de çalışmalarıyla ilçe sakinleri dini görevlerini en güzel şekilde ye-rine getirdi. Sağlıklı bir bayram için modern ke-simhanelerde hızlı ve temiz kurban kesim hizmeti verilirken, kurban ibadetlerini rahatça yerine ge-tiren vatandaşlar, etlerini sağlıklı şekilde evlerine götürdüler. Kesim sonrası oluşan atıklar ise hijye-nik şartlara uygun olarak çevre ve sağlığına zarar vermeyecek şekilde berteraf edildi.

Ücretsiz servis ve Yakalama Timi dahil

Kurbankent’te Anadolu’nun dört bir yanında ge-len havyan satıcılarının barınabileceği mekânlar, banyo ve tuvaletler kuruldu. Alanda ayrıca va-tandaşlara yönelik ücretsiz otopark, mescit ve kafeterya da yapıldı. Beykoz Belediyesi alana ulaşım için ücretsiz servis hizmeti sağladı, kaçan kurbanlıklar için yakalama timleri bile oluşturuldu. Hizmetlerden memnun kalan huzurlu bir bayram geçiren vatandaşlar belediye başkanı ve sağlık ekiplerine, kurbanlık satıcıları ve diğer tüm gö-revlilere teşekkür etti.

Kurbankent’te renkli yarışma, bu kez kurbanlıklar yarıştı

Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde düzenlenen “En İyi Kurbanlık Hayvan Yarışması” bu yıl 3.kez Bey-koz’da düzenlendi. Kurbankent’te yer alan 4.000 büyükbaş hayvanın yer aldığı 165 çadır tek tek jüri üyeleri tarafından gezilerek finale kalan kur-banlıklar belirlendi. Arenaya getirilerek tek tek jüriye tanıtılan finalist kurbanlıklar arasında; Ar-dahan’dan getirilen 1 tonluk ‘Civanım’ birinci, Si-vas’tan getirilen ‘Yiğido’ ikinci, Çankırı’dan getiri-len ‘Ilgaz’ ise üçüncü oldu.

Anadolu Yakası’nın en modern kurban satış ve kesim merkezi

23BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB

23BeykozKultur&Sanat

İstanbul’un akciğeri olan Bey-koz’da “Bitkisel Biyoçeşitlilik ve Geofit Araştırma Merkezi Mü-dürlüğü” kuruldu. Merkezde ül-kemize özgü soğanlı bitki türle-riyle ilgili araştırma, geliştirme, koruma çalışmaları yapılacak ve bünyesinde uluslararası bir eği-tim merkezi de kurulacak.

Türkiye’nin bitki türlerini korumak ve geliştirmek için çalışmalar yapan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Beykoz’da “Bitkisel Biyoçeşitlilik ve Ge-ofit Araştırma Merkezi Müdürlüğü”nü kurdu. Geo-fit (yumrulu ve soğanlı) bitki türlerinin korunması, geliştirilmesi ve tanıtılması için son derece önem taşıyan merkezin açılışı, Gıda Tarım ve Hayvancı-lık Bakanı Mehdi Eker tarafından gerçekleştiril-di. Beykoz Fidanlığı içinde hizmet verecek olan merkezde, ülkemize özgü geofit bitkiler ile bazı süs bitkileriyle ilgili araştırma, deneme ve mu-

hafaza çalışmaları yapılacak. Merkez bünyesinde uluslararası bir eğitim merkezi de kurulacak. Te-sis içerisinde bulunan restorasyonu devam eden Abraham Paşa Konağı ,eğitim tesisi olarak kulla-nılacak, burada yurt içi ve yurt dışı eğitimler dü-zenlenecek. Bu sayede yurt içi ve yurt dışından bilim insanlarına eğitim verilecek.

Bakan Mehdi Eker: “800 tür Ge-ofit Beykoz’da ıslah edilecek”

Açılışta konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Baka-nı Mehdi Eker, tabiattan topladıkları 800 tür ge-ofitin birer çeşidinin Beykoz’da kurulan Biyoçe-şitlilik ve Geofit Araştırma Merkezi’ne getirilerek yetiştirileceğini ve ıslah edileceğini söyledi. Ba-kan Eker, “Sektörel faaliyetlerinin yanında Türki-ye’nin stratejik değerine değer katan Türkiye’nin biyoçeşitliliğidir. Türkiye, biyoçeşitllik olarak üç büyük iklimin ortasında yer alması nedeniyle zen-gindir. Bizim kaydettiğimiz 4.200 tür endemik bitki var. Biz bunları hem muhafaza altına alalım hem muhafazası kendi doğal alanında mümkün olmayanları koruma amaçlı belirli yerlere transfer edip, onların yaşayacağı alanları oluşturup orada koruyalım, endemik bitkileri ıslah edelim, bunlar-dan yeni çeşitler elde edelim, hem şehrin estetik değerlerine ilave değer katsın hem de ekono-mik olarak daha çok gelir getirsin diye bir proje hazırladık. Türkiye geofitlerini koruma çerçevesi adı altında bir eğitim merkezi kurduk. Eski Bey-koz Fidanlığı olan burada da, Türkiye Geofitlerini Koruma Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi Müdür-lüğü’nün bir kısmını kurduk. Burası Yalova’daki merkezin bir parçasıdır” dedi. Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek de konuyla ilgili yaptı-ğı değerlendirmede Beykoz’un doğal dokusuy-la şehrin çekim merkezi konumunda olduğunu, uluslararası nitelik taşıyan bir araştırma ve geliş-tirme merkezi kurulmasının ilçeye zenginlik kata-cağını ifade etti.

Türkiye’nin Bitkileri Beykoz Fidanlığı’nda korunacak

24 BeykozKultur&Sanat24 BeykozKultur&Sanat

Arıcılara destek sürüyor: Hedef, 5 yılda 15 bin kovanBeykoz’da üretilen en kaliteli balların görücüye çıktığı 6. Bal Festivali’nde Beykoz Belediyesi ilçe-deki arıcılara 1.300 kovanı ücretsiz olarak dağıttı. Ferstivalde yaptığı konuşmada Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, İstanbul’un en fazla bal üreten ilçesi olarak hedeflerini 5 yılda 15 bin kovan şek-linde özetledi.

Beykoz İlçe Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdür-lüğü ile Beykoz Belediyesi tarafından arıcılığı ve doğal bal üretimini teşvik için düzenlenen 6. Bal Festivali renkli görüntülere sahne oldu. Belediye Meydanı’nda arı çiftliği sahipleri standlar açtı, en kaliteli balı üreten çiftçilere altın ve takdir belge-si verildi. Belediye Meydanı’nda düzenlenen festi-vale Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’in yanı sıra, İlçe Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürü İbrahim Özdemir, İstanbul Arı Yetiştiricileri Birli-ği Başkan Yardımcısı Nimet Çavuşoğlu, belediye başkan yardımcıları, belediye meclis üyeleri, muh-tarlar, ilçedeki arıcılar ve ilçe sakinleri katıldı.

Başkan Çelikbilek: “Beykoz balda marka haline gelecek”

Beykoz’da arıcılığı ciddi anlamda teşvik ettiklerini vurgulayan Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelik-bilek: “Geçen yıl 500 kovan dağıttık. Bu sene İlçe Tarım Müdürlüğü’nün kurslarına katılan arıcıları-mıza 1.300 kovanı yine ücretsiz veriyoruz. Hedefi-miz 5 yıl içinde 15 bin kovan dağıtmak ve ilçede-ki bal üretimini artırmak. İstanbul Türkiye’nin en çok bal üretilen ili, Beykoz ise İstanbul’da da en çok bal üreten ilçe. Buna katkı sağlayıp Beykoz’u balda marka yapmak hedefimize yönelik olarak arıcılarımız için Türkiye’nin en iyi arı kovanlarını getirdik.. Arıcılığa ve arıcılarımıza desteğimiz de-vam edecek” dedi.

Tarım, Gıda, Hayvancılık Müdürü Özdemir: “Gerçek balın rengi ber-raktır ve akıttığınızda kopmaz”

Bir ülkenin kalkınmasında sanayinin tarımla eş-değerde olduğunu vurgulayan İlçe Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürü İbrahim Özdemir; “Bu yıl re-koltemiz 50 ton. Yerel yönetimle işbirliği yaparak balın kalitesini ve üretimi her yıl artırıyoruz. İlçe-de arıcılık ve arıcılığın gelişmesine destek veren Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek’e teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Gerçek ve sahte bal hakkında bilgi de veren Özdemir; “Sahte bal an-cak laboratuvar ortamında anlaşılır. Gerçek balın rengi berraktır ve akıttığınızda kopmaz, kaliteli

25BeykozKultur&Sanat

BBBEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT

25BeykozKultur&Sanat

bal almak istiyorsanız güvenilir üreticiden alın” dedi.

Zengin etkinliklerle heyecan ve neşe saçtı

Konuşmaların ardından en kaliteli balı üreten ilk 5 arıcı ile arıcılığa katkı sunanlara teşekkür belge-leri ve birer çeyrek altın hediye edildi. Ayrıca en yaşlı bal üreticisiyle en küçük arıcıya da teşekkür belgesi verildi. İlçedeki arıcıları zengin içeriğiyle bir araya getiren festivalde çocukların katılımıy-la ballı yoğurt yeme ve Bal Güzeli yarışmaları da yapıldı. 8 yaşındaki Burak Kanbur yoğurt yeme yarışmasının birincisi olurken, 3 yaşındaki Ceyda Vidinligil de “Bal Güzeli” seçildi. Yarışmada dere-ceye giren çocuklara da 1’er çeyrek altın hediye edildi. Etkinlikte Doğu Karadenizliler Derneği Ho-ron Ekibi de coşkulu bir halk oyunları gösterisi sergiledi ve Beykoz Belediyesi festivale gelenle-re etli pilav, ayran ve ballı yoğurt ikram etti.

En kaliteli balı üreten arıcılar:

1.Rasim Cephe,

2.Süleyman Mert

3.İbrahim Kandemir

4.Cemal Kaçar

5.Enver Yalçın

En yaşlı arıcı:

Harun Büyük

En Küçük Arıcı:

Şevket Baha Demirkıran

26 BeykozKultur&Sanat

Beykoz Belediyesi’nin aralık-sız sürdürdüğü semtlere yö-nelik sağlık kontrolleri, ilaç-lama, çevre, yol düzenleme, temizleme, bakım-tamirat ve yeni birimler katma faali-yetleri, Eylül-Ekim aylarında İncirköy, Çiğdem Mahallesi ve Anadolukavağı’na yeni de-ğerler kattı.

İncirköy’de; sokak ve caddeler el-den geçirildi, sağlık kontrolleri yapıldı

5 yıldır ilçe genelinde uygula-dığı “Anında Hizmet” programı kapsamında belediye ekipleri, gün boyu İncirköy Mahalle-si’nde altyapıdan, çevreye, temizlikten sağlığa kadar bir dizi hizmette bulundu. Anında Hizmet kapsamında mahal-le sakinlerine ücretsiz sağlık taraması yapıldı. Vatandaşla-rın kolesterol, tansiyon, açlık kan şekeri, kemik yoğunluğu, işitme testi ile göz kontrolle-ri yapıldı ve danışmanlık hiz-meti verildi. Temizlik perso-nelleri, sokak ve caddelerde grup temizliği yaparken, çöp konteynerleri ve mazgallar ilaçlandı. Çukurçayır Cami ve Halide Edip Adıvar İlkokulu’da temizliği yapılan yerler ara-sındaydı. Mahalle genelinde yol bakımları gerçekleştirilir-ken, gerekli noktalara merdi-ven kaplama yapıldı. Yollara akan toprak ve molozlar kal-dırılarak genel temizlik sağ-landı. Ayrıca tüm mahallede ot ve çalılar temizlendi ve mevcut parkların genel ba-kımı yapıldı. İstanbul Büyük-şehir Belediyesi ekipleri de mahalledeki yol bakımı çalış-malarına destek verdi.

Beykoz Belediye Başka-nı Yücel Çelikbilek, Başkan Yardımcıları Muharrem Ka-şıtoğlu, Hanefi Dilmaç, Salim

Öztürk ve Salih Elmas, ilçe meclis üyeleri, belediye bi-rim müdürleri de çalışmaları yakından takip etti.

Atık Getirme Merkezi hiz-mete alındı

Program kapsamında Sul-taniye Parkı’na kurulan Atık Getirme Merkezi’nin açılışı yapıldı. Bu merkezle bera-ber ilçe genelindeki Atık Getirme Merkezleri’nin sa-yısı 9’a yükselmiş oldu. Atık piller, yağlar, bayat ekmek-ler ve kullanılmış elbiselerin toplanarak geri dönüşüm ya da korunaklı imhası-nı sağlayan merkez; bayat ekmekleri hayvan barınak-larında, kullanılmış kıya-fetleri TODEM’de değer-lendiriyor. Atık yönetimine verdikleri önemi örneklerle anlatan Başkan Çelikbilek; ”Daha önceki dönemde 45 bin çöp kovası dağıtmış-tık. Tüm Beykoz’da tek tip çöp kovaları kullanılmakta. Ama bununla da yetinme-dik. 500’ü aşkın yeraltı çöp konteynırını hayata geçir-dik” diyerek çöp sorununa çözüm noktasında göster-dikleri çabayı ifade etti.

İncirköy, Çiğdem Mahallesi ve Anadolukavağı’nda düzenlemeler...

27BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BBÇiğdem Mahallesi’ne de “Anında Hizmet”

Beykoz Belediyesi’nin mahallelerde yürüttüğü “Anında Hizmet” programı Çiğdem Mahallesi’nde de gün boyu yol bakımından asfaltlamaya, istinat duvarı ve merdiven yapımından altyapıya, temiz-likten sağlığa kadar pek çok hizmeti tamamladı. Sağlık İşleri Müdürlüğü ekipleri burada ücretsiz olarak gün boyu tansiyon, göz taraması, işitme testi, kemik yoğunluğu, açlık kan şekeri, koleste-rol ve kan basıncı ölçümü gibi kontroller gerçek-leştirildi.

Başkan Çelikbilek, Katırcı Caddesi’nde parke ya-pımı ve onarımı, Defne Çıkmazı’nda atık su hattı, Caferağa ve Arıcılar sokaklarında merdiven yapı-mı ve kısmi asfalta kaplama, Karagözsırtı Cadde-si’nde duvar yapımı, çeşitli merdivenlerin andazit kaplama ve küpeşte yapımlarını yerinde inceledi. Yol boyunca karşılaştığı vatandaşlarla çalışma-larla ilgili sohbet eden, görüş ve önerilerini alan Çelikbilek mahalle sakinlerine çiçek, çocuklara da oyuncak dağıttı. Bir tekstil atölyesine de uğrayan Başkan Çelikbilek hanımlara kolay gelsin dilekle-rin iletti.

Anadolukavağı’nda yol genişletiliyor

Anadolukavağı girişini genişleten, Hz. Yuşa Yolu’nu otoyol konforuna kavuşturan Beykoz Belediyesi, şimdi de yaz ayları ve hafta sonları Kavak içinde yaşanan trafik sorununu çözmek için harekete geçti. Kavak’ta ulaşımı rahatlatacak çalışma kap-samında Yoros Kalesi’nden Anadolufeneri-Poy-razköy Yolu çıkışına kadar olan 4 km’lik kısım genişletilecek, yakında başlayacak olan Kavak Meydan düzenlemesi bittiğinde araçlar için tek yön uygulamasına geçilecek. Yeni düzenlemeyle Doğukapısı istikametinden Anadolukavağı’na ge-len ziyaretçiler genişletilen yoldan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne ve çevre yoluna bağlanacak. Böylelikle meydanda ve tarihi sokaklarda yaşa-nan sıkışıklık ortadan kalkacak.

28 BeykozKultur&Sanat28 BeykozKultur&Sanat

Eğitime teknoloji ve psikoloji desteği...

Örgün, mesleki ya da kişisel gelişim alanlarında eğitimi her şekilde destekleyen Beykoz Beledi-yesi, son dönemlerde eğitimin teknoloji ve psi-kolojik boyutlarını da ihmal etmeyen çalışmalarla dikkat çekiyor...

Okula Uyum Te-rapisi’nde fizyo-lojik ve psikolojik eksikler değer-lendiriliyor

Okullarda yeni-eğitim öğretim yılı için ders zili çaldı. Beykoz Be-lediyesi bünyesinde hizmet veren Psiko-lojik Danışma Mer-kezi de okulla yeni tanışan ve uyum sorunu yaşayan ço-cuklar için danışman-lık hizmeti vermeye başladı. Uzmanlar anaokulu ve ilköğretim öğrencilerinin günlük akışa uyum sağla-ması, kaygıları-nın giderilmesi için çocuğun fizyolojik ya da psikolojik açıdan bir rahatsızlığı varsa okul baş-lamadan önce mutlaka çözülmesi gerektiğini bildiriyor. Okula uyum zorluğu yaşayan öğren-cilerin genellikle, başarı kaygısı olan, aşırı onay bekleyen çocuklar olduğu, bu çocukların yabancı

kişilerle sosyal ilişki kurmakta güçlük çektiğini ve utangaç olduğunu söyleyen uzmanlar, anne baba bağımlılığı olan, kardeş kıskançlığı yaşayan çocukların da kendilerine başvurduğunu belirtiyor.

Okula uyum zorluğu yaşayan çocukların genel-likle ve adaptasyon sürecinde okula devamda

kararlılığın sağlanmasının altını çizen uzman-lar, okul fobisinin ailenin

göstereceği sabır ve des-tekle aşılabile-ceğini belirti-yorlar.

4 bin online eğitim seti dağıtıldı

Teknoloji desteği anlamında ilçe-deki ortaokul 8. sınıf öğrencilerine ve öğretmenlerine 4 bin adet online eğitim seti dağıtımı-

na başlandı. Öğrencile-rin derslerinde takviye sağlayacak yardımcı ve kaynak kitapları içeren online eğitim setlerinin dağıtımı dolayısıyla Yenimahalle Mehmet Emin Pulatkonak Ortaokulu’nda tören düzenlendi. Törene Beykoz Kaymakamı

Süleyman Erdoğan, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, AK

Parti Beykoz İlçe Başkanı Adem Sefer, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kazım Bozbay, Yenimahalle Muh-tarı Nevzat Cebeci, Okul Müdürü Tahir Taş, baş-kan yardımcıları, öğretmen ve öğrenciler katıldı.

29BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB

29BeykozKultur&Sanat

Başkan Çelikbilek 80 puan ve üzeri ortalama yapanlara hediye sözü verdi

Online eğitim setlerinin dağıtımında öğrencilere hitap eden Başkan Yücel Çelikbilek yıl sonunda 80 puan ve üzerinde ortalama yapan öğrencilere hediye sözü verdi. Beykoz Belediyesi’ne eğitime yaptığı katkılar dolayısıyla teşekkür eden Kayma-kam Süleyman Erdoğan, öğrencilere internet ve sosyal medya mecralarının kullanımı konusunda nasihatte bulundu ve iyi bir gelecek için şimdi-den çok çalışmalarını istedi. Erdoğan ilçedeki 2 bin aileye eğitim yardımları yaptıklarını sözlerine ekledi.

TAÜ ve Beykoz Belediyesi işbir-liği sürüyor

Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Akkanat, Türk Alman Üniversitesi Vakfı Başkanı Emre Can ve Üniversite Koordinatörü Prof. Dr. İzzet Furgaç, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çe-likbilek’i makamında ziyaret etti. TAÜ’nün yük-sek öğrenime getirdiği üniversite-sanayi işbirliği modeli, araştırma üniversitesi kimliği ve Alman-ya’daki 29 destekçi partner okuluyla öğrenciler için birçok avantaj taşıdığını söyleyen Prof. Akka-nat, iyi bir gelecek ve kariyer hedefleyen genç-lere kapılarının açık olduğunu söyledi. Öğrencile-rin ulaşım, yurt gibi konularda taleplerini de dile getiren Prof. Akkanat, Beykoz Belediyesi’nin tüm ihtiyaçlarında her zaman yanlarında olduğunu ve bugüne kadar okula yapılan katkılar için teşekkür etti.

Türkiye ve Almanya arasında imzalanan millet-lerarası bir anlaşmayla devlet üniversitesi ola-rak kurulan TAÜ, gelecek 5 yılda 5 bin öğrenciye ulaşmayı hedefliyor.

30 BeykozKultur&Sanat30 BeykozKultur&Sanat

Beykoz Belediyesi meclis üyeleri, geçen sa-yımızda da tanıttığımız ve Türkiye’de ilk kez Beykoz’da açılan ‘Kelebek Çiftliği’ne ziyaret gerçekleştirdi. Beykoz Zerzevatçı Mahallesi’nde bulunan, tropikal türlerde 450 kelebeğin yer aldığı ‘Kelebek Çiftliği’ ziyaretine; meclis üyelerinin yanı sıra, AK Parti İlçe Başkanı Adem Sefer ve CHP İlçe Başkanı Şevket Arıkan da eşlik etti.

Çiftlikte ilk olarak 20 dakikalık “Kelebeğin Hikâyesi” adlı sine-vizyon gösterisini izleyen heyet, kelebeklerin biyolojik yapısı, yaşam döngüsü, kamuflaj sıraları gibi konularda bilgi edindiler. Sinevizyonun ardından tropik türlerin yaşadığı serayı gezen ziya-retçiler, kelebek-lerin sevdiği tropik bitkilerle donatılan ve hayat koşullarına göre iklimlendirilen serada rengârenk kele-bekleri ve yaşam döngülerini canlı olarak gözlem-leyip; yumurta, tırtıl, pupa ve erişkinlik dönemlerini izleme fırsa-tı buldular.

Ardından Kelebek Çiftliği’nin kurucusu ve sahibi Çiğdem Yet-gin’den bilgi alan meclis üyeleri ve diğer ziyaretçiler, hep birlikte hatıra fo-toğrafı çektirdiler.

Kelebek Çiftliği’ne ziyaret

31BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB

31BeykozKultur&Sanat

Beykoz Kent Konseyi, 3. Genel Kurul’un ardın-dan yeni dönem çalışmalarına başladı. Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı Muharrem Kaşıtoğ-lu, Genel Kurul’da yapılan seçimle Kent Konseyi Başkanı olurken toplantıda yeni dönemde görev yapacak yönetim kurulu üyeleri ve çalış-ma grupları da belirlendi.

Kaşıtoğlu: “Kent Kon-seyleri belediyelere yön veriyor”

Genel Kurul’daki konuşmasında konseylerin misyonuna değinen Muharrem Kaşıtoğlu, “Kent konsey-lerinin en büyük sivil toplum ör-gütleri olan belediye yönetimlerine yön verme noktasında çok önemli misyonlar edindiklerini görmek müm-kün. Ülkemizde il bazında ve Avrupa’da da bunun başarılı örnekleri var. Konsey olarak kentlilik yaşa-mına dair özel-likle mekânsal kararlar alınma noktasında etkili faaliyetler geliş-tirmek zorunda-yız. Biz de bunları hedefliyoruz” dedi.

