kurbanln dini hÜkmÜ ve fert ya da aile adlna kesilmesi

20
islam Hukuku Dergisi, 3, 2004, s.211-230 KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi Dr.Halit The Religious Judgement of Worship of Sacrifice and the Debates on Performing the Act of Sacrifice Personally of on Behalf of Family In this article, it has been examined that what is the religious judgment of worship of sacrifice and the debates on performing the act of sacrifice personally of on behalf of family. As a conlusion, it has been seen that there is no verse indicating directly the sacrifice offered in the Feast of Sacrifice. As far as the traditions in oral and action are generally concerned, it will be realized that the opinion which considered act of sacrifice as al-sunna al-muakkada is more appropriate. In addition, it would be never right not to perform act of sacrifice for the wealthy ones. Moreover, the ahadith and the the practices during the early time of Islam are concerned, it will be clearly understood that it will be sufficient a sacrifice for one family living together. In this point, it should be remembered that same of the jurists have suggested that each wealthy member of the family would perform act of sacrifice. nimetlerine ifadesi' olan kurban, ümmetiere de bir ibadettir ve tarihçesi, Hz. Adem kadar Nitekim Kerim'de, Hz. Adem'in iki Allah'a kurban takdim et- meleri, birinden kabul edilip kabul edilmemesi üzerine yüzünden ölümle sonuçlanan hadiseden söz edilmektedir. 3 Bu durum, kurban kesme ibade- tinin tarihi kadar eski bir sahip göstermekte ise de, daha dar · çerçevede Hz. (a.s.)'a kadar görülmektedir. iki peygamber cereyan eden hadiseyi Kur'an beraber yürüyüp gezecek Rüyada seni görü- bir ne dersin?" dedi. O da cevaben: yap. * Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi. [email protected] Hac 22/36. Hac 22/34; Kurtubt, Beyrut l413/l993,Xl,39. dinlerde kurban ve bkz. Osman, Dinlerde Oruç, Hac ve Kurban, 1980, s.98 vd.; GUç Ahmet, "Kurban", XXVI, s. 434-5. Mfiide 5/27-30.

Upload: others

Post on 04-Dec-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı: 3, 2004, s.211-230

KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi TARTIŞMALARI

Dr.Halit ÇALlŞ*

The Religious Judgement of Worship of Sacrifice and the Debates on Performing the Act of Sacrifice Personally of on Behalf of Family In this article, it has been examined that what is the religious judgment of worship of sacrifice and the debates on performing the act of sacrifice personally of on behalf of family. As a conlusion, it has been seen that there is no verse indicating directly the sacrifice offered in the Feast of Sacrifice. As far as the traditions in oral and action are generally concerned, it will be realized that the opinion which considered act of sacrifice as al-sunna al-muakkada is more appropriate. In addition, it would be never right not to perform act of sacrifice for the wealthy ones. Moreover, the ahadith and the the practices during the early time of Islam are concerned, it will be clearly understood that it will be sufficient a sacrifice for one family living together. In this point, it should be remembered that same of the jurists have suggested that each wealthy member of the family would perform act of sacrifice.

GiRiŞ

Allah'ın sayısız nimetlerine şükrün ifadesi' olan kurban, İslam ün,ımeti dışındaki ümmetiere de meşru kılınan bir ibadettir ve tarihçesi, Hz. Adem (a.s.)'ın oğullarına kadar uzanır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Adem'in iki oğlunun Allah'a kurban takdim et­meleri, birinden kabul edilip diğerinden kabul edilmemesi üzerine kıskançlık yüzünden ölümle sonuçlanan hadiseden söz edilmektedir.3 Bu durum, İslam'da kurban kesme ibade­tinin insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olduğunu göstermekte ise de, daha dar · çerçevede kurbanın, Hz. İbrahim (a.s.)'a kadar uzandığı görülmektedir. Baba-oğul iki peygamber arasında cereyan eden hadiseyi Kur'an şu şekilde anlatır: "(İsmail) babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: "Yavrucuğunı! Rüyada seni boğazladığımı görü­yorıım; bir düşün, ne dersin?" dedi. O da cevaben: 'Babacığını! Enırolwıduğım şeyi yap.

* Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi. [email protected]

Hac 22/36.

Hac 22/34; Kurtubt, el-Ciinıiu li-Alıkiimi'/-Kur'iin, Beyrut l413/l993,Xl,39. İlfiht dinlerde kurban anlayışı ve uygulaması hakkında bkz. Cilacı, Osman, İlalıi Dinlerde Oruç, Hac ve Kurban, İzmir 1980, s.98 vd.; GUç Ahmet, "Kurban", DİA, XXVI, İstanbul2002, s. 434-5.

Mfiide 5/27-30.

Page 2: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

21 2 Halit Çalış

İnşallah beni sabredenlerden bulursun' dedi. Her ikisi de teslim olup, onu alnz üzere yati­rınca: 'Ey İbrahim! Rüyayz gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandmrzz. Bu, ger­çekten çok acı bir imtilıandzr' diye seslelidik. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasmda ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükafatlandırmz. Çünkü o, bizim mü'min kullarımızdandı. "4

İnsanoğlunun, son elçi Hz. Muhammed (s.a.s.)'in tebliği ile nihai olarak tanıştığı İsliim dininin zuhur ettiği ve putperestliğin hakim olduğu Arap coğrafyasında da kurban biliniyordu ve putlar adına kurbanlar kesiliyordu. İsliim'ın zuhuruyla birlikte, putlar adına hayvan kurban etme şirk, bu şekilde kesilen hayvanlar da murdar sayılmıştır.5

Fıkıh edebiyatında ve özellikle de ilmihal literatüründe kurban ,denilince, aksine bir kayıt bulunmadığı sürece, kurban bayramında kesilen kurban anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kurban bayramında kesilen kurbandan ayn olarak yine .ibadet niyetiyle kesilen başka kurban çeşitleri de vardır: Adakinezir kurbanı, akika kurbanı, kıran ve temettu haccı yapaniann kestikleri ve hedy adı verilen kurban, hacda yasakların ihlali ya da vacibin terki halinde gereken ceza ve kefilret kurbanı. Bu kurban çeşitlerinin ortak ve farklı hükümleri vardır."

Bu çalışma, kurban bayramında kesilen ve udlıiyye denilen kurban çeşidi ile sınırlı tutulmuş ve Müslümanlar tarafından en yaygın biçimde uygulanan bu ibadetle ilgili ola­rak, aktüel değeri de göz önünde bulundumlmak suretiyle başlıca iki soruya cevap aran­maya çalışılmıştır:

1. Kurban kesmenin din! hükmü nedir? Daha teknik bir ifade ile teklifi hüküm açı­sından kurban kesmek, vacip bir hüküm müdür yoksa sünnet mi?

2. Kurbaıı,, mükellefıyet şartlannı taşıyan her ferdin yerine getirmesi gereken bir yükümlülük müdür; yoksa aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri adına tek bir kurban

. kesilmesiyle görev ifa edilmiş, yükümlülük hane halkının tamamından sakıt olınuş olur mu?

A. KURBANlN DiNI HÜKMÜ

Kurban ibadetiyle ilgili. olmak üzere az önce atıfta bulunulan ayetler dışında Kur' an' da, /ıedy kurbanıyla ilgili ayetler, kurbanın Allah nzası iÇin kesilen ve O'nun em­rine bağlılığın bir göstergesi olduğunu ifade eden7 ve kurban-şükür ilişkisine dikkat çeken ayetler de vardır. Kurban konusunda, Kur'an açısından durum ana hatlanyla bu şekilde iken, ResUl-i Ekrem (s.a.s.)'in fiili ve kavll sünnetinde bu ibadetin aynntılarına dair bilgi­ler de bulunmaktadır. Özellikle Kevser Suresi'nin 2.ayeti ve Hz. Peygamber (s.a.s.)'in fiili ve kavll sünnetinden hare~etle kurbanın hükmünü tespite çalışan fakihler, biri vacip diğeri müekked sünnet olmak üzere iki ayrı belirlemede bulunmuşlardır. Şimdi bu görüşlerden her birini, önce delilleriyle birlikte ortaya koymaya, bilahare de genel bir değerlendirmeye tabi tutmaya çalışacağız.

1. Vücup Görüşü ve Delilleri

Yükümlülük şartlannı taşıyan kimselerin kurban kesmeleri İbrahim en-Nehai (96/714), Rab!a (136/753), Ebu Hanife (1501767), Evzai (157/773), Züfer (1581775), Leys

Saffat 37/102-11 L

Bakara 21173; Milide 5/3; En'am 6/121; Nahl 16/115.

Bardakoğlu, "Kurban", ilmihal (İSAM),İstanbul1999, II,3.

Saffat 371102-111.

Hac 22/36; Kevser 108/1-2.

Page 3: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

Kurbanın Dini Hükmü ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışmaları 213

b. Sa'd (1751741), Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybil.nt (189/805), Hasan b. Ziyftd (204/819), bir rivayette Hanefi müctehidlerden Ebu Yusuf (1821798) ve Malik! fakihlerden İbn Hab!b (238/853)'e göre vaciptir.9 Bu arada Hanefi fakih ve muhaddislerden Tahavi (321/933), mezhebin müctehid imamlanndan Muhammed b. el­Hasan eş-Şeybani'nin Ebu Yfisufla birlikte kurban kesmenin, hali vakti yerinde olanlar hakkında terkine ruhsat verilmeyen müekked sünnet olduğu kanaatine sahip bulunduğunu belirtir ve kendisi de bu görüşü tercih eder.'"

Vücup görüşünün delillerine gelince; 1. "Rabbin için namaz kıl, kurban kes" (Kevser 108/2). Bu ayetteki namazdan ka­

sıt, sabah namazı ya da bayram namazı, nahr'dan kasıt ise, kurban kesmedir. Dolayısıyla ayetin anlamı, "Rabbin için bayram namazı kıl ve kurban kes", yahut "sabah namazını cemaatle kıl, sonra da Mina'da kurban kes" şeklindedir. Ayette namaz kılma ve kurban kesme emredilmiştir. Usul ilminin ilkeleri itibariyle mutlak emir, gereği ile amel bakımın­dan vücubu gerektirir. Binaenaleyh Hz. Peygamber (s.a.s.)'e vacip olan, aksi sabit olma­dıkçaümmetinede vaciptir. Zira Allah Resiilü (s.a.s.), İslil.m'ı yaşama hususunda ümmete örnektir (kudve)."

2. Allah Resfilü (s.a.s.): "Kurban kesin iz; zira o, babamz İbrahim ( a.s.)'ın sünneti­dir"12 buyurmuştur. Bu hadiste de kurban emredilmiştir ve az önce de ifade edildiği üzere karineden soyut mutlak. emir amel bakımından vücfibu gerektirir. 13

3. Resill-i Ekrem (s.a.s.): "Ey insanlar! Her sene her ev halkına kurban kesmek ge­rekir" buyurmuştur.•• Hadiste "~ " cer harfi kullanılmıştır ki, bu vücuba delillet eden lafızlardandır.'5

4. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Maddf durumu kurban kesmeyf! elverişli olduğu halde kurban kesmeyen, sakın namazgahımıza yaklaşnıasm "'6 buyurmuştur. Görüldüğü. gibi

Kiisani, el-Bediii', Beyruı 1986, V,62; Merginani, el-Hidiiye, ei-Mekıebeıü'I-İslarniyye. ısz., IV,70; Nevevi, el-Minlıiic. Kahire 1412/1991, XIII,J62; İbnü'I-Arabi, Alıklımu'l-Kur'an. Tah: Ali Muhammed ei-Bicavi. 1378/1958, IY.1976.

1° Cassiis, Mıdırasar /Jııiliifi'l-ulemii, Tah: Abdullah Nezir Ahmed, Beyruı 1416/1995; III,220; Merginani, el­Hidiiye, IY,70; Kadızade Şernsüddin Ahmed, Netiiicii'l-ejkiir (Feıhu'J-kadir ıekrnilesi), Mısır 1389/1970, IX,506.

11 Serahsi, el-Mebsfit, Beyruı 1414/1993, XII,9; Kiisani, el-Bediii', V,62. 12 İbn Mace, "Edfihi", 3. bkz. Saffat 37/107. 13 Kiisani, el~Bediii', Y,62; Kadızade Şemsüddin Ahmed, Netiiicii'l-ejkiir, IX,509.

•• Ebu Davud, "Edfihi", 1; Tirmizi, "Edfihi", 18; İbn Miice, "Ediihl", 2. Bu hadisin hemen bütün rivayetlerinde kurbanla birlikte aıire (Recep ayında kesilen koyun/koç) de ernredilrnişıir. İbnü'I-Cevz! bu rivayet hakkında metrılku 'z-zii/ıir değerlendirmesinde bulunur. Zira atire esasen (aslen) sünnet değildir. Zeylal, Nasbu'r­Riiye, Beyrut 1987, IV,208. İbn Hacer ise, hadisin merft1 ve sened bakırnından sağlam olduğunu belirtir. Fetlw'l-Biiri, Bulak 1300 baskısından ofseı, Beyruı, tsz., X,3.

