müslümanların zihin kodlarını değiştirdiler - ebubekir sifil

18
Röportaj Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler Ebubekir Sifil – www.islamveihsan.com adlı web sayfasına vermiş olduğu röportaj. Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma Merkezi Eyüp 17.09.2014

Upload: sahn-i-seman-arastirma-merkezi

Post on 19-Jun-2015

943 views

Category:

Education


2 download

DESCRIPTION

Ebubekir Sifil Hocanın www.islamveihsan.com web sayfasına yapmış olduğuı Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler konulu röportajıdır.

TRANSCRIPT

Page 1: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

Röportaj

Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler Ebubekir Sifil – www.islamveihsan.com adlı web sayfasına vermiş olduğu röportaj.

Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma Merkezi Eyüp 17.09.2014

Page 2: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

1

İçindekiler ................................................................................................................................................................. 2

YOZLAŞMANIN ÜÇ AŞAMASI (Sifil, 2014) ........................................................................................ 2

Birinci Aşama: .................................................................................................................................... 3

İkinci Aşama: ...................................................................................................................................... 4

Üçüncü Aşama: ...................................................................................................................................... 5

CEMAATLER KENDİ İÇLERİNE KAPANMASAYDI… ......................................................................... 7

MÜSLÜMANLARIN ZİHİN KODLARINI DEĞİŞTİRDİLER .................................................................. 9

KUR’AN SADECE İNDİĞİ TARİHE HİTAP EDER DİYEN DEİSTTİR ................................................. 10

“BENİM İSLAM DERDİM VAR” DİYEN BU ACİLİYETİ GÖRMELİ ................................................... 11

KAVRAMLARI BİZ ÜRETMELİYİZ ...................................................................................................... 12

ILIMLI İSLAM VATİKAN KONSİLİ’NİN ÜRÜNÜDÜR ........................................................................ 13

KALKINMA KAVRAMINI SORGULAYAN MÜSLÜMAN GÖREMEZSİNİZ ...................................... 14

TEDAVİNİN DEVLET ELİYLE OLMASINI BEKLEYEMEYİZ .............................................................. 15

BAKIN KAVRAMLAR NELERE YOL AÇIYOR? .................................................................................. 16

ARAPLAR GELENEKÇİLİĞE “ASİLLİK” MODERNLİĞE “HADES” DEDİ ......................................... 17

Kaynakça .............................................................................................................................................. 17

Page 3: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

2

YOZLAŞMANIN ÜÇ AŞAMASI (Sifil, 2014)

“Özellikle geride bıraktığımız yüzyılda İslâm’ı, yasaklama, engelleme,

din adamlarına hapis ve idam kararları gibi baskı yöntemleriyle asimile

etmeye çalışan İslam karşıtı güçler, 80′li, 90′lı yıllardan sonra İslâm’ı,

İslamî argümanları kullanan gruplar üzerinden yozlaştırma yolunu

izlemeye başladılar. Bu gibi yapıların ortaya çıkmasının nedeni ve

tarihsel arka planı nedir?”

Klasik Dönem

Müslümanlar, kılık-kıyafetten tutun da hayat tarzlarına kadar gayrimüslimlere benzemekten azamî ölçüde imtina etmişler. Gayrimüslimlere ise hep “Bize benzemeyin, kendiniz gibi olun, kendi kültürünüzü yaşayın, bizim garantimiz altındasınız” diye telkin etmişler.

Modern Dönem

Gayrimüslimler Müslümanlarla artık cepheden mücadele edilemeyeceğini, bu mücadelenin sonuç getirmediğini keşfedince, sömürgecilik hareketlerine de imkân hazırlayacak büyük bir proje olarak oryantalist çalışmaları ortaya koydular. Ağırlıklı olarak 19. ve 20. yüzyıllarda, Oryantalist yetiştiren özel müesseseler kurdular ve buralara bütçe, insan, emek anlamında devasa yatırımlar yaptılar.

Postmodern Dönem

Artık ilahiyat fakültelerinde adı Ali, Ahmet, Mehmet, Hasan olan ilahiyat tahsil etmiş, İslamî ilimlerle orasından, burasından hasbelkader haşır neşir olmuş insanlardan bahsediyoruz. Bu insanların İslam tenkitlerinden ümmet eleştirilerinden, tarih perspektiflerinden bahsediyoruz. Böyle bir noktaya geldik. İşte en tehlikelisi de bu post modern süreçte yaşadığımız daha soft, daha sinsi ve tehlikeli metotlar.

