İnşaat malzemesi sanayicileri derneği/association of ...30 eylül’de düzenlediği...

108
İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Building Material Producers Ekim 2010 • Sayı 3

Upload: others

Post on 24-Sep-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of Turkish Building Material Producers Ekim 2010 • Sayı 3

Page 2: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 3: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 4: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 5: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 6: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

6 Başkan’ın Mesajı

Değerli İMSAD Üyeleri ve Sektör Paydaşlarımız,İnşaat sektörünün büyümeye katkısı artıyor.Ekonomik büyüme ile inşaat sektöründeki bü-

yüme arasındaki paralel gidişi gözlemliyoruz. 2010 yı-lının ilk yarısını yüzde 15,1 büyüyerek tamamlayansektörün büyümeye pozitif katkısı artarken ihracat ve is-tihdama katkısı da gelişiyor. Sektördeki 1,5 milyon kayıtlı istihdamın 3 milyonun da üzerinde olduğu-nu tahmin ediyoruz. Bu yıl kümülatif büyümeye katkısı yüzde 5,7’ye yükselen sektördeki olumlu sey-rin yılın ikinci yarısında da devam etmesini bekliyoruz.

Geçen yıl İMSAD olarak düzenlediğimiz 1. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nde 3 önemli hede-fi kamuoyuna açıklamıştık.

• 100 milyar dolar yapı malzemeleri ihracatı • 100 milyar dolar yurtdışı müteahhitlik geliri • 100 milyar dolar iç pazar büyüklüğü

Şimdi İMSAD’da bu hedefe ulaşmanın altyapı çalışmalarını yürütüyoruz. Bunu yaparken gerekennoktalarda kamu yönetimi ile temaslarımızı sürdürüyoruz. İhracat hedefine koşarken hedef pazar-larda pazara giriş, tanıtım ve etkin ziyaretler konusunda İMSAD içinde de çalışma planımız içinde ge-liştirmek istediğimiz konular var. Diğer taraftan iç pazar büyüklüğünde deprem tehdidine karşı iyi-leştirmeler, tadilat-renovasyon konuları, binalarda enerji verimliliğinin artırılması için yapılması ge-

rekenler bulunuyor. Tüm bunların ortak noktası ise bu konuların topyekûn bir hükümet politikası ola-rak benimsenmesi gereği ve gerekli politikaların üretilerek ilgili yasa, teşvik ve finansman me-

kanizmalarının acilen ve öncelik verilerek hayata geçirilmesi.

Avrupa Birliği, 2010 yılı sonunda açıklayacağı Enerji Verimliliği Planı’nın binalara odak-lanacağını açıkladı. Gelişmekte olan bir ülke olarak bu konuda üretilecek politikaların, ko-nulacak hedeflerin AB ve benzeri gelişimini tamamlamış pazarlara oranla ülkemizde daha

büyük çarpan etkisi yaratacağı ve olumlu olacağı şüphesiz. İşte bu kritik noktayı anlatmak içingirişimlerimiz devam ediyor. Anlatamadığımız noktada ise özel sektör ve eli taşın altında olan

sanayiciler olarak biz üzerimize düşeni yapacağız. İMSAD’ın bu konularda öncü rolü ola-cak. İşte bu yüzden İMSAD’ı tüm alt sektörleri kucaklayan güçlü bir şemsiye örgüt

olarak yapılandırdık.

İMSAD’ın yapısı hızla gelişiyor. Yeni paydaş üyelerimizin arasına inşaat sek-törünün önemli bir ayağı olan Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliğide katıldı. Sanayici ve dernek üyelerimizin yanına paydaş üyelerimizin de ka-tılmasıyla örneği olmayan, özgün yapımızı aynı çatı altında güçlendiriyoruz.

Sürdürülebilir gelecek en önemli gündemimizi oluşturuyor. Yapı mal-zemesinin geleceğinde ARGE, inovasyon ve nanoteknoloji konuları anahtarkonumda. Rekabetçi olabilmek, rekabetçiliğimizi artırmak ve farklılaşmakiçin ARGE, inovasyon ve nanoteknoloji alanındaki çalışmalarımıza öncelikvermek durumundayız. Bu başlıklar önümüzde büyük bir fırsat olarak du-ruyor.

Değerli Üyelerimiz ve Paydaşlarımız,

İnşaat sektörünün önümüzdeki dönemde beklediğimiz gelişimini, re-kabetçiliğini ve katma değerini de giderek artırarak sürdürmesi için güçle-rimizi birleştirmeliyiz. 2 Kasım 2010’da, küresel rekabet ve ihracata odak-

lanacağımız 2. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nde buluşalım.

Farklılaşarak rekabetçiliğimizi artırmalıyızO

rhan

TU

RA

N İM

SAD

Yön

etim

Kur

ulu

Baş

kanı

Rekabetçi olabilmek,rekabetçiliğimizi artırmak ve

farklılaşmak için ARGE veinovasyona öncelik vermeliyiz…

Page 7: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 8: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Birlikte bir sonbaharı daha getirdik… Sıcaklar nedeniyle Temmuz ve Ağustos ayları birçoğumuz içinoldukça zor geçti. Ancak Eylül ayından itibaren sektörümüz öyle bir koşmaya başladı ki; kongreler,toplantılar, fuarlar nedeniyle nereye yetişeceğimizi bilemez duruma geldik… Etkinliklerin yanı sıra

araya bir bayram bir de referandum sıkıştırdık!

Sektörümüzü hareketlendiren etkinliklerin bir bölümünü de İMSAD olarak bizler gerçekleştirdik.

23 Eylül’de “İnşaat Sektörünün İstihdama, Büyümeye & İhracata Katkısı” konulu bir ekonomi toplan-tısı düzenledik. 2010 yılının ikinci çeyrek verilerinin açıklamasından sonra bu toplantıyı planlamamız; in-şaat sektörünün bu yıl kümülatif büyümeye katkısının (GSYH payı) yüzde 5,7’ye yükseldiği verisini ve bu kat-kının gün geçtikçe arttığını tüm sektör ve paydaşlarımızla paylaşmamızı sağladı…

Sabancı Üniversitesi’nin içinde yer aldığı Ulusal Nanoteknoloji Girişimi’nin "inşaat ve altyapı" grubu İM-SAD’ın koordinasyonunda kuruldu. Ulusal Nanoteknoloji Girişimi “İnşaat Sektörü Çalışma Grubu”nun ilktoplantısını 16 Eylül 2010 tarihinde düzenledik ve bu yöndeki çalışmalarımıza hız verdik.

Yönetim Kurulu Başkanımız Orhan Turan ve Yönetim Kurulu üyelerimizden oluşan İMSAD Heyeti 20 Ey-lül 2010 tarihinde Ankara’yı ziyaret ederek Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir ve Dış Ticaret Müs-teşarı Ahmet Yakıcı ile bir dizi temasta bulundu.

İMSAD ve TMMMB Yönetim Kurulları ortak toplantısını 29 Eylül 2010 tarihinde İstanbul’da düzenledik.Toplantıda, yapacağımız kurumsal ve sektörel işbirliklerinin ilk adımları görüşüldü.

İnşaat malzemeleri sektörünün gerçek gücünü ortaya koyabilmeyi ve sektörde güç birliğini sağlama-yı hedefleyen derneğimiz, Eczacıbaşı Holding İnovasyon Koordinatörlüğü işbirliğiyle girişimciliğin önemlibir fonksiyonu olan “İnovasyon” kavramına yönelik pratik ve uygulamaya dönük bir çalıştay gerçekleştir-di. 30 Eylül’de düzenlediğimiz çalıştaya ilgi oldukça yüksekti. Toplantıya yönelik aldığımız görüşler bu ko-nuda daha fazla çalışma yapmamız gereğini ortaya koydu…

Geçtiğimiz aya bunların dışında bir de işbirliği kurduğumuz kurumların çalışmalarına yönelik aksiyon-ları sığdırdık: DTM ile KalDer’in “Türkiye’de Kalite Altyapısının Güçlendirilmesi Projesi (TKAG)” kapsamında30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil ettik.

5-6 Ekim’deki Yeşil Tesisler Konferansı’nda “İnşaat Malzemesi ve Sürdürülebilirlik” konulu İMSADÖzel Oturumunu organize ettik.

UNDP ile Çevre Dostu İnşaat ve Yapı Malzemeleri Birinci Karadeniz Ortaklık Forumu’na (Cons-tructa) yönelik işbirliği yaptık.

Ama bitmedi… İMSAD tarafından bu yıl ikincisi düzenlenecek 2. Uluslararası İnşaatta Kalite Zir-vesi’10, inşaat endüstrisinin gündemini bir kez daha değiştirmeye hazırlanıyor. Sektörümüzün endinamik ve popüler etkinliklerinden biri olan İnşaatta Kalite Zirvesi’ni 2 Kasım 2010 tarihinde Four

Seasons Hotel Bosphorus’ta düzenliyoruz. İMSAD olarak, zirve ile sektörün tüm taraflarınakalite anlayışını değerlendirme ve geleceğin heyecan verici yaklaşımlarını birlikte oluştur-malarına olanak sağlayacak bir platform sunuyoruz. Sizleri de bekliyoruz…

Yaptığımız çalışmalara ek olarak dergimizin de içeriğinden kısaca bahsetmem gere-kiyor sanırım…

Bu sayımızda kapak konumuz güncelliği ve kurum olarak gelecek günlerde ağırlıklıolarak ele alacağımız “Yapı Malzemeleri Sektöründe Geleceğin Üç Anahtarı: İnovasyon,Ar-Ge, Nano-Teknoloji”… Türkiye ihracatının itici gücü olan inşaat malzemeleri sektörü-nün; inovasyon, ar-ge ve nano-teknolojiye kaynak ayırabilirse can alıcı bir sektör konu-muna geleceğini söyleyen konunun uzmanları, alınan mesafeyi yetersiz görmekle birlik-te bugün yapılan çalışmaları ileriye doğru atılmış olumlu adımlar olarak değerlendiriyor.Detaylı araştırmalar yaparak konunun önde gelen uzmanlarının görüşleri, röportajları ilebu konuya dikkat çekmeye çalıştık…

İnşaat sanayisinin güçlü sektörlerinden biri olan İklimlendirme Soğutma Klima sek-törünün son yıllardaki gelişimini sizlerle paylaştık.

Sanayicimizin karşılaştığı problemleri masaya yatırdığımız, enine boyuna tartıştığı-mız “Yuvarlak Masa” köşemizde bu ay tüm sektörün ortak sıkıntısı olan bir konuyu elealdık: “Alacak Tahsilatı”…

Ve daha birçok özel başlık, bize özel köşe yazıları ile sizlere üçüncü sayımızı su-nuyoruz. Güçlü bir sektör için iyi okumalar…

Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle…

8 Editör

Merhaba… D

. Özd

en Ö

zkan

ÇA

YIR

LIİM

SAD

Kur

umsa

l İle

tişim

Yön

etic

isi

Page 9: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 10: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

İnşaat Malzemesi SanayicileriDerneği (İMSAD) Adına

İmtiyaz Sahibi

ORHAN TURAN

Yazı İşleri Müdürü/Sorumlu Müdür

SELDA BAŞBUĞOĞLU

Yayın Editörü

D. ÖZDEN ÖZKAN ÇAYIRLI

Danışma Kurulu:PROF.DR. KEREM ALKİN

PROF. DR. FİLİZ KARAOSMANOĞLUPROF. DR. ZERRİN YILMAZ

PROF. DR. ALİ RIZA KAYLANDOÇ. DR. MELİH BULUDR. YILMAZ ARGÜDEN

DR. ENGİN BARAN

Yayın Türü/AralığıYEREL SÜRELİ / ÜÇ AYDA BİR

Yönetim YeriCUMHURİYET CAD. NO:193, 3B

HARBİYE-İSTANBUL Tel: 212 296 24 74

Faks: 212 291 07 24Web: www.imsad.org

www.eubuild.com

Yayına Hazırlık

Genel YönetmenMetin GÜLBAY

Görsel YönetmenMurat KARA

EditörHayati BAKIŞSayfa Tasarım

Yavuz KARAKAŞDüzeltmen Editör

Ersel ERGÜZFotoğraf Editörü

Murat GÜNEYFotoğraf

Damla SALOR, Gülhan KIRDIİletişim

Tel: 0216 681 18 70Görsel Destek

Dünya GazetesiArşiv Dokümantasyon Servisi

BaskıDünya Yayıncılık A.Ş. “Globus” Dünya

Basınevi 100. Yıl Mahallesi, 34440

Bağcılar-İstanbulTel: 0 212 629 08 08

10 Künye/İçindekiler

12

22

26

3236

4042

4748

54

İMSAD’DAN• İMSAD, STK olarak bir ilke imza attı• İMSAD’da çifte kutlama• İMSAD’ın etkin Ankara temasları sürüyor

AYAKÜSTÜ SÖYLEŞİLER• Ahmet Faik Bitlis:“Aile şirketlerinin önemi daha da artıyor”• Tarık Özçelik:“Aile şirketlerinin kurumsallaşması

önemlidir”

SEKTÖREL GÜÇ• İSKİD Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Zalma:“Split klima

üretiminde Avrupa’nın üçüncü büyük pazarıyız”

MAKRO-NOMİ• Prof. Dr. Kerem Alkin

GÜNCEL SÖYLEŞİ• İBB Başkanı Dr. Mimar Kadir Topbaş:

“İstanbul artık bir dünya kenti”

SÜRDÜRÜLEBİLİR GÜNDEM• Gonca Ongan

GÜNCEL SÖYLEŞİ• BASF Yapı Kimyasalları Genel Müdürü Cüneyt Dayıcıoğlu:

“Büyümenin temeli yatırımdır”

YENİ PAZARLAR• Onur Tayşu

PROFESYONEL BAKIŞ• Sabancı Holding Çimento Grup Başkanı Mehmet

Göçmen:“Büyüme Türkiye dışında olur”

STRATEJİK BAKIŞ• Dr. Yılmaz Argüden

NOT: Reklamlar, reklam veren şirketin sorumluluğundadır. Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflar İMSAD’ın izni alınarak, kaynak belirtilerek, tam veya özet alıntı yapılarak kullanılabilir.

Page 11: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 11

58

64

72

78828688

92

96100

64

72

100

GÜNCEL SÖYLEŞİ• Fibrobeton İcra Kurulu Başkanı A. Dündar Yetişener:

“Hedefimiz Türkiye’den çıkan bir dünya markası olmak”

KAPAK• Yapı malzemelerinde geleceğin üç anahtarı: İnovasyon,

ARGE ve nanoteknoloji

KAPAK/SÖYLEŞİ• Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikaları

Direktörü Prof. Dr. Cemil Arıkan: “Yapı malzemelerisektörü ARGE’ye kaynak aktarabilirse, can alıcı bir sektörolacaktır”

TEŞVİK DÜNYASI• Yasemin Bali Çetin

İZLENİM• İMSAD’ın Erbil çıkarması

MİSAFİR ODASI• Dr. Murat Şener

YUVARLAK MASA• Yapı malzemeleri sektöründe alacak tahsilatı;Sistem, teminat toplayarak garantilenir

MİMARLIK&İNŞAAT DÜNYASINDAN• Mimar Melkan Tabanlıoğlu: “Mimarlık, insanların rahatı ve

mutluluğu için yapılır”

EKONOMİK PERSPEKTİF• Fatih Yeğenoğlu

İHRACAT KAPILARI/Libya• Türk yapı malzemeleri sektörünün yükselen pazarı:

LİBYA

Page 12: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

12 İMSAD’dan

İnşaat sektörünün istihdama, büyümeye ve ihracatakatkısı, İstanbul-TOBB Plaza’da yapılan İMSADEkonomi Toplantısı’nda masaya yatırıldı. Ana ko-

nusu “İnşaat Sektörünün Büyümeye, İstihdama ve İh-racata Katkısı” olan toplantının yöneticiliğini İMSADYönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan yaparken, İM-SAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin,ekonomist Dr. Can Fuat Gürlesel, İDDMİB BaşkanıTahsin Öztiryaki ve sosyal güvenlik müşaviri Ali Te-zel de konuşmacı olarak katıldı. İnşaat sektörünün lo-komotif sektör olduğuna dikkat çeken Orhan Turan,sektörün ihracat ve istihdamdaki payını artıracağınınsinyalini 2010 yılının ilk ayında yüzde 15,1 büyüyerekverdiğini açıkladı. “2010 yılının ilk 6 ayı sonunda in-şaat yatırım harcamaları toparlandı ve sektörün bü-yümeye katkısı yükselişe geçti” diyen Prof. Dr. KeremAlkin, sektörün bu hızla katma değer üretmeyi sür-dürmesi durumunda 2009 yılının üzerine çıkılması-nın ve 2008 yılı katma değerine yaklaşmasının yakın

bir ihtimal olarak gözüktüğünü belirtti. Ekonomist Dr.Can Fuat Gürlesel ise inşaat sektörü için yaptığı de-ğerlendirmede, ABD ve AB’de inşaat sektöründeki za-yıflama ve küçülmenin devam ettiğini açıkladı. Gür-lesel, Türkiye’de sektörde özellikle 2. çeyrekte artankamu inşaat yatırımları sonunda sektörün hem bü-yüme ve hem de istihdamdaki pay artışını grafikler-le açıklayarak konut sektöründeki olumlu seyre dik-kat çekti. İDDMİB Başkanı Tahsin Öztiryaki de Türkİnşaat Malzemesi sanayisinin ihracat potansiyelinedikkat çekerek, sektördeki firma ve markaların yurtdışı pazarlardaki imajını daha da güçlendirerek talebiartıracağını ve bunun da sektörün ihracat perfor-mansını yükselteceğini söyledi. Sosyal güvenlik mü-şaviri Ali Tezel ise hem istihdamın hem de ekonomininlokomotifi olan inşaat sektörünün merkezinde 1,5 mil-yon kişi kayıtlı istihdam edilirken, yan ve destekleyi-ci sektörlerle birlikte istihdamın boyutunun 3 milyo-nun üzerinde olduğunu vurguladı.

İMSAD Ekonomi Toplantısı yapıldı

UNG ile İMSAD “Nanoteknoloji Grubu” kurdu

Sabancı Üniversitesi’nin içinde yer aldığı UlusalNanoteknoloji Girişimi (UNG), ulusal öncelikliihtiyaçlar ve ulusal ekonomideki payları dikkate

alınarak belirlenen dokuz farklı sektörde çalışma grup-larının (SÇG) oluşturulmasını ve bu sektörler için "sek-törel nanoteknoloji stratejilerinin" ve "eylem planla-rının" hazırlanmasını sağlamayı amaçlıyor. İşte bugruplardan "inşaat ve altyapı" grubu İMSAD’ın koor-dinasyonunda kuruldu. Başkanlığı İMSAD Yönetim Ku-rulu Başkanı Orhan Turan ve Eczacıbaşı Yapı GrubuAr&Ge Direktörü Hidayet Özdemir tarafından yapılanİMSAD Çalışma Grubu, İMSAD üyelerinden oluşuyor.

Gruba ve çalışmaları-na yönelik olarak İM-SAD Yönetim KuruluBaşkanı Orhan Turanşu bilgileri verdi:“UNG, ulusal ekono-miye ve rekabet gü-cüne nanoteknolojininyaratmış olduğu fır-satlardan azami dere-cede faydalanarak kat-kı yapma vizyonuna sa-

hip sanayicilerin, STK’ların ve akademisyenlerin gö-nüllülük esasına dayalı katılımlarıyla oluşturulan birsivil girişimdir. Söz konusu 9 sektör; sağlık, su, temizenerji, çevre, tarım ve gıda, tekstil ve moda, savunma,inşaat ve altyapı, iletişim-ulaştırma sektörleridir.SÇG’ler, Eylül 2010-Ocak 2011 tarihleri arasında heray bir defa toplanacak ve daha önce belirlenmiş olangündem çerçevesinde çalışmalarını sürdürecektir.”

Ulusal Nanoteknoloji Girişimi “İMSAD Sektörü Ça-lışma Grubu” ilk toplantısını 16 Eylül 2010 tarihindeİMSAD Merkez Ofis’te düzenledi. Toplantıda ele alı-nan konular ve ortaya çıkan kararlarla ilgili olarak Tu-ran şunları söyledi: “Sanayimizin ve sanayicimizin ge-lişmesi için ilk etapta özetle şu başlıkların üzerineodaklanmaya karar verdik: Geleceğin binalarındaaranan özellikler- ihtiyaçlar neler olacak? Bu binalardane tür teknolojiler kullanılacak? ‘Nanoteknoloji ge-leceğin binalarına ve yeni malzemelere nasıl katkı ya-pabilir?’ sorusu üzerinden gidilmelidir. SÇG oluştu-rulması sürecinde, kurum isimlerinden çok vizyonelsanayici kişiler ön plana çıkartılmalıdır. Üniversite-lerdeki akademisyenlerin çalışmaları ile sanayideki ça-lışmalar, sanayinin ihtiyaçları ve ürün projeleri mut-laka entegre edilebilmelidir.”

Fotoğraftakiler (soldan sağa): Dr. Can Fuat Gürlesel,Orhan Turan, Tahsin Öztiryaki ve Ali Tezel

Page 13: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 13

İMSAD veTMMMBYönetimKurulları

ortaktoplantısı

yapıldı

İMSAD ve TMMMB (Türk Müşavir Mühendislerve Mimarlar Birliği) yönetim kurulları ortaktoplantısı 29 Eylül 2010 tarihinde İstanbul

Conrad Otel’de yapıldı. İnşaat sanayisinin ikiönemli temel taşını oluşturan İMSAD ve İM-SAD’ın yeni Katılımcı Üyesi TMMMB, bu toplan-tıyla yeni ve önemli bir işbirliği döneminin temeliniattı. Yapılacak kurumsal ve sektörel işbirlikleri-nin ilk adımlarının görüşüldüğü toplantıda,TMMMB’nin İMSAD’a katılımcı üye olmak kara-rı aldığı açıklandı ve İMSAD’ın da TMMMB’ninplatformlarında yer alması için ön görüşmelergerçekleştirildi. Toplantı sonunda İMSAD Yöne-tim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TMMMB Yö-netim Kurulu Başkanı Cemal Akça önümüzdekidönem için sektörün gelişimini ve güç birliği ya-ratmayı amaçlayan ortak bir aksiyon planı oluş-turmak kararı aldı.

İMSAD YönetimKurulu BaşkanıOrhan Turan ve

TMMMB YönetimKurulu Başkanı

Cemal Akça

Page 14: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

14 İMSAD’dan

UNDP-İMSAD iş birliğiİMSAD ile UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma

Programı), Çevre Dostu İnşaat ve Yapı Malze-meleri Birinci Karadeniz Ortaklık Forumu’na yö-

nelik işbirliği yaptı. 4 Kasım 2010 tarihinde düzen-lenecek Constructa Forumu için yapılan işbirliği kap-samında İMSAD, Türk üreticilerinin foruma katımı-nı destekliyor. Konuyla ilgili bilgi veren İMSAD İş Ge-liştirme Koordinatörü Gonca Ongan şunları söyledi:“UNDP Karadeniz Ticaret ve Yatırım PromosyonProgramı (UNDP-BSTIP) Türk ve Yunan hükümet-leri, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (BSEC) ve UNDP’ninbirlikte başlatmış olduğu ve amacı özel sektör ön-cülüğünde inisiyatiflerle Karadeniz Bölgesi’nin eko-

nomik entegrasyonunu desteklemek olan önemli birprogramdır. Katılımcı firmalara etkinlik öncesinde,dikkatle seçilecek ve bire bir görüşme yapacaklarıfirmalardan oluşan bir liste verilecek. Firmalar ara-sında yapılacak olan görüşmeler Ortaklık Foru-mu’nda gerçekleşecek. Firmaların birebir yapa-cakları görüşmeler yeni iş fırsatları ile ortak girişim,bilgi aktarımı ve ağ oluşturma gibi diğer seçenekle-rin tartışılacağı bir platform oluşturacak. Arnavutluk,Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan,Yunanistan, Moldova, Romanya, Rusya, Sırbistan, Tür-kiye ve Ukrayna’dan firma ve örgütler Ortaklık Fo-rumu’na katılabilecek.”

Selanik Ticaret ve Sanayi Odası’nda gerçekleşe-cek Ortaklık Forumu’na katılmak isteyen firmalar şir-ket profil formunu doldurarak Atina’daki UNDPProgram Yönetim Ofisi’ne [email protected] [email protected] adresine gönderebilirveya www.undpforblacksea.org adresinden kayıtyaptırabilirler. Detaylı bilgiye ise İMSAD İş GeliştirmeKoordinatörü Gonca Ongan ([email protected])aracılığıyla ulaşabilirler.

Referandum ve seçimtartışmaları konut

talebini olumsuz etkiledi

Türkiye’nin ilk detaylı aylık inşaat sektörü de-ğerlendirme raporu olma özelliği taşıyan veİnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İM-

SAD) tarafından yayımlanan Eylül 2010 raporun-da konut satışlarında geçen seneye göre meydanagelen düşüş ve referandumun etkisine değinildi.

2010 yılında inşaat sektörüne yönelik rakam-ların genel olarak istikrarsız bir görünüm or-taya koyduğunun vurgulandığı raporda şun-lar söylendi: “Alıma hazır bir talep olduğu tü-ketici güveni rakamlarından görülürken,bunun realize olma oranı oldukça düşük birdüzeydedir. Yapı ruhsatları rakamının 1. çey-rekte ortaya koyduğu bu durum, 2. çeyre-ğe yönelik konut satışları rakamıyla da des-teklenmiştir. Nitekim son açıklanan TÜİKverilerinde konut satışlarında bir öncekiyılın aynı dönemine göre hızlı bir düşüş ya-şanmıştır… Merkez Bankası’nın göster-ge faizinin yüzde 6,5, tahvil faizinin iseyüzde 8’e gerilediği dönemde gayri-menkule yatırım yapma eğiliminin düş-

mesi düşündürücüdür. Burada özellikle konutalma/inşa etme ihtimalinin yüzde 4,13’lük geri-leme kaydetmesi önemli bir gelişmedir. Nitekimbu değişim konut satışlarının bir süre daha ivmekaybedeceğini göstermektedir. Bu durumun ikitemel nedeni olduğu görülmektedir. Bunlardanilki gayrimenkul fiyatlarının kriz sonrasında hız-la şişmesidir. İkincisi ise referandum ve seçim tar-tışmalarının yarattığı belirsizliktir.”

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD)Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, DepremMaster Planı ve bina envanterleri başta olmak

üzere birçok planın hazır olduğunu ancak uygula-mada sıkıntılar yaşandığına dikkat çekti. Bunun se-bebini, kurumlar arası iş birliğinin olmamasına bağ-layan Turan, binaların gerekiyorsa yıkılması ve ye-niden inşası veya iyileştirilmesi yoluyla depreme ha-zır yapı stoku oluşturmada halkı iknada da zorluklaryaşandığını ifade etti. Dünyanın en aktif deprem böl-gelerinden birinde bulunan Türkiye’de özellikleMarmara depreminin üzerinden tam 11 yıl geç-mesine rağmen; binaların birçoğunun halen dep-reme karşı savunmasız olduğunu açıkladı.

“Deprem Master Planı hazır, ancakuygulamada sıkıntı var”

İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan:

Page 15: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 16: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

16 İMSAD’dan

İMSAD, 2006 yılında o dönemki Yönetim Kurulu Baş-kanı Dr. Murat Akdoğan’ın başlattığı “yenidenyapılanma” çalışmasına İMSAD Yönetim Kurulu

Başkanı Orhan Turan’ın başkanlığı döneminde de de-vam etti. İMSAD yönetim kurulu üyeleri, genel se-kreteri ve profesyonellerinin tam desteğiyle hayatageçen proje kapsamında, İMSAD’ı geleceğe taşıyacakorganizasyon yapısının oluşturulması, iş analizleriy-le birlikte pozisyonların, görev tanımlarıyla birlikte yet-ki ve sorumluluk alanlarının, hedef ve başarı kriter-lerinin belirlenmesi, iş değerleme ile birlikte ücret sis-teminin oluşturulması, hedef gerçekleşmeleri veoperasyonel iş sonuçlarını baz alan, kar amacı ol-mayan yapıya özgü bir performans değerleme sistemioluşturulması hedefleniyor. Sürdürülebilir başarıiçin STK’ların insan kaynağı yapısının güçlenmesi vezaman içinde yönetimde başarılı, güçlü profesyonelkadroların da aktif olması gereğini savunan İMSAD,son bir yıldır yürüttüğü yapılanma çalışması ile Tür-kiye’de bir STK olarak da bir ilki gerçekleştirdi. Ku-rumun analizi, ihtiyaçlarının belirlenmesi, bu ihti-yaçlara yönelik çözüm önerileri getirilmesi, önerile-rin tasarlanması ve uygulanması amacıyla yürütülenbu proje ile İMSAD, yapılanma sürecinde oldukça bü-yük bir adım attı.

İMSAD yürütme kurulu ve genel sekreteri lider-liğinde, düzenli uygulamaya geçilen bazı yönetsel faa-liyetler ve performans değerleme sistemi, 2010 yılısonuna kadar Doku Yönetim Danışmanlığı işbirliğiy-le gerçekleştirilecek. Geleceğe yatırım yapmanın

en doğru yolunun çalışana yatırım yapmaktan geçti-ğini vurgulayan İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Or-han Turan, “İMSAD olarak bizim için en önemli yatı-rım, çalışanlarımıza yaptığımız yatırımdır. Başarılı birkurumun ancak mutlu çalışanlar tarafından oluştu-rulacağına eminiz. İşe alım sonrasında çalışanı ka-lıcı kılmak, uzun dönemde verimli çalışmasını sağ-lamak tüm profesyonel kuruluşlarda olduğu gibi bi-zim için de çok önemli bir konudur. Çalışana yatırımyapıldığında yapılan bu yatırımın geri dönüşünün bü-yük olduğuna inanıyoruz” dedi.

İMSAD, STK olarak bir ilke imza attı

İMSAD’da çifte kutlama

İnşaat sektörünün önde gelen isimlerini çatısı altındabuluşturan İMSAD, 7 Temmuz 2010 tarihinde TheSofa Otel Nişantaşı’nda düzenlenen kokteylle der-

neğin 26. yaşını ve İMSAD DERGİ’nin yayın hayatına baş-lamasını birlikte kutladı.Türkiye ekonomisinin lokomotifiolan inşaat sektörünün temsilcisi ve yaptığı ekonomikanalizlerle Türkiye’nin nabzına ışık tutan İnşaat Mal-zemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD), 26. yılında yayınhayatına yeni başlayan İMSAD DERGİ ile inşaat sana-yisinin güçlenmesine ve gelişmesine katkıda bulun-mayı hedefliyor. Sponsorluğunu Con-Imex Prefabrikİnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin üstlendiği gecede İMSADYönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve İMSAD DER-Gİ Danışma Kurulu Üyesi ve yazarı Dr.Engin Baran,İMSAD üyelerine ve konuklara hitap etti.

Sürdürülebilirbir gelecek…

Odak Kurumsal tarafından “Sürdürülebilir BirGelecek” için 5–6 Ekim 2010 tarihindeSwissotel’de düzenlenen Yeşil Tesisler

Konferansı, birçok ünlü ismi bir araya getirdi. Buyıl ikincisi düzenlenen ve İMSAD’ın desteklediğikonferansa dünyanın ilk ve tek “sıfır karbon, sıfıratık şehri” olan MASDAR City’nin tedarik zincirin-den sorumlu Başkan Yardımcısı Richard Reynolds,Türkiye’nin sürdürebilirlik alanında profesyonelisimleri ile birlikte katıldı. Konferans kapsamında6 Ekim’de İMSAD tarafından “İnşaat Malzemesi veSürdürülebilirlik” başlıklı bir de oturum düzenlendi.Oturumun açılış konuşması İMSAD Başkanı OrhanTuran tarafından, moderatörlüğü ise İMSAD Yö-netim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Bilmaçtarafından yapıldı. Oturuma, İMSAD Üyeleri Bau-mit Genel Müdürü Murat Savcı, Yapı Merkezi Pre-fabrikasyon Genel Müdürü Dr. Murat Şener ve Çu-hadaroğlu Metal Genel Müdürü Kenan Aracı ko-nuşmacı olarak katıldı.

Page 17: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 17

Yeni başlayan ve Dış Ticaret Müsteşarlığı(DTM) ile Türkiye Kalite Derneği’nin (KALDER)ana faydalanıcıları olduğu “Türkiye’de Kali-

te Altyapısının Güçlendirilmesi (TKAG) Projesi(www.kalitealtyapisi.org)” kapsamında İstanbul’daStandartlar Haftası Semineri ve Ürün Güvenliği Kon-feransı düzenlendi. The Green Park Otel’de 30 Ey-lül 2010 tarihinde düzenlenen seminerler başta An-kara olmak üzere birkaç şehirde daha tekrarla-nacak. İstanbul’da düzenlenen seminere İMSAD Ge-nel Sekreteri Selda Başbuğoğlu da konuşmacıolarak katıldı.

Ana temanın “Tüketici ve Üreticinin Standar-dizasyon Faaliyetlerine Katılımı” olduğu seminer-de DTM “Kalite Altyapısının Güçlendirilmesi Pro-jesi”, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) “Türkiye’deStandardizasyon Sistemi”, TKAG Proje Yönetim Bi-rimi “Avrupa Birliği’nde Standardizasyon Sistemi”konulu sunumlar gerçekleştirdi. Tüketicilerin veÜreticilerin Standardizasyon Çalışmalarından Bek-lentileri bölümünde ise Tüketici Dernekleri Fede-rasyonu’nun ardından İMSAD Genel Sekreteri Baş-buğoğlu “İnşaat Malzemesi Üreticileri ve Stan-dardizasyon” konulu bir sunum yaptı.

TKAG bir teknik destek projesi olmakla beraber,kısa dönemli eğitimler, konferanslar ve farkındalıkyaratma kampanyaları için ekspertiz hizmetleri desağlıyor. Projenin hedef grupları arasında gerek ka-muda ve gerekse özel sektörde uygunluk değer-lendirmesi ve uyum süreci ile ilgili olan herkes ol-makla beraber, ana hedef grup özel sektör olarakbelirlendi. İMSAD başlangıcından bu yana projeçalışmalarını takip ederek sektörün projeden faydasağlamasına yönelik çalışmalarını sürdürüyor.

İMSAD, Standartlar Haftası Semineri’ne katıldı

İstanbul’da düzenlenenseminere İMSAD GenelSekreteri SeldaBaşbuğoğlu konuşmacıolarak katıldı.

Page 18: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

18 İMSAD’dan

İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan veüyelerinden oluşan İMSAD Heyeti 20 Eylül2010 tarihinde Ankara’yı ziyaret ederek bir

dizi temasta bulundu. İlk ziyaret Bayındırlık ve İs-kân Bakanı Mustafa Demir’e gerçekleştirildi. İM-SAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan eko-nomi yönetimine sunulmak üzere İMSAD tarafın-dan hazırlanan “Avrupa’da Binalarda Enerji Ve-rimliliği ile İlgili Finansal Destekler ve Teşvik Mo-delleri” dosyasını Bakan Demir’e sundu. Görüş-mede, yeni finansal teşviklerin hayata geçirilme-si ile kayıtdışılığın azaltılması konusunun yanısı-ra enerji verimliliği ve deprem gibi önemli iki so-runa ortak çözüm getirilebileceği vurgulandı. Pi-yasa gözetimi ve denetimi konusunda öncelikle İM-SAD üyesi derneklerin kendi sektörlerinde bazı so-rumluluklar üstlenebilecekleri önerisi dile getirildi.Ayrıca İMSAD yönetiminin bakanlıkla birlikte ku-rucu üyesi olduğu Yapı Araştırma Derneği (YAD)ve bünyesinde faaliyetine başlayan İTBAK (İnşa-at Teknik ve Bilimsel Araştırma Kurulu) faaliyet-lerinde şimdiye kadar bakanlık ve İMSAD olarakişbirliği içinde hareket edildiği ve bu işbirliğinin de-

vamının önemi belirtildi. Bakan Demir, bakanlıkolarak İMSAD ile yakın temasta olmayı faydalı bul-duklarını vurgulayarak tüm ilgili konularda birliktehareket etmek konusundaki isteklerini ifade etti.

İMSAD Yönetimi, 2008 yılında ihracatta 1. sı-raya oturan inşaat malzemeleri sektörünün 2023yılı için açıklanan 100 milyar dolar ihracat he-define yönelik çalışmalarının bir parçası olarakBaşbakanlık DTM Dış Ticaret Müsteşarı AhmetYakıcı’yı da ziyaret etti. Ziyaret kapsamında İhracatGenel Müdürlüğü’nde tüm ilgili bölüm yönetici vedaire başkanlarının katıldığı geniş katılımlı birtoplantı gerçekleştirildi. Toplantıda sektöre fay-da sağlayabilecek devlet yardımları, fuar teşvik-leri, ticaret heyetleri, alım heyetleri, tanıtımfaaliyetleri, mevzuat sorunları, marka destekle-ri, pazar araştırmasına yönelik konularda bilgialışverişinde bulunuldu. Yeni mevzuat çalışma-ları hakkında bilgi alınan toplantıda, bundansonra ihracata yönelik sürdürülebilir gelişimiçin DTM İhracat Genel Müdürlüğü ile bir çalış-ma grubu oluşturulmasına ve temasların sür-dürülmesine karar verildi.

İMSAD Yönetimi’nin Ankara temasları sürüyor

İMSAD YönetimiİMSAD üyeleriyle

buluştu

İMSAD Yönetimi’nin Ankara temasları, üye buluşmasıyla devam etti. Düzenlenen yemekli toplantıdaİMSAD’ın Ankara’da bulunan sanayici ve dernek üyeleri biraraya geldi. İMSAD’ın hızla yükselen etkinliğini

Ankara’da giderek artırması dileği toplantıya katılan tüm üyelerin ortak düşüncesiydi.

Page 19: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 20: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

20 İMSAD’dan

İnovasyon herkesin işidir...

İMSAD İnovasyon Günü:

İnşaat malzemeleri sektörünün gerçek gücünüortaya koyabilmeyi ve sektörde güç birliğini sağ-lamayı hedefleyen İMSAD, Eczacıbaşı Holding

İnovasyon Koordinatörlüğü işbirliğiyle girişimci-liğin önemli bir fonksiyonu olan ‘İnovasyon’ kav-ramına yönelik pratik ve uygulamaya dönük bir ça-lışma toplantısı (workshop) düzenledi. Eczacıba-şı Holding İnovasyon Koordinatörü Ata Selçuk’unkoordinatörlüğünde gerçekleşen toplantı, 28 Ey-lül 2010 günü 09.00–17.00 saatleri arasında TheMarmara Oteli Taksim’de yapıldı. İki bölüm halindegerçekleşen toplantı, ‘Hiç bitmeyen yolculuk:İnovasyon’ ve ‘Mavi Okyanus Stratejisi’ başlıkları

altında düzenlendi. Türk inşaat sektörünün geli-şiminde üstlendiği rol giderek önem kazananİMSAD’ın faaliyetlerini genişleterek sürdürdü-ğünü ifade eden İMSAD İş Geliştirme KoordinatörüGonca Ongan, “Bugüne kadar şirketlerin değer-lendirilmesinde satış, kârlılık ve büyüme enönemli kriterlerdi. Ancak günümüzde bu bakış açı-sı değişerek yepyeni bir boyut kazandı. Artık enönemli kriteri inovasyon oluşturuyor. Her sektördeolduğu gibi inşaat sektöründe de rekabet son de-rece yüksek. Başarılı olabilmek için farklılaşmakgerekiyor. Bunu sağlayacak şey de inovasyon… BizİMSAD olarak, üyelerimizi bir araya getiren bu plat-formun büyük bir bilgi alışverişi sağlayacağına ina-nıyoruz” diye konuştu. Toplantı düzenlenen ser-tifika töreniyle tamamlandı.

Uluslararası RekabetçiliğinGeliştirilmesinin

Desteklenmesi Hakkındatebliğ yayımlandı

Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafındanUluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi-nin Desteklenmesi Hakkındaki (Tebliğ No:

2010/8) tebliğ, Resmi Gazete’nin 23 Eylül 2010 tarihlisayısında yayımlandı. 27 Aralık 1994 tarihli ve94/6401 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğekonulan “İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kara-rı”na dayanılarak hazırlanan Para-Kredi ve Koordi-nasyon Kurulu’nun 15 Eylül 2010 tarihli ve 2010/9 sa-yılı kararına istinaden hazırlanan tebliğin amacı, Tür-kiye’de sınaî ve/veya ticari faaliyette bulunan veya ya-zılım sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin ulus-lararası pazarlarda rekabet gücünü arttırmaya yö-nelik eğitim ve danışmanlık giderleri ile İşbirliği Ku-ruluşlarının Müsteşarlıkça uygun görülen projebazlı giderlerini Destekleme ve Fiyat İstikrar Fo-

nu’ndan (DFİF) karşılamak. Tebliğ, Türkiye’de sınaîve/veya ticari faaliyette bulunan veya yazılım sek-töründe faaliyet gösteren şirketler ile İhracatçı Bir-likleri, İl Ticaret ve Sanayi/Sanayi Odaları, Organi-ze Sanayi Bölgeleri, Endüstri Bölgeleri, Sektörel Üre-tici Dernekleri, Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDŞ)veya imalatçıların kurduğu dernek-birlik veya koo-peratifleri ve bu Tebliğ çerçevesinde verilen des-tekleri kapsıyor. 25 madde ve 5 bölümden oluşanTebliğ’de “Eğitimcilerin Düzenleyeceği Eğitim Prog-ramları, Proje Bazlı Eğitim, Danışmanlık, Yurt DışıPazarlama, Alım Heyeti ve Bireysel DanışmanlıkProgramları ile İstihdam Giderlerinin Desteklenmesi,Proje Bazlı Bireysel Danışmanlık Programı, ÖdemeBelgelerinin İbrazı ve Ödeme ile Diğer Hükümler”konularına açıklık getiriliyor.

Page 21: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 22: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Türkiye’nin köklü aile şirketlerinden ve boyasektörünün önemli bir oyuncusu olan İMSADÜyesi Polisan Boya A.Ş, bugün üçüncü ku-

şak tarafından yönetiliyor. Polisan Boya YönetimKurulu Üyesi Ahmet Faik Bitlis’e “Aile şirketlerindekurumsallaşma olgusunu” ve bundan ne anla-mamız gerektiği sorusunu yönelttik. 2004 yılındaHarvard Üniversitesi’nin dokuz haftalık yoğun birsertifika programına katıldığını ve bu programdaProf. John A. Davis’in sunduğu “Aile Şirketleri”

dersini aldığını belirten Bitlis, şunları ekliyor:“Aile şirketlerinin Harvard’da bile incelenmeye ge-rek duyulan ve dünyanın neresinden, ister geliş-miş ekonomilerden, isterse de gelişmekte olanekonomilerden olursa olsun dinamikleri ve so-runlarıyla aynı ortak paydalara sahip olan şirket-ler olduğunu gözlemledim.”

Bugün girişimciliğin ve inovasyonun giderekdaha fazla önem kazandığı bir ortamda aile şir-ketlerinin önemi daha da artmakta ve daha da faz-la özel ihtimam gösterilmesi gereken şirketler ha-line gelmekte” diyen Bitlis, görüşlerini şöyle ak-tarıyor: “Aile şirketlerinin kurumsallaşmasındanneyi anlamamız gerekir? Kısaca şu üç paydaşınbeklentilerinin ve aralarındaki ilişkilerinin dü-zenlenmesi ve nihayetinde netleştirilmesi diyebi-liriz. Aile, ortaklar ve şirket. Peki, aile şirketleri-nin kurumsallaşması neden bu kadar önemli? Heraile şirketi eğer hayatını idame ettirebilirse üç aşa-

Polisan Boya A.Ş.Yönetim Kurulu Üyesi

Ahmet Faik Bitlis:

“Aile şirketlerinin önemidaha da artıyor”

“Bugün girişimciliğin ve inovasyonun giderek daha fazla önem kazandığı bir ortamda aile

şirketlerinin önemi daha da artmakta ve daha dafazla özel ihtimam gösterilmesi gereken şirketler

haline gelmektedir”

22 Ayaküstü Söyleşi

Page 23: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

İstanbul Sanayi Odası tarafından gerçekleştirilen ve 42 yıldır açıkla-nan ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması’ sonuçlarıİSO Başkanı Tanıl Küçük tarafından açıklandı. Araştırma sonuçları

ilk ve ikinci 500 olarak ayrı duyurulurken ilk 500’de 24, ikinci 500’de ise10 İMSAD üyesinin yer alması dikkat çekti. Bu sene ikinci 500’de yer alankuruluşların karlılığı ilk 500’e oranla daha yüksek çıktı. Araştırma 2009yılında satış vergileri hariç net üretimden satışlara göre değerlendiri-liyor. İlk 500’de yine TÜPRAŞ ilk sırada yer alırken onu Elektrik üretimA.Ş.(EÜAŞ) ve OYAK izledi. İlk 500’de yer alan İMSAD üyelerinden Tos-çelik, Assan Aluminyum, Betek Boya, Polisan Boya, Kale Kilit, Kalekim,Hakan Plastik, BASF Yapı Kimyasalları ve Onduline geçen seneye göresıralamada daha üste çıkarlarken İkinci 500’de sıralamaya 32. sıradangiren Jotun Boya, geçen seneye göre 208 sıra yükselen ODE Yalıtım vesıralamada yükseliş gösteren Mesa İmalat dikkat çektiler.

madan geçer. Kuruluş, genişleme- biçimlenme veolgunluk. Aile şirketlerinin bu aşamalara ve dahasonrasına ulaşabilmeleri ancak her aşamanındoğru yönetilmesi ile mümkündür.”

AİLE ŞİRKETLERİNDE ÜÇ SAFHAProf. John A. Davis’in aile şirketlerinin üç

safhasından bahsettiğini aktaran Bitlis, bu safha-lar hakkında şu bilgileri veriyor: “Hâkim kurucu,kardeş ortaklığı ve kuzen konsorsiyumu. Her saf-hanın kendine özgü meseleleri ve kurumsal yö-netim şekli vardır, fakat her safhada ilerledikçe iş-ler daha da karmaşık bir hal alır. Genelde aile şir-ketleri kuruluş aşamasını hâkim kurucu safhasındageçer, kardeş ortaklığı safhasında ise genişleme-biçimlenme aşaması geçilir. Esas sorunların or-taya çıktığı safha ise kuzen konsorsiyumu safha-sıdır. Bu safha şirketteki aile bireyleri arasında re-kabetin en üst düzeye çıktığı, eğer yönetilmez isebelli pozisyonların elde edilmesi için her yolabaşvurulduğu dönemdir. Bu safhayı zarar görme-den geçebilen şirketler ya olgunluk aşamasına ula-şırlar, ya da geri dönüş yaparlar veya hayatlarınıidame ettiremez hale gelirler. Her safhanın öze-likle üçüncü safhanın zamanın ve olayların akışı-na bırakılmadan proaktif olarak yönetilmesi ge-rekir. Hangi aile bireylerinin ve hangi donanımlarlaşirkette görev alacağının önceden belirlenmesi vebu bireylere adeta bir kariyer planlaması yapılmasıelzemdir. Şirkette aktif olarak görev almayacak ailebireylerinin ise beklentileri ve ne şekilde karşıla-nacağı net bir şekilde belirlenmelidir.”