15 Kasani, el-Bediii', Y,62. 16 İbn Mace, "Edfihl", 2: Ahmed, el-Miisned, II,32l. Bu hadisi İbn Miice ve Diirekutni es-Sünen 'lerinde,

Ahmed b. Hanbel, .İbn Eb! Şeybe, İshiik b. Rfihuye, Ebu Ya'la ei-Mevsıli Müsned'lerinde, Hakim el­Müstedrek'te rivayet etmişlerdir. Hfikirn, hadisin sahih olduğunu söylerken, diğer hadis münekkitleri de ha­dis hakkında, ravileri sika olup hadis sahihtir değerlendirmesinde bulunınaktadırlar. Zeylai, Nasbu'r-Riiye, IV,207; İbn Hacer, Fetlıu'l-Biiri, X,2. Fakat ez-Zevfiid'de Busıri şu değerlendirınede bulunur: "Hadisin ravileri arasında Abdullah b. Ayyiiş isimli bir şahıs vardır. Bu zat. Ebu Davud ve N esai'ye göre zayıf. Ebu Hatirn'e göre sadt1k, İbn Yunus'a göre ise miinkeru'l-Jıadistir. (Bu tür cerh-ıa'dil Jafızları için bkz. Yücel Ahmet, Hadis lstılalılannın Doğuşu ve Gelişimi, İstanbul 1996, s.101-144) İbn Hibban buzatı sika raviler arasında saymıştır. Müslirn, bu şahıstan rivayette bulunmakla birlikte, bunun rivayetlerine mütfib! ve şahit olarak yer vermiştir." İbn Miice, "Edfihi": 2. Öte yandan bu haber sahih kabul edilmekle birlikte, haberin meifii mu yoksa nıevkıifınu olduğu ihtilaflıdır. Beyhaki, İbn Abdiiber ve İbn Hacer hadisin Ebu Hureyre'ye

~

Page 4: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

~ ......... ., .. ~

214 Halit Çalış

mükellefiyet şartianna sahip olduğu halde kurban kesmeyenler hakkında ağır bir tehdit söz konusudur. Fıkıh usulü ilminin ilkeleri bakımından bu tarz bir tehdit (va1d), ancak vacibin terki halinde söz konusu olur. Şu halde ResiH-i Ekrem (s.a.s.)'in böylesine ağır bir tehditte bulunması, kurban kesmenin vacip olı:ı:ı,ası sebebiyledir.ı7

5. "Kim bayram namazmdan önce kzırban keserse, onun yerine bir kurban kessin; kurbamm kesmeyen de Allalı adma kesiversin. "18 Bu hadiste kurban kesme açıkça ernre­dilmiş, hatta bu mükellefiyetİn namazdan önce yerine getirilmesi halinde, iadesi istenmiş­tir. Şayet kurban kesrnek vacip olmasaydı, iadesi de istenmezdi. ı•

6 . .İbn Ömer (r.a.): "Allah Resalil (s.a.s.) Medine'de on yıl ikamet etti. Bu süre i­çinde sürekli kurban kesti" buyurmuştur.20 Hz. Peygamber (s.a.s.nn kurban kesmeyi hiç terk etmemesi, kurbanın vacip olduğunu gösterir.2 ı ·

Vücup görüşü ve delillerini bu şekilde ortaya koyduktan sonra, aynı şekilde kurban kesmenin müekked sünnet olduğu kanaatinde olanlar ve delillerini de genel hatlanyla sıralayıp, sonra genel bir değerlendirmede bulunmaya çalışacağız.

2. Sünnet Görüşü ve Delilleri

Ashabın önde gelenlerinden Hz. Ebu Bekir, Ömer, İbn Mes'ud, İbn Abbas, İbn Ömer, Bilal-i Habeşi, Ebu Mes'ud el-Bedri (r.anhum) başta olmak üzere Alkarne b. Kays (62/682), Esved b. Yezid (75/694), Said b. el-Müseyyeb (94/712), Said b. Cübeyr (95/713), Şa'bi (1041722), Til.vus (1061724), Hasan-ı Basri (1101728), Ata b. Ebi Rabah (115/733), Süfyan es-Sevri (161/777), İbnü'l-Mübiirek (181/797), İbnü'l-Münzir (236/850), İshak b. Riihuye (237/851), Ebu Sevr (240/854), Buhiiri (256/869) gibi müctehid alimlerle birlikte, Şafii, Hanbeli ve Zahiri mezhepleri, tercih edilen görüşe göre İmam Miilik (179/795) ve bir rivayette Ebu Yusuf (182/798)'un da aralannda bulunduğu cumhur fukahaya göre kurban kesrnek müekked sünnettir.22 Hatta kaynaklarda kurbanın vacip olduğunu söyleyen herhangi bir sahabiye rastlanmamakta, İbn Hazm (456/1064) bunu sarahaten ifade etmektedir.23 Ayncaimam Malik hacılann kurban kesmeyebileceğini söylerken, Şafii (204/819) hacı olanlarla olmayanlar arasında bir ayınmda bulunmaz.2~

Aynca Şiifiller kurban kesmenin hükmü hususunda tek başına olanlarla aynı çatı altında hayatlannı sürdüren aile bireyleri arasında ayının yapmaktadırlar. Kurban kesmek, tek başına olan kimse hakkında ayni sünnet, aile bireyleri hakkında ise kifai sünnettir. Yani

~

mevkuf olduğunu ifade etmekte'cı_ir!er. Beyhaki, es-Siiııeııii'l-kiibrii, Tah: Muhammed Abdülkadir Ata, Bey­rut 1414/l994, IX,437; İbn Abdilber, et-Temlıfd, Tah: Said Ahmed E'rab, 1411/1991, XXIII,l90-l91; İbn Hacer, Fetlw'l-Biirf, X,2. Fakat hadisin sahih senetle merfu rivayetleri de bulunmaktadır. Bkz. Beyhaki, es­Siiııeııii'l-kiibrii. IX,437 (Muhakkıkın tahric ve değerlendirmesi).

ıı Kasani. el-Bediii'. V,62; Merginani. e/-Hidiiye. IV.70: Kadızade Şemsüddin Ahmed, Netiiicii'l-ejkôr, IX,508.

ıs Tirmizi. "Edahi", 12; Nesai, "Dahaya", 4,17; Darimi, "Edahi". 7. 19 Kii.sani, el-Bedôi'. V,62. 20 Tirmizi, "Edahi", 1 1. Hasen bir hadistir. 2 ı Bardakoğlu. "Kurban", II.2.

'J'I Buhfirt, "Edfihl", 1; Tirmizi', "Edfihl", ll; Beyhaki, es-Siinenii'l-kiibrô., IX,441; İbn Hazm, el-Mulıallfı, Tah: Abdülgaffar Süleyman ei-Bendari, Beyrut, tsz .• Vl,3; İbn Abdilber, et-Temlıfd, XXIII,l92; İbn Rüşd, Bid,iiyetii'l-miictelıid, istanbul 1985, 1,347; Nevevi, el-Miıılıôc, XIII.l62; a.mlf., el-Mecmıl'. Mısır, ısz .. VIII,386; Şevkll.ni, es-Seylii'l-cerriir, Tah: Mahmud İbrahim Zayed, Beyrut 1405/1985, IV,73.

23 İbn Hazm, el-Mulıallii, VI, lO. 2~ İbn Rüşd, Bidiiyetü'l-müctelıid, 1,347; Nevevi, Ravdatii't-tôlibfıı, Tah: Adil Ahmed Abdlilmevcild-Aii

Muhammed Muavvız, Beyrut, ısz .. II,397.

Page 5: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

Kurbanın Dini Hükmü ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tli!1Jşmalan . 21 5

aileden bir kişinin kurban kesmesi, hepsi için yeterli olur.25 Hatta İbn Hacer (852/1448), herhangi bir ayınmda bulunmaksızın aralannda Şarulerin de bulunduğu cumhur hukukçu­lara göre kurbanın kiHi1 müekked sünnet olduğunu belirtir.26

Müekked sünnet görüşünün delillerini şu şekilde sıralamak mümkündür: · l.Kur' an' da bu konuda açık bir emir bulunmamaktadır. Kevser Suresi'ndeki ay etin

kurbana delaleti zannf olmakla birlikte, kurbana delfilet ettiği kabul edilse bile, bu ayette kurban kesme eırıredilmemekte, namaz başta olmak üzere bütün ibadetlerde olduğu gibi kurbanın da sırf Allah adına kesilmesi eırıredilmektedir.

2. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Zilhicce ayı girer ııe içinizden birisi kurban kesmek is­terse, saçmdan ve bedeninden herhangi bir şey koparmas m "27 buyurmuş, kurban kesmeyi kişinin iradesine bırakmıştır. iradeye bağlı olan şey vacip olamaz.28

3. Allah Resı1lü (s.a.s.), kurban kesmenin kendisi için farz, ümmeti için ise sünnet olduğunu açıkça beyan etmiştir. "Üç şey vardır ki, bana farz, size sünnettir: Kurban kes­me, vitir namazı ve iki rekat kuşluk namazı."29 "Kurban bana farz kılındı (yazıldı), size ise farz kılınmadı."10

4. Hz. Peygamber (s.a.s.)'den islamı bizzat duyarak, görerek ve yaşayarak öğrenen aslıab-ı kirarn arasında kurban kesmenin vacip olduğu görüşünde olanlar bulunduğuna dair sahih herhangi bir rivayet yoktur.31 Bilakis Ebı1 Rafi'in, "Haşinıoğullarından kimse­nin kurban kesnıediği uzun yıllar olmuştur. Çünkü Allalı kurbam, Restıl-i Ekrem ( s.a.s. )'e bir görev ve nıükellefiyet olarak yüklenıişti" dediği32, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.a.)'nın, kurban kesmenin vacip olduğu şeklinde bir kanaate sebebiyet verebileceği endi­şesiyle zaman zaman kurban kesmediklerP~, Ebu Mes'Gd el-Ensfui (r.a.)'nin, "Benim bin davardan oluşan bir sürüm olurdu da, komşum kurban kesnienin vacip olduğu kanaatine

Şirbinl, Muğni'l-mıılıtiic. Mısır. tsz .• IY,282 vd.; Döndüren Hamdi, Delilleriyle İsliim İlmilıali. İstanbul, tsz., s.609.

'" İbn Hacer. Fetlıu'/-Biirf. X,2. 27 MUslim. "Edlihi", 39-42; Ebu Davud, "Dahaya", 3; Tirmizi, "Edahi", 24: Nesfıi, "Dahiiyfı", 1; İbn Mfıce,

"Edahl", ll; Dfirimi, "Edfihi", 2. Hadisin Şuayb el-Arnavut tarafından yapılan tahric ve tahkiki için bkz. Sa­hi h İbn Hibban. ikinci baskı. Beyrut 1418/1997, XIII,218-219. Said b. el-MUseyyeb, saç ve beden ifadeleri~ nin kurban kesrnek isteyen şahsın saçı ve bedeni anlamında olup bunun unutulmuş/terkedilmiş bir sUnnet ol-duğunu söyler. MUslim, "Edahi", 42 \

28 Beyhaki, es-Siinenii'l-kiibrii, IX,442; 'ibn Hazm, el-Mulıallii, YI,4. ,ı 29 Ahmed, el-Miisned, 1.231; Beyhaki. es-Siinem1'/-kiibrii. IX.443. Bu hadisi Hiikim. el-MUstedrek'te rivayet

etmiş fakat herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Ancak hadisin senedinde Ahmed b. Hanbel, Nesa!, Darekutnl, İbn Hibblin. Beyhakl. Yahya el-Kattan, Amr b. Ali. Osman b. Said gibi hadis mUnekkitlerinin farklı seviyelerde cerh ettiği Ebu Ceniib el-Kelbi .isimli bir ravi bulunmaktadır. Nevevi. el-Mecnıii', Yl­II,386; Zeylai, Nasbıı'r-riiye, IY,206; İbn TUrkmanl, el-Ceı•Jıeru'ıı-Nakf (Beyhakl'nin zeytinde), IX,443. Şevkiini, bu içerikteki rivayetlere Ahmed b. Hanbel, Bezzar. İbn Adiy. Hakim, Ebu Ya'lii, Darekutııi, İbn Şahin gibi muhaddislerin eserlerinde rastlanmakla birlikte, söz konusu rivayetlerin tamamının ciddi biçimde zayıf, dolayısıyla da delil olmaya elverişli olmadığı'nı belirtir. Neylii'l-evtiir, Y,l45.

