İŞletme yÖnetİmİ fİnal sinavi ders notlari yrd. doÇ. dr. … · 1 İŞletme yÖnetİmİ...
TRANSCRIPT
1
İŞLETME YÖNETİMİ
FİNAL SINAVI DERS NOTLARI
YRD. DOÇ. DR. ENGİN UĞUR
1. LİDERLİK ve YÖNETİCİLİK
Lider ;enerjisi, girişim yeteneği, düşünüş özgürlüğü, yaratıcılık gücü adalet duygusu,
nitelikleriyle ayrıcalıklı bir insandır. En küçük işletme ve kurumlardan en büyük topluluklara
kadar, her çeşit insan gruplarının yaşama ve gelişmesi, önder düzeyindeki yöneticilere gereksinme
gösterir. Gerek önderlik gerek yöneticilik bireyin kişiliği ile sıkı sıkıya bağlıdırlar. Kişilik ise biyolojik,
(anatomik ve fizyolojik ) psikolojik, sosyolojik, kültürel ve bu gibi yönleri olan karmaşık bir gerçektir.
Başarılı bir yönetici veya lider olabilmek için bu karmaşık gerçeğin unsurlarına sahip olmak gerekir.
Liderlik ile yöneticilik işlevleri arasında temel değil derece ayrılıkları vardır. Örneğin her
yönetici liderlik işlevi de yerine getirebilir. Ancak komuta zinciri(hiyerarşi)nin alt kademelerine
doğru indikçe, liderlik işlevinin yeri azalır; yönetsel faaliyetlerin önemi artar. Diğer bir deyişle, liderlik
yüksek yönetime yakın, icra yönetime ise uzaktır. Bu nedenle, lider; birey ve toplulukları ortak
amaç uğrunda, çalışmak ve her türlü çaba ve esirgemezlikte bulunmak hususunda inandırmağa,
ortak amacı onlara benimsetmeğe uğraşır. Yönetici de aynı işleri görür. Yalnız, lideri bu noktada
yöneticiden ayıran konu, grubun üyesi olan bireylerin işbirliğini daha demokratik bir biçimde
sağlamasıdır.
Burada, yetki (otorite)sorunu ile karşılaşmaktayız. Gerek lider gerek yönetici izleyicilerine
ve astlarına bir yetkiye dayanarak iş gördürürler. Bu, onların ortak niteliklerinden biridir. Her ikisi
de, işletme veya kurumun çıkarlarına en uygun sayı ve nitelikteki iştirakçi kişiler (izleyiciler, astlar)
sağlama işlevi, ancak bir yetkiye dayanarak yerine getirebilirler. Söz konusu yetkinin nitelik ve
kaynağına göre, yöneticiliğin olduğu gibi liderliğin de biçimi değişir. Yetkinin empoze etme, aynen
kabul ettirme, baskı ve bu gibi biçimler sunması durumunda liderlikten çok diktatörlükten veya
demokratik olmayan yönetimden söz edilir. Liderlikte ise, baskı değil inandırma vardır. Bu nedenle,
liderliğin bir inandırma sanatı veya tekniği olduğu söylenebilir. Yani, izleyicilerin, liderde bazı
amaçlarının gerçekleşme olanaklarını görmeleri ve buna inanmaları gerekir.
Lider, yetkisini daha çok kişiliğinden alır; yani liderin yetkisi daha çok biçimsel olmayan
(informal), doğal ve kendiliğinden doğma bir nitelik ve özellik taşır. Yönetici yetkisini kısmen kendi
kişiliğinden ve kısmen örgütten, yani yetki ve sorumlulukları belirleyen ve bölüştüren kural ve
düzenlemelerden alır. Diktatörden öndere doğru gidildikçe, yönetim sürecinin demokratik niteliği
güçlenir.
A. TEMEL LIDERLIK ÖZELLIKLERI
2
1. Topluluğu Sevmek: Yönetim, insan ile ilgili bir konu olduğuna göre, iyi bir yönetici olabilmek
için insanlığa ve topluma karşı ilgi duymanın ve sevgi beslemenin bir zorunluk olduğu inkar
edilemez. Bu nedenle, iyi bir yöneticinin insanlara karşı sevgi besleyen bir kimse olması aranan bir
özelliktir.
2. Iletişim Konusunda Ustalık: Haberleşmeyi iş yerinde, haber bilgi ve talimatın yukarıdan
aşağıya yukarı ve yatay olarak akımı şeklinde tanımlamaktayız. O halde, iletişimden bekenen olumlu
sonucun alınabilmesi için yöneticinin bu konuda gerekli yeteneklere sahip bulunması gerekir.
3. İnsan Tutum ve Davranışlarını Anlayabilme: Bugün artık yönetim ve motivasyon aynı
anlamda iki deyim olarak kabul edilmektedirler. Yöneticinin elemanların gerçek gereksinimlerini
görebilen, isteklere cevap verebilecek bir kişi olması beklenmektedir. Bu ise ancak seziş ve anlayış
ile mümkün olabilir.
Seziş kabiliyeti olarak nitelediğimiz özellik, en azından sadece işe yönelmiş olma
durumunun dışında bulunan şeyleri de kapsamına alır. Bütün sınırlamalar ve potansiyeli ile beraber,
bir önderin de aynı zamanda bir insan olduğunu farkedilmesi gerekliliğini de kapsar.
4. Ruhsal Olgunluk: Seziş kabiliyeti ve anlayışla beraber belirtilmesi gereken ikinci
karakteristik ruhsal olgunluktur. Kişide, kendisi ile ilgili, belirli tutum, davranış ve duygular
gelişmedikçe “anlayış” kazanılamaz. Kişide kendi kendisini anlayabilme yeteneği, doğru yolda
atılmış bir adımdır. Kişinin kendi kendisini oldukça anlayabilmiş olmalıdır. Bir yöneticinin gerek
kendisine gerekse başkalarına karşı tutum, davranış ve duyguları "anlayış" ile birlikte gitmekte ve
etkili önderliğin de önemli bir parçasını teşkil etmektedir.
5. Kararlarında Açıklık: Yöneticiyi, karar veren kimse olarak tanımlayan otoriteler de vardır. O
halde karar verebilmek ve bunun yanında verilen kararın açık ve kolaylıkla anlaşılır nitelikte olması
aranan özelliklerden birisidir.
6. Zeka: Yalnız yöneticilik değil, basit diyebileceğimiz türden işler için dahi gerekli bir yetenek
olduğu herkes tarafından kabul edilmiştir.
7. Objektif Olabilme:Özellikle insanlarla ilgili konularda karara varırken duygularımızdan
kendimizi mümkün olduğu kadar koparabilmemiz, daha çok bilinçli ve mantığa dayanarak adaletli
bir karar verebilmemiz kolay değildir.
8. Sorunları Yöntemli ve Mantıklı Yollarda Ele Alabilme: Yönetici bir bakıma da sorun halleden
bir kişidir. O halde yöneticinin çeşitli tipten problemlerle karşı karşıya bulunması onun işinin normal
bir sonucudur. Ancak, problemi halledebilmek amacıyla ele alındığında yöntemli ve mantıklı yolları
izlemesi gerektiği de kuşkusuz aranan esaslardan birisidir.
9.Hoşgörü Sahibi Olmak: Insan, biri diğerinden farklı bir yaratıktır. Bu farklılık zevk, görüş,
bilgi ve bunların sonucu olarak insanların tutum ve davranışlarında açıkça görülür.
3
10. Dürüstlük: Bu derece açıklıkla anlaşılan bir kelime ki, üzerinde fazla durmayı, yöneticinin
kuruluşuna, ailesine ve çevresine karşı dürüst bir insan olması gerektiğine dair fazla birşey
söylemiyoruz.
11. Cesaret: Yöneticinin inandığı davayı cesaretle savunması; şunu veya bunu gücendirmek
korkusuyla gerçek inanç ve görüşlerini gizlememesi büyük değeri olan bir özelliktir. Bu bakımdan
her yöneticinin cesaret sahibi bir insan olması da aranan değerli vasıflardan birisidir.
B. LIDERIN GÜÇ KAYNAKLARIGüç, diğerlerinin davranışlarını etkilemek için potansiyel yetenektir. Bir önderin etkileri ile
kaynakları temsil eden güç işgören davranışlarında değişiklik yapar.Organizasyonlarda tipik olarak,
önderler 5 güç kaynağına sahiptir; yasal, ödüllendirme, zorlayıcı, uzmanlık ve benzeşim. Raven ve
French tarafından sınıflanmıştır.