Şekil 1- Yozlaşmanı üç aşaması. [#SahnıSeman ]

Page 4: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

3

Gayrimüslimlerle Müslümanların ilişkilerinin tarihsel sürecini üç

aşamada değerlendirebiliriz:

Birinci Aşama: Birinci aşamanın adı, “Klasik Dönem”. Bu dönemde

Dar’ül İslam, sınırlarıyla, medeniyetiyle, şahsiyetiyle bellidir; dar’ül

küfür de bellidir. Dar’ül küfür kategorisinde yer alan ülkelerin bir

kısmıyla savaş halindeydik ve harp hukuku hâkimdi. Bir kısmıyla

sulh ilişkileri câri olmuştu. Ama her halükarda, gerek İslam

coğrafyasında bizimle yaşayan gayrimüslimler itibariyle, gerekse

Dar’ül İslam’ın dışında yaşayan gayrimüslimler itibariyle, aramızda

hep bir engel, bir berzah olmuştu.

Müslümanlar, kılık-kıyafetten tutun da hayat tarzlarına kadar

gayrimüslimlere benzemekten azamî ölçüde imtina etmişler.

Gayrimüslimlere ise hep “Bize benzemeyin, kendiniz gibi olun,

kendi kültürünüzü yaşayın, bizim garantimiz altındasınız” diye

telkin etmişler. Dolayısıyla bu berzah, hep olmuş ve bu iki

kategorik yapının birbirine herhangi bir şekilde mütedahil olması

engellenmiş. Klasik dönemde gayrimüslimlerin Müslümanlarla

mücadele tarzına baktığımızda, ilmî planda reddiyeler üzerinden

giden bir ilişki var. Müslümanlar gayrimüslimlere reddiyeler

yazıyor, onlar da Müslümanlara reddiyeler yazıyor.

Page 5: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

4

İkinci Aşama: İkinci aşamanın adı “Modern Dönem”. Modern

döneme geldiğimizde burada en merkezî figür Oryantalizm

hareketi.

Gayrimüslimler Müslümanlarla artık cepheden mücadele

edilemeyeceğini, bu mücadelenin sonuç getirmediğini keşfedince,

sömürgecilik hareketlerine de imkân hazırlayacak büyük bir proje

olarak oryantalist çalışmaları ortaya koydular. Ağırlıklı olarak 19.

ve 20. yüzyıllarda, Oryantalist yetiştiren özel müesseseler

kurdular ve buralara bütçe, insan, emek anlamında devasa

yatırımlar yaptılar.

Gerek sömürge faaliyetlerinin sağladığı imkânlarla, gerek başka

vasıtaları kullanarak, İslâm dünyasının kütüphanelerini

yağmaladılar. Yağmalayamadıklarını ilmî çalışma adı altında

istihdam ettiler ve çok boyutlu İslamî çalışmalar yaptılar. Bunun

yöneldiği tek bir hedef vardı: Müslümanların zihin kodlarını

çözmek ve İslam’ı içeriden çökertmek. Bu çalışmalar sonucunda

İslam dünyasında o güne kadar hiç görülmemiş bir sınıf ortaya

çıktı: Aydınlar Sınıfı.

Bu aydınların bir kısmı mandacı, bir kısmı da sömürü ve işgal

hareketlerine karşı olmakla birlikte bu hareketlerin arka

Page 6: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

5

planındaki dünya görüşüne zebûn olmuş insanlardı. Dolayısıyla

İslâm karşıtları, Oryantalizm hareketiyle birlikte, klasik dönem

dediğimiz dönem içerisinde başaramadıkları pek çok şeyi

başardılar. Oryantalist hareketler, geçtiğimiz yüzyıl İslam

dünyasında da yavaş yavaş müstağripler dediğimiz bir kadroyu

oluşturdu. Türkiye’de, Mısır’da, Hindistan’da, hemen yerde,

kafasını batıya satmış, beyninden yakalanmış, batılı zihin

kodlarıyla düşünen, daha doğrusu batıya perestiş eden bir kadro

oluştu.

