İlahiyat lisans tamamlama programı İslam tarİhİ...

20
Endülüs Emevi Devleti Ünite 7 1 İSLAM TARİHİ I İlahiyat Lisans Tamamlama Programı Doç. Dr. Metin YILMAZ

Upload: others

Post on 12-Sep-2019

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

1

İSLAM TARİHİ Iİlahiyat Lisans Tamamlama Programı

Doç. Dr. Metin YILMAZ

2

Ünite 7

İçİndekİler7.1. FETİH ÖNCESİ İSPANYA .......................................................................................................... 37.2. İSPANYA’NIN FETHİ .................................................................................................................. 3

7.2.1. Fethin Gayesi .......................................................................................................................................................... 37.2.2. Fethin Seyri Ve Sonuçları ................................................................................................................................... 4

7.3. VALİLER DÖNEMİ (714-756).................................................................................................... 57.3.1. Yeni Bir Yapılanmaya Doğru ............................................................................................................................ 5

7.4. AVRUPANIN FETHİNE DOĞRU ................................................................................................ 57.4.1. Balatüş-şüheda yada Avrupa’nın Kader Günü .......................................................................................... 57.4.2. Asabiye (Kabile) Savaşları .................................................................................................................................. 57.4.3. Arap Berberi Savaşı ............................................................................................................................................. 67.4.4. Beletli Suriye’li Savaşı ......................................................................................................................................... 67.4.5. Kayslı Yemen’li Savaşı ......................................................................................................................................... 67.4.6. Asabiye Savaşlarının Sonuçları ........................................................................................................................ 7

7.5. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ(756-1031) ........................................................................... 77.5.1. Kuruluş ...................................................................................................................................................................... 77.5.2. Gelişme Dönemi ................................................................................................................................................... 77.5.3. Şii Fatimi Hilafetinin Kuruluşu ve Endülüs Emevilerinin Mukavemeti ...........................................117.5.4. Amiriler Dönemi ve Sonun Başlangıcı ........................................................................................................117.5.5. İkinci Fitne Dönemi ve Çöküş ........................................................................................................................127.5.6. Hilafetin İlgası ve Çöküş ...................................................................................................................................13

7.6. MÜLUKU’T-TAVAİF DÖNEMİ (1031-1090) ..........................................................................137.6.1. Müluku’t-Tavaif’in Siyaseti ..............................................................................................................................14

7.7. MURABITLAR DÖNEMİ (1091-1147)....................................................................................147.7.1. Endülüs’te Murabıtlar Dönemi ......................................................................................................................15

7.8. MUVAHHİDLER DÖNEMİ (1146-1248) ..............................................................................157.8.1. Endülüs’e Geçişleri .............................................................................................................................................15

7.9. GIRNATA SULTANLIĞI (1231-1492) .....................................................................................167.9.1. Gırnata’nın Düşüşü ............................................................................................................................................17

7.10. HRİSTİYAN HAKİMİYETİNDE KALAN ENDÜLÜS MÜSLÜMANLARI ...............................177.10.1. Sürgün Süreci ....................................................................................................................................................187.10.2. Endülüs Müslümanlarının Osmanlı ile Münasebetleri ......................................................................18

ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİDoç. Dr. Metin YILMAZ

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

3

7.1. FETİH ÖNCESİ İSPANYAİspanya yarımadasının ilk sakinleri kimler olduğu tam olarak bilinmemektedir. Milattan önce X yüzyılda Finikeliler, ardından Grekler, daha sonra da Romalılar ispanyayı istila etmişlerdir. Yerli halk arasında Hristiyanlık ve Latincenin yaygınlaşması Roma hakimiyeti döneminde gerçekleş-miştir. Roma imparatorluğu MS. IV. y.y. sonlarına yaklaşıldığında merkezi otorite zayıflamış ve MS. 468 Vizigotlar Toleda şehri merkez olmak üzere egemenliklerini ilan etmişlerdir.

Vizigotlar, Roma hakimiyetinde mevcut olan sınıfsal ayrımı aynen kullanıp sürdürdüler. Halk, im-tiyazlar, hürler ve köleler şeklinde tabakalara ayrılıyordu. Bu tabakalarda bulunmayı belirleyen yegane ölçü kişilerin mensup olduğu aile, sahip olduğu güç ve servettir. Vizigotlar ait tabaka-daki insanların isyanı ile birlikte din adamlarının baş kaldırmasıyla karşılaşınca çareyi Katolikliğe girmekte buldu. Katolik Hristiyanlık ispanya nın resmi dini ilan edildi. Bu sayede büyük bir nüfus elde eden din adamları, ezilen diğer tabakalardakilerin beklentilerini yerine getirmedi. Daha sonra Katolik Hristiyan anlayışı Yahudileri bir tehlike olarak gördü ve onları din değiştirmeye zorladı. Yahudilere köle statüsü koyması onların ticari faaliyetlerini altüst etti ve ülke ekonomisi çökmeye başladı. Bununla beraber taht kavgaları da başladı. 33 vizigot kralından 11 i öldürüldü.

Sosyo iktisadi yapıda görülen bozukluk, dini hayat üzerindeki baskı ve siyasi alandaki bölün-meyle birleşince ülke yönetiminin çöküşü mukadder oldu.

7.2. İSPANYA’NIN FETHİBizans ve Sasani gibi ortaçağın iki süper gücüne rağmen gelişen ilk İslam fetihleri hiç şüphesiz dünya tarihinin önemli hadiselerindendir. İslam fetihlerinin biri doğu istikametinde, İran ve Hin-distan dan aşılarak Çin sınırlarına kadar uzandı. Bir diğeri ise Anadolu üzerinden İstanbul sınırla-rına dayandı. Batı istikametinde gelişen diğer fetih kolu Mısır, Yakın Mağrip, Merkezi Mağrip ve Mağrib-i Aksa başta olmak üzere Bizans hakimiyetindeki kuzey Afrika’nın tamamını oluşturmak-tadır. Buraların fethi ile Atlas okyanusuna dayanılmıştır..

Bu fetihler neticesinde fetihlerin devam etmesi beklenmeyen bir gelişme değildi. Müslüman fatihlerce fetih için hedefin ne tarafa olacağı tartışıldı. Afrika baş komutanı Musa Bin Nusayr ve kurmayları fetih hareketinin kuzeye yani İberik yarımadasına daha uygun olacağını kararlaştır-dılar.

7.2.1. Fethin GayesiFethin gayesi hususunda İslam fetihlerinin gerçekleştirildiği diğer bölgelerde olduğu gibi bazı doğu bilimcilerin zorla İslamlaştırma ve ganimet toplama arzusunun temel hedef olduğu iddi-ası sıklıkla terennüm edilmektedir. Fetih süreci dikkatlice tetkik edildiğinde yerli halkın bir ço-ğunun hiçbir zorlama olmaksızın Müslüman ordularının hakimiyetini kabul ettiği görülecektir. Fethe gerekçe olacak hususları şu şekilde sıralayabiliriz:

7.2.1.1. İlk İslam Fetihler Siyasi KarakterlidirHedef islam devletinin siyasi sınırlarının genişletilmesi ve nüfusun artırılmasıdır. Daha ötesi dünya hakimiyetine sahip olup, heryerde islamın hükümlerini ihdas etmektir.

İslam Tarihi I

4

7.2.1.2. Fetihlerin adalet olgusunu her yere yayma amacını taşımaktadır.İslam fütuhatında hedef tahrip ve sömürü değil, tamir ve ıslah esaslıdır. Bunun için fetihlerin neticesinde bütün din mensuplarına ve farklı ırklara hoşgörüyle muamele edilmiştir.

7.2.1.3. Fetihlerin geri planında islam dininin duyurulması ve yayılması vardır.Müslüman fatihleri, islam dinin gayrimüslimler arasında yayılmasından büyük bir sevinç duyma-ları bunun göstergesidir.

İspanyanın fethinin kendine has bir özelliği olduğu gibi fethe sebep olacak yan faktörler de mevcuttur:• Stratejik faktör: Bizans imparatorluğunun bölgedeki kara ve deniz üstünlüğüne son

vermek amaçlamıştır.• Ekonomi ve iklim faktörleri: Afrikanın iç kesimlerinin sahip olduğu çöl ikliminin

aksine ispanyanın tabii zenginlikleri bakımından cazip olması• İspanyanın dahili durumu: ispanya tabakalar arası dengesizlikler yüzünden ictimai

olarak ciddi problemler içerisindeydi.• İspanyadan fethe davet: ispanyada taht üzerinde hak iddia eden kral wtizanın

oğulları içinde bulundukları duruma müdahale etmek için Musa Bin Nusayr’ı fethe davet etmiştir.

7.2.2. Fethin Seyri Ve SonuçlarıMusa Bin Nusayr fetih niyetini (705-715) Şam’da ki halife Velid bin Abdülmelik’e arz etti. Ondan onay aldıktan sonra 710 da keşif amaçlısavaş birliği gönderdi. 711 de de asıl fetih için 7 bin kişilik bir orduyu Tarık Bin Ziyad’ın komutasında bölgeye gönderdi.

