kwibü'ş-Şı{iit (nşr. · nÜzÜl lanmıyordu. sürsat, xvii. yüzyılın ilk çey...

2
Matürldl, Kitabü 't- ( Bekir u - Muhammed Aruçi ). Ankara 1423/2003, s. 104- 119, 162- 167; Darekutnl, Ali b. Muhammed b. N el -Fa kihi), yeri yok ! 1403/ 1983, s. 73, 75; a.mlf., Kitii 'n-Nüzu l Ali b. Muhammed b. N ei-Fakihl). - yeri yok! 1403/1 983, s. 90-97 , 133; ibn Fürek. D. Gimaret), 2003, s. 93-1 00 ; Ebu Ya'la ei -Ferra, el-Mu'temed fi li 'd- din Vedi' Zeyda n Haddad). Beyrut 1974, s. 55 ; Beyhaki, el-Esmii' s. 563-572; ibnü'I-Cevzl, De{' u Hasan es-Sekkaf), Arnman 1412/1 992 , s. 141 , 192 -1 97; Fahreddin er-Razi, Esiisü 't-ta/!:dis, Kahire 1354/ 1935, s. 102-112; ibn Teyrniyye, Def ü te'ii ruzi' l-'ak l ve' n-na kl M. Sa lim). Ri yad 1399/1978, ll, 24-28, 31 -32; a.mlf., Su'ii l fi ve ceviibih: zul Muhammed b. Abdurrahman el-Hamis), Ri yad 1993, s. 70-79, 112-154, 155-161, 182- 194, 202-23 5, 3 34 , 40 1-457, 459. r L r L liJ Y us UF YAvuz ZÜL-i lsA ( Hz. alametler inden biri olar ak ahir zam anda d ünyaya icraatlarda bulunduktan sonra herke sle birlikte t el akki (bk. NÜZÜL (Jji ) Devleti' nde hububa ttan t ür ü bi r vergi. _j _j Sözlükte "konaklama yeri, misafir için yiyecek" nüzül, maliyesinde sefere giden ordu- nun yiyecek üzere ve arpa gibi hububattan ayni vergiyi ifade eder. Genellikle fevkala- de dönemlere mahsus türü vergi- lerden biri halde kanunname- lerde vergi de (Akgündüz, IX, 40 7). Nüzül vergisi, cepheye giden ve cepheden geri dönen ordunun temin etmek için belli menzillerde istenen un ve arpa- gayesiyle ortaya Ayni ve bedenen hizmet uy- gulanan nakde sonu- cu muhtemelen XVI. ihdas gerçek bir vergi mahiyetin- dedir. ve hanesi" denilen vergi birimini tesbit amaç- tahrirlere göre Eyaletlerin du- göre her hanesinin kaç kile un veya arpa vermesi ilgili idarecilerine bildirilirdi. Gerek Anadolu gerekse Rumeli da bir karar ordunun hangi takip önceden belir- lenir, istenen nüzül zahiresi, tahsiline me- mur edilen ya kendile- rine emredilen menzile getirilerek ordu- da bulunan nüzül eminine teslim edilir ya da ordunun yollar boyunca askeri maksatla olan zahire ambarla- Umumiyetle sefer gü- kazalardan toplanan nü- zül vergisinin ordudaki asker sa- ve seferin göre bazan Nüzül zahiresi olarak istenen arpa mik- undan daha fazla olurdu. Bu nisbet unun iki mislinden dört misline kadar kabilmekteydi. fazla tahsil edil- mesinin sebebi ordudaki binek ve yük hay- Ge- nelde un nüzül zahiresi na- diren olarak da istenebilirdi. Me- sela 1018 (1609) eelaliler üzerine askeri harekatta istan- bul kilesiyle 20 .000 kile 30.000 kile arpa talep (BA, MD, nr. 