1. Yasal gücü: Örgütsel hiyerarşi tarafından sağlanan güçtür; tanımlanmamış bir makamın
işgal edilmesi ile elde edilir. Otoriteyi ifade eder. Astlar, üst kademelerden gelen isteklere kendilerini
mecbur hissederler. Kişinin bulunduğu pozisyon nedeni ile etrafındaki kişileri etkileyebilme gücüdür.
2. Ödüllendirme gücü: Ödül verme yada ödülleri elinde tutma gücüdür; Astların önderin
isteklerine ödül alma, gruplandırma, tanınma ve kazanç elde etme beklentisi ile uymalarını ifade
eder. Bir yöneticinin denetimi altında ücret artışı, yükseltme, önemli iş verme, ek ödeme, takdir,
tanıma vb. ödüller bulunmaktadır. Genel olarak bir yöneticinin denetimindeki ödüller ne kadar çok
ve bu ödüllerin astlar için önemi ne kadar fazla ise, yöneticinin ödüllendirme gücü o kadar fazladır.
3. Zorlayıcı Gücü: Ödüllendirme gücünün karşıtı zorlayıcı güçtür. Cezalandırmak için önderin
otoritesini ifade eder. İşgörenlerin örgütün zorunlu kıldığı görevleri yerine getirmedikleri takdirde
cezalandırılacakları korkusu ile iş görmeleri anlamına gelir; özünde zorlama bulunmamaktadır.
Önderin emirlerine uymayanlara verilecek cezaların kullanılması ve kontrolündeki yeteneğini belirtir.
4. Uzmanlık Gücü: Önderin sahip olduğu özel bilgi, uzmanlık, beceri ve tecrübeden doğar.
Bilgi ne kadar önemli ise ve ne kadar az kişi bu bilgiye ulaşabilirse kişinin sahip oluğu uzmanlık gücü
o kadar fazladır.
5. Benzetim yada Karizmatik Gücü: Bu güç kaynağı doğrudan önderin kişiliği ile ilgilidir.
Önderin kişiliğinin izleyicilere ilham verebilmesi, onların arzu ve ümitlerini dile getirebilmesi bu
kaynağın temelidir. Bu da daha çok önderin kişisel özellikleri ve davranışları ile ilgilidir. Karizma,
çekiciliği ifade etmektedir. Önderin astlar için çekici olması, astları öndere benzetmeye itecektir. Bu
da onları önder tarafından daha kolay etkilenir hale getirecektir.
Bu güç kaynaklarından ilk üçü, işletme tarafından arttırılıp, azaltılabilir. Oysa benzeşim gücü
tamamen kişinin kendi özellikleri ve diğer insanlar ile etkileşime bağlıdır.
4
C. ETKIN LIDERLIK Yönetimin en temel amaçlarından bir tanesi de, etkin bir yönetimi
gerçekleştirebilmektir.Dolayısıyla liderinde en önemli görevlerinden birisi etkin olabilmektir. Bir
liderin etkin olup olmadığını anlayabilmenin en önemli göstergesi, liderin kendisini takip edenlerle
olan ilişkilerinin başarısına ve başında bulunduğu grubun belirlenen hedeflere ulaşıp ulaşmadığına
göre belirlenir.
Liderlik konusunda çalışmalar yapan bilim adamlarından biri olan etkin liderliği açıklamak
için bazı teoriler getirmiştir. Buna göre:v Lideri takip edenlerin ,liderin inançlarının doğruluğuna olan güvenleri.v Liderin takip edenler tarafından kayıtsız şartsız kabulü .v Liderin takip edenler tarafından sevilmesi ve gönülden itaatleri.v Lideri takip edenlerin yüksek çalışma hedefleri.v Lideri takip edenlerin, grubun görevi başarabilmesi için katkıda bulunacak kabiliyete sahip
olduklarına dair inanç.
D. ETKIN LIDERLIĞIN ŞARTLARI
Liderlikte başarılı olabilmek şansa kalmış bir şey değildir. Bu konudaki bilimsel etüt ve
araştırmalar, etkili liderliğin oluşmasına yardımcı bazı faktörlerin var olduğunu göstermektedir.
1. İşbirliğini teşvik etme ve geliştirmeye çalışmak: İyi bir lider elemanlarına takım halinde
çalışma ruhu aşılar.Takım ruhu yaratabilmek ve bunu geliştirebilmek için elemanların her birisine
o grubun bir üyesi olduğu hissini vermeye, grubun ortak amaçlarını onların da kabullenmesine
yardımcı olmaya, amaçların gerçekleştirilebilmesi için her birinin severek ve içtenlikle katkıda
bulunmalarını sağlamaya çalışır.
2. Çalışanların gerektiği şekilde ödüllendirilmesi: Bu konudaki en etkili teşvik unsurlarından
birisi, elemanın yaptığı iş sonucu olarak belirlediği takdiri görebilmesidir.
3. Olumlu yönden disiplin tesis etmek: İnsan korkunun etkisinden ziyade, severek ve istekle
işe koyulabildiği zamanlar verimli olabilmektedir.
4. Görüş ve kararlarında tutarlı ve makul bir kimse olmak: İsabetli kararlar
verebilmek,tutum ve davranışlarında istikrarlı olabilmek gibi nitelikler,yani kendine güvenen bir
kişilik bir liderin kendisine bağlı elemanlarının güvenini ve saygısını sağlar.
5. Elemanlarının kişiliğini kabul edebilmek: İyi bir lider elemanlarının her birinin kişilik
açısından zayıf ve kuvvetli yanları bakımından birbirinden ayrıldığını bilir.Bu nedenle her birini
olduğu gibi kabul eder.
5
6. Güven hissi aşılar: Lider durumunda bulunan kimse ‘Acaba elemanım beni seviyor mu?’
sorusunu sormaz. “Elemanım bana niçin ve ne derecede güvenmekte ve saygı duymakta?”
sorusuna cevap bulmaya çalışır.
7. Dürüstlük: Lider durumunda bulunan kimsenin ,onları etkileyebilecek plan ve programları
dikkatle incelemesi gerekir.Belirli konuları ve kararları elemanlara bildirmek ve nedenlerini
açıklamak, onların güven ve takdirini kazanabilmenin en etkili yoludur.
8. Açık fikirlilik: İyi bir lider ,yenilik ve olumlu değişikliklere direnmek yerine, onları olumlu
karşılar ve devamlı olarak daha iyi yöntemler geliştirmeye çalışarak, yapıcı öneriler getirme yolunda
elemanlarını teşvik eder.
9. Biçimsel olmayan organizasyonun varlığını kabul edebilmek: Lider biçimsel ve şema
üzerinde görülenin dışında birde biçimsel olmayan bir güç ve kudret şebekesinin varlığını kabul
etmelidir.
Gerçek bir lider, dışarıda durup bayrak sallayan kişi değildir.Uzaktan kumandayla hiç kimse
liderlik yapamaz .Aynı zamanda kendi kendini izole eden bir lider de olamaz. Yani bir liderin sadece
o gruptan olması yeterli değil, aynı zamanda grubun içinde olması, takımın bir oyuncusu olduğunu
hissettirmesi gerekmektedir. Her an grubun içinde yer alan bir lider, en ufak ayrıntıdan dahi
haberdar olur ve etrafındakileri çok daha yakından tanır.
2. FARKLILIKLARIN YÖNETIMI
Farklılık kelimesi, genelde farklı ırklardan, kültürlerden, etnik kökenlerden oluşan iş güçlerini
tanımlamak için kullanılmıştır. İş dünyasında ise, farklılık, parçalarından oluşan değişik programları
kuşatan anlamsal bir şemsiye olmuştur. Bu parçalar: olumlu faaliyet, çoğul-kültürellik, farklılıkları
anlamak, ve başka iyi niyetli girişimlerdir. Üst düzey yöneticiler bu terimi daha genel ve üstü
kapalı kullanma eğilimlidirler, fakat onlar da doğal olarak kendi işgüçlerinin nüfussal niteliklerine
başvurmaktadırlar.
Farklılığı artık daha geniş bir vizyonla tanımlamak gereklidir: Farklılık, farklarla eş anlamlı
değildir; farkları ve benzerlikleri kapsar. Yani, yönetimsel kararlar verirken, artık ortamda bulunan
farklar ve benzerliklerle ayrı ayrı değil, eşzamanlı olarak uğraşmak gereklidir.