Ordunun özelliği, çoğunluğunun Berberilerden oluşmasıydı. Ordu önceki ismi Calpe sonraki ismi Cebel-i Tarık olan karşı sahilde karargah kurdu. İslam ordusu batıya doğru fetihlerini sür-dürdü. O esnada İspanya Vizigot kralı Rodrigo bu fetihleri pek ciddiye almadı İslam ordusunun karşısında duramayan Rodrigo birlikleri 40 bin asker ile desteklendi. Bu olaydan sonra Musa bin Nusayr, Tarık bin Ziyad kuvvetlerine 5 bin kişilik destek kuvvet gönderdi. İki ordu Vadi leke denen yerde karşılaştı. Musa yı ispanyaya davet eden eski kral witiza nın oğulları birlikleriyle birlikte Vizigot kralının ordusundan ayrıldı. Vizigot kralı Rodrigo bu savaşta öldü. İspanyaya gi-ren Tarık üç koldan Vizigot topraklarını kuşattı. Kurtuba, İlbire ve Tuleytula/Toledo bölgelerinde gerçekleştirilen fetih ile Vizigot krallığını kalbinden vuruldu.

Daha sonra 712 de Musa bin Nusayr çoğunluğu Araplardan oluşan 18 bin kişilik bir ordu ile İspanya ya ulaştı. Her iki komutan Tuleytula da bir araya geldi. 713-714 yıllarında daha kuzeye birkaç koldan planlanan fetih hareketleri halifenin Musa b. Nusayr’ın Şam’ a dönmesini istemesi üzerine duraksamıştır. 714 de Musa bin Nusayr ve Tarık bin Ziyad ispanyanın idaresini Musa bin Nusayr’ın oğlu Abdülaziz’e bırakarak Şam’a döndüler. Bu olaydan sonra Endülüs’te 756 senesine kadar devam eden valiler dönemi başlamış oldu.

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

5

7.3. VALİLER DÖNEMİ (714-756)

7.3.1. Yeni Bir Yapılanmaya DoğruHispania veya Spenia ismi fetihle beraber Endülüs oldu. Endülüs ismi tüm İspanya’ya verilen bir isim haline geldi. Bu isim İspanyada Müslümanların elinde son toprak parçası kalıncaya kadar devam etti.

Fetihten önce İspanya toplumunun çoğunluğunu katolik Hiristiyanlar teşkil ediyordu. Bunun yanında azımsanmayacak sayıda Yahudi cemaati bulunuyordu. Fetihten sonra bu sosyal hayata islam dinine mensup Araplar, Berberiler, Mevaliler ortak oldu. Daha sonra Müvelletler ve Sa-kalibe adı verilen yeni unsurlarda dahil olmuştur. Fetih sonrasında Müslümanların yarımadaya iskanı devam etmiştir. Araplar ve Berberiler Endülüs topraklarına kabileler halinde yerleşmiş-tir. Endülüs Arapları Kayslılar ve Yemenlilerden oluşmaktaydı. Müvelledün zümresi İspanya’da müslüman olan gayrimüslimlerdi. Bunlar giderek çoğalmış ve İspanya’da Müslüman nüfusun en kalabalık kesimini oluşturmuşlardı. Endülüs toplumunda İslamla birlikte eski İspanya’da sosyal tabakalaşma kalkmıştır.

Bu fetih sosyal statü bakımından ictimai hayatta nasıl bir yapılanmaya öncülük ettiyse, aynı şe-kilde taassup yerine hoşgörüyü ikame etmiştir. Bu vesile ile dini hayatta yepyeni bir çığırın önü-nü açmıştır. Dini hoşgörüden en çok faydalanan kesim Yahudiler olmuştur. Vizigot’larca gasp edilen dini hak ve hürriyetlerine yeniden kavuşmuşlardır.

7.4. AVRUPANIN FETHİNE DOĞRUAvrupa’nın fethine yönelik ilk planlı hareket 717-720’de Ömer Bin Abdülaziz’in gönderdiği Vali Semh Bin Malik El Havlani tarafından 718 yılında gerçekleştirilmiştir. Semh o sene Pirene’leri aştı ve Gallere girdi. Narbona’yı üs haline getirdi. Tuluz’da şehit düştü. Halefi Anbese fetih hareketini devam ettirdi. Fakat o da şehit edildi.

7.4.1. Balatüş-şüheda yada Avrupa’nın Kader Günü732 yılında iyi bir asker olan Abdurrahman El Gafiki yetmiş bin asker ile Galler’e saldırdı. Merkez Bordo’ya hareket etti. Bordo’yu alınca Tur’a yöneldi. Galler Dük’ü Eudes Frank İmparatorluğun-dan yardım istedi. İmparator Şarl Martel büyük bir orduyla Tur’a geldi. 12-13 Ekim 732 yılında iki ordu çarpıştı. Abdurrahman El Gafiki şehit düşünce savaş müslümanların mağlubiyetiyle sonuç-landı. Bu savaşın adı da Balatuşşüheda (Şehitler Düzlüğü) olarak anıldı. Müslümanlar ne Kuzey Afrika’da ne de Endülüs’ün fethinde böyle bir yenilgi yaşamamışlardı. Bu durum Müslümanları büyük bir hüzne boğdu. Eserlerde bu savaştan fazla bahsedilmez. Hristiyan kaynakları ise bu savaşı Hristiyanlığı islamın istilasından kurtaran bir savaş olarak nitelendirmektedir. Balatuşşü-heda ile birlikte iç çekişmelerin de etkisiyle müslümanların Avrupa’daki ilerlemeleri durmuştur.

7.4.2. Asabiye (Kabile) SavaşlarıCahiliyye toplumunun en önemli özelliklerinden bir tanesi asabiyyedir. Bu yapı irili ufaklı bir çok kabileye ayrılmış, “Milli Birlik” fikrinden uzak kabilelerden oluşmaktaydı. İslamın gelmesiyle bir-likte din kardeşliği anlayışı sosyal hayatın merkezine yerleşmeye başlamıştır. Hazreti Peygamber

İslam Tarihi I

6

ve Hulafai Raşidin döneminde kabilecilik anlayışı ümmet anlayışına dönüşmüş, kabileler arası savaşlar ve mücadeleler azalmış, bu durum Emeviler dönemine kadar devam etmiştir. Emeviler ile birlikte asabiyet faktörü tekrar kendini göstermiştir. Arap kabileleri dört halife döneminden sonra islamın gelişiyle kapattıkları eski hesaplarını tekrar gözden geçirmeye başlamışlardır. Bu ictimai hastalık Kuzey Afrika ve Endülüs’e de intikal etmiştir. Endülüs’te Arap-Berberi, Şamiyun-Belediyyün mücadeleleri şeklinde zuhur etmiştir.

7.4.3. Arap Berberi Savaşı Balatuşşüheda olayı müslümanların birlik ve bebarliğe en fazla muhtaç oldukları bir anda ger-çekleşti. Dinin bayrağı altında omuz omuza mücadele veren Arap’lar ve Berberi’ler birbirlerine hasmane hareket etmeye başladılar. Endülüs’ün fethine katılanların çoğunluğunun Berberi’ler olması yine Balatuşşüheda’ya da Beberi’lerin çoğunluk olarak iştirak etmesi, Kuzey Afrika’ya ge-len Arap’ların musavat (eşitlik) prensibine uygun hareket etmeyişleri, Arap’ların Berberi’lerin efendisiymiş gibi hareket etmeleri ve ganimetlerden aslan payına düşeni kendilerine almala-rı Berberi’lerin onca emek ve gayretlerinin ve hatta çoğunluklarının gözardı edilmesi iki tara-fı karşı karşıya getirmiştir.İki kavmin birbiriyle mücadelesini önlemeye çalışanların çabaları da fayda vermemiştir. Araplara karşı Berberi ayaklanması ilk önce Kuzey Afrika’da meydana geldi. 740-741’de Arap’ları hezimete uğratan Berberi’ler seçkin Arap askerlerini öldürdüler. Kuzeyde Berberi’lerin kazandığı bu başarı, Endülüs Berberilerini harekete geçirdi. Berberi’ler Kurtuba’ya harekete geçti. Kurtuba valisi Abdulmelik b. Katan Suriye’den yardım istedi. Suriye’li askerlerin yardımı ile Berberi’lerin saldırıları etkisiz hale getirildi. Berberi’ler bu başarısızlıktan sonra Kuzey Afrika’ya dönmek zorunda kaldı.