“Şirkette icrada görev alacak aile bireyleri di-ğer profesyoneller gibi hesap vermekle yükümlü ol-malıdır” diyen Bitlis, ihmal edilmemesi gereken al-tın kuralla ilgili de şunları ifade ediyor: “Ya icra, yada karar ve denetim mercii. Aile şirketlerinde icraile karar ve denetim mercilerinin net olarak orta-ya konması gerekir. Şirkette görev alan aile birey-leri ise bu mercilerden birini seçmek durumdadır.Şirketin sağlıklı yönetimi için her ikisinde birden aynızamanda kesinlikle olunmamalıdır. Bugün dünya-daki asırlık büyük şirketlere bakarsak birçoğununzamanında bir aile şirketi olarak ortaya çıktığını vebugün ailenin bu şirketlerini hem yönetimindehem de ortaklık yapısında asgari düzeye inmiş ol-duğunu görürüz. Bunların her biri bahsedilen aşa-malardan geçmiştir ve bu aşamaları doğru yöne-tebilenler bugünlere kadar gelebilmiştir. Türkiyede ise aile şirketlerimiz henüz çok gençler. En es-kileri bile kardeş ortaklığı veya kuzen konsorsiyu-mu safhasındalar, çok azı bunun ötesine geçebil-miş durumdadır. Dolayısı ile işlerin daha karma-şıklaşacağı günler bekliyor bu şirketlerimizi. Bir-çok zorluklarla ve kısıtlı kaynaklarla kurulan veayakta kalabilen bu şirketler ekonomimizin can da-marıdır. Dünyadaki tecrübelerden de faydalanarakbu şirketlerin asırlık şirketler olabilmeleri ve ge-lecek nesillere aktarabilinmeleri için gereğinin ya-pılması yöneticilerimizin topluma karşı önde gelenyükümlülüğü olmalıdır.”

Ekim 2010 23

İSO 500’de yapımalzemesi farkı

Page 24: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Kale Grubu Seramik Grup

Başkanı veİMSAD Üyesi Tarık Özçelik:

Türkiye seramik sektörünün önemli aile şir-ketlerinden biri olan Çanakkale Seramik Ka-lebodur, ilk seramik karo üreticisi olarak da

sektörde farklı bir yere sahip. Bugün Çanakkale Se-ramik ve Kalebodur markalarıyla üretimini sürdü-ren Kaleseramik, yıllık 66 milyon metrekare üretimkapasitesi ile tek bir alanda üretim yapan dünyanınen büyük seramik kuruluşu. Bu kuruluşun başın-da da bir aile üyesi bulunuyor. Kaleseramik GrupBaşkanı Tarık Özçelik’e “Aile şirketlerinde kurum-sallaşma olgusu” ve bundan ne anlamamız gerek-

“Aile şirketlerininkurumsallaşması önemlidir”

“Aile şirketlerinin hemsürekliliklerini sağlayabilmek, hem

de gelecekte başarılarını garantialtına almak için

kurumsallaşmaları, dolayısıylaönemli bir değişim sürecine

girmeleri gerekiyor.”

24 Ayaküstü Söyleşi

Page 25: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

tiğini sorduk. Özçelik de düşüncelerini bizimlepaylaştı.

“Küresel iş dünyasının sürekli değişen günde-minde şirketlerin büyüme ve gelişme potansiyel-lerinin değerlendirilmesi, artan rekabetle birlikte ku-rumsal yönetim öncelikli konuma gelmiştir” diyenÖzçelik, dünyadaki şirketlerin yüzde 80’i, Türkiye’deise yüzde 90’ını oluşturan aile şirketlerinin kalıcı-lığının devamı ve bir sonraki nesle geçmesi için ku-rumsallaşmasının önemli olduğunun altını çizi-yor. Özçelik, “Aile şirketlerinin hem süreklilikleri-ni sağlayabilmek, hem de gelecekte başarılarını ga-ranti altına almak için kurumsallaşmaları, dolayı-sıyla önemli bir değişim sürecine girmeleri gere-kiyor. Bu değişim sürecinde şirket büyümesinin de-vamlılığı, yönetimin gelecek nesillere planlı olarakdevredilerek şirketin sürekliliğinin sağlanması,rekabette avantajın korunması, insan kaynakları, ye-tenek ve finansman modelleri konularında çalışıl-ması ve risklerinizi azaltmaya yönelik yöntemlerinoluşturulması gerekiyor” diyor.

VİZYON VE ORTAK HEDEFBİRLİKTELİĞİ

“Buna uygun çözümlerin hayata geçirilmesiamacıyla, tüm çalışanların ve hissedarların aynı viz-yon ile ortak hedeflere kilitlenmelerinin sağlanma-sı ve kaynakların etkin kullanılması için uygulana-bilir stratejilerin belirlenmesi önem arz etmektedir”diyen Özçelik, şunları söylüyor: “Organizasyon veoperasyon stratejilerinin belirlenmesi, uygulanma-sı ile uzun vadeli büyüme elde edilmesi, şirket kar-lılığının arttırılması, hedeflere uygun ürün portföystratejilerinin belirlenmesi ile kalıcı değer yaratıl-ması, şirketin karşılaşabileceği risklerin belirlenmesive önlenmesi için uygulanabilir kurum stratejileri-nin belirlenmesi zorlu bir değişim sürecidir. Birbi-rine benzeyen ürün ve hizmetlerle yoğunlaşan pa-zarda, marka olmanın önemi giderek artmıştır ve şir-ketlerin kendilerini farklılaştırabilecekleri, tüketicininkendilerini tercih etmesini sağlayan en önemli var-lıkları haline gelmektedir. Büyümek için uluslararasıfırsatlardan yaralanmak üzere dış pazarlara açılanşirketler köklü uluslararası şirketlerin güçlü mar-kaları ile karşılaşmaktadır. Uluslararası pazarlar-da büyümeye başlayan aile şirketleri için global pa-zarlarda etkili olabilecek bir markaya sahip olunmasıkritik önem taşımaktadır.

Şirketlerin rekabet gücünün artması için iş ha-yatında uygulanan kuralların küresel standartlarauyumlu olmasının artık büyük önem taşıdığını ifadeeden Özçelik, “Türkiye’de de bu standartlaştırılmayeni Türk Ticaret Kanunu’yla gerçekleştirilecektir. Bunedenle Türkiye’de aile şirketlerinin yalnızca ku-rumsallaşma ile kalmayıp bunu yeni kanuna uygunşekilde gerçekleştirmeleri kaçınılmaz bir zorunlu-luk halini almıştır. Türkiye’deki aile şirketlerinde ku-rumsallaşma sağlandığı takdirde uzun süreli faali-yet gösteren ve dolayısıyla daha köklü, büyük kuru-luşların oluşması ve buna bağlı olarak markalaşan,uluslararası alanda başarılı olan Türk şirketi sayısı-nın artacağına inanıyoruz” diyor.

Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) ve Türki-ye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafındanDevlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın baş-

kanlığında 28-29 Temmuz 2010 tarihlerindeAzerbaycan Ticaret Heyeti ziyareti düzenlen-di. Bakü’ye yapı-lan ziyarete İM-SAD Genel Sekre-ter YardımcısıOnur Tayşu ile İM-SAD Dış İlişkilerKomite Üyesi Ni-hat Akyıldız da ka-tıldı. İMSAD’ı tem-silen birçok DTMve TİM yetkilisi iletemaslarda bulu-nulan ziyarete ilişkin olarak İMSADGenel Sekreter YardımcısıOnur Tayşu şu bilgileriverdi: “ Oradaki tem-silciler ve ülkemizintemsilcileri ile temas-lar sırasında Türk inşa-at sanayisinin önemi, bü-yüklüğü ve potansiyeli hemDış Ticaretten Sorum-lu Devlet Bakanı ZaferÇağlayan, hem de biz-ler tarafından ortayakonuldu. Ziyaret esna-sında Zafer Çağlayan veAzerbaycan CumhuriyetiEkonomi Bakanı Şahin Mustafa-yev’in başkanlıklarında Bakü İş Merkezi’ndegerçekleşen İş Forumu’na katıldık. İş Forumusırasında İMSAD ve Türk inşaat malzemelerisanayisini temsilen bir sunum gerçekleştirdik.Azerbaycan Ticaret Heyeti’nin başından sonunakadar yakın temas halinde olduğumuz TürkMüşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği Yö-netim Kurulu Başkanı Cemal Akça ve TürkiyeMüteahhitler Birliği Yönetim Kurulu BaşkanVekili Mithat Yenigün ile birlikte katılımcılarıağırladık ve ikili görüşmeler gerçekleştirdik.Türk inşaat sektörünün her biri ayrı öneme sa-hip bu üç sacayağının bir arada hareket et-mesinin ne derece etkili olduğunu ve güçlü birsinerji oluşturduğunu hep birlikte gözlemle-dik. Ziyaretimizde Bakan Zafer Çağlayan 9 fark-lı Azeri bakan ile temaslarda bulundu ve İM-SAD’ı temsilen 200’den fazla katılımcı ile gö-rüşme imkânı sağladık.”

İMSAD’ın Azerbaycan ziyareti

Ekim 2010 25

Page 26: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Havaların ısınması klima tüketiminde talebi ar-tırdı. Bu yılın ilk altı ayında monte edilen kli-ma sayısının 365 bine ulaştığını söyleyen İk-

limlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği (İS-KİD) Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda İM-SAD Yönetim Kurulu Üyesi Nedim Zalma, ağustos ayı-nın ilk 10 gününde temmuz ayının tamamı kadar sa-tış gerçekleştiren firmalar olduğunu söylüyor. Bu du-rum da en çok bu cihazları üreten firmaların yüzü-nü güldürüyor. Biz de sektörde neler yaşandığını Ne-dim Zalma ile konuştuk.

Türkiye iklimlendirme soğutma ve klima sektörü2010’un ilk yarısını nasıl bir performansla geçirdi?

2010 yılı ilk 6 ayında, 2009 ilk 6 ayına göre dahaaz satılan split klimalara olan talep, temmuzayında arttı ve ilk 6 ayda monte edilen klima sa-yısı 365 bine ulaştı. Bayilere sevk edilen klimalarise 395 bin adet oldu. Ağustos ayında ise talep dahada arttı; ağustos ayının ilk 10 gününde, temmuz ayıtamamı kadar satış gerçekleştiren firmalar mev-cut. Meteoroloji uzmanları ağustos ayında sıcak-lıkların mevsim normalleri üzerinde seyredece-ğini bildirmişti. Bugün mevcut trend sürerseağustos sonunda 2009 yılı toplam satışına erişil-mesi bekleniyor. Sene sonu itibarıyla yıllık artışınyüzde 5–10 olarak gerçekleşmesi mümkün. 2008ve öncesinde 1 milyon adedin üzerinde seyredensplit klima satışları, küresel ekonomik durgunlukve havaların serin geçmesi nedeniyle 2009 yılın-da büyük düşme yaşamıştı.

Sektörün 2009 kriz yılındaki performansıylakarşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz?

2010 Temmuz ayında, özellikle ayın ikinci ya-rısında, önceki aylara göre canlanma yaşadık, an-cak 2009 Temmuz ile kıyasla artış yüzde 2 kadardır.

İSKİD Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Zalma:

“Split klima üretiminde Avrupa’nınüçüncü büyük pazarıyız”

İMALAT İTHALAT İÇ SATIŞ İHRACATSPLİT KLİMALAR 2005 962.671 552.584 1.112.493 376.005(Dış Ünite) 2006 1.023.651 641.601 1.261.232 346.884(mono & multi) 2007 1.319.072 516.078 1.201.698 584.270

2008 1.663.042 447.036 1.093.587 981.1082009 928.774 209.301 603.598 585.482

Kaynak: İSKİD

26 Sektörel Güç

Page 27: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 27

2009 ve 2010 Temmuz aylarında monte edilen kli-ma sayısı 124 bin–130 bin bandındadır. Asıl hare-ketlilik ağustos ayında yaşanıyor, ayın ilk on gü-nünde temmuz ayı kadar satış yapabilen firmalarvar. Merkezi sistemler irdelendiğinde ise, henüzistatistikî çalışmaları yapmamamıza rağmen,gözlemleyebildiğimiz kadarıyla satışlar 2009 krizyılı düzeyinde seyretmektedir. Yüksek binalar vealışveriş merkezleri gibi inşaat alanında yatırım-ların durağanlaşması bu alandaki büyümenindurmasına neden olmuştur.

2010 yılını sektörünüz nasıl bir görünümle ka-patacaktır? Öngörüleriniz nelerdir? Gelecekle il-gili sektörün hedef ve yol haritası hakkında ne-ler söyleyebilirsiniz?

Küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ül-kelerden birisi Türkiye’dir. Türkiye’de penetras-yon, Batı ülkelerinden daha düşüktür. Klima kul-lanımı üretim artışıyla önemli bir göstergedir. İn-sanların arabalarda, iş yerlerinde klimalı or-tamlarda bulunması evlerde kullanımına da teş-vik sebebi olmuştur. Klima kullanımı ile klima kul-lanım bilinci doğru orantılı olarak artmaktadır.Krizle birlikte ham madde fiyatlarında da düşmeolmuştu. 2011 yılına kadar eski dengesine gele-ceğini düşünmekteyiz. Enerji tasarrufu ve alter-natif enerjilerin kullanımı fosil yakıtı üretmeyenülkelerin petrol ve benzeri giderlerini hızla azal-tacak. Ülkelerin ekonomilerine pozitif olarakyansıyacaktır. Tasarruf ve enerji verimliliği ko-nusunda inverter teknolojili ürünlerde de artış ya-şanmaktadır. Avrupa ülkeleri arasında yüksek fi-yatla kullandığımız enerji için konut ve sanayideverimli kullanıma yönelik adımların beklemedenatılması gerekmektedir. İSKİD olarak yüksekverimliliği olan klimalara devletten teşvik iste-mekteyiz. Verimli klimaların desteklenmesi ül-kenin çıkarına olur. 2010 yılında tüm klimalar in-verter olsaydı Keban Barajı kadar enerji sağla-nabilirdi. Artan enerji sarfiyatıyla yükselen fiyat-lar kaçak oranını da yüzde 17’lere çıkarmıştır. Da-ğıtım şirketlerinin özelleştirilmesiyle sorununçözümlenebileceğine inanmaktayız.

54 MİLYAR DOLARLIK İKLİMLENDİRME PAZARISektörün dünya ölçeğindeki ekonomik büyüklü-ğü hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu büyük-lükten, Türk iklimlendirme soğutma ve klimaimalatçıları ne kadarlık bir pay almaktadır?

Türkiye dünyada yüzde 2–2,5, Avrupa'da yüz-de 12'lik pazar payına sahip ve büyüyor. Split kli-ma açısından Avrupa’nın 3. büyük pazarıyız, bizimönümüzde İspanya ve İtalya kaldı. Avrupa’daönemli miktarda split klima üreten tek ülkeyiz. Yıl-da 54 milyar doları bulan dünya iklimlendirme pa-zarında en büyük ABD’dir. Türkiye bireysel klimapazarı 1998'den bu yana 15 kat büyümüştür. 2007Türkiye toplam iklimlendirme pazarı 1,9 milyar do-lara yakın olarak tahmin ediliyor, ama çok sayıda

küçük ticari soğutma makinesi ve taahhüt bunundışındadır. Bu rakamın içinde bireysel klimalarınpayı yüzde 50'ye yaklaşıyor. İç pazarda yerli ürü-nün cirosal oranı ise üçte iki. Klima santrali, eşan-jör, endüstriyel ve ticari soğutma ve fan gibiürünler yerli, soğutma grubu, kanallı klimalar gibiürünlerde ise ithalat ağır basmaktadır.

Sektörün ihracat rotası, hangi ülkeler ve bölge-lerde yoğunlaşmaktadır?

Türkiye’nin iklimlendirmede ihracat yaptığı he-def pazarlardan belli başlıları; Azerbaycan, İran,Rusya, Bulgaristan, Ukrayna, Kazakistan, Ro-manya, Yunanistan, Irak, Mısır’dır.

Sektörünüzün üretim ve ihracat yapısını belir-leyen temel etkenler nelerdir?

Günümüzde teknolojik gelişimin verdiği ola-naklara paralel olarak artan klima pazarı hersene yüzde 20’yi bulan büyüme performansıylaTürkiye için yeni fırsatlar doğurmaktadır. Sana-yicilerimiz iç pazarımıza alternatif pazarlar ge-liştirmek için ürünlerini yurt dışına satma po-tansiyelini artırmak üzere atağa geçmişlerdir. Ge-rek üreticilerimizin yurt dışı fuar katılımları vekendilerine yeni pazarlar aramaları, gerekseyurt dışında çok önemli projelere imza atanTürk müteahhitlerinin alımlarını Türkiye’de bu-lunan üretici veya yabancı ülke temsilcilerindenyapmayı tercih etmeleri ihracatımızı çok olum-lu etkilemiştir. Böylece klima pazarı büyümüş,hem üreticiler, hem de ithalatçılar faaliyetleriniarttırmışlardır. Türkiye kısa vadede bilim veteknolojiyi, girişimcilik kültürüyle birleştirip, bü-yük bir ekonomik atılım gerçekleştirmiştir. Son4 yılda Türkiye ekonomisi ortalama yüzde 7,5’inüzerinde büyümüştür. Sektörün istihdamını 18 binkişi olarak tahmin etmekteyiz. Ulaşamadığımızküçük ölçekli işletmeler bu sayıya dahil değildir.Sektörün geleceği için sadece sektörün dina-miklerini değil, sektörü etkileyen mimar, müte-ahhit, projeciler gibi inşaat sektörünün diğer te-mel dinamiklerini de harekete geçirmemiz ge-rekmektedir. Bu oluşum için de öncelik, sektördeeğitimli iş gücünün oluşturulmasıdır. İleri tek-noloji gerektiren sektörün mevcut çalışanlarınıneğitim düzeyi yüksektir.

Sektörün genel olarak ve özel de ihracat süre-cinde yaşadığı sorunlar nelerdir? Çözüm öneri-lerinizi öğrenebilir miyiz?

Sektörün ana sorunları arasında nitelikli iş gü-

“Klima satışları 1 milyonun üzerine çıkacak”“Önümüzdeki senelerde küresel ısınmanın etkisi, insanların bilinçlenmesi vesatın alma gücünün artmasıyla klima satışlarının 1 milyonun üzerineçıkacağını tahmin etmekteyiz. Ayrıca sektörümüzden bahsedildiğinde algıdaçok önemli gördüğümüz bir eksikliği vurgulamak isterim. Sektörümüzsadece ısıtma ve soğutma gibi iklim şartlandırmasını yapan ürünleriiçermemektedir. Aynı zamanda iç hava kalitesini artıran ürünleri(Havalandırma, nem kontrolu vb.) de kapsamaktadır. Bu tip ürünlerin evselkullanımı ülkemizde Kuzey ve Batı Avrupa ile kıyaslandığında yok denecekkadar azdır. İç hava kalitesinin insan sağlığı açısından önemi anlaşıldığında,evsel havalandırmanın da yaşama geçmesi ile sektörümüzün önemli bir ivmekazanacağını düşünüyoruz.”

Page 28: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

cünün arttırılması gerekiyor. Sivil toplum örgütlerimeslek içi eğitimler düzenliyor, ara kademeeleman yetiştirmek için ise devletin meslek lisesive yüksek okulları artırması için çalışıyor, des-tek oluyor. Küresel rekabette küçük firmalar zordurumlara düşebiliyor. Çoğu KOBİ olan firmala-rımızın rekabet edebilmesi için belli bir büyük-lüğe erişmeleri gerek. Bunun bir yolu, her ürü-nü yapmak değil, az sayıda ürün üzerinde uz-manlaşmaktır. Birleşme, küme oluşturma gibiyöntemlerin uygulandığına ise maalesef ülke-mizde pek rastlanmıyor. Ülke genelinde mevcutsermaye darlığı sektörümüzde de görülebiliyor.Özellikle fiyat konusunda, Çin ile rekabet zor, amaşimdiye kadar başarılıyız. Fiyat için verimli ça-lışmak, ayrıca rekabeti kalite, servis, hız gibi fi-yattan başka alanlara çekmek gerekli.

Yan sanayide ihracatın oranı artmaktadır.Yan sanayinin gelişmesinin durmaması gerekir.AB mevzuatına geçmekte olan ülkemizde bazı de-netim mekanizmaları kalkmıştır. AB’de bu me-kanizmaların yerine Piyasa Gözetimi ve Deneti-mi mekanizması işlemektedir. Ülkemizde öngö-rülen sistem de budur, ancak henüz tam anla-mıyla çalışır hale gelememiştir. Bunda konununmuhataplarının da, tüketicilerde, sanayi ve tica-ret mensuplarında ve devlet kademelerinde ge-

rekli bilgi ve tecrübe seviyesine gelememiş ol-mamız etkili oluyor. Başka bir neden ise gerek-li teknik incelemeleri yapabilecek laboratuvar alt-yapımızdaki eksiklerdir. Piyasa Gözetimi ve De-netimi henüz birkaç yıllık bir konu, gelişip iyi biryere varacağımızı umuyoruz ve bu konuda çalı-şıyoruz.

Türkiye iklimlendirme soğutma ve klima sektö-rü üretimin ne kadarını yur tiçi, ne kadarını yurtdışı pazarlarda değerlendirmektedir?

Ülkemizde 8 milyon civarı split klima halen kul-lanımda. Bunların çoğunluğu iş yeri, otel vbamaçlı, konutlarda penetrasyon yüzde 10 civarında.İç pazarın yüzde 50 ila 60’ı yerli ürünlerden olu-

şuyor. İç pazarda satılan klima sayısının yüzde 90’ıihraç ediliyor. Dünyada satış miktarı 80 milyon setkadar, Türkiye pazarı yüzde 1’lerde bir pay sahi-bi, ihracat hariç. Sadece split klimalar değil tümiklimlendirme ve soğutma sektörüne bakarsakdünya pazarı 70 milyar dolar, Türkiye’nin payı yüz-de 3’lere varmıştır. Dünyada en büyük pazarlar Çin,ABD ve Japonya’dır.

Türkiye iklimlendirme soğutma ve klima sektö-rü ile inşaat sektörü arasında nasıl bir ekonomikilişki mevcuttur?

Yurt içinde inşaat sektörünün büyümesininsektörümüze direkt etkisi mevcuttur. Hatta bü-yüme veya küçülme oranlarında büyük paralel-likler gözlemlemekteyiz.

Sektörün yeni teknolojiler konusunda araştırmave geliştirme çalışmaları ile inovasyona yakla-şımı hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu konu-larda sektörde ne gibi gelişmeler yaşanmakta-dır. Sektör ARGE ve inovasyona ne kadarlık birkaynak ayırmaktadır?

Yaşanan global kriz, diğer sektörlerde oldu-ğu gibi, bizim faaliyet gösterdiğimiz sektörü de et-kilemiştir. Özellikle doğal gaz fiyatlarındaki artıştüketicileri bazı arayışlara itmiştir. Konvansiyo-nel sistemlere göre daha verimli, az yakıt harca-yan ve enerji verimliliğini esas alan yoğuşmalı ci-hazlara ilgi artmıştır. 2008–2009 yıllarında ısı pom-paları ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji-ler pazarı az da olsa büyüdü. 2010 yılında bu tren-din devam etmesini diliyoruz. Enerji tasarrufu sağ-layan yoğuşmalı kombileri, güneş kolektörleri ve

“En önemli sorunlardan biri ÖTV”“Soğutma içeren klima santrallerinde ve Fan-Coil cihazlarında halen ÖTVuygulanmaktadır. Oysa adı geçen ürünler bireysel kullanıma yönelik splitklima cihazlarından farklı, endüstriyel ürünlerdir. ÖTV yatırımcı için ağırbir yük olmakta, söz konusu ekipmanlardan kısıntıya gitmektedir. ÖTV’deamaç tüketici eğilimini değiştirmeye yönelik olduğuna göre çevregörünümü, çevresel etki ve enerji tasarrufu gibi etkenler göz önündebulundurulduğunda doğrudan tüketiciye hitap eden klimalar ile sanayiklimalarının Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonları ayrılarak, sanayi tipiklima santralleri ÖTV listesinden çıkartılmalıdır. Eğer bu mümkünolmazsa Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu tanımı, daha açık bir tanımyapılarak sektörde yorum farkları nedeni ile haksız rekabetin önünegeçilmelidir. Lüks malzeme niteliğinde olmayan klima santrali ve Fan-Coil cihazlarından ÖTV‘nin gerekirse gümrük tarife pozisyonudeğiştirilerek kaldırılması yoluyla, sektörümüzün iş hacminin artmasıçözümüne gidilmelidir.”

28 Sektörel Güç

Page 29: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 29

ısı pompaları gibi yenilenebilir enerji sistemleriile olumlu bir gelişme çizgisi yakalanabileceğinidüşünüyoruz. Buna karşılık çevrenin korunmasıve enerji tasarrufu sağlanması konusunda bazıadımların atılması gerektiği kanısındayız. Gerekçevrenin korunması için çağın gereklerini yerinegetirmek, gerekse sektörümüzün AB ile tamuyumunu sağlayabilmek için alternatif enerjile-ri teşvik eden politikaların hayata geçirilmesi ge-rekiyor.

2007 yılı Mayıs ayında çıkarılan Enerji Verim-liliği Yasası bu açıdan büyük önem taşıyor. 1000 toneşdeğeri petrol (TEP) enerji kullanan sanayi ku-ruluşları ile 20 bin metrekarenin üzerinde veya 500TEP enerji tüketen binalara “enerji yöneticisi” ça-lıştırma zorunluluğu getiriyor. Yasayla binaların bir“enerji kimlik belgesi” olması öngörülüyor. Bu ya-sanın yönetmelikleri uygulanabildiği takdirde ül-kemizde enerjinin etkin ve tasarruflu kullanımı açı-sından büyük bir kazanım olacak.

Dünyada rekabet ettiğimiz ülkelerin ARGE’yeayırdıkları kaynak ve altyapı ile sektörünüzü kar-şılaştırdığınızda nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor?Neler yapılması gerekiyor?

Rekabet üstünlüğü sağlayabilmenin baştagelen şartı “bilgiyi üretmek” ve bu bilgiyi ürüneve/veya üretime yansıtabilmektir. Bilgiyi ürete-bilmek ise ARGE, eğitim ve inovasyon faaliyetle-rinin optimizasyonu ile mümkün olmaktadır.Şirketlerimizin yeni ürün geliştirmek veya mev-cut ürün hatlarında değişiklik yapmak üzereteknolojik ilerlemenin yardımıyla ARGE çalış-malarına yönelmesi ve bu araştırmalar için özel-

likle de Türkiye bütçesi ile karşılaştırıldığındaönemli miktarda harcama yapması kaçınılmaz gö-rünmektedir. Özel sektör için yeni ürün gelişti-rebilmek ve pazarda kalabilmek için dış pazar-lara açılmak da kaçınılmaz zorunluluktur. Türközel sektörünün son yıllarda ARGE’ye ayırdığı fon-lardaki artış sevindirici olmakla beraber, henüzyabancı rakipleriyle rekabet edebilir düzeydedeğildir. Yüksek rakamlarda üretim yapan yerlifirmalarımız, belli büyüklüğe ulaştıklarındanberi ARGE yapıyor.

Yabancı firmalarla ortaklıları olan firmaları-mız ise yurt dışından teknoloji transferi yapma im-kânına da sahip. Derneğimiz ARGE’yi en önem-li hedefi olarak seçti. Bunun için üniversite-sa-nayi iş birliğini hayata geçirmek üzere ilgili fakülteve enstitüler ile sözleşmeler imzaladık. Yakın za-manda katma değeri daha yüksek üst kaliteürünler de imalatımızda yer almaya başladı.Sektörümüz küresel rekabet için ARGE ve ÜR-GE’nin gerekli olduğunun bilincindedir. Mü-hendislerimiz yüksek nitelikte ve bu geliştirme-leri yapabilir bilgi ve tecrübeye sahip. Birçok fir-mamız artık kendini rakiplerinden ayıran tasa-rımlara sahip. Son yıllarda koyduğumuz hedef, fir-maların cirolarının yüzde 3 ila yüzde 5’ini ARGE’yeayırmalarıdır.

Enerji verimliliği ve sürdürülebilir bir çevre içinsektörünüzde üretilen ürünlerin niteliği hakkındabilgi verebilir misiniz?

Klima ile ısıtmanın avantajı, aynı miktar ısıt-mayı elektrikli veya infrared ısıtıcılardan çok dahaaz elektrik harcayarak yapmalarıdır. Bu fark kul-lanıcının aynı enerji sarfiyatı ile ortalama 4 katdaha fazla ısı verebilmesi anlamına gelmekte-dir. Her üründe olduğu gibi klima alırken de dik-kat edilmesi gereken pek çok nokta bulunmak-tadır. Bütün dünyada mevcut ve yeni enerji kay-nakları araştırılmakta, yaz ve kış dönemleriarasındaki enerji kullanımı dengesizliğini gide-rici önlemler alınmaktadır. Ülkemizde, özellik-le yaz aylarında elektriğe aşırı yüklenmeden do-layı, kesintiler yaşanmakta, cihazların çalışma-sı ile ilgili birçok sorunla karşı karşıya gelin-mektedir. Genellikle tüketiciler klima alırken bi-raz maliyetine, biraz da enerji tüketimine bak-maktadır. Bir klimanın enerji tüketimi sadeceözel şartlarda ölçülebilir. Normal koşul ve kul-

“ARGE ve ÜRGE şarttır”“Küreselleşmenin getirdiği pazar ve rekabet şartlarında, özellikle yurt dışırakiplerle rekabet edebilmek ve ihracat yapabilmek için ARGE ve ÜRGEmutlak şarttır. Sektörümüz az sayıda istisna ile KOBİ’lerden oluşmaktadır.Sektör içi eğitim seviyesi yüksek de olsa ARGE ve ÜRGE çalışmalarınakaynak ve personel ayırmak kolay değildir. Yeni ARGE Kanunu maalesefKOBİ niteliğindeki firmalarımıza yarar sağlamamaktadır. Bu durumönümüzdeki yıllarda uluslararası rekabette sektörümüzü zora sokabilir.ARGE desteklerinin KOBİ düzeyinde yaygınlaştırılması ve ilgili prosedürlerinkolaylaştırılması ve pratik çözümlere gidilmesi gerekir.”

Page 30: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

lanımda klimanın bulunduğu ortamın güneşidirekt alıp almaması, pencere sayısı, içinde bu-lunan insan sayısı, çalışan elektronik cihazlar,mekân hacmi, yalıtımı ve daha aklınıza gelebi-lecek birçok unsura göre değişir. Bu unsurlarınherhangi birinde olacak en ufak değişiklik ener-ji tüketimine yansıyacaktır.

Klimalar ısıtma ve soğutma özelliklerininyanında teneffüs ettiğimiz havayı kötü koku vepartiküllerden arındırarak temizlemektedir. Splitklima, Türkiye'de yüzde 95 oranında serinlemeamacıyla kullanılıyor. Oysa tüm split klimalar şuveya bu güçte ama mutlaka ısıtma fonksiyonunada sahiptir. Oysa split klimanın bazı coğrafik böl-gelerde, küçük alanların ısıtılması konusunda,kimi alternatif ısınma kaynaklarından daha eko-nomik olabileceği görülüyor. Örneğin Ege veAkdeniz bölgelerinde bir odayı split klima ile ısıt-manın maliyetinin, elektrik sobası ile ısıtmaya

göre 3'e 1 oranında daha ucuza gelebileceği he-saplanıyor. ABD ve Güney Avrupa ülkelerinde splitklima, hem soğutma, hem ısıtma amaçlı kulla-nılıyor. Bu anlayışın Türkiye'de de Akdeniz ve Gü-ney Ege illerinde giderek yaygınlaşmaya başla-dığı gözleniyor. Doğal gazlı klimalar da bir al-ternatif. Klima ile ısıtmanın avantajı aynı miktarısıtmayı elektrikli veya infrared ısıtıcılardan çokdaha az elektrik harcayarak yapmalarıdır. Bu farkkullanıcının aynı enerji sarfiyatı ile ortalama 4 katdaha fazla ısı verebilmesi anlamına gelmektedir.

Sektörü temsil eden bir meslek birliğinin baş-kanı olarak bu konuda yapılanları nasıl değer-lendiriyorsunuz?

Çok kısa bir ifadeyle yaşadığımız yerküreyesaygılı ve yaşam kalitemizden ödün vermedendaha gidecek çok uzun yolumuz var. Henüz yo-lun başındayız.

“Klima alırkenR410 gazlı

ürünler tercihedilmeli”

“A sınıfı klimalar pazara girmeden önce bazı markaların üst modelleri hariç bütün klimalar R22 gazı ileüretiliyordu Şu anda ise R22 gazında olan ürünler yerini R410 gazına sahip ürünlere bırakmıştır. R410 gazıR22’ye göre daha akışkan ve klimalarda en iyi performansı veren gazıdır. Bu yüzden aynı motor gücünesahip klimaların enerji tüketiminde az da olsa değişiklik olacaktır ve tabii performans olarak daha iyisonuçlar elde edilecektir. Bu yüzden R410 gazlı ürünleri tercih etmek daha iyi olacaktır. Tüketicilerinfarkında olmadığı, üreticilerin de muhtemelen talep yetersizliği nedeniyle yeterince ilgilenmediği bir konuda iç hava kalitesidir. Günümüzde giderek ısı ve hava sızdırmaz hale gelen binalardaki havalandırmaihtiyacı artmıştır. Pencere havalandırmasının mümkün olmadığı tür binalarda havalandırma, zaten diğerzorunlu iklimlendirme sistemleri dâhilinde az veya çok çözülürken, diğer binalarda havalandırma imkânısadece pencere açmaya bırakılmıştır. Pencereden havalandırma ise ısıtma veya soğutma enerjisini dışarıkaçırdığı gibi, tercih veya unutma gibi nedenlerle pencere açılmadığında içerideki hava kalitesi giderekkötüleşmektedir. Çözümü karışık ve pahalı değildir, bugün Avrupa’da basit havalandırma sistemleri ilehemen her yeni bina enerji kaybetmeden, sürekli ve yeterince havalandırma imkânına sahiptir. Ülkemizdede konuya verilen önemin artacağına inanıyoruz.”

Zalma, “Klimalarısıtma ve soğutma

özelliklerinin yanındateneffüs ettiğimiz

havayı kötü koku vepartiküllerden

arındıraraktemizlemektedir. Split

klima, Türkiye'deyüzde 95 oranında

serinleme amacıylakullanılıyor. Oysa tümsplit klimalar şu veya

bu güçte ama mutlakaısıtma fonksiyonuna da

sahiptir” diyor.

30 Sektörel Güç

Page 31: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 32: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Prof. Dr. Kerem ALKİNİMSAD Ekonomi Danışmanı

Küresel kırılganlıksürüyor, Türkiye

dikkatli olmalı

2008 sonbaharında ortaya çıkarak dünyaekonomisinde sarsıcı etkilerini gözlem-lediğimiz küresel ekonomik kriz, Ulus-

lararası Para Fonu (IMF) ve Uluslararası Ça-lışma Örgütü'nün (ILO) çalışmalarına göre,dünyada halen var olan işsizlere 30 milyon ki-şinin daha katılmasına ve toplam işsiz sayısı-nın 210 milyona ulaşmasına sebep oldu. Her ikiuluslararası kuruluşun ortak değerlendirme-si, durgunluğun özellikle gelişmiş ekonomilerezarar verdiği ve bu ülkelerde işsiz sayısının to-parlanma sürecinde de düşmediği yönündedir.Dünya ekonomisinde işgücü yılda yüzde 1,6 ora-nında büyüyor ve bu katılımı karşılamak için 45milyon yeni iş yaratılması gerekiyor.

IMF ve ILO, ekonomiyi canlandıracak prog-ramlar uygulanması suretiyle talebin artırıl-masını ve meslek edindirme programları uy-gulanmasını tavsiye ediyor. Yine, IMF’nin he-saplamalarına göre, küresel finans krizinde 6trilyon dolarlık bir zarar ortaya çıktı. ABD’ninekonomik yapısının bu krizden etkilenme dü-zeyi, makroekonomik yapı boyutunda kimi te-mel noktaların yeniden gözden geçirilmesineneden oldu. Bu noktaları;

1) Ülkenin potansiyel büyüme hızının ne ölçüdeyakalanabildiği ve sürdürülebilir bir büyü-me trendinin elde edilip edilmediği;

2) Hane halkı gelirleri ile harcamaları ara-sındaki denge ve hane halkı borç yükü;

3) Ulusal ekonominin yeni istihdam imkanıüretebilme becerisi ve özellikle mevsimselve konjonktürel etkilerden arındırılmış is-tihdamın (örneğin tarım dışı istihdam) sür-dürülebilirliği olarak ifade edebiliriz.

Söz konusu 3 makroekonomik noktaya ekolarak, ulusal ekonominin finans sisteminin et-kin denetim ve gözetiminin, finans sistemininsermaye yeterliliğinin, kamu maliyesi alanın-da disiplin, bütçe açığı ve kamu borç stokununsürdürülebilirliğin, fiyat istikrarı ve döviz den-gesine yönelik politikaların etkinliğinin de eşölçüde önemli olduğu algılandı.

Sosyoekonomik boyutta ise, ‘beyaz yakalı’iş gücündeki işsizlik sorununun, ‘mavi yakalı’iş gücündeki işsizlik sorunundan daha trav-matik etkileri olduğu belirlendi. Ulusal eko-nomide satın alma gücünün önemli bir bölü-münü temsil etmekte olan beyaz yakalı işgü-cünde gözlenecek ciddi işsizlik artışının hem ni-hai yurtiçi talebi daralttığı, hem de tasarruf eği-limini güçlendirdiği gözlendi. Hükümetlerin,ekonomi yönetimlerinin beyaz yakalı iş gü-cündeki işsizlik sorununu çözebilme adınayeterince başarılı olamamaları halinde ise,nihai yurtiçi talepteki toparlanmanın geciktiğive bu nedenle ulusal ekonominin krizden çık-ma ve toparlanma sürecinin geciktiği görüldü.

ABD ekonomik yapısı itibariyle, bu krize1970-2000 arası ortalama yüzde 3 büyümeyi ba-şarmış iken, 2000-2009 döneminde 1,1 puan-lık kayıpla, ortalama yüzde 1,9 büyüme ile gir-di. Yine, 1970-2000 döneminde hane halkıharcamaları ile gelirleri arasındaki artış far-kı harcamalar lehine yarım puan iken, bu fark2000-2009 döneminde 1 puana çıktı. Bu ne-denle, ABD hane halkının borcunun, yü-kümlülüklerinin GSYH’ye oranı 1970-2000 döneminde yüzde 100’denyüzde 135’e yükselirken,2000-2009 döneminde yüz-de 135’ten yüzde 190’aulaştı. Küresel kri-zin ABD ekono-misi üzerin-deki etkile-rinin buö l ç ü d ederinleş-

IMF ve ILO, ekonomiyi canlandıracak programlaruygulanması suretiyle talebin artırılmasını ve meslekedindirme programları uygulanmasını tavsiye ediyor.

Yine, IMF’nin hesaplamalarına göre, küresel finanskrizinde 6 trilyon dolarlık bir zarar ortaya çıktı.

32 Makro-Nomi

Page 33: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

mesinde, hane halkının borç yükünün ağırlığıda göz ardı edilmemelidir.

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİKIRILGANLIK SÜRMEKTEDİR

Dünya ekonomisi ve özellikle ABD ile EuroBölgesi, ‘son derece kırılgan bir buz tabakası’üzerinde makroekonomik dengelerini yeni-den oluşturma gayreti içerisindedir. Uluslar-arası bankacılık sisteminin yeniden yapılandı-rılmasına yönelik adımlar, hemen hemen 10 ay-lık bir gecikme ile eylül ayı başında netlik ka-zanmış olmasına rağmen, para ve sermaye pi-yasalarında, özellikle vadeli işlem piyasala-rında, açığa işlemlerin kısıtlanmamış veyayasaklanmamış olması, uluslararası kuruluş-lar nezdinde endişelerin devam etmesine se-bep olmaktadır.

Önde gelen ekonomilerin hükümetleri-nin, özellikle ABD ve İngiltere’de ekonomi yö-netimlerinin, kendi bankacılık sistemlerinin to-parlanabilmesi ve kârlarını arttırabilmeleriiçin, açığa işlemler dahil, küresel finans kri-zinin tetikleyicisi konumundaki spekülatif iş-lemlere göz yummaları, küresel krizin derin-leşmesine sebep teşkil eden ‘spekülatif hırs-lar’ın önüne geçilememesi, küresel piyasalariçin benzer risklerin devam etmesine sebep ol-maktadır. Ayrıca, söz konusu spekülatif iş-lemler nedeniyle, küresel emtia fiyatlarının,kritik önemdeki ham maddelerin fiyatları-nın, metal ve tarımsal ürün fiyatlarının, pet-rol ve doğal gaz gibi enerji türevlerinin fiyat-larının dünya ekonomisindeki toparlanmayla

paralel olmayan bir yükse-liş göstermele-

rine sebep ol-maktadır.

ALTIN VE KIYMETLİ MADENFİYATLARI REKORA DOYMUYOR

Keza, yukarıda tanımlayamaya çalıştığı-mız küresel ekonomik kırılganlığı yeterince his-

seden uluslararası yatırımcılar ise, ‘güveni-lir liman’ olarak altına yatırıma yoğun-

laştıklarından, bu satırları kalemealdığımız zaman diliminde altının

dünya piyasalarında ons değeri-nin bin 290 doları geçerek rekor

kırdığına ve fiyatın bin 300 do-lar düzeyine doğru hareketetmeyi sürdüreceğine şahitolduk. Hiç şüphesiz, altın vekıymetli maden fiyatlarınınyükselmesinde, ABD ekono-

misi ile ilgi-li büyümebeklentile-rinin kırıl-

ganlaşmış ol-ması göz ardı edilmemeli.

Ekim 2010 33

Sosyoekonomik boyutta ise, ‘beyaz yakalı’ iş gücündekiişsizlik sorununun, ‘mavi yakalı’ işgücündeki işsizlik

sorunundan daha travmatik etkileri olduğu belirlendi.Ulusal ekonomide satın alma gücünün önemli bir

bölümünü temsil etmekte olan beyaz yakalı işgücündegözlenecek ciddi işsizlik artışının hem nihai yurtiçi talebi

daralttığı, hem de tasarruf eğilimini güçlendirdiği gözlendi.

Page 34: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Nitekim Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Ör-gütü (OECD), ABD ekonomisi için 2010 yılı bü-yüme beklentisini yüzde 1,5'e, 2011 yılı içinseyüzde 2,3'e indirmiştir. OECD, mayıs ayındaki ra-porunda, ABD ekonomisi için 2010 büyümetahminini yüzde 3,2, 2011 için ise yüzde 3,6 ola-rak açıklamıştı. OECD’nin son raporu, canlan-dırma paketleri sayesinde ABD ekonomisinin,bugüne kadar yaşanan en ciddi krizin ardındantekrar büyümeye başladığına dikkati çekiyor.

ABD ekonomisinin yüksek bir kamu borcuve bütçe açığıyla birlikte durgunluktan çıktığınaişaret eden OECD, ülke ekonomisinin ilerlemekaydettiğini, ancak sorunları çözmesinin yıllaralacağını belirtmekte. OECD'nin raporunda,ABD ekonomisinin sürdürülebilir bir bütçeyeulaşması için harcamaların kontrolünün yeterliolmayabileceği vurgulanarak, hükümetin dur-gun bir ekonomik toparlanmayı canlandırmakiçin çabalarken, aralarında işsizliğin de bu-lunduğu bir dizi zorlukla karşı karşıya olduğunuve işsizlik oranlarının kriz öncesi seviyeleredönmesinin zaman alacağı ifade ediliyor.

MERKEZ BANKASI’NDAN BİR İYİ, BİR DE KÖTÜ HABER

Bu satırları kaleme aldığımız zaman dilimiaçısından, son iki haftadır Türkiye CumhuriyetMerkez Bankası’nın önemli açıklamaları veönemli toplantılarını takip etmekteyiz. Geçencuma günü Türkiye İhracatçılar Meclisi Ge-nişletilmiş Başkanlar Konseyi ile bir araya ge-len Merkez Bankası üst yönetimi, dalgalı kurrejiminden vazgeçmenin mümkün olmadığınıhatırlatırken, döviz kurlarının ihracata destekverecek şekilde istikrara kavuşması, belirli birdüzeye oturması için daha aktif bir politika iz-leyeceğini belirtti. Ekonomi çevreleri, MerkezBankası’nın döviz kurlarının düzeyine yönelikalabilecekleri önlemleri, döviz mevduatınauygulanan zorunlu karşılık oranını arttırmak,döviz alım ihalelerindeki alım kotasyonunu yük-seltmek ve doğrudan alım müdahaleleri ola-rak tanımladı.

Nitekim Merkez Bankası 23 Eylül Perşem-be günü, döviz mevduatı uyguladığı zorunlukarşılık oranını yüzde 10’dan yüzde 11’e yük-seltti. Bu oran artışı ile piyasadan 1,5 milyar do-lar çekilmesini sağladı. Bu adımla, MerkezBankası’nın ihracat kesiminin talebine yönelikbir adım attığı belirtilebilir. Bununla birlikte,Merkez Bankası TL mevduatının zorunlu karşılıkoranını da yüzde 5,5’e yükseltti. Bu adımla da,piyasadan 2,1 milyar TL çekmiş durumda. Bu-nun anlamı şu: Merkez Bankası, önümüzdeki dö-nemde enflasyon riskinin arttığını, Türk eko-nomisinde büyüme süreci hızlandıkça, küreselkrizin etkilerini azaltmak için uygulanan ge-nişletici para politikası sürecinin artık tamam-landığının sinyalini veriyor. Bu nedenle, reel sek-törün bu süreçte, kredi faiz oranlarında ciddi in-dirim beklentisini gözden geçirmesi gerekecek.Bankalar ise, aralarındaki rekabete bağlı ola-rak, mevduat ile kredi faiz oranlarında zamanzaman tersine dönen makası gözden geçire-cekler. Merkez Bankası’nı önümüzdeki 6 aylıkdönemde yakından izlememiz gerekecek.

Ekonomi çevreleri, Merkez Bankası’nın döviz kurlarınındüzeyine yönelik alabilecekleri önlemleri, döviz

mevduatına uygulanan zorunlu karşılık oranını arttırmak,döviz alım ihalelerindeki alım kotasyonunu yükseltmek

ve doğrudan alım müdahaleleri olarak tanımladı.

34 Makro-Nomi

Page 35: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 36: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Dünyanın en önemli kentlerinden biri İstanbul.İmparatorluklara başkentlik yapan İstanbul, bu-gün göç ve kentleşme olgusunun yarattığı so-

runlarla boğuşuyor. Deprem kuşağı içinde yer alan ül-kemizde, depremden etkilenmesi beklenen bir kentolarak kaçak ve imara aykırı yapılarıyla tartışılıyor. Türksanayisinin kalbinin attığı İstanbul’u ve sorunlarını enyetkili isme, kendisi de bir mimar olan İstanbul Bü-yükşehir Belediye (İBB) Başkanı Dr. Mimar KadirTopbaş’a sorduk. Başkan Topbaş da altyapı ve üstya-pı yatırımlarından, İstanbul için çizilen vizyona ve yapıstokuna kadar her soruyu ayrıntılı olarak yanıtladı.

Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı’ndayaptığınız konuşmada “Şehirler nasıl kurgulanırsa,nasıl geliştirilirse ona göre kimlik kazanır ve dün-yada kendilerini hissettirirler” diyorsunuz. Buna göreİstanbul’u nasıl bir kimlikle dünyaya tanıtmayı dü-şündüğünüzü ve bu konudaki projelerinizi öğrene-bilir miyiz?

Asya ile Avrupa’nın buluştuğu İstanbul, 8 bin 500yıllık kadim medeniyetlerin çeyiz sandığı olan eşsiz bircoğrafyadır. Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluk-larının başkentidir. Sadece tarihsel bir kent de değil-dir. Son yıllarda yaptığımız büyük yatırımlarla planlı,modern bir kent haline gelmiştir. Bunun için öncelikleplanlamaya ağırlık verdik. Bir kentsel uzmanlık mer-kezi kurduk. Bu sayede ilkeleri ve vizyonu olan, sür-

dürülebilir bir İstanbul ortaya çıktı. İstanbul’u bir tu-rizm, kültür-sanat, finans, ticaret ve spor merkezi ola-rak kurguladık. Bu anlayış sayesinde İstanbul’da bü-yük bir sıçrama yaşandı. İnşa ettiğimiz dev kongre mer-kezleri, küresel kararların alındığı mekânlar haline gel-di. Mimarlar Kongresi’ne, UCLG Toplantıları’na, Dün-ya Su Forumu’na, Dünya Bankası – IMF GuvernörlerToplantısı’na ev sahipliği yaparak göz alıcı bir per-formans sergiledik. Küresel şirketlerin de bölgeselüssü olan İstanbul, Avrasya’nın ticaret merkezi oldu.Ekonomimizin büyüklüğü şu an 127 ülkeden daha bü-yük. Yine İstanbul, uluslararası şampiyonaların ve sporetkinliklerinin vazgeçilmez merkezi oldu. Şampiyon-lar Ligi ve UEFA Kupası Final Maçları, Formula 1,MOTO GP gibi milyarlarca insanın seyrettiği spor or-ganizasyonlarını başarıyla yaptık. En son Dünya Bas-ketbol Şampiyonası’nın final maçlarına ev sahipliği yap-tık. Elbette İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti kim-liğinden de söz etmemiz gerekiyor. Artık İstanbul birdünya kenti. İstanbul’un tek kimliği üzerinden ko-nuşmamız mümkün değil. İmparatorluklara baş-kentlik yapmış bir İstanbul, artık dünyaya yön verenkararların alındığı bir merkez konumunda. Kültürel,sosyal, ekonomik altyapısı güçlü bir İstanbul var ar-tık. New York, Paris, Londra, Tokyo gibi merkezlerleyarışan bir kent.

İstanbul için çizdiğiniz vizyonda finans, turizm, kül-tür ve kongre merkezi olması yer alıyor. Bu konu-da İstanbul’un altyapı ve üstyapı çalışmaları konu-sunda katettiği mesafe nedir?

21. yüzyılın tarihine vurulacak mühürleri taşıyan,ülkeler değil kentlerdir. Bunun bir tezahürü olarak dagünümüzde ülkeler değil, kentler yarışıyor. Bu yarışta6 yılda çok büyük mesafeler katettik. Hem yaşam ka-litemizi yükseltecek, hem de İstanbul’un uluslarara-sı cazibesini arttıracak yatırımlar yaptık. 28,5 milyarTL’lik yatırımlarımızla İstanbul’u bir dünya kenti ha-line getirdik. İstanbul, her zaman dünyanın cazibe mer-kezi olmayı başarmış bir kenttir. Bugün stratejik ko-numuyla birlikte, Asya ve Avrupa’nın iktisadi koordi-nasyon merkezi haline gelmiştir. Finans merkeziolma yolunda da azimli ve isteklidir. Öncelikle İstan-bul’u küresel ilişkiler ağında daha etkin işlevlere sa-hip daha güçlü bir buluşma noktası haline getirmek

İBB Başkanı Dr. Mimar Kadir Topbaş:

“İstanbul artık birdünya kenti” “İstanbul’un tek kimliği üzerinden

konuşmamız mümkün değil.İmparatorluklara başkentlik yapmış bir

İstanbul, artık dünyaya yön verenkararların alındığı bir merkez

konumunda. Kültürel, sosyal, ekonomikaltyapısı güçlü bir İstanbul var artık.New York, Paris, Londra, Tokyo gibi

merkezlerle yarışan bir kent.”

36 Güncel

Page 37: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 37

“İstanbul, dünya turizminin yükselen yıldızıdır”“Turizmde de kısa zaman içinde çok önemli başarılara imza atmış bir kent olarakİstanbul, dünya turizminin yükselen yıldızıdır. Aldığı turist sayısı bakımından, 2002ile 2009 yılları arasında 2,5 milyon’dan 8,5 milyon’a çıkarak yüzde 350 büyümegösterdi. 2009’da Dünya Kongre Turizmi sıralamasında Londra’nın arkasından 17.sıradayız. Bununla birlikte son 6 yılda otelcilik sektöründe çok önemli gelişmeleryaşandı. İstanbul’da otel sayısı 514’den 1103’e yatak sayısı 86 binden 107 bine çıktı.Yine yaklaşık 28 bin 500 yatak kapasiteli 59 yeni tesis kazandırma çalışmamızsürüyor. Bu turizm potansiyelinin gelişmesi için kruvaziyer limanları gibi yeni kıyıyapıları ve yeni limanların inşa edilmesi gerekiyor. Salıpazarı, Haydarpaşa veZeytinburnu limanları kruvaziyer liman olarak hizmet verecek. Ek olarak Anadoluyakasının yeni cazibe merkezi Kartal’da kruvaziyer liman kurulacak. Yine turizmpotansiyelimizi geliştirmek üzere tarihi yarımada ve tarihi eserleri restore ediyoruz.81 adet tarihi eserin restorasyon çalışmalarına 100 milyon dolar harcadık.”

Page 38: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

istiyoruz. Bu amaca ancak doğru ve geleceği de he-saba katan bir planlama ile ulaşabileceğimizin bilin-ciyle hareket ediyoruz. Bunun için İstanbul’u sağlık-lı, planlı, erişilebilir bir dünya kenti yapıyoruz.

En önemli sorunlardan biri de ulaşım. Bu konu-da önemli mesafeler kaydettik. Son 6 yılda ulaşıma 10milyar dolar yatırım yaptık. Öncelikle toplu taşımayıönceleyen entegre bir ulaşım ağı kurduk. Karayolu, de-niz ve raylı sistemleri entegre eden ve toplu taşıma ağı-nı çok güçlü kılan bir yatırım programımız var. 44 ki-lometre olan raylı sistemi 78,2 kilometreye çıkardık.Yani raylı sistem uzunluğunu altı yılda yaklaşık yüz-de 80 artırdık. Şu an itibariyle 48,7 kilometrelik raylısistem yatırımımız devam ediyor. 635 kilometre ray-lı sistem ve yüzde 10’lara ulaşmış bir deniz yolu ula-şımı hedefliyoruz. Hizmete giren metrobüs sistemi, ba-şarısı ile diğer dünya kentlerine örnek teşkil ediyor.Deniz taksi ve tünel yollar diğer alternatif çözümle-rimiz arasında yer alıyor. Denizleri temizliyoruz. 421kilometrelik sahili denize girilebilir hale getirdik.İleri biyolojik arıtmalara önem ve ağırlık veriyoruz. Şuan İstanbul’da 7 Ön Arıtma Tesisi, 6 Biyolojik ArıtmaTesisi ile 2 İleri Biyolojik Arıtma Tesisi var.

“İSTANBUL, MİMARLIĞI VE ŞEHİRPLANCILIĞINI YENİDEN KEŞFEDİYOR”Mimar bir belediye başkanı olarak İstanbul’dakiyapı kalitesi hakkında düşünceleriniz nelerdir? Bu-günün İstanbul’unun yapı kültürü hakkında neler söy-leyeceksiniz?

İstanbul, yeni kimliğini oluştururken en büyük ek-sikliğini giderme noktasında büyük çaba sarf ediyor.İstanbul, mimarlığı ve şehir plancılığını yeniden keş-fediyor. Binlerce yıllık kültürel ve sosyal altyapısını, mi-mari dokusuyla birlikte 50’li yıllarda kaybeden şehir,hala bunun acısını derin bir şekilde yaşıyor. İstanbul

Büyükşehir Belediyesi olarak bu kayıpları telafi etmeyeçalışırken, aynı zamanda sosyal dokuyu onaracak pro-jeleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bugün İstan-bul’daki 1 milyon 200 bin binanın çoğu imara aykırı vekaçak yapılardan oluşuyor. Yapıların yüzde 57’si ya-sal ve teknik prosedürleri yerine getirilmemiş ruhsatsızyapılar. Bu verilere, sağlam yapı stokunun 2. depremkuşağının standartlarına göre yapılmış olmasını da ila-ve etmeliyiz. Bu durumda İstanbul’un yarısından faz-lasının hem yaşam kalitesi düşük, hem de deprem ris-kine hazırlıksız konutlar olduğu sonucuna varabiliriz.

Nüfusu dünyanın birçok ülkesinden fazla olan İs-tanbul’un en önemli sorunlarından biri de yapı gü-venliği. Deprem riski altındaki İstanbul’daki yapı-laşmanın fiziki durumu hakkında bilgi verebilir mi-siniz? Ne kadarı güvenli yapı?

İstanbul’un nüfusu 12,5 milyondur. Kent bu hızlabüyümeye devam ederse 15-20 yıl içinde 20-22 mil-yon kişiye ulaşacak. Bu çok yüksek bir rakam. İstan-bul’da metrekareye düşen kişi sayısı 0,7 kişi. Bu yo-ğunluk Shanghay ve Mexico City’de var. İstanbul nü-fusu her 10 yılda 3 milyon kişi artıyor. Kentin üzerineaşırı bir yük getiren bu göçün sona erdirilmesi önce-liğimiz. İstanbul, plan ve programdan yoksun sanayi-leşmeye bağlı kitlesel göç olgusunu her alanda çok bü-yük bir yıkımla yaşadı. Her şey iç içe geçti. Şehir hız-la yok olmaya yüz tuttu. Bu 60 yıllık şehirleşme serü-venin içinde maalesef mimarlık ve mühendislik olmadı.Bunu JICA ve İstanbul Deprem Master Planı raporla-rı doğrultusunda yaptığımız araştırmalarda görüyoruz.Bu raporlara göre riskli ilçeler arasında yer alan 6 il-çede Zeytinburnu, Fatih, Küçükçekmece, Bahçeliev-ler, Güngören, Bayrampaşa’da bina tarama çalışma-larını tamamladık. Toplam 147 bin binanın 42 bin500’ünün riskli olduğu tespit edildi. Şehirlerin depremgibi büyük yıkım gücüne sahip doğal olaylara karşı mu-kavemetini arttırmak, risk yönetimlerini devreye sok-mak alınabilecek en etkin tedbirlerdir. Bu önemli pro-jelerin başında da kentsel dönüşüm projeleri geliyor.

İstanbul’da bugüne kadar gerçekleştirilen kentseldönüşüm çalışmaları hakkında kısaca bilgi verebi-lir misiniz? Bu çalışmaların ekonomik, sosyal ve kül-türel yapıda nasıl bir değişim ve dönüşüm yarata-cağını düşünüyorsunuz?

Kentsel dönüşümde sadece yeni ve güçlü binalaryapmakla kalmıyorsunuz. Modern kentleşmenin ge-reği olarak sosyo ekonomik boyutlarıyla tam donanımlıbir şehir mantığı ortaya koyuyorsunuz. Elbette yakla-

“Enerji tüketimi çevre kirliliğiyle birlikte dünyayı tehdit eder noktadadır. Zorunlu olarak bu konuda hassasiyetartmıştır. İnşaat sektöründe de sürdürülebilirlik konusu büyük önem taşıyor. Doğal dengeyi bozmadan çevredenyararlanmak gerekiyor. Bunun için mimari açıdan çevreyi koruyan ve geliştiren tasarımlar, planlamalar veuygulamalar yapmak zorunluluk haline gelmiştir. Ekolojik denge için akıllı ve sürdürülebilir binalar yapmalıyız.Suyunu yağmurdan elektriğini güneşten üreten tam yalıtımlı konutlar inşa etmeliyiz. Biz de teras ve çatıların seraetkisine karşı yeşillendirilmesi için imar yönetmeliğinde teşvik edici düzenlemeler getirdik. Konutlardaki banyo vemutfakta kullanılan atık suları arıtmadan geçirip, bahçe sulamasında ve sanayide kullanmak için çalışmalarımızıbaşlattık. Yaşanabilir bir çevre hedefiyle attığımız tüm bu adımları, gelecek nesillere bırakmamız gereken birmiras olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Kentimizin geleceğini dikkate alarak projelendirdiğimiz buyatırımlar, İstanbul’un ve dolayısıyla Türkiye’nin aydınlık yarınlarının temel taşları olacaktır.”

“Ekolojikdenge için

akıllı vesürdürülebilir

binalaryapmalıyız”

38 Güncel

Page 39: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 39

şık 60 yıllık çarpık kentleşme, İstanbul’da kentsel dö-nüşümü zorunlu bir hale getirdi. Kentsel dönüşümühalkımızın desteğini alarak gerçekleştirmemiz gere-kiyordu. Bu nedenle 16 bin aşkın gecekonduyu sorunsuzbir şekilde tasfiye ettik. Küçükçekmece BezirganbahçeKonutları ile Türkiye ölçeğinde bir kentsel dönüşümprojesine imza attık. Toplam 943 gecekondunun tas-fiye edildiği bu projede 2 bin 640 konutluk, 10 bin in-sanın yaşayacağı yeni bir kent inşa ettik. ZeytinburnuSümer Mahallesi’nde kentsel dönüşüme model teş-kil edecek bin 280 konutluk bir proje başlattık. Ayrıcakentsel dönüşüm çalışmalarında da kullanılmak üze-re Kayabaşı’nda depreme dayanıklı 60 bin konut ya-pılacak. İlk etabı 2, tamamı 3 yılda tamamlanacak. An-cak deprem Riskini göz önünde bulundurduğumuzdabirçok bölgenin kentsel dönüşüm anlamında acil ey-lem planlarına ihtiyacı olduğu muhakkak.

“HEDEF SAĞLIKLI KENTLEŞME”Yapı stoğunun güvenliği için Büyükşehir olarakyaptığınız ve yapacağınız çalışmalardan bahseder mi-siniz?

Yeni çıkan 5998 sayılı kanun ile büyükşehir bele-diye sınırları içinde yapılacak kentsel dönüşüm uy-gulamalarında Büyükşehir Belediye Meclisi münha-sır yetkili kılınmıştır. Burada hedef sağlıklı kentleş-medir. Güvenlikten sosyal donatı alanlarına kadar in-sanca yaşama şartlarının sağlanmasıdır. Altyapı,okul, hastane, itfaiye merkezi, tiyatro ve park gibi sos-yal donatı alanlarıyla çağdaş, modern, huzurlu ve dep-rem riskine karşı güvenli bir kentleşmenin önünde-ki engelleri kaldırmaktır. 50’li yıllardan bu yana yapılanalelusul, standardı düşük, estetik değerlerden uzakyapılaşma ile tarih ve tabiatı tahrip eden güvensiz, ni-teliksiz yapı stokları böylece tarihe karışacaktır. Ay-rıca bu kanun her kesimden ailenin ev sahibi olma-sını sağlayacak modellerin geliştirilmesi için hukukizemini de sağlamıştır. Bundan önce de TOKİ ile bir-likte İkitelli-Halkalı, Pendik Hadımköy GaziosmanpaşaTaşoluk gibi 5 bin konutluk toplu konut projelerini ha-yata geçirdik. KİPTAŞ ile de Yakuplu, İkitelli, Tuzla, Mi-marsinan, Esenyurt, Hadımköy, Silivri gibi sosyalkonut projelerini İstanbullulara sunduk. Yaptığımız yak-laşık 37 bin konut projesiyle İstanbullular, çok az pe-şinatla, çok uzun vadeli rakamlarla konut sahibioldu. Böylelikle dar gelirli vatandaşlarımızın da yüzünügüldürdük. Bundan sonra da aynı anlayışla her ke-simden ailenin ev sahibi olmasını sağlayacak proje-leri hayata geçireceğiz.

Türk inşaat sektörünün önümüzdeki dönemde böl-gesinde ve dünyada en büyük ve iddialı fuarları İs-tanbul’da düzenleyebilmek gibi bir hedefi var. İs-tanbul’da toplu ulaşımı olan ve kullanım alanı dahabüyük bir fuar alanı yaratma planı gündeminizde bu-lunuyor mu?

Türkiye, Avrupa'nın en dinamik ülkelerinden bi-risi. Hedeflerimiz var; 2023'te ihracatımızı 500 milyardolara çıkartmak ve dünyanın 10 büyük ekonomisi için-de olmak. Bugün, yabancı gazete başlıklarında "Tür-kiye Mucizesi", dergi kapaklarında "Dünya Kenti İs-tanbul" var. İstanbul, global dünyanın en büyük pa-

zarlama, yönetim, finans, spor, kongre ve turizm mer-kezlerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor. En güç-lü markaların arasında yer alan İstanbul, artık bir dün-ya kenti. Artık dünyanın kalbi İstanbul’da atıyor. Biz ge-lişmemizin, kalkınmamızın sürdürülebilir olmasını is-tiyoruz. Bunun için İstanbul’un altyapısını kongre, tu-rizm ve fuarcılığa hazır hale getirdik. Ulaşım ve çev-re yatırımlarımızla, döşediğimiz 450 kilometrelik fiberoptik kablo hattımızla. Bu yatırımları daha da ileri ta-şımak için durmaksızın çalışıyoruz. Eskiden uluslararası kongre yapacak bir tane salon bulamazdık. Şim-di ise Haliç Kongre Merkezi, Harbiye Kongre Vadisi gibieserlerle İstanbul, “dünya kongreciliğinin yıldızı par-layan kenti” haline geldi. İstanbul kongre turizmindebirinci lige çıktı. 1999 yılında uluslararası 23 kongreyapılıyordu. Bugün 80 kongre yapılır hale geldi. İs-tanbul, dünyanın en büyük fuarlarına da ev sahipliğiyapıyor. Türkiye’nin fuarcılık 2010 programında, 360fuar ve 90 fuarcılık şirketi yer aldı. Elbette bu düzen-lenen fuar ve katılımcı sayısında İstanbul liderliğini ko-ruyor. 2009’da gerçekleşen fuarların yüzde 50’si İs-tanbul’da yapıldı. Bununla birlikte dünyanın en büyükfuar şirketleri Türkiye’de ortaklıklar yapıyor. İstanbulkongre sektöründe olduğu gibi fuar sektöründe dedünya yıldızı olmalıdır. Bizim yaptığımız Çevre Düze-ni Planına göre yeni fuar alanları olarak Silivri gös-teriliyor. Üst düzey nitelikte olacak bu merkezin,teknoloji geliştirme bölgesi, fuar, kültür ve kongre mer-kezlerine sahip olması öngörülüyor. Aynı zamanda bu-rası turizm alanlarıyla desteklenecek. Nasıl ki; Han-nover CEBIT ve EXPO, Berlin ITB, Frankfurt kitap, Pa-ris ve Milano moda, Avrupa’nın en büyük fuar mer-kezine sahip olan Basel mücevher ve saat fuarıyla öneçıkıyorsa, İstanbul da dünya çapında ilgi gören fuar-larla bu alanda öne çıkmalıdır. Bunun için müte-şebbislerimizin yeni projelerine ihtiyaç var.

Page 40: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Gonca ONGANİMSAD İş Geliştirme Koordinatörü

Değişen ve dönüşen yaşam koşulları bizi ye-nileşimin sınırsız dünyasına sürüklüyor.Bugün karşılaştığımız sürdürülebilirlik

kavramı da bu değişim ve dönüşümün bir sonu-cu değil mi? Sürdürülebilir gelecek, sürdürüle-bilir ekonomi, sürdürülebilir kentler, sürdürü-lebilir binalar…

“Bir sabah tedirgin düşlerden uyanan GregorSamsa, devcileyin bir böceğe dönüşmüş buldukendini.” Böyle başlar Kafka’nın “Dönüşüm” ro-manı. Biz de yavaşça bize çaktırmadan değişen ya-şam koşulları içinde (fiziki ve manevi dünya) birsabah kalktığımızda hayatımızın dönüştüğünügörüyoruz. Yeni bir dünya kuruluyor ve Türk in-şaat sanayisi orada yerini bulmalı. Türk inşaat mal-zemesi bu değişen ve dönüşen yaşam koşularınayenileşim ile cevap vererek mevcut yapı malze-melerini geliştirmeli ve yeni yapı malzemelerinikeşfetmeli.

“Geleceğin binaları nasıl olacak?” sorusunutüm sektör birlikte tartışarak, geleceğin binala-rına uyacak yapı malzemelerinin üretimine ha-zırlanmalıyız. Son on yılda yapılan inanılmaz tek-nolojik gelişmeye rağmen insan beyninin sınır ta-nımaz yapabileceklerini düşündüğümüzde “dahakeşfedecek ve yaratıcılığımızı kullanacak çok şeyvar” demek sanırım doğru olur.

İMSAD için yenileşim konusu ana çalışmaalanı olarak önceliklerimiz arasındadır. AmacımızTürk inşaat sanayisinde yenileşimin önemi için far-kındalık yaratmak ve gerekli platformların için-de bulunmak ve oluşturmaktır. 28 Eylül 2010’dainşaat malzemesi üreticilerini bir araya getirdi-ğimiz İMSAD İnovasyon Günü’nün ilkini düzenle-dik. Tüm inşaat sektörünü oluşturan sektörlerinilk önce birbirinden öğrenmesi gerekliliğine ve birsektörün yaklaşımının diğer sektörde farklı bir uy-gulamaya dönüşeceğine, inovasyonu tetikleye-ceğine inanıyoruz. Önce kendi içimizden başla-yalım. Bu sene ikincisini 2 Kasım 2010’da “Küre-sel Rekabet ve İhracat” ana teması ile düzenle-diğimiz 2. İnşaatta Kalite Zirvesi’nde ise “Rekabetiçin İnovasyon: Ürün ve Süreçler” başlığında özelbir oturumumuz gerçekleşiyor. Bu oturumdasektörün öncü sanayici ve kurumları ile rekabet-

te yenileşimin önemini tartışacağız.

İMSAD olarak farklı platformlarda da yerimi-zi alarak bilgi ve deneyimimizi paylaşırken üreti-cinin vermek istediği mesajları da tüm sektör pay-daşlarına iletme imkânı buluyoruz. 5-6 Ekim2010 Yeşil Tesisler Konferansı’nda İMSAD BaşkanYardımcısı Hüseyin Bilmaç moderatörlüğünde“Sürdürülebilir Gelecek için İnşaat Malzemesi” ko-nulu oturumu İMSAD üye firmalarımızın katılımıile düzenledik. İnşaat malzemesi üreticileri ola-rak sürdürülebilirlik kavramından ne anladığımızıifade ederken, bazen süreçteki basit değişiklerindesteklediği inovatif yaklaşımlarla sürdürülebi-lir gelecek için büyük adımlar atılabileceğinin ör-neklerini verdik. İMSAD’ın yeni katılımcı üyesi Kal-Der ile ise yenileşim konusunda farklı iş birlikle-ri üzerine çalışıyoruz. 8-10 Kasım 2010’da, 19. Ka-lite Kongresi’nde “İnşaat: Yenileşim” oturumunuİMSAD Başkanı Orhan Turan yönetiminde ger-çekleştireceğiz. Yenileşim konusunda İMSADüyelerinin deneyimlerini KalDer platformunda pay-laşacağız.

Sabancı Üniversitesi tarafından sivil insiyatifolarak başlatılan Ulusal Nanoteknoloji Girişimi(UNG) içinde İMSAD inşaat sektörünü temsilen yeralıyor. UNG altında seçilen 9 stratejik sektördenbirisi olan inşaat ve altyapı sektörünün temsilci-liğini İMSAD Başkanı Orhan Turan ve EczacıbaşıYapı Grubu Ar&Ge Direktörü Hidayet Özdemir üst-lendi. Nanoteknolojinin inşaat sektörü için ne ka-dar önemli olduğunu her halde tartışmaya gerekyoktur. Geleceğin enerji verimli, depreme daya-nıklı, sağlık ve hijyenin ön planda olduğu, ergo-nomik binalarında Türk inşaat malzemelerinin kul-lanılması için rekabet gücümüzü artıracak nano-teknolojiyi stratejik olarak kullanmalıyız. Türk in-şaat sektöründe nanoteknoloji kullanımı strate-jisini ve yol haritasını oluşturacak UNG SektörelÇalışma Grubu İMSAD tarafından oluşturuldu. Na-noteknolojiyi mevcut ürünlerini geliştirerek ve yeniürünler yaratarak, katma değeri yüksek yapımalzemeleri ile rekabet gücünü artırmayı temelstratejisi yapmış ve yapmayı planlayan tüm İMSADüyelerini bu önemli çalışma grubunda yer alma-ya davet ediyoruz. Bol inovasyonlu bir Türk inşa-at sektörü dileklerimizle.

Değişim ve dönüşümiçindeki dünyada yenileşim

ile tüm üreticiler olarakbirlikte yer alalım

40 Sürdürülebilir Gündem

Page 41: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 42: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

“Büyümenintemeliyatırımdır”

BASF Yapı Kimyasalları GenelMüdürü Cüneyt Dayıcıoğlu

42 Güncel/Söyleşi

Page 43: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 43

Türkiye’de ilk satışını 1880 yılında gerçekleş-tiren BASF, 130 yıllık bir geçmişe sahip. 18 ül-kede aktif olarak faaliyet gösteren grubun, Bu-

siness Center Turkey ve Middle East & North Af-rica (BCT) genel merkezi İstanbul bulunuyor. BASFYapı Kimyasalları şirketi ise 1987’de Hoecsht A.Ş.ve SKW Trostberg A.G. ortaklığı ile kurulan YapkimYapı Kimya Sanayi A.Ş.’nin adıyla Temmuz 2006'dagrup bünyesine katılmasıyla oluşuyor. 2008 yılı iti-bariyle Gebze, Trabzon ve Burdur'da faaliyet gös-teren 3 üretim tesisi ile yıllık toplam 243 bin ton üre-tim kapasitesine sahip olan BASF Yapı Kimyasal-ları, 2008’de İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafındanyapılan Türkiye'nin en büyük 500 özel şirketi araş-tırmasında 454. sırada yer aldı. 2009’da 150 milyonTL'ye yakın ciro elde eden BASF Yapı Kimyasalla-rı Genel Müdürü Cüneyt Dayıcıoğlu ile hem şirke-ti hem de yapı kimyasalları sektörünü konuştuk.

BASF’nin Türkiye’de oldukça eski bir geçmişivar. 130 yıl önce endüstriyel sektöre kimyasalürünler sağlamış. O günden bugüne Türk yapı kim-yasalları sektörünün nasıl bir değişim ve dönüşümgeçirdiğini anlatabilir misiniz? Nereden nereyegeldiğimizin kıyaslamasını yapmak önemli diye dü-şünüyorum.

Böyle bir kıyaslama için Osmanlı’nın daha er-ken zamanlarına, Mimar Sinan dönemine kadar git-memiz lazım. Çünkü Osmanlı döneminde yapılanhanlar, hamamlar hâlâ dimdik ayakta... Bu tarihi ya-pıların ayakta kalmasının elbette önemli nedenle-ri var. Çok sayıda deprem geçirmelerine rağmensağlam kalmalarını sağlayan özellikleri dikkatliceincelememiz lazım. Geçmişteki yapı inşaat fiziğininçok daha iyi incelenmesi, üniversitelerde yetişen in-şaat mühendisi ve mimarların eski dönem malze-me bilimini de öğrenerek mezun olması gerekiyor.Ancak bu noktada çok büyük açıklarımız var. Bu açı-ğın hızla kapanması için özel sektördeki firmala-rımızın üniversitelerimizle olan işbirliklerini art-tırmasına ihtiyaç var. Hem inşaat firmalarının hemde yapı kimyasalları ve yapı malzemeleri sektö-ründeki firmaların… Nitekim İMSAD’ın da en çokçaba harcadığı konulardan birini üniversite-reelsektör iş birliği oluşturuyor. Bu işbirliklerini müm-kün olduğunca arttırmalıyız ki genç mühendisleryapı malzemelerini ve ürünleri bilerek mezun ol-sun, şantiyelere gittiklerinde bir betonun ne oldu-ğunu bizden daha iyi bilsin.

Yapı kimyasalları dediğimizde aklımıza neler ge-liyor. BASF bu sektörün hangi alanlarında ürün ve-riyor?

Basit anlamıyla yapı kimyasalları inşaat sek-törünün yan sanayisidir. İnşaat sektörünü kalite veişçilik açısından kolaylaştıracak artı değer yarata-cak ürünlerin tümüne yapı kimyasalları deniyor. Us-tanın işini kolaylaştıracak, ustanın yaptığı işin ka-litesini artıracak her türlü ürün ve çözüm yapı kim-yasalları kapsamına giriyor. Temelden başladığı-mızı düşünün. Bir temeldeki toprak zafiyetlerininyok edilmesi, belli enjeksiyonlarla stabilizasyonunsağlanması ve temeli dökmeden önceki su izolas-yonu - ki bu Türkiye’de yavaş yavaş önemsenme-ye başlansa da çok geç fark edildi - gibi tüm işlemleryapı kimyasallarıyla yapılıyor. Temeli döktükten son-raki işler de aynı şekilde... Beton dökülmesini elealalım... Beton içindeki yapı kimyasalının özellik-leri çok önemlidir örneğin.

BASF Yapı Kimyasalları’nı da bünyesinde ba-rındıran BASF’nin bütününe baktığınızda, kimyanınhemen hemen her alanında üretim yapan bir şir-

“İMSAD’ın şu anki konumu takdire şayan”İMSAD çok köklü bir dernek ve profesyonel yönetim anlayışı sayesindeoldukça önemli bir noktada bulunuyor. Üyelerine gerçek anlamda vekapsamlı katkı sağlayan bir dernek. Örneğin ben istediğim anda İMSADraporlarından Türkiye ekonomisindeki gidişatı öğrenebiliyorum. Öte yandandergimizi de çok başarılı buluyorum. Bence tüm İMSAD üyeleri dergidenyüksek sayıda temin ederek müşterilerine dağıtmalı. İMSAD’ın daha dagüçlenmesi ve bizim gibi profesyonellerin daha fazla emek vermesigerekiyor. İMSAD’ın şu anki konumu takdire şayan... Hem başkana hem deyönetim kuruluna teşekkür etmek istiyorum. Çok emekleri oldu.

“Dünya genelinde yapı kimyasalları pazarı çok ciddi birpazar ve gittikçe de büyüyor. Bizim hesaplarımıza göre12-13 milyar avro civarında bir hacme sahip. Türkiyemaalesef bu hacim içerisinde henüz hedeflenen payasahip değil. Ama yavaş yavaş Türkiye’deki yapınıngelişmesiyle birlikte doğru rekabet ortamınınoluştuğunu görüyoruz.”

Page 44: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

ket görürsünüz. Dünyanın önde gelen inovatörşirketlerinden biri olan BASF’nin portföyünde kim-yasallar, petrol ve gaz, performans ürünleri ve ta-rımsal ürünler ile gıda ve plastikler yer alıyor. Bunoktada inovasyon gücünün altını çizmemiz lazım.Türkiye ve buradaki özel sektör açısından örnek teş-kil eden bir şirket BASF... Dünya genelindeki 70ARGE merkezinde 9 binden fazla BASF uzmanı ça-lışıyor ve krizin tüm dünyayı sarstığı 2009 yılında dahiARGE’ye 1,4 milyar avro harcadık. DolayısıylaBASF faaliyet gösterdiği tüm alanlarda olduğugibi yapı kimyasallarında da dünyanın öncü şir-ketlerinden biri.

BASF’nin Türkiye’deki yapılanmasından bahsedermisiniz?

İdari olarak baktığınızda BASF, 2005 yılından buyana Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki 18 ülkedekifaaliyetlerini merkezi İstanbul’da bulunan BusinessCenter Turkey yani BCT oluşumuyla yönetiyor.BCT, bu bölgeye dahil olan ülkelerdeki idari işleriyani muhasebe, finans, IT ve lojistik gibi servisle-ri tek bir elden yönetiyor. Üretim, satış ve pazarlamaoperasyonları anlamında ise farklı bir yapılanma-dan bahsetmek mümkün. BASF’nin Türkiye’de, anatemsilcisi BASF Türk Kimya’nın yanı sıra BASF YapıKimyasalları, BASF Poliüretan ve BASF Coatingsgibi önemli iştirakleri ve bu iştiraklere bağlı 6 üre-tim tesisi bulunuyor. Yani biz BASF Yapı Kimyasallarıolarak BASF’nin Türkiye’deki iştiraklerinden biri-yiz. İçinden bütünsel olarak baktığımızda bununhem çok esnek, hem de çok verimli bir yapılanma

olduğunu görebiliyorsunuz.

“TÜRK MÜTEAHHİTLERİHER YERDE”Yapı kimyasalları sektöründe Tür-kiye’nin dünya ve Avrupa’dakiyeri hakkında neler söyleyebi-

lirsiniz? Ne kadarlık bir pa-zardan söz ediyoruz

ve Türkiye’nin bupazardan aldığı

pay ne kadardır?Dünya ge-

nelinde yapıkimyasallarıpazarı çok cid-di bir pazar vegittikçe debüyüyor. Bi-

zim hesaplarımıza göre 12-13 milyar avro civarın-da bir hacme sahip. Türkiye maalesef bu hacim içe-risinde henüz hedeflenen paya sahip değil. Ama ya-vaş yavaş Türkiye’deki yapının gelişmesiyle birlik-te doğru rekabet ortamının oluştuğunu görüyoruz.Bu noktada İMSAD’ın ve İZODER gibi sektörel der-neklerin çalışmalarının önemi çok büyük. Bu türderneklerle rekabet ortamının ve teknolojinin doğ-ru bir platforma çekilmesi, finans sektörünün buderneklerle birlikte çalışması ve akademisyenle-rin birikiminin şirketlere aktarılması çok önemli birtemel oluşturuyor. Türk firmalarının çevre ülke-lerdeki büyüme politikaları bu anlamda iyi bir ör-nek... Ben 1990’lı yılların ortalarında ilk Kazakis-tan’a gidip oradaki potansiyeli incelediğimde çoğukişi seyahatime anlam verememişti. Bugün Kaza-kistan bizim için 40 milyon avro mertebesinde birpazar. Sıfırdan bu noktaya geldik.

BASF Yapı Kimyasalları Türkiye olarak çalıştığı-nız yurt dışı pazarlar nereleridir ve ne kadarlık birihracattan söz ediyoruz? Önde gelen ülkeler han-gisi ve Türkiye ne kadarlık pay alıyor?

Türkiye’nin payı ile ilgili genel bir bilgiye sahipdeğiliz. Biz BASF Yapı Kimyasalları olarak ciro-muzun yaklaşık yüzde 10 mertebesinde bir kısmı-nı dış pazarlarda gerçekleştiriyoruz. Bulgaristan,Romanya, hatta teknolojiyi daha iyi kullandığımız için

“Pasif ev konseptini Türkiye’ye taşımayı düşünüyoruz”“Pasif ev konseptini Türkiye’ye de taşımak istiyoruz. Bu teknolojiyi kararvericilere ve mimarlara anlatıyoruz. Üniversiteler, özel kuruluşlar, yerelyönetimler ve devlet kurumlarıyla iş birliğine açığız. Pasif ev teknolojisineilgi duyan ve yatırım yapmak isteyen kişi ve kurumlar olduğunu biliyoruz.Çözüm ve ürün sunmanın yanı sıra binalarda enerji verimliliği konusundadileyen kuruluşlara danışmanlık da yapabiliriz.”

44 Güncel/Söyleşi

Page 45: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Türk müteahhitleri ile birlikte Polonya, Ukrayna,Rusya, Türkmenistan, Gürcistan, Kuzey Irak ve Ku-zey Afrika… Türk müteahhitleri her yerde... Türki-ye’de iş yaptığımız şirketler, Tacikistan’dan Cibu-ti’ye kadar dünyanın dört bir yanında inşaatlar ya-pıyor. Bu işler için de Türkiye’de bizimle görüşmeleryapıyorlar. Ama malzemeyi BASF’in o bölgedeki ül-kelerde bulunan şirketleri üzerinden sağlıyoruz.BASF tüm dünya genelinde en kaliteli ürünü üret-tiği için, lojistikten de avantaj sağlıyoruz.

BASF Yapı Kimyasalları olarak Türkiye’de 2009 sa-tışlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? 2010’unilk 8 aylık periyodundaki performansınız da genelhatlarıyla öğrenebilir miyiz?

2009’u 75 milyon avronun üzerinde bir ciroylatamamladık. 2010 için hedefimiz yüzde 10–15 mer-tebelerinde bir artış rakamına ulaşmak. Büyüme-miz özellikle teknolojik beton katkıları (Glenium) ,Yalıtım Sistemleri ( Su ve Isı ) , Yeraltı Yapı Kimya-salları konularında gerçekleşiyor.

“2011’DE HEDEF YÜZDE 12-13 BÜYÜMEK”BASF Yapı Kimyasalları’nın iş stratejisi nedir?Ürünleriniz hangi yönleriyle öne çıkıyor?

Ana stratejimiz bir inşaata girdiğimiz zaman te-melinden çatısına hatta bacasına kadar işe dahil ol-mak yönünde. Bütün bu detaylarda kullanılacak

ürünlerimiz var. Yaklaşık 14 farklı segmentte çö-züm sunabiliyoruz. Tüm bu segmentlerdeki port-föyümüze sürekli yenilikçi ürünler ekleniyor. Ba-zen şirketler örneğin ”fayans ve seramik yapıştırı-cısında ne değişebilir ki artık” diye düşünebiliyor.Hayır değişiyor çünkü ebatlar büyüyor, kalınlıklarinceliyor. Ebatlar büyüdükçe yapıştırma standart-ları değişiyor. Ebatlar büyüdükçe alttaki yüzeyin du-rumu değişiyor. İnceldikçe yapıştırma özellikleri de-ğişiyor. Yüzeyle seramiğin çok daha fazla yapışmasıisteniyor. Dolayısıyla nano teknoloji gibi unsurlardevreye giriyor ve ürünlerimiz evriliyor. BASF YapıKimyasalları olarak her alanda yenilik ve farklılık-lar yaratan bir şirketiz.

Enerji verimliliği ve sürdürülebilir bir çevre içinBASF olarak neler yapmaktasınız? Projeleriniz-den bahsedebilir misiniz?

BASF’nin bütünsel olarak enerji verimliliğialanındaki çaba ve katkıları endüstri, ulaşım ve ko-nutlarda enerji verimliliğini içeriyor. BASF YapıKimyasalları bağlamında, özellikle inşaat sektörüneyönelik olarak sadece enerji verimli ham madde-ler üretmiyor aynı zamanda “pasif ev” gibi yeni kon-septler de geliştiriyoruz. BASF dünya genelindeuzun bir süredir pasif evler üzerinde çalışıyor vebu konudaki deneyimlerimiz sayesinde yapılariçin yenilikçi ham maddeler ve seçilmiş son ürün-

Ekim 2010 45

“Sektör çok hızlı gelişiyor”“Elbette ki yapı kimyasalları sektörünün çok hızlı geliştiğini de göz ardıetmemek lazım. Çünkü inşaat sektörü, doğası gereği yenilikleri çok hızlıözümseyebiliyor. Nitekim bizim 2004 yılında geliştirdiğimiz polimer betonkatkısı Glenium, sektörün teknolojik inovasyonlara duyduğu ihtiyacı açıkçaortaya koydu. Bu gibi yeniliklerin daha hızlı yayılmasının önündeki tek engel,bazen şirketlerin en ucuzu ararken kaliteden ödün vermesi... Oysaki fiyat-performans oranına çok dikkat edilmesi gerekiyor. Bu oranın iyi analizedilmesi ve anlaşılması için ise piyasanın eğitilmesi gerekiyor. Bu nedenlebiz BASF Yapı Kimyasalları olarak periyodik eğitim seminerleri düzenlemeyebüyük önem veriyoruz. Buradaki amacımız ürünümüzü satmak değil, bilgi vedeneyimlerimizi paylaşmak.”

Page 46: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

46 Güncel/Söyleşi

ler sunuyoruz. Tüm dünyada “pasif ev” konsepti-nin öncüsü olarak hem sıcak, hem de soğuk ik-limlerde etkili olan ve pek çok mimari yapıya uy-durulabilen enerji verimli binalar için çözümler üre-tiyoruz. Türkiye’de de ürün ve çözümlerimizi kul-lanarak işlerini geliştirebilecek çok sayıda şirketbulunuyor. Dolayısıyla sürdürülebilirlik ve enerji ve-rimliliği adına Türkiye inşaat endüstrisine BASF’nininovasyon gücünü kullanmaları çağrısında bulu-nuyorum.

BASF Yapı Kimyasalları olarak 2011 ve gelecek yıl-lardaki strateji ve hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?Hem üretim hem de ihracat ve satış bağlamındaneleri hedefliyorsunuz?

Şirketlerin tek amacının büyümek ve ciro yap-mak olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Nitekimuzun yıllardır BASF Yapı Kimyasalları’nın ana he-defi Türkiye’de güçlü ve verimli bir distribütör ve bayiağı kurmak oldu. Bunu da başarıyla hayata geçir-dik. Önümüzdeki yıllarda da temel hedefimiz bu ağınetkinliğini güçlendirmek suretiyle büyümek. Elbetterakamsal hedeflerimiz de bulunuyor. 2011 yılındaciromuzu yüzde 12-13’ler mertebesinden yükselt-meyi amaçlıyoruz. Bu noktada en önemli para-metrelerden biri Türkiye ekonomisinin büyüme ora-nı olacak. Büyüyen bir Türkiye içinde büyümeyi, ya-tırımlarımızı arttırmayı amaçlıyoruz.

“Yapı kimyasalları detay çözücü bir sektör”“Türkiye’de her yerde beton döküldüğünü o şantiyenin önündeki mikserlerdenanlıyoruz. Pompalarla dökülüyor. Avrupa’da bunu minimum düzeyde,minimum sesle halletmeye çalışıyorlar. Peki, gürültüye neden olmadan bununasıl yapıyorlar? Bir iki mikserle ve küçük pompalarla çalışıyorlar. Bunuyaparken tesisattan, yedek parçadan ve makineden kazanıyorlar. Çevreyikirletmiyor, rahatsız etmiyor ve üstelik çok daha hızlı beton döküyorlar. Yanibetonun metreküp maliyeti artıyormuş gibi gözükse de işçilikten yedek parçamaliyetinden kazanç sağlanıyor. Tüm bunlara olanak veren ise inovatif yapıkimyasalları... Yapı kimyasalları detay çözücü bir sektör.”

Page 47: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Türkiye genleşirkenhedefler netleşmeli

Onur TAYŞUİMSAD Genel Sekreter Yardımcısı

Herkesin dilinde ihracatın olduğu bu dö-nemi Türkiye etkili bir fırsata dönüş-türmeli. Bu yılın eylül ayının ortasında

İMSAD Yönetim Kurulu ile birlikte Bayındırlıkve İskân Bakanı, Dış Ticaret Müsteşarı ve bü-rokrat ekibini ziyaret ettik. Bakan MustafaDemir ihracatta güçlü olduğumuz yapı sektö-ründe uluslararası güçlü markalar ile iş birli-ği olanaklarının araştırılması ile dış pazarlar-da daha da etkin olunabileceğinden bahse-derken, özellikle İran’ın yatırıma çok açık birpazar olduğuna değindi. Türk yapı sektörüolarak İran ile çok verimli ilişkilerin kurulabi-leceğinin altını çizdi.

Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) yetkilileri ilegerçekleştirdiğimiz toplantının sonucundaDTM ile İMSAD arasındaki ilişkilerin geliştiril-mesi ve işbirliklerinin artırılması üzerindeduruldu. İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi olaraksektörel misyonunu ihracat üzerine yapılan-dırmış olan İMSAD Başkanı Orhan Turan’ın sondönemde her fırsatta dile getirdiği gerekliliğiyerine getirmek amacıyla; Türk yapı sektörü-nün ihracat yol haritasının hazırlanması ve doğ-ru hedeflerin belirlenmesi için yakın zamandaDTM ve İMSAD ortaklığında bir strateji belir-leme toplantısı düzenleneceğini paylaşmakisterim. Bu toplantının sonuçlarının doğru birşekilde işlendiği takdirde Türk yapı sektörününihracatı açısından çok kritik olduğu inancın-dayım.

Montaigne’nin “Hedefi olmayan gemiye hiç-bir rüzgâr yardım edemez” sözünü aklımızdançıkarmamalıyız. Sektörün hedefleri net olarakbelirlenmedikçe aynı geminin yolcusu olansanayicilerimiz, ortak misyon ve vizyon doğ-rultusunda hareket edemez. İşte bu makro ba-kış açısıyla sektörümüzün ihracat hedeflerive vizyonu ortaya konulmalı ve bu hedefler doğ-rultusunda ihtiyaçlar belirlenmeli. İhtiyaçlar be-lirlenip, çözümlere yoğunlaşıldığında 2008 yı-lında 24 milyar dolar olan, küresel kriz ile be-raber 2009 yılında 16,5 milyar dolara gerileyenTürk yapı malzemeleri ihracatımızı 2023 yılın-

da 100 milyar dolar seviyesine çıkarma hede-fimizin gerçekleşeceğine inancım tam.

Hedef dış pazarlarda uygun şirketlerin be-lirlenip satın alınması ile veya bu pazarlara doğ-rudan yatırım ile üretime geçerek küresel re-kabet gücümüzü perçinleyeceğimiz ve ulus-lararası rekabet üstünlüğü sağlayacağımızunutulmamalıdır. Türk yapı sektörü kuzey,güney, doğu, batı demeden dış pazarlardaki po-tansiyeli iyi analiz etmeli ve değerlendirmeli.İhracatçılarımız bu analiz ve değerlendirmelersonucunda belirlenmiş olan hedef pazarlaraodaklanmalı.

İktisadi kalkınmada önemli rolü olan net ih-racat odaklı bakıldığında Türk yapı sektörü açıkara lider konumda, fakat ithal girdi oranımızıdaha da aşağı çekmek için ara mamul üreti-minin özendirilmesi sektörün katma değeriniarttıracaktır. Ayrıca; katma değer söz konusuolduğunda akla ilk gelen ARGE ve inovasyonaodaklanmaktır ve doğrudur. Bu gereklilikle; İM-SAD hem inovasyon odaklı etkinlikler düzen-lemeye yöneliyor, hem de ARGE ve inovasyo-nun değerini her platformda dillendiriyor. Bunoktada; dünyada nispeten yeni bir konu olannanoteknoloji alanında ülkemizde etkili faali-yetler yürüten ve İMSAD ile işbirliği içinde olanUlusal Nanoteknoloji Girişimi’ni yakından ta-kip etmenizi öneririm.

Küresel kriz ortamından uzaklaştığımız veülke olarak da, sektör olarak da ekonomik bü-yüme sürecine güçlü bir baz etkisiyle girdiği-miz bu süreçte dünya Türkiye’yi, Türkiye yapısektörünü ve yapı sektörü de İMSAD’ı yakındantakip etmeli.