Yeni üyeler kimler?

Kent konseyi sunumunu sonrasında yapılan seçim-le Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı Muharrem Kaşı-toğlu kent konseyi başkanlı-ğına seçildi. Başkanlık görevini devir alan Muharrem Kaşıtoğlu, önceki başkan Nevin Çalışkan’a bugüne kadarki başarılı çalış-maları dolayısıyla teşekkür etti, kendisine çiçek ve çeşm-i bülbül takdim etti. Başkanlık seçiminin ardından Kent Konseyi Yönetim Ku-rulu için asil ve yedek üyelerin seçimi yapıldı. Ve iki yıl boyunca çalışmalar yapacak ve projeler geliştirecek olan 7 farklı çalışma grubu için üyeler seçildi.

Kent Konseyi Yönetim Kurulu Asil Üyeler: Emine Ünlü, Emin Yavuz, Gökhan Vural, Turgay Sucuoğlu, Necmettin Kahveci, Sacit Kaya, Gül Bağdatlı

Yedek Üyeler: Mualla Sert-demir, Abdullah Yümsel, Ali K. Kılıç, Muammer Aydı-noğlu, Arzu Tamer, Fun-da Ayvaz Karabağlı, Bilal Karabacak

ÇALIŞMA GRUPLARI

Eğitim Kültür ve Turizm Çalışma Grubu: H. Ferda Kazancıbaşı, Volkan Yıl-maz, Aydın Kazancıoğlu, Funda Ayvaz Karabağlı, Mesut Çört, Hüseyin Altay, Bilal Karabacak, Selma Aktülün, Veli Genç, Filiz Erdoğan, Arzu

Ulubent, Arzu Tamer

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ve Aile Çalışma Grubu: Nuri Yeşilbaş, Selma Aktülün, Aydın Kazancıoğlu

Sağlık Çalışma Grubu: Hayrullah Turan, Hızır Çakır, Berk Topuz, Nuri Yeşilbaş, Bilal Karaba-cak, Aydın Kazancıoğlu, Arzu Tamer

Çevre İmar ve Şehircilik Çalışma Grubu: Hayrullah Turan, Hüseyin Altay, Mustafa Güngör, Abdul-lah Yümsel, Saniye Efe, Nuri Yeşilbaş, Volkan Yılmaz, Funda Ayvaz Karabağlı

Tarım Orman ve Hay-vancılık Çalışma Grubu: Mehmet Temel, Şinasi Ata, Faruk F. İncekara, Berk Topuz, Arzu Ta-mer, Muzaffer Kılıç

Kent Kimliğini Geliştirme Çalış-ma Grubu: Vasfi Kösebay, Nuri

Yeşilbaş, Hüseyin Altay, Şinasi Ata, Bilal

Karabacak

Evrensel Haklar Çalışma Grubu: Ali Kemal Kılıç, Selma Aktülün, Berk Topuz,

Hızır Çakır, Zeki Paşalı, Nuri Yeşilbaş

Beykoz Kent Konseyi 3. Dönem çalışmalarına başladı

32 BeykozKultur&Sanat

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’in ilçe sakinlerinin dinleyerek istek ve sorunla-rına çözüm bulduğu, vatandaşların taleplerini yanıtladığı “Halk Günü” uygulaması devam edi-yor. Her Perşembe düzenlenen Halk Günü’ne gelen vatandaşlar Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’le randevu almadan görüşme imkânı buluyor, istek, şikâyet ve önerilerini, kendisine birebir iletiyor.

Sabah saatlerinden itibaren resepsiyon ser-visinde kayıtları alınan vatandaşlara çay ve çeşitli ikramlar yapılıyor. Başkan Çelikbilek, vatandaşları tek tek makamında ağırlayarak isteklerini dinliyor, sorunlarına çözüm buluyor.

Başkan Yardımcıları da halkın emrinde

Samimi ve içten bir şekilde vatandaşları din-leyen Çelikbilek, taleplerine göre vatandaşları ilgili Başkan Yardımcılarına da yönlendiriyor. Halk gününe gelen her vatandaşa istek ve talep formu açılarak çözümü bizzat Başkan Çelikbilek tarafından takip ediliyor.

Halk Günü’ne katılan ilçe sakinleri Başkan Yücel Çelikbilek’in kendileriyle yakından il-gilendiğini ve bire bir görüşme imkânından duydukları memnuniyeti ifade ederek uygu-lamanın devam etmesini istiyor.

İş Danışmanlığı da sağlanıyor

Kadıköy İş-Kur’dan iş danışmanları da her Halk Günü’nde hazır bulunuyor. İş talebi için Başkan Çelikbilek’e gelen vatandaşların ka-yıtları iş danışmanları tarafından alınarak va-sıflarına uygun alanlara yönlendiriliyor.

Her Perşembe Başkan’la randevusuz görüşme...

33BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB

33BeykozKultur&Sanat

Beykoz Belediyesi Kariyer Merkezi’yle

iş bulmak daha kolay

Beykoz Kariyer Merkezi firma ziyaretleri ve ta-nıtım faaliyetleriyle eleman arayan firmaların ta-leplerini karşılamaya, istihdam ve meslek edindir-me projeleri için yeni ortak çalışmalar yapmaya devam ediyor.

Beykoz Kariyer Merkezi ve Çelebi Yer Hizmetleri ortak çalışmasıyla Sabiha Gökçen Havaalanı’nda istihdam edilmek üzere başvuru yapan işçi aday-ları, Beykoz Belediyesi’nde gerçekleştirilen müla-katlar neticesinde işe yerleştirildi. Sabiha Gökçen Havaalanı’nda yer ve bavul hizmetleri, etiketleme, E ve B sınıfı ehliyete sahip olanlar için şoför alımı alanlarında görev yapmak üzere Beykoz Beledi-yesi Kariyer Merkezi birimine başvuran 1.000 kişi arasından seçilen 300 kişiyle, Çelebi Yer Hizmet-leri firması yetkilileri yüzyüze görüşme yaptı. Ya-pılan görüşme sonucunda 64 kişi hakkında olum-lu sonuca ulaşıldı. Görüşmeleri olumlu sonuçlanan kişilerin gerekli belgeleri tamamlamalarının ar-dından işe başlama tarihleri belirlenecek. Merkez, çok yakın bir zamanda Tiamat Telekomünikasyon firması çağrı merkezleri için 100 personel ihtiya-cını karşılamıştı.

Çelikbilek: “Hem meslek edindiri-yor hem iş buluyoruz”

Aktif olarak 1.200 firmayla çalışan, son 2 ay için-de ise 30 firmayla görüşme yaparak ilçedeki is-tihdama katkı sunan Beykoz Kariyer Merkezi, ilçedeki firmaların eleman taleplerini en doğru seçimle karşılıyor. Belediye her Perşembe ger-çekleştirilen Halk Günü’nde de iş arayanlara yar-

dımcı olmak üzere Kadıköy İş-Kur yetkililerini gö-rüşmelerde hazır bulunduruyor. Belediye ayrıca düzenlediği meslek kurslarıyla da istihdam için eğitimli eleman ihtiyacını karşılamaya çalışıyor.

Belediyenin düzenlediği Güvenlik Görevlisi Yetiş-tirme Kursu’na katılan 417 kişi, Eylül ayında ser-tifikalarını aldı. 5 güvenlik firması sertifika dağı-tımı sonrasında adaylarla iş görüşmesi yaparak eleman alımı gerçekleştirdi. Kursiyerlere sertifi-kalarını dağıtan ve başarılar dileyen Başkan Yü-cel Çelikbilek: “Kariyer Merkezimiz geçen dönem 7 bin ilçe sakinini işe yerleştirdi. Bu ilçemiz için artı bir değerdir. Kursiyerlerimize hem meslek edindiriyor, hem de onları işe yerleştiriyoruz. Yeni meslek edindirme programlarıyla istihdama katkı sunmaya devam edeceğiz” dedi.

34 BeykozKultur&Sanat

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek yerel basınla bir araya geldiği basın toplantısında il-çedeki spor yatırımları ve gençlere yönelik ça-lışmaları değerlendirdi. “Her dönem spora artan değerde önem verdik” diyen Başkan Çelikbilek, gençlerin spor olanaklarının yeni yatırımlarla ar-tacağını müjdeledi. Bugüne kadar hep spor ola-naklarının artması için çalıştıklarını vurgulayan Başkan Çelikbilek: “Çocuklarımız spor yapsın diye kulüplerimize her zaman destek olduk. Arsa bul-ma konusunda, bina yapma konusunda, yer tah-sisinde, ulaşım hizmetleri konusunda her zaman kulüplerimizin yanında olduk. Bütün gayretimiz ilçemizde daha fazla gencin spor yapması içindir” dedi.

R. Şahin Köktürk Salonu ve havuzu yenilendi

Beykoz’un İstanbul’da en çok spor sahası olan ilçe olduğunu vurgulayan Başkan Çelikbilek:“Şa-hinkaya Spor Kompleksi’nin bir an önce başlama-sı için kapalı alanlarının projelerini belediye olarak biz çizdirdik. Statik ve mekanik projelerinin ya-pımını ihale ettik ve İl Özel İdaresi’ne teslim et-tik. R. Şahin Köktürk Spor Kompleksi havuzunun kapalı hale gelmesi için Büyükşehir nezdinde gi-rişimlerde bulunduk. Bu kompleksimiz yenilenen havuzuyla Beykoz halkına, çocuk ve gençlerimize hizmet veriyor” dedi.

Paşabahçe, Beykoz, Soğuksu ve Ana-doluhisarı spor kulüplerine destek…

İlçedeki her amatör spor kulübüne destek ver-diklerini vurgulayan Çelikbilek, yapılanları sıraladı: “Paşabahçe Spor Kulübü’nün arsasını Vakıflar’dan kiralayarak bu kulübe tahsis ettik. Beykoz Spor Kulübü’nün sahasının, yine aynı şekilde kulübe tahsisini sağladık. Soğuksu Spor Kulübü’nü pırıl pırıl bir şekilde hizmete açtık. Yenimahalle Spor Kulübü arsa sorununu çözdü, biz de sahalarını yapacağız. Anadolukavağı spor sahasını da yeni-leyerek gençlerimizin hizmetine sunacağız. Mar-mara Üniversitesi’yle ihtilaf yaşayan Anadoluhi-sarı Spor Kulübü’ne de gereken yardımı yaptık. 3-4 yıl önce kulüp binaların yıkılınca, kendilerine bedelsiz olarak yer tahsis ettik. Aylık 4-5 bin TL gelir getirecek bir yeri kulübün kullanımına ver-dik. Bunu siyasi olarak değil gençlerimiz açıkta kalmasın diye yaptık. Bizim binanın yıkılmasıyla hiçbir ilgimiz yok, haber bile vermediler. Bunun da bilinmesini istiyoruz”.

Başkan Çelikbilek: “Her dönem spora artan değerde önem verdik”

35BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB6 yeni Halı Saha, Beykoz Çayı-rı’na Kaykay Pisti geliyor…

İmar planları dâhilinde ilçeye yeni spor sahaları kazandırdıklarını ifade eden Başkan Çelikbilek; “Beykoz’a 6 yeni halı saha daha kazandıracağız. İhale hazırlıkları devam ediyor. Bir çocuğumuzun bile zayi olmasını istemeyiz. Beykoz’un tüm ço-cuklarını kendi çocuğumuz gibi görüyor, aynı de-ğeri ve kıymeti veriyoruz” şeklinde yeni sahaların da müjdesini verdi. Sadece futbolu değil sporun her dalını önemsediklerini söyleyen Çelikbilek: “İstanbul’da çok az ilçede olan kaykay pistlerin-den biri de ilçemizde kurulacak. Beykoz Çayırı’na gençlerimizin keyifle spor yapabilmesi için stan-dart bir kaykay pisti kuruyoruz. Böylelikle genç-lerimiz alternatif bir spor alanına kavuşacak” şek-linde yeni çalışma hakkında bilgi verdi.

3 bin çocuğa eğitim yardımı

Gençlere ve çocuklara yönelik diğer hizmetleri de paylaşan Başkan Çelikbilek bu eğitim yılında 3 bin çocuğa eğitim yardımı yaptıkları ve 5 bin çocuk için hazırlanan kırtasiye katkılarının da da-ğıtılmaya başlandığını sözlerine ekledi. Başkan Çelikbilek gençlerin yeteneklerini geliştirecek kültür-sanat ve eğitim kurslarının da bu yıl yine devam edeceğini söyledi.

Soğuksu Spor Kulübü Tesisleri

Beykoz Belediyesi tarafından yapımı tamamla-nan Soğuksu Spor Kulübü Ahmet Aksun Tesisi ve Muzaffer Hamza Halı Sahası hizmete açıldı. İdari binası, eğitim ve toplantı salonu, konferans salonu, halı sahası, tribünleri, sporcu odaları, duş tuvaletleri yenilenen tesis bünyesinde hanımlara özel bir spor salonu da yer alıyor. Tüm alanlarıyla yenilenen tesislerin en üst katı Soğuksu’lu ha-nımlar için son model fistness ve aerobik aletle-riyle donatıldı. Hanımlar tesiste bayan hoca eşli-ğinde spor yapabilecek.

Bir meyve bahçesi ve 6 yeni Halı Saha yapılacak

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek yapımı tamamlanan tesiste gençlerin sporla ve güven-le geleceğe hazırlanacağını, Soğuksu, İncirköy ve Çiğdem Mahallelerine hitap eden bu mekânda hanımlara özel spor salonu açarak bir ilki ger-çekleştirdiklerini söyledi. Spor sahasını yaparken çevresini de parkla güzelleştirdiklerini ve parkın içinde bir de meyve bahçesi kuracaklarını belir-ten Başkan Çelikbilek, bu yıl ilçede 6 yeni halı saha yapılacağını müjdeledi.

10 yıl sonra ilk altın ma-dalyayı getirdi…Beykoz Belediyespor sporcusu Berranur Çiftçi, 7-10 Eylül tarihleri arasında düzenlenen “Kayhan Aktar-Minikler Türkiye Taekwondo Şampiyo-nası”ndan altın madalyayla dönerek 10 yıl ara-dan sonra Beykoz’a altın madalya kazandıran ilk sporcu oldu.

Berranur Çiftçi’nin bu başarısıyla ilçede büyük bir heyecan ve gurur yaşatırken sevincini pay-laşan genç sporcu: “İlçeme yeni şampiyonluklar kazandırmak için azimle çalışmaya devam ede-ceğim” derken, Beykoz Belediyespor Taekwondo Takımı Antrenörü Osman Günaçtı yaptığı açıkla-mada; “Berranur Çiftçi’nin daha büyük başarıla-ra imza atacak yetenekte bir sporcu olduğunu her fırsatta dile getirmiştim. Konya’da kendisine olan güvenimizi boşa çıkarmadı. Bu sonuç, planlı ve programlı çalışmanın eseridir. Bundan sonra-ki yeni hedefimiz Avrupa Şampiyonluğu” şeklinde konuştu.

36 BeykozKultur&Sanat

Eski Milli Futbolcu Abdülkerim Durmaz: “Futbol bir oyun ve bu kadar ilgiyi hak etmiyor” Beykoz Belediyesi’nin düzenlediği Spor Sohbet-leri programına spiker Ertem Şener ve eski milli futbolcu Abdülkerim Durmaz konuk oldu. Dur-maz, pek çok daha önemli sorun duruken futbo-lun çok abartıldığına dikkat çekerek; “Alt tarafı bir oyun. Bu kadar abartılmasına gerek yok” dedi. Beykoz Belediyesi Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde gerçekleşen söyleşiye BİSK Başkanı (Beykoz Amatör Spor Kulüpleri) Abdullah Yümsel, Yönetim Kurulu Üyeleri, ilçenin spor ku-lüpleri başkanları ve yöneticileri, çeşitli okulların spor hocaları ve öğrencileri, amatör spor kulüp-lerinin sporcuları ile çok sayıda sporsever katıldı.

Durmaz: “Futbol sadece bir oyundur, ülkede onca sorun varken abartmamak lazım”

Durmaz, “Spor programlarında, maçlarla ilgili yüz-lerce futbolcu ya da yorumcu yorum yapıyor. Spor programlarının çoğunda insanlar, Türk fut-bolunu ya da dünyayı kurtarmak gibi bir hataya düşüyorlar. Ülkede o kadar ciddi sorunlar varken insanlar futbola bilimsel bakmalı. Top yuvarlak-tır misali, zaferle de yenilgiyle de karşılaşabiliriz. Futbol bir oyun aslında, abartmamak lazım. Bu-gün 1.000 TL ile 5 nüfusa bakan insanlar varken, futbolcularımızın çok para almasını da bu kadar gündem oluşturmasını da doğru bulmuyorum. Bu anlamda futbola çok fazla anlam yüklemeyi de gereksiz buluyorum. Şimdiki futbolcuların çoğu milyon etmez. Kazandıkları paraları hak etmiyor-lar. Milli formayı hak etmiyorlar. Hepsi medya ve yönetici şişirmelerinden başka bir şey değil.” diye konuştu.

“Spor öncelikle yetenek ve ge-netik işidir, futboldan başka sporlar da var”

Futbol ve özelinde çalışmayla geliştirilecek olsa da, sporda başarının öncelikle yetenek ve gene-tikten kaynaklandığını söyleyen Durmaz, ülkemiz-de spora verilen değerin, sadece futbol ile ilgili olmasının da yanlış olduğunu, gençlerin, ata spo-rumuz olan güreş veya başka dallar olan boks, atletizm vb dallarında da başarılı olabileceği için iyi yönlendirilmeleri gerektiğini belirterek, “Bu konuda devletimize de iş düşüyor. Gençlerimizin tüm spor dalı ile uğraşması için maddi manevi, altyapı ve teknik konularda destek sağlanmalı ”dedi.

Kısaca Durmaz…

Futbola çocuk yaşlarda 1975’te Karagümrük alt-yapısında başladı. Karagümrük genç ve amatör takımdayken birçok kez şampiyonluk ve kupa ka-zandı. Burada libero mevkiinde gösterdiği başarılı futbolla dikkatleri çekti ve 1984-1985 sezonunda FB’ye transfer oldu. 1988-89 sezonunda Anka-ragücü’ne kiralandı. 1989-90 sezonunda Sakar-yaspor ile anlaştı. 1993’e dek Zeytinburnuspor formasını terlettikten sonra eski takımı Kara-gümrük’e geçti. 1995-96 sezonunda Güngören Belediyespor’da oynayarak aktif sporculuk ha-yatını noktaladı. Durmaz, 1 kez ümit 14 kez de A milli olmak üzere toplam 15 kez milli oldu. Fut-bolu bıraktıktan sonra bir dönem spor yazarlığı da yapan Durmaz, 1996-97 sezonunda yetiştiği Karagümrük’te teknik direktörlük hayatına baş-ladı. Daha sonra sırasıyla Güngören Belediyespor, Eyüpspor, Karagümrük, Kasımpaşa, Kahraman-maraşspor, Mersin İdman Yurdu, Adana De-mirspor ve Pendikspor’u çalıştırdı.

37BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB

Türkiye-Polonya arasında iki ülkenin dışişleri bakanlarınca imzalanan iyi ni-yet beyanı ile başlayan 600. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Beykoz Bele-diyesi tarafından düzenlenen sempoz-yum, Polonezköy’de gerçekleştirilen kültürel gezi ve oturumla sona erdi. Ancak gün ülke içinde çeşitli etkinlik-lerle sürmeye devam ediyor...

Kapanış programına Sempozyum Etkinlikleri Ko-ordinatörü Büyükelçi Cemil Karaman, Polonya İs-tanbul Başkonsolosu Grzegorz Michalski, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, Şanlıurfa Hil-van Belediye Başkanı Aslan Ali Bayık, Başkan Yar-dımcısı Muharrem Kaşıtoğlu, Polonezköy Muhtarı Frederik Novvicki, Muhtarlar Derneği Başkanı H.Hüsnü Kolcu, bilim adamları, sivil toplum kuruluş-larının temsilcileri ve Polonezköy sakinleri katıldı.

Sempozyum kapanış programında Türkiye’deki tek Polonya köyü olan ve Polonya kökenli vatan-daşların yaşadığı Polonezköy’de sırasıyla; kilise, mezarlık, camii, Zosia Teyze’nin Anı Evi, Cam Sanat Merkezi, muhtarlık binası gibi Polonezköy’ün ta-rihi, dini, kültürel mekânları gezildi. Ardından Po-lonezköy Legend Park Otel’de dostluğun sembo-lü olan Polonezköy halkının Türk ve Polonya’daki akrabaları ile olan ilişkileri masaya yatırıldı. Kon-feransta Türkiye-Polonya arasındaki derin tarih-sel ilişkiler anlatılarak iki ülkenin kültürünü tanı-tan kapsamlı ve çok yönlü çalışmalar, sunumlar gerçekleştirildi.

Yerel Tarihçi Antoni Dohoda: “Bizler asimile olmadık, entegre olduk”

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araş-tırma Görevlisi Özgür Oral’ın yönettiği sempoz-

600 YıllıkTürkiye-Polonya Dostluğu Polonezköy’de Can Buldu

38 BeykozKultur&Sanat

yumda ilk olarak söz alan Polonezköylü ye-rel tarihçi Antoni Do-hoda, köyün tarihçesi hakkında kısa bilgiler aktardı. Osmanlı’nın Polonya’nın bölün-mesini hiçbir zaman kabul etmediğini be-lirten Dohoda, Po-lonyalılar’ın asimile değil, enteg-re oldukları-nı söyleyerek, “Polonezköy, gelenekleriyle Türk toprakla-rındaki Polon-ya’dır” diyerek c e n a z e l e r d e ve düğünlerde Türkler ile hep birarada oldukla-rını söyledi.

Ardından Po-lonezköy eski muhtarı An-toni Wilko-şevski, Po-lonezköy’ün dünü ve b u g ü n ü -nü anlatan tesbitlerde b u l u n d u . Pansiyon-cu l uğun , işletmeci-liğin, köy-lerinde 1900’lü yıllarda başla-dığını belirten W i l k o ş e v s k i , bunun kendileri için çok önem-li geçim kay-naklarından biri olduğunu, bu durumun köy turizminin gelişi-mine katkıda bu-lunduğunu sözle-rine ekledi.

Polonezköy Muh-tarı Frederik Novvicki de sempozyumda söz ala-rak, “600 yıl içiçe olduğumuz iki ülkenin dostlu-ğunu bize yaşattığı için Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’e teşekkür ediyorum” dedi. 1842’de Polonyalılar’ın, bulundukları mevkiye yerleşmesiy-le başlayan göç ve çoğalma ile bugünkü köyün kurulduğunu belirten Novvicki, yıllardır Polonez-köy’de yapılan kiraz festivali ve Polonya’da düzen-lenen “Türk Günü” etkinlikleri ile, iki ülke arasındaki

bağların daha da güçlendiğini ifade etti. Son olarak Polonez-köy eski muhta-rı ve Polonezköy Kültürünü Ya-şatma Derneği Başkanı Daniel Ohostki yaptığı konuşmada, Tür-kiye-Polonya iliş-kileri bağlamın-da Polonezköy’ün önemine değindi.