7.4.4. Beletli Suriye’li Savaşı Endülüs valisi Suriye’den yardımı şartlı istemişti. Suriye’li askerlerden tekrar Suriye’ye dönecek-leri teminatını almıştı. Yanlız Suriye’li askerler de kendilerini topluca Endülüse sevk etmelerini istemişlerdi. Buna imkanı olmadığını söyleyen vali Abdülmelik Bin Katan onları gruplar halinde Endülü’se getirdi. Bu, Suriye’li askerler tarafından Berberi’lere kendilerini yem yapmak olarak al-gılandı. Bu düşünce ile Suriyeli askerler Endülüs’ü terk etmediler. Bu durum Arap ve Berberi top-luluk olan Endülüslü Beledliler arasında endişe uyandırdı. Beledlilerin endişesi Beledli Arap’ların çoğunluğunun Yemenlilerden oluşması ve buna mukabil Suriyelilerin de Kays’lı olmalarıydı. Eski kabile mücadelelerinin tekrar alevleneceği endişesi mevcuttu. Suriyeliler önce Endülüs valiliği-ni ele geçirdiler. Ardından vali Abdulmelik Bin Katan’ı öldürdüler. Beledliler İspanyol asıllı yerli halkla beraber bu güce karşı koydular. İki taraf arasında Sarakus’ta ve Kurtuba yakınlarında sa-vaş patlak verdi. İki tarafta ağır zaiyat verdi. Şamlılar savaştan galip ayrıldı ve aldıkları esirlere insanlık dışı muamele yaptılar. Emevi halifesi Hişam Bin Abdulmelik Kayslı Yemenli çekişmesine doğru giden Asabiyeye son vermesi için Ebul Hattar Hüsamı Endülüs’e gönderdi. Suriyelileri farklı şehirlere yerleştirerek Kurtubanın idaresini onlardan uzak tutan Ebul Hattar ülkede yeni-den dirlik ve beraberliğe vesile oldu.

7.4.5. Kayslı Yemen’li SavaşıVali Ebu Hattan biri kayslı biri kelpli iki kişi arasında vuku bulan şahsi ihtilafa Kelplinin (Yemenli) lehine karar vermesi valinin de Kelpli olması hasebiyle Kayslar tarafından kabilecilik yapmakla it-ham edildi. Bu kabile zafiyeti giderek büyüdü. Eski mücadeleleri de büyüttü ve iki kabile arasın-da çatışmaya dönüştü. 745 de başlayan Kayslı Yemenli mücadelesi fasılalarla 10 yıl devam etti.

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

7

Kabile çatışmaların en çetini olarak tarihe geçti. Akan kanın çokluğu ve vermiş olduğu tahribat cihetinden Sıffine benzetildi. Savaşın uzun süren etkisiyle Yemenliler artık siyasetten iktisadi ve kültürel hayata kaymışlar ve büyük alimler yetiştirmişlerdir.

7.4.6. Asabiye Savaşlarının SonuçlarıOtorite boşluğu meydana geldi ve Hristiyanlar dış bir güç oluşturdu. Hristiyan krallarının Re-conquista hareketini hızlandırmalarına sebep oldu. Müslümanlar aktif halden pasif hale geçti. Müslümanlığı seçen yerel halk Berberilerin Araplara yenilerek kuzey Afrika’ya göçmesi sonucu Hristiyanların İspanya’yı kontrolleri altına almasıyla sahipsiz ve desteksiz kaldı. Mühtedilerden Hristiyanlığa tekrar dönenler oldu. Kayslı-Yemenli Arap-Berberi çekişmesine Arap-Müvelledün çekişmesi eklendi.

7.5. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ(756-1031)

7.5.1. Kuruluş

7.5.1.1. Abdurrahman’ın Bağımsızlık İlanı Endülüs’ün yaşadığı siyasi sıkıntıların benzerine hatta daha şiddetlisini Emevi devletinin mer-kezi Şam da yaşıyordu. 720 de başlayan siyasi sıkıntılar 749 da Abbasiler tarafından başlatılan ayaklanma 750 de Emevilerin sonunu hazırladı. Abbasiler 750 de yönetimi ele alınca tam bir kı-yım gerçekleşti. Hişam’ın torunu Abdurrahman bin Muaviye bu kıyımdan kurtulanlardan birisiy-di. Abdurrahman önce Kuzey afrikaya sonra Endülüs’e geçti. 756 da Kurtuba’ya giren Abdurrah-man burada biatleri kabul etti. Endülüs fiilen Abbasi idaresinden kopmuş oldu. 1031 senesine kadar yaklaşık 275 sene Emevi hanedanının idare edeceği bir devlet oldu.

7.5.1.2. Asabiye Problemi ve İç Dengelerin Tesisi758 de Kayslılar 762 de Abbasilerin desteği ile Yemenliler 767 de yine Yemenliler 769 da Berbe-riler Abdurrahman’a bağlılıklarına son verip isyan ettiler. Bu tehlikeler karşısında Abdurrahman doğuda kalan hanedan dostlarını geniş imkanlar vadederek Endülüs’e yerleştirdi. İdari olarak birçok kadro Emevi hanedanına geçti.

7.5.1.3. Devlet Olma Yolunda İlk DüzenlemelerEndülüs’ü devlete dönüştüren Abdurrahman haciplik ve buna bağlı tane de vezirlikler ihdas etti ve yönetimi paylaşarak tahtını güçlendirdi. Ordusunu da ücretli Berberi askerlerden müteşekkil yaptı. Adaletin tesisi için merkezde ikamet eden ve tüm kadıların kendisine bağlı olduğu baş-kadı tayin etti. Hristiyanların ihtiyacı için takipçi atadı. İmar faaliyetlerine ağırlık vererek şehrin eskimiş olan surları onarıldı. Kurtuba Camii inşa edildi.

7.5.2. Gelişme Dönemi

7.5.2.1. I.Hişam veya Endülüs’ün Ömer bin AbdülaziziAbdurrahman’dan sonra devletin başına oğlu Hişam geçti. Kur’an ve sünnet merkezli yönetim anlayışı benimsedi. Hişam döneminde Kuzeyde Hristiyanlar üzerine seferler düzenlenmesiyle ülkenin dış politikada itibarının artması, Hristiyan halk arasında İslamlaşmanın hız kazanması

İslam Tarihi I

8

fikri hayatta canlılık ve bu meyanda Malikiliğin Endülüs’te hakim mezhep haline gelmesi sağ-landı.

7.5.2.1.1.  Maliki Mezhebinin Endülüse GirişiEndülüslüler Mekke Medine ziyaretinden sonra Medine’de İmamı Malik’in ilim halkasından isti-fade edip Endülüs’e öyle dönüyorlardı. Bu vesileyle Şam döneminde fakihler yetişti. Hişam bin Abdurrahman bu vesileyle İmam-ı Malik’in övgüsünü kazandı.

I. Hakem-Fukaha ihtilafı ve siyasi sonuçlarıHişam’ın 796 da vefatı üzerine oğlu Hakem tahta oturdu. Zevk ve sefaya düşkün olan Hakem fukaha ile arasını iyi tutamadı. Fukaha, devleti, onun elinden kurtarma düşüncesindeydi. 805 de cereyan eden bu hareket başarısız oldu ve 72 alim idam edildi. Ulemanın desteğiyle bu defa Ra-bad halkı 1. Hakem e başkaldırdı. Fakat bir şekilde onların bu isyanını bastıran Hakem, Er-rabadi diye anılmasına vesile olan Rabad yerleşim yerini altüst etti.

7.5.2.2. II.Abdurrahman Dönemi veya ‘’Düğün Günleri’’ (822-852)II. Abdurrahman daha önceden Maride ve Tuleytula gibi önemli isyan merkezlerinde idarecilik yapması nedeniyle tecrübeli bir şahsiyetti. Orduyu ve devlet ricalini iyi tanıyordu. 30 yıllık yöne-tim sürecinde halka huzur dolu günler yaşattı. Tarım ve imalat sanayi gelişti. Dış ticaret hacmi arttı. Ticaret gemileri Akdeniz sahillerinde faaliyet gösterdi. En önemli gelişme olarak devlet kendi parasını bastı, darphane kurdu.

Bu dönemde Kurtuba, lüks malların, en değerli mücevheratın en fazla tüketildiği Pazar haline getirildi. Emevi sarayında Abbasi giyim-kuşam, yeme-içme, eğlenme, tefrişat biçimleri görüldü. Her şehirde bir ulu cami inşa edildi. Zenginler de kendi isimleriyle daha küçük camiler yaptırdı-lar.

7.5.2.3. Fitne Dönemi/El-fitnet-ül Kübra (864-929)İkinci Abdurrahman’ın vefatıyla 852 de sırasıyla Muhammed Münzir ve Abdullah hükümdarlık yaptı. Yaklaşık 60 yıllık yeni bir dönem başladı. Toplumun tüm siyasi kesimleri kendi siyasi olu-şumunu oluşturma faaliyetine girişti. Hristiyan krallıklar bazı kabilelere bu yönde destek verdi. Araplarla müvelletler arasında çok kanlı savaşlar yaşandı.

7.5.2.3.1. Dönemin Olaylarının Genel SebepleriMerkezi otorite ile mahalli aristokrasinin mücadelesiEndülüs’ün fethi sırasında derebey veya yarı derebey konumundaki asilzadelerin sulh yoluyla İslam’a girmelerini temin için hakimiyetlerinin tanınması, Arap ve Berberilerin yerli halkla ka-rışmak yerine ayrı bölgelerde kambiyo olarak yerleştirilmeleri bu duruma zemin hazırlamıştır.

Ehil olmayanların idareye geçmesiSuriyeli Arapların toplumun diğer kesimlerine tercih edilmesi, diğer kesimler tarafından tepkiye neden olmuştur. Haciplik görevini üstlenen kişi olan Hişam bin Abdülazinin acemice icraatları bunu daha da pekiştirdi.