Bunu kavramlaştırmanın bir yolu, mikro/makro boyutlarda düşünmektir. Mikro bakış açısı,
tek bireye bakarken makro bakış açısı karışıma bakar. Mikro farkları algılamayı kolaylaştırırken
makro benzerlikleri görmeyi sağlar. Farklılıkları doğru bir şekilde anlayabilmek için bu ikisini
eşzamanlı olarak ele almak gerekir. Başarıya giden yol, farklılıkların dürüst ve açık bir şekilde
münazara edilmesinden geçmektedir.
6
Farklılığın gelişimi, bütünleşmeyi ve haberdar olmayı içermek zorundadır. Farklı geçmişe ve
fiziksel karaktere sahip insanlar organizasyonun planını yapacak ve uygulayacak, içinde
yeteneklerini ve fikirlerini kullanabilecekleri takımlara ayrılmak zorundadır. Bu düşünce tarzı
farklılıkları yönetme kavramına rehberlik eder.
Farklılıları yönetmek insan kaynağı yönetiminin bir formudur. Bu birçok yolla çalışanların
farklılıklarını ve benzerliklerini gösterir.
Farklılıkların yönetiminin anlamı farklılığa eş zamanlı olarak üç basamakta yaklaşmaktır: Bireysel,
kişiler arası ve organizasyonel. Geleneksel bakış açısı, farklılığı bireysel ve kişiler arası olarak
görmektedir. Yeni olan farklılığı bütün organizasyonun önemli noktası olarak görmektir.
Farklılık Yönetim Metotları
Seçenek 1: Kapsa/Dışla“Kapsa”, birçok insanın da aşina olduğu, olumlu hareket çalışmalarını destekleyen ve esas
amacın hedef grup üyelerini artırmak olduğu seçenektir. Bunun tersi, dışlamaktır ki, bundaki
amaç da farklı öğeleri dışarda tutarak veya içeri alındıktan sonra çıkararak, farklılıkları en aza
indirgemektir.
Seçenek 2: İnkâr etBu seçenekte herkes, farklılıkları inkar eder. İnkar etmek, yönetsel düşünmede önemli bir rol
oynamıştır. Özellikle de, anlayışlarını işgücü ile sınırlayan yöneticiler için. Bunlar, farklı çalışanlara,
farklılıklarının örgütün onlara davranışını etkilemeyeceğini ve ne kadar yükselebileceklerini erdem ve
başarımlarının belirleyeceğini söylerler.
Seçenek 3: SindirBu seçeneğin dayanağı, tüm farklılıkların azınlık olduğu ve egemen öğe gibi olmayı
öğreneceğidir. Azınlık çalışanlar uyum sağlayacaktır; yeni bir denizaşırı harekat, merkezdeki
gibi yapılandırılacak ve yürütülecektir: Yeni ürünler eski ürünler gibi imal edilecek. Sindirme,
farklılıkların yönetiminde egemen yaklaşım olmuştur. Fakat sınanmış ve doğru reçeteler aynı
sonuçları vermemeye başladığında ve örgüt çevresi dengesiz olmaya başladığında zorluklar çıkmaya
başlar.
Seçenek 4: EzBu seçenekte farklı mevcudiyetler gizlenir. Ezmek (bazen sindirmeyle aynı anlamda kullanılır),
inkar etmekten şu noktada ayrılır: farklılıklar tanınır, kabul edilir, fakat işletmenin iyiliği için bastırılır,
yıldırılır.
7
Seçenek 5: Tecrit etTecrit, egemen sistemden farklı mevcudiyetleri veya insanları dahil etme imkanını, kurumsal
kültürü veya sistemleri değiştirmeden sağlar; sadece farklı varlık kenara itilir.
Seçenek 6: Müsâmaha gösterBu seçenek, “yaşama ve yaşatma” olarak adlandırılabilir. Burada, varlıkların katılımını
görüyoruz, ama bu varlıklara değer verilmez veya farklılıkları kabul edilmez. Sadece varolma hakları
tanınır.
Müsamaha seçeneği, şu görüşü savunur: çoğunluğun iyiliği için, farklı varlıklar, onaylamadan,
anlamadan, veya birbirleriyle birleşmeden birarada yaşayabilirler. Bu, tecrit ile müsamaha
arasındaki en önemli ayırımdır. Tecrit, hedefi kısıtlar; müsamaha kısıtlamaz ama duygusal bir temas
da bulunmaz.
Müsamaha hareketi, temelde yukarıdan bakan bir tavırdır. Müsamaha gösteren taraf aslında
şöyle demektedir: “Lütfettim, ve senin katılmana ve beraber yaşamamıza izin verdim.” Bu tavır,
taraflar arasındaki güç dengesizliğini göstermektedir. Farklı varlığa, kişinin, ikinci plandaki konumu
hatırlatılır. Bu kısıtlı yakınlaşma, daha sonra, takdir edilmeme duygusunu vahimleştirecektir.
Müsamaha ile ilişkili olan gerilim, “değer farkları” denilen işyeri inisiyatifinin arkasındaki itici
güçlerden biridir.
Seçenek 7: İlişki kurBu seçenekte, farklı varlıklar arasındaki ilişkileri geliştirmek için uğraş verilir. Hakim kanı,
iyi bir ilişkinin farklılıkların üstesinden gelebileceğidir. Bu yöntem kaynaşmak ve farklılıkların
kabulünü geliştirmek için potansiyele sahip olsa da, genelde onları en aza indirgemek için kullanılır.
Bu sonuç hakim kanı şu şekilde yorumlandığında meydana gelir: “Eğer farklılıklarımıza rağmen
birbirimiz hakkında konuşup öğrenebilirsek, ikimiz içinde faydalı olacak bir ilişkiye temel oluşturacak
benzerlikler bulacağımız kanısındayım.”
Seçenek 8: Karşılıklı uyumu geliştirBu alternatif altında ilgili taraflar, farklılıkları kavrar ve kabullenirler; ve bunun tüm
taraflar tarafından uzlaşmayla sonuçlanacağına inanırlar. Sadece farklı bileşenleri değil, tüm
farklık karışımını uzlaştırmak ve örgütsel amaçlara en büyük katkıyı sağlamak için her birey
değişmelidir. Bu seçenek, evi yeniden tasarlamanın sadece farklı olanlar için değil, tüm
işletmenin varlığını sürdürmesi için elzem olabileceğini savunur. Karşılıklı uyum, farklılıklar
arasında en ileri derecede uzlaşmayı sağlar ve bu artan karmaşıklıkla başa çıkma yetisini sağlar.
8
3. ÇATIŞMA YÖNETİMİ
A. ÇATIŞMANIN TANIMI VE ÖNEMI:Çatışmanın kesin bir tanımını yapmak oldukça zordur çünkü çatışmalar çok değişik ortamlarda
ve düzeylerde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca çatışmaların ortaya çıkış şekli çok çeşitlidir.
Çatışma iki veya daha fazla kişi veya grup arasındaki çeşitli kaynaklardan doğan anlaşmazlık
olarak tanımlanabilir. Nasıl tanımlanmış olursa olsun, anlaşmazlık, zıtlaşma, uyumsuzluk, birbirine
ters düşme çatışmanın temel unsurlarıdır. Bir örgütte çatışma bireyler ve grupların birlikte çalışma
sorunlarından kaynaklanan ve normal faaliyetlerin durmasına veya karışmasına neden olan olaylar
olarak tanımlanabilir.
Özellikle işletme örgütlerinde karşımıza çıkan çatışmalı durumlar, verimlilik ve üretkenliğin
maksimum düzeyde tutulması; huzurlu, güvenli ve açık çalışma ikliminin sağlanabilmesi; işe
ve diğer çalışanlara karşı iyi ilişkilerin korunabilmesi gibi pek çok amaçtan ötürü iyi bir analize
tabi tutulması, ortaya çıkış nedenleri açıkça teşhis edilerek işletme çıkarlarına en uygun durumu
sağlayacak şekilde, çatışmadan kaçınma ya da destekleme yollarına gidilmelidir.
