¼minin...2 hak yayinlari: 32 yazan: abdulhak-el heytemi tercüme eden: ahmet yıldırım dizgi...

192
ةَ فِ صِ نِ م م ؤ م اKUR’AN, SÜNNET VE SELEFİN SÖZLERİNDEN MÜMİNİN SIFATLARI Yazan Abdulhak el-Heytemi HAK YAYINLARI

Upload: others

Post on 13-Feb-2020

6 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

من صفة الم ؤم

KUR’AN, SÜNNET VE SELEFİN SÖZLERİNDEN

MÜMİNİN SIFATLARI

Yazan Abdulhak el-Heytemi

HAK YAYINLARI

Page 2: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

2

HAK YAYINLARI: 32

Yazan:

Abdulhak-el Heytemi

Tercüme Eden:

Ahmet Yıldırım

Dizgi Mizanpaj:

Hak Tasarım

Kapak Tasarım

Hak Tasarım

Adres:

Alemdar Mah.Yerebatan Cad.

Çatalçeşme Sok. No:27 / 103

Cağaloğlu / Fatih / İstanbul

Tel:

0 ( 212 ) 514 93 19

Web:

www.hakyayinlari.com

Yayınevi Sertifika No:30720

3. Baskı

Şubat 2016 / Cemâziyelevvel 1437

Baskı-Cilt:

Step Ajans Matbaa Ltd. Şti.

Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11

Bağcılar / İstanbul Telefon: 02124468846

Matbaa Sertifika No: 12266

Page 3: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

3

بسم هللا الرحمن الرحيم

ÖNSÖZ Allah-u Teâlâ’ya hamd olsun! O’na şükreder, O’ndan

yardım diler, O’nun bağışlamasını isteriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden O’na sığınırız. Allah-u Teâlâ kime hidayet ederse onu saptıracak, kimi de saptı-rırsa ona hidayet edecek yoktur. Şehadet ederim ki; Allah-u Teâlâ’dan başka ibadete layık ilah yoktur. O tektir, O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki; Muhammed sallallahu

aleyhi ve sellem O’nun kulu ve rasulüdür. “Ey iman edenler! Allah’tan korkulması gerektiği gibi

korkun ve sizler ancak Müslümanlar olarak ölün!” (Âli İmran: 102)

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve o ikisinden birçok erkek ve kadınlar üreten Rabbinizden sakının. Adına birbirinizden istekte bulun-duğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Muhakkak ki Allah sizin üzerinize gözetleyici-dir.” (en-Nisa: 1)

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve sözün en doğ-rusunu söyleyin ki Allah, amellerinizi kabul etsin ve gü-nahlarınızı bağışlasın. Kim Allah-u Teâlâ’ya ve rasulüne itaat ederse en büyük kazancı elde etmiş olur.”

(el-Ahzab: 70–71) En doğru söz; Allah-u Teâlâ’nın kitabı ve en hayırlı yolu

gösteren Rasulünün sünnetidir. En şerli şey; bidat olan şey-dir. Her bidat dalalettir. Her dalalet ateştedir.

Bu kitapta Kur’an, sünnet ve selefi’s salihinin sözlerinde geçen mü’minin bazı sıfatlarını zikredeceğiz. Bu sıfatları zikretmemizdeki gaye; cenneti hakeden mü’minin vasfını

Page 4: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

4

anlatmaktır. Ta ki herkes bunu kendine örnek edinsin ve böylece Allah-u Teâlâ’nın rızasını ve cennetini kazanabil-sin.

Bu sıfatları Müslümanlara, o sıfatlara sımsıkı sarılsınlar ve bunları ihmal etmesinler, böylece selefi’s salihinin yo-lunda yürüyerek Allah-u Teâlâ’nın rızasını elde etsinler ve hem dünyada hem de ahirette kazanalardan olsunlar diye sunuyoruz.

Allah-u Teâlâ’dan bu amelimizi, O’nun rızasına uygun olan halis bir amel ve Müslümanlara faydalı kılmasını te-menni ederiz.

Page 5: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 5

İSLÂM VE ÎMAN

Kur’an ayetlerine ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

sünnetine bakıldığında; İslam ve İman lafızları bazen aynı manada tek bir şeyin iki ayrı ismi olarak, bazen de her biri başka manalara delalet edecek şekilde ayrı ayrı manalarda kullanılmıştır.

Selefi’s salih ve İslam âlimleri bu konu hakkında çokça konuşmuşlardır. İnşeallah burada bu meselenin özetini yapmakla yetineceğiz.

İlk olarak bu iki söz hakkında Kur’an ve sünnetten bazı delilleri belirtip, sonra da meseleyi özetleyeceğiz.

1 – Bazı ayet ve hadislerde İslam, zahiri olan ameller için, iman ise kalbi ve batini olan ameller için kullanılmıştır. Demek ki bu naslara göre iman ile İslam ayrı ayrı şeylerdir. Ayet ve hadislerden bazı örnekler:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bedeviler “iman ettik” demektedirler. (Ey Muham-

med!) De ki: “Siz iman etmediniz. Fakat İslam olduk, de-

yin. Çünkü iman, henüz kalplerinize girmedi. Eğer Al-lah’a ve Rasulüne itaat ederseniz, Allah amellerinizden hiçbir şey eksiltmez.” (el-Hucurat:14)

Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir: “Birgün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında

otururken bembeyaz elbiseli, simsiyah saçlı, üzerinde yol-culuk alametleri olmayan, içimizden kimsenin tanımadığı bir adam Rusulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına geldi ve oturdu. Sonra dizlerini onun dizlerine yaklaştırdı. Avuçlarını da onun bacaklarının üzerine koyduktan sonra şöyle dedi:

Page 6: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 6

“Ey Muhammed! İslam nedir?” Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem dedi ki: “Allah’tan başka hakkıyla ibadete layık ilah olmadı-

ğına ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in onun el-çisi olduğuna şahitlik etmen, namaz kılman, zekât ver-men, Ramazanda oruç tutman, gücün yeterse hacca git-mendir.” Adam:

“Doğru söyledin” dedi. Biz ona şaşırdık. Hem soruyor, hem de doğruluyordu. Sonra:

“İman nedir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, nebi ve rasullerine,

ahiret gününe, kaderin hayır ve şerriyle Allah’tan oldu-ğuna iman etmektir” dedi. Adam:

“İhsan nedir?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem: “Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibadet etmendir. Sen

O’nu görmesen de O, seni görür” dedi. Adam: “Kıyametin vakti ne zaman?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sorulan, bu konuda sorandan daha bilgili değildir”

dedi ve Lokman: 34 ayetini okudu. Adam: “Kıyametin alametleri nedir?” diye sordu. Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: “Kadının hanımefendisini doğurması (yani annesine

hizmetçi muamelesi yapan çocukların bulunması) yalın ayak ve

çıplak çobanların binaları yükseltmede yarışmalarıdır.” Ömer radıyallahu anh diyor ki: “Sonra adam gitti. Bir süre sonra Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem dedi ki: “Ey Ömer! Soranın kim olduğunu biliyor musunuz?”

Biz de: “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedik. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu, Cibril’dir. Size dininizi öğret-mek için geldi” dedi.” (Buhari, Müslim)

Page 7: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 7

İbni Ömer radıyallahu anhuma şöyle dedi: “Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “En hayırlı İslam hangisidir?” diye sordu. Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi: “Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın kimse-

lere selam vermendir.” (Buhari, Müslim) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle soruldu: “İslam nedir?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: “Yemek yedirmek ve güzel sözler söylemektir.” “İman nedir?” diye soruldu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem: “Hoş görülü olmak ve sabretmek” diye cevab verdi.

(İbni Ebi Şeybe; sahih senetle) 2 – Bazı ayet ve hadislerde zahiri amellerin imana gir-

diği, batini amellerin ise İslama girdiği geçmektedir. Bunlardan bazıları; Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey kalplerinde iman olmadığı halde, sadece dilleriyle iman

ettik diyen Bedeviler!) Bilin ki iman edenler ancak; (Zatını, sıfatlarını ve fiillerini birleyerek) Allah’a ve (getirdiklerini tas-dik ederek) Rasulüne iman edenler, sonra bu imanlarında asla şüphe etmeyenler ve Allah’ın dininin hakim olması için hem mallarını hem canlarını feda ederek cihad eden-lerdir. İşte, kalplerinde iman olduğuna dair sözleri doğru olanlar da bunlardır!” (el-Hucurat:15)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “İman yetmiş veya altmış küsür şubedir. En üstünü La

ilahe illallah sözüdür. En aşağısı ise yoldan eziyet veren şeyleri kaldırmaktır. Hayâ (utanmak) imanın şubelerin-

dendir.” (Buhari, Müslim)

Page 8: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 8

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Abd İbni Kays heye-tine şöyle buyurdu:

“Üç şeyi yapmanızı emrediyorum. Birincisi; sadece Allah-u Teâlâ’ya iman etmek. Allah-

u Teâlâ’ya imanın ne demek olduğunu biliyor musunuz? La ilahe illallah’a şehadet etmek, namazı ikame etmek, zekâtı vermek, Ramazan ayında oruç tutmak, ganimetten beşte birini vermektir...” (Müslim)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Yolların alamet ve işaretlerinin olduğu gibi İslam’ın

da alamet ve işaretleri vardır. Onlardan bazıları: Allah’a iman etmen ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmamandır. Na-mazı ikame etmen, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tut-man, beyti haccetmen, emri bi’l maruf ve nehyi ani’l münker yapman, ailene girdiğin zaman selam vermen, Müslüman kavmin yanından geçtiğin zaman onlara se-lam vermen. Kim bunlardan birisini terk ederse İs-lam’dan bir pay terk etmiştir. Kim hepsini terk ederse İs-lam’ı arkasına atmıştır.” (El-İman Ebu Ubeyd s: 11)

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki Allah katındaki (tek geçerli) din İs-

lam’dır.” (Âli İmran:19) 3 – Bazı ayet ve hadislerde İslam ve imanın aynı manada

kullanıldığı görülür. Bunlardan bazıları: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bunun üzerine mü’minlerden orada olanları çıkar-

dık.” (ez-Zariyat:35)

Page 9: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 9

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kıyamet gününde bütün ameller gelecektir. Namaz

gelecek ve şöyle diyecektir: “Ey Rabb! Ben namazım.” Al-lah-u Teâlâ ona şöyle diyecektir: “Sen hayır üzeresin.” Sadaka gelecek ve: “Ey Rabb! Ben sadakayım.” Allah-u Teâlâ ona şöyle diyecektir: “Sen hayır üzeresin.” Oruç ge-lecek ve: “Ya Rabb! Ben orucum.” Allah-u Teâlâ ona şöyle diyecektir: “Sen hayır üzeresin.” Sonra tek tek bütün ameller gelecek ve Allah-u Teâlâ bütün bu amellere: “Sen hayır üzeresin” diyecektir. Sonra İslam gelecek ve şöyle diyecektir: “Ey Rabb! Sen selamsın, ben ise İslam’ım.” Allah ona şöyle diyecektir: “Sen hayır üzerindesin. Bugün sana göre alacağım ve sana göre vereceğim.” (Ahmed)

Anlatılanların Özeti: Zikredilen ayet ve hadislerin birbirine zıt düşmemeleri

için İslam ve İmanı, İbni Receb’in söylediği gibi anlamak gerekir:

İbni Receb şöyle diyor: “İman ve İslam tek olarak kullanıldığı zaman, mana iti-

bariyle birbirine girerler (aynı manada kullanılırlar). Aynı anda beraber kullanıldıkları zaman, biri bir manaya, diğeri ise başka bir manaya delalet eder. Fakat ikisinin delalet et-tiği mana, tek kullanıldığındaki manalara delalet eder…”

İbni Receb bunları anlattıktan sonra şöyle devam eder: “Yapmış olduğum bu açıklamayı âlimlerin çoğu bu şe-

kilde yapmışlardır. Örneğin; Ebu Bekir El-İsmaili, Ehli’l Cebel’e (dağda yaşayanlara) gönderdiği risalesinde şöyle diyor:

“Ehlisünnet ve’l cemaatin birçok âlimleri iman; söz ve amelden ibarettir. İslam ise; Allah-u Teâlâ’nın insana farz ettiği şeyleri yerine getirmektir. Eğer bu kelimeler tek tek

Page 10: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 10

kullanılarak birbirine eklenir ve mü’minlerle Müslümanla-rın hepsi, şeklinde söylenirse manaları ayrı olarak kastedil-miştir. Eğer tek başına kullanılmışlarsa aynı mana olarak kullanılmıştır. Ve o zaman da imanın verdiği mana İs-lam’ın verdiği manayla aynı olarak kastedilir, demişlerdir. Bu açıklamayı Hattabi, Mealim Essunen’de zikretmiştir ve birçok âlim onu desteklemiş ve ona tabi olmuştur…”

Sonra İbni Receb şöyle devam etmektedir: “İman ile İslam’ın ayrı ayrı manaları olduğu selef âlim-

lerinin çoğundan nakledilmiştir. Onlardan bazıları; Ka-tade, Davud b. Ebi Hind, Ebu Cafer el-Bakır, Ez-zuhri, Hammad b. Zeyd, İbni Mehdi, Şeriyk, İbni Ebi Zib, Ahmed b. Hanbel, Ebu Huseyme, Yahya b. Muin ve başkaları gibi...

Ayet ve hadislere bu açıkladığımız şekliyle bakılırsa ayetler ve hadisler arasında bir zıtlık olmadığı görülür.

Şöyle ki; İslam ile iman ayrı ayrı zikredildiğinde ikisinin manası

arasında fark olmadığı, ikisinin aynı olduğu anlaşılır. Eğer birlikte kullanılırsa ikisi arasında fark olduğu anlaşılır. İşte bu ikisi arasındaki fark şöyledir:

İman; kalbin tasdiki, ikrarı ve bilmesidir. İslam ise; kulun Rabbine teslim olması, boyun eğmesi ve

emrine uymasıdır.” (Camiu’l Ulum-İbni Receb s: 26) İbni Teymiyye şöyle diyor: “...Bunun için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem imanı;

kalbin imanı ve kalbin boyun eğmesi olarak açıklamıştır. Bu ise Allah-u Teâlâ’ya iman, meleklere iman, kitaplara iman ve Rasullere imandır. İslam’ı da şöyle açıklamıştır: Belli şeylere teslim olmaktır. Onlar ise İslam’ın beş temeli-dir. İşte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in diğer sözle-rinde de imanı ve İslam’ı bu şekilde açıkladığı görülür.”

(El-İman s: 224)

Page 11: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 11

İbni Teymiye şöyle diyor: “İman ile İslam beraber kullanıldığı zaman iman kalpte,

İslam ise zahirdedir.” (Fetvalar c: 7 s: 553) Din; İman ile İslam’ın verdiği manaların bütünüdür. İbni Ebi’l İzz şöyle diyor: “Din; iman, İslam ve bütün şeriatleri kapsayan bir isim-

dir.” Bu, şu demektir: İslam dini bütün hükümleri kapsayan

bir isimdir. Daha açıkçası; din, eğer mutlak olarak söylenirse tasdik, ikrar ve bütün nebilerin getirdiği hükümleri kabul et-mek demektir.” (Fıkhu’l Ekber Şerhi-Aliyyu’l Kâri s: 73)

Başka yerde şöyle diyor: “Fakat hiçbir zaman olmaz.” Bu, şu demektir: İslam şeriatinde “İman, İslamsız” bulun-

maz. Daha açıkçası; zahiren boyun eğmeksizin batınen bo-yun eğmenin bir şahısta bulunması mümkün değildir. (Yani; İslam olmaksızın imanın bulunması mümkün değil-dir.) (Fıkhu’l Ekber Şerhi-Aliyyu’l Kâri s: 72)

Tahavi şerhinde şöyle geçmektedir: “Meselenin özeti şöyledir: İslam ile İmanın birlikte zik-

redilmesiyle, ayrı ayrı zikredilmesi arasında fark vardır. İs-lam ile imanın birbiriyle alakası şehadet kelimesinin (La ilahe illallah ile Muhammedun Rasulullah’ın) birbiriyle alakası gibidir. La ilahe illallah şehadeti ile Muhammedun Rasulullah şehadeti arasında fark vardır. Manaları aynı de-ğildir. Fakat birbirine bağlı olan şeylerdir. Hem manen, hem hükmen bir şeyden ibarettir. İslam ile İman da böyle-dir. İslamı olmayan kişinin imanı da yoktur. İmanı olma-yan kişinin de İslamı yoktur. Çünkü imanı gerçekleşen bir mü’minin mutlaka imanı kendisinden kaldırmayacak bir

Page 12: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 12

İslamı olacaktır. Teslim olmuş bir Müslümanda da aynı şe-kilde imanı kaldırmayacak kadar iman olacaktır. Ancak bu şekilde kişinin İslamı sahih olur.”

(Tahavi Şerhi-İbni Ebi’l İzz s: 251) İmam Begavi şöyle diyor: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem İslam ismini zahiri amel-

lere, iman ismini ise batini amellere vermiştir. Bu ise amel-lerin imandan olmadığını hiçbir zaman göstermez veya kalpteki tasdikin İslam’dan olmadığını göstermez. Bu açık-lamalar tek bir cümlenin açıklamasıdır ve bu cümle bir şey-den ibarettir. Bunların hepsi dindir.” (Şerh’üs Sünne)

Bazı amelleri insan yapmadığı zaman hem imanı hem de İslamı ortadan kalkar. Bazı ameller ise yapılmadığı za-man iman eksilir ama imanı tamamen kalkmaz. Eğer ona; “imansız” denilirse bu, İslam’dan çıktığını göstermez. İs-lam’ı bozmayan ameller işlendiğinde bazı âlimler bu amel-leri işleyen kişiye “bu mü’min değil, Müslümandır” demiş-lerdir. Bazı âlimlere göre “mü’min” sıfatı vermişler fakat “imanı eksik” demişlerdir. Ama şu var ki bazı ameller iş-lendiğinde işleyen kişinin kalbinde iman olmadığını göste-rir. Bu ise o kimseyi İslam’dan ve imandan çıkartır.

KUR’AN’DA MÜ’MİN

1 - Mü’min, Allah-u Teâlâ ve Rasulune İtaati Her şeyden Üstün Tutar: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Eğer gerçekten mü’min iseniz Allah’tan korkun ve

aranızı ıslah edin. (Gerek ganimetler konusunda gerekse em-rettiği her şeyde) Allah’a ve Rasulüne itaat edin.”

(el-Enfal: 1)

Page 13: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 13

Mü’min, Allah-u Teâlâ’ya ve Rasulüne itaat eder ve bu itaati her şeyden üstün tutar.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah ve rasulü bir konuda hüküm verdiği zaman,

inanmış erkek ve kadının artık işlerinde başka yolu seçme hakkı olmaz. Kim Allah’a ve rasulüne başkaldı-rırsa apaçık bir şekilde sapmış olur.” (el-Ahzab: 36)

Birinci ayette Allah-u Teâlâ mü’min olmayı, Allah’a it-aat ve Rasulune itaat şartlarına bağlamıştır. Bu iki şarttan birisi bile yerine getirilmezse mü’min olunamaz.

Allah-u Teâlâ’ya itaat; Allah-u Teâlâ’nın kitabına, yani Kur’an’da bildirdiği emir ve yasaklarına itaattir.

Rasulüne itaat; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ha-yatta iken onun şahsına, öldükten sonra ise onun sünne-tinde bildirdiği emir ve yasaklarına itaattir.

Mü’min olabilmek için sadece Allah-u Teâlâ’ya itaat et-mek yeterli değildir. Allah-u Teâlâ’nın Rasulune de itaat et-mek gerekir. İşte bu; “bize Kur’an yeter” diyenlere açık bir reddiyedir.

Kur’an’a gerçekten itaat eden bir kimsenin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e de itaat etmesi gerekir. Çünkü Al-lah-u Teâlâ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e itaat etmeyi, Kur’an’da emretmiş ve bunu zorunlu kılmıştır. Buna göre; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in haram ve helal konu-sundaki emirlerine itaat etmeyen, Allah-u Teâlâ’nın emir-lerine itaat etmeyenler gibi kâfir olur. Zira Kur’an’ı açıkla-yan ve ek hükümler bildiren sünnetleri kabul etmemek kü-fürdür.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağ-

rıldıkları zaman mü’min olanlara yakışan: “İşittik ve it-aat ettik” demektir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır!”

(en-Nur: 51)

Page 14: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 14

Kur’an ve sünnetin hükmüne çağrıldığı zaman mü’mi-nin söyleyeceği tek söz: “İşittik ve itaat ettik” demektir. Evet! İşte bu iki söz, birbirinden ayrılmayan iki sözdür.

Yahudiler; “Allah-u Teâlâ’dan gelen emirleri kabul et-tik” manasına gelen “dinledik” sözünü zahiren dilleriyle söylüyorlar, fakat bu sözlerinin hemen ardından; “bu emir-leri kabul etmiyoruz” manasında, hareket ve yaşantılarıyla “isyan ettik” diyorlardı. Zira onlar, Allah-u Teâlâ’nın Musa aleyhisselam vasıtasıyla bildirdiği emirlere zıt bir hayat yaşa-makta idiler.

Oysa itaat, Yahudilerin yaptığı gibi sadece kulakla din-lemek veya dille kabul ettiğini söylemek değildir. Bu se-beble her kim Allah-u Teâlâ’nın emirlerini dille kabul eder, amelinde bunu göstermezse işte o kimse, “işittik ve isyan ettik” diyen Yahudilerle aynı hükümdedir.

Ahirette kurtuluşu isteyen bir kimsenin, Allah-u Teâlâ’nın ve Rasulünün emirlerine hem dil hem de yaşan-tıyla itaat etmesi gerekir. Allah-u Teâlâ’nın, ayetin so-nunda: “İşte felaha kavuşanlar bunlardır!” şeklinde bil-dirdiği gibi...

Mü’min, Allah-u Teâlâ’ya ve Rasulüne her zaman ve mekânda itaat eder. Zamanın ve mekânın değişmesi, mü’min kimselerin Allah-u Teâlâ’ya itaatini asla engelle-mez. Çünkü mü’minler, Allah-u Teâlâ ve Rasulünün bildir-diği sınırların dışına çıkarak herhangi bir kişiye itaat eden kimseden mü’min sıfatının kalktığını çok iyi bilirler. Ken-disinden mü’minlik sıfatı kalkan kimse için ise iki durum söz konusudur: Ya haram işleyerek günahkâr Müslüman olmuştur ya da küfür işleyerek kâfir olmuştur.

Allah-u Teâlâ ve Rasulünün açık hükmü bulunduğu bir meselede bir kimse, beşere ait olan zıt hükümlere muha-keme olur veya onları Allah-u Teâlâ’nın hükmüne eşit tutar ya da bu hükümlerden birini seçmede muhayyer olduğuna

Page 15: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 15

inanırsa kâfir olur. Bu, Allah-u Teâlâ ve Rasulünün hükmü bulunan her meselede böyledir.

Hüküm verme mercii olarak sadece Allah-u Teâlâ ve Ra-sulünü kabul etmesine rağmen nefsine uyduğu için Allah-u Teâlâ ve Rasulünün hükmüne ameliyle itaat etmeyen bir kimse, bazı konularda günahkâr olur. Zina etme, hırsızlık yapma, faiz yeme gibi...

Böyle fiilleri işleyen bir kimse Allah-u Teâlâ’nın bu ko-nulardaki emirlerine itaat etmemiştir. İşte bu gibi kimseler-den mü’minlik sıfatı kalkar. Buna göre; Kur’an ve sünnette kesin haram olduğu bildirilen amelleri işleyenler mü’min değildirler. Müslüman kalabilmeleri için belli şartlar gere-kir. Bu şartlar şunlardır:

1 – İşledikleri haram konusunda Allah-u Teâlâ’nın hük-münün doğru olduğuna kesin ve şüphesiz olarak inanmak.

2 – İşlenen amelin haram olduğuna inanmak ve bundan dolayı pişman olarak Allah-u Teâlâ’ya tevbe etmek.

3 –Bu ameli işlerken kendisini görenlerden utanmak, onlara bu yaptığının doğru olmadığını ve ne sebeple işle-diğini anlatmak, yaptığından pişmanlık duymak ve bu-nunla övünmemek.

Bir Müslüman bir haram fiil işlediğinde bunu açıktan değil gizli olarak yapar ve yaptığı bu amelden dolayı övün-mez. Şayet yaptığı haramı açıktan yapar ve bununla övü-nürse, onun bu hali pişman olmadığını, yaptığı ameli doğru olarak kabul ettiğini, utanmadığını ve tevbe etmedi-ğini gösterir.

Bazı günahları devamlı işlemek, kişiyi kâfir yapar. Me-sela büluğ çağına gelmiş bir kızın başını devamlı açması gibi... Çünkü bu hareketi, bu işi meşrulaştırdığını göster-mektedir. Ama bazen başını açan, bazen kapatan kişi bu hükmü almaz elbette.

Page 16: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 16

Meyhane açan, genelev açan kişinin bu ameli onu kâfir yapar. Çünkü bu ameliyle birtakım haramları meşrulaştır-mış olur.

Meyhane açmak ile içki içmek arasında fark vardır. Meyhane açan kişi haram olan içkiyi meşrulaştırmıştır. Aynı şekilde genelev açan kişi fuhşu meşrulaştırmıştır. Ge-nelev açan bir kimse, hiçbir zaman zina yapan bir kimsenin hükmünü almaz. Zira bunlardan birincisi küfür, ikincisi ise haramdır.

Banka açmak da küfürdür. Çünkü banka açmak faizi meşrulaştırmak demektir. Bu sebeble banka açan bir kimse asla faiz yiyen kişinin hükmünü almaz.

Yukarıdaki şartların hepsi aynı anda tahakkuk etmediği takdirde kişi kâfir olur. Kişi ancak bu şartlar dâhilinde Müslüman kalabilir.

İslam dininde itaat, Allah-u Teâlâ’ya ve Rasulünedir. Ancak Allah-u Teâlâ ve Rasulünün itaat edilmesini emret-tiği kişilere itaat edilir.

Burada şunu da belirtmek gerekir: Müctehid âlimlerin sözlerine Kur’an ve sünnete uygun olduğu müddetçe itaat edilir. Kur’an ve sünnete dayanmadan birşeyi helal veya haram kılan kimse kâfir ve taguttur. O kimsenin ictihad etme seviyesine gelip gelmemesi önemli değildir.

Kur’an ve sünnete uymayan herhangi bir hükme itaat, duruma göre ya küfür ya da haram olur. Şayet itaat edilen kişi kendisini teşri koymada yetkili görüyorsa, bu kimseye bu yetki ve sıfatı vererek itaat eden kâfir olur. Faizi helal-leştiren kimseye, bu konuda yetki sahibi olduğunu tasdik ederek itaat etmek gibi...

Fakat yukarıda bildirilen şartlar dâhilinde Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı bir konuda bir kimseye itaat eden

Page 17: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 17

kimse kâfir değil, günahkâr olur. Haram olduğuna inana-rak içki içmeye çağıran kişiye, haram olduğuna inanarak itaat etmek gibi...

Helalleştirmenin Manası, Hükmü ve Çeşitleri: İslam şeriatinde helalleştirmenin manası: Allah-u

Teâlâ’nın kesin haram kıldığı birşeyi helal kılmaktır. Hükmü: Böyle yapmak, İslam milletinden çıkaran bü-

yük küfürdür. Delili ise: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki haram aylarının yerlerini değiştirmek,

kâfirlerin küfürlerine eklediği bir küfürdür. Kâfirler, böyle yaparak insanları saptırmaktadırlar. Bazı haram ayları bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Allah’ın ha-ram kıldığı ayların sayısının değişmemesi için Allah’ın (haram kılmadığı bir ayı haram kılıp onun yerine) haram olan

ayını helal kılmaktadırlar. Yaptıkları bu kötü amel, ken-dilerine çekici ve süslü gösterilmiştir. Allah, kâfirler top-luluğunu hidayete erdirmez.” (et-Tevbe: 37)

Allah-u Teâlâ bu ayette Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı

nesi (haram ayların yerlerini değiştirme)’yi helal kılmanın küfrü artırmak olduğunu bildirmiştir. Küfrü artıran şey, küfürdendir. Buna göre Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı şeyi helal kılmak küfürdendir.

Haramı Helalleştirme Çeşitleri: 1 – Haramı Dille Helalleştirmek: Allah-u Teâlâ’nın et-

Tevbe: 37 ayetinde haber verdiği kâfirlerin nesi (haram ay-ların yerlerini değiştirme)’yi helal kılmaları gibi…

Page 18: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 18

Müşrikler haram ayı helalleştirmek istedikleri zaman, hac mevsiminde onlardan bir adam çıkar ve helalleştirmek istedikleri haram ayın ismini, örneğin; Muharrem ayını zik-rederek gelecek sene o ayın helal olduğunu, onun yerine Safer ayının haram olduğunu yüksek sesle ilan ederdi.

Dille haramı helalleştirmenin örnekleri: Devlet yöneticileri, bakanlar ve milletvekillerinin, be-

şeri sistemlerin kanunlarına bağlı kalacaklarına ve saygılı olacaklarına dair ettikleri yemin gibi sözlü olarak yapılan ameller…

2 – Haramı Yazı İle Helalleştirmek: Haram, yazı ile de

helalleştirilebilir. Çünkü yazı birçok yerde söz yerine kul-lanılır. Bu sebeble şöyle bir fıkıh kaidesi oluşmuştur:

“Yazı söz gibidir” (1) Yazı ile haramı helalleştirmenin örnekleri: İslam şeriatinde haram kılınan riba (faiz), zina, içki, ku-

mar, kadınların açık gezme serbestliği, Müslümanın malını ve canını haksız yere helal kılma gibi amellerin beşeri sis-temlerin kanunlarında yazılı olarak helal kılınması gibi...

Beşeri sistemlerin haramı helal kılan yazılı kanunları şu özelliklere sahiptir:

a) Haramı Yapmaya Zorlayıcıdır:

Bunun en açık örneği; ihtilaf halinde ihtilafı çözecek olan beşeri kanunlarla hükmeden mahkemelerdir.

(1) (El-Mugni, Şerhu’l Kebir c: 11 s: 326-327)

Page 19: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 19

Beşer aklının ürünü kanunlarla hükmetmeyi ve bu ka-nunlara muhakeme olmayı İslam dini haram kılmış ve iş-lenmesini büyük küfür olarak görmüştür. Fakat beşeri sis-temler, yazılı olarak çıkardığı kanunlarla Müslümanları bu kanunlara muhakeme olmaya zorlarlar.

b) Müslümanın Malını Ve Canını Haksız Yere Helal

Kılar: Beşer aklının ürünü olan yazılı kanunlara göre; Kur’ an’ı

bir kenara atarak beşeri kanunları tatbik eden bir yöneti-ciye karşı çıkan, onu azletmek isteyen bir Müslüman suçlu-dur ve ölümü haketmiştir.

Oysa böyle yapmak isteyen bir Müslüman Allah-u Teâlâ’nın kanunlarına göre büyük bir mücahid, Allah-u Teâlâ’nın hükmünü tatbik etmeyi isteyen ihlâslı bir mu-vahhiddir.

c) Haramları Meşrulaştıran Müesseselere Ruhsat Ve-

rir: Beşeri sistemler, faizle uğraşan bankalara, kumar oyna-

tan kumarhanelere, her türlü haramların işlendiği gazino, meyhane gibi yerlere ve zinanın meşru hale geldiği gene-levlere yazılı ruhsat verirler.

Oysa ruhsat; bir şeyin yapılmasına izin vermektir. Birşe-yin yapılmasına izin vermek ise onu mübah kılmaktır.

d) İrtidatı Mübah Kılar:

Beşeri sistemlerin kanunlarında şöyle bir madde vardır: “İnanç hürriyeti korunmuştur.” Bu madde, dileyen kimsenin dilediği anda İslam’dan ir-

tidat etmesine hak tanıyan bir maddedir.

Page 20: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 20

e) İslam’da Cezası Olan Suçlara Ceza Verilmesini Ge-rekli Görmez:

Beşeri sistemlerin kanunlarında İslam şeriatinin ceza be-lirlediği suçlara, ceza vermemek gerektiğine dair yazılı maddeler vardır.

Bu sistemlerin kanunlarına göre, ancak kanunun suç ka-bul ettiği meseleler suçtur. Bu sebeple onların kanunla-rında şöyle bir madde vardır:

“Ancak kanunun belirlediği suç, suçtur ve kanunun suç olarak kabul ettiği suça ceza verilir.”

Bu kanun maddesine göre; beşeri sistemlerin kanunla-rında suç olarak yazılmayan bir mesele, İslam şeriatince suç olarak görülse bile suç değildir. Bu sebeble İslam’ın suç olarak gördüğü bir meselenin işlenmesi serbesttir ve ka-nuna göre bu mesele suç olarak yazılmadığı için o ameli iş-leyene ceza verilmez. Bilakis o kimseye ceza vermek iste-yene ceza verilir.

Bu kanun maddesine göre; kadın ve erkek kendi rızala-rıyla zina yaparlarsa, bu amelin kanunda cezası olmadığı için zinakar olan bu kimselere ceza verilmez. Çünkü beşeri kanunlara göre kadın ve erkeğin kendi rızalarıyla zina yap-maları suç değildir.

İslam şeriatinin haram kıldığı içki, kumar gibi ameller de böyledir. Bu gibi ameller İslam şeriatince haram kılın-masına rağmen, beşeri kanunlarca yasak kılınmadığı sü-rece mübahtır ve bu amelleri işleyenlere ceza verilmez. Bi-lakis bu kimselere ceza vermek isteyenlere ceza verilir. Zira beşer sistemlerinin kanunlarında; “bunlar suçtur” diye ya-zılı değildir.

Bu açıklamalardan çıkan sonuç şudur: Beşeri sistemler Allah-u Teâlâ’nın kesin haram kıldığı

meseleleri, haram olduğunu bilerek gerek dille gerekse

Page 21: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 21

yazı ile helal kılmışlardır. O halde her kim, bunlar gibi ge-rek dil ve gerekse yazı ile Allah-u Teâlâ’nın kesin haram kıldığı bir ameli, haram olduğunu bilerek helalleştirirse, işte o kimse büyük küfür işlemiş ve İslam milletinden çık-mıştır. Böyle yapan kimse, bu ameli her ne niyetle veya se-beple yaparsa yapsın hiç önemli değildir.

Haramı helalleştiren kimse, bu amelini Allah-u Teâlâ’nın haram hükmünü yalanlayarak yaparsa yalanlama küfrü iş-lemiştir.

Şayet bu kimse bu amelini inadi olarak yaparsa, yani; haram hükmünü kabul ettiği halde sırf inadı sebebiyle ya-parsa, inadi küfür işlemiştir. Beşeri kanunlarla hükmeden yöneticilerin çoğunun küfrü bu türdendir. Bu yöneticiler Allah-u Teâlâ’nın haram hükümlerini kabul etmelerine rağmen, çıkardıkları kanunların İslam’a zıt kanunlar ol-duğu kendilerine söylendiğinde, yine de o kanunları insan-lara uygularlar ve hatta insanları bu kanunlara uymaya zorlarlar.

İşte böyle kimselerin bu ameli, Allah-u Teâlâ’nın kanun-larını hafife almak ve ona karşı inat etmektir. Allah-u Teâlâ’nın kanunlarını hafife alan ve bu kanunlara karşı inatçı tavır gösteren kimseler, inadi küfür işleyen kimseler-dir.

Burada şu meseleyi de belirtmek gerekir: “Haramı helalleştiren kimse, ancak haramı kalben helal-

leştirirse kâfir olur” demek İslam akidesine terstir. Çünkü bir kimsenin İslam milletinden çıkması için yalnızca kalple haramı helalleştirmesi şart değildir. Bir kimsenin dille

Page 22: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 22

sözlü olarak veya yazıyla bir haramın helal olduğunu be-

lirtmesi, zahiren onun küfre girmesi için yeterlidir.(2)

Kendilerine İtaat Edilmesi Gereken Kimseler: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin! Rasulüne de itaat

edin! (Allah ve Rasulüne itaat ettikleri müddetçe) Sizden olan ulu'l-emre (emir ve ilim sahiplerine) de itaat edin!”

(en-Nisa: 59)

Kendilerine itaat edilmesi gereken ulu’l emir (emir sa-hipleri) iki çeşittir:

1 - Müslümanların idari konulardaki emiri. 2 - Müslümanlara ilmi konularda önderlik yapan müc-

tehid Âlimler. Hangi konuda olursa olsun, Ulu’l Emir’e, Allah-u

Teâlâ’ya ve Rasulüne itaat edildiği gibi itaat edilmez. Zira Müslümanların emiri veya İslam âlimlerine itaat, ancak Kur’an ve sünnete bağlı kaldıkları ve bu iki kaynağa göre hüküm verdikleri müddetçe farzdır.

Bu ayet; herhangi bir ihtilaf anında çözüm için başvu-rulması gereken asıl mercinin Kur’an ve sünnet olduğunu göstermektedir. Aksi halde iman ve İslam iddiası geçersiz olur.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Allah’a ve Rasulüne karşı gelmedikleri müddetçe on-

lara itaat edin!” (Buhari, Müslim) Bir başka hadiste şöyle demiştir: “Allah’a isyanda hiçbir mahlûka itaat yoktur.”

(Ahmed b. Hanbel)

(2) (Haramı helalleştirmeyle ilgili bu yazı Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid- Davetçinin Tefsiri 10. Cüz et-Tevbe: 37 ayetinin tefsirinden özetlenerek alınmıştır.)

Page 23: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 23

Sabit olan meselelerde Kur’an ve sünnetin hükmüne tabi olmak gerekir. Fakat ihtilaflı meselelerde değişik icti-hadler olabilir. Mesela; bazı ayet ve hadislerden değişik birkaç mana veya buna bağlı olarak değişik hükümler çı-kartma söz konusu olabilir. Bu mana ve hükümlerden an-cak bir tanesi doğrudur. Fakat hangisinin kesin doğru ol-duğunu insanlar bilemez. Bu sebeple bu mana ve hüküm-lerden hiçbiri delil olmaksızın kesin olarak reddedilmeme-lidir. Şayet reddedilirse, kişi Allah-u Teâlâ katında doğru olan hükmü reddetmiş olabilir.

İşte bu sebeple ictihadi meselelerde Kur’an ve sünnetten delil şarttır. Delil yoksa itaat de yoktur. Değişik birkaç ma-naya gelen ayet ve hadislerde delile göre hareket ederek, kalp hangi tarafa meylediyorsa o mana için: “Bu daha doğ-rudur” denir, diğer görüşlere ise geçerli delilleri olduğu müddetçe “yanlış” denilmez.

Emir olan kimse, İslam inancına zıt olmamak şartıyla fertlerin görüşlerine aykırı görüş bildirebilir ve buna delil getirir. Bu konuda fertlerin delili onun getirdiği delilden daha doğru olduğuna inanılırsa bile sahih delil getirdiği müddetçe yine de emire itaat edilir.

Ali radıyallahu anh, Osman radıyallahu anh’ın hac ibadeti ko-nusundaki görüşlerini kabul etmemesine rağmen onun hü-kümlerine uymuştur. Çünkü o zaman Osman radıyallahu anh emir idi.

Fakat emir olan kimse, Kur’an’a, sünnete ve İslam inan-cına zıt birşey emrederse ona itaat edilmez. Bilakis ona itaat etmemek farz olur.

Ata en-Nisa: 59 ayeti hakkında şöyle dedi: “Allah-u Teâlâ’ya ve rasulüne itaat etmek demek,

Kur’an ve sünnete tabi olmak demektir.”(3)

(3) (İbni Abdi’l Ber-Cami’ Beyanel-ilm s: 318)

Page 24: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 24

Murik’il Acli şöyle dedi: “İnsanların, Allah-u Teâlâ’nın taatına sıkıca sarılmadık-

ları bir anda Allah-u Teâlâ’nın taatına sıkıca sarılan kimse, savaştan kaçanların olduğu bir sırada kâfirlere saldıran gi-

bidir.”(4) 2 - Allah-u Teâlâ’nın Ve Rasulünün Rızasını Her şeyden Üstün Tutmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Sizin rızanızı kazanmak için yemin ederler. Eğer

mü’min olsaydılar (sizin değil) Allah ve Rasülünün rıza-sını önde tutarlardı.” (et-Tevbe: 62)

Allah-u Teâlâ ve Rasulünün rızasını kazanmak; emirle-rine itaat etmek ve istedikleri şeyleri yerine getirmekle mümkündür. Mü’min, Allah-u Teâlâ ve Rasulünün rızasını her şeyden önde tutar. Allah-u Teâlâ ve Rasulünün emirle-rini değil de kendi nefsinin veya başkalarının arzu ve istek-lerini yerine getiren kimse, başkalarının rızasını Allah-u Teâlâ ve Rasulünün rızasından daha üstün tutmuş sayılır. Şüphesiz böyle kimseler Allah-u Teâlâ’yı razı edemezler ve onlar mü’min de değildirler. Bu, ancak münafıkların sıfatı-dır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim Allah-u Teâlâ’yı kızdırmak pahasına insanları

razı ederse, Allah-u Teâlâ ona, insanlara karşı zerre kadar yardım etmez. Kim de insanları kızdırmak pahasına Allah-u Teâlâ’yı razı ederse, Allah-u Teâlâ artık onu insanlara muhtaç olmaktan kurtarır.

(Tirmizi; sahih senetle)

(4) (İbni Ebu Naim-El Hilye c: 2 s: 235, Ahmed-Zühd c: 2 s: 273)

Page 25: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 25

Mü’min, attığı her adımda, işleyeceği her amelde ve her düşüncesinde hep Allah-u Teâlâ ve Rasulünün rızası olup olmadığına bakar. Şayet Allah-u Teâlâ’nın rızası, emri veya izni varsa yapar, yasağı varsa yapmaz o ameli terk eder. Çünkü mü’minin gayesi, Allah-u Teâlâ’yı razı etmektir ve ancak bu şekilde Allah-u Teâlâ’nın rızası her şeyden üstün tutulabilir. Münafıklar ise; insanları razı etmek, hoş tutmak ve sevgilerini kazanmak gayesinde oldukları için Allah-u Teâlâ’nın rızasını asla düşünmezler.

Kişinin Allah-u Teâlâ’nın rızasını üstün tutup tutmadığı veya mü’min mi yoksa münafık mı olduğu, ancak Allah-u Teâlâ’nın, yerine getirildiğinde insanların tepkisine yol açan emirlerinin işlenmesiyle ortaya çıkar.

3 - Yalnız Allah-u Teâlâ’dan Korkmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey iman edenler! Dininize laf atıp size karşı düşmanlarınıza

yardım ederek) ahdi bozan ve Rasulü (Muhammed’i) yur-dundan çıkarmaya çalışan (müşrik) kavimle savaşmaya-cak mısınız? Halbu ki (hem Hudeybiye anlaşmasında tarafı-nıza geçen Huzaa’ya hem de daha önce Bedir’de) size saldırarak

savaşı ilk başlatan onlardır. Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (müşriklerden değil de Allah’tan korkmak ge-rektiğine gerçekten) iman etmişseniz, biliniz ki (müşriklere karşı cihadı terk ettiğinizde, vereceği azaptan dolayı) kendisin-

den korkulmaya asıl layık olan Allah’tır.” (et-Tevbe: 13)

“Eğer gerçekten (Allah ve Rasulüne) iman etmişseniz, sakın onlardan (müşriklerden) korkmayın (emirlerimi terk etmeyin), yalnız benden korkun (emir ve yasaklarıma uyun)!” (Âli İmran: 175)

Page 26: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 26

Allah-u Teâlâ birinci ayette, mü’minlerde bir korku hali gördüğü için onlara: “Yoksa onlardan korkuyor musu-

nuz?” şeklinde cevabı istenmeyen fakat hayret ve taaccup bildiren bir soru sormakta ve hemen ardından:

“Eğer (müşriklerden değil de Allah’tan korkmak gerektiğine gerçekten) iman etmişseniz, biliniz ki (müşriklere karşı cihadı terk ettiğinizde, vereceği azaptan dolayı) kendisinden korkul-

maya asıl layık olan Allah’tır.” buyurmaktadır. Ayetlerden anlaşıldığına göre; mü’min, yalnız Allah-u

Teâlâ’dan korkar, O’ndan başka hiçbir varlıktan korkmaz. Allah-u Teâlâ’dan başka varlıklardan korkan kimse, mü’min değildir.

