mim.li gazete İlk sayı

4
MİMARLIK KULÜBÜ AÇILDI! Okulumuz geçğimiz aylarda okuldaki çeşitli öğrenci kulüplerine bir yenisini daha ekledi: Mimarlık Kulübü. Kulübün amacı hem okul içinde hem de okul dışındaki faali- yetlerde mimarlık öğrencilerini akf kılmak, mevcut okul faaliyetlerine öğrencilerden aldığı geri dönüm- lerle yenilerini eklemek, mimarlık öğrencileri arasındaki etkileşimi bir kulüp aracılığıyla daha eğlenceli, akf bir plaorma taşımak. Bu amaçlara ulaşmak için kulüp, birçok proje tasarladı. Oluşturulan projeler; film gösterimleri, okul dışı gezil- er, okul içi etkin faaliyetler, öğrencilerin ihyaçlarına göre şekillenecek çizim kursları, konferansları kapsamakta. Belirlenen projeler arasında hiç şüphesiz ki en dik- kat çeken ve öğrencileri olumlu yönde etkileyecek olanı “Mimarlık Konuşmaları”. GSTF’nin düzenlediği “Mimari Konuşmalar” adlı konferansların kalımcılarını ark Mimarlık kulübü belirleyecek. Aylık düzenlenen bu konferanslara, öğrencilerin daha ilgilerini çekecek, kendi alanlarında uzmanlaşmış, başarılı insanların kalması he- defleniyor. Buna ek olarak, kulüp teknik geziler düzenleyerek, bu çalışma ile hem mimarlık öğrencilerini bir araya germeyi hem de farklı mimari yapıları tanıtmayı planlıyor. Kulübün asıl amacı mimarlık ve tasarım kavramını derslerde konuşulan veya sadece derslerde tarşılan bir konu olmaktan çıkararak, farklı insanlarla tarşılan farklı me- kanlara taşınan eğlenceli, güncel ve yaşamın bir parçası olan bir kavram gibi ele almak. Bu anlamda kulübe hem idari hem de akademik kadro anlamında çok büyük bir destek var. Kulüp hakkında yer alan düşünceler ve beklenler arasında şunlar yer alıyor: “Mimarlık kulübü, eğim programına sığdıramadığımız akade- mik ve sosyal etkinlikler için çok iyi bir araç olabilir diye düşünüyorum. Örneğin Mimarlık Konuşmalarını sizin düzenlemeniz bence çok yerinde bir proje olmuş. Bunun yanı sıra film gösterimleri, okul dışı geziler, mima- rlar odası ile ileşim, yarışmaların özendirilmesi, sohbet toplanları, mimarlık ofisleriyle ileşim ilk aklıma gelenler.” Gülsüm BAYDAR Mimarlık Bölüm Başkanı “Öncelikle, sizi ve mimarlık kulübünün açılmasında etkili olan tüm öğrencileri kutluyorum. En iyi öğrenim alanları sadece öğretmenden gelen tek yönlü eğim değil, fakat öğretmen ile öğrenci arasında karşılıklı gelişen etkileşim ile sağlananlardır. Kulüpten beklenm, öğrem programımızda olabilecek eksiklerin kulüp projeleri aracılığıyla kapalması. Dersler, tarşma ortamları, okumalar, sınavlar ve jüriler ancak bir yere kadar gidebilir. Ben Mimarlık Kulübünün desteklem- esini beklerim.” Christopher WILSON Akademisyen “Kulüplerin benim öğrencilik hayamda önemli bir yeri vardır. ODTÜ’deki al yıllık öğrencilik hayamda akf olarak kaldığım “klasik gitar, fotoğrafçılık, halk bil- imleri” gibi birkaç kulüp hem sosyal hayamı zenginleşrmiş hem de ark yeşkin bir birey olarak insiyaf almanın ne demek olduğunu anlamamı sağlamışr. Benim öğrenciliğimde ODTÜ mimarlık kulübü henüz kurulmamış. Şimdilerde ise bu kulübün ne denli özverilerle çalışğını çevremden duyuyorum. Özel- likle haſtalık ders yükü, proje teslim periyotları gibi mimarlık eğimine özgü zorluklar düşünüldüğünde bir mimarlık öğrencisi olarak kulüp yürüt - mek gerçekten de büyük özveri isyor. Bu yoğun eğim ortamında sosyalleşmek için doğru “zaman yönemi” (me-management), “öncelikleri belirleme” gibi konu- lar çok önemli. Bu bağlamda IEU Mimarlık Kulübü’nü oldukça zorlu bir süreç beklemekte. Önemli olan bu süreci kavgasız, sorunsuz, öğreci ve yapıcı biçimde yürütebilmek. Mimarlık Kulübüne şimdiden bol şans, sabır ve başarı diliyorum ve tüm inancımla kendilerini destekli- yorum. “ Burkay PASİN Akademisyen Deniz MUTLU İzgi YAZICI Hayata karşı kayıplar verdikçe bazı şeyleri daha fazla sorgulamaya başlıyoruz... devamı sayfa 2’de Seray ÖZBİÇER Git ve kullan o övgüyü, gerçek bilgelik dediğimiz deli bozması övgüyü... devamı sayfa 2’de Bir şehir… Gecenin karanlığında bir yakadan diğerine koşuşturup duruyordu... devamı sayfa 2’de Sevgili Serra Avsever; öncelikle bize kendini tanıt lütfen... devamı sayfa 3’te İpek KURAN Caner SOYER Melis BALOĞLU Ve bundan sonra okunacak say- falarda Roark kibirli, sessiz ve ide- alist duruşuyla her sayfada sizi bu tavrı ve sarsılmaz düşünceleriyle gülümsetecekti. devamı sayfa 3’te BAYKUŞLAR Mimarlık kulübü aylık yayınıdır. ARCHTALK 2010-2011 Bahar döneminde Mimarlık Kulübünce 36.’sı ve 37.’si düzenlenen ‘’Architecture Talks’’ adı altında, okulumuza gelip sunum yapan Mimar Derya AKDURAK ve Paul McANEARY’e teşekkürlerimizle… devamı sayfa 4 ‘te İeü’nün baykuşları , mimar- lar neler yapıyor? Fakültede ve fakülte dışında mimarlık bölümü öğrencilerinin neler yapğıyla ilgili çeşitli fotoğraflar görebileceğiniz gazetenin en keyifli bölümlerinden birisi. devamı sayfa 4’te Ece AKÇAY Derya AKDURAK Paul McANEARY Nisan 2011