Özellikle Orta Doğu’daki komşularımızın ge-rek altyapı, gerekse üstyapı ihtiyacı göz önün-de bulundurulduğunda, içinden geçtiğimiz sü-reçte genleşen Türkiyemiz için hedefimiz net,beklentimiz açık; bu süreci sektör olarak en ve-rimli şekilde değerlendirmeliyiz; ülkemiz içinbol ihracatlı, verimli günler olsun!

Yeni Pazarlar / Ekim 2010 47

Page 48: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Sabancı Holding Çimento Grup Başkanı(Akçansa ve Çimsa Yönetim Kurulu Başkanı)Mehmet Göçmen:

“BüyümeTürkiye dışındaolur”

“Biz, ‘Büyüme Türkiye dışında olur’ diyoruz. İçerde deTürkiye’nin büyüdüğü oranda bir büyüme öngörüyoruz…

Bulunduğumuz pazarların dikey entegrasyonunda daha altpazarlara, yeni ürünlere, çevreye ve karbon ekonomisine

yatırım yapacağız. Fiziksel büyümemiz de Türkiyecoğrafyasının dışında gelişecek.”

48 Profesyonel Bakış

Page 49: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 49

Türkiye çimento sektörünün gelecekteki büyü-mesinin yurt dışında gerçekleşeceğini ve bu-nun da firma satın almalarla olması gerekti-

ğini söyleyen isim ülkemizin en önemli ve köklü hol-dinglerinden Sabancı Holding’in Çimento Grup Baş-kanı Mehmet Göçmen. Türkiye coğrafyası dışında birfiziksel büyüme gerçekleştireceklerini belirterek, Sa-bancı Holding Çimento Grubu’nun gelecek strate-jisini de ifade ediyor Göçmen. Akçansa ve Çimsa’nınYönetim Kurulu Başkanı da olan Göçmen, aynı za-manda Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Yönetim Ku-rulu Başkanlığı’nı yürütüyor. Bir yandan da Saban-cı Üniversitesi Nanoteknoloji Birimi’nin Danışma Ku-rulu Üyesi olarak görev yapıyor. Göçmen ile hem çi-mento sektörünün gelecekteki yol haritasını hem deSabancı Holding Çimento Grubu’nun stratejisinikonuştuk.

Dünya ve Avrupa’ya baktığımızda çimento sektö-ründe nasıl bir gelişim gözleniyor?

Dünya çimento sektörü, genel anlamıyla inşaatsektörü 2004–2008 sürecinde belki de krize nedenolan çok hızlı bir büyüme yaşadı. Yaratılan konut ta-lebiyle ilgili balonları da düşünürsek, bir anda dün-ya çimento tüketimi 3 milyar ton gibi bir rakama ulaş-tı. Finans kaynaklarına çok kolay ulaşabilmenin ge-tirdiği rahatlıkla çok önemli yatırımlar yapıldı. Bu arztalep dengesini, bir kapasite fazlasına dönüştürdü. Za-ten bu risk, o dönemde de gözüküyordu. Bir de 2008’deglobal riskin ortaya çıkmasıyla korkulan daha fazlagerçekleşti. Dünya bir arz fazlasıyla karşı karşıya kal-dı. Dünyadaki büyük oyuncuların hemen hemenhepsi bu sürece yani yeni krize borçlu olarak yaka-landı. Bu süreçte ayrıca önümüzdeki dönemi de be-lirleyecek olan yeni bir karbon ekonomisi döneme doğ-ru gitmeye başladı sektör. Hem Avrupa Birliği (AB)hem de Kyoto sonrası Kopenhag’la başlayan yeni sü-reç. Bu Türkiye gibi ülkeleri de ilk defa içine alacakbir süreç.

Bu süreç Türk çimento sektörünü ve şirketlerini na-sıl etkileyecek?

Çimento sektörü karbon yoğun bir sektör ve bukarbon ekonomisi sektörün geleceğini belirleyecek.Eğer şirketler karbon fazlasını iyi yönetemezse,daha fazla karbon ürettiğiniz gibi kapasite fazlası şir-ketleri bir şekilde cezalandıracak bir durum. Geçmişinkonut balonlarını yaratan gelişmiş ekonomilerdeanormal bir çöküş oldu ama gelişmekte olan ülke-ler sanki hiçbir şey olmamışçasına büyümelerine de-vam ettiler. 2009’da dünya haritasına bakıldığında, ha-ritanın batısı ve kuzey yarım küresi kıpkırmızı. Yanianormal küçülme görüldü. Güney yarım küre ve doğutarafında büyüme çift haneye yakın bir şekilde devametti. Tabii bu haritaya Türkiye açısından bakıp, batı vedoğuyu tarif ettiğimiz için tam ortada yer alıyoruz. Tür-kiye’de de çimento sektörü 2009’da yüzde sıfır büyüdü.

Bu neyi yaratıyor?Türkiye dünyadakinden daha fazla kapasite ya-

ratan bir ülke. 100 yıllık çimento tarihimizde yarat-tığımız kapasitenin yarısını son 5 yılda yarattık. Tür-

“2010’da iki haneli bir büyüme gözüküyor”“2010 yılı fiyat olarak da, miktar olarak da 2009’a göre daha olumlu gidiyor. Miktarolarak geçen sene sıfır civarındaydı, bu sene iki haneli bir büyüme gözüküyorçimentoda da. Aynı Türkiye’nin büyümesine benzer bir büyüme. Genelde çimentodakibüyüme Gayri Safi Milli Hâsıla’daki büyüme ile paralellikler gösterir. Aralarında çokkuvvetli bir korelasyon vardır. Bu sene de onu görüyoruz. Olumlu gitmesi hoşumuzagidiyor, bu kadar kapasite fazlası olan bir ülkede bu durum, kapasitenin yarısını içpazara satma şansı demektir. Dış pazarlar da iyi gidiyor. Avrupa çok çöktüğü içinkendine yeter hale geldi. Çok fazla mal almıyor. Türkiye’nin ana pazarı Kuzey Afrikaülkeleri ve Batı Afrika ülkeleri haline geldi. Standart olarak bize çok yakın olduğu içinIrak ve Suriye’de yaptığımız ve geleceği de çok tartışmalı olan sınır ticaretimiz var.Bakıldığı zaman 20 milyon ton ihracat yapıyoruz. Bunun 5–5,5 milyon tonu sınırdanSuriye ve Irak’a gidiyor. Geri kalan artı eksi 15 milyon ton da Kuzey ve Batı Afrikaülkelerine gidiyor. Türkiye’nin şu anki çimento ihracatı bu. Ve tabii ki bu çoksürdürülebilir bir durum değil. Çünkü Türkiye’nin ihracat yaptığı bu ülkeler çokistikrarlı değil. Geleceğinizi üzerine bina edeceğiniz bir pazar değil bu ülkeler.”

kiye’de kurulan ilk çimento fabrikası geçenlerdeOyak Grubu’na geçen Darıca’daki Aslan Çimen-to’dur. 1911’de Darıca’da başlayan Türkiye çimentoserüveni, 2003’’e kadar 40 milyon ton kapasiteye ulaş-mıştı. 2003-2008 arasında ise 63 milyon tona geldik.Ciddi bir kapasite artışı oldu. Türkiye’deki şirketler busüreçte çok fazla borçlanmadılar. Dolayısıyla dün-yadaki gibi borçlu bir çimento sektörü yok, ancak yenigirenler borçlandılar. Eski oyuncularda çok fazla borç-luluk sorunu yaşanmadı. Bir taraftan da büyümeyenbir iç pazar vardı. Pazarın küçülmemesi olumlu al-gılandı ama maalesef dünyada hiçbir finansal raporton cinsinden hazırlanamıyor. Bunu ya dolar ya, TL cin-sinden hazırlamanız lazım. Fiyatlarımız fazla kapasiteyüzünden yüzde 30 gerilediği için 2009’da, talepte birdüşme olmamasına rağmen şirketlerin finansal du-rumlarında önemli bir bozulma oluştu.

Türk çimento sektörü 2009’da ne kadarlık bir üre-tim gerçekleştirdi? Dünyadaki çimento pazarı bü-yüklüğü ne kadar?

Aşağı yukarı kapasitesinin tamamını üretti. Çün-kü ihracat yaptı. İhracat yaptı, çünkü şansımız yavergidiyordu. Bize rakip olan gelişmekte olan ülkeler bü-yümeye devam ettikleri için kendi kapasiteleri ancakiç pazarlarına yeter hale geldi. Onların boşalttığı ih-racat pazarlarına biz rahatlıkla girdik. Kapasite kul-lanma sorunu yaşamadık ama tam kullandığımız kap-asiteyi normal eski fiyatlarımızın çok altındaki sevi-yelerde sattığımız için şirketlerin finansal durumla-rında gerileme yaşandı haliyle. Dünyadaki büyüklük3 milyar tondur. 2009’da dünyada çimento sektörü kü-çülmedi. Hatta ufak, tek haneli olarak büyümeye de-vam etti. Dünyadaki en büyük oyuncu Çin. Bunun dı-şında Uzak Doğu ülkelerinden Japonya, Tayland ve En-donezya da ilk sıralarda. Avrupa’da ise bu coğrafya-da en büyük biziz.

Türkiye bu pastadan ne kadar pay alıyor?3 milyar tonun 40 milyon tonu Türkiye’de tüketi-

liyor. Dünyada çimento çok lokal bir iştir. 3 milyar tonçimento üretilir satılır, bunun ancak dünya ölçeğin-de 150 milyon tonunun ticareti yapılır. Yani toplam üre-timin yüzde 5’i kadardır. Çimento bir yerden bir yeregitmeyi seven bir ürün değil. Türkiye’nin en büyük aç-mazı da burada. 150 milyon ton dünya çimento tica-ret hacminin 20 milyon tonunu Türkler gerçekleşti-riyor. Şimdi 3 milyar tonda 40 milyon ton tüketen bir

Page 50: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

ülkeyi bu durum, 150 milyon tonda 20 milyon gibi çokciddi bir üretime getiriyor. Bir anda Türkiye dünya-nın en ciddi ihracatçı ülkesi konumuna geliyor.

Bu övünülmesi gereken bir şey mi, yoksa sorgu-lanması gereken mi?

Bu bence sorgulanması gereken bir şey. Gele-cekte dünyada, bu stratejik oyunun adı karbon eko-nomisi ise ne kadar fazla çimento üretiyorsanız, o ka-dar fazla da karbon üretiyorsunuz demektir. Dolayı-sıyla bu Türkiye’yi karbon üretimi açısından ceza-landıracak bir noktaya getiriyor. Yeni yatırımlarakarar verirken sadece finansal durum ve ihracat ra-kamlarıyla değil, karbon ekonomisinin stratejik ola-rak neresine götürdüğüne de bakmamız lazım. Şu ankimevzuatımız buna yakın değil.

“KARBON EKONOMİSİ SÜRECİNE HAZIRLANIYORUZ”Çimento sektörü, karbon ekonomisi konusundasürdürülebilirliğini devam ettirebilmek için neleryapmalı?

Şimdi çok fazla bir kapasitemiz olduğu için ve Tür-kiye de ilk defa, belki karbon konusunda bir sınırla-maya gitmek zorunda olacağı için bu durum çimen-to sektörünü etkileyecek ve sektörün kendisini sor-gulamasını gerektirecek bir ortam yaratacak. Eski-si kadar rahat değiliz. Kabaca rakamlara bakıldığı za-man 1 ton çimento üretirken yaklaşık 800 kilogramkarbondioksit üretiliyor. Yani çimento fabrikasının as-lında iki çıktısı var. Bir tanesi çimento, diğeri kar-bondioksit. Bu karbondioksidin bir kısmı proses ge-reği kalsinasyon işlemi denilen, bizim klinker üre-tirken yani kireç taşını pişirirken ortaya çıkan kar-bondioksit. Burada yapılabilecek fazla bir şey yok. İkin-cisi kireç taşını pişirirken kendi kullandığımız yakıt yanikömür ve petrokok.. Üçüncüsü öğütürken ve üretir-ken harcadığımız elektrik enerjisi fosil kaynaklardan,büyük oranda da doğalgazdan geliyor olmasından kay-naklanan dolaylı karbondioksit. Bu üçünü topladığı-nızda yaklaşık olarak 1 ton çimento 800 kilogram kar-bondiokside karşılık geliyor. Şimdi kalsinasyondaki-ne bir şey yapamazsınız çünkü o bir kimyasal reak-siyon. Çimento ürettiğiniz sürece o ortaya çıkacak.Ama kullandığınız kömürü azaltmak teknolojik yatı-

“Suriye ve Irak pazarı sürdürülebilir gözükmüyor”“Bir parantez Suriye ile Irak’a açmak lazım. Şu an ihracat yaptığımız pazarlar çoksürdürülebilir ve istikrarlı gözükmüyor. Özellikle Suriye ve Irak’ta bir şey dahaoluyor. Şu anda da önemli yatırımlar devam ediyor bu ülkelerde. Bizim hesabımız oki, mevcut devam eden projelerle Suriye 2011’de ithalat yerine ihracat yapan birülke olacak. Çünkü kendi içinde devam eden çimento projeleri var. Türkiye’den bukadar mal almayacak ve belki de ihracata başlayacak. Benzer şey maksimum 3 ile 5yılda Irak’ta da başımıza gelecek. Irak geçmişte önemli ihracatçı ülkelerden biriydi.Türkiye’ye de çok mal ihraç ederdi İran’la beraber o dönemlerde. Savaşlardafabrikaların bombalanması ve kullanılmaz hale gelmesi onları bir ithalatçı pazarhaline getirdi. Türkiye’nin 20 milyon ton kapasite fazlası var. Bunun 5 milyon tonunuSuriye ve Irak’a satıyor. 15 milyon tonunu istikrarlı olmayan pazarlara satıyor. Yarınbu 5 milyon tonu Suriye ve Irak almazsa -ki devam eden projeler biraz onugösteriyor- önemli bir sorun ortaya çıkar Türkiye çimento sektörü için orta vadede.”

rımla mümkün. Kömürün yerine atık gibi yenilene-bilir enerji kaynakları kullanılabilir. Fosil kaynaklar-dan elde edilen elektrik enerjisi yerine de yenilene-bilir enerji kaynakları alternatiftir.

Bunlar yapılması gerekenler aslında. Peki, mevcutdurum nedir çimento sektöründe?

Türkiye’de tabii Kyoto sonrası sürece paralel birsüreç daha ilerliyor. AB ile Çevre Chapter’ını konu-şuyoruz. Şimdi bu çevreyi konuşurken atık yönetiminide konuşuyoruz. Bu yeni fırsatlar da doğuruyor. Çi-mento sektörünün önündeki en büyük fırsat Türki-ye’nin atıklar konusunda özellikle belediye atıkları ko-nusunda çok daha bilinçli hale gelip bunları enerji-ye çevirmenin yollarını bulabilmek potansiyelininolması. Bu çimentoya farklılık getirecek. Çünkü çi-

50 Profesyonel Bakış

Page 51: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 51

tırımın geri dönüş finansal analizi olarak bakmak hata.Çünkü dünya yeni bir sürdürülebilirlik sürecine giri-yor. Bu süreçte çevreyi, ekonomiyi ve toplumu birbi-rine entegre etmek lazım. Bugün karbondioksitin tonupara ediyor gelişmiş ülkelerde. Bir de bunları yapa-rak tasarruf ettiğiniz karbondiokside baktığınız zamanonun da bir bedeli olduğu için geri dönüşler daha dahızlanabilir. Bir de bu tür yatırımları bugün yaparsı-nız rekabet avantajı elde edersiniz ve yarın öbür günbunun faydasını görürsünüz. Fosil yakıtların atıklar-la ikamesi işin bir boyutu, bir de öteki boyutu var; elek-trik enerjisi. Gelişmiş toplumlarda çimento fabrika-ları yenilenebilir enerjiye yönelmişlerdir. Türkiye’dede Akçansa Eylül ayı içinde Çanakkale’deki tesisin-de bir yatırımı başlattı. İlk kez Türkiye’de kendi atıkısısından elektrik enerjisi üreten bir yatırıma koyul-duk. İkinci bir temeli de Mersin Çimsa’da atacağız. Bu-gün Akçansa, Çanakkale’de kullanacağı elektrikenerjisinin 3’te 1’ini kendi atık ısısından elde edecek.Bu çok ciddi bir rakamdır. Önemli bir karbondioksittasarrufudur. Yılda yaklaşık 60 bin ton karbondiok-sit tasarrufu demektir. 12 avro/ton, bugünkü kar-bondioksit fiyatı ile çarptığınız zaman bir yılda 1 mil-yon avroya yakın karbondioksit tasarrufu elde edile-cektir. Artı bir de elektrik enerjisine ödediğiniz fiyatvar. Bu tür yatırımlara stratejik bakıp, iş modelleri-nizle beraber düşündüğünüz zaman zarar etmenizeorta vadede imkân yok.

Ne kadarlık bir yatırım yaptınız?İkisi de 2011’de devreye girecek ve toplam 40 mil-

yon doları biraz geçen bir yatırım olacak. Tabii, Çim-sa’nın Mersin’deki fabrikası, Çanakkale’dekine göredaha ufak olduğu için fabrikanın kapasitesiyle oran-tılı atık ısı elde edilecek. 12-13 MW gibi olacak. Ça-nakkale’de ise 17-18 MW. Ama bu ikisi de Türkiye’deöncü işler olacak. Bu açıdan da baktığınızda bizkendimizi bir şekilde gelecekteki karbon ekonomisisürecine de Sabancı Topluluğu olarak hazırlamaya ça-lışıyoruz.

5 YILDA 200 MİLYON DOLARLIK YATIRIMŞirket olarak sizin öngördüğünüz hedefleriniz doğ-rultusunda dış pazar stratejiniz nedir?

Akçansa olarak dış pazardaki stratejimiz aslındaçok yalın. Dünyanın en büyüklerinden Heidelberg-

mento bütün atıkları bertaraf etmek ve ekonomiyesokmak konusunda en etkili yollardan bir tanesi bü-tün dünyada. Batı dünyasında ve Uzak Doğu’da top-lam yakıtın yüzde 60-70’ini atıklardan elde eden ül-keler var. Türkiye’de bu konuda en ileri giden Akçansa.Ancak bizim de Büyükçekmece’deki fabrikamızdaulaştığımız rakam ancak yüzde 13. 2004’te başlamıştıkve o dönemden bugüne gelebildiğimiz nokta budur.Daha çok yolumuz var. O günden bugüne kadarherhalde 20–30 milyon dolar yatırım yapıldı Büyük-çekmece fabrikasında.

Şirketler açısından buradaki çekince yenilenebilirenerji kaynaklarına geçiş için yapılacak yatırımla-rın geri dönüşünün uzun vadede alınmasıyla ilgili…

Ama artık bu tür yatırımlara klasik anlamda ya-

“Çimento istihdam yaratan bir sektör değildir”“Türkiye kaynaklarını topyekûn olarak iyi kullanmak açısından şuna bakmak lazım.Çimento istihdam yaratan bir sektör ve üretim değildir. Bugün bizim Akçansa’nındeğeri, örnek vermek için söylüyorum, 1 milyar dolarsa ve bin kişi çalışıyorsa, bu 1kişilik istihdam yaratmak için 1 milyon dolar yatırım yapılması gerektiğini gösterir.Bugün 1 milyon doları emek yoğun bir başka sektöre yatırım yapsanız, binlercekişiye istihdam yaratabilirsiniz. Dolayısıyla Türkiye ve Türk sermayesi bundansonra yatırım kararını verirken işinin sürdürülebilir olması için öncelikle karbonekonomisine dikkat etmelidir. Bir başka konu da Türkiye’de eğer bizi en çokzorlayan istihdam eksikliği ise istihdam yaratmak bizim ana hedeflerimizden iseyatırımlarımızı istihdam yaratan yatırımlar haline dönüştürmeliyiz. Çimento gibiyatırımlar istihdam yaratmadığından, yatırım kararlarında öncelik verilmesigereken sektörler arasında olmamalıdır. Burada bankalara ve finans kurumlarınaçok fazla iş düşüyor. Çimento emek yoğun değildir ama sermaye yoğun bir iştir.Eğer dünyadaki bu havaya kapılıp da sermaye yoğun bir işe çok rahat ve fazlasorgulamadan kredi verdiğiniz takdirde, bu kredi nasıl geri döner bunu bir defadaha hesaplamak lazım. Makro açıdan baktığınızda ülke menfaatine olan şeyçevreye, yenilenebilir enerjiye ve istihdama yatırımdır.”

Page 52: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Cement Mediterranean ile ortağız. Dünyadaki çimentoticaretinin çok önemli bir kısmını yapan aynı zaman-da ticaret şirketi de olan bir grup. Dolayısıyla biz or-tağımızın dünyadaki ticaret yapabilme gücünden defaydalandığımız için orada önemli bir sinerji oluyor.Bu ortaklığın ana nedenlerinden birisi de zaten buy-du. Çimsa da genelde iç pazara göre çalışıyoruz ve ih-racatımızın önemli bir kısmını beyaz çimento oluş-turuyor. Bu ürünümüz bahsettiğim oyunun dışında birürün. Yüksek fiyatlı bir mal olduğu için burada da ih-racattaki istikrarsızlıkların riskini taşımıyoruz. Oyüzden Türkiye’de çimento sektöründe şanslı olan ta-raftayız. Sadece tek bir ülkenin arz talebine bakarakdeğil, çevre ülkelerle beraber bakıp yatırım kararı-nı vermek lazım. Karbon ekonomisine göre de yatı-rım ve teşvik kararlarını vermek gerekiyor. O yüzdençok önemli yeni bir sürece giriyoruz. Sabancı Grubuolarak bu yeni süreçte iç pazarda büyüdük. Yeni dö-nemde de iki boyutlu bir anlayışımız var çimentoda.Bunlardan bir tanesi yeni oluşan çevre koşullarına vekarbon ekonomisine uyum sağlayacak yatırımlara ön-celik vermek. İki şirketimizde de 200 milyon dolarlıkyatırımlarımız olacak 5 yılda. İkinci boyut da Türkiye’nindışında yatırım yapmak.

Satın almalardan mı bahsediyorsunuz?Satın almalar ya da yeni fabrikalar yapmak. Yeni

fabrikalar yapmak konusunda bazı düşüncelerimiz var,çünkü fazla kapasite yaratmayı bu karbon ekonomi-si sürecinde yapmak istemiyoruz. Ancak talep fazla-sı ülkeler varsa buralarda yeni yatırım olabilir. Onundışındakilerde mevcutları satın alma konusunda ça-lışmalarımız var. Büyüme olacaksa, bu Türkiye dışındaolacak. Ama mevcut fabrikalarımıza da çevre ve kar-

bon ekonomisi çerçevesinde yatırım yapmaya devamedeceğiz.

Akçansa olarak hedef ülkeler ve satın alma planlarıvar mı?

Ülke veya bölge değil, ben genel tanımı verebili-rim. Çimento evrensel düşünüp, çok fazla lokal dav-ranmanız gereken bir sektördür. Üretim ve tüketiminaşağı yukarı aynı coğrafyada olması gereken birsektördür. Bizim Mersin’de ürettiğimiz bir çimento-nun Ankara’ya faydası yok. Çanakkale’de ürettiğinizbir çimentoyu Ankara’ya satamazsınız. İzmir’e bile gi-dişiniz çok fazla üretici olduğu için sınırlıdır. Türkiye’debugün çimento kilosu 8 kuruş olan bir üründür. Ula-şım maliyeti malın kendisinden daha pahalıdır. Çoklokal kültürün parçasıdır. Dolayısıyla başka ülkeler-de bu işi yapmak istiyorsanız, o ülkenin kültürünü pay-laşıyor olmanız lazım. Dolayısıyla bizim gideceğimizülke, kültürünü paylaşacağımız ülke olacak. Mevcuttesislerimizde bir network oluşturabileceğimiz ve ula-şım sınırlarımız içinde bulunan bir ülke olması lazım.Üçüncüsü büyüme potansiyeli göstermesi lazım.Dördüncüsü de bizim Sabancı Grubu olarak alabile-ceğimiz bir ülke riski taşıması lazım. Bunlara baktı-ğınız zaman tanımladığınız çok fazla coğrafya yok as-lında. O yüzden Türkiye’nin etrafında ve bu tanımla-ra uyan ülkelerdir.

Çimento sektörünün ARGE, nanoteknoloji ve ino-vasyona bakış açısı nedir? Akçansa olarak siz nasılalgılıyorsunuz ve neler yapıyorsunuz?

Çimento dünyanın en standart ürünlerindenbir tanesidir. Öyle bir ürün ki nasıl olması gerekti-ği ürünün tanımının kendisinde var. Çimentodafarklılaşma hizmetle yaratılır. İnovasyon genellikleçimentonun dikey entegrasyonunda vardır. O da bü-yük oranda hazır betondur ve orada yenilikçi ürün-ler bulunur. Bu alanda Akçansa’nın bir markası olanBetonsa inovasyona yaklaşımda lider konumdadır.Betonsa’da ciddi yatırım yapıyoruz. Satışlarımızın yüz-de 6’sı özel ürünler haline geldi. Bu binli rakam-lardaydı. Nanoteknoloji konusunda da yeni yeni ça-lışmaya başlıyoruz.

Çimento Grubu olarak 2011 ve gelecek için hedef-leriniz nelerdir?

Biz, “Büyüme Türkiye dışında olur” diyoruz. İçer-de ancak Türkiye’nin büyüdüğü oranda bir büyüme ön-görüyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda özel hedef-lerimiz var. Çimsa ve Akçansa yıl sonuna kadar sür-dürülebilirlik raporlamasına geçecek. Hem sosyal so-rumluluk, hem çevre, hem de yaptığımız işin gelecekkuşaklara taşınması yönünde önemli bir adım olarakgörüyoruz. İhracat yaptığımız ülkelerde özellikleÇimsa ile pazarda varlığımızı ticaretin ötesine taşı-mak. Yani oralarda da tesisler kurarak son müşte-riye gittiğimiz pazarlarda da onlara ulaşmak ana he-deflerimizden bir tanesi. Bulunduğumuz pazarlarındikey entegrasyonunda daha alt pazarlara, yeniürünlere, çevreye ve karbon ekonomisine yatırım ya-pacağız. Fiziksel büyümemiz de Türkiye coğrafyası-nın dışında gelişecek.

52 Profesyonel Bakış

Page 53: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 54: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Dr. Yılmaz ARGÜDENARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Küresel eğitim seferberliği

Yaşam kalitesini geliştirmenin en etkin yolu yö-netim kalitesini geliştirmektir. Yönetim ka-litesini geliştirmek ise toplumun eğitim dü-

zeyini sürekli olarak geliştirmekten geçiyor. Bu ne-denle, dünyada barış ve refah düzeyini artırabilmekiçin küresel bir eğitim seferberliği başlatmaya ça-lışmalıyız. Dünya üzerinde yaşayan insanların,karşılıklı bağımlılıklarının her geçen gün dahayakından farkına varmaya başladıkları bir dünya-da, küresel demokrasinin işlerlik kazanması, in-sanların geleceklerini biçimlendirmede söz sahi-bi olması, küresel karar alma süreçlerine katıla-bilmesi ile gerçekleşebilir. Çağımızın insan haklarıve demokrasi kavramlarının içeriği budur. Böyle birkatılımcı yönetim anlayışının en önemli önkoşul-larından biri de geniş kitlelerin, hayatlarını etkile-yen gelişmelere ilgi duymaları, ilgi duymaları içinbilgilenebilmeleri, bilgilenmeleri için de gerekliaraçlara sahip olmalarıdır.

Bunu gerçekleştirecek yolları bulmak, gerek-li adımları atmak da küresel bir sorumluluktur. Tektek ülkeleri aşan, bir bütün olarak uluslararası top-luluğun üstlenmesi gereken bir sorumluluktur. Eği-tim sadece eğitimi alanların hayat kalitesini değil,aynı zamanda çevresinin ve toplumun da hayat ka-litesini artırır. Dolayısıyla, genç nesillerin yeterlive iyi eğitim alması toplumsal refah artışını sağ-lamanın en etkili yollarından birisidir. Bu neden-le kamusal bir nitelik taşıyan eğitim, devletler ta-rafından desteklenmelidir. İyi eğitim alanlar ön-celikle kendilerine fayda sağlarlar. Çünkü verim-lilikleri ve etkinlikleri artar. Bu nedenle, eğitim se-viyesi tek belirleyici olmasa da genelde gelir dü-zeyini olumlu olarak etkiler. Bunun yanı sıra, ge-nellikle iyi eğitim alanların çalıştıkları iş kolların-

da çalışma ortamı da daha caziptir. Dolayısıyla, ha-yatlarının önemli bir kısmını geçirdikleri ortamınkalitesi yaşam kalitesini etkiler.

İyi eğitimin yaşam kalitesini olumlu etkilediğibir diğer alan da aile içi ilişkilerde kendisini gös-termektedir. Örneğin, iyi eğitim eşlerin gelir dü-zeyini de artıran bir unsurdur. Anaları iyi eğitilmişbir toplumun çocukları da daha iyi eğitim görürler.Dolayısıyla, iyi eğitimin kendini artırıcı ve nesillerarası gelişimi motive edici bir yönü vardır. Yine iyieğitim görmüş ailelerin çocukları sağlık açısındanda daha iyi bir konumdadır. Daha iyi beslenip, dahaiyi bakılmaları fiziksel ve ruhsal gelişimlerinekatkıda bulunur. İyi eğitim görenlerin kendi sağ-lıklarına daha iyi baktıkları stresten daha az etki-lendikleri ve sorunlara daha kolay çözümler üret-tikleri gözlenmektedir.

EĞİTİM FAKİRLİĞİN DE PANZEHİRİEğitim seviyesinin nüfus planlamasıyla doğru

bir korelâsyonu olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla,eğitim fakirliğin de panzehiri sayılabilir. Yapılanaraştırmalar, eğitim seviyesi arttıkça ailelerinkendi gelecekleri için hazırlık yapmaya olan eği-limlerinin arttığını göstermektedir. Dolayısıyla,eğitim yaş grupları arasındaki gelir dengesinin dedaha sağlıklı olarak kurulmasına yardımcı olur. Do-layısıyla, eğitim seviyesi, gelişme ve katma değeriçin gerekli olan ARGE yatırımlarının da artması-na yardımcı olur. İyi eğitim görmüş bir toplumdadaha kaliteli ürün ve hizmetler talep edildiğinden,piyasanın gelişimine de katkı sağlanmış olur. Eği-timin toplumsal aşırılıkları ve suç oranlarını daazalttığı tespit edilmiştir. Eğitimli bir toplum aynızamanda daha da güvenli bir yaşam demektir.

Eğitim seviyesinin gönüllülük ve bağışçılık ilede olumlu bir ilişkisi vardır. Dolayısıyla, iyi eğitil-miş bir toplumda toplumsal barış ve toplumsal so-runların çözümüne gönüllü katkıda bulunma mo-tivasyonu da yüksek olur. Daha bilinçli seçimler ya-pabilen ve çözümler için anlamlı katılımda bulu-nabilen bireyler demokrasinin de kalitesinin art-masına neden olur. Karşılıklı bağımlılığın arttığı, de-ğer yaratmanın temelinin yaratıcı düşünce olduğugeleceğin dünyası için bu kadar çok toplumsal fay-

Eğitim seviyesinin gönüllülük ve bağışçılık ile de olumlubir ilişkisi vardır. Dolayısıyla, iyi eğitilmiş bir toplumda

toplumsal barış ve toplumsal sorunların çözümünegönüllü katkıda bulunma motivasyonu da yüksek olur.

Daha bilinçli seçimler yapabilen ve çözümler için anlamlıkatılımda bulunabilen bireyler demokrasinin de

kalitesinin artmasına neden olur.

54 Stratejik Bakış

Page 55: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

da içeren bir faaliyet olan eğitim sistemleri küre-sel anlamda çağdaş insan yetiştirmeyi hedefle-melidir. Çağdaş, rekabet gücü olan birey, sorgu-layıcı, araştırmacı, katılımcı, paylaşımcı, iletişim be-cerisi olan, inisiyatif alan ve sorumluluk sahibi in-sandır. Çağdaş bireyler yetiştirmek için tasarla-nacak eğitim sistemi bilgi depolamak üzerine de-ğil, düşünmeyi öğrenmeyi ve bilgiye ulaşabilmeyiön plana çıkarmalı.

Genç nesli geleceğe hazırlamak için onlarıöğrenmeyi seven, yenilikçi ve yaratıcı olan, ekip ça-lışmasından haz duyan, toplumsal sorumluluksahibi bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Dengeli bi-reylerin yetişmesi, zihinsel gelişimin sağlıklı bir be-den ve güçlü sezgilerle bezenmesi için insanın birbütün olarak eğitilmesi gerekir. Bireye özel ilgi gös-termek kişisel yeteneklerin ve özgüvenin geliş-mesini sağlar. Dolayısıyla, eğitim sistemlerinin te-mel hedefi gençlere bilgi yüklemek değil, onlarındüşünce yapısını şekillendirmek olmalıdır:

1. Kritik düşünce yeteneği: Gençler kendileri-ne verileni tekrarlayan değil, olayları yorumlayan,farklı bakış açılarıyla değerlendiren, problemleriparçalara ayırıp analiz edebilen ve parçalardan sen-tez çıkarabilen bir düşünce yapısına kavuşmalıdır.

2. Yaratıcı düşünce yeteneği: Özgüveni geliş-tiren, düşüncelerini farklı biçimlerde (yazı, resim,müzik ile) anlatabilen, farklı kültürleri anlayabil-mek için birden çok lisan öğrenen gençler geleceğindünyasında daha başarılı olacaktır. Yaratıcı düşüncefarklılıkları ortadan kaldırmaya çalışan bir eğitimsistemi ile değil, farklılıkları anlayıp, bunu birzenginlik kaynağı olarak gören bir eğitim anlayışınınhâkim olmasıyla teşvik edilir.

3. İletişim yeteneği: İyi anlatılamayan fikirle-rin uygulama alanı bulması güç olur. Bu nedenle,düşünce yetenekleri iletişim yetenekleri ile des-teklenmelidir. Gençlerin fikir tartışma platform-larında kendilerini geliştirmeleri, farklı fikirleri tar-tışma disiplini edinmeleri, görsel ve sözsel iletişimaraçlarını kullanma becerileri kazanmaları onla-rın hem özgüvenlerini, hem de fikir üretme yete-neklerini geliştirmeye yardımcı olacaktır. Gençle-re, sunuş yapma fırsatları tanınması onların ileti-şim yetkinliklerini geliştirmeye yardımcı olur.

4. Teknoloji kullanma yeteneği: Günümüzdedünyayı takip edebilmek, çeşitli fikir ağlarınınüyesi olabilmek, hatta iş bulabilmek ancak bilgi tek-nolojilerini kullanabilme yeteneğini kazanmış ol-mayı gerektiriyor. İnternete ulaşamayan, onu kul-lanmasını bilmeyen bir gencin dünya ile rekabetedebilmesi çok güç. Dolayısıyla, bu yetkinlik genç-lere eğitim dönemlerinde mutlaka kazandırılma-lıdır. Teknoloji kullanımı tüm derslerde teşvikedilmelidir.

5. Zamanı etkin kullanma yeteneği: Dünyada endemokratik olarak dağıtılan kaynak olan zamanı iyikullananlar rekabette diğerlerinin önüne geçi-yorlar. Dolayısıyla, hızlı okuma, on parmak klav-ye kullanma gibi basit ama etkin tekniklerle birlikte,zamanın değerini gösterecek ve onun etkin kulla-nımı için düzenli olmanın önemini vurgulayacak bireğitim sistemi gençlere çok önemli bir avantaj sağ-layacaktır.

6. Küresel katılımcılık: Gençlerin toplumsal so-rumluluk üstlenmeleri, demokratik seçim ortam-larında deneyim kazanmaları, farklı kültür ve de-neyimdeki insanlarla birlikte çalışmaları, çevre ko-rumanın önemini anlamalarını sağlayacak dene-yimleri erken yaşlarda edinmeleri onların küreselvatandaş yetişmelerine yardımcı olacaktır. Büyükkesimi bu yetkinliklere sahip bir toplumda de-mokrasi, insana ve çevreye saygı kavramları sağ-lam temellere dayanır.

7. Fiziksel gelişme: Gençlerin bir bütün olarakiyi yetişmelerinin sağlanması aynı zamanda atle-tik becerilerinin geliştirilmesi ve kendi sağlıkları-nı koruyacak alışkanlıklara kavuşmalarıyla sağlanır.

“EN ÖNCELİKLİ KONU İÇERİKGELİŞTİRMEKTİR”

Eğitim anlayışı ve süreçlerinde bu dönüşümüsağlayabilirsek gençleri mekanik bir şekilde “bil-gi yüklemesi” ortamından kurtarıp, onları öğren-me, bilgiye erişme, düşünme ve paylaşma yete-neklerini geliştirdikleri bir ortama taşımış oluruz.Bu anlamda bir eğitim sistemi için ele alınması ge-reken en öncelikli konu içerik geliştirmektir. Çağ-

Ekim 2010 55

Page 56: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

daş eğitim sistemi için öncelikle her sınıf içinkapsanacak konular her yıl elden geçirilmeli; herbir konunun içeriği o konunun uzmanlarını, çocukpsikologlarını, grafikerleri ve teknoloji uzmanla-rını barındıran takımlar tarafından hazırlanmalı-dır. Bu içerik hem okul kitaplarına, hem de inter-nette etkileşimli ortama yansıtılmalıdır. Özellikle,kitaplar gerek bilgi içeriği (akademik yönden),gerekse sunuşu (eğitsel yönden) açısından çağı ya-kalamalıdır. Bu nedenle, kitaplardaki bilgiler gün-cel olmalı, örnekler ve konular 20 sene öncesinindeğil, bugünün gerçeklerini yansıtmalı.

Ders kitapları yorumları çoğulcu bir yaklaşımlasunmalı, farklı görüşleri savunan kaynakları da kap-samalıdır. Kritik düşünce yeteneklerini geliştirmekiçin farklı bakış açılarının işlenmesi önem taşı-maktadır. İnsan hakları, çok kültürlülük, fırsat eşit-liği gibi konuların işlenmesi, demokrasimizin ge-lişmesine, katılımcılığın artmasına yardımcı ola-caktır. Aynı şekilde, küresel, ulusal, bölgesel, ye-rel perspektifler arasında dengeli bir yaklaşım ser-gilenmesi, gençlerin geniş bir perspektifle yetiş-mesine yardımcı olur. Gençlerin en yaratıcı ol-dukları bir dönemde kitaplar, onlara cevaplarıvermek yerine, yeni sorulara ve kişisel araştırmayayöneltecek nitelikte olmalıdır. Öğrencilere ka-zandırılabilecek en önemli özelliklerden biri deeleştirel düşünme yeteneklerini geliştirmektir.

Uygulamalı eğitim teorik eğitimden daha etki-lidir ve öğrencilerin bağımsız öğrenme yeteneklerinigeliştirir. Öğretmenler olmadan da kullanılabile-cek, deneylerle uygulamayı teşvik eden, çeşitli gö-rev ve etkinlikler içeren kitaplar gençler için hemdaha cazip, hem de daha öğretici olur. Eğitimin et-kinliğini artırmak için ders kitapları hem öğrenci-lerin dil yeteneklerine uygun, hem de onların dil vekavramsallaştırma yeteneklerini geliştirmelidir. Yaşgrubunun gelişim seviyesine uygun ödev ve etkin-likler içermelidir. Öğrencilerin öz değerlendirmeyeteneklerini ve sürekli gelişme motivasyonlarınıgeliştirmek üzere ölçme-değerlendirme fırsatla-rı sunmalıdır. Ders kitaplarındaki görsel malze-menin de güncel ve çekici olması öğrenmeyi ko-laylaştırır. Görsel malzemenin işlevsel olması vekonuları özetleyici nitelikte olması öğrenme dü-zeyini geliştirir. Ders kitaplarının hayatın kendisi gibikonular arasındaki bağlantılara yer vermesi, di-siplinler arası ve dersler arası geçişlere ve proje-

lere yer vermesi öğrenmeyi çok boyutlu ve daha et-kin kılar. Ders kitaplarında konuyla ilgili kaynak-lara yer verilmesi, özellikle internetteki diğerkaynaklarla bağlantıların kurulması öğrenmeyi ge-liştirici olur.

Eğitimde teknoloji kullanımı hem erişim, hem deiçerik kalitesi açısından fayda sağlayabilir. Dünya-da birçok okuldaki laboratuvar eksikliği göz önünealındığında sanal deneylerin hazırlanması ve inter-net aracılığı ile bilgisayara ulaşabilen tüm öğrenci-lere sunulması eğitim açısından faydalı olacaktır.Yine öğrencilerin kapsamdaki konularla ilgili soru-larını internet üzerinden cevaplandıracak bir sistemkurulması öğrenme etkinliğini artıracaktır. Öğren-cilerin kendilerini test edebilecekleri ve geliştirmeyeihtiyaç duydukları alanları görebilecekleri ve bu alan-larla ilgili bilgilere ulaşabilecekleri bir ortamın in-ternette oluşturulması, özel derslerin her isteyeneaçık olması anlamına gelecektir. Güncel olayların ta-rihçesini ve önemini anlatan kısa bilgilerin derlen-mesi ve yine internet üzerinden sunulması öğren-cilerin ilgi düzeyini yükseltecek bir yaklaşımdır. Öğ-rencilerin dünya üzerindeki diğer bilgi kaynakları-na rahatlıkla ulaşmalarını sağlamak üzere bir ara-ma ve tercüme motorunun sağlanması da önemli-dir. Eğitsel oyunların internet üzerinden sunulma-sı da ilgiyi artıracaktır.

Bilginin ve iletişim araçlarının eşitlikçi bir pay-laşımını başaramazsak insanlığı ayırımcılıktan,önyargıdan ve saldırganlıktan arınmış bir dünya he-define taşıyamayız. Bu hedefe varabilmek için ön-celikle çocuklarımıza neler öğreteceğimiz ve na-sıl öğreteceğimiz konusunda bir reforma ihtiyacı-mız var. Bu da yetmez, küresel önceliklerimizi ye-niden gözden geçirmeli ve geniş insan kitlelerindünya vatandaşı olarak eğitimini küresel öncelik-ler listesinin başına koymalıyız. Eğer bu gerçek-leşmezse, insanlık global ölçekte, eğitimlilerle ca-hiller arasındaki fay hattı tarafından sarsılacaktır.Bu sözünü ettiğimiz fay hattının jeolojik olandan far-kı, yerkürenin değil, insanoğlunun en değerli ser-mayesinin, yani insan beyninin içinde olması. Bunedenle de hem gözlenmesi, hem de onarılmasıdaha güç.

Bu nedenle, insan hakları ve demokrasiyegerçekten inanıyorsak, bu dünya üzerinde yaşayantüm insanların bir “dünya vatandaşlığı” bilinciyleeğitimini, yetişmesini ve karar süreçlerine katılı-mını sağlamak için çalışmalıyız. Bilgi ve sevgininpaylaşıldıkça arttığını unutmamalıyız. Sürdürüle-bilir bir gelişme ve dünya barışı için küresel bir eği-tim seferberliğinin önemini iyi anlamalı, bu konuiçin yatırım yapmanın gelecek nesillerin yaşam ka-litesini geliştirebilmede en önemli girişim olaca-ğını anlamalıyız. Kaynaklarımızı bugünden küreseleğitim seferberliğine yönlendirecek bilgelik dü-zeyine erişmeliyiz.

Bilginin ve iletişim araçlarının eşitlikçi bir paylaşımınıbaşaramazsak insanlığı ayırımcılıktan, önyargıdan ve

saldırganlıktan arınmış bir dünya hedefine taşıyamayız.Bu hedefe varabilmek için öncelikle çocuklarımıza neler

öğreteceğimiz ve nasıl öğreteceğimiz konusunda birreforma ihtiyacımız var.

56 Stratejik Bakış

Page 57: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 58: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

“HedefimizTürkiye’dençıkan birdünyamarkasıolmak”

Fibrobeton İcra Kurulu Başkanı A. Dündar Yetişener

“Portakallı ekmek satıyoruz”“Türk yapı sektörünü ikna etmek için de eğitimden yararlandık. Üniversitelerdeakademisyenlere anlattık ürünlerimizi. Seminerler verdik. Malzemeyi tanıttık,özelliklerini anlattık, nasıl kullanılacağını ve faydalarını gösterdik. Test değerlerinisunduk. Özelliklerini anlattığımız malzemeyi Türkiye’de yapmaya başladığımızısöyledik ve bu malzemenin sektörün önünü açacağına onları iknaya çalıştık. Düşününo dönemi, daha paslanmaz çeliğin kullanılmadığı, alüminyum cephenin bu kadargündemde olmadığı o günkü Türkiye’de insanlara farklı bir malzeme sunuyorsunuz.Bu işi yapmak için sermaye lazımdı ve birkaç arkadaşımı dolaşıp bu sermayeyitoplamaya çalıştım. Bana o arkadaşlarımdan biri çok çarpıcı bir şey söyledi. “Milletnormal betonu bulamıyor, sen içine fiber koyacağım ve bir şeyler katacağım diyorsun.Türkiye’de portakallı ekmek satamazsın” dedi. 23 yıl önce bana bunu söylediler.Aradan 23 yıl geçti ve biz 23 yıldır Türkiye’de portakallı ekmek satıyoruz.

58 Güncel/Söyleşi

Page 59: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 59

Türk yapı malzemeleri sektörünün ARGE veinovasyona önem veren firmalarından biri İM-SAD Üyesi Fibrobeton. Kaptan köşkünde otu-

ran İMSAD Yönetim Kurulu Üyesi A. Dündar Yeti-şener, bu inovatif düşüncenin tohumlarını 23 yıl önceatıyor. 1987’nin Ocak ayında kurulan ve Eylül ayın-da ilk harcı dökerek hizmete başlayan firma 23 yıl-da dünyanın 22 ülkesinde 3 bin 500 binayı, ürünle-riyle giydiriyor. Fibrobeton İcra Kurulu Başkanı A.Dündar Yetişener’de, yaptıkları işi zaten, “Kişiye özelelbiseler dikiyoruz. Ben, bina terzisiyim” diye özet-liyor.

Kendi sektöründe 6 adet patenti bulunan Fib-robeton’un kaptanı Yetişener ile dünden bugünesektörü ve firmanın gelişimini konuştuk.

Türk yapı sektörü genelde geleneksel yapı mal-zemelerinden kolay kolay vazgeçmeyen bir sek-tördür. Siz Fibrobeton olarak yapı sektörüne na-sıl girdiniz ve müteahhitleri ürünlerinizi kullan-maya nasıl ikna ettiniz? O dönemlerde neler ya-şadınız?