Çoğu çatışmalar iyi yönetildikleri takdirde yıkıcı olmaktan çok örgütlerde çeşitli davranış
biçimleri ve karar alternatiflerini ortaya çıkarılması açısından esneklik sağlar, bireylerin yaratıcılığını
güçlendirir. Modern örgütlerin yaşaması için gerekli uzmanlık alanlarına artıp yayılmasına yardımcı
olur. Çatışmanın önemini daha ayrıntılı olarak belirtmek için çatışmanın örgütlere sağlayacağı
olumlu sonuçlara da kısaca değinmenin yaralı olacağına inanıyoruz. Bu sonuçları aşağıdaki biçimde
açıklamak mümkündür.
q Çatışma sonucunda taraflar kendi görüşlerinin haklılığını kanıtlamak amacı ile tüm
yaratıcılıklarını ortaya koyacaklar, orijinal ve iyi fikirler ortaya çıkacak ve bunlardan örgüt
yönetimi de yararlanma olanağı bulabilecektir. q Yeni buluş ve yaklaşımlar için araştırma yapma eğilimleri artacak ve yeni yaklaşımları
destekleyecek bulgular elde edilebilecektir. q Uzun süredir sürüncemede kalan ve bir türlü çözüme kavuşturulmamış örgütsel ve bireysel
sorunlar incelenip ve çözümler için enerji ve dikkat bu sorunlar üzerine çekilerek sonuç elde
edilecek ve gerilim azalacaktır. q Tarafsız kalmaya özen gösteren ve görüş bildirmeye yanaşmayan bireylerin, sorunların
çözümünde düşünce ve fikirlerini açıklamaya zorlanması sağlanacaktır. q Örgütsel etkinliği ve verimliliği uzun süredir, olumsuz ölçüde etkileyen birçok sorunlar su
yüzüne çıkacak, tansiyon, ilgi ve çözüm ölçüsü bir araya gelerek güdülemeyi arttıracaktır. q Çatışan taraflar çatışma ile kendi bilgi, yetenek ve kapasitelerini değerleme şanslarına da sahip
olabileceklerdir. Bu değerleme sonucunda, eksik yanlarını saptama ve bunları gidermek için
gerekli önlemleri alma fırsatlarına da kavuşacaklardır.
9
Organizasyonların etkinliği için belirli düzeyde çatışma olması da zorunludur. Hiç çatışmanın
olmadığı organizasyonlarda yenilik, değişim, yaratıcılık çatışmaların olduğu organizasyonlarda da
karaları çözmeye yetmemesi gibi nedenlerle yine performans olumsuz yönde etkilenecek, hatta
organizasyonun varlığını sürdürmesi tehlikeye düşecektir.
B. ÇATIŞMANIN NEDENLERI Organizasyonlarda çeşitli düzeylerde ve çeşitli taraflar arasında ortaya çıkan çatışmaların
nedenlerini bilmek, geliştirilecek çözüm yolları açısından önemlidir. Özellikle büyük yapıdaki
örgütlerde bireysel nedenler, grup ilişkileri ya da teknolojik nedenler vb. pek çok husus, çatışma
için gerekli ortamı hazırlamaktadırlar. Burada çatışmaya yol açan belli başlı faktörlerin belirli bir
sistematik içinde incelenmesi yoluna gidilmiş ve ilk etapta çatışma kaynakları üç kısma ayrılmıştır;
haberleşmeye ilişkin nedenler, örgütsel yapıya ilişkin nedenler, bireysel davranış faktörlerine ilişkin
nedenler.
1. Yetersiz Bilgi Alış Verişi: Örgütsel alt sistemlerin birbirleri hakkında yeterli bilgiye sahip
olmamasından, algı ve beklentilerin farklılığından dolayı çatışmalar ortaya çıkabilir.
2. Haberleşme Kanallarındaki Bozukluk: Bu durum, mesajın gerçek anlamda iletilmesine engel
teşkil eder, mesajın kaynaktan çıktığındaki anlamı ile alıcı tarafından algılandığı anlamı
arasındaki farklılık yanlış anlamalara ve dolayısıyla çatışmalara yol açar.
3. Yönetim Alanı İle İlgili Belirsizlik: Organizasyonlarda bazen kimin hangi alan ve konularda, ne
ölçüde kime karşı sorumlu olacağı belirsiz bulunabilir. Dolayısıyla iki ayrı kişi veya grup aynı
konularla ilgilenebilir. Bu tür belirsizlikler çatışmalar için uygun bir ortam yaratır.
4. Hiyerarşik Yapıdan Kaynaklanan Sorunlar: Örgütlerin foksiyonel bölümlenmesi; birbirine iş ya
da kaynak açısından bağımlı iki birey ya da grup oluşturarak da çatışmaya yol açabilir. Bu tür
birbirine bağlı gruplarda ( montaj hattında olduğu gibi ), taleplerdeki bir artış, tarfların birbirine
baskı yapmasına yol açarak, uyum içinde çalışma iklimini bozar ve üretim düşerek çatışma
zemini ortaya çıkar. Komuta-Danışman çatışması ise tek yönlü bir bağımlılığın sonucudur.
Danışman grup, fikirlerinin kabul görmesi için komuta grubu ile iyi geçinmek zorundadır.
Komuta grubu ise böyle zorunluluk hissetmez.
5. Çıkar ve Değerlerin Çatışması: Örgütlerdeki çatışmaların önemli bir bölümü alt gruplarının
değer ve çıkarlarının birbirleri ile ya da örgütün çıkarları ile uyuşmamasından kaynaklanabilir.
Bir örgütteki biçimsel olmayan bir grubun norm ve başarı standartları, örgütün başarı ve norm
ölçütleriyle çelişebilir. Bu durum sendika işletme yönetimi ilişkilerinde de görülebilir. Yine genç
ve yaşlı işçiler arsındaki fikir ve değer yargıları farklılıkları;üretim ve satış bölümlerinin başarım
konusundaki farklı çıkar ve değerleri çatışmaya yol açan tipik örneklerdir.
10
6. Örgütsel Değişimin Etkisi: Yeni bir teknolojinin örgüte girmesi, çalışanların yapıları ve kaygıları
gereği örgütte çatışmaya düşmesine neden olur. Yine iki örgütün birleşmesi ya da bir örgütün
diğerini bünyesine katması şeklindeki değişmelerde de örgütler arası bir güç çatışması ortaya
çıkar.
7. Sınırlı Kaynaklar ve Örgütsel Ödüller İçin Rekabet: Örgütler insan, makine, materyal ve para
kaynaklarından meydana gelmişlerdir. Bu kaynaklar belirli mal ve hizmetlerin üretilmesine
tahsis edilmişlerdir. Çeşitli görevleri yerine getirmek üzere bir araya gelmiş bulunan ve belirli
alanlarda uzmanlaşmış olan departmanlar görevlerini daha etkin yerine getirmek ve hedeflerine
eksiksiz biçimde ulaşabilmek için bu kaynaklara ihtiyaç duyarlar.Kendilerine tahsis edilen
kaynaklar aslında oldukça sınırlıdır. Amaç bu sınırlı kaynakların tahsisinden daha büyük bir pay
alabilmektir. Çoğu çatışmaların kaynağında bu temel neden mevcuttur. Bazı çatışmalar aynı
kaynağa iki departmanın birlikte kullanmak zorunda olmalarından doğmaktadır.
8. Kişisel Davranış Etmenlerine İlişkin Nedenler: Yüksek baskıcılık, dogmatizim ve düşük öz
saygınlık gibi kişilik niteliklerinin çatışma ile ilişkisini inceleyen araştırmalar, baskıcı ve otoriter
kişiliğin çatışmaları arttırdığını ortaya koymuştur. Yine yenilik ve değişime karşı çıkan dogmatik
kişilik yapısıda çatışmalara neden vermektedir.
9. Statü ve Rol: Statü çatışmaları en fazla yaşça ve kıdemce en eski olan bireylerin kendilerinden
daha genç ve kıdemsiz kişileri emri altına girmeyi hazmedememelerinden kaynaklanır. Yine
komuta yöneticilerinin, statüce düşük olan danışmanların önerilerine genelde karşı çıkmaları
statü çatışmasının tipik bir örneğini teşkil eder.
C. ÇATIŞMALARA GEÇICI ÇÖZÜMLER GETIREN BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ
1. Sorun Çözme: Yönetici çatışan tarafları yüzyüze getirerek kendisinindi katkısı ile konunun
açık olarak ve ayrıntılı bir biçimde tartışılmasını sağlar. Taraflar bir anlaşmaya varıncaya kadar bu
tür açık tartışmalar devam eder. Özellikle haberleşme ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan çatışmalar
için bu yol etkilidir. Ancak tarafların çok farklı değer yargılarına sahip oldukları durumlarda bu yolun
sonuç vereceği şüphelidir.