Yalnız Allah-u Teâlâ’nın elinde olan, yani yalnız Allah-u Teâlâ’nın zarar veya menfaat sağlamaya muktedir ol-duğu, insanlara hiçbir yetki vermediği konularda Allah-u Teâlâ’dan başkasından korkmak küfürdür.

Örneğin; herkesin eceli Allah-u Teâlâ’nın elindedir. Bu konuda hiç kimsenin bir tasarrufu veya yetkisi yoktur. Hiç kimse eceli uzatamaz veya kısaltamaz. Bu sebeple başka varlıkların, öldürebileceğine veya ölümden koruyabilece-ğine inanarak korkmak küfürdür.

Rızık da Allah-u Teâlâ’nın elindedir. Hiç kimse rızkı art-tıramaz veya eksiltemez. Allah-u Teâlâ, herkesin rızkını ezelde tayin etmiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.”

(el-Bakara: 212) “Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.” (en-Nur: 38) “Gökte de rızkınız ve size vaat olunan şeyler vardır.”

(ez-Zariyat: 22)

Page 27: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 27

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: “Rızkın gelmesi konusunda acele etmeyin. Zira kul,

rızkını en son damlasına kadar almadan ölmeyecektir. Öyleyse Allah-u Teâlâ’dan korkun ve rızkı güzel bir şe-kilde helal yoldan arayın, haramdan uzak durun.”

(Hakim, Beyhaki sünende) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: “Ey insanlar! Sizden herbiriniz rızkı tamamlanma-

dıkça ölmeyecektir. O halde rızkı istemede acele etme-yin, rızkın gecikmesinden de endişelenmeyin. Allah-u Teâlâ’dan korkun ve Allah-u Teâlâ’dan güzel bir şekilde rızık isteyin. Size helal olandan alın, haram olanlardan ise uzak durun.” (Buhari, Müslim, Hakim)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Kulun rızkı onu, ecelinden daha çok arar.”(5)

Allah-u Teâlâ’nın dışında başka bir varlıktan, tayin edil-miş olan rızkı arttırıp eksiltebileceğine inanarak korkmak şirktir.

İnsanı şirke düşüren bir başka korku çeşidi de; Allah-u Teâlâ’nın farz kıldığı amelleri insanlardan veya başka var-lıklardan korktuğu için terk etmektir.

Farz olan cihadı insanlardan korkmak sebebiyle terk et-mek gibi... Böyle yapan kimseler şüphesiz kâfir olurlar. Zira kâfirlere karşı cihad yapmamak, Müslümanların kâfir-lere karşı cihad yapmasını engellemek, onları bu konuda sakındırmak gibi sıfatlar ancak İslam’ın ve Müslümanların şerrini isteyen bir münafıkta bulunur.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

(5) (Taberani Kebir’de, İbni Adiyy Kamil’de)

Page 28: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 28

“Ey gerçekten iman edenler! (Herhangi bir sebepten do-layı) yola çıkıp da yolda ölen ya da savaşmak için evinden ayrılıp da savaşta ölen (küfürdeki) kardeşleri hakkında; “Eğer bizim yanımızda olsalardı (yanımızdan ayrılmayıp yolculuk yapmasalar veya savaşa katılmasalardı) ölmez ve öl-dürülmezlerdi” diyen (münafık) kâfirler gibi (bir inanca sa-hip) olmayın! Allah, bu inançları sebebiyle onların kalp-

lerine daha çok üzüntü ve gam verir. Muhakkak ki yaşa-tan da öldüren de Allah’tır ve Allah, bütün yaptıklarınızı en ince detayına kadar görendir.” (Âli İmran: 156)

İşte bu ayette farzı ayn olan savaşa katılan kardeşleri

hakkında; “Eğer bizim yanımızda olsalardı (yanımızdan ayrılmayıp yolculuk yapmasalar veya savaşa katılmasalardı) öl-

mez ve öldürülmezlerdi” sözünü söyleyen münafık kim-seler, bu sözleriyle kalplerinin bozuk olduğunu ve kalple-rinde iman olmadığını ortaya koymuşlardır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin

ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. Eğer onlar bir sığınak ya da (kala-cak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı,

hızla oraya yönelip koşarlardı.” (et-Tevbe: 56-57) Allah-u Teâlâ bu ayette düşmandan korkarak cihadı

terk eden ve kaçan kimselerin, mü’minlerden olduklarını iddia etseler bile mü’minlerden olmadığını haber vermiş-tir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, malları ve

canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin iste-

mezler. Allah takva sahiplerini bilendir. Senden ancak,

Page 29: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 29

Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.”

(et-Tevbe: 44-45)

Bu ayet, gerçekten iman etmiş bir kimsenin cihadı terk konusunda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den izin iste-meyeceğini göstermektedir. Bu, ancak münafıklara has bir özelliktir. Zira Allah-u Teâlâ ayette bu kimseleri:

“Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuş-

kuya kapılıp kuşkularında kararsızlığa düşenler” olarak zikretmiştir. Böyle kimseler bu şekilde zikredilmeyi hak ediyorlarsa, cihadı tamamen terk eden kimseler hakkında ne demeli acaba?

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İnsanların bir kısmı: “Allah'a iman ettik (varlığına ve

birliğine inandık)” derler. Fakat Allah yolunda (tevhidi ikrar-larından dolayı) eziyet görünce, insanların (dünyadaki) aza-bını Allah'ın (ahiretteki) azabı ile eşit tutarlar (ve tevhid di-ninden dönerler). Rabbinden (mü’minlere) bir zafer gelince, (mü’minlere) şöyle derler: “Muhakkak ki biz sizinle bera-berdik (düşmanlarınıza karşı size yardım ediyorduk).” (Ey ya-lancı münafıklar!) Allah'ın, yarattıklarının kalplerinde bu-lunan her şeyi bildiğini bilmiyor musunuz (da yalan söy-lüyorsunuz)?!” (el-Ankebut: 10)

Bu ayet; Allah yolunda cihadı mazeretsiz terk etmenin, insanları cihaddan alıkoymanın, cihad edenlere yardım et-mek isteyenleri engellemenin, ancak münafıkların alameti olduğunu göstermektedir.

Mü’min, farzı ayn olan cihadı terk etmediği gibi, aynı zamanda sadece Allah-u Teâlâ’nın elinde olan meseleler-den dolayı Allah-u Teâlâ’dan başkasından da kesinlikle korkmaz.

Page 30: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 30

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Münafıklar, mü’minlere: “Muhakkak ki müşrikler,

sizi yok etmek için (her taraftan yardım ve) asker topladılar. Onlardan korkun (onlarla sakın savaşa girmeyin, çünkü onları yenemezsiniz)!” dediler. İşte bu (korkutma), onların (Allah’a ve Rasulün kendilerine vadettiği şeylere olan) imanlarını daha çok artırdı (onları Allah yolunda savaştan ve O’na itaatten en-gellemedi. Onlar, Allah yolunda müşriklerle savaşa çıktılar) ve şöyle dediler: Allah bize (kendisine tevekkül edenlere) yeter. O, ne güzel vekil (dost ve yardımcı)dir.” (Âli İmran: 173)

Bu konuyla ilgili şöyle bir rivayet vardır: Bir kişi, Ahmed b. Hanbel’den çekindiği için bazı şeyleri

ona tam olarak anlatmadı. Ahmed b. Hanbel bunu hisse-dince ona şöyle dedi:

“Şayet gerçek mü’min olsaydın, sadece Allah’tan kor-kardın.” (Menakıb Ahmed-İbn Cevzi s: 195)

İbni Teymiyye bu rivayeti şöyle açıklamıştır: “Senin mahlûktan korkuyor olman, sendeki bir hastalık-

tır ve bu, tıpkı şirk ve günah hastalığı gibidir. (Emradu’l Kulub ve Şifaiha s: 7-8)

İman ehli sadece Allah-u Teâlâ’dan korkar. Fadl İbn İyad şöyle dedi: “Her kim sadece Allah-u Teâlâ’dan korkarsa, hiç kimse

ona zarar veremez. Her kim de Allah-u Teâlâ’dan başka-sından korkarsa, hiç kimse ona fayda veremez.”

(Ebu Naim-Hılye c: 8 s: 88) Mü’min, korkak olmaz. Zira mü’min, insanların en ce-

saretlisidir. İnsan ya öldürülmekten ya da malının elinden gitmesinden korkar. Fakat mü’min, ancak Allah-u Teâlâ di-lemişse ve yazmışsa bunların kesin olacağına, yazmamış ve

Page 31: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 31

dilememişse asla olmayacağına inanır ve bu sebeble hiç kimseden korkmaz. Bu konuda şöyle güzel bir örnek var-dır:

Rumlarla yapılan bir savaşta rumlar, kendi sayılarının çok, Müslümanların sayılarının ise az olması sebebiyle Müslümanları yenebileceklerini söylediler. İçlerinden bi-risi onlara şöyle dedi:

“Siz yaşamayı ne kadar seviyorsanız onlar da ölümü o kadar seviyorlar.” (Siyer Kitapları)

Fakat mü’min bile olsa, insanların korktuğu bazı du-rumlar vardır. Böyle durumlarda korkmak, küfür ve şirk olmaz. İşte bu korku, “fıtri korku” olarak isimlendirilir.

Fıtri korku; Allah-u Teâlâ’nın bazı konularda zarar ve-rebilecek yetenekte yarattığı varlıklardan, Allah-u Teâlâ’nın izniyle bir zarar gelebileceğine inanarak kork-maktır. Düşmandan, yırtıcı hayvanlardan, karanlıktan ve bunlara benzer varlıklardan korkmak gibi... Fakat bu korku, asla şirk ve küfür olan korku seviyesine ulaşmama-lıdır.

Allah-u Teâlâ, bu tür korkulardan kurtulmak için kor-kulan şeylere karşı tedbir almayı kullarına emretmiştir. Bu tür konularda korkulan varlıklara karşı tedbir almak, kork-mak manasına gelmez.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! (Düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi

alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.!” (en-Nisa: 71)

Tüm tedbirler alınmasına rağmen, yapılacak iş ve görev-lerde yine de korkakça davranmak, kişiyi şirk olan korkuya sevk edebilir. Zira bu; silahı, bineği ve bunun gibi techizatı

Page 32: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 32

olmasına rağmen ölüm korkusuyla farz olan cihadı terk et-mek gibidir. Bu ise caiz olmadığı gibi mü’minlerin sıfatı da değildir.

Fıtri korku kapsamına giren meselelerde, “nasıl olsa öle-ceğim” veya “nasıl olsa bu iş olacaktır” diyerek hiçbir ted-bir almamak caiz değildir, haramdır. Bu aynı; “Zaten öle-ceğim” diyerek cihada silahsız çıkmak gibidir. Böyle yap-mak ise Allah-u Teâlâ’nın; “tedbirinizi alın” emrine itaat etmemektir.

4 - Sadece Allah-u Teâlâ’ya Tevekkül Etmek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İçinizden iki grup, Allah yardımcıları olduğu halde,

bozguna uğramak korkusuna kapılmıştı. Hâlbuki mü’minler, Allah’a güvenmelidirler.” (Âli İmran: 122)

“Eğer mü’minler iseniz, yalnız Allah’a tevekkül edin!”

(el-Maide: 23) “Mü'minler ancak o kimselerdir ki; (yanlarında) Allah

zikredildiği zaman korkudan (huşudan) kalpleri titrer, ayetleri kendilerine okunduğu zaman (manasını bilerek dinleyip okudukları için) imanları artar ve yalnız Rablerine

tevekkül ederler.” (el-Enfal: 2)

Said b. Cübeyr radıyallahu anh şöyle dedi: “Sadece Allah-u Teâlâ’ya tevekkül etmek, bütün imanı

kapsar.”(6)

Allah-u Teâlâ’ya tevekkül etmek ikiye ayrılır:

(6) (İbn Ebi’d Dünya-Tevekkul s: 5, Ebu Naim-Hılye c: 4 s: 274) (Sahih senetle)

Page 33: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 33

(1) - Dünyevi tevekkül: Allah-u Teâlâ’nın verdiği rızık, sağlık ve bunun gibi nimetleri elde etme konusunda sadece Allah-u Teâlâ’ya güvenmektir.

Rızık, mal, ticaret, sağlık gibi konularda insanlara, ço-cuklara, mala, akla, kuvvete, yeteneğe, sanata ve bunlar gibi şeylere güvenilmemelidir. Allah-u Teâlâ’nın, katından bir nimet olarak verdiği bu gibi vesilelere güvenen kimse: “Nasılsa elimde şu şey var. Artık sırtım yere gelmez” şek-linde düşünürse, Allah-u Teâlâ’ya tevekkül etmemiş, sahip olduğu dünya metaına güvenmiş olur.

Mü’min, elinde dünya dolusu malı olsa bile sadece Al-lah-u Teâlâ’ya güvenir. Çünkü bütün bu nimetler, Allah-u Teâlâ’ya tevekkül edilse de edilmese de takdir edildiği oranda Allah-u Teâlâ tarafından verilecektir. Zira Allah-u Teâlâ, kime neyi, ne kadar vereceğini önceden yazmıştır. Fakat bu nimetleri elde etmek için Allah-u Teâlâ’ya tevek-kül edilirse, işte o zaman Allah-u Teâlâ’ya ibadet edilmiş ve karşılığında sevap kazanılmış olunur. Böyle konularda Allah-u Teâlâ’dan başkasına tevekkül edildiğinde Allah-u Teâlâ yine bu nimetleri verir, ama sahibi müşrik olur.

Dünyevi konularda tevekkül etmek bizatihi ibadet de-ğildir. Bu, niyet ve düşünceye göre ibadet veya şirk olur.

(2) - Uhrevi Tevekkül: Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazan-

mak için Allah-u Teâlâ’ya tevekkül etmektir. Bu, bizatihi ibadettir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey Allah'ım) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız sen-

den yardım isteriz.” (el-Fatiha: 4) Bu ayet; “sana ibadet etmek için sadece senden yardım

isteriz. Eğer senin desteğin olmazsa, rızanı elde etmek için sana ibadet edemeyiz” manasına gelir.

Page 34: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 34

Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanabilmek için Allah-u Teâlâ’nın desteğine ihtiyaç vardır. Eğer Allah-u Teâlâ kul-larına yardımcı olmazsa ibadetler onlara ağır gelir. Bu se-beple, Allah-u Teâlâ’nın farz kıldığı amelleri yerine getire-bilmek ve Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu kullardan olabil-mek için devamlı Allah-u Teâlâ’ya dua etmek ve O’ndan yardım istemek gerekir.

Şayet Allah-u Teâlâ’ya bu konuda tevekkül edilirse Al-lah-u Teâlâ’nın yardım ve desteği gelir ve ibadetler yerine getirilebilir. Şayet tevekkül edilmezse, Allah-u Teâlâ yar-dım etmez ve ibadetler de yerine getirilemez.

Özet olarak şöyle denilebilir: Dünyevi konularda Allah-u Teâlâ’ya tevekkül edilse de

edilmese de Allah-u Teâlâ kullarına yardımcı olur. Fakat uhrevi konularda Allah-u Teâlâ’ya tevekkül edilmedikçe Allah-u Teâlâ yardım etmez.

Allah-u Teâlâ’dan başkasına tevekkül etmek (güven-mek) meselesine gelince... Bu, ikiye ayrılır:

1 - Yardım etme gücüne sahip olmayan varlıklara te-vekkül etmek:

Bu, insanların güç yetiremediği ve sadece Allah-u Teâlâ’nın yapabileceği meselelerde insanlara tevekkül et-mek ve onlara güvenmektir. Ölüden yardım, şifa, rızık ve benzeri şeyler beklemek gibi... Ölülerin böyle istekleri ye-rine getirmeleri mümkün değildir. Onlara böyle bir yetki ve güç verilmemiştir. Bu, zahiren ve batınen belli olan bir şeydir. Bu nedenle ölü, taş, duvar, ağaç gibi hayatiyeti ol-mayan varlıklara tevekkül etmek büyük şirktir.

Aynı şekilde, o an çok uzaklarda bulunduğu ya da gü-cünün üstünde bir iş olduğu için yardım etmeye muktedir olamayacak kimselere tevekkül de büyük şirk kapsamına girer.

Page 35: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 35

2 - Yardım etme gücüne sahip olan varlıklara tevekkül etmek:

Bu, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine yardım etme gücü ve yeteneği verdiği, zahiren ve aklen yardım etmeye güçleri olduğu görülen varlıklara tevekkül etmektir.

Mesela; savaşta askerlerin birbirlerine güvenmeleri

gibi... Allah-u Teâlâ insanlara bazı konularda, sınırlı olarak,

güçleri dahilinde yardım etme yeteneği vermiştir. Fakat böyle konularda, elinde güç olduğu bilinen insanlara te-vekkül eden (güvenen) kimselerin mutlaka şu inanca sahip olmaları gerekir:

“Bu adam bir vesiledir. Ancak Allah-u Teâlâ’nın izniyle bana yardım edebilir. Allah-u Teâlâ izin vermezse asla yar-dım edemez.”

Eğer kişi bu inançta değilse ve Allah-u Teâlâ’nın izni olsa da olmasa da söz konusu kimselerin kendisine kesin-likle yardım etme gücüne sahip olduklarına inanırsa, bü-yük şirk işlemiş olur. Yine, şifayı direkt olarak doktordan veya ilaçtan beklemek de böyledir.

Bir de insanların birbirleriyle ilişkilerinde, birbirlerine işlerini yaptırmak için vekil tayin etmeleri söz konusudur. Bu konuda insanların birbirlerinden yardım istemeleri ve birbirlerine güvenmeleri caizdir. Ancak bu, söz konusu kimselerin güçleri dahilinde olan konularda olmalıdır.

Fakat asıl ve kesin güven sadece Allah-u Teâlâ’ya olmalı ve şu asla unutulmamalıdır: İnsanları, güçleri dahilindeki konularda vekil tayin etmek başka, onlara tevekkül etmek ise başka bir şeydir. İnsanlar vekil tayin edilebilir, fakat on-lara “sınırsız tevekkül” yapılamaz.

Page 36: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 36

5 - Dini Yalnız Allah-u Teâlâ’ya Has Kılmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Tevbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah’a bağ-

lananlar ve dinlerini Allah’a has kılanlar hariç... İşte on-lar mü’minlerle beraberdirler.” (en-Nisa: 146)

Dini Allah-u Teâlâ’ya has kılmak, ancak şu iki şartla ger-çekleşir:

1 - Amelleri yalnız Allah-u Teâlâ için yapmak. 2 - Amelleri yalnız Allah-u Teâlâ’nın istediği, bildirdiği

ve gösterdiği şekilde yapmak. Bu iki şart gerçekleşmedikçe, kişi dinini Allah-u

Teâlâ’ya has kılmış sayılmaz. İster ibadet olsun ister olma-sın, her amel için bu şartlar geçerlidir. Bu şartlar olmaksızın yapılan ameller, insanı küçük şirkten başlayıp büyük şirke kadar götürebilir.

Örneğin; mü’min namazını insanların rızasını, memnu-niyetini kazanmak için değil, Allah-u Teâlâ’nın rızasını ka-zanmak için ve Allah-u Teâlâ’nın Kur’an’da, Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in ise sünnetinde bildirdiği şekilde ya-par.

Dinini Allah-u Teâlâ’ya has kılan kişi, diğer tüm ibadet-lerini de Allah-u Teâlâ’nın emrettiği, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in öğrettiği şekilde ve Allah-u Teâlâ için ya-par. Bu konuda cehalet mazeret değildir.

Mesela sadaka verme ameli... Bu amel, insanlardan uta-nıldığı, korkulduğu, çekinildiği veya insanların sevgisini kazanmak ya da övülmek için yapıldığında “Amelleri Al-lah-u Teâlâ için yapma” şartı yerine getirilmemiş olur. Yani yapılan amel, Allah-u Teâlâ için yapılmamış ve geçersiz ol-muştur.

Page 37: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 37

Yine sadaka ameli, Allah-u Teâlâ’nın emrettiği gibi mal-ların iyilerinden, temizlerinden ve bildirilen kimselere ve-rilmesi gerekirken, kötülerinden veya Allah-u Teâlâ’nın bildirmediği kimselere verilirse, bu sefer de “amelleri Al-lah-u Teâlâ’nın emrettiği şekilde yapma” şartı yerine geti-rilmemiş olur. Niyet Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak olsa bile, Allah-u Teâlâ’nın istediği ve bildirdiği şekilde ol-madığı için bu amel yine geçersiz olur.

İbadetler dışındaki amellerin sevabını alabilmek veya bu amelleri ibadet seviyesine çıkartabilmek için mutlaka bu iki şartın gerçekleştirilmesi gerekir.

Nefse en ağır gelen şey, ihlâstır. Çünkü bu konuda nefse bir pay yoktur. Kişi, ihlâslı olmak için çalışır ve yorulur ama zahiren hiçbir kazanç elde edemez. Bu ise nefsin hoş-lanmadığı birşeydir.

Sehl b. Abdillah(7) şöyle demiştir: “Nefse en ağır gelen şey, ihlâstır. Çünkü ona, ondan

(ihlâstan) bir pay yoktur. Nefis, ihlâslı olmazsa yorulmaz. Ancak ihlâslı oldu-

ğunda nefis yorulur. Onun için nefse ihlâs ağır gelir. Selef âlimlerinden birisi şöyle demiştir: “Kim bir şey yaparsa, yaptığı şey ne kadar küçük olursa

olsun, muhakkak yaptığı o şey için soruşturma açılır ve ona: “Niçin bunu yaptın, nasıl yaptın, kim için yaptın?” diye sorulur. Birinci soru olan “niçin yaptın” sorusunda kula, bu işi yapmasının sebebi sorulur. Yani; bunu dünya için mi, dünya metaını elde etmek için mi, insanlar övsün-ler ve kötülemesinler diye mi ve sevilen bir şeyi elde etmek için mi veya zararı defetmek için mi yoksa Allah-u Teâlâ’ya yaklaşmak, Allah-u Teâlâ’ya kulluğunu yerine getirmek

(7) (Sehl b. Abdillah et Tesetturi: Ebu Muhammed h: 293 senesinde vefat etmiştir. Büyük alimlerdendir.)

Page 38: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 38

için mi yaptığı sorulur. Bu soruların sorulmasındaki gaye, kula şunu hatırlatmaktır:

“Ey kul! Eğer bir şey yaparsan, bu şey ne kadar zor olursa olsun, Allah-u Teâlâ için yapmalısın. Ancak bundan dolayı sevap alırsın. Eğer hevan ve dünyalık bir menfaatin için yapmışsan bil ki, o zaman bu amelini Allah-u Teâlâ’nın rızası için yapmış değilsin.”

İkinci soru olan “nasıl yaptın” sorusuna gelince... Bu ameli Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bağlı olarak yapıp yapmadığı sorulur. Zira bir amel, Allah-u Teâlâ için ihlâslı bir şekilde yapılsa bile Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gösterdiği şekilde yapılmadıkça geçersizdir. Çünkü Allah-u Teâlâ, amellerin kabulü için iki şart koşmuştur: O’nun rı-zası için yapmak ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gösterdiği şekilde yapmak... Bu iki şart gerçekleşmedikçe yapılan amel geçersiz olur.

6 - Allah-u Teâlâ’nın Ayetlerinden Ve Rasullah’ın Hadislerinden İbret Almak:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Andolsun ki, akıl sahipleri için onların kıssalarında

ibretler vardır. Bu, uydurulmuş bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik edici, inanan bir millet için her şeyi açıklayıcı ve hidayet edicidir.” (Yusuf: 111)

“Muhakkak ki bunda, inanan bir kavim için deliller

vardır.” (el-Ankebut: 24) “Eğer mü’min iseniz muhakkak ki bunda, sizin için

deliller vardır.” (Âli İmran: 49)

Page 39: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 39

Mü’min, Allah-u Teâlâ’nın ayetleri ve Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in hadisleri okunduğunda, muhakkak bunlardan dersler ve ibretler alır. Çünkü Kur’an, hayata tatbik etmek için indirilmiştir.

Kur’an’dan öğüt almayan, onu hayatına tatbik etmeyen, onu sadece ölülerin arkasından okunan veya süs olarak du-vara asılan ve hiçbirşey anlaşılmayan bir kitap olarak gö-renler, şüphesiz mü’min değildirler. Yine, Kur’an’ı oku-duğu ve anladığı halde hayatlarına tatbik etmeyenler de mü’min değildirler.

Kur’an, hem manasının anlaşılması hem de hayata tat-bik edilmesi için indirilmiştir. Mü’min ve ihlâslı olan bir kimse, Allah-u Teâlâ’nın ayetlerini ve Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in hadislerini, sözüne kesinlikle itaat edilen bir komutanın emirleri gibi algılar. Şayet komutan bir emir verdiğinde karşısındaki asker; “derhal” diyerek harekete geçmiyorsa, o iyi bir asker değildir. İşte, Kur’an ve hadis-lerdeki nassları duydukları anda hayatlarına hemen aktar-mayanlar da mü’min değildirler. Bu, böyle kişilerin kalple-rinde hastalık olduğunu gösterir.

Bir kimsenin mü’min olup olmadığını anlamanın öl-çüsü; Kur’an’ı ve hadisleri ne kadar çok bildiğine veya ne kadar iyi anladığına değil, bunları ne kadar hayatına tatbik ettiğine bakmaktır. Kişi, Kur’an ve hadis nasslarını haya-tına tatbik ettiği oranda yükselir ve değer kazanır.

Kur’an’ı yaşayabilmek ve ondan istifade edebilmek için önce onu iyi anlamak gerekir. Bu da, Kur’an’ı anlamak ve ondan istifade etmek için çalışmanın farz olduğunu göste-rir. Kur’an’ın ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah-u Teâlâ tarafından gönderildiğine gerçekten iman eden bir kimse, bu kaynaklarda zikredilen dinin emirlerini öğren-meye ve araştırmaya gayret eder. Bu konuda çaba sarf et-meyen kimse, mü’min değildir.

Page 40: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 40

7 - Mü’minlere Karşı Kin Ve Düşmanlık Beslememek: Mü’min, mü’min kardeşlerine kin ve düşmanlık besle-

mez. Bilakis onlar hakkında hayır duada bulunur. Mü’min-lerin duası şöyle olmalıdır:

“(Ey) Rabbimiz! Hesap gününde beni, annemi, ba-

bamı ve mü’minleri bağışla!” (İbrahim: 41) “(Ey) Rabbim! Beni, annemi, babamı, evime mü’min

olarak giren mü’min erkek ve mü’min kadınları bağışla!” (Nuh: 28)

Aslında kişinin kardeşine yardımı ve duası, hem dün-yada hem de ahirette kendi menfaatinedir. Çünkü mü’min, mü’min kardeşine dua ederse, Allah-u Teâlâ o duanın ay-nısını dua eden kuluna da verir. Mü’minler için dua etme-mek, mü’minlerin sıfatlarından değildir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “...Onlar şöyle derler: (Ey) Rabbimiz! Bizi ve bizden

önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla! Kalpleri-mizde iman edenlere karşı kin bırakma! (Ey) Rabbimiz!

Muhakkak ki sen Rauf’sun, Rahimsin.” (el-Haşr: 10) Mü’min, mü’min kardeşlerini unutmaz. Kendisi için na-

sıl dua ediyorsa, kardeşleri için de aynı şekilde dua eder. Kendisi için istediği hayırları, kardeşleri için de ister. Kendi başına gelmesini istemediği şerlerin, kardeşlerinin başına da gelmesini istemez. Nasıl kendi ticaretinin kâr etmesini istiyorsa, diğer kardeşlerinin de kazanmasını ister; kardeş-lerinin kazancını engellemez, bilakis destekler.

Hangi konuda olursa olsun, eğer bir mü’min, kardeşi için elinden geleni yapmıyorsa, her ne kadar Müslüman kalsa da imanında eksiklik var demektir. Bunlar mü’minle-

Page 41: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 41

rin sıfatlarından değildir. Çünkü İslam’da, cahiliyede ol-duğu gibi maddi konularda rekabet etme anlayışı yoktur. İslam’da yarış, Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için ya-pılır.

Şüphesiz, bir insanın sevdiklerine yardım ve dua etmesi kolaydır. Fakat asıl nefse ağır ve zor gelen; kızdığı, sevme-diği, kin duyduğu kimselere yardım ve dua etmesidir. Böyle olsa bile mü’minlere dua etmek ve yardımda bulun-mak gerekir. Ancak, işlenen günahlar sebebiyle kızmak ve tavır almak bunun dışındadır. Zaten günah işleyen kimse-ler mü’min değildirler. Fakat böyle kimseler hakkında da işledikleri günahları terk etmeleri için Allah-u Teâlâ’ya dua etmek gerekir.

Gerçek mü’minin kalbinden, mü’min kardeşlerine karşı hased ve buğuz çıkmıştır. Bu sebeple nasıl kendi nefsi için hayır isterse, kardeşi için de hayır ister. Nasıl kendi nefsine şer gelmesini istemezse, ona da şer gelmesini istemez ve hiç kimsenin görmediği tenha yerlerde Müslüman kardeşle-rine dua eder.

8 - Allah-u Teâlâ’ya Ve Rasulüne Şeksiz, Şüphesiz Ve Kesin Olarak İman Etmek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey kalplerinde iman olmadığı halde, sadece dilleriyle iman

ettik diyen Bedeviler!) Bilin ki iman edenler ancak; (Zatını, sıfatlarını ve fiillerini birleyerek) Allah’a ve (getirdiklerini tas-dik ederek) Rasulüne iman edenler, sonra bu imanlarında

asla şüphe etmeyenlerdir...” (el-Hucurat: 15) İmanda şüphe etmemek; iman edilen şeylere gerektiği

şekilde amel etmek demektir.

Page 42: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 42

Allah-u Teâlâ kullarından, sadece kalpte değil, amelde de görünen tereddütsüz bir iman istemiştir.

Kişinin inancında ne derece samimi veya şüphe içinde olduğu, inancının gereklerini yaşantısında amel olarak gös-terip göstermemesinden anlaşılır. Şayet kişi, doğruluğuna inandığını iddia ettiği şeyleri hayatında yaşamıyorsa, mu-hakkak ki onun ya imanı yoktur ya da şüphe ve tereddütler içinde bocalıyor demektir. Çünkü ihlâs konusunda insan-ların sözlerine değil, amellerine bakılır. Sahih iman sahip-leri imanlarını, muhakkak hayatlarında yaşayarak gösterir-ler.

İmanın gerçekleşmesi konusunda imanın şartları çok önemlidir. Bunların içinde en önemli olanı ise “La ilahe il-lallah”ın şartlarıdır. Bu kelimeye iman eden kimse, önce-likle bu kelimenin manasını bilmeli ve sonra bu kelimeye şeksiz şüphesiz iman ettiğini hayatında yaşayarak göster-melidir. Bu kelimenin hayatta yaşanması ise, Allah-u Teâlâ’dan başkalarına ibadet edenleri ve Allah-u Teâlâ dı-şında ibadet edilenleri reddetmekle olur. Kişi, “Lailahe il-lallah” dediği halde hala Allah’ın düşmanlarını seviyor ve onlara dostluk gösteriyorsa, ya tereddüt içindedir ya da ca-hildir. Fakat her iki durumda da la ilahe illallah’ı gerçekleş-tirmemiştir.

“Muhammedun Rasulullah” kelimesi de böyledir. “Mu-hammedun Rasulullah” dediği, “Kur’an ve sünnete göre yaşanması gerekir” dediği halde, kendilerine âlim dedik-leri kimselerin haktan uzak sözlerine, ortama veya kendi nefsine göre yaşayanlar, bu kelimeye şeksiz şüphesiz inan-mış sayılmazlar. Böyle kimselerin de Müslüman olmadık-ları açıkça ortadadır.

Allah-u Teâlâ’nın emirlerini ve yasaklarını duyduğu halde, bunları yerine getirmede ihmal ve gevşeklik göste-

Page 43: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 43

ren veya hafife alan kişilerin iyice araştırıldığında, muhak-kak iman konusunda şüphe ve tereddüt içinde oldukları görülecektir.

9 - Mü’minleri Kardeş Olarak Görmek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki mü’minler (dinde) kardeştir.”

(el-Hucurat: 10) Eğer kan bağıyla kardeş olanların birbirlerine göster-

mesi gereken güzel tavrı mü’minler birbiri için göstermi-yorlarsa, gerçekten iman etmiş sayılmazlar.

“(İhtilafa düşen) Kardeşlerinizin arasını düzeltin!” (el-Hucurat: 10)

Kan bağıyla bile olsa kardeşler ihtilaf edebilir, aralarına kızgınlık, sürtüşme veya çekememezlik girebilir. Ama on-lar kardeştirler. Kardeşliğin gereklerini hiçbir zaman unut-mazlar. İslam kardeşliği de böyledir. İslam kardeşliği lafla olmaz. Kan kardeşler nasıl birbirine yardım ediyorsa, mü’minler de birbirlerine aynı şekilde hatta daha fazla yar-dım etmelidirler. Şayet mü’minler birbirlerine bu şekilde bağlanamıyorlarsa, işte o zaman iddia ettikleri kardeşlik lafta kalmış olur.

İbni Mesud radıyallahu anh evinden çıkınca Müslüman-

lara hitaben şöyle dedi: “Ey benim üzüntümü gideren kimseler!”

(İbn Hibban-Ravdatu’l Ukala s: 92) İbni Mesud radıyallahu anh’ın Müslümanlara “Ey kardeş-

lerim” diye hitab etmeyip böyle bir cümle kullanması, mü’minler arasındaki kardeşliğin nasıl olması gerektiğini anlatmada şüphesiz çok açık ve düşündürücüdür.

Page 44: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 44

Allah-u Teâlâ ayette kardeşliği emretmiştir. Bu sebeple mü’minlerin bunu en güzel şekilde yerine getirmeleri, bunu bozacak, zedeleyecek tüm amel ve sözlerden kesin-likle kaçınmaları gerekir. İşte İslam kardeşliği böyledir.

Yoksa mü’min olduğunu söylediği halde sadece kendi nefsini düşünüp diğer mü’minleri unutmak, elbette İslam kardeşliği değildir… Kendi ticaretini mükemmel hale ge-tirmeye çalışıp diğer mü’minleri zillete terk etmek, elbette İslam kardeşliği değildir… Mü’min kardeşinin yüzüne gü-ler yüz gösterip arkasından kuyusunu kazmak, elbette İs-lam kardeşliği değildir... Sırf mü’min kardeşinin sahip ol-duğu değerlerden faydalanmak için onunla kardeş oldu-ğunu sözde söylemek, elbette İslam kardeşliği değildir... Mü’min olduğunu söyleyip de mü’min olduğuna inandığı diğer kardeşinin arkasından sövücü laflarla konuşmak, el-bette İslam kardeşliği değildir... Mü’min kardeşinin zayıf yönünü yakalamaya çalışıp aleyhinde onu malzeme olarak kullanmak, elbette İslam kardeşliği değildir... Ortama göre renk değiştirmek, elbette İslam kardeşliği değildir... Kâfir-lere gösterilmesi gereken kin ve düşmanlığı mü’min kar-deşi için kalpte beslemek ve bu hissi sonradan ortaya çıkar-mak, elbette İslam kardeşliği değildir...

İşte bu sayılanlar ve bunlar gibi daha nice çirkin ameller, şüphesiz İslam kardeşliği değildir...

İslam kardeşliği; sıkıntı ve ferahta birbirlerine karşı aynı hissi hissetmek, bu hisle yaşamak ve imanlarının gereği olarak birbirlerine karşı yapmaları gereken amelleri yerine getirmek ve böylece aralarındaki sevgiyi, organik bağı bo-zacak her tür söz ve amelden uzak durmaktır... İslam kar-deşliğinin işte ancak bu şekilde sergilendiği bir toplum mu-zaffer olur ve düşmanlarına her zaman galip gelir.

Page 45: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 45

10 - Musibetlerle İmtihan Edilmek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İşte orada mü’minler, imtihan edilmiş ve çok şiddetli

bir şekilde sarsılmışlardı.” (el-Ahzab: 11)

İmtihan, iki çeşittir: 1 - Müslümanla münafıkları birbirinden ayırmak için

yapılan imtihan. 2 - Müslümanları daha da olgunlaştırmak, günahlarını

silmek ve derecelerini yükseltmek için yapılan imtihan. Musibetler, kişinin kendi benliğinde ve kalbinde fark

edemediği eksikliklerini, hata, hastalık ve kötü yanlarını ortaya çıkarır. Böylece mü’min kendisini tanır, hastalıkla-rını tedavi etme ve bunlardan kurtulma yoluna gider.

Kişi, kanında mikrop olup olmadığını anlamak için kan vermek zorundadır. Şüphesiz kan verirken biraz canı ya-nacaktır fakat daha büyük hastalıklara yakalanmadan önce, varsa kanındaki mikroptan kurtulmak için çareler arayacaktır. İşte musibetler, hastalıkları ortaya çıkartmak için kullanılan ilaçlar gibidir ve bu, kişinin faydasınadır.

Mü’min, ancak kendi benliğinde farkına varamadığı hastalıktan, kötü huylardan ve olumsuz davranışlardan kurtulursa yükselir. Bu da musibetlerle olur.

Musibetlerin büyüklüğü, çokluğu, sıklığı ve şiddeti, mü’minin imanının ve dininin kuvveti ile orantılıdır. Kişi ne kadar sağlam imanlı ve ihlâslı ise, başına o nisbette mu-sibet gelir. Sabrederek hak üzerinde sabit kalan, şeytana ye-nik düşmeyen ve bu şekilde imtihanda başarılı olan kul, tüm manevi pisliklerden temizlenir, derecesi yükselir, gü-nahları silinir ve böylece yeryüzünde tertemiz bir insan olarak dolaşmaya başlar.

Allah-u Teâlâ mü’minleri imtihan etmek için onlara mu-sibetler verir. Fakat musibetlerin verilmesi, her zaman için

Page 46: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 46

mü’minde hata ve eksiklik olduğunu göstermez. Çünkü en çok musibete maruz kalanlar nebi ve rasullerdir. Bunlar-dan sonra onların sahabeleri, sonra onlara en çok tabi olan-lardır. Bu, bu şekilde aşağılara doğru iner. Aşağılara in-dikçe musibetler de azalır.

11 - Mü’minlere Vela, Kâfirlere Düşmanlık Göstermek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mü’min erkekler ile mü’min kadınlar (dinde, dostluk

ve yardımlaşmada) birbirlerinin velileridir.”

(et-Tevbe: 71) “Allah’a ve ahiret gününe gerçek manada inanan bir

milletin; babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da aşi-retleri olsa bile, Allah’a ve rasulüne karşı gelenlere sevgi gösterdiklerini asla göremezsin (bilakis, onlara bütün güçle-rini kullanarak karşı gelirler). Allah imanı işte, ancak bunla-rın kalplerine yazmış ve onları katından bir nur ile des-teklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere, ebedi kalmak üzere yerleştirecektir. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte Al-lah’ın gerçek hizbi (taraftarları) bunlardır. Kurtuluşa ere-

cek olanlar da ancak Allah’ın hizbi olanlardır.” (el-Mücadele: 22)

Mü’min, mü’minlerden başka dost, yardımcı ve sevgili edinmez. Allah-u Teâlâ’ya gerçek manada inanmış ve İs-lam’ı kendisine din edinmiş bir kimse, Allah-u Teâlâ’ya ve rasulüne düşmanlık yapanlara, en yakınları olsa bile vela göstermez.

Müslümana dostluk, kâfirlere düşmanlık göstermek ak-rabası olmayanlara kolay gelir. Fakat bu konuda asıl önemli olan, akrabaları olmasına rağmen kâfirlere düş-

Page 47: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 47

manlık, akrabaları olmamasına rağmen mü’minlere dost-luk göstermek ve elden gelen yardımı yapmaktır. Bu yapıl-madıkça, Allah-u Teâlâ’nın; “Mü’min erkekler ile mü’min kadınlar (dinde, dostluk ve yardımlaşmada) birbirlerinin ve-

lileridir.” (et-Tevbe: 71) sözü yerine getirilmemiş olur. Kişiye en yakın olanlar, Allah-u Teâlâ’nın ayette de be-

lirttiği gibi; babası, annesi, kardeşleri, çocukları ve akraba-larıdır. Kişi fıtraten bunlar karşısında zayıf kalır. Kişinin yabancılara düşmanlık göstermesi kolaydır. Ama yakın ak-rabalarına düşmanlık göstermesi nefsine zor gelir. İşte bu sebeple Allah-u Teâlâ Mücadele Suresindeki ayette özel-likle yakın akrabaları zikretmiştir. Ayette geçenleri Allah-u Teâlâ için reddeden bir kimseye diğer kâfirleri reddetmek zaten kolay gelir.

Bu sebeple mü’min, İslam’ı kendilerine kanun, Allah-u Teâlâ’yı da tek yasa koyucu kabul ettiği halde hayatlarını bu düsturlara göre düzenlemeyen ve böylece Müslüman olmayan kimseleri veli edinmez, onlara vela göstermez. Onlara ancak düşmanlık gösterir ve kalbinde kin besler.

Vela iki unsuru kapsar: Mü’minlere karşı sevgi ve dost-luk, kâfirlere karşı kin ve düşmanlık göstermek. Bu iki un-sur gerçekleşmedikçe, Allah-u Teâlâ’nın istediği vela (dost-luk) yerine getirilmiş olmaz.

Vela, kalpte ve amelde olmak üzere iki kısımdır. Allah-u Teâlâ, kâfirlere hem kalple hem de amelle vela göster-meyi yasaklamıştır. Kalple vela gösterilip gösterilmediğini ise kullar bilemez. Bunun hükmü sadece Allah-u Teâlâ’ya aittir. Fakat birtakım amel, hareket ve davranışlar vardır ki, bunları kâfirlere yapan kimselerin onlara vela gösterdikleri hemen anlaşılır.

Mesela; mü’minlerin ihtiyacı varken bir kimsenin kâfir kardeşlerine veya yakınlarına yardım etmesi, onların ihti-yaçlarını gidermesi ya da Müslümanlarla haşir neşir olması

Page 48: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 48

gerekirken kâfir yakınlarıyla haşir neşir olması onun kâfir-leri sevdiğini gösterir. Mü’minler, kâfir yakınlarına ancak tebliğ etmek kasdıyla yaklaşırlar, başka bir gaye ile değil...

Müslüman veya mü’min olduğunu iddia ettiği halde hala kâfir yakınlarını seven, onları sebepsiz destekleyen ve yardım eden kişi ne mü’mindir ne de Müslümandır. O da ancak onlar gibi bir kâfirdir.

Dostluk gösterme konusunda insanlar çeşit çeşittir: a - Mü’minlere dostluk göstermeyip kâfirlere dostluk

gösterenler. İnsanlar içinde en kötüsü bunlardır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri veli edin-

mesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’ın dininden hiçbir şey üzere olamaz.” (Âli İmran: 28)

b - Mü’minleri seven, bununla birlikte kâfirleri de sevip dostluk gösterenler.

c - Mü’minlere düşman olan, kâfirlere de düşman olan-lar.

d - Mü’minleri seven, kâfirlere kalben buğzetmeyenler. e - Mü’minlere sevgi göstermeyen, kâfirlere de düşman-

lık göstermeyenler. Bu taifelerden hiç birisi mü’min değildir. Cehaleti sebebiyle Allah-u Teâlâ’nın sınırlarına riayet et-

meyen ve İslam’ı bir hayat sistemi olarak kabul etmeyen fakat buna rağmen kendilerini Müslüman ve hak üzere gö-renlere açık tebliğ merhalesinin sonuna kadar tebliğ yapı-lır. Hala İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanca tavır göstermeye devam ederlerse, bu durumda onlar için bed-dua etmek caiz olur. Böylece, bu gibi Allah’ın düşmanla-rına sert tavır da takınılır.

Page 49: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 49

Bu konuda İbrahim aleyhisselam ve Nuh aleyhisselam mü’minler için güzel iki örnektir.

İbrahim aleyhisselam kavmine İslam’ı güzel ve anlayacak-ları bir şekilde anlatmıştı. Fakat kavmi, Allah-u Teâlâ’ya teslim olmadı, bilakis İbrahim aleyhisselam’a düşmanlık yap-maya başladı. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam da onlara karşı sert tavır takınıp düşmanlık ve kin besledi.

Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki İbrahim ve beraberinde olanlarda siz-

ler için güzel bir örnek vardır. Onlar (şirk koşan) kavimle-

rine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan beriyiz. Sizi (hak din üzere olduğunuzu ka-bul etmeyip) reddettik. Sizler, tek olan Allah’a iman edin-

ceye kadar, bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (el-Mümtehine: 4)

Kâfirlere, özellikle de İslam düşmanlarına karşı tavır al-mamak kalpte imanın olmadığını gösterir.

Nuh aleyhisselam da kavmine, 950 sene boyunca tebliğin her türünü deneyerek İslam’ı anlatmıştı. Fakat kavmi ona karşı geldi ve düşmanlık yaptı. Sonunda Nuh aleyhisselam onlara beddua etti.

Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuş-tur:

“Nuh dedi ki: “Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma. Muhakkak Sen, onları bıra-kırsan, kullarını saptırırlar ve facir kâfirden başkasını doğurmazlar.” (Nuh: 26-27)

Allah-u Teâlâ, Nuh aleyhisselam’ın bu duasını kabul etti ve tüm kâfirleri helak etti. Bunların içinde kendi hanımı ve öz çocuğu da vardı.

Page 50: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 50

Özet olarak söylenecek söz şudur: En yakın akrabaları bile olsa, mü’minler kâfirlerle vela kapsamına giren ilişki-lerde bulunamazlar. Mü’minlere karşı kalplerinde düş-manlık besleyemezler.

Yukarıda vela ile ilgili zikredilen tüm meseleleri yerine getirmeyenlere mü’min denilmez. Bu yukarıda zikredilen-lerin aksine amel etmek, mü’minlerin sıfatlarından değil-dir.

Vela konusunda harbi olmayan kâfir anne, baba ve bü-luğa ermemiş çocuklara takınılacak tavırda küçük bir ayrı-calık vardır. Allah-u Teâlâ her halukarda bunların maişet-lerinin, yani yiyecek, içecek ve giyeceklerinin temin edil-mesine izin vermiştir. Bu arada Müslüman olmaları için de gayret edilmelidir. Fakat mü’min, vaktinin çoğunu Müslü-man olmaya hazır fertler için harcamalıdır.

Vela İle İlgili Açıklamalar: Allah-u Teâlâ’nın kâfirlere yapılmasını yasakladığı ve-

lanın manası nedir? Bunu çok iyi bilmek gerekir. Çünkü bu mana eksiksiz olarak bilindiğinde doğru olarak hayata ak-tarılır ve bu konuda hataya düşmekten emin olunulabilinir.

Vela: Kelime olarak; yaklaşmak, yakınlaşmak, iç içe ol-mak demektir.

Şer’i manası ise; zahiren ve batınen sevmek, saygı gös-termek, yardım etmek, ikramda bulunmak ve itaat etmek demektir.

Velayet: Sevmek, dost olmak ve yakın olmaktır. Adave-tin tersidir. Adavet ise; düşman olmak, sevmemek ve uzak-laşmak demektir.

Muvalat: Peşinden gitmek, itaat etmek demektir. Veli: Yakın olan dost manasındadır. Düşmanın zıddı-

dır.

Page 51: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 51

Mevla: Bu kelime veli kelimesinden türemiştir ve Rab, malik, efendi, nimet verici, azap edici, azadlı köle, yar-dımcı, sevilen, tabi olan, antlaşmalı (müttefik), himayesine alan, amca çocuğu, hısımlık, akrabalık, köle, kendisine ni-met verilen manalarına gelir. Dikkat edilirse bu manaların hepsinin sevgi ve dostluğu ifade ettiği görülür.

Kâfirlere vela göstermek ise; sözle, amelle veya niyetle onlara yaklaşmak, yardım etmek, onları desteklemek, itaat etmek, onlara sevgi ve saygı göstermektir.

Bu manadaki velayet yalnızca mü’minlere yapılmalı, en yakın akrabalar bile olsa kâfirlere yapılmamalıdır. Yalnız mü’minlere yapılması gereken bu velayeti Allah-u Teâlâ’nın hükümlerine boyun eğmeyen, hayatlarını Allah-u Teâlâ’nın hükümlerine göre düzenlemeyen kâfirlere ya-pan kişi Allah-u Teâlâ ile olan ilişkisini kesmiş ve kâfir ol-muş olur.

Kâfirlere yapılması yasak olan velayı Allah-u Teâlâ ayetlerde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise hadislerde açıklamıştır. Allah-u Teâlâ, mana bakımından vela kapsa-mına girdiği halde bazı meselelerde belli şartlar dahilinde kâfirlere vela göstermeye izin vermiştir. Bunun dışındaki vela türlerini kâfirlere göstermeyi ise yasaklamıştır. Bu vela türleri yalnız mü’minlere yapılır. Çünkü bu, imanın bir ge-reğidir.

Kâfirlere vela meselesi, iman-küfür meselesidir. Bu ne-denle bu mesele iyice açıklanmalıdır ki; mü’minler velanın manasını tam ve doğru olarak eksiksiz bir şekilde bilsinler ve velayı kâfirlere değil, yalnız mü’minlere göstersinler.

Allah-u Teâlâ daha ilk indirdiği ayetlerde velanın mana-sını açıklamış, daha sonra da hem Mekki hem Medeni ayet-lerde bu konuyu defalarca gündeme getirerek detaylarını ortaya koymuştur.

Page 52: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 52

Bazı Müslümanların kâfirlere vela sayılacak hareketleri yapmaları, vela konusunun daha önce net bir şekilde açık-lanmamış ve yasaklanmamış olduğunu göstermez. Çünkü bazı Müslümanların İslami meseleleri anlamamaları veya bazı meselelere muhalefet etmeleri, o konuların daha önce açıklanmadığı anlamına gelmez. Bu gibi haller her İslam toplumunda bazı meseleleri anlayamayan zayıf kişilerin var olabileceğini gösterir.

Allah-u Teâlâ tağutu red ve vela gibi meseleleri daha ilk ayetlerde açıkladığı halde, daha sonra hem Mekki hem de Medeni ayetlerde tekrar tekrar bu gibi meselelerin üze-rinde durmuştur.

Mesela tağutu red emri net olarak Medine’de inmiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Artık kim tağutu (kendisine ibadet edilmesine rıza göste-

renleri) reddedip (gerçek manada) Allah’a iman ederse, kop-

mak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuş olur. Muhak-kak ki Allah, Semî’ ve Alîm (her şeyi en ince teferruatıyla işiten ve bilen)’dir.” (el-Bakara: 256)

Fakat bu, tağutu red emrinin ilk olarak bu ayetle Me-dine’de verildiği, daha önce böyle bir emrin verilmediği anlamına gelmez. Çünkü Allah-u Teâlâ tağutu reddetmeyi daha ilk ayetlerde emretmişti.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Elbiseni (kendini her türlü maddi ve manevi pislliklerden)

temiz tut! Putlardan uzak dur(maya devam et)!”

(el-Müddessir: 4-5) Allah-u Teâlâ bu ayette Rasulü Muhammed sallallahu

aleyhi ve sellem’e, amellerini şirkten temizlemesini, putlardan ve puta tapanlardan uzak durmasını emrediyor. Buradaki emir her ne kadar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem içinse de bütün Müslümanları kapsar.

Page 53: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 53

Bu da gösteriyor ki; Allah-u Teâlâ daha ilk ayetlerde ta-ğutu red konusunu ele almıştır. Çünkü İslam’ın temeli, bü-tün şekil ve türleriyle tağutları reddedip yalnız Allah-u Teâlâ’ya ibadet etmeye dayanmaktadır. “La ilahe illallah” kelimesi de bunu ifade eden en güzel kelimedir. İslam dini işte bu gerçek üzerine bina olmuş ve Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem daha geldiği ilk günde bunu açıklamıştır. İşte böyle konuların elbette daha en başta anlatılması, açıklan-ması ve sınırlarının çizilmesi gerekir. Zaten böyle de ol-muştur.

Aynı şekilde Müslümanların yalnız Allah-u Teâlâ’ya ve Müslümanlara vela göstermeleri, Allah-u Teâlâ’nın hü-kümlerini kabul etmeyen ve bu hükümleri hayatlarına tat-bik etmeye çağrıldıklarında yüz çeviren kâfirlere ise vela göstermemeleri gerektiği ilk Müslümanlara bildirilmiş, on-lar da bunu kabul edip hayatlarına aksettirmişlerdi.

Mekke dönemindeki Müslümanların hayatını okuyan-lar bunu apaçık bir şekilde görebilirler. Kâfirlere vela gös-termek daha önceki ayetlerde yasaklandığı halde bu yasa-ğın tekrar tekrar değişik üsluplarla birçok ayette ele alın-ması, bu meselenin ne kadar önemli olduğunu ve Medine İslam devletinde bazı kimselerin Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’den yeterli İslam terbiyesi almadıkları için bu me-seleyi kavrayamadıklarını veya kendi anlayışlarına göre te’vil ettiklerini göstermektedir. Bu sebeple Allah-u Teâlâ nasıl ki tağutun reddedilmesi gerektiğini bildiren değişik üsluplarda ayetler indirerek bu konuyu detaylı bir şekilde açıklamışsa, aynı şekilde vela konusunu da te’vile mahal bırakmayan, kesin hüküm bildiren ayetler indirerek tüm detaylarıyla açıklamıştır. Bu ayetler indikten sonra artık vela konusunda şeriatin caiz kıldıkları dışında tüm maze-retler ortadan kalkmıştır.

Page 54: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 54

Mekke dönemindeki Müslümanlar İslam’a girdikleri anda artık yalnız mü’minleri sevmek, yalnız onlarla haşir neşir olmak, yalnız mü’minlerin liderinden emir almak, bütün kâfir adetlerine şüpheyle bakmak gerektiğini çok iyi biliyor ve hayatlarında bunları uyguluyorlardı. Onlar kalp-leriyle İslam’ı kabul edip dilleriyle bu kabulü ikrar ettikleri andan itibaren, kâfirlerle aralarında aşılması mümkün ol-mayan bir seddin bulunduğunu net olarak görüyor ve kâfirlere karşı her Müslümanın göstermesi gereken tavrı gösteriyorlardı. Hatta bu konuda aşırı giderek, hataya ve küfre düşmemek için Allah’ın kâfirlere karşı yapmayı ya-saklamadığı iyi muamele ve iyilikte bulunmayı bile Rasu-lullah sallallahu aleyhi ve sellem’den izin almadan yapmıyor-lardı. Esma radıyallahu anhâ’nın, o an kâfir olan annesine iyi-lik yapmak istediğinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’den buna dair izin istemesi, bu meseleyle ilgili örnek-lerden sadece bir tanesidir.

Esma binti Ebu Bekir radıyallahu anhâ şöyle dedi: Rasulul-

lah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında müşrik olan annem beni ziyaret etmek için yanıma geldi. Bunun üzerine Rasu-lullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

“Anneme iyi davranabilir miyim?” diye sordum. Rasu-lullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Evet” cevabını verdi. Bunun üzerine el-Mümtehine: 8 ayeti indi.” (Buhari)

İnsan fıtratında akrabalara ve eski dostlara karşı bir sevgi, bir yakınlık vardır. Bu sebeple İslam’ı tam olarak an-layamayan kişiler bu konuda hataya düşebilirler. Nelerin yasak olan vela, nelerin helal kılınan iyilikte bulunma kap-samına girdiğini ayırt edemeyebilirler. Fakat yasak kılınan vela türlerinden bazıları net ve açık olduğu için Mekke ve

Page 55: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 55

Medine devirlerinde bu konularda hiç bir Müslüman ha-taya düşmemiştir.

Velanın Türleri: İnsanı İslam’dan çıkaran bazı vela türleri, daha İslam’ın

ilk zamanlarında açıklanmıştı: 1 - Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı ve küfür gördüğü,

kâfirlerin dinlerinde yapılması caiz olan her türlü söz, inanç ve hareketi kabul etmek, rıza göstermek.

2 - Kâfirlerin hak üzere olduklarını veya dinlerinin doğru olabileceğini ifade eden her tür söz ve hareket.

Bu tür hareketler ilk olarak Medine döneminde müna-fıklarda ortaya çıkmıştır. Fakat Allah-u Teâlâ’ya gerçek manada teslim olmuş mü’minler, hem Mekke hem de Me-dine döneminde böyle birşey yapmamışlardır. Fakat bazı amellerin ne zaman küfür olan vela kapsamına girdiği, ne zaman caiz kılınan iyilikte bulunmak kapsamına girdiği, zamanla Müslümanlar ihtiyaç duydukça inen ayetlerle açıklanmıştır.

Kâfir akrabalara veya eski dostlara iyilikte bulunmak ya da akrabalık bağı bulunmayan kâfirlerle birtakım ilişkilere girmekle ilgili hükümler böyledir. Saygı göstermek, onu yüceltici herhangi bir hareket yapmak gibi… İslam dini bu konulara da açıklık getirerek meseleyi netleştirmiştir.

Şu öncelikle bilinmesi gerekir ki; kâfirlere vela göster-mek ile bir menfaat elde etmek veya bir zararı def etmek için kâfirlere fayda sağlamak veya iyilikte bulunmak farklı şeylerdir. Bu yüzden mü’minler; sıkı sıkıya bağlanmak, yardımlaşmak, desteklemek, itaat etmek, iç içe olmak ve dostluk göstermek manasına gelen velayı ancak kendisi gibi Allah-u Teâlâ’ya bağlanan, hayatlarını Allah-u Teâlâ’nın istediği şekilde düzenleyen, yalnız Allah-u

Page 56: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 56

Teâlâ’nın hükümlerini kabul eden mü’minlere yapabilirler. Çünkü mü’minler için aslolan düşünce; yine kendileri gibi mü’min olan kimselere güvenmek, Allah-u Teâlâ’nın hü-kümlerini kabul etmeyen ve bu hükümleri hayatlarına tat-bik etmeye çağrıldıklarında yüz çeviren kâfirlere ise gü-venmemek olmalıdır. Çünkü kâfirler için aslolan düşünce; İslam’ı ve Müslümanları sevmemektir.

Bu açıklamanın ışığında vela konusunun daha iyi anla-şılması için küfür ve caiz kılınan vela kapsamına giren bazı amelleri açıklamak gerekir.

Küfür Olan Velaya Giren Ameller:

1 – Kâfirleri tekfir etmemek, onların kâfir olduklarında

şüphe etmek. Allah-u Teâlâ’nın şu ayeti kâfirlerin tekfir edilmesi ge-

rektiğinin en açık bir örneğidir: “Muhakkak ki İbrahim ve beraberinde olanlarda siz-

ler için güzel bir örnek vardır. Onlar (şirk koşan) kavimle-

rine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan beriyiz. Sizi (hak din üzere olduğunuzu ka-bul etmeyip) reddettik. Sizler, tek olan Allah’a iman edin-

ceye kadar, bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (el-Mümtehine: 4)

Kâfirleri tekfir etmek demek, sadece onların yüzlerine

“siz kâfirsiniz” diye haykırmak değildir. Bu, ancak kişinin durumuna göre söz konusu olur. Zamanımızda bu konuda öncelikle yapılması gereken şey; kâfirlerin kim olduğunu bilmemiz, kâfir olan kimselere Allah ve rasulünün bildir-diği şekilde davranmamız, dostluk ve düşmanlığı ona göre yapmamızdır.

Page 57: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 57

2 – Kâfirlerin heva ve heveslerine uymak. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey Muhammed!) Yahudi ve Hristiyanlar, kendi millet-

lerine (dinlerine) tabi olmadıkça asla senden razı olmazlar. (Onlara) de ki: “Muhakkak ki doğru yol, yalnız Allah'ın gösterdiği yoldur.” (Ey Muhammed!) Eğer sana ilim gel-dikten sonra onların hevalarına (arzu ve isteklerine) uyar-san, kendine Allah'tan ne bir veli (dost, destekçi ve yardımcı)

ne de bir nasir (zararı defeden) bulabilirsin.” (el-Bakara: 120)

3 – Kâfirlere İslam’ın yasakladığı konularda itaat etmek,

tavsiyelerine uymak ve Allah-u Teâlâ’nın kitabından başka hükümlerle hükmeden mahkemelerine başvurmak.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki şeytanlar, (haramı helal kılma konusunda)

sizinle mücadele etmeleri için dostlarına fısıldarlar. Şa-yet onlara (haramı helal kılma konusunda) itaat ederseniz, o

zaman muhakkak siz de müşrik olursunuz.” (el-En’am: 121)

“Rabbinizden size indirilene uyun. Ondan başka veli-

ler edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz.” (el-A’raf: 3)

4 – Kâfirlere sebepsiz yere yardım etmek, desteklemek,

kuvvetlendirmek ve ilerlemelerini sağlamak. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Onlardan (Yahudilerden) çoğunun inkâr edenleri

(putperestleri) dost edindiklerini (fakat Allah’ın dostları-na; rasullere ve mü’minlere düşman olduklarını) görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu (güzel gösterip yaptırdığı bu) amel (ahiretleri için) ne kötüdür! Bundan dolayı Allah

Page 58: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 58

onlara gazap etmiştir ve onlar azapta sonsuza kadar kalacaklardır. Eğer Allah'a, nebisine (Muhammed'e) ve

ona inen Kur'an'a gerçek manâda iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasık (imandan çıkmış) kimselerdir.” (el-Maide: 80-81)

5 – Kâfirleri sevmek; İslam düşmanı olmasalar hatta en

yakın akrabalar olsalar dahi küfürdür. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah’a ve ahiret gününe gerçek manada inanan bir

milletin; babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da aşi-retleri olsa bile, Allah’a ve rasulüne karşı gelenlere sevgi gösterdiklerini asla göremezsin (bilakis, onlara bütün güçle-rini kullanarak karşı gelirler). Allah imanı işte, ancak bunla-

rın kalplerine yazmış ve onları katından bir nur ile des-teklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere, ebedi kalmak üzere yerleştirecektir. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte Al-lah’ın gerçek hizbi (taraftarları) bunlardır. Kurtuluşa ere-

cek olanlar da ancak Allah’ın hizbi olanlardır.” (el-Mücadele: 22)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhari, Müslim) “Kişi sevdiğiyle beraber haşrolunur.”

(Taberani sahih senetle rivayet etti) “Din, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmekten

ibarettir.” (Ahmed, Hakim rivayet etti ve “sahih” dedi) 6 – Kâfirlere sebepsiz yere itibar etmek, kıymet vermek,

yüceltmek, övmek, faziletlerini yaymak, saygı göstermek, ikramda bulunmak, güleryüz göstermek, iyi davranmak.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Münafıklara “efendi” demeyin. Eğer o “efendi” de-

ğilse, Allah’ı kızdırmış olursunuz.” (Ebu Davud, Nesei)

Page 59: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 59

“Yahudi ve Hristiyanlara ilk olarak siz selam verme-yin. Şayet yolda onlarla karşılaşırsanız, onları yolun en dar kısmından gitmeleri için sıkıştırın.”

(Müslim, Tirmizi) “Mü’minlerden başkasını dost edinme! Allah’tan kor-

kanlardan başkasına yemeğini yedirme.” (Sahih-i İbni Hibban)

7 – Kâfirleri idare etmek için İslam’ın yasakladığı konu-

larda onların isteklerine göz yummak, geçiştirmek ve on-larla uzlaşmak.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Onlar isterler ki, sen onlara (dininden) taviz veresin de

onlar da sana taviz versinler.” (el-Kalem: 9) 8 – Kâfirleri sırdaş edinmek, güvenmek, gönlünü onlara

açmak, haşir neşir olmak ve yakınlık göstermek. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Kendinizden olanlardan başkasını

sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten geri dur-mazlar. Sizin hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından belli olmaktadır. Kalple-rinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünüyorsa-nız, sizlere ayetlerimizi açıklamışızdır.” (Âli İmran: 118)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sizden biri kiminle dostluk bağı kurduğuna dikkat

etsin. Zira kişi dostunun dini üzerinedir.” (Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed)

9 – Kâfirleri Müslümanlara tercih etmek. Müslümanlara faydalı olacak dünyevi ilimleri öğretecek Müslümanlar varken kâfirleri tercih etmek, Müslüman muhasebeci var-ken kâfir muhasebeci tutmak, Müslüman işçi varken kâfir

Page 60: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 60

işçi çalıştırmak, Müslüman doktor varken kâfir doktora git-mek küfürdür.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri veli edin-

mesinler.” (Âli İmran: 28) 10 – Allah onları hain olarak vasfettiği halde onlara ema-

net vermek, İslam devletinde onları önemli ve ciddi ko-numlara getirmek ve onlara görev vermek.

İbni Mesud radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir: “Ebu Musa el-Eşari radıyallahu anh Ömer b. Hattab’a olan

borcunu verdi. Ömer radıyallahu anh onun dikkatli ve ince hesabını beğenerek şöyle dedi:

“Muhasebecini çağır da nasıl hesap yaptığını insanlara söylesin.” Ebu Musa el-Eşari radıyallahu anh:

“Mescide girmiyor” dedi. Ömer b. Hattab: “Niçin? Cünüp mü?” diye sorunca Ebu Musa el-Eşari: “Hayır. O Hristiyandır” dedi. Ömer b. Hattab bunu du-

yunca Ebu Musa el-Eşari’yi azarladı ve ona şöyle dedi: “Onları Allah uzaklaştırmışken sen yaklaştırma! Allah

onları alçaltmışken sen onların değerlerini yükseltme! Al-lah onların güvenilir olmadıklarını bildirdikten sonra on-lara güvenme!” (Ebu Davud)

11 – İslam’ın menfaati söz konusu olmadığı veya Müs-

lümanlarla oturma imkânı olduğu halde kâfirlerle aynı yerde sebepsiz yere ikamet etmek, dar’ul İslam’dan dar’ul harbe kaçmak.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Melekler, (imkânları olduğu halde, hicret etmedikleri için

şirk işlemek zorunda kalarak) nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: “Ne yapıyordunuz? (Müslümanların

Page 61: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 61

safında mı yoksa müşriklerin safında mı yer aldınız?)” derler.

Onlar da: “Biz, şirk diyarında aciz ve zayıf kimselerdik (bu sebeple müşriklerin safında yer aldık)” derler. Melekler: “Allah’ın arzı geniş değil miydi, (şirk diyarında kalıp onlara tabi olacağınıza) hicret etseydiniz ya?” derler. İşte onların

barınacakları yer cehennemdir. O, ne kötü dönüş yeridir.” (en-Nisa: 97)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “Kim müşriklerin topluluğuna girer ve aynı yerde yer-

leşirse, o da onlar gibidir.” (Ebu Davud, Tirmizi) “Allah, müşrik olan bir kişinin Müslüman olduğu za-

man şirk topluluğunu bırakıp da İslam topluluğuna geç-medikçe hiçbir amelini kabul etmez.” (İbni Mace)

12 – Kâfirlerin küfürlerine rıza göstermek. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki (Allah) size kitapta: “Allah’ın (kitabı

Kur’an) ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildi-ğini işittiğiniz zaman, (inkâr edenler ve alay edenler) bundan başka bir söze geçinceye kadar onlarla oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” diye bir hüküm indir-miştir. Muhakkak ki Allah, münafıkları ve kâfirleri ce-hennemde biraraya toplayacaktır.” (en-Nisa: 140)

13 – Kâfirlere meyletmek, onlardan yana olma eğilimini sürdürmek, onların başarılarına sevinip hoşnut olmak, ba-şarısızlıklarından dolayı üzülmek.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey gerçek manada iman edenler!) Zulmedenlere asla (kal-

binizde sevgi besleyerek veya karşı koyma imkânınız olduğu halde küfür, şirk ve zulümlerine sessiz kalıp taviz vererek) meyletme-

Page 62: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 62

yin! Aksi halde, size ateş dokunur. (Allah’ın azabını üzeri-nizden savacak) Allah’tan başka kendinize hiçbir yardımcı

bulamazsınız ve sonuç olarakta, asla yardım göremezsi-niz.” (Hud: 113)

14 – Kâfirlere benzemek, onların giyim-kuşam ve moda-

larını taklit etmek. Kâfirlerin dini inançlarından kaynaklanan herhangi bir

adet ve alışkanlığı yapmak, modalarını takip etmek, sırf kâfirlere benzeme niyetiyle kâfirlerin giydiği herhangi bir elbiseyi giymek, bu niyetle saç şeklini onlara benzetmek veya bu niyetle onların kullandığı sözleri kullanmak küfür-dür.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardan-

dır.” (Ebu Davud) 15 – Kâfirlerin gruplarına, partilerine, kuruluşlarına üye

olmak, Müslümanlara ait haberleri ve sırları onlara aktar-mak, onların saflarına katılıp Müslümanlara karşı savaş-mak...

En-Nisa: 97 ayeti bu konuda da delil gösterilebilir. Zira bu ayet hicret etmeyip Bedir savaşında kâfirlerin safına ka-tılan bir grup Müslüman hakkında inmiştir. Allah, bu kim-seleri mazeretli saymamış ve kâfir olarak isimlendirmiştir.

16 – Zulümlerinde kâfirlere yardım etmek, desteklemek ve zafere ulaşmaları için yanlarında yer almak ve yine bu amaçla ordularında askerlik yapmak. Kur’an’da bu ko-nuyla ilgili çarpıcı iki örnek vardır. Lut ve Nuh aleyhisse-

Page 63: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 63

lam’ın hanımları. Bunlar müşrik kavimlerine rıza gösteri-yor, onlara Müslümanlar aleyhine yardım ediyor ve casus-luk yapıyorlardı.

Küfür Olmayan Vela Kapsamına Giren Ameller: 1 – İslam’ın menfaati söz konusu olduğunda, İslam ce-

maatine zarar vermemek şartıyla İslam’a ve Müslümanlara savaş açan, tebliğ kendilerine ulaştığı halde yüz çevirerek düşmanlık gösteren azılı kâfirlerle haşir neşir olmak, on-larla zahiren arkadaşlık yapmak, birtakım ilişkilere girmek ve iç içe bulunmak caizdir. Çünkü bu şekilde İslam üzerin-den bir zararı def etme ya da İslam’a bir menfaat sağlama söz konusudur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve Müslümanların putperest Mekke toplumundaki kâfir ve müşriklerle ve küfrün ileri gelenleriyle olan ilişkileri, buna en güzel örnektir...

2 – İslam’ın menfaati için kâfirlere vergi, para ve bunun gibi şeyler vererek maddi destekte bulunmak caizdir.

Hendek savaşında kâfirler, müsülümanları her taraftan kuşatınca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Müslümanların meşakkat ve sıkıntılarının son derece arttığını gördü. Müs-lümanların sıkıntılarını biraz olsun hafifletmek için Yahu-dilerden Gatafan kabilesine haber gönderip, Medine hur-masının üçte birini savaştan çekilmeleri şartıyla vermeyi teklif etti. Onlar ise yarısını istediler. Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem üçte birinde diretince Gatafan buna razı oldu. Sa’d b. Muaz ve Sa’d b. Ubade gibi sahabelerin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile istişare yapmaları sonucu Rasu-lullah sallallahu aleyhi ve sellem Yahudilerle anlaşma yapmak-tan vazgeçti. (Siyeri İbni Hişam)

Şayet kâfirlerin zararını önlemek veya daha aza indir-mek için onlara birtakım maddi tavizler vermek Allah-u

Page 64: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 64

Teâlâ’nın yasakladığı vela kapsamına girseydi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Gatafan’a Medine hurmalarının üçte birini vermeyi teklif etmezdi. Bir rasulün küfür olan böyle bir ameli yapmayı düşünmesi asla mümkün değildir.

3 – Dünyevi ilimleri, savaş tekniklerini ve bunlar gibi İs-

lam’a fayda sağlayacak şeyleri kâfirlerden almak caizdir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, on Müslümana

okuma-yazma öğretmelerine karşılık Bedir esirlerini ser-best bırakmıştır. (Tabakat-ı İbni Sa’d)

Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Huneyn sava-şında, kâfir olan Saffan b. Umeyye’den yardım istemiştir.

(Siyeri İbni Hişam) 4 – İslam’ın menfaati söz konusu olduğunda veya Müs-

lümanlarla oturma imkânı olmadığında kâfirlerle aynı yerde ikamet etmek caizdir.

İslam’ın hâkim olmadığı bir dönemde, Müslümanların sırf İslam’ın menfaatini gözeterek kâfirlerle birlikte ikamet etmeleri veya köle Müslümanların kâfir efendileri yanında ikamet ederek onlara hizmet etmeleri veya İslam’ı daha iyi yaşayabilmek için bazı Müslümanların Habeşistan gibi kâfir bir devlete hicret ederek orada ikamet etmeleri, buna açık birer örnektir.

5 – İslam’ın hakim olmadığı bir ortamda, kâfirler İs-

lam’la alay etmedikleri veya alay ettiklerinde onlara karşı koyabildiği müddetçe Müslümanın yeme, içme, birlikte ça-lışma, alış-veriş, yolculuk vb. gibi sebeplerden dolayı kâfir-lerle bir arada bulunması, akidesinden taviz vermemek şartıyla caizdir.

İslam’ın hakim olmadığı dönemlerde Müslümanların akidelerinden taviz vermemek şartıyla, kâfirlerle bir arada

Page 65: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 65

bulunup onlarla günlük ilişkilerini sürdürmeleri bunun açık bir örneğidir.

6 – İslam’a savaş açmayan ve İslam’ı yok etmek için ça-

lışmayan, tebliğ kendisine ulaştığı halde ya hatalı tebliğden ya da nefsine uyduğundan dolayı İslam’ı kabul etmeyen, fakat düşmanlık da yapmayan, hatta İslam’ı tatbik edenlere karşı adaletli davranan, onları seven, onları kâfir olan diğer kimselerden üstün tutan ve tercih eden kâfirlere iyilikte bu-lunmak, onlara İslam ahlakını göstermek, haklarını vermek ve onlara zulmetmemek gerekir.

Bu tür kâfirlerle, İslam cemaatinin menfaatini göz önünde bulundurarak, İslam şeriatı çerçevesinde ve şart-ları dahilinde işbirliği, anlaşma, ticaret ve ortaklık yapmak caizdir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey iman edenler!) Allah; dininizden dolayı sizinle sa-

vaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kâfirlere iyi-lik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı size yasakla-mamıştır. Muhakkak ki Allah, adil olanları sever.”

(el-Mümtehine: 8) Bu ayetin nüzul sebebiyle ilgili olarak şöyle bir rivayet

vardır: Esma binti Ebu Bekir radıyallahu anhâ şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında müşrik

olan annem beni ziyaret etmek için yanıma geldi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

“Anneme iyi davranabilir miyim?” diye sordum. Rasu-lullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Evet”cevabını verdi. Bunun üzerine el-Mümtehine:8 ayeti indi. (Buhari)

Page 66: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 66

7 – Birtakım deneylerden geçirmek şartıyla kâfirlere bazı konularda güvenmek.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hicret ederken ken-disine yol göstermesi için kâfir bir kılavuz tutması veya ikinci akabe beyatına, o zaman henüz kâfir olan amcası Ab-bas b. Abdulmuttalib ile gitmesi, Hudeybiye antlaşması sı-rasında Huzaa kabilesinden müşrik bir casusu kullanması bu meseleye açık birer örnektir.

8 – Bazı dünyevi meselelerde kâfirler Müslümanlara ter-cih edilebilir. Müslümanların menfaatine olan meselelerde Müslümanlarla kâfirler arasında tecrübe, uzmanlık ve iyi iş yapabilme vasıfları gibi farklılıklar varsa, yani kâfirler bu vasıflarda Müslümanlardan daha üstün iseler, bu du-rumda kâfirleri tercih etmek küfür olmaz.

9 – Kâfir de olsa bir kimsenin iyiliğine karşı iyilikte bu-lunmak sünnettir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, kendisini Mekke’de iken Müslüman olmadığı halde himayesine almış olan Mut’im b. Adiyy’in hatırı için Bedir esirlerini bırakmak is-temesi buna açık bir örnektir. Bu konuyla ilgili rivayet Bu-hari’de geçmektedir.

Kâfirlerle caiz olan bu ilişkilerin kurulmasındaki temel sebep; İslam’ın faydasına olmasıdır. Bu sebeple kâfirlere tebliğ etmek, onlara İslam’ı ulaştırmak, Müslüman olma-ları için çalışmak gayesiyle onlara iyi davranılır. Kendile-rine tebliğ mükemmel şekilde ulaştığı halde İslam’a cephe alan, savaş açan, İslam’ın ve Müslümanların aleyhine çalı-şan kimselere ise artık birinci seçenek uygulanılır; onlarla olan her türlü bağ koparılır...

Page 67: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 67

12 - Takva Sahibi Olmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Eğer imanınızda gerçekten samimi iseniz, Allah'tan

(gerektiği gibi) sakının (onları asla veli edinmeyin)!”

(el-Maide: 57) Takva sahibi olabilmek için gerekli olan şartları yerine

getirmek gerekir: 1 - Allah-u Teâlâ’nın emrettiği şeyleri Allah-u Teâlâ’nın

rızasını kazanmak için yerine getirmek. 2 - Allah-u Teâlâ’nın yasakladığı şeylerden, Allah-u

Teâlâ’nın rızasını kazanmak için ve Allah-u Teâlâ’nın aza-bından korkulduğundan dolayı uzaklaşmak.

Talk İbni Habib (8) şöyle dedi: “Bir fitne ortaya çıkınca, bunu takva ile söndürün (yok

edin).” Bunun üzerine onu dinleyenler: “Takva nedir?” diye sordular. Buna şöyle cevap verdi: “Allah-u Teâlâ’nın gösterdiği şekilde bilerek Allah-u

Teâlâ’ya itaat etmek, Allah-u Teâlâ’nın sevabını umarak ve bilerek Allah-u Teâlâ’ya itaat etmek, masiyet olan amelleri bilerek ve Allah-u Teâlâ’nın azabından korkarak terk et-

mektir.” (9) 13 - İzzetli Ve Şerefli Olmak, Allah-u Teâlâ’dan Başkasına Boyun Eğmemek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

8 (Talk İbni Habib: Tabiindendir. Ve İbadetkar bir kişidir.) 9 (İbn Ebi Şeybe-İman Kitabı s: 99 sahih senetle)

Page 68: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 68

“Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mü’min iseniz en üs-tün sizsiniz.” (Âli İmran: 139)

“İzzet (aziz olmak), Allah, rasulü ve mü’minler içindir.”

(Münafıkun: 8)

Kişinin kâfirlere boyun eğmesinin sebebi, ya korkudan

ya da makam, mevki ve rızık gibi menfaatler elde etmek istemesindendir. Mü’min, yalnız Allah-u Teâlâ’dan korkar ve menfaati de yalnız Allah-u Teâlâ’dan bekler. Böyle ol-mayan kişi, mü’min değildir.

Mü’minler, her zaman kâfirlerden üstün olduklarını bil-melidirler. Çünkü kâfirlerde akıl yoktur. Kâfirler belki zeki olabilirler ama akıllı değildirler. Bu sebeple mü’min, kâfir-lere yalvarmaz, onlar karşısında küçüklük göstermez ve onlara boyun eğmez. Kâfirlere boyun eğen, mü’min ola-maz.

Ubeyd b. Umeyr şöyle dedi: “İmanlı olan kişiden, mü’minler hariç herkes korkar, çe-

kinir.” (İbn Ebi Şeybe-İman’da no: 11)

Kâfirlerin mü’minlerden korkmalarının sebebi,

mü’minlerin yalnız Allah-u Teâlâ’dan korkmalarıdır. Al-lah-u Teâlâ’dan korkanlar ise hiçbir yaratılmıştan korkmaz. Bu sebeple çok cesaretli olurlar ve herkes onlardan korkar.

Aynı Fravun’un sihirbazları gibi... Onlar, Musa aleyhisse-

lam ile karşılaşmak için geldiklerinde hakkı gördüler ve he-men iman ettiler. Bunun üzerine Fravun onları işkence ve ölümle tehdit etti. Fakat onlar; “sen dünyada en fazla canı-mızı alırsın” dediler. İşte, gerçek iman budur!

Page 69: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 69

14 - Allah-u Teâlâ Yolunda Cihad Etmek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İman eden, hicret eden, Allah yolunda cihad eden ve

(muhacirleri) barındırıp yardım edenler, işte gerçekten

mü’min olanlar bunlardır!” (el-Enfal: 74) Ayette kastedilenler ensarilerdir. Onlar, ayette zikredi-

len amelleri yaparak Müslümanlara ve Allah-u Teâlâ’nın dinine yardım etmişlerdi. Allah-u Teâlâ’nın ayette zikret-tiği bu amelleri işleyenler gerçekten mü’min olanlardır. Mü’minlerden başkası, bu amellerin hepsini birden işle-meye güç yetiremez.

“Mü’minlerden kimileri Allah’a verdikleri sözü ye-

rine getirmişlerdir. Onlardan bir kısmı canını vermiş, bir kısmı da beklemektedir. Onlar (verdikleri ahitlerini) hiçbir

zaman değiştirmemişlerdir.” (el-Ahzab: 23) Mü’min, İslam’a ilk girdiği anda Allah-u Teâlâ’ya ve di-

nine yardım etmek, bu yolda cihad etmek için söz vermiş-tir. Bu sebeple mü’minler iki gruptur:

Allah-u Teâlâ’ya verdikleri sözü yerine getirerek cihad eden ve cihad ederken şehid olanlar ile Allah-u Teâlâ yo-lunda cihad ederek şehadeti bekleyenler.

Mü’min, bu iki hal dışında başka bir halde olamaz. Ya şehid olmuştur ya da şehadeti beklemektedir. Allah-u Teâlâ’ya verilen söz, ancak bu şekilde yerine gelir ve ancak böyle yapanlar sözlerinde doğru olanlardır. Çünkü onlar sadece dilleriyle değil, kalpleriyle de bu sözü vermişlerdir. Onlar verdikleri bu sözü yerine getirmek için yapılacak hiç-bir mücadeleden geri kalmazlar. Bu yolda mal ve canlarını harcamaktan çekinmez ve tereddüt etmezler. Bu şekilde amel edenlere, Allah-u Teâlâ şüphesiz kendine ulaşan yolu gösterecek ve onları bu yola hidayet edecektir.

Page 70: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 70

“Bizim uğrumuzda cihad edenleri muhakkak yolları-mıza hidayet ederiz. Allah, şüphesiz muhsinlerle bera-berdir.” (el-Ankebut: 69)

Kişi ne kadar Allah-u Teâlâ için Allah-u Teâlâ yolunda

cihad ediyorsa, o kadar hidayet üzeredir. Cihad, yalnız silahlı mücadele değildir. Silahla cihad

Mekke’de farz kılınmasına rağmen hemen uygulanma-mıştı. Çünkü silahla cihaddan önce aşağıda belirtilen altı unsura karşı cihad etmek gerekir. Bunlara karşı cihad edil-medikçe ve başarılı olunmadıkça silahlı cihadda da başarılı olmak mümkün olmaz. Bu unsurlar sırasıyla şöyledir:

1 - Nefse karşı cihad, 2 - Heva ve hevese karşı cihad, 3 - Şeytana karşı cihad, 4 - Dünyaya karşı cihad, 5 - Kâfirlere karşı cihad, 6 - Münafıklara karşı cihad. 1 - Nefse Karşı Cihad: İnsanın nefsi, kendisine en büyük

düşmandır. Çünkü nefis; rahat, kolay ve Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri yapmak ister. Allah-u Teâlâ’nın farz-ları ise ağır gelir. Allah-u Teâlâ, Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e indirdiği ilk ayetlerde şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki biz, sana ağır bir söz vahyedeceğiz.”

(el-Müzzemmil: 5)

Allah-u Teâlâ’nın kullarından istediği ve onlara yükle-

diği sorumluluklar, kulun gücü dahilindedir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah, hiç kimseye gücü dışında bir şey yüklemez.”

(el-Bakara: 286)

Page 71: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 71

Böyle iken kişinin, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini bilme-sine veya kendisine hatırlatılmasına rağmen: “Bunlar bana zor” veya “ağır geliyor” ya da “yapamıyorum” demesi veya gereğince amel etmemesi, onun nefsine uyduğunu ve nefsine yenik düştüğünü gösterir. Söz veya ameliyle Allah-u Teâlâ’nın haramlarını terk edemediğini ve emirlerini ye-rine getiremediğini ifade eden kişiler, ne kadar: “Ben ge-rektiğinde silahlı cihada katılırım”, “cihaddan kaçmam” ve buna benzer sözler söyleseler de bunların hepsi laftır, ger-çeği ifade etmez. Böylelerinin sözlerine güvenilerek asla yola çıkılmaz. Allah-u Teâlâ’nın hükümlerine inandığı halde bunları yerine getirmeyen kimseler, nefislerine yenil-mişlerdir. Bunlarda kabul var, red yok, fakat tatbikat da yoktur.

Evet! Mü’min, zaman zaman nefsine yenik düşebilir. Fa-kat kendisine geldiğinde, bir daha yenik düşmemek için azimle karar almalı ve bunun için çaba sarf etmelidir.

Nefse karşı cihadın dört mertebesi vardır. (1) – Hidayeti ve hak dini öğrenmek için nefisle cihad

etmek. Bu cihad gerçekleşmedikçe, nefis için ne dünyada ne de ahirette mutluluk vardır. Her iki mutluluk da hak dini çok iyi öğrenmeye bağlıdır.

(2) – Öğrenilen hak dinle amel etmek için nefisle cihad etmek. Çünkü kendisiyle amel edilmeyen ilim kişiye zarar vermese bile hiçbir fayda da sağlamaz.

(3) – Öğrenilen ilimle amel ettikten sonra, o ilmi bilme-yenlere öğretmek için nefse karşı cihad etmek. Zira öğreni-len ilim bilmeyenlere öğretilmediği takdirde, kişiye hiçbir fayda sağlamaz ve onu Allah-u Teâlâ’nın azabından kur-tarmaz.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

Page 72: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 72

“(Katımızdan gelen bütün) kitaplarda insanlara çok açık bir şekilde açıkladıktan sonra, (insanların ihtiyacı olan) in-

dirdiğimiz apaçık bilgileri ve doğru yola götüren hüküm-leri gizleyenlere gelince, işte muhakkak ki onlara hem Allah lanet eder hem de (yeryüzündeki melekler, mü’minler ve hayvanlar dahil) lanet edebilen her varlık lanet eder.”

(el-Bakara: 159) (4) – İslam tebliğ edilirken karşılaşılan eziyetlere taham-

mül ve sabretme ve bunlara Allah için dayanma konu-sunda nefisle cihad etmek.

2 - Heva ve Hevese Karşı Cihad: İnsanın arzu ve düşün-

celeri de kendisinin düşmanıdır. Kendilerine Kur’an ve sünnet hatırlatıldığı halde: “Bunlar kafama girmiyor, bence böyle değil şöyle olmalıdır” gibi laflar söyleyen ve böylece Kur’an ve sünnetin hükümlerine zıt görüşler bildiren kim-seler mü’min değil, heva ve heveslerine tabi olmuş kâfir kimselerdir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey Muhammed!) Heva ve hevesine göre ilah edinen-

leri görmüyor musun? “Sen mi (böyle yapmalarını engelleye-rek) onlara vekil olacaksın?” (el-Furkan: 43)

Herhangi bir iş yaparken o konuyla ilgili Allah-u Teâlâ’nın hükmünü araştırmayanlar veya: “Şayet bu ko-nuda araştırma yaparsam, belki aleyhime hüküm çıkar” di-yerek araştırma yapmaktan vazgeçenler ya da araştırma yapmayı hiç aklına getirmeden kafasına göre amel edenler, nefislerine yenilmişlerdir. Bunlar da mü’min değildir. Çünkü mü’min, hangi konuda olursa olsun bir adım atma-dan önce o işte Allah-u Teâlâ’nın rızası olup olmadığını araştırır, hareketlerini ona göre yönlendirir.

Page 73: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 73

3 - Şeytana Karşı Cihad: Şeytan, insanları kandırmak için onlara çeşitli hilelerle yaklaşır; insanın vücudunda adeta bir kan gibi dolaşır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Şeytan insanın vücudunda kanın dolaştığı gibi dola-

şır.” (Müslim) Şeytan, insanlara dünyayı ve batılı süslü ve hakmış gibi

gösterir. En sapık insanlara bile, kendilerini haklı zannet-meleri için vesvese verir. Bu sebeple batıl üzere olduğu halde: “Ben haksızım” diyen çok azdır. En azgın ve sapık-lar bile: “Ben haklıyım” der.