Upload: ipek-kuran

Post on 18-Mar-2016

236 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mimarlık Kulübü Aylık Yayını

TRANSCRIPT

MİMARLIKKULÜBÜ AÇILDI!Okulumuz geçtiğimiz aylarda okuldaki çeşitli öğrenci kulüplerine bir yenisini daha ekledi: Mimarlık Kulübü. Kulübün amacı hem okul içinde hem de okul dışındaki faali-yetlerde mimarlık öğrencilerini aktif kılmak, mevcut okul faaliyetlerine öğrencilerden aldığı geri dönüm-lerle yenilerini eklemek, mimarlık öğrencileri arasındaki etkileşimi bir kulüp aracılığıyla daha eğlenceli, aktif bir platforma taşımak. Bu amaçlara ulaşmak için kulüp, birçok proje tasarladı. Oluşturulan projeler; film gösterimleri, okul dışı gezil-er, okul içi etkin faaliyetler, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre şekillenecek çizim kursları, konferansları kapsamakta. Belirlenen projeler arasında hiç şüphesiz ki en dik-kat çeken ve öğrencileri olumlu yönde etkileyecek olanı “Mimarlık Konuşmaları”. GSTF’nin düzenlediği “Mimari Konuşmalar” adlı konferansların katılımcılarını artık Mimarlık kulübü belirleyecek. Aylık düzenlenen bu konferanslara, öğrencilerin daha ilgilerini çekecek, kendi alanlarında uzmanlaşmış, başarılı insanların katılması he-defleniyor. Buna ek olarak, kulüp teknik geziler düzenleyerek, bu çalışma ile hem mimarlık öğrencilerini bir araya getirmeyi hem de farklı mimari yapıları tanıtmayı planlıyor.

Kulübün asıl amacı mimarlık ve tasarım kavramını derslerde konuşulan veya sadece derslerde tartışılan bir konu olmaktan çıkararak, farklı insanlarla tartışılan farklı me-kanlara taşınan eğlenceli, güncel ve yaşamın bir parçası olan bir kavram gibi ele almak.Bu anlamda kulübe hem idari hem de akademik kadro anlamında çok büyük bir destek var. Kulüp hakkında yer alan düşünceler ve beklentiler arasında şunlar yer alıyor: “Mimarlık kulübü, eğitim programına sığdıramadığımız akade-mik ve sosyal etkinlikler için çok iyi bir araç olabilir diye düşünüyorum. Örneğin Mimarlık Konuşmalarını sizin

düzenlemeniz bence çok yerinde bir proje olmuş. Bunun yanı sıra film gösterimleri, okul dışı geziler, mima-rlar odası ile iletişim, yarışmaların özendirilmesi, sohbet toplantıları, mimarlık ofisleriyle iletişim ilk aklıma gelenler.”