Kırım Savaşı sonrasında ülkemize gelen Polonya-lılar’ın Polonezköy’ü kur-duğunu, bununla birlikte devletin belli kademe-lerine gelen Polonyalı diplomatların, ilişkileri daha kapsamlı hale ge-tirdiğini belirterek, ce-nazelerinde hem pa-pazın hem de imamın olmasının kendileri için çok önemli oldu-

ğuna dikkat çekti.

Programın sonunda söz alan Bele-diye Başkan Yardımcısı Muharrem Kaşıtoğlu da Başkan Çelikbilek’e te-şekkürlerini ileterek Polonezköy’ün, mücevher titizliğiyle korunulması ge-reken bir yer olduğu kaydedip, İstan-bul’da güzel ve özel kalabilmiş nadir yerlerden biri olduğuna dikkat çek-ti. Ardından, konuşmacılara Beykoz camı Çeşm-i Bülbül hediye edildi.

Ülke içinde kutlamalar...Kutlamalar kapsamında yapılan ilk etkinlik İstanbul Devlet Senfoni Or-kestrası’nın, Tadeusz Strugała yöne-timinde 11 Ekim 2013 tarihinde Aya İrini Müzesi’nde verdiği konser oldu. Konserde Polonyalı besteciler Wi-told Lutosławski (Little Suite) ve Henryk Wieniawski’nin eserleri so-list Agata Szymczewska (keman) tarafından kendisine eşlik eden Türk sanatçılarla birlikte icra edildi. Ayrıca 2013 Antalya Altın Portakal

Film Festivali, Wojciech Słota ve Leszek Gnoińs-ki’nin Polonya Rock müziğini konu alan bir filmini ağırladı. Sabancı Üniveritesi Sakıp Sabancı Müze-si, 7 Mart-15 Haziran 2014 tarihleri arasında “Uzak Komşu Yakın Anılar: Türkiye - Polonya İlişkileri-nin 600 Yılı” isimli sergiye ev sahipliği yaptı. 15. Yüzyıl’ın ilk yarısında başlayarak birbirini izleyen ticaret, barış ve savaşlar ile 17. Yüzyıl’ın sonun-da sadece Osmanlı ve Polonya’da değil Avrupa

39BeykozKultur&Sanat

BEYKOZ’DA KÜLTÜR SANAT BB

tarihinde de dönüm noktası olan II. Viyana Ku-şatması’na kadar geçen süreci içeren sergide, Osmanlı İmparatorluğu ve Polonya Krallığı’nda yaşanan tarihi gelişmeler; belgeler, haritalar, tab-lolar, önemli şahsiyetlerin kişisel eşyaları, aksesu-var ve basılı malzemelerle canlandırıldı. Ticarete konu olan malzeme, sınır savaşları, Viyana Kuşat-ması’na giden aşamalar, kuşatmadan geriye kalan Osmanlı eserleri, çadır ve silahlar, ziyaretçilerle paylaşıldı.

Gezginler ve Hikayeleri...

Kutlama etkinlikleri kapsamında Polonya’dan Grupa Studnia O. Derneği ve Türkiye ortakları ta-rafından hayata geçirilen “Gezginler ve Hikayeleri” etkinlikleri, aralarında ünlü bestekar Ali Ufki Bey, şair Adam Mickiewicz, bilgin Hezarfen Çelebi, ya-zar ve gezgin Jan Potocki’nin olduğu, iki ülkenin tarihi figürlerini hikaye anlatma sanatı ile tekrar canlandırdı. Hem yetişkinlere hem de çocuklara seslenen etkinlik kapsamında “Hikaye Pazarı” ve “Uçan Sandık: Çocuk hikaye ve şarkıları” adlı iki performans gerçekleştirildi. Performanslar 21-26 Ekim tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve Bur-sa’da sahnelendi.

Tarçın Dükkanları

Polonyalı yazar Bruno Schulz’un aynı adlı öykü-sünden uyarlanan “Tarçın Dükkanları” kukla gös-terisinin dünya prömiyeri 17. Uluslararası Kukla Festivali kapsamında, 23 Ekim’de Beyoğlu Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde gerçekleştirildi. Gös-teri, “Polonya-Türkiye Diplomatik İlişkilerinin 600 Yılı” kutlamaları çerçevesinde, Polonyalı Kubuś Puppet ve Actor Theatre ile Türkiye’den Cen-giz Özek Gölge Tiyatrosu’nun işbirliğiyle sahneye kondu. Geleneksel gölge tiyatrosunun en önemli örneklerinden Hacivat ile Karagöz’ün sahnelenme biçiminden esinlenen “Tarçın Dükkanları”, dünya-ca tanınan kukla ve canlandırma sanatçısı Cen-giz Özek’in yanı sıra, aralarında yönetmen Robert Drobniuch ve besteci Karol Nepelski’nin de yer aldığı Polonyalı genç sanatçıların ortak çalışması ile hazırlandı.

“Polonya Sanatında Oryantalizm”, 24 Ekim

2014 - 18 Ocak 2015

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, Polonya sanatındaki oryantalist eğilimlere odaklanan gör-kemli bir sergiye evsahipliği yapıyor. Pera Müze-si’nin üç katına yayılacak sergi, sanatseverlere Polonya sanatındaki oryantalist eğilimleri göste-ren hepsi birbirinden ilginç resim, desen, tekstil ve gravürler sunacak. Prof. Dr. Tadeusz Majda’nın küratörlüğünde, Varşova Ulusal Müzesi işbirliğiy-le gerçekleştirilecek ve 17. Yüzyıl’dan 19. Yüzyıl’ın başlarına uzanan bir dönemi kapsayacak “Polon-ya Sanatında Oryantalizm” sergisinde; Varşova, Kraków, Poznań, Wroclaw Ulusal Müzeleri, Var-şova Üniversite Kütüphanesi ve Lazienki Krali-yet Müzesi’ndeki koleksiyonların yanı sıra İstan-bul’daki Askeri Müze’den eserler de yer alacak. Sergilenecek 190 eser arasında; 1864-1876 yılları arasında Sultan Abdülaziz’in saray ressamlığını yapan Stanisław Chlebowski ile, Polonya’nın en önemli ressamlarından, Zmurko, Brandt, Jan Ma-tejko, Wacław Pawliszak, Jan Ciagliński ve Jacek Malczewski gibi Türkiye’yi ziyaret etmiş usta res-samların eserleri ve Jan Christian Kamsetzer’in Türkiye seyahatinden desenler de bulunuyor.

Pera Müzesi, Polonya kültürünü uluslararası alanda tanıtmayı amaçlayan, Adam Mickiewicz Enstitüsü’ne bağlı bir platform olan culture.pl iş-birliğiyle, 2014 yılı boyunca, iki ülke arasındaki iliş-kilerinin 600. yılı kapsamında düzenlenen konser, film gösterimi ve sözel etkinliklere de ev sahipliği yapmaya devam ediyor.

Neden 600 yıl?

Polonya ve Türkiye, uzun ve kargaşalı bir ortak tarihe sahip. Polonya-Türk ilişkilerinin geçmişi, Grünwald Sa-vaşı’ndan 4 yıl sonra, Sultan Mehmet Çelebi’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun o zamanki merkezi olan Bursa’daki sarayına ilk Polonyalı elçiyi kabul ettiği 1414 yılına da-yanıyor. Polonya toplumsal hafızasında Türkiye, Polon-ya’nın parçalanmasını tanımayan ülke olarak güzel bir yer edinmiş durumda. 1830 Polonya Ayaklanması sonra-sı sürgün edilen Polonyalılar’ın, Prens Adam Czartory-ski’nin başvurusu ile 1842’de İstanbul’un doğusundaki bir kasabaya, adına ithafen Adampol de denen ve bizim bildiğimiz adıyla Polonezköy’e (Polonyalılar’ın köyü) yer-leştirilmesi ile ilişkiler daha içiçe hale geldi. Türkiye, ünlü şair ve yazar Adam Mickiewicz’in hayatında da önemli bir yere sahip. Yaşadığı ve öldüğü şehir olan İstanbul’da yazara ithafen kurulmuş bir müze bile bulunuyor. Mic-kiewicz, Osmanlı İmparatorluğu’na 1855 yılında, burada-ki Polonyalı ve Musevi güçleri Kırım Savaşı’nda Ruslar-la savaşmak üzere ögrütlenmesine yardım etmek için geldi. Müze bugün kendisinin bazı el yazması, tarihi bel-ge ve resmine evsahipliği yapıyor.

40 BeykozKultur&Sanat

Kanlıca Musiki Topluluğu ve Akademisi çalışmalarına başladıŞef Ferhat Ersoy yönetimindeki Beykoz Kan-lıca Musiki Topluluğu, yeni sezon çalışmalarına başladı. Yeni sezon heyecanlarını misafirleri ile paylaşan koro üyeleri, açılışlarını pasta keserek kutladılar. Ayrıca koro üyeleri, şefleri Ferhat Er-soy’un udu eşliğinde de Türk Sanat Müziği’nin birbirinden güzel eserlerini seslendirdi.

Dersler salı akşamları yapılacak

Kanlıca Musiki Topluluğu, koro çalışmaları-nı Kanlıca’da bulunan Yahya Efendi Köşkü’nde (Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği’nde), Salı günleri saat 19.30- 21.30 aralı-ğında gerçekleştirecek.

Akademide nazariyat, solfej ve enstrüman eğitimleri verilecek

Kanlıca Musiki Akademisi Topluluğu, Türk Sa-nat Müziği’nin tanınan udî bestekârları Hüsnü Üstün ile Cem Adalı’nın şefliklerinde 17 Eylül’de açılış yaptı. Kanlıca Kültür ve Yardımlaşma Der-neği’nde gerçekleşen açılışta yeni bir TSM top-luluğunun ve aynı zamanda bir musiki eğitim akademisinin oluşumunun heyecanını yaşayan musiki severler, eğitim yılının başlaması şere-fine pasta kesmelerinin ardından ilk derslerine başladılar.

Kanlıca Musiki Akademisi Topluluğu’nun Baş-kanı Ruhi Tekin, açılışta yaptığı konuşmada, “Kanlıca’daki bu çalışma mekânımızda evlerinde, işyerlerinde musiki çalışma imkânı bulamayan musikiseverler için gündüz ve gece saatlerin-de sürekli açık olacak olan bir oda tahsis ettik. Burada, koro çalışmalarının üstünde bir akade-

mi çalışmasının temelini atmaya çalıştık” dedi. Konuşmalarda ve-rilen bilgilere göre Kanlıca Musi-ki Akademisi’nde, haftanın belirli günlerinde koro çalışmalarının yanı sıra nazariyat, solfej ve ens-trüman eğitimleri de verilecek. (Kaynak:http://arzubaslanti.wordpress.com)

İRFAN BB

41BeykozKultur&Sanat

1986’dan bu yana Ekim’in ilk haftasında idrak edi-len “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nda baş-lattıkları ‘Cami ve Gençlik’ kampanyası hakkında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, gençleri ibadethanelere çekmek için ca-milerin işlevini gözden geçireceklerini, din görev-lilerinin gençlerle daha iyi bir diyalog kurması için yeni bir dil inşa edeceklerini ifade etti.

“Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nın bu yıl-ki teması ‘Cami ve Gençlik’... Hafta boyunca; Hz. Peygamber döneminden bugüne değin cami ve gençlik ilişkisi, günümüz gençliğinin nasıl bir cami ve din görevlisi tasavvur ettiği konuları masaya yatırıldı. Kocatepe Camii Fuar Alanı’nda yapılan açılış programında gençlere ve din görevlilerine hitap eden Görmez, gençleri camiyle buluştur-mak için başlattıkları kampanyanın amacının salt cami cemaatinin sayısını arttırmak değil, cami-yi gençlerin anlam arayışına cevap verebilen bir mekan olarak yeniden tasarlamak olduğunu dile getirdi.

“Camiye gelin, dünya kelamını birlikte konuşalım”

Birinci amaçlarının gençlerin camilere daha kolay ulaşımını sağlamak olduğunu ifade eden Görmez,

sözlerine şöyle devam etti: “İkinci amacımız din gönüllülerimizin gençlerle yeni bir dil inşa etme-lerine yardımcı olmak. Kullandığımız dil gençlerin dili değil. Gençler farklı dil kullanıyorlar. Zira genç-lik dönemi sorgulama çağıdır. Fakat biz camide ne sorulara cevap veriyoruz, ne de sorgulamalara muhatap oluyoruz. Üçüncü gayemiz; cami cema-atini gençlerin dahil olmak isteyeceği bir sosyal ortam, doğru iletişim ve bilgi elde edebilecekleri bir donanımına sahip kılmaya çalışmak. Özellikle orta yaşlı cemaatin kendini caminin sahibi, genç-leri ve kadınları ise misafir görmesi doğru değil. Her şeyden önce camiler Allah’ın evidir. Cami ce-maatinin gençlere karşı sık sık yanlış kullandığı, ‘Evlat camide dünya kelamı konuşulmaz’ ikazına karşın biz gençlere, ‘Camiye gelin, birlikte dünya kelamını konuşalım’ diyoruz.”

Hükümlüler de unutulmadı

Çalıştay, panel, sergi, gezi ve seminerlerin düzen-lendiği Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda Van, Eskişehir, Çorum, Konya ve Erzurum’da engelli gençler camide bir araya geldi. 18 Ekim Cumartesi günü ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Hacı Bayram Camii’nde gençlerle bera-ber sabah namazını eda etti. Ayrıca kampüsünde cami bulunan İzmir, Ankara, Erzurum, Adana, Kay-

Öncelikle gençlerin anlam arayışına cevap verebilen ibadethaneler için...

seri, Balıkesir, Gaziantep, Ordu, Samsun cezaev-lerinde genç tutuklu ve hükümlülerin katıldığı et-kinlikler yapıldı. Camiler ve Din Görevlileri Haftası, 19 Ekim Pazar günü gerçekleşecek gençlik paneli ve cami görevlileri çalıştayı ile sona erdi.

Görmez’in hafta dolayısıyla yayınladığı mesajın tam metni ise şöyle:

Önceki kampanyaların hedefin-de çocuklar, engelliler ve kadın-lar vardı

Diyanet İşleri Başkanlığımız 1986 yılından itiba-ren Ekimin ilk haftasını “Camiler Haftası” olarak kutlamaktadır. 2003 yılında belki de diğer mes-leklere ait özel meslek haftalarının olmasından kaynaklanan sebeplerle “Camiler Haftası”na din görevlileri de ilave edilerek “Camiler ve Din Gö-revlileri Haftası” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Ancak böyle önemli bir haftanın sıradan kurumsal bir meslek haftasına dönüştürülmesi doğru de-ğildir. Bu haftayı daha doğru değerlendirebilmek için 2011 yılından itibaren şehrin kalbi olan camiyi, hayatın ve şehrin kalbine yeniden taşıyabilmek adına hayatın içinden temalar belirlemeye başla-dık. 2011 yılında camiler ve din görevlileri haftası-nın teması “Cami ve Çocuk” olarak belirlenmiştir. Bununla geleceğin büyüklerinin Yüce Yaratıcı ile sağlıklı bir bağ kurmalarına yardımcı olmak, onla-rı caminin manevi ortamıyla buluşturmak, cami-ye alışmalarını ve ibadetin huzurunu hissetmele-ri hedeflenmiştir. 2012 yılında ise “Engelsiz Cami Engelsiz İbadet” başlığı altında temamız “Cami ve Engelliler” olarak belirlenmiş, bununla da ül-kemizdeki 8 milyonu aşkın engelli kardeşimizin bizim oluşturduğumuz zorlukları aşarak camiye ulaşmaları hedeflenmiştir. Engelleri en aza indi-rerek camiye daha rahat ulaşabilecekleri şekilde camileri inşa etmek ve toplumda bu konuda bir şuur oluşturulması düşünülmüştür. 2013 yılında ise “Cami Kadın ve Aile” temamızla öncelikle ca-milerdeki abdest ve ibadet mekânlarını kadınlara daha elverişli hale getirmek, izbe mekânlardan kurtarmak ve onların camiye, cemaate katılımını sağlamak hedeflenmiştir.

Çünkü gençliği anlamak gelece-ği inşa etmektir

Bu sene ise “Geç Kalma Genç Gel” söylemi/slo-ganı ile temamızı “Cami ve Gençlik” olarak belir-lemiş bulunuyoruz. Caminin deruni maneviyatı ile gençliğin enerjisini buluşturmak, gençliğin cami-ye aktif katılımını sağlamak ve caminin gençliğe kazandıracakları üzerinde durulması hedeflen-mektedir. İkinci gayemiz ise caminin mihrap, min-ber ve kürsülerinde görev yapan din gönüllüsü kardeşlerimizin gençliğe hitap edebilecek ve on-ların gönül ve ruh dünyasına hitap edebilecek yeni bir dil ile buluşmalarını sağlamaktır. Çünkü gençliği anlamak geleceği inşa etmektir. Nasıl ki sarf edilen söz, hikmetten yoksun kaldığında akıtılan mürekkebin israfı söz konusuysa, İslam’ın şiârı olan caminin de safları genç nesilden mah-rum kaldığında, o mabet, geleceğe teslim edile-cek kimsesi kalmayan bir öksüz durumuna düşer. Maalesef nice camilerimiz var ki, içerisi cemaat-ten yoksun olduğu için duvarları soluk, şerefeleri mahzun, safları insansızdır.

Ömürden gaye imar’dır

Cenab-ı Hak, her insana dünyada yaşayacağı bir zaman dilimi bahşetmiştir. İnsanoğluna bahşedi-len zaman dilimine “ömür” denilmiştir. Ömür, imar ile aynı kökten gelir. İmar ile geçmeyen ömür, ömür değildir. Allah insanı topraktan yaratmış ve yeryüzünü imar etme görevi vermiştir. Unutul-mamalıdır ki, kişi gönlünü, kalbini ve yüreğini imar etmeden beldeleri, şehirleri ve yeryüzünü imar edemez. Her insan kendini imar edebilmek için ise ibadete, camiye ve mabede muhtaçtır. Resul-i Ekrem’in buyurduğuna göre, kıyamet gününde insanoğluna, ömrünü nerede ve nasıl tükettiği sorulduktan sonra ömür içerisinde bir dönem olan gençliğini nerede ve nasıl çürüttüğünden de hesaba çekilmedikçe hiçbir tarafa hareket ede-meyecek, yerinden kımıldayamayacaktır.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 1)

42 BeykozKultur&Sanat

Neşeyi rabbine ibadette arayan genç

Sevgili Peygamberimiz (SAS), ideal bir genci; neş’eyi ve süruru Rabbine ibadette arayan genç olarak tarif etmiştir. Ayrıca iffetini koruyan ve kalbi, gönlü camilere bağlı olan gencin mahşer-de Allah’ın arşının gölgesinde gölgelendireceğini müjdelemiştir. (Buharî, Ezan, 36) Kutlu elçi (SAS), Allah karşısındaki sorumluluğun bilincinde ve is-tikamet üzere olan gençleri, ilahi azabın karşı-sındaki engellerden biri olarak tanıtmıştır. Temiz toplum açısından gençlik döneminin ibadet ve tâat ile haramlardan uzak bir şekilde geçirilmesi-nin ne denli önemli olduğunu görmekteyiz.

Hz.Peygamber’in gençlere verdiği önemi, Ebu Hu-reyre, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Abbas, Muaz b. Cebel ve Enes b. Malik’e bakarak görebiliriz

Sevgili Peygamberimiz’in (SAS) dünyasında gençlerin hep özel bir yeri olmuştur. Onlarla daima samimiyet ve güven üzerine bir iletişim dili geliştirmiş olan Rasûl-i Ek-rem (SAS), onlara çok özel tavsiyelerde bulunmuş ve yetişmeleriyle özel olarak ilgilenmiştir. Onun rahle-i tedrisinden geçen genç-ler, insanlığı aydınlatan bi-rer kandil olmuşlardır. Gençlere duyulan güven sayesindedir ki onlar, idarecilikten komutanlığa; öğretmenlikten ticarete kadar geniş bir yelpa-zede sorumluluk üstlenmişlerdir. Sevgili Peygam-berimiz’in (SAS) dizinin dibinde yetişen Ashab-ı Suffa’nın seçkin gençleri, Ebu Hureyre, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Abbas, Muaz b. Cebel ve Enes b. Malik’in İslâm medeni-yetinin inşasındaki emsalsiz katkıları şayan-ı dik-kattir. Bundan dolayı kültür ve medeniyetimizde nice örnek gençler, kökü ezelde ve dalı ebette olan bir hakikatin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına ve idrakine sahip olmuşlardır. Gençler, kendilerine güvenilen, onurlandırılan, yü-reklendirilen ve cesaretlendirilen, geleceğin bü-yük şahsiyetleri olarak görülmüştür.

Gençlik büyük mücadeleler iste-yen bir süreçtir

Elbette gençlik döneminin bazı zorlukları da bu-lunmaktadır. Her şeyden önce gençlik, güç, heye-can ve kuvvetin zirvede olduğu, istek, arzu, he-yecan, gurur ve şiddet gibi duyguların da yoğun biçimde yaşandığı bir dönemdir. Gençlerin, farklı kültürlerin değerlerini sorgulamadan benimseme, ortaya çıkan yeni durumlara hemen uyum sağla-ma, hızlı tüketim özellikleri ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri vardır. Bunun sonucunda da içinde yaşadıkları toplumla yabancılaşma, kuşak çatışması ve kimlik bunalımı gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ailesinden, aidiyetlerinden,

dini-manevî değerlerinden kopmuş, arzularının, heva ve heveslerinin peşinde koşan, gününü gün eden, yüksek gayelerden ve ideallerden yoksun, zihinleri ve bilinçleri işgal edilmiş bir gençlik or-taya çıkmaktadır. Kendisini kuşatan çağın hastalıklarına karşı direnmekte güçlük çe-ker.

Gençlerin kalbi ve zihin dünyasıyla sevgi dilinden ko-nuşacak bir iletişim kurmalıyız

Bugünkü gençlik, bir nesil öncesinin dünyasını kendisi için dar görmekte ve kendisi için kabul edilemez bulmak-tadır. Gençlerimizle iletişim kurabilmemiz için, bu duru-mu dikkate alarak yeni bir dil ve üslup üzerinde çalışmalı-

yız. Aynı zamanda bugünkü gençlik, birey oluşuna çok büyük bir değer atfetmekte ve özel yaşa-mına müdahale istememektedir. Bizlere düşen görev ise gencin giyim, kuşam, hal ve hareketine müdahale değil onun düşüncesiyle karşılaşmak-tır. Gencin kalbiyle, zihin dünyasıyla iletişim ku-rarak sohbet ve muhabbet etmek, ona kendisini keşfetmesini sağlayan bir model olmamız gerek-mektedir. Biz gerçekten ürettiğimiz hizmetler içerisinde gençlerle diyalog kurabilecek bir dil ve üslubu bulmakta zorluk çektiğimizi, bunun için konuşmaktan çok dinlemeye ihtiyacımız olduğu-nu bilmeliyiz. Gençliğin gönül dünyasına girmeli onları anlamalıdır.