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

9

Tabi afetlerİkinci Abdurrahmanın son yıllarından başlayarak 888 e kadar sel, kuraklık ve depremlerin yaşan-ması tarıma dayalı ekonomiye sahip olan Endülüs’ü derinden sarsmıştı.

Asabiye faktörüFetihten sonra yaklaşık 1 buçuk asır geçmesine rağmen toplum mozayiği kaynaşma katede-memişti. Suriyeli Araplar’ın yerli halkı Müslüman da olsa kendilerine denk saymaması ve valilik döneminden kalan kabile husumetleri buna sebep olmuştur.

Dış destek ve tahriklerValilik dönemi iç çekişmeleri ülkenin kuzeyinde Hristiyan krallıkların kurulmasına neden oldu. Ülke ikiye bölündü ve bu bölünmeyle iki taraf arasında yaklaşık yedi asır sürecek siyasi mücade-le başlamış oldu.

7.5.2.3.2. Dönemin Olaylarının Genel Sonuçları• Endülüs siyasi birliğini yitirdi.• Ayaklanma mahallerinden vergi alınamaz oldu.• İctimai kaynaşma, isyancıların kendi aralarındaki kanlı mücadeleler sonucu

sağlanamaz hale geldi.• Hristiyan krallıklar Endülüs toprakları aleyhine genişleme fırsatı buldu.

7.5.2.4. III. Abdurrahman (Endülüs’te Hilafet Dönemi 912-932)Emir Abdullah 912 de vefat edince tahta Endülüsün mevcut şartlarını göz önünde bulundurarak oğullarının hiçbirinin geçmemesi durumun vehametini ortaya koymaktadır. Abdullahın torunu 23 yaşındaki genç Abdurrahman tahta sahip çıktı. Dedesinin yanında yetiştiği ve büyüdüğü için protokol kurallarını öğrenmişti. Toplumun her kesimi onun emirliğini kabul etti.

III.Abdurrahman iktidara gelir gelmez idari kadrolar da sürekli ve önemli değişiklikler yaptı. Şaibeli isimleri görevden uzaklaştırdı. Suçluları hemen cezalandırdı. Tayin edilenlerin sicillerinin temiz ol-masına dikkat etti. Adaleti tesis etti. III. Abdürrahman,isyan odaklarına karşı askeri baskıdan önce üst düzey idareciler ve din bilginlerinden oluşan birer irşad ekibi göndermeyi tercih etti.Bu ekip isyancılara cemaatten ayrılmamayı, birlik ve beraberliği oluşturmayı telkin etti. Devlet hakimi-yetinin isyancılarla pazarlık yapılarak sürdürülmesine son verildi. Ona göre isyancının itaat altına alınabilmesi için ‘siyasi ikta’ uygulamasına yönelmek doğru değildi ve bu uygulamayı kaldırdı.

Askeri operasyonlar merkezden gönderilen güçlerle yapıldığından operasyon dönüşü tekrar isyan hareketi baş gösterebiliyordu, buna son vermek için isyan mahallerinin yanı başlarına or-dugahlar kurdurdu. İsyancıların elebaşlarının aile fertleriyle birlikte Kurtuba’da mecburi ikamete tabi tutulması kararlaştırıldı. İrşad ekibiyle birlikte halka duyurmuş olduğu ‘devletin çatısı altın-da toplananlar izzet ve ikrama nail olacaklar; aksine davrananlar ise en ağır şekilde cezalandı-rılacaklar’ mesajlarıyla devlet tebasına adeta kadife eldiven içinde demir yumruk gösteriyordu.Endülüs’te görülen en önemli isyan hareketini başlatan İbn Hafsun’a karşı harekete geçti.İçeri-den ve dışarıdan desteklenen bu isyan girişiminin önlenmesi ülke bütünlüğünün ihyasını sağ-lamış oldu.Siyasi bütünlüğün sağlanmasıyla Endülüs, Avrupa’nı ve Mağrib’in en güçlü devleti olma hüviyetini kazandı.

İslam Tarihi I

10

7.5.2.4.1. Yükseliş ve Zirve (929-1008)Bu dönemde istikrarı sağlayan en önemli unsur III. Abdürrahman (912-961) ,oğlu II. Hakem (961-975) gibi iki güçlü halife ve Mansur, oğlu Muzaffer gibi iki güçlü hacib ‘in bulunmasıdır. Devlet ‘tek bir ümmet’ anlayışıyla her guruptan vatandaşını kucaklamış, her kesime devletin ku-rumlarını açmıştır. X. yüzyıldan itibaren toplum bünyesinde bulunan Araplar,Berberiler,Müvelledler,Musta’ribeler ve Sakalibe gibi farklı guruplar kendilerini ‘’Endülüslü’’ görmeye başlamıştır.

Müslümanlar İspanya’nın dağlık bölegelerini önemsemediklerinden fethetme yoluna gitme-mişlerdi. Bu durum iç karışıklıklar sebebiyle söz konusu hristiyan birliklerin toparlanmasına ve küçük krallığın oluşmasına neden oldu. Galler bölgesini fethetmelerine rağmen de iklim koşul-ları sebebiyle buraya yerleşmemişler fakat daha sonra burada Bask kabilelerinin oluşturduğu Navarra Krallığı ismiyle Hırıstiyan direniş bölgesi türemiştir. X. yüzyıla gelindiğinde, İspanya’nın Ebro ve Duero nehirlerinden itibaren kuzeyi Hristiyanlar tarafından alınmış bir vaziyet arzedi-yordu.

III. Abdürrahman tahta yeni geçtiği sıralarda 913 senesinde Endülüs’ün batı şehri olan Yabura’ya Hristiyan topluluklar saldırdı. Bunun dışında bir kaç istila daha yaşanınca III. Abdürrahman’ın Hırıstiyan kral ile iyi geçinme niyeti değişti. 916 da Leonlar’ı 918 de de müttefiklerini hezimete uğrattı. Navarra krallığına gerçekleştirdiği 920 ve 924 yıllarındaki fetihlerle bol ganimet elde ederek Kurtuba’ya döndü.Nitekim 939 da Leon Krallığı’na düzenlediği seferde ağır mağlubiyete uğradı. Bu galibiyete Avrupa ülkeleri bile sevindi fakat III. Abdürrahman daha sonra toparlana-rak fetihlerine yenisini ekledi.

Bu dönemde öyle başarılar gösterildi ki; İspanyol krallıklar ve kontluklar Endülüs Emevi Devleti’nin üstünlüğünü tanıdı.Leon Kralı III. Ordono sulh yapmak istedi Endülüs Emevi Devleti’nden ve birçok kaleyi III. Abdürrahman’a bıraktı. Abdürrahman’ın nufüzu Leon Krallığı’na oturacak kişiyi belirleyecek kadar arttı.Siyasi gelişme o kadar üst seviyeye ulaştı ki; Endülüs Emevi Hükümdarı nüfuz olarak İspanya’nın tamamını etkisi altına almıştır.

7.5.2.4.2. Hilafete Geçiş SüreciBaşlangıçta İslam coğrafyasında ancak bir halifenin olabileceği,dolayısıyla hilafetin bölünmez-liği ifade edilmiştir. Emevi emirlerinden hiçbirisi 750 senesinde Abbasiler’e kaptırdıkları hilafet makamına göz dikmedi. Daha sonra İslam hukukçuları,İslam coğrafyasında aynı anda iki hila-fetin bulunabileceği,hilafetin geçerli sayılabilmesi için ille de Hicaz bölgesine hakim olunması gerekmediği görüşünü savundular.III.Abdürrahman 929 senesinde kendisini halife ilan etti.

Böylece Endülüs’de ‘’İmaret’ten Hilafet’e’’ geçilmiş oldu.• Abbasi Halifeliği’nin zayıflaması,• Kuzey Afrika’da Şii Fatimi Halifeliği’nin kurulması,• Hilafet makamının Emirlik’e göre daha birleştirici ve itibarlı olması,• Endülüslüer’in III.Abdürrahman’ı halife görmek istemesi, gibi sebepler III.Abdürrahman’ı ha-

life olmaya sevk etmiştir.

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

11

7.5.3. Şii Fatimi Hilafetinin Kuruluşu ve Endülüs Emevilerinin MukavemetiSiyasi açıdan Kuzey Afrika’daki gelişmeler Endülüs’ü yakından ilgilendiriyordu. Mağrib-i Aksa dışında kalan bütün Kuzey Afrika’da Fatımi Halifeliği 297/909 da ilan edildi.

Mezhebi görüşlerini neşretmek için yayılmacı bir siyaset izleyen Fatımiler,isyancı müvelled li-derlerden İbn Hafsun’a maddi manevi destek verdiler.Emevi Hilafetinin meşru olmadığını ve bütün Müslümanların Hz. Ali soyundan olan Fatımi Halifesi’ne biat etmesi gerektiğini ilan edi-yorlardı. Bunun sebebi ise; Endülüs’ün batıda teşkilatlanmış en kalabalık sünni ülke olması ve Fatımiler’in Emeviler’i ezeli bir hasım olarak görmeleridir.