Şüphesiz şeytanın hile ve tuzakları çoktur. Bu sebeple mü’minlerin şeytanı ve tuzaklarını çok iyi bilmeleri gerekir. Çünkü, ancak düşmanlarını tanıyarak ona karşı kendilerini savunabilir veya tedbir hazırlayabilirler.

Şeytana karşı yapılan cihadın ise iki mertebesi vardır: (1) – Şeytanın, insanın kalbine getirdiği imanı zedeleye-

cek şüpheli düşünceleri ortadan kaldırmak için şeytanla mücadele etmek.

(2) – Şeytanın, nefse haram işlemesi için yaptığı teşvik-lere uymamak için şeytanla mücadele etmek.

4 - Dünyaya Karşı Cihad: Herkes dünyayı, yani mal, mülk ve mevki elde etmeyi ister. Mü’min ise dünyayı değil ahireti kazanmayı düşünür. Bu sebeple dünyayı, ahireti elde etmek için kullanır. Dünya için yaşamaz.

Nefis, heva ve şeytan, dünyayı ve kişinin kolay elde ede-bileceği şeyleri ister. Allah-u Teâlâ’nın sonsuz ve mutlak nimetleri ise ahirette olduğu için bunları elde etmeye çalış-mak zor gelir. Bu sebeple kolay elde edebileceğini sandığı dünyaya meyleder.

Page 74: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 74

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Hayır, hayır! Siz, çabuk elde edilen dünyayı (dünya

nimetlerini) seviyorsunuz. Ahireti ise terk ediyorsunuz.” (el-Kıyame: 20-21)

5–6 - Kâfir Ve Münafıklara Karşı Cihad: Kâfirler ve münafıklara karşı yapılacak cihadın da dört

mertebesi vardır: 1 – Kalple cihad etmek, 2 – Dille cihad etmek, 3 – Malla cihad etmek, 4 – Bedenle cihad etmek. Münafıklara karşı çoğunlukla dille cihad yapılır. Kâfir-

lere karşı yapılan en büyük cihad ise elle yapılandır. Kalple cihad, geçerli bir mazeretten dolayı cihada katı-

lamayanların yaptıkları cihad gibidir. Allah-u Teâlâ için nefse, heva-hevese ve şeytana karşı ci-

had etmek her zaman farzı ayn olmuştur. Kâfirlere ve münafıklara karşı cihada gelince… Eğer

bunlara karşı yeterince cihad eden kimse varsa, herkese farzı ayn değildir. Fakat onlara karşı cihad yapanlar yeterli değilse, bütün Müslümanlar sorumluluk altındadırlar.

İşte zikri geçen bu altı düşmana karşı cihad edilmedikçe ve onlar yenilmedikçe Allah-u Teâlâ’nın yolu bulunamaz ve hidayete erişemez. Kişi, bu düşmanlarını yendiği nis-bette hidayete ve Allah-u Teâlâ’nın yoluna yaklaşır. Bunlar karşısındaki mağlubiyeti oranında da O’ndan uzaklaşır. Zaten bu tür cihadda başarı sağlayamayanlar, silahlı ci-hadda da hiçbir başarı sağlayamazlar.

Mü’min, daha ilk iman ettiği anda hem bu zikri geçen meselelerde cihad edeceğine, hem de silahlı cihad yapaca-ğına dair Allah-u Teâlâ’ya söz vermiştir. Bu sözü yerine ge-tirmeyenler ise ne mü’min ne de sözünde sadık olanlardan-dır. İşte bu kimseler, iman iddialarında yalancı olanlardır.

Page 75: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 75

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bizim uğrumuzda cihad edenleri, muhakkak yolları-

mıza hidayet ederiz. Allah, şüphesiz muhsinlerle bera-berdir.” (el-Ankebut: 69)

Şu iyi bilinmelidir ki, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine hi-dayet ettiği kimseler, Allah-u Teâlâ yolunda her türlü ci-hadı yerine getirenlerdir. İşte bunlar muhsin sıfatını hak eden kimselerdir.

15 - Hatırlatıldığı Zaman Allah-u Teâlâ’nın Ayetlerinden Öğüt Almak Ve Faydalanmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Sen hatırlat! Hatırlatma, ancak mü’minlere fayda ve-

rir.” (ez-Zariyat: 55) Mü’minlerin öğüt dinlemeleri ve bundan istifade etme-

leri, ihlâslı olarak iman etmiş olmalarındandır. Çünkü mü’minin gayesi, Allah-u Teâlâ’nın emrine itaat etmektir. Bu sebeple Allah-u Teâlâ’nın her emrini işittiği zaman ger-çekten dinler, sonra onu anlamaya çalışır ve hemen yaşar.

Allah-u Teâlâ’nın emirlerini duyduğu halde bunlardan öğüt almayan ve hayatlarına aktarmayanlar, sağlam imanlı ve ihlâslı değildirler. Onlar, kendilerini henüz emre itaat edecek bir asker, ayetleri de bir komutanın emri olarak gö-ren mü’minler seviyesine çıkamamışlardır.

Allah-u Teâlâ’nın ayetleri veya rasulünün hadisleri söz konusu olduğunda, artık mü’min için soru sormak veya başka bir yol seçmek yoktur. Sağlam imanlı kişiler, kendi-lerine: “Allah-u Teâlâ böyle buyurmuştur” veya “Rasulul-lah sallallahu aleyhi ve sellem şunu emretmiştir” denilerek de-liller sunulduğunda, hiçbir itirazda bulunmaz, tereddüt

Page 76: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 76

göstermez, ihmalkâr davranmaz ve gecikmezler. Derhal it-aat ederler. Çünkü böyle kimselerin kalpleri, bedenlerini bu emirlere itaat etmeye zorlar.

İşte gerçek mü’minler bunlardır. Mü’minler, kulaklarını komutanlarına çevirmiş, onun vereceği emri bekleyen, her an emre hazır gerçek bir asker gibi yaşarlar.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Rabbimizin emirlerini ve yasaklarını) İşittik ve (bunları

yerine getirerek) itaat ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı

bağışla, dönüş ancak sanadır.” (el-Bakara: 285)

“Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağ-rıldıkları zaman mü’min olanlara yakışan: “İşittik ve it-aat ettik” demektir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır!”

(en-Nur: 51)

Allah-u Teâlâ’nın ayetlerinden ancak dininde ihlâslı olanlar istifade ederler. Allah-u Teâlâ’nın buyruklarını duyduğu halde itaatte gevşeklik gösteren veya yüz çevi-renlerin ihlâsından söz etmek mümkün değildir.

Allah-u Teâlâ, ayetlerinden istifade etmemizi emrettiği gibi nasıl istifade edeceğimizi de öğretmiştir. Mü’min, Kur’an’ı; “Bunlar beni yoktan var eden ve Rabbim olan Al-lah-u Teâlâ’nın emirleridir” diyerek hayatına aktarmak için okur. Bilmediği meseleler hakkında araştırma yapar, aslını öğrendikten sonra yine hayatına aktarır. Böyle yapmadı-ğında Allah-u Teâlâ’nın kendisine kızacağını ve azarlayıp ceza vereceğini düşünür.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki bunda (Kur’an’da) kalbi olan veya şahid

olmak için kulak veren kimseler için öğüt vardır.” (Kaf: 37)

Page 77: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 77

Herkesin kalbi ve kulakları vardır. Fakat Kur’an, ancak ihlâslı kalplere ve kendisine istifade etmek için yönelmiş kulaklara fayda verir. Kişi ihlâslı bir kalbe, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini duyan bir kulağa sahip olmadıkça ve bunları dinleyip şahid olmadıkça, yani kesin bilip anlama-dıkça Kur’an’dan istifade edemez. Ancak bu üç şartı yerine getiren mü’minler ondan istifade ederler.

Allah-u Teâlâ’nın emirleri okunurken uyuyanlar veya bunları duyduğu halde uyuyanlar, onlara icabet etmeyen-ler ya da başka şeyler düşünenler, Kur’an’dan istifade ede-mezler.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Hiç şüphesiz bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak

kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.” (Kaf: 37) Ey Rabbim! Sen bizleri, ayetlerini duyduğu zaman din-

leyen ve hayatında yaşayanlardan kıl! 16 - Huşu İçinde Namaz Kılmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mü’minler, gerçekten felah bulmuştur. Onlar, na-

mazlarında huşu içindedirler. Onlar, tümüyle boş şeyler-den yüz çevirenlerdir.” (el-Mü’minun: 1-3)

Bu ayette kastedilen huşu, kalbî huşudur. Kalbi Allah-u Teâlâ’ya bağlamak manasındadır. Yalnız amel ile huşu, ri-yadır.

Ömer radıyallahu anh, namazda başını öne eğmiş birini görünce ona şöyle dedi:

“Ey başı eğik adam! Başını kaldır. Çünkü huşu başta de-ğil, kalptedir.” (Medaricu’s salikin)

İnsanların bulunduğu bir ortamda namaz, ne çok yavaş ne de çok hızlı kılınmalıdır. Ancak tadili erkâna riayet ede-rek namaz kılınmalıdır. Çünkü çok yavaş kılınan namaza

Page 78: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 78

riya karışabilir. Çok hızlı kılınan namazı da Allah-u Teâlâ kabul etmez. Fakat kişi, tek başına olduğu zaman dilediği kadar namazını uzatabilir.

Rifaa b. Rafi radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir: “Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile mescidde

idik. Bir adam geldi ve namaz kıldı. Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem onu izliyordu. Adam namazını bitirdikten sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gelip se-lam verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

“Dön ve namazını tekrar kıl! Çünkü sen, namaz kılmış

olmadın” dedi. Olay bu şekilde üç kez tekrar ettikten sonra adam:

“Sana kitabı gönderene yemin olsun ki, bütün gücümü sarf ettim. Bana doğrusunu öğret” dedi. Bunun üzerine Ra-sulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Namaz kılmak istediğinde önce güzel bir şekilde ab-dest al! Sonra kalk ve kıbleye dön! Tekbir al ve Kur’an oku! Sonra ruku et ve mutmain olunca doğrul! Sonra secde et ve mutmain oluncaya kadar secdede kal! Sonra başını kaldır ve otur! Ardından tekrar secde et ve mut-main oluncaya kadar kal! Ancak böyle yaparsan namaz kılmış olursun. Bunları noksan yaparsan namazını da

noksan kılmış olursun.”(10)

Kişi, kendisine namaz farz olduğu anda namazı nasıl kılması gerektiğini mutlaka öğrenmelidir. Kişinin, namaz kılmayı öğrenmeme konusunda ileriye sürebileceği hiçbir mazereti olamaz ve bu konuda ileriye sürülebilecek maze-retler de geçersizdir.

Kılınan namazın Allah-u Teâlâ katında makbul olması için ise mutlaka rükunlarının tam olarak yerine getirilmesi gerekir.

(10) (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn Mace)

Page 79: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 79

Namazı huşu içinde kılmanın şartlarından ilki; na-mazda okunan ayet ve duaların manalarını bilerek ve dü-şünerek okumaktır. İkinci şartı ise; daha niyet ederken, tüm dünyevi düşünceleri kafadan atarak beyni ve kalbi sadece Allah-u Teâlâ’yı ve okunan ayetleri düşünme konusunda yoğunlaştırmaktır.

Sahabe ve tabiinin namazları böyle idi. Onlar namaza durduklarında dünya ile ilişkilerini tamamen kesiyorlardı. Örneğin; onlardan biri namaza durduğunda, evden bir yı-lan çıksa ve ev halkını korkudan bağırtsa bile onlar namaz-larını bozmuyorlardı.

17 - Caiz Olmasına Rağmen, Boş Amel Ve Sözlerden Uzak Durmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Onlar, tümüyle boş şeylerden yüz çevirenlerdir.”

(el-Mü’minun: 3)

Mü’minler, Allah-u Teâlâ kesin yasaklamamış olmasına rağmen faydası olmayan boş ve gereksiz tüm amel ve söz-lerden yüz çevirip uzak dururlar. Bunun içine gereksiz ve faydasız olan okuma, müzik dinleme, televizyon izleme, oyun ve şaka gibi her şey girer.

Televizyon izlemek kişiyi harama sevk ediyorsa bunu izlemek haramdır ve yapıldığında kişiden mü’min sıfatını kaldırır.

18 - Zekât Vermek: Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Onlar, zekât amelini yerine getirirler.”

(el-Mü’minun: 4)

Page 80: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 80

Mü’minler zekât konusunda çok titiz davranırlar. Çünkü zekât, fakirlerin hakkıdır ve zengin mü’minlerin elindeki malları temizleyen, Allah-u Teâlâ’nın emrettiği bir farizadır. Bu sebeple mü’minler, ellerinde malları varken zekâtlarını vermeyi bir gün bile geciktirmezler. Fakat bu konuda gevşeklik gösteren maddiyata düşkün kimseler, Müslüman kalsalar bile asla mü’min değildirler.

Zekât ayeti, Medine’de hicretin ikinci senesinde inmiş-tir. Fakat aslında Mekke’de iken farz kılınmıştı.

Bazı âlimler bu konuda şöyle demişlerdir: “Zekât, as-lında Mekke’de iken farz kılınmıştır. Medine’de, hicretin ikinci senesinde ise zekâtın nisap miktarı tayin edilmiştir.”

Bazı âlimler de şöyle demişlerdir: “Mekki ayetlerle farz kılınan zekât, malın ve bedenin zekâtıdır. Çünkü zekât, te-mizlemek manasındadır ve her şeyin zekâtı vardır. Fakat bunun için belli bir miktar tayin edilmemişti. Herkes gü-cüne göre, maddi ve manevi nimetlere şükür olarak ver-mekte idi. Medine’de inen ayetlerle farz kılınan zekât ise nisap miktarı tayin edilmiş olan mallara karşılık alınan zekât idi.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmultur: “Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, yemişleri değişik

hurma ağaçlarını ve ekinleri, birbirine benzeyen benze-meyen zeytin ve narı yaratan O’dur. Her biri ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Hasad edildiği gün hakkını ve-rin. İsraf da etmeyin. Muhakkak ki O (Allah), israf eden-

leri sevmez.” (el-En’am: 141) En’am suresi de Mekki surelerdendir ve toprak ürünle-

rinin zekâtının verilmesini emretmektedir. 19 - Namusu Muhafaza Etmek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Page 81: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 81

“Onlar, ferclerini muhafaza ederler.” (el-Mü’minun: 5) Hem mü’min erkekler hem de mü’min kadınlar, Allah-

u Teâlâ’nın caiz kıldığı eşler dışında herkese karşı fercle-rini, namuslarını korurlar. Yani; Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı zina ve livata gibi pis amellere yaklaşmazlar. Bu amelleri işleyenler mü’min değildirler.

20 - Emanetlere Ve Sözlere Sadık Kalmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Onlar, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.”

(el-Mü’minun: 8)

Emanete ihanet etmek ve verilen sözlerde durmamak, insanların en çok işledikleri suçlardandır. Fakat mü’min, hangi konuda olursa olsun yasaklanan ve küçük düşürücü olan bu fiillere asla yaklaşmaz.

Mesela; işverenin malları da işçisine bir nevi emanettir. Hem işçinin hem de işverenin anlaşma şartlarına mutlaka riayet etmeleri gerekir. Aksi halde, emanete riayet edilme-miş ve verilen sözlerde durulmamış olunur. Bu tür ameller, münafıklık alametlerindendir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Şu dört şey kimde bulunursa halis münafık olur. Her

kimde bunlardan bir tanesi bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar: Kendisine emanet edilen şeye ihanet etmek, ko-nuşurken yalan söylemek, verilen sözde durmamak, kavga anında haktan ayrılmak.” (Buhari, Müslim)

Bu, işte bu kadar hassas bir meseledir. Bu sebeple mu-hafaza edilemeyecek emanetler kesinlikle alınmamalıdır. Fakat titizlik göstererek muhafaza edilecekse, emanet al-mak iyi bir ameldir ve sahibine sevap kazandırır.

Page 82: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 82

Ahid konusunda da aynı şeyler geçerlidir. Fakat önce-likle ve her halukarda istisnasız olarak yerine getirilmesi gereken ahid, Allah-u Teâlâ’ya verilen ahiddir. O’nun emirleri mutlaka yerine getirilmelidir. İnsanlara ise yerine getirilemeyecek sözler verilmemeli, şayet veriliyorsa mut-laka yerine getirilmelidir. Yukarıda belirtildiği gibi bu söz-leri yerine getirmemek nifak alametidir ve meydana gelen maddi zararlardan da kişi sorumlu olur.

21 - Namazları Muhafaza Etmek: Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Onlar, namazlarını muhafaza ederler.”

(el-Mü’minun: 9) Namazların muhafazası için onları huşu içinde kılmak

yetmez. Aynı zamanda vakitleri içinde ve aksatmadan kıl-mak gerekir. Namazlarını bile bile kaçıranlar, mü’min de-ğildirler.

22 - Salih Ameller İşlemek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mü’min erkek ve kadınlardan kim salih ameller iş-

lerse... İşte cennete girecek olanlar, onlardır! Onlara zerre kadar zulmedilmez.” (en-Nisa: 124)

“Mü’minlerden kim, mü’min olarak salih ameller iş-

lerse, işledikleri inkâr edilmez. Muhakkak ki biz, onu yazmaktayız.” (el-Enbiya: 94)

Bu ayetler, salih amel işlemeden sadece iman etmekle cennete girilemeyeceğini göstermektedir. Cenneti kazan-mak ve ateşten korunmak isteyen kişi, muhakkak bunun yollarını araştırır. Bunlar ise Allah-u Teâlâ’ ın istediği salih

Page 83: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 83

amelleri işlemektir. Çünkü Allah-u Teâlâ, rızasının elde edilebilmesi için birtakım vesileler koymuştur. Bunlar ol-madan Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak mümkün de-ğildir. Çünkü Kur’an’da, imandan sonra salih ameller zik-redilmiştir.

Bazı salih ameller direkt olarak imanla ilgilidir. Bunların terki kişiyi küfre sokar. Bir de terk edildiğinde kişiyi küfre sokmayan, fakat mü’minlik sıfatından çıkarıp günahkâr Müslüman mertebesine indiren ameller vardır.

Mesela; Allah-u Teâlâ’nın kanunlarıyla hükmetmeyi terk eden, ihtilaf halinde o ihtilafın çözümü için Allah-u Teâlâ’nın ve rasulünün hükümlerine başvurmayan kimse mü’min değil, kâfirdir.

Aynı şekilde, farzı ayın olan ve İslam’ın hakim kılınma-sına sebep olacak cihadı, yeterli sayıda eleman olmadığı halde terk eden ve buna katılmayan kimse kâfir olur. Fakat farzı ayın değil de kifaye olan cihadı terk edip nefsanî ve dünyevi işlerle meşgul olan kimseler, belki küfre girmezler ama mü’min de değildirler. Bunlar günahkâr kimselerdir.

Müslümanlara hiç yardım etmeyenler de mü’min değil-dir. Çünkü farz olan salih ameli terk etmişlerdir.

Cenneti gerçekten kazanmak isteyen kimselerin, üzerle-rinden hem imanı hem de İslam’ı kaldıracak amelleri işle-memeleri gerektiği gibi salih ameller de işlemeleri gerekir.

Allah-u Teâlâ’nın en çok sevdiği amel, az ve devamlı olan ameldir. Bu sebeple nafile olarak yüz rekât kılıp sonra bıkkınlıktan dolayı bu ameli terk etmektense, her gün iki rekât kılıp buna devam etmek daha iyidir.

Mü’min, sadece farz amellerle yetinmez. Mendup ve na-file olan ibadetleri de işlemeye gayret eder. Çünkü bu ameller, cennete girmeyi kolaylaştırır.

Page 84: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 84

23 - Faizden Her Zaman Uzak Durmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah'tan korkun! Eğer gerçekten

mü’min iseniz (daha önceki) faizden dolayı alacağınız pa-

radan vazgeçin!” (el-Bakara: 278) Mü’min hiçbir zaman faiz yemez. Çünkü Allah-u Teâlâ,

faiz yiyenlere savaş açmıştır, onlar da bu amelleriyle Allah-u Teâlâ’ya savaş açmışlardır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Eğer bunu (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Al-

lah ve Rasulü tarafından size bir savaş açılmış olduğunu bilin!” (el-Bakara: 279)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem faiz yiyene lanet etmiş-

tir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in lanet ettiği kimseler ise asla felaha erişemezler.

Cabir radıyallahu anh şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, riba yiyene, onu

yazana ve iki şahidine lanet etti.” (Müslim) Faizi alan, veren, yiyen, yazan, şahitliğini yapan ve buna

rıza gösterenlerin hepsi aynıdır. Hepsine lanet edilmiştir. Günümüzde kâfir sistemler, faiz ekonomisiyle ayakta

dururlar. Bu sebeple, faizle çalışan bankalara izin veren kimseler kâfirdir ve faize izin veren her ülke her ne kadar kendisine İslam adını yakıştırmaya çalışsa da darul harptir. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın emrine başkaldırmıştır. O halde böyle bir sistemden kurtulmak gerekir. Bu da ancak Allah-u Teâlâ’nın sistemini yeryüzünde ikame etmekle gerçekle-şir. Zira Allah-u Teâlâ, kendi yolunda ve sistemini hakim kılmak için çalışan kullarına muhakkak yardım eder ve on-lara bir çıkış yolu gösterir.

Page 85: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 85

24 - Allah-u Teâlâ’nın Ayetleri Zikredildiğinde Kal-ben Titremek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mü’minler ancak o kimselerdir ki; (yanlarında) Allah

zikredildiği zaman korkudan (huşudan) kalpleri titrer, ayetleri kendilerine okunduğu zaman (manasını bilerek dinleyip okudukları için) imanları artar ve yalnız Rablerine

tevekkül ederler.” (el-Enfal: 2) “Ayetlerimize, ancak hatırlatıldığı zaman secdeye ka-

pananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve kibirlen-meyenler iman ederler.” (es-Secde: 15)

İmanın yeri kalptir. Kişi, ancak kalbi iman ederse Allah-u Teâlâ katında kurtulabilir. Zaten kalben iman etmeyen-ler, ne mü’min ne de Müslümandırlar. Böyle kimseler, za-hiren Müslümanların gözünde iman etmiş görünebilirler. Fakat isimleri “münafıktır”. Bunlar her ne kadar zahiren Müslümanmış gibi görünseler de Allah-u Teâlâ katında kâfirdirler ve cehenneme gireceklerdir. Hem de cehenne-min en alt tabakasına...

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Münafıklar, cehennemin en alt kısmındadırlar.”

(en-Nisa: 145) Mü’min olan kimseler ise Allah-u Teâlâ’ya kalben iman

edenlerdir. Bu sebeple mü’minin kalbi, Allah-u Teâlâ zik-redildiği zaman titrer.

Kalbin titremesi, sahte tasavvuf ehlinin anladığı ve iddia ettiği gibi, kesinlikle cezbeye gelerek yerlere yatmak veya çılgınca bağırmak demek değildir. Zira gerçek mü’min bunu asla yapmaz. Ancak imandan habersiz olan cahiller bunu yaparlar.

Page 86: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 86

Gerçek mü’minler kendilerine Allah-u Teâlâ’nın azabı, mükâfatları ve emirleri hatırlatılınca hemen susar ve kor-kar, işledikleri günahları terk eder, az olan amellerini ço-ğaltır ve onları güzelleştirmek için çalışırlar.

Mü’min kimseler insanların değil, Allah-u Teâlâ’nın ve-receği hükmü düşünürler. Şeytan veya nefisleri bir anlık onları kandırarak veya Allah-u Teâlâ’yı unutturarak gü-naha sürüklese bile, kendilerine Allah-u Teâlâ’nın ayetleri hatırlatılınca veya kendiliklerinden hatırlayınca derhal gü-nah işlemeyi terk eder, korkarak Allah-u Teâlâ’ya yönelir-ler. Çünkü mü’minler, bile bile günah işlemezler. Günah üzerinde ısrar etmezler. Böylece imanlarını artırmak için gayret sarf ederler.

İmanın artması; unutulmuş olan veya daha önce bilin-

meyen ayetler hatırlatıldığında hemen teslim olup gere-ğince amel etmekle olur.

Muaz b. Cebel radıyallahu anh Müslüman bir arkada-

şına: “Gel, Allah-u Teâlâ’ya bir saat iman edelim” dedi ve

sonra arkadaşıyla oturup birlikte Allah-u Teâlâ’yı zikretti-

ler ve O’na hamd ettiler.(11) Bu rivayette iman, Allah-u Teâlâ’yı zikretmek, O’na

hamd etmek dolayısıyla ayetlerini hatırlamak ve ayetleri-nin gereğini yerine getirmek olarak bildirilmiştir.

Kişinin imanı hem artar hem de eksilir. Artması salih ameller, eksilmesi de günah olan ameller işlemekle olur. Yani; Allah-u Teâlâ’nın istediği ameller yerine getirilirse

(11) (Buhari bu rivayeti muallak olarak zikretmiştir. Hafız İbni Hacer bunu

Fethu’l Bari’de zikretmiştir c: 1 s: 63, Ahmed, Ebu Bekir İbni Ebi Şeybe bu

rivayeti sahih senetle rivayet etmişlerdir.)

Page 87: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 87

iman artar, şayet yerine getirilmezse kişinin imanı o nis-pette eksilir. Fakat kişi, küfür olan amelleri işlemedikçe kâfir olmaz, İslam dairesinde kalır. Yine “imanın altı şartı”nda herhangi bir artma veya eksilme olmaz. Bu ko-nuda arttırma veya eksiltme yapmak, küfürdür.

İbni Kayyım zikrin faydaları hakkında şöyle dedi: “Zikir yapmak, zikir yapanın kalbinde Allah-u Teâlâ

korkusunu ve Allah-u Teâlâ’yı yüceltmeyi kuvvetlendirir. Çünkü zikir, bütün kalbi kontrol eder. Devamlı zikreden kalp, Allah-u Teâlâ’yı zikretmeyenin tam aksine, Allah-u Teâlâ’yı düşünür. Allah-u Teâlâ’yı zikretmeyen kişinin kal-binde Allah-u Teâlâ korkusu çok zayıftır.”

(El-vabilu’s Sayyib s: 44) Mü’minin Allah-u Teâlâ’yı her zikredişinde imanı artar.

En büyük zikir, manasını bilerek “La ilahe İllallah” demek, bunu tüm kalple tasdik etmek ve yaşamaktır. Bu şartlar da-hilinde bir kere La ilahe illallah diyen ve onu bozacak amel-ler yapmayan kimse, mutlaka cennete girer. Fakat mana-sını bilmeden veya manasını bozarak günde binlerce defa bu kelimeyi söyleyen ve bu şekilde cennete gireceklerine inananlar ise büyük bir sapıklık ve yanılgı içindedirler. Bu hayallerine bu yolla asla ulaşamayacaklardır. Sonları, acıklı bir hüsran olacaktır.

25 - Allah-u Teâlâ’yı Her şeyden Çok Sevmek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İnsanlardan, Allah'a (zatı, sıfatları veya fiillerinde) denk

tuttuklarını Allah'ı sevdikleri kadar sevenler vardır. Oysa (Allah'ı zatı, sıfatları ve fiillerinde birleyerek) iman eden-ler, (her şeyden üstün tutarak) en çok Allah'ı severler.”

(el-Bakara: 165)

Page 88: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 88

Dikkat edilirse ayette; “Allah’ı severler” sözü geçmek-tedir. Şayet ayette sadece “Allah'a (zatı, sıfatları veya fiille-rinde) denk tuttuklarını Allah'ı sevdikleri kadar sevenler

vardır.” şeklindeki birinci ibare zikredilmiş olsaydı, o za-man Allah-u Teâlâ ile beraber başka varlıkları da aynı sevi-yede sevmek caiz olurdu. Fakat ayette ikinci ibarenin zik-redilmesi, böyle bir sevgiyi yasaklamaktadır. Dolayısıyla mü’minler için Allah-u Teâlâ’dan başka daha üstün tutula-cak ve daha çok sevilecek hiçbir varlık yoktur.

Ayette yasaklanan sevgi; Allah-u Teâlâ’dan başka şey-leri kim olursa olsun veya ne olursa olsun Allah-u Teâlâ kadar veya Allah-u Teâlâ’dan daha çok sevmektir. Fakat Allah-u Teâlâ’nın izin verdiği sınırlar dahilinde ve Allah-u Teâlâ için olmak şartıyla birtakım varlıkları sevmekte bir sakınca yoktur. Bir kimsenin annesini, babasını, çocuğunu, malını vs. sevmesi gibi...

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Malı çok seviyorsunuz.” (el-Fecr: 20) Mal sevgisi insan için bazen caiz, bazen günah, bazen de

küfür olabilir. Allah-u Teâlâ’ya daha çok yaklaşmak ve Al-lah-u Teâlâ yolunda sarf etmek için mal kazanmayı istemek ve bu amaçla çalışmak caizdir. Fakat mal kazanma hırsı ile namazı veya Allah-u Teâlâ’nın farz kıldığı başka bir ameli terk etmek haramdır. Böyle kimseler belki İslam dairesin-den çıkmazlar ama mü’min de değildirler. Mal sevgisi yü-zünden akideyi zedeleyici ameller işlemek veya akideyi di-rekt ilgilendiren amelleri yapmamak, kişiyi küfre sokar.

Anne, baba ve çocuk sevgisi sebebiyle olsa dahi, böyle yapılması gereken şeyleri yapmayanlar veya yapılmaması gereken şeyleri yapanlar da aynı hükmü alırlar. Elbette bu kimselerin Allah-u Teâlâ’yı daha fazla sevdiklerinden söz edilemez.

Page 89: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 89

Allah-u Teâlâ’yı her şeyden fazla sevmek, kuru kuruya söylenen birtakım sözlerle olmaz. Elbette bunun birtakım alametleri vardır. Allah-u Teâlâ’yı sevmek; her halukarda O’nun emirlerine itaat etmek, yasaklarından uzak durmak ve rasulüne tabi olmakla gerçekleşir. Sevgisini bu şekilde amelleriyle göstermeyenler, Allah-u Teâlâ’yı her şeyden üstün tutmuş ve her şeyden daha fazla sevmiş sayılmazlar.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız

bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin.” (Âli İmran: 31)

Ayette geçen “bana tabi olun”dan kasıt; Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’e uymaktır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’e uymak ise; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in em-rettiği şeylerde ona itaat etmek, haber verdiği şeyleri tasdik etmek, yasakladığı şeylerden kaçınmak ve Allah-u Teâlâ’ya onun gösterdiği şekilde ibadet etmektir. Kısacası ona, Allah-u Teâlâ tarafından bildirilen İslam şeriatine uy-maktır. Dolayısı ile Allah-u Teâlâ’yı sevdiğini iddia eden kişi, İslam’a tamamen ittiba eder. Yoksa Yahudi ve Hristi-yanların yaptığı gibi Allah-u Teâlâ’yı sevdiğini iddia et-mekle birlikte Allah-u Teâlâ’nın dininden ve emirlerinden yüz çevirmez.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Yahudiler ve Hristiyanlar: “Biz, Allah’ın oğulları ve

sevgilileriyiz” dediler. De ki: “Öyleyse günahlarınızdan dolayı niçin sizlere azap ediyor?” (el-Maide: 18)

O halde Allah-u Teâlâ’yı her şeyden çok sevmek ve bu

sevginin gereğince hareket etmek gerekir. Yoksa Allah-u Teâlâ’yı sevdiğini iddia edip sonra da başka şeyleri Allah-u Teâlâ ile birlikte Allah-u Teâlâ gibi sevmek veya daha

Page 90: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 90

fazla sevmek söz konusu olmamalıdır. Zira Allah-u Teâlâ’dan daha çok sevilecek hiçbir şey yoktur. Üstelik Al-lah-u Teâlâ’nın isimlerinden birisi de “Vedud”dur. Bu ke-lime ise sevginin en halis olanını ifade eder. Bu sebeple Al-lah-u Teâlâ, kullarından halis bir sevgi istemektedir. Kul-lar, Allah-u Teâlâ’yı halis bir şekilde sever ve bu sevginin gereğini hakkıyla yerine getirirlerse, Allah-u Teâlâ da on-ları sever ve onlara ahirette azap etmez.

Fakat Allah-u Teâlâ, sevdiği mü’min kullarını imtihan etmek için onların başlarına dünyada musibetler verir. Al-lah-u Teâlâ’ya gerçek manada teslim olmuş ve O’nu he şey-den çok seven mü’min kul, bu musibetten öğüt alır, ahireti düşünür ve kendisini azaptan koruyacak amellere yönelir. İşte böyle yapmak, akıllıların işidir.

Allah-u Teâlâ’yı her şeyden daha çok sevmek, kişinin akıllı olduğunun bir delilidir. Zira Allah-u Teâlâ’yı her şey-den çok seven bir kimse, devamlı O’nu zikreder, devamlı O’nu hatırlar. Böylece başına hayır veya şer her ne gelirse Allah-u Teâlâ’dan olduğunu bilir ve herhalukarda amelle-riyle Allah-u Teâlâ’ya daha çok yaklaşmaya çalışır. Çünkü seven kimse, sevdiği kimseyi razı etmek için her şeyi en gü-zel, en mükemmel şekilde yapma gayretini gösterir. Allah-u Teâlâ sevgisi öyle bir sevgidir ki, kalplere ve bedenlere işler.

Sevginin yeri kalptir. Allah-u Teâlâ sevgisi, kalpte bir ağaç gibidir. Onun kökü; Allah-u Teâlâ’nın emirlerine bo-yun eğmek, gövdesi; Allah-u Teâlâ’nın emirlerini bilmek, dalları; Allah-u Teâlâ’dan korkmak, yaprakları; Allah-u Teâlâ’dan utanmak, meyvesi; emirlerini hayata tatbik et-mektir.

İşte gerçek mü’minin Allah-u Teâlâ sevgisi, böyle bir sevgidir. Allah-u Teâlâ’yı böyle seven kimseleri Allah-u

Page 91: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 91

Teâlâ da sever ve onlara azap etmez. Fakat Müslüman ol-malarına rağmen Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı birtakım fiilleri yapan kimseler, Allah-u Teâlâ’yı sevme konusunda eksiklik gösterdikleri için Allah-u Teâlâ onları az sever ve onlara günahları nisbetinde azap eder ya da Müslüman ol-maları sebebiyle onları affeder.

Allah-u Teâlâ’yı gereği gibi sevmeyen, üstelik Allah-u Teâlâ’dan başka varlıklara yönelerek onları Allah-u Teâlâ gibi veya Allah-u Teâlâ’dan daha çok seven müşrikler ger-çekten akılsız kimselerdir. Bu kişiler belki zeki olabilirler, ama maalesef akıllı değildirler. Şayet akıllı olsaydılar, ger-çek mü’minlerin yaptıkları gibi yapar ve Allah-u Teâlâ’yı her şeyden daha çok severek bu sevginin gereklerini yerine getirirlerdi. İşte bu kimseleri Allah-u Teâlâ hiç sevmez ve onları cehennemle cezalandırır.

Allah-u Teâlâ cehennem ehli hakkında şöyle buyuruyor: “Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş

olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmaya-caktık.” (el-Mülk: 10)

Sevgi Alametleri: Her iddia için işaret ve alametler vardır. Bu alametlerin

varlığı veya yokluğu, iddia edilen şeylerin yalan veya doğru olduğunu gösterir. Sevginin de alametleri vardır. Sevginin varlığı veya yokluğu bu alametlerle anlaşılır. Sevginin en önemli ve en açık alametleri şunlardır:

Tabi Olmak, İtaat Etmek, Boyun Eğmek:

Her kim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olur, Rabbinden getirdiği şeriate boyun eğer ve bağlanırsa, işte o kimsenin Allah-u Teâlâ’ya olan sevgisi tamam olmuştur.

Page 92: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 92

Çünkü şeriate bağlanmak kuvvetlendikçe sevgi de kuvvet-lenir. Bunun tersi de doğrudur. Aynı şekilde Allah-u Teâlâ’ya olan sevgi kuvvetlendikçe Allah-u Teâlâ’nın şeri-atine bağlılık ve boyun eğiş de kuvvetlenir. Bu şeyler bir-birlerinin delilidir ve birbirlerini gerektirir.

Her kim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gösterdiği yola zahiren bağlanmayı bütünüyle terk ederse, işte bu, o kimsenin kalbinde Allah-u Teâlâ’nın mutlak sevgisinin ol-madığını gösterir. Böyle bir kimse kâfir ve zındıktır. Her kim Allah-u Teâlâ ve Rasulunün gösterdiği yola tabi olma-dığı halde Allah-u Teâlâ’yı sevdiğini iddia ederse, işte bu, o kimsenin yalancı olduğunu gösterir. Allah-u Teâlâ’nın şu ayette buyurduğu gibi:

“(Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız

bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin.” (Âli İmran: 31)

İbni Kesir bu ayet hakkında şöyle dedi: “Bu ayet, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in yoluna

uymadığı halde Allah-u Teâlâ’yı sevdiğini iddia edenin ya-lancı olduğuna hüküm vermekte ve Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şeriatine, nebinin dinine, bütün söz ve fiil-lerinde tabi olmadıkça, Allah-u Teâlâ’yı sevdiğine dair ileri sürdüğü iddianın yalan olduğunu bildirmektedir.”

(İbni Kesir Tefsiri c: 1 s: 366) İbni Teymiye şöyle dedi: “Her kim rasulün getirdiğine bağlanmadığı halde Al-

lah-u Teâlâ’yı sevdiğini iddia ederse yalan söylemiştir. Çünkü onun sevgisi sadece Allah-u Teâlâ’ya değildir. Şayet Allah-u Teâlâ’yı sever, fakat rasulün getirdiğine bağlan-mazsa bu kimsenin sevgisi şirk olan sevgidir. Zira bu kimse rasulün getirdiğine bağlanmamış, kendi heva ve hevesine bağlanmıştır. Böyle bir sevgi iddiası Yahudi ve Hristiyan-ların Allah-u Teâlâ’yı sevdiklerini iddia etmelerine benzer.

Page 93: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 93

Çünkü onlar Allah-u Teâlâ’yı sevme konusunda gerçekten ihlâslı olsaydılar, sadece Allah-u Teâlâ’nın sevdiğini sever ve ona tabi olurlardı. Bu sevgi ise kişiyi Rasulün getirdiğine bağlanmaya sevkeder. Bu kimseler Allah-u Teâlâ’yı sev-diklerini iddia etmelerine rağmen Allah-u Teâlâ’nın sev-mediğini sevdikleri için, Allah-u Teâlâ’ya olan sevgi iddia-ları, aynı müşriklerin sevgi iddiası gibi olmuştur.”

(Fetvalar c: 8 s: 360) İbni Kayyım şöyle dedi: “Allah-u Teâlâ’yı sevmek; Allah-u Teâlâ’ya ibadetin

gerçeği ve sırrıdır. Bu sevgi, ancak Allah-u Teâlâ’nın em-rine boyun eğmek ve yasaklarından kaçınmakla gerçekle-şir. Allah-u Teâlâ’nın emrine tabi olunur, boyun eğilinir ve yasaklarından kaçınılırsa işte o zaman sevgi ve kulluk Al-lah-u Teâlâ’ya olmuş olur. Bu sebeple Allah-u Teâlâ, rasu-lüne bağlanmayı kendisini sevmeye alamet ve delil kılarak şöyle buyurmuştur:

“(Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız

bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin.” (Âli İmran: 31)

Bu ayette Allah-u Teâlâ, insanların kendisini sevmesinin

alameti ve kendisinin de onları sevmesinin şartı olarak, ra-sule bağlanmayı zikretmiştir. Bilindiği gibi, bir meselede koşulan şart tahakkuk etmezse o mesele gerçekleşmez. Bu nedenle rasulün getirdiklerine bağlanmadığı görülen kim-senin, Allah-u Teâlâ’yı da sevmediği anlaşılır. Zira rasulün getirdiklerine bağlanmadan Allah-u Teâlâ’ya olan sevginin ispatı imkânsızdır.

Rasule bağlanmak ise ancak Allah-u Teâlâ ve rasulünü sevmek ve onların emirlerine itaat etmekle olur. Allah-u Teâlâ’ya ibadet etmek ancak Allah-u Teâlâ ve rasulünü her-şeyden fazla sevmek, hiçbir şeyi Allah-u Teâlâ ve rasulün-den daha fazla sevmemekle olur. Şayet bir şey Allah-u

Page 94: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 94

Teâlâ ve rasulünden daha fazla sevilirse bu, Allah-u Teâlâ’nın asla affetmediği şirk olur ve böyle kimseye Allah-u Teâlâ hidayet etmez. Allah-u Teâlâ’nın şu ayetinde bu-yurduğu gibi:

“De ki: “Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleri-niz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, durgunluğa uğrama-sından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşunuza giden evle-riniz sizin için Allah’tan, Rasulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Şüphesiz Allah, fasık olan kavme hidayet et-mez.” (et-Tevbe: 24)

Her kim bu ayette zikredilenlerden herhangi birisine ita-ati Allah-u Teâlâ ve rasulüne itaatten veya onlardan her-hangi birisinin sözünü Allah-u Teâlâ ve rasulünün sözün-den veya onlardan herhangi birisinin rızasını Allah-u Teâlâ ve rasulünün rızasından veya onlardan herhangi birisin-den korkma, onlara tevekkül etme ve istemeyi Allah-u Teâlâ’dan korkma, O’na tevekkül etme ve O’ndan isteme-den önde görürse, bu kimse için Allah-u Teâlâ ve rasulü, bu zikredilenlerden daha sevgili değil demektir. Böyle yap-masına rağmen hala Allah-u Teâlâ ve rasulünün sevgisinin onlara olan sevgisinden daha üstün olduğunu söylüyorsa, işte o kimse sözünde yalancıdır. Zira o, üzerinde bulun-duğu durumun zıddına hareket etmiştir. Aynı şekilde ayette zikredilenlerden herhangi birisinin hükmünü Allah-u Teâlâ ve rasulünün hükmünden öncelikli gören kimse de, bu zikredilenleri Allah-u Teâlâ ve rasulünden daha çok se-viyor demektir.” (Medaricu’s Salikiyn c: 1 s: 99-100)

Bu açıklamalardan anlaşılan şudur: İslam şeriatini bir kenara atarak beşeri kanunları uygu-

layan kimselerin, Allah-u Teâlâ ve rasülünü sevdiklerine

Page 95: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 95

dair iddiaları apaçık bir yalandır. Bu iddiaları sadece insan-ları kandırmak için ileri sürerler ve para vererek satın al-dıkları alim taslaklarını da bu mesele için kullanırlar. İşte bu sebeple bu alim taslağı belamlar, Allah’ın şeriatini bir kenara atarak beşeri kanunları uygulayan tagutların Müs-lüman olduklarını ve Allah-u Teâlâ’yı çok sevdiklerini in-sanlara anlatırlar.

Allah-u Teâlâ’nın şeriatini hayatın her alanında, uygu-lamadan kaldırıp yerine beşeri kanunları uygulayan, bu kanunlara öncelik tanıyarak Allah-u Teâlâ’nın şeriatinden daha üstün tutan yöneticiler, Allah-u Teâlâ ve rasulünü sevdiklerini nasıl iddia edebilirler? Böyle bir iddiayı ileri süren kimseler ya İslam’ı bilmemekte ya da İslam’ı gerçek manada bilmeyen halkı kandırmak istemektedirler. Zira halkın, İslam’ı gerçekten bildiğini bilseydiler asla böyle gü-lünç bir iddiayı ortaya atmazlardı. Fakat sahte âlim taslak-ları vasıtasıyla ve halkın İslam’daki cehaletlerini fırsat bile-rek böyle bir iddiayı ortaya attılar ve halkı da buna inan-dırdılar.