43BeykozKultur&Sanat

İRFAN BB

44 BeykozKultur&Sanat

Kanser deneyimine genel olarak bakıl-dığı zaman tıbbi-fi-ziksel bir hastalık olduğu gibi, ruhsal ve psikososyal bi-leşkeleri yoğun olan bir sorun ile karşı-laşılmaktadır. Meme kanserinin ve me-menin cerrahi ope-rasyonla alınması olan mastektominin, yani organ kaybının kadın psikolojisinde yarattığı etkiyi an-latmadan önce şunu belirtmekte yarar var ki, kanser varo-luşa ilişkin sorunları gündeme getiren ve hastanın psikolojik dengesinde krize neden olan bir hastalıktır. Kişiye, hastalığın tipine, evresine, psikososyal çevreye göre değişmekle beraber, kanser psikolojik güçlük ve bozuklukla-ra yol açma potansiyeli en yüksek olan hastalık gruplarından biridir. Evrensel bir deneyim olma-sına rağmen kanseri sosyo-kültürel faktörlere göre ele almak gerekiyor.

Beden imajı, özgüven ve vücut algısı etkileniyor

Tedavi yöntemlerindeki değişimlerin sonucunda, meme kanseri ile uğraşan kadın için sosyo-kültü-rel iklim geniş ölçüde değişti. 15-20 yıl öncesinde yaşanan problemler ile bu-gün karşılaşılan problemler farklı. Problemler farklı ola-bilir ancak eşit derecede zorlayıcıdır. Burada kadı-nın yaşadığı kriz; geleceğe ilişkin belirsizlik, anksiyete, umutsuzluk, çaresizlik ve ölüm korkusu gibi duygusal sorunlarla beraber, beden imajı, cinsellik, ailevi, sos-yal ve mesleki yaşamla ilgili sorunlar üzerinde yoğunla-şıyor.

Her fiziksel hastalık ve cerrahi girişim gibi mastektomi de kadın-da zorlanma yaratan ve psikososyal krize yol açan bir durumdur. Mastektomi genel ola-rak, diğer fiziksel has-talıklarda da görülen psikolojik tepkilere, hastalıkla ilgili endişe-lere, cerrahi girişimle ilgili narsisistik zede-lenmeye, memenin ka-dınlık ve cinsellik anla-mıyla bağlantılı olarak kaygılara yol açma po-tansiyelindedir. Diğer bir deyişle, mastekto-mi, ciddi boyutta bir kayıp duygusu yaratır ve kişinin işlevlerini, beden imajını, özgüve-

nini, kendi vücudunu algılayışını, psikolojik duru-munu ve çevre ile ilişkilerini etkiler.

En çok terk edilme ve ayrılık kor-kusu yaşanıyor

Çalışmalar, meme kanseri olan kadınların ‘terk edilme korkusu’nu yoğun şekilde yaşadığını gös-teriyor. Meme kanseri olan kadınlarda en fazla gözlenen kaygıları; yakınlardan ve çevreden ay-rılma kaygısı, estetik kaygıların yol açtığı sevgi, ilgi, destek ve onayı kaybetme korkusu, temel iş-levlerini, vücut üzerindeki denetimini kaybetme kaygısı olarak sıralamak mümkün. Hastalık önce-

si yaşam tarzı dolayı-sıyla (mesela sigara ve alkol kullanımı, çelişkili cinsel yaşantı gibi) suç-luluk duyguları ve ceza-landırılma korkusu da görülebilir. Meme kan-seri ve mastektomi-nin yol açtığı bir diğer önemli kaygı da hasta-lığın nüks etmesine yö-neliktir. Bu tür kaygılar yaşayan hastada, şok, depresyon, kızgınlık, inkar, hostalite, yansıt-ma, patolojik bağımlılık,

MEME KANSERİ’nin Psikolojik Etkisi

45BeykozKultur&Sanat

Bagresif direnç ve psikolojik gerileme gibi çeşitli davranışsal ve duygusal tepkiler gelişir.

Mastektomi sonrası en yaygın olarak gö-rülen psikiyatrik bozukluklar ise depres-yon ve anksiyete, uyum güçlükleri, cinsel güçlükler, fobik tepkiler olarak sıralanabi-lir. Meme kanseri nedeniyle mastektomi uygulanan hastalarda, kanser ve cerrahi girişimle ilgili, endişe ve zorlanmalar yaşa-nır. Bu psikososyal zorlanmaları ise şöyle özetleyebiliriz:

Organ kaybı uyum güçlüğü-ne yol açıyor

Ölüm korkusu, geleceğe yönelik belirsizlik endişeleri, hastalığın tekrarlayacağı en-dişesi, ayrılık kaygısı, kendine yeterliliğini, vücudu üzerindeki denetimini, otonomi-sini ve temel işlevlerini kaybedeceği en-dişesi, vücut organ ve bölümlerinin hasar göreceği endişesi, görünümünde değişme ve kötüleşme, sevgi, ilgi ve desteği kay-betme korkusu, kendini eksik hissetme, başkalarına muhtaç olma korkusu, cinsel çekicilik ve fonksiyonda azalma endişesi, çocuklarına bakamayacağı endişesi, ağrı, saç dökülmesi gibi acı verici ve görünümü bozucu durumlarda endişe etme, suçluluk ve cezalandırılma endişeleri.

Aile bireyleri ve yakınların davranışları belirleyici rol oynuyor

Kanser hastalığına organ kaybının eşlik etmesi, uyum güçlüğünü ve sosyal izolas-yonu artırıyor. Ameliyat öncesinde kaygı-sını ifade edemeyen ve sürekli baskılayan kişilerde çaresizlik ve umutsuzluk tepkisi daha sık gelişiyor. Aile bireyleri ve yakın-ların davranış ve yaklaşımları her aşama-da önem taşıyor ve belirleyici rol oynu-yor. Dolayısıyla bu süreç boyunca kişinin psikolojik olarak mutlaka desteklenmesi gereklidir. Hastalığın tıbbi tedavisi ile eş zamanlı olarak psikolojik tedavi de sürdü-rülmelidir. Tıbbi tedavi ile psikolojik tedavi ayrılmaz bir bütündür. Çünkü bedenin te-davisi yanında, bedenin ve hayatın lideri olan beynin ve ruhun birlikte ele alınması gereklidir. Bedenin güçlenmesi psikolojiyi güçlendireceği gibi psikolojik açıdan mü-cadeleci ve uyuma yönelik bir yaklaşım da bedeni güçlendirecektir.

Psikososyal tedavi ihmal edilmemeli

Günümüzde artık tıbbi psikiyatrik tedavilerin ya-nında ileri ve özgünleşmiş psikoterapiler uygulanı-yor. Aileler, duygularını ve endişelerini ifade etmesi için hastayı teşvik etmeli, paylaşımcı ve destekleyi-ci olmalıdırlar. Sıklıkla ai-leye de ayrıca psikolojik destek gerekli olur. En uygun olanı tıbbi tedavi ile birlik-te psikolojik tedav i n i n i şb i r l i ğ i i ç i n d e sürdü-rülmesi-dir.

B u yak-laş ım , h a s t a -nın uyumu ve yaşam kalitesini ar-tırır, hastalığın seyrini ve teda-viye cevabını da olumlu etkiler.

Unutulmamalıdır ki kanserle mücadele be-denin ve beynin ortak mücadelesidir.

46 BeykozKultur&Sanat

Altın Portakal’ı Kutluğ Ataman’ın “Kuzu”su kazandıAntalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mende-res Türel başkanlığında ve Elif Dağdeviren di-rektörlüğünde bu yıl 51.’si gerçekleştirilen Ulus-lararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 18 Ekim Cumartesi akşamı Antalya EXPO Cen-ter’da düzenlenen kapanış töreni ile sona erdi. Kutluğ Ataman’ın, 6-16 Şubat 2014 tarihlerinde düzenlenen 64. Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyeri yapan ve ayrıca CICAE Ödülü’ne layık görülen Kuzu adlı filmi, “En İyi Film” ve Onur Ünlü ise “En İyi Yönetmen” seçildi.

Bu yıl ilk kez sadece kırmızı halıya değil, ödül törenine de davet edilerek salona alınan izleyi-ciler, hafta boyunca takip ettikleri filmlerin tüm bileşenleriyle; oyuncular, yönetmenler, yapım-cılar ve basınla; yanyana olma fırsatı buldular. Sinema dünyası ise bir sinema birliğinin oluş-turulması için aldıkları ödül paralarından başla-yarak katkıda bulunacakları bir çalışmaya karar verdi.

ÖDÜLLER

En İyi Film:Kuzu (Kutluğ Ataman,FabianGasmia, Henning Kam)

En İyi Yönetmen: Onur Ünlü (İtirazım Var)

En İyi Senaryo: Onur Ünlü (İtirazım Var)

En İyi İlk Film:Annemin Şarkısı(Erol Mintaş)

Jüri Özel Ödülü:Oflu Hocayı Aramak (Levent Soyarslan, Zeynep Kesler), Sivas (Yasin Müjdeci, Kaan Müjdeci)

En İyi Kadın Oyuncu: Nesrin Cavadzade (Kuzu)

En İyi Erkek Oyuncu:Feyyaz Duman (Annemin Şarkısı), Serkan Keskin (İtirazım Var)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:

Nursel Köse (Kuzu)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:

Aziz Çapkurt (Annemin Şarkısı)

En İyi Görüntü Yönet-meni:

Vedat Özdemir(Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku)

En İyi Müzik:Başar Ünder(Annemin Şarkısı)

En İyi Kurgu: Yorgos Mavropsaridis (Sivas)

En İyi Sanat Yönetmeni:

Osman Özcan (Neden Tarkovski Olamıyorum?)

Behlül Dal Özel Ödülü:Doğan İzci (Sivas), Mert Taştan (Kuzu), Sıla Lara Cantürk (Kuzu)

Dr. Avni Tolunay Özel Ödülü:

Oflu Hocayı Aramak (Levent Soyarslan, Zeynep Kesler)

Uluslararası Yarışma En İyi Film:

Test (IgorTolstunov)

SİYAD En İyi Film:Kuzu (Kutluğ Ataman, FabianGasmia, Henning Kam)

47BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

Ressam Fikret Şahin’in Anadolu’da Tarih ve Yaşam adlı sergisi 10-17 Ekim tarihlerinde Akatlar Kültür Merkezi’nde sanatseverler-le buluştu. Anadolu tarihini ve yaşam tarzını farklı bir bakış açısıyla yorumlayan Şahin’in sergisinde yer alan eserlerin geliri, Türkiye

Omurilik Felçlileri Der-neği ile paylaşıldı.

İstanbul Bü-yükşehir Be-

lediyesi’nde sanat da-nışmanlığı da ya-pan Şa-hin, 1988 y ı l ı n d a n i t i b a r e n

2 yıl Rus-

ya’da Vakıf İbrahimoğlu Atölyesi ’nde desen ve resim çalışmalarına ka-tılmış, İbrahim Safi ve İgor Juk gibi Rus ressam-lardan et-k i lenmiş bir sa-natçı.

Omurilik Felçlileri Derneği yararına...

Doğa filmleri halkla buluştuArtvin Belediyesi tarafından düzenlenen ve Kül-tür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tara-fından da desteklenen Artvin Altın Boğa Doğa Filmleri Festivali, 21-25 Ekim tarihleri arasında izleyicilerle buluştu. Ahmet Hamdi Tanpınar Kül-tür Merkezi Sinema Salonu’nda başlayan göste-rimlerin yanı sıra etkinlikte gerçekleştirilen fo-toğrafçılık çalıştayı ve “Doğa İçin Çal” grubunun mini konseri de ücretsiz olarak izlendi.

48 BeykozKultur&Sanat

Türk ve yabancı sanat ve tasarım eğitim kurumlarını bir araya ge-tiren Türkiye’nin ilk ve tek fuarı INARTS Yurtiçi ve Yurtdışı Sanat Okulları Fuarı’nın 4.sü 18-19 Ekim 2014 tarihlerinde İstanbul Kong-re Merkezi’nde gerçekleş-ti. Sanat, moda ve tasarım ile ilgili dünyadaki okul-ları Türkiye’ye taşıyan INARTS; moda, tasarım, iç mimarlık, mimarlık, oyunculuk, 3D animas-yon, oyun tasarımı, di-jital sanatlar, fotoğ-rafçılık, güzel sanatlar, dans, bale, tiyatro, en-düstriyel tasarım, ta-şıt tasarımı, sanat yö-netimi, film yapımcılığı, mutfak sanatları gibi birçok branşta eğitim veren dünyaca ünlü okul-ları bir araya getirdi.

Fuara katılan okul temsilcileri, fuar boyunca gelecek kişilere, okul ücretleri, giriş ve başvu-ru şartları, yurtdışında yaşam koşulları, ülkelerinin eğitim sistemleri hakkında her türlü bilgiyi vererek, eği-tim görmek isteyenlerin bütün soru işaretlerini giderdi. Fuarda ön lisans, lisans, yüksek lisans eği-timlerinden yaz okulları ve kısa süreli mesleki ve hobisel eğitimler veren okullara kadar bütün eği-tim alternatifleri yer aldı.

Kariyer planınızda tasarım ve sanat varsa

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

49BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

50 BeykozKultur&Sanat

Yeni bir alternatif sahne olan Küçük Salon, Ka-dıköy Bahariye’de 2014-2015 sezonunda sanat-severlere buluşuyor. Emre Tandoğan, Elif Tan-doğan ve Simge Gedizlioğlu tarafından kurulan Küçük Salon, tiyatronun; izleyici, oyuncu, ışık, ses gibi tüm araçlarıyla yeni formlarını keşfetmeyi hedefliyor. Küçük Salon, izleyen ve gösteren ara-sındaki ilişkinin ‘birlikte’ bir performansa dönüş-mesini ve bu ilişkinin haz odaklı olması gerekli-liğini önemsiyor. Bahsi geçen tiyatro araçlarının birbirinin önüne geçmesini engelleyerek, bütün-sel bir performans yaratarak, tek etki kavramı-nı performans algısının merkezine yerleştirmek istiyor.

Küçük Salon ekibi 2014-1015 sezonunda, yetişkin-ler için Emre Tandoğan’ın yönettiği, Çağıl Tekten, Derya Günaydın, Elif Tandoğan, Simge Gedizli-oğlu’nun sahne alacakları Faust’u sözsüz olarak şaşırtıcı bir formda yeniden yorumluyor. Ekip, çocuklar için Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosu’nun “Resimli İcatlar Atlası” adlı kukla oyunu ile genç izleyicilere de tarihte eğlenceli bir yolculuğa çık-ma şansı sunuyor.

Her kullanıma açık...

Küçük Salon, değişken ‘black box’ sahne yapısıyla, kendi oyunlarının yanı sıra, alternatif ve yeni ara-yışlarda bulunan, farklı disiplinlerdeki sanatçılara ve ekiplere de sahnesini açıyor.

Uluslararası İstanbul Kula Festivali kapsamında oyunların sergileneceği küçük salon ayrıca ger-çekleştireceği uluslararası projeler ve festival-lere de ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Küçük Salon festivallerin dışında yer bulamayan kısa film yapımcı ve yönetmenleriyle kısa film merak-lılarına da gala ve gösterim için salonunu açıyor. Çocuklar için kukla ve maske, yetişkinler için be-den, obje tiyatrosu, Commedia dell’arte gibi tek-nikler üzerine atölyeler düzenlenerek kendi öğ-rencilerinin çalışmalarının sonucu olarak ortaya çıkaracağı performanslara da yer vermeye ha-zırlanıyor.

Küçük Salon kapılarını “sözsüz” açtı!

51BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

Türkiye- İtalya İşbirliği Protokolü kapsamında

iki ülke arasında kültürel işbirliğini geliştirmek

ve köklü tarihi ilişkilere vurgu yapmak üzere

düzenlenen “Osmanlı’da İtalyan Esintileri’’ isim-

li sergide, İtalyan sanatçıların eserleri geniş bir

koleksiyon olarak sunuldu. İz bırakan İtalyan sa-

natçıların 44 adet eserine yer verilen sergi, ce-

miyet ve iş dünyasını bir araya getirdi.

14-17 Ekim tarihlerinde gerçekleşen etkinlik

kapsamında bir seminer de düzenlendi. Semi-

nerde; “Türkiye ve İtalya Arasında Ekonomik

İşbirliği”, “Üniversitelerarası Eşleştirme ve De-

ğişim Programları”, “Türkiye ve İtalya’nın Akde-

niz’deki Rolleri” konularına ilişkin oturumlar ya-

pıldı.

Sergide son dönem Osmanlı saraylarında mo-

bilyadan dekoratif eserler ve zengin kütüpha-

ne koleksiyonuna kadar etkisini göstermiş çok

sayıda seçkin eser sergilendi. Eserler, Murano

camından, sanatsal objelere, kıymetli porselen-

lere, italyan ahşap sanatçılarının seçkin eserle-

rine kadar çok sayıda kategoride yer aldı.

Osmanlı’da İtalyan esintileri sergilendi

52 BeykozKultur&Sanat

İstanbul Şehir Üniversitesi’nin, Türki-ye’de ilk kez düzenlenen İstanbul

Sessiz Sinema Günleri’ne özel olarak hazırladığı program,

“Osmanlı’dan Sinema Manza-raları” gösterimi, 9-12 Ekim tarihlerinde İstanbul Mo-

dern Sinema’da gerçekleşti. 20. Yüzyıl başından Cumhu-

riyet dönemine kadar Os-manlı topraklarında çekil-miş çok özel filmler dünya müzelerinden getirtilerek

Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluştu. Gösterimi yapılan film-

ler arasında; Manaki Kardeşler’in “Sultan Reşad’ın Balkan Ziyareti”nin

yanı sıra “Belgrat”, “Trablusgarp Savaşı” ve ‘Şarlo’ karakterinin çizgi filmi şekilde

Türkiye’yi hayal ettiği “Charlie Türki-ye’de” filminin de gösterimi yapıldı. 20. Yüzyıl’ın başında, İstanbul başta olmak üzere, Kars ve İzmir gibi Anadolu, Bal-kan, Ortadoğu ve Afrika şehirlerinden görüntüler içeren pek çok film, İstan-

bullularla ilk kez buluştu. Sessiz sinema döneminde olduğu gibi ‘Sessiz Sinema

Günleri’nde de filmlere canlı olarak piyano müzik performansları eşlik etti.

Osmanlı’dan Sinema Manzaraları sunuldu

17.’si de yapıldı

Soluk vermeden, her sene devam eden Ulusla-rarası İstanbul Kukla Festivali, bu yıl yine birbirin-den farklı ve renkli gösterilerle kapılarını açtı. Bu yıl 17.’si gerçekleşen festival, şehrin çeşitli kültür merkezlerinde dünyanın dört bir yanından ge-len kukla sanatçılarının performanslarını ağırladı. 15 Ekim akşamı Hollanda Başkonsolosluğu’nda, Karagöz Ustası ve Festivalin Sanat Yönetmeni Cengiz Özek’in ev sahipliğinde gerçekleşen açı-lışta İtalya ve İspanya kukla tiyatrolarının sahne aldığı festival, 26 Ekim’e kadar sürdü.

53BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

Fotoğraf sanatının duayenlerinden Gültekin Çizgen, sanat hayatının 55. yılını çok özel bir sergi ile kutladı. Çizgen’in klasik eserlerinin ya-nında 1 Ocak 2014’ten bu yana aksatmadan her gün çektiği fotoğraflarının da yer aldığı “Biri-kimler” sergisi 14-31 Ekim 2014 tarihleri arasında Feyziye Mektepleri Vakfı’na ait Galeri Işık Teşvi-kiye’de sergilendi.

Türkiye’de fotoğraf sanatı denince akla gelen en önemli isimlerden biri olan Gültekin Çizgen,

Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İsviçre, Fransa, ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, Ürdün, Mısır, Brezil-ya, Kore ve Hindistan’nın da bulunduğu 13 ülke-de solo sergiler açtı. Yeni Fotoğraf Dergisi’nin Kurucusu, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Enstitüsü Kurucu Onur Üyesi ve Profesyonel Tanıtım Fotoğrafçıları Derneği Kurucu Başkanı olan Çizgen’in fotoğraf, gezi, deneme, resim ve cam sanatı alanlarında da çok sayıda yayını bu-lunuyor.

55. sanat yılının “Birikimler”ini sergiledi

54 BeykozKultur&Sanat

Broadway ve Disney’in en iyi müzikal dalında Tony ve Olivier ödüllü gösterisi Beauty and The Beast’in ekibi, 20. yılı onuruna düzenlenen turnenin ilk durağı olan Zorlu’da 8-26 Ekim tarihleri arasındaki gösterimlerinde özellikle dekor ve kostümleri ile büyük beğeni topladı. Yönetmenliğini Rob Roth, koreografisini Matt West’in üstlendiği, klasik bir aşk hikayesini; unutulmaz karakterler, set ve kostümlerle tamamlayan ve dünya turnesine İstanbul’dan başlayan Güzel ve Çirkin ekibinin teknik kurulumunun Zorlu tarafından yapılıyor olması da bir ilk...

Dünya ünlü DJ’ler Tujamo, Nari & Milani ve Duo Diamonds’un sahne aldığı Quattro Müzik Festivali, 17 Ekim’de 11 saat boyunca İstanbullular’ı elektronik müziğe doyurdu. Festivalde; ‘Who’, ‘Hey Mister’, ‘Boneless’, ’Nova’ gibi prodüksiyonlarıyla tüm dünya-da müthiş bir üne ulaşmış Alman devi Tu-jamo, ‘Atom’ adlı çalışmasıyla kısa sürede ünlenen İtalyanlar Nari & Milani, sahne şovlarıyla ve yaptıkları müzikle dikkat-leri üzerine çeken Ukraynalı genç kadın DJ ikilisi Duo Diamonds performanslarını sergiledi.

Dekor ve kostümleri göz doldurdu

İstanbullu elektronik müziğe doydu

55BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

Herkese yönelikbilim sitesi

Bilinen en eski Kur’an-ı Kerim yapraklarını koleksiyonuna ekledi

Türkiye’nin bilim ve teknolojide gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşması için bilim ve bilimsel gelişmelerin sadece akademis-yenlerin uğraş alanı olmaktan çıkması gerektiğine inanan Koç Üniversitesi, herkesin “merakla” izleyeceği popüler bilim sitesi “KURIOUS”u hizmete sundu. “Herkes için bilim” ilkesiyle kurious.ku.edu.tr adresinden yayın yapan Raşit Gürdilek yönetmenliğin-deki site, Türkiye ve dünyadaki bilimsel çalışmaları, yeni buluşla-rı ve teknolojideki gelişmeleri sade bir dille toplumun en geniş kesimlerine ulaştıracak. Ayrıca, bilime olan ilginin merak ve öğrenme isteği geliştirilerek artacağına inanan herkes, popüler üslupla yazılmış makale, proje, düşünce ve önerilerini “herkes için bilim” portalına gönderebilecek.