2. Baskı : Bu yöntem çatışan taraflardan birinin, kendisini nispeten daha güçlü olduğuna
inanarak kendi çözüm yollarını diğer tarafa kabul ettirme çabalarını ifade eder. Astları ile
anlaşmazlık içinde olan bir üstün kendini haklı çıkarma ve karşısındakini ezmek için çatışma
durumunu bir kazanma-kaybetme mücadelesine çevirmesi ve sonuç da gücünü kullanarak kendini
haklı çıkarması, baskı yönteminin tipik bir örneğidir. Sık sık bu yola başvuran bir yöneticinin
personelin moral ve motivasyonu üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği açıktır.
11
3. Yumuşatma: Kısa vadeli çıkar hesapları yerine uzun vadede iş birliği ihtiyacını ve bunun
taraflara getireceği yararı vurgulamak ve durumun vahim ve acil bir nitelik taşımadığını belirterek
vaziyeti olduğundan daha iyi gösterme çabalarına denir. Burada yönetici çatışmanın kaynaklarına
inmemekte, analitik bir yaklaşımda bulunmamaktadır. Yatıştırma yönteminin temel düşünce tarzı
üzerinde anlaşabildiğimiz konularda birlikte olalım, anlaşamadığımız konuları ise tartışmayalım yada
güzel bir şey söylemeyeceksek hiçbir şey söylemeyelim mantığı ile ifade edilebilir. Gizli çatışmaların,
bireyler arasındaki dini, siyasi vb. nedenlerden kaynaklandığı durumlarda etkilidir. Yine kısa dönemli
bir hedefe ulaşmanın istendiği durumlarda da bu çözüm yöntemi uygundur.
4. Uzlaşma: Bu yöntem çatışan tarafların kendi istek ve amaçlarında karşılıklı fedakarlıkta
bulunmalarını öngörür.Açıkça bir kazanan ya da kaybeden taraf yaratmaz. Uzlaşma yöntemi şu
yollarla gerçeklettirilebilir:
• Pazarlık: Bu yöntem tarafların her ikisinde de kendi görüşleri fikirleri dışında karşı tarafın görüş
ve fikirlerine hak vermeleri sonucunda geçerlidir. Bu takdirde anlaşmanın her iki tarafa da yarar
sağlayacağının bilincinde oldukları için karşılıklı olarak her iki tarafa ya bir yöneticinin başkanlığı
altında ya da sadece kendi aralarında yaptıkları toplantılarda ödün vermeye ve pazarlık
yapmaya yanaşırlar. Karşılıklı ödünler sonucunda bir noktada anlaşmaya varan taraflardan hiç
biri mağlup ya da galip değildir. Ancak her iki taraf da anlaşmadan hoşnuttur. Örneğin, işçi-
işveren ilişkilerinde toplu pazarlık görüşmeleri, işletmelerde satın alma ve satış görüşmeleri.
• Üçüncü Tarafın Müdahalesi: Taraflar kendi aralarında anlaşamıyorsa ve yönetici de onları ikna
edemiyorsa bu takdirde objektifliğine güvenilen bir üçüncü kişinin veya grubun hakemliğine
baş vurulabilir. Hakemin, tarafların her ikisinin de güvenini kazanmış ve tarafsız olarak hareket
edeceğine inanılmış bir kimse olması gereklidir. Hakemin kararı ne olursa olsun her iki tarafında
bunu saygı ile karşılaması çözümün etkinliğinde temel koşuldur.
• Oylama: Anlaşamayan tarafların demokratik bir süreçle sorunu “ çoğunluk kazanır “ ilkesine
göre çözmeleri söz konusudur. Teknik, demokratik olmasına karşılık, güçlü olanın zayıf olana
üstün gelmesiyle azınlığı susturabilir.
• Farklılıkların Paylaşılması: Geçerli bir çözüm yolu bulunana kadar farklı hususların çatışmalı
taraflarca paylaşılmasına yöneliktir. En önemli farklılıkları paylaşma yollarından biri, iki zıt
seçenek arasında orta yolun bulunmasıdır. Yine çatışmalı tarafların fiziki olarak birbirlerinden
ayrılamaları birbirleriyle uyumsuzluk gösteren tarafların rotasyona tabi tutulması; çatışan
tarafların ortak bir üste bağlı olmasının önlendiği yeni örgüt şemalarının çizilmesi bu tekniğe
girer.
6.Ortak Bir Düşman Bulmak : Bu yöntem, çatışan tarafların her ikisininde çıkarlarını tehdit eden bir
düşmanın varlığının empoze edilmesidir. Bu durumda taraflar aralarındaki çatışmayı geçici olarak
bırakıp bu ortak düşmanla savaşmak için işbirliği geliştirebileceklerdir.
7. Üstün Kararına Bırakma: Hiyerarşik yapılı örgütlerde çatışan tarafların sorunu çözmesi için
her ikisinin de üstü durumunda bulunan bir üsten karar vermelerini istemeleri sıkça görülen bir
12
durumdur. Üstün otoritesi tanındığında verilecek karar her iki tarafça da kabul edilme eğiliminde
olacaktır. Bu yöntemi üçüncü taraf müdahalesinden ayıran en önemli nokta kararın bağlayıcılığıdır.
D. ÇATIŞMALARA NIHAI ÇÖZÜMLER GETIREN BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERISorunun kaynağına inerek kalıcı çözümler getirmeye yönelen yöntemleri içerir. Bunlar;
1. Yapısal Değişkenleri Değiştirme: Örgüt yapısını değiştirmesini temel alır. Bu yöntemde
çatışmanın nedenine göre farklı yollara başvurmak mümkündür. Bu yollar arasında rotasyon,
koordine edici mevkiler oluşturma, bir ihtiras sistemi geliştirme, grup ya da örgütün sınırlarını
genişletme ve çatışma kaynağını ortadan kaldırılması sayılabilir. En çok kullanılan mekanizma
koordinasyon yöntemi emir komuta zinciridir. Weber’in uzun zaman önce gözlemlediği gibi otorite
hiyerarşisinin kurulması bireysel faaliyetleri düzenlemede, karar vermede ve iletme içindeki bilgi
akışında kolaylık sağlamaktadır. Eğer iki veya daha fazla ast bir konu üzerinde anlaşmazlığa
düşmüşlerse, çatışma o kişilerin ortak bağlı oldukları üstlerine karar vermesi için başvurularak
çözümlenebilir. Kumanda birliği ilkesi hiyerarşiden çatışma yönetiminde yararlanmamızı
sağlamaktadır, çünkü ast kimin emirlerinin dinlenmesi gerektiğinden emindir.
Genelde çatışan, birbirine karşı düşmence duygular besleyen gruplar birbirlerine doğrudan
bağımlı olmadığında sınırların daraltılması daha uygun olabilir. Yani fiziksel olarak grupları ayırma
en iyi çözümdür. Karşılıklı bağımlılık halinde ise, genişleme daha mantıklı olabilir. Hiçbir çözüm tüm
sorunları çözmez. Bazen daralma sorunları büyütür, benzer şekilde grup sınırlarını genişletmenin de
grup içinde uyum yaratacağının garantisi yoktur.
2. Görev ve Sorumlulukların Belirginleştirilmesi: Olumsuz sonuçlar doğurabilecek çatışmayı
engellemek için uygulanabilecek en iyi yöntemlerden biri her bireyden ve alt gruptan olan
beklentilerin açıkça ortaya konmasıdır. Bu yaklaşım performans seviyelerinin belirlenmesini, otorite-
sorumluluk ilişkilerinin belirlenmesini ve politika, prosedür ve kuralların açığa kavuşturulmasını
da içerir. Elbette ki işten olan beklentilerin yöneticinin aklında açıklıkla yer alması yeterli değildir.
Astlar, içinde bulundukları durumda kendilerinden ne beklendiğini iyice kavramalıdırlar.
3. Ortak Hedeflerin Oluşturulması: Astların hedeflerinin yapılandırılması çatışma yönetiminde bir
başka etkili yapısal yoldur. Bu amaçlar gerçekleştirilebilmesi için iki veya daha fazla bireyin, grubun
veya departmanın bir araya gelmesini gerektiren amaçlardır. Burada yatan düşünce, tüm tarafların
çabalarını aynı hedefe doğru kanalize etmektir.
Üst hedef çatışan tarafların tek tek sahip oldukları hedeflerden üstün bir niteliğe sahiptir ve
ulaşılması için, tarafların kendi örgütsel hedeflerini bir kenara bırakmalarını gerektirir. Üst hedefler
oluşturma yönteminin uygulanması, ortak bir hedefin tanımlanması ve çatışan tarafların bu hedefe
diğer tarafın yardımı olmaksızın ulaşamayacaklarını görmesi ile başlar. Bunun sonucunda, çatışan
taraflar, hedefi elde etmek için işbirliğine giderler. Üst hedefler oluşturma, sorun çözme ile birlikte
13
en etkin çatışma çözüm yöntemlerinden biri olmakla birlikte her çatışmalı durumda başvurulacak bir
önlem değildir.