Oysa Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş-tur:

“Ben kendisine ailesinden, malından ve bütün insan-lardan daha sevgili olmadıkça hiç bir kul iman etmiş ol-maz.” (Müslim)

Bir başka rivayette şöyle buyurmuştur: “Ben kendisine babasından, çocuğundan ve bütün in-

sanlardan daha sevgili olmadıkça hiçbiriniz iman etmiş olmaz...” (Müslim)

Ebu Süleyman el Hatıbi bu hadisin şerhinde şöyle dedi: “Hadisin manası şudur: `Helakin söz konusu olsa bile,

itaatinde tam manasıyla ihlâslı olmaz ve rızamı heva ve he-vesinden daha üstün tutmazsan, sevginde doğru söylemiş sayılmazsın.” (Müslim’in şerhi c: 2 s: 15)

Page 96: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 96

26 - İhtilaf Anında Hükmü Allah-u Teâlâ Ve Rasulüne Havale Etmek: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, (düş-

tüğünüzde) Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman et-mişseniz, onu Allah’a (Kur’an’a) ve (hayatta iken) Rasulüne (vefatından sonra ise onun sünnetine) havale edin! Bu, hem (sizin için) daha hayırlı ve hem de netice itibarıyla daha

güzeldir.” (en-Nisa: 59) “Hayır, Rabbine and olsun ki; aralarında çekiştikleri

şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdi-ğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş ol-mazlar.” (en-Nisa: 65)

Kur’an’da “iman” ve “İslam” kelimeleri genellikle aynı

manada kullanılmıştır. Fakat bazen, imanla ilgili meseleler zikredilirken yine “iman” kelimesi kullanılmıştır. İşte bu ayette kalple alakalı konular işlendiği için “iman” kelimesi zikredilmiştir.

Bu ayette imanın ve İslam’ın geçerliliği, mutlaka yerine

getirilmesi gereken üç şarta bağlanmıştır.

1 - Her meselede Allah-u Teâlâ ve Rasulünü hakem ta-yin etmek.

2 - Allah-u Teâlâ ve Rasulünün verdiği hükümden do-layı kalpte hiçbir sıkıntı duymamak.

3 - Allah-u Teâlâ ve Rasulünün verdiği hükme hem za-hiren hem de batınen teslim olmak.

Page 97: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 97

Bu üç şartı yerine getirmeyenler ne mü’mindir ne de Müslümandır. Onlar ancak, kâfirdirler.

Yine zahiren teslim olduğu halde batınen teslim olma-yanlar, her ne kadar insanlar katında gerçek halleri bilin-mediği için Müslüman kabul edilseler de, Allah-u Teâlâ ka-tında kâfirdirler. Böylelerine ise münafık denir.

En-Nisa: 65 ayetinden, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatta iken her meselede ona başvurmak gerektiği anla-şılmaktadır. Çünkü Allah-u Teâlâ: “aralarında çekiştikleri

şeylerde seni hakem tayin edip” buyurmuştur. Bu ise Ra-sulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hevasından konuşmadı-ğının, bilakis vahiyle konuştuğunun delilidir.

Allah-u Teâlâ bir başka ayette şöyle buyuruyor: “O, (dinde) hevasından konuşmaz. Onun (din hakkında)

söylediği her şey Allah'tan gelen bir vahiydir.” (en-Necm: 3-4)

O halde vahye, yani; Allah-u Teâlâ’nın kitabı Kur’an’a ve bu Kur’an’ın açıklayıcısı durumunda olan Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine bağlanılması gerekir. Bu iki kaynaktan başka hiç bir şeye veya hiçkimseye bağlanıl-maması gerekir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Rabbinizden size indirilene uyun. Ondan başka veli-

ler edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz.” (el-A’raf: 3)

Her konuda bağlılık, sadece Allah-u Teâlâ’nın hüküm-lerinedir. Zira hükmüne teslimiyet göstermek, ibadettir. Kim Allah-u Teâlâ’nın hükmüne teslim olmuş ise “hük-müne teslimiyet gösterme” ibadetini Allah-u Teâlâ’ya yap-mış demektir. Her kim de Allah-u Teâlâ’dan başkasının hükmüne teslim olmuş ise, bu konuda hükmüne teslimiyet gösterdiği kişiye ibadet etmiş ve onu Allah-u Teâlâ’ya or-tak koşmuştur.

Page 98: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 98

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki hüküm vermek, yalnız Allah’a aittir.

Kendisinden başkasına değil, yalnız O’na ibadet etme-nizi emretti. Dosdoğru din işte budur! Fakat insanların çoğu (hüküm verme yetkisinin yalnız Allah’a ait olduğunu) bil-mez.” (Yusuf: 40)

Kullara düşen, büyük küçük her meselede Allah-u

Teâlâ’nın hükümlerine teslim olmak ve Allah-u Teâlâ’nın hükümlerini hayata uygulamaktır. Allah-u Teâlâ’nın, her şeyden önce öğrenilmesi ve hayata uygulanması gereken hükmü ise; Allah-u Teâlâ’yı tevhid etmektir. Allah-u Teâlâ’yı gereği gibi tevhid eden (ibadetleri sadece O’na ya-pıp, O’na hiçbir şeyi eş koşmayan ve tevhidi bozucu her türlü amelden uzak kalan) bir kimsenin, içinde bulunduğu şartlara göre Allah-u Teâlâ’nın her konudaki hükmünü öğ-renmesi gerekir.

Şayet bir kimse ticaretle uğraşıyorsa ticaretle ilgili hü-kümleri, eğer daru’l harpte yaşıyorsa daru’l harpte küfre düşmeden nasıl ticaret yapması gerektiğini ve bu konuyla ilgili bütün hükümleri mutlaka öğrenmesi gerekir. Öğ-renme imkânı olduğu halde öğrenmediği için küfre düşen ve: “Bu meseleyi bilmiyorum” diyen kimsenin mazereti ge-çerli değildir.

Aynı şekilde, ister büyük ister küçük, hatta aile ile ilgili basit meselelerde olsa bile, gerek Müslüman gerek kâfir, ki-minle olursa olsun, ihtilaf halinde Allah-u Teâlâ’ya gerçek manada teslim olmuş kul, asla: “Bence böyledir, böyle ol-ması gerekir” dememeli ve Allah-u Teâlâ’nın hükmüne muhakeme olmalıdır. Çünkü insanlar arasındaki ihtilafları, hiçbir tarafa zulmetmeden, herkesin razı olacağı şekilde adaletle çözecek tek mercii, Kur’an ve sünnettir. Bu iki kay-nakta her meselenin hükmü vardır.

Page 99: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 99

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”

(el-En’am: 38) “İnsanların ihtilafa düştükleri şeylerde hüküm verme-

leri için kitabı hakla indirdi.” (el-Bakara: 213) “Şüphesiz, Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar ara-

sında hükmetmen için biz sana kitabı hakla indirdik.” (en-Nisa: 105)

“(Ey Muhammed! Eğer kitap ehli seni hakem tayin ederse) Aralarında, Allah'ın indirdiği (Kur’an) ile hükmet! Onla-

rın heva ve heveslerine uyma ve Allah'ın sana indirdiği-nin bir kısmından (Kur'an’ın bazı hükümlerinden) seni sap-

tırmalarından sakın!” (el-Maide: 49) Kur’an ve sünnette her şeyin hükmü var olduğu halde

her kim bu iki kaynağa muhakeme olmaz, başka kaynak-lara muhakeme olmayı ister veya muhakeme olursa, işte o kimse taguta muhakeme olmuş ve şirke düşmüştür.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıkla-

rını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri em-rolunmuşken tağuta muhakeme olmak isterler. Oysa şey-tan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.”

(en-Nisa: 60) Ayette kastedilen tagut; Allah-u Teâlâ’nın kanunları dı-

şındaki bütün kanunlar, bu kanunları koyanlar ve bu ka-nunları uygulayanlardır. Bu sebeple Allah-u Teâlâ ve ra-sulü dışında kendisine muhakeme olunan anayasa, devlet kanunu, halk, örf, devlet yöneticisi, hakim ve kadı gibi şey-lerin her biri birer taguttur.

Page 100: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 100

Bir zamanlar İslam diyarı olan ülkelerde şu an tatbik edilen kanunların hepsi tagut hükmündedir. Çünkü bu ka-nunlar, Allah-u Teâlâ’nın kanunlarından alınmamış, insan aklına dayalı ve üstelik Allah-u Teâlâ’nın kanunlarına ters olan beşeri kanunlardır. Bu beşeri kanunları koyan kanun koyucular, bu kanunları her şeyin üstünde görürler. Bu se-beple herkesin, her zaman bu kanunların yani anayasanın hükmü altında olduğunu söylerler.

Bu ayet açık bir şekilde gösteriyor ki; Kur’an ve sünnetin hükümlerine muhakeme olmak istemeyen, onun dışındaki hükümlerle hükmetmek veya onlara muhakeme olmak is-teyen kişi, istediği kadar Kur’an ve sünnete iman ettiğini söylesin, bu söylediği şeyler yalan bir iddiadan başka bir-şey değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ’ya ve rasulüne iman eden bir kişi, ikrah (gerçek zorlama) durumu hariç hiçbir zaman Kur’an ve sahih sünnetin dışındaki hükümlere, yani tagutun hükümlerine muhakeme olmak istemez, asla on-lara başvurmaz ve asla onlardan adalet beklemez. Çünkü tagutun hükümlerine (Kur’an ve sünnet dışındaki hüküm-lere) muhakeme olmak isteyen kimse, taguta iman etmiş demektir.

Oysa Allah-u Teâlâ apaçık bir şekilde tagutu reddetme-den iman edilemeyeceğini ayette bildirmiştir. Zira Allah-u Teâlâ’nın kanunları dışındaki kanunlara muhakeme ol-mak, itaat etmek, hükümlerine boyun eğmek ve itiraz et-memek, ona ibadet etmek demektir.

Allah-u Teâlâ’ya gerçek manada ibadet etmek isteyen bir kimse, sadece ve sadece Allah-u Teâlâ’nın hükümlerine muhakeme olmalı, bu hükümlere itaat etmeli ve sadece bu hükümlere boyun eğmelidir. Allah-u Teâlâ’nın kanunların-dan başka kanunlara muhakeme olan, itaat eden, boyun

Page 101: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 101

eğen kimse, aslında Allah-u Teâlâ’nın reddedilmesini em-rettiği taguta muhakeme olmuş, itaat etmiş ve boyun eğ-miştir.

Allah-u Teâlâ’ya gerçek manada iman etmiş mü’min bir kul, kesinlikle Allah-u Teâlâ’nın şeriatinden başka bir şeri-ate muhakeme olmaz, itaat etmez ve boyun eğmez.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in dönemine bakıldı-ğında, gerek Mekke döneminde gerekse Medine döne-minde olsun, hiçbir Müslümanın Allah-u Teâlâ’nın şeria-tinden başka bir şeriate muhakeme olduğu görülmez. Bu şekilde bir amel, ancak münafık kimselerde görülmüştür. Çünkü taguta muhakeme olma isteği, münafıkların en be-lirgin özelliğidir.

Müslümanlar ise böyle bir özellikten beridirler. Zira on-lar, Müslüman olabilmek ve hatta Müslüman kalabilmek için sadece Allah-u Teâlâ’nın kanunlarına bağlanmak ve sadece O’nun kanunlarına muhakeme olmak gerektiğini bilirler. Zaten asıl önemli olan mesele; Allah-u Teâlâ’nın hükümlerine başvurmak ve bu hükümlerin Allah-u Teâlâ’ya ait olduğunu kabul etmektir.

İşte ancak böyle yapılırsa Allah-u Teâlâ gerçek manada ilah edinilmiş olur. Müslüman olabilmek ve Müslüman ka-labilmek için yapılması gereken de budur. Çünkü aynı anda iki ilah edinmek, asla mümkün değildir.

Her ne sebeple olursa olsun, taguta ve tagutun hüküm-lerine başvuranlar, istedikleri kadar Müslüman olduklarını iddia etsinler, yine de Müslüman değildirler. Zira bu kim-seler Allah-u Teâlâ’dan başkasına ibadet etmiş ve onu ilah edinmişlerdir. Oysa tagutun ve taguti her hükmün redde-dilmesi gerektiği daha ilk ayetlerde emredilmiştir.

Allah-u Teâlâ ayetin devamında şöyle buyuruyor: “Reddetmeleri emrolunmuşken taguta muhakeme ol-

mak isterler.”

Page 102: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 102

Allah-u Teâlâ, kendi şeriatinden başka şeriatlere muha-keme olan kimselerin aslında daha önce bunu reddetmekle emrolunduklarını haber veriyor. Çünkü tagutu red; Allah-u Teâlâ’ya imandır. Taguta muhakeme ise; taguta iman ve dolayısıyla Allah-u Teâlâ’yı inkârdır.

Üstelik Allah-u Teâlâ, ayette “isterler” buyuruyor. Bu sebeple taguta muhakeme olmayı istemek küfür olduğuna göre, taguta bizatihi muhakeme olmak ve hükümlerine tes-limiyet göstermek daha şiddetli küfürdür.

Ayrıca Allah-u Teâlâ’nın ve rasulünün hükümlerine başvurmayıp tagutun hükümlerine başvuran kişi, şeytanın hükmü altına girmiştir. Onun için Allah-u Teâlâ ayette: “Oysa şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.” buyurmuştur.

Gerçekten de şeytan, insanların aklına bir takım maze-retler getirterek onları taguta muhakeme olmaya sevk eder ve taguta muhakeme olmayı onlara güzel ve meşru göste-rir. Maalesef, ilimsiz, cahil fakat buna rağmen İslam adına konuşmaktan çekinmeyen alim kisvesindeki bazı kimseler, bu şeytani mazeretlere sarılarak taguta muhakeme olmada bir sakınca olmadığını veya belli şartlarda taguta muha-keme olunabileceğini ileri sürerler. Fakat yukarıda açıklan-dığı gibi en-Nisa: 60 ayeti, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in sireti ve la ilahe illallah kelimesinin manası, her or-tam ve şartta taguta muhakeme olmayı yasaklamıştır. Bu konuda ileri sürülen tüm mazeretler şeytanidir, şeytanın vesvesesidir, bu mazeretleri ileri sürenler de şeytanın derin bir sapıklığa saptırdığı kâfirlerdir.

27 - Allah-u Teâlâ’nın Hadleri Tatbik Edilirken Acıma Duymamak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Page 103: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 103

“Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman etmişseniz, zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer sopa vurun ve Allah’ın dinini uygulama konusunda o ikisine acımayın!” (en-Nur: 2)

“Acıma” kelimesi şu iki manada kullanılabilir: 1 - Hadler uygulanırken, acıma hissinden dolayı haddin

uygulanmasından vazgeçilmesini istemek. 2 - Hadler uygulanırken, sadece kalpte kalan fıtri acıma

ve üzüntü hissi duymak. Ayette geçen “acıma” sözü; “haddi tatbik etmemek”

manasındadır. Had cezasını hak eden bir kimseye ceza tat-bik edilirken, görenlerin kalplerinde had cezasının veril-mesi sebebiyle değil de, o kişinin duyduğu acı, toplum önünde utandırılma ve küçük düşürülmesinden dolayı fıtri üzüntü oluşabilir. Bu caizdir. Fakat bu his, asla hadleri uy-gulamaktan vazgeçmeye sebep olmamalıdır.

Hadlerin uygulanmasında muhakkak bir hayır vardır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey temiz akıl sahipleri! Sizin için kısasta hayat var-

dır.” (el-Bakara: 179) Hadlerde amaç, suçluları öldüresiye döverek veya iş-

kence yaparak cezalandırmak değildir. Amaç, toplumda kötülüklerin yaygınlaşmasını önceden önlemektir. Dolayı-sıyla hadlerin tatbiki yalnız Müslümanlar için değil, o top-raklarda yaşayan herkes için hayırlıdır.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bir haddin tatbik edilmesi, yeryüzünde yaşayan in-

sanlar için kırk gün yağmur yağmasından daha hayırlı-dır.” (İbni Mace hasen senetle rivayet etti)

Page 104: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 104

İslam’ın hadleri, ancak İslam şeriatini uygulayan bir toplumda uygulanır. Çünkü İslam şeriatinin uygulandığı bir toplumda bütün fertlere hak ve hukukları eşit bir şe-kilde verilir. Böyle bir toplumda hiçbir grubun diğer gruba, hiçbir ferdin diğer bir ferde üstünlüğü yoktur.

İslam dini, hadleri uygulamadan önce had tatbik etmeye yol açan bütün sebepleri ortadan kaldırır. Haddi gerektiren suçların işlenmesine yol açan sebepler varken, bu suçları işleyenlere had tatbik edilmez. Had ancak, tüm kötülük yolları kapatıldıktan sonra kötülük işleyenlere tatbik edilir. Çünkü İslam nizamında ferdi suçtan korumak, ona cezayı uygulamaktan daha önce gelir. Ama ne zaman ki fertler haksız yere başkalarının hakkına tecavüz ederler, işte o za-man onlara gereken ceza uygulanır.

Toplum hayatında işlenen suçlara verilecek ceza, suç-luyu ıslah edebilmek ve toplumun menfaatini koruyabil-mek için mutlaka şu iki özelliğe sahip olmalıdır: Adaleti sağlayacı ve caydırıcı olmak. İşte bu iki özellik, Allah-u Teâlâ’nın sistemi İslam’dan başka hiçbir sistemde yoktur. Zira Allah-u Teâlâ’nın mükemmel yasalarının en önemli özelliklerinden birisi, toplumlarda düzeni ve adaleti sağla-yan yegâne hukuk sistemini vaaz etmesidir.

Allah-u Teâlâ’nın mükemmel sistemi olan İslam dininde suçlara verilen hadleri ağır bulanlar, Allah-u Teâlâ’dan daha merhametli olduklarını iddia etmişlerdir. Bu zihni-yetle hadleri tatbik etmemek veya hadleri orman kanunları olarak nitelendirmek küfürdür ve bu özelliği kendisinde bulunduranlar da kâfirdirler.

Fakat bu zihniyet sahipleri, normalde had gerektiren bir suç kendilerine karşı işlendiği zaman, ellerinden gelse suç-luyu parçalarlar. Buna rağmen Allah-u Teâlâ’nın mükem-mel olan cezalarını, orman kanunları olarak nitelendirmek-ten de geri kalmazlar.

Page 105: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 105

İsmi ve zamanı ne olursa olsun, hangi şahıs veya kurum tarafından ortaya konulursa konulsun, diğer tüm hukuk sistemlerinin gerek metinlerinde ve gerekse uygulamala-rında mutlaka eksiklik, düzensizlik, eşitsizlik vardır ve bu yasalar her an suistimallere, iltimaslara, kayırmalara ve do-layısla zulme açık bir kapı bırakmaktadır. Allah-u Teâlâ’nın yasaları ise bu noksanlık ve çarpıklıklardan mü-nezzeh ve yücedir.

28 - Kâfirlere Karşı Şiddetli, Mü’minlere Karşı

Merhametli Ve Alçak Gönüllü Olmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhammed, Allah’ın rasulüdür. (Ona iman edip)

Onunla beraber olanlar; kâfirlere karşı çok sert, birbirle-rine karşı ise çok merhametlidirler.” (el-Feth: 29)

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin

ki (bu, Allah’a hiçbir zarar vermez ve) Allah, irtidat eden o kimselerin yerine (imanında ihlaslı olup dine sımsıkı sarıldıkları için) kendisinin onları sevdiği (ve daima desteklediği), onların da (bütün emirlerine itaat ederek ve mutlak sevgiyi yalnız O'na has kılarak) Allah'ı sevdiği, mü’minlere karşı alçakgönüllü (şefkatli ve merhametli), kâfirlere karşı ise izzetli (sert ve şiddetli) olan, Allah yolunda (canları, malları, söz ve fiilleriyle) cihad eden ve

hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu, Allah’ın fazlı (ikramı)dır, onu dilediğine verir. Muhakkak ki Allah Vâsi (çokça ikram eden) ve Alim (bu ikramı hak eden kullarını çok iyi bilen)’dir.”

(el-Maide: 54)

Anne ve baba olsa bile, İslam’a savaş açmış kâfirlere merhamet eden, onları gizleyen veya savaşta öldürmekten

Page 106: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 106

vazgeçen kimse mü’min değil, kâfirdir. Aynı şekilde, mü’minlere karşı sert ve merhametsiz olanlar da mü’min değildirler.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Küçüklere merhamet etmeyen, büyüklere karşı saygı

göstermeyen bizden değildir.”(12)

Merhamet, bütün meselelerde olmalıdır. Bütün mü’minlere haklarını verip zulmetmemek gerektiği gibi, çocukların da haklarını vermek ve onlara zulmetmemek gerekir. Çünkü merhamete en layık olanlar, çocuklar ve za-yıf olan kimselerdir.

Büyüklere de Allah-u Teâlâ’nın sınırları dahilinde saygı göstermek imandandır. Büyükten kasıt; yaşlı olan kimse değil, bir kimsenin kendisinden yaşça büyük olanıdır.

Yine, kâfirlerle arasında bir mesele olduğu zaman onlar-dan ve onların güçlerinden korkup onlara kafa tutamayan, söylenmesi gereken hakkı yüzlerine karşı haykıramayan, gösterilmesi gereken İslami tavrı gösteremeyen ve onlarla bir ihtilafa düşmekten çekinen ve yumuşak tavır takınan-lar, fakat Müslümanlarla arasında (özellikle dünyevi) bir mesele olduğu zaman, nasılsa Müslümanların kardeşlik duygusundan dolayı kendilerine birşey yapamayacağını bildiği için Müslümanları alçaltan, onlara müsamaha gös-termeyen, ağzına geleni söyleyen, onlara sert tavır takınan-lar… Bunlar da elbet mü’min değildirler. Belki de küfre daha yakındırlar. Zira böyle yapanlar, genelde nifak hasta-lığına sahip olan ve her an fitne çıkarması mümkün kişiler-dir.

(12) (Tirmizi, Ahmed, Hakim, Ebu Davud, Buhari – El Edebul Müfred, Suyuti bu hadis için sahih dedi.)

Page 107: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 107

29 - Devamlı Korku İle Ümit Arasında Olmak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki Allah’ın rahmetini umanlar; iman

eden, hicret eden ve Allah yolunda cihad edenlerdir.” (el-Bakara: 218)

“Rablerinin korkusundan titreyenler; muhakkak ki onlar, Rablerinin ayetlerine iman edenlerdir.”

(el-Mü’minun: 57-58)

Mü’min her zaman Allah-u Teâlâ’dan korkar ve O’ndan ümidini kesmez. Korku ile ümit, bir kuşun iki kanadı gibi-dir. Kanatlardan birisi olmazsa kuş uçamaz. Kuş, ancak iki kanadı sağlam olduğunda uçabilir.

Kalbinde Allah-u Teâlâ korkusu bulunmayan kimse, Al-lah-u Teâlâ’nın yasaklarını umursamaz. Ancak, kalbinde Allah-u Teâlâ korkusu bulunanlar haram ameller işlemek-ten uzak dururlar.

Korku ve ümidin, mü’minin kalbinde her zaman var ol-ması gerekir. Fakat sağlıklı, zengin, sıkıntısız ve kimseye muhtaç olunmadığı anlarda Allah korkusu daha da fazla-laşmalıdır. Ölüm anında iken de Allah-u Teâlâ’ya olan ümit fazlalaşmalıdır. Çünkü bu, mü’minin kalbindeki ima-nın kuvvetini ve Allah-u Teâlâ’ya olan sevgisinin derece-sini gösterir. Böyle kimselerin kalbindeki Allah sevgisi ar-tar ve bir an önce Allah-u Teâlâ’ya kavuşmayı arzular.

Kalpte sadece korku olursa, kişi amellerini hep korku sebebiyle yapmaya başlar ve bu, kalpteki Allah sevgisini kaldırır. Fakat kalpte Allah korkusuyla birlikte ümit de bu-lunursa, işte o zaman ameller sevgiyle yapılır ve böylece Allah-u Teâlâ’ya olan sevgi daha da artar.

Devamlı korku, yani; ümit olmaksızın duyulan korku, insanı ümitsizliğe ve daha çok günah işlemeye iter. Korku olmadan devamlı ümit etmek de kişinin yaptığı ibadetlere

Page 108: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 108

güvenerek yavaş yavaş günah işlemeye başlamasına sebep olur.

İşte bu iki hal, yani; sürekli Allah-u Teâlâ’dan korkmak, fakat O’ndan ümidini kesmek veya devamlı ümit edip O’ndan korkmamak mü’minlerin değil, kâfirlerin özelliği-dir. Zira mü’min, her zaman Allah-u Teâlâ’dan korkar ve O’ndan ümit eder. Mü’minlerde bulunması gereken özel-lik, işte budur!

İnsanı Allah-u Teâlâ’nın rahmetinden ümit kesmeye sevk eden iki sebep vardır:

1 – İnsan, nefsine uyarak Allah-u Teâlâ’nın haram kıl-dığı şeyleri yapması ve yaptığı bu haram fiillerde ısrar et-mesi sonucu, içinde bulunduğu halden dolayı artık Allah-u Teâlâ’nın kendisini affetmeyeceğini düşünerek O’nun rahmetinden ümit kesebilir. Hatta haram işlemeye devam ederek, artık Allah-u Teâlâ’nın kendisini affetmeyeceği dü-şüncesini kafasında sabitleştirir. Zaten, şeytanın istediği de budur. Bu durumdaki kişilerin hidayetleri her geçen an daha da zorlaşır.

2 – Kişi, işlediği haramlardan dolayı aşırı korkarak Al-lah-u Teâlâ’nın af ve merhametinin çok geniş olduğunu bil-memesi veya unutması sonucu, Allah-u Teâlâ’nın rahme-tinden ümit kesebilir. “Benim işlediğim günah o kadar bü-yüktür ki, tevbe etsem bile Allah-u Teâlâ beni affetmez” diye düşünür. Onu bu derin ümitsizliğe sevk eden yegâne faktör, cahil oluşu ve Rabbini iyice tanımamasıdır. Eğer Rabbini iyice tanımış olsaydı, tembellik etmez ve Allah-u Teâlâ’ya yaklaşmak için yapacağı en küçük şeyin bile, O’nun katında kaybolmayacağını, mutlaka karşılık görece-ğini bilir ve O’nun rızasını kazanmak için bütün gücüyle çalışırdı.

İnsanı, Allah-u Teâlâ’nın azabından emin olmaya sevk eden iki sebep vardır:

Page 109: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 109

1 – Allah-u Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkını, kulla-rın Allah-u Teâlâ’ya karşı olan vazifelerini ve İslam dinini öğrenmek için bir çaba göstermeyip dini meseleleri hafife almak, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini terke ve yasaklarını iş-lemeye sebep olur. Allah korkusu azala azala nihayet kalpte iman kalmaz. Çünkü iman, kişiyi Allah-u Teâlâ’dan ve O’nun dünya ve ahirette vereceği azabından korkmaya sevk eder.

İsmail b. Rafii radıyallahu anh şöyle diyor: “Allah-u Teâlâ’nın azabından emin olmak, kulun haram

işlediği halde Allah-u Teâlâ’dan mağfiret ummasıdır.” (İbni Ebi Hatim)

2 – Cahil fakat çok ibadet eden bir kişi sonunda şeytanın

vesveselerine aldanıp yaptığı ibadetleri çok görerek: “Ben Allah-u Teâlâ’ya yaklaşmak için diğer insanlardan daha çok ibadet ediyorum. Allah-u Teâlâ bana muhakkak ki azap etmez. Çünkü yaptığım ibadetlerden dolayı Allah ka-tında yüksek bir derecem vardır” diye düşünmeye başlar ve bu düşünce kalbindeki Allah korkusunu yavaş yavaş azaltır. Nihayet Allah-u Teâlâ’nın azabından emin olur ve derin bir sapıklığa düşer.

SÜNNETTE MÜ’MİN

1 - Mü’min Arı Gibidir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Mü’min arı gibidir. Temiz olandan başka birşey ye-

mez ve temiz olandan başka birşey vermez.”(13)

(13) (İbn Hibban, Taberani sahih senetle rivayet etmişlerdir)

Page 110: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 110

“Mü’min arı gibidir. Yediği zaman temiz yer, bir şey verdiği zaman temiz verir. Çok ince bir dala konsa bile,

zedelemez.”(14)

Mü’min ile arı arasındaki bağa gelince... Arı üzerinde birçok araştırmalar yapılmış ve hala da ya-

pılmaktadır. Bu araştırmalar çerçevesinde arı incelenecek olursa birçok özelliğe sahip olduğu görülür. İşte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, arının bu özellikleri sebebiyle mü’mini arıya benzetmiştir. Ayrıca Kur’an’da arı hakkında sure bulunmaktadır ve Allah-u Teâlâ arıyı övmektedir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadiste arı hakkında söyledikleriyle mü’min arasındaki benzerlikler şunlardır:

1 - “Arı, temiz yer.” Mü’min de temiz yer. Çünkü mü’min helal olan şeylerden yer ve ağzına haram lokma koymaz. Mü’min, kazancının helal yoldan olması için araş-tırma yapar. Kendisine ve ailesine kesinlikle haram olan bir lokma dahi yedirmez.

Böylece mü’min, Allah-u Teâlâ’nın kendisine çizmiş ol-duğu sınırın dışına çıkarak Allah-u Teâlâ’nın emrine itaat-sizlik yapmaz. Tıpkı arının yaptığı gibi...

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Rabbin, bal arısına vahyetti: “Dağlarda, ağaçlarda ve

onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin! Sonra meyvelerin tümünden ye!” (en-Nahl: 68-69)

İşte, arı böyledir! Sadece Allah-u Teâlâ’nın ona müsaade

ettiği ürünlerden yer, başka ürünlerden yemez. Mü’min de

(14) (Beyhaki - Şuabil İman, Suyuti – Camiu’s Sagir sahih senetle rivayet

etmişlerdir. İbni Hacer el-Heytemi bu hadis için “ravileri Sahihi Müslim’in

ravileridir, Ebu Sebrata hariç… Ebu Sebrata hakkında hadis alimleri

“güvenilir dediler” dedi.)

Page 111: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 111

böyledir. Arı, nasıl Allah-u Teâlâ’nın emrinden dışarı çık-mıyorsa mü’min de çıkmamalıdır.

2 - “Arı, temiz şeyler verir.” Arının insanlara vermiş ol-

duğu şey, temiz ve faydalıdır. Çünkü arı, bazı hastalıklara şifa ve insanlara faydalı olan, “bal” adı verilen besini üretir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Onların karınlarından, türlü renklerde şerbetler çı-

kar. Onda, insanlar için bir şifa vardır.” (en-Nahl: 69) Mü’min de böyledir. Zira mü’min Allah-u Teâlâ’nın em-

rini yaşayan ve yaşamak isteyen herkese faydalıdır. Kendi-sinde bulunan iman ürününü insanlara sunarak onlarda bulunan şüpheleri gidermeye, heva ve heveslerinin önüne geçmeye, onlarda bulunan her türlü şirk, küfür ve günah hastalığını gidermeye çalışır. Böylece insanları şirk ve gü-nahların karanlığından imanın nuruna iletmek için çabalar. Öyle ki, mü’minin yaşantısı vahiydir. Mü’min, gerek ya-şantısıyla ve gerekse diliyle insanlara vahyi anlatır. Böylece onları hastalıklarından arındıracak bir şifa olur.

3 – “Çok ince bir dala konsa bile zedelemez.” Arı, öyle bir özelliğe sahiptir ki, konduğu dala bile zarar vermez. Sanki o dala hiç konmamış gibidir. Üzerine konduğu dalı muhafaza eder ve zedelemez. Mü’min de böyledir. Her za-man insanların faydası olan işleri yapar ve insanlara zarar verecek işlerden kaçınır. Bir kimseye veya birşeye kıza-caksa bile, sadece Allah-u Teâlâ için kızar.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “En iyinizi ve en şerlinizi size haber vereyim mi? En

iyiniz; insanların kendisinden iyilik beklediği ve şer

Page 112: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 112

beklemediği kimsedir. En şerliniz ise; insanların kendi-sinden hayır beklemediği ve şerrinden emin olmadığı kimsedir.” (Ahmed b. Hanbel sahih senetle rivayet etti)

Arının hayatı dikkatle incelendiğinde bunlardan daha

başka özelliklere de sahip olduğu görülür. Mesela, arının çalışması mükemmeldir. Evini bile sağ-

lam ve çok mükemmel bir şekilde yapar. Onun evi, öyle güzel bir mimari özelliğe sahiptir ki, mühendisler bile on-dan örnek alırlar. İşte, mü’min de böyledir. Yaptığı işi en mükemmel ve sağlam bir şekilde yapar ve herkes onu ken-disine örnek edinir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir mü’min bir iş yapacağı zaman, Allah-u Teâlâ on-

dan işin en iyisini yapmasını ister.” (Beyhaki-Şuabil İman, hasen hadis)

Bir başka hadiste şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teâlâ, insanların bir iş yapmasını istediği za-

man onlardan işin en mükemmelini yapmalarını is-

ter.”(15)

Mü’min, kendisinden yapılması istenen bir işi en mü-kemmel şekilde yapar. Bu konuda elinden gelen bütün gayreti gösterir.

Arı, Allah-u Teâlâ’nın emri gereği şu üç yerde yaşar: Dağlarda, ağaçlarda ve insanların kurdukları çardak-larda...

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Rabbin bal arısına vahyetti: “Dağlarda, ağaçlarda ve

onların (insanların) kurdukları çardaklarda kendine evler

edin!” (en-Nahl: 68)

15 (Taberani-el Evsat,Ebû Ya’lâ,Beyhakî İbn Adiy-El Kâmil de rivayet ettiler /zayıf hadis)

Page 113: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 113

Mü’min de yaşantısını sürdüreceği mekânlar konu-sunda her zaman Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itaat eder ve bu konuda aksi bir tavır sergilemez.

Arı, önce ev yapar sonra yemek aramaya başlar. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kendine evler edin! Sonra meyvelerin tümünden

ye!” (en-Nahl: 68-69) Arı, işte bu amelini Allah-u Teâlâ’nın kendisine öğrettiği

şekilde bilerek yapar. Mü’min de böyle olmalıdır. Allah-u Teâlâ’nın emirlerine teslim olmalı ve bu emirleri bilerek ye-rine getirmelidir. Atacağı her adımda Allah-u Teâlâ ve ra-sulünün emri olup olmadığını iyice araştırmalıdır. Hiçbir adımını Allah-u Teâlâ ve rasulünün emri dışında atmama-lıdır.

Arının karanlık, bulut, rüzgâr, duman, su ve ateş gibi bazı olumsuz şartlarda çalışması durur. Mü’mini de engel-leyen durumlar vardır. Gaflet karanlığı, şek ve şüphe bu-lutu, fitne rüzgârları, haramın dumanı, heva ve hevesin ateşi de mü’mini ve nefsini etkiler, Allah-u Teâlâ’ya itaatini engelleyebilir.

O halde arı bunlardan nasıl uzaklaşıyorsa mü’min de bunlardan uzaklaşmalıdır.

Arı, çok temiz bir yaratıktır. Her arının bir görevi vardır. İşçi arıların görevi, çalışmaktır. Devamlı evi temizler, salgı-ladığı çok temiz bir maddeyle evinin duvarlarında bulunan çatlakları kapatır ve bu maddeyle duvarları kaplayarak sağlamlaştırır.

Şayet bir fare, ürettikleri balı çalmak için evlerine gelse, hemen işçi arılar saldırarak ölünceye kadar zehirli iğnele-rini ona sokarlar. Onu öldürdükten sonra da evlerine pis leş kokusu yayılmasın diye farenin leşini, salgıladıkları bir maddeyle hava almayacak şekilde kaplarlar. İşte, mü’min de böyledir. Mü’min de evini her türlü pislikten temizler

Page 114: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 114

ve evi sürekli temiz kalır. Nihayet evine temizlik kokusu hakim olur.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Evlerinizi ve avlunuzu temiz tutun! Çünkü Yahudi-

ler, avlularını temizlemezler.” (Taberani-Evsat’ta, Hasen senetle)

Arı çok bilinçli hareket eder. Yavrularının gelişmesi için gerekli besini depolar. Yavrularını beslemek için balı sulan-dırır. Bunun için gerekli olan suyu da depolar. Yine bu suyu, sıcak havalarda evini serinletmek için de kullanır. Salgılamış olduğu yapışkan sıvıyı da depolar. Böylece onunla evinin çatlaklarını kapatır ve petek yapar.

İşte bütün bunlar, ileride gelebilecek olumsuz şartlara karşı arının tedbir aldığını göstermektedir. Mü’min de böy-ledir. Mü’min de sürekli uyanık olmalı ve ileride başına ge-lebilecek olaylara karşı tedbirli olmalıdır.

Arının çiçek suyunu (özünü) toplamak için sarf ettiği ça-bayı gören kimse, onun çalışkanlığından dolayı hayrete dü-şer. Mü’min de böyledir. Allah-u Teâlâ’nın rızasını ve ahi-ret gününü kazanmak için asla gevşemez ve sürekli çalışır.

Arının çok az külfeti, fakat büyük menfaati vardır. Mü’min de böyledir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olan-

dır.”(16)

Arıların topluluğu çok güzeldir. Zira onlar birbiri için çalışan, hiç kavga etmeyen bir topluluktur. Onlardan hiç-biri yaşantılarından asla şikâyet etmezler ve gece gündüz çalışırlar. Kraliçelerine itaatten bir an olsun geri durmazlar.

(16) (Müsnedi Şiab-El Kadai, No: 1234, hasen senetle.)

Page 115: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 115

Herkes üzerine düşen görevi eksiksiz yerine getirir. Onlar-dan kimi bal getirir, kimi de içerde temizlik yapar.

Kovanda sadece bir emir olur. Şayet ikinci bir kimse emirlik iddia eder veya emir olarak gelirse, hemen o ikin-cisi öldürülür ve böylece ilk emirlerine itaate devam eder-ler. Herkes görevini yapar ve ancak kendi ihtiyacı kadar alır. Hiçbiri sadece kendi nefsi için çalışmaz. Onlardan her biri toplum için çalışır.

Onların bekçileri de vardır ve bunlarla barınaklarını ko-rurlar. Barınaklarına kesinlikle yabancı arıları sokmazlar. Şayet ballarında eksilme olursa bekçi arılar hemen onu kontrol ederler. Bir arı balsız olarak gelirse hemen onu ko-varlar veya öldürürler.

Mü’minler de işte böyle bir tek vücut, bir tek ceset gibi olmalıdırlar. O cesetten bir uzuv hastalandığında, bütün ceset hasta olur ve etkilenir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bütün mü’minleri biribirlerine merhamette, sevgide,

lütuf ve güzel muamelede sanki bir vücud gibi görürsün. O vücudun bir organı hastalanınca, vücudun diğer organ-ları birbirlerini hasta organın sancısına uykusuzlukla, sı-caklıkla ortak olmaya çağırırlar.” (Buhari)

Mü’minler, iyilik konusunda birbirlerine yardım eder-ler. Kötülüğü def etmek için de birbirlerine yardım ederler. Sapıklık üzerinde asla birleşmezler. Düşmanlarına karşı bir tek el gibidirler. İslam toplumunda her mü’minin görevi vardır. Herkes görevini en mükemmel şekilde yerine getir-meye çalışır.

Arının kovanı adeta güzel kurulmuş bir kale gibidir. Onu koruyan bekçi arılar vardır. Bu bekçiler, kovanın ka-pısında beklerler. Bal çalmak isteyen yabancı arıları asla

Page 116: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 116

içeri sokmazlar. Çiçek özleri azaldığı zaman ballarını koru-maya daha çok özen gösterirler. Öyle ki bekçi olan arı, bal-dan bir şey çalınmasın diye peteğe giren çıkan arıları kont-rol eder. İşte mü’min de böyledir. Allah-u Teâlâ yolunda Müslüman devletin sınırlarını korur ve her zaman Rasulul-lah sallallahu aleyhi ve sellem’in aşağıdaki sözünü gözönünde bulundurur.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Allah-u Teâlâ yolunda bir gün bekçilik yapmak,

dünya ve onun içindekilerden daha hayırlıdır.” (Buhari) Arıların Ya’sub isminde emirleri vardır. Bu emirlerine

itaatten bir an olsun ayrılmazlar. Onun emri olmaksızın hiçbir iş yapmazlar. Emir, düzeni sağlar. Toplumun dü-zeni, emirin kontrolü altındadır ve toplumdaki fertlerin birbirlerine eziyet etmelerini önler.

Mü’min de böyledir. Emiri kendisine haram birşey em-retmediği müddetçe onun emrinden bir an olsun ayrılmaz.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin! Rasulüne de itaat

edin! (Allah ve Rasulüne itaat ettikleri müddetçe) Sizden olan ulu'l-emre (emir ve ilim sahiplerine) de itaat edin!”

(en-Nisa: 59) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Önce size takvayı tavsiye ederim. Köle bile olsa, emi-

rinizi dinleyip itaat ediniz!” (17)

Mü’min, emirine ve toplumuna bağlıdır. Emirin itaatin-den çıkmaz. İslam cemaatinden ayrılmaz.

(17) (Ebu Davud, Tirmizi. Tirmizi bu hadis için hasen-sahih dedi)

Page 117: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 117

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Kim emire itaatten vazgeçer, cemaatten ayrılır ve o şe-

kilde ölürse, cahiliye ölümü üzere ölmüş olur.” (Müslim)

Bir arı kovanında aynı anda iki emir olmaz. İkinci bir emir çıkarsa, diğer arılar hemen onu öldürüp parçalarlar ve birbirlerine düşmanlık yapmaksızın bir emir üzerinde bir-leşirler. Arı toplumundaki fertler, birbirlerine asla eziyet et-mezler. Fertleri birbirine düşman olmayan, emirlerine bağlı tek bir ordu olurlar. Mü’minler de öyledir. Şayet bir emire beyat edilmişken ikinci bir kimse, emire karşı gelerek emir olmak için ortaya çıkarsa, toplumda fitne çıkmaması için ikinci çıkan emir öldürülür. Çünkü Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “İki halifeye beyat edilirse, ikincisini öldürün!”

(Müslim) Arı, gece gündüz çalışır. Mü’min de böyledir, devamlı

Allah-u Teâlâ’nın rahmetini kazanmak için çalışır. Gündüz oruç tutar, gece kıyamu’l leyl yapar. Ahiret azabından kor-kar. Allah-u Teâlâ’nın rahmetini umar. Hep Allah-u Teâlâ rızası için çalışır.

Arının sesi vardır. Mü’minin de evinden devamlı Kur’an sesi gelmelidir.

Selefi Salih radıyallahu anhum, insanlar uyudukları zaman gece kalkıp Kur’an okurlardı ve Kur’an okurken çıkardık-ları ses, arının sesi gibi duyulurdu.

İbn Hibban, Basra zahidlerinden olan Rabi b. Sabih’in evini vasfederken;

Page 118: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 118

“O, çok Kur’an okuyup teheccüd yaptığı için arı kova-nından çıkan sesler gibi onun da evinden ses çıkardı.” de-

miştir.”(18) Şüphesiz mü’minin arıya benzetilmesinde, bunlardan

başka daha birçok hikmetler vardır.

2 - Mü’min Hurma Ağacı Gibidir:

İbn Ömer radıyallahu anhuma şöyle rivayet etti: “Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabelere

sordu: “Mü’mine benzeyen bir ağaç ismi söyleyin!”

Sahabeler radıyallahu anhum, çölde mevcut olan bütün ağaçların ismini saydılar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayır” dedi.

İbn Ömer radıyallahu anhuma şöyle dedi: “İçimden bunun hurma ağacı olduğu geçti ve bunu Ra-

sulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e söylemeyi düşündüm. Fa-kat yaşlı sahabeler bulunduğu için onlara saygısızlık olma-sın diye söylemekten çekindim.” Sahabeler susunca Rasu-lullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara:

“O ağaç, hurma ağacıdır” dedi. (Buhari, Müslim)

Bir başka hadiste şöyle demiştir: “Mü’minin misali, hurma ağacına benzer. Ondan ne

gelirse, fayda gelir.”(19)

Hurma ağacını incelediğimizde birçok özelliğe sahip ol-duğunu görürüz.

(18) (El-mecruhin - İbni Hibban c: 1 s: 292) (19) (Bezzar sahih senetle) (Hafız İbni Hacer bu hadis için senedi sahihtir dedi.)

Page 119: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 119

Hurma ağacı, şekil olarak insana benzer. Güzel bir göv-desi vardır. Ayrıca hem dişisi hem de erkeği vardır. Dişi ağaç, erkek ağaçtan döllenme tohumu almazsa meyve ver-mez. Başı kesildiği zaman ölür. Büyük bir darbe yediğinde de ölür. Yaprakları alındığı zaman o yerden tekrar yaprak çıkmaz. Tıpkı insanın mafsallarının kesildiği zaman yeni mafsalların çıkmaması gibi... Yine, insanın vücudu nasıl kılla kaplı ise o da tüyle kaplıdır.