30 Bu hadisi Ciibir el-Cu'fi, İkrime ve İbn Abbas kanalıyla merffi olarak rivayet etmiştir. Bu şekliyle hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebu Ya'la, Taberfinl ve Dfırekutni gibi muhaddisler rivayet etmişlerse de, hadis. senetle ismi geçen ravilerden Cabir el-Cu'fi sebebiyle zayıftır. Hakim hadis için sahih değerlendirmesinde bulun­muş olmakla birlikte, onun bu tespiti hatalı bulunmuştur. Haber bu şekliyle başka tarikierden de rivayet e­dilmiştir, fakat hepsi de zayıftır. Zeylaf. Nasbu'r-rt'iye. IY,206; İbn Hacer, Fetlıu'l-Biiri. X,3.

31 İbn Hazm. el-Mulıal/ii, VI. lO. 32 Rivayelin değerlendirmesi için bkz. Şevkanl, Neylii'l-evtt'ir, Tahric-ta'lik: Halil Me'mun Şeylıa, Beyrut

1998, Y,l44. 33 Cassfis, Muhtasar !Jıriliiji'l-ulemt'i, III,22l; Beyhaki, es-Siinenii'l-kiibrii, IX,444; İbn Hazm. el-Mulıallii,

YI.9; İbn Abdilber. et-Temlıfd, XXIII.l94; Kiisfrni, el-Bediii'. V.62; Nevevi, el-Mecmıi ·. YIII,383.

Page 6: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

216 Halit Çalış

kapılabilir diye tek bir tanesini bile kurban etmezdim" dediğP\ İbn Ömer (r.a.)'in kurba­nın hükmünü soran bir kişiye, "Resul-i Ekrem (s.a.s.) kurban kesti, ondan sonra Müslü­manlar da ajmı şekilde kurban kesmeye devam ettiler" şeklinde cevap verdiği, adamın aynı soruyu tekrar sorması üzerine "anlamıyor musun?Janlayışın kıt mı?" diye onu azar­ladığı35, hatta kurbanın zorunlu bir yükümlülük değil sünnet olduğunu sarahaten beyan ettiği36, İbn Abbas'ın kurban kesmeyip, onun yerine et alıp fakir ve yoksullara, "işte bu İbn Abbas'ın kurbanı" diye dağıttırdığı37 muteber temel kaynaklarda yer almaktadır.

5. Kurban kesrnek vacip olsaydı, muldm ile yolcu arasında kurban kesme mükelle­fiyeti bakımından bir farkın bulunmaması gerekirdi. Çünkü malla ilgili yükümlülüklerde (zekat, sadaka-i fıtır gibi) bu iki hal arasında herhangi bir farklılık yoktur. Binaenaleyh yolcuya vacip olmayan mukime de vacip olmamalıdır.38 1

3. Kurbanın Dini Hükmü Konusunda Genel Değerlendirme

Kurbanın dini hükmü hususunda İslam hukukçuları arasındaki ihtilafın başlıca üç sebepten kaynaklandığı söylenebilir:

a. "Rabbin için namaz kıl ve nahrda bulun" (Kevser 108/2) ayetinde emredilen nahr'ın, anlamını tayinde görüş aynlıkları.

b. Konuyla ilgili fiili ve sözlü sünnetin yorumunda usul ihtilafı. Şöyle ki, Resiil-i Ekrem (s.a.s.)'in seferde bulunduğu zamanlarda bile hiç terk etmeksizin kurban kesmesi şeklindeki fiili sünneti, kurbanın vücubuna mı yoksa nedbine mi hamledilmelidir? İkinci olarak da, kurban kesmeyi bireyin iradesine bağlayan rivayetler ile kurbanını namazdan önce kesenierin tekrar yeni bir kurban kesmesini emreden rivayetlerden hangisi hükmün tayininde esas alınmalıdır ya da araları nasıl telif edilecektir?39

c. Kavrain ihtilafı (vacip ve müekked sünnet hatta vacib sünnet kavramlarına yük­lenen anlam).

Öncelikle ifade edilmelidir ki, Hz.Adem (a.s.)'dan bu yana kurban geleneğinin bu­lunması, bütün semav! dinlerde kurban hükmünün yer alması, hatta Hz. İbrahim (a.s.)'ın oğlu ismail'i kurban etmek istemesi ve devamında gelişen olay1arın konu edildiği ayetler­den hareketle, İslam'da kurbanın dini hükmü konusunda bir belirlemede bulunmak çok zor, belki de imkansızdır. Zira bahse konu ayetler, kurban konusunda herhangi bir hükme delalet etmeden ziyade, tarihi vakıayı hikaye etmekte ·ve yaşananları bize ibret vesikaları olarak sunmaktadır. Bu ayetlerden, kurbanın meşruiyeti sonucunu çıkarmak mümkün olmakla birlikte, buna ihtiyaç olmadığı gibi kurbanın meşruiyeti yönünde bir tartışma ya da tereddüt de söz konusu de~ldir. Çünkü konunun bu boyutu naslarda, özellikle de ha­dislerde gayet açıktır. Şu halde kurbanın dini hükmünü tayinde, Kevser Suresi'nin 2.ayetiyle birlikte Hz. Peygamber'in fiili ve kavli sünnetine müracaat edilecektir.

Bu hususa işaret ettikten sonra yukarıda belirtilen üç ihtilaf sebebinden her birini ayn ayn tahlil ederek bir sonuca ulaşınaya çalışalım.

34 Cassas, Muhtasar İlıtiliıfi'l-ulemiı, III,22l; Beyhaki, es-Siinenii'l-kübrfi, IX,445; İbn Abdilber, et-Temlıfd, XXIII,l94; Kasani, el-Bediıi', V,62.

35 Tirmizi, "Ediihi", ll; İbn Mace, "Ediihi", 2. Tirmizi hadisin hasen sahih olduğunu söyler. 36 Cassas, Muhtasar İhtiliıfi'l-ulemiı, III,22l. 37 Cassas, Muhtasar İhtiliıfi'l-ulemiı, III,221; Beyhaki, es-Siinenü'l-kiibriı, IX,445; İbn Abdilber, et-Temlıid,

XXIII,l94; İbn Rüşd, Bidii:yetü'l-miictehid, !,348. 38 Kasani, el-Bediıi', V,62; Kadızade Şemsüddin Ahmed, Netiıicü'l-efkiır, IX,507-8. 39 İbn Rüşd, Bidiıyetii'l-miictehid, 1,348; Kadızade Şemsüddin Ahmed, Netiıicii'l-ejkiır, IX,506.

Page 7: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

Kurbanın Dini Hükmti ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışmalan 217.

a. "Nahr"·ın Anlamı ve "~\" Emrinin Mtlcebi

Kurbanın dint hükmüyle ilgili tartışmalann merkezinde Kevser Süresi'nin 2.ayeti bulunmaktadır. Ayette emredilen namaz ve nahrdan kastın ne olduğu açık değildir. "J,....:," emrinin genel anlamda ibadette bulunma, mutlak anlamda namaz kılma, beş vakit namaz kılma, bayram sabahı Müzdelife'de kılınan sabah namazı ve bayram namazını ifade ettiği söylenirken; "~'" emrine de, tahrime tekbirinde elierin kaldırılması, namazda elierin bağlanması, göğsün kıbleye çevrilmesi ve kurban kesme gibi anlamıann yüklendiği gö­rülmektedir.""

Bu ayetin yorumunda sırasıyla şu hususlann aydınlatılmasına ihtiyaç vardır: - Nahr kelimesi bu ayette hangi anlamda kullanılmıştır? Şayet kurban kesme anla­

mında kullanılmış ise; - Emrin miicebi neyi gerektirmektedir? Daha açık bir ifadeyle ayette yapılması is­

tenen şey, namaz başta olmak üzere bütün ibadetlerin sırf Allah için yapılması gerektiği gibi, kurbanın da sadece O'nun ıı_dına ve O'nun nzasını umarak kesilmesi midir, yoksa belli niteliklere sahip bir hayvanı muayyen günlerde kurban niyetiyle kesrnek midir?

- Emrin kapsamı nedir? Yani Hz. Peygamber (s.a.s.)'e dönük olan bu emir, sırf ona özgü ve onunla sınırlı mı~ır, yoksa bütün ümmeti de kapsamakta mıdır?

1. Sözlük anlamı itibariyle kurban kesmek, elleri kaldırmak ya da bağlamak anlam­lannda kullanılan nahr kelimesine bu ayetteki konumu bakımından yüklenen anlamlar ve gerekçeleri gözden geçirildiğinde, umumiyetle, kurban kesmenin hükmü hususunda be­nimsenen görüş doğrultıısunda bir anlam tercihinde bulunulduğu görülmektedir. Öyle ki ashabın önde gelenlerinden Hz.Ali ve İbn Abbas (r.a.)'nın, aye~eki "~\" emrini, namazda elleri bağlamak şeklinde tefsir ettiklerini belirten İbn Hazm ( 456/1064 ), kurbanın vacip olduğunu söyleyen Hanefilerden önce bu ayeti kurban kesrnek şeklinde yorumlayan herhangi bir illimin bilinmediğini iddia etmiştir."' Ne var ki ayetin anlamı hususunda Allah Resiilü (s.a.s.)'in tespit edilebilmiş herhangi bir tefsiri söz konusu olmadığı için, verilen anlamıann ve geliştirilen yorumlann nihayet bir tercihten ibaret kalacağı aşikardır. Bununla birlikte cumhur müfessir ve faklhlerin ayetteki nahr kelimesi için kurban kesme anlamını tercih ettikleri görülmektedir. Vakıa bizim tercihimiz de bu yöndedir. Zira ayete kurban kesme anlamının verilmesi, hem usul itibariyle daha isabetli gözükmekte, hem de -dolaylı da olsa- bu anlarnın çıkanlabileceği pazı rivayetler bulunrriilkt<kbre ayetteki nahr kelimesine, kıbleye dönme, namaz kılarkerı" elleri bağlama ya da tekbirlerde elleri kaldırma anlamlan verildiğinde, ayetten esasen anlaşılan bir anlam tekrar edilmiş, y~ni bir şey öğrenilmemiş olmaktadır. Çünkü bu anlamlardan her biri "ria­maz kıl" emri gereği namaz fiilieri içinde zaten var olan şeylerdir; hatta kıbleye dönme namazın sıhhat şartlanndandır. Dolayısıyla "~\" emrine bu anlamlardan birinin veril­mesi halinde, "namaz kıl" emrinin kapsamına zaten dahil olan şeyler tekrar edilmiş ol­maktadır. Halbuki SÖZ konusu lafız "kurban kes" şeklinde anlaşıldığında, ayetten yeni ve farklı bir istifade ortaya çıkmaktadır.42 Bu bakımdan ayetin "Rabbin içinnamaz kıl, kur­ban kes" şeklinde anlaşılması daha isabetli gözükmektedir.

40 Bu iki kelimeye verilen anlamlar için bkz. Taberl, Ciimiıı'l-beylin, ikinci baskı, Kahire, tsz., :XXX,325-327; Beyhaki, es-Siinenii'l-kiibrli, IX,435; İbnü'I-Arabi, Alıklimıı'/-Kıır'iln, IV,1974; İbn Hazm, e/-Mıılıallli, VI,8; Kurtubi, el-Climiıı li Alıklimi'/-Kıır'lin, XX,148-9; İbn Kesir, Tefsim'/-Kıır'iini'l-Azim, Beyrut 1385/1966, VII,388-9; Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1979, IX,6197-6199.

41 İbn Hazm. e/-Mıılıallli, VI,8. 42 Kiisanl. el-Bed/ii', V,62.

Page 8: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

218 HalitÇalış

Nahr kelimesinin anlamıylailgili görüşleri aktardıktan sonra İbn Kesir (774/1373), kelimenin anlamı hususunda isabetli yorumun kurban kesme oldugunu söylemektedir."3

Nitekim ona göre bu emir gereği Hz. Peygamber (sas), önce bayram namazını kılmış, sonra kurbanını kesmiş ve şöyle buyurmuştur: "Bizim yaptığımız gibi önce namazmı kılıp sonra da kurhanım kesen, kurban ibadetini yerine getimziş ve Müslümanların sünnetine uygun davranmış olur. Namazdan önce kesen ise, gerçekte kurban· kesmemiştir. "44 Her ne kadar ayetin yorumu ile Resill-i Ekrem (s.a.s.Yin fiill ve kavll sünnetini beyan eden bu haber arasında açık bir irtibattan söz eden herhangi bir rivayete rastlanmamışsa da, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in uygulaması ve beyanının, ayetteki anlatımla birebir örtüşmesi an­lamlı olmalıdır.