Londra Sotheby’s Müzayede Evi’nde düzenlenen açık arttırmada bilinen en eski Kur’an-ı Kerim yapraklarından 5 farklı parça Yıldız Holding Koleksiyo-nu’na katıldı. Hicri takvimin başlangı-cına; Miladi takvi-me göre ise 7. ve 8. Yüzyıllara denk gelen, bir sayfada 6 ila 14 satırın yer aldığı yapraklar kahve-rengi mürekkep ile nakşedilmiş. Arap Yarımadası, Hicaz bölgesinden kaynak-lanan yapraklar İslam tarihinin ilk yazılı eserlerinden kabul ediliyor. Yapraklar Âraf, Enfâl ve Tevbe surelerinden bölüm-ler içeriyor.

56 BeykozKultur&Sanat

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 13. kez düzenlenen Fil-mekimi, 11-17 Ekim tarih-lerinde 7 gün boyunca İstanbul’un bu-luşma nokta-sına dönüştü. 13. Filmekimi, Ekim ayı boyun-ca Ankara, İzmir, Bursa, Diyarba-kır, Şanlıurfa ve Trabzon’u da ziya-ret etti. Her yıl ol-duğu gibi merakla beklenen göz alıcı filmleri izleyiciyle

bu luşturan etkinlik kap-samında, prö-miyerini Sun-dance, Berlin, Cannes, Ve-nedik, Toronto gibi saygın fes-tivallerde yapan,

Godard, Cronenberg, Leigh, Loach ve Sis-sako gibi ustaların son yapıtlarının da aralarında bulun-duğu 43 film sine-maseverlerin be-ğenisine sunuldu.

İstanbul’un buluşmanoktası oldu

57BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

Son kitabı ‘Babam ve Ben’, birkaç ay önce Tudem Ya-yınları’ndan çıkan bol ödüllü Fransız yazar Patrick Mo-diano dünyanın en pres-tijli ödüllerinin başında yer alan Nobel Edebiyat Ödü-lü’nün sahibi oldu. Modiano son kitabı ‘Babam ve Ben’, ‘Pıtırcık’ serisinin dünyaca ünlü çizeri Jean-Jacqu-es Sempé’nin çizimleriyle renkleniyor.

1968 yılında yayımlanan ilk romanı Yıldız Meydanı’nda işgal altındaki Paris’i, son derece belirgin bir şekilde zihnimizde canlandırmayı başaran Modiano, ‘Babam ve Ben’ ile bizi 1960’lı yılla-

ra, çocukluğunu Paris’teki Kuzey Garı semtinde geçi-ren tuhaf soyadlı küçük bir kızın tatlı dünyasına götü-rüyor.

Amerika’da yaşayan anne-sinden uzaktaki küçük bir kız çocuğunun “kahraman” babasıyla Paris’te geçir-diği çocukluk günleri, kimi zaman komik kimi zaman duygu yüklü anılara dönüş-tüğü ‘Babam ve Ben’, Pa-ris’te geçen çocukluk yılları, büyük ABD rüyası ve dansı konu alan bu sıcacık öykü, kendini arayışta hayallerinin peşinden koşma cesaretini gösterebilen tüm çocuk ve yetişkinlere sesleniyor.

Nobel Edebiyat Ödülü ‘Babam ve Ben’ kitabının yazarına verildi

58 BeykozKultur&Sanat

Almanya’dan Aşkın Halleri film seçkisi...

İstanbul Modern Sinema’nın, Goethe-Institut Istanbul işbirliğiyle 6 yıldır düzenlediği Almanya’dan Yepyeni Filmler Seçkisi, İs-tanbullu sinemaseverleri son dönem Alman sinema-sının öne çıkan yapımlarıyla buluşturmaya devam ediyor. Son 1 yıl içinde uluslararası festivallerde ses getiren ve ödüller kazanan “aşk” tema-lı filmlerde seyirciler, gerek insan ilişkileri çerçevesinde gerekse sanata veya para-ya duyulan aşk bağlamında, sevginin ve tutkunun farklı biçimlerini görme olanağını buldular.

16-26 Ekim tarihlerinde gösterilen seçkide yer alan filmler arasında; Dominik Graf’ın Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü için yarışan, 87. Akademi Ödülleri’nde Ya-

bancı Dilde En İyi Film kategori-sinde Almanya’nın adayı olarak seçilen “Aşık Kız Kardeşler”i (Die geliebten Schwestern); Benjamin Heisenberg’in yö-nettiği, ilk gösterimi bu yıl Berlinale’de gerçekleşen ve hem Almanya’nın geçmişi-ne hem de bireylerin kendi kişisel tarihleriyle ilişkisine bakan eğlenceli komedi “Süperegolar” ve geçen yıl hem Montréal Film Festi-vali’nde hem de Alman Film Ödülleri’nde başrolündeki Jördis Triebel’e En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran “Batı” (Westen), Alina Brons-ky’nin, Ingeborg Bachman Ödülü’ne aday gösterilen ve ülkemizde de yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanan, Bet-tina Blümner’in yönettiği “Cam Kırıkları Parkı” yer aldı.

59BeykozKultur&Sanat

KÜLTÜR SANAT DÜNYASI BB

2014 yılında dünyanın en büyük uluslararası inşaat şirketleri arasında 53. sıraya yükselen Rönesans Holding, geleceği şekillendirecek gençlerle tanışmak ve sinerji oluşturmak için ‘üniversitelerarası proje yarışması’ düzenliyor. “Sürdürülebilir Geleceği Tasarla” sloganıyla gerçekleşecek, “Yeşil Bina ve Çevre Dostu Sistemler” temalı yarışmada öğrenciler; çevre dostu, kalıcı değerler taşıyan yenilikçi, özgün ve sürdürülebilir projeler geliştirmek için ça-lışacaklar. Bu sayede, gençlere hem yaratıcı bir proje hazırlama hem de kendi gelecekleri-ni tasarlama fırsatı sunulacak.

Nasıl katılınıyor?

Yarışmaya, üniversitelerin mühendislik ve mi-marlık fakültelerinde öğrenim gören 3. ve 4. sınıf lisans öğrencileri en fazla 7 kişiden olu-şan takımlar halinde katılabilecek. Aynı üni-versiteden birçok takım yarışmaya katılarak fikirlerini yarıştırabilecek. Kütüphane ve ser-gi alanı, butik otel ve konut seçeneklerinden birinde proje geliştirecek takımlar, projelerini yarışma web sitesi olan http://www.ronesans.com/yarisma adresine yükleyebilecekler.

Son başvuru 13 Şubat

Yarışmaya katılacak gençlerin proje teslimle-ri için son başvuru tarih 13 Şubat 2015 olup, yarışma ile ilgili sorular veya merak ettikleri konuları 7 Kasım 2014 gününe kadar yetkili-lere iletebilecekler. Öğrenciler aynı zamanda, merak ettikleri tüm detaylara yarışma için hazırlanan web sayfasından ulaşılabilecek ve sosyal medya platformlarından da takip edebilecek. Yarışma sonuçları 27 Şubat 2015 günü açıklanacak. 6 Mart 2015’te de ödül tö-reni düzenlenecek ve projeler sergilenecek.

Geleceğinmimar ve

mühendislerine çağrı:

“SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEĞİ TASARLA”

60 BeykozKultur&Sanat

Türkiye bitkileri için tehlike kapıda...

Genetik kaynaklar bakımından ele aldığımızda ise ülkemizin, ekonomik öneme sahip birçok bitki türünün de ana vatanı olduğunu görüyo-ruz. Bunlardan buğdayın 24, arpanın 8, çavdarın 4 ve yulafın da 6 yabani akrabasına ait dünya tarımı için önemli olan gen kaynakları Türki-ye’de yer alıyor. Yine 9 nohut, 6 mercimek, 30 yonca, 57 fiğ, 59 mürdümük ve 95 üçgül, 8 şe-ker pancarı, 87 adaçayı, 22 anason yabani türü ülkemizde bulunuyor. Türkiye, meyve ve sebze bitkilerinin gen kaynakları bakımından da çok zengin. Örneğin, armudun 10, kirazın 8, eriğin 4, bademin 12, marulun 7, havucun 4 ve soğanın 143 yabani akrabasının gen kaynakları ülkemiz-de. Bunların yanında, tarımın ilk çıktığı yer olan ve binlerce yıldır tarım yapılan ülkemizde, insa-nımızın eliyle geliştirilen birçok yerel çeşit de mevcut ki yerel çeşitler çok önemli gen kay-naklarının başında geliyor. Halihazırda tarım-da kullandığımız yeni çeşitler bu kaynaklardan elde ediliyor.

En önemli kaynak Verimli Hilal bölgesi

Dünyadaki en önemli bitki gen kaynakları Tür-kiye’nin de içinde bulunduğu bölgede yer alıyor. Yeni tohum çeşitlerinin geliştirilmesi için hayati olan bu kaynaklar, bugün savaş ve çatışmala-rın tehdidi altında. Tarlasera Dergisi, Ekim sa-

yısında gen kaynakları üzerine çalışan pek çok organizasyon, üniversite ve bilim in-sanını bir araya geti-ren CWR (Crop Wild Relatives) programı-nın yürütücülerinden Hannes Dempewolf ile görüştü.

Verimli Hilal, tarım ürünlerinin yabani akrabalarının en çok bulunduğu bölge

Türkiye, İran, Irak, Suriye ve İsrail gibi ülkele-ri kapsayan ve Verimli Hilal adı verilen bölge, her gün tüketilen tarım ürünlerinin yabani ak-rabalarının dünyada en çok çeşidinin yetiştiği coğrafya konumunda. Patates, buğday, ayçi-çeği, şeker pancarı ve domates gibi tarım ve gıda sektörünün temelini oluşturan ürünlerin daha besleyici ve kuraklık gibi streslere daha dayanıklı çeşitlerinin geliştirilmesi için bu ge-netik kaynaklar büyük önem taşıyor. Ancak bu coğrafyada yaşanan savaş ve çatışmalar, insan yaşamı kadar bu yabani bitkilerin yaşamını da tehlikeye atıyor. Aylık Tarım ve Kültür Dergisi tarlasera Ekim sayısında, bölgedeki yabani gen kaynaklarının korunmasında Türkiye’nin rolünü inceledi. Habere göre, Türkiye’nin yalnızca to-hum gen bankaları oluşturmakla yetinmemesi gerekiyor. Kaynakların tespit edildiği yerlerin koruma altına alınması ve ıslahçıların korunan bitkilere erişimini sağlamak da gerekli.

Türkiye, Verimli Hilal’in en zen-gin ülkesi

Temel tarım ürünlerinin yabani akrabalarının %12’si yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Yeter-li düzeyde korunmakta olanların oranı ise yal-nızca %5. Tehlikenin nedenleri şehirleşme, iklim değişikliği ve savaşlar. Bilim insanları, yalnızca biyoçeşitliliğin korunması için değil; hastalıkla-ra, zararlılara ve kuraklığa dayanıklı yeni tohum çeşitleri geliştirmek için de bu bitkilerin koru-ma altına alınmasını savunuyor. Türkiye, Verimli Hilal’de en çok yabani akrabaya evsahipliği ya-pan ülke. Dünya genelinde ise 5. sırada. Dem-pewolf, tarım ürünlerinin yabani akrabalarının korunup tohum ıslahı çalışmalarına kazandırıl-

Tarım Bakanı Mehdi Eker’in verdiği bilgilere göre; Türkiye biyoçe-şitlilik açısından büyük bir potansiyele sahip. Türkiye’de 500’den fazla habitat çeşidinde alt türleri ile beraber 3.905’i endemik, yani sadece ülkemize has olmak üzere toplam 12.054 bitki türü, 400’den fazla kuş; 500’den fazla balık; 100 binden fazla sürün-gen ve 160 binden fazla omurgasız hayvan türü kayıtlı bulunuyor. Avrupa’da ise toplam 12 bin bitki türü var ve bunların yalnızca 2.400’ü endemik.

61BeykozKultur&Sanat

ÇEVRE BBmasında en önemli görevin Türkiye’nin üzerinde olduğunu söylüyor.

Yalnızca gen bankası kurmak ye-terli değil...

Türkiye’de yabani bitki gen kay-nakları üzerine ilk çalışmalar 1963 yılına dayanıyor. 2010 yı-lında Ankara’da açılan Türkiye Tohum Gen Bankası ise bugün bünyesinde 107 bin bitki türü barındırıyor. Ancak yalnızca gen bankalarının oluşturulması yeterli değil. Gen bankalarında bulunan bitkilerin, yeni çeşit-ler üzerine çalışan ıslahçıların erişimine açılması gerekti-ğini söyleyen Dempewolf’a göre, aynı zamanda yaban hayatın da muhafaza edil-mesi gerekli. Dem-pewolf, “Türkiye’de tarım ürünlerinin ya-bani akrabalarının yo-ğun olduğu bölgeler belirlenip buralar ko-ruma altına alınmalı. Bu türlerin iklim deği-şikliklerine ve yeni zarar l ı /hasta l ık baskılarına uyum sağlamaya devam etmeleri ancak böyle mümkün olur” diyor.

Kaynakla-rın yoğun olduğu yerler ko-rumaya da alınmalı

Verimli Hilal’de tarım ürünleri-nin yabani ak-rabalarının ko-runabilmesi için öncelikle bu bölgenin çatışmalardan arınıp gerçek bir huzura kavuşması gerekiyor. Sonrasında ise böl-gedeki ülkelerin sahip oldukları tarımsal değer-lerin farkına varıp önlem almaları gerekli. Verimli Hilal’deki kilit ülke olarak Türkiye’nin görevi ise bu bitki gen kaynaklarını yalnızca gen bankalarına

taşımakla kalmayıp, yaşadıkları bölgeleri de bir an önce koruma altına alarak güvenli ve verimli bir ortama dönüştürmek.

Bakanlık konuyla ilgili çalışmala-rını sürdürüyor

Tarım Bakanlığımız, yerel çeşitler baş-ta olmak üzere gene-

tik kaynakla-rın öncelikle t o p l a n m a s ı ve muhafa-zası ile de-ğerlendirilme-si konularında birçok çalışma yürütmüş ve yürütmeyi de sürdürüyor. Bu-gün itibariyle bu kapsamda top-lanmış toplam 62 binden fazla to-hum numunesi İz-mir ve Ankara’daki

gen bankalarımızda, 8 binin üzerinde ağaç numune-si ise 16 değişik Araştır-ma Enstitüsü’nde “Arazi Gen Bankalarında” koru-ma ve değerlendirmeye

alınmış durumda olup bunlar üzerinde de-ğerlendirme ve geliştirme çalışmaları ya-pılıyor. Şükür ki, konuyla ilgili Tarım Bakanlığı, genetik kaynak-ların korunması ve değerlendi-rilmesi için Araş-tırma Enstitüle-ri’ndeki muhafaza ve çeşit geliştirme kapasitesinin ar-tırılması, üniversite ve özel sektörle iliş-kilerin geliştirilmesi, Araştırma Enstitüle-

ri’nce geliştirilen çeşit ve yarı yol materyalin özel sektörün kullanımına açılması ve böylece genetik kaynaklarımızın daha etkin ve yaygın kullanımına imkan sağlanması için aralıksız çalışılıyor.

62 BeykozKultur&Sanat

Pek çok tarihi ve tabii değeri Ata-türk Barajı altın-da kalan Hilvan, yatırımlarla ken-dine yeni de-ğerler kuruyor…

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Şanlıurfa ili-ne bağlı bir ilçe olan Hil-van, kuzeyinde Adıyaman ile Siverek, doğusunda yine Siverek, güneyinde merkez ilçe, güneybatısında Bozova, ba-tısında da Adıyaman ili ile çevrilidir. İlçe topraklarını, kuzeydeki doğal sınırı oluşturan Fırat Nehri ile Karacadağ’ın batı ya-maçlarından kaynaklanan Çam Çayı ve küçük de-reler sulamaktadır. Hilvan Ovası’nın bir bölümü Atatürk Baraj Gölü’nün suları altında kalmıştır. Şanlıurfa’nın 55 km kuzeyinde yer almaktadır.

Eskiden ilk yerleşim bölgesi Karacurun’un adını taşıyan Hilvan, 1926 yılında Urfa iline bağlı bir ilçe olmuştur. Kuruluş tarihi yerleşim olarak 1820 yı-lında Hacı Musa Aşireti’nin ikametine dayanmakla birlikte bir höyük üzerindeki ilk yerleşim bölge-

si Karacurun Mahallesi, bu

tarihin daha eski devirlere uzandı-

ğının kanıtıdır. Hilvan ismini, Gölcük yoluna 5 km mesafede bulunan ve ha-len Hilvan olarak anılan, an-cak yeni ismiyle Balkı olarak bilinen köyden almaktadır. Balkı Köyü’nde de çok eski medeniyetlere ait birçok ta-

rihi kalıntı ve harabeler mev-cuttur. Arapça asıllı bir kelime

olan Hilvan’ın sözlük anlamı ‘ba-ğış, bağışlamak’ olup meyveleriyle

ünlü belde anlamına da gelmektedir. Karacurun adı ise, sel sularıyla geldiği

rivayet edilen siyah renkli bazalt taşından yapılmış ve kuruluş yıllarında meydanda bulunan curundan (buğday dövülen dibek-Suko) gelmek-tedir. Bugün itibarı ile ilçenin sembolü de bu ka-racurundur.

Yemek kültürü Urfa’nın bir parçası

Hilvan günümüzde toplamda 69 mahalleden oluşmakta ve toplamda 41.400 nüfusa sahiptir. Nüfusun ortalama yarısı ilçe merkezinde geri ka-lanı da Şanlıurfa’nın büyük şehir olması hasebiyle

Hilvan, barajdan yükseliyor…

63BeykozKultur&Sanat

KARDEŞ ŞEHİR BBmahalle statüsüne kavuşan köylerde yaşamakta-dır. Hilvan’ın başlıca geçim kaynağı tarım ve hay-vancılıktır. İlçede sanayi kuruluşu olarak Toprak Mahsulleri Ofisi’nin siloları, yem fabrikası ve mer-cimek paketleme fabrikası bulunmaktadır.

Coğrafi yapı olarak ova şeklinde olan Hilvan’da çoğunluk olarak buğday, arpa, mercimek, pamuk ve mısır ekimi yapılmaktadır. Hilvan’da geçmişteki gibi bağcılık revaçta olmasa da şu an için belir-li bazı köylerde halen önemini korumakta ve bölgedeki en meşhur bağ üzümü ürünleri buradan çıkmaktadır. Ovacık (Hesenik) ve Karaburç köylerinde yapılan, pek-mez, pestil, cevizli sucuk, yörede kesme veya çekçek olarak adlan-dırılan ürünlerin en iyisi buradan çıkmaktadır. Şanlıurfa’nın içinde barındırdığı mutfak kültürüyle özdeş geniş bir yemek kültürü-ne sahiptir. Genellikle mevsimlik ve doğal yiyeceklerden yapıl-ması tercih edilen baş-lıca özgü yemekleri; çiğköfte, içli köfte, lahmacun, patlı-can ezmesi, sa-rımsaklı tavuklu bulgur pilavı, mercimekli köf-te, kısır, bum-bar, semsek, mahlûta’dır.

Kendine has 40’ın üzerin-de halk oyunu, henüz kayıt altına alınmamış pek çok tarihi ve tabii değer mevcut

Halk oyunları noktasında Şanlıurfa’nın ötesinde olan Hilvan ilçesinin kendine has ve hiçbir yerde olmayan 40’ın üzerinde halk oyunu vardır. Bu oyunlar halihazırda düğün kül-türlerinin vazgeçilmezleri arasında önemini koru-maktadır. Halk oyunları yörede davul zurna eşli-ğinde oynanmaktadır.

Hilvan’ın tarihi mekân olarak fazla zengin olma-sına rağmen henüz kayıt altına alınmamış birçok tarihi yeri ve mekânı bulunmaktadır. GAP’ın ha-yata geçmesiyle birlikte çoğu tarihi yerler sular altında kalmıştır. Günümüzde halen ayakta olan ama fazla bilinmeyen kaya mezarları ve insan yaşam izlerinin yer aldığı 3 katlı İnik Mağaraları, Özveren (Harami Burç) Köyü’ndeki kale kalıntıları

ve Hilvan’ın ismini aldığı Hilevan (Balkı) Köyü’nde bulunan yaklaşık 100 dönümlük alandaki şehir kalıntıları, bu tarihi eserlerin başlıcalarını oluştur-maktadır. İnik Mağaraları’nın en üst katında su sarnıçları ve sunaklar da göze çarpmaktadır. En eski yerleşim yerlerinden olan ancak baraj suları altında kalan Gürgür ve Bahçecik de ender tarihi yerlerdendir. Yine baraj sularının alında kalan ve dünyanın en büyük hazinesinin olduğuna inanılan Çağla (Mışmışi) Köyü’nde çok katlı Hasan Mağa-

raları bulunmaktadır.

Belediye çalışmaları

İlçe 2009 yılından sonra belediye yönetiminin el değiştirmesinden son-ra büyük bir gelişim göstermiştir. Başta içme suyu ve kanali-zasyon şebekelerinin yenilenmesinin ardın-dan üstyapıda da bü-yük bir değişime sahne

olmuştur. 1955’li yıllar-da sadece 4.000 kişilik

nüfusa göre yapılan içme suyu şebekesi 2012 yılın-

da değişime başlamış ve toplamda 110 km’lik yeni

şebekeyle buluşturul-muştur. Aynı şekil-de 86 km’lik kana-lizasyon da paralel olarak değiştirilmiş olup 680.000 m2 kilitli parke taşı il-çenin tamamına döşenmiştir. İlçenin ekonomisini canlan-

dırmak amacıyla, il-çede ilk defa bir semt

pazarı, canlı hayvan ve saman pazarı ile buğday

pazarı kurulmuştur. 2009 yılı öncesine kadar tek parka sahip

olan ilçede şu an mevcut 8 tane park bu-lunmaktadır. Ayrıca şehir içi toplu ulaşım sistemi başlatılmıştır.

2014-2019 dönemi içerisinde yapılması öngörü-len ve süren projeler ise şöyle: Belediye Yeni ve Modern Hizmet Binasının Yapılması, Kent Mey-danı, Yeni Otogar, Gençlik Merkezi, Gürgür Ca-zibe Merkezi, Yeni Mesire Alanları, Kent Ormanı, Girişimci Bayanlarımız İçin Hanımeli Çarşısı, Yeni Yollar, Gıda Bankası, Meslek Edindirme Kursları, Kentsel Dönüşüm, Yeni Pazar Yerleri, Yeni Park Alanları ve Hayvan Barınakları.