Gülsüm BAYDARMimarlık Bölüm Başkanı

“Öncelikle, sizi ve mimarlık kulübünün açılmasında etkili olan tüm öğrencileri kutluyorum. En iyi öğrenim alanları sadece öğretmenden gelen tek yönlü eğitimdeğil, fakat öğretmen ile öğrenci arasında karşılıklı gelişen etkileşim ile

sağlananlardır. Kulüpten beklentim, öğretim programımızda olabilecek eksiklerin kulüp projeleri aracılığıyla kapatılması. Dersler, tartışma ortamları, okumalar, sınavlar ve jüriler ancak bir yere kadar gidebilir. Ben Mimarlık Kulübünün desteklem-esini beklerim.”

Christopher WILSON Akademisyen

“Kulüplerin benim öğrencilik hayatımda önemli bir yeri vardır. ODTÜ’deki altı yıllık öğrencilik hayatımda aktif olarak katıldığım “klasik gitar, fotoğrafçılık, halk bil-imleri” gibi birkaç kulüp hem sosyal hayatımı zenginleştirmiş hem de artık yetişkin bir birey olarak insiyatif

almanın ne demek olduğunu anlamamı sağlamıştır. Benim öğrenciliğimde ODTÜ mimarlık kulübü henüz kurulmamıştı. Şimdilerde ise bu kulübün ne denli özverilerle çalıştığını çevremden duyuyorum. Özel-likle haftalık ders yükü, proje teslim periyotları gibi mimarlık eğitimine özgü zorluklar düşünüldüğünde bir mimarlık öğrencisi olarak kulüp yürüt-mek gerçekten de büyük özveri

istiyor. Bu yoğun eğitim ortamında sosyalleşmek için doğru “zaman yönetimi” (time-management), “öncelikleri belirleme” gibi konu-lar çok önemli. Bu bağlamda IEU Mimarlık Kulübü’nü oldukça zorlu bir süreç beklemekte. Önemli olan bu süreci kavgasız, sorunsuz, öğretici ve yapıcı biçimde yürütebilmek. Mimarlık Kulübüne şimdiden bol şans, sabır ve başarı diliyorum ve tüm inancımla kendilerini destekli-yorum. “

Burkay PASİNAkademisyen

Deniz MUTLU

İzgi YAZICI

Hayata karşı kayıplar verdikçe bazı şeyleri daha fazla sorgulamaya başlıyoruz... devamı sayfa 2’de

Seray ÖZBİÇER

Git ve kullan o övgüyü, gerçek bilgelik dediğimiz deli bozması övgüyü... devamı sayfa 2’de

Bir şehir… Gecenin karanlığında bir yakadan diğerine koşuşturup duruyordu...devamı sayfa 2’de

Sevgili Serra Avsever; öncelikle bize kendini tanıt lütfen...devamı sayfa 3’te

İpek KURAN

Caner SOYER

MelisBALOĞLU

Ve bundan sonra okunacak say-falarda Roark kibirli, sessiz ve ide-alist duruşuyla her sayfada sizi bu tavrı ve sarsılmaz düşünceleriyle gülümsetecekti. devamı sayfa 3’te

BAYKUŞLAR

Mimarlık kulübü aylık yayınıdır.

ARCHTALK

2010-2011 Bahar döneminde Mimarlık Kulübünce 36.’sı ve 37.’si düzenlenen ‘’Architecture Talks’’ adı altında, okulumuza gelip sunum yapan Mimar Derya AKDURAK ve Paul McANEARY’e teşekkürlerimizle…devamı sayfa 4 ‘te

İeü’nün baykuşları , mimar-lar neler yapıyor? Fakültede ve fakülte dışında mimarlık bölümü öğrencilerinin neler yaptığıyla ilgili çeşitli fotoğraflar görebileceğiniz gazetenin en keyifli bölümlerinden birisi. devamı sayfa 4’te