Ancak örgüt içinde anlamlı ve olumlu hedefler oluşturmak her zaman kolay değildir. Üstelik
örgüt büyüdükçe ortak hedef geliştirmek daha da zorlaşır. Bu nedenle ortak amaç bularak çatışma
yönetimini uygulamak oldukça zordur. Bazen doğa bunu bizim için yapar, bir felaket veya kriz
halinde rakipler enerjik ve dikkat çekici davranarak çatışmanın çözümünde yardımcı olabilirler.
4. Haberleşme Kanallarının Attırılması: Çatışmaların örgütteki haberleşme yetersizliklerinden
kaynaklandığı durumlarda haberleşmenin arttırılması sonucu, örgütsel ilişkiler gelişip tarafların
birbirleri ile ilgili bilgileri artacağından; yanlış anlamalar azalacak, beklentilerde doğruluk sağlanacak
ve ön yargılı davranışlar ortadan kaldırılabilecektir.
Yapısal çatışmalara neden olan bazı mesajlar haberleşmede kabul edilebilir., böylece
işgörenler çatışmaya uyumlandırılır. Yönetici, çatışmayı önleyecek şekilde astlarına düzenli mesajlar
gönderebilir, onları grup amaçları doğrultusunda uyumlandırır. Biçimsel olmayan grup düzeyinde
yöneticiler, aktaracakları mesajlar konusunda dikkatli olmak zorundadırlar. Bilginin aktarılması için
kullanlan kanalların değiştirilmesi, bilgi aktarma yönünde bazı kişileri güçlendirir güç ve sorumluluk
dengesini kurarak çatışmayı azaltabilir.
Organizasyona ilişkin algısal bozukluklar giderilirse gruplararası çatışma bir ölçüde
azaltılır. Organizasyonun yapısı içinde bazı yönetsel uygulamaların ve sonuçlarının işgörenlerin
bazılarınca farklı algılanması doğaldır. amaçlara veya çalışma yöntemlerine işgörenler yeteri kadar
yönlendirilebilirse bireylerarası çatışma azaltılabilir.
4. KRİZ YÖNETİMİ
A. KRIZIN TANIMI VE ÖZELLIKLERI
İşletme yönetimi açısından krizin genel kabul görecek bir tanımını yapmak oldukça zordur.
İşletme yönetimi literatüründe endişe, stres, felaket, panik gibi farklı kavramların kriz yerine
kullanılması, kapsamlı bir tanım yapabilmeyi daha da zorlaştırmaktadır. Kısaca tanımlarsak,
kriz kişiyi ya da örgütü tehdit eden koşullar karşısında kişi ya da işletmenin yetersiz kalması
durumudur. Daha geniş ifadeyle kriz; beklenilmeyen ve önceden sezilmeyen, çabuk ve acele
cevap verilmesi gereken, örgütün önleme ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale getirerek,
mevcut değerlerini, amaçlarını ve varsayımlarını tehdit eden gerilim durumudur.
Çevresel ya da örgütsel etmenlerden kaynaklanan krizin temel özellikleri şöyle sıralanabilir.
q Kriz örgütün üst düzey hedeflerini hatta varlığını tehdit eder.q Krizde, örgütün tehlikeleri öngörme ve önleme mekanizmaları yetersiz kalır.
14
q Krizde işletme zamanın baskısı altındadır.q Kriz döneminde beklenmedik ve ani değişikliler söz konusudur.q Yöneticiler ve işletme sahipleri gerilim içindedir.q İşletmede korku ve panik vardır.q Kriz döneminde kontrol güçlüğü yaşanır.q Firmanın imajı, insan kaynakları, finans yapısı ya da doğal kaynakları kriz
tarafından tehdit edilir.
İşletmelerde Kriz Yönetimi
a. Krizin Türleri
Çevresel ve örgütsel etmenler çerçevesinde kriz pek çok şekilde kategorize
edilebilmektedir. Bunlar;
o Endüstriyel kazalar,o Çevresel problemler,o Finansal problemler,o Ortaklarda problemler,o El değiştirmeler,o Yoğun dedikodular,o Grev,o Ürün toplatılması,o Yasal değişimler,o Bilgi sistemlerindeki bozukluk,o Doğal afetler,o İflas,o Hizmet aksaklıkları şeklinde sıralanmaktadır.
Tüm kriz türleri teknik, ekonomik, insan kaynakları, toplumsal, hukuki, yönetsel ve
iletişimsel kökenli olmaktadır. Ancak krizin türü ne olursa olsun, halkla ilişkiler açısından kriz
krizdir. İletişim çağında krizlerle baş etmekte halkla ilişkiler yönetimine büyük görev düşmektedir.
Halkla ilişkiler yöneticisini ilgilendiren ilk etken genelde krizin türü değil, boyutu önemlidir. Firma
ister finansal bir problemle, ister doğal afetle karşı karşıya olsun, halkla ilişkiler yöneticisinin bir
kriz sırasındaki sorumlulukları aynıdır.
b. Kriz Etmenleri
Krizi ortaya çıkaran pek çok faktör sıralanabilir: Çevredeki hızlı değişmeler, belirsizlik
ve dalgalanmalar, örgütte zayıf bilgi toplama yöntemleri, çok fazla doğru olmayan veri, çok az
veri, yetersiz haberleşme, örgüt içi ve dışı koordinasyonsuzluk, farklı değer sistemlerinin varlığı,
15
değişen yönetim amaçları, politik rahatsızlıklar, plansızlık ve zaman yetersizliği gibi... Ancak genel
bir ifadeyle, işletme ile çevresi arasındaki karşılıklı olumsuzlukların krizin ortaya çıkmasında etkili
olduğu söylenebilir.
1. Dış Çevre Etmenleri
Krize sebep olan dış çevre etmenleri, işletmenin dışında kalan ve tamamıyla kontrol edemediği
faktörlerdir. Çevrenin, sürekli değişiklikler karşısında giderek daha çok belirsizleşmesi ve
karmaşıklaşması, dolayısıyla olayları önceden tahmin etmenin imkansız hale gelmesi, işletmelerde
krize zemin hazırlamaktadır. Belirsizlik ve karmaşıklık arttıkça, kriz ihtimali de artmaktadır. Krizin
çevreden kaynaklanması konusunda, işletmenin çevreye bağımlılığının ve çevrenin işletme
üzerindeki kontrolünün düşük veya yüksek olmasının önemli bir payı olduğu söylenmelidir.
İşletmede krize yol açacak çevre faktörleri aşağıdaki gibi özetlenebilir.
Ekonomik sistem ve durum: Örgütlerin içinde çalıştıkları ekonomik sistem örgütün
karşılaşabileceği belirsizlik ve karmaşıklık derecesini etkilemektedir. Ayrıca ekonomik koşulların
niteliği de örgütü etkiler. Ekonomik dalgalanmalar ve istikrarsızlık, arz-talep
dengesini bozarak, örgütün kullanacağı girdilerin ve satacağı ürünlerin fiyat ve miktarını, yatırım
kararlarını, kar marjlarını etkileyebilmektedir.
Teknolojik yenilikler: Günümüzde teknolojik değişiklere uyum sağlamak, gelişmek zorunda olan
işletmeler için bir ihtiyaçtır. İşletmenin kullandığı teknik ve yöntemlerde hızlı bir değişme söz
konusuysa, bunun işletmenin temel amaçlarını etkileyeceği açıktır. Krizin ortaya çıkmasında
teknolojik değişikliklerin hızı, değişikliğe uyum süreci ve teknolojiye bağımlılığın oranı önemli
ölçüde etkili olacaktır. Özellikle gelişen bir teknoloji, işletmenin arz ettiği mal ve hizmetin yerine
ikame edilebilecek yeni mamuller ve faaliyet alanları ortaya çıkarmışsa, örgüt için kriz kaçınılmaz
olabilir.
Sosyo-kültürel etmenler: Toplumun değer yargılarının değişmesi, müşterilerin ilgisinin azalması,
sosyal karışıklık ve huzursuzluklar, işletmeleri krize sevk edebilir. Ancak, özellikle toplumun
değerlerinin değişmesinin uzun sürede gerçekleşeceği düşünülürse, bu anlamda krizle
karşılaşmak az rastlanacak bir durum olarak görülebilir.