Netice itibariyle bahse konu ayette, kevser nimetinin şükrü olniak üzere namaz kı­lınması ve kurban kesilmesi istenmektedir.

2. "_;-:ı...il" emrine kurban kesme anlamı veren müfessir ve fakihler, ayette emredi­len namaz ve kurbanı, sabah namazını kıl ve kurban kes, bayram namazını kıl ve kurban kes. Müzdelife'de sabah namazını cemaatle kıl sonra da Mina'da kurban kes ve nihayet herhangi bir belirlemede bulunmaksızın genel anlamda sırf Allah için namaz kıl ve sadece O'nun adına kurban kes, şekillerinde yorumlamışlardır."5

Ayet-i keıimede, Yüce Allah'ın, Hz. Peygamber (s.a.s.re lütuf ve ihsanı olan kevser nimetinin şükrü olmak üzere namaz kılınması ve kurban kesilmesi istendiğine

göre, söz konusu namaz ve kurbanı muayyen bir şekille sınırlandırarak özelleştirmek doğru olmaz. Zira bunlar, nimete şükür olarak istenmiştir; bu bakımdan da genellik ifade eder.46 Dolayısıyla bu ayete genellik ifade eden bir anlamın yüklenmesi gerekmektedir. Bu noktadan hareketle ayeti şu şekilde anlamiandırmak isabetli olacaktır: Nasıl ki biz sana dünyada ve ahirette bolca nimetler verdik, özellikleri anlatılan şekilde cennette nehir ha­zırladıksa; bunların bir karşılığı olmak üzere sen de farz ve nafile bütün namazlarını sırf Allah için kıl, kurbanlarını da sadece O'nun için kes. Sakın müşriklerin yaptığı gibi Al­lah'tan başkasına kullukta bulunma, putlara secde etme! Allah dışında başka şeyler adına kurban kesme!

İbn Abbas (68/687), Mücahid (1031721), İkrime (1041722), Dalıhak (105/723), Ha­san-ı Basri (110/728), Ata b. Ebi Rabalı (1151733), Muhammed b. Ka'b el-Kurazl gibi sahabe ve tabiCin dönemi müctehidleri tarafından benimsenen, Taberi (310/923) ve İbn Kes!r (774/1373)47 başta olmak üzere birçok müfessir tarafından da tercih edilen bu tefsi­rin, sCirenin geneli ve kullanılan üslup bakımından daha isabetli bir yorum olduğunu söy­lemek mümkündür. Bu tefsir, "DeJd: Şüphesiz benim nanıazını, ibadetlerinı, lıayatım ve

" ölümiim sadece alenılerin Rabbi olan Allalı içindir. 01tağı yoktur O'nun. Ben bununla emrolundum ve ben Müsliimanlarm ilkiyinı "4

", "Üzerine Allah 'm adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin; kuşkusuz bu kesin bir fisktır"49, "Allah 'tan başkası adına hayvan boğazlayana Allah lanet etsin "50gibi ayet ve hadislerle de uyum arz etmektedir.

43 İbn Keslr. Tefsiru'l-Kur'iini'l-Azim, VII,389. 44 Buhiiri. "Ediihi", 1,8,11; MUslim, "Edfihl". 4.7. 45 Taberi, Cdmiu'l-beydn. XXX,325-327; Kurtubi. el-Cdmiu li Alıkdmi'l-Kur'{ın, XXJ48-9; İbn Kesir, Tef-

siru'l-Kur'dni'/-Azim, VII,388-9; Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IX,6197-6199. 46 Taberl, Cdnıiu'/-beydn, XXX,328. 47 Taberi, Ciimiu'/-beydn, XXX,328; İbn Kesir. Tejsfru'l-Kur'{ıni'l-Azim, VII,388-9. 48 En'am 61162. 49 En'an 6/121. 50 Nesiii, "Dahfiyfi". 34.

Page 9: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

Kurbanın Dini Hükmü ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışmaları 219

Bu çerçevede ayetteki namaz kılma ve kurban kesme emirleri, vücup ifade etmek­tedir. Zira ibadet sırf Allah için yapılır ve böyle olmayanlara da esasen ibadet denmez.

3. Kurban ibadetinin hükmünü belirlemede, sadedinde olduğumuzayetle ilgili ola­rak aydınlatılması gereken diğer bir husus ise, ResUl-i Ekrem (s.a.s.)'e yönelen emrin, sırf ona özgü ve onunla sınırlı mı, yoksa bütün ümmeti de iÇine alan nitelikte ·mi ol?uğu husu­sudur.

Son dönem müfessirlerinden M. Hamdi Y azır"( 1 942), bu ayetteki emirle sabit olan namaz ve kurbanın vücubunun Hz. Peygamber (s.a.s.)'e has olduğunu söyler. Ancak bu­rada Resiil-i Ekrem'le sınırlı olan husus vücup hükmüdür. Bunlar ümmet hakkında başka.: ca bir emir veya nehiy bulunmazsa, olsa olsa Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünneti olarak meşru olurlar. Tercihini bu görüşten yana kullanan M. Hamdi Y azır, yine de umum ifade eden zanni bir takım delillerle emre konu bu hususlann, şüpheli delil ile sabit anlamında vacip de olabileceğini ifade etrriektedir.51

Bir önceki maddede ifade edildiği gibi, ayetin aslında muayyen bir namaz ve kur­bandan söz etmediği, genel anlamda bedeni ve mali bütün ibadetlerin sırf Allah için olma­sı gerektiğini anlattığı şeklindeki tefsir esas alındığında -ki cumhur müfessirlerin ve bizim de tercihimiz bu yöndedir-, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e özgü bir durumdan söz etmenin mümkün olmadığı açıktır. Zira bu anlamda ayet, Müslümanın ibadet hayatındaki en ö­nemli hususa işaret etmiş olmaktadır. Ayette emredilenin muayyen bir namaz ve kurban olduğu düşünüldüğünde ise, aslında yine Resiil-i Ekrem (s.a.s.)'e has bir durumdan söz etmeyi zorunlu kılan bir gerekçe bulunmamaktadır. Çünkü ayctte, emrin muhatabı itiba­riyle lıasr ifade eden bir kullanım mevcu.t değildir. Kevserin hangi anlama geldiği husu- · sunda farklı yorumlar bulunmakla birlikte, hangi yorum benimsenirse benimsensin, bu nimeti n sadece Hz. Peygamber' e özgü olduğunu, ümmetinden hiçbir ferdiıi buna nail olamayacağını ya da bu nimetten yararlanamayacağını söylemeyi gerektirecek bir karine mevcut değildir. Kaldı ki Allah Resiilü (s.a.s.), İslam'ı anlama ve uygulamada Müslüman­Iann rehberi, numune-i imtisali konumunda olduğundan, açık bir hasr delili bulunmadığı sürece ona yönelik emrin ümmetini de kapsaması tabiidir.

Bununla birlikte ayetin öncelikli ve doğrudan muhatabının Resiil-i Ekrem (s.a.s.) olduğu açıktır. Nitekim ayette hep muhatap zamiri kullanılmıştır. SO.renin muhtevasının, kevser nimetine şükür olmak üzere sırf Allah için namaz kılma ve kurban keşme yanında, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in karşı karşıya kaldığı "soyu kesik/naını devam etmeyen (ebter)" ithamının Hak Teaiii tarafından reddinin oluşturduğu dikkate alındığında, hitapta bir husu­siyetİn bulunduğu daha belirginleşmektedir. Şu halde burada, hüküm itibariyle sadece Hz. Peygamber' i içeren bir yönün bulunduğu söylenebilir. Nitekim bazı hadisler de bu anlamı destekler niteliktedir. Kurban kesmenin, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e farz, bilumum Müslü­manla~a ise sünnet olduğunu beyan eden rivayetler ile, Allah Teaiii'nın kurbanı Hz. Pey­gamber' e görev olarak yüklernesi sebebiyle uzun yıllar Haşimoğullaondan kimsenin kur­ban kesmemiş olduğuna dair rivayetle~". kurban hususunda Resiil-i Ekrem (s.a,.s.)'in üm­metten farklı bir statüsünün bulunduğunu göstermektedir. İşte bu rivayetler, Kevser Silre­si'nin ikinci ayetiyle birlikte değerlendirilir ve ayette emredilenin, muayyen bir namaz ve kurban olduğu şeklindeki yorumlar da buna eklenirse, söz konusu namaz ve kurbanın sadece Hz. Peygamber'e farz olduğu sonucu çıkar. Bu durumda hükmün muhatabı bütün Müslümanlar olmakla beraber, emrin mO.cebi hususunda bir ayırım söz konusudur. Emir,

51 Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IX.6199-620l. 52 Tahiivi, Şerilli Meiini'l-iisiir. Tah: İbrahim Şemsüddin, Beyrut 1422/2001, III,476; Beyhaki, es-Siinenii'/­

kiibrii, IX,449.

Page 10: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

220 Halit Çalış

Allah Resfilü (s.a.s.) hakkında vücilba, diğer Müslümanlar hakkında ise nedbe delillet etmiş olmaktadır.

Netice itibariyle, muayyen günlerde ve muayyen şartlan taşıyan hayvanın, yüküm­lülük şartianna sahip bireyler tarafından kesilrİıesi anlarnındaki kurban ibadetinin dini hükmü hususunda Kevser Silresi'nin ikinci ayetinin.tayin ediciltafsili delil olması müm­kün gözükmemektedİr. Zira bu ayette ernredilen namaz ve nahnn anlaf!ll ve kapsamı açık olmadığı gibi, ernrin milcebi ve kapsamı da açık değildir. Ayet, oldukça farklı biçimlerde anlaşılınaya müsaittir ve benimsenen her bir yorum, netice itibariyle ayetin muhtemel anlamlanndan birisidir ve tercihten ibarettir. Hal böyle olunca fakih-müfessir İbnü'l-Arabl (543/1148)'nin de isabetle belirttiği gibP3

, farklı biçimlerde anlaşılıpaya müsait olan bu ayet, kurban kesmenin dini hükmü hususunda delil olamaz. Bu ayetten hareketle kurban kesmenin din! bir zorunluluk (vacip) olup, madd! durumu müsait olduğu halde kurban kesmeyenierin günahkar olduklannı ifade etmek ise, hiç mümkün değildir. Şu halde M. Harndi Yazır (1942)'ın da ifade ettiği üzere54

, kurban bayramı namazından sonra kurban kesmenin din! hükmünün belirlenmesinde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in fiill ve kavll sünneti tayin edici konumda olacaktır.

b. Fiili ve Kavll Sünnetin Yorumu

Resill-i Ekrem (s.a.s.)'in maddi durumu müsait olaniann kurban kesmesini teşvik ettiği, böyle olaniann kurban kesmemesini hiç de hoş görmediği ve böyleleri hakkında ağır/mübalağalı ifadelerde bulunduğu, kendisinin de bu ibadeti hiç terk etmediği sahih rivayetlerle sabittir. Bunun yanında, kurbanlık hayvanda bulunması gereken şartlar ve bir hayvanın kaç kişi adına kurban edilebileceğinden, kurban etinin tüketilme usul ve süresine vannca ya kadar· bu ibadetin aynntılanna dair beyanlan da hadis mecmualannda yerini almıştır.

Kurban kesmenin vacip yahut müekked sünnet olduğuna dair İslam hukukçulannın görüş ve delilleri dikkate alındığında, bu husustaki ihtilafın birkaç rivayetin farklı yorum­lanmasından kaynaklandığı görülmektedir. Rivayetlerle ilgili tahric ve sıhhat değerlen­dirmelerine yukanda yer verildiği için, burada sadece yorumlann değerlendirilmesine çalışılacaktır.

Konuyla ilgili rivayetlerde başlıca şu hususlar ön plana çıkmaktadır: a. Kimi rivayetlerde, kurban kesmenin şer'an vacip olduğu sonucunun çıkanlabile­

ceği bir üslup hakimdir. b. Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber (s.a.s.), kendisi ile ümmetinin kurban kesme

~ yükümlülüğü itibariyle farklı düzeylerde olduklarını beyan etmektedir.

c. Bu nevi sözlü beyanlara ilave olarak (b) maddesinde belirtilen hususla birlikte ele alınması gereken ve Resill-i Ekrem (s.a.s.)'in kurban .kesmeyi hiç terk etmediğine dair rivayetler (fiili sünnet) vardır. ·

Konuyla ilgili rivayetler topluca gözden geçirildiğinde, aslında kurban kesmenin hüküm itibariyle sünnet olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Zira Hz. Pey­gamber (s.a.s.) Müslümanlardan kurban kesmelerini istemiş, kesmeyenler hakkında teh­ditkar ifadelerde bulunmuştur. Durum böyle olunca kurban konusunda asıl sorun kendisi­ni, kurban kesmeyle ilgili talebin kuvvet ve bağlayıcılığı hususunda göstermektedir. Dola­yısıyla cevabı aranacak soru, bu talebin vacip derecesinde bir talep olup olmadığıdır.