Üçüncü Aşama: Üçüncü aşamanın adı “Postmodern Dönem” İşte

bu aşamada sizin de bahsini ettiğiniz yeni metot ortaya çıktı. Artık

ilahiyat fakültelerinde adı Ali, Ahmet, Mehmet, Hasan olan ilahiyat

tahsil etmiş, İslamî ilimlerle orasından, burasından hasbelkader

haşır neşir olmuş insanlardan bahsediyoruz. Bu insanların İslam

tenkitlerinden ümmet eleştirilerinden, tarih perspektiflerinden

bahsediyoruz. Böyle bir noktaya geldik. İşte en tehlikelisi de bu

post modern süreçte yaşadığımız daha soft, daha sinsi ve tehlikeli

metotlar.

Burada fark etmemiz gereken bir şey var. Bu gürûhun çeşitli

seviyeler ve biçimlerde ayrıştırıcı, kategorize edici bir teklifleri var.

“Kur’an ve sünneti ayrı tutalım. Kur’an ve sünnetteki

Page 7: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

6

Müslümanlıkla, Müslümanları ayrı tutalım. İslam başka şeydir,

Müslümanlık başka şeydir. İtikat başka şeydir, Şeriat başka şeydir,

Akaid başka şeydir, Fıkıh başka şeydir. Kur’an ve sünnet başka

şeydir, ümmetin tarihi tecrübesi başka şeydir” gibi ayrıştırıcı,

kategorize eden, etiketleyen tasnifler ortaya koyuyorlar ve bunlar

çok tehlikeli. Bunların hiçbirisinin bizim zihin dünyamızda, tarihi

tecrübelerimizde bir karşılığı yok. Hiç kimse tarih içerisinde böyle

ucube ayrımları dillendirmiş değil. Biz, Postmodern dönemde din

ve değişim meselesini tartıştığımız kadar başka hiçbir dönemde

tartışmadık. “Din ve değişim, İslam ve kadın, Din ve dünya, şeriat,

ve fıkıh…” Bütün bu tartışmaların arkasında batıdan gelen

oryantalist zihnin oluşturduğu bir dünya var.

Hakiki İslam dini, bu tahrif hareketlerinden sıyrılıp nasıl

yaygınlaştırılmalı? Bu durumun değişmesi için neler yapılabilir?

Türkiye’de hâlâ Tevhid-i Tedrisat kanunu yürürlüktedir ve bunun

etkisini eğitimin söz konusu olduğu her yerde görüyoruz. Resmî

tedrisat İslamî ilimlerin aslına uygun biçimde öğrenilmesi ve

öğretilmesini hiçbir zaman hedeflemedi.

Merhum Ali Fuat Başgil, Ankara’da ilk ilahiyat fakültesinin açılışında, müfredâta ve fakültedeki havaya baktı, ardından şu tesbitini yaptı:

Page 8: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

7

“Buradan din âlimi çıkmaz, çıksa çıksa din tenkitçisi çıkar.”

Gerçekten de öyle oldu.

Bu oluşum Tevhîd-i Tedrisat kanununun, dinî eğitimi devletin

resmi ideolojisinin tekeline vermesi sonucu oluştu.

CEMAATLER KENDİ İÇLERİNE KAPANMASAYDI…

Şimdi siz diyeceksiniz ki dini eğitimle, İslami ilimlerle bu sosyolojik

vakıanın ne ilgisi var? Çok ilgisi var. Cemaatleşme dediğimiz şey,

Türkiye’de nasıl bir sosyoloji sonucu ortaya çıktı?

Türkiye Müslümanları, resmi ideolojinin dayattığı seküler dünyayı kabul

etmediler. Bu baskıya karşı en azından kendilerini muhafaza ve müdafaa

etmek mantığıyla cemaatler kendi içlerine kapandı. İyiki de kapandılar…

Çünkü başka bir şansları yoktu. Yoksa Hindistan’daki gibi garip bir

Müslümanlık ortaya çıkabilirdi. Fakat konjonktürel mecburiyetin

anlaşılır kıldığı bu refleks bir süre sonra kendini yenileyemediği için,

belki asıl hedefi gözden kaçırdığı için, belki uzun soluklu projeksiyonlar

yapamadığı için bir süre sonra problemli yapılara dönüştü.

Bugün içlerindeki son derece nezih cemaatleri bir tarafa koyarsak,

birçok cemaatin ve tarikatin yapısı kendi içerisinde son derece

kokuşmuş vaziyette. Hiçbir denetim yok ve bunlar dine zarar veriyor.