Hukuki ve siyasi etmenler: Yasama organının ekonomik, kültürel ve toplumsal olgularla ilgili
olarak koyabileceği yasa ve kurallara örgütler uymak zorundadırlar. Hukuk kurallarına uygun
değişiklikleri hızla gerçekleştiremeyen örgütlerin krizle karşılaşmaları ise kaçınılmazdır.
Uluslararası çevre etmenleri: Özellikle büyük örgütler açısından uluslararası çevre koşulları büyük
önem taşır. Uluslararası pazarlarda oluşan fiyat dalgalanmaları, savaş ve benzeri olaylar, arz talep
değişiklikleri gibi benzeri olayları izlemekte başarısız kalan örgütler için her an kriz ortamı doğar.
16
Hızla globelleşen dünyada bu gibi değişimlere çok dikkat edilmeli ve izlenmelidir.
Güçlü rekabet: Büyük ve güçlü rakiplerin, mamüllerini farklılaştırarak ve teknolojik yeniliklerin
avantajlarını kullanarak Pazar payını artırma mücadelesine girmeleri, işletmeyi krizle baş başa
bırakabilir. Bunun için işletmeler rakiplerini yakından izlemeli ve rekabet stratejilerini bilmelidirler.
Doğal etmenler: Yönetimin kontrol edemediği yangın, sel, deprem gibi doğal felaketler, krizin en
belirgin sebebidir. Beklenmedik felaketler ve doğal çevreyle ilgili bir çok faktör, işletmeleri krize
yöneltebilir.
2. Örgüt İçi Etmenler
İşletmelerde krizin ortaya çıkmasına yol açan ikinci önemli alan, örgüt içi yetersizlik ve
problemleridir. Başlangıçta dış çevreden kaynaklanıyormuş gibi görünen bazı etmenlerin, aslında
örgüt içinden kaynaklandığı daha sonra ortaya çıkmaktadır. Bu hususta yönetimin çok dikkatli
davranıp, teşhisi doğru belirlemesi gerekmektedir. Aksi halinde, işletme savunmasız bir şekilde
kendini krizin tam ortasında bulacaktır. Örgüt içi etmenleri kısaca şu şekilde sıralanabilir.
Tepe yöneticilerin yetersizliği: işletmelerin krize düşmelerindeki en önemli faktör, üst kademe
yöneticilerinin kabiliyetsiz ve yetersiz olmalarıdır. Bunlar; yöneticinin tahmin etme ve sezgi
gücünün zayıf olması, yeni problemlerin farklılığını kavrayamama ve onlara eski çözümleri
uygulama eğilimi, çevrenin aktif ve dinamik yapısı karşısında pasif ve yavaş kalma, sistemi
kusurlu bulma, krizi inkar etme şeklinde değerlendirilebilir.
Bilgi toplama ve tecrübe yetersizliği: Krizler, sadece sürpriz durumlarda ortaya çıkmayabilir.
Genellikle örgütle çevresindeki olumsuz etkileşimle ilgili sinyallerin farkına varamamak, krize yol
açmaktadır. Bu da, açıkça ya ihmal, ya bilgi toplayamama, ya da tecrübesizlikle ilgilidir.
Yönetim değerleri ve inanç tutumları, krizin ortaya çıkmasında etkili olabilir. Özellikle hızla değişen
çevre karşısında yönetimin değer ve varsayımları, uyum sağlamada önemli rol oynar.
İşletmenin tarihi geçmişi ve tecrübeleri: İşletmeler, içinde bulundukları krizin çözümüne ilişkin
geçmiş deneyimlerinden yararlanabilirler. Geçmiş krizlerde başarı sağlayan faktörlerin algılanması
ve tecrübe, yeni krizlerde önemli ipuçları sağlayabilir.Ancak her krizin kendine has özelliklerinin
olması sebebiyle geçmiş çözümler, yenikrizler için muhtemelen uygun olmayacaktır.
İşletmenin hayat safhası: İşletme, doğuş, gelişme, olgunlaşma, gerileme ve çöküşsafhalarından
herhangi birisinde olabilir. İşletmeler gelişme dönemlerinde büyümeyisağlamak için krizle
karşı karşıya kalabilir. İşletmeler doğuş, gelişme ve olgunluksafhalarından geçerken daha çok
tahmin edilebilir krizle karşılaşırlar. Bu devrelerdekrizden bahsedebilmek için işletmenin temel
değerlerinin, amaç ve yaklaşımlarınındeğişmeye zorlanması gerekir.Aynı şekilde, işletmelerin
gerileme dönemlerinde de sık sık krizle karşılaştıklarınısöylemek olanaklıdır. Bu safhalarda daha
17
çok korku ve kayıp krizleri ortaya çıkar vegenellikle işletmenin sürekliliğini tehdit eder.
İşletmenin diğer özellikleri: Yönetimin merkezileşme derecesi, işin özellikleri, mal vehizmetin türü
ve çeşitliliği, yapı esnekliği, bilgi akışı ve karar verme gibi özellikleri,krizin ortaya çıkmasında etkili
olabilir.
B. KRİZ SÜRECİ
Kriz süreci, genel olarak üç safhaya ayrılmaktadır. Bunlar; kriz öncesi dönem, kriz dönemi
ve kriz sonrası dönem şeklinde sıralanabilir. Bu çalışmada ise kriz sürecinin daha iyi algılanabilmesi
için beş ayrı safhaya ayrılacaktır. Şöyle ki:
1. İç ve Dış Değişiklikleri Fark Etmeme (Körlük)
İlk safha işletmenin dış çevrede meydana gelen değişme ve gelişmelerden hiç haberdar
olmaması ya da teşhis etmede tanımlamada yetersiz kalmasıyla başlar. Olayları önceden sezmek
ve tahmin etmek zorlaşmıştır. Bunun yanında krize işaret eden bir takım problemler, belirmeye
başlar.
Bu safhada daha çok işletmelerin örgüt yapısı ve süreçlerinin geliştirilmesi gerekir. Bunlara
paralel olarak, bilgi toplama ve analiz etme yöntemlerinin gözden geçirilmesi,yapının esnek hale
getirilmesi, amaç belirleme ve karar alma süreçlerinin güçlendirilmesi de gerekir.
2. Harekete Geçmeme
Krizin ortaya çıkmasında ikinci safha, başarının düşmesine veya bozulmasına rağmen,
herhangi bir faaliyetin olmamasıdır. Çoğu kez işletmeler, beklenmedik olaylar karşısında, rutin
faaliyetlerinin dışına çıkmazlar ve yeni faaliyetlere yönelme ihtiyacını hissetmezler. Bunun üç
önemli sebebi bulunmaktadır.
1. Ortaya çıkan tehlike veya fırsatın geçici olabileceği düşüncesi ve dolayısıyla
bekle gör politikasının cazip görünmesi,
2. Değişikliğin mevcut dengeyi bozacak olması, dolayısıyla pahalıya mal olacağı
veya yeni problemler çıkaracağı endişesi,
3. Geçmiş başarıların mevcut politika ve uygulamalarla kazanılmış olması
sebebiyle yöneticilerin rutin faaliyetlere bağlı kalma eğilimi.
18
Ancak zamanla, yönetim başarısızlığı fark etmeye başlar. Artık işletme çevredeki
değişiklikler sebebiyle zorlanmaya ve gerilim içine düşmeye başlamıştır. Bu zorlanma, giderek
masrafların artması, kaynakların yetersizleşmesi, amaçların gerçekleşme oranının düşmesi
gibi ölçülebilir hale gelir. Kriz, her zaman negatif ve kötü olarak algılansa da krizlerden olumlu
sonuçlar çıkabilir.
Çince kriz, tehlike-fırsat anlamına gelen Wei-Ji kelime grubuyla ifade edilmektedir. İyi
yönetilen bir kriz fırsata döndürülebilir. Krizi en az yara ile atlatmak bile örgüt yaşamını tehlikeye
sokan bir durumda büyük başarı sayılabilir. Bu fırsatlardan yararlanabilmek, krizi en az kayıpla
kapatabilmek için son şans bu safhada karşımıza gelmektedir. Eğer bu noktada kriz sinyalleri
alınabilir ve harekete geçilirse, örgüt için büyük bir fırsat yakalanmış olur.
3. Yanlış Karar ve Faaliyetler
Bu safhada çevredeki değişiklikler ve iç problemlerin yorumlanmasındaki belirsizlikler,
yönetimin yapması gereken davranışın yönü konusunda yöneticiler arasında hakim bir görüşün
oluşmasını önler.