Hurma ağacının da şüphesiz suyu ileten damarları, göv-desi, yaprakları ve meyvesi vardır. İşte iman ve İslam ağacı da böyledir. İman ve İslam ağacının damarları ilim, marifet ve yakindir. Gövdesi ihlâstır. Dalları ise amellerdir. Seme-resi (ürünü) ise; salih amellerin meydana getirdiği iyi so-nuçlar, sıfatlar ve güzel ahlaktır.

Şayet İslam ağacı, mü’minin kalbine tam olarak ekilmiş ve orada iyice sabitleşmişse bu, onun amellerine de yansır. Bir kimsenin kalbindeki imanın sabitleşip sabitleşmediğini anlamak için onun amellerine, sıfatlarına ve ahlakına bakı-lır. Bu ağaç kalpte ne kadar köklü yerleşmişse o kişinin ah-lakı ve amelleri de o kadar iyi ve güzel olur. İlim, Allah-u Teâlâ’nın indirdiğine mutabık; itikad ve iman, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in getirdiğine uygun ve kalpte ihlâs var ise; bütün bunlarla birlikte ameller de Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’in getirdiğine uygun ise, bu vasıflara sa-hip kimsenin gönlündeki iman ağacının kökü derinlerde ve kuvvetli, dalları ise göğe yükselmiş demektir.

Şayet durum, bütün bunların tam aksi ise, işte o zaman kalpte bulunan ağaç, kökü olmayan, habis bir ağaç gibidir. Ağacın kökü nasıl derinlerde ise mü’minin ilmi de o şekilde derin olmalıdır.

Hurma ağacı, uzun süre sulanmazsa yaşamaz. Zira uzun süre sulanmayan ağaç kurur ve bir müddet sonra ölür. Mü’min de böyledir. Mü’minin de sulanmaya ihtiyacı

Page 120: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 120

vardır. Mü’minin sulanması; sürekli zikir ve tefekkür ha-linde olmasıdır. Nasıl ağaç sulanmadığında kuruyor ve ölü-yorsa, zikir yapmayan mü’minin kalbi de işte o şekilde ku-rur ve ölür. Çünkü Allah-u Teâlâ’yı sürekli olarak hatırla-mayan kimsenin imanı, bir müddet sonra zayıflar ve tıpkı ağacın sulanmadığında kuruyup ölmesi gibi tamamen ölür.

Allah-u Teâlâ’yı zikir ve tefekkür (düşünme); her ko-nuda Allah-u Teâlâ’yı gerçek manada hatırlamak, O’nun istediği şekilde amel etmek ve bir işi yapmadan önce veya işi yaparken hep Allah-u Teâlâ’nın rızasını düşünmektir.

İşte mü’mini sulayan su, budur! Şayet mü’min bu şe-kilde kendisini sulamazsa bir müddet sonra kalbi susuz-luktan kurur ve ölür. Mü’minin kalbinin canlı kalabilmesi için Allah-u Teâlâ’yı zikir ve tefekküre ihtiyacı vardır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Kalpteki iman, elbisenin eskimesi gibi eskir. Bu se-

beple, imanınızı tazeleyin!”(20)

Hurma ağacının etrafında yabani bitkiler vardır. Bu bit-kiler çoğalınca ağacı öldürür. Mü’minin etrafında da ya-bancı unsurlar vardır. Bunlar; İslam’a ters adet, düşünce, fikir, kanun vs.dir. Mü’min, imanının ölmemesi için bu gibi unsurlardan temizlenmelidir.

Hurma ağacının yerde kökü çok sağlamdır. Mü’min de böyledir. Çünkü mü’minin kalbindeki iman çok sağlamdır ve fitnelere karşı dayanıklıdır.

Hurma ağacının meyvesi çok tatlıdır ve faydalıdır. Has-talıklara iyi gelir. İşte mü’min de böyledir! Konuştuğu söz-ler iyidir, güzeldir, her zaman başkalarına fayda verir ve asla ondan zarar gelmez.

(20) (Ahmed b. Hanbel)(Hakim rivayet etti ve sahih dedi, Zehebi de bunu destekledi.)

Page 121: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 121

Hurma ağacı yaşlandıkça daha bol ve daha kaliteli meyve verir. Mü’min de böyledir. Yaşlandıkça hayrı artar ve ameli daha da güzelleşir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in dediği gibi... Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “İnsanların en hayırlısı, ömrü uzayan ve ameli iyile-

şendir.” (Ahmed, Tirmizi sahih senetle) Hurma ağacı, rüzgâra en dayanıklı ağaçtır. Mü’min de

böyledir. Fitne rüzgârlarına karşı dayanıklıdır. Hurma ağacı, susuzluğa karşı dayanıklı ve sabırlıdır.

Mü’min de böyledir. İmtihan ve musibetlere karşı sabırlıdır. Hurmanın kalbi vardır. Ağaçların içinde kalbi en iyi ve

en tatlı olan odur. İbni Ömer radıyallahu anhuma dedi ki: “Biz, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında iken

hurmanın kalbi getirildi.”(Hurmanın kalbinden kasıt; hur-madan yenilen yumuşak yeridir)

Buhari’nin lafzında hadis şöyledir: “Ben, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında iken

o hurmanın kalbi (yumuşak olan içi)ni yerdi.” İşte mü’minin kalbi de böyledir. Kalplerin en temizidir.

Mü’minin kalbi, İslam düşmanları dışında herkese merha-metlidir.

Hurma ağacı meyve vermese bile yaprağından ve dalın-dan insanları faydalandırır. İnsanlar onun gövdesinden ev-ler yapar, yaprağından da birçok şekilde faydalanırlar. Mü’min de böyledir. Her şeyi faydalıdır. Ondan asla zarar gelmez.

Page 122: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 122

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “En hayırlınız, hayrı umulan ve şerrinden emin olu-

nan kişidir. En şerliniz ise hayrı umulmayan ve şerrinden emin olunmayan kişidir.”

(Ahmed, Tirmizi sahih senetle) Hurmanın dikeni vardır ve düşmanlarından kendisini

korur. Mü’min de böyledir. Allah-u Teâlâ’nın düşmanla-rına karşı şiddetli ve tedbirlidir. Onlara karşı diken gibidir. Mü’minlere karşı ise; hurma ağacı ne kadar faydalı, tatlı ve yumuşak ise o kadar faydalı, tatlı ve yumuşaktır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kâfirlere karşı çok sert, birbirlerine karşı ise çok mer-

hametlidirler.” (el-Feth: 29) Hurma ağacının meyveleri bitse bile, ondan yine de isti-

fade edilir. Onun faydaları bitmez. Meyvesi biterse gövde-sinden, yapraklarından, dallarından istifade edilir. Mü’min de böyledir. Onun da sağladığı faydalar asla bitmez. Çünkü hayır taraflarından biri biterse diğer hayır tarafı devreye girer. İmkanı, yeteneği, ilmi, gücü ve maddi varlığı dahilinde hep faydalı olmaya çalışır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mü’mini hurmaya benzetmesinde birçok hikmetler vardır. Bunların hepsini algılamamız imkânsızdır. Ama hurma ağacı hakkındaki il-mimiz arttıkça mü’mine ne kadar çok benzediğini daha da çok görüp anlayacağız. Burada söylenen şeyler, hurma

ağacı hakkında bilinen şeylerdir. Fakat hurma ağacı hak-kında daha bilinmeyen birçok şey vardır.

3 - Mü’min Altın Külçesi Gibidir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Page 123: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 123

“Mü’min, altın külçesi gibidir. Isıya maruz kalırsa parlar. Tarttığın zaman bir miskal bile düşmez.”

(Beyhaki-Şuabil İman’da sahih senetle)

Altın diğer madenlerden değişiktir. Çok az bulunur ve çok değerlidir. Mü’min de aynen böyledir. Zira gerçek ma-nada iman etmiş kimseleri bulmak çok zordur.

Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: “Muhakkak ortakların çoğu birbirine haksızlık eder.

Ancak, (Allah’a gerektiği gibi) İman eden ve salih amel işleyenler (Allah’ın emirlerine itaat edip yasaklarından kaçınanlar) hariç… Onlar ise sayıca çok azdır.” (Sad: 24)

Bir başka ayette şöyle buyuruyor: “Sen şiddetle arzu etsen bile insanların çoğu iman et-

mezler.” (Yusuf: 103) Altın, ateşe bırakıldığında daha çok parlar. Mü’minler

de böyledir. Çünkü insanlar imtihana tabi tutulduklarında münafık ve imanlı kimseler ortaya çıkar. Yine altın, ateşe sokulduğunda gerçek mi yoksa sahte mi olduğu ortaya çı-kar. Mü’min de fitne imtihanlarına sokulduğunda kalite-sini ortaya koyar. Zira fitneler (imtihanlar), mü’minin ima-nını sağlamlaştırır, münafığın ise iman etmediğini ortaya çıkarır.

Zaten Arapçada “fitne” kelimesi; altının, altın olup ol-madığını öğrenmek için ateşe sokmak manasına gelmekte-dir.

Altın, eriyince hiç eksilmez. Mü’min de musibet ve im-tihana maruz kalınca imanından hiçbir şey eksilmez.

Altın, ortam değişikliklerine en dayanıklı madendir. Bu sebeple hiçbir hava değişikliğinden etkilenmez. Mü’min de en dayanıklı kimsedir. Hangi şartlarda ve dünyanın nere-sinde yaşarsa yaşasın, imanı hep aynı imandır. Altın nasıl paslanmıyorsa mü’min de imtihanlardan, fitne rüzgârla-rından asla etkilenmez.

Page 124: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 124

Saf altın çok yumuşaktır. Mü’min de İslam düşmanları hariç, insanlara karşı çok yumuşaktır, kaba değildir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “İnsanları madenler gibi bulursunuz.”

(Buhari - Müslim) 4 - Mü’min Deve Gibidir: İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’minler yumuşaktır, kolaydır. Tıpkı burnu hasta-

lıklı olan deve gibi... Çekildiği zaman gelir, bağlandığı zaman bağlı kalır, taşa oturtulduğu zaman oturur (Yani;

burnunun hastalığından dolayı şikâyetçi olmaz).”(21) Mü’min, tıpkı deve gibi çok uyumludur. Zira deve, has-

talık anında bile uyum gösterir. Mü’min de Kur’an’a ve sünnete uygun ne söylenirse yerine getirir.

Deve çok dayanıklıdır. Çünkü deve, çok az su içmesine rağmen çok uzun mesafe kat eder. Mü’min de aynen deve gibi dayanıklıdır.

Deve çok sabırlı bir hayvandır. Mü’min de böyledir. İbn’il Kemal dedi ki: “Allah-u Teâlâ, iyi ahlaklı ve uyumlu oldukları için

mü’minleri övmüştür. Çünkü uyumluluk ve yumuşak ol-mak iyi ahlaktandır. Onun için Allah-u Teâlâ şöyle bu-yurdu:

“(Ey Muhammed!) Allah’ın rahmeti sebebiyle sen on-

lara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba ve sert kalpli ol-saydın şüphesiz ki onlar çevrenden dağılırlardı. Onları affet ve onlar için (Allah’tan) bağışlanma dile! (Önemli) iş-

(21) (Müsnedi Kadai, Akili-Edduafa, Hadis zayıf olmasına rağmen onu destekleyen rivayet olduğu için hasen seviyesine çıkmıştır.)

Page 125: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 125

lerde onlarla istişare et! Birşeyi yapmaya azmettiğin za-man (onu yap ve) Allah’a tevekkül et! Muhakkak ki Allah,

kendisine tevekkül edenleri sever.” (Âli İmran: 159)

Deve, burnu hasta olsa bile uyumludur. Bu haldeyken bile insanların ihtiyaçlarını giderir ve onlara hizmet eder. Mü’min de işte böyledir. Allah-u Teâlâ’nın, rasulünün ve ulu’l emrin emirlerine boyun eğer. Mü’min kardeşlerine karşı yumuşak ve tevazuludur. Dünya işlerinde kolaydır. Fakat din konusunda serttir. Mü’minin sıfatı hakkında bir sahabe şöyle dedi:

“Dağdan bir parça sökebilirsin. Fakat mü’minin dinin-den asla bir şey alamazsın.”

Deve susuzluğa, sıcaklığa ve uzun mesafelere çok sabır-lıdır. Onun için ona “çölün gemisi” ismi verilir. Mü’min de böyledir. Bütün musibetlere karşı sabırlıdır, dayanıklıdır. Dinini ve dininin gereklerini her ortamda yaşar. Sabır onun dayanacağı bir duvardır. Sabrın gövdesi ise mü’minin ima-nıdır. Mü’min işte sadece buna dayanır. Çünkü sabrı olma-yanın imanı yoktur. Sabrı olmayan kimse, Allah-u Teâlâ’ya bir yar kenarında ibadet eden kimse gibidir. Böyle bir kim-seye bir hayır isabet ederse mutmain olur, fakat ona bir şer isabet ederse hemen yüzüstü düşer, böylece dünyasını da ahiretini de kaybeder.

5 - Mü’min Buğday Başağına Benzer: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, rüzgârın yatırdığı başak gibidir. Bu sebeple

mü’mine sürekli olarak musibet ve imtihanlar isabet eder. Münafık ise rüzgârın, isabet ettiği zaman kökten

Page 126: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 126

yıktığı çam ağacına benzeyen “erz” ağacı (Lübnan’da çok bulunan bir ağaç türü) gibidir.” (Buhari, Müslim)

Ka’b b. Malik el Ensari radıyallahu anh’den Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, başak gibidir. Rüzgâr onu, ürün verinceye

kadar kâh yatırır kâh düzeltir. Kâfir ise rüzgârın eğmeyip kökten söktüğü çam ağacına benzeyen “erz” ağacı gibi-dir.” (Buhari, Müslim)

Enes radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, bazen yatan bazen kalkan fakat kökünden

sökülmeyen başak gibidir.” (Bezzar sahih senetle) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem mü’mini başağa,

rüzgârı da musibete benzetmiştir. Mü’minin başına, yani; bedenine, ailesine ve malına devamlı musibetler gelir. Şa-yet sabrederse, bu musibetler onun günahlarını affettirir ve derecesini yükseltir. Kâfirlere ise çok az musibet isabet eder ve onların başına gelen musibetler, günahlarını silmez.

Hadiste rüzgâr, Allah-u Teâlâ’nın emrine ve imtihanlara benzetilmiştir. Şayet mü’min, bu imtihanlar karşısında sa-bır gösterir ve musibet esnasında bile Allah-u Teâlâ’ya şük-rederse, şüphesiz Allah-u Teâlâ ona yardım eder ve onu sı-kıntılarından kurtarır. Mü’mine isabet eden musibetler işte bu şekilde, mü’min kul sağlamlaşıncaya dek sürer.

Hadiste münafıklar, çam ağacına benzeyen erz ağacına benzetilmiştir. Zira erz ağacı, zahiren çok gösterişli ve gü-zel bir ağaçtır. Fakat bir rüzgâr isabet edince, onu kökün-den söker ve yıkar. Münafıklar da böyledir. Zahiren iyi gibi görünürler, ama başlarına bir musibet gelince hemen kö-künden sökülüp giden “erz” ağacı gibi gerçek yüzlerini or-taya koyarlar.

Page 127: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 127

Allah-u Teâlâ münafıklar hakkında şöyle buyuruyor: “Sen onları gördüğün zaman, cüsseli yapıları hoşuna

gidiyor. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) onlar, (sütun gibi) dayandırılmış kütükler gibidirler...”

(el-Münafikun: 4) Allah-u Teâlâ bir başka ayette şöyle buyuruyor: “Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendir-

mesin. Allah bunlarla, ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkâr içindeyken zorlukla çıkmasını ister.” (et-Tevbe: 55)

Mü’minin başından musibet eksilmez. Fakat mü’min bu musibetlere karşı sabırlıdır. İşte bu sebeple Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem, mü’mini başağa benzetmiştir. Zira mü’min, bedenen zayıf olsa bile imanen güçlü olduğu müddetçe hiçbir musibet onun imanını sarsamaz ve boza-maz.

İbni Mes’ud radıyallahu anhuma hakkında şöyle bir rivayet zikredilmiştir:

“İbni Mes’ud radıyallahu anhuma, bir gün bir ağaçtan mis-vak yapmak için bir dal parçası almak istedi. İbni Mes’ud radıyallahu anhuma bacakları çok ince olan birisiydi. Öyle ki, rüzgâr onun bacaklarını hareket ettirirdi. Müslümanlar bu manzarayı görünce gülmeye başladılar. Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem onlara: “Niye gülüyorsunuz?” diye sordu. Sahabeler: “Ey Allah’ın Rasulü! İbni Mes’ud’un çok ince olan ba-

caklarına gülüyoruz.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah şöyle dedi:

“Nefsim elinde olan Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, bu bacaklar Allah-u Teâlâ’nın mizanında Uhud dağın-dan daha ağırdır.” (Ahmed rivayet etti)

Mü’min, kaba değil yumuşaktır. Tıpkı rüzgâra karşı da-yanıklı olan ince başak gibidir.

Page 128: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 128

6 - Mü’minin Diğer Mü’minlerle İlişkisi, Binanın Tuğlaları Gibidir: Ebu Musa el Eşari radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mü’minin diğer mü’minlerle olan ilişkisi, binanın

tuğlaları gibidir” dedi ve bunu göstermek için parmakla-rını birbirine kenetledi.” (Buhari, Müslim)

Mü’minlerin arasındaki ilişki böyle değilse, mü’minlik sıfatı onlardan kalkar. Ayrıca birbirlerine yardım etme-dikçe, oluşturdukları bina da sağlam olmaz. Zira binanın duvarlarının tuğlaları birbirine sıkıca kenetlenmedikçe, bu binanın sağlam olduğundan söz edilemez ve böyle bir bi-nadan faydalanma da söz konusu olmaz.

Binanın tuğlaları birbirine sağlam bir şekilde kenetlen-mediği zaman nasıl bina sağlam olmuyor ve binadan isti-fade edilemiyorsa, aynı şekilde mü’minler de birbirlerine yardım etmez ve destek olmazlarsa İslam toplumu sağlam olmaz ve böyle bir toplumdan istifade edilmez.

Mü’min, hem din hem de dünya konusunda mü’min kardeşleriyle yardımlaşmalıdır. Şayet böyle yapılmazsa, asla bir tek kuvvetten söz edilemez. Böyle bir durumda başa gelen musibetlere karşı dayanıklılık gösterilemez. So-nuçta da mü’min toplumun hem din hem de dünya konu-sundaki düzeni bozulur.

Bu sebeple mü’min, her zaman şu iki hal üzerinde olma-lıdır:

a - Allah-u Teâlâ’ya karşı yapması gereken görevleri ye-rine getirmelidir.

b - Allah-u Teâlâ’nın yarattığı kullarına karşı yapması gereken görevleri yerine getirmelidir.

Page 129: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 129

Allah-u Teâlâ’ya karşı yapması gereken görevler; Allah-u Teâlâ’nın farz kıldığı ibadetleri yerine getirmesidir.

Allah-u Teâlâ’nın yarattığı kullarına karşı yapması gere-ken görevler ise; mü’minlerle haşir neşir olması, din ve dünya konusunda onlara yardım etmesi, onlara emri bi’l maruf nehyi ani’l münker yapmasıdır.

Mü’min, bu her iki görevi de sadece Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için yerine getirir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın! Günah ve

haddi aşmada yardımlaşmayın! Allah’tan korkun. Al-lah’ın azabı şiddetlidir.” (el-Maide: 2)

Mü’minler devamlı birbirlerine destek verip yardımcı olduklarında ancak İslam binası sağlam olur. Mü’min tek başına yaşayamaz. Yaşayabilmesi ve ibadetlerini doğru dü-rüst yapabilmesi için diğer mü’minlere ihtiyacı vardır. Bu sebeple gerek dünyayla ve gerekse ahiretle ilgili mesele-lerde sürekli olarak diğer mü’minlerin yardımına muhak-kak ihtiyaç vardır.

7 - Mü’min, Diğer Mü’minin Aynasıdır: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Mü’min diğer mü’minin aynasıdır.”(22)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu vasfa dikkat etmek gerekir. Bu hadisteki vasıflandırma ne kadar güzel bir vasıftır ve ne kadar güzel manalar içermektedir!

(22) (Ebu Davud, Buhari-El Edebul Mufret) (El Hafız el İraki bu hadis için “senedi hasendir” dedi)

Page 130: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 130

Bu hadisin manası şöyledir: “Mü’min kardeşin için ayna gibi ol! Onların iyiliklerini

göster. Ta ki Allah-u Teâlâ’ya şükretsin ve kibirden uzak-laşsın. Onun eksiklerini başka insanlara yaymadan güzel ve gizli bir şekilde göster ki, kendisini düzeltebilsin.”

Bir kimse, tek başına hatalarını hiçbir zaman tespit ede-mez. Hatalar yüzdeki lekeler gibidir. Çünkü yüzdeki leke-ler insan için bir eksikliktir ve bu eksikliği gidermek için aynaya bakmak gerekir. Ancak aynaya bakılırsa yüzdeki leke görülebilir.

Bu sebeple mü’min bir kimse, kardeşinde gördüğü bir lekeyi (daha doğrusu hatayı) ona söyleyerek düzeltmeli (temizlemeli)dir. Kendisinde leke (hata) bulunan diğer mü’min de lekesini (hatasını) düzelten kimseyi bir ayna gibi düşünmeli ve kendisini aynada görüyormuş gibi hare-ket etmelidir. Böyle hareket eden bir mü’min, lekenin (ha-tanın) aynada değil kendisinde olduğunu anlar ve üze-rinde bulunduğu hatada ısrar etmez.

Fakat hatası gösterildiği halde hatasını görmeyen kimse, hatasını gösteren aynayı kırmış gibi olur. Aynaya bakıp da aynada kendi kusurunu gördüğü için aynayı kırmak, akıl sahibi bir insanın işi değildir. Çünkü ayna, hatayı hiç abart-madan karşısındakine gösterir.

8 - Mü’minler, Birbirlerine Karşı Bir Vücut Gibidirler: Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Page 131: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 131

“Mü’min, diğer mü’minler için vücudun başı gibidir. Cesedin baştaki acıyı hissetmesi gibi, mü’min de iman

ehlinin çektiği acıdan dolayı acı hisseder.” (23)

Mü’min, hadiste belirtildiği gibi baştaki acıyı hisseden

vücut gibidir. Her mü’min diğer mü’mini, vücuttaki baş gibi görür.

Çünkü baş, en önemli organdır. Şayet başta bir ağrı mey-dana gelse, bu ağrıyı bütün vücut hisseder. Mü’min de böy-ledir. İçlerinden birine eziyet gelse, hepsi üzülür.

Nu’man b. Beşir radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’minler bir tek adam gibidirler. Başı ağrısa bütün

vücudu ağrır, gözü ağrısa bütün vücudu ağrır.”(24)

Baş ve göz çok hassas bölgelerdir. O yüzden hadiste bu organlar belirtilmiştir. Eğer bir mü’minin başına gelen ezi-yet diğer mü’minleri üzmüyorsa, onlar mü’min değildirler.

Nu’man b. Beşir radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’minlerin birbirine karşı sevgisi, merhameti ve iyi

muamelesinin misali, aynı vücut gibidir. Şayet vücutta bir uzva zarar gelirse bütün vücut etkilenir ve buna

ateşle, uykusuzlukla karşılık verir.”(25)

Mü’minlerin birbirlerine merhamet etmeleri dünyalık bir beklenti sebebiyle değil, sadece Allah-u Teâlâ içindir. Bu sebeple mü’minler birbirlerini sever, birbirlerini ziyaret eder, birbirlerinin hal ve hatırlarını sorar, birbirleriyle he-

(23) (Ahmed, Ebu Naim-el-Hılye’de hasen senetle rivayet ettiler) (24) (Müslim, Ahmed, Ebu Naim-Hılye’de)

(25) (Müslim, Buhari-Edeb’il Müfred, Ahmed)

Page 132: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 132

diyeleşir, birbirlerinin ihtiyaç ve sıkıntılarını giderir, birbir-lerinin başına gelen musibetler sebebiyle üzülür ve birbir-lerine karşı yapılması gereken böyle amelleri hiç eksiksiz yerine getirmeye çalışırlar. İşte gerçek mü’min topluluğu-nun özelliği böyledir...

Bu sıfatları bünyesinde bulundurmayan bir topluluk ke-sinlikle mü’min topluluğu değildir.

9 - İnsanlar Mü’mini Sever, Onunla Haşir Neşir Olmak İsterler. Çünkü Mü’min, Kaba Değildir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “İnsanlar mü’minle haşir neşir olmak isterler. İnsanla-

rın kendisiyle haşir neşir olmak istemediği kimsede ha-yır yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, sahih senetle)

Mü’min, hayırlı insanlarla haşir neşir olmak ister. Ha-yırlı insanlar da onunla haşir neşir olmak ister. Çünkü mü’min, iman sıfatına sahip kimsedir.

Yine mü’minler, mü’min olan kimseyle haşir neşir ol-mak ister ve onunla haşir neşir olmayı severler. Zira Allah-u Teâlâ, onların kalplerine birbirlerini sevme ve birbirle-riyle haşir neşir olma duygusunu yerleştirmiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılın! Ayrılığa

düşmeyin! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın! Bir za-manlar düşmandınız, kalplerinizi birbirine ısındırdı ve O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çu-kurunun kenarındaydınız. Sizi oradan kurtardı. İşte bu şekilde Allah, doğru yola erişesiniz diye ayetlerini size açıklamaktadır.” (Âli İmran: 103)

Page 133: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 133

Mü’minler birbirlerine sıcak bir ilişkiyle bağlıdırlar. Aralarındaki ilişkinin sıcak olması için de kalplerinin birbi-rine benzemesi gerekir. Şayet kalpleri birbirine benze-mezse aralarındaki ilişki sıcak bir ilişki olmaz. Mü’minlerin arasındaki ilişki sıcak olmayınca, bu kez aralarında düş-manlık başlar. Bu düşmanlığın doğal sonucu olarak da mü’minlerin kuvveti zayıflar, birliği dağılır ve düşmanları onlara üstün gelir.

İşte bu sebeple mü’minler, birbirleriyle sürekli haşir neşir

olmalı ve aralarındaki sevgiyi bozacak etkenlerin her çeşi-dinden uzak durmalıdırlar. Bu etkenlerden bazıları; gerek-siz cedelleşmeler, nefisle övünme ve rahatsız edici şakalar-dır.

10 - Mü’min, Mü’minin Kardeşidir: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, mü’minin kardeşidir. Onun ihtiyacını gide-

rir. Kaybettiği şeyleri bulmasında ona yardım eder. Onun

yokluğunda malını ve ailesini korur.”(26)

Mü’min, mü’mine karşı üzerindeki haklarını öncelikle yerine getirir. Mü’minin malı, canı, ırzı haramdır. Bu se-beple mü’min, diğer mü’minin ne malına, ne canına, ne de ırzına tecavüz eder.

Mü’min, mü’minin hakkını eksiltmez ve her zaman onu korur, haklarını gözetir, menfaatini ister ve ona nasihatte bulunarak devamlı iyilik yapar.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

(26) (Ebu Davud, Taberi, sahih senetle)

Page 134: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 134

“Mü’min, mü’minin kardeşidir. Onun sattığı şeyin üzerine satış yapmaz. Eğer bir kıza talip olmuşsa o bırak-madıkça başkası ona talip olmaz.” (Müslim)

İslam kardeşliği, ancak bu iki hadiste belirtildiği şekilde olur.

Hasan el Basri şöyle dedi: “Ben öyle insanlar tanıyorum ki, kardeşi gittiği zaman

onun çocuklarına kırk sene bakmış ve maişetini sağlamış-tır.” (Ebu Naim-Hılye)

İnsan, kendi öz kardeşine nasıl yardıma koşuyorsa mü’min de mü’min kardeşine o şekilde hatta daha fazla yardım etmelidir. Mü’min, mü’mine karşı ancak böyle dav-ranmalıdır.

11 - Mü’mini Günahlarından Arındırmak İçin Allah Ona Hastalık Verir:

Nasıl ateş, demiri kirden ve pastan arındırıyorsa, hasta-

lıklar da mü’mini günahından temizler... Abdurrahman b. Ezher radıyallahu anh’den Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min bir kula ateşli bir hastalık isabet ettiği za-

man, nasıl ki ateşe sokulan demirdeki yabancı maddeler ayrışıp gidiyor ve geriye saf demir kalıyorsa, hastalık da aynı şekilde mü’minin günahını siler.”

(Hakim, Bezzar, sahih senetle) Mü’minin başına gelen musibetler, onu günahlarından

arındırır. Mü’min, dünyada eziyet çeker ve çektiği bu ezi-yetlere sabrederse ahirette kurtulur. Çünkü mü’minin has-talık sebebiyle hissettiği ateş, onun ahiretteki cehennem ateşinden nasibidir.

Page 135: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 135

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Hastalık sebebiyle oluşan ateşlenme, cehennemin bir

parçasıdır. Bu sebeple mü’mine isabet eden ateşli hasta-lık, mü’minin cehennemden nasibidir.”

(Ahmed, sahih senetle rivayet etmiştir) Mü’min kul, ateşli hastalığa yakalandığı zaman sabre-

derse, bu hastalık onun günahını muhakkak affettirir. Çünkü ateşli hastalık, mü’mini hem günahından temizler hem de ona cehennem ateşini hatırlatır ve onu tevbeye sevk eder. Böylece Allah-u Teâlâ’ya yönelerek daha önce işlemiş olduğu bütün günahlarından tevbe eder.

12 - Mü’minin İçi, Dışı Aynıdır: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’minin içi ve dışı birdir. Mü’minlere çabuk kanar.

Facirin ise dışı, içi gibi değildir.” (27) Facir, zahiren sevgi gösterir. Fakat kalbinde sevginin izi

ve eseri yoktur. Ama mü’min böyle değildir. Mü’minin içi ve dışı birdir. Bu sebeple zahiren sevgi gösterdiği kimseyi gerçekten kalbi ile de sever. Kalbi ile sevdiğini, amelleri ile de sever. Yine Allah için bir kimseden hoşlanmıyorsa bunu amellerinde de gösterir. Onda riya yoktur.

Mü’min, emin kimsedir. Sözü ve ameli arasında bir çe-lişki yoktur. İnsanlara zarar verici amel ve sözlerden uzak durur. Fakat facir böyle değildir. İnsanlar onun dışına ba-karak onu severler, ama içi fesat doludur.

(27) (Ebu Davud, Tirmizi, Buhari-Edebu’l Müfret, Hakim; hasen senetle)

Page 136: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 136

Mü’min, mü’minler hakkında hüsnü zan yaptığı için on-ların gizli hallerini araştırmaz. Bu sebeple onlara çabuk ka-nabilir. Fakat facir böyle değildir. Aşırı şüphe içerisindedir. Genel olarak hiçbir mü’mine güveni yoktur. Kalbi kötü-lükle dolu olduğu için bunu kalbinde saklar ve bu sebeple herkesten korkar.

Mü’min, kesin delil olmadan hüküm vermez. Şüphe-den, şeytandan, nefisten dolayı başkaları aleyhine hüküm vermez. Facir ise böyle değildir. Hiç araştırmadan sırf zan-nınca, nefsanî olarak veya birilerinin ya da şeytanın vesve-seleriyle başkalarının aleyhinde hiç çekinmeden hüküm verir. Bu konuda da kendisinin haklı olduğuna inanır. Hatta bu yaptıklarıyla mü’minleri bile kandırabilir.

Fakat böyle yapan bir kimse şunu iyi bilmelidir ki; Al-lah-u Teâlâ, yapılan bütün amelleri şüphesiz en ince deta-yına kadar bilmektedir ve herkese yaptığının karşılığını hiç eksikliğe uğratmadan verecektir.

13 - Mü’min, İşlediği Günah Sebebiyle Üzülür, İşlediği Hayır Sebebiyle Sevinir:

Ebi Umame radıyallahu anh şöyle dedi: Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek

şöyle sordu: “İman nedir?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona

şöyle cevap verdi: “İyiliğin seni sevindiriyor ve kötülüğün de seni üzü-

yorsa, sen mü’minsin.” (Ahmed b. Hanbel; sahih senetle) Mü’min, hayırlı amel işlediğinde Allah-u Teâlâ’yı razı

ettiği için sevinir. Kötü amel işlediğinde ise üzülür. Üzül-mesi, işlediği kötülükten pişmanlık duyduğunun bir ala-

Page 137: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 137

metidir. Zaten halis tevbenin şartlarından bir tanesi de, ya-pılan kötü amellerden dolayı üzüntü duymak ve pişman olmaktır.

14 - Mü’min, Kılıcıyla ve Diliyle Cihad Eder: Ka’b b. Malik radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, kılıcıyla ve diliyle cihad yapandır.”

(Ahmed b. Hanbel; sahih senetle) Allah yolunda cihad yapan mü’min, hem dünyada hem

de ahirette mutlu olur. Çünkü mü’minin Allah yolunda ci-had yapması, onun cennete girmesi için bir sebeptir. Mü’min, bu gerçeği çok iyi bilir ve Allah-u Teâlâ, kendi yo-lunda cihad yapması sebebiyle ondan hem dünyada hem de ahirette her türlü üzüntüyü giderir.

Ubade b. Samit radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir. “Allah yolunda cihad edin! Çünkü bu, cennete sokan

bir sebeptir ve Allah-u Teâlâ onunla üzüntüyü giderir.” (Hakim rivayet etti ve “sahih” dedi)

Ebu Said el Hudri radıyallahu anh’den şöyle rivayet edil-miştir:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle soruldu: “İnsanların en iyisi kimdir?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem: “Allah-u Teâlâ yolunda canıyla ve malıyla cihad ya-

pandır” dedi. Ona: “Ondan sonra hangisidir?” diye soruldu. Bunun üzerine

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dağların eteklerinde yaşayan, Allah-u Teâlâ’ya iba-

det eden ve insanlara zarar vermeyen kişidir.” diye cevap verdi.” (Buhari, Müslim)

Page 138: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 138

Mü’min, iman ettiği andan itibaren kendisini Allah-u Teâlâ’ya satmış kimsedir. Bu sebeple bu ahdini ve vazife-sini yerine getirmesi gerekir. Şayet yerine getirmezse ya-lancılardan olur.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Hiç şüphesiz ki Allah, cennet karşılığında mü’min-

lerden canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar. Öldürürler ve öldürülürler.”

(et-Tevbe: 111)

Can ve mal, Allah için feda edilmedikçe cenneti kazan-mak mümkün değildir. Çünkü bir mü’minin cihad etme-mesi asla düşünülemez. Mü’minlerin izzetli ve kerim kala-bilmeleri ve zillete düşmemeleri için can ve mallarıyla Al-lah yolunda cihad etmeleri gerekir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Ne oldu ki size, “Allah yolunda sa-

vaşa çıkın” denildiği zaman, yer(iniz)de kaldınız? Ahiret-ten (cayıp da) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahi-rettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. Eğer

savaşa kuşanıp çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azapla azaplandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.” (et-Tevbe: 38-39)

15 - Mü’min, İnsanların Emin Gördüğü, Mallarını ve Nefislerini Emanet Ettiği Kimsedir: Fadale b. Ubeyd radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min; insanların hem mallarını hem de canlarını

teslim etme konusunda emin gördükleri kimsedir. Mu-

hacir; günahları ve kötü şeyleri terk eden kimsedir.”(28) (28) (İbn’i Mace, Ahmed, İbn’i Hibban, Hakim, Bezzar; sahih senetle.)

Page 139: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 139

Mü’min, içi ve dışı aynı olduğu için insanların kendisine güvendiği kimsedir. İnsanların kendisine güvenmediği kimse ise mü’min değildir. Çünkü mü’min yalan söylemez, ihanet etmez, kandırmaz, kalleşlik yapmaz. Mü’min ken-disi için sevgili gördüğünü diğer mü’min kardeşi için de sevgili görür. Aynı şekilde kendisi için sevgili görmediği şeyi mü’min kardeşi için de sevgili görmez. Kendisine ve-rilen emanete asla ihanet etmez. Bu vasıfları üzerinde bu-lunduran bir mü’mine, ancak hastalıklı kimseler güven-mez.

16 - Mü’min, Komşusu Açken Tok Yatmaz:

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Komşusu açken tok yatan, mü’min değildir.”(29)

Mü’min, komşusuna iyilik yapmadan imanının kemale ermeyeceğini çok iyi bilir. Bu sebeple komşusunun aç ol-duğunu bildiğinde kendisi tok olarak yatmaya asla rıza göstermez ve komşusunun halini araştırır. Ona yiyecek, içecek ve başka şeyler hediye eder. Komşusunun ihtiyaçlı olduğunu bildiği zaman ise ona daha çok yardımcı olur.

17 - Mü’min, Yalnız Mü’minle Arkadaşlık Yapar:

Ebu Said el Hudri’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min olandan başkasıyla arkadaşlık yapma! Al-

lah-u Teâlâ’dan korkanlardan başkasına da yemeğini ye-dirme.” (Tirmizi “hasen” dedi)

(29) (Buhari-Edebül Müfret, Hakim rivayet etti ve“sahih” dedi, Zehebi onu destekledi.)

Page 140: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 140

Ebu Hatim İbn Hibban şöyle demiştir: “Akıllı olan kişi; ahlaklı, ilim sahibi ve takva sahibi kişi-

lerle arkadaşlık yapar, şerli kişilerle arkadaşlık yapmaz. Çünkü şerli kişilerle arkadaşlık yapmak, cehennemden bir parçadır. Sonu ise pişmanlık ve düşmanlıktır. Şerli kişinin sevgisi devam etmez. Çünkü şerli kişi sözünde durmaz. Onunla oturulsa, kendisinden istifade edilmez. Bu sebeple köpekle oturmak, böyle kişiyle oturmaktan daha hayırlıdır. Şerli kimselerle arkadaşlık yapan, kötülenmekten kurtula-maz. Tıpkı şerli yerlere giden kimsenin kınanması gibi...”

(Ravdatul Ukala, s: 101) 18 - Mü’min İyi Ahlaklıdır: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasululullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, imanı en iyi olan ve ahlakı en iyi olandır.”

(Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed; hasen senetle) Bu hadis gösteriyor ki; iyi ahlaklı olmak imandandır. İyi

ahlak eksik olursa, imanda da eksiklik söz konusu olur. Yine bu hadis, mü’minlerin imanının eşit olmadığını

göstermektedir. Bazı mü’minlerin imanı, diğer bazılarının imanından daha üstün ve mükemmeldir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem iman olarak, tüm in-sanlardan en üstün ve en mükemmel olan idi. Çünkü o, en güzel ahlaka sahipti ve onun ahlakı Kur’an idi.

Ahlak, İslam’a göre belirlenir. Kesinlikle toplumun de-ğer yargılarına göre ahlak belirlenmez. Bu sebeple gerçek mü’min, ahlakını Kur’an ve sünnete göre düzenlemeli, ca-hili sistemlerin koymuş olduğu ahlaki değerleri kendisine ölçü edinmemeli, onlardan ancak İslam’a uygun olanları kabul etmeli, zıt olanları ise reddetmelidir.

Page 141: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 141

İslam sisteminin içerdiği her kaide, toplumun maslahatı için konulmuştur ve bu kaidelerin temeli ahlaka dayanır. Kesinlikle İslam sisteminde toplumsal düzeni bozacak, her türlü huzursuzluğu gündeme getirecek gayri ahlaki kaide-ler ve kurallar yoktur.

İşte bu sebeple, fertlerin İslam emirine itaatinden karı-nın kocaya itaatine ve hatta fertlerin birbirleriyle ilişkile-rine kadar belirtilen her meselede İslam’ın ahlak kuralla-rına göre hareket edilir.

19 - Mü’min; Komşusuna İyilik Yapar, Eziyet Etmez:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Komşuna iyilik yap ki, mü’min olasın!”

(Tirmizi, Ahmed Hasen sahih dedi) Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Allah-u Teâlâ’ya ve ahiret gününe iman eden kimse,

komşusuna eziyet etmesin!” (Buhari, Müslim) Ebu Şerih radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Vallahi, iman etmiş olmaz! Vallahi, iman etmiş ol-

maz! Vallahi, iman etmiş olmaz!” Sahabeler: “Kim ya Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem!” diye sordu-

lar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: “Komşusu, onun eziyetinden emin olmayan kişi...”

(Buhari-Edebü’l Müfret) Komşuyu korumak ve ona eziyet etmemek, imanın ke-

malindendir. Bu sebeple mü’min, gücü nisbetinde komşu-suna iyilik yapmalı ve eziyeti ondan kaldırmalıdır. Ona za-rar verebilecek maddi veya manevi her türlü etkenden

Page 142: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 142

uzak durmalıdır. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ha-disinde, bir kimse komşusuna eziyet veriyorsa veya kom-şusu, onun eziyetinden emin olamıyorsa, böyle birinin imanının olamayacağını haber vermiştir. Bu ise, komşunun komşu üzerindeki hakkının ne kadar büyük olduğunu ve komşuya eziyetin büyük günahlardan olduğunu göster-mektedir.

Bu sebeple mü’min bir kimse, diğer mü’min kardeşine zarar verecek her tür eziyetten uzak durmalı, mahremine bakmamalı, pis kokularla, rahatsız edici gürültülerle, çöp gibi pisliklerle ve bunlar gibi komşuya rahatsızlık verecek her türlü amellerle komşusunu rahatsız etmemelidir. Hatta bu kaide, kâfir komşuya karşı da geçerlidir.

Bir hadisinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle de-miştir:

“Cibril bana, komşunun komşu üzerindeki hakkın-dan o kadar çok bahsetti ki, komşuyu komşuya mirasçı

yapacak sandım.”(30)

Mü’min, komşusuna hediyeler vererek, selam vererek, güler yüz göstererek, halini ve ahvalini araştırarak onu hoşnut etmeli, ihtiyaçlı olduğunu gördüğünde ise ona yar-dım etmekten kaçınmamalıdır. Zira komşusuna hizmet eden bir mü’min, asla zillete düşmez. Asıl zillete düşecek olan, komşusunu kendisine hizmet ettirendir.

20 - Mü’min, Misafirine İkram Eder: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Allah-u Teâlâ’ya ve ahiret gününe iman eden, misafi-

rine ikram etsin” (Buhari, Müslim)

(30) (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei, Ebu Davud, İbni Mace)

Page 143: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 143

Misafire, kâfir olsa bile ikram etmek, mü’minin ahlakın-dandır. Fakat harbi olan kâfirlere ve mürtedlere ikram edil-mez. Çünkü onların yaşama hakları yoktur.

Mü’mine iyi sözler söylemek, güler yüz göstermek ve hizmet etmek gerekir. Çünkü bu ameller, ikramdan sayılan amellerdir.

21 - İnsanlara İhtiyacını Belli Etmemek, Mü’mini Aziz Kılar. Kıyamu’l Leyl Yapmak İse Onu Yüceltir: Ali radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bir gün Cibril bana geldi ve şöyle dedi: “Ey Muhammed! İstediğin kadar yaşa, bir gün ölecek-

sin. Dilediğin kimseyi sev, muhakkak ondan ayrılacak-sın. Dilediğini yap, muhakkak onun karşılığını görecek-sin. Şunu bil ki; mü’min, kıyamu’l leyl ile şeref kazanır,

insanlara muhtaç olmamakla da aziz olur.”(31)

Bu hadisteki Cibril aleyhisselam’ın hitabı, her ne kadar Ra-sulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ise de, aslında bu hitap bü-tün Müslümanlaradır.

Bu hadiste belirtildiği üzere; ne kadar yaşanırsa yaşan-sın ölüm haktır ve vuku bulacak bir olaydır. Bu, kaçınılmaz bir gerçektir.

Yine, sevilen şeylerden uzak kalmak da haktır. Bir şey veya bir kimse ne kadar sevilirse sevilsin ölüm, kişiyle sev-diği arasına girecektir.

İnsanlar dilediği şeyi yapmakta hürdür. Fakat şu unu-tulmamalıdır ki; herkes büyük veya küçük, yaptığı her

(31) (Hakim, Ebu Naim, Münziri, El Iraki bu hadis için “hasen” dediler)

Page 144: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 144

amelinden hesaba çekilecek ve amelinin karşılığını bula-caktır.

Mü’minin kıyamu’l leyl yapması, onun şerefini arttırır. Çünkü mü’min, Allah-u Teâlâ’nın azabından korkarak ve rahmetini umarak gecesini namazla, zikirle ve Kur’an oku-makla geçirirse onun yüzü nurlanır ve imanın alameti yü-zünde belli olur. Bu sebeple geceyi bu şekilde geçirmek onu şerefli kılar. Bu ne güzel bir şereftir!