1987’ye gittiğimizde bu sorunun cevabını da bul-muş olacağız. Türkiye’de faks yok. Bizim İngilizlerleilk yazışmamız teleksle. Çağrı, araba telefonu,cep telefonu ve internet de yok tabii(gülüyor). O dö-nemin yoklukları içindeki teknolojiyi siz düşünün.O günkü Türkiye’de siz bir ürün geliştireceksiniz veolmayan o ürünü pazara sunacaksınız. O pazar onualacak ve bugünlere getirecek. Bugünlere gelece-ğini hayal bile edemezsiniz o günlerde. Kayınpe-derim ve şirketimizin Onursal Başkanı Ayhan Ba-bacan’ın bir inşaat şirketi vardı ve o şirkette “ne-ler yapılabilir?” diye düşündük. İngiltere’ye gittiği-mizde, binaların pencerelerinin kenarında beyaz be-yaz bir şeyler görüyorduk. İçimizden, “ne güzel, keş-ke biz de yapabilsek” diyorduk. Sonra “kim yapıyor,nasıl yapıyor?” diye araştırırken, İngilizler bize, “sizyapamazsınız” diyorlardı. Onları Türkiye’ye davet et-tik. Yaptığımız inşaatları gezdirdik, bütün bunlarınsonucunda, “biz bunu yapabilirize” ikna ettik. “Ba-kın ne kadar büyük inşaatlar yapılabiliyor, bunlarda yapılabilir” dedik. Bugün Türkî Cumhuriyetleri’negittiğinizde, 7-10 sene önce nasıldı diye baktığınızda,oradaki gelişimi de görebilirsiniz. Ben 7 sene önceBakû’ye gittiğimde, oranın inşaat sektörüne ve yapıgelişmişliğine nasıl baktıysam, herhalde İngilizlerde o gün bize öyle bakıyorlardı. Bugün boynuz ku-lağı geçti. Artık biz onlara know-how ve patent sa-tıyoruz.

Girişimcilik dediğinizde böyle bir şey değil mi?Kimsenin göze alamayacağı işlere, risk üstele-nerek girmek…

Evet, işin girişimcilik sihri burada. Bir şeyi ya-pabilmekte kararlı olmak. Tamamen prekast bireleman bizim ürünlerimiz. O günlerde prekast ele-man vardı zaten. Ama içinde çelik olan, ağır dona-tılı bir üründü. Biz konvansiyonel prekast elema-na göre onda bir ağırlığında bir ürün ürettik. Dahahafif, ısı yalıtımı olan, depreme dayanıklı, A1 yan-maz sınıf belgeli ve çok katlı binalarda örneğin Ant-hill Residence’da 55 kata kadar çıktık. Bu yüksek-likte ürünün rüzgar dayanımının da olması gerekir.Siz düşünün gerisini…

Bu süreçte sektörün gelişimini bize özetleyecekyaşadığınız bir anı var mı?

İMSAD DERGİ’nin ilk sayısında ülkemizde çağ-daş mimarinin duayenlerinden Doğan Hasol’un an-lattıklarına aynen katılıyorum. O dönem nasıl bir yapısektörü olduğunu çok güzel anlatmış. PerşembePazarı’ndan bugünkü Türkiye’ye geldik. RahmetliTurgut Özal’la bir araya geldiğimizde resimlere ba-karken, “Bu Houston’daki bina, ben bunu biliyorum”dedi. “Orada bunlardan yapılıyor, bizde de mi ya-pacaksınız?” diye sordu. Ben de, “Evet, biz de ya-pacağız” dedim. Ben çok isterdim, bu yapı malze-meleri ile yaptığımız Anthill Recidence ile Zaha Ha-did projesini görmesini. Dünyanın en önemli mi-marlarından Zaha Hadid, bir Rus işadamı için uzaygemisine benzeyen bir mimari proje çizdi ve biz oprojeye Fibrobeton olarak ürün veriyoruz. Bu çokönemli bir şey. Nereden nereye geldiğimizi göste-riyor. Turgut Özal, o günlerde gümrüğü kaldırma-saydı ve serbest piyasa ekonomisine Türkiye’yi ge-çirmeseydi bugün yine o günlerde olurduk. O gün-lerden bugüne nasıl teknoloji geliştiyse, inşaat mal-zemesi de aynı hızla gelişti. Isı yalıtımlı bir dış cep-he malzemesiyle ABD’deki fuara katıldığımızda çokilgi çektik. Çünkü o fuara doğru malzemeyi gö-türmüştük.

“GRC’DE DÜNYADA BİR NUMARAYIZ”Bugün sektörünüzde, dünya ve Avrupa ile kıyas-ladığınızda nerede yer alıyorsunuz?

Yapı sektörünün hepsine girmeden kendi sek-törümle ilgili bir şey söyleyeyim. Biz başladığımız-da dünyada 167 tane üretici vardı, GRC sektörün-de, GRC üreten. Bugün 180-200 tane var dersek, ogün başladığımızda doğal olarak 167’nciydik. Bu-gün dünyanın bir numaralı şirketiyiz GRC konu-sunda, hiç tevazua gerek yok. Çünkü kendi know-how ve patentimiz var. Sektöre inovatif malzeme ve-riyoruz. Dolayısıyla sonuncu sırada başladığımız busektörde bugün birinciyiz. Türk insanı çok çabuk,zeki ve girişimci bir ruha sahip. Eğer, bizim sektö-

“Dünyadaki bütün butik binaları yapacağız. HedefimizTürkiye’den çıkan bir dünya markası olmak. Dünyaçapında başarılı olan Türk müteahhitleri gibi yapımalzemeleri sektörü de artık dünya liginde oynamalı. Buhedefe ulaşmamız için öncelikle batı Avrupa pazarındaolmamız lazım. Hedef Avrupa derken aslında Avrupalımimar-yatırımcı ve müteahhitleri kastediyoruz…”

Page 60: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

re teşvikler verilse ve bunlar doğru kullanılsaydı çokdaha erken ilerlerdik.

Bir yandan firma gelişirken, bir yandan da sektörilerliyor. Bu 23 yıllık süreçte ne gibi kırılmalar ya-şadınız?

1987’de kurulduğumuzda bizi ve Türk inşaatsektörünü ilgilendiren 7 büyük kriz yaşadık. İnşa-at sektörü, ülke ekonomisine en fazla katkı sağ-layan ve ekonominin lokomotifi bir sektördür. Ev ya-pılacak ki buzdolabı da, perde de satılabilsin. Sa-dece kendi alt sektörlerini değil, yatay olarak diğersektörleri de doğrudan etkileyen bir sektör. Birin-ci sektör biziz. Kaçak inşaat yapabilir miyiz? İmar-sız arsaya inşaat mı yapılır? Önce devlet arsa ısla-hını yapacak ve arsa pazarını açacak, gelişim alan-larını belirleyecek sonra birileri de buralara yatı-rımlarını yapacak. Bizim pazar sahasının disiplineedilmesi işi devletin görevidir öncelikle. Her şey enfazla hür müteşebbüsün olmasıyla sağlanır. Her-kes müteahhit. Bu müteahhitliği disiplin altınaalıp, doğru malzeme kullanmasını sağlayacaksın ki,depremde sorun olmasın, yangın da, enerji kaybıda… Sektörde doğruyu yaptığın zaman başarılıoluyorsun ve aynı zamanda başarıyı da sürdürüle-bilir kılmak önemli.

Fibrobeton’un araştırma ve geliştirme gücündenbiraz bahsedelim. ARGE ve inovasyona nasıl yak-laşıyorsunuz?

Yenilikçi ve farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyoruzişimize. Zaten farklı bakış olmasaydı, kimse por-takallı ekmeği satmak istemezdi. Hiç kimse para-sını riske etmez. Bilinen şeyi yapmak herkesin ko-layına gelir. Biz biraz daha zor bir iş yapıyoruz. Ya-pımız icabı, al-sattan ziyade, yapmayı ve üretmeyidaha farklı kılıyoruz. İstihdama en fazla katkı verenfirmalardan biriyiz. 700 bordrolu personelle çalı-şıyoruz. Hem sanat atölyesi nitelikli çalışıyoruz, hemteknolojik çalışıyoruz. Ciromuzun yüzde 4’ü ARGE’yegidiyor. Bu çok ciddi bir kaynaktır. Mutfaktan çıkanmal önemlidir. Fibrobeton genel olarak her mut-

“1999 depremi sektörümüz için çok önemli bir krizdir. Biz o krize 200 kişi girdik, çıktığımızda 201 kişiydik.Askerden gelen arkadaşımıza da işbaşı verdik, iş yok demedik. Bütün krizlerden büyüyerek çıktık. Bunun ikinedeni vardı. İlki inovatifsin, araştırmacısın. Gelişen bir sektörün ve ürünün var. Çünkü Türkiye’nin en büyük çokkatlı binaların da hafif, ısı yalıtımlı, Fibrofom beton paneli MetroCity’de biz kullandık. Ondan evvel yine dönümnoktalarımızdan birisi de; 1987’de kurulduk, 1989’da ilk yurt dışı projemizi Doğuş Yapı’nın Libya CemahiriyeBankası’nı yaparken kullandık. Daha 2 yıllık firmayken ihracat yapmamız. Ve bu projeyi de bir İtalyan firmanınelinden aldık. 1991’de İstanbul Esenler Otogarı’nda ilk cephe kaplaması uygulamasını gerçekleştirdik. 1994’teARGE çalışmalarına hız verdik. Fibrobeton olarak ısı yalıtımlı ürün geliştirmeye başladık. 1997’de deFibrofombeton adlı ısı yalıtımlı cephe panallerimizin patentini aldık. 1 Ağustos 1999’da MetroCity’nin kontratınıimzaladık. 17 gün sonra deprem oldu. Daha avansımızı almamıştık. Ve kontratı imzalarken bir iş programıvermiştik. 13 ayda yani 31 Ağustos 2000’de işi bitireceğiz diye. Deprem oldu, bir torba çimento patlamadıİstanbul’da. Biz hiç iş programımızdan sapmadık ve gününde o işi bitirdik. İş bittiğinde, bir müteahhidin birtaşerona yapmayacağı incelikte bir jest aldık. O işin müteahhitleri tarafından bana çiçek gönderildi ve kendi elyazıları ile teşekkür edildi. Bu bana göre de bir ilktir. Bu davranış oradaki yöneticinin de kalitesini gösteriyor.2002’de Kremlin Sarayı’nı Antalya’da yaptık. 12 bin parça prekast elemanı 350’den fazla parça kalıpla 6 ay gibirekor bir sürede tamamladık. Sonra bu rekoru Mardan Palace ile kırdık. Farklı değişik yapılardaki cephelerinintamamı Fibrobeton ile kaplı Mardan Projesi için el sanatı yoğun 2 bin 500 farklı kalıpla 55 bin parçayı aşanmalzeme ürettik. Formula 1 İstanbul Park’ı yaptık. Kendi rekorlarımızı, kendimiz kırıyoruz.”

“Kendirekorlarımızı,

kendimizkırıyoruz”

60 Güncel/Söyleşi

Anthil Recidence

Page 61: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 61

fağın bilinen yemeğini yapmıyor. Her mutfağa,her ağız tadına farklı güzellikte yemek sunuyor. Veo yemek sürdürülebiliyor. Mimar hayal ediyor.Şimdi bu fleksıbıl bir malzeme. Fibrobeton kalıbadöküyor, kalıptan alınıyor. Bu malzeme kalıplana-bildiği zaman mimarın kâğıt üzerinde çizdiği tasa-rımı gerçekleştirebilecek bir malzemeye dönüşü-yor. Biz bu malzemeyi ısı yalıtımı, yüksek enerji ve-rimli, depreme dayanıklı ve güvenli, yanmaz gibi çe-şitli üstünlüklerle donatıp, teknolojik hale getiri-yoruz. Ve 4 cıvata ile 55’inci kata takılabiliyor. Vediyoruz ki, “bina ömrü kadar bu malzeme orada du-rur. Hiçbir şey olmaz.” Her kişiye özel, ayrı elbisedikiyorum. Ben, bina terzisiyim. 1987’den bugünekadar 3 bin 500’e kadar bina yaptık dünya çapında.Üstelik, mesela Tepe Beykoz Konakları 401 konak,ben bunu tek bir proje olarak sayıyorum. Projele-rimizin çoğu çok sayıda binalardan oluşur ama bizbir birim olarak sayarız.

“HER TASARIMCIYA GÖRE ELBİSEDİKİYORUZ”Ürünlerinizi dünyanın hangi ülkelerinde kullan-dınız?

Fibrobeton 2 yaşında Libya ile tanıştı. Bu bizemotivasyon verdi. Pergeli koyup, 2 saat içinde uç-tuğumuz tüm çevrede binalarda Fibrobeton kulla-nıldı. Yakın ve komşu çevremiz; Bulgaristan, Ro-manya, Türkî Cumhuriyetleri, Ukrayna vb… Mese-la İnguşetya. Krizlerde bütün millet adam çıkarır-ken, ben çalışanlarımdan kaliteli üretim ve sıfır ha-tayla yeni ürünler yapmalarını istedim. İnguşetyaBaşkanlık Sarayı’nı yaptık. Birçok kimse İnguşet-ya nerede bilmez. 22 ülkeye ihracat yaptık. Bugünüretimimizin yüzde 25’ini ihraç ediyoruz. Biz sera-mik veya yalıtım gibi ambalajlı bir yapı malzemesideğiliz. Biz, malzemenin tamamını o projede yeri-ne götürüp takıyoruz. Mimarlık, tasarım ve proje-lendirme çok önemli. Her tasarımcıya göre elbisedikiyoruz. Bizim için büyük iş, küçük iş ayrımıyoktur. Bir villanın kapısından, 55 katlı bir binaya.Fark etmiyor bizim için. Krizde çantamı aldım ve İn-

guşetya’ya gittim. Bugün artık kilometrelerce malsatmak önemli değil. Niş malı üretip, marka olmayadevam ederken dünya pazarında yerini alacaksın.

Türk yapı malzemeleri sektörü için ARGE ve ino-vasyon konusunda ne söylemek istersiniz?

Hep aynı ürünü verirsen bir yere kadar gider-sin. Her zaman malzemeyi farklılaştıracaksın. Bu-nun için ne yapacaksın? Mesela, şeffaflaştıracak-sın. Işık geçirgen şeffaf beton geliştirecek yani Fib-ro-Transbeton‘u üreteceksin. “Beton şeffaf oldumu? Arkasından elin geçti mi? Ya da gece ışık yak-madan, betonu çim taşı haline koyduğun zaman birtatil köyünde, bütün gün güneşi almış ortada, ışıkyok, adam Fibro-Refleksbeton’dan çim taşına ayakbasarak odasına gidiyor. Çünkü biz ışıkta rengâ-renk parıltılar yayan Fibro-Reflexbeton’ u ürete-rek pazara sunduk. Sen bunu öngörmüş ve yapa-biliyorsan, bunları bu ülkeye kazandırabiliyorsan vebunlarda sanayi oluşturup istihdam sağlayabili-yorsan farklılık yaratırsın. Türkiye inşaat pazarı da-raldı. Şimdi bu büyüme daralan kısmın içinde çokufak bir büyüme. Bu yeterli değil. Herkes aynı ürü-nü yaparsa, nasıl farklılaşacaksın. Yapı malzeme-leri sektörü bu farklılığı yaratacak bir sektördür. İllamucit olmana gerek yok. Bazı yeni fikirleri de ha-yata geçirirsen inovasyon yapmış olursun. Onu bir

üst değere taşırsın. Sabun köpüğü ol-mayacak, sürdürülebilir olacaksın.

Fibrobeton’a ait sektöre dönük kaçpatentiniz var?

6 tane kendimize ait sektörden pa-tentimiz var. 1 tane de sektör dışında,gıda sektörüyle ilgili patentimiz var.Bunlardan 2 tanesi sanayi haline gel-di; çalışıyor ve uygulanıyor. Öbürlerişimdilik cepte duruyor. Büyük fabrika-yı kurduktan sonra orada kullanacağız.

Yeni teknolojilerinizden bahsedelim? Şeffaf beton dediğimiz Fibro-Trans-

beton kilometrelerce uzunluğunda ya-pılarda kullanılmaz ve satılmaz belki, amataş yerinde ağırdır. Öyle bir projenin bant

Ünlü mimar Zaha Hadid’inşaşırtıcı formu ile dünya

mimari çevrelerindeuygulanabilirliği tartışılan

son projesi olanMoskova’daki 21.yy’ın

masal evi Capital Hill’in dışcephesi Fibrobeton

tarafından geliştirilenFibro-Multiform teknolojisi

ile kaplanıyor.

Page 62: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

62 Güncel/Söyleşi

yerinde çıkar ki o ürün, o projeyi birden başkalaş-tırır. Yüzük taşı malzeme olur. Fibro-Reflexbetonürünümüz var. Gündüz aldığı ışığı gece hiçbir ışıkkaynağına ihtiyaç duymadan veren, çevresini ay-dınlatan bir ürün. Son olarak geliştirdiğimiz Fibro-Multiform teknolojimiz var. Onda da parmak izi baş-kadır. “Kişiye özel elbise dikiyoruz” diyoruz ya. Şim-di Fibro-Multiform’la parmak izi yapıyoruz. Biz şuanda bu teknolojiyle Zaha Hadid projesindeki pa-nelleri farklı üretiyoruz. Her bir panel tektir ve fark-lıdır. Ve mimar nasıl hayal ederse etsin, biz bunukendi teknolojimiz ile uygulanabilir hale getiriyoruz.

Sektörünüz ve firma olarak gelecekte ne hedef-liyorsunuz?

Türkiye’ye olmayan bir malzemeyi geliştirdik vesunduk. İnovasyona inandık. “Ayinesi iştir kişinin lafabakılmaz” der Ziya Paşa. O bir saatlik uçuş mesa-fesindeki ihracat hedefimize çoktan ulaştık. Şim-di bizim vizyonumuz daha da ilerilerde. Dünya baş-

ka yerde. Biz artık Türkiye’de ve yakın çevremizdekendi sektörümüzde büyük bir marka olduk. Artıkbu bize yetmiyor. Şimdi vizyonumuz Batı Avrupa.Arazinin az olduğu, insan nüfusunun Türkiye’deki gibiartmadığı, inşaat pazarının durma noksatında olduğuveya çok küçük rakamlarla büyüdüğü ülkelerde bu-tik binalar yapmak. Dünyadaki bütün butik binala-rı yapacağız. Hedefimiz Türkiye’den çıkan bir dün-ya markası olmak. Dünya çapında başarılı olan Türkmüteahhitleri gibi yapı malzemeleri sektörü de ar-tık dünya liginde oynamalı. Bu hedefe ulaşmamız içinöncelikle batı Avrupa pazarında olmamız lazım. He-def Avrupa derken aslında Avrupalı mimar-yatırımcıve müteahhitleri kastediyoruz… Zaten İtalyan bir mi-marın projesini Kazakistan’da başarıyla gerçek-leştiren, Amerikalı bir mimarın çizimlerine göre mal-zemeyi ülkemizde üretip ABD’de montajını yapan birTürk firması olarak bu hedefimize yürümeye baş-ladık. Son olarak dünyaca ünlü Iraklı mimar ZahaHadid’in Moskova ‘daki Capital Hill projesinin mon-taj çalışmalarını tamamlamak üzereyiz. Bu hedef içinbizim Avrupa’da çalışabiliyor olmamız lazım. Buamaçla dünyanın en büyük kapasiteli ve teknoloji-li GRC fabrikasını 2011’de hizmete alıyoruz. Yabancıbir mimara malını kabul ettir, yabancı bir firmayaürününü sat ve yabancı bir müşavir firma ile çalışfelsefesi önemli artık bizim için. Yabancılar seninmalzemenin yanmaz olduğunu, depreme dayanık-lı olduğunu belgelesin. Ben Paris’te yapılacakmüze işinin adayıyım. Fibrobeton’un ligi farklı artık.Ben inşaat pazarının elit olduğu, niş pazarda yer al-mak için artık hedefimi koydum. Bu hayal değil. 23sene önce portakallı ekmek satmak için yola çıktıkve sattık. Bilgi birikimi, tecrübe ve işini sevmekönemli olan.

Mardan Palace

Page 63: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 64: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

64 Kapak

Page 65: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 65

Yirmi birinci yüzyılın dünyası inovasyon ile ta-nışırken, aslında bu kavrama hiç de yabancıdeğildi. Hayatın her aşamasında yeni bir fik-

rin, eyleme dönüşerek artı bir değer yaratmasıy-la toplumları değiştirdiği kadar insan yaşamını dadeğiştirdiğine tanık olmuştu. Genelde inovasyonunteknolojiye ve ARGE’ye bakan yönü hep dikkat çek-ti. Çünkü bu alanlar inovasyon ile yaratılan yeni de-ğerin yarattığı hızlı dönüşümlerin matematikselolarak ölçüldüğü alanlardı. İnovasyon ve ARGE uzunbir süre birlikte algılandı. Bazen birbirinin yerinegeçerek kullanıldı. Tarım toplumundan sanayitoplumuna ve oradan da bilgi çağına uzanan sü-reçte, bilginin herkes tarafından kolay ulaşılabilirolmasıyla, esas mesele bu bilgiyi doğru kullanıp artıbir değer yaratma noktasına uzandı. Ekonomilerartık ARGE ve inovasyon kavramları çerçevesindetanımlanmaya başlandı. Toplumların gelişmişlikdüzeyleri de ARGE ve inovasyona ayırdıkları kay-naklarla sınırları kesin olarak çizilen yeni bir mo-del yarattı. Peki, ARGE ve inovasyon denildiğindene anlaşılıyordu?

Yapı malzemelerindegeleceğin üç anahtarı:

İNOVASYON, ARGE ve NANOTEKNOLOJİTürkiye’nin ihracatının iticigücü yapı malzemelerisektörünün inovasyon, ARGEve nanoteknolojiye kaynakayırabilirse can alıcı birsektör konumuna geleceğinisöyleyen konunun uzmanları,alınan mesafeyi yetersizgörmekle birlikte ileriyedoğru atılmış olumlu bir adımolarak değerlendiriyor.

Page 66: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

İnovasyonun sadece ARGE olarak görülmeme-si gerektiğini söyleyen Eczacıbaşı Holding İnovasyonKoordinatörü Ata Selçuk, bu kavramları söyle ta-nımlıyor: “İnovasyon, araştırma aşamasından baş-layarak ürün veya hizmetin pazara sunulması hat-ta satış sonrası hizmetleri de içeren, fikrin ticari birbaşarıya dönüştürülmesini sağlayan uygulamalar bü-tünüdür. ARGE ise bu sürecin önemli parçalarındanbiridir. Ülkelerin inovasyon performanslarının de-ğerlendirildiği çalışmalara baktığımızda da AR-GE’nin değerlendirme kriterlerinden biri olduğunugörüyoruz. Bu nedenle Türkiye’nin bugün itibariylegelmiş olduğu noktayı, inovasyon ve ARGE olarak ikifarklı başlık altında değerlendirmek gerekir.”

Günümüz dünyasında inovasyonu sadece yeni-lik olarak değerlendirmenin yanlışlığına işareteden Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüs-tü Politikaları Direktörü Prof. Dr. Cemil Arıkan, “Yenibir fikir ya da diğer fikirlerden ortaya çıkardığımızyeni bir düşünce hayata dönüyorsa, ekonomik vesosyal değere dönüyorsa, biz buna inovasyon di-yoruz. Dönmüyorsa demiyoruz” diyerek inovasyo-nun içindeki bir başka değere işaret ediyor. İno-vasyonun ekonomik değer kadar sosyal bir değerde yaratabileceğine…

Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama MerkeziDirektörü Dr. Volkan Özgüz:

“Nanoteknolojide doldurulması gereken boşluklar var”“Türkiye’de sanayi için önemli strateji dokümanlarında ancak genel hatlarıile tanımlar yapılmış. En detaylı plan olarak kabul edilebilecek Vizyon 2023çalışması bile sektörel alanlarda ileri aşamalara ulaşamamış. Bu konudahızlıca doldurulması gereken bir boşluk var. Her ülkenin ulusalpolitikalarında rekabetçi sektörleri ve ürünleri beraber düşünülerek gelişmepolitikaları belirlenmiş. Bu politikalarda çok büyük kaynaklar yanında nanoteknolojinin disiplinler üstü özelliği nedeniyle tematik yani birleştirici veuygulama odaklı projeler, iş birliği ağ yapıları, mükemmeliyet merkezlerigibi yaklaşımlar yer alıyor. Bu konuda SSM’nin uygulamaya başladığıstratejik hedeflerden hareketle ARGE’den başlayarak ürün satın almayakadar giden planlı yaklaşımının olumlu sonuçları ülkemizdeki en iyi örnek.”

Sabancı Üniversitesi

Direktörü Dr. Volkan Özgüz

66 Kapak

Page 67: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 67

Son Beş Yılda İnşaat Sektöründen* Yapılan Yerli Firma MarkaBaşvurularının Yıllara Göre Dağılımı

Başvuru yılı Başvuru sayısı2005 92062006 103442007 107182008 106622009 92692010(ilk sekiz ay) 6628Kaynak: TPE (*İnşaat Sektörünün tanımlanmasında NICE sınıflarından 2., 6., 17., 19., 20., 37.sınıflar kullanılmıştır.)

Son Beş Yılda Bina, İnşaat Sektöründen* Yapılan Yerli Firma PatentBaşvurularının Yıllara Göre Dağılımı

Başvuru yılı Başvuru sayısı2005 252006 342007 462008 532009 582010 (ilk sekiz ay) 28Kaynak: TPE (*Bina, İnşaat Sektörünün tanımlanmasında EPO'nun sektör tanımlarıkullanılmıştır. Patent başvurusunun dahil olduğu ilk IPC sınıfı göz önünde bulundurulmuştur.)

İNOVASYON ODAKLI EKONOMİLERDünya ekonomileri artık inovasyon ve ARGE ek-

senli tanımlanıyor. Sadece ülkeler değil uluslar-arası alanda birbiriyle rekabet eden firmalarARGE ve inovasyona verdikleri değer ve ayırdık-ları kaynaklarla rakiplerinin bir adım önüne ge-çiyor. Dünya Ekonomik Forumu ve Avrupa Birliği(AB), ülkelerin gelişmişlik düzeylerini inovasyonendeksleri ile belirliyor. Prof. Dr. Arıkan DünyaEkonomik Forumu’nun yaklaşımına bakıldığındaekonomileri kaba hatlarıyla üçe ayırdığını söylü-yor. Bu ayrımı da şu şekilde anlatıyor: “İlki Üre-tim Faktörleri Odaklı Ekonomiler. Bunlar şu andadünyaya baktığımızda Gayri Safi Milli Geliri (GSMG)2 bin dolara kadar olan ülkelerdeki üretim bi-çimleridir. Türkiye’nin de belki bundan 40–50 yılönceki tarıma dayalı, el gücüne dayalı ekonomi-sidir. 3 bin–9 bin dolar arasındaki ekonomilere iseVerimlilik Odaklı Ekonomiler der. 2 bin ile 3 bin do-lar arasında bir geçiş bölgesi vardır. Üçüncüsü iseİnovasyon Odaklı Ekonomi. Bu da 17 bin doların üs-tündeki ülkeler için geçerlidir.”

Türkiye’nin, Avrupa Komisyonu tarafından2005 yılında yaptırılan ve AB üye ve aday ülkele-rinin toplumlarının inovasyona yatkınlığının de-ğerlendirildiği araştırmada inovasyona yatkın birülke olarak göründüğünü belirten Ata Selçuk, ino-

vatif ürünleri kullanma konusunda istekli top-lumların başını çekmesine karşın bu kez aynı ül-kelerin inovasyon alanındaki performanslarının öl-çüldüğü, Mart 2010’da yayınlanan ve Avrupa İno-vasyon Karnesi olarak adlandırılan başka biraraştırmanın sonuçlarına göre son sıralarda yeraldığını ifade ediyor. Bu araştırma kısaca Türki-ye’nin inovasyona inandığını ve gerçekleştirmek is-tediğini gösterirken, bu alanda yaptıklarının ye-tersiz olduğunu işaret ediyor. Prof. Dr. Arıkan’agöre “Türkiye geçtiğimiz yıllarda yenilik üret-mekten çok, var olan üretim biçimlerinde birtakımverimlilik odaklı çalışmalar yaparak verimliliğiniartırdı. Yani üretimini hep geliştirdi.”

Bu noktada Ata Selçuk bir ekleme yapıyor: “An-cak bununla birlikte, aynı araştırmanın sonuçla-rına göre Türkiye’nin inovasyon performansı ABüyesi 27 ülkenin (AB 27) inovasyon performans or-talamasına göre düşük olmakla birlikte AB 27’ninortalamasının sahip olduğu büyüme oranının üçkatı kadar bir büyüme oranına sahiptir. Diğer ül-kelerin ortalamaları ile karşılaştırıldığında Tür-kiye’nin üstün olduğu alanlar arasında finansmanve destekler kalemi bulunurken, zayıf olduğualanlar arasında insan kaynakları, firmaların ya-tırımları ve fikri mülkiyet hakları konuları bulun-maktadır.”

Page 68: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

ARGE’DE FARK KAPANIYORTürkiye’nin ARGE harcamalarının milli gelire

oranının binde 7–8 civarında olduğunu, bu raka-mın AB’de yüzde 2, ABD’de ise yüzde 2,5 civarın-da bulunduğunu söyleyen TÜSİAD Fikri Haklar Ça-lışma Grubu Başkanı Murat Peksavaş, Türkiye açı-sından harcanan rakamın düşüklüğüne işaretederken, zamanla farkı kapattığının da altını çizi-yor. Ülkelerin gelişmişlik endekslerine göre Gay-ri Safi Milli Hâsılası’nın (GSMH) yüzde 2’sini AR-GE’ye harcayanlar gelişmiş ülke statüsünde de-ğerlendiriliyor. Türkiye’nin son yıllarda ARGEalanındaki performansını önemli ölçüde artırdığınıdüşünen Selçuk, şunları söylüyor: “Türkiye, dün-ya ülkeleri sıralamasında 2002 – 2007 yılları ara-sında ARGE harcamalarındaki artış hızı itibariyleikinci, ARGE harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Ha-sıla’ya (GSYİH) oranındaki artış itibariyle dördün-cü, araştırmacı sayısındaki artış itibariyle ikinci,bilimsel yayın sayısındaki artış hızı itibariyle se-kizinci olmuştur. Aynı dönemde yerli patent baş-vurusu 4,4, uluslararası patent başvurusu 4,2artmıştır. Türkiye, 2013 yılı için ARGE harcama-larının GSYİH’ya oranı olarak yüzde 2 hedefini al-

mıştır. (2006 yılı OECD ortalaması yüzde 2,3, ABDyüzde 2,7, Japonya yüzde 3,4, AB yüzde 1,8)”

ARGE’den inovasyona, yani bir buluşun kulla-nılabilir halde ortaya çıkmasına geçişin o kadarönemli olduğunu vurgulayan Sabancı Üniversite-si Direktörü Dr. Volkan Özgüz de AB EU 2020 bel-gesi ve 8. Çerçeve programının temel vizyonunun“inovasyon” üzerine kurulduğunu, temel araştır-maların ise ikinci planda değerlendirildiğini ak-tarıyor. Özgüz, “Türkiye dünyada pazar payı ala-bilmek için yenilikçi olmak durumunda çünkü 21.yüzyılda benzer ürün üretmek yeterli olmayacak.Dünya çapında rekabet ya en ucuz ya da diğerle-rinden bir adım önde olmakla sağlanacak” diyor.

ARGE’DE ÖLÇÜT PATENTTERakamlara bakıldığında yıllar içerisinde Tür-

kiye’de yapılan ARGE harcamalarının sürekli art-tığını söyleyen Murat Peksavaş, “Önemli olanARGE için harcanan bütçe ile gerçek anlamda yeniürünler veya hizmetler yaratılabilmesi. Yenilik, pa-tent alabilmenin ilk şartıdır. Türkiye’de bütçe nekadar büyük olursa olsun, çoğu zaman ARGE sü-recinin sonunda ortaya herhangi bir patentin çık-madığını görüyoruz. Türkiye’deki patent başvururakamları da Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığındabu gerçeği doğruluyor” diyor.

Türkiye’nin yıllar içindeki yerli patent başvu-ruları ile ilgili bilgileri de Ata Selçuk açıklıyor:“2008’de 2 bin 268, 2009’da 2 bin 588 ve 2010’unilk yedi ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göreyüzde 20 artış göstererek bin 749 başvuru yapıl-mıştır. 2009 yılında 65 ilden başvuru yapılmış ol-makla birlikte, başvuruların yüzde 82’sinin sana-yileşmenin yoğun olduğu Marmara, Ege ve İç Ana-dolu bölgelerinden geldiği görülmektedir. İstan-bul, patent başvurularının yüzde 40’tan fazlasınınyapıldığı lider il konumundadır.”

Bu alanda dünya ligine baktığımızda aynı ve-rilerin son yıllardaki değişimi, dünyanın nasıl başdöndürücü bir devinim içinde olduğunu da, tartı-şılmaz biçimde ortaya koyuyor” diyen Selçuk,şunları söylüyor: “Örneğin 2005’te dünya gene-lindeki patent başvuru sayısı 136 bin 753 iken,2008’de 163 bin 247’ye ulaşıyor. 2009 küresel kri-zinin de etkisiyle başvuru artış oranı birden bireeksiye dönerek 155 bin 900’e iniyor. Başvuru sı-ralamasının tepesinde yer alan ilk 15 ülkenin pa-tent başvuruları miktarı, genel toplamın yüzde92’sini oluşturuyor. Bu 15 ülkeye bakıldığında ilkgöze çarpan ABD’nin tartışılmaz üstünlüğü ve açıkara birinciliği. ABD, 2009’da yüzde 11,4‘lük düşü-şe rağmen dünya genelindeki toplam 156 bin baş-vurunun 45 bin 790’ını, yani yüzde 29’unu tek ba-şına yapan ülke konumunda. 2009 verilerinde dik-kat çeken, Çin’in yeni patent başvurularında da devadımlarla koşuyor olması. 2005’te 2 bin 504 patentbaşvurusu yapan ve ilk 10 ülke arasında yer al-mayan Çin, 2009 yılında 7 bin 946 başvuru sayısıylaartık dünya beşincisi.”

Patent kadar önemli bir kavram da Fikri Mül-kiyet Hakları ile marka tescillerinin korunması. En-

Eczacıbaşı Holding İnovasyon Koordinatörü Ata Selçuk:

“IPC, teknoloji alanını 8 bölüme ayırıyor”“Bir patent başvurusunu yenilik ve buluş basamağı kriterlerine göre değerlendirmekve yayınlanmış patent dokümanlarına ulaşmak amacıyla, patent ofisleri, potansiyelbuluş sahipleri, ARGE birimleri, teknolojinin gelişimi veya uygulanmasıyla ilgilibirimler ve diğer kullanıcılar açısından ortak bir patent sınıflandırma sistemikullanımı gerekmektedir. Farklı ulusal patent sınıflandırma sistemlerininkullanımıyla oluşabilecek karışıklığı engellemek için patent dokümanlarının tek veaynı şekilde sınıflandırılması amacıyla Uluslararası Patent Sınıflandırması(International Patent Classification-IPC) sistemi oluşturulmuştur. IPC, tüm teknolojialanını 8 bölüme ayırmaktadır. A) İnsan İhtiyaçları, B) İşlemlerin Uygulanması;Taşıma, C) Kimya; Metalürji, D) Tekstil; Kâğıt, E) İnşaat, F) Makine Mühendisliği;Aydınlatma; Isıtma; Silahlar; Tahrip malzemeleri, G) Fizik, H) Elektrik…”

Eczacıbaşı Holding

İnovasyon Koordinatörü

Ata Selçuk

68 Kapak

Page 69: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

düstriyel tasarım ve marka tescilleri göz önündebulundurulduğunda Türkiye’de 2009’da bir önce-ki yıla göre çok az bir düşüşle 60 bin civarında mar-ka tescil başvurusu yapıldığı bilgisini veren Selçuk,marka tescil için tüm illerden başvuru gelmesi vebaşvuruların geldiği bölgelere Marmara, Ege veİç Anadolu’nun yanında Akdeniz ve GüneydoğuAnadolu bölgelerinin de eklenmiş olmasının dik-kat çekici olduğunu düşünüyor.

FİKRİ HAKLAR KONUSUTürkiye’de fikri hakların çoğu zaman mahke-

melik olunan bir durumda, bir buluşun size ait ol-duğunu kanıtlamaya yarayan bir kâğıt parçası ola-rak algılandığından şikâyet eden Murat Peksavaş,Türk şirketlerinin ARGE çalışması yapmadanönce çalışacakları alanda daha önceden alınmışpatent olup olmadığına bakmadan işe başladıklarıtespitini yapıyor. Bu konuda Türk şirketlerinin ne-rede hata yaptıklarını ise Peksavaş şöyle özetliyor:“ARGE bütçesi harcandıktan ve ürün piyasaya çık-tıktan sonra, esasında üründeki bazı unsurlarındaha önce yabancı firmalar tarafından paten-tlenmiş olduğu ortaya çıkıyor. Ardından patent sa-hibi firmalar, yerli firmalar ile temasa geçerek bupatentler ile ilgili dava açıyorlar veya lisans ücretiistiyorlar. Aynı şekilde ARGE sonucu ortaya çıkanürünler için çoğu zaman patent başvurusu yapıl-mıyor veya eksik yapılıyor. ARGE sürecinin başı-na ve sonuna ‘Fikri Hakları’ entegre etmeyen şir-ketler, ne kadar para harcarlarsa harcasınlar, hak-ları kendilerine ait olan özgün bir ürün ortaya ko-yamıyorlar.”

Türkiye’de ARGE alanında çalışanların fikrihaklar konusundaki bilgilerinin çok sınırlı oldu-ğunun altını çizen Peksavaş, bir ürün veya bir ta-sarım üzerindeki ufak bir geliştirme için dahi pa-tent alınmasının mümkün olabildiğine işaret edi-yor. Peksavaş, “Ben bugün Türkiye’de her gün çoksayıda buluş yapıldığına inanıyorum. Ancak fikrihaklar konusundaki bilgi eksikliği sebebiyle bun-ların farkına dahi varmıyoruz” diyor.

İNOVASYON KURUM KÜLTÜRÜ Şirketlerin inovasyon çalışmalarından başarılı

sonuçlar alabilmeleri için, yalnızca yeni ürün vehizmete odaklanıp, yenilikleri sadece ARGE ça-lışmalarından beklememeleri gerekiyor. Ata Sel-çuk, inovasyonun müşteriyle başlayıp, müşteridebittiğini, bu nedenle müşteriden yola çıkarak be-nimsenecek ‘değer inovasyonu’ yaklaşımı ile ino-vasyon çalışmalarına müşteri iç görüleri doğrul-tusunda yön vermenin, çalışmaların başarıyaulaşma olasılığını artırdığını düşünüyor. MuratPeksavaş da Türkiye’nin dünyada ön plana çıkmasıve üst sıralarda yer almasının koşulunun inovas-yona ve ARGE’ye olan bakışından geçtiği kanaa-tinde…

“Şirketlerin farklılaşmalarını, rekabet güçle-rini artırarak, karlı ve sürdürülebilir büyümeleri-ni sağlayacak tek şey inovasyondur” diyen Selçuk,

Ekim 2010 69

Türk şirketleri arasında inovasyonun bir tercih de-ğil, gereklilik olduğu konusunda bilincin yeterin-ce oluşmadığını düşünüyor. İnovasyonun bir ku-rum kültürü olması gerekliliğinin altını çizen Sel-çuk, pek çok şirketin inovasyonun önemi konu-sunda hemfikir olduğunu ve stratejik önceliklerarasında en üst sıraya koyduğunu ancak odakla-rını inovasyona çeviremediklerini ve somut bir ey-lem planı açıklayamadıklarını belirtiyor. Türkiye,tüm olanaklarıyla yenilikçilik ve yaratıcılığa yük-lenmeli, destek mekanizmalarını göreceli rekabetüstünlüğü sağlayabileceği alanlarda teknoloji ge-liştirme, tasarım ve marka yatırımı gibi stratejiktercihlere yönlendirmelidir diyen Selçuk, şuönemli noktanın da altını çiziyor.

“Ancak yeniliklerin, rastlantılar ya da şans so-nucu ortaya çıkmalarını beklemek ne kadar an-lamsızsa, inovasyonun stratejik öncelikler liste-sinin başına yazılmakla ortaya çıkmasını beklemekde yetersiz bir yaklaşım. “Yeni bir fikrin değer ka-tan uygulaması” olarak tanımlayabileceğimiz ino-vasyona yönelik çalışmalar, ancak tekrarlanabi-lir, organize ve disiplinli bir süreç içinde yöneti-lerek, kurum kültürünün ayrılmaz bir parçası ha-line gelirse sonuç vermektedir. Geçici bir heves,moda, trend, ya da ulaşılması gereken bir hedefgibi değil; hiç bitmeyecek bir yolculuk olarak elealınması gereken inovasyonun kurum kültürüolması için yalnız yönetimleri değil, çalışanları daiçine alması gerekir.”

Türkiye sadece ARGE ve inovasyonda değil, na-noteknoloji alanında da önemli atılımlar yapıyor.Hatta nanoteknolojinin geleceği şekillendireceğikabul ediliyor. Türkiye’nin nanoteknoloji konu-sunda iyi atılımlar yaptığına vurgu yapan Dr. Vol-kan Özgüz, bu konunun Vizyon 2023 belgesinde yeraldığını söylüyor. 2005 yılında yapılan uluslarara-sı bir çalışmada Türkiye’nin en çok nanoteknolo-ji makalesi yayımlayan ülkeler arasında 29. sıra-da yer aldığını belirten Özgüz, “Makale sayıları2000–2009 arasındaki 10 yıllık dönemde yaklaşık8 kat arttı” diyor. Rand Corporation tarafından ya-pılan bir çalışmada da Türkiye’nin öncü ve atılımyapan ülkelerin ardında üçüncü grupta yer aldı-ğını aktarıyor.

Avrupa Birliği (AB) 7. Çerçeve Programı (ÇP)nanoteknoloji, malzeme ve üretim teknolojileri(NMP) alanında 2011 yılı çağrıları açıldı İMSAD Sürdürülebilir Gündem Platformu’nda ele alındığı üzere, AB, araştırma veteknoloji geliştirme kapasitesini güçlendirmek amacıyla oluşturulan AB ÇP, çokuluslu ARGE projelerinin desteklendiği dünyanın en kapsamlı sivil araştırmaprogramı. NMP Alanı, 2007-2013 yıllarını kapsayan 7. ÇP “İş Birliği ÖzelProgramı” altında yer alıyor ve söz konusu araştırma alanının toplam bütçesi ise3,5 milyar Avro. NMP Alanı’nda 4 alt alandan oluşuyor: “Nano-bilimler,Nanoteknolojiler, Malzemeler, Yeni Üretim Teknolojileri ve EndüstriyelUygulamalara Yönelik Teknolojilerin Bütünleştirilmesi” Bu dört alanın dışında geçen yıl ilk defa çağrıları açılan Kamu-Özel SektörOrtaklıkları (Public-Private Partnership / PPP) ikinci çağrıları da açıldı. Ayrıca,NMP Alanı, üç Kamu-Özel Sektör Ortaklığı çağrısı altında proje konularını dadestekliyor. Bu proje konuları ise şu şekilde sıralanıyor: “Geleceğin Fabrikaları(Factories of the Future), Enerji Verimli Binalar (Energy Efficient Buildings) veÇevreci Taşıtlar (Green Cars).” Bu konular hakkında daha ayrıntılı bilgiyeTÜBİTAK AB Çerçeve Programları Ulusal Koordinasyon Ofisi’[email protected] adresinden ulaşmak mümkün.

Page 70: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Dünyada ve Türkiye’de bu alanda ayrılan kay-nağın çok büyük olduğunu belirten Özgüz, şu bil-gileri veriyor: “ABD’de 2010 yılında devlet deste-ği olarak 1,7 milyar dolar kaynak ayrılmış. ABD’ninnanoteknoloji alanını ayrı bir bütçeyle destekle-meye başladığı 2001 yılından bu yana, toplam dev-let desteği 12 milyar doların üstünde. AB 7. Çer-çeve Programı'nda araştırmalar için 6 yıl süredeyaklaşık 5 milyar avro ayırmış. Kore, 2001 yılındaNanoteknoloji Teşvik Yasası kurmuş, nano-tek-noloji araştırmaları için 4 milyar dolar kaynak ayır-mış ve 2015 yılına kadar 20 bin nanoteknoloji uz-manı yetiştirmek üzere plan yapıyor. Türkiye’de iseDPT ve TÜBİTAK başta olmak üzere teknoloji alan-larına tutarlı olarak yapılan yatırımlar var. Yatırımprogramlarına 2004 yılında 290 milyon TL ayrıl-mışken, bu tutar 2010 yılında 1,5 milyar TL. Yatı-rımın büyük bir bölümü ise nanoteknoloji ile ilgi-li alanlara ve araştırma merkezlerinin kurulma-sına ayrılıyor.”

İNŞAATTA NANOTEKNOLOJİ FARKI “Gelecek on yıllara baktığımızda modern ya-

şamın neredeyse tüm alanlarına nanoteknoloji-

nin dokunacağını ve modern yaşam koşullarınınnanoteknoloji ile artırılabileceğini öngörmekmümkün. Nanoteknoloji inşaat malzemelerininve tekstil ürünlerinin dayanıklılığını artırabilecek;elektronik ürünlerinin fonksiyonlarını geliştire-bilecek, daha güvenli ve verimli bir ulaşım imkânısağlayabilecek özellikler barındırıyor” diyen AtaSelçuk, nanoteknolojinin özellikle inşaat alanın-da büyük bir fark yaratacağını söylüyor. Mevcutdurum analiz edildiğinde nanoteknoloji ile ge-liştirilen bazı ürünlerin piyasada var olduğunungörüldüğünü ifade eden Selçuk, çevre ile ilgili ola-rak titanium dioksit nano-parçacıklar barındıranyeni akıllı malzemelerin kendi kendini temizle-yen pencerelerde ve karolarda kullanıldığı ve bi-nalarda uygulama alanı bulduğunu ekliyor. TÜ-BİTAK’ın Vizyon 2023 çalışmasında nanotekno-lojinin öncelikli alanlar arasında gösterilmesinin,ülkemiz için öneminin altını çizen Selçuk, bu tek-nolojinin gelişimini sağlamak üzere önemli ku-rumsal yapılanmaların hayata geçirilmesi için ça-lışmaların da mevcut olduğunu aktarıyor. “Ül-kemizde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi,Devlet Planlama Teşkilatı desteği ile kurulmuş-tur. Başta Bilkent Üniversitesi olmak üzere Or-tadoğu, Koç, Sabancı, Anadolu, Ege üniversiteleride bu alanda çalışmalarını sürdürmektedir” di-yen Selçuk, ancak şu anda Türkiye’de aktif ola-rak nanoteknolojiyi kullanarak ürün ve üretim ya-pan şirketlerin sayısının oldukça sınırlı olduğu-nu belirtiyor.

Selçuk, “Nanoteknoloji ile ilgili kuruluşlar ge-nellikle; savunma, havacılık, enerji, otomotiv,tekstil, kimya ve inşaat sanayi ile ilgili çalışma-lara odaklanmakta ve bu alanlara nanoteknolo-jiyi adapte etmeye çalışmaktadır. Örneğin bugünülkemizde nanoteknoloji yapı sektöründe, boyasanayinde, tekstil ve konfeksiyon sektöründe vebazı elektronik eşyalarda kullanılmaktadır” diyor.

Yapı sektöründe yapılan patent başvuruları-nın 2008 yılında 101, 2009 yılında 90 ve 2010 yı-lının ilk 7 ayında ise 27 adet olduğuna dikkat çe-ken Selçuk’a göre “Bu sonuçlar sektörel bazdafikri mülkiyet haklarının korunması konusundadaha duyarlı olunması gerektiğine işaret ediyor”diyor.