53 İbnü'l-Arabi, Ahklinıu'l-Kur'iin, IV ,1977. 54 Yazır. Hak Dini Kur'an Dili, IX,6200,6202.

Page 11: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

· Kurbanın Dini Hilkm!i ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışmaları 221

Birçok fıkh'i ihtilafta olduğu gibi burada da, her görüş sahibinin kendi görüşüne kaynaklık ettiğini düşündüğü rivayetler hakkında sağlam ve delil olmaya elverişli, diğer rivayetler için ise zayıf değerlendirmesinde bulunduğuna şahit olunmaktadır. Nitekim Şevkani (1250/1834), kurbanm vacip olmadığını söyleyenierin delillerinin hiçbirisi, bu hususta delil olabilecek kuvvet ve uygunlukta değildir5 genellemesinde bulunurken; İbn Hazm (456/1064) aynı genellerneyi kurbanın vacip olduğu görüşüne hukuki mesned ola­rak gösterilen rivayetler hakkında yapmakta ve söz konusu rivayetlerin tamamının,

ravllerinin çeşitli sebeplerle (mechulün/11 yudrli, meclıUl, kezzlib,fl gliyeti's-sukut)56 mec­riih ya da ri vayetin mürsel olması gerekçesiyle siikıt olduğunu söylemektedir.57

Dikkat çekici hususlardan bir diğeri de, her bir rivayetin, sadece kurbanın hükmü konusunda benimsenen görüş doğrultusunda değerlendirilmiş olmasıdır. Bunun için zor­lama te'villere başvurmaktan da çekinilmemiştir.

Bu genel tespitleri takiben, kurbana dair rivayetlere ilişkin yorum ve değerlendir­melere geçmeden önce bir hususu belirtmekte fayda var. Konuyla ilgili rivayetlerin anla­şılması ve yorumlanmasında, hadislerdeki "farz" ve "sünnet" gibi ifadelerin, usfil-i fıkıh­taki kullanımıyla teknik anlamda farz/vacip ve sünnet biçiminde anlaşılması asla isabetli olmaz. Zira sadece bu iki kelimeyle sınırlı olmayıp, ayet ve hadislerde geçen ve fakat bağımsız İslami disiplinlerin oluşmasıyla birlikte kavramlaşan ve teknik bir anlam kaza­nan bütün kullanımlarda, bahse konu kelimelere teknik anlam yükleyerek nasları anlama ve yorumlama çabası, nasların anlamını daraltacak, genel ve kuşatıcı manayı perdeleyecek ve böylece Kur' an ve Sünnet tarafından sunulan İslami mesaj belli bir tefekkür biçimine hapsedilmiş olacaktır. Tabiatıyla bu, söz konusu kelimelerin de geçtiği hadislerden, teknik anlamda vacip veya sünnet hükmünün çıkarılamayacağı anlamına gelmez. Ne var ki böyle bir hüküm, işaret edilen kelimelerin kullanılmasından değil, -şayet varsa- bu yönde hükme deHUet eden lafız ve karinelerden hareketle elde edilebilecektir.

Bu husus göz önünde bulundurulduğunda, "İbrahim 'in sünneti", "bizim sünneti­miz", "Müslümanlarm sünneti" terkiplerindeki "sünnet" ifadesinden hareketle kurban kesmenin sünnet olduğu söylenemez.58 Zira burada sünnet, teklifi hükmün çeşitleririden biri olan teknik anlamda sünnet değil, adet, gelenek, uygulama biçimi anlamlarında kulla­nılmıştır. Aslında bu mütalaa, sünnet lafzının geçtiği diğer hadisler hakkında da geçerlidir. Çünkü naslarda yaygın kullanımıyla sünnet, adet, gelenek, dinin yaşanma,biçimi, dini yaşamada izlenen yol/yöntem anlamlarında kullanılan bir kelime olup, bu yönüyle hükme delillet bakımından teklifi hükmün çeşitlerinin tamamını kuşatan bir genişliğe sahiptir. Ancak hükme delilleti itibariyle sünnet lafzının, vücfiba delalet eden bir kar'ine bulunma­dığı sürece asil delaletinin nedb olduğu belirtilmelidir.59

Diğer taraftan kurbanın Hz. İbrahim (a.s.)'ın sünneti olduğu ve ona tabi olmakla emrolunduğumuzu ifade eden naslardan hareketle, kurban kesmenin vacip olduğunu söy­lemek de mümkün gözükmemektedİr. Zira böyle bir istidl1il için sırf emir kipi yeterli ol­maz; Hz. İbrahim'in şeriatında kurban kesmenin vacip olduğunun tespiti de gerekir ki, bunu belirlemek mümkün değildir.60

55 Şevkiini, Neylii'l-evtiir, V,l46. 56 Bu lafızlann anlamlan için bkz. Y!icel, Hadis lstılalılamım Doğuşu ve Gelişimi. s.IOI-144. 57 İbn Hazm, el-Mulıallii. VI,8. 58 Bkz. Kiisiini, el-Bediii', V,62. 59 İbn Hacer, Fetlıu'l-Biiri, X,3. 60 İbn Hacer, Fetlıu'l-Biirf, X,l4.

Page 12: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

222 Halit Çalış

Kurban kesmenin din! hükmünün vacip olduğu 'ictihadımn mesnedi konumunda bulunan, "Maddf durwnu kurban kesmeye elverişli olduğu halde kurban kesnıeyen, sakm namazgalıımıza yaklaşnıasın" hadisindeki tehdit üslubundan hareketle kurbanın vacip olduğu sonucu çıkarılamaz. Nitekim bazı Hanefi fakihlerin de bu İstidiali eleştirdikleri

görülmektedir.6' Çünkü bu, mübalağalı bir anlatım biçimidir ve başka naslarda da sıklıkla

rastlanan bir üsluptur. Burada hemen "sarımsak ve soğan yiyenler sakın mescidimize yaklaşnıasın" şeklindeki hadisler"2 hatırlanabilir. Tamamen aynı üslubun kullanıldığı bu tür hadislerden hareketle nasıl ki sarımsak ve soğan yemenin haram olduğuna hükmetmek mümkün değilse, aynı şekilde sırf ağır tehdit içeren üsluptan dolayı kurban kesmenin vacip olduğuna da hükmedilemez.63

,

Yine vücup görüşünün delilleri arasında zikredilen "Her yıl Jier hane /ıalkma kur­ban kesmek gerekir" şeklindeki hadis, merfı1 ve sened bakırnından sağlam olmakla birlik­te, kurban kesmenin vacip olduğuna delil teşkil etmez. Çünkü hadisteki ifade biçimi, kur­ban kesmenin mutlak anlamda vacip olduğu hususunda açık ve kesin değildir.(>.! Bu hadis­ten pekfila müekked sünnet sonucu da çıkarılabilir.

Diğer yandan bu hadisin rivayetlerinde umumiyetle kurbanla birlikte" Ö~" de zikredilmektedir. Cahiliye Araplarının Recep ayının girmesiyle birlikte kestikleri bir kur­ban türü olan at!re. "İslôm'da atfre defera da yolctur"65 şeklindeki hadislerle yasaklanmış­tır. Bu hadis, kurbanın vacip olduğu görüşünde olan fakihler tarafından delil olarak göste­rilirken, müekked sünnet görüşünü benimseyenler buna nesi/ı iddiasıyla mukabelede bu­lunmuşlardır. Yani Recep ayının girişiyle birlikte kesilen at!re kurbanı uygulamasını ya­saklayan rivayetlerle bu hadis neshedilmiştir. Ancak nesih iddiasının kabulü halinde bile, söz konusu neshin at!re ile sınırlı olduğunu unutmamak gerekir. Yani hadi~ kısmı neshe uğramış olmaktadır. Dolayısıyla atirenin neshedilmesi, udhiyye kurbanının da neshini gerektirmez. 66

·

Öte yandan namazdan önce kurbanını kesen kişiye Hz. Peygamber (s.a.s.)'in tekrar kurban kesmesini emretmesi Şafii (204/819)'ye göre, hem kurban kesmenin vacip oldu­ğuna, hem de kurban kesrnek isteyen kişinin, ancak namazdan-sonra kurban kesmesi ha­linde bu ibadeti yerine getirmiş olacağına delalet edebilir.67 Fakat bu hadisi, kurban kes­rnek vacip olmasaydı tekran emredilmezdi, şeklinde yorumlayarak kurbanın vücubuna hükmetmek isabetli gözükmemektedİr. Zira bağlayıcılık açısından konumu ne olursa ol­sun, vaktinde ve usulünce yerine getirilmeyen· her türlü din! görevin iadesi gerekmektedir. Aksi takdirde eda gerçekleşmemiş olur. Dolayısıyla burada amacın, din! bir ibadet olarak meşru kılınan kurbanın kesilme usul ve şartlarını beyan olduğu söylenebilir.""

""' 61 Sa'di Çelebi, el-Hlişiye, IX,508 (Fetlıu'l-Kadfr'le birlikte). 62 Buhari, "Ezan", 160; "Et'ime", 49; Müslim, "Mesacid", 68-73; Ebu Davfid, "Et'ime", 40; Nesiii, "Mesacid",

16; Tirmizi, "Et'ime", 13. 63 Hükme delalet açısından rivayetin durumu bu şekilde olmanın yanında, aslında bu haberin bir sahabi sözü

(mevkuf hadis) olduğuna dair görüş ve tespitler hatırlandığında. kurbanın dini hükmünü belirlemedeki yeri itibariyle bu rivayelin konumu daha bir bJşka olacaktır. Ancak daha önce hadisin talırici yapılırken de belir­tildiği .üzere, hadisin sahih senetle merffi rivayetlerinin de bulunması, bu değerlendirmeye imkan vermemektedir.

f>.l İbn Hacer, Fetlıu'l-Blirf, X,3. 65 Buhar!. "Akika", 3,4; Müslim, "Edahl", 38. 66 Nevevl, el-Minlılic, XIII,I79; Şevkanl, Ney/ii'l-eı•tlir, V,l46. 67 Beyhaki, es-Siinenii'l-kiibrli, IX,441. 6ll İbn Hacer, Fetlw'l-Blirf, X,3,14.

Page 13: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

Kurbanın Dini Hükmü ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışmalan 223

Bu hadiste, kurbanla ilgili hususlann öğretilmesinin amaçlandığını ifade eden Ebu Hatim (277 /890), hadisin nedbe deıalet ettiğini bir örnekle açıklamaya çalışır: "Kurban ~badeti için öngörülen mükafat ancak kurbanın namazdan sonra kesilmesi halinde müm­kündür. Namazdan önce kurban kesen, iyi bir iş yapmıştır fakat, kurban için öngörülen sevaba nail olamaz; zira kurban vakte bağlıdır. Aynen kuşluk namazını vaktinde kılma­mak gibL Söz gelimi bir kişi, gecenin herhangi bir kısmında kuşluk namazı niyetiyle na­maz kılsa, namaz kılması sebebiyle sevaba nail olursa da, bu, kuşluk namazı için vadedilen sevap olmaz."6

"

Aynı mütalaa, namazdan önce kesilen kurban için "bwıım kurbanla bir ilgisi yok­tur" şeklindeki hadis hakkında da geçerlidir. Kaldı ki bu hadisteki" ~"kelimesi mut­lak bir lafızdır ve boğazlanmış hayvan (ez-zebiha), özel bir biçimde akıtılan kan ve ibadet anlamianna gelir. Burada kelimenin ibadet anlamında kullanıldığını söylemek mümkün­dür ve ibadet, kurbana göre çok daha kapsamlı bir kavramdır. Bununla birlikte hadisin başka tariklerinde birinci anlamda da kullanıldığı olmuştur. Buna göre kim namaıdan .önce keserse, onun kesmesi yoktur demek, kestiği hayvan kurban yerine geçmez demek­tir.70 Bu da zorunlu olarak kurbanın vacip olmasını gerektirmez.