III.Abdürrahman’ın şii Fatımiler’e karşı aldığı tedbirlerden biri kendisini ‘halife’ ilan etmesiydi. Bu amaçla o, Kuzey Afrika ve Endülüs’teki bütün sünni gurupları Fatımiler’e karşı bir arada top-lamayı hedeflemişti.III.Abdürrahman Endülüs donanmasını oldukça güçlü hale getirdi.Bu vesile ile Endülüslü isyancılarla Fatımiler arasındaki yardım trafiği durduruldu. Mağrib-i Akasa’nın Fa-tımi nüfuzundan temizlenmesi için Kuzey Afrika’da Septe ve Tanca ele geçirildi.Şiilik hareketini ettkisiz hale getirmek için Sünni ulemayı harekete geçirdi ve onları maddi olarak destekledi.Fatimiler etkili olamayınca 968 senesinden sonra Mısır’a yöneldiler.

7.5.3.1. Diplomasi Faaliyetleri Bizans ve Alman İmparatorlukları,Franklar,italya,Sardunya gibi Avrupa ülkelerinden;Leon,Navarra,Barselona gibi İspanyol krallıklarından ve nihayet Kuzey Afrika’daki Emevi yanlısı hanedan-lardan gelen elçilerle Kurtuba çok yoğun bir diplomasi trafiğine sahne oldu.

I.Hakem tarafından Endülüsten sürülen Müvelledlerin teşkil ettiği Endülüslü topluluğun Girit adasında ufak bir İslam devleti kurması ve askeri faaliyetleriyle Bizans’ı taciz etmeleri bu impa-ratorluğu daha II.Abdürrahman döneminde (822-852) Endülüs’le diplomatik ilişki içine itmişti. Endülüs’ü temsil eden elçilerin Hristiyan ve Yahudilerden seçilmesi işi ehline verdiklerini ve dış ilişkileri ne kadar çok önemsediklerini göstermektedir. İspanya’da yaşayan tüm insanların efendisi konumunu kazanan III.Abdürrahman, İspanyol krallıklarının anlaşmazlığa düştükleri ve istişareye ihtiyaç duydukları anda müracaat edilen kişisi haline gelmiştir

7.5.4. Amiriler Dönemi ve Sonun Başlangıcı III.Abdürrahman’ın vefatından sonra yerine geçen oğlu II.Hakem tarafından iç huzur aynen de-vam ettirildi. Yine dış itibarı da korumayı başardı. II.Hakem döneminde ilim ve medeniyet ala-nında gelişme kaydedildi.II.Hakem 976 da vefat edince yerine 12 yaşındaki oğlu II.Hişam geçti .Onun bu makamı dolduramadığı ortadaydı lakin, İbn Ebi Amir bu durumdan istifade yoluna gitti.İbn Ebi Amir dönemin Hacibi olan Cafer bin Osman ile işbirliği yaparak II.Hakem’in yetenek-li kardeşi olan Muğire’yi tahtan uzaklaştırdı.Daha sonra idari makamlardaki önemli kişileri teker teker tasfiye etti.Tahtın zayıflığından istifade eden Mansur (İbn Ebi Amir) bir halife gibi adına para bastırdı ve hutbe okuttu.İbn Ebi Amir ölmeden, yerine oğlu Abülmelik’i hacip tayin etti.Ondan sonra bu göreve diğer oğlu Abdürrahman geçti. Bu kişilerin bürokraside görev aldıklara dönem Amiriler dönemi olarak adlandırıldı.Devlet,Emevi hanedanı idaresindeydi fakat gerçekte Amiriler tarafından yönetiliyordu.Bu dönemde devletin istikrarı devam etti.Halkın Amiler’e olan endişeli tutumu kısmen de olsa güvene dönüştü.1008’de hacip Abdülmelik bir sefer dönüşü 34 yaşında öldü ve haciplik makamına Abdürrahman geçti.

İslam Tarihi I

12

7.5.5. İkinci Fitne Dönemi ve ÇöküşMansur iradeyi tekeline alıp II. Hişam ile halifelik makamını sembolik hale getirmekle ve yerine oğlu Abdülmelik’i tayin etmekle adeta saray darbesi yapmıştı.Oğlu Abdülmelik işi daha da ileri götürdü.İki unvan birden alarak mutat olanın dışına çıktı.Aynı zamanda kendisinden sonra oğlu Muhammed’e zemin hazırlayarak ferman çıkarttı.Mansur ve oğlu Abdülmelik II.Hişam’a saygıda kusur etmemişlerdir.Bulundukları konumda mukavemet göstermişlerdir.Ayrıca dahili istikrarı ve devletin dıştaki itibarını korumuşlardır.Abdülmelik’in 1008’de ölümünden sonra haciplik maka-mına Abdürahman oturmuştur.Sefih bir hayatı vardı.Halifeye kendisini veliaht tayin ettirecek fermanı imzalattı.Kendinden sonra hacipliğe oğlunu getireceğini duyurdu.Bu durum Amiri ai-lesi içinde bölünmeye sebep oldu.Amiri hanedanından olanlar muhalif Emevilerle işbirliği içine girdi.Abdürrahman seferdeyken, Kurtubalılar’ın desteğini alan muhalifler Emevi olan Muham-med bin Hişam’ biat ederek saraya saldırdılar.Ülkede kaos çıktı.Ordu dağıldı.Abdürrahman ka-çarken Muhammed bin Haşim’in adamaları tarafından öldürüldü.Endülüs’ün idaresi Amiriler’in elinden çıkmış oldu.

7.5.5.1. Sistemin TıkanmasıEmeviler ve destekçileri olan Kurtubalılar Amiriler’i ortadan kaldırmakla büyük bir badireyi at-lattıklarını düşünüyorlardı.Geride kalan Amirilerce yerleştirilen Kuzey Afrika’lı Berberiler ve Ami-rilere bağlı orduyu oluşturan Sakalibeliler vardı.İyi bir idareci olmayan bir de Mehdi, ehil olma-yan kişileri devletin üst kademelerine getirdi.Aynı zamanda Kurtuba’nın yerlileriyle Berberiler sürtüşüyorlardı.Kurtubalı yerli halk sonradan göçüp gelen Berberiler’i eziyorlardı.Buna Mehdi de ses çıkarmıyordu.Mehdi, yardım alma imkanına sahip iken Sakalibelilerden yardım da alma-dı. Mehdi kendisine başkaldıranları hapse atmakla cezalandırdı.Bunlar içerisinde kendi yakınları da vardı.Muhalifler ile Berberiler işbirliği yapıp Mehdi’ye karşı ayaklandılar.Muhalif Emevi üyesi olan teşkilat Süleyman bin Hakem’i başlarına geçirdiler.Ayrıca bu başkaldırıya toprak karşılığı Kastilya Kralı Sancho Gacia da destek verdi.Aradan bir şekilde kurtulan Mehdi tahtı tekrar ele geçirmeyi denedi.Yeniden tahtı ele geçiren Mehdi Berberiler’i imha edeyim derken hezimete uğradı.Kendisine destek veren Kurtubalılar da artık desteklerini çektiler.Bu durumda Kurtubalı-lar Hrıstiyan kralların da desteğini alarak Mehdi’yi devirdi.II.Hişam’a ikinci kez halifelik yolu açıl-dı.Kurtubalılarla hasım olan Berberiler,Hişam’ın ortak çağrısını da dinlemediler.Onlar arasındaki düşmanlık giderek arttı.Daha sonra el-Müstain Berberiler’in direnişiyle hilafet makamına tekrar oturdu.El-Müstain Berberiler’i şehrin dışına yerleştirdi.Daha sonra bunları çeşitli şehirlerdeki ik-talara yerleştirdi.İktalarda güçlendiler ve hilafet makamına bir Emeviden daha layık olduklarını iddia etmeye başladılar.

7.5.5.2. Şii BaşkaldırıAli bin Hammud isminde Sebte ve civarını elinde bulunduran Şii mezhebine mensup bu şa-hıs II.Hişam’ı El-Müstain’in elinden kurtarmak için Sakalibeliler’in desteğini alacağı teminatıyla Kurtuba üzerine yürüdü.1016’da El-Müstain den devletin idaresini aldı.Endülüs Emevi Halifeliği, Sünni Emevi sülalesinden Şii Hammudiler’in eline geçti.756 senesinden beri Endülüs’ü idare eden Emeviler’in elinden yönetim çıkmış oldu.Sünni halk bilhassa ulema, Şii olması bakımın-dan Ali bin Hammud’u kabullenemedi.Ali bin Hammud önce dengeleri düzene koymayı denedi.Emevi sülalesinden Abdürrahman el-Murtaza doğuda Sakalibe’nin desteği ve Kurtubalılar’ın da meyliyle başlattığı faaliyeti ilerletince,Ali bin Murtaza tutumunu sertleştirdi fakat kendi emrin-deki üç kişi tarafından öldürüldü.