7 8, s. 289). Muhtemelen bu un haline getirildikten sonra orduya Ba- hükümlerde zahirelerin arnbariara tes- liminden önce mutlaka temiz- ve zahire- nin kabul edilmemesi ( BA, KK, nr. 71, s. 45 , 148). Toplanacak nüzül zahiresi için gereken ve yol ko- için gerekli örtülerintemini mü- kelleflere yüklenir, masraf- da nüzül tabi kazalardan iste- nirdi. Zahire nakliyesi ücret Mekkareci denilen ne kadar zahire teslim defterlere ya- nakliye meydana gelebile- cek zararlar alan kimseler ce Bazan bizzat nakliyecilerin na geçerek testimat yerine kadar gitmele- ri emredilirdi (bk. MEKKARE) Nüzül tah- siline memur edilen kimselere gönderilen fermanla rda üzerinde titizlikle durulan noktalardan biri de bu adaletle ger- bu bahane ile halka zul- medilmemesi hususuydu (BA, MD, nr. 81, S. 8 1, hk. 176) . Nüzülün nakliye için gerek- li malzemenin ve nakliyecilerin temini, ge- nüzül zahiresinin orduya kadar götürülüp teslimi hep uhdesin- NÜZÜL deydi. Nüzül kaza birimi esas yetki dev- let öne Ancak za - man zaman yerine merkezden görevlendirilen de tahsilat olurdu. Mesela harp- leri 1 005 (1597) Burhan Efendi, 1 00 nefer ve kadar bölük Belgrad'da nüzül toplamakla Fakat gö- revlendirilen bu mahalli otorite- lerle dikleri ve bölge da bu çerçevede yine önemli bir rol söylenebilir (Selaniki, ll, 71 4) nüzül vergisi sadece. halinde ve üstü durumlarda mak üzere ihdas Ancak XVI. yüz- sonunda ve XVII. ilk kadar devam eden uzun lar ve zaruret- ler nüzülü her istenen bir vergi haline getirdi. Selaniki Mustafa Efendi, bid' at olarak ve nüzül ver- gisinin normal bir vergiye sini lll . yirmi bir boyunca hiç istenmeyen bu ver- ginin lll . Mehmed'in cülGsundan itibaren beri tahsil (Tarih, ll, 785, 828). Nüzül vergisi XVI. ru nakit olarak tahsil edilmeye Uzun ve ana merkezlerden uzak yerlerde- ki askeri harekatlar, zahire kar- için nüzül tevzi edilen bölgelerin zaruretini Nakliye ücretlerinin yüksek mas- halka büyük külfet getirmesi, verginin uzak bölgelerden bedel ve ordu yerlerden ihtiyaç maddelerinin al- ma yoluyla teminine gidilmesine yol XVI. sonundan itibaren ordudaki belirli bir ödeyip kar- yönelik "sürsat" denilen yeni bir vergi daha ortaya Sürsat mükellefi- yeti nüzülden olarak un ve arpadan bal, koyun, ekmek, saman, ot, odun gibi maddeleri de ihtiva ediyordu; mükellefler, geçen maddeleri devletin bir fiyattan satmaya mecbur Sürsat, piya- sa mal öngördü- için halka yeni bir kellefiyet yüklü- yordu. Nüzül tevzii hanesi göre sürsatta böyle bir durum söz konusu Bundan nüzül vergisi için zaman zaman sebepler- le geçerli olan muafiyetler sürsatta uygu- 311