Türk sanayisinin çoğu zaman ARGE bütçesi-nin arttığı oranda ortaya bir inovasyon çıkaraca-ğına ve dünya çapında rekabet gücünün artaca-ğına inandığını belirten Murat Peksavaş, artık sa-dece ARGE bütçelerini veya ARGE uzman sayı-larını arttırarak bir sonuca ulaşamayacağımızınanlaşılması gerektiğini vurguluyor. Bu konudaTürk sanayisinin ne yapması gerektiğini ise şöy-le aktarıyor: “Uluslararası pazarlarda markanız,tasarımınız veya patentiniz yok ise rekabet etmeşansınız çok azdır. Bugün Türkiye’de kendi bün-yesinde fikri haklar uzmanı istihdam eden fir-maların sayısı 10’u geçmez. Şirketlerimizin AR-GE’den verim alabilmek ve gerçek anlamda ino-vasyonu başarabilmek için fikri haklar konusundauzmanlar istihdam etmeleri şart.”

70 Kapak

TÜSİAD Fikri Haklar Çalışma Grubu Başkanı Murat Peksavaş:

“Yasal altyapı eksiklikleri tamamlanmalı”“Dünya Ekonomi Forumu tarafından her sene yayınlanan Rekabet edebilirlik Raporu’na göre,Türkiye fikri haklar alanında 133 ülke arasında 105. sırada. Polonya 64, Brezilya 92,Zimbabwe 99, Kamboçya 103. sırada yer alıyor. Türkiye olarak bu kadar geri sıralarda yeralmamızın bir sebebi de hukuki altyapıdaki yetersizlikten kaynaklanıyor. Aynı sorun Patentve Faydalı Modeller ile Endüstriyel Tasarımlar için doğdu ve Anayasa Mahkemesi yeni birdüzenleme yapılması için bu sefer bir yıllık bir süre tanıdı. Haziran 2010 itibariyle bu tanınansüre de doldu, yaklaşık 4000 dava düştü ve hukuki boşluk halen doldurulmadı. Türkiye’demevzuat alanında yaşanan bu boşluk gelecek yıl Türkiye’nin daha üst sıralara çıkmasınızorlaştırmaktadır. Yasal altyapımızdaki eksiklerin tamamlanması şart.”

Page 71: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 72: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

“Temel değişiklikler malzemede olacaktır. En temel ve en hızlı değişecekalanlardan bir tanesinin yapı sektörü olacağını, yeni malzemelerin yapısektörüne geleceğini düşünüyorum. Sektörün Türkiye’nin geleceğinde çokönemli bir yeri olduğunu düşünüyorum; ayrıca ARGE yetenekleriaçısından yapacakları şeyin diğer sektörleri de etkileyeceğinidüşünüyorum. Yapı malzemeleri sektörü önümüzdeki dönemde ARGE’yekaynak aktarabilirse, çok can alıcı bir sektör olacaktır.”

Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikaları Direktörü Prof. Dr. Cemil Arıkan:

“Artık ekonomiler inovasyon çerçevesi etra-fında tanımlanıyor. Türkiye’nin inovasyonve ARGE süreçlerinde bir paradigma de-

ğişikliğine ihtiyacı var” diyen bir bilim insanı Prof. Dr.Cemil Arıkan. İnovasyon ve ARGE konusunda ülke-mizdeki önemli isimlerin başında geliyor. Özel sektörde13 yıl çalışan, TÜBİTAK’ta 4,5 yıl başkan yardımcılığıyapan ve 1995 yılında Teknoloji İnceleme ve Değer-lendirme Merkezi’ni (TİDEB) kuran sonra bu merke-zin ismine yenilikçiliğin eklenmesiyle TEYDEB ileçalışmalar yapan Prof. Dr. Arıkan, Ulusal İnovasyonGirişimini kurarak 2005’ten beri bu konu üzerinde 200kişiyle çalışıyor. Burada 5 çalışma grubuyla birlikte2023’e kadar Türkiye’nin inovasyon stratejisinin ne ol-ması gerektiği ile ilgili çalışmalar yapılıyor. “Türkiye’nininovasyon vizyonu ne olmalı? İnovasyon için insan gücüve yetenekleri nasıl olmalı? Bu yenilik nasıl finanseedilmeli? Ortam ve altyapı (fiziki ve yasal altyapı da

dâhil) nasıl olmalı? Kamuda inovasyon nasıl yapıl-malı?” Bu 5 sorunun etrafında oluşturulan çalış-

ma grupları Türkiye’nin 9 bin ile 17 bin dolar ara-sında yer aldığı verimlilik odaklı ekonomi yeri-ne inovasyon odaklı bir ekonomiye geçmesi içinçalışıyor. Biz de inovasyon, ARGE ve nanotek-noloji ile ilgili açık kapı bırakmadan Prof. Dr.Cemil Arıkan’ı da yakalamışken sorduk.Uzun bir röportaj oldu, söyledikleri o kadar

değerli şeylerdi ki hepsi-ne yer vermekistedik.

“Yapı malzemeleri sektörü ARGE’ye kaynakaktarabilirse, can alıcı birsektör olacaktır”

72 Kapak/Söyleşi

Page 73: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 73

ARGE ve inovasyon. Çok popüler tanımlar ama neifade eder ve ne işe yarar?

İsterseniz inovasyondan başlayalım. Çeşitli yenidüşüncelere sahip olabiliriz. İnsanoğlu hep öyledir,yeni şeyler bulur, aklına yenilikler gelir. Ama ço-ğunlukla aklımıza gelen yeniliklerin büyük bir bö-lümünü hayata geçirme şansımız olmaz. Ya o im-kânlar yoktur onu beceremeyiz ya da o fikrimiz ürü-ne dönecek bir fikir değildir. Dolayısıyla bu yeni fi-kirlere baktığımızdaki bir fikrin ille de yeni olmasıda gerekmiyor, başkasının ortaya çıkardığı birtakımfikirleri bir araya getirerek de yeni bir yapı oluştu-rabiliyorsunuz. İçinde hiçbir yeni fikir olmayan amao fikirlerin yarattığı matriksle yepyeni bir düşünceortaya çıkmış oluyor. Dolayısıyla biz bunu da bu kap-samda değerlendiriyoruz. Yeni bir fikir ya da diğerfikirlerden ortaya çıkardığımız yeni bir düşüncehayata dönüyorsa, ekonomik ve sosyal değere dö-nüyorsa, biz buna inovasyon diyoruz. Dönmüyorsademiyoruz. Ulusal İnovasyon Girişimi olarak, ino-vasyon kelimesini özenle kullanmaya devam ediyo-ruz. Çünkü yenilik dersek, her insanın kafasında biryenilik ifade eder. Ama her zaman bu yenilik haya-ta veya değere dönmüş bir şey olmayabilir. Hâlbu-ki inovasyon dediğimizde mutlaka değere dönme ge-rekiyor. İngilizce’de iki kelime vardır. Biri “inventi-on”, diğeri “innovation”dır. İlki buluştur. Türkçe’debunun karşılığı vardır. Ama her invention, “innova-tion”a dönmeyebilir. Yani değere dönmeyebilir. De-ğere dönenenlere biz “innovation” diyoruz. Dolayı-sıyla bugün Türk sanayini ve iş dünyasını düşünür-ken herkes zaten inovasyon yapmaya çalışıyor. Biryeniliği değere dönüştürmeye çalışıyor. Yenilikten birekonomik değer yaratmaya çalışıyor. Yani biz aslındabizim şu anda rekabet etmeye çalıştığımız dünyayıkonuşuyoruz inovasyon dediğimiz zaman. Dolayısıylabu herkesi ilgilendiriyor.

Bir düşünce sanayinin ARGE departmanlarında ürü-ne nasıl dönüşür?

Sanayide başkalarının yaptıklarına bakarak ino-vasyon yapabilirsiniz. Taklit edersiniz, yerini değiş-tirirsiniz, bu bir ürün olabilir. Öte yandan sizin çokiyi bir ürününüz vardır, çok farklı pazarlama yön-temleri uygularsınız ve inanılmaz derecede satar-sınız. Dolayısıyla bu da inovasyon süreci içindedir.İnovasyonu sadece sanayinin ürününe bağlamak yan-lıştır. Bütün alanlardaki yenilikten bahsediyoruz.

İNOVASYON KÜLTÜRÜYLE YAŞAMAKARGE’den ne anlamamız gerekir ve ne faydasıvardır?

Ondan önce çok genel ve önemli bir şey söyle-yeyim. Dünya Ekonomik Forumu, ülkelerin inovas-yon yetenekleriyle ilgili her yıl bir değerlendirme ya-par ve ülkeleri sıralar. Bunu aynı şekilde AB de ya-par. AB’nin bir inovasyon tablosu vardır ve her yıl ül-keler için tekrarlar. Dünya Ekonomik Forumu’nunyaklaşımına baktığımızda ekonomileri kaba hatla-rıyla üçe ayırır. İlki “Üretim Faktörleri Odaklı Eko-nomiler.” Bunlar şu anda dünyaya baktığımızda Gay-ri Safi Milli Geliri (GSMG) 2 bin dolara kadar olan ül-

kelerdeki üretim biçimleridir. Türkiye’nin de belkibundan 40–50 yıl önceki tarıma dayalı, el gücüne da-yalı ekonomisidir. 3 bin-9 bin dolar arasındaki eko-nomilere ise “Verimlilik Odaklı Ekonomiler” der. 2bin ile 3 bin dolar arasında bir geçiş bölgesi vardır.Üçüncüsü ise “İnovasyon Odaklı Ekonomi.” Bu da 17bin doların üstündeki ülkeler için geçerlidir.

Peki, Türkiye nerede duruyor?Türkiye 9 bin ile 17 bin dolar arasındaki geçiş böl-

gesinde duruyor. Yani verimlilikle inovasyon odak-lı ekonomi arasında duruyor. Buraya baktığımızdaTürkiye için bu ayrımın anlamlı olduğunu görürüz.Türkiye geçtiğimiz yıllarda yenilik üretmekten çok,var olan üretim biçimlerinde birtakım verimlilik odak-lı çalışmalar yaparak verimliliğini artırdı. Yani üre-timini hep geliştirdi. Şu anda bulunduğumuz noktadada rekabet ettiğimiz 13 ülke var. Bu ülkeler Şili, Hır-vatistan, Macaristan, Meksika, Rusya ve Ukrayna gibiülkeler. Biz şunu görüyoruz, artık ekonomi de ino-vasyon çerçevesi etrafında tanımlanıyor. İnovasyonartık bir şirketin bir köşesinde, bir ürünün çok iyi ya-pılmasının ötesine geçmiş durumda. Yenilik kültü-rüyle sizin bütün ekonominizi yönetmeniz lazım. Sa-dece ekonominizi değil ülkenizi de öyle. AB ülkele-ri arasında inovasyon tablosunda Türkiye alt sıra-larda. Fakat geçmiş 5–6 seneye bakarsak Türkiye’ninburadaki eğiminin çok pozitif olduğunu görüyoruz.4–5 yıl önce en iyisinin yarısı kadardık. Şimdi yuka-rı doğru gidiyoruz, bu görülüyor. İlk sırada İsviçre,İsveç, Finlandiya ve Almanya bulunuyor. Bizimle aynıgibi olan Sırbistan var.

Buradan ARGE’ye girelim. İnovasyon içinde ARGE’ninyerine bakmaya çalışalım. Biraz sanayiye dönelim.Sanayi dediğimizde inovasyon ne anlam taşır?

IBM’in CEO’larla 2-3 yılda bir tekrarladığı kap-samlı bir çalışma var. Bütün dünyada 950’den faz-la CEO ile yüz yüze konuşarak inovasyonla ilgili de-ğerlendirme ve anket çalışması bu. Bunun içindeTürkiye’den de 4 şirket var. Burada bütün CEO’larşirketlerinin geleceği için inovasyonun önemli ol-duğunu ilk sırada söylüyorlar. Burada tereddütyok. Yani birçok faktör içinde en önemli gördüklerive en üste koydukları inovasyon. İkinci önemli şeyinovasyonun nerelerde yapıldığı. “Ürün mü, üretimsüreçleri mi yoksa yönetimle mi?” ilgili. CEO’ların gö-rüşünün aşağı yukarı yüzde 25’inin yönetim alanın-da (pazarlama, insan kaynakları vs.) yapılan ino-vasyondan kaynaklandığını görüyoruz. Geri kalan yüz-de 40’ının üründe, yüzde 35’inin de üretim süreçle-rinde olduğu tespit ediliyor. Daha sonra dönüpikinci bir değerlendirme daha yapılıyor. Daha başa-

“Sosyal sorumluluk projelerinin ciddi bölümü inovatiftir”“İlle ekonomik değer değil, sosyal değer de önemlidir. Dolayısıyla bugün“Haydi Kızlar Okula” düşüncesi müthiş bir toplumsal değer yarattı. Bu fikir,yenilikçi fikirdir ve yarattığı çok önemli bir sosyal değer vardır. İnovasyondediğimizde toplumun değişmesini sağlayacak, hayata geçmiş yeni düşüncelerialgılamamız gerekir. Sosyal sorumluluk projelerinin ciddi bir bölümü buniteliktedir zaten. Yeni fikirler çıkar ve oradan sosyal değerler üretirsiniz.Dolayısıyla inovasyon dediğimizde aklımıza çoğunlukla ürünler gelir. Amasadece ürünler değildir. Aynı zamanda süreçlerdir, aynı zamanda pazarlamayöntemleri, topluma ulaşma yöntemleri bütün bunlar da inovatif olurlar.”

Page 74: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

rılı şirketler ile daha az başarılı şirketlere baktığı-mızdaki aralarında bazı farklılıklar olduğu görülü-yor. Daha başarılı şirketlerde bu üç alanın eşit ol-duğu ortaya çıkıyor. Daha başarısızlarda ise yöne-tim süreçleriyle ilgili inovasyonun daha az olduğu-nu görüyoruz. Dolayısıyla inovasyonun bu üç alan-da eşit olması önemli. Bu perspektiften baktığımızdao zaman şirketlerin inovasyon dediğimiz zaman bü-tün süreçlerini gözden geçirmeleri gerekiyor. Aşa-ğı yukarı bu kalite sistemleri gibi… Malzemenin fab-rikanın girdiği noktadan başlayarak ürün olarak çı-kıncaya kadar bütün süreçlerinde bu kalite sistemininizlerini bulursunuz. İnovasyon da aynı şekilde bütünsüreçlerle ilgilidir. Sizin kapınızdaki bekçiden, pa-zarlamacınıza kadar herkesin inovasyon kültürüy-le yaşıyor olması gerekir.

“YENİLİKÇİLİK RİSK İÇERİR”Şirketlerin bu yeni fikirlere karşı davranışlarını na-sıl geliştirmeleri gerekiyor?

Şirketlerin kendi içinde. yeni fikirlerin ortaya çık-masına yardımcı olması lazım.

Yenilikçilik risk içerir. Dolayısıyla bir yenilikçi fi-kir ortaya atılıp, ona kaynak aktarılıp, bir yere ulaş-tıktan sonra onun başarılı olma kadar başarısız olmaşansı da vardır ve hatta daha da fazladır. Dolayısıy-la bir şirkette siz, yeni fikirlerin ortaya çıkmasını sağ-lıyorsanız daha sonra onları belli bir elekten geçi-rerek ayıklıyorsanız ve kalan kısmını deniyor ve onuniçin kaynak ayırıyorsanız; bunların bir kısmı başarısız,bir kısmı başarılı oluyorsa, başarılıya da başarısızada kadeh kaldırabilme kültürünün olması lazım. Buçok önemlidir. Türk sanayisi bu kültürü isim olarakçok duyuyor ama yeni yeni içselleştirme noktasınageliyor. Türkiye’de batmak toplumsal bir ayıptır. Eğersiz yenilikçiliğin peşindeyseniz insanlar batacaktır.ABD’de yenilik kültürüne sahip proje yapmış, fon bul-muş, risk sermayesi almış batmış insanların ikincirisk sermayesi alma şansları çok yüksektir. Biz şuanda aslında kültürel bir değişimi konuşuyoruz. Sa-nayimizin akşamdan sabaha bu kültürel değişimi ge-çirmesi kolay değil. Türk sanayisi ARGE’sini başlangıçaşamasında taklit için kullanıyordu. Şimdi yavaş ya-vaş bunu içselleştirmeye başladı. Birtakım devletdestekleri var. Dolayısıyla riski paylaşmayı öğren-di. Şunu da öğrendi. Yenilikçi olmazsa varlığı tehditaltında… Mecburen yenilikçiliği öğrenmek zorundaolduğunu anladı Türk sanayisi. Bunun için de son za-manlarda ARGE’ye kaynak aktarımının ciddi birşekilde arttığını görüyoruz.

“Yapı sektörü seçici bir sektördür”Türk yapı sektörü, inovasyon ve ARGE’de bu paradigma değişikliğinde seçicisektörlerden biridir. Mazlov’un “Hiyerarşiler Yaklaşımı’na” göre dünyadainsanların yaşaması için hava, su, barınma, ulaşım ve giyinme ihtiyaçlarınınkarşılanması önemli bir yer tutar. Ulusal İnovasyon Girişimi içinde UlusalNanoteknoloji Çalışması yürütüyoruz. Nanoteknolojinin Türkiye’de sektörel bazdahangi değişiklikleri yaratacağına bakma çalışmaları içindeyiz. 1 yıl içinde önemlisonuçlarla karşılaşacağız. Orada 9 sektör Türkiye açısından önemli olarak ortayaçıkıyor. Bunlardan birisi de yapı sektörüdür.

74 Kapak/Söyleşi

Page 75: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 75

Ne kadarlık bir artıştan söz ediyoruz? AB ve dün-ya ile kıyasladığımızda yerimiz neresi?

Yani oransal olarak çok kolay artmıyor. Şu andahala GSMH içinde yüzde 0,8’ler civarındadır. AB or-talaması yüzde 2’dir. AB, 2013’te yüzde 3’ü, biz deyüzde 2’yi hedefliyoruz. ARGE açısından gelişmiş ül-kelerde koni şöyledir. Bu koninin alt tarafında yüz-de 60–70 sanayinin ayırdığı kaynakla ARGE yapılır.Diğer yüzde 30’u da kamu veya dışardan temin edi-len kaynaklardır. Türkiye’de bu koni terstir. Yüzde60 kamu, yüzde 40 özeldir. 1980’lerin ortalarında budurum yüzde 25’ler, yüzde 75’lerdi. Sanayi tarafınadoğru gelişti.

ARGE ve inovasyon çalışmalarına Türk ekonomi-sini yönlendiren firmaların yeteri kadar önemverdiklerini düşünüyor musunuz? Ya da ekonomininher alanına yeterince yayıldı mı?

Geçtiğimiz 3 yıl içinde öncü şirketlerde inovas-yon konusu ARGE’nin yanında önemli bir gündemmaddesi haline dönüştü. Şirketler çok ciddi bir şe-kilde bütün şirketlerini inovasyon süreçleriyle ilgi-li değişikliğe sokmaya başladılar. Evet, ciddi bir bi-linç ortaya çıktı ama henüz sayısal olarak baktığı-mızda çok fazla olmadığını görüyoruz bunun. Buradazorluk “Anadolu Kaplanları” dediğimiz şirketlerdeyaşanıyor. Bu kültürel değişimi hissediyor ama na-sıl yapacağını bilmiyor temel sıkıntı orada. Kalite sis-temleri teknik bir işti ve müşteri talep ettiğinde “İSO9000 sertifikası olsun” denildiğinde bu durum şir-keti bu sertifikasyona götürüyordu ve kalite siste-mini ona oturtmanız gerekiyordu ki müşteri o ürü-nü sizden satın alsın. Müşteri talebi olarak geldiğiiçin kaçınılmaz olarak yapıyordunuz. Türk firmala-rı burada başarılı oldular. Ama inovasyona geldiği-mizde böyle bir talep yok. Müşteri diyor ki “en iyi ürü-nü, en uygun fiyatla getir.” Sistemin nasıl olduğu ileilgili bir talebi yok. Kalite talebi herkesin yapması ge-reken bir şey, Afrika firmaları da yapıyor. Bu ayırt edi-ci bir özellik değil. Müşteriye ulaşmanın tek yolununyenilikçilik olduğu algısının Türk şirketleri tarafın-dan benimsenmesi lazım.

Türkiye’de ARGE desteklerini hangi kurum ve ku-ruluşlar veriyor? Ne kadarlık bir kaynak ayrılıyor?Ve ARGE projelerinin ne kadarı destekleniyor?

Türk sanayisi 1995’a kadar sadece kendi kaynakayırarak ARGE yapıyordu. Devlet desteği yoktu. Sa-dece ARGE harcamaları ile ilgili bir vergi kolaylığı var-dı ve çok az şirket bunu kullanırdı. Siz ARGE har-camalarınızı TÜBİTAK aracılığıyla, onun denetlemesive onayıyla Maliye Bakanlığı’na gönderirdiniz ve ver-gi istisnasından yararlanılırdı. İlk sanayiye ARGE teş-vikinin başladığı tarih 1995 yılıdır. Türkiye’nin Güm-

“ARGE potansiyelimiz arttı”“Devlet destekleri önemli bir yer tutuyor. Yakın zamanda yeni desteklergeldi. 2009 yılında yeni bir ARGE Yasası çıktı. Bu yasa şirketlerin ARGEmerkezleri kurması koşuluyla teknoparklardakine benzer bir teşviktenyararlanmasını öngördü. Şu anda bunun temel koşulu en az 50 ARGEpersonelinin çalıştırılmasını gerektiriyor. Bu yasanın getirdiği bir zorunluluk.Şu anda Türkiye’de 50’nin üzerinde böyle merkezler kuruldu. Bunların 20tanesi otomotiv alanında oldu. Türkiye önümüzdeki dönemde öncelikleotomotivde, parça bazında önemli bir merkez olma yolunda gidiyor. Bu bileTürkiye’nin önemli ölçüde ARGE potansiyelini artırmaya başladı.”

Page 76: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

rük Birliği’ne girmesiyle birtakım eskiden kalan teş-vikler kalktı. Bu kalkınca yapılan çalışmalarda “teş-vik nereden verilir?” diye baktık. Aklımızda ARGE yok-tu. Baktık ki ARGE’ye teşvik veriliyor. Dolayısıyla odönemde TİDEP diye bilinen şu anda TEYDEB deni-len yapı oluştu. Ondan bir önceki dönemde TürkiyeTeknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) kuruldu. O devle-tin Dünya Bankası’yla kurduğu bir vakıftır. Ve ilk defasanayicilere geri ödeme koşuluyla faizsiz ARGEdesteği vermeye başladı. 1995’te TEYDEB kuruldu.Şu anda ulaştığı seviye, yılda birkaç yüz milyon TLhibe destek noktasına ulaşmış gibi. Yavaş yavaş yolboyu bunlara bir takım destekler eklenmeye başladı.KOSGEB kendi içindeki TEKMER diye bilinen teknolojimerkezlerinde destekler vermeye başladı. Tekno-parklar Yasası ile birlikte oralardaki şirketlere bir-takım vergi ayrıcalıkları tanındı. Sanayi Bakanlığı, Sa-nayi Tezleri (SANTEZ) diye bir destek yarattı. Bir üni-versitede, bir tez niyeti var ve bir sanayici de “bu tezbana yardımcı olur, ben bunu kullanabilirim” diyorsa,

bunun yüzde 75’ini Bakanlık desteklemeye başladı.Şu anda da büyük boyutlara ulaştı. Sabancı Üniver-sitesi’nin aldığı 6–7 proje vardır ve bir tanesi 800 binTL mertebesindedir. Daha sonra da 5746 sayılıARGE Yasası’nın çıkmasıyla birlikte ARGE Merkez-leri konsepti ortaya çıktı. Şirketlerdeki ARGE pro-jeleri, TÜBİTAK, Sanayi Bakanlığı veya AB’den alı-nan fonlarla proje geliştirdiler ve aynı vergi teşvi-kinden yararlandılar.

Şu anda ne kadar ARGE projesi destekleniyor ve nekadarlık bir kaynak aktarılıyor?

Şu anda ARGE’ye aktarılan toplam kaynak Tür-kiye’nin GSMH’sının 400 milyar civarında olduğu he-sabıyla yılda 3,2 milyar TL’dir. Yüzde 0,8 yani. Bu-nun yüzde 40’ına yakınını Türk sanayisi harcıyor. Gerikalanını da kamu. Yalnız kamunun ciddi bir bölümüüniversitelerde kamu araştırma merkezlerindeharcanan kısım. Teşvike geldiğimizde, onun sevi-yesinin de yaklaşık 500–600 milyon TL civarında ol-duğunu tahmin ediyorum.

“ARAYÜZLERE İHTİYAÇ VAR”Türk sanayisinin ve KOBİ’lerinin ARGE ve inovas-yon konusunda dünyada rekabet ettikleri rakiple-rine karşı neler yapmaları gerekiyor?

Bir kere sadece sanayi değil, birçok tarafınyapması gereken bir şey lazım. Kamunun kolaylaş-tırıcı rolünü devam ettirmesi için orada yasal dü-zenlemelerin yapılması gerekiyor. Fikri mülkiyetinkorunmasıyla ilgili ciddi düzenleme ve desteklere ih-tiyacımız var. ARGE teşviklerinin yeniden düzen-lenmesi gerekiyor. Popülist bir şekilde bütün sek-törlerdeki ARGE’ye aynı kapsamda destek vermekrekabette bizi öne çıkartmaz. Her tarafa ARGE des-tekleri vereceksiniz ama önceliklerinizi de belirle-yerek onlara ağırlık vereceksiniz. Devlet PlanlamaTeşkilatı’ndan (DPT) nanoteknoloji merkezimizikurmak için 27 milyon TL alıyoruz. Dolayısıyla üni-versitelere de destek vereceksiniz. Aynı zamandaDPT’nin üniversitelere yaptığı yatırımları takip etmesigerekiyor. Yavaş yavaş onu öğreniyor DPT. “Acabane kadarı inovasyona dönüyor” ve “ne kadar sana-yi ile iş birliği yapılıyor.” ARGE’ye bakışımızı akade-mik taraftan, şirketlere kadar değiştirmemiz lazım.Dünya pazarında rekabet etmek istiyorsanız bilim-de de öncü konumda olmanız lazım. Bilimde öncüiseniz önemli inovatif projelerin çıkma şansı oralardaoluyor. Bilimde öncü olacaksınız ama bilimden or-taya çıkanların hayata dönüşmesi için birtakım me-kanizmaları da oluşturacaksınız. Ara yüzlere ihtiyaç

“Önümüzdeki zaman içinde kırılmanın nano ve biyolojide olacağını biliyoruz. Patlamalar orada olacak.Nanoteknoloji öyle geliyor ki, siz daha önce bilmediğiniz özelliklere kavuşuyorsunuz, aynı malzemeyi oboyuta indirebilirseniz. Çünkü başka bir şey oluyor. Hem de biyolojiyle malzeme birleşmeye başladı. Artıkatom konuşmaya başladık. Bu canlı ya da cansız olabilir. Eğer siz atomları üst üste koyarak inşaat yapmayıbecerebilirseniz; kalp de, ciğer de yaparsınız hatta kolon da… İnşaat malzemesinin bu teknoloji ile çokdeğişeceğini görüyoruz. Türkiye’de ise inovasyonun hep buralarda olacağını söylersek hem yanılırız, hem deTürk sanayisini yanıltırız. Her yerde inovasyon mümkün. Kalıp sanayisi hiçbir zaman bitmeyecektir. Sizburada inovasyon yaptığınızda rakiplerinizin önüne geçmiş olacaksınız. İnovasyonu her yerde yapmak lazım.”

“Her yerdeinovasyon”

76 Kapak/Söyleşi

Page 77: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 77

var. ARGE bilimsel çıktıdan müşteriye giden bir sü-reç. Eskiden bu süreci lineer kabul ediyorduk. Dün-yadaki inovasyon sürecine baktığımızda lineer ol-madığını görüyoruz. Bütün bu süreçlerde paydaşlarbelli sürelerde birlikte çalışmak zorundalar. Devletüniversiteden alınan projeleri yüzde yüz destekle-yebilir. AB 7. Çerçeve Programı’nda bu böyle yapı-lır. Dolayısıyla Türkiye’nin sanayisi ve akademik dün-yasıyla birlikte ARGE’ye bakışını değiştirmesi lazım.Bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Önü-müzdeki günlerde bunu konuşmamız gerekiyor. Tür-kiye’nin inovasyon ve ARGE süreçlerinde bir para-digma değişikliğine ihtiyacı var.

Avrupa ve dünyada ARGE konusunda ne gibi ge-lişmeler söz konusu? Kıyaslar mısınız? Ne kadar-lık kaynak ayrılıyor? Yılda kaç proje destekleniyorve ARGE konusunda nasıl bir altyapı söz konusu?

Bu söylediğiniz çok kolay değil. AB 7.ÇerçeveProgramı’nda 2007-2013 dönemi parasal büyüklü-ğü 53 milyar avrodur. Bu Avrupa’da, bu dönem için-de harcanması gereken ARGE’nin sadece yüzde5’idir. Yani AB, bunun 19 katı kadar kendi bütçele-rinden para ayıracak bu dönem arasında. AB’de yüz-de 2 iken Japonya ve ABD’de yüzde 3 olduğunu dü-şünürsek; ABD ve Japonya’nın GSMH’sinın AB’nin1,5 katı olduğunu da hesaba katarsak dünyanın AR-GE’ye ne kadar muazzam bir rakam ayırdığını gö-rebiliriz.

Türk yapı sektörü açısından konuya yaklaştığımızdaARGE ve inovasyon konusunda alınan mesafe ne-dir? Ve neler yapılması gerekiyor?

Çok önemli bir mesafe katedildiği kanısında de-ğilim. Hâlbuki temel değişiklikler malzemede ola-caktır. En temel ve en hızlı değişecek alanlardan birtanesinin yapı sektörü olacağını, yeni malzemelerinyapı sektörüne geleceğini düşünüyoruz. Şu anda yapı

sektörünün çalışmalarının fazla ve yeterli olduğu ka-nısında değilim. Yeni yeni birtakım kille ilgili çalış-malar olduğunu biliyoruz. Ama ses getirici ARGE ça-lışmasından haberdar değilim. Yapı sektörününmalzeme kısmını incelemek lazım. Malzeme üretip,yapıyı yapan bu sektör aynı zamanda malzemeyi ne-reden ucuz bulursa oradan alan ve geleneklerindenyani alıştığı malzeme dışında malzeme kullanmaalışkanlığından pek de vazgeçmeyen bir sektör. Yapısektörünün Türkiye’nin geleceğinde çok önemli biryeri olduğunu düşünüyorum hem de ARGE yete-nekleri açısından yapacakları şeyin diğer sektörle-ri de etkileyeceğini düşünüyorum. Çünkü malzemedemeydana gelen yapay değişiklikler yatay etkileşimyaratır. Siz bir sektörde yapıyorsanız diğer sektör dekullanmaya başlıyor. Yapı malzeme sektörü önü-müzdeki dönemde ARGE’ye kaynak aktarabilirse çokcan alıcı bir sektör olacak diye düşünüyorum. Tür-kiye’de 2009 ve 2010’da konuyla ilgili nasıl bir çalışmayapıldığı hakkında bir bilgi mevcut mu? Ve gelecektenasıl bir yol haritasıyla istenen konuma ulaşabiliriz?Geçtiğimiz birkaç yıl içinde ARGE teşviklerinde,ARGE yasasında ve SANTEZ gibi alanlarda birtakımşeyler oldu. DPT, üniversitelerde ARGE altyapısıy-la ilgili çok ciddi bir kaynak aktarmaya başladı. Bun-lardan bir kısmı daha genel kullanım teçhizatı ile il-gili. Bir kısmı da mükemmeliyet merkezleri altındakullanıldı. Bilkent Üniversitesi’nde değeri 50-60milyon TL’yi geçmiş çok önemli bir nanoteknolojimerkezi çalışmaya başladı. Bizimki yakında başla-yacak. İTÜ, Boğaziçi ve Koç üniversitelerinde var.DPT, üniversiteler içerisinde inovasyona açık, dışa-rı hizmet verebilecek, sanayiyle birlikte çalışacak mü-kemmeliyet merkezleri kurma konusunda çalışmalarbaşlatmalı. 3 yıldan beri de vakıf üniversitelerine des-tek vermeye başladı. Bu da önemli bir değişikliktir.Bunlara paralel olarak yapılması gereken esasmesele ise paradigma değişikliğidir.

İnovasyonda pazarlamanın önemi“Biz yenilikçiliğin hep üniversitelerden çıktığını düşünürüz. Şirketler bu fikirlerinereden alıyorlar ve nereden sahip oluyorlar? diye baktığımızda pazarlamabiriminin çok önemli olduğunu görüyoruz. Birçok bilginin, bu birimden pazarabakarak elde edilerek geldiğini görüyoruz. Siz de buna göre bir şey yapıyorsunuz.Kendi içinizdeki ARGE biriminden geldiği de görülüyor. Dışarıdan gelenlerin veüniversiteden çıkanların çok ufak bir bölüm oluşturduğu görülüyor.”

Page 78: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Yasemin Bali ÇETİNYatırım ve İhracatı Teşvik Müşaviri

Araştırma ve geliştirmefaaliyetlerinindesteklenmesi

Bu sayıda kapak konusu olarak inovas-yonun seçilmesini fevkalade isabetlibulduğumu ifade ederek konuya giriş

yapmak isterim. ARGE/ÜRGE, yenilikçilik mev-zuatı ülkenin mal ve hizmet endüstrisi yapısı-nı daha fazla katma değer içerecek bir yapıyakavuşturacak bir politika seferberliği karak-terini yansıtması gerekir. Ancak gözlem ve de-neyimlerimiz mevzuatın parçalı bir yapı ser-gilemesi, birtakım belirsizlikleri içerdiği yö-nündedir. Bu genel yorumumuzun ardından ka-nunun bize sağladıklarını ana başlıklar halin-de tetkik edelim.

5746 sayılı Kanunun amacı; “ARGE ve yenilikyoluyla ülke ekonomisinin uluslararası düzeyderekabet edebilir bir yapıya kavuşturulmasıiçin teknolojik bilgi üretilmesini, üründe ve üre-tim süreçlerinde yenilik yapılmasını, ürün ka-litesi ve standardının yükseltilmesini, verim-liliğin artırılmasını, üretim maliyetlerinin dü-şürülmesini, teknolojik bilginin ticarileştiril-mesini, rekabet öncesi işbirliklerinin gelişti-rilmesini, teknoloji yoğun üretim, girişimcilikve bu alanlara yönelik yatırımlar ile ARGE’yeve yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermayeyatırımlarının ülkeye girişinin hızlandırılmasını,ARGE personeli ve nitelikli iş gücü istihdamı-nın artırılmasını desteklemek ve teşvik et-mektir.

Bu Kanun; Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Ge-liştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı ta-

rafından 12/4/1990 tarihli ve 3624 sayılı Kanunagöre oluşturulan teknoloji merkezleri (tekno-loji merkezi işletmeleri) ile Türkiye’deki ARGEmerkezleri, ARGE projeleri ve rekabet öncesiiş birliği projeleri ve tekno girişim sermayesi-ne ilişkin destek ve teşvikleri kapsar.

İNDİRİM, İSTİSNA, DESTEK VE TEŞVİK UNSURLARI

ARGE indirimi: Teknoloji merkezi işletme-lerinde, ARGE merkezlerinde, kamu kurum vekuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tara-fından veya uluslararası fonlarca desteklenenARGE ve yenilik projelerinde, rekabet öncesi iş-birliği projelerinde ve tekno girişim sermayedesteklerinden yararlananlarca gerçekleşti-rilen ARGE ve yenilik harcamalarının tamamıile 500 ve üzerinde tam zaman eşdeğer ARGEpersoneli istihdam eden ARGE merkezlerindeayrıca o yıl yapılan ARGE ve yenilik harcama-sının bir önceki yıla göre artışının yarısı,13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Ver-gisi Kanunu’nun 10’uncu maddesine göre ku-rum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sa-yılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu madde-si uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim ko-nusu yapılır. Ayrıca bu harcamalar, 4/1/1961 ta-rihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre ak-tifleştirilmek suretiyle amortisman yoluylaitfa edilir, bir iktisadi kıymet oluşmaması ha-linde ise doğrudan gider yazılır. Kazancın ye-tersiz olması nedeniyle ilgili hesap dönemin-de indirim konusu yapılamayan tutar, sonrakihesap dönemlerine devredilir. Devredilen tu-tarlar, takip eden yıllarda 213 sayılı Kanun’agöre her yıl belirlenen yeniden değerlemeoranında artırılarak dikkate alınır.

Gelir vergisi stopajı teşviki: Kamu personelihariç olmak üzere teknoloji merkezi işletme-lerinde, ARGE merkezlerinde, kamu kurum vekuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tara-fından veya uluslararası fonlarca desteklenenya da TÜBİTAK tarafından yürütülen ARGE veyenilik projelerinde, tekno girişim sermaye des-teklerinden yararlanan işletmelerde ve reka-

Özel sektör son yıllarda çok daha fazla proje üretmekte veTÜBİTAK gibi güzide bir kurumun desteğinden faydalanma

yöntemine başvurmaktadır. Ancak yine üzülerekgözlemlemekteyiz ki nakit destek uygulamalarında sürecin çok

uzaması çoğu zaman bir yılı geçmesi, inceleme sürecindegereğinden fazla detaya girilmesi firmalarımızın bu konuda

motivasyonunu etkilemektedir. Sürecin hızlandırılması en baştaAr-Ge yapan kuruluşun kısa sürede sonuca ulaşması demektir

ki bu da Ar-Ge kavramının mantığı ile bire bir ilişkilidir.

78 Teşvik Dünyası

Page 79: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

bet öncesi iş birliği projelerinde çalışan ARGEve destek personelinin; bu çalışmaları karşı-lığında elde ettikleri ücretlerinin doktoralıolanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüz-de sekseni gelir vergisinden müstesnadır.

Sigorta primi desteği: Kamu personeli ha-riç olmak üzere teknoloji merkezi işletmele-rinde, ARGE merkezlerinde, kamu kurum vekuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tara-fından veya uluslararası fonlarca desteklenenya da TÜBİTAK tarafından yürütülen ARGE veyenilik projeleri ile rekabet öncesi iş birliği pro-jelerinde ve tekno girişim sermaye destekle-rinden yararlanan işletmelerde çalışan ARGEve destek personeli ile 26/6/2001 tarihli ve 4691sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanu-nu’nun geçici 2’nci maddesi uyarınca ücreti ge-lir vergisinden istisna olan personelin; bu ça-lışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleriüzerinden hesaplanan sigorta primi işveren his-sesinin yarısı, her bir çalışan için beş yıl süreyleMaliye Bakanlığı bütçesine konulacak öde-nekten karşılanır.

Damga vergisi istisnası: Bu Kanun kapsa-mındaki her türlü ARGE ve yenilik faaliyetleriile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlardan damgavergisi alınmaz.

Tekno-girişim sermayesi desteği: Merke-zi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tara-fından bu Kanun’un 2’nci maddesinin birinci fık-rasının (e) bendindeki koşulları taşıyanlara birdefaya mahsus olmak üzere teminat alınmak-sızın 100 bin Yeni Türk Lirası’na kadar tekno-girişim sermayesi desteği hibe olarak verilir.Bu fıkra uyarınca yılı bütçesinde ARGE proje-lerinin desteklenmesi amacıyla ödeneği bulu-nan merkezi yönetim kapsamındaki kamu ida-relerinin tümü tarafından yapılan ödemelerintoplamı, her takvim yılı için 10 milyon Yeni TürkLirası’nı geçemez. Bu tutarlar, takip eden yıl-larda 213 sayılı Kanuna göre her yıl belirlenenyeniden değerleme oranında artırılmak sure-tiyle uygulanır.

Rekabet öncesi iş birliği projelerinde, iş bir-liğini oluşturan kuruluşların bu iş birliğine yap-tıkları katkılar, işbirliği protokolünde belirle-nen kuruluşlardan biri adına açılacak özel birhesapta izlenir. Özel hesaba aktarılan bu tu-tarlar, harcamanın yapıldığı dönemde katkısağlayan kuruluşların ARGE harcaması olarakkabul edilir ve proje dışında başka bir amaç içinkullanılamaz. Proje hesabında toplanan tu-tarlar, proje özel hesabı açan kuruluşun ka-zancının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaz.

ARGE ve yenilik faaliyetlerinde bulunanla-rın; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla ku-rulan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldık-ları destekler özel bir fon hesabında tutulur. Bufon, 193 sayılı Kanun ve 5520 sayılı Kanuna görevergiye tabi kazancın ve ilgili yılda yapılanARGE harcaması tutarının tespitinde dikkatealınmaz. Bu fonun, elde edildiği hesap döneminiizleyen beş yıl içinde sermayeye ilâve dışındaherhangi bir şekilde başka bir hesaba nakle-dilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, za-manında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziayauğratılmış sayılır.

Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında sağla-nan destekler: ARGE yatırımının Teşvik Belge-si kapsamında gerçekleştirilmesi halinde güm-rük vergisi muafiyeti, KDV istisnası ve faiz des-teğinden yararlanılır. Bölge ayırımı yapılmak-sızın ARGE yatırımları Türk Lirası cinsinden kre-dilerde 5 puan, döviz kredileri ve dövize endeksli

Ekim 2010 79

Page 80: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

kredilerde 2 puanı müsteşarlıkça da uygun gö-rülmesi halinde ilk 5 yıl için ödenmek kaydıylabütçe kaynaklarından karşılanabilir. Finansal ki-ralama şirketleri aracılığı ile gerçekleştirilecekolanlar içinde aynı destek uygulaması söz ko-nusudur. Faiz desteği tutarı proje bazında aza-mi 300 bin Türk Lirası’dır. Teşvik Belgesi’nde faizdesteği öngörülen yatırımcılar faiz desteğindenyararlanabilmek için müsteşarlık ile protokolimzalayan bankalardan birine başvurabilirler.Bankaca yapılan değerlendirme sonucu kredikullandırılması uygun görülen projelere ilişkinfaiz desteği müracaatları yatırımcı adına pro-tokolde belirtilen esaslar çerçevesinde banka-ca müsteşarlığa yapılır.

5746 sayılı Kanunun uygulama ve denetimesaslarına da kısaca bir göz atmakta fayda gö-rüyoruz; “Bu Kanun kapsamındaki destek ve teş-vik unsurlarından yararlananların bu Kanundaöngörülen şartları taşıdıklarına ilişkin tespitleren geç iki yıllık süreler itibarıyla yapılır. Ka-nun’un 3’üncü maddesinde belirtilen gelir ver-gisi stopajı ve sigorta primi işveren hissesine iliş-kin teşviklerden yararlanacak olan destek per-sonelinin tam zaman eşdeğeri sayısı, toplam tamzamanlı ARGE personeli sayısının yüzde onunugeçemez. Asgari ARGE personeli sayısının he-sabında fiilen ve tam zamanlı olarak çalışan per-sonelin üçer aylık dönemler itibarıyla ortalamasıesas alınır. Kanunda öngörülen şartların ihla-li veya teşvik ve destek unsurlarının amacı dı-şında kullanılması halinde, zamanında tahakkukettirilmemiş vergiler yönünden vergi ziaya doğ-muş sayılır. Sağlanan vergi dışı destekler ise21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacak-larının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hüküm-lerine göre ve gecikme zammı uygulanmaksuretiyle tahsil edilir. Bu Kanun kapsamındakiindirim, istisna, destek ve teşviklerden yarar-lananlar; 193 sayılı Kanunun 89’uncu maddesininbirinci fıkrasının (9) numaralı bendi, 5520 sayı-lı Kanunun 10’uncu maddesinin birinci fıkrası-nın (a) bendi ve 29/1/2004 tarihli ve 5084 sayılıYatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Ka-nunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Ka-nun’un aynı mahiyetteki hükümlerinden ayrıcayararlanamazlar. Kanunun uygulamasına vedenetimine ilişkin usul ve esaslar, TÜBİTAK’ın

görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ile Sa-nayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından birlikte çı-karılacak yönetmelikle belirlenir.

Sanayi ARGE Destekleme Programı: Sektörve büyüklüğüne bakılmaksızın firma düzeyindekatma değer yaratan bir ya da birden çok tüzelkişiye ait olan Türkiye’de yerleşik tüm işletmelerproje başvurusunda bulunabilirler,destek süresiproje bazında azami 3 yıldır. Bu süre zorunlu ne-denlerle en fazla 6 ay uzatılabilir. Bu programile yeni bir ürün üretilmesi, ürün kalitesinin yük-seltilmesi, maliyet düşürücü nitelikte yeni tek-niklerin ve yeni üretim teknolojilerinin gelişti-rilmesi konularında yürütülen projeler des-teklenmektedir. Bu destek yüzde 60‘a varanoranda ve geri ödemesizdir.

Program kapsamında hangi ARGE aşama-larının desteklendiğine bakacak olursak; Kavramgeliştirme, teknolojik/teknik ve ekonomik yapı-labilirlik etüdü, geliştirilen kavramdan asarımageçiş sürecinde yer alan laboratvuar ve benze-ri çalışmalar, prototip üretimi, pilot tesisin ku-rulması, deneme üretimi ve tip testlerinin ya-pılması, satış sonrasında ürün tasarımındankaynaklanan sorunların çözümü faaliyetleri.

Program kapsamında hangi giderler des-teklenmelidir?

ARGE projesinde projenin gerektirdiği veödemesi yapılan aşağıdaki harcamalar kabuledilir. Personel giderleri, alet teçhizat, proto-tip kalıp, yazılım ve yayın alım giderleri, malzemeve sarf giderleri, yurt içi ve yurt dışı danışman-lık hizmeti ve diğer hizmet alım giderleri, ,ülkeiçindeki üniversiteler, TÜBİTAK’a bağlı ARGE bi-rimleri, özel sektör ARGE kuruluşları kurum vekuruluşlarına yaptırılan ARGE hizmet giderle-ri, Türk Patent Enstitüsü’nden alınacak ulusalpatent tescili, faydalı model tescili ve endüstritesciliyle ilgili giderler.

Özel sektör son yıllarda çok daha fazla pro-je üretmekte ve TÜBİTAK gibi güzide bir kuru-mun desteğinden faydalanma yöntemine baş-vurmaktadır. Ancak yine üzülerek gözlemle-mekteyiz ki nakit destek uygulamalarında sü-recin çok uzaması, çoğu zaman bir yılı geçme-si, inceleme sürecinde gereğinden fazla deta-ya girilmesi firmalarımızın bu konuda motivas-yonunu etkilemektedir. Sürecin hızlandırılma-sı en başta ARGE yapan kuruluşun kısa süredesonuca ulaşması demektir ki bu da ARGE kav-ramının mantığı ile bire bir ilişkilidir. Son söz ola-rak destek veren kurumların süreç yönetimi-nin yanı sıra kurumlar arasındaki koordinasyonve uyum konusunda da yol katetmeleri gerek-tiğini söylemeliyiz.

Özel sektör son yıllarda çok daha fazla proje üretmekte veTÜBİTAK gibi güzide bir kurumun desteğinden faydalanmayöntemine başvurmaktadır. Ancak yine üzülerek gözlemlemekteyizki nakit destek uygulamalarında sürecin çok uzaması, çoğu zamanbir yılı geçmesi, inceleme sürecinde gereğinden fazla detayagirilmesi firmalarımızın bu konuda motivasyonunu etkilemektedir.