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

13

El-Me’mun ünvanıyla Ali’nin kardeşi Kasım bin Hammud başa geçti.Taht mücadelesi ve Berberiler’in desteğini almasıyla taht üç sefer el değiştirdi.Şehirde hizmet durdu.Kurtuba halkı Hammudiler’i ve Berberiler’i 1023’te şehirden kovdu.

Boş kalan tahta 1023’te Abdürrahman bin Hişam oturdu.Ülke fiilen bölünmüş vaziyetteydi.Ordu kurulması gerekliydi fakat hazine boştu.Berberiler’den ordu oluşturmak istesede halk onu tah-tan indirdi.Yerine halka bir tokat mahiyetinde,zalim,cahil ve tembel kişiliği ile bilinen Muham-med bin Abdullah geçti.İdari makamlara ehliyetsizleri geçirdi.Fetva makamı ve adalet mekanız-ması yarım alim sınıfın eline geçti.Medinetü’z-Zehra talan edildi.Şii olan Hammudiler Kurtuba’yı yeniden istila etti.Kurtuba’nın idaresi Hammudiler’in de terkiyle Berberi asıllı Şii Ahmed bin Musa’ya kaldı.Kurtubalılar Sakalibe’nin desteğiyle Berberi idareci ve askerleri şehirden kovdular.Yine başsız kalan devletin idaresine III.Hişam geçti.Zevk düşkünü bu kişi idari işleri vezirine bı-raktı.Hakem bin Said el-Kazzaz ismindeki vezir bürokrasinin diğer üyeleriyle ters düştü.

7.5.6. Hilafetin İlgası ve Çöküş Emevi sülalesinden Ümeyye bin el-Iraki liderliğindeki halk el-Kazzaz’ın idari anlayışını reddede-rek isyan çıkardılar ve her tarafı talan ettiler.Ümeyye bin el-Iraki tahta geçti.Ulema o gün top-landı.Halifelik makamının fonksiyonunu yitirdiğinin fetvasını vererek ilgasını gerekli gördüler.Kurtuba’nın idaresinin Ebu’l Hazm ibn Cehver’in başkanlığında bir şuranın üstlenmesine karar verildi.756’da kurulan Endülüs Emevi Devleti’nin çöküşü ilan edilmiş oldu.929’dan beri devam eden hilafet müessesesi de bu dağılışla sona erdi.

7.6. MÜLUKU’T-TAVAİF DÖNEMİ (1031-1090)1008’e kadar Kurtuba,diğer şehirlere başkentlik yaparken ve diğer şehirler onun yönetimin-den etkilenirken Amiriler’in iktidardan düşürülmesi sonrası 1009’dan itibaren her şehirde farklı grupların yönetimi ele geçirmesine neden oldu.1031 senesinden önce Endülüs bölünmüş du-rumdaydı.Halifeliğin ilgasıyla bu durum hız kazandı.Endülüs’te küçük devletçikler kuruldu.Bun-lara; Düvelü’t-Tavaif, yöneticilerine de Müluku’t-Tavaif denildi.

Müluuku’t-Tavaif ’in önemli olanları şunlardır:• Abbadiler: Arap asıllı bir hanedanlık olup İşbliyyede kuruldu. Murabıtlar tarafından yıkıldı.• Hudiler: Kurucusu Arap asıllı Süleyman bin Hud’tur.1090’da Müluku’t-Tavaif ’i kaldırmak için

giriştiği hareketten Hristiyanların yardımıyla kurtulmuştur. Daha sonra Hristiyanlar tarafın-dan varlıklarına son verilmiştir.

• Cevheriler: Mevali asıllı bir oluşumdur. 1069’da Abbadiler’in hakmiyetine boyun eğdiler.• Zunnuniler: Asılları Berberi olup, Tuleytula civarında kuruldular. Tuleytula’nın Kastilya Kralı

VI. Alfonso tarafından işgali ile son buldular.• Eftasiler: Berberi asıllıdırlar.Betalyeus merkezleri oldu.1094’te Murabıtlar tarafından yıkıldılar.• Ziriler: Berberi Sinhace kabilesine mensuptur.Amiriler döneminde Endülüs’e girdiler.Gırnata

merkezleri olmuştur.1090’da Murabıtların hakimiyeti altına girmişlerdir.

Bu şehir devletlerinin özellikleri etnik değil coğrafi esasa dayalıydı.Halkları tek tip milletten oluş-muyordu.Dolayısıyla halk çok karışık bir yapı arz ediyordu.

İslam Tarihi I

14

7.6.1. Müluku’t-Tavaif ’in SiyasetiEmevi idaresinde Endülüs denince akla siyasi birlik geliyordu.Her siyasi lider, birliği tesis etme yoluna gidiyordu.Hatta fitne dönemi olarak adlandırılan son dönemlerde bile bu birlik göz ardı edilmiş değildi.Müluku’t-Tavaif döneminde bu ideal yerini,her devletin kendini koruması ve kendi varlığını devam ettirmesi üzerine yoğunlaştırmıştır.

Endülüs Emevi döneminde dış düşman deyince akla kuzeydeki Hristiyanlar gelirken,Müluku’t-Tavaif döneminde her devletçik diğerlerini potansiyel dış düşman olarak görüyordu.Bu durum Hristiyan tehlikesinin göz ardı edilmesine neden oldu.Hatta Hırıstiyan güçlerle birleşip kendi din kardeşlerinin boyunlarını vurmaktan geri durmadılar.Müluku’t-Tavaif şahsi ihtiraslarıyla Hristiyanları kendi iç meselelerine dahi karıştırmışlardır.Ulema içinde bazı düşünürler, bu dağı-nıklığın giderilmesi için son derece samimi gayretler ortaya koydular.

Olup biten bu siyasi parçalanmanın önüne geçmek için İbn Hazm gibi düşünürlerin tenkitleri Ebu’l-Velid el-Baaci gibi fakihlerin birlik çağrıları ve diğer alimlerin bütün gayretleri de fayda vermedi.Hrıstiyanların Reconquista hareketine zemin hazırlanmış oldu.

7.6.1.1. Reconquistaİspanya, tamamıyla Müslümanların hakimiyeti altında olmaktan uzaklaştırılmış,kuzeyine hrıstiyanlar,orta ve güney bölglerine de Müslümanlar hakim olmuştur.Bu durumda Reconquista aslında 712de çökertilen Vizigot krallığının tekrar ihyası için belirlenmiş bir stratejidir.Bunun nihai hedefi Endülüsteki İslam varlığına son vermek,Katolik Hristiyanlığı yeniden ülkenin yega-ne dini haline getirmeye çalışmaktır.İspanya’da Endülüs Emevi Devleti zamanında oluşan güç dengesi,Hristiyan kesimi lehine bozulmuştur.Bu hareketin mimarı olan Kastilya Krallığı merhale merhale icraatlarını sürdürmüştür.Bu krallık, Müluku’t-Tavaif arasındaki olayları kızıştırmış,onları haraca bağlayarak ekonomik güç elde etmiş ve ekonomik sıkıntı yaşayan Endülüs’ü askeri sefer-lerle şehir şehir elegeçirmişleridr.

Kastilya Krallığı1078’den itibaren hedeflerine yönelir.Sırasıyla Kurtuba,İşbiliyye ve Tuleytula’ya girer.Otorite boşluğunun da etkisiyle VI.Alfanso 1084’te Tuleytula’yı muhasara altına alır.1085’te Tuleytula halkı direnemez hale gelir.Kral Alfonso can,mal,din, ve mabed konularında halka temi-nat verir fakat fazla geçmeden ahdini bozar.Tuleytula jeopolitik konumu itibariyle çok önemli bir şehirdir.Hrıstiyanlar için buranın işgal edilmesi çok önemli bir gelişme olmuştur.İspanya’nın tam merkezinde bir yerde bulunmaktadır.Tuleytula’nın işgaliyle Hristiyanlar için Müslümanlar teh-like olmaktan çıkmıştır.Tuleytula’nın işgali,bu şehrin güneyindeki birçok kale yerleşim merkezi-nin de işgaline zemin hazırlamıştır.Müluku’t-Tavaif bununla, Kastilya Krallığının gerçek niyetini görmüş oldu.Tuleytula’nın kaybedilmesi en çok alimleri üzmüştür.İslam’ın kökünün Endülüs’ten kesileceği endişesi onları sarmıştır.Çare olarak Abbadiler’in Sultanı el-Mu’temid aracılığıyla Ku-zey Afrika’daki Murabıtlar Endülüs’e davet edilmiş.Onlara,Eftasiler ve Ziriler de dahil olmuşlardır.

7.7. MURABITLAR DÖNEMİ (1091-1147)Devletin kurucusu Abdullah bin Yasin ve kendisine tabi olanlardır.Senegal yakınlarındaki ‘Ribat’ da kurulmuşlardır.