Upload: others

Post on 20-Feb-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KWibü'ş-Şı{iit (nşr. · NÜZÜL lanmıyordu. Sürsat, XVII. yüzyılın ilk çey reğinden itibaren hem bedelen hem ay nen tahsil edilir hale geldi. Ancak uygula malarda bazan

Matürldl, Kitabü 't-Tev/:ıid ( nşr. Bekir Topaloğ l u -Muhammed Aruçi). Ankara 1423/2003, s. 104-119, 162- 167; Darekutnl, KWibü'ş-Şı{iit (nşr. Ali b. Muhammed b. N asır el-Fakihi), !baskı yeri yok! 1403/1983, s. 73, 75; a.mlf., Kitiibü 'n-Nüzu l (nşr. Ali b. Muhammed b. N as ı r ei-Fakihl). ! baskı

- yeri yok! 1403/1 983, s. 90-97 , 133 ; ibn Fürek. Müşkilü 'l- /:ıadiş (nşr. D. Gimaret), Dımaşk 2003, s. 93-1 00; Ebu Ya'la ei-Ferra, el-Mu'temed fi uşu­

li 'd-din (nşr. Vedi' Zeydan Haddad). Beyrut 1974, s. 55; Beyhaki, el-Esmii' ve 'ş-sı{at, s. 563- 572; ibnü'I-Cevzl, De{' u şübheti 't-teşbih (nşr. Hasan es-Sekkaf), Arnman 1412/1 992, s. 141 , 192-1 97; Fahreddin er-Razi , Esiisü 't-ta/!:dis, Kahire 1 354/ 1935, s. 102-112; Takıyyüddin ibn Teyrniyye, Defü te'iiruzi ' l-'akl ve'n-nakl (nş r. M. Reşad Salim). Riyad 1399/1978, ll , 24-28, 31 -32; a.mlf., Su'ii l fi f:ıadişi'n-nüzul ve ceviibih: Şerf:ı u f:ıadişi 'n-nü­

zul (nşr. Muhammed b. Abdurrahman el-Hamis), Riyad 1993, s. 70-79, 112-154, 155-1 61, 182-194, 202-235, 334, 401-457, 459.

r

L

r

L

liJ YusUF ŞEVKi YAvuz

NÜZÜL-i lsA ( ~J,; )

Hz. Isa'nın kıyamet alametlerinden biri olarak

ahir zamanda dünyaya geleceği ,

bazı icraatlarda bulunduktan sonra herkesle birlikte öleceği

şeklindeki t elakki (bk. İSA).

NÜZÜL (Jji )

Osmanlı Devleti'nde hububatta n alınan

avarız t ürü bir vergi.

_j

_j

Sözlükte "konaklama yeri, misafir için hazırlanan yiyecek" anlamlarındaki nüzül, Osmanlı maliyesinde sefere giden ordu­nun yiyecek ihtiyacını karşılamak üzere buğday ve arpa gibi hububattan alınan ayni vergiyi ifade eder. Genellikle fevkala­de dönemlere mahsus avarız türü vergi­lerden biri olduğu halde bazı kanunname­lerde şer'l vergi şeklinde de açıklanmıştır (Akgündüz, IX, 407). Nüzül vergisi, savaş zamanlarında cepheye giden ve cepheden geri dönen ordunun iaşesini temin etmek için belli menzillerde istenen un ve arpa­nın hazırlanması gayesiyle ortaya çıkmış­tır. Ayni ve bedenen hizmet şeklinde uy­gulanan avarızın nakde dönüşmesi sonu­cu muhtemelen XVI. yüzyılın ortalarında ihdas edilmiş gerçek bir vergi mahiyetin­dedir. Dağıtılması ve toplanması "avarız hanesi" denilen vergi birimini tesbit amaç­lı tahrirlere göre yapılırdı. Eyaletlerin du­rumlarına göre her avarız hanesinin kaç

kile un veya arpa vermesi gerektiği ilgili kazaların idarecilerine bildirilirdi.

Gerek Anadolu gerekse Rumeli tarafın­da bir savaşa karar verildiğinde ordunun hangi yolları takip edeceği önceden belir­lenir, istenen nüzül zahiresi, tahsiline me­mur edilen kişiler tarafından ya kendile­rine emredilen menzile getirilerek ordu­da bulunan nüzül eminine teslim edilir ya da ordunun geçtiği yollar boyunca askeri maksatla yapılmış olan zahire ambarla­rında depolanırdı. Umumiyetle sefer gü­zergahına yakın kazalardan toplanan nü­zül vergisinin sınırları ordudaki asker sa­yısına ve seferin büyüklüğüne göre bazan genişletilebilirdi.