80 Teşvik Dünyası

Page 81: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 82: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Türk yapı malzemeleri sektörünün en önem-li ihracat kapısı Kuzey Irak. Türk inşaat fir-malarının da önem verdiği yakın ve komşu

bir pazar. Kuzey Irak’ta inşaat faaliyetlerinin durdurak bilmeden devam ettiği, altyapı, su temini,atık su arıtma tesisi, elektrik santrali, hastane, okulve konut inşaatı, karayolu, havayolu, köprü ve alış-veriş merkezleriyle yeniden planlanan bir kent Er-bil. Öyle ki, bölgede yatırım yapan 450 Türk şirketiolduğunu belirten Sanayi Bakanı Sinan Çelebi, Ha-lil İbrahim Kapısı üzerinden 4,3 milyar dolarlık ti-

caret yapıldığını söyleyerek, kentin ihracatçı fir-malarımız açısından ne denli önemli bir pazar ol-duğunu gözler önüne seriyor. 125 teşvik ruhsatı-nın yüzde 70’inin Türk şirketleri tarafından alın-dığını kaydeden Çelebi, bunun 1,5 milyar dolarlıkbir yatırım anlamına geldiğini de ifade ediyor.

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İM-SAD) için de önemli olan bu kente en üst düzey-de bir inceleme gezisi düzenlendi. 12–14 Temmuz2010 tarihleri arasında İMSAD Yönetim KuruluBaşkanı Orhan Turan, Dış Ticaret Müsteşarlığı(DTM) Müsteşar Yardımcısı Ziya Altunyaldız ve veDTM yetkilileri ile bölgeye ihracat yapan sektörfirmaları Erbil’e adeta çıkartma yaptı. 3 günde yo-ğun bir temas trafiği yaşadıklarını aktaran İMSADYönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, inşaat fua-rının açılışını gerçekleştirdiklerini de söyledi. Ka-tılımcıların büyük bir bölümünün Türk olduğununaltını çizen Turan, inşaat ve yapı malzemeler sek-törüyle ilgili her firmanın Erbil’deki fuarda ol-duğunu kaydetti. Biz de İMSAD Yönetim KuruluBaşkanı Turan’la Erbil ziyareti sonrası buluştukve Erbil izlenimlerini aldık.

İMSAD’ın Erbil çıkarması

İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Turan, “Bizim daha proaktifolmamız, bize talep gelmeden, bu bölgelere gitmemiz lazım.

Bu ziyaretler bu atılımın ön aşamaları. Deneyim vetecrübelerimiz artıyor artık. İMSAD üyeleri olarak bu

bölgelerde ortak hareket etmemiz gerekiyor. Artık ihracattan,o bölgelerde firma satın almalara geçmek ve yüzde 100 kendi

kaynağımızla yatırım yapmak zamanı” diyor.

82 İzlenim

Page 83: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 83

“TÜRK İMAJI ÇOK GÜÇLÜ”Erbil Havaalanı’na inen heyeti 55 derecelik bir

sıcaklığın karşıladığını söyleyen Turan, 3 günlükyoğun programın oldukça verimli geçtiğini be-lirterek şunları ekledi: “Sanayi ve ticaret, ba-yındırlık, elektrik, yatırım ve belediyelerden so-rumlu bakanlıkları ziyaret ettik. Müteahhitler Bir-liği ile Müşavirler Birliği’ne ise ikinci gün gittik.Erbil’de daha doğrusu Kuzey Irak’ta inşaat sek-törü başta olmak üzere, gıda ve tüketim malla-rı Türk firmalarının elinde… Alışveriş merkez-lerini gezdik ve birçok Türk markasını gördük. Er-bil’de konuttan alışveriş merkezine, altyapıdanulaşıma birçok yatırım imkânı var. Nüfusu 3 mil-yon 800 bin civarında ve hızla gelişiyor. Ticarethayatı Türk firmalarının elinde…”

Haftada 3-4 gün Erbil’e uçuş olduğunu ve buuçuşların dolu olarak gerçekleştiğini gözlemle-diğini aktaran Turan’a göre bu doluluk Erbil’eolan ilginin bir yansıması. Özellikle GüneydoğuAnadolu Bölgesi’ndeki girişimci firmaların Er-bil’de olduğunun altını çizen Turan, “Türkiye’yeve Türk mallarına karşı yaklaşımların özellikleçok pozitif olduğunu gördüm” diyor. Türk malıimajının güçlü olduğunu belirten Turan ikinci ka-lite olarak değerlendirilen malların ise geneldeİran ve Çin’den gelen ürünler olduğunu ifade edi-

yor. “Türk yapı malzemeleri markalarıyla değil,showroomlarıyla da Erbil’deydi” diyen Turan, Er-bil ekonomisinde Türklerin ağırlığı olduğunu vur-guluyor.

Erbil’de ziyaret ettikleri bakanlık yetkilile-rinden yatırımlarla ilgili bilgi aldıklarını sözleri-ne ekleyen Turan, şunları söylüyor: “İMSADolarak yurt dışında müteahhitlerimizin iş aldığıülkeleri mümkün olduğu kadar tanımamız lazım.Potansiyel olarak gördüğümüz ülkelere ya bir-likte ya da sonradan gitmemiz önemli. Türkiye’niniçine kapanmaması gerekiyor.

En büyük ihracatçı sektörlerden birisiyiz.Büyümemizi dışarıda da aramalıyız. Bu bölgelerinyeniden inşa edilmesi gerekiyor. Ve Türk inşa-at malzemeleri ile inşa edilmesi de önemli.Bölgede inşaat faaliyetlerinin büyük çoğunluğuda Türklerde bulunuyor.”

Erbil heyetiİMSAD Yönetim Kurulu

Başkanı Orhan Turan, DTMMüsteşar Yardımcısı ZiyaAltunyaldız, Erbil Ticaret

Ataşesi Deniz Kutlu veBağdat Büyükelçiliği

3. Sekreteri Ulaş Soylu,DTM Genel Müdür

Yardımcısı Derviş Öztürk,Türk Müşavir Mühendislerve Mimarlar Birliği BaşkanYardımcısı Ahmet Bahadır

Özsüt…

Ziyaret edilen Bakanlık ve BakanlarPlanlama Bakanı Ali Sindi, İmar ve İskân Bakanı Kamaran Ahmet Abdullah,Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi, Yatırım Bakanı Herish Muharram,Elektrik Bakanı Yasin Sheikh Abu Bakir Muhammad Mawati, Belediyeler veTurizm Bakanı Samir Abdullah Mustafa.

Page 84: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

“ERBİL’E YATIRIM YAPILMASI BEKLENİYOR”

Türkiye’den farklı sektörlerden değişik ürün-leriyle alternatif firmaların da Erbil’e gelmesininistendiğini söyleyen Turan, yapılan görüşme-lerde Kuzey Iraklı yetkililerin Türk firmalarının Er-bil’e yatırım yapmasını beklediklerini kendileri-ne ifade ettiklerini aktarıyor. Beklentileri iseşöyle anlatıyor Turan: “Türk firmalarının üretimve yatırım yaparak Irak’ın güneyine ve İran’a, Er-bil’den ihracat yapmalarını istiyorlar. Talepleri

oldu. Biz de onları Türkiye’ye davet ettik. İnşaatmalzemelerini daha yakından tanımaları için…Önümüzdeki günlerde bu ziyaret gerçekleşebi-lir. Onlara bilgi vereceğiz. Erbil’deki inşaatlardatamamen Türk firmalarının malzemelerini kul-lanmaları için gerekli çabayı gösteriyoruz. Türkyapı malzemelerinin sergileneceği bir showroomkurma fikri konuşuldu. Irak, Bakü, Erbil, Libya bu-ralarda belki İMSAD üyelerinin showroomlarınıaçacağız. DTM’den de böyle bir talep var.”

Irak yeniden inşa edilirken Türk firmalarınınaktif rol almaları gerektiğine vurgu yapan Turan,yabancı firmaların özellikle Erbil’de Türk fir-maları kadar etkili olmadıklarını söylüyor. Ya-pılması gerekenleri ise İMSAD Yönetim KuruluBaşkanı Turan şu şekilde ifade ediyor: “Bizimdaha proaktif olmamız, bize talep gelmeden, bubölgelere gitmemiz lazım. Bu ziyaretler bu atı-lımın ön aşamaları. Deneyim ve tecrübelerimizartıyor artık. İMSAD üyeleri olarak bu bölgeler-de ortak hareket etmemiz gerekiyor. Artık ihra-cattan, o bölgelerde firma satın almalara geç-memiz lazım. Yüzde 100 kendi kaynağımızlayatırım yapmamız lazım. Erbil’de önümüzdeki sü-reçte 10–15 milyar dolar kamunun yapacağıyatırım söz konusu. Erbil’de deneyim kazandık-tan sonra güneye doğru inebilirsiniz. O bölgedekikonsolosluğumuz ve ticari ataşeliğimizde çalı-şan arkadaşlarımız son derece ilgili, bilgili vedestek vermeye yakın insanlar. Çok duyarlılar.Hepsi genç insanlar ve bizlere yardım etmek cid-di çaba gösterdiklerini gördüm. Onları da kut-lamak ve teşekkür etmek istiyorum. İMSADüyeleri ve yapı malzemesi üreticilerimiz, başla-rı sıkıştığında mutlaka Erbil’deki ataşeliğimizleirtibata geçsinler.”

Turan’ın Türk inşaat malzemesi firmalarınada bir yol haritası var. Turan, “Mutlaka ihracatayağı olan üretici firmaların kısa vadeli hedefleriiçine Irak, Mısır, Libya ve Azerbaycan’ı almala-rını tavsiye ederim” diyor.

Irak-Türkiye ikili ticaret rakamları (milyon dolar)

YILLAR İHRACAT DEĞİŞİM (%) İTHALAT DEĞİŞİM (%) HACİM DENGE

2003 829 - 112 - 941 716

2004 1.820 119,5 467 316,9 2.288 1.353

2005 2.750 51,1 458 -1,9 3.208 2.291

2006 2.589 -5,8 375 -18,1 2.965 2.213

2007 2.845 9,8 645 72,0 3.490 2.200

2008 3.917 37,6 1.321 104,7 5.238 2.596

2009 5.126 30,88 952 -27,93 6.078 4.174

2009/6 2.534 * 348 * 2.882 2.186

2010/6 2.663 4,86 576 65,7 3.239 2.087

Kuzey Irak’ta 1,5 milyar dolarlık proje üstlenildiIrak Kürt Bölgesel Yönetimi Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’na bağlı yaklaşık700 Türk firması var. Bu firmaların yaklaşık 250 tanesi müteahhitlik,müşavirlik yapan inşaat malzemesi satan firmalar. Ancak Iraklı ortaklarıylaçalışan firmalar ve taşeron olarak gelen firmalar eklenirse, bu rakam 300'ünüzerine çıkıyor. Irak'ta üstlenilen kümülatif proje bedeli (resmi rakamlaragöre) 8 milyar dolar. Bunun 5 ila 6 milyar doları Kuzey Irak'ta gerçekleşti.Yalnızca 2009 yılında Kuzey Irak'ta 1,5 milyar dolarlık proje üstlenildi. Resmirakamlara yansımayan projeler oldugunu da belirtmek gerekiyor. Erbil,Süleymaniye ve Dohuk'ta inşaat işinde çalışan yaklaşık 20 bin işçi olduğutahmin ediliyor. Müteahhitlik firmalarının Irak'taki makine parkının toplambedeli ise 600 milyon doların üzerinde.

İMSAD YönetimKurulu Başkanı

Orhan Turan

84 İzlenim

Kaynak: Türkiye Erbil Ateşeliği

Page 85: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 86: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Dr. Murat ŞENERYapı Merkezi Prefabrikasyon A.Ş. Genel Müdürü

Sürdürülebilirlik veyenilikçilik üzerine

düşünceler

İnsanoğlu için 20. yüzyıl değişim ve gelişim çağıkabul edilse de, 21. yüzyılın da çok önemli pa-radigma değişimleri ile başladığını kabul et-

mek gerekiyor. Öncelikle küreselleşme hız-lanarak sürmekte ve rekabet koşulları,

fırsatlar ve sorunlar oluşturarak ev-rimleşmektedir. 2008 yılında baş

gösteren küresel ekonomik krizserbest piyasa ekonomisinin

serbestlik düzeyinin sorgu-lanmasına neden olmuştur.

Dünya, küresel maddi kay-nakların batıdan doğuyayönelmesi ile en azından

ekonomik alanda yeni birparadigma arayışı için-

dedir. Dünya nüfu-sunun 21. yüzyıl

sonunda iyimsertahminler ile 9,kötümser tah-minler ile 14milyar düze-yinde olmasıbeklenmek-tedir. Mevcutdurumda yak-

laşık 7 milyarolan nüfusun

gereksinimleri-nin, mevcut üre-

tim düzeyleri ilekarşılanmasında bü-

yük zorluklar yaşandığıdüşünüldüğünde, kaynak

kullanımı ve sürdürülebilirlik

büyük önem kazanan kavramlar olmuştur. Ya-şamakta olan nesiller, bazı bilim insanları tara-fından gelecek nesillerin kaynaklarını kullan-makta olduğumuz konusunda eleştirilmektedir.Küresel büyümeye önemli bir itici güç oluşturanucuz ve yaygın küresel fosil kaynaklı yakıt re-zervlerinin düzeyi tam olarak belirlenmese bile,rezervlerin 21. yüzyıl içinde tükenebileceği ön-görülmektedir. Bu durum alternatif enerji kay-naklarına olan ilgiyi ve gereksinimi hızla artır-maktadır. Kaynak arayışına paralel olarak, ener-ji kullanımı da sorgulanmaya başlanmış, enerjikullanımında tasarruf olanakları önemli biraraştırma konusu olmuştur.

Yukarıda tanımlanan gelişmelerin çok dina-mik bir değişim ortamı oluşturması kaçınılmaz-dır. Özellikle küreselleşme ve iletişimdeki iler-lemeler sonucunda teknolojiye (know-how) ula-şımın kolaylaşması ile korunaklı pazarlar kavramıtamamen kaybolmuştur. Yeni ürünlerin çok hız-la kopyalandığı ve alternatif ürünlerin çok hızlıolarak müşteriye ulaştırıldığı dinamik bir dö-nemde yaşıyoruz. İş hayatının mevcut çetin ko-şullarında yenilikçilik (inovasyon) kurumların re-kabet güçlerini arttırmak veya korumak içinönemli bir yaklaşım olarak ortaya konmaktadır.Yenilikçilik birçok eski ve yeni yaklaşımı barın-dıran bir kavram olduğu için geniş bir kapsam-da ele alınmaktadır. Buna karşılık üzerinde en çoktartışılan “yenileşme” alanları, taraflı bir bakışaçısı ile yeni ürünler, yeni iş modelleri ve süreçiyileştirme olarak değerlendirilebilir.

YENİLİKÇİLİK YAKLAŞIMLARININ ÖNEMİYeni ürün geliştirme kuşkusuz en eski ve en

alışıldık yenilikçilik yaklaşımlarındandır. Bu ko-nuda hem pazar istatistikleri, hem de aşınan pa-tentler gibi niceliksel veriler, Kuzey Amerika, BatıAvrupa ve Japonya’nın küresel ölçekte önde ol-duğunu göstermektedir. Yeni ürün geliştirmekkaynak gerektiren bir süreçtir. Bu nedenlekaynakları (kişi başına düşen gelir) yüksek olanülkelerin, yeni ürün geliştirmek amacıyla mev-cut kaynakları geniştir. Buna karşılık bu “fasit dai-re”, kaynakların düşük maliyetli üretim yaparak

Küresel büyümeye önemli bir itici güç oluşturan ucuzve yaygın küresel fosil kaynaklı yakıt rezervlerinin

düzeyi tam olarak belirlenmese bile, rezervlerin 21.yüzyıl içinde tükenebileceği öngörülmektedir. Bu

durum alternatif enerji kaynaklarına olan ilgiyi vegereksinimi hızla artırmaktadır.

86 Misafir Odası

Page 87: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

büyüyen ekonomilere kayması ile bir miktar kı-rılmaya başlamıştır. Bilgiye ulaşımın büyük hız-la ve ölçüde kolaylaşması ile müşterinin aldığıürünler kadar, hizmetleri de karşılaştırması vebunlara değer ataması olanaklı olmuştur. Bu du-rum, müşteri memnuniyetine önem vermeksağduyusunu gösteren kurumlar için, iş mode-li yenilikçiliği (business model innovation) yolu ileönemli fırsatların yaratılmasına olanak sağla-mıştır. Firmalar sundukları ürünler ve hizmet-lerin doğru (optimal) birleşimini sağlayarakavantaj yaratmak çabasındadırlar.

20. yüzyıl koşullarında karlılığı arttırmanın alı-şıldık bir yolu olarak görülen süreç iyileştirme ça-bası, küreselleşmenin yarattığı sert rekabet or-tamında kurumsal sürdürülebilirliğin zorunlu birrefleksi haline gelmiştir. Satış bedelinin müşte-ri (pazar) tarafından belirlendiği, büyüme odak-lı ekonomik düzende sürdürülebilir büyüme,süreç iyileştirme ile elde edilen maliyet avanta-jına belirli ölçüde bağımlı hale gelmiştir.

Türk ekonomisi ve inşaat sektörü, uzun va-deli bir bakışla aksayarak da olsa gelişimini sür-dürmektedir. Kişi başına düşen gelir halen ge-lişmekte olan ülkeler düzeyinde olsa bile, eko-

nominin mutlak büyüklüğü dünyanın ilk yirmisiarasına girmiştir. Bazı kaynaklar Türkiye’ninönümüzdeki uzun vadeli dönemde gelişiminisürdürmesini beklemektedir.

İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN ÖNCÜ KATKISITürk müteahhitlik sektörü dünyanın en

büyükleri arasında yer almakta, inşaat mal-zemesi üreticileri de dünyada rekabet et-mektedir. Dolayısıyla Türk inşaat sektörü-nün Türk ekonomisinin büyümesine öncü kat-kıda bulunması olanağı mevcuttur.

Türk inşaat sektörünün avantajı, iyi eğitimligenç bir nüfus, makul maliyette göreli olarakkalifiye bir iş gücü ve büyüyerek talep oluştu-ran bir pazara sahip olmasıdır. Tüm bu ko-şullar, küresel koşullarda Türk inşaat sektö-rünün rekabetçi olabilmesine olanak sağlayantemeli oluşturmaktadır. Kurumların tüm iş-levlerine yayılan yenilikçilik anlayışının inşa-at malzemesi üreticilerinin sürdürülebilir bü-yümeleri için önem taşıdığı açıktır. Bu konu-da İMSAD’ın almakta olduğu ve alacağı so-rumluluk sektör için büyük değer ve önem ta-şımaktadır.

Ekim 2010 87

Page 88: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Yapı malzemeleri sektöründe alacak tahsilatı

Sistem, teminattoplayarak garantilenir

Gelişmiş ülkelerin ticari kartlar ve DBS sistemi ile çözdüğüalacak tahsilatı sorunu, ülkemizde ana üretici firmalarımızıngenelde uyguladığı benzer yöntemlerle işliyor. DBS ve çekle

alacak tahsilatı yapan sektör oyuncularına göre en büyüksorun, ticari kültürün ve etik değerlerle yasaların yeterince

içselleştirilememiş olmasından kaynaklanıyor.

Bu sayımızdaki “Yuvarlak Masa” toplantı-mızın konusu “Yapı malzemeleri sektö-ründe alacak tahsilatında yaşanan so-

runlar ve çözüm önerileri.” Bu konuyu sorduğu-muz isimler de kendi sektörlerinde öncü İMSADüyesi firmaların yetkilileri. VitrA/ARTEMA SatışDirektörü Ender Buruk, PİMAŞ Plastik İnşaat Mal-zemeleri A.Ş Satış ve Pazarlama Grup MüdürüFerda Öztürk ve BETEK Boya ve Kimya Sanayi A.Ş.Finansman Müdürü Ali Boztaş.

Sektörlerinizde alacak tahsilatı ile ilgili süreç nasılişliyor? Geçmişte bu durum nasıldı, bugünle kıyas-lar mısınız? Avrupa’da da tahsilat alacak sistemi Tür-kiye’dekine benzer bir şekilde mi yürüyor?

Ender Buruk (VitrA/ARTEMA Satış Direktörü):Alacakların nasıl işlediği, satış sisteminiz ve satış dön-günüzle çok alakalı. Bizim işleyiş sistemimiz iki çe-şit çalışıyor. İlkinde Türkiye çapında perakende sa-tış yapan 20 adet mağazamız bulunuyor. Bu satış türükredi kartı ve nakit çalışan yani son tüketiciye yapı-lan satış olduğu için tahsilatta büyük bir sorun ya-şanmıyor. Bir iki gecikme olabilir. Bu nedenle bura-ya girmeyeceğim. Zaten sorunuzun ana kısmı da budeğil. Diğer yaptığımız satışsa bayilerimiz üzerindenoluyor. Türkiye genelinde 130 civarı bayiimiz üstün-den satış yapıyoruz. Bayilerimiz de malları peraken-de kanalda nihai tüketiciye, toplu işlerde müteahhit-lere ve tali kanal dediğimiz kısımda da bizim münhasırbayiimiz olmayan satıcılara satıyor. Dolayısıyla tah-silat konusunda ticari ilişkimiz, münhasır bayilerimizleve yetkili satıcılarımız dediğimiz münhasır olmayan-larla… Buradaki kısım net bir şekilde yürüyor. Biz malı

88 Yuvarlak Masa

Page 89: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 89

yolluyoruz, belirli bir vade ile faturamızı kesiyoruz vebu belirli vadenin sonunda da bize ödemelerini yap-malarını bekliyoruz. Faturayı kestikten bir süre son-ra bu ödemeyi açık hesaptan çek veya senet olarakama ağırlıklı çek olarak bir evraka çevirmelerini vevadesi gelince de bu parayı ödemelerini bekliyoruz.Bunun dışında bir de DTS dediğimiz direkt ödeme sis-temimiz var. DBS diyor bankalar buna. Direkt Borç-landırma Sistemi… Burada da bayilerimize belirli birkredi veriyor banka. DBS limitinin dâhilinde kalmakkaydıyla, kestiğimiz faturaları ödenmek üzere bu ban-kalarla paylaşıyoruz. Bankanın üstünden bize ödemegerçekleşiyor.

Ferda Öztürk (PİMAŞ Satış ve Pazarlama GrupMüdürü): Bizim kullandığımız sistem de çok farklı de-ğil. Çek, senet ile çalışıyoruz. Evrakları açık hesabaçok düşürmeden tahsil ederek mallarını gönderiyorve riskini öyle takip ediyoruz. Geçmişe baktığımızdaçok kısa vadeli çalışılıyordu. Çok katı bir şekilde 30–60–90 uygulaması yapardık. Çek alırdık ki, bu da 45güne gelecek ödemelerdi ve bunun üstüne çıkılmazdı.Yalıtımda daha kısa vadelerle çalışılırdı ancak bu ko-nuda en kötü sektör PVC sektörü. Feci bir vade sü-resi var ve rekabet bunun üstüne kurulmuş durum-da. Çok uzun vadeler de gördük, 1 yıla uzanan. Ama3 yıla çıkanlar da oldu. Özellikle bayi transferleri de-nildiğinde, o 36 ayları falan da duyabiliyorsunuz. Bugerçek. Zaten PVC sektöründe 160’ı geçkin marka var.70 firmanın birkaç alt markası söz konusu. En büyüksorun zaten bu vadelerin açılması, tahsilatların zor-laşması, bayi transferi, daha iyisini daha çoğunu ver-mek rekabeti… Çünkü bizim müşteriye doğrudan sa-tışımız yok. Satış sistemimiz bayiler üstünden yürü-

yor. Bizim bayiimiz ve bayilerimizin bayisi şeklinde yü-rüyoruz. Üretici bayilerimiz bize bağlı ve dolaylı on-larında satıcı bayileri var. Birkaç markamızı işin dı-şında tutarsak 800 satış noktamız bulunuyor. Bununüreticisi 270 civarında, tabii alt satıcılar var. En bü-yük sorun burada bayi rekabeti.

Risk de orada başlıyor herhalde…Ferda Öztürk: Evet, inanılmaz bir risk başlıyor.

Hele bu çok satan ilk 10–20–30 bayinizse… Farklı-laşma her şirkette olur. Orada da işi sıkı tutmanız la-zım. PİMAŞ olarak bu noktada çok disiplinliyiz. Av-rupa’da kısa vadeler halen geçerli. Farklı bir satış sis-temi var. Marka üstüne kurulmamış, temsilcisi birmarkayı satıyor. Değişik ülkelerde değişik politika-lar var. Uzun vadeler söz konusu değil. Orada tahsi-lat problemi yaşanmıyor. Orada çek, çektir. Evrak daevraktır. Başka türlü hareket edemezsiniz. Ettiğiniztakdirde ticaretiniz biter. Her ülke için değişiktir bu.Benim söylediğim gelişmiş ülkelerdeki sistem. EskiDoğu Bloku ülkelerine gittiğinizde, bize daha çok ben-zeyen bir alacak tahsilat sistemi olduğunu gözlem-lenebiliyor. Almanya’ya baktığınızda vadeler daha kısa,devlet politikası, ticaret kanunları ve başka yasalar-la bu disiplin altına alınmış durumda.

Ali Boztaş (BETEK BOYA Finansman Müdürü):Açık konuşmak gerekirse, krizden önceki durumlakarşılaştırdığımızda çok olumsuz yönde etkilendik de-mek doğru olmaz. Çok fazla etkilenmedik, en azın-dan kendi firmam adına söylüyorum. Diğer firmala-rın da çok fazla etkilendiğini düşünmüyorum. Biz desektördeki herkes gibi önce teminat durumunu dik-kate alarak, bayiimizin riskini kontrol ederek alaca-

İMSAD Kurumsal İletişimYöneticisi D. Özden ÖzkanÇayırlı, BETEK BoyaFinansman Müdürü AliBoztaş, PİMAŞ Satış vePazarlama Grup MüdürüFerda Öztürk,VitrA/ARTEMA SatışDirektörü Ender Buruk veİMSAD Genel SekreterYardımcısı Onur Tayşu(soldan sağa).

Page 90: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

ğımızı bir nebze de olsa garantilemeye çalışıyoruz. Herbayimize belirli oranda risk limiti tanımlıyoruz. Onaparalel alabildiğimiz ölçüde teminat almaya çalışı-yoruz. Her sektörün kendine göre gerçekleri var. Bi-zim sektörümüz boya olduğu için özellikle nalbur de-diğimiz kesimde bir sermaye yetersizliği söz konusu.Bu sermaye yetersizliğinden dolayı da teminat almakonusunda çok rahat değiliz. Onun riskini toptancı-ya taşıtmıyoruz, toptancının riskini de biz üstlenmi-yoruz. Burada öncelikle toptancıyı da teminat altınaalmamız lazım. Burada doğrudan borçlandırma gibidaha gelişkin tahsilat yöntemlerini kullanmaya çalı-şıyoruz. Alt bayi bu sistemle teminat altına alınıyor,toptancıdan da teminat almaya çalışıyoruz. Konut ipo-teği veya teminat mektubu gibi risklerimizi kontrol edi-yoruz. Tabii ki limit belirliyoruz. O limitin üstünde sev-kıyat yapmamaya özen gösteriyoruz. Senet almamayaçalışıyoruz. Gerek Çek Kanunu, gerekse de krizin et-kisiyle sorunlar da yaşandı. Bu sene senet tarafındaciddi bir hareket var. Senet vermeye çalışıyor bayiler.

TİCARİ KÜLTÜR ÖNEMLİAvrupa’daki durum nasıl işliyor sektörünüz açısın-dan değerlendirdiğinizde?

Ali Boztaş: Orada çok kullanılan ama bizde geçerliolmayan “Alacak Sigortası” durumu var. Türkiye’dede faaliyeti olan uluslararası sigorta şirketleri alt ba-yiyi sigortalayarak, alacağın tahsilatını sağlıyor. Ala-cak garanti altına alınmış oluyor. Ama Türkiye’de pra-tikte bunu uygulamak mümkün değil. Uzun vadedesigortalayabiliyorlar sadece, kısa vadede geçerli de-ğil. Pastanın tadını ve büyüklüğünü de dikkate alaraksigortalayabiliyorlar. Bir de bankaların geliştirdiği ti-cari kartlar ve DBS’yi daha gelişmiş olarak kullanı-yorlar. Oradaki firmaların kredibilitesi çok yüksek. Al-manya’daki nalbur sayısı bizden az ama yılların ge-tirdiği bir güçleri var. Kâr marjları düşük olmasına rağ-men ciroları çok yüksek. Bir de ticari kültür gelişmiş.Bizde nalbur ya da bayi kar ettiğinde hangi gayri-menkulü alacağını düşünürken, gelişmiş ülkelerdesermayesini güçlü tutmaya çalışıyor.

Bu sistemde en çok hangi sorunlarla karşılaşıyor-sunuz?

Ferda Öztürk: Vade dediğiniz şey riski doğuruyor,risk ortaya çıktığında da orada kurallı olmanın avan-tajını yaşıyoruz. Eğer çalıştığınız bayi ile uzun soluk-lu bir çalışmanız varsa zaten yaşamıyorsunuz. Yaşı-yorsanız da çözebiliyorsunuz. Bizim teminatsız bayi-miz yoktur. Bu teminatları kişinin çalışma durumu-na göre de belirleriz. Geçmişteki geri dönüşleri,bize sıkıntı yaşatıp yaşatmadığı gibi değişik çarpan-ları vardır. Bunlar baştan belirlendiği için risk dere-cesini belirleriz ve ona göre çalışırız. Geçmişte en bü-yük yaşadığımız sıkıntı ise mesela bir bayiniz x bir fi-nans kuruluşuyla çalışıyor. Hızlı bir satış ivmesi ka-zanılan bir dönem. X finans kurumu teminatı yani ga-rantörlüğü almış ve sırtını dayamışsa; verdiği kredi-lerde o perakende satış olsun, toplu satış olsun, bun-larda açık olup olmadığını hiç kontrol etmiyor ve buçark güzel çalıştığı zaman da uzun vadede satış ger-çekleşiyor. Uzun vadeli satıp, kısa vadede parayı elde

ediyorsunuz. Bu çark 2001 krizinde durdu ve ortalıknaylon faturadan geçilmedi. O dönem bu yaşanan du-rum sektöre çok zarar verdi. PİMAŞ olarak baktığı-mızda biz kurallara sıkı sarılan, sahici bir firmayız. Ba-yimizle o disiplini ve ilişkiyi kurduğumuz için krizlerçıkacağı zaman onları uyarıyoruz. Bu disiplin son 10yıldır yaşanan krizlerde bizi sıkıntıya sokmadı. Tah-silat sorunumuzu, bayilerimizin de aldığı eğitimle sı-kıntı yaşamadan atlattık.

Ender Buruk: Bizim de en çok yaşadığımız soruntahsilatın risk sorunu. Biz de garantili bayilerle ça-lışıyoruz. Yeni çalışmaya başladığımız bayilerimizi dahadüşük katsayılarla, çalışmaya alıştığımız bayilerimi-zi ise daha yüksek katsayılarla kredilendiriyoruz. Okredibilitelendirme doğrultusunda da satış yapıp, dahasonra da bu satışı tahsil etmeye çalışıyoruz. Fakat bu-rada iki sorun yaşayabiliyoruz. Satış arzusuyla kre-dibilitenin üstünde satış yapma durumu olabiliyor.Bunu dizginlemeye ve daha kuvvetli bir şekilde yö-netmeye çalışıyoruz. Onu da yaptığımızı düşünüyorum.Bir de bayilerimizin yaşadığı kredi riskleri oluyor. Yanionların kendi satış yaptığı müteahhitler ve tali satıcıdediğimiz ikinci seviyedeki satıcılarla yaşadıkları so-runlar. Bayiinin finansal durumu zorlaşırsa bu durumbize de yansıyabiliyor. Bayi ödeme güçlüğü çektiği za-man, biz de ona teminat üstü satış yaptığımız için et-kilenebiliyoruz. Tamamen teminat-risk dengesinigözeterek, kendi satışlarımızı yönetmeye çalışıyoruz.Sektörümüzde vade oranlarını büyük bir risk olarakgörmüyorum.

Sizde vadeler 30–60–90 olarak mı uygulanıyor? Yok-sa 3 yıla kadar çıkanları da oluyor mu?

Ender Buruk: Hayır, 3 yıla kadar çıkmıyor ama okadar da kısa da değil. 90 günden başlıyor 150 günekadar uzayabiliyor ama ağırlıklı 90 güne yakındır. Pro-mosyon dönemlerinde uzar. Burada iki şey var. Bi-rincisi rekabetten dolayı vadeleri açmak zorunda ka-labiliyorsunuz. Bu her sektörde farklı olmakla bera-ber, benzer bir uzatma durumu da söz konusu. Çün-kü vade eninde sonunda finansmanla ilgili para gibibir araç. Her zaman fiyatlar ya da promosyonlarla ya-pamadığınız gevşemeyi bazen vadelerle yapabili-yorsunuz. Bunu bir satış enstrümanı olarak kulla-nabiliyorsunuz. Tabii bayilerin bu yönde talepleri ol-duğu için genişleyebiliyor. Bizim bulunduğumuz pi-yasadaki diğer oyuncuların, müteahhitlerin ve ferdisatıcıların da bu yönde talepleri oluyor. O talep bayiimizüzerinden bizlere geldiğinde de piyasaya uymak zo-runda kalabiliyoruz. Ama ben bunu büyük bir risk ola-rak görmüyorum.

TİCARETTE ETİK VE AHLAKİ SORUNAli Boztaş: Türkiye’deki en büyük sorun ticari ha-

yattaki ahlaki sorun. Parası olduğu halde ödemesi-ni yapmayan ve bunu alışkanlık haline getiren firmalarda var. Gerçekten zor durumda olan firmalar da varve buna çanak tutan bankalar da... Hatırlarsanız birara ödemeden men konusu vardı. Sırf çeki yazılamasındiye ödemeden men koydurtuyorlardı. Bankalar akılgösteriyordu bazı firmalara: “Çekin yazılamasın isti-yorsan, çalındı de!” gibi… Ya da “Bir sebep uydur, söy-Ender Buruk

Ferda Öztürk

Ali Boztaş

90 Yuvarlak Masa

Page 91: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 91

le, ben o çeki yazmam” gibi… Bizim sorunumuz bu-ralarda başlıyor. Banka müşterisine yol gösteriyor.

Ferda Öztürk: Eskiden parayı bloke ederlerdi. Ar-tık onu da bloke etmiyorlar. Bu durumda “haklı mı,haksız mı?” diye…

Ali Boztaş: Şimdi kanunda bu durumun yeri var.Tutun ki gerçekten çalındı. Bankaya “Çekim çalındı,durdurun” diyeceksiniz ve sonra da çek iptal davasıaçacaksınız. Ama banka öyle bir yola soktu ki bunu;“Yazılmasın diyorsan, bana haber ver, ben hallede-rim” dedi bir dönem.

Ender Buruk: Bir de dava açıldığında ve alacak-lı firma haklı bulunduğunda “Çekim çalındı” diyen fir-maya ağır cezalar getirildi. Bu nedenle son zaman-larda bu tür durumlara pek rastlamıyoruz.

Ali Boztaş: Tabii cezalar artırıldı ve bankaların şu-belerine de bu uygulamadan vazgeçmeleri doğrul-tusunda genel müdürlüklerinden talimatlar gitti.Bir kaybın olmuyor bu durumda aslında. Vadesigeçse de o çekin, Kambiyo Hukuku açısından ala-caklarınız saklı. Fakat riskini gizliyor bayi… Aslındao bayi, o çeki ödeyemeyecekti ve çeki yazılmış bir müş-teri sınıfına girecekti ama o sınıfa, bu yola başvura-rak girmemiş oldu. “Riskinizi sakladığınız için ahla-ki bir sorun var” diyorum burada. Firmalar bir de kârettikçe bu kârını bünyede tutmuyorlar ve sürekli iş-letme sermayelerini zayıflatıyor.

Alacak tahsilatı sisteminin sağlıklı işlemesi için çö-zümleriniz nelerdir?

Ferda Öztürk: Aslında son yıllarda bu para sı-kıntısında yaşanan en büyük sorun barterla satışla-rın artmış olmasıydı. Bizim sektörümüzde çok fazlakullanılıyor. Müteahhit toplu işlerde barter yapmayaçalışıyor. Hatta barter firmaları kuruldu. İnsanlar işyapayım diyerek barterla alıyor, tavan noktasında sa-tamıyor, sonra nakde sıkışıyor. Finansal gücü olma-lı ki bu işlere soyunsun. Tam olarak bunu yapama-dığından sorun çıkıyor. Kazandığını başka sektörle-re yatırdığı için de sorun çıkıyor. Hala bu barter bas-kısı devam ediyor. “Çekim çalındı” ya da “kaybettimde”denildiğinde sorun yaşanıyor. Bizim “erken ödeme pi-rimi” ya da “geç ödeme masrafı” gibi beş yıldır ba-şarıyla uyguladığımız bir vadeli sistemimiz var. Bu üçeraylık dönemlerde yılda dört kez çıkarttığımız bir sis-tem. Burada amaç erken ödemeye teşvikten çok, öde-memesine engel olmak. “Şahsi çeklerde sorun ya-ratmasın” veya “bizi uyarsın, bayiliğini gerçekten ba-yii gibi görsün” diye… Kendi çekini yazıyorsak, ayrı-ca bir ceza ödetiyoruz ona. Kendi çekinde hata yap-maması gerekiyor. Etik olarak bizimle paylaşmalı. Ha-kikaten sert gibi görünüyor bu kurallar ama bu ba-yiyi eğitiyor. Bayi bu kriz dönemlerinde, bu disiplini al-dığı için alt satışlarına da dikkat ediyor. Bundan do-layı da kriz dönemlerinde etkilenmiyor ve daha az za-rar görüyorsunuz.

TEMİNAT TOPLAMAK ÖNEMLİEnder Buruk: Sistemi ve bizim gibi üretici firmaları

garanti altına alacak en önemli unsur mümkün olduğukadar teminat toplamaktır. Eğer bir kredibilite limi-ti koyuyorsanız bayilerinize, bir satış baskısı da var-

sa “kotaları ve hedefleri tutturalım” diye; ya kredibi-liteyi aşacaksınız ki bu büyük bir risk ya da teminattoplayıp kredibiliteyi yukarı çekerek, bu limitler dâ-hilinde satış yapmaya devam edeceksiniz. Dolayısıy-la teminat toplamak en önemli konu. Erken ödemeprimi ve geç ödeme cezalarını biz de uyguluyoruz. Busistemde çok işe yarıyor. Bir an önce parayı alıyor-sunuz. Bazı bayiler bunu para olarak da görüyor. Çek-lerini bankaya verip, karşılığında kredi kullanıp, onubize ödüyorlar. Böylece bir erken ödemeyle, sistemdebiz de para döngüsü yaratmış oluyoruz. Ortalama tah-silat günümüzü aşağı çekiyoruz. DBS’yi de geleceğinsistemi olarak görüyorum. Yararı; hem parayı bir nevigaranti altına almak hem de bütün para akışı onun üs-tünden geçtiği için satış ekiplerimizin tahsilata değilsatışa odaklanması… Çünkü şu anda satış ekipleri-mizin bayağı bir zamanı tahsilatla ilgili de harcana-biliyor. Çünkü satış döngüsü para almadan biten birdöngü değil. Ama DBS’yi kullandığınız takdirde, fa-turaları daha rahat bankaya yollayıp, paranızın ga-rantide olduğunu düşünerek, tamamen satışa odak-lanabiliyorsunuz.

Ali Boztaş: Her iki arkadaşımızın söylediklerinegönülden katılıyorum. DBS ve ticari kartlar gibi yön-temler gelecekte de çok öne çıkacak tahsilat yön-temleri ama tek başına bizim gibi ana firmaların gay-retleriyle olacak iş değil. İMSAD gibi dernek ve oda-ların da bir araya gelip bankalarla görüşmesi ve ban-kaların bu işe istekli olması şart. Doğru bayileri bul-mak da en az bu kadar önemli. Mümkün olduğunca“ben müşteriyim diyene” değil, gerçekten ana firmayıtemsil edecek, yeterince işletme sermayesine sahip,yeterince o işi yapma ve geleceğe de taşıma niyeti-ne sahip bayileri bulmak da çok önemli. Riskleri kont-rol etmek lazım. Bizzat distribütörlerin işletme ser-mayelerini incelemek lazım. Bunu da belirli periyot-larda yapmak gerekiyor. Aslında o distribütörün de-posundaki mal ana firmanın malı ve burada söz hak-kımız var. Karşılıklı konuşarak ve o bilinci distribü-töre vererek bu işi yaymaya çalışmalıyız. Alt bayile-rin sayılarının azalarak devam edeceğini düşünüyo-rum. Bizde çeki yazılan bayiinin bayiliği iptal edilir. Enbüyük ceza budur. Çünkü bir bayi çeki yazıyorsa, sonsöz söylenmiş demektir. Onun geri dönüşü olmaz.Doğru bayiler seçilmeli. Gelişmiş tahsilat sistemle-rinde de ana firmalar, bayilerimiz ve bunu garanti ede-cek bankaların iyi niyetli ve istekli olması şart.

Page 92: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Mimar Melkan Gürsel Tabanlıoğlu:

“Mimarlık, insanlarınrahatı ve mutluluğuiçin yapılır”

“Mimarlık da tümdiğer üretimler gibi

içindebulunduğumuz

çevreningüzelleşmesi ve

özellikle o binadayaşayanların rahatı

ve mutluğu içinyapılır. İnsani

ölçeğin korunduğu,çağdaş ihtiyaçların

karşılandığı,sağlıklı, kolay

erişilebilir, doğanınpozitif etkisinden

yararlanılan kapalıve açık mekânlarda

yaşamak herkesinhakkıdır,

sürdürülebilirlikkontekstinde

mimarlık, örnekoluşturan

disiplinlerinbaşında geliyor.”

92 Mimarlık/İnşaat Dünyası

Page 93: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 93

Mimarlık, şehircilik ve iç mimari konularındayurt içi ve yurt dışında proje ve danışmanlıkhizmeti veren Tabanlıoğlu Mimarlık, 1990 yı-

lında Dr. Hayati Tabanlıoğlu ve Murat Tabanlıoğlu ta-rafından kuruluyor. Şirket 1956-1990 ve 1990’dan gü-nümüze uzanan bir tarihçeyi barındırıyor. 1995 yılın-da da Melkan Gürsel Tabanlıoğlu ofise dahil oluyor.Bu ortaklıkla birlikte, Türkiye’nin ilk kurumsal tasa-rım ofisi olma yönünde ilerleyen Tabanlıoğlu Mimarlık,1998 yılında ISO 9001 belgesi alarak kalite ve kurumsalorganizasyonu şirketin ana politikaları olarak belir-liyor. BD World Architecture’ın 2005 yılının en iyi 200listesinde 115. sırada yer alan Tabanlıoğlu Mimarlık’ınortaklarından Melkan Gürsel Tabanlıoğlu ile mi-marlık anlayışı ve projeleri üzerine sohbet ettik.

Mimarlık kimliği sizin için ne anlam ifade ediyor?Mimarlık, kadınlık gibi sınıflandırmalara inan-

mıyorum. Benim yaptığım işlere ne kadar katkım olu-yorsa, mimarlığın da diğer bütün yaşam pratikleri gibibenim kimliğime katkısı olmuştur. Sosyal, hatta do-ğal çevre ile her ilişki, hatta doğa ile alışverişiniz, sizeduruşunuzu kazandırıyor. Mimarlık ve yaşam bağla-mında dünyada olan biteni merak ettiğim için teknolojive tasarım içeriğinde yenilikçi yaklaşımları izleyip, ken-di üretimime de aynı şekilde yaklaşıyorum. Her pro-jenin güncel ihtiyaçlara olduğu kadar, bulunduğu yere,kullanıcı profiline ve çevreye uyumuna ve beklenenkatkısında doğru iş olmasına, özen gösteriyorum.

Bir mimar olarak, imza attığınız yapıların oluşum sü-reçlerinde sizi hangi kriterler yönlendiriyor? Bir mi-marın ortaya gurur duyacağı bir yapı çıkartmasın-da hangi kriterler rol oynuyor?

Mimarlık da tüm diğer üretimler gibi içinde bu-lunduğumuz çevrenin güzelleşmesi ve özellikle o bi-nada yaşayanların rahatı ve mutluğu için yapılır. İn-sani ölçeğin korunduğu, çağdaş ihtiyaçların karşı-landığı, sağlıklı, kolay erişilebilir, doğanın pozitif et-kisinden yararlanılan kapalı ve açık mekânlarda ya-şamak herkesin hakkıdır, sürdürülebilirlik konteks-tinde mimarlık, örnek oluşturan disiplinlerin başın-da geliyor. Yaratılan verimli kamusal mekânlar, bi-reyselleşme idealiyle daha çok son otuz yılda iyice içi-ne kapanan insanı, önümüzdeki yıllarda daha çok bir-birlerine rastlamaya, bir araya gelmeye, ilişki kurmayateşvik edecek. Biz, Tabanlıoğlu olarak, bu güncel sos-yal ve teknolojik kriterlerle, projenin yerine ve ruhu-na uyumlu olarak, onu çevresel ve bireysel bağlam-da kullanacakları mutlu edecek yapılar ve alanlar ta-sarlamayı öngörüyoruz.

Birçok şehir ünlü mimarların yapıtlarıyla ve o mi-marlarla anılır. Türkiye’de buna benzer bir örnekçıkmamasının mimarlık kültürümüzle ilişkisi var mı?Toplum gerçekten kendisine yakışan yapıları mı is-tiyor mimardan yoksa mimarlar ekonomik bir bas-kı altında istemeden de olsa sonradan reddede-cekleri yapılara mı imza atıyor?

Her bina mal sahibiyle yapılır. Sizin mimar ola-rak bir binayı tasarlarken muhakkak birçok öngörü-nüz vardır ama müşterinizin ya da yatırımcının bakış

açısı size başka şeyler hatırlatabilir, proje o sinerjiy-le gelişir ama mimari projede alınan tüm kararlar bi-zim kendi kararlarımızdır. Son zamanlarda mimar-lık bir yer kazandı. Biz de mimarlığın daha popüler ol-ması için elimizden geleni yapıyoruz. Basının da ko-nusu haline gelmek ya da görsel ve yazılı mecralar-da bazı tartışmaları başlatmak ve onların içinde ol-mak, bir bina hakkında konuşulması ve konuşulan iş-ler yapmak bu anlamda önemli.

“İNŞAAT MODA İLE DEĞİŞECEK BİRYATIRIM DEĞİL”Her projeniz için farklı mimari konseptler geliştir-diğinizi gözlemliyoruz. Gerçekleştirdiğiniz proje-lerdeki mimari anlayışınızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Biz mimarlar mekân öneriyle bir anlamda ya-şamları tarif ediyoruz ve değişen yaşam anlayışına pa-ralel üretimler yapıyoruz. Eskiden tüm aile bir evdeyaşar, yemeklerde bir araya gelirken, bugün herkesartık en azından kendi odasına çekilmeyi tercih edi-yor. Dolayısı ile özgür alanlarında insanların kendi öz-gün mekânlarını yaratmalarına zemin hazırlayanöneriler sunmak gerek. Tabii ki klasikleşmiş yaşamalanları sağlayan projeler sürecek, inşaat moda ile de-ğişecek bir yatırım değil, doğal olarak kaynaklarındaha özenli kullanımını gerektiriyor, bir eteğin mo-dası geçtiğinde vazgeçtiğiniz 3 metre kumaşken, biryapıdan vazgeçmek bambaşka bir değeri gözden çı-karmak demek; dolayısıyla mimarlığın zamandan ba-ğımsız olması gerekir, mimarlıkta geçici trendler ola-maz, ancak her yapının işlev ve estetik olarak bu-lunduğu yere özgü ve içinde ve çevresinde yaşayan-lar için bir değer oluşturması gerekli.