Mü’minin insanlara muhtaç olmaması onu aziz kılar. Çünkü mü’min, dünya malı ve dünya makamına kıymet vermez. İnsanların malına ve makamlarına da değer ver-mez. İnsanların elindeki mallara bakmaz, onlardan birşey beklemez. Zira bunlar, Allah-u Teâlâ katında değersiz şey-lerdir. Mü’min sadece Allah-u Teâlâ’nın razı olacağı şeyleri ister ve onlara kıymet verir. Mü’min şunu da çok iyi bilir; dünya malına ve insanların elinde olana bakmak, insanı ze-lil kılar. İnsanın izzetini giderir. İşte bu sebeple mü’min, azizken zelil duruma düşmemek için dünya metaına ve in-sanların elindekine değer vermez. Böylece hep aziz olur.

22 - Mü’min Aynı Yerden İki Sefer Isırılmaz: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, bir yılan deliğinden iki sefer ısırılmaz.”

(Buhari, Müslim)

Mü’min dikkatlidir. Bu nedenle kandırılmaz. Şayet bir meselede bir defa kandırılırsa ikinci defa o meselede daha uyanık olur ve kesinlikle kandırılmaz. Tecrübelerinden do-layı bazı insanlarda hüsnü zanı ortadan kaldırıcı ameller gördüğü zaman, artık o şahıslara karşı daha dikkatli hare-ket eder. Emin olmayan kimselere güvenmez, böyle kimse-lere karşı tedbirini alır.

Page 145: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 145

Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir: “Düşmanından emin olma. Emin olmayan arkadaşına

dikkat et! Emin kimse ise; Allah-u Teâlâ’dan hakkıyla kor-

kandır.”(32)

23 - Mü’min Tek Bir Bağırsaktan Yer: İbni Ömer radıyallahu anhuma’dan, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, tek bir bağırsak ile yer. Kâfir ise yedi bağır-

sakla yer.”(33)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, tek bir bağırsakla içer. Kâfir ise yedi bağır-

sakla içer.” (Müslim, Tirmizi, Ahmed) Bu hadislerde geçen “yemek” ve “içmek” lafızlarıyla sa-

dece yemek ve içmek kastedilmemektedir. Asıl kastedilen; “dünya hırsı”dır. Mü’minde dünya hırsı olmaz, kâfir ise dünyaya karşı hırslıdır.

24 - Mü’min, Abdestini Devamlı Muhafaza Eder: Sevban radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Düzelin! Fakat Allah-u Teâlâ’nın emrettiği her şeyi

yapmanız mümkün değildir. Amellerinizin en hayırlısı-nın namaz olduğunu bilin! Yine bilin ki, abdesti ancak

mü’min muhafaza eder.”(34)

(32) (Begavi-Şerhüs’sünne, İbni Hibban-Ravdat’ul Ukala) (33) (Buhari, Müslim, Tirmizi, İbni Mace) (Bu hadis mütevatir bir hadistir) (34) (Malik, Ahmed, İbni Mace, Darimi,Hakim rivayet etti ve “sahih” dedi. İbni Hibban.)

Page 146: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 146

Abdestli kalmak, imanın alametlerindendir. Ancak mü’min olan abdestini muhafaza eder. Üstelik abdest te-mizliktir. Temizlik ise imandandır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim) Abdest alan mü’min, hem bedenini hem de ruhunu te-

mizlemiştir. Her türlü pislikten arınmış temiz beden ve te-miz ruh sahibi bir mü’min ise ancak cennete layıktır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “İki şehadetle beraber abdest, cennetin kapısını açar.”

(Müslim) 25 - Allah-u Teâlâ, Mü’minin Günahını Affetmek İçin

Ona Musibet Verir: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min erkek ve kadın, Allah-u Teâlâ’ya kavuşun-

caya kadar nefsinden, malından ve çocuğundan dolayı

sürekli musibet görür.”(35)

Bu hadis, mü’minlere imtihan ve musibetler verildiği za-man bunlara sabrettiklerinde imtihan ve musibetlerin kendi faydalarına olduğunu göstermektedir. Zira imtihan ve mu-sibetlere sabır, mü’mini aziz kılar, derecesini yükseltir.

Mü’minler, imanları ile aynı seviyede imtihan ve musi-betlere müptela olurlar. İnsanlar içerisinde en fazla musi-bete maruz kalanlar, imanı en kuvvetli olanlardır. Bu se-beple en çok musibete nebiler, sonra da onlara yakın olan kimseler maruz kalmıştır.

(35) (Tirmizi, Ahmed, Hakim rivayet etti ve “sahih” dedi. Zehebi de bunu destekledi. Begavi-Şerhüs’sünne’de rivayet etti ve “hasen-sahih” dedi)

Page 147: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 147

Herkese dininin kuvvetine göre musibet verilir. Allah-u Teâlâ mü’minin nefsine, malına ve çocuklarına musibet vere vere onun bütün günahlarını siler. Tabi ki mü’min ku-lun bu musibetlere sabretmesi şartı ile... Şayet bu musibet-lere sabretmez, bilakis isyan ederse günahları silinmeye-ceği gibi, daha da çoğalacaktır.

Allah-u Teâlâ kâfirlere de musibet verir. Fakat onlar bu musibetlere sabretseler bile onların günahlarını silmez. Kâfirler günahlarının silinmesini istiyorlarsa, öncelikle her türlü şirk ve küfürlerinden arınmaları gerekir. Ancak böyle yaptıkları zaman Allah-u Teâlâ’dan, günahlarını silmesini bekleyebilirler. Zira Allah-u Teâlâ, ancak mü’min kimsele-rin günahlarını siler ve affeder. Bu nedenle mü’mine mut-laka musibet isabet etmesi şart değildir. Çünkü bu konuda mü’mine musibet isabet etmesiyle etmemesi arasında bir fark yoktur.

26 - Mü’min Sövmez, Lanet Etmez, Kötü Söz Söylemez:

İbni Mes’ud radıyallahu anhuma’dan Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, insanların nesebine sövmez. Mü’min, la-

netçi değildir. Mü’min, kötü ve pis söz söylemez.”(36)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Doğru olan kişi, lanetçi ve sövücü olmamalıdır.”

(Müslim)

(36) (Buhari-Edebül Müfret, Tirmizi, İbni Hibban, Hakim, Ahmed sahih senetle rivayet ettiler.)

Page 148: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 148

İbn Hibban şöyle dedi: “Akıllı olan kimse, kendisine yapılan kötülüğe kötü-

lükle karşılık vermez. Sövme ve lanetlemeyi düşmanına karşı silah olarak kullanmaz. Bu sebeple düşmanına karşı bir silah kullanmak istiyorsan, öncelikle onun ayıbını dü-zelt ve sana laf atmasını sağlayacak bir kötülük yapma! Ai-leni de koru ki, düşmanının sana söyleyebileceği bir sözü olmasın.” (Ravdatu’l Ukala s: 94)

Mü’minin her türlü sövgü, kötü söz ve mü’mine yakış-

mayacak amellerden uzak durması gerekir. Mü’minin böyle amellerden uzak durması, onun kalitesinin iyi oldu-ğunu gösterir.

Bazı kimseler, bir kavme ya da birtakım kimselere laf atar, onlar hakkında ağza alınmayacak sözler söylerler. İşte bunların her biri yapılmaması gereken birer sövgüdür. Gerçek mü’min, bu gibi hallerden kendisini sakındırır. Bu gibi hallerden sakınmayanlar ise imanın kalplerine yerleş-mediği, cahiliye kirinden tam temizlenmemiş ve hastalıklı kimselerdir.

Yine gerçek mü’min, kendisine söven kimseye sövgüyle karşılık vermez. Zira kendisine sövülmesi, karşısındakine sövme hakkını ona vermez. Kaldı ki sövme işine ilk başla-yan daha büyük günah işlemiştir. Bunu kızarak yapmak ise mazeret değildir.

27 - Mü’min İçin Dünya Zindandır: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Dünya mü’minin zindanı, kâfirin cennetidir.”(37)

(37) (Müslim, Tirmizi, İbn Hibban, İbn Mace, Ahmed)

Page 149: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 149

Dünya, kendisi için zindan olmayan mü’min değildir. Zindan; bir şeyin belli bir sınır içinde tutulduğu yerdir. Al-lah-u Teâlâ da mü’min için sınırlar çizmiştir. Bu sınırlar şunlardır:

Birinci sınır: Kalpte sadece Allah-u Teâlâ’nın sevgisini ve rızasını bulundurmak ve sürekli olarak Allah-u Teâlâ’nın rızasını gözetmektir. Mü’min kul, kalbini işte bu şekilde Allah-u Teâlâ’nın sınırları içine hapsetmiştir. Kâfir ise böyle değildir. Çünkü kâfir, Allah-u Teâlâ’nın razı ol-madığı insanları sever ve onların rızasını elde etmek için çalışır. Böylece kalbini, insanların çizdiği sınırlara açık tu-tar. İnsanların sunduğu şeyleri, Allah-u Teâlâ’nın razı olup olmadığına bakmaksızın hemen kabullenir. Hiçbir kaygı duymadan rahatlıkla günah işler ve oldukça rahat yaşar.

İkinci sınır: Mü’minin dili, ancak Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu ve sevdiği şeyleri konuşur. Bu sebeple mü’minin dili, Allah-u Teâlâ’nın sınırları içine hapsedilmiştir. Zira mü’min, konuştuğunda hep Allah-u Teâlâ için konuşur, Allah-u Teâlâ’yı zikretmekten bir an geri kalmaz. Kâfir ise böyle değildir. Kâfir dilini ancak dünyalık için, insanların hoşnutluğunu kazanmak için ve Allah-u Teâlâ’ya isyan olan sözleri sarf etmek için kullanır. Böylece kendince gü-zel bir yaşam sürer.

Üçüncü sınır: Mü’minin bütün uzuvları Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu ve sevdiği işleri yapar ve böyle işlere koşarlar. Çünkü mü’minin bütün uzuvları Allah-u Teâlâ’nın sınırları içine hapsedilmiştir. Kâfir ise böyle de-ğildir. Onlar uzuvlarını, Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı fi-illeri yapmaktan engellemezler. Zira onlar, hayatlarını Al-lah-u Teâlâ’nın sınırları dahilinde şekillendirmemektedir-ler. Nefislerinin, heva ve heveslerinin istedikleri şekilde ha-yatlarını sürdürürler. Böylece güzel bir hayat yaşadıklarını sanırlar. Oysa bu hayatta her türlü pislik, çirkeflik vardır.

Page 150: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 150

Buna rağmen kendilerini güzel yaşadıklarına inandırırlar. Ama hayat, sadece dünyadaki hayat değildir. Bir de ahiret hayatı vardır. Kâfirler, ahiret hayatını hiç mi hiç akıllarına getirmezler. Fakat onların dünyada rahat yaşamaları ve Al-lah-u Teâlâ’nın koyduğu sınırları tanımamaları, maalesef onları cehenneme sürükleyecektir.

Fakat mü’min böyle değildir. Mü’min sürekli olarak ahi-reti hatırlar. Zira mü’min bilir ki, kendisini Allah-u Teâlâ’nın sınırları içine hapsetmezse ahiret mutluluğunu elde edemez. Bu sebeple kendisini dünyada hapsederek ahiret mutluluğunu elde etmek ister.

İbni Kayyım şöyle dedi: “Allah-u Teâlâ’nın rızasını ve ahiret mükâfatını isteyen

kimse, kendisini şu iki hapse sokmalıdır: Birincisi; kalbini sadece Allah-u Teâlâ’ya yönelterek

hapseder. Böylece sadece Allah-u Teâlâ’nın rızasını elde et-meye çalışır. O’ndan başkasının rızasını istemez ve O’ndan başkasının rızasını önemsemez.

İkincisi; dilini, Allah-u Teâlâ’yı çokça zikretmek, ima-nını ve bilgisini artıracak şeyleri söylemek gibi faydalı şey-ler için hapseder. Yine bütün uzuvlarını, her türlü günahı işlemekten alıkoyarak sadece Allah-u Teâlâ’nın farz kıldığı ve mendup olan ameller için hapseder.

Mü’min kul, Allah-u Teâlâ’ya kavuşuncaya kadar böyle yapar. Böyle yaptığı içindir ki, Allah-u Teâlâ onu bu hapis hayatından kurtarır, ona çok geniş ve çok güzel bir hürriyet verir. Kul, ne zaman bu iki hapse sabretmez, ondan kaçar ve şehvetinin esiri olursa, bu dünyadan ayrıldığı zaman en dar ve en korkunç hapse girer.

Bu sebeple, dünyadan ayrılan her bir insan ya hapisten çıkıp mutlak hürriyete kavuşur ya da hürriyetini kaybedip hapse girer. Muvaffak kılan Allah-u Teâlâ’dır.”

(El-Fevaid s: 54)

Page 151: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 151

El Menavi Feth’ul Kadir kitabında şöyle bir rivayet zik-retti:

“Hafız İbni Hacer, kadılar kadısı olduğu zaman çok gös-terişli ve heybetli konvoyla çarşıya girdi. Bu sırada sıcak yağ satan bir Yahudi koşarak onun yanına geldi. Yahudi-nin elbisesi yağla kirlenmiş, pis ve çirkin bir elbiseydi. Ya-hudi, İbni Hacer’in katırının gemini tuttu ve ona şöyle dedi:

“Ey İslam şeyhi! Sizin nebinizin: “Dünya; mü’minin zindanı, kâfirin cennetidir.” dedi-

ğini iddia ediyorsunuz. Sen bu durumdayken hangi ha-piste, ben ise hangi cennetteyim, bana haber verir misin?” Hafız İbni Hacer ona şöyle cevap verdi:

“Allah-u Teâlâ’nın kıyamet gününde bana hazırlayaca-ğına nazaran ben şimdi bir hapisteyim. Sen ise Allah-u Teâlâ’nın ahirette senin için hazırladığı azaba nazaran cen-nettesin.” Bunu duyan Yahudi Müslüman oldu.”

(Fethu’l Kadir c: 2 s: 546)

28 - Mü’min, Allah-u Teâlâ’nın Kaza ve Kaderine Rıza Gösterir. Suheyb radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’minin durumuna hayret edilir. Her durumu ha-

yırlıdır. Bu durum sadece mü’min içindir. Eğer ona bir iyilik isabet ederse şükreder ve bu, onun için hayırlı olur. Eğer ona bir kötülük isabet ederse sabreder ve bu onun için hayırlı olur...” (Müslim)

İnsana ya iyilik isabet eder ya da kötülük... Mü’min, her ikisinin de Allah-u Teâlâ’dan olduğunu bilir. Bu sebeple kendisine hayır isabet ettiğinde şükreder, kötülük isabet et-tiğinde ise sabreder.

Page 152: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 152

Mü’min, kendisine kötülük isabet ettiğinde sabrederse, acısı (ızdırabı) hafifler ve böylece başına gelen kötülük onun için hayırlı olur. Ayrıca sabrettiği ve Allah-u Teâlâ’nın kaderine rıza gösterdiği için mükâfat da kazanır. Kâfirlerin sabrı ise kendilerine bir fayda sağlamaz. Çünkü onlar, Allah-u Teâlâ’nın kazasına rıza göstermezler. İşte bu sebeple başlarına gelen kötülüklere sabretmezler. Belki ba-zıları sabredebilir. Fakat onların bu sabrı, tıpkı sabırlı hay-vanlarınki gibi olur.

29 - Mü’min, İnsanlarla Haşir Neşir Olur, Onların Eziyetlerine Sabreder, Onlardan Kaçmaz: İbni Ömer radıyallahu anhuma’dan, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “İnsanlarla haşir neşir olan ve onların eziyetlerine

sabreden mü’min, onlarla haşir neşir olmayan ve eziyet-

lerine sabretmeyen mü’minden daha hayırlıdır.”(38)

İnsanoğluna ne kadar iyilik yapılırsa yapılsın, bir kere

istemediği bir şey kendisine yapılsa hemen eziyete kalkışır. Fakat mü’min böyle eziyetlere sabreder. Zira mü’min, in-sanların hoşuna gitmese bile Allah-u Teâlâ’nın emirlerine uymaktan çekinmez. İnsanları, nefislerinin ve şeytanın ho-şuna gitmeyen şeylere davet eder. İşte bu sebeple insanlar böyle bir kimseyi sevmezler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem, Allah-u Teâlâ’nın ayetlerini okuduğunda müşriklerin parmaklarını kulaklarına tıkamalarının sebebi de işte bu-dur!

(38) (Ahmed, Buhari-Edeb’ul Müfred, Tirmizi, İbn Mace, Hafız İbni Hacer-Fethu’l Bari’de bu hadis için “senedi hasendir” dedi.)

Page 153: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 153

Bütün bunlara rağmen Allah-u Teâlâ’nın emirlerine it-aat ederek insanlarla mücadele etmek, onların eziyetlerine sabretmek ve böylece onlara hakkı tebliğ etmek, onları bı-rakıp gitmekten daha hayırlıdır. Böyle yapmak mü’mine büyük mertebeler kazandırır. Fakat insanlarla mücadele anında dinden taviz verme, haram ve küfür işleme veya onların eziyetlerine güç yetirememe söz konusu olursa, işte o zaman onlardan ayrılmak daha hayırlı olur.

30 - Mü’min Kuvvetli Olmalıdır:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kuvvetli mü’min, zayıf mü’minden daha hayırlı ve

Allah’a daha sevgilidir. Ancak her ikisinde de hayır var-dır.” (Müslim)

Kuvvetli mü’min zayıf mü’minden daha hayırlıdır. Fa-kat buradaki kuvvet, sadece fiziki kuvvet değildir. Bura-daki kuvvet ruhi kuvvettir. Bu sebeple gerçekten kuvvetli mü’min, Allah-u Teâlâ’nın emirlerine kuvvetle sarılandır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Size verdiğimize sımsıkı sarılın!” (el-Bakara: 63) Mü’min; dininde, imanında, şahsiyetinde, İslam’a bağlı-

lığında kuvvetlidir. Vücudu kuvvetlidir, sağlığı kuvvetli-dir. Asla korkaklık ve zayıflık göstermez. Allah-u Teâlâ yo-lunda bütün meşakkatlere tahammül eder. Bu kuvvetin mü’minde olması Allah-u Teâlâ’ya karşı imanının ve yaki-ninin kuvvetli olmasındandır. Kuvvetli olan mü’min, emri bi’l maruf nehyi anil münkerde de kuvvetli ve sabırlıdır. İnsanlara emri bi’l maruf nehyi ani’l münker yaptığından dolayı başına gelen eziyetlere karşı da sabırlıdır.

Page 154: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 154

Mü’min sabrı gerektiren namaz, oruç ve bunlar gibi iba-detleri yapma konusunda da sabırlıdır. Bütün ibadetlerini sabırla yerine getirir. İbadetlerini yerine getirme konu-sunda asla tembellik göstermez.

31 - Mü’min, Kendi Nefsi İçin Sevdiğini Diğer

Mü’min İçin de Sever: Enes radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kendi nefsiniz için sevdiğinizi, kardeşiniz için de

sevmedikçe hiçbiriniz mü’min olmaz.” (Buhari, Müslim, Nesei)

Bu hadiste bildirildiği üzere, mü’min bir kimse kendi

nefsine yapılmasını istemediği şerrin mü’min kardeşine de isabet etmesini istememesi gerekir. Aynı şekilde kendi nefsi için istediği hayrı mü’min kardeşi için de istemesi ge-rekir.

Mü’min, kendi ticaretinin iyi olmasını istediği gibi mü’min kardeşlerinin de ticaretinin iyi olmasını ister. Kendi menfaatini istediği her meselede mü’min kardeşinin de menfaatini ister.

İslam dini, mü’minlerin her türlü konuda birbirlerine yardımcı olmalarını emretmiştir. Bu sebeple mü’minin, di-ğer mü’min kardeşini kendi nefsinden ayırmaması gerekir.

32 - Mü’min, Allah-u Teâlâ İçin Sever, Allah-u Teâlâ İçin Buğzeder: Ebi Umamete radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Page 155: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 155

“Allah-u Teâlâ için seven, Allah-u Teâlâ için buğze-den, Allah-u Teâlâ için veren ve Allah-u Teâlâ için ver-meyen kimsenin imanı tamamlanmış olur.”

(Ebu Davud, Ahmed, Tirmizi; senedi hasendir) Bir başka hadiste şöyle buyuruyor: “İmanın en sağlam düğümü; Allah-u Teâlâ için sev-

mek, Allah-u Teâlâ için buğzetmektir.” (Müslim) Mü’min, ancak Müslümanları sever. En yakın akrabası

bile olsa kâfirleri asla sevmez. Mü’min, bütün bunları Allah için yapar; mü’minleri Allah-u Teâlâ için sever, kâfirlere Allah-u Teâlâ için buğzeder.

Allah-u Teâlâ için sevmek; Allah-u Teâlâ’nın sevdiği in-sanları sevmek, sevmediklerini sevmemektir. Allah-u Teâlâ ise sadece mü’minleri sever, kâfirleri sevmez. Bu se-beple mü’mine düşen görev, bütün mü’minleri sevmektir. Fakat mü’minleri sevmek de yeterli değildir. Aynı za-manda kâfirlere de buğzetmek gerekir. İşte, ancak bu iki unsur sağlandığı zaman iman gerçek keyfiyetini bulur.

Bir kimsenin diğer bir kimseye olan sevgisi, ancak hare-ketlerinden belli olur. Nitekim seven kimse, sevgisini boza-cak hareketlerden uzak durur; bilakis sevgisini artıracak ve doğrulayacak ameller yapar. Hatta mü’min bir kardeşinde bir hata görse onun hatasını desteklemez, bilakis düzelt-meye çalışır. Zira mü’min, mü’min kardeşinin hatasını dü-zeltmediğinde onu gerçekten sevmediğini, sevginin sadece sözlerden ibaret olduğunu veya böyle bir sevgiyi Allah-u Teâlâ için değil, nefsi için yaptığını bilir. Çünkü bu sevgi Allah-u Teâlâ için olsaydı, kardeşinde Allah-u Teâlâ’nın sevmediği amelleri gördüğü zaman hemen onu düzeltirdi. Fakat hata işleyen kimseyi hatasında desteklemek, onun kötü amellerini arttırmasına sebep olur. Bunun için

Page 156: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 156

mü’minler, mü’minlerin hatalarını düzeltmek için çalışma-lıdırlar. İşte, kalpteki mü’minlere olan sevginin alametle-rinden birisi de budur!

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “İster zalim olsun ister mazlum olsun, Müslüman kar-

deşinize yardım edin!” Bunun üzerine sahabeler şöyle de-diler:

“Ya Rasulullah! Mazluma yardım ederiz, fakat zalime

nasıl yardım edeceğiz?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle cevap verdi:

“Onun, mazluma zulüm yapmasını engelleyerek yar-dım edersiniz.” (Buhari)

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki mü’minler (dinde) kardeştir. (İhtilafa dü-

şen) Kardeşlerinizin arasını düzeltin.” (el-Hucurat: 10)

O halde mü’min, diğer mü’min kardeşine her halukarda

yardım etmelidir. Yardım etmede mü’mini ya da kâfiri ter-cih etme söz konusu olduğunda, kesinlikle mü’mini seçme-lidir. Çünkü bu, mü’min kalabilmenin şartıdır.

Kâfirler, ancak buğzedilmeyi hakeden kimselerdir. Buğz; Allah-u Teâlâ’nın sevmediğini sevmemek ve bunun gereğince ameller yapmaktır. Allah-u Teâlâ kâfirleri asla sevmez. Bu sebeple kâfirler asla sevilmemelidir.

Onlarda sevilecek bir tek şey vardır; o da hidayetleridir. Bu sebeple bu konuda mü’mine düşen görev; kâfir olan in-sanların, özellikle de akrabalarının Müslüman olması için gayret sarf etmek, tebliğini, tebliğ şartlarına uygun olarak yaymaktır.

Yine mü’min, özellikle dini ve toplumsal konularda ha-tasını düzeltmeyen, hatasında ısrar eden ve bilinçli olarak hata yapan Müslüman kardeşlerine karşı da tavır alabilir.

Page 157: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 157

Böyle kişilere sevgisi azalabilir. Mü’minin bu tavrı da meş-rudur ve mü’minleri sevmesinin bir alametidir.

Çünkü hatalı Müslüman, bir konuda diğer kardeşlerin-den sert tavır gördüğünde eğer gerçekten Müslümanları seven bir mü’min ise düşünecek, hatasından mutlaka dö-necek ve ısrar etmeyecektir.

Fakat hatasında ısrar ettiği zaman, Müslümanlar onunla haşır neşir olmayacak, böylece hem kendi nefislerini hem de diğer Müslüman kardeşlerini böyle insanların fitnele-rinden koruyabilecekler, böyle kimseler de fitnelerini İslam toplumunda yayma ortamı bulamayacaklardır. İşte, mü’minin bu tavrı da mü’minleri sevmesinin bir alameti-dir.

33 - Mü’min Çokça Kur’an Okur: Kur’an okuyan mü’minin misali; kokusu güzel, meyvesi

tatlı “etrucce” bitkisi gibidir. Ebu Musa el Eşari radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kur’an okuyan mü’min, etrucce meyvesi gibidir. Ko-

kusu ve tadı güzeldir. Kur’an okumayan mü’min ise hurma gibidir. Kokusu yoktur, fakat tadı güzeldir. Kur’an okuyan münafık reyhana benzer. Kokusu güzel, tadı ise çok acıdır. Kur’an okumayan münafık ise Ebu Ce-hil kavunu gibidir. Ne tadı ne de kokusu güzeldir.”

(Buhari, Müslim) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisinde dört sınıf

insanı, ikisi ağaçta (hurma ve etrucce), ikisi de toprak da (reyhan ve Ebu Cehil kavunu) olmak üzere dört ayrı ürüne benzetmiştir.

Page 158: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 158

Bu ürünleri araştırmaya kalkarsak şu özelliklere sahip olduklarını görürüz:

Etrucce: Kokusu güzel, tadı çok lezzetli ve çok faydalı bir meyvedir. Bu meyvenin kabuğu, eti, çekirdeği saran bir tabakası ve çekirdeği vardır. Bu dört tabakanın her birinin de ayrı bir özelliği vardır. Kabuğu; sıcak ve sert, eti; sıcak ve yumuşak, çekirdeği saran tabaka; soğuk ve sert, çekir-deği ise; sıcak ve serttir.

Her mü’minde bir tek iman vardır. Fakat bu iman, Kur’an okunmadan da elde edilebilir. Zira tat, kokudan daha önemlidir ve daha gereklidir. Çünkü koku gidici, tat ise kalıcıdır. İşte bu sebeple Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem, Kur’an okuyan mü’mini tatlı ve kokusu güzel etrucce meyvesine benzetmiştir. Allah-u Teâlâ’nın kitabını oku-yan, onunla amel eden mü’min de böyledir. Zira mü’min-deki iman sıfatı; meyvenin tadı, Kur’an okuma sıfatı ise; meyvenin kokusu gibidir ve mü’minin her şeyi faydalıdır.

Hurma: Tadı çok güzel, fakat kokusu olmayan, vücuda çok faydalı bir meyvedir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Kur’an okumayan mü’mini hurmaya benzetmiştir. Çünkü Kur’an okumayan mü’min, imanı sebebiyle yine de faydalıdır.

Reyhan: Kokusu güzel, fakat tadı çok kötü bir bitkidir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Kur’an okuyan müna-

fığı reyhana benzetmiştir. Zira münafığın kalbi küfürle dolu olduğu için tadı (imanı) yoktur. Okuduğu Kur’an ken-disine fayda vermez, gırtlağından aşağı inmez ve kalbine girmez. Fakat okuduğu Kur’an insanlara fayda sağlayabi-lir. Tıpkı reyhanın güzel koku salarak insanları kokusun-dan faydalandırması gibi...

Ebu Cehil kavunu: Kokusu da tadı da güzel olmayan bir bitkidir. Kokusu yoktur, tadı ise acıdır.

Page 159: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 159

İşte bu sebeple Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Kur’an okumayan münafığı kokusu ve tadı olmayan, bilakis acı olan Ebu Cehil kavununa benzetmiştir. Zira kalben kâfir olan üstelik Kur’an da okumayan münafık, hem iman sa-hibi değildir hem de insanların kendisinden faydalanacağı bir özelliğe sahip değildir.

34 - Mü’min, Rasulullah (s.a.s)’i Kendi Nefsinden, Çocuğundan, Babasından Ve Bütün İnsanlardan Daha Çok Sever: Enes radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sel-

lem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Beni babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan

daha çok sevmedikçe hiçbiriniz mü’min olamaz.” (Buhari, Müslim)

Abdullah b. Hişam radıyallahu anh dedi ki: “Biz, Rasulullah ile beraberdik. Rasulullah, Ömer radıyal-

lahu anh’ın elini tuttu. Ömer radıyallahu anh, Rasulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem’e şöyle dedi: “Ey Allah’ın rasulü! Nefsim hariç, sen bana her şeyden

daha sevgilisin!” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Hayır, ya Ömer! Nefsim elinde olan Allah-u Teâlâ’ya

yemin ederim ki ben sana, nefsinden daha sevgili olma-dıkça olmaz.” Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh ona:

“Ey Allah’ın rasulü! Vallahi şimdi sen bana, nefsimden daha sevgilisin” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem ona: “İşte şimdi oldu, ey Ömer” dedi.” (Buhari)

İbni Receb el-Hanbelî şöyle dedi:

Page 160: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 160

“Bilinen şudur ki; Rasulü sevmek, Allah-u Teâlâ’nın sevgisine tabidir. Rasul; Allah-u Teâlâ’nın onu sevdiğinden ve onun sevilmesini, ona itaat edilmesi ve tabi olunmasını emrettiğinden dolayı sevilir.” (İstinşak Nesim’ul Uns s: 8)

35 - Mü’min Kıskançtır: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min kıskançtır. Allah-u Teâlâ ise ondan daha kıs-

kançtır.” (Müslim) Kıskançlık; sevdiği birşey için kıskanmak ve sevdiğini

birşeyden kıskanmak olmak üzere iki çeşittir. Sevdiği için kıskanmak; sevdiğini korumak, ona eziyet

gelmesini ve başkasının ona ortak olmasını istememektir. İnsanın sevdiğini kıskanması, sevdiğine ortak kabul etme-mesiyle olur.

Bu kıskançlık mahlûk için iyidir. Ancak Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem ve âlimlere karşı bu tür kıskançlık iyi değildir. Çünkü bunların sevgisinde ortaklık kabul edilir.

Allah-u Teâlâ’yı sevmede kıskançlık ise sevgiyi ve bu sevginin gereği olan ameli O’ndan başkasına gösterme-mek, böylece bütün amelleri Allah-u Teâlâ için yapmak ve vakti Allah-u Teâlâ için harcamaktır.

Sevdiğini bir şeyden kıskanmak ise; kişinin sevdiğini başkasıyla paylaşmamasıdır. Mü’min, hanımını ve benzeri ona ait olan şeyleri başkasıyla paylaşmaz. Fakat sevdiği malı paylaşabilir. Allah-u Teâlâ, Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem ve âlimler konusunda sevgi paylaşılabilir. Bu ko-nuda erkek ve kadın arasında herhangi bir fark yoktur.

Page 161: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 161

Bir şeyi seven, bu sevgisini engelleyecek hiçbir şeyi sev-mez. Hadiste kastedilen kıskançlık işte budur.

Mü’min en çok Allah-u Teâlâ’yı ve Rasulünü sever. Bu sebeple bu sevgiyi engelleyecek her türlü amel ve sözden uzak durmalı, yapılan her ameli ve söylenen her sözü Al-lah-u Teâlâ için yapmalı ve söylemeli, amellerine riya ka-rıştırmamalı, kendisini tamamen Allah-u Teâlâ’ya yönelt-meli, Allah-u Teâlâ’ya karşı yapması gereken sorumluluk-larını engelleyici her türlü etkenden beri olmalı ve böylece bütün vaktini Allah-u Teâlâ için harcamalıdır.

Hadiste bildirilen Allah-u Teâlâ’nın kıskanç olması laf-zındaki kıskançlık sıfatı, mahlûkun kıskançlık sıfatı gibi de-ğildir. Burada kastedilen Allah-u Teâlâ’nın kıskanması; ku-lunun, kendisinden başkasına ibadet etmemesi, günah işle-yerek O’na karşı gelmemesi ve kullarının sevgisinin sadece kendisine has olmasını istemesidir. İşte Allah-u Teâlâ’nın kıskançlığı bu noktadadır. Bu sebeple Allah-u Teâlâ, gerek zahiri gerekse batıni bütün amellerin kendi rızası için ya-pılmasını ister.

36 - Mü’mininin Ölüm Anındaki Ve Mezardaki Durumu: İbn Abbas radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’min, her halde hayır içindedir. Ruhu bedeninden

çıkarıldığı zaman Allah-u Teâlâ’ya hamd ederken çıkarı-lır.” (Ahmed, Nesei, Bezzar; sahih senetle)

Bera b. Azib radıyallahu anh bir gün Horasan’da bulunan mü’min bir kardeşini ziyarete gitti. Fakat o, ölmek üze-reydi. Onun alnında bir ter gördü ve şöyle dedi:

“Allahu ekber! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini duydum:

Page 162: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 162

“Mü’minin ölümü, alnının terlemesi iledir.”(39)

Mü’min, dünyadaki ufak tefek günahları sebebiyle ölüm anında çektiği sıkıntı sonucu terler ve böylece Allah-u Teâlâ’ya günahsız olarak kavuşur.

Bera b. Azib radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Mü’minin dünyayla ilişkisi kesilip ruhu bedeninden

ayrılırken, yüzleri sanki güneş gibi bembeyaz olan me-lekler gökten iner. Onların ellerinde cennetten bir kefen ve bir de tabut vardır. Mü’mini, kendilerini görecek şe-kilde oturturlar. Sonra ölüm meleği gelip mü’minin ba-şına oturur ve şöyle der:

“Ey temiz nefis, temiz ruh! Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmış olarak çık!” Böylece ruh, sanki bir kaptan dam-layan damla gibi bedenden çıkar ve ölüm meleği onu alır...”

Başka bir rivayette şöyle geçmektedir: “...ruhu çıktı-

ğında gökteki ve yerdeki bütün melekler ona dua eder. Sonra göklerin kapıları açılır. Her kapının görevlisi olan melekler, bu mü’min kul kendi kapılarından girsin diye Allah-u Teâlâ’ya dua ederler...”

Ölüm meleği mü’minin ruhunu aldığı zaman hiç beklet-mez. Hemen onu cennetten getirdiği kefene sarar ve sonra tabutun içine koyar. İşte Allah-u Teâlâ’nın:

“Sonunda sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman el-çilerimiz onun hayatına son verirler. Onlar (bu işte) kusur

etmezler.” (el-En’am: 61) ayetinin manası budur. Mü’minin ruhu cesedinden ayrıldığı zaman, tıpkı yer-

yüzünde bulunan en güzel misk kokusu gibi etrafa güzel

(39) (Ahmed, Nesei, Tirmizi rivayet etti ve “sahih” dedi, Hakim, İbni Mace sahih senetle rivayet ettiler.)

Page 163: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 163

bir koku yayar. Ölüm meleği bu ruh ile göğe çıkar. Her geç-tiği melekler topluluğu ona şöyle sorar:

“Bu temiz ruh kimindir?” Onlara şöyle cevap verilir: “Bu, filan oğlu filanın ruhudur.” Böylece onu dünya-

daki en güzel isimle anarlar. Bu, dünya göğüne varıncaya kadar böyle devam eder. Dünya göğüne varınca, göğün ka-pısının açılması için izin verilir ve kapı açılır. Bu gökte bu-lunan melekler, ikinci göğe varıncaya kadar ona eşlik eder-ler. Yedinci göğe çıkıncaya kadar böyle devam eder. Allah-u Teâlâ şöyle der:

“Bu kulumun kitabına, en yüksek mertebede olaca-

ğını yazın! Yüksek mertebeler nedir, bilir misiniz?” Böy-lece o kulun kitabına, yüksek mertebelilerden olduğu yazı-lır. Sonra Allah-u Teâlâ şöyle buyurur:

“Onu, yeryüzüne geri döndürün! Çünkü ben onlara: “Sizi ondan yarattım, oradan çıkaracağım” diye söz ver-dim.”

Böylece o kul, yeryüzüne döndürülür ve ruhu cesedine iade edilir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle devam etti: Öyleki, kendisini defneden arkadaşlarının ayak sesle-

rini bile duyar. Sonra şiddetli iki melek gelerek onu uyandırır ve oturtarak ona şöyle sorarlar:

“Rabbin kimdir?” O: “Rabbim Allah’tır” der. Ona tekrar şöyle sorarlar: “Dinin nedir?” “Dinim, İslam’dır” der. “Bu size gönderilen adam kimdir?” diye sorarlar. “O, Allah-u Teâlâ’nın rasulüdür” diye cevap verir. “Dünyada ne yaptın?” diye sorduklarında: “Kur’an okudum, ona iman ettim ve onu doğruladım”

der. Başka bir rivayette:

Page 164: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 164

İki melek onu uyandırır ve ona şöyle sorar: “Rabbin kim, dinin ne, nebin kim?” İşte bu, mü’minin

en son maruz kalacağı imtihandır. Allah-u Teâlâ şöyle bu-yuruyor:

“Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sa-pasağlam sözle sebat içinde kılar.” (İbrahim: 27)

Mü’min şöyle cevap verecek: “Rabbim Allah, dinim İslam, nebim Muhammed’dir.”

Bunun üzerine gökten bir çağrıcı şöyle seslenecek: “Bu doğru söyledi. Cennetin yerini ona gösterin! Cen-

netten ona döşek yapın! Onu cennetten giydirin ve ona cen-netten bir kapı açın!”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle devam etti: Cennetin güzel kokusundan ve güzel havasından ona

gelir. Mezarı, gözün görebildiği kadar genişler. Sonra ona güzel yüzlü, güzel elbiseli ve güzel kokulu bir adam gelerek şöyle der: “Seni müjdeliyorum. Sen hoşuna gi-den şeyler göreceksin!”

Başka bir rivayette: “Allah-u Teâlâ’nın senden razı olduğunun müjdesiyle

ve sonsuza kadar içinde kalacağın, sonsuz nimetler ihtiva eden cennetin müjdesiyle seni müjdeliyorum. İşte bu, sana daha önce söz verilen nimettir!” Mü’min ona şöyle der:

“Allah seni hayırla müjdelesin! Sen kimsin? Senin yü-zün, hayır getiren bir yüzdür.” Adam şöyle der:

“Ben, senin salih amelinim. Ben, senin Allah’a itaat konusunda çok hızlı, Allah-u Teâlâ’ya masiyet konu-sunda ise çok yavaş olduğunu bilirim. Allah-u Teâlâ seni hayırla mükâfatlandırdı.”

Sonra o mü’min için cennetten bir kapı ve cehennem-den de bir kapı açılır. Cehenneme işaret ederek:

Page 165: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 165

“Allah’a karşı gelseydin, yerin burası olurdu. Allah-u Teâlâ bu yerini, cennetten gördüğün şu yerinle değiştire-cek.” Mü’min cennette bulunan nimetleri görünce diye-cek ki:

“Ey Rabbim! Aileme ve malıma dönmemem için kıya-met gününün kopmasını acele gerçekleştir!” Ona şöyle

denir: “Sakin ol, endişelenme!”(40)

İşte mü’minin ölüm anındaki hali böyledir! Ey Allah’ın kulu! Gerçek manada mü’min isen bil ki,

ölüm anındayken senin halin de böyle olacak, sonun da böyle olacak! Ne mutlu sonu böyle olanlara!

Mü’minin kabrindeki sıfatı da böyledir. İşte bu, ne güzel bir sıfat ve ne güzel bir mutluluktur!

37 - Mü’minin Kıyametteki Durumu: İbn Ömer radıyallahu anhuma şöyle demiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini duy-

dum: “Kıyamet gününde Allah-u Teâlâ, mü’mini kendisine

yaklaştıracak ve onu insanların görmeyeceği şekilde giz-leyerek:

“Sen falan yerde böyle bir günah işledin” diyecek. O da:

“Evet ya Rabbi!” diyecek. Bu şekilde bütün işlediği günahları duyunca, helak olacağını zannedecek. İşte bu haldeyken Allah-u Teâlâ ona:

“Ben, dünyada işlediğin bu günahlarını örtüyorum ve affediyorum” diyecek. Böylece ona, işlediği iyi amelleri-nin yazılı olduğu kitabı verilecek. Fakat münafık ve

(40) (Bera b. Azib’in hadisi meşhur ve sahih bir hadistir.)

Page 166: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 166

kâfirlerin durumu böyle değildir. Onların yaptığı amel-lere şahit olan melekler şöyle diyecekler:

“Bunlar, rablerine yalan söyleyenlerdir! Allah-u Teâlâ’nın laneti, zalimlerin üzerine olsun!”

(Buhari, Müslim) Hafız İbni Hacer, Fethu’l Bari’de bu hadisle ilgili olarak

şöyle dedi: “Allah, mü’minin günahını örtmüştür. Çünkü mü’min,

kendi günahını örtmüş, yaymamış ve açığa çıkarmamıştır. Kim günahını aşikâr bir şekilde söyler ve yayarsa, Allah-u Teâlâ ona kızar. Kıyamet günü ise onun günahını örtmez. Fakat kendi günahını Allah-u Teâlâ’dan ve insanlardan utandığı için örterse, Allah-u Teâlâ da kıyamet gününde onun günahını örter.” (Fethu’l Bari c: 10 s: 488)

SELEFİN, MÜ’MİNLER HAKKINDAKİ TANIMI

Abdullah b. Mesud radıyallahu anh şöyle dedi: “Mü’min, ihanet ve yalancılık haricinde her türlü sıfata

sahip olabilir.” (41) Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi: “Mü’min, ancak Allah-u Teâlâ’ya kavuştuğu zaman ra-

hat eder.” (42)

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi: “Mü’min günah işler ve Allah-u Teâlâ onun günahını

silmek için ölümünü şiddetli yapar. Facir ise iyilik yapar ve Allah-u Teâlâ bundan dolayı onun ölümünü hafifletir.

(41) (İbni Ebi Şeybe-İman kitabı no: 80 sahih senetle) (42) (Ahmed-Zühd, Ebu Naim-Hılye sahih senetle)

Page 167: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 167

Onun yaptığı iyiliklerin mükâfatı, işte bundan ibarettir.

Ahirette ise başka bir nasibi yoktur.” (43) Ammar b. Yasir radıyallahu anh şöyle dedi: “Kimde şu üç şey bulunursa, imanı tamamlanmış olur.

Hatalı olduğunda hatayı kabul edip aleyhine olsa bile hakkı söylemek, sıkıntılı anda bile infak etmek ve insanlara

selam vermek.”(44) Abdullah b. Amr b. As radıyallahu anh şöyle dedi: “Öyle bir zaman gelecek ki, insanlar mescidde toplana-

cak, namaz kılacak, fakat içlerinde bir tane mü’min olma-

yacak.”(45) Bu tür sahabe sözleri, gaybi bilgiler içerdiği için hadis

hükmündedirler. Ubey İbni Ka’b radıyallahu anhuma dedi ki: “Mü’min dört şey arasındadır: Ona musibet gelse sabre-

der, iyilik gelse şükreder. Konuştuğunda doğru konuşur, hüküm verdiğinde adaletle hükmeder. Yine mü’min nur-dan beş şey arasındadır. Allah-u Teâlâ onun hakkında şöyle buyuruyor:

“Nur üzerine nurdur.” (en-Nur: 35) Mü’minin sözleri nurdur, ilmi nurdur. Bir yere girse,

oraya nur girer. Bir yerden çıksa oradan nur çıkar. Kıyamet gününde de sonu nurdur. Kâfir ise beş karanlık içindedir.

(43) (Veki-Zühd’de, no: 92 sahih senetle) (44) (Sahih senetle İbn Şeybe-İman no: 131, İbn Hibban-Ravdatu’l Ukala no: 75, Abdurrezzak-Mushannefinde c: 10 s: 386, Buhari bunu haşiyesinde rivayet etti, İbni Hacer sahih olduğunu zikretti.)

(45) (Hakim, İbn Ebi Şeybe-İman; “Hakim’in senedi Buhari ve Müslim’in şartlarına göre sahihtir” dedi. Zehebi’de bunu kabul etti.)