EceAKÇAY

Derya AKDURAK

Paul McANEARY

Nisan 2011

Ayşe Selen Ayla’nın anısına…Hayata karşı kayıplar verdikçe bazı şeyleri daha fazla sorgu-lamaya başlıyoruz. Neden benle başlayıp neden böyle oldu ya varan soru dizinin içinde insan kendini kaybederken zaman geç-tikçe bazı şeyleri görmek biraz daha netleşiyor. Selen’i kaybe-deli bir yıl oldu. Sanki daha dün gibi beraber koşuşturmamız bir şeylere yetişme çabamız ama bir yıllık yokluğu aynı zamanda bir ömür gibi. Geçen süre zarfında onun için neler yapabileceğimizi konuştuk. Ben bu yazıda belki de Selenle en büyük ortak paydamız olan mimari kimlik üstünden bu tip olayların üstes-inden gelme de bizim nasıl bir katkımız olabileceğini tartışmaya çalışacağım.Sanayi devriminden sonra artan kent popülasyonu yüzünden kent ve suç arasında ciddi bir bağ kurulmuştur. Plansız büyüme ve çarpık kentleşme önüne geçilemez ve denetlenemez bir hal almıştır. Kent sakininin

‘güvenlik hakkını’ korumak amaçlı kentsel mekan tasarımları, güvenlik gücü artırımı, caydırıcı kanunların yapımı gibi yollara başvurulmuştur. Güvenli bir kentte yaşamak bir insan hakkıdır. Sokak ve evi birbirinden ayıran nedir? Neden kendimizi kapalı kapılar ardında daha güvende hissediyoruz? Evdeki güven hissini sokakta sağlayamaz mıyız? Timo-thy Crowe’a göre uygun tasarım ve yapılı çevrenin etkin kullanımıyla suç ve suç korkusunda azalma ve yaşam standartlarında artış gözlenebilir. Bu tasarımlar plancının dayatması şeklinde değil mekanın kültürel yapısından orada yaşayan sakinine kadar analiz edilmesinin sonucunda fiziksel yapıya müdahale edilmesi-yle sonuç verecektir. İlk çağlardan beri devam eden bu arayış duvar ve hendekle çevrilmiş şehirlerden günümüz mobese kameralarıyla takip edilen alanlara dönüşmüştür. Tasarım yapılırken mekanın geçmişi analiz edilmelidir. Aynı yerde ne gibi suçlar işleniyor ve bunların sıklığ ı neler? Problem suç işlenen yerde mi? Yapılan araştırmalarda (Clarke 1997) suça yol açan durumun üç etkenin aynı ortamda bulunması

olduğu ortaya çıkmıştır. Bunlar: motive olmuş suçlu, uygun he-def ve koruyucu eksikliği. Bizim amacımız sokağı korunaklı bir hale getirerek suça yol açan bir etkeni devre dışı bırakmak. Işıklandırma, kamera koyma, doğal gözetimi arttırma, mekanın işlevselliğini arttırıp orada bir insan akışı sağlama bu yol-lardan bir kaçı. Selen’i kaybetme-den önce o yolu haftada en az üç kez kullanırken olayların beklen-medik akışı ned-eniyle hayatımdan çıkardığım bir güzergah oldu. Gözlerimi kapatıp düşünüyorum. O zamana kadar sokak benim için hayat ve canlılık anlamına gelirken o noktadan sonra keskin bir çizgiyle korku, endişe ve kayıp anlamını taşımaya başladı. Sokak da yürüyorum aslında şimdiye kadar yanımda arkadaşlarımla sohbete dalıp incelemeden geçtiğim alanlar aslında dar, karanlık ve tenha.

İnsanlar evlerine çekilmiş. Pek de kullanılmayan bir park var köşede. Karanlık insanı bir hayli tedirgin ediyor. Dönüp arkana bakma isteği uyandırıyor, acaba yalnız mıyım? Köşeyi döndüğüm zaman karşımda ne belirecek? Henüz birinci sınıf mimarlık öğrencileriydik. Çarşamba günü mimarlığa giriş dersindeyiz Selen sınıfa giriyor omzunda dosyası

elinde maketleri. Yanımdaki arkadaşım Selen’e dönüp dersten geçebilecek miyiz diye soruyor. Selen geçeceğiz tabii ki bu hafta sonu logbookumdaki eksiklerimi tamamladım diyor. Dersten geçiyor-uz ama kayıplar vererek. Herkes işini hakkını vererek yapsa belki bunlar olmazdı diyerek. Omzumuzda ağır bir yük, Selen için daha iyi birer mi-mar olmak isteyerek…

Git ve kullan o övgüyü, gerçek bilgelik dediğimiz deli bozması övgüyü.Sunmak ve sanmak arasındaki o ince çizgiye yat, uzan boylu boyunca yatayda ve girsin ufkuna kendi kendine sunulmuş övgüler.Sanmak fikrini konuşturmak, övgünün egemen olduğu savaşta ya da barışta, söz de ya da