Vücup görüşünün delillerinin hükme delaleti hususunda serdedilen bu mülalıazala­rın benzerlerİnİn, müekked sünnet görüşüyle ilgili deliliere getirilen kimi yorumlar hak­kında da varid olduğu görülmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in, "Zilhicce ayı girer ve içinizden birisi kurban kesmek isterse, saçmdan ve bedeninden lıerlıangi bir şey koparma­sm" şeklindeki sözlü beyanında, kurban kesmenin kişinin iradesine bağlandığı. iradeye bağlı olan şeyin ise vacip olamayacağı iddiası, hadisin lafz! yoruma tabi tutulmasının sonucudur. Lafzın tabii sonucu bu şekilde olmakla birlikte, hadisteki iradedenlisterneden kasıt, tahyir (kişinin tercihine bırakma) anlamında irade değildir, sehvin zıddı olan irade­dir ve bilinçli insan davranışlannı ifade eder.7' Bu anlamda irade, sadece kurban kesme niyeti taşıyanlar hakkında değil, bütün farzlarda şarttır. Zira irade olmadan ibadet olmaz. Kaldı ki bu yorum benimsendiğinde, vücubunda şüphe bulunmayan bir çok ibadetin de sünnet olduğunun kabulü gerekir. Zira aynı üslubun söz konusu olduğu birçok hadis bu­lunmaktadır. "Namaz kılmak isteyen abdest alsın", "Cuma namazı kılmak isteyen guslet­sin ", "Kim lıaccetmek isterse, yol azığını fazla als m", "Haccetmek isteyen telbiye getir­sin ... " gibi. Nasıl ki bu hadislerden hareketle, beş vakit namazın, Cuma ramazının ve haccın, yükümlülük şartlannı taşıyaniara vacip/farz olmadığı söylenemezse', aynı şekilde bahse konu hadisten hareketle kurbanın vacip olmadığı da söylenemez. 72

İrade unsurunun kurbanın hükmünü belirlemede bir veri olamayacağı açık ve kesin olmakla birlikte, bir an için bunun mümkün olduğu farz edilse bile, aynı hadisin iradeye hiç yer vermeyen rivayetlerinin de bulunması, bu istidla!i tamamen dayanaksız bırakmak­tadır. Hadisin Ebu Davud (275/888)'da yer alan bir rivayeti, "Kimin kesmek üzere hazır­ladığı kurbanlık bir hayvanı olur da, Zilhicce'nin!ıilalini görürse saçmdan ve bedeninden lıerlıangi bir şey kopamıasm" şeklindedir.73

Kurbanın, Allah Resfilü (sav) için farz, ümmeti hakkında ise sünnet olduğunu be­yan eden rivayetlerde, kütibe lafzının kullanılmasından hareketle, "aslında burada kurba-

69 İbn Hibban. es-Salıfh. XIII.226-227. 70 İbn Hacer, Fethu'l-Biirf, X.3. 71 Kadızade Şemsüddln Ahmed, Netiiicii'/-efkiir, IX.508-9. 72 İbn Türkmfinl. el-Cevlıerii'n-Nakf, IX,443; İbn Hacer, Fethu'l-Biirf. X,l5; Kadızade Şemsüddln Ahmed,

Netiiicii'l-efkiir. IX.509. 73 Ebu Davud. "Ediilıl", 2,3.

Page 14: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

224 Halit Çalış

nın farz oluşundan söz ediliyor, halbuki biz kurbanın vacip olduğunu söylüyoruz. Farz ile vacip arasında ise dağlar kadar fark vardır"74 gibi bir değerlendirmede bulı.i.nularnaz. Zira kütibe lafzının, sünneti de içermesi sebebiyle bu doğrultuda yorumlanmasına herhangi bir engel bulunmadığı gibi, rivayetlerin bir kısmında aynı hususun, tatavvu kelimesiyle anla­tıldığı görülmektedir ki, bu sünnetten başkası değildir.

Kurban kesmenin dini hükmüyle ilgili rivayetlere sırf bir yönden bakmaktan kay­naklanan bu tür mülahazalarla birlikte, söz konusu rivayetlerin, yükümlülük şartlarını

taşıyan kişilerin kurban kesmelerinin teklifi hüküm itibariyle sünnet olduğuna delaletleri açıktır. Asıl problem bu talebin, zorunluluk bildiren seviyede olup olmadığındadır. İşte bu noktada ilk dönem telakki ve uygularnalarını konu edinen rivayetlerin aydınlatıcılyol

gösterici bilgiler ihtiva ettiği görülmektedir. Kurbanın dini hükmühü tespitte, konunun dini yönünü ve uygulamayı doğrudan Resfil-i Ekrem (sav)'den öğrenip görmeleri itibariy­le ashabın uygulama ve beyanları son derece önemlidir.

Daha önce sünnet görüşüyle ilgili deliller serdedilirken belirtildiği üzere, ashabın önde gelenlerinden bazılarının (Hz. Ebu Bekir, Ömer, İbn Abbas, Ebu Mes'ud el-Ensari gibi) maddi dururnlarının iyi olmasına rağmen sırf vacip telakkisine yol açabileceği endi­şesiyle zaman zaman kurban kesmedikleri olmuştur. Bu noktada özellikle Hz. Ebu Bekir ve Ömer (r.a.)'nın aslında maddi durumlarının elvermernesi sebebiyle kurban kesmedikle­ri ve bununla insanlara kurban yükümlülüğü için nisabın şart olduğunu göstermek istedik­leri, esasen böyleleri yükümlülük şartlarını taşımadıklan için kurbanla ilgili talebe muha­tap da olmadıkları şeklindeki açıklarna7s doğru olamaz. Zira bu gerekçelendirmeyi delillendirmek mümkün olmadığı gibi, vacip addedilmesinden endişe duydukları için kurban kesmediklerinin bahse konu rivayetlerde sarahaten beyan edilmiş olması da bu ihtimali ortadan kaldırmaktadır. Kaldı ki aynı gerekçeyle kurban kesmeyen diğer

sahabller, aslında maddi dururnlarının iyi olmasına rağmen böyle yaptıklarını açıkça be­yan etmişlerdir.

Diğer yandan kurbanın hükmüyle ilgili bir soruya muhatap olan İbn Ömer (r.a.), kurbanın sünnet olduğu cevabını vermiştir. Muhammed b. Sirin·(110/728)'den nakledildi­ğine göre kendisi Abdullah b. Ömer (r.a.)'ya; "Kurban kesmek vacip midir?" diye sor­muş, o da: "Resiilullah ( s.a.s.) kurban kesti, ona uyarak Müslümanlar da kestiler ve uygu­lamalsünnet böylece yerleşti" diye cevap vermiştir/6 Hadisin Tirmizi (279/892)'deki rivayetinde (Ediihi 9) nakledildiğine göre, ismi verilmeyen kişi, İbn Ömer'e: "Kurban kesmek vacip midir?" diye sormuş O da: ''Resiilullalı ve Müslümanlar kurban kesti!" cevabını vermiştir. Soran kişi aldığı cevaptan tatmin olmamış ve sorusunu ikinci defa yöneltmiştir. Bu kez İbn Ö~r (r.a.): "Anlamıyor musun 1 anlayışın kıt mı? (Ben) Resiilullalı ( s.a.s.) ve Müslümanlar kurban kesti (diyorum)" diye cevabını vurgulu bir şekilde tekrarlamıştır.

İbn Ömer ile söz konusu şahıs arasındaki diyalogu naklettikten sonra Tirmizi (279/892), ilim ehlinin, kurbanın vacip olmadığı görüşüyle amel ettiğini söyler. Öyle anlaşılıyor ki, İbn Ömer'in soruya cevap verirken "Evet" dememesinden Tirmizi, kurba­nın vacip olmadığı sonucunu çıkarmıştır. Çünkü mücerred arnel vücuba deliilet etmez.77

"Resiil-i Ekrem 'den sonra Müslümanlar da aynı şekilde kurban kesmeye devanı ettiler" ifadesi ise, kurban kesmenin Hz. Peygamber' e has bir ibadet olmadığına işaret etmektedir.

74 Kadızade Şemsüddin Ahmed, Netiiicü'l-ejkiir, IX,509. 75 Kfisani, el-Bediii', V,62; Kadızade Şemsüddin Ahmed, Netiiicü'l-ejkiir, IX,509. 76 İbn Mace, "Edfihi", 2. 77 İbn Hacer. Feılw'l-Biiri, X,3.

Page 15: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

Kurbanın Dini Hükmü ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışmalan 225

Diğer yandan İbn Ömer (r.a.). Allah Resfiili'nün fiilierine ittiba hususunda aşırı ti­tizliğiyle tanınan bir sahab!dir. Her ne kadar İbn Hacer (85211448). onun bu hususiyeti sebebiyle kurban kesınek vacip değildir diye açık bir beyanda bulunmadığını söylüyorsa da7

" hadisin Beyhaki (458/1065)'dekP'' rivayetinde soru soran kişiye İbn Ömer (r.a.)'in: "Her halde sen kurbanlll kesin z.omnluluk (Facip) olduğunu düşünüyorsun" dediği. o kişinin: "Hayır, fakat seFaplı, hayırlı bir iş ve sünnettir, değil mi?'' demesi üzerine. İbn Ömer' in: "E Fet öyledir" diye mukabelede bulunduğu görülmektedir.

Bu tür sahabe uygulama ve görüşünü yansıtan rivayetlerin. hakkındanass bulunan hususlarda şer'! hükmün tespiti konusunda delil olamayacağı söylenebilir."' Gerçekte de usul bakımından özellikle merfti haberlerin bulunduğu bir hususta sahabe kavline itibar edilmez. Esasen biz de sahabe görüş ve uygulamasından hareketle kurbanın dini hükmü hususunda bir belirlemede bulunmuyoruz. Ne var ki bu meselede. kurbanın vacip olduğu kanaatinde olanlar da dahil olmak üzere. konuyla ilgili literatürde vacip görüşünde olduğu belirtilen herhangi bir sahabeye rastlanınamış olması oldukça anlamlıdır. Eşine az rastla­nır biçimde kurban konusunda kendilerinden nakilde bulunulan veya Hz. Peygamber dönemi uygulamasını anlatan sahabilerin tamamının fikir birliği etmişçesine kurbanın

sünnet olduğunu belirttikleri görülmektedir. Nitekim Zahiri fıkıh düşlineesini sistemarize eden nıuhaddis-fakih İbn Hazm (45611064). Hz. Peygamber (s.a.s.)'den islamı bizzat duyarak. görerek ve yaşayarak öğrenen sahabe arasında kurban kesmenin vacip olduğu görüşünde olanlar bulunduğuna dair sahih herhangi bir rivayelin bulunmadığını ifade etmektedir."' İşte bu durum konuya ilişkin nasları anlama ve yorumlamada fevkalacle ö­

nemlidir.

Netice itibariyle mevcut verilerin kurban kesmenin vacip olduğunu söylemeyi mümkün kılacak netlikte olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte Hzı Peygamber (s.a.s.)'in kurban kesıneyi hiç terk etmemesi, madd1 durumu kurban kesmeye müsair olan­ların kurban kesmemelerini ağır bir dille eleştirmesi. kurbanın Müslümanlar hakkında sünnet olduğunu sarahaten beyan etmesi ve Resul-i Ekrem dönemi uygulamasını aniaran rivayetlerin tamamının kurbanın sünnet olduğunu ifade etmesi. yükümlülük şartlarını

taşıyan Müslümanlar için kurban J...esmenin müekked sünnet olduğunu göstermektedir. Ancak bu hususta müekked sünnet kavramının ifade ettiği anlama dikkat edilmesi gerek­mektedir. Bunun için. kurbanın sünnet olduğu görüşünü benimseyen cumhı,ır İslam hu­kukçularının, özellikle ele ,ilk dönem müctehidleıinin bu çerçevede bazı beyan ve ikazları önemlidir. Ayrıca bu çerçevede kullanılan bazı farklı kavramlar. açıklayıcı cümleler. as­lında kurbanın dini hükmüyle ilgili tartışmaların önemli bir yönünü kavram ihtilafınııı oluşturduğunu düşündürmektedir.

c. Kavram ihtilafı

Kurbanın vacip olduğunu söyleyen Hanefi fakihler gibi. müekked sünnet görüşlin­de olan cumhur fakibierin de. maddi durumu kurban kesmeye elverişli olanların bu ibadeti yerine getirmemesini asla doğru bulmadıkları görülmektedir. Rabla ( 136/753). Leys b. Sa' d ( 1751741 ). İmam Malik (J 79/795). İmam Şafii (204/8 1 9). Ebü Sevr (240/85-J.) gibi müctehidlerin. "Hali vakti yerinde olanlar mutlaka kurban kesmelidir: böylelerinin meşru bir sebep yokken kurban kesmemesi ne kötüdür/mekruhti.ır'' gibi beyanları söz konusu-

ltın Hacer. Fet/w '1-Biiri. X.3.

:•ı Bcyhaki. t's-Siinenii'l-kii/Jrti, IX.445.

"' Kfisfıni. ei-Hedôi'. V.62: Şevk:iııi. Nc\'lii'l-cı·tiir. V.l-+5.

'' ei-Mulıallii. Vl.l O.