Page 168: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 168

Sözleri karanlıktır. Ameli karanlıktır. Girişi karanlıktır. Çı-kışı karanlıktır. Kıyamet gününde de sonu karanlıklardır.”

(İbni Naim-Hılye) Bir adam Ubey b. Kab’a gelerek şöyle sordu: “Ey Eba Münzir! Allah’ın kitabında öyle bir ayet var ki

beni düşündürüyor.” Ubey b. Ka’b: “Hangi ayettir?” diye sordu. Adam: “Kim bir kötülük yaparsa karşılığını muhakkak göre-

cektir.” (en-Nisa: 123) Ubey b. Ka’b şöyle dedi: “İşte bu ayet, mü’min kul içindir. Ona bir musibet isabet

eder ve sabrederse Allah-u Teâlâ’ya günahsız olarak kavu-şur.” (İbni Naim-Hılye)

Hasan el Basri radıyallahu anh şöyle dedi: “Mü’min, insanların en güzel amel işleyeni ve Allah-u

Teâlâ’dan en çok korkanıdır. Allah-u Teâlâ yolunda dağ kadar infakta bulunsa, cenneti görmedikçe korkusundan emin olmaz. Ne kadar iyi olsa, ne kadar ibadetlerini arttırsa yine de şımarmaz, bilakis o derece Allah-u Teâlâ’dan kor-kar. Amelini asla çok görmez. Münafık ise şöyle der:

“İnsanlar çoktur. Allah beni muhakkak affeder. Kendim için korkmuyorum.” Böylece kötü amellerini unutur ve Al-lah’ın kendisini affedeceğini ümit eder, durur.”

(İbni Naim-Hılye) Hasan el Basri şöyle dedi: “Mü’min, dünyada garip gibidir. O, nimetleri elde et-

mek için rekabete girmez ve ondan birşey elde edemedi-ğinde üzülmez. Dünyada onun hali başka, insanların hali başkadır.” (İbni Ebi Şeybe-Musannef, Ahmed-Zühd)

Page 169: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 169

Hasan el Basri şöyle dedi: “Mü’min, dünyada bir yolcu gibidir. Bu sebeple yolcu

olan yatırım yapmaz, dünya nimetleri için insanlarla yarışa girmez, kendisine musibet isabet etse isyan etmez. İnsanla-rın hali başkadır, mü’minin hali başkadır. Zira insanlar hep geleceğini düşünür ve dünya için çalışırlar. Mü’min ise böyle değildir.” (İbn Ebi Şeybe, Ahmed)

Hasan el Basri şöyle dedi: “Mü’min, her zaman nefsini hesaba çeker. Dünyada

kendi nefislerini hesaba çektikleri için kıyamet gününde mü’minlerin hesabı hafifler. Kıyamet günündeki hesap, an-cak dünyada kendi nefsini hesaba çekmeyenlere ağır gelir. Mü’min, beğendiği bir şeyle karşılaştığında ona şöyle der:

“Vallahi canım seni istiyor ve sana ihtiyacım var. Fakat vallahi sana ilişmeyeceğim. Çünkü aramızda çok uzun me-safe ve engeller vardır.” Mü’min, bir günah işlerse nefsine şöyle der:

“Bunu yapmayı istemedim. Bu konuda mazeretim yok-tur. Vallahi, inşeallah hiçbir zaman bir daha ona dönmeye-ceğim ve bir daha bunu yapmayacağım.”

Mü’minleri Kur’an bağlamış ve onların tehlikeye düş-mesini engellemiştir. Mü’min, dünyada esir gibidir. Bu esa-retten kendini kurtarmaya çalışır ve Allah-u Teâlâ’ya kavu-şuncaya kadar hiçbir şeyden emin olmaz. Çünkü yaptığı her şeyden hesaba çekileceğini bilir.”

(İbni Naim-Hılye, İbn Ebu Şeybe) Hasan el Basri Şöyle dedi: “Mü’min, Rabbi katından güzel bir ahlak üzeredir. Al-

lah-u Teâlâ ona verdiği zaman bolca infak eder, vermedi-ğinde ise israf etmez.” (İbni Naim-Hilye)

Hasan el Basri şöyle dedi: “Mü’min, bir günah işlerse hemen üzüntüye kapılır.”

(İbni Naim-Hılye)

Page 170: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 170

Hasan el Basri şöyle dedi: “Mü’min, üzüntülü bir vaziyette sabahlar, üzüntülü bir

vaziyette geceler, ancak bir avuç dolusu hurma ve içecek

su ile yetinir.”(46) Hazm b. Ebi Hazm dedi ki: Hasan el Basri’nin Allah-u Teâlâ’ya yemin ederek şöyle

dediğini duydum: “Dininde mü’mine yakışan, ancak üzüntüdür.”

(İbni Naim-Hılye, Ahmed-Zühd) Hasan el Basri şöyle dedi “Mü’min, Allah-u Teâlâ hakkında hüsnü zan yapar ve

bu sebeple iyi amel işler. Münafık ise Allah-u Teâlâ hak-kında kötü zan yapar ve bu sebeple kötü amel işler.”

(İbni Ebi Şeybe-Mushannefinde, İbni Naim-Hilye) Fadl b. İyad şöyle dedi: “Mü’min az konuşur, çok amel işler. Münafık ise çok ko-

nuşur, az amel yapar. Mü’minin kelamı hikmetlerden iba-rettir, susması tefekkürdür. İbretle ve düşünerek bakar. Ameli ise iyiliktir. Böyle olursan, hep ibadet içindesin de-mektir.” (İbni Naim-Hılye)

Fadl b. İyad şöyle dedi: “Mü’min, günahından Allah-u Teâlâ’ya sığınır. Bu se-

beple üzüntülü olarak sabahlar ve günahından dolayı üzüntülü olarak geceler.” (İbni Naim-Hılye)

Fadl b. İyad şöyle dedi: “Mü’min haset etmez, gıpta eder. Münafık ise haset

eder. Mü’min, insanların günahını örter, onlara vaaz ve na-sihat eder. Facir ise mü’minleri günahlarından dolayı kı-nar, onların günahlarını herkese yayar ve onu ifşa eder.”

(İbni Naim-Hılye)

( 46 ) (Abdullah b. Ahmed-Zuhd, Ebi Naim-Hilye, İbni Ebi Şeybe-Mushannef)

Page 171: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 171

Bilal b. Sa’d şöyle dedi: “Mü’min, sözü ameline uygun olandır. Münafık ise söy-

lediğini tatbik etmez. İslam’dan bildikleriyle amel etmez, kötü dediklerinden sakınmaz. Mü’min, iyi dediği şeyi ame-liyle de ispatlar. (İbni Naim-Hılye)

Halid b. Muhammed es Sekafi şöyle dedi: “Bilal b. Sa’dın şöyle dediğini duydum: “Mü’minler kardeştir. Birbirine buğzeden kimselerin

imanının olduğundan nasıl bahsedilebilir?” (İbni Naim-Hılye)

Ebu Hazim Seleme b. Dinar radıyallahu anh şöyle dedi: “Mü’min, ayağını basacağı yere nasıl dikkat ediyorsa,

dilini korumaya daha fazla dikkat etmesi gerekir.” (İbni Naim-Hılye)

Talha b. Nasraf radıyallahu anh şöyle dedi: “İblis, mü’mini saptırmak için Rabia ve Mudar kabilesi-

nin sayısından daha fazla şeytan gönderir. İblis, en çok mü’minle uğraşır.” (İbni Naim-Hılye)

Muhammed b. Aclan şöyle dedi: “Mü’min, nerede olursa olsun mü’mini sever.”

(İbni Naim-Hılye) Muhammed b. el Munkedir şöyle dedi: “Allah-u Teâlâ, mü’min kulundan dolayı çocuğunu ve

çocuğunun çocuğunu korur.” (İbni Naim-Hılye) Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr radıyallahu anh şöyle dedi: “İlim, mü’minin kaybettiği malıdır. Onu elde etmek için

bütün gücünü kullanır. Allah-u Teâlâ için elde etmeye ça-lışır. Sonra da kalan kısmını elde etmeye çalışır.”

(İbni Naim-Hılye, İbn Ebu Şeybe)

Page 172: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 172

Hatim el Asam şöyle dedi: “Münafık, dünyayı hırsla alır ve şevkten dolayı harca-

maz. İnfak ederse riyayla infak eder. Mü’min, korkarak alır. Allah için ihlâslı olarak harcar.” (İbni Naim-Hılye)

Şakik el Belahi şöyle dedi: “Mü’min, iki şeyle meşguldür, ibret almak ve tefekkür

etmek. Münafık da iki şeyle meşguldür, hırslı olmak ve zengin olmayı ümit etmek.” (İbni Naim-Hılye)

İMANI KUVVETLENDİRME VE ZAYIFLIĞINI TEDAVİ YOLLARI

İmanı kuvvetlendirme ve zayıflığını tedavi yollarının en

önemlileri şunlardır: 1 – Şeri ilimleri öğrenmek, öğretmek ve şeri ilimlerin

derslerine katılmak. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kulları içerisinden ancak, (Allah’ın her şeye kadir oldu-

ğunu gerçekten) bilenler (emirlerine itaat edip yasaklarından uzak durarak) Allah’tan korkar.” (Fatır: 28)

Şeri ilimler, imanı kuvvetlendirmede en büyük vesile-

dir. Zira şeri ilimler vesilesiyle Müslümanın Allah-u Teâlâ’nın isimleri, sıfatları, bildirdiği sınırları, farzları, ha-ramları, Allah-u Teâlâ’nın sevdiği ve sevmediği meseleler hakkındaki bilgi ve ilmi artar.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in söylemiş olduğu şu söz, şeri ilimleri öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir:

Page 173: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 173

“Kim bir ilim öğrenmek için bir yola girerse Allah-u Teâlâ bu sebeple cennete girmesinin yolunu ona kolay-laştırır.” (Müslim)

Hadiste belirtilen ilim; Kur’an’a, sahih sünnete ve sele-fis’salihinin yoluna dayalı sahih olan şeri ilimdir.

2 – Manasını düşünerek Kur’an okumak. Allah-u Teâlâ Kur’an’ı, bir hidayet olarak ve her şeyi

açıklamak için indirmiştir. O halde her kim Kur’an’daki hükümlere bağlanırsa, muhakkak o kimse doğru yoldadır. Ayrıca Kur’an, mü’minler için bir şifadır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kur’an’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyleri

indiriyoruz.” (el-İsra: 82) Evet… Kur’an mü’minler için şifa ve rahmettir. Zira

mü’minler, Kur’an’ın ayetlerini okuduklarında, ibret al-mak ve hayatlarına tatbik etmek için düşünerek okurlar. Böylece Kur’an onlar için bir şifa ve rahmet olur.

Kur’an’ı düşünerek okuma konusunda bize en büyük örnek Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’dir.

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana: “Kur’an oku”

dedi. Ben ona: “Ey Allah’ın rasulü! Kur’an sana indirilmiş olduğu halde ben mi sana okuyayım?” Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem bana: “Evet, oku” dedi. Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh sözlerine şöyle devam etti:

“Ben ona Nisa suresini okumaya başladım. “Her üm-metten bir şahit getirdiğimiz ve onların üzerine seni şahit olarak gösterdiğimiz zaman nasıl olacak?” (en-Nisa: 41) ayetini okuyunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana: “Tamam, tamam” dedi.

Page 174: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 174

O esnada ona baktım. Gözlerinin yaşla dolduğunu gör-düm.” (Buhari)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ilgili bu hadiseyi ib-retle ve düşünerek okumak gerekir. Çünkü Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem, geçmiş ve gelecek günahları affedilmiş olmasına rağmen Kur’an’ı dinlediği zaman gözleri yaşla dolmuştur. Öyleyse çokça günahın sahibi olan bizler ne yapmalıyız?!

3 – Allah-u Teâlâ’yı çokça zikretmek. Allah-u Teâlâ’yı çokça zikretmek, imanı tazeleme ve

kuvvetlendirmede en büyük etkendir. İbni’l Kayyım bu konuda şöyle diyor: “Allah-u Teâlâ’yı zikirde yüz fayda vardır. Bunlar; a – Allah-u Teâlâ zikredildiğinde, yapılan zikir şeytanı

kovar ve onu yener. b – Yapılan zikir vesilesiyle Allah-u Teâlâ’nın rızası ka-

zanılır. c – Yapılan zikir, kalpten üzüntü ve sıkıntıyı giderir. d – Yapılan zikir vesilesiyle kalpte sevinç, huzur, rahat-

lama ve mutluluk oluşur. e – Yapılan zikir, kalbi ve tüm bedeni kuvvetlendirir. f – Yapılan zikir, yüzü ve kalbi nurlandırır. Sonra İbn’il Kayyım diğer faydaları zikretti ve bunları

zikrettikten sonra şöyle dedi: “İbni Teymiye’nin şöyle dediğini duydum: “Kalbin zikre olan ihtiyacı, balığın suya ihtiyacı gibidir.

Balık sudan ayrıldığında acaba hali nasıl olur?” İbni Kayyım devamla şöyle diyor: “Bir gün fecir namazının kılınması sonrası İbni Tey-

miye’nin zikir için oturduğuna şahit oldum. Öyle ki; fecir namazından gündüzün yarısına kadar zikir yaptı. Zikrini bitirince bana baktı ve şöyle dedi:

Page 175: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 175

“İşte bu, benim gıdamdır. Eğer bunu yapmazsam kuv-vetim gider.” (El-vabilu’s sayyib s: 83-84)

Ebu’d Derda radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi

ve sellem’in şöyle dediği rivayet edildi: “Allah-u Teâlâ katında amellerinizin en hayırlısı, en

temizi, derecenizi en çok yükselten, altın ve gümüşü har-camaktan, düşmanla karşılaşıp onların sizin boynunuzu vuramayıp sizin onların boynunu vurmanızdan daha ha-

yırlı bir ameli size haber vereyim mi?” Sahabeler: “Evet” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Allah-u Teâlâ’yı zikretmektir.” (Tirmizi sahih senetle rivayet etti)

İbni Teymiyye bu hadisi zikrettikten sonra şöyle dedi: “Zikrin en azı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ri-

vayet edilen duaları belli vakitlerde devamlı söylemektir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in günün başlangıcı ve so-nunda söylediği, yatarken, uykudan uyandığında, namazı bitirdikten sonra, yemek yerken, su içerken, elbise giyer-ken, cima yaparken, eve, mescide, tuvalete girerken, tuva-letten çıkarken, yağmur yağdığında, gök gürültüsü oldu-ğunda söylediği zikirler gibi… Bu zikirlerle ilgili kitaplar yazılmıştır. Bu kitapların isimleri; “Gündüz ve Gecenin Zi-kirleri”dir. Zikrin en faziletlisi ve en yüksek olanı ise; “La

ilahe illallah” sözüdür.” (47) Allah-u Teâlâ’yı, zikrin manalarını düşünerek zikret-

mek, kalbin kirini ve pasını giderir, kalbe yapışmış olan gü-nah ve masiyetlerin kötü etkisini siler, kulu Allah-u Teâlâ’ya daha çok yaklaştırır ve Allah-u Teâlâ korkusunu artırarak, kulu günah işlemekten uzaklaştırır.

(47) (El vasiyye Camia Li Hayri Dünya ve’l Ahire s: 6)

Page 176: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 176

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İman edenlerin, Allah’ın ve haktan inmiş olanın zikri

için kalplerinin “saygı ve korku ile yumuşaması” zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap veril-miş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar.”

(el-Hadid: 16)

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kur’an’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyleri

indiriyoruz.” (el-İsra: 82) Allah, kendisini zikretmemenin ya da çok az zikretme-

nin münafıkların sıfatlarından olduğunu Kur’an’da haber vermiş ve o kimseleri kötülemiştir.

Allah-u Teâlâ, mü’min kullarının kalplerine, yaptığı im-tihanda başarılı olabilmeleri için onlara kesin ve etkili bir ilacı haber vermiştir. Bu ise; Allah-u Teâlâ’yı zikretmektir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Onlar ki; iman edip Allah’ı zikrederek kalpleri hu-

zura kavuşanlardır. İyi bilinmelidir ki, kalpler ancak Al-lah’ı zikretmekle huzura kavuşur.” (er-Ra’d: 28)

4 – Vakti, Allah-u Teâlâ’ya itaatle, O’na yaklaşmakla ve O’nun farz kıldığı amelleri yapmakla geçirmek.

Kur’an ayetleri okunduğunda imandan hemen sonra sa-lih amel geldiği görülür.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “(Allah’a ve rasulüne gerçekten) iman edip salih (Kur’an ve

sünnete uygun) amel işleyenler ise, işte ancak onlar cennet

ehlidirler ve onlar, orada temelli kalacaklardır.” (el-Bakara: 82)

Page 177: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 177

Müslüman bir kimsenin vaktini Allah-u Teâlâ’ya taatle ve salih ameller işleyerek değerlendirmesi, imanını kuvvet-lendirmesine vesile olur.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle sordu: “Bugün hanginiz oruçlu olarak sabahladı?” Ebu Bekir

radıyallahu anh: “Ben ya Rasulullah” dedi. Rasulullah: “Bu-gün hanginiz bir cenazeyi takip etti?” diye sordu. Ebu Be-kir radıyallahu anh: “Ben ya Rasulullah” dedi. Rasulullah sal-

lallahu aleyhi ve sellem: “Bugün kim bir miskini yedirdi?”

diye sordu. Ebu Bekir radıyallahu anh: “Ben ya Rasulallah” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bugün kim bir

hastayı ziyaret etti?” diye sordu. Ebu Bekir radıyallahu anh: “Ben ya Rasulallah” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: “Bu ameller her kimde bulunursa, mutlaka cen-nete girer.” (Müslim)

Evet… İşte cennete girebilmenin yollarından birisi! Va-

kitleri salih amellerle değerlendirmek… Vakitleri salih amellerle değerlendirmenin mükâfatı cennete girmektir.

O halde vaktini Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu amellerle değerlendirmek isteyen Müslümanın şu kaidelere riayet et-mesi gerekmektedir:

a) Salih bir amele başlamışsa, başlanan amel az olsa bile o amele devam etmelidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah-u Teâlâ’nın en sevdiği ameller, az olsa bile de-

vamlı yapılan amellerdir.” (Müslim) b) Salih amelleri işlemek için bir an önce harekete geç-

meli, bu konuda gevşeklik göstermemeli ve erteleme yap-mamalıdır.

Page 178: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 178

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Acele etmemek, ahiret amelleri hariç, her konuda ha-

yırdır.” (Ebu Davud, Hakim sahih senetle rivayet ettiler) Salih amellerin bir an evvel yapılması çok önemlidir.

Zira insan ne zaman öleceğini bilemez. Bu sebeple salih amel yapma imkânı bulunduğu anda hiç vakit kaybetme-den o salih amelin işlenmesi, Müslüman kul için efdaldir.

c) Yapamamış olduğu salih amellerin telafisini yapmalı-dır.

Şayet vitir namazı kılmadan uyumuş ve vitri kılmak için gece uyanamamışsa, onun telafisi için gündüz bolca nafile namaz kılması gibi…

Bu konuda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizim için büyük bir örnektir.

Aişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, uykunun ona galip

gelmesi ya da bir hastalık sebebiyle kıyamu’l leyl yapama-mışsa gündüz on iki rekât nafile namaz kılardı.” (Müslim)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Geceleyin Kur’an okumadan uyuyan bir kimse, şayet

fecir namazı ile öğlen namazı arasında Kur’an okursa ay-nen geceleyin Kur’an okumuş hükmündedir.” (Müslim)

d) Salih amelleri yapan veya yapmaya devam eden Müslüman asla bu amellerine güvenmemeli, Allah-u Teâlâ’ya karşı acziyetini hissetmeli, Allah-u Teâlâ ona rah-met etmezse işlemiş olduğu salih amellerle cennete gireme-yeceğini düşünmeli ve devamlı Allah-u Teâlâ’nın azabın-dan korkmalı, rahmetini ummalıdır.

Page 179: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 179

İbni Ebi Muleyke şöyle diyor: “Otuz tane sahabeye yetiştim. Hepsi nifaktan korku-

yordu. Hiçbirisi Cebrail ve Mikail’in imanı gibi imana sa-

hip olduğunu söylemiyordu.”(48) e) Yapma fırsatını kaçırdığı ameller sebebiyle üzüntü

duymalıdır. İbrahim b. Ethem şöyle dedi: “İbadetkar bir Müslümanı hastalığı sırasında ziyarete

gittik ve ayaklarına bakarak ağladığını gördük. Ona: “Ni-çin ağlıyorsun?” diye sorduk. O, şöyle cevap verdi:

“Bu ayaklarla Allah-u Teâlâ yolunda cihad yapmayı ka-çırdığım günler sebebiyle ağlıyorum.”

Bir başka kimse ağladı. Ona şöyle denildi: “Niye ağladın?” O da şöyle cevap verdi. “Oruç tutmayıp da geçirdiğim günler ve gece namazını

kılmayı geçirdiğim geceler sebebiyle ağlıyorum.”(49) 5 – Kalbi temizleyen, onu yumuşatan amelleri öğrenmek

için Kur’an ve sünnete bakmak. Bu ameller çokça olup Al-lah-u Teâlâ Kur’an’da, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ha-dislerinde bu amelleri haber vermiştir.

O amellerden bazıları şöyledir: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Onların mallarından sadaka al, bununla onları temiz-

lemiş, arındırmış olursun…” (et-Tevbe: 103) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kalbin yumuşaması ve ihtiyacını elde etmesini ister

misin? Yetime rahmet et, başını okşa, yediğinden ona ye-dir. Böylece kalbin yumuşar ve ihtiyacını elde edersin.”

(Sahih el-Cami s: 80)

(48) (Bu hadiste kastedilen; herkesin iman etmesi gereken temel meseleler değil, imanı arttıran amellerdir. (Buhari)) (49) (Leftetu’l Kebid İla Nasihatil Veled s: 38-39-İbni’l Cevzi)

Page 180: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 180

6 – Allah-u Teâlâ’ya boyun eğerek, acziyetini itiraf ede-rek, küçüklüğünü göstererek Allah-u Teâlâ’ya dua etmek ve hacetini gidermesini istemek.

Allah-u Teâlâ için secdeye kapanmak, insanın Allah-u Teâlâ’ya karşı küçüklüğünü gösteren en belirgin ameldir. İnsan secde ettiğinde en şerefli olan alnını ve burnunu Al-lah-u Teâlâ için, Allah-u Teâlâ’ya küçüklüğünü göstermek için toprağa koyar.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle bu-yurdu:

“Kulun, Allah-u Teâlâ’ya en yakın olduğu anı, secde ettiği anıdır. Onun için secdede iken çokça dua edin.”

(Müslim) Rabiate b. Ka’b el-Eslemi dedi ki: “Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber gece-

liyordum. Hacetini gidermesi ve abdest alması için ona su getirdim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi:

“Benden ne dilersen dile.” Ben şöyle dedim: “Seninle beraber cennette olmayı istiyorum.” Rasulullah

sallallahu aleyhi ve sellem: “Başka birşey istiyor musun?” diye sordu. Ben: “Sadece bunu istiyorum.” dedim. Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem bana dedi ki: “Öyleyse bu umudunu elde etmen için Allah’a çok

secde ederek, Allah-u Teâlâ’ya senin için yapacağım du-aya icabet edilmesi için bana yardımcı ol.” (Müslim)

Secde halinde olan kul, Allah-u Teâlâ’ya karşı küçüklü-

ğünü hissederek, ihlâslı bir şekilde Allah-u Teâlâ’ya dua ederse, elbette kalbinde imanı daha çok artar ve kuvvetle-nir.

Page 181: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 181

7 – Mü’minlere dost, kâfirlere düşman olmak. Mü’minlere dost, kâfirlere düşman olmak ve onların

adetlerinden uzak durmak kalpteki imanı kuvvetlendirir ve onu tazeler.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah’a ve ahiret gününe gerçek manada inanan bir

milletin; babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da aşi-retleri olsa bile, Allah’a ve rasulüne karşı gelenlere sevgi gösterdiklerini asla göremezsin (bilakis, onlara bütün güçle-rini kullanarak karşı gelirler). Allah imanı işte, ancak bunla-

rın kalplerine yazmış ve onları katından bir nur ile des-teklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere, ebedi kalmak üzere yerleştirecektir. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte Al-lah’ın gerçek hizbi (taraftarları) bunlardır. Kurtuluşa ere-

cek olanlar da ancak Allah’ın hizbi olanlardır.” (el-Mücadele: 22)

Kalbin, Allah-u Teâlâ’nın düşmanı olan kâfirlere yönel-mesi halinde kalpte iman azalır, hatta zamanla tamamen yok olur.

Müslüman kul, Allah-u Teâlâ’nın düşmanlarına düş-manlık gösterir, Allah-u Teâlâ’nın mü’min kullarına yar-dımcı olursa kalbindeki imanı elbette kuvvetlenir ve taze-lenir.

Allah-u Teâlâ bu sebeple el-Mücadele: 22 ayetinde bu kimseler hakkında: “Allah imanı işte, ancak bunların

kalplerine yazmış” buyurmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de, müşriklere benze-

meyi yasaklamış ve onlara muhalefet etmeyi emretmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.”

(Ebu Davud, sahih senetle rivayet etti)

Page 182: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 182

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim Allah-u Teâlâ için sever, Allah-u Teâlâ için buğ-

zeder, Allah-u Teâlâ için verir, Allah-u Teâlâ için engel-lerse imanı tamamlanmış olur.”

(Ebu Davud, sahih senetle) 8 – Dünya sevgisi ve süsünden uzak durmak. Mü’min kul, dünyayı düşünmez, dünyaya karşı hırslı

olmaz, dünyanın basit olduğunu, dünya nimetlerinin ge-çici olduğunu, asıl kalıcı olanın ahiret ve ahiret nimetleri olduğunu düşünür, böylece sürekli olarak ahireti hatırlarsa kalbindeki imanı kuvvetlenir ve tazelenir. Böyle yapması halinde kalbi Allah-u Teâlâ’ya ve Allah-u Teâlâ katındaki ebedi nimet olan cennete bağlanır. Bu bağlılık ise onu, daha çok iyi amel işlemeye sevk eder.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dünyanın Allah-u Teâlâ katında bir sivrisinek kadar

değeri olsaydı, hiçbir kâfire ondan bir yudum su içiril-mezdi.” (Tirmizi sahih senetle)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah-u Teâlâ’nın zikri ve ona sevk eden ameller ile

âlim ve öğrenci olmak dışında dünya ve ondaki her şey mel’undur.” (İbni Mace, hasen senetle)

9 – Mü’minlere karşı Allah-u Teâlâ için alçak gönüllü ol-

mak. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim Allah-u Teâlâ için mütevazı olursa Allah-u Teâlâ

onun derecesini yükseltir.” (Ebu Naim-Hılye’de sahih senetle rivayet etti)

10 – Kalpteki imanı zayıflatan ve Allah-u Teâlâ’ya itaat-

ten uzaklaştıran, meşgul eden amellerden uzak durmak.

Page 183: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 183

Çok uyumak, çok yemek, çok içmek, dünya metaına dal-mak gibi… Bunlar mübah ameller olmasına rağmen, bun-ları çokça yapmak imanı zayıflatır.

El-Mikdam b. Ma’di Yekrib radıyallahu anh’den Rasulul-lah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Âdemoğullarının en çok doldurduğu kap midesidir. Âdemoğlu için ayakta dik durabileceği bir kaç lokma ye-mesi yeterlidir. Eğer daha fazla yemek istiyorsa midesi-nin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini hava ile doldursun.” (Ahmed, sahih senetle rivayet etti)

Menavi şöyle dedi: “Çok yemek yemek, sahibini haktan ayırır, tembelleşti-

rir, ibadet etmesini engeller ve çok yemesi sebebiyle vücu-dunda zehirler artar. Bu sebeple de çabuk gazaplanır, şeh-veti, hırsı artar ve ihtiyacından fazlasını taleb etmeye baş-lar.” (Fethu’l Kadir c: 5 s: 502)

İbnu’l Kayyım şöyle dedi: “Kalbi bozan amellerden bir tanesi de çok uyumaktır.

Çok uyumak kalbi öldürür, vücuda zarar verir, vakti kay-bettirir, gaflete ve tembelliğe sebep olur.”

(Medaricu’s Salikin) 11 – Kur’an’ın mucizelerini tefekkür etmek. Kur’an’ın her türlü mucizelerini, Rasulullah sallallahu

aleyhi ve sellem’in gelecekle ilgili vermiş olduğu haberlerden, özellikle olmuş olanları, Allah-u Teâlâ’nın yarattığı kâinatı, bu kâinat içerisindeki incelikleri, Kur’an’ın ilmi ve lügat icazını ve başka icazlarını düşünmek kalpteki imanı kuv-vetlendirir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Page 184: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 184

“Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün (birbiri ardından) gelip gidişinde elbette akıl sa-hipleri için (Allah’ın birliğine ve mükemmel kudretine delalet eden) açık deliller vardır.” (Âli İmran: 190)

Allah-u Teâlâ’nın yarattığı varlıkları ve bu varlıkların ince yapılarını iyice düşünmek kalpteki imanı kuvvetlen-dirir.

12 – Ölümü çokca hatırlamak. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Nefsin arzuladığını yok ettiren ölümü çok anın.”

(İbni Hibban sahih senetle rivayet etti) Ölümü sürekli hatrında bulunduran kimse, her an öle-

bileceğini düşünür. Böyle yapması onu bir an önce tevbe etmeye, iyi amel işlemeye ve insanlardan haksız yere aldı-ğını iade etmeye sevk eder. Böylece kalbindeki iman kuv-vetlenir.

13 – Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, sahabelerin ve

örnek alınacak tabiinlerin hayatlarını okumak. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, sahabelerin ve ör-

nek alınacak tabiinlerin hayatlarını okumak, onların İslam’ı yaşama konusundaki sabırlarını, kâfirlere karşı mücadele-lerini, maruz kaldıkları eziyet ve meşakkatleri öğrenmek, Müslümanı imanlı bir hava içerisinde yaşamaya sevk eder, onu dünyadan uzaklaştırır ve kalbindeki imanı daha da kuvvetlendirir.

Örneğin; Bilal b. Rebah’ın hayatını okuyan bir Müslü-man, onun başına gelen eziyetler karşısındaki tavrını, di-ninden taviz vermediğini, ikrah altında olduğu için kâfirle-rin kendisinden istedikleri kelimeyi söylemesi caiz olma-sına rağmen kâfirlerin istedikleri kelimeyi söylemediğini

Page 185: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

MÜMİNİN SIFATLARI 185

ve işkencelere sabrederek imanında sebat ettiğini görür, bu olayı düşünür ve böylece imanı kuvvetlenir.

14 – Örnek alınacak kişilerle haşir neşir olmak, onları zi-

yaret etmek, onların meclislerine katılmak. Enes b. Malik radıyallahu anh şöyle dedi: “Biz, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında otur-

duğumuz bir sırada Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Şimdi cennet ehlinden bir adam gelecek.” Bu sözün akabinde, aldığı abdest sebebiyle sakalından su damlayan ve ayakkabısını sol eliyle taşıyan ensardan bir adam çıka-geldi. Ertesi gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem daha ön-ceki söylediği sözü tekrar söyledi. Yine bu sözü üzerine ön-ceki gün gelen adam, aynı hali üzere çıkageldi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem meclisten ayrıldığı sı-rada Abdullah b. Amr b. As radıyallahu anh, ensardan olan bu adamı takip etti ve ona şöyle dedi:

“Ben, babamla tartıştım ve evde babamın yanında üç gün uyumayacağıma dair yemin ettim. Yeminimin süresi bitinceye kadar üç gün sana misafir olabilir miyim?” Adam ona: “Olur” dedi.

Enes b. Malik radıyallahu anh, Abdullah b. Amr b. As radı-

yallahu anh hakkında, Abdullah b. Amr b. As radıyallahu

anh’ın kendisine şöyle anlattığını haber verdi: “Bu adamla beraber aynı evde üç gün kaldım. Gece na-

mazı kıldığını hiç görmedim. Sadece gece yatağında her dönüşünde, ta ki sabah namazına kadar Allah-u Teâlâ’yı zikrettiğini ve tekbir getirdiğini işittim.”

Abdullah radıyallahu anh sözlerine şöyle devam etti: “Ben, bu adamın hayırdan başka birşey konuştuğunu

duymadım. Üç gün geçince yaptığı amel bana çok basit geldi ve ona şöyle dedim:

Page 186: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

Abdulhak el-Heytemi 186

“Ey Allah-u Teâlâ’nın kulu! Rasulullah sallallahu aleyhi ve

sellem üç sefer: “Şimdi cennet ehlinden bir adam gelecek.” diye bize söylediğini duydum ve her üçünde de sen geldin. Bu sebeple senin yanında kalarak ne yaptığını öğrenmek ve senin yaptığın gibi yapmak istedim. Fakat senin yanında üç gün kalmama rağmen fazla amel yapmadığını gördüm. Buna rağmen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in senin hakkında söylediğini acaba nasıl hak ettin?” Adam bana şöyle dedi:

“Benim yaptığım amel gördüğün gibidir.” Ben adam-dan ayrılıp döneceğim sırada adam beni geri çağırdı ve şöyle dedi:

“Ben, senin gördüğün gibiyim. Fakat Allah-u Teâlâ’nın Müslümanlara verdiğine karşı kalbimde herhangi bir kıs-kanma ve haset duymuyorum. Hiçbir Müslümanın malını hileyle elde etmeye çalışmıyorum.” (Ahmed)

Page 187: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

İÇİNDEKİLER 187

ÖNSÖZ............................................................................. 3

İSLAM VE İMAN ............................................................ 5

Anlatılanların Özeti: ................................................... 9 KUR’AN’DA MÜ’MİN ................................................. 12 1 - Mü’min, Allah-u Teâlâ ve Rasulune İtaati Herşeyden Üstün Tutar: ............................................... 12 Helalleştirmenin Manası, Hükmü ve Çeşitleri:........... 17 Haramı Helalleştirme Çeşitleri: .................................... 17 Kendilerine İtaat Edilmesi Gereken Kimseler: ............ 22 2 - Allah-u Teâlâ’nın Ve Rasulünün Rızasını Herşeyden Üstün Tutmak: ........................................... 24 3 - Yalnız Allah-u Teâlâ’dan Korkmak: ....................... 25 4 - Sadece Allah-u Teâlâ’ya Tevekkül Etmek: ............. 32 5 - Dini Yalnız Allah-u Teâlâ’ya Has Kılmak: ............. 36 6 - Allah-u Teâlâ’nın Ayetlerinden Ve Rasullah’ın Hadislerinden İbret Almak: .......................................... 38 7 - Mü’minlere Karşı Kin Ve Düşmanlık Beslememek: .................................................................. 40 8 - Allah-u Teâlâ’ya Ve Rasulüne Şeksiz, Şüphesiz Ve Kesin Olarak İman Etmek: ............................................ 41 9 - Mü’minleri Kardeş Olarak Görmek: ....................... 43 10 - Musibetlerle İmtihan Edilmek: .............................. 45 11 - Mü’minlere Vela, Kâfirlere Düşmanlık Göstermek: ..................................................................... 46 Vela İlgili Açıklamalar: ................................................. 50 Velanın Türleri:.............................................................. 55 Küfür Olan Velaya Giren Ameller: .............................. 56 Küfür Olmayan Vela Kapsamına Giren Ameller: ....... 63 12 - Takva Sahibi Olmak: .............................................. 67 13 - İzzetli Ve Şerefli Olmak, Allah-u Teâlâ’dan Başkasına Boyun Eğmemek: ......................................... 67 14 - Allah-u Teâlâ Yolunda Cihad Etmek: ................... 69

Page 188: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

İÇİNDEKİLER 188

15 - Hatırlatıldığı Zaman Allah-u Teâlâ’nın Ayetlerinden Öğüt Almak Ve Faydalanmak: .............. 75 16 - Huşu İçinde Namaz Kılmak: ................................. 77 17 - Caiz Olmasına Rağmen, Boş Amel Ve Sözlerden Uzak Durmak: ................................................................ 79 18 - Zekât Vermek: ......................................................... 79 19 - Namusu Muhafaza Etmek: .................................... 80 20 - Emanetlere Ve Sözlere Sadık Kalmak: .................. 81 21 - Namazları Muhafaza Etmek: ................................. 82 22 - Salih Ameller İşlemek: ............................................ 82 23 - Faizden Her Zaman Uzak Durmak: ...................... 84 24 - Allah-u Teâlâ’nın Ayetleri Zikredildiğinde Kalben Titremek: ........................................................................ 85 25 - Allah-u Teâlâ’yı Herşeyden Çok Sevmek: ............ 87 Sevgi Alametleri: ............................................................ 91 26 - İhtilaf Anında Hükmü Allah-u Teâlâ Ve Rasulüne Havale Etmek: ................................................................ 96 27 - Allah-u Teâlâ’nın Hadleri Tatbik Edilirken Acıma Duymamak: .................................................................. 102 28 - Kâfirlere Karşı Şiddetli, Mü’minlere Karşı Merhametli Ve Alçak Gönüllü Olmak: ...................... 105 29 - Devamlı Korku İle Ümit Arasında Olmak: ......... 107 SÜNNETTE MÜ’MİN ................................................. 109 1 - Mü’min Arı Gibidir. ............................................... 109 2 - Mü’min Hurma Ağacı Gibidir: .............................. 118 3 - Mü’min Altın Külçesi Gibidir: ............................... 122 4 - Mü’min Deve Gibidir: ............................................ 124 5 - Mü’min Buğday Başağına Benzer: ........................ 125 6 - Mü’minin Diğer Mü’minlerle İlişkisi, Binanın Tuğlaları Gibidir: ......................................................... 128 7 - Mü’min, Diğer Mü’minin Aynasıdır: .................... 129 8 - Mü’minler, Birbirlerine Karşı Bir Vücut Gibidirler: ..................................................................... 130

Page 189: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

İÇİNDEKİLER 189

9 - İnsanlar Mü’mini Sever, Onunla Haşir Neşir .Olmak İsterler. Çünkü Mü’min, Kaba Değildir:.................... 132 10 - Mü’min, Mü’minin Kardeşidir: ........................... 133 11 - Mü’mini Günahlarından Arındırmak İçin Allah Ona Hastalık Verir: ..................................................... 134 12 - Mü’minin İçi, Dışı Aynıdır: ................................. 135 13 - Mü’min, İşlediği Günah Sebebiyle Üzülür, İşlediği Hayır Sebebiyle Sevinir: .............................................. 136 14 - Mü’min, Kılıcıyla ve Diliyle Cihad Eder: ........... 137 15 - Mü’min, İnsanların Emin Gördüğü, Mallarını ve Nefislerini Emanet Ettiği Kimsedir: ........................... 138 16 - Mü’min, Komşusu Açken Tok Yatmaz:.............. 139 17 - Mü’min, Yalnız Mü’minle Arkadaşlık Yapar: .... 139 18 - Mü’min İyi Ahlaklıdır: ......................................... 140 19 - Mü’min; Komşusuna İyilik Yapar, Eziyet Etmez:141 20 - Mü’min, Misafirine İkram Eder: ......................... 142 21 - İnsanlara İhtiyacını Belli Etmemek, Mü’mini Aziz Kılar. Kıyam’ul Leyl Yapmak İse Onu Yüceltir: ....... 143 22 - Mü’min Aynı Yerden İki Sefer Isırılmaz: ........... 144 23 - Mü’min Tek Bir Bağırsaktan Yer: ........................ 145 24 - Mü’min, Abdestini Devamlı Muhafaza Eder: .... 145 25 - Allah-u Teâlâ, Mü’minin Günahını Affetmek İçin Ona Musibet Verir: ...................................................... 146 26 - Mü’min Sövmez, Lanet Etmez, Kötü Söz Söylemez: ..................................................................... 147 27 - Mü’min İçin Dünya Zindandır: ........................... 148 28 - Mü’min, Allah-u Teâlâ’nın Kaza ve Kaderine Rıza Gösterir......................................................................... 151 29 - Mü’min, İnsanlarla Haşir Neşir Olur, Onların Eziyetlerine Sabreder, Onlardan Kaçmaz:................. 152 30 - Mü’min Kuvvetli Olmalıdır:................................ 153 31 - Mü’min, Kendi Nefsi İçin Sevdiğini Diğer Mü’min İçin de Sever: ................................................................ 154

Page 190: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

İÇİNDEKİLER 190

32 - Mü’min, Allah-u Teâlâ İçin Sever, Allah-u Teâlâ İçin Buğzeder: .............................................................. 154 33 - Mü’min Çokça Kur’an Okur: ............................... 157 34 - Mü’min, Rasulullah (s.a.s)’i Kendi Nefsinden, Çocuğundan, Babasından Ve Bütün İnsanlardan Daha Çok Sever: ........................................................... 159 35 - Mü’min Kıskançtır: ............................................... 160 36 - Mü’mininin Ölüm Anındaki Ve Mezardaki Durumu: ....................................................................... 161 37 - Mü’minin Kıyametteki Durumu:......................... 161 SELEFİN, MÜ’MİNLER HAKKINDAKİ TANIMI .... 166 İMANI KUVVETLENDİRME VE ZAYIFLIĞINI TEDAVİ YOLLARI ...................................................... 172

Page 191: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

ÇIKAN ESERLERİMİZ 191

1 - İşte Tevhid (İlaveli Yeni Baskı) Yazarı: Ziyaeddin el-Kudsi

2 - Kur’an ve Sünnetten Delillerle Hanefi Fıkhı

Yazarı: Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

3 - Buhari ve Müslim’den İslam Davetçilerine Öğütler

Yazarı: Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

4 - Akidede Sünnetin Yeri

Yazarı: İmam Suyuti

5 - Davetçinin Tefsiri (9 Cilt)

Yazarı: Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

6 - Hâkimiyet Allah’ındır

Yazarı: Ziyaeddin el-Kudsi

7 - İrtidat ve Mürtedin Hükmü

Yazarı: Abdulhak el-Heytemi

8 - İslam’ın Hareket Metodu

Yazarı: Seyyid Kutup

9 - İşte Müslüman

Yazarı: Ziyaeddi el-Kudsi

10 - Kelimet’ül İhlâs

Yazarı: İbni Receb el-Hanbelî

11 - Kur’an’da Nasih ve Mensuh

Yazarı: Mer’i İbni Yusuf el-Kermi

12 - Rasulullah’ın Hayatıyla

İslam’ın Hareket Metodu (2 Cilt)

Yazarı: Abdurrahman el-Muhacir

13 - Mevzu ve Zayıf Hadislerin Akideye Etkisi

Yazarı: Abdurrahman Abdulhak

14 - Büyük Günahlar

Yazarı: İmam Zehebi

15 - İbni Hacer El-Askalani’nin

Akaid Konusundaki Fetvaları

Yazarı: Hafız İbni Hacer El-Askalani

Page 192: ¼minin...2 HAK YAYINLARI: 32 Yazan: Abdulhak-el Heytemi Tercüme Eden: Ahmet Yıldırım Dizgi Mizanpaj: Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah.Yerebatan Cad

ÇIKAN ESERLERİMİZ 192

16 - Yahudiliğin Gerçek Yüzü

Yazarı: Fuad Abdurrahman er-Rıfai

17 - Kasetle Birlikte Uygulamalı Tecvid

Okuyan: Hafız Abdulfettah Şelebi

18 - Halifelik ve Emirlik

Yazarı: Mahmut Şakir

19 - Asrımızın Yesakı

Yazarı: Ziyaeddin El-Kudsi

21 - Cahiliyenin Hükmünü mü İstiyorlar?

Yazarı: Ziyaeddin el-Kudsi

22 - İslam Dininin Aslı

Yazarı: Ziyaeddin El-Kudsi

23 - Mü’minin Sıfatları

Yazarı: Abdulhak El-Heytemi

24 - Müslümanı Koruyan Dualar

Yazarı: Abdurrahman el-Muhacir

25 - Müslümanlara Karşı

Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü

Yazarı: Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

26 - Tağutu Reddetmek Tevhidin Gereğidir

Yazarı: Ziyaeddin el-Kudsi

27 - İman Şartları ve Onu Bozan Şeyler

(İlaveli Yeni Baskısı Çıkacak)

Yazarı: Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid

28 - Büyük Şirkte Cehalet Mazeret Değildir

Yazarı: Ziyaeddin El-Kudsi