Nüzül zahiresi olarak istenen arpa mik­tarı undan daha fazla olurdu. Bu nisbet unun iki mislinden dört misline kadar çı­kabilmekteydi. Arpanın fazla tahsil edil­mesinin sebebi ordudaki binek ve yük hay­vanlarının ihtiyaçlarından kaynaklanır. Ge­nelde un şeklinde alınan nüzül zahiresi na­diren buğday olarak da istenebilirdi. Me­sela 1018 (1609) yılında eelaliler üzerine yapılan askeri harekatta Bağdan'dan istan­bul kilesiyle 20.000 kile buğday, 30.000 kile arpa talep edilmişti (BA, MD, nr. 78,

s. 289) . Muhtemelen bu buğday un haline getirildikten sonra orduya verilmiştir. Ba­zı hükümlerde zahireler in arnbariara tes­liminden önce mutlaka kalburlanıp temiz­lenmiş olması ve kalburlanmamış zahire­nin kabul edilmemesi emredilmiştir ( BA,

KK, nr. 71, s. 45 , 148).

Toplanacak nüzül zahiresi için gereken çuvalların ve yol esnasında yağmurdan ko­runması için gerekli örtülerintemini mü­kelleflere yüklenir, ayrıca taşıma masraf­ları da nüzül ihracına tabi kazalardan iste­nirdi. Zahire nakliyesi ücret karşılığı yaptı­rılırdı. Mekkareci denilen taşımaetiara ne kadar zahire teslim edildiğ i defterlere ya­zılır, nakliye esnasında meydana gelebile­cek zararlar işi alan kimselerce karşılanırdı.

Bazan kadıların bizzat nakliyecilerin başı­na geçerek testimat yerine kadar gitmele­ri emredilirdi (bk. MEKKARE) Nüzül tah­siline memur edilen kimselere gönderilen fermanlarda üzerinde titizlikle durulan noktalardan biri de bu işin adaletle ger­çekleştirilmesi , bu bahane ile halka zul­medilmemesi hususuydu (BA, MD, nr. 81,

S. 8 1, hk. 176) .

Nüzülün toplanması, nakliye için gerek­li malzemenin ve nakliyecilerin temini, ge­rektiğinde nüzül zahiresinin orduya kadar götürülüp teslimi hep kadıların uhdesin-

NÜZÜL

deydi. Nüzül toplanmasında kaza birimi esas alındığından kadının yetki alanı dev­let tarafından öne çıkarılırdı . Ancak za­man zaman kadıların yerine merkezden görevlendirilen kişilerce de tahsilat yapıldı­ğı olurdu. Mesela Osmanlı-Avusturya harp­leri esnasında 1 005 ( 1597) yılında Burhan Efendi, 1 00 nefer çavuş ve istediği kadar bölük halkı istihdamıyla Belgrad'da nüzül toplamakla görevlendirilmişti. Fakat gö­revlendirilen bu kişilerin mahalli otorite­lerle iş birliğiyle tahsilatı gerçekleştirebil­dikleri ve bölge kadısının da bu çerçevede yine önemli bir rol üstlendiği söylenebilir (Selaniki, ll, 71 4)

Başlangıçta nüzül vergisi sadece. savaş halinde ve olağan üstü durumlarda alın­mak üzere ihdas edilmişti. Ancak XVI. yüz­yılın sonunda başlayan ve XVII. yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam eden uzun savaş­

lar ve iç karışıklıkların doğurduğu zaruret­ler nüzülü her yıl istenen bir vergi haline getirdi. Selaniki Mustafa Efendi, bid'at olarak nitelendirdiği avarız ve nüzül ver­gisinin normal bir vergiye dönüştürülme­sini eleştir i r. lll . Murad ' ın yirmi bir yıllık

saltanatı boyunca hiç istenmeyen bu ver­ginin lll . Mehmed'in cülGsundan itibaren beş yıldan ber i tahsil edildiğinden yakınır (Tarih, ll, 785, 828).