çizgide sunuşun içimizi dağlaması ile olgunlaşır.İnsan gözünün görebildiği; onu görünür kılabildiğimiz ölçüde vardır.Optik kusurlarımız, görüntüyü görünür kılabilme kimyamız ile gelişme gösterir ki;karanlık bir kutu gibi inşa etmek yaşamımızın mima-risini, fotoğrafçılığın kendine özgü ışıkla yazma fikrine ters

düşmektedir. Sandığımız kendi el-lerimiz ile inşa ettiğimiz hayatın bir ışıklı levha olduğu fikri kabul edile-bilir değildir. Mimarinin resmedilişi de böyledir,bir ayna resminin tersi görüntüsü.Bir insana ait ilk fotoğraf; Louis Daguerre, 1839 yılının başlarında basmıştır parmağını deklanşöre.Sak-ince verilmiş bir karar gibi kalabalık bir sokağın canlı resmi, fotoğrafın çekim süresi olan 10 dakikaya yetişememiş;trafiğin akışı fotoğrafta yazılabilmek için fazla hızlı kalmıştır.Ayakkabısını fotoğrafta görünecek kadar cilalatan bir gölge

fotoğraftaki tek istisnadır. Tıpkı insana ait ilk fotoğraf gibi, insanoğlunun mima-riyi resmetme isteği de ayakkabısını cilalatan bir gölgeden ileri gidemez.Mimari fotoğrafçılıkta da, Erasmus’un “Deliliğe Övgü” adlı kitabında da “Nasılsa deliye her şeyi konuşmak serbest” dediği gibi, olmayanı varmış gibi gösterme çabası, Deli’nin her

şeyi konuşma özgürlüğüne benzer.Tüm resim boyunca konuşur övgü, sunuş ile sanarız var olmayanı.

Düşler ve DüşüncelerBir şehir… Gecenin karanlığında bir yakadan diğerine koşuşturup duruyordu. Makyajı yüzüne gözüne bulaşmış, yağmurdan sırılsıklam olmasına rağmen hayranlık uyandıracak kadar güzeldi İstanbul. Sihirli bir dokunuşu vardı üzerinde akıp giden hayat-lara. Sessizliğin mükemmelliğine kavuşamamış da olsa notaların fısıltısıydı Kon-stantinapolis; ne neydi usta bir neyzenin dudaklarında, ne de piyanoydu saatin akrebi-yle yelkovanına dolanıp duran par-maklarda. Akşam güneşinin müzikle dansıydı İstanbul; olsa olsa düet olabilirdi.Eşikte yaşayan hayatlara ev sahipliği yaptı yüzyıllar boyunca. Doğudan batıya köprü oldu, köprüler yarattı yaşantılarda. Jüstinyen’in Ayasofya’sı cami bile oldu zamanın akışında. Kentin sokaklarında, yok olan yollarda, çıkmaz sokakların gizeminde bin bir türlü renkler, dünyalar, hayatlar yarattı. Rum’eli’ni uzattı Anadolu’ya kıtaları aşarcasına.

Kültürler karıştı birbirine; yeniler, farklılıklar doğdu. Farkındalık doğdu farkedebilenlere. Adımların karıştığı sokaklarda, beyaz örtünün vesile olduğu kalp atışları gelirdi kulaklara. Yaşardı İstanbul tüm canlılığıyla. Şehrin imgesinde sokaklar, bi-nalar, camiler, kiliseler ve olmazsa olmaz köprüler… Düşlere karışmış düşünceler; düşüncelerden birer birer dökülmüş düşler… Ayrılamayan, karışan ve birlikteliğin karmaşasından tekrar doğan ama daima yaşayan ve sonsuza kadar yaşayacak olan şehir... Mimarisi ayrı yazılır mı, sokakları ayrı yazılır mı bilemem ama insanlar binalara, binalar sokaklara; insanlar

sokaklara ve de her şey denize karışır İstanbul’da. Bir adım doğuya atsan da eksik kalırsın, bir adım batıya atsan da bir yanın eksiktir daima. Çünkü içine işler İstanbul bir

kez olsun çektin mi nefesini; ruhuna dolar her adımda, her solukta… Rüy-alardan yapılmıştır Konstantinapolis; sarar sarmalar ve bırakmaz hissed-enlerini, caz gibidir; tekrar etmez, değişir, dönüşür, şaşırtır… Gecenin karanlığında koşuşturup dururken seni de esir alır farkındalığından uzak. Vazgeçemez, dokunamaz, itiraz edemezsin. Tutkulu bir aşık gibi tüm aidiyetine sahip oluverir, ruhun bile duymadan…

Seray ÖZBİÇER

İpek KURAN

İzgiYAZICI

2

KALIN kitap, KORKMA!THE FOUNTAINHEAD, HAYATIN KAYNAĞI YA DA PINAR

Bölüm IPETER KEATING1

Howard Roark güldü.