Page 9: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

8

Başlangıçta son derece önemli işler yapmış bu kültler, bir süre sonra

maksadından saptırılmış başka şeylere dönüştürülmüş yapılar haline

geldi.

Burada yapmamız gereken İslamî ilimlerle bu vakıa arasındaki ilişkiyi

tesis etmektir. Bu cemaat yapıları, bu tarikatler, oluşumlar kendilerini

teorik olarak nasıl bir zemin üzerinde konuşlandırıyorlar? Bu zeminin

oturtulması gerek çizgi nedir?

İbni Hacer Heytemi adında Şafii bir âlimimiz var. Çok mübarek insandır,

Allah rahmet eylesin. Bu zâtın, “Et taarruf fil aslini vet-tasavvuf” adında

bir kitabı var, kısmet olursa tercüme edeceğiz. Müslümanın zihin

kodlarını ortaya koyan bir çalışma. Bir Müslümanın zihin dünyası iki esas

üzerine oturmalıdır: Asleyn ve tasavvuf…

Sorunun cevabı, asleyndir. Asleyn, Usulü’d Din ve Usul-ü Fıkıh’tır.

Tarih içinde de büyük tasavvuf ehlinin, tasavvufu farklı yapılanmalar,

yönelişlerden korumak için vurguladığı şey Kur’an ve sünnet merkezli,

şeriat merkezli bir tasavvuftur. Vurgunun buraya yapılması da aslında

asleyne yapılan bir atıftır. Çünkü şeriat dediğinizde bir süre sonra bunun

da günümüzde tartışma konusu yapılabilindiğini unutmayalım. Bu

iddialarla ancak asleyn zemininde mücadele edebilirsiniz.

Page 10: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

9

Bakın enteresan bir şeydir; Türkiye’de cumhuriyeti kuran irade resmi

olarak Elmalılı Hamdi Efendi merhuma bir tefsir sipariş etmiş ve

yazdırmıştır ki çok da güzel bir tefsir. Ahmet Naim merhuma resmi

olarak hadis kitabı sipariş ettirmiştir. Tercümesi ve şerhi çok da

muazzam bir eser. Allah hepsine rahmet eylesin. Burada bir tutarsızlık,

bir çelişki yok mu? Bir taraftan medrese kapatacaksınız, âlimleri

asacaksınız, süreceksiniz; bir taraftan da tefsir ve hadis sipariş

edeceksiniz. Nasıl bir şey bu?

MÜSLÜMANLARIN ZİHİN KODLARINI DEĞİŞTİRDİLER

Asleyn olmayınca, tefsir de hadis de fıkıh da boşlukta yüzen şeylerdir.

Bu tefsirler ve kitaplar hayatımızda yoktur. Çünkü bizim zihin kodlarımız

değişti. Öyle olunca da bunlar bizim için çok fazla bir şey ifade etmez

hale geldiler.

Müslümanların zihin kodlarını, reflekslerini bahsettiğimiz asleyn yani

Usulü’d-Din ve Usul-ü Fıkıh ilimleri inşa ediyor. Bunlar hayatlarımızdan

çıkınca dış görünüşümüz, retoriğimiz ne kadar Müslümanca olursa

olsun, hepimizin bilinçaltı dünyasını bir kurcaladığımızda orada çok

büyük karmaşalar, kör noktalar, kara delikler olduğunu görürüz.

Page 11: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

10

KUR’AN SADECE İNDİĞİ TARİHE HİTAP EDER DİYEN DEİSTTİR

Bir Müslüman düşünün, yaşadığı herhangi bir hadise karşısında “Bu

zamanda böyle bir şey olmamalı!” gibi cümleler kuruyorsa, o

Müslüman’ın bilinçaltında kara delikler var demektir. Bu zamanı

kutsayan, idealleştiren bu zihin yapısı Darwinizm’dir. Darwin biyolojik

bir evrimi savundu, bu da Darwinizm’in sosyolojik bir versiyonudur.

Sosyal Darwinizm’dir. Oysa bizim zihin yapımız hep geriye doğru gider,

Asr-ı Saadet’e atıf yapar.