Page 16: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

226 Halit Çalış

dur.82 Bu noktada kurbanın dini hükmüyle ilgili olmak üzere müekked sünnet yanında, vacip si.inriet83

, terkine ruhsat verilmeyen sünne~ gibi nitelendirmelerin de kullanıldığı hatırlanmalıdır. Bu nitelemeler, Hanefi fakihlerin, talebin olumsuz oluşuyla ilgili derece­lendirmede tahrlınen rnekruh dedikleri kategorinin, talebin olumlu olması halindeki karşı­lığına tekabül etmektedir. Merkez noktada mübah hükümlerin bulunduğu dikkate alındı­ğında, Hanef'ılerin tasnifıne göre tahrlınen rnekruh vacibe karşılık gelmektedir. Hal böyle olunca aslında bütün İslam hukukçularının kurban kesmenin gerekliliğinde hemfıkir ol­duklarını: ancak teklifi hükmün çeşitleriyle ilgili derece ve kavram ihtilafı sebebiyle mese­leyi farklı kavramlarla ifade ettiklerini söylemek de mümkündür.

Kurbanın Hz. Peygamber (s.a.s.)'e farz, ümmetine ise sünnet olduğunu ifade eden müfessir M.Hamdi Yazır (1942)'ın şu açıklamaları, kavram ihtilafı noktasında önemlidir: "Kurban, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in terk etmediği ve bayram namazından evvel kesilmesi­ni kiifı görmediği bir sünnet olarak tekarrür etmiştir. Böyle bir sünnet ise, dinde şeftirden olarak tarikatı meslfike olmuş manasma bir sünnettir, ki farza yakındır ... Diğerlerinin vacip değildir demeleri ise, farz değil manasınadır."85

Madem ki ortada sabit bir Peygamber sünneti var ve o, bu ibadeti hiç terk etmemiş, o halde Müslümanlara da, Kur'an'ın, "iyi örnekimodel şahsiyet" olarak takdim ettiği,

kurtuluşun ancak onun yolundan gitmek ve onun gibi bir hayat sürmekle mümkün oldu­ğunu belirttiği Allah Resfilü (s.a.s.)'e ittiba etmek ve mazeretsiz olarak kurban ibadetini terk etmemek yaraşırdı. Kaldı ki kurban, hayat nimetine şükür, Allah'ın bu günlerde oğlu­na bedel olarak koç kesme emrini yerine getiren İbrahim (a.s.)'ın mirasını diriltmek ve hatırasını yaşatmak, sırata binit hazırlamak, günahların affı, hataların yok edilmesi için kes ilir.

B. KURBANlN FERT YA DA AilE ADlNA KESilMESi TARTIŞMAlARI Kurban ibadetinin, bu makalede ele alınması planlanan ikinci önemli meselesi ise, .

kurbanın, yükümlülük şartlarını taşıyan bireylerin ayn ayn kesmeleri gereken bir ibadet mi, yoksa hayatlarını aynı çatı altında sürdüren ve aynı bütçe ile geçinen aile bireyleri adına bir kişinin yerine getirmesiyle sorumluluğun diğerlerinden de hıJktığı türden bir ibadet mi olduğu hususudur.

Kurban kesmenin vacip olduğunu söyleyen İslam hukukçuları aynı zamanda kur­banın tek tek fertlere dönük bir ibadet olduğu kanaatindedirler (ayni vacip). Kurban kes­menin sünnet olduğunu söyleyenlerden bazılarına göre (Ebfi Yusuf (182/798) gibi) de, bu ibadet ayni bir sünnettir. Dolayısıyla aile bireylerinden birinin kurban kesmesi yeterli değildir; yükümlülük şartların\ taşıyan herkesin kesmesi gerekir.86

Kurban kesmenin mü'ekked sünnet olduğu görüşünde olan İmam Malik (179/795)' e göre ise, bir da var, sığır veya deveyi, kişinin kendisi ve şer' an nafakalarını sağlamakla yükümlü bulunduğu aile bireyleri adına kesmesi caizdir. Ancak Malik'in gö­rüşü, adıİla kurban kesilen bireylerin kurbanlık hayvana iştiraki yönüyle değil, sırf kendi adına satın almakla birlikte söz konusu kişileri de buna ortak etmesi bakımından yani

· 82 Mlilik, el-Miidevvene, Beyrut 1415/1994, 1,547; Beyhaki, es-Siinenii'l-kiibrii, IX,441; İbn Abdilber, eı­

Temlıid. XXIII,19!; Nevevi, Ravdatii't-tiilibin, II,461; Ayni, Umdetii'l-kiirf, Beyrut, tsz., XXI,144; Şevklini, Neylii'l-evtiir, V,l43.

83 Şafii, el-Üm, II,349. (ed-Daha ya silnnetun l1i yecibu terkuha) 84 İbn Hacer, Fetlıu 'l-Biirf, X,3. 85 Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IX,6202. 86 Merginani, el-Hidiiye, IV,71; Kadızade Şemsilddin Ahmed, Netiiicii'l-ejkiir, IX,510-l.

Page 17: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

ı

Kurbanın Dini Hükmü ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışmalan 227

sevap itibariyledir. Diğer bir ifadeyle Millili hukukçulara göre, kurban kesen kimsenin niyet etmesi halinde aynı kurbanın sevabına nafaka halkası içinde bulunan birlikte oturdu­ğu yakınlarını da iştirak ettirebilir ve bu kurban onlar için de yeterli olur.87 Bununla birlik:­te İmam Millik, maddi durumu iyi olanların ayn ayn her bir fert için kurban kesmelerinin daha uygun olacağını belirtmektedir.""

Şafii ve Hanbeli fakihler de benzer bir yaklaşımla kurbanın kesen açısından ayni sünnet, nafakalarını sağlamakla yükümlü oldu~ aile fertleri açısından kifai sünnet olduğu kanaatindedirler. Nasıl ki farz, ayni ve kifm farz olmak üzere ikiye aynlıyorsa sünnet de ayni ve kifai kısımlarına aynlır ki, aile bireyleri açısından kurban kifm sünnet örneklerin­dendir. Burada ayni oluş, gücü yeten herkesin kesmesinin sünnet olduğunu, kifai oluş da içlerinden birinin kesmesiyle diğer aile fertlerinden talebin silkıt olduğu ve sünnetin "yerine

· gelmiş olacağı anlamına gelmektedir. Kesilen kurbanın tek bir davar, sıgır ya da deve olması arasında herhangi bir fark yoktur. Kurban edilebilme özelliklerine sahip bir hayvalı olması yeterlidir.89

Hali vakti yerinde olan herkesin kurban kesmesi, Resul-i Ekrem (s.a.s.)'e ittibanın gereği olmak üzere sünnet ise de, aile mefhumu altında toplanan kişiler adına teklife ehil bir şahsın kurban kesmesi diğerlerinden talebi düşürür. Fakat kurban sevabmdan aile bi­reylerinin de yararlanabilmesi için, kurban kesen kişinin onlar adına da niyetlenınesi ge­rekmektedir. 90

Özetle ifade etmek gerekirse Hanefi hukukçulara göre, yükümlülük şartlarına sahip olan herkes kurban kesrnek durumundadır. Cumhur hukukçulara göre ise, bütçeleri aynı olup aynı çatı altında hayatlarını sürdüren aile bireylerinden birinin kesmesiyle, diğerle­rinden de talep düşer.

Çoğunluğu teşkil eden İslam hukukçularının benimsediği ikinci görüş, hem Allah Resı1lü (s.a.s.)'nün sözlü beyanlarına, hem de uygulamayı yansıtan bazı hadisiere dayan­maktadır. "Ey insanlar! Her sene, her ev lıalkma kurban kesmek gerekir" buyurmak sure­tiyle kurbanın aile adına kesileceğini beyan eden Resı11-i Ekrem (s.a.s.), kurban bayramın­da bir koç kurban etıniş ve "Bismillah! Allahım/LMuhammed'den, onun hane halkzndan ve Muhammed ümmetinden kabul buyur/"91 diye dua etıniştii:. Aynı şekilde Resill-i Ekrem (s.a.s.)'in, saf beyaz, serniz ve boynuzlu iki koçu, birisini ümmetinden kurban kesmeyen­ler, diğerini de kendisi ve aile fertleri adına kurban olarak kestiği muteb~r kaynaklarda ifade edilmektedir.92 Aynca Hakim (405/1014)'in el-Müstedrek'inde sened bakınundan sahih olduğunu belirttiği, "Resulullah (s.a.s.) bütün ev halkı için tek bir koç kurban eder­di" şeklinde bir rivayet de bulunn;ı,aktadır.93 Her. ne kadar İbn Şih1ib ez-Zühri (124/742)'den, "Allah Rasulii, kendisi ve hanesi halkı adzna deve ya da sığır dışmda hay­van kurban etmemiştir"94 şeklinde bir rivayet bulunmakta ise de, sıhhati hususunda her-

87 İbn Rüşd, Bidayetii'l-miictelıid, 1,351-352. 88 Malik, el-Miidevveııe, 1,547; Blici, el-Miiııteka, Beyrut 1403/1983, III,97. 89 Nevevi, Ravdatii't-talibm, II,466-467: Şirbini, Muğııi'l-mulıtac, Kahire 1377/1958, IV,283; Şevklini, es-

Seylii'/-cerrar, IV,77-78; Bardakoğlu, "Kurban", DİA, İstanbul2002; XXVI,438. 90 Nevevi, el-Mecnıfi ', VIII,383-386 91 Müslim, "Edahi", 19. 92 Buhlihi, "Edlihi", 7; Müslim, "Edlihi", 18; Ebu Davfid, "Edlihi", 3,4; Tirmizi, "Edlihi", 2; Neslii, "Dahayli",

14,28-31; İbn Mace, "Edlihi", 1; Dfuimi, "Edlihi", l. Bu husustaki rivayetleri topluca görmek için bkz. Tahavi, Şerlıu Me'aııi'l-asar, III,475-7.

93 Zeylai, Nasbu'r-raye, IV,210. 94 Muvatta, "Dahaya", 5.

Page 18: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

228 Haliı Çalış

hangi bir tartışmanın söz konusu olmadığı bu rivayetler. İbn Şihiib'ın tespitini doğrula­mamaktadır.

Diğer yandan aynı içeriktc olmak üzere Hz. Peygamber (s.a.s.) dönemi uygulaması hakkında bilgi veren rivayetler de bulunmaktadır. Abdullah b. Hişiim anlatıyor: "Annem beni Hz. Peygamber (s.a.s.) 'e getirdi. Allalı Resi/Iii ( s.a.s.) başnm slvaz/adl. bana dua etti. Resiil-i Ekrem (s.a.s.) biitiin hanesi halkı ad1na tek bir koç kurban ederdi. '"'5 Aynı konuda bilgi veren başka bazı sahabllerin, zamanla meydana gelen anlayış farklılıklarına da işaret ettikleri görülmektedir. Ashabın önde gelenlerinden EbG EyyGb el-Ensfui (r.a.) anlatıyor: "(Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanmda) biz bir tek koyun/koç kurban ederdi k. Kişi !Jltnu kendisi ve aile fertleri adnıa keserdi; yerferdi ve ikram eder/erdi. Fakat bilalıare insanlar (dindarlık konusunda) birbirleriyle yarış ve rekabete girdiler de. kuriJan kesme k mağmr­luk aWmeti oldu. "96

Aileden bir kişinin kurban kesmesinin yeterli olduğu hususuyla ilgili olarak zaman­la oluşan farklı telakkİden şikayetlenen diğer bir sahabi de Huzeyfe b. Esld'dir. "EMi Bekir ve Ömer'in sünnet olarak algrlanacağı. endişesiyle kurban kesmediklerini gördiim. Ne var ki kurban konusımdaki sünnete vakıf olduktan sonra ai/em beni stkmtıya ( cefli) sokw. Öyle ki artrk herkes için ayrı bir kurban kesiyorum. ""7 Aynı sahabiden nakledilen diğer bir ıivayette Hz. EbG Bekir ve Hz. Ömer (r.a.)'nın halkın da kendilerine tabi olaca­ğı/kendileri gibi yapacağı endişesiyle ailele'ri adına kurban kesmedikleri. halbuki şimdi ailesinin kendisini· bu hususta zora soktuğu bilgisi bulunmaktadır.""