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

15

Abbadiler sultanı el-Mu’temid, Kuzey Afrika’dan Yusuf bin Taşfin’in Endülüs’e geçmek için biraz beklemesini istemekteydi .Amacı Murabıtlar’ı Kastilya Krallığına karşı tehdit unsuru olarak kul-lanmaktı. Bu vesileyle her iki güçten de kurtulmayı planlıyordu.Yusuf, durumun farkına vararak Endülüs’e girdi.Kastilya Kralı VI.Alfonso da kendi kudretini göstermek için Endülüs topraklarında savaşmak istiyordu.1086’da yapılan savaş birkaç gün sürdü ve Müslümanların kesin zaferiyle sonuçlandı.Müslümanların zayıflamaya yüz tutan güven duyguları bu vesileyle artmış oldu. Zel-laka zaferinden sonra Yusuf bin Taşfin Kuzey Afrika’ya geri döndü.VI.Alfonso tekrar taciz faali-yetlerini başlattı.1087’de Yusuf geri döndü fakat kale kuşatıldıysa da alınamadı.

Yusuf bin Tafşin’in birlik çağrısına uymayan Müluku’t-Tavaif eski kavgalarına devam ettiler.Müluku’t-Tavaife’yi fasık olarak gören fukaha Yusuf bin Taşfin’den Endülüs’ü idaresi altına alma-sını istedi.Onlara savaş açılmasının cevazını alan Yusuf 1090 ‘da tekrar Endülüs’ e geçti.Birçok şehri idaresi altına aldı.Endülüs, Murabıtlar Devleti’nin bir eyaleti haline geldi.

7.7.1. Endülüs’te Murabıtlar DönemiEndülüs,Murabıtlar’ın eyaleti olunca,bu devletin başındaki hanedana mensup valiler ta-yin edildi.Endülüs’ün Müluku’t-Tavaif ’teki idari yapısı neredeyse hiç değişmedi.Fakat ordu,Endülüslüler’den çok Kuzey Afrikalı askerlerden oluşturuldu.Askerlerin görevleri; Hristi-yan saldırılarına karşı koymak ve iç isyanları bastırmaktı.Mali düşüşle beraber askerin ücretini ödeme zorluğu yaşandığından ordu zayıflamıştı.Askeri zayıflığın reconquista hareketine zemin hazırladığını söyleyebiliriz.Murabıtlar ile halkın arasında köprü olan fukahanın idarecilerle ara-sının açılması,ordunun zayıflaması,halka vergi yüklenmesi,bazı idarecilerin zevke dalması gibi hususlar isyana sebep oldu.

Murabıtların Hristiyanlarla olan ilişkileri istikrara bağlı olarak inişli çıkışlı olmuştur. Dahili istikrar ilk yirmibeş yıl iyi iken son otuz yıl menfi cerayan etmiştir. Ayrıca Kuzey Afrika’da dini-siyasi ha-reket olan Muvahhidler’in güçlenmesi,Murabıtların Endülüs’teki kuvvetlerinin bir kısmını Kuzey Afrika’ya göndermeye sevk etti.Murabıtlar döneminin zayıflamasının en önemli sonuçlarından birisi,Endülüs tekrar parçalanma sürecine girmiştir.Bir taraftan siyasi parçalanma sonucu yeni sultanların türemesi bir yandan da Hristiyan krallıkların hızla toprak kazanması Endülüs’ün im-dadına yeni bir Kuzey Afrika ülkesinin koşmasına neden oldu.

7.8. MUVAHHİDLER DÖNEMİ (1146-1248)

7.8.1. Endülüs’e GeçişleriEbu Abdullah Muhammed bin Tumert isimli bir din bilginin önderliğinde kurulan Muvahhidler,toplumda ahlaksızlığın yaygınlaştığını , alimlerin itikadi olarak saptığını ileri sü-rerek onlara karşı güç oluşturdular.1221’de İbn Tumert kendisini ‘Mehdi’ ilan etti.Bu kişinin 1128’de ölümü üzerine yerine Abdülmü’min geçti. Murabıt hükümdar Ali Bin Taşfin Hristiyan-lardan yardım aldıysa da Muvahhidler’e yenildi.Netice olarak Muvahhidler Mağrib’in büyük bir kısmını ele geçirerek,Murabıtlar’dan daha büyük bir imparatorluk kurdular.

İslam Tarihi I

16

Muvahhidler döneminde fikri hayata çok önem verilmiştir. Hükümdar Ebu Yakub Yusuf mec-lislerinde alimleri bulundurmuştur.Ayrıca hükümdar da ilimle ilgilenmiştir.Kültürel alandaki canlılık bayındırlık alanına da yansımıştır.Muvahhidler kendilerine dost bazı Endülüslü liderlerin davetiyle onları hasımlarına karşı korumuşlardır.

Muvahhidler Endülüs’ü Murabıtlar’dan arındırmaya çalışırken Portekizliler 1172’de Bace’yi işgal etti. Muvahhid hükümdar Yakub Yusuf Bace’yi Portekizlilerden almak istediyse de alamadı ve bu savaşta aldığı yara ile hayatını kaybetti.

Yakub Yusuf ’un yerine oğlu Ebu Yusuf el-Mansur geçti. Ebu Yusuf el-Mansur Portekizlilerle sa-vaşırken Kastilya-Leon kralı VIII. Alfonso bazı kaleleri muhasara altına aldı. Ebu Yusuf el-Mansur 1195’te Arak kalesinde Kastilya ordusunu hezimete uğrattı. Ebu Yusuf el-Mansur bundan sonra da bazı fetihler gerçekleştirdi. Ebu Yusuf el-Mansur’un niyeti Tuleytula’yı geri almaktı.Bunu an-layan Kastilya kralı, el-Mansur’u iki devlet arasında on yıl sulh imzalamaya razı etti.

Arak Zaferi,Hristiyanlarda Müslümanların İspanya’ya tekrar hakim olacakları düşüncesini uyan-dırdı.Buna mani olmak için Papa III.İnocencio Endülüs Müslümanları’na karşı Haçlı seferi ilan etti.1212’de vuku bulan İkab Savaşı ile Muvahhidler ağır bir yenilgiye uğradı.Bu savaşın ilk sonucu;Muvahhidler’in Endülüs’te hakimiyeti zayıfladı ve Endülüs’ün yeniden parçalanması oldu.

Endülüslüler,bütün mesuliyetin Muvahhidler’e ait olduğunu ileri sürmekte gecikmediler.Bu-nunla beraber 1227’de kıtlık baş gösterip ülkede fiat artışı yaşanınca isyan patlak verdi.Kuzey Afrika da farklı bir durumda değildi.Orada da Müslümanlar parçalanmıştı.Bu boşluk Hristiyanlar tarafından gayet iyi değerlendirildi.Endülüs’ün önemli şehirleri Kastilya ve Aragon krallıkları ta-rafından işgal edilmeye başlandı.

Daha önce Müluku’t-Tavafin’de olduğu gibi bu sefer de bazı liderler kendi topraklarına zarar gelmesin diye Endülüs’ün şehirlerinin istilası sırasında Hristiyanlara yardımcı oldukları dikkat çekmektedir. Bunlar arasında Gırnata’da Nesriler Devleti’ni kuracak olan Muhammed bin el-Ahmer de bulunuyordu.O zamanki durum o kadar hazindi ki; şairlerin mısralarına konu olmuştu.Yapılan onca işgal ve tahribattan sonra Endülüs Müslümanlarının ‘bizim’ diye sığınabilecekleri bir yer kalmıştı: GIRNATA ve civarı.

7.9. GIRNATA SULTANLIĞI (1231-1492)Nasriler veya Ahmeriler Devleti olarak da anılan Gırnata Sultanlığı’nın başlangıcı 1228’e dayanır. Muhammed b.Yusuf b. Ahmed b. Nasr devletin kurucusudur. 1282’ye kadar kendinden güçlü İbn. Hud’a, onun ölümü üzerine Kastilya Krallığına tabi oldu.Kastilya krallığının tehdidinden kur-tulmak için onlara haraç ödemek zorunda kaldı.

Gırnata sultanlığının ayakta kalabilmesi esneklik gösteren bir siyaset uygulamasına bağlı ol-muştur. Gırnata sultanlığının o günün büyük güçlerinin arkasına sığınarak yürütmeye çalıştığı siyaset 1462 ye kadar fayda sağladı. Kastilya krallığı tarafından işgal edilen Cebeli Tarık’ın çök-

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

17

mesiyle Gırnata ile Kuzey Afrika Müslümanları arasında irtibat kopmuştur. Bu sultanlık Hristiyan ispanya karşısında kaderiyle başbaşa kalmıştır. Güçsüz kalan Gırnata’nın sonu iyice yaklaşmıştır.

Endülüs’ün en büyük handikapı iç çekişmelerdir. Bu çekişme Gırnata Sultanlığında da görül-müştür. İç çekişmeleri aynı zamanda Kastilya krallığı da yaşıyordu. Gırnata kaybettiği toprakları iç çekişmelerden dolayı geri alma fırsatını elde edemedi. İç çekişmeler 15. yy. da daha da arttı. Öyle ki Kastilya kraliçesi ile Aragon kralı 1469 da evlenip Hristiyanlığı tek bir devlet haline geti-rerek Gırnata’nın işgalini gerçekleştirdi. Gırnatalı Müslümanlar bütün bu olanlara kayıtsız kaldı.