Nüzül vergisi XVI. yüzyılın sonlarına doğ­

ru nakit olarak tahsil edilmeye başlandı. Uzun ve ana merkezlerden uzak yerlerde­ki askeri harekatlar, zahire ihtiyacını kar­şılamak için nüzül tevzi edilen bölgeler in genişletilmesi zaruretini doğurdu . Nakliye ücretlerinin yüksek oluşu . taşıma mas­raflarının halka büyük külfet getirmesi, verginin uzak bölgelerden bedel şeklinde toplanmasına ve ordu güzergahına yakın yerlerden ihtiyaç maddelerinin satın al­ma yoluyla teminine gidilmesine yol açtı. XVI. yüzyılın sonundan itibaren ordudaki iaşe ihtiyacını belirli bir meblağ ödeyip kar­şılamaya yönelik "sürsat" denilen yeni bir vergi daha ortaya çıktı . Sürsat mükellefi­yeti nüzülden farklı olarak un ve arpadan başka yağ , bal, koyun, ekmek, saman, ot, odun gibi maddeleri de ihtiva ediyordu; mükellefler, adı geçen maddeleri devletin belirlediği piyasanın altında bir fiyattan satmaya mecbur bırakılırdı. Sürsat, piya­sa fıyatının altında mal satımını öngördü­ğü için halka yeni bir mükellefiyet yüklü­yordu. Nüzül tevzii avarız hanesi esasına göre yapılırken sürsatta böyle bir durum söz konusu değildi. Bundan başka nüzül vergisi için zaman zaman çeşitli sebepler­le geçerli olan muafiyetler sürsatta uygu-

311

Page 2: KWibü'ş-Şı{iit (nşr. · NÜZÜL lanmıyordu. Sürsat, XVII. yüzyılın ilk çey reğinden itibaren hem bedelen hem ay nen tahsil edilir hale geldi. Ancak uygula malarda bazan

NÜZÜL

lanmıyordu. Sürsat, XVII. yüzyılın ilk çey­reğinden itibaren hem bedelen hem ay­nen tahsil edilir hale geldi. Ancak uygula­malarda bazan nüzülün ürün olarak alın­

ması usulünün sürdürüldüğü, XVIII. yüz­yılın sonlarındaki savaşlarda da aynı tahsi­latın yapıldığı dikkati çeker (Cezar, s. 119).

Avikız ve nüzül bedelleri genellikle ku­ruş cinsinden hesaplanarak tevzi edilir, tahsilat çeşitli para birimleriyle yapılabi­lirdi. Nüzül akçesi miktarı zamana, bölge­ye ve duruma göre değişiklik arzederdi. Mesela 1 006'da ( 1598) Rumeli yakasın­daki her bir avarız hanesinden 300 akçe toplanmıştı . 1 020' de ( 161 ı) Anadolu eya­letinden avarız hanesi başına soo akçe tahsil edilmesi için ilgili kadılara emirler yazılmıştı (BA, A.DVN. MHM, nr. 938, s. 62). Aynı yıl Samsun, Alaçam ve Bafra'dan ava­rız hanesi başına 1 000 akçe toplanmıştır. Girit seferi sırasında her avarız hanesin­den S kuruş(= 400 akçe), 1127 (1715) Mo­ra seferinde avarız hanesi başına 600 ak­çe alınmıştır. Buna göre nüzül bedeli ak­çesinin -para değerindeki düşüşler de dik­kate alınarak- 300 ile 1 000 akçe arasında değiştiği söylenebilir. Ayrıca avarız hanesi­ni teşkil eden normal hanelerin sayısı za­mana ve bölgeye göre değiştiğinden (3, 5, 10, 15 normal hane bir avarizhanesi) avarızhanelere göre talep edilen akçe mik­tarları farklılık gösterebiliyordu.