Ne ilginçtir ki. Huzeyfe b. Esld. hane halkı adına tek bir kurbanın yeterli olması şeklindeki Resul-e Ekrem (s.a.s.) dönemi uygulamasından vazgeçilerek. herkes için ayrı ayrı kurban kesmeye doğru bir dönüşümden şikayetlenirken. Ebu Serlha. hiç kurban kes­meme eğiliminden şikayetlenmektedir: "Hz. Peygamber zanıamnda kurbmz ibadetinin nasıl yerine getirildiğiyle ilgili uygulamayı (sünnet) öğrendikten sonra bu lı us usta ai/em beni sıkmuya soktu. Resat-i Ekrem (s.a.s.) zamamnda lıane lıalkmm tamamı icin bir. bi­lemeclin iki kurban kesilirdi. Şhizdi ise komşulamıuz. onun kurban kesmesi gerekmez. diyerek bizi piııtileştirdi!cimrileştirdi. "<)<)Fakat bu rivayet ve şik:iyctlenmelerin ortak. ııuk­tası, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bizzat kendi tatbikatı ve devrindeki uygulama, hane halkı adına tek bir kurban kesme şeklinde iken bilahare farklı bir uygulamanın baş göstermiş olmasıdır.

Bütün bu rivayetler, nafaka halkasına dahil olup hayatimını aynı çatı altında sürdü­ren aile bireyleri adına tek bir kurban kesmenin yeterli olduğu hususunda herhangi bir tereddüde mahal bırakmamaktadır. Ayrıca bu husustaki rivayetlerin geneli dikkate alındı­iiında aslıah-ı kiramın Hz. Pevg:am!'>er zamanında kurban ibadetini bu şekilde yerine getir-

Beylıaki. es-Siinenii'l-kiibr{ı, IX.450. Taberiini el-Mu'cemu'/-kebfr'de rivayet etmiştir. Ravileri Senetle ismi geçen raviler. Buhfıri ya da Müslim'in kitaplarındaki hadislerin sendierinde yer alan ravilerder.tir. Heysenıi. Mecmau':-zel'iiid. Beyrut 1967.1Y,2l.

"" Muvatla'. Dahi.iyii 4.5; Tirmizi. Ediihi lO; İbn Miice. Ediihi lO. Hasen sahilı bir hadistir. Ahmed ve İshak bu görüştedir. Bazılarına göre ise küçükbaş hayvan ancak bir kişi için kurban edilebilir ki. Abdullah b. cl­Mübarek bu kanaatle olaıılardandır. Tirmizi. Ediihi I O. Nevevi'nin değerlendirmesine göre hadis sahilıtir. ei­Mecnui ·. VIII.384 .

. ., Taberiini el-kfu'cemu'/-kebfr'de ri,•ayet etmiştir. Ravileri Senetle ismi geçen r:ıviler. Buhiiıi ya da :Vllb­lim'iıı kitaplarındaki hadislerin senetlerinde yer alan ravilerder.tir. Heysenıi. Mecmau·~-~el'fıid. Beyrut I'J(ı7.

IV.l8.

'" Beyhaki. es-Siinenii'/-kiibra. IX.444.

''" lbn Miice ... Edfıhi", lO: Beyhaki. es-Siinenii'/-kiibra. IX,450: Şevki.ini. Ney/ii'/-el'/ar. V.l57. Büsiri ez­Zevfıid'de diyor ki: Sened bakımından sahih. ravileri de sikadır.

Page 19: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

Kurbanın Dini Hükmü ve Fert ya da Aile Adına Kesilmesi Tartışınaları 229

dikleıi. ResUl-i Ekrem (s.a.s.) bu uygulamadan haberdar olmasına rağmen herhangi bir olumsuz tavır sergilemediği anlaşılmaktadır. Bir küçükbaş hayvanın kaç kişi adına kurban edilebileceği hususunda fukaha arasında bazı ihtilaflara rastlanmakta ise de"", bir ev hal­kının tamamı adına bir küçükbaş hayvanın kafi olduğu hususunda bu rivayetler açık ve kesindir. Bu hususta, ''nafaka halkasına dahil bulunan aile bireylerinin tamamı adına içle­rinden birinin kurban kesmesi, yükümlülüğün sakıt olması anlamında değil, kurbanın

sevabını onlara bağışlama yani sevapta ortaklıktır" şeklindeki yorumlar'"'. rivayetlerin bu tür yorumlara iıi:ıkan verıneyecek sarahatte olması: nesih ya da tahsis iddiası 1 "2 ise. delil­den yoksun bulunması itibariyle ınücen·ed iddiadan öte geçememektedir. Bu sarahat karşı­sında, hedy kurbanının sırf bir kişi için kesilebileceği hükmünden hareketle, udlıiyye kur­banı .hakkında da kıyas yoluyla aynı hükmün geçerli olması gerektiği iddiası'm. rivayet itibariyle sahih, hükme deliileti de sarih naslar karşısında itibara alınmaz (ffisidü'l­i'tibar).''ı.ı

Son bir husus olarak beriltİlmelidir ki, kurban ibadetinin sebebi vakittir ki bu da bayram günleridir (eyyamu'n-nahr). 10

; Binaenaleyh sebep tekrar ettikçe kurban kesmenin hükmü de tekrar eder. Dolayısıyla mükellefiyet şartlarını taşıyan bir Müslüman, kendisi ve nafaka halkasına dahil bulunan aile bireyleri adına ömrü boyunca kurban bayramına ulaştıkça kurban keser. Emrin tekrara delalet etmesiyle ilgili usul tartışmaları bir yana. ''Ev insanlar! Her sene her ev halkına kurban kesme k gerekir""'" şeklindeki hadis. bu hükmün açık deliliclir.

SONUÇ

Müslüman toplumların en yaygın biçimele uyguladığı dini ibadetlerelen biri olarak kurban, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hiç terk etmediği, ümmetinden maddi durumu elverişli olanların da mutlaka yerine getirmelerini istediği bir ibadettir. Her ne kadar Kur'an-ı Ke­rim'de kurban kesme geleneğinin tarihçesi, kurbanın hangi amaçla kesilmesi gerektiği ve bazı kurban çeşitlerine (özellikle hedy kurbanı) dair bir takım ayetler bulunmakta ise ele. kurban bayramında kesilen udhiyye kurbanıyla ilgili. teknik anlamda "nass" sayılabilecek bir ayet bulunmamaktadır. Kevser SJresi'nin "Rabbin içhi naniaz kıl. kurban kes" şeklin­deki ikinci il.yeti. anlam bakımından oldukça miişkil bir ayettir ve kurbanın dini hükmü . hususunda delil olması mümkün gözükmemektedİr. Bu hususta. sırf tercihe dayalı bir anlamdan hareketle kurban kesmenin dini hükmü konusunda belirlemedey bulunmak isa­betli olmaz. Binaenaleyh kurbanın elini hükmü hususunda Allah Resfilü (s.a.s.)'in fiil'i ve kavll sünneti belirleyici olmaktadır.

Aslında herhangi bir fiili ResUl-i Ekrem (s.a.s.)'in yapmış olması (Peygamber sün­neti), Müslümanların elini hayatını tanzim hususunda yeterli olmalıdır. Zira, madem ki ortada sabit bir Peygamber sünneti var ve o bu ibadeti hiç terk etmemiş. o halcia Müslü­manlara da, Kur'an'ın, ''iyi örnekimodel şahsiyet" olarak takdim ettiği, kurtuluşun ancak

ıw Tahavl. Şerh Mefmi'l-tistir. III.477: Şevkanl. Ney/ii'l-evttir. V.I57.

"" Kasiini, e/-Bedai', V.70. 1112 Bkz. Tahiivl. Şer/ı Metini'l-tistir. III.477. 1113 İbn Rüşd, kurbanın fert ya da aile adına kesilmesiyle ilgili olarak fakihler arasındaki ihtilafın sebebini bu

şekilde açıklaınaktadır. Bidfiyetii'/-miictelıid. 1.352. Ayrıca bkz. Azimabiidi. A\'llii'l-ma'bıid. Tah: Abdur­rahman Muhammed Osman. Beyrut 1979. VIII.6: Şevkiini, Neylü'l-evtar. V,l57.

ııı.ı Aziınfibfidi. Avnii'l-ma'bıld. VIII.6: Şevkani. Ney/ii'l-el'tar. V.l57. 1"

5 Kadızade Şeınsüddin Ahmed. Netaicii'l-efkar IX.506. 11'" Ebfı Diivud. "Edahi". I: Tirmizi. "Ediihi". 18: İbn Miice. "Edfihi". 2.

Page 20: KURBANlN DiNI HÜKMÜ VE FERT YA DA AiLE ADlNA KESiLMESi

230 Halit Çalış

onun yolundan gitmek ve onun gibi bir hayat sürmekle mümkün olduğunu belirttiği Allah Resfilü (s.a.s.)'e ittiba etmek ve mazeretsiz olarak kurban ibadetini terk etmemek yaraşır.

Ne var ki, ruh! arınma ve kullukta ilerleme açısından fıil ve eylemler itibariyle Hz. Peygamber (s.a.s.)'e tam ittibagerekli ise de, bireylerin dinin gereklerini yerine getirme hususunda, öncelikle doğru bilgiye sahip olmaları, sonra da söz ve eylemlerinden ötürü iç huzuru duymaları gerekmektedir. Bunun içindinin gereklerinin ve her bir talebin gerekli­lik _bildirme noktasında konumunun bilinmesine/belirlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Dolayısıyla Allah Resfilü (s.a.s.)'in herhangi bir fiilinin yahut bir hususla ilgili beyanları­nın, miıhataplar itibariyle kapsamı ve gereklilik bildirme bakırnından durumu da önemli­dir. İşte bu noktada ulemfuıın görev ve sorumluluğu, hayat! bir husus olarak kendini gös­termektedir. Hem Müslüman topluma doğru bilgiyi sunacak, hem de bunu yaparken, Re­sfil-i Ekrem (s,a.s.)'i imtisal ve ona ittibanın gerektirdiği hikmet mahsulü bir üslup gelişti­recektir.

Kurbanla ilgili fiili ve kavll sünnet bir bütün halinde ele alındığında, teklifi hüküm itibariyle kurban kesmenin vacip olduğunu ifade etmek oldukça zor gözükmektedir. Naslardaki hakim vurgu, müekked sünnet değerlendirmesini sonuç verdiği gibi, bu yargı, başta Hz. Peygamber (s.a.s.) dönemi olmak üzere ilk dönem uygulama ve anlayışıyla da örtüşmektedir. Konuyla ilgili literatürde, kurban kesmenin vacip olduğuna dair herhangi bir sahabe beyanına rastlanmaması oldukça anlamlıdır.

Kurban kesmenin, ayn ayn bireylere dönük bir ibadet mi, yoksa kişinin nafaka halkasına dahil aile bireylerinin tamarnı adına tek bir kurban kesmesiyle talebin hepsinden sakıt olduğu kifru nitelikli bir ibadet mi olduğu hususunda aslında ihtilafa mahal bulun­madığı görülmekteçlir. Zira konuyla ilgili kavll sünnet, aileden bir kişinin kurban kesme­siyle diğerlerinden de talebin sakıt olduğunu sarahaten beyan etmektedir. Kaldı ki uygu­lamanın da bu şekilde olduğu görülmektedir. N asla sabit bu durum ortadayken, lıedy kur­banıyla ilgili hükmü esas alarak, udlıiyye kurbanı hakkında da aynı halin geçerli olması gerektiğini söylemek, sarih nas karşısında itibara alınmayacak bir yaklaşımdır. Fakat İ­mam Malik gibi bazı müctehidlerin ifade ettiği üzere, hali vakti yerinde olanların, her fert için ayn ayn kurban kesmeleri tavsiye edilebilir.

Müslümanın, genelde kulluk, özelde ise ibadet hayatının önemli bir parçasını teşkil eden kurban ibadeti vesilesiyle ifade edilmelidir ki, zengin ilim geleneğimizi taşıyan ve her bir harfine iman, ahlak, hukuk boyutlarıyla Kur' an ve Sünnet'in nüfuz ettiği kavramla­nu ağırlığının korunması hususunda azarn1 hassasiyet göstermek gerekmektedir. Dolayı­sıyla herhangi biribadetin din! hükmünün sünnet olduğu beyan edilirken, "yapılsa da olur, yapılmasa da" gibi bir üslup kullanmaktan sakınılmalıdır. İşin bu yönü kurbanla ilgili ·tartışmalar özelinde değerlendirildiğillae, Müslümanlar tarafından en yaygın biçimde uygulanan kurban kesme ibadetine karşı, önemsemezlik, tesahül uyandıracak üslup ve tavırlardan uzak durmak, her halde hikmet sahibi ulemanın bariz özelliklerinden olmalıdır. İslam hukuk düşüncesi ve geleneği açısından ele alınan meselelerde, konuyu iman ve ahlak boyutundan soyutlayarak salt hukuk nokta-i nazarından inceleyip hukuk! yargıyı belirtmekle yetinmek, yapılabilecek/düşülebilecek en büyük hatalardan biri olacaktır.

Kurbanın sünnet olduğu görüşünde olan fakihlerin, maddi durumu iyi olanların kurban kesmemesini asla hoş görmediklerini ifade etmeleri, sözü edilen hassasiyetİn 'ürünü olarak görülmelidir.