İç çatışmalar ve dış mücadeleler dahi gırnata sultanlığının medeniyet kervanını durdurmaya kadir olamamıştır. Devletin kurucusu Muhammed bin Nasr başta olmak üzere sultanların çoğu ilme düşkün kimselerdi. Ayrıca topluma amme hizmetinde de çok ileri bir anlayışa sahiplerdi. Adalet mekanizması çok iyi işliyordu. Ticaret ve imalat sanayi gelişme göstermişti. Bilime büyük teşvik vardı. Sosyal hizmet binaları inşa edilmişti. Bu gösteriyor ki Gırnata sultanlığı yıkıldığı güne kadar ispanyanın en gelişmiş bölgesi olma özelliğini taşımaktaydı.

Cebeli Tarık’ın istilasıyla Gırnata’nın Kuzey Afrika’daki Müslümanlardan yardım alma imkanı kalktığı için bu sultanlık Hristiyan krallıklarla anlaşmalar yapmak zorunda kalarak nefes alabili-yordu. Birleşik Kastilya ve Aragon Krallığı Reconquista’yı tamamlama niyetiyle artık Gırnata’nın istila edilmesiyle İspanya’da İslam hakimiyetine son verilmeliydi.

7.9.1. Gırnata’nın DüşüşüHırıstiyan güçler Gırnata’yı on yıllık gayretin sonunda işgal edebildi.Bunu,önce Gırnata etrafı-nı işgal etmekle gerçekleştirdi.Müslümanların elinde sadece Gırnata kalmıştı. İşgalden sonraki sarayın durumu daha vahimdi. Bir tarafta Hristiyanların desteklediği Ebu Abdullah,diğer yanda amcası ez-Zağal mücadele içindeydi.Hırıstiyanların istediği de buydu.Ebu Abdullah’ı, Hristiyan-lar kukla gibi kullandılar. Ebu Abdullah’a göre ellerinde kalan İslam devleti Gırnata’yı Hırıstiyan-lar işgal etmeyecekti.Maalesef 1491’de şehir muhasara altına alındı.Musa bin Ebu Gassan hariç devletin bütün ricali teslim oldu.Zira onlar her konuda hürriyetlerini devam ettireceklerini düşü-nüyorlardı.Ne yazık ki, Musa bin Ebu Gassan anlaşmaya yaklaşmamakta haklıymış ve Hristiyanlar anlaşmada yazılı olmayan şartları öne sürdüler.Hrıstiyanalr 1492’ Gırnata’ya geldikten sonra Ebu Abdullah’tan şehrin anahtarlarını aldılar.İspanya’daki en son İslam kalesi de yıkılmış oldu.

7.10. HRİSTİYAN HAKİMİYETİNDE KALAN ENDÜLÜS MÜSLÜMANLARIİslam fetihleri sonrası İspanya’nın kuzey batısında küçük bir yerleşim yerine sığınmış olan Hristiyanlar,valiler döneminde içine düştükleri iç çekişmeleri fırsat bilerek 750 de Asturias Kral-lığını kurmuştur. İlk defa Tuleytula’nın 1085 ‘te işgali ile İslam topluluğu Hristiyan hakimiyetinde yaşamak zorunda kalmıştır. Müslümanların bir kısmı Kuzey Afrika’ya göç ederken bir kısmı da Hristiyanların tahakkümü altına girmiştir. Hristiyan hakimiyetini tercih eden topluluğa Mücen-nedler ismi verilmiştir. Müdeccenlerin Hırıstiyanlara üstünlükleri tartışılmazdı.Bütün meslekleri ve işleri ellerinde bulunduruyorlardı.

İslam Tarihi I

18

Hırıstiyanlar yayılmacı politikalarını Endülüs ile sınırlı tutmayıp, Kuzey Afrika ile devam ettirmek istemekteydiler. Bunun için içeride hiçbir sorun kalmaması gerekiyordu. Hristiyan hakimiyetin-de bulunan Müdeccenler ülke dışındaki İslam toplulukları ile irtibat halindeydi ve bu kiliseyi ciddi derecede rahatsız ediyordu.

Kral Ferdinant ve Kraliçe İzabella Gırnata antlaşmasına beş yıl riayet ettiler.Önce Müslümanların medeni hakları kısıtlandı.İkna yoluyla Hristiyanlaştırma faaliyeti başlatıldı. Başarı sağlanamayın-ca baskı uygulamaya başlandı. Müslümanların din adamları satın alınmak istendi. Kutsallarına saldırıldı. Fermanla birlikte Müslümanların ya Hristiyanlığa girmeleri ya ada ülkeyi terketmeleri şartı koşuldu.Müslümanların çoğu dıştan Hristiyan içten Müslüman gibi yaşamaya başladı.Bu dini gizli yaşayan Müslümanlara Moriscos adı verildi. Bunlar dinlerini gizliden yaşıyorlardı. Bu durumun önüne geçebilmek için topyekün asimilasyon gerçekleştirildi.Yasakların tatbikini sağ-lamak için’ Engizisyon Mahkemeleri’ kuruldu.

Bu mahkemelerin başında Katolik papazlar bulunuyordu ve mahkemeler suçluyu bulmak için değil uydurduğu suçu kabullendirmek için uğraşıyordu. İslam ile irtibatlarını kesmek için Arapça okumayı ve yazmayı yasak ettiler.

Moriskolar kendilerine yapılan bu haksızlıkların kaldırılmasını istediler fakat netice alamayınca isyan ettiler.Muhammed bin Ümeyye adlı bir gencin önderliğindeki bu isyan bazı askeri birlikleri imha etti ve daha da ileri giderek bağımsızlık hareketine dönüştü.Moriskoları umutlandıran bu hareketin etrafında toplanıp çoğaldılar.Hristiyan kral III.Filp Kurtuba’dan Gırnata’ya askeri birlik gönderdi ve isyan kuvvetleri arasında da ayrılık baş gösterince bu hareket de sonuçsuz kaldı.

7.10.1. Sürgün SüreciMoriskolar’ın Gırnata’dan sonra kalabalık olarak yaşadığı yerler;Belensiye Sarakusta ve Aragon idi.İsapanya krallığı Gırnata’da yaşanan isyanın buralarda da yaşanmasını istemiyordu.Ayrıca doksan yıldır tatbik edilen Hristiyanlaştırma hareketi de sonuçsuz kalmıştı.Krallık Moriskolar so-rununa kökten çözüm olarak imha faaliyeti uygulayacaktı.1609 senesinde çıkarılan bir kanunla Moriskolar sürgün edildi.Bir kısmı Fransa üzerinden Osmanlı topraklarına geçti,bir kısmı da Ku-zey Afrika’ya doğru yol aldı.

Moriskolar arasında işsiz olan yoktu.Yaptıkları işlerde de ehil insanlardı. Dört Hristiyanın yaptığı-nı bir Morisko yapıyordu.Ticaret ve üretimde çok iyi bir konumdaydılar.Neticede İspanya ticareti geriledi ve ülkenin rekabet gücü tükendi.

7.10.2. Endülüs Müslümanlarının Osmanlı ile MünasebetleriEndülüs-Osmanlı münasebeti İstanbul’un fethiyle başlamaktadır.Fatih döneminde Gırna-ta Müslümanlarına istenilen yardım sağlanamamıştır.II.Bayezit ise kendilerine baskı ve zulüm yapan,Hristiyan dinine girmeye zorlayan Katoliklerinden ellerinden kurtulmayı isteyen İspanya Müslümanlarının yardım taleplerine, 1505 senesinde donanma göndererek onları Kuzey Afrika ve İstanbul’a getirmekle cevap vermiştir.

Yavuz döneminde de Osmanlı, Kuzey Afrika ve İspanya’daki yardım isteyen Müslümanları do-nanmayla Kuzey Afrika’ya çıkarmıştır.

Endülüs Emevi Devleti Ünite 7

19

Kanuni döneminde,Barbaros,Turgut,Piyale ve Salih Reisler Akdeniz’de çok ciddi donanma hare-ketleri düzenlemişler,İspanya kıyılarına seferlerde bulunmuşlar ve çok sayıda Endülüslü Müslü-manı Kuzey Afrika’ya taşıyarak Osmanlı-Endülüs münasebetlerini sıcak tutmuşlardır.

II.Selim de donanma komutanı Kılıç Ali Paşa vesilesiyle Endülüslü Müslümanlara Akdeniz üze-rinden yardımda bulunmuştur.

III.murat döneminde Osmanlı İran ve Avusturya ile uğraşması Moriskolar’ın beklentilerine cevap verememesine neden oldu.

III Mehmet döneminde de Moriskolara herhangi bir yardım yapılamadı.

I.Ahmed döneminde Osmanlı yine İran ve Avusturya ile meşguldü.Aynı zamanda eski donanma gücü kalmamıştı.I.Ahmed Venedik doçuna elçi göndererek o dönemde başlayan Morisko sürgü-nünün sağlıklı yapılabilmesi için onlardan yardımcı olmalarını istedi.

Osmanlı devleti,Endülüs Müslümanlarıyla şartlar ve imkanlar ölçüsünde ilgilenmiştir.Yapmaları gerekenin en iyisini yapma gayretinde olmuşlardır.

İslam Tarihi I

20