XVII. yüzyıl başlarında ordu hazinesi ge­lirlerinin önemli bir kısmını nüzül bedel­leri teşkil etmekteydi. Mesela Cigalazade Sinan Paşa'nın İran seferinde ordu hazi­nesi gelirlerinin% SS'ini (25.182.436 akçe) sürsat ve kürekçi bedeliyle birlikte nüzül bedeli oluşturmaktaydı. Kuyucu Murad Pa­şa'nın Tebriz seferinde bu oran % 2,5'ta (2.296.390 akçe) kalmıştır. Nasuh Paşa za­manında sürsat, rnekkare ve kürekçi be­delleriyle beraber% 34 (39668.983 akçe), Damad Kara Mehmed Paşa'nın Revan se­ferinde% 13 (39.373.033 akçe) nisbetin­deydi (İşbilir, s. 101-106) 1127 (1715) Mo­ra seferinde ise nüzül bedeli ordu hazine­sinin % 6,3'üne tekabül etmekteydi (Er­taş, s. 261 ). Nüzül bedelleri, XVII. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren merke­zi devlet hazinesinin de önemli bir gelir kalemini oluştururdu. Mesela 1109 (1698) ile 1125 (1713) arasında Hazine-i Amire defterlerinde kayıtlı olan nüzül bedeli ge­lirleri S8 milyon ile 92 milyon arasında de­ğişen miktarlardaydı (Tabakoğlu, s. ı 58).

Nüzül ve genel anlamda avarız vergile­rinin tamamı birçok Osmanlı müellifi ta-

312

raftndan kabul edilmiş, ancak mecbur ka­lınmadıkça başvurulmaması gereken uy­gulamalar olarak görülmüştür. Köprülüza­de Fazı! Mustafa Paşa'nın iç göç hadisele­rinin önüne geçmek, özellikle gayri müs­lim tebaanın gönlünü ve bağlılığını kazan­mak için nüzül, sürsat, beldar, lağımcı, fı­rın, neflr-i am ve iştira bedelleri gibi ava­rız nevinden olan vergilerin tamamını hazi­ne için büyük bir gelir kaynağı olmalarına rağmen kaldırdığı ve mevkufat kalemin­deki defterlerin hepsini sefer dönüşü im­ha etmek üzere Edirne'ye gönderdiği, fa­kat Salankamen'de şehit düşmesiyle bu tasavvurun sonuçsuz kaldığı bilinmekte­dir (Aycibin, s. 93-94). Tanzimat'tan sonra diğer örfi tekalifle birlikte avarız ve nüzül vergileri de kaldırılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

BA MD, nr. 75, s. 281, hk. 624; nr. 78, s. 289; nr. 79, s. 21, h k. 50-54, s . 442, hk. 1119; nr. 81, s. 81, hk. 176; BA MAD, nr. 2011, s. 55, 64; nr. 3260, s. 119; BA D.MKF (dosya), nr. 4/33, 59; BA D.MKF, nr. 27423; BA, KK, nr. 71, s. 48, 148,493;nr. 1794,s.41,90-92, 146,150,158, 165, 169, 172; BA, A.DVN.MHM, nr. 938, s. 62; Selanik!, Tarih (ipşirli), ll, 714, 716-717, 785, 828; Topçular Katibi Abdülkadir (Kadri) Efen­di Tarihi (haz. Ziya Yılmazer), Ankara 2003, I-ll, tür.yer.; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekayiat (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 1995, s. 343; Mevküfati. Vakıat-ı RQzmerre TSMK Revan Köşkü, nr. 1223, I, vr. 175•b; Mmet Ak:

gündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, İstanbul 1996, IX, 407; Lütfi Güçer, XVI-XVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Hububat Meselesi ve Hububattan Alınan Ver­giler, İstanbul 1964, s . 67-114; R. Murphy, The Functioning of the Ottoman Army under Mu­rad IV: 1623-1639/1032-1049 (doktora tezi, 1979), University of Chicago, s. 235, 237-238, 240-241; Ahmet Tabakoğlu, Gerileme Dönemi­ne Girerken Osmanlı Maliyesi, İstanbul 1985, s. 154, 157-160; Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesin­de Bunalım ve Değişim Dönemi, İstanbul 1986, s. 119; Feridun M. Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989, s. 123-124; a.mlf., "Be­del", DİA, V, 301; Bekir Kütükoğlu, Osmanlı-İran Siyasi Münasebetleri: 1578-1612, İstanbul 1993, s. 33-36; Ömer İşbilir, XVJ/. YQzyıl Başlannda Şark Seferlerinin İaşe, İkmal ve Lojistik Mesele­leri (doktora tezi, I 997), iü Sosyal Bilimler Ens­titüsü, s. 8-15, 101-106; Halil inalcık, Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tari­hi: 1300-1600 (tre. Halil Berktay), İstanbul 2000, I, 139-140; M. Yaşar Ertaş, Mora'nın Fethinde Osmanlı Sefer Organizasyonu: 1714-1716 (dok­tora tezi, 2000), MÜ Türkiyat Araştırmaları Ensti­tüsü, s . 84-85, 243, 261; Zeynep Aycibin, Köprü­lOzade Mustafa Paşa ve Dönemi (yüksek lisans tezi, 2001), Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bi­limler Enstitüsü, s. 93-95; B. McGowan, "Osman­lı Avarız-Nüzül Teşekkülü, 1630-1830", TTK Bildiriler, VIII (I 98 I), ll, 1327-1331; Ömer Lütfi Barkan, "Avanz", İA, ll, 13-19.

Iii ÖMER İŞBİLİR

L

NYBERG, Henrik Samuel (1889-1974)

İsveçli şarkiyatçı ve dinler tarihçisi.

_j

Söderbarke'de doğdu. On üç yaşına ka­dar bir papaz olan babası tarafından eği­tildi. Orta öğrenimini Vasteras'ta tamam­ladı. 1908'de Uppsala Üniversitesi'ne klasik diller ve Doğu dilleri öğrencisi olarak gir­di; bu dönemde konferansiarına katıldığı lgnaz Goldziher'den etkilenerek Arap - İs­lam kültürü çalışmalarına yöneldi. 1919'­da Kleinere Schriften des Ibn al-'Arabi başlıklı teziyle doktor oldu. 1924-1925 yıl­larında pratik Arapça'sını ilerietmek için Mısır'da bulundu, bu arada Mu'tezile ali­mi Ebü'l-Hüseyin el-Hayyat'ın Kitabü'l-İn­tişar'ını neşretti (Kahire 1925). 1931-1956 yılları arasında Uppsala Üniversitesi'nde Sami dilleri profesörlüğü ve kürsü başkan­lığı yaptı; hayatının son on sekiz yılında yi­ne aynı üniversitede emekli profesör ola­rak çalıştı.

Ünlü şarkiyatçı Karl Wilhelm Zet­tersteen'in de öğrencisi olan Nyberg ilmi kariyerinin başlarında Orta Farsça'ya yö­neldi; özellikle bu dilin kollarından Araml alfabesiyle yazılan Pehlevi lehçesini ince­ledi ve bulduğu belgeleri bir makalede ya­yımladı ("The Pahlavi Documents from Av­roman", Le Monde oriental, sy. 17 [ 1923], s. 182-230). Daha sonra da vaktinin çoğunu Pehlevi çalışmalarına ayıran Nyberg Upp­sala Üniversitesi'nde İranistik araştırma­larını başlattı. Nathan Söderblom ve ar­kadaşı Tor Andrae'den etkilenerek Aves­ta ile ve bilhassa Gathalar'la ilgilendi. Eski İran dinlerine yönelik çalışmalarını Irans fomtida religioner başlığıyla yayımladı. Zerdüşt'ün Orta Asya Şamanizmi'nin bel­li bir tipinden ilham aldığını iddia eden Nyberg'in bu konuda yazdıkları pek çok açıdan tenkide uğramakla birlikte kendi sahasındaki ilmi tartışmalar üzerinde et­kili oldu. Nyberg, İslam ile Maniheizm ara-

Hen ri k Samuel Nyberg