64 BeykozKultur&Sanat

Aldatmak“... yaşadığım sokak, sokak lambaları, şu an içinde bulunduğum ev, salon-daki mobilyalar, bir gün hepsi ortadan kaybolacak... tıpkı bedenim gibi. Ama bir şey var ki kainatın ruhunda iz bırakacak: sevgim. Linda ayrıca-lıklı bir yaşama sahip olduğunun bilincinde. Yine de her sabah yeni bir güne açtığı gözlerini hemen kapayası geliyor. Arkadaşları ilaç kullan-masını öneriyor. Oysa Linda’nın istediği hissizleşmek değil, yaşadığını hissetmek...” Paulo Coelho Aldatmak’ta diğer kitaplarından farklı olarak kışkırtıcı ve tutku dolu bir hikayeyle çıkıyor okurun karşısına. Her şeyin mümkünmüş gibi sunulduğu bir dünyada, imkansız aşkın izini sürüyor. Ruhun kuytularında kaybolmaya çekinmeden... Ne de olsa bazen kim ol-duğumuzu bulmamız için kendimizi kaybetmemiz gerekir.

Allah’ın İpine Aşkla Sarıl!Bu kitap! Tek ‘bir’ kitap ‘oku’yucularının! Aklın ve kalbin birlikteliğini başa-rabilmişlerin! Yoksa okutmaz kendini, açmaz size ‘sır’larını! Aşka gelin! Günlük aklı terk edin! Yola çıkın artık bizimle! ‘Bir’ hakikat yolculuğu! Yoksa anla-yamazsınız ki! Şu an dünyada olup bitenleri! Masum çocukların hunharca neden öldürüldüğünü! Şehirlerin neden bombalandığını! ‘Mesiyanik’ projenin ne olduğunu! Sahte ‘şeyh’lerin, kabalist sufilerin bunca yıl neden gizlendik-lerini! Ve IŞİD’in tam da şimdi neden ortaya çıkarıldığını! Ebola virüsünü! Cep telefonlarının hangi amaç için deri altına yerleştirecek bir ‘çip’e dönüşece-ğini! Yiyeceklerin içeceklerin genetik yapılarının neden değiştirildiğini! An-layamazsın ey okuyucu! Yol bitti! Ya anlayacaksın! Ya da sürükleneceksin ‘ateş’in içine hızla... Nasıl anlayacaksın? ‘Oku’yarak! İnan ki hiç kolay değil bu kitabı yazabilmek! Gelecek için... Hepimizin geleceği için! Yeniden başlıyoruz belki de hayata... Yeni doğmuş bir çocuk gibi!

Basında Dersim Dersim’e ve Dersimli’ye yapılan harekâtın bir “medeniyet ihracı” olarak kodlanması, Dersim’in “geri kalmış” bir coğrafya ve Dersimli’nin “içimiz-deki düşman” olarak algılatılması, o günlerin en etkili organlarından biri olan yerli basında kullanılan dil ve haberlerin sunuluş tarzıyla gerçek-leşmiş bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Taha Baran, İletişim Yayınları’n-dan çıkan “Basında Dersim” kitabında, 1937-38 yıllarında çıkmış gazeteleri tarayarak bu “algı operasyonu”nu ifşa ediyor, oryantalizmin sadece başka ülkelere ve bölgelere karşı yapılmadığını, Türkiye’nin kendi içinde de bir Orient yarattığını gözler önüne seriyor.

Batı Felsefesindeki 100 Temel MeseleBir sorun, konu üzerinde etraflıca akıl yürütme, argümanı ortaya koyma, mantık, sonuca ulaşma... İddiaların, argümanların nesnel biçimde değer-lendirilebilmesi için aklın ortak zeminine çağrı yapan felsefe, insanlığın kendisini ve evreni sorgulamaya başladığı andan itibaren var. Siyasi, dinsel, kültürel, toplumsal bağlılıklardan bağımsız olarak soru sormaktan, sorgu-lamaktan korkmamaya dayanan felsefi düşünce insan uygarlığının gelişi-mindeki en önemli araçlardan biri. Batı Felsefesindeki 100 Temel Mesele insanlığın binlerce yıldır vazgeçilmezi olan felsefi düşüncede öne çıkmış 100 argümanı, meseleyi ele alıyor. Uzman akademisyenlerin kaleme aldığı bölümler, söz konusu düşüncenin temellerini ortaya koyarak bölüm sonla-rında yer alan öncüller ve çıkarımlarla daha iyi anlaşılmalarını sağlıyor.

65BeykozKultur&Sanat

YENİ YAYINLAR BBBeni Sessiz de Sevebilir misin?

ÇaldıranCihanı titreten bir hükümdar, Yavuz Sultan Selim… Doğuya nam salan şah-ların şahı, Şah İsmail… Yüzünü batıdan sonra doğuya döndüren Osmanlılar… Her geçen gün biraz daha güçlenen, güçlendikçe de sesi yükselen Safevi-ler… Yalnızca kılıçların değil, şiirlerin de en güçlü silahlar kadar etkili olduğu kıran kırana bir mücadele. Ve dünyanın kaderini değiştiren bir savaş, Çal-dıran… Osmanlı’ya doğunun kapılarını açan savaşın, en zorlu çarpışma an-larında güle oynaya ölüme yürüyebilen adsız kahramanlar, Karatuğlar… Ve Osmanlı’nın geleceğine damga vuran casusların piri, Vehimi! Tarihi roman-larıyla yüzbinlerce okuru geçmişin şanlı zaferleri ve heyecan dolu sahne-leriyle buluşturan ödüllü yazar Okay Tiryakioğlu, Çaldıran Muharebesi’nin 500. yılında bugünkü Ortadoğu haritasının temellerini atan savaşı yazdı.

Kemal Sayar’ın Timaş Yayınları’ndan çıkan eserinin tanıtım metni şöyle: “Merhaba, Hiç tanışmadığımız halde seni çok iyi tanıyorum. Henüz farkın-da olmadığın bir yolculukta olduğunu biliyorum. Acılar ve yalnızlıklar ola-rak görüyorsun birçok şeyi. Bir çıkış hayal ediyorsun. Bir çözüm. Bir deva. Aslında, aradığın şeyin adını bile bilmiyorsun. Hatta “gerçekten” bir şey-ler aradığının farkında bile değilsin. Eksikliğini hissettiğin şey ne olabilir? Umut mu, tebessüm mü ya da hayal kırıklıklarını yok ediverecek sihirli bir aşk mı? Yoksa, huzur mu? Seni sessizce seven, seni hiç unutmayan, sana çok yakın olan biri var. Yeni cevaplar için yeni sorulara ihtiyacın olduğunu anladığın an, hayal kırıklıkları ve kayıplar yerini coşku, nezaket ve farkında-lığa bırakacak. Hadi, keşfet…”

Dijital Politik FantezilerGünlük hayatımızda sosyal medya giderek daha fazla yer edinirken, bilhassa geçen seneden beri sosyal medyanın eylemlerde ve politik süreçlerde yarattığı etkiler de daha çok konuşulmaya başlandı. Itır Ak-doğan, İletişim Yayınları’ndan çıkan “Dijital Politik Fanteziler” kitabında, derinlemesine görüşmeler yoluyla edindiği bilgileri işleyerek İstanbul özelinde sosyal medya, yerel siyaset, politik eylem ve eylemcilerin bir-biriyle olan ilişkisini inceliyor; henüz üzerine fazla çalışma yapılmamış bu alanda bize bir pencere aralıyor.

Kanser İyileşir

Dr. Elif Güveloğlu, patoloji uzmanı, ayrıca fitoterapi konusunda da yüksek lisans yapmış bir hekim. Patoloji ihtisası sırasında hem kanserleşmiş hem de normal dokuları mikroskop altında inceleme şansı bulmuş. Yıllardır kan-ser hastalarına danışmanlık yapıyor, yüzlerce hastanın iyileşmesine vesile oluyor. Dr. Güveloğlu kendinden emin: “Uzun araştırmalar sonrasında, ba-ğışıklık sisteminin vücuttaki kanser hücrelerine neler yaptığını mikroskop altında gördüğümde dedim ki; insan bedeninin kanseri yenmesi bir mucize değil, yaratılışımızın doğal bir parçası!” Bu kitap hem kanser hastalarına ve hasta yakınlarına, hem kanserden korunmak isteyenlere, hem de tıp öğrencilerine ve doktorlarına eşsiz bir kaynak. Binlerce bilimsel araştırma okunup incelenerek yazılmış, 1800’ün üzerinde referans gösterilmiş.

66 BeykozKultur&Sanat

Kara Kitap Kara Talih İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlisi Amed Gök-çen’in, Ortadoğu’nun kadim topluluklarından Ezidiler’i ve Ezidi inanışlarını ele aldığı kitabı “Kara Kitap Kara Talih”, üniversite yayınları tarafından okurla buluşturuldu. Eser, Ezidiler ile ilgili bilinmeyenleri yakın plana alır-ken, merak edilen sorulara da yanıt niteliği taşıyor. Amed Gökçen’in Türkiye, Suriye, Irak, Gürcistan, Ermenistan ve Almanya’da yürüttüğü saha araştırmalarında elde ettiği, sözlü kültüre ait kıymetli bilgilerin, Ezidi topluluğunun çoğu mensubu tarafından unutulmuş mitolojik anla-tıların; Ezidi topluluğuna ilişkin süregelen tartışmalı konuların yer aldığı eser, fotoğraf sanatçısı Saner Şen’in tarihe ışık tutan fotoğraflarıyla zengin bir arşivi Ezidi külliyatına kazandırıyor.

KARL MARX - 19. Yüzyıl’daYaşanmış Bir Hayat

19. YY’den bugüne dek gelmiş en ünlü ve en tartışmalı isimlerinden biri olan Karl Marx üzerine sayısız inceleme ve deneme yazıldı, bir o kadar da bi-yografi kaleme alındı. Jonathan Sperber’in “19. Yüzyılda Yaşanmış Bir Hayat” altbaşlıklı Karl Marx biyografisi ise, bu başlıktan da anlaşılacağı üzere Marx’ı her şeyin üzerinde ve dünyadan kopuk bir gözle değil, içinde bulunduğu döneme ve çevreye bakarak kaleme alınmış bir eser. Şüphesiz Sperber’in bir 19.YY Avrupası uzmanı olması da, kitabın başarısı artırıyor.

Ketum KahramanPeru’da iki şehir ve iki patron. Başkent Lima’da sigortacı Ismael Carrera, taşra güneşinin altında kavrulan Piura’daysa nakliyeci Felícito Yanaqué. Bir tarafta Felícito’nun, kapısına sıkıştırılan örümcek imzalı haraç mek-tubuna meydan okumasıyla değişen hayatı. Diğer taraftaysa ikinci ba-harının zirvesindeki Ismael’in ailevi antikalıkları yüzünden kabağın, sadık dostu ve şirketinin yöneticisi Don Rigoberto’nun başında patlaması. Tam da emeklilik hayalleri kurarken... Mario Vargas Llosa, Don Rigoberto’nun Not Defterleri, Üvey Anneye Övgü, And Dağlarında Terör ve Palomino Molero’yu Kim Öldürdü romanlarından karakterlerle renklendirdiği, sürük-leyiciliğiyle arkası yarınlara taş çıkaran bu kitabında dalaverenin evrenselli-ğini bolca tebessümle gözler önüne seriyor.

Kırk Kapının Kırk Duası Senai Demirci, Kırk Kapının Kırk Duası’nda Fatiha’nın hecelerine tutunarak kırk dünya halinden kırk kapı açıyor cennete... Bunlar öyle kapılar ki, hepsi de Fatiha üzerinden Allah’la kul, Yaratan ile yaratılan arasındaki o eşitsiz ve eşsiz muhabbeti anlatıyor ve dünyaya gelmiş insanoğlunun açmazları-nı elden geçiriyor. Önce eşikte duruyor Demirci, “İnsanın varlığı kendinden değildir, ödünç verilmiştir” diyor. İlk kapı ise Yalnızlık Kapısı. Ve sonra insanın dünya üzerindeki hallerinin, umutsuzluklarının, aldanışlarının, sonu gelme-yen kurumlanmalarının, gafletinin, hasretinin, huzursuzluklarının, alışkanlık-larının, bencilliğinin, savruluşlarının kapılarını aralıyor. Fatiha’yı ve Fatiha’nın davetini nasıl okuyorsa, hece ve hece iletiyor okura. Ve diyor ki, “Fatiha, çoraklaşan akıl toprağımıza yağmurlar vaad eden anlam göğüdür. Fatiha, anlayışları emziren müşfik annedir. Fatiha, cennet ümidimizin dudağımıza dokunuşudur.” Son kapı Duasızlık Kapısı...

67BeykozKultur&Sanat

YENİ YAYINLAR BB

Osmanlı Devleti’nde 19. YY’nin son çeyreğinde başlayan askerî tarih çalışmalarının öncülerinden olan Ferik Ahmed Muhtar Paşa’nın “Kırım Sefer-i Meşhûru Harbi Evâilindeki 1270 “Osmanlı-Rus” Tuna Seferi ve Bunun Nihayetindeki Silistre Müdafaa-i Kahramanânesi” adıyla basılmış eseri İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayıma hazırlandı. Sadece Osmanlı İmparatorluğu’nun değil Avrupa tarihinin de dönüm noktala-rından biri olan, Kırım Harbi olarak anılan 1853-56 Osmanlı Rus Savaşı’nı konu alan kitap, günümüz okuyucusu için ayrıca notlandırılarak, kulla-nımdan kalkmış sözcükler güncellendi. Askeri Müze Müdürü Ferik Ah-med Muhtar Paşa bu çalışmasında, Kırım Harbi üzerine yazılmış yerli ve yabancı anılarla, tetkikleri karşılaştırmalı olarak sunuyor. Yirminci yüzyılın başlarında basılan bu eser, eleştirel araştırma yönteminin başarılı bir örneği olarak gösteriliyor. Ferik Muhtar Paşa eserinde; Kırım’da savaşmış Rus, Fransız, İngiliz subayların, Osmanlı zabitlerin anılarına ve farklı ülkelerden çok sayıda belgeye yer vererek savaşı bütün yönleriyle gözler önüne seriyor.

Le Corbusier’nin başyapıtı Modulor, çağın acil ihtiyaç duyduğu hızlı ve seri üretim için standartlaşmayı ve dolayısıyla tüm ülkeler ve

toplumlar için standart bir ölçü sistemini öneriyor. Mimarın “Modulor” adını verdiği bu sistem, metre ve inç yerine insan bedeninin boyut-larına ve Altın Oran hesabına dayanarak, “kolunu kaldırmış bir adam” boyu (bir insanın elini kaldırdığında erişebildiği yükseklik) olarak kabul edilen 226 cm ve onun belli bir mantıkla geliştirilen sayı dizilerinden bütünlüklü ve tutarlı bir ölçü sistemine dayanıyor. Einstein’ın, sistemini inceledikten sonra sarf ettiği “kötüyü güç, iyiyi kolay kılıyor” sözünü motto olarak benimseyen Le Corbusier, Modulor kitabının 1950 tarihli ilk cildinde bu ölçü modelini tarihçesiyle birlikte anlatmaya ve uygula-malı örneklerle kanıtlamaya çalışırken, ikinci cildinde, daha ortaya atılır atılmaz oldukça sansasyon yaratan önerisine dünyanın farklı noktalarından gelen tepkileri ve yanıtları aktararak tartışmaya açıp savını geliştiri-yor. Le Corbusier’nin, savını desteklemek üzere verdiği örnek çizimler içinde, 1911 yılında çıktığı Şark Seyahati sırasında geldiği İstanbul’da Ayasofya, Topkapı ve Kariye için yaptığı krokiler ve çeşitli gözlemler de yer alıyor.

Kırım Harbi’nde Silistre Müdafaası

MODULOR

Turquerie ve Temsil Politikası 1728-1876

TEHLİKELİ TEMAYÜLLER

Koç Üniversitesi Yayınları, sanat tarihi ve mimarlık kategorisinde Turquerie ve Temsil Politikası, 1728-1876 adlı kitabı yayımladı. Nebahat Avcıoğlu bu ça-lışmada, 18 ve 19.yüzyıllarda Batı Avrupa’daki Osmanlı/Türk esinli mimariyi in-celiyor. Kitap, kültürel sınırlar meselesinde ayrımları değil, çeşitliliğin uyumu-nu vurguluyor. Egzotizmin sınırlarına indirgenen turquerie’yi, kültürlerarası bir sanat formu olarak değerlendiriyor. Yazar, bugüne kadar ihmal edilmiş resimlere, tasarımlara ve binalara bakarak, Batı’nın Osmanlı İmparatorluğu ilgisini, öztemsil ve milli politika mefhumlarına bağlıyor. Avcıoğlu, üç özel bina tipini inceliyor: köşkler, camiler ve hamamlar. Bunların örneklerini de Batı Avrupa’da inşa edilen dört başı mamur yapılar arasından seçiyor; bu

yapılarla mimari form ve üslupların kültürel siyasetini derinlemesine araş-tırıyor.

Everest Yayınları’ndan çıkardığı kitap, sadece bu kitap için kaleme alınan yazılardan oluşuyor. Ancak bu kez, malzemesini farklı bir şekilde işliyor Mağden. Küçük detaylardan, anekdotlardan yola çıkıp hayati meselelere uzanıyor. Kapısına dadanan bir kediden boğucu ikili ilişkilere, İlle-de-do-ğurması-gereken-kadınlardan, Milletçe mankafalaşmamızın nedenlerine açılıyor. Son model mirasyemezleri, Hayatı bize dar eden taksicileri, Po-püler kültürün yaratıklandırdığı yeni nesli, Kutsal Annelik Dikenli Tacı-nı başından çıkarmayanları, Ya da Fazla İltifat ve Alâkayla İğdiş Edilmiş Oğulları anlatıyor. İçinde boğulduğumuz kesintisiz kast toplumunu, Ve

hakikat sevmezliğin gönüllü müritleri olma halimizi deşifre ediyor. Ama en önemlisi, tüm bunlardan kaçınma yollarını, Sinsice gözden ırak tutulan ferah mı ferah diğer seçenekleri gözler önüne seriyor bu yazılar. Her zamanki gibi

dobra, zeki, sakınmasız, keskin, samimi, Her zamanki gibi DÜZEN’e kinli…

68 BeykozKultur&Sanat

Zihni Göktay: “İnsana karşısındakine inanmak yakışır”Röportaj: Aysel Yaşa

Zihni Göktay sanatta 50. yılını Cibali Ka-rakolu oyunuyla kutluyor. Oyundaki poli-tik göndermeleri hatırlattığımız Göktay; “Tiyatroyu politikadan soyutlayamayız. Ama bizde hakaret yoktur. Biz bazı şey-lerin altını kalın kalemle çizeriz. Zülf-ü yare dokunacak, fincancı katırlarını ür-kütecek hamlelerde bulunmayız” şeklin-de konuşuyor. Kendini halen insanlara güvenen bir olarak tanımlarken de çok değerli bulduğumuz şu sözler dökülüyor dudaklarından: “Hemen inanırım insanla-ra. Bir Müslüman’a da, insan olma iddi-asındaki birine de bu yakışır. Şüpheyle yaşanmaz çünkü”.

69BeykozKultur&Sanat

SOHBET BBŞu sıralar bir tv kanalındaki “Ulan İstanbul” adlı di-zide mahalle kuşu “Şevket” karakteri ile izleyicile-rin gönlünde taht kuran Zihni Göktay, ilk sahneye çıktığı günkü gibi heyecanlı. 28 yılda el bebek gül bebek büyüttüğü Lüküs Hayat’tan sonra şimdi de Cibali Karakolu’nda Cafer Sabbah karakteriy-le sahnede Zihni Göktay! Şehir Tiyatroları’nda bu sezon oynanacak oyunun biletleri satışa çıktığı an tükeniyor. Biz de, yorulmak nedir bilmez Gök-tay’la bir araya gelip, ondan, sanatta geçen 50 yılı ve yeni oyununu dinledik.

28 yıllık Lüküs Hayat’tan sonra Cibali Karakolu’yla yine tiyatro sahnesindesiniz. Oyunun yeni-den sahnelenmesi uzun yılların hayaliydi. Bu sizin de ortak ha-yaliniz miydi?

Evet, hep oynamayı istediğim bir roldü Cafer Sabbah. Lüküs Hayat da öyleydi benim için. Mu-ammer Karaca’yı anmak ve hatırlatmak boynu-muzun borcuydu. Yeni nesiller bilmiyorlardı zira. Oyun, sürekli gündeme geliyordu aslında. Kenan Işık, Genel Sanat Yönetmeni olduğunda da gün-demdeydi. Sonra olmadı. Yeni oyunlar geldi. Hep ileriye attı. Sonra Erhan Yazıcıoğlu, Genel Sanat Yönetmeni olunca beni aradı, “Seni ihtiyat asker-liğine çağırıyorum” dedi. Bu rüyamı biliyordu za-ten. Bir hafta içerisinde her şey tamamlandı. Biz bu müzikali 40 günde çıkardık, bu bir mucizedir.

İlk olarak Muammer Karaca ta-rafından sahnelendiğinde oyunu izlemiş miydiniz?

Ben değil de annem ve babam 1951 yılında sey-retmişlerdi. O sene 6 yaşını yeni bitirmiştim, 12 yaşından küçük çocukları almıyorlardı. Cibali Ka-

rakolu uzun yıllar oynayınca, 10 yaşında izleme şansı buldum. Babamın ahbapları vardı. Onların yardımıyla seyrettim. 20 yaşıma kadar da 9-10 kez izledim. Muammer Ağabey, 2-3 sene arayla tekrar tekrar oynuyordu. O sıralar ben de deli-kanlı olmuştum. Zaten onlarla büyüdüm...

On yaşında, Cibali Karakolu’nu ilk izlediğinizde ne düşünmüştünüz?

Tabii küçüğüm, politikaya ilgim yok. Fakat espri-lerin daha çok politik olduğuna aklım eriyordu. Taşlamanın, hicvin nereye gittiğini kavrayamıyor-dum sadece. Sonra sonra idrak ettim. Üstad Mu-ammer Karaca’nın politik esprileri çok fazlaydı. O espriler kimseye de batmıyordu. Hükümetle arası çok iyiydi. Hem arası iyiydi, hem taşlamalarını ya-pardı. Aynı hicvi Aziz Nesin, Çetin Altan yaptığı za-man başları belaya giriyordu ama Muammer Ka-raca yaptığı zaman başı belaya girmiyordu. Öyle tatlı bir adamdı! Ondan feyz almışım ki, benim de yaptığım göndermelerde, ne Lüküs Hayat’ta, ne Kanlı Nigar’da başıma dert açılmadı.

Politik tiyatrodan anlamadığınız yaşlardan bugüne epey zaman geçti. O günün Cibali Karakolu’nu bugüne uyarlıyor musunuz? Me-sela Zihni Göktay’ın Cafer Sab-bah’ı nasıl bir adam oldu?