“Türkiye’de henüz küçük adımlar atılıyor”“Bugün Amerika'da yaklaşık bin 700 bina için 'Yeşil Bina'yı temsil eden LEEDstandartları sertifikası başvurusu var. İngiltere'de henüz 70 bina 'Yeşil Bina'statüsünde. 2008'de Pekin'de düzenlenen olimpiyatlar için Çin, sıfır havakirliliği ilkesiyle mimari önlemler aldı. Yeni Zelanda, Avustralya, Kanada’dayeşil mimaride standartlar geliştirmek üzere hükümet düzeyinde çalışmalaryapılıyor. Toyota, Conde Nast gibi önder dünya şirketlerinin de kendi işmerkezleriyle yeşil mimarlık konusunda destekleyici, özendirici olduğunuizliyoruz. Türkiye’de ise henüz küçük adımlar atılmakta.”

Loft Bahçe

Levent/İstanbul

M1 Meydan

Merter/İstanbul

Page 94: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Mimarların malzeme kullanımını etkileyen neden-ler nelerdir? Her mimarın kendine has bir malze-me seçimi var mıdır? Sizin ki nelerdir?

Küresel dünyada teknolojide gerçekleşen her ye-nilik Türkiye’ye de eşzamanlı yansıyor. Üretim altyapısıda oldukça uygun olduğu için, kısa sürede yerli üre-tim dahi mümkün olduğundan, malzeme çeşitliliği in-şaatlara yansıyor. Türkiye tailor-made üretimleriçin de elverişli bir ortam. Mimari çözümlemeler vedetay uygulamalarda bizler de yeni alternatifleri de-ğerlendirerek daha özgür tasarımlar yapma şansınıelde ediyoruz.

Malzeme seçimi ve kullanımı projenin tasarım sü-recinden itibaren mimarın yapıyı şekillendirmesi sü-recinde nasıl bir etki yaratıyor?

21. yüzyıla geldiğimizde mimarlar, ekstrem mü-hendisliğin de katkılarıyla, tüm imkânsızları denemesınırlarında tasarımlar geliştirdi. Postmodern ya dayeni-eklektik mimari anlayışıyla biçimlenen, artıkalıştığımız ama alışıldık olamayan açılar, cepheler dün-yanın bütün kentlerinde, fonksiyonlarının yanı sıra bi-rer heykel estetiğinde sergilenmekte. Piyasada gelişmişteknolojilerin desteği ile bunu destekleyecek çok çe-şitli malzeme var ve sürekli yeni malzeme ve uygula-malar geliştiriliyor. Hayal ettiğimiz özgün bir malze-menin üretimi ise eskiye oranla artık daha kolay.

Eskiden bu kadar çeşitli malzeme yokken daha es-tetik yapılar söz konusuydu. Bugün malzeme çe-şitliliği estetik ve sanatsal yapı kaygısını ortadan mıkaldırdı? Siz ne düşünüyorsunuz?

“Smart local” denilen yaklaşımla yerel ve gele-neksel olandan faydalanan ancak bugünün anlayışıve teknolojisini tasarıma taşıyan bir mimarlık bakışıgelişmelidir; küreselleşmenin etkisi ile dünyanınher yerinde benzer oluşumlar kaçınılmaz olsa da ye-rel niteliklerin, malzemenin, yaşam biçiminin tasa-rımda yer alması tasarımı özgün yapar.

Son dönemde enerji tasarrufu ve verimlilik konu-ları mimari üsluba da yansıdı. Sürdürülebilir kent-ler için sürdürülebilir şehircilik ve mimarlıktan bah-sedilmeye başlandı. Sürdürülebilir mimarlık nedir?Kentlerin sürdürülebilir olmasında mimarinin etkisive katkısı nelerdir?

Finansta yaşanan kırılmayla ekonomik dolayısıy-la sosyal kriterler farklılaşıyor. Herkes için konutlaryapmak, mimarlığın hedefleri arasında önemli bir be-lirleyici olacak. Tüm dünyada ve Türkiye’de sisteminihtiyaçlarını hep birlikte yeniden tespit edeceğiz, reelüretimin olduğu gibi sanatsal üretimin değerini keş-fedeceğiz sanırım. Sürdürülebilirlik çizgisinde, çevreile uyumu gözeten, düşük enerjili binalar hedefleyentasarımlar ilerleyen teknolojinin desteğiyle gelişecek.Bunun yanı sıra, önümüzdeki yıllarda, yaratılan verimlikamusal mekânlar, bireyselleşme idealiyle içine ka-panan insanı daha çok birbirlerine rastlamaya, bir ara-ya gelmeye, ilişki kurmaya teşvik edecek. Malzeme-den mühendislik çözümlemelerine, hatta bir kültüreve coğrafyaya ait yaşam biçiminin talep ettiği fonksi-yonlara uygulayabileceğimiz - yerel değerlerin çağ-daş imkânlarla güncellenmesi ve yeniden kullanılırhale gelmesi de söz konusu yönelimlerden. Kullanı-cı dostu teknik donanımı haiz, iklim ve diğer çevre ko-şullarına karşı donanımlı, özellikle bireysel tercihle-re şans tanıyan, prototip olmanın ötesine geçebilmeimkânı veren, sürdürülebilirlik koşulunu sağlayan ya-pılar, insanın var olma bilincini ve mutluğunu olum-lu yönde etkiler. Manzaradan, ışıktan optimum fay-dalanmak gibi temel seçimler önemli.

Türkiye’deki yapıları enerji verimliliği sürecininneresinde görüyorsunuz? Nasıl bir yapılaşma kül-türümüz var?

Kendimizi küresel dünyanın bir parçası olarak gö-rüyoruz ki, artık sürdürülebilirlik amacı taşımayan,ekolojik sistemi bünyesinde barındırmayan bir binayadırganıyor. Fakat sürdürülebilirlik çizgisinde doğadostu bireysel tasarımlar yapmak, sadece iyi niyet-

Astana Arena

Kazakistan

94 Mimarlık/İnşaat Dünyası

“Hem fonksiyon, hem estetik”“Mimari öyle bir alan ki hem fonksiyona dayanıyor, hem de estetiğe. Bir binayısadece direkt kullanıcılarına yönelik bir yapı olarak değil, aynı zamanda kentölçeğinde etkisi olan bir oluşum olarak değerlendirmek gerek. Birçok meseleyibir arada ve bir inşaat sistematiği içinde bütünsel bir yaklaşımla çözmenizgerekiyor. Bir taraftan bir hayali gerçekleştiren ki o hayalin kullanıcıları gerçekaktörler diğer yandan da onu meydana getiren, belli bir ekonominin içinde üretenbir inşaat sistemi var. Tüm bu etkenler, aktörler süreçte mimarın dikkatle birarada kurgulaması, tartması, uygun hale getirmesi gereken parçaları. Her yer veher durum özgün olduğundan, kendine özgü ayrı sıkıntıları ve tabii ki avantajlarıvar; ayrıca birlikte çalıştığınız kişiler ve davranış biçimleri bu sistematiğin içindefarklılıklar gösteriyor. Hayaliniz, üretici/üretim süreci ve son kullanıcınınmemnuniyeti koşullarını doğru değerlendirip handikaplarını başarıyla aştığınızanda o bina başarılı bir bina ve siz de başarılı bir mimar olabiliyorsunuz.”

Page 95: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 95

le mümkün değil ve yeterli olmaz. Ancak örnekoluşturmak, ilgi ve ardından talep uyandırmak bakı-mından öncü tasarımlar sunmak önemli tabii ki. Te-melli bir netice elde etmek, çevre odaklı sürekli ya-rar elde etmek için yaygın uygulama gerekli. Ameri-ka’da, İngiltere’de, gelişmiş diğer ülkelerde “YeşilBina Konseyleri” var ve bu kurumlar BREEAM(İngiltere), LEED (ABD) gibi standartlar-la uygulamalara yön veriyor, yaygın eği-timler sağlıyor, uygulamaların bu stan-dartlara göre değerlendirmesini yapı-yorlar. Sürdürülebilir alan/çevre ge-lişimi, su tasarrufu, enerjinin etkinkullanımı, kaynak ve malzeme seçimi,iç mekânlarda çevresel kazanımlar gibikriterler bir binanın yeşil olup olma-dığını belirleyen ana kriterler. Örne-ğin LEED (The Leadership in Energyand Environmental Design-Yeşil BinaDerecelendirme Sistemi) sürdürüle-bilirlik çizgisinde yüksek performanstalebiyle, konsensus bazlı gönüllüuyulan bir ulusal standart. Bu stan-dardın en üst seviyesi LEED platin. Ar-tık eğer bina “yeşil” değilse bu ülke-lerde “A sınıfı” değeri kazanamıyor.Dolayısıyla kullanıcının bilinçli talebi vedevletin bu uygulamayı gerekli göre-rek desteklemesi, kurumsal takibi ileyatırımcının bu yönde davranmasısağlanmış oluyor. Oluşan talep bu türyapıların satılabilirliğini, kiralanabi-lirliğini de arttırdığı için yatırımcılar,başlangıç maliyetleri daha yüksek gibigörünse de, orta vadede çok dahakârlı duruma geçiyorlar ve artık bunutercih ediyorlar.

Bu arada son dönemde bir de rezi-dans kültürü ortaya çıktı. Dikine biryapılaşma ve her türlü sosyal dona-tının tek bir yapının içinde yer alma-sı. Bu nasıl bir kent kültürü ve kentyaşamı ortaya çıkaracaktır yakın ge-lecekte veya çıkarttı mı?

Kentin merkezinde, teras ve bah-çeleriyle, karma bir projenin bir par-çası olarak bir öncü olan Kan-

yon rezidanslarını takiben Levent Loftvar olan bir konstrüksiyonun konut ola-rak dönüşümü projesidir, hemen ar-kasından gelen kardeş bina Loft Bah-çe ise aynı aylayışla, bu kez “soft” loftkonseptiyle gelişmiş bir rezidans ola-rak, kente yeni yaşam anlayışını ka-zandıran ilklerden olmuştur. Sapphi-re ise bir yüksek binanın hem dikeydeyeşili barındırıp, hem de sadece rezi-dans içerdiği ilk uygulama olarak Av-rupa’da dahi bir öncü yaklaşımdır.Bu orta ölçekli ya da yüksek binalarınyanı sıra İstinye Rezidans gibi projesisürmekte olan az katlı yapılanmalar-da da benzer yaşam modellerini mi-mariye taşıyoruz, örneğin ferahlıkhissini sağlayacak hacimler yarat-mak, yüksek tavanlar bu birbirindençok farklı projelerin ortak paydala-rından. Bu yapılar fiziksel olduğu ka-dar sosyal anlamda yapılanma anla-yışını güncelleyen mimari üretimler;kentin merkezinde doğal bir ortam ya-kalayabileceğiz ya da sağladığı sos-yalleşme zemini ile komşularınızla ya-kın ilişkiler kurmaya teşvik eden çağ-daş binalar. Tabii ki kent kültürüneyeni ya da yeniden kazandırılan birtarz olarak da önemleri var.

Tabanlıoğlu Mimarlık projeleriSon dönemde gerçekleştirdiğiniz ve gerçekleştireceğiniz projelerinizhakkında bilgi alabilir miyiz?Son on yılda tamamlanan ve inşaatı süren projelerden bazıları İstanbul’da LeventLoft ve Loft Bahçe, Kanyon, Istanbul Sapphire, Zorlu Ofis Kulesi ve Zorlu Center(EAA ile); İstanbul’da M1 Metro Meydan, Avcılar E5, Forum Marmara, CNN Türk veKanal D televizyonlarının yer aldığı Medya Merkezi gibi yine Doğan Medya Grubuiçin İstanbul, Ankara ve İzmir’de baskı merkezleri ile ofis binaları; İstanbulModern; Nova ve Tunaçelik fabrikaları; Kazakistan’da Astana Arena, Dubrovnik’teHotel Rixos Libertas ile Atatürk Kültür Merkezi, Beyazıt Kütüphanesi ve TarabyaOteli gibi renovasyon projeleri, Galleria ve Regata’nın yenilenmesi olaraksayılabilir. En yakın zamanda tamamlanan projemiz Trablus’ta Başkan Kaddafiiçin yaptığımız, İslam konferanslarına ev sahipliği yapacak kongre merkezi oldu.Bunun yanı sıra Libya’da yapımı süren farklı ölçekte birçok projemiz var. Yeniprojelerimizden bazıları ise Balçova’da yarı-açık alışveriş merkezi, İstinyeRezidans, Alaçatı Resort.

Tripoli Kongre MerkeziLibya

DMC Ankara

Sapphire - Levent/İstanbul

Page 96: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

2008 yılının 4. çeyreğinde Lehman Brot-hers’ın iflas etmesiyle derinleşen kriz,2009 yılının 1. çeyreğinde etkisini maksi-

mum düzeyde hissetirmişti. Buna paralel ola-rak, Türkiye’nin daralma rakamları, 2008 yılı-nın son çeyreğinde ve 2009 yılının birinci çey-reğinde sırasıyla yüzde 7 ve yüzde 14,6 düzeyindeoluşmuştu. 2009 yılının 1. çeyreğinde önemli birgerileme kaydeden ekonomi, daha sonrasındatoparlanma sürecine girmişti. Bu toparlanmasürecinde 2009 yılının 2. ve 3. çeyreğinde da-ralma rakamları sırasıyla yüzde 7,6 ve yüzde2,7’ye düşerken, son çeyreğinde yüzde 6 ile ilkkez artış kaydedilmişti. Büyüme rakamları2010 yılı içinde 1. ve 2. çeyrekte sırasıyla yüz-de 11,7 ve yüzde 10,3 düzeyinde oluşarak çıkıştrendini çift haneli rakamlarla korudu.

İNŞAAT SEKTÖRÜNDEKİ YÜZDE21,9’LUK ARTIŞ DİKKAT ÇEKİCİ

Sektör bazında incelediğimizde, inşaat sek-töründe meydana gelen yüzde 21,9’luk artışdikkat çekici. 2008 yılında kriz patlak verme-den önce de gerilemenin yaşandığı sektörde-ki bu patlama önümüzdeki döneme yöneliköncü gösterge olarak ele alınabilir.

Birçok alt sektöre hayat veren inşaat sek-töründeki bu hızlanmanın sonucunda, ekono-mik aktivitenin tabana yayıldığı ve buna bağlıolarak istikrarlı bir büyüme ortamının oluştu-ğu görülebilir. Bu noktada Türkiye’de faizlerindüşük bir düzeyde oluşması belirleyici bir un-sur olarak karşımıza çıkıyor. İnşaat sektörü-nü takip eden sektörler ise; yüzde 15,7 ile ba-lıkçılık ve yüzde 15,4 ile imalat sanayi oldu. Tür-kiye’nin büyümesinde yüzde 25,8’lik pay ile enbüyük katkıyı yapan alt sektör olan imalat sa-nayindeki bu artış da oldukça olumlu bir ge-lişme. Gerek iç talebin güçlenmesi, gerekse dıştalebin ivmelenmesine bağlı olarak güçlenenimalat sanayinin bu görünümü koruması bü-yüme trendinin devamlılığı açısından önemli.

KAMUDA YATIRIM HARCAMALARIARTIYOR, LİDERLİK ÖZELSEKTÖRDE...

IMF ile anlaşmanın sonlandırılması sonra-sında dikkatle izlenen kamu sektörü yatırım-larında, bu yılın 2. çeyreğinde yüzde 14,6’lık ar-tış yaşandı.

Geçtiğimiz haftalarda yapılan referandumve 2011’deki genel seçimler öncesinde kamuyatırımlarında yaşanan bu artış, bütçe açığınayönelik önümüzdeki dönemde soru işaretleri-ni beraberinde getirebilir. Bununla birlikte,ekonomide asıl ivme, özel sektör yatırımları ileyaşanıyor. Özel sektör yatırımları bu yılın 2. çey-reğinde yüzde 32,1’lik artış gösterdi. Özelsektörün yatırım dağılımı incelendiğinde isemakine-teçhizat yatırımları yüzde 36,8, inşa-at yatırımları yüzde 22,9 düzeyinde gerçekleşti.

Fatih YEĞENOĞLU İMSAD-Ekonomist

İkinci çeyreğiinşaat sektörü

yukarı taşıdı

Sektör bazında incelediğimizde, inşaat sektöründemeydana gelen yüzde 21,9’luk artış dikkat çekici. 2008

yılında kriz patlak vermeden önce de gerilemeninyaşandığı sektördeki bu patlama önümüzdeki döneme

yönelik öncü gösterge olarak ele alınabilir.

96 Ekonomik Perspektif

Page 97: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Özel sektörün yatırım hızının korunması, bü-yümenin istikrarlı bir yapıda seyretmesi açı-sından kritik.

AB ÜLKELERİ İLE ARADAKİ FARKAÇILIYOR

Türkiye büyüme rakamları ile diğer ülke-lerden belirgin olarak ayrışıyor. Kriz dönemindesert bir güç kaybı yaşayan Türkiye ekonomisi,diğer ülkelere oranla daha hızlı toparlandı.

Özellikle ekonomisine yönelik aldığı ted-birler nedeniyle bütçe açığı problemi yaşayanAB ülkelerinin büyüme rakamlarının çok üze-rinde bir toparlanma gerçekleşti. NitekimTürkiye’nin yüzde 10,3 büyüdüğü 2. çeyrekte;Euro Bölgesi yüzde 1,9, Almanya yüzde 3,7,Fransa ve İngiltere yüzde 1,7, ABD yüzde 3, Ja-ponya ise yüzde 1,9 oranında büyüme kaydet-ti. Gerek nüfus yapısı, gerekse ekonomik işle-yişin rekabet piyasası kuralları çerçevesindeoluşması Türkiye büyümesini olumlu etkileyenunsurlar olarak değerlendirilebilir.

İNŞAAT MALİYETİ VERİLERİ DE 2.ÇEYREKTEKİ OLUMLU GÖRÜNÜMÜDESTEKLİYOR...

İnşaat sektöründe yılın ilk iki çeyreğinde po-tansiyel gayrimenkul talebinin istenen düzey-de yatırım yapmamasına karşın sektörün üre-tim ayağının geleceğe yatırım yapma isteği yapımalzemeleri üretiminin artmasına neden oldu.Özellikle geleceğe hazırlanan müteahhitliksektörünün proje yatırımlarını sürdürmesi,son kullanıcı ‘istenen alımları’ gerçekleştir-memesine karşın sektörün hareketli kalmasınısağladı. Ancak son kullanıcının talep düzeyinindüşük kalması ve emtia fiyatlarında meydanagelen düşüş yapı malzemelerinin fiyatlarındada gerileme yaşanmasına neden oldu. Bu-nunla birlikte aynı dönemde işçilere ötelenmişzamların yapılması yapı maliyetlerini yukarıçekti.

Burada daha önceden dikkat çektiğimiznoktayı yeniden belirtmek ve genel maliyet-lerle, malzeme fiyatları arasında korelasyonunolduğunu vurgulamak gerekiyor. İnşaat Mali-yeti Endeksi Grafiği’nde görüldüğü üzere ge-nel inşaat maliyeti ile malzeme fiyatları aynıdoğrultuda ilerliyor. İnşaat malzemesinin ma-liyet yapısında emtia fiyatlarının ağırlığı düşü-nüldüğünde inşaat sektörüne ilişkin maliyet ra-kamlarının analizinde emtia fiyatlarının önemigöze çarpıyor. Özellikle 2010 yılının ikinci çey-reğinde emtia fiyatlarında meydana gelen ge-rileme bu nedenle malzeme fiyatlarını da aşa-ğı çekti.

Ekim 2010 97

Page 98: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

98 Ekonomik Perspektif

MALİYETLERDEKİ ARTIŞÜCRETLERDEN KAYNAKLANIYOR...

Bu noktada bir ayrışmaya da dikkat çekmekgerekiyor. Nitekim bir önceki döneme göre yapımalzemeleri fiyatlarında yüzde 0,5’lik düşüşgerçekleşirken, yapı genel maliyetindeki artışyüzde 0,36 düzeyinde olmuştu. Burada işçilikmaliyetlerinde meydana gelen yükseliş belir-leyici oldu. İşçilik maliyetleri 2. çeyrekte bir ön-ceki çeyreğe göre yüzde 3,14’lük yükseliş kay-detti. İşçilik maliyetlerindeki bu artış dahaönce değindiğimiz üzere gecikmiş zamlarınyapılmasıyla oluştu.

İnşaat üretimi maliyetlerindeki artış tren-di grafikten de görülebilir. 2008 yılının ilk dili-mindeki artış oranlarına ulaşmasa da fiyatla-rın yükseliş eğilimine girdiği tespit edilebiliyor.Bununla birlikte yılın ilk çeyreği sonrasında in-şaat maliyetlerindeki artışın hız kestiği de gö-rülebiliyor. İşçilik ve malzeme maliyeti olmaküzere iki ana maliyet kaleminden oluşan genelinşaat giderleri 2010’un 1. çeyreğinde bir ön-ceki çeyreğe göre yüzde 3,49 artarken, ikinciçeyreğinde yüzde 0,36’lık yükseliş kaydetti.

Bu iki dönemde malzeme fiyatlarının bir ön-ceki çeyreğe göre değişimleri sırasıyla yüzde4,43 ve yüzde -0,5 oldu. Özellikle hammadde do-layısıyla emtia fiyatları ile korelasyon bu nok-tada net bir şekilde görülüyor. Bir önceki yılınaynı çeyreğine göre ise baz eskisi kaynaklı yüz-de 3,14’lük artış yakalandı. Bir önceki yılın aynıdönemine göre yapı malzemeleri fiyatlarınınyükselmesinde yine aktif inşaat projelerinin ge-çen yılın aynı dönemine göre daha fazla olma-sı etkili oldu.

2010’DA İNŞAAT SEKTÖRÜNEYÖNELİK RAKAMLAR İSTİKRARSIZ BİRGÖRÜNÜM SERGİLİYOR...

2010 yılında inşaat sektörüne yönelik ra-kamlar genel olarak istikrarsız bir görünüm or-taya koyuyor. Alıma hazır bir talep olduğu tü-ketici güveni rakamlarından görülürken, bununrealize olma oranı oldukça düşük bir düzeydegerçekleşmekte. Yapı ruhsatları rakamının 1.çeyrekte ortaya koyduğu bu durum, 2. çeyreğeyönelik konut satışları rakamıyla da desteklendi.

Son açıklanan TÜİK verilerinde konut sa-tışlarında bir önceki yılın aynı dönemine görehızlı bir düşüş yaşandı. Özellikle 2009’un ikin-ci çeyreğinde kriz sonrasında alınan önlemlerlepatlayan konut satışlarının yarattığı baz etkisinede bağlı olarak konut satışları bu yılın 2. çey-reğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüz-de 53,65’lik gerileme kaydetti. Yani 2009 yılının

Page 99: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 99

Türkiye

TR10 (İstanbul)

TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli)

TR22 (Balıkesir, Çanakkale)

TR31 (İzmir)

TR32 (Aydın, Denizli, Muğla)

TR33 (Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak)

TR41 (Bursa, Eskişehir, Bilecik)

TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova)

TR51 (Ankara)

TR52 (Konya, Karaman)

TR61 (Antalya, Isparta, Burdur)

TR62 (Adana, Mersin)

TR63 (Hatay, K.Maraş, Osmaniye)

TR71 (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir)

TR72 (Kayseri, Sivas, Yozgat)

TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın)

TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop)

TR83 (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya)

TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize)

TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt)

TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan)

TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli)

TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari)

TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis)

TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır)

TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt)

2. çeyreğinde 194 bin 743 düzeyinde gerçekle-şen konut satışları yarı yarıya düşüş göstere-rek 90 bin 270 düzeyine geriledi.

DÜŞÜK FAİZ DÜZEYİNE RAĞMENBEKLEYEN TALEP REALİZEOLMUYOR...

Düşük faiz oranlarına karşın yaşanan bu dü-şüş şaşırtıcı bir tablo oluşturdu. Rakamlargayrimenkul yatırımcısının düşük faiz düzeyi-ne karşın halen hareket etmekte kararsız kal-masının nedenin ‘kolaylık beklentisi’ olduğunugösteriyor. Nitekim 2008’in son çeyreğindekonut satışlarının 92 bin 516 ile dip yaptığı göz-lenirken, krizin en yoğun hissedildiği dilimde ya-şanan bu gerileme sonrasında KDV ve harç in-dirimi ile faiz indirimleri sonucunda konut ta-lebinin hızla arttığı gözlenmiş, konut satışları2009’un ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göreyüzde 17,67 artarak 108 bin 861 düzeyine ulaş-mıştı. Oluşan bu trend 2009 yılının ikinci çey-reğinde daha da hızlanmış, konut satışları birönceki çeyreğe göre yüzde 78,89 artarak 194 bin743’e gelmişti. Dolayısıyla özellikle KDV veharç indirimi satışlarla önemli bir artış kay-detmişti.

Rakamlarda dikkat çeken bir diğer nokta ko-nut satışlarının bir önceki çeyreğe göre duru-mu. Konut satışları bir önceki çeyreğin aynı ayı-na göre yüzde 5,14’lük artış kaydetmişti. Yaniçeyreklik bazda bir toparlanma eğilimi olduğugörülmekte.

Bölgesel olarak bakıldığında ise İstanbul’dakonut satışlarının bir önceki yılın aynı dönemi-ne göre Türkiye ortalamasının üstünde yüzde62,25 azalış kaydettiği görülmekte. Bununla bir-likte ivme kaybı doğuda da yaşanmakta. Nite-kim Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt’i kapsayanTRC3’teki konut satışlarındaki azalış yüzde64,62, Van, Muş, Bitlis ve Hakkâri’yi kapsayanTRB2’deki gerileme yüzde 38,61 oldu.

Konut satışlarında bir önceki yılın aynı dö-nemine göre yaşanan bu gerilemede yine gay-rimenkul fiyatlarının yüksek olması etkili oldu.Merkez Bankası’nın gösterge faizleri tarihidüşük seviyelerde tutması sonrasında gayri-menkule talebi gören arz ayağı fiyatları yük-seltme yoluna gitti. Bunun bir sonucu olarak ko-nut satışları rakamında gerileme yaşandı. An-cak konut satışları yılın ikinci çeyreğinde mev-simsel etkilerle birlikte bir önceki çeyreğegöre yukarı yöneldi.

İnşaat sektörünün görünümü arz ayağınınbeklentilerinin olumlu bir tabloda olduğunu or-

Q2.09

194743

56909

1366

1786

12037

4031

3669

9205

2946

34042

5872

10257

9326

2745

3020

5629

976

1239

5122

3983

1663

792

4126

505

5618

6282

1597

Miktar

Q1.10

85857

18994

760

822

5038

1805

1745

5425

1462

16348

2581

5583

4282

1539

1830

2929

401

572

3005

1886

431

201

2343

310

2708

2341

516

Q2.10

90270

21485

1061

1033

5014

1835

1858

5261

1851

15814

2557

5882

4493

1592

1810

3638

480

576

2782

1913

505

226

2548

310

2546

2635

565

B.Ö.Y.*

-%53.65

-%62.25

-%22.33

-%42.16

-%58.35

-%54.48

-%49.36

-%42.85

-%37.17

-%53.55

-%56.45

-%42.65

-%51.82

-%42.00

-%40.07

-%35.37

-%50.82

-%53.51

-%45.69

-%51.97

-%69.63

-%71.46

-%38.25

-%38.61

-%54.68

-%58.05

-%64.62

Değişim*

B.Ö.Ç.*

%5.14

%13.11

%39.61

%25.67

-%0.48

%1.66

%6.48

-%3.02

%26.61

-%3.27

-%0.93

%5.36

%4.93

%3.44

-%1.09

%24.21

%19.70

%0.70

-%7.42

%1.43

%17.17

%12.44

%8.75

%0.00

-%5.98

%12.56

%9.50

KONUT ŞATIŞLARI

* B.Ö.Y.=Bir önceki yıla göre değişim, B.Ö.Ç.=Bir önceki çeyreğe göre değişim

taya koyuyor. Talep ayağının halen istenenmiktarda konut alımı yapmamasına karşın ya-tırımlarına devam eden inşaat sektörünün Tür-kiye büyümesini de ivmelendirdiği görülüyor.Bunun devamlığının sağlanması için son kul-lanıcının da faizlerin dip seviyelerde olduğu gö-rüşüne inanması ve gayrimenkul alımına yö-nelmesi gerekiyor.

Page 100: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

100 İhracat Kapıları / Libya

Page 101: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 101

Türk müteahhitlik sektörü kadar Türk yapı malzemesisanayisi de Libya’da adından söz ettiriyor. Libya,Türkiye’den 2008’de 1,9 milyar dolar tutarında yapımalzemesi ithal etti. Türkiye yüzde 19’luk pay ile Libyayapı malzemesi ithalatında birinci sırada yer alıyor.

Page 102: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Akdeniz kıyısında yer alan ve geniş petrol ya-taklarına sahip Libya, son yıllarda Türk yapımalzemesi sanayisi ve inşaat sektörü için

önemli bir ülke konumuna geldi. Aslında Türki-ye-Libya arasındaki ekonomik ilişkiler 40 yılı aş-kın bir süredir devam ediyor. Bölgenin en zengindevleti olan Libya’nın 1951’de bağımsızlığını ka-zanması, 1969’da ordunun genç subaylarındanMuammer Ebu Minyar Al-Kaddafi’nin bir grup su-bayla birlikte gerçekleştirdiği darbe, ülkenindünya arenasında önemli kırılma noktaları ola-rak kabul ediliyor. 1969’da iktidara geldiğindenbugüne kadar ülkeyi yöneten Muammer Kadda-fi’nin, yabancı yatırımlara ek olarak ağır sanayi,tarımsal alanlar, bankalar, sigorta şirketleri vehizmet firmalarını özelleştirmesi, ülkenin eko-nomik olarak dışa açılan politikasının başlangı-cını teşkil ediyor.

1999’dan beri de özel sektörün gelişimi içinithalat ve ihracata ilişkin birtakım kanunların yü-rürlüğe konulmasıyla Libya, özellikle Türk fir-maları açısından cazip bir ülke haline geliyor. 6,5milyona yaklaşan nüfusu, 44,4 milyar dolarlıkGayri Safi Yurt İçi Hâsılası (GSYİH), 6 bin 900 do-larlık kişi başına düşen geliri, 35,5 milyar dolar-lık ihracatı ve 25 milyar dolarlık ithalatı ile Lib-ya, yeniden yapılanırken, dünya siyaset ve eko-nomi arenasında da kendisinden söz ettiriyor.2010 yılı sonunda Libya’nın GSYİH’nin 57,5 mil-yar dolara, büyüme hızının 5,1’e, kişi başı geliri-nin 8,8 bin dolara, ihracatının 45,7 milyar dola-

Yapı malzemeleri ve uygulanan gümrük vergileri Libya’da gümrük vergileri sıfırlanmasına karşın gümrüklerde yüzde 10 oranında“service charge” tahsil ediliyor. Üretim ve tüketim vergisi adı verilen vergiler,yalnızca yerli üretim değil, ithal edilen ürünlere de uygulanıyor. Bu durumda;aşağıda belirtilen yapı malzemelerine uygulanan vergi oranlarına yüzde 10eklenerek ithal edilen yapı malzemelerinin vergi yükü hesaplanabilir.Üretim ve tüketim vergisine tabi yapı malzemeleri ve tabi oldukları üretim vetüketim vergi oranları şöyledir: 17–122 cm çapında kaplama amaçlı kaynaklıborulardan, 1–10 cm çapında paslanmaz çelikten kesiti daire şeklindeborulardan, 1,5–10 cm kesiti daire şeklinde olmayan borulardan, dikenlitellerden, metal ızgara ve ağlardan yüzde 2 üretim vergisi, yüzde 25 tüketimvergisi alınıyor. PE ve PVC borulara yüzde 2 üretim vergisi, yüzde 30 tüketimvergisi uygulanıyor. Alüminyum sulama borularından ve kaynak çubuklarındanyüzde 2 üretim vergisi, yüzde 25 tüketim vergisi alınıyor. Plastik izole ediciborulardan ise yüzde 2 üretim vergisi, yüzde 20 tüketim vergisi alınıyor. Üretim, tüketim ve hizmet vergisinden (service charge) muaf olan yapımalzemeleri ise şunlar: Ham veya kabaca yontulmuş mermer ve traverten taşları,ham veya kabaca yontulmuş granit taşları, portland çimentosu, boyalar vevernikler, dolgu macunları, polipropilen maddesinden mamul borular vehortumlar, cilasız veya sırsız seramikten döşeme veya kaplama karoları vekaldırım taşları; cilasız veya sırsız seramikten mozaik küpler ve benzerleri,seramikten musluk taşları, lavabolar, lavabo ayakları, küvetler, alafrangatuvaletler, rezervuarlar, pisuvarlar ve sıhhi tesisatta kullanılan benzeri diğereşya, float cam ve yüzeyi taşlanmış veya parlatılmış cam (plakalar halinde)absorblayıcı (emici) veya yansıtıcı ya da yansıtıcı olmayan bir tabakası olsunolmasın, fakat başka şekilde işlenmemiş, demir veya alaşımsız çelikten yassıhadde ürünleri, demir çubukları, demir profiller, çiviler, alüminyumdan borular.

Kaynaklar: Economic Intelligence Unit, T.C. Trablusgarp Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Raporları, DTM, TÜİK

ra ve ithalatının 26,8 milyar dolara yükselmesibekleniyor.

Libya’nın ihracatını ağırlıklı olarak ham pet-rol, rafine edilmiş petrol ürünleri, doğal gaz vekimyasal maddeler oluşturuyor. İhracatının yüz-de 40,5’ini İtalya, yüzde 12,2’sini Almanya, yüz-de 7,4’ünü ABD ve İspanya, yüzde 6,3’ünü de Fran-sa’ya yapan Libya’nın ithalatında İtalya yüzde 18,9,Almanya yüzde 7,7, Tunus yüzde 6,8, Fransa yüz-de 5,7 ve Türkiye yüzde 5,4’lük paya sahip. 2008verilerine göre madencilik, petrol ve doğal gaz çı-karma faaliyetleri nominal GSYİH’nin yüzde66’sını oluşturuyor. Bunu yüzde 6 ile “savunma

102 İhracat Kapıları / Libya

Page 103: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 103

girdi. Uygulanan uluslararası ambargo ve petrolfiyatlarındaki düşüşün yaşandığı 90’lı yıllarda Lib-ya’da iş yapan Türk firmaları birtakım sıkıntılaryaşamış olmalarına karşın, 2006-2008 yıllarıarası durum tersine döndü. Bugüne kadar Türkmüteahhitlik firmaları tarafından 460’a yakınproje üstlenilmiş olan Libya’da, üstlenilen işle-rin toplam tutarı 19 milyar doları geçiyor. Bu tu-tar, yurt dışında üstlenilen işlerin yüzde 14,1’inioluşturuyor. Libya, 1972-2008 yılları arasında Türkmüteahhitlerinin en fazla iş üstlendikleri ülkelerarasında Rusya Federasyonu’ndan sonra ikinci sı-rada yer alıyor.

Bugüne kadar Libya’da faaliyet gösteren fir-maların sayısı 160’a ulaşmış olup, bu firmalarınyaklaşık yarısının Libya’da ofisi bulunuyor. Türkfirmaları bu ülkedeki faaliyetlerini önemli boyuttaartırdı ve büyük ölçekli yeni işler üstlendi.2007’de Libya, 4,9 milyar dolar ile Türk müteah-hitlerinin en fazla iş üstlendiği ülke iken, 2008’deen fazla proje üstlendiği 4. ülke oldu. Türk mü-teahhitlik firmaları 2005-2009 yıları arasındamüteahhitlik ve müşavirlik hizmeti olarak 192 işüstlendi. Bu işlerin karşılığı olarak da 12,5 mil-yar dolara ulaşan bir iş hacmi gerçekleşti. Lib-ya, müteahhitlik ve müşavirlik hizmetleri bakı-mından geleceği olan bir ülke. 2008 ve 2009 yıl-larında üstlenilen iş 8,3 milyar dolar değerinde.2008’de üstlenilen 37 işe ilave olarak, 2009 yılındaiş hacmi artış göstererek 79’a yükseldi ve son ikiyılda toplam iş sayısı 116’ya ulaştı.

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) verilerinegöre Türk müteahhitleri yurt dışında 2008’de top-lam 23,6 milyar dolarlık iş aldı. Söz konusu tu-tarda Libya’nın payı yüzde 8,8 (2,1 milyar doları).Ülkemiz yurt dışı müteahhitlik hizmetleri açı-sından önemli paya sahip olan Libya’da orta va-dede 160 milyar dolar tutarında yeni altyapı ya-tırımlarının hayata geçirilmesi bekleniyor. Libyaaltyapı alanında önemli eksikleri bulunan vehemen her alanda yeni yatırımlara ihtiyaç duyanbir ülke… Önümüzdeki yıllarda yol, ofis alanı, ko-nut, otel projelerini desteklemek üzere Lib-ya’nın müteahhitlik hizmetleri ve yapı malze-melerine yönelik talebin artacağına kesin gözüylebakılıyor. Libya’da önümüzdeki dönemde ağırlıklı

Libya’ya ihracat potansiyeli olan sektörlerimizOtomotiv ana ve yan sanayi, motorlu taşıtlar ve parçaları, mücevherat ürünleri,mobilya, gıda maddeleri, elektronik ürünleri, makine sanayi ürünleri, pompalar,borular, kablolar ve plastikler, bilgi işlem ve optik makineleri…

Yıllar itibariyle ikili ticari ilişkiler

Yıllar2006200720082009

İhracat(Bin USD)

489.261643.149

1.074.2871.800.297

DEĞİŞİM(%)

-31,527,331,4

6768

İthalat(Bin USD)2.297.351

399.720336.325402.568

DEĞİŞİM(%)

56,515,4-83-1620

HACİM881.707

2.786.6121.042.8691.410.6122.202.612

DENGE-362.439

-1.605.102-1.808.090

737.9621.397.729

ve sosyal güvenlik” ve yine yüzde 6 ile inşaat sek-törleri izliyor, imalat sanayisi GSYİH’nin sadeceyüzde 4’ünü oluşturuyor. Yaptırımların kaldırıl-masının ardından petrol sektörünün GSYİH için-deki yeri yüzde 39’a yükseldi.

MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİNİNYILDIZ ÜLKESİ

Türk müteahhitlerinin yurt dışında en çok işgerçekleştirdikleri ülkelerin başında gelen Lib-ya, en önemli pazar ülke konumunu sürdürüyor.Türk müteahhitlik firmaları ilk büyük deneyim-lerini yaşadıkları Libya pazarına 1970’li yıllarda

Kaynak: DTM, TÜİK

Page 104: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

konut olmak üzere altyapı için 38,4 milyar dolar,yüksek eğitim projeleri dâhil eğitim sektörü için5 milyar dolar, sivil havacılık için 4 milyar dolar,yol ve köprü inşaatı için 2 milyar dolar, belediyehizmetleri için de 1,8 milyar dolarlık bir kayna-ğın ayrıldığı biliniyor.

2013 yılına kadar 420 bin konut ve bunlara yö-nelik altyapının inşa edilmesi planlanan Libya’dainşaat sektörünü geliştirecek olan diğer birönemli konuyu ise turizmin geliştirilmesi yö-nündeki faaliyetler oluşturuyor. 2025 yılına kadarülkedeki otel odası sayısının 13 bin 600’den 50 bineçıkarılması planlanıyor. 2010 – 2012 yılları ara-sında 400 bin metrekarelik A sınıf ofis alanının faa-liyet geçirilmesi düşünülüyor. Hükümetin 2013’ekadar altyapıya 9,4 milyar pound harcaması bek-leniyor. Bu yatırımlar 13 bin kilometre otoyol vegüneyde Sebha ile Sirte’yi birbirine bağlayan binkilometrelik demiryolunun inşasını içeriyor.

13 havalimanına sahip olan Libya’da bu ha-vaalanlarının hepsinin modernize edilmesi de in-şaat sektörü açısından çok önemli bir iş alanı ya-ratıyor. Özellikle havaalanı inşaatı konusunda de-neyime ve birikime sahip Türk müteahhitlikfirmalarının bu pazarda etkin rol oynamalarıönem taşıyor. 1978’de inşa edilen, iki uçak pis-tine sahip, bir tanesi 10 yıldır kapalı olan Trab-lus’taki havalimanı için 1,5 milyar pound bütçeayrıldı. Ayrıca Bingazi’de yıllık 5 milyon yolcukapasiteli, 322 milyon poundluk yeni bir hava-limanı inşa edilmesi de planlanan projeler ara-

sında yer alıyor. Geçmişte yaşanan ambargo yıl-ları nedeniyle ülkede biriken altyapı ve üstyapıgereksinimleri dikkate alındığında, önümüz-deki dönemde Libya’nın yurt dışı müteahhitlikhizmetleri için yine önemli pazarlar arasında yeralacağı öngörülüyor.

YAPI MALZEMELERİNDE BİRİNCİYİZTürk müteahhitlik sektörü kadar Türk yapı

malzemesi sanayisi de Libya’da adından söz et-tiriyor. Libya, Türkiye’den 2008’de 1,9 milyar do-lar tutarında yapı malzemesi ithal etti. Türkiyeyüzde 19’luk pay ile Libya yapı malzemeleri it-halatında birinci sırada yer alıyor. Türkiye’yi sı-rasıyla Çin, İtalya, Almanya ve Tunus takip edi-yor. Türkiye’nin Libya’ya 2008’de en fazla ihra-catını gerçekleştirdiği yapı malzemesi 70 milyondolar ile demir-çelik-inşaat aksamları. Bu ürüngrubunu 39 milyon dolar ile demir-çelik çubuk-ları izliyor. Demir-çelik-boru ve bağlantı parça-larında ise Türkiye’nin Libya’ya ihracatı 14 mil-yon dolar civarında. Libya’nın 2008’de alüminyumyapı malzemesi ithalatı 31 milyon dolar seviye-sinde olup, bu tutar bir önceki seneye göreyüzde 40’lık bir artışa tekabül ediyor. Türkiye aynıdönemde Libya’ya gerçekleştirdiği 5 milyon do-lar değerindeki alüminyum yapı malzemesi ih-racatı ile pazardan yüzde 16’lık pay alarak,Çin’den sonra ikinci sıraya yerleşti. Plastik yapı

TMB Üyesi Firmalar Tarafından Üstlenilmiş BazıBüyük Bedelli Projeler:• Derne'de 2576 Konut İnşası, 3 Halı Fabrikası• Yeni Şehir Projesi 2666 villa ve Sosyal Tesis• Harawa Konut, Altyapı, Resmi Binalar İnşaatı• Al Khalij Termik Santralı İnşaat İşleri• Konferans Merkezi ve Halk Parkı İnşaatı• Tripoli Al Fattah Üniversitesi (Eczacılık-Dişçilik-Teknik Tıp Fakülteleri) İnşaatı• Sirte Libya Konut Projesi (1760 Konut İnşaatı)• 1500+700 Konut ve Altyapısı İnşaatı ve Servis işleri-Hun Şehri Altyapı İşleri• Kufra’da 1500 Konut İnşaatı• Al-Tadamon İkiz Kuleler• Tripoli Uluslararası Havalimanı Terminal Binaları Yapım Projesi• Al Kufra-Tazerbo Su İletim Sistemi• Kufra Taşıma Sistemi• Al-Kufra Su Temin Sistemi

2004–2008 yılları arasında firmalarımızın Libya’da üstlendikleri projelere ilişkinverilere aşağıda yer verilmektedir:

Yıllar Toplam Proje Sayısı Toplam Proje Bedeli (ABD Doları)2004 7 215.228.2362005 21 266.042.3312006 27 1.580.127.5952007 30 4.924.728.877 2008 36 2.065.280.207

Kaynak: DTM

Kaynak: TMB

104 İhracat Kapıları / Libya

Page 105: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil

Ekim 2010 105

malzemeleri ithalatını son 4 yılda 16 milyon do-lardan, 125 milyon dolara çıkaran Libya’da, ar-tan turizm ve konut yatırımları sonucunda buürünlere olan talebin artarak devam edeceği gö-rülüyor. 2 milyar doları aşan kablo ve tel ihracatıile dünyanın önde gelen kablo ihracatçılarındanolan Türkiye, 2008’de yüzde 29’luk pay ile Lib-ya’nın en çok kablo ithal ettiği ikinci ülke konu-munda bulunuyor.

Libya’daki inşaat işlerinin önemli bir bölü-münün Türk firmalarca yapılması diğer yapımalzemelerinde olduğu gibi plastik yapı malze-melerinde de Türk menşeli ürünlere yönelik ta-lebin yüksek olmasını sağlıyor. Bu sektördeTürkiye’nin Libya’ya ihracatı son 4 yılda oldukçaistikrarlı bir seyir izliyor. Her yıl bir önceki yılagöre yaklaşık yüzde 100 oranında bir artış kay-dediliyor. Libya’ya plastik yapı malzemeleri ih-racatımız 2004’te 3, 2005’te 6, 2006’da 15, 2007’de30, 2008’de 58 ve 2009’un ilk altı ayında 85 mil-yon dolar olarak gerçekleşti. 2004 yılında yüzde16 olan pazar payımız, 2008’de yüzde 46’ya ulaş-tı. Yapı patlaması geçiren Orta Doğu’daki diğer ül-keler gibi, 2008’de Libya çimento ithalatı da2007’ye göre yüzde 79 yükseldi. Libya’da var olan7 çimento fabrikasının mevcut kapasiteleri ile ülkeihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı ve do-layısıyla Türk çimento üreticilerinin yükselen bupazardan azami ölçüde pay elde etmeye çalış-malarının önemli olduğu görülüyor.

Libya’nın inşaat sektörüne önümüzdeki dörtyılda en az 75 milyar dolar harcaması bekleniyor.Petrol ve doğal gaz sektöründe planlanan yatı-rımlar, enerji sektöründe öngörülen kapasite ar-tırımları, ülkenin altyapı bakım onarım ihtiyacı,telekomünikasyon sistemindeki yetersizlikler,kara ve demir dâhil olmak üzere ulaştırma ala-nında planlanan yatırımlar ve dünyanın en büyükmühendislik projeleri arasında yer alan Suni Ne-hir Projesi’nin tamamlanmasına ilişkin yatırımplanları, Libya’yı yapı malzemeleri açısından ca-zip bir pazar haline getiriyor. Libya, Türk yapımalzemeleri üreticileri açısından çok önemlibir pazar olduğunu planlanan proje ve yatırımlarlaortaya koyuyor.

Türk müteahhitlerinin 2005-2009 arasıüstlendikleri iş miktarıYıl/Üstlenilen İş Sayısı Libya YD USD

2005/19 457.845.631 366.276.505

2006/23 1.558.198.420 1.246.558.736

2007/33 3.236.808.822 2.589.447.058

2008/37 3.937.523.261 3.150.018.609

2009/79 6.492.587.805 5.194.070.244

TOPLAM/191 15.682.963.939 12.546.371.152

Kaynak: TMB

Page 106: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 107: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil
Page 108: İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği/Association of ...30 Eylül’de düzenlediği “Standartlar Haftası Semineri”ne konuşmacı olarak katılarak sektörümüzü tem-sil