İşte bu zihin yapısını var kılan, örneğin; Allah rızasını aramayı sağlayan

şey Usulü’d-Din’dir ama bunun çok farkında değiliz. Akaid metinlerini

okurken görüyoruz ki Cenab-ı Hak insanları yarattı ve onlara bir takım

emirler verdi, bir takım şeyleri yasakladı. Bu bizi belli bir istikâmete

yönlendiriyor. Bugün siz din, Kur’an, sünnet tarihseldir dediğinizde

farkında olmayarak bir Deizm yapıyorsunuz. Kâinatı yaratmış ve kenara

çekilmiş bir tanrıdan bahsetmiş oluyorsunuz.

- Biz Sosyolog Eyüp Taşöz ile bir röportaj yapmıştık. Kitlesi İslamî

hayattan uzak olan insanlardan oluşan kitapçıların çok satanlar

listesindeki ilk on kitaptan altısının Allah lafzını taşıyan isimlerle

raflardaki yerini aldığından bahsetmişti, “Allah de ötesini bırak”

gibi. Ve bunun İslamsız bir Tanrı inancı olduğunu vurgulamıştı.

Page 12: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

11

Aslında bu durum dediklerinizi ölçümlenebilir olarak da tasdiklemiş

oluyor değil mi?

Evet. Tasavvuf alanında da bu tarz yapılanmaların olduğunu biliyoruz.

Mevlana’yı Yunus Emre’yi köpürterek ve bunların çarpıtılması üzerinden

suya sabuna dokunmayan, akmayan, kokmayan, bulaşmayan bir

Müslümanlık, bir tasavvuf ya da bir Kuran ve sünnet anlayışı, algısı

oluşturulmaya çalışılıyor.Tehlikeli olan bu ve bunun çözümü, çaresi,

başka şansımız yok, Usulü’d-Din’dir.

“BENİM İSLAM DERDİM VAR” DİYEN BU ACİLİYETİ GÖRMELİ

Mecelle’den bu yana İslam dünyasında fıkıh alanında orijinal bir tek

üretim yok. Hadis kitapları, fıkıh, tarih, tasavvuf kitapları yazıyoruz fakat

Usul-ü Fıkıh alanında Mecelle’den bu yana orijinal bir üretim yoktur. Ve

Mustafa Sabri Efendi’den bu yana da Usulü’d-din alanında orijinal bir

üretim yoktur. Türkiye’de durum çok daha acıdır. “Ben Usulü’d-Din

okumak istiyorum” diyen bir insan, Allah yardımcısı olsun, hoca bulamaz.

Hâlbuki Usulü’d-Din dediğimiz şey akidedir, akide de işin temelidir.

Dolayısıyla bunlar üst yapı meseleleridir. Altyapıda kaybettiğimiz o şeyi

fark edip yeniden onun tahakkukuna, elde edilmesine yönelik ciddi,

uzun soluklu çalışma yapılmadığı sürece bunları konuşmaya devam

ederiz.

Page 13: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

12

Bir taraftan Selefilik, bir taraftan ılımlı İslam, diğer taraftan sapkın

tasavvuf akımlarını bir taraftan Şiilik konuşuruz.

Bunları hep konuşuruz çünkü bu yapı hastalıklı bir yapı ve bunları

üretmekle yaşıyor. Dışarıdan bu hastalıkları, virüsleri, mikropları

üreterek kendini devam ettiriyor.Bunlarla sivrisinek öldürerek baş

edemeyiz. Zihniyeti ameliyat masasına yatırmamız lazım. Bu

memlekette benim İslam diye bir derdim var diyen ve elinde imkân

bulunduran herkesin bu aciliyeti bir an evvel fark edip buraya yatırım

yapması lazım. Yoksa yetiştirdiğimiz ürün bir süre sonra genetiği

değiştirilmiş yapılar olarak karşımıza çıkacak.

1978-79 yıllarındaki Washington Uzlaşmaları’ndan sonra Kapitalizm

dünya geneline yayıldı. Akabinde Anti-kapitalist Müslümanlar

yapılanması zuhur etti. “İslam için masum insan öldürülür” diyen

“Aşırı cihatçılar” çıktı. Ardından ılımlı İslam fikrine şahit olduk.

Teknik olarak yeni bir akım ortaya çıktığı zaman yahut dünya

değiştikçe, konjonktüre göre İslam’ın yanına bir olguyu eklemek

zorunda mıyız? İslam bu protezlere muhtaç mı?