Tiyatroyu politikadan soyutlayamayız. Fakat biz-de hakaret yoktur. Biz bazı şeylerin altını kalın kalemle çizeriz. Zülf-ü yare dokunacak, fincancı katırlarını ürkütecek hamlelerde bulunmayız. Ti-yatro, politikayla içiçe gelişmiştir. Politikacıların da hazımlı olması lazım. Eleştiriye açık olmakta fayda var. Bakın eleştiri diyorum, hakaret değil!

70 BeykozKultur&Sanat

Cafer Sabbah, çok en-teresan bir adam. Tek ayak üstünde kırk yalan söyleyebilen, şirin biri. Bazı cümlelerine ekle-meler yapıyorum ben de. Gündeme ilişkin oluyor bunlar genelde. Mesela bir polis olduğu için ona şöyle bir söz ekledim: “Siz biliyor musunuz be-yefendi, biz akşam ev-den çıkarken karımızla çocuğumuzla vedalaşıp çıkarız, çünkü bizim dö-nüp dönmeyeceğimiz belli değildir”. İşte o söz bugüne ait. Bu oyunun oynandığı zaman hiç-bir polis öldürülmüyordu zira. Ya da bir sahnede asabımı bozuyor damat rolünü oynayan çapkın... “Benim asabımı bozma, seni buradan kovalarım ta Boğa’ya kadar. Orada biber gazı yersin” di-yorum. O günlerde de burada çok hadise vardı. Buna benzer ilavelerim var... Gündeme gönderme yapmak da gerek. Sahnelerin bazılarını günümüz-de fazla olduğu için çıkardık. Ben Lüküs Hayat’ı 3 saat 45 dakika oynadım. Bu da benden kaynak-lanan bir şeydi. 28 senede, bir kartopu gibi büyü-

dükçe oyun süresi de uzadı. Haldun Dormen bana, “Fazla doğaçlama yapıyorsun” diye kızsa da ken-disi harf değiştirmeden tiyatro yaptı. Ağabeyimiz, hocamızdır ama benim esprilerim halk tarafından makbul görüldü. Dormen’le bu konuda epey tatlı tartışmalarımız oldu. O da, neticesinde, “Delidir, ne yapsa yeridir” dedi kabul etti. Bakın şimdi, Cibali Karakolu’nun 20.temsilinde ne olacağını ben de bilmiyorum. Tiyatro, arzın merkezinde seyahat gi-bidir. Hangi katmanda neyle karşılaşacağını bile-mez insan. Mağmaya doğru ilerliyoruz...

Lüküs Hayat’ın bitmesi üzmüş-tü sizi. 28 yılın sonunda kırgınlık oldu mu sizde?

Evet, Guinnes Rekorlar Kitabı’na aday oldum. Dün-yada bir oyunu bu kadar süre aralıksız oynayan başka biri yok. Üzülmem şundan dolayıydı... Bazı ekonomik yaptırımları oldu. Sistemde zayıflık var-dı, misafir sanatçılara ücret veriliyordu. O dönem yönetmenlikte olanlar kendi koltuklarını sağlam-laştırmak için bana çok düşük bir ücret verdiler. Fazla tevazu aptallıktır. Lüküs Hayat’ı dolduran bendim. Narsist de değilim, megaloman da ama kendimin farkındayım. Bana bu muameleyi reva görmeleri ağrıma gitti. Devamında kalp ameliyatı geçirdim. Sonrasında her şey düzeldi, güzelliklere döndürüldü. Benim 50, Şehir Tiyatroları’nın 100. yılı. Bu süre zarfında kuliste birbirimizle münaka-şa ettik, münazara yaptık, fakat hiçbir zaman sin-kaflı kelimeler kullanıp hakaret etmedik. O yüz-den yine tiyatromdayım işte!

Sahnede 50. yılınız. Bu yıllara dö-nüp baktığınızda neler birikmiş?

Para birikmedi (Gülüyor)... Ne Akdeniz’de gemim, ne Ege’de yatım, bir kütüphanem, bir de çekya-tım... Allah’a şükür, başımızda bir evimiz, 2 çocuğu-muz var. Oğlum tiyatroda orkestra şefi, kızım da-madımla birlikte tiyatrocu. Evim, yazlığım, bir de kullanmadığım bir otomobilim var. Ehliyetim yok çünkü. Hanım ilgilenir onunla. Ama insan biriktir-dim ben, çok dostum var. Otobüsteyim, trendeyim, Marmaray’dayım, çift katlıdayım, metrobüsteyim, şehir hatları vapurundayım. Halkın içindeyim. Soh-bet ederim, seyircimden hiç kaçmam. Sorularına cevaplar veririm.

71BeykozKultur&Sanat

SOHBET BB

Biriken insanlar size çok şey katmıştır ama…

Evet, hep sosyal görüşüme aykırı ve yapıma ters roller oynamışımdır. Cafer Sabbah gibi bir adam olamam hayatta. Lüküs Hayat’taki gibi bir külhan-beyi de olamam hiç. Zor rollerdi benim için. En uy-gun rolümse Kanlı Nigar’daki Abdi’ydi. Saf, temiz bir İbiş’ti. Onu kendimle çok özdeşleştirip oynadım. Ben çabuk inanırım insanlara. Bir Müslüman’a da karşısındakine inanmak yakışır. Şüpheci değilimdir ama öyle yaşamak da çok zor Türkiye’de. Yokla-ma macunu çekerek yaşamak lazım ama o da çok septik bir yaşam tarzı. İnsana yakışmıyor yani.

Cibali Karakolu, Nejat Uygur’un performansıyla da biliniyor. Fa-kat akla gelen ilk şey, çok kü-fürlü olduğuydu…

Muhsin Ertuğrul ve Vasfi Rıza Zobu bize şiarımız olarak şunu dikte ettirdiler: “Tiyatro bir mekteb-i edeptir.” Yani edepsiz şeyler söylenmeyecek! Öte yandan bazı esprileri bazı yerlerde de yap-mayız. Sosyolojik birikimim iyidir. Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Zeytinburnu, Ümraniye sahnesinde sosyolojik yapıyı daha iyi bildiğim için orada bazı esprileri yapmam. Seyirciyi anlamak lazım, onları gözardı edemeyiz. Bu da benim tasarrufum. Ti-yatrom tarafından da özgür bırakıldım.

Seyirciyle ilişkiniz nasıl?

Seyircimiz işine gelen tarafı ayıklar. Seyirciyle il-gili laflar da söylüyorum oyunda. Batıda seyirci oyunu beğenmezse laf atar, domates atar, çürük yumurta atar. Bizim seyircimiz çok mütevekkil-dir. Hep içine atar, hep içine atar, hep içine atar. Beğenmediği bir şey bile olsa nezaketen ayakta alkışlar, gider. Hem parasını verir hem beynini ki-raya verir. Uzak yollardan gelir, kar kış dinlemez gelir. Ama bizim seyircimiz sanatçısına çok iltifat eder. Biraz da bu söylediklerim hükümetin kula-ğına küpe olsun isterim. Sanatı desteklemeleri için... (Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi)

Kısaca Göktay...

Zihni Göktay, 1946’da İstanbul-Fatih’te Hoca Üveyz Mahallesi’n-de doğdu. Pertevniyal Lisesi’nden mezun oldu. Lise bitince Emi-nönü Halk Evi’nde tiyatroya devam etti. 1960-1964 yılları arasın-da İMTB (İstanbul Üniversitesi Milli Türk Talebe Birliği) Gençlik Tiyatroları ve Eminönü Halkevi tiyatro kolundaki çalışmaları yaptı. 1964-1973 yılları arasında Ankara Meydan Sahnesi’nde ça-lıştı. 1973 yılından beri İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda oynamaktadır. 36 yılda 72 oyunda rol aldı. İstanbul Radyosu’nda 1978-1996 yılları arasında Radyo Tiyatro Şubesi’nde yönetmen ve oyuncu olarak görev aldı. Filmlerde oynadı, seslendirme yap-tı. Türk tiyatrosundaki tuluat geleneğinin son temsilcilerinden olan usta bir isimdir. Lüküs Hayat operetinin demirbaşıdır. Çok sayıda tiyatro eserinin yanı sıra sinemaseverler kendisi-ni Tosun Paşa filminde Tellioğlu Ruhi, Fahriye Abla filminde Fahriye’nin dayısı, Hababam Sınıfı Mer-haba filminde edebiyat hocası Üçbuçuk Yusuf, Kuruntu Ailesi dizisinde dedikoducu Safi-naz’ın eşi Bayram Efendi, Bizimkiler di-zisinde Muvaffak Bey, Koçum Be-nim dizisinde okul müdürü İsmail Bey rolleri ile hatırlarlar.

72 BeykozKultur&Sanat

Beykozspor’un Efsanevi Kaptanı Ekerbiçervefat etti…

Mayıs 1923 Kanlıca doğum-lu, Boğaz çocuğu, futbolcu, antrenör Mehmet Ekerbi-çer, 19 Eylül’de Hakk’ın rah-metine kavuştu.

Fethi Aytuna’nın, Haziran ayında ken-disiyle yaptığı ve http://dinyakoskram-pon.blogspot.com.tr bloğunda yayınla-dığı röportajdan öğrendiğimize göre; 7 yaşındayken taşındıkları Arnavutköy’de büyüyen Ekerbiçer, spora 13-14 yaşla-rında yüzücü olarak başlamış. GS’de hem yüzme hem sutopu takımında giden spor hayatı, lise için Mersin’e geçmesiyle beraber futbol, voleybol ve 1.92’lik boyuyla basketbolda devam etmiş. 1944 yılında Mersin İdman Yur-du’nda forma giymeye başlayan Eker-biçer, bir yandan da Beykoz Kundura Fabrikası’nda İdare Amiri olarak haya-tını idame ettirmiş. 1950 yılında 27 ya-şındayken bir diğer efsanevi futbolcu Kelle İbrahim sayesinde Beykozspor’a geçiş yapmış. Anlattığına göre ağabe-yinin kurucusu olduğu

Beykoz’un 1957-58 kadrosu. Ayaktakiler (soldan): Günay Kayarlar, ? ,

Nusret Ülük, Rauf Başaran, Erdoğan Gürhan, Mehmet Ekerbiçer. Otu-

ranlar: Abdullah Matay, Aydın Sümer, Hasan Önal, Ziya Baydar, Necmi

Mutlu. (Haluk Sümer arşivi)

Beykoz 1957 kadrosu. Ayaktakiler Soldan Sağa: (Helvacı) Hasan

Önal, K.Erdoğan (Gürhan), Erdinç Bayburt, İsmet Berberoğlu,

B.Erdoğan (Gökçen), Mehmet Ekerbiçer

73BeykozKultur&Sanat

ANISINA BB

Kuruçeşme İdman Yurdu’nda Beykozspor’a karşı oynadığı bir maçtan sonra Kelle İbrahim, onu ta-kıma almak için oldukça uğraşmış.

Beykoz, 1957’de FB, GS, BJK’yi geride bırakıp kupayı aldı

“Bizim futbol oynadığımız dönemde İstanbul ligin-de on takım vardı. Üç büyüklerin dışında bir de Vefa dördüncü büyük olarak kabul edilirdi. Bey-koz, İstanbul’da ilk dörde girmek için mücadele ederdi. Bunların dışında Emniyet, Beyoğluspor, Kasımpaşa, Adalet kulüpleri vardı İstanbul liginde. Fenerbahçe’nin eski oyuncusu Rebii Erkal Bey-koz’da bir müddet antrenörlük yapmıştı. Maça çıkmadan evvel toplardı bizi. ‘Çocuklar futbol bir şeytan oyunudur. Şeytanın ne yapacağı belli ol-maz. Çıkacağınız maçta hasmı küçük veya dev gibi görmek çok manasız,’ derdi. Nitekim 1957’de biz Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi ku-lüpleri geride bırakıp Atatürk Kupası’nı kazandık. Tam 2 m boyunda bir kupaydı. Bütün takım kupa-yı Beşiktaş’a kadar taşıyıp oradan vapura bindik. Vapur düdüğünü çala çala Beykoz’a gitmişti” diye anlatıyor Beykozspor’un 57’de Atatürk Kupası’nı kazanma öyküsünü rahmetli Ekerbiçer.

Ekerbiçer emekli olunca 1962’de antrenörlüğe başlamış. 2-3 sene kadar da Beykoz’da antre-nörlük yapmış. Sonra ise bu işlerden elini eteğini çekip Sultanhamam’daki meşhur Suraski kumaş mağazasında çalışmış. (Fotoğraf ve metin deste-ği dolayısıyla Fethi Aytuna’ya teşekkür ederiz)

Bol çamur ve terle kazanılmış bir galibiyetin ardından Beykozlu futbolcular birbirini kutluyor. Ön planda Ekerbiçer, Erdinç Bayburt ve

Rauf Başaran görülüyor. (Rauf Başaran arşivi)

Beykoz Spor Mecmuası

74 BeykozKultur&Sanat

İŞBB

74 BeykozKultur&Sanat

Global işgücünün şifreleri neler?

Oldum olası duyarsınız, bizde herkes ya memur olmak ya kendi işini kurmak ister. Bir de sürek-li başka ellere göçme, gitme isteği vardır, etnik kimliği ne olursa olsun ülkemiz insanında... Glo-bal İşgücünün Şifresi Araştırması da özellikle bu konulara cevaplar arıyor. İş arayanlara hangi ül-kelerde çalışmak istedikleri ve hangi faktörlerin onları yurtdışında çalışmak için motive ettiğinin sorulduğu araştırmadan, Türkiye için çıkan en çarpıcı sonuç; dünya genelinde 7. sırada olan iş garantisi konusunun Türkiye’de 2. sırada gelmesi. İşini sevmek ve takdir edilmek ise dünyanın her yerinde en büyük motivasyon kaynağı...

189 ülkede 200 bin’in üstünde çalışan...

Araştırma, 189 ülkede 200.000’den fazla, farklı sektörlerde; mühendis, işçi, doktor, kamu çalışan-ları gibi farklı iş gruplarına yönelik anket ve bu ankete katılan 50’den fazla kişi ile yapılan birebir görüşmeler ile hazırlandı. Anketin Türkiye ayağın-da 8.627 kişinin katılımıyla detaylı bir araştırma gerçekleştirildi. Türkiye’deki katılımcıların %69’u

üniversite, %6’sı lise, %4’ü ilköğretim, %7’si ise master derecesindeki mezunlardan oluştu. %47’si kadın, %53’ü erkek mühendis, işçi, doktor, kamu çalışanları gibi farklı iş gruplarından çalışanlar so-ruları yanıtladı.

Türkiye’de çalışanlar hangi ülke-leri istiyor?

Araştırmaya göre çalışanların yaklaşık üçte ikisi, başka bir ülkede çalışmak istiyor. Çalışmak için en çok tercih edilen yabancı ülkeler genellikle ana dil olarak İngilizce konuşulanlar. ABD’nin ilk sıra-da yer aldığı listenin ilk üç sırasında İngiltere ve Kanada da yer alıyor. Yabancı dil öğrenmek için yurt dışında çalışmak Türkler için 3. sırada geliyor. Bizde %70, dünya genelinde %47 olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiyeli beyaz yakalılara talep yükseliyor

Türkiye’deki çalışanların yaklaşık %60’ının yurt-dışında çalışmaya sıcak baktığı ortaya çıkarken; araştırma sonucuna göre, Türkiye’deki çalışanlar en çok Almanya’da (%39) çalışmak istiyor. Alman-ya’yı, Amerika (%33) ve Fransa (%32) takip ediyor. Türkiye’de çalışmak isteyen kişilerin ülkeler liste-sinde ise Avrupa’dan sadece Fransızlar’dan talep geliyor. Türkiye özellikle Kuzey Afrika, Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Asya gibi bölgelerde yaşayan-ların çalışmak istedikleri ülkeler listesinde ön sı-ralarda yer alıyor. Yurtdışında iş yapan firmaların özellikle yönetici, mühendis ve mimar kadrolarını Türkiye’den oluşturmaya gayret ettikleri gözlem-leniyor. Bu da giderek daha fazla beyaz yaka ça-lışanın yurtdışında görev yapmaya başlaması an-lamına geliyor.

Neden yurtdışı?

Yurtdışı tecrübesi, uluslararası platformda tec-rübeyi artırmak ve çalışanın vizyonunu ilerletmek için çok iyi bir kariyer fırsatı. Farklı bir ülkede ça-lışıp, farklı kültürlerde de işini yapabilmek, kişi-

75BeykozKultur&Sanat 75BeykozKultur&Sanat

İŞ BB

ye farklı yetkinliklerini geliştirme imkanı sağlıyor, aynı zamanda farklı kariyer olanaklarının kapısını açıyor. İş dünyasında Türkiye’de elde edilen tec-rübelerin yanı sıra, diğer pazarlarda da tecrübe edinmek gün geçtikçe daha da önemli kazanıyor. İç pazarda farklı düşünce boyutları getirebilmek, yeni fırsat alanlarını görebilmek içinde yeni kül-türler ile tanışma, o kültür içinde zaman geçirme, bu sayede bakış açısını değiştirebilme gerekiyor. Yurtdışında çalışmak isteyenleri en çok motive eden faktörler ise farklı kişisel deneyimler, iş tec-rübesi kazanma ve daha iyi kariyer fırsatları ola-rak sıralanıyor. Yurtdışında çalışmak isteyenlerin pek çoğu (%65) için yaşamlarında farklı deneyim-ler elde etme isteği ön plana çıkıyor. Türkiye’de ise yurtdışında çalışmak isteyenler için daha iyi

kariyer fırsatları ve daha iyi yaşam koşulları en önemli motivasyon kaynağı. Anketi yanıtlayanla-rın %71’i yurtdışında bir işe girdiğinde yaşam stan-dardının yükseleceğine inanıyor. Bu oran global ankette %55’e düşüyor. Türkiye’de yaşanan eko-nomik dalgalanmaların tetiklediği işsiz kalma kor-kusu dünya genelinde 7. sırada olan iş garantisi konusunun Türkiye’de 2. sırada gelmesindeki en önemli sebeplerden birini oluşturuyor.

Araştırmanın uluslararası sonuç-larından bazıları şöyle...

• En çok çalışılmak istenen ülke Amerika.

• Brezilya, Rusya ve Çin’e kimse gitmek istemiyor.

• Avrupa’da yurt dışında çalışmaya en hevesli olanlar Fransız ve Hollandalılar.

• Hollanda ve Fransa’da yaşayanların %90’ı ulusla-rarası kariyer fırsatlarını takip ediyor.

• ABD, İngiltere ve Almanya’da farklı bir ülkede çalışmak isteyenlerin sayısı %45’ten az.

• İş tatmini tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilk sırada geliyor.

• Kişisel ve profesyonel gelişim (%65) ve tecrübe (%65) en önemli sebeplerin başında geliyor.

• Ücret ise listenin alt sıralarında yer alıyor.

Teknolojinin iş hayatında etkileri neler?

İş dünyasındaki eğilimleri araştıran bir firmanın hazırladığı başka rapor, şirket içi takım çalışma-sında ve şirketlerarası işbirliklerinde teknolojinin etkilerini araştırdı. Araştırmaya katılanların %60’ı son yıllarda şirketlerinde önemli derecede tek-noloji yatırımı yapıldığını, çalışanlara bu doğrultu-da eğitimler sağlandığını vurguluyor. Bu konuda Uzakdoğulu şirketler en çok teşviği sağlarken, Türkiye’nin de ilk 10 arasında olduğu görülüyor. Avrupa, Asya Pasifik ve Amerika kıtalarını içeren, Türkiye’nin de dâhil olduğu 33 ülkeyi kapsayan araştırmaya göre, dünyada çalışanların %87’si, teknolojinin hızlı gelişmesiyle birlikte işbirliği yap-manın öneminin arttığını söylüyor. Çalışanların %60’ı teknolojinin sağladığı nimetlerle ekip çalış-masının da daha da kuvvetlendiğini, ekip içindeki sinerjinin ve iş verimliliğinin 5 yıl öncesine göre çok daha fazla olduğunu vurguluyor. Araştırma-da ekip çalışmasında en verimli ülkeler arasında Çin, Hindistan, Türkiye, Malezya ve Şili yer alır-ken, çalışanlar sanal mesai ortamı yerine yüzyüze iletişim ortamlarının artırılması gereğine dikkat çekiyor. Araştırmaya katılan binlerce çalışan ve yönetici, teknolojinin gelişmesiyle birlikte işbir-liklerinin daha çok kuvvetlendiğini, çeşitli araç-lar sayesinde 7 gün 24 saat farklı lokasyonlarda bağlı kalarak verimliliklerini, işbirliklerini, kârlılıkla-rını artırdıklarını dile getiriyor. Araştırma dünya-daki çalışanların %72’sinin bireysel rekabet yerine teknolojinin gücüyle birlikte ekip çalışması ve iş-birliğini desteklediğini gözler önüne seriyor. Ça-lışanların %50’den fazlası performans değerlen-dirmelerinin takım yerine bireysel performansa dayanarak yapıldığını söyleyerek bunun artı bir değer yaratmadığını belirtiyor.

76 BeykozKultur&Sanat

Soğuk kış günlerinin gelmesiy-le birlikte termal otellere yerli ve yabancı turist akını başladı. Avrupa ve Ortadoğu ülkelerin-de sağlık turizminin fiyatlarının çok yüksek olması, yabancı tu-ristlerin ilgisini Türkiye’ye doğru yönlendiriyor. Özellikle, İran, Irak, Almanya, Fransa ve Avusturyalı turistler dünyanın dört bir yanın-dan, Türkiye’ye termal sular için geliyor.

Jeotermal kaynaklar açısından dünya çapında bir potansiyele sahip olan Türkiye, Avrupa’da kaynak potansiyeli açısından 1, kaplıca uygulamaları ko-nusunda ise 3. sırada yer alıyor. Sıcaklıkları 20-110 0C arasında, debileri ise 2-500 lt/sn arasında değişebilen kaynakları ile ülkemiz, kaynak zen-ginliği ve potansiyeli açısından dünyada ilk 7 ülke arasında gösteriliyor.

46 ilde 200 kadar tesis

Türkiye’deki “doğal çıkışlı ve bol” olarak nitelen-dirilen termal sular, eriyik maden değeri açısın-dan yüksek, kükürt, radon ve tuz bakımından da zengin olarak biliniyor. Anadolu’da tarihe dayanan özellikleri ile halk arasında sayfiye kültürü du-rumuna gelen jeotermal merkezlerin bazıların-da uygun iklim koşullarının etkisi ile kür mevsimi 210 güne kadar çıkıyor. Ülkemizde 46 ilde 200 civarında kaplıca tesisi bulunuyor. Termal turizm tesislerimiz ise; Termal Oteller, Kür Merkezleri, Termal Otel + Kür Merkezi, Kaplıcalar/Banyolar, İçmeceler/Maden Suyu, Gaz/Solunum Kürle-ri, Talassoterapi Merkezleri (Deniz Kürü), Çamur Banyoları, İklim/Klimaterapi Kürleri ve Fizik Teda-vi Hastaneleri şeklinde göze çarpıyor.