Bu safhada en çok kullanılan yaklaşım, karar verme durumunda olanları ikna etme ve
gerginliği azaltmak için herkesin iyi bildiği veya uygun gördüğü faaliyetlere yönelmektir. Bu
yaklaşım ise, işletme için değişikliğe uygun cevabın verilme ihtimalini azaltır. İşletmeler, genellikle
uyum sağlamak için yanlış cevap verme eğilimindedir. Masrafları kısmak, ödemelerde kesinti
yapmak, örgüt yapısını gözden geçirerek yönetimin kontrolünü artırmak gibi... Böylece örgütte
merkezileşme başlar.
Diğer taraftan işletmede gerilim artmaktadır. Kararların merkezileşmesiyle birlikte,, daha az ve
eksik bilgi sağlanması ve gerilimin artması, kararların niteliğini bozar. Örgüt içindeki gizlilik artar ve
koordinasyon azalır. Artık yöneticiler, alt kademelerden gelen şikayet ve ikazları önemsememeye
başlarlar. Bu durum krizin ortaya çıkmasının hem sebebi hem de sonucu olur.
C. KRIZ YÖNETIMI TANIMI VE SÜRECIKriz yönetimi, muhtemel kriz durumuna karşılık, kriz sinyallerinin alınarak,
değerlendirilmesi ve örgütün krizi en az kayıpla atlatabilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve
uygulanması sürecidir.
Kriz yönetimini, kriz öncesi muhtemel krizlere karşı uyarı sinyallerinin değerlendirilip hazırlık ve
engelleme sistemlerinin değerlendirilip hazırlık ve engelleme sistemlerinin kurulması, kriz sırasında
krizin ortadan kaldırılması için kontrol altına alınmaya çalıştırılması ve etkilerinin en aza indirilerek
denge durumuna dönüşün sağlanması, kriz sonrası değerlendirme yapılarak gerekli öğrenmenin
sağlanması sürecidir. Kriz yönetiminin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
• Kriz yönetimi organizasyonunun muhtemel krizlere karşı daima hazırlıklı olmasını sağlar.
19
• Kriz yönetimi, birden fazla safhadan oluşan karmaşık bir süreçtir.
• Kriz yönetimi, organizasyonun yaşamını devam ettirmesini tehlikeye sokabilecek ya da olanak
dışı bırakacak nitelikteki durumlarla ilgilidir.
• Etkin bir kriz yönetimi, organizasyonda krizin kısa sürede kontrol altına alınıp kayıp ve
zararları sınırlayabilme avantajına sahiptir.
• Kriz yönetimi organizasyonun özelliklerine göre farklılık gösterir.
• Kriz yönetimi, stratejik yönetim ve risk yönetimi ile benzer yönlere sahiptir.
a. Kriz Yönetim Planı Oluşturmak
Kriz yönetim planı hazırlanırken her işletmenin kullanabileceği hazır bir reçete yoktur. Her
işletmenin örgüt kültürü farklıdır ve doğal olarak çözüm planı da farklı farklıdır. Öte yandan kriz
yönetim planı krizi çözmeye yarayabilecek bir araç olup, kendiliğinden krizi çözmez. Bu nedenle,
kriz yönetim planına sahip olma rahatlılığına kapılmamak gerekir. Çok iyi bir araç usta ellerde
tehditten fırsata dönüşü sağlayabilir.
Etkin kriz yönetimi sabır, karar verme becerisi, fiziksel, zihinsel ve ruhsal dayanıklılık,
öngörü, duyarlılık ve herkes kaçmaya çalışırken durup gerçeklerle yüz yüze gelebilme cesaretini
gerektirir. Koparılan fırtınada yapılması gereken ise dikkati vermek de başlı başına bir iştir.
Kriz planı hazırlarken şu konuların analizi yapılmalıdır;
• Krizler organizasyonun stratejik hedeflerini tehdit ettiğinden, kriz yönetimi stratejik yönetimin
öngörüleri ışığında çalışmalıdır.
• Kriz yönetimi hem fiziksel hem de zihinsel olarak, uygulayıcı durumunda olan kriz kontrol
ekibi üzerinde ağırlık kazanır. Bu nedenle, ekip elemanlarının fiziksel ve zihinsel uygunluğu bir
önkoşuldur.
• Krizin erken uyarılarına aldırmama eğilimi, “kriz bize dokunmaz” sendromu kötü bir son
hazırlayacaktır.
• Krizde etkinliği sağlamanın önemli yollarından birisi hızlı harekete geçebilmektir.
• Krizle karşılaşmak birleştirici olduğu gibi, bölücü de olabilir.
• Genel kanı olarak, başarının krizi beslediği ileri sürülmektedir. Altın çağını yaşayan
organizasyonların kriz çekimine girmesi uzun zaman alır. Hastalığın ilk safhaları hissedilmez.
Dikkatli olunmalıdır.
• Krize karşı bilinçli bir hazırlık yapmak gerekir.
• Kriz örgütün tümünde ya da bir bölümünde yanan ateşe benzer. İlk tehdit atlatıldıktan sonra,
yeniden yapılanma başlatılmalıdır.
Kırktan fazla şirket üzerinde yapılan araştırmaların sonucunda bir kriz yönetim planının temel
olarak şu kısımlardan oluşacağı saptanmıştır.
20
d. Kriz Yönetimi Süreci
1. Kriz Sinyalinin Alınması
Kriz sinyalleri, gelmekte olan krizin varlığı ve şiddetli ile ilgili bilgileri içermesinden dolayı,
yöneticiler bu sinyallere karşı duyarlı olmalıdır. Kriz bu sinyallerin takip edilmesi, doğru şekilde
değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkar. Örgütte değişik sinyalleri alabilen çeşitli erken uyarı
sistemlerinin kurulması ve işaretlenmesi gerekir.
2. Krize Hazırlık ve Korunma
Önleme ve korunma mekanizmaları erken uyarı sisteminden gelen bilgileri kullanarak, muhtemel
bir krizle ilgili olarak alınacak önlemler konusundaki bilgileri yönetime iletir.
3. Krizin Denetim Altına Alınması
Üst yönetim, gelen bilgiler doğrultusunda krizi önlemek üzere harekete geçer. Kriz yönetiminin ilk
aşamasında elde ettiği verileri kullanarak krizin seyrini takip etmeli ve gerekli önlemleri alır.
4. Normal Duruma Geçiş
Krizin denetim altına alınıp, atlatılmasından sonra örgütün istikrarlı duruma getirilmesi gerekir.
Kriz döneminde örgütün alt sistemleri arasındaki bağlar zayıflamış, örgüt iklimi ve düzen
bozulmuş olabilir. Örgüt yeniden yapılandırılarak, değişen çevre koşullarına uygun duruma
getirilmesine ve krizin yarattığı olumsuz etkilerin giderilmesine çalışılmalıdır.
5. Öğrenme ve Değerlendirme
Bu aşamada, kriz döneminde alınan karar, önlem ve uygulamaların gözden geçirilmesi ve kriz
döneminden dersler çıkarılması söz konusudur.
e. Kriz Dönemlerinde Uygulanması Önerilen Stratejiler
1. Kriz sadece korunulacak bir şey değildir aynı zamanda bir fırsat da doğurabileceği
unutulmamalıdır. 2. Stratejik rekabette güçlü olunan alanlar iyi analiz edilmelidir. 3.Uluslararası pazarlamanın krizden korunmak için en iyi araçlardan birisi olduğu
unutulmamalıdır. 4. İşletme içi tasarruflara önem verilmelidir. 5. Kısa vadede geri dönüşümü yüksek alanlara öncelik verilmelidir. 6. İşletme çalışanları krize karşı iyi motive edilmelidir. 7. Müşteri memnuniyeti bu dönemde de işletmenin temel felsefesi olarak kabul edilmeli ve özen
gösterilmelidir.
21
8. Uzun ve vadeli yatırımlardan kaçınılmalıdır. 9. Reklam ve tanıtım faaliyetlerini kısarak arka plana itmenin aksine reklam ve tanıtıma daha
fazla önem verilmelidir. 10. Tasarruf amaçlarıyla ucuz iş gücüne yönelmek yerine, kaliteli ve nitelikli iş gücünden ödün
verilmemelidir.11. Kriz dönemlerinde üretimi düşürmek yerine maliyetleri düşürme yoluna gidilmelidir.12. Satış öncelikli yerine nakit öncelikli çalışılmalıdır.