KAVRAMLARI BİZ ÜRETMELİYİZ

Dikkat ederseniz bunların her biri birer kavram. Ilımlı İslam, Protest

İslam, Antikapitalist İslam, Siyasal İslam, Muhafazakâr İslam… Tam da

Page 14: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

13

söylemeye çalıştığım şeyin önemini vurgulayan bir noktaya geldik. Tarih

boyunca İslam alimleri hep İslami kavramları canlı tutan, güncelleyen

çalışmalar yapmışlar. Seyyid Şerif Cürcani, Muhammed Ali Tehanevi

gibi âlimlerin bu ıstılahatı canlı tutmak ve hayatın içine sokmak gibi

dertleri var. Kavram üretecek zemininiz varsa zihniyeti, düşünce tarzını

dolayısıyla fikriyatı siz belirleyebilirsiniz. Kavram üretecek

mekanizmanız yoksa başkalarının ürettiği kavramları kullanmak zorunda

kalırsınız.

ILIMLI İSLAM VATİKAN KONSİLİ’NİN ÜRÜNÜDÜR

Ilımlı İslam dediğimiz şey 1962-65 yılların arasındaki 2. Vatikan

Konsili’nde kotarılmış kavramlardan birisi. Orada dört tane temel

kavram belirlediler. Biz şu an farkında olmadan bu kavramlar ekseninde

konuşuyoruz. Bu kavramdan birisi “İnkültürasyon” kavramıydı. “Artık

klasik misyonerlik çalışmaları tepki görüyor. Bunu değiştirelim insanları

illa Hristiyan olmaya zorlamayalım. Onun yerine hangi dine ve kültüre

mensup olursa olsun, toplumlar, bizim ürettiğimiz kavramları kullansın

ve zihin dünyaları bunları kabul etsin” dediler.

Şunun farkındalar; kavramlar düşünceleri oluşturuyor, düşünceler

kanaatlere dönüşüyor ve bir süre sonra kanaatler inançlara dönüşüyor,

inançlar imana dönüşüyor. Zihnin işleme süreci böyle.

Page 15: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

14

KALKINMA KAVRAMINI SORGULAYAN MÜSLÜMAN

GÖREMEZSİNİZ

Kavramı siz belirlediğiniz anda insanın zihnini siz kontrol ediyorsunuz.

“Ben kalkınma denen şeyi sorgulamak istiyorum” diyen bir Müslüman

göremezsiniz. Sultan Abdülhamit Han, büyük bir dirayet örneği

göstererek, Osmanlı’nın yıkılışını her türlü riski ve tehlikeyi göze alarak

30 sene geciktirmiştir. Fakat birkaç istisna dışında dönemin bütün

alimleri ve aydınları amansız Abdülhamid düşmanlarıydılar. Abdülhamid

Han için, “Yıldız Sarayı’nı işgal etmiş olan müstebit” diyorlardı. Bugün

Başbakan’ımıza da dedikleri gibi.

O günün gazetelerini okuduğumda bu müstebit, istibdat lafzını

okuduğumda ilk gençlik yıllarımda, hedefte kim var diye merak

etmiştim. Sonra anladım ki hedefte Sultan Abdülhamid Han varmış.

Sebep ise batıdan esen uhuvvet, müsavat, adalet, hürriyet vs. gibi

kavramlar. Bu kavramlar eşliğinde İslam’ı yeniden düşünüp takdim

etmeye başladığınızda, karşınıza istibdat, saltanat, padişahlık çıkıyor.

Burada iki önemli soru kafamızı meşgul etmeli: Bugünün sapkın

akımlarına, gidişatına itiraz ederken biz İslami kavramlar kullanarak

mı itiraz ediyoruz? Bu kavramları hangi zemin üretir İslam’da?

İslam’da hayata birebir vaziyet eden, dahli olan kavramları daha önce de

bahsini ettiğimiz iki ilim dalının vücut verdiği Fıkıh, Hadis, Tefsir, Akaid

Page 16: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

15

gibi ferdi ilimler üretir. Bunların temelinde Usulü’d-din ve Usul’u

Fıkıh vardır.

Ne konuşursak konuşalım mevzu buraya gelecek. Bu aciliyeti bir an

evvel farketmemiz lazım. İlahiyat fakültelerinde bu kadar talebelerimiz

var, medrese dediğimiz yapılarda bu kadar çalışmalar var. Ama olmuyor,

olmuyor, olmuyor. Olmaz!