Nasıl faydalanılır?

Gerekli faydayı sağlamak için 3 haftalık bir te-davi ve en az 21 banyo tavsiye ediliyor. Banyoya girmeden önce; küçük ve büyük abdest yapmak, banyoda hareketsiz durmak önemli hususların başında geliyor. Ne kadar süre, hangi aralıklarla, aç-tok karnına kullanım koşulları içinse uzmanla-ra danışmak ve önerilerini dinlemek büyük önem

taşıyor.

Hangi hastalıklara hangi kaplıcalar?

Tüm kaplıcaların; böbrek, romatizma, kas ve kemik, solunum, safra kesesi, cilt ve şeker gibi hastalık-ların ortak tedavisinde etkili olduğu söylenmekle beraber aşağıda belli başlı hastalık gruplarında kaplıca özellikleri ile bunların bulunduğu bölgele-rin bazılarını sizler için derledik...

Böbrek ve idrar yolları hastalıkları: Kronik ve ödemsiz böbrek iltihabları, mesane iltihabı, idrar taşlarıyla ilgili hastalıklarda; karbonatlı, hidrokar-bonatlı sulardan faydalanılıyor. Bu sular prostata da iyi geliyor. Kaplıcalar: Afyon Gazlıgöl ve Ömer,

Sağlık ve Termal Turizm Zamanı!

SEYAHAT BB

77BeykozKultur&Sanat

Balıkesir Güre, Bursa Uludağ, Çanakkale Çan, İs-tanbul Tuzla, Konya Ilgın, Kütahya Eynal, Nevşehir, Sivas Balıklı.

Deri ve Cilt Hastalıkları: Bütün deri hastalıkla-rında; tuzlu, kükürtlü ve çamurlu sulardan fay-dalanılıyor.Kaplıcalar: Afyon Ömer, Ankara Dutlu ve Kızılcahamam, Aydın Alangüllü, Germencik ve Gümüş, Balıkesir Emendere, Karaağaç, Güre ve Manyas, Bilecik Çaltı, Bitlis Ilıcak, Bingöl Kös, Bur-sa Çekirge, Karamustafa, Kükürtlü ve Ye-nikaplıca, Diyarbakır Çermik, Erzurum Ilıca, Yalova, İzmir Balçova, Kayseri Çökek, Kırşehir Terme ve Kara-kurt, Konya Seydişehir, Kütahya Eynal, Manisa Kurşunlu, Sard ve Urganlı, Mersin İçel, Muğla Ge-beler, Samsun Havza, Sivas Ba-lıklı, Tokat Sulusaray.

Hormonal hastalıklar: Bu hastalıklara, radio-akti-viteli sular iyi geliyor. Kaplıcalar: Kayseri Yeşilhisar.

Göz Hastalık-ları: Kükürtlü ve iyotlu sulardan f a yda l an ı l ı y o r . Kaplıcalar: Yalova, Konya Ilgın.

Kadın hastalıkları: Bu konu-da doktor tavsiyesi büyük önem taşıyor. Aybaşı bozuklukları, kronik rahim hastalıklarında, kü-kürtlü, çamurlu ve radio-aktiviteli sulardan faydalanılıyor. Kaplıcalar: Adana Haruniye, Afyon Gecek, Kızılkür-se, Ömer ve Sandıklı, Amasya Hamamözü, Ankara Ayaş, Dutlu, Haymana, Karakaya, Kızıl-cahamam ve Seyhamamı, Aydın Germencik ve Gümüş, Balıkesir Akçay, Asarköy, Balya, Bostancı, Ekşidere, Gönen, Güre, Hisaralan, Kepekler ve Yıl-dızdağ, Bingöl Kös, Bolu Sariot, Bursa Armutlu, Çekirge, Karamustafa ve Oylat, Çanakkale Hıdır-lar, Kestanbolu, Kızılca, Küçükçetmi ve Külcüler,

Denizli İnaltı, Karahayıt ve Yenice, Diyarbakır Çer-mik, Düzce Efteni, Elazığ Kolan, Eskişehir Sakar-ya, Hakkari Zümrüt, Hatay Reyhanlı, Yalova, İzmir Bademli, Balçova, Bergama, Cuma, Çeşme, Dere-köy, Dikili ve Nebiler, Kayseri Tekgöz, Kırşehir Bu-lamaç, Mahmutlu ve Terme, Konya Ilgın, Kütahya Dereli, Emet, Eynal, Gediz, Hamamköyü, Samrık ve Yoncalı, Manisa Çeren, Saraycık, Sard ve Urgan-lı, Nevşehir Kozaklı, Niğde Çiftehan, Sakarya Kil-

hamamı, Samsun Hamamayağı ve Havza, Siirt Hista, Sivas Akçaağıl, Balıklı ve

Sıcakçermik, Tunceli Bağın, Uşak Aksaz ve Hamamboğazı, Yoz-

gat Köhne, Sarıkaya ve Yer-köy, Zonguldak Karaçayır.

Kalp ve kan dolaşımı hastalıkları: İleri derece-de kalp, kan dolaşımı ve damar sertliğinde kap-lıca tedavisi uygulanmı-yor. Diğerleri için tuzlu,

iyotlu ve radio-aktivite-li sulardan faydalanılıyor.

Kaplıcalar: Afyon Gazlıgöl ve Ömer, Amasya Terziköy,

Ankara Acısu, Dutlu ve Kı-zılcahamam, Aydın Alan-güllü ve Sazlık, Bolu, Balıkesir Pamuklu, Bin-göl Kös, Bitlis Çukur, Bolu, Bursa Armutlu, Çorum Beke, Deniz-li Pamukkale, Elazığ Kolan, Hakkari Zümrüt, İzmir Balçova, Kırşehir

Terme, Kütahya Naşa, Manisa Kurşunlu, Yalova,

Yozgat Sarıkaya.

Mide, bağırsak ve sindirim hastalıkları: Ağır mide nezlesi, mide

tümörü, sifilitik gastrit ve pilor daralmalarında kaplıcalardan faydalanılmıyor. Kronik gastrit, kro-nik bağırsak nezlesi, bağırsak gazları, hazımsızlık ve kronik kabızlıklarda ise; hidrokarbonatlı, sül-fatlı sulardan faydalanılıyor.

78 BeykozKultur&Sanat

Kaplıcalar: Adana Acıdere ve Haruniye, Afyon Karahisar, Gazlıgöl, Gecek ve Ömer, Aksaray Ziga, Amasya Terziköy, Ankara Haymana, Ayaş, Seyha-mamı, Kızılcahamam ve Kapullu, Antalya Sarısu, Aydın İmamköy ve Ortakçı, Balıkesir Acısu, Pa-muklu, Gönendağ, Pelitköy ve Zeytinliada, Bilecik Çaltı ve Osmaneli, Bolu Çaltı ve Çepni, Bursa Çitli, Uludağ, Çekirge ve Oylat, Çanakkale Çan, Çorum Beke, Denizli Babacık, Tekkekokar, Pamukkale ve Yenice, Düzce Derdin ve Ömerler, Erzincan Ekşi-su, Erzurum Hasankale, Eskişehir Sakarya, Hatay Erzin ve Reyhanlı, İstanbul Tuzla, İzmir Bademli, Balçova, Bergama, Çeşme, Karaköy, Malgaca ve Şifne, Karabük Bostanbükü, Kayseri Yeşilhisar ve Çökek, Kahramanmaraş Elbistan, Kırşehir Mah-mutlu, Bulamaç ve Terme, Konya Höyük ve Köşk, Kütahya Muratdağı ve Yoncalı, Manisa Alaşehir, Bözük, Ceren, Emir, Kurşunlu, Saraycık, Urganlı ve Sarıkız, Mersin İçel, Muğla Gebeler, Nevşehir Kızıl-tepe ve Sarıkaya, Niğde Ferhenk ve Kemerhisar, Sakarya Taraklı, Samsun Havza, Sivas Akçaağıl ve Erikli, Trabzon Kisarna, Uşak Hamamboğazı, Yoz-gat Karadikmen, Yalova, Zonguldak Kozlu.

Eklem, kemik ve romatizmal hastalıklar: Akut ve ateşli romatizmada, kaplıca tedavisi uygulan-mıyor, kronik romatizmada ise; tuzlu, karbonatlı, sülfatlı, kükürtlü, radio-aktiviteli ve çamurlu su-lardan faydalanılıyor. Kaplıcalar: Adana Haruniye,

Afyon Gazlıgöl, Gecek, Kızılkürse, Ömer ve Sandıklı, Amasya Terziköy, Ankara Acısu, Ayaş, Dutlu, Hayma-na, Karakaya, Kızılcahamam, Sey-hamamı, Aydın Alangüllü, Kızıldere, Germencik ve Sazlık, Balıkesir Akçay, Asarköy, Balya, Bostancı, Ekşidere, Gönen, Güre, Hisaralan, Hozluca, Ke-pekler, Kokarlar, Pamuklu ve Yıldızdağ, Bilecik Çaltı, Bingöl Kös, Bolu Sariot, Bursa Armutlu, Çekirge, Karamustafa, Kükürtlü ve Oylat, Çanakkale Hıdırlar, Kestanbolu, Kızılca, Küçükçetmi ve Kül-cüler, Denizli Babacık, İnaltı, Karahayıt, Tekkekokar ve Yenice, Diyarbakır Çer-mik, Düzce Efteni, Elazığ Buranhame, Ela-zığ Kolan, Erzincan Ekşisu, Erzurum Ilıca, Eskişehir Sakarya, Hakkari Zümrüt, Hatay Reyhanlı, Mersin Hocantı, Yalova, İstanbul

Tuzla, İzmir Bademli, Balçova, Bergama, Cuma, Çeşme, Dereköy, Dikili ve Nebiler, Kayseri Tekgöz, Kırşehir Bulamaç, Karakurt, Mahmutlu ve Terme, Konya Ilgın, Seydişehir, Kütahya Dereli, Eynal, Ge-diz, Göbel, Hamamköyü, Ilıcaköy, Muratdağı, Naşa, Samrık ve Yoncalı, Manisa Çeren, Gebeler, Kur-şunlu, Kurşunluaçıkdere, Saraycık, Sard ve Ur-ganlı, Nevşehir Kozaklı, Niğde Çiftehan, Sakarya Kilhamamı, Samsun Hamamayağı ve Havza, Siirt Hista ve Sağlarca, Sivas Akçaağıl, Balıklı ve Sı-cakçermik, Tokat Sulusaray, Tunceli Bağın, Uşak Aksaz ve Hamamboğazı, Van Hasanabdal, Yozgat Karadikmen, Köhne, Sarıkaya ve Yerköy, Zongul-dak Karaçayır.

Safra kesesi, pankreas ve karaciğer hastalık-ları: Safra kesesi, karaciğer, pankreas hastalıkla-rında; karbonatlı, hidrokarbonatlı ve sülfatlı su-lardan faydalanılıyor. Kaplıcalar: Adana Acıdere, Afyon Karahisar, Gazlıgöl ve Sandıklı, Aksaray Hamamboğazı, Ankara Ayaş, Kapullu ve Kızılca-hamam, Antalya Sarısu, Aydın Germencik, Ger-mencikgümüş, Kızıldere ve Ortakçı, Balıkesir Acı-su, Gönen, Güre, Pelitköy ve Zeytinliada, Bilecik Osmaneli, Bolu Çepni, Bursa Çitli ve Kükürtlü, Çanakkale Çan, Denizli Babacık, Gölemez, İnaltı, Tekkekokar ve Yenice, Düzce Derdin ve Ömer-ler, Erzurum Hasankale, Eskişehir, Hatay Erzin

SEYAHAT BB

79BeykozKultur&Sanat

ve Reyhanlı, Yalova, İstanbul Tuzla, İzmir Balço-va, Bergama, Bergamapaşa, Çeşme ve Malgaca, Kayseri Bayramhacı, Boğazköprü ve Saziçmesi, Kütahya Ilıcaköy, Muratdağı ve Yoncalı, Manisa Alaşehir, Çeren, Gebeler, Emir ve Kurşunlu, Muğla Bözük ve Gebeler, Nevşehir Kızıltepe ve Sarıkaya, Niğde Ferhenk ve Kemerhisar, Sakarya Kuzuluk ve Taraklı, Sivas Akçaağıl, Soğukçermik ve Erik-li, Trabzon Kisarna, Uşak Hamamboğazı, Yozgat Cavlak ve Karadikmen.

Sinir sistemi hastalıkları: Siyatik, lumbago, nev-ralji, nevrasteni, psikasteni ve nevroz gibi sinir hastalıklarında; tuzlu, çamurlu ve radio-aktiviteli sulardan faydalanılıyor. Kaplıcalar: Afyon Gazlıgöl, Gecek, Kızılkürse ve Sandıklı, Aksaray Ziga, Amas-ya Hamamözü, Ankara Dutlu, Karakaya ve Sey-hamamı, Aydın Germencik ve İmamköy, Balıkesir Akçay, Asarköy, Balya, Bostancı, Ekşidere, Gönen, Hisaralan, Kokarlar, Yıldızdağ, Ömerköy ve Kepek-ler, Bingöl Kös, Bitlis Çukur, Bolu Kocabas, Sarıot ve Çatak, Bursa Çekirge, Karamustafa ve Oylat, Çanakkale Hıdırlar, Kestanbolu, Kızılca, Küçükçet-mi ve Külcüler, Denizli Karahayıt ve Yenice, Diyar-bakır Çermik, Düzce Efteni, Elazığ Buranhame, Erzurum Ilıca, Eskişehir, Mersin Hocantı, İstanbul Tuzla, İzmir Bademli ve Nebiler, Kırşehir Terme ve Mahmutlu, Konya Ilgın ve Höyük-Köşk, Kütahya Göbel, Dereli, Emet, Eynal, Gediz, Hamamköyü ve Muratdağı, Manisa Kurşunluaçıkdere, Sard ve Ur-ganlı, Nevşehir Kozaklı, Niğde Çiftehan, Sakarya Kilhamamı, Samsun Havza, Hamamayağı ve Hırlas, Siirt Sağlarca, Sivas Soğukçermik, Tokat Sulusa-ray, Tunceli Bağın, Uşak Aksaz, Yozgat Köhne ve Yerköy.

Solunum yolu hastalıkları: Astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarında; tuzlu, iyotlu ve kü-kürtlü sulardan faydalanılıyor. Kaplıcalar: Afyon Gecek, Ankara Haymana, Balıkesir Karaağaç ve Kokarlar, Bolu, Bursa Yenikaplıca, Çanakkale Kestanbolu ve Külcüler, Denizli İnaltı, Diyarbakır Çermik, Elazığ Buranhame, Erzincan Ekşisu, Ha-tay Reyhanlı, İzmir Balçova, Dereköy ve Karaköy, Manisa Kurşunlu, Kurşunluaçıkdere ve Sard, Siirt Hista ve Sağlarca.

Şeker hastalığı: Sodyum bikarbonatlı sulardan faydalanılıyor. Kaplıcalar: Antalya Sarısu, Aydın Kızıldere, Balıkesir Pamuklu, Bingöl Kös, Bitlis Çu-kur, Erzurum Hasankale, Eskişehir Sakarya, İstan-bul Tuzla.

80 BeykozKultur&Sanat

Aşırı kilolu olma hali, obezite, günümüz modern dünyasının, özellikle gelişmiş ülkelerde en yaygın bir hastalığı. İnsanın kolaya, haz ve lezzete zaa-fı, teknolojinin hayatımıza getirdiği; 1-kolaylıklar-la azalan vücut aktiviteleri ve 2-sürat dolayısıyla hızlı ve en lezzetlisini yeme döngüsü, başkalarının kar ve kazanma dürtüsüyle buluşunca kaçınılmaz son; hastalıklar ve hastalık derecesinde şişmanlık, yani obezite. Her haliyle bir aşırılık hali...

Peki, sağlıklı ve doğru beslenmenin ölçütü nedir? Bunun tek bir formülü var mıdır? Medyada yazan, görüşleri sorulan ve alınan yerli-yabancı uzman-ların sağlıklı yaşam, beslenme ya da zayıflama reçeteleri vazgeçil-mez doğrular mı? Bir uzmana da-nışmak şart mı?

Beslenme sosyo-psi-kolojik bir süreçtir

Tüm bu soruların cevabını verme-den önce açlığın psikolojik bir sü-reç olduğunu hatırlamakta yarar var. Aile, iş ve arkadaş gibi sosyal çevrede, özellikle düzenli saat ve öğünler halinde yemek yeme alış-kanlığı varsa, gerçekten acıkmadan da yemek ye-nebiliyor. Bunda mesela anne ya da eşin veya, işin ve bağlı olunan kişilerin düzenini bozmamak, grup halinde yeme zorunluluk ya da arzusu, vs psikolo-jik, sosyal sebepler etken oluyor. Ancak uzmanlar bu tür öğünlerin kilo almada önemli etken oldu-ğunu düşünüyor. Bunun için kendi vücut saatine göre yemenin önemine değinen uzmanlar, “hayır”

diyebilmek ve kendi düzenini kurmanın ilk kuralı-nın; gerçekten aç olup olunmadığının tesbitinden geçtiğine vurguda bulunuyorlar. Buna göre açlık derecesini 1-10 arasında rakamlarla değerlendir-meyi sağlık veriyor ve şayet 6 ve üzeri ise bunun doğru bir sinyal olduğuna değiniyorlar.

Alışkanlıklarınızda radikal deği-şimler yapmayın

Beslenme, başta aile olmak üzere sosyal çevre-nin kurduğu bir süreçtir. Bu süreç insanda fiziksel

ve pskolojik alışkanlıklar yaratır. Beden de ruh da bu alışkanlıka-ra hazır bir şekilde hayatını sür-dürür. Duyduğumuz, okuduğu-muz sağlıklı beslenme reçeteleri ise çoğunlukla bu alışkanlıkların radikal dönüşümünü gerektirir. Siz siz olun, vücudunuzu, ken-dini bunca yıldır alıştırdığından az veya fazla miktarlara, öğün-lere, besinlere birden bire ma-ruz bırakarak zorlamayın. Belki

uzmanlara danışarak ve alıştıra alıştıra dönüşün.

Çeşitlilik: Her şeyden, kararınca

Besinler; kaynaklarına göre hayvansal, bitkisel ve madeni olarak 3 gruba ayrılıyor. Bunlar da pro-tein, karbonhidrat, vitamin, yağ ve mineraller gibi temel bileşenleri içeriyor. Vücut, bu temel öğe-lerin bazılarını üretebilirken diğerlerini dışarıdan alıyor. Besinlerin; yerel, mevsimsel, taze ve temiz

SağlıklıBeslenmedeAnahtarlar...

BESLENME BBolması şartlarını yerine getirmesinin akabinde her gruptan da, özel duyarlılık durumları hariç, yeteri kadar alınması gerekiyor.

Miktar: Azı karar çoğu zarar

Sağlıklı beslenmenin ana ve belki herkese uyan tek ölçüsü, Anadolu’daki hikmet dolu deyimler-den biri olan; “azı karar çoğu zarar” ile özetlenebi-lir. Bazen yapılması gerekenin, erdemli davranışın dahi fazlasının yanlışına dikkat çeken bu deyim bizi, ölçü, denge ve itidale çağırır. Hz.Muhammed’in (SAV) en bilinen ve fakat en az uygulanan hadis-lerinden biridir; “Karnınız iyice acıkmadan yemeğe oturmayın; tam doymadan da kalkın”. Hazza me-yilli yapımızla, hazzın yüceltildiği ve suni lezzetler-le tatlandırıldığı modern dünyamızda ise karnını şişirmek, doymanın göstergesi adeta. Modern zamanlarda 3 ana öğünün yanı sıra ara öğünlerle 5 ve 8’e kadar çıkarılan beslenme öğünleri kadar tabaklardaki miktarları da kapsayan bu ölçüt bizi, kaçınılmaz ikinci bir şıkka götürüyor...

Farkındalık: Kişiden kişiye farklı

Aslında sağlıklı beslenme; gözleyen, anlamaya ça-lışan ve düşünen beyinler için basit bir denklem: Vücudunuza giren enerji ile çıkan enerjinin eşitliği. Burada da herkesin kendi günlük enerji yani ka-lori ihtiyacı öne çıkıyor. Bu ise -kalori cetvellerine ihtiyaç duyulmadan- kendini, öğün ve porsiyonları değiştirip, en çok 1-2 hafta gözlemleyerek elde edilebilecek bir veri. (Hafızanıza güvenmiyorsanız küçük notlar almanızı tavsiye ederiz bu arada.) Elbette ki yapılan işler için ortalama gerekli kalo-ri miktarları ve gıdaların besin değerlerini içeren cetvellere bakmak ya da güvenilir bir sağlık ku-ruluşunun ilgili uzmanına danışmak da mümkün.

İçindeki sesi dinlemek

Farkındalığın bir başka önemli bileşeni de vücu-dun, ihtiyaç duyduğu şeyi size hatırlatan bir ma-kine olduğunu unutmamaktır. Vücudunuz, ihmal ettiğiniz bir besin türünü size hatırlatan bir me-kanizmadır. Bunun için de, yine kendinizi dikkatli-ce takip edip, neyi fazla neyi daha az yediğiniz, ne gibi ortamlarda bulunduğunuzun farkında olma-nız gereklidir. Vücudunuzun aşırı şekilde ve tek besin grubuna talebi halinde uzmana danışmak gerektiğini de hatırlatalım.

Sindirim: İyi çiğne, yavaş ye

Bizler günümüzde teknolojinin hızlandırdığı ha-yatımızdaki hızlı yemek ve yeme alışkanlıklarına sahibiz. Oysa, sağlıklı bir beslenmede gerekli be-sinlerin alınması, sağlıklı bir sindirim ile mümkün oluyor. Sağlıklı bir sindirim ise önceki ölçütlere dikkat edilerek ve besinlerin ağızda iyice çiğnen-mesiyle başlıyor. Doğru sindirimin önemine yüz-yıllar öncesinden şu hadis-i şerif de ışık tutuyor: “Lokmaları ağzınıza göre alınız ve iyice çiğnedik-ten sonra yutunuz”.

Esneklik: Feragat, iyimserlik, daha çok hareket

Sonuç olarak diyebiliriz ki, insan sıkça zaafına ye-nilen bir varlık olarak, zaman zaman beslenme ile ilgili aşırı yemek vb hatalar işlese de kötümserli-ğe kapılmadan, bu hataların akabinde öğün ya da miktarlarından feragat edebilme ya da daha fazla hareket etme gibi yöntemlerle sağlıklı beslenme-sine kaldığı yerden devam edebilir. Yani takıntılı olmaya gerek yok. Beşer şaşar, önemli olan geç olmadan hatasından dönebilmektir.

Beykoz projeyedoymuyor

beykoz.bel.tr