Ve bundan sonra okunacak say-falarda Roark kibirli, sessiz ve ide-alist duruşuyla her sayfada sizi bu tavrı ve sarsılmaz düşünceleriyle gülümsetecekti. Okurken ünivers-itede almakta olduğumuz eğitimle ne kadar benzer fikirlerle ilerleyen Roark’la tanışınca, kitabın kaç yılında yazılmış olduğuna dönüp baktığınızda gördüğünüz “1943” ilk şaşkın bakışınız olacak. Biz daha yeni yeni mimarlığa “mod-ern” bir bakış açısıyla yaklaşıp, pro-jelerimizi bu fikirlerle harmanlarken, aklı ortaya koyarken, bundan 68 yıl önce Ayn Rand’ın Howard’ı bu fikirlerle oluşturmuş olması kitabı vazgeçilmez kılıyor. Herkesin en az bir kez şikayet ettiği “ama projeyi herkes farklı bir yere yönlendiri-yor” cümlesinin, savunacak sağlam fikirler karşısında aslında darmadağın olacağının kitabı biraz da... Kalabalık

karşısında “tek” durabilen, herkese örnek ama en çok tasarımla uğraşan insanın tuğla kalınlığındaki dostu. Ve Roark… Öyle sağlam bir duruşa sahiptir ki, eleştirmekten asla kaçınmaz. Kendisine verilen Röne-sans villası ödevinde yoğun mik-tarda kullandığı cam ve betonla, taklidin, kimi baskın guruplarca “en iyi” olarak sunulan dekora karşı duruşu bizlere bir fikrin nasıl savunulacağının en güzel örneğidir. Sağlam bir fikrin beslemediği, özgün olmayan hiçbir çizgiyi çizmeyen kalemin duruşudur. Aynı üslubu paylaşan örneklerinin yavaş yavaş filizlendiği bir dönemde genç bir

mimarın parasız, yalnız ve idealist bir savaş halidir. Direnme hırsının, yapıcı ve yıkıcı kararlarının

sonuçlarında garip bir ruh haliyle ağlamakla-ağlamamak, öfkelen-mekle, şaşırmakla, “peki ya ben ne yapıyorum?” diye sormakla geçen sayfalardır. Ve tabi ki mimarlık kadar kafanıza aşkın gel gitli pek çok garip halini yerleştiren, kurcalatan, çok uzun düşünüp, yolunda gitmeye çalışacağınız bir kitap. Okuyun ve kapadığınızda yerden 5 cm yükselin.

Sevgili Serra Avsever; öncelikle bize kendini tanıt lütfen. Şu an nerdesin,ne yapıyorsun bize bun-lardan bahseder misin?

Elbette, 2006 senesinde girmiş olduğum İzmir Ekonomi Üniversitesi MİMARLIK bölümünden 2010 yılında mezun oldum. Ben şu anda “uni-versitat ınternacional de catalunya (uıc) “ üniversitesinde “bio-digital architecture” üzerine yüksek lisan yapıyorum. Mimarlığı bilinçli olarak seçtiğimden ve hatta Ekonomi Üniversitesi’nde mimarlık okumayı bilinçli olarak tercih ettiğimden bahsetmeliyim önce. Üniversite önc-esinde de tasarıma olan ilgim epey derindi lakin mimarlığı istememin tek nedeni, tanışmış olduğum mimarların “çok” olmasıydı. Nitel değil, nicel bir “çok”tan bahsediyo-rum. Yani tanıştığım mimarlar çok et-kileyiciydi. Mimarlık konusunda belli bir duruşu olan, idealist insanlardı yani bu benim şansımdı herhalde bunlardan etkilendim sanırım. Ayrıca çok farklı şehirlerde yaşama fırsatı bulduğum için Türkiye içinde, her şehrin mimarisi dikkatimi çekiyordu.

Bizim okulun mimarlık eğitimi konu-sundaki düşüncelerin nedir?Şöyle ki; Ekonomi Üniversitesi, mimarlık eğitimi olarak belli bir alanda yoğunlaşmıyor. Yani olması gerektiği gibi aslında geleneksel bir mimarlık eğitimi vermiyor. Yaşadığımız yüzyılın ve imkânlarının farkında bir eğitim veri-yor. Ve her şeyden biraz bahsediyor. Kısaca; sana bir şeyi hazır vermek yerine seni araştırmaya yönlendiriyor ki, bu da öğrencinin neyi istey-ip neyi istemediğine kolay karar vermesine yardımcı oluyor. Ayrıca öğrenciye seçme şansı tanıyor. Özetle; bilinçli, serbest bir mimarlık eğitim veriyor.

Senin şu an devam ettiğin program, 4. sınıftaki yoğun dijital temelli mimarlık eğitiminin adeta devamı

gibi bir yüksek lisans programı. Bize biraz alanından bahseder misin?

Şu anda bio-digital üzerine yüksek lisans yapıyorum, yani “genetics in architecture”. Genetiğin mimarlıktaki tanımı, canlıların genetiklerinden yola

çıkarak mükem-mel çözümlenmiş sistemler ve bunların mimarideki uygulamaları üz-erine bir program bu. Gerçekten de bilimle uğraştıran bir şey ama. Bi-yoloji var yani işin içinde.“genetik + dijital araçlar + mimarlık prensipleri ” genetikten kastım doğa aslında; doğadaki herhangi bir şey: insan, hayvan, bitki… her neyse. Doğada bu kadar “mükem-

mel çözümlenmiş” sistem varken, sıfırdan başlamanın saçma olduğuna inanan bir alan.

Öğrencilerin en çok merak ettiği de başvuru ve kabul edilme süreci. Bu konuda bizi bilgilendirir misin?

Şöyle ki; tez yazarken Alberto Estevez ve Dennis Dollens ‘in makalelerinden ve kitaplarından yararlandım. Daha doğrusu onlarla ilgili araştırmalarda bu yüksek lisans programını buldum. Hatta bu program sırasında yapılan işleri gördüm ve tabi ki hayran kaldım. Mezun olmaya çabalarken bir yere başvurmam imkansızdı.Gereken zaman ve enerjim yoktu. Ben de mezun olmayı bekledim ve mezuniyetten hemen hemen bir hafta sonra okula özgeçmiş ve portfolyomu gönderdim. Ben dökümanları yollamıştım ama o yolladıklarım baya basit şeylerdi. Yani tam içime sinen şeyler değildi ki zaten okuldan da kasıma kadar cevap gelmedi. Ve ben kasıma kadar çoktan portfolyomu ve özgeçmişimi istediğim hale getirmiştim. Kasımda okuldan “başvurularımız başlamıştır” diye bir mail geldi ve ben tekrar düzenlediğim portfolyomu ve özgeçmişimi bir kere daha gönder-dim.15 gün sonra da kabul geldi.

Teşekkürler Serra bizle kendinle ilgili bu süreci ve düşüncelerini paylaştığın için. Ben teşekkür ederim.

Melis BALOĞLU

CanerSOYER

BAYKUŞLAR

3

3. Sınıf Mimarlık öğrencilerinin La Cigale Buluşması!

MİMARLAR ODASI İZMİR ŞUBESİ NİSAN AYI ETKİNLİK TAKVİMİSergi: Bir Başkent’in Oluşumu: Avusturyalı, Alman ve İsviçreli Mimarların İzleri Tarih: 04-22 Nisan Sergi Açılışı: 4 Nisan PazartesiFotoğraflar: Çetin Ergand, Fotoğraf Sanatçısı, Arş. Gör.Saat: 18.00Yer: Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi

Teknik Gezi: Narlıdere EviTarih: 06 Nisan ÇarşambaGezi yapının mimarı Özel Kılıç eşliğinde gerçekleştirilecektir.Saat: 13.30Yer: Mimarlar Odası İzmir Şubesi

Teknik Gezi: ManisaTarih: 9 Nisan CumartesiSeminer: Bilirkişilik Uygulamaları ve Değerlendirmesi Tarih: 20 Nisan ÇarşambaYürütücü: Bilirkişilik Komisyonu

Saat: 18.00Yer: Mimarlar Odası İzmir Şubesi

Teknik Gezi: Kemeraltı HanlarıTarih: 27 Nisan ÇarşambaGezi Prof. Dr. Bozkurt Ersoy eşliğinde gerçekleşecektir.Saat: 10.00Buluşma Yeri: Kızlarağası Hanı-Hisar Cami girişi

Sempozyum: Ulusal Mimarlık Yarışmaları Sempozyumu-3Tarih: 30 Nisan Cumartesi

EğitimlerMEDS Workshop: İstanbul 2011Tarih: 7 - 19 Ağustos

2011 Yer: İstanbulInternational Students Workshops of the Romualdo Del Bianco Foun-dation

Tarih: Haziran 2010 - Temmuz 2011 Yer: Floransa

DiĞER ETKiNLiKLERAA İstanbul Visiting School: Crafted TowerTarih: 16 - 24 Nisan 2011 Yer: İTÜ Taşkışla

1. Uluslararası İzmir Bienali Tarih: 4 - 11 Mayıs 2011 Yer: İzmir12. İstanbul BienaliTarih: 17 Eylül - 13 Kasım 2011 Yer: İstanbul

1. Mimarlık FestivaliTarih: 26 - 30 Ekim 2011 Yer: Antalya

World Architecture Festival 2011Tarih: 2 - 4 Kasım 2011 Yer: Barselona

YARIŞMALARÇukurova Bölgesi’ndeki Mevsimlik Tarım İşçilerine Yaşam Alanı Tasarımı Ulusal Öğrenci Mimari Fikir YarışmasıSon Başvuru Tarihi: 24 Mayıs 2011

MOSDER 7. Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım YarışmasıSon Başvuru Tarihi: 20 Haziran 2011Kent Belge seli - Kocaeli Kenti İçin

“Mimariye Bakış” Fotoğraf Yarışması 2011

Son Başvuru Tarihi: 29 Nisan 2011

İGDAŞ En “Havalı” Kareler Temalı Fotoğraf Yarışması Son Başvuru Tarihi: 25 Mayıs 2011

Eco-siklet 2011 YarışmasıSon Başvuru Tarihi: 15 Nisan 2011

TİYATROİzmir 29. Tiyatro Günleri Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu Cam adlı oyunuyla sahne alıyor. (27- 28.04.2011 20.30)

OPERA-BALEİzmir Devlet Opera BalesiKösem Sultan (02.04.2011)Cosi Fan Tutte (05-07-12.04.2011) Pamuk Prenses (08-09-13-23.04.2011)Otello (16-18.04.2011)

KONSERİstanbulMaroon5 - Turkcell Kuruçeşme Arena (15.04.2011)

Teoman - Ooze Venue (22.04.2011)James Blunt (25.06.2011)

İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ YAYINIDIR.KULÜP YETKİLİSİ: BURKAY PASİN KULÜP BAŞKANI: BERKER ÖZ YAZI İŞLERİ SORUMLUSU VE EDİTÖR: DENİZ MUTLU

GRAFİK TASARIM: AYLİN KARAMAN KÖŞE YAZARLARI: MELİS BALOĞLU, İPEK KURAN, SERAY ÖZBİÇER, CANER SOYER, İZGİ YAZICI

ETKİNLİK TAKVİMİ

ÖRNEK ALIYORUZ!

GIRGIR36.Mimari Söyleşi Derya AKDURAK ile Mekanda İncelikler…Daha çok içe dönük mimari ile ilgilenen Mimar Derya Akdurak; 1989’dan bu zamana, İzmir’de kendi mimarlık firması Makomim bünyes-inde tasarımlarını hayata geçirmeye başlamıştır. Derya Bey’in ‘’Mekanda İncelikler’’ sunumuna gelemeyen arkadaşların merakını az da olsa gidermek adına www.makomim.com sitesini mutlaka ziyaret etmeler-ini öneririm. Tasarımlardaki estetik yargıların aynı zamanda fonksiyonla bütünleşmiş olması bu-nun yanında mekan-lar arası geçişlerde çok titiz düşünülmüş olması harika birer me-kanda incelik örneği oldu biz mimar ve içmimar adaylarına…37.Mimari Söyleşi Paul McA-

ARCHTALK NEARY ile Deneysel Malzemeyi Geliştirme…2010 Tasarım Ödülü’nü almış olan Paul McAneary Mimarlık Şirketi’nin kurucusu Mimar An-eary; ‘’Experimental Material Development’’ adı altında yaptığı

sunumda, tasarladığı mekanların kullanışlılığının yanı sıra malzeme bakımından alışılagelmişten old-ukça uzak örneklere değindi. Mekandaki yapay ve doğal ışık oyunlarının etkileyici sonuçlarını bir kez daha Paul McAneary’nin elinden görmüş olduk. Aynı şekilde sunuma katılamayan arkadaşlara www.paulmcaneary.com sitesine bir göz atmalarını öneriyorum.Diğer söyleşilerde yeniden biraraya gelmek üzere…

4