TEDAVİNİN DEVLET ELİYLE OLMASINI BEKLEYEMEYİZ

Devlet eliyle mi olacak?

Devlete ihtiyacımız yok. Keşke mümkün olsaydı ama devlet eliyle

olmasını beklersek kendimizi kandırırız. Türkiye’deki sivil, İslami

anlamda ciddi hizmetler üreten yapılar, devletten daha etkililer ve bunu

yapabilecek durumdalar. Öncelikle bu aciliyeti fark etmeleri ve

gündemlerine almaları lazım. Bu gerçekleşirse, Oryantalistlerin bir ara

yapmaya çalıştıkları şeyi biz yapmaya başlayacağız. Oksidentalizm

dediğimiz şey buraya da dayanması gereken bir şeydir. Siz kavram

üretirseniz Batı’yı ve Batı’dan esen rüzgârları, Türkiye’nin bugünkü

realitesini, vakıasını İslami kavramlar esasında izah ederseniz, zihin

yapısı bu eksende dönüşecektir.

Page 17: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

16

BAKIN KAVRAMLAR NELERE YOL AÇIYOR?

Bakın bir enteresan örnek vereyim size. Biz söze başlarken klasik

dönem, “Modern dönem, “Postmodern dönem” dedik. (Röportajın

birinci kısmı) Bunlar meseleyi anlatmak için bize pratiklik sağlayan

kavramlar. Ama dikkatli kullanmamız gerekiyor. Çünkü bu kavramlar

bize ait değil. Fakat bu kullandığımız kavram bize ait olmayan bir

dünyayı anlatmak için kullandığımız için tehlikeli değil; fakat aksine

bizim dünyamızı, kendi vakıamızı, batılı olan bu kavramlarla izah etmeye

kalkıştığımızda asıl tehlike o zaman başlıyor.

Bu durumda ortaya “Çağdaşlık” ve “Geleneksellik” gibi iki farklı, karşıt

kavram çıkıyor. Siz bir adam “Gelenekçidir” dediğinizde, “Bu adamın

bugüne dair söyleyecek çok fazla bir şeyi yok, kafası eskide dondu kaldı,

bugünün dünyasına uyum sağlaması, çözüm üretmesi mümkün değil”

demiş oluyorsunuz ve bir kavramla yapıyorsunuz bunu. Fakat “Bu adam

çağdaştır” dediğinizde “Bugünün dünyasında varlığını ortaya koymuş

bir adam”dan bahsediyorsunuz.

Bunların bizim Türkçemizde doğru, dürüst bir karşılığı yok. Aklı başında

Araplar bu kavramlara öyle bir karşılık bulmuşlar ki bu kavramların bizim

zihnimizde oluşturdukları yapının 180 derece tersi çağrışımları

oluşturuyorlar.

Page 18: Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil

17

ARAPLAR GELENEKÇİLİĞE “ASİLLİK” MODERNLİĞE “HADES”

DEDİ

Örneğin Araplar, modern olana “El hadâse” diyorlar, yani kötü manada,

köksüz, sonradan çıkmış, zıpçıktı anlamına geliyor. Peygamber

Efendimiz buyurmuş ki “Kûllu muhdasin bid’ah ve kûllu bid’atin

dalaleh”. Yani “her muhdes bidattir ve her bidat dalalettir.” Burada

muhdes İslam’da kökü olmayan, sonradan ortaya çıkan manasına

geliyor. Bakın çağdaşa zıpçıktı dediler ve onu etiketlediler. Bizim

gelenekçi, geleneksel dediğimiz şeye de onlar, “El asaleh” dediler. Bu

kavramda hem asıl olmak hem de asil olmak manası var. Şimdi bir

Arap’ın zihninde bu kavramların etkisine, bir de bizim zihnimizdeki

etkisine bakalım. Kavramları siz belirlerseniz kazanan, yönlendiren siz

oluyorsunuz. Fakat kavramları üretecek mekanizmanız, altyapınız yoksa

bunu başaramazsınız.

Kaynakça Sifil, E. (2014, Haziran 6). Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler. (F. Hasdemir, & Ö. F.

Yasin, Röportajı Yapanlar) İstanbul: İslamveİhsan. Eylül 17, 2014